mine yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz dili

259
1 Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 1979’dan 1999 yılına kadar İstanbul Üniversitesi Yabancı Diller Bölümünde İngilizce Okutmanı olarak çalıştı. Bu süre içersinde İstanbul Üniversitesindeki İstanbul Tıp Yoğun İngilizce, CerrahPaşa Tıp Hazırlık, Elektronik Hazırlık, Halkla ilişkiler ve Reklamcılık, İthalat ve İhracat sınıflarının yanı sıra, Spor Akademisi de dahil olmak üzere, çeşitli fakülte ve yüksek okulların İngilizce derslerine girdi. Aynı bölümde İngilizce Hazırlık programlar ve sınavlarının hazırlanmasında katkıda bulunup, görev aldı. 1995-1998 yılları arasında Yabancı Diller bölümündeki derslerine ek olarak, Çeviri Bölümünde İngilizce derslerine başladı. Uygulama alanındaki uzun ve yoğun deneyimini, kuramsal alanla buluşturma olanağını bu bölümde buldu. 1999 yılında Edebiyat Fakültesi İngilizce Mütercim Tercümanlık Anabilim dalında okutman olarak göreve başladı. Halen aynı bölümde Yazılı Anlatım, Çeviri Amaçlı Dil Edinci, Yazılı Çeviriye Giriş, Çeviribilime Giriş, Özel Alan Çevirisi (Tıp) ve Çeviride Araştırma Yöntemleri derslerine girmektedir. Yayınlanan kitabı Çeviribilime Giriş, 2001, Edebiyat Fakültesi Yayınları 127s.; Yayınlanan makaleleri ise, “Akşit Göktürk”, Cumhuriyet Gazetesi, Kitap eki, İstanbul, 25 Şubat 1998; “Çeviri Bölümlerinde Çeviribilim Odaklı Yabancı Dil Öğrenimi ve Çokdillilik”, Çeviribilim ve Uygulamaları, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Aralık, 1998.s.249-256; “Antik Çağ Çeviri Anlayışının Çeviribilim Işığında İrdelenmesi” Ekim 2001 Dil Dergisi, sayı:108, s. 12-20; Ankara Üniversitesi Basımevi;“Geçmişten Günümüze Yüksek Öğretimde Çeviri Eğitimi”, Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mütercim Tercümanlık Bölümü Dergisi, Sayı: 11, Aralık 2001, s. 91-103.

Upload: others

Post on 17-Nov-2021

18 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili

1

Mine Yazıcı 1978 yılında İstanbul Uumlniversitesi İngiliz Dili

ve Edebiyatı boumlluumlmuumlnden mezun oldu 1979rsquodan 1999 yılına

kadar İstanbul Uumlniversitesi Yabancı Diller Boumlluumlmuumlnde

İngilizce Okutmanı olarak ccedilalıştı Bu suumlre iccedilersinde İstanbul

Uumlniversitesindeki İstanbul Tıp Yoğun İngilizce CerrahPaşa

Tıp Hazırlık Elektronik Hazırlık Halkla ilişkiler ve

Reklamcılık İthalat ve İhracat sınıflarının yanı sıra Spor

Akademisi de dahil olmak uumlzere ccedileşitli fakuumllte ve yuumlksek

okulların İngilizce derslerine girdi Aynı boumlluumlmde İngilizce

Hazırlık programlar ve sınavlarının hazırlanmasında

katkıda bulunup goumlrev aldı 1995-1998 yılları arasında

Yabancı Diller boumlluumlmuumlndeki derslerine ek olarak Ccedileviri

Boumlluumlmuumlnde İngilizce derslerine başladı Uygulama

alanındaki uzun ve yoğun deneyimini kuramsal alanla

buluşturma olanağını bu boumlluumlmde buldu 1999 yılında

Edebiyat Fakuumlltesi İngilizce Muumltercim Tercuumlmanlık

Anabilim dalında okutman olarak goumlreve başladı Halen

aynı boumlluumlmde Yazılı Anlatım Ccedileviri Amaccedillı Dil Edinci

Yazılı Ccedileviriye Giriş Ccedileviribilime Giriş Oumlzel Alan Ccedilevirisi

(Tıp) ve Ccedileviride Araştırma Youmlntemleri derslerine

girmektedir Yayınlanan kitabı Ccedileviribilime Giriş 2001

Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları 127s Yayınlanan makaleleri

ise ldquoAkşit Goumlktuumlrkrdquo Cumhuriyet Gazetesi Kitap eki

İstanbul 25 Şubat 1998 ldquoCcedileviri Boumlluumlmlerinde Ccedileviribilim

Odaklı Yabancı Dil Oumlğrenimi ve Ccedilokdillilikrdquo Ccedileviribilim ve

Uygulamaları Hacettepe Uumlniversitesi Yayınları Aralık

1998s249-256 ldquoAntik Ccedilağ Ccedileviri Anlayışının Ccedileviribilim

Işığında İrdelenmesirdquo Ekim 2001 Dil Dergisi sayı108 s

12-20 Ankara Uumlniversitesi BasımevildquoGeccedilmişten

Guumlnuumlmuumlze Yuumlksek Oumlğretimde Ccedileviri Eğitimirdquo Ccedileviribilim

ve Uygulamaları Dergisi Hacettepe Uumlniversitesi Edebiyat

Fakuumlltesi Muumltercim Tercuumlmanlık Boumlluumlmuuml Dergisi Sayı 11

Aralık 2001 s 91-103

2

copy MULTILINGUAL 2004

ISBN 975-6542-x-x

CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

Dr Mine Yazıcı Yayınlayan Multilingual Kapak Vildan Odabaş

Baskı Matbaa 70 2004 İstanbul

Dr Mine Yazıcı

3

CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

MULTILINGUAL

Klodfarer Cd 406 Ccedilemberlitaş- İstanbul

Tel (212) 518 22 78 Fax (212) 518 47 55

4

İCcedilİNDEKİLER

Oumlnsoumlz 15

Giriş 17

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM VE

KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi 22

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık 22

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası İlişkiler

Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama 22

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi 31

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu 41

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım 43

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından

Anlamı 22

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Betimleyici

Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi 31

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler 22

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri 31

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri 22

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi 31

152 Toledo Okulu 31

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE KUumlTUumlPHANELER

21 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

5

211 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi 22

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya Etkisi 31

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717) 22

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833) 22

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar 22

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler 22

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler 31

2311 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve Bilgi

Uumlretim Suumlreci 22

2312 Tıbbiye Mektepleri 22

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquoa Kuumltuumlphaneler 31

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme 22

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANE VE İLİŞKİSİ

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine Toplumsal

Bakış 22

311 Islahat Fermanından II Meşrutiyet Doumlnemine Maarif-i Umumiye

Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml 22

3111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

3112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernekler ve Ccedileviri

Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862) 22

3121 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi 22

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi 22

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve

Tuumlrk Ocakları Kuumltuumlphanesi

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865) 129

3124 Daire-i İlmiye (1870) 130

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi( 1870) 132

313Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

6

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyografyalar

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve Ccedileviri

Yayınlar Arasındaki Etkileşim 144

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913) 146

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemiyeti Ahmet

Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı 149

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce 152

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlretimiyle

İlişkisi

321 Şinasi (1826-1871) 156

322 Baha Tevfik (1881-1914) 159

323 Abdullah Cevdet (1869-1932) 160

324 Salih Zeki(1864-1921) 161

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-1919) 163

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve Ccedileviri

Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme 164

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri Yayınlar

ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi 168

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin Bilgi

Uumlretimine Yansıması 177

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya Goumlkalp 179

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve

Kuumltuumlphaneler John Dewey Raporu 181

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi 183

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi 185

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966) 186

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981) 191

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar 192

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendirmesi 194

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili 195

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel Değerlendirme 197

7

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE

CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA

YANSIMASI

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle analizi

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler 203

413Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 209

4131Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi 209

4132Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi ve Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi 210

4133Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi 210

4134Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen (Oumlzguumln Yapıt Kaynak-Oumlzguumln Yapıt Yazar Adı)-Ccedileviri Youmlntemi ilişkisi 211

4135 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen (Orijinal Yapıt Adının Bulunmadığı)-Ccedilevirmen Kimliği İlişkisi 212

4136Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen 213

4137TuumlrYayın Yeri ve TuumlrCcedileviriyi Etkileyen Ccediliftler Arasındaki İlişki 213

4138 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

4139Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İlişkisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

41310Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem 220

41311Ccedileviri Yılı ndashNiteliği 222

41312Ccedileviri Yılı-Dil 224

41313Zaman Kesitleri 225

413131Ccedileviri Yılı-Dil 227

413132Ccedileviri Yılı-Konu Alanı 229

413133Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı 230

41314Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

41315Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği 236

414 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri Yapıtların Bibliyometrik Analizi 240

421Oumllccediluumltler 240

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 242

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

8

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik Atıf analiziyle İlgili Genel Değerlendirme

9

OumlNSOumlZ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adlı bu yapıt ccedileviri yayınların evrensel olarak bilgi

uumlretimine ve bilimsel geleneğin oluşumuna etkisi duumlşuumlncesinden ortaya

ccedilıkmıştır Ne var ki ccedileviri yayınların varlığı oumlzguumln bilgi uumlretimini tetik-

lemekle birlikte bilimsel geleneği oluşturmaya yetmez Bilimsel gele-

nek oumlncelikle evrensel bilgiyi taşıyan ccedileviri yayınların sistemli bir şe-

kilde ulusal bellek işlevi goumlren kuumltuumlphanelerde yer alarak bilginin tabana

yayılmasıyla birlikte gerccedilekleşir Bir başka deyişle ccedileviriler kuumltuumlpha-

nelerin sadece mimari bir yapı olmaktan ccedilıkıp ccedileviri yoluyla gelen bil-

ginin oumlzuumlmsenerek bundan ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml bilginin uumlretilmesine ola-

nak sağlayan kurumlar halini almasıyla birlikte işlevsellik kazanır Bu

ise hem ccedileviri yayınların hem de kuumltuumlphanelerin bilimsel geleneği dura-

ğanlıktan kurtarıp onu devingen bir suumlrece sokmada ne derecede etkin

bir rol oynadıklarını goumlsterir Bununla birlikte uumllkemizde yabancı kay-

naklara doğrudan erişilebilmesi ve bilginin bu kaynaklardan doğrudan

(ne yazık ki ccediloğu kez ulusal kuumlltuumlruuml ve onun gereksinimlerini goumlz ardı

ederek) aktarılabilmesine karşın bilimsel geleneğin bir tuumlrluuml yerleşeme-

mesi arada ccedileviri yayın ve kuumltuumlphanelerin işlevselliği gibi bir takım hal-

kaların atlandığına işaret eder Ccedileviri yayınlar her ne kadar bir toplumun

yazın dizgesinde ikinci derece bir konumda olsalar da gerccedilekte getir-

dikleri yenilik ve yabancı kaynağa goumlre seslendikleri hedef kitle sayısı

accedilısından birinci derecede işlev goumlruumlrler Daha da accedilıkccedilası ccedileviri ku-

ramcısı Gideon Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml gibi ccedileviriler gerccedilekte iccedilinde

bulundukları uumllkenin uumlruumlnuumlduumlr Bundan boumlyle ccedileviri yayınların yabancı

uumllkeden gelen bilginin ana dilde duumlşuumlnuumllmesini sağladığı gibi bu bilgi-

nin ulusal kuumlltuumlruumln oumllccediluumlt alınarak sorgulanmasını da sağladığı oumlne suumlruuml-

lebilir Ne var ki bu yayınların bilimsel geleneğe ya da ulusal kuumlltuumlre

katkısı ancak bilinccedilli bir ulusal kuumlltuumlr politikasıyla muumlmkuumlnduumlr

İşte bu amaccedilla soumlz konusu araştırmada ccedileviri yayınlar sadece

ccedileviribilimsel accedilıdan değil ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki

disiplinlerarası iletişimden de yola ccedilıkarak incelenmiştir Bu şekilde

soumlzkonusu yayınların bilimsel gelenekteki konum ve işlevsellikleri

disiplinlerarası araştırmanın sunduğu olanaklarla daha geniş bir bağlam

iccedilerisinde ele alınabilmiş ve ccedileviri yayınların oumlzellikle Tuumlrk bilim gele-

neğine ne derecede devingenlik kazandırdığı konusu irdelenmeye ccedilalı-

şılmıştır Kuşkusuz bu inceleme hem akademik ccedilalışmada ccedileviri yayın-

10

ların oumlnemine dikkati ccedilekmeyi hem de oumlzguumln bilgi uumlretiminde telif ya-

yınlar kadar ccedileviri yayınların da etkisini ortaya ccedilıkarmayı hedeflemiştir

Bir başka deyişle oumlzguumln bilgi uumlretiminin bundan boumlyle de bilimsel ge-

leneğin ancak telif ve ccedileviri yayınların sistemli bir dizge iccedilersinde karşı-

lıklı etkileşimi sonucu ortaya ccedilıkacağı duumlşuumlncesi vurgulanmak istenmiş-

tir

Son olarak bu araştırmanın alt yapısının oluşumunda geccedilmişte emeği

geccedilen ve bu araştırmayı yapmamda bana yol goumlstererek ufkumu

genişleten Sayın Doccedil Dr Hasan Sacit Keseroğlu Sayın Prof Dr

Niluumlfer Tapan Sayın Prof Dr Turgay Kurultayrsquoa Sayın Doccedil Dr Ayşe

Nihal Akbulut ve Sayın Yard Doccedil Dr Sakine Eruzrsquoa yapıcılıkları

akademisyen sorumluluk ve duyarlılıklarından oumltuumlruuml teşekkuumlruuml bir borccedil

bilirim

11

GİRİŞ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adı altındaki bu incelemede ccedileviri yayınların erek

kuumlltuumlrde bilgi uumlretimine katkısı tarihsel bir bağlam iccedilersinde ele alınmış

ve bu arka plan bilgiye dayalı olarak ccedileviri yayınlar konusundaki bilim-

sel geleneğin ccedilağdaş disiplinlerarası youmlntemle nasıl geliştirilebileceği

uumlzerinde durulmuştur Araştırmada bilimsel geleneğin oluşumunda ccedileviri

etkinliğinin tek başına ccedileviri yayınlar aracılığıyla incelenmesinin tek ba-

şına yeterli bir oumllccediluumlt olmayacağı goumlz oumlnuumlnde bulundurularak

disiplinlerarası bir incelemeye girilmiştir Bu şekilde bilimsellikte sis-

temlilik kazanmanın oumlnemine dikkati ccedilekmek uumlzere tarihteki ve uumllke-

mizdeki kuumltuumlphanecilik anlayışının bilginin dizgeselleşmesindeki roluuml de

vurgulanmak istenmiştir

Bundan boumlyle disiplinlerarası araştırmanın disiplinleri zenginleştirici

ve gelişmesini hızlandırıcı etkisinden yola ccedilıkarak tarihsel olarak ccedileviri

yayınların bilimsel geleneği oluşturmadaki konumu ve işlevi siyasal ve

toplumsal bir bağlam iccedilersinde irdelenmiştir Bundan boumlyle araştırmanın

ldquoccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimini etkileyerek bilimsel geleneğin

oluşumu ve gelişiminde roluuml olduğurdquo şeklindeki savı disiplinlerarası

araştırmanın sağladığı bilgi birikimiyle ccediloumlzuumlluumlp değerlendirilmeye ccedilalı-

şılmıştır İnceleme doumlrt boumlluumlmden oluşmuştur Bunlar sırasıyla şu şekil-

dedir I Boumlluumlm Disiplinlerarası Bilim Olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi İlişkisinin Kavramsal ve Tarihsel Gelişimi II Boumlluumlm Osmanlı-

larda ve Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler III BoumlluumlmTanzimatrsquotan

Cumhuriyetrsquoe Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler IV Boumlluumlm ise

Disiplinlerarası iletişim olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi İlişkisi-

nin Ccedileviri ve Telif Yayınlarda Yansıması şeklindedir

İlk uumlccedil boumlluumlm kronolojik sırayla iki disiplinin uygulama alanında uumlst

bilim dalı olarak ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğu-

şuna ve gelişimine tarihteki katkı ve etkisi uumlzerinedir Bundan boumlyle bu

12

uumlccedil boumlluumlmuumln kendi iccedilerisinde bir buumltuumlnluumlğuuml olduğu soumlylenebilir son bouml-

luumlm ise iki disiplinin ccedileviri yayınlar konusundaki ilişkisinden yola ccedilıka-

rak oumlzel alan ccedilevirilerinde disiplinlerin ccedileviri yayınlarını nasıl bilimsel

bir dizgeye oturtabilecekleri ye da gelecekte ccedileviri politikalarını nasıl

belirleyebilecekleri konusunda bir fikir vermek uumlzere oluşturulmuş bir

ccedilalışma oumlrneğidir Ccedileviri yayınlar belge ve bilgi youmlnetimi alanından se-

ccedililmekle birlikte ccedileviribilimin disiplinlerarası işlevi de goumlzoumlnuumlnde bu-

lundurularak bu disiplinde kullanılan ldquobetimleyici youmlntemrdquo kuumltuumlphane

bilimi alanında kullanılan ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemiyle de

desteklenerek ccedileviri yayınlar arasındaki ilişkiler sadece varsayımsal ola-

rak değil aynı zamanda sayısal olarak değerlendirilebilmiştir Bu şekilde

ccedileviri yayınlar konusunda tarihteki eksik ya da yanlış uygulamaların el-

den geldiğince giderilmesi amacıyla somut oumlrnekler uumlzerinden oumlteki di-

siplinlerin de yararlanabileceği ccedileviribilimsel bir youmlntem geliştirilmeye

ccedilalışılmıştır

Tarihsel araştırmaya dayanan ilk uumlccedil boumlluumlm kronolojik olarak uumlccedil dev-

reye ayrılmıştır Buna goumlre I Boumlluumlmde disiplinlerarası araştırma

kavramı başta olmak uumlzere kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim terimlerinin

kavramsal olarak hangi suumlreccedillerden geccedilerek son şeklini aldığı uumlzerinde

durulmuş ve iki disiplinin ccedileviri yayınlardan oumltuumlruuml ortaccedilağ kadar suumlren

uygulama alanındaki kaccedilınılmaz iletişim ve etkileşimi tarihsel bir

bağlama oturtulmaya ccedilalışılmıştır Bu şekilde disiplinlerarası araştırma

dilsel ve tarihsel olarak gerekccedilelendirilmeye ccedilalışılmıştır II Boumlluumlmde

ise 14 yuumlzyıldan başlayan ve 1453rsquote İstanbulrsquoun alınmasıyla

Hıristiyanlığa dayalı kuumlltuumlr anlayışının yanında yer alan İslamiyetrsquoe

dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının İmparatorluğun kuruluş ve yuumlkseliş

doumlneminde Osmanlının kimliği ile bileşerek nasıl bilimsel bir gelenek

yarattığı başta eğitim kurumları olmak uumlzere elccedililik ve Babıali gibi

resmi kuruluşların kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğinin oumlnem kazanmasında

oynadıkları rol uumlzerinde durulmuştur Uumlccediluumlncuuml boumlluumlm Osmanlı tarihinde

uluslararası ilişkilerin oumlnem kazanmasıyla birlikte doumlnuumlm noktası kabul

edilen Tanzimat doumlneminden başlamış Osmanlının yuumlzuumlnuuml Batırsquoya

doumlnmesiyle birlikte yaşadığı geccediliş doumlnemi sancılarından kuumlltuumlrel ve

bilimsel olarak yeni bir kimliğe buumlruumlnduumlğuuml Cumhuriyet doumlnemine kadar

uzanmıştır Daha da accedilılacak olursa Tanzimatrsquotan 1980rsquoe kadar olan

doumlnem erek kuumlltuumlr bilgisini taşıyan kuumltuumlphanelerle evrensel kuumlltuumlruuml

taşıyan ccedilevirilerin Tuumlrk bilimsel geleneğini yaratmadaki işlevleri ve

onun bir uzantısı ya da yansıması olarak toplumsal ve siyasal yapıya

13

etkileri ele alınmıştır Bu şekilde ccedileviri yayınlar aracılığıyla erek kuumlltuumlre

goumlre oumlzuumlmsenen bilimsel kimliğin disiplinlere nasıl yansıdığı ise son IV

Boumlluumlmde kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkarak

Gideon Touryrsquonin ldquoErek Odaklı Ccedileviri Kuramırdquo temel alınıp betimleyici

youmlntemle incelenmiş ve ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkiler kurularak

ccediloumlzuumlmlemeye gidilmiştir Bu ilişkiler araştırmanın ikinci kısmında

ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemi aracılığıyla sayısal verilere dayalı

olarak da gerekccedilelendirilebilme olanağı bulmuşlardır

İlk uumlccedil boumlluumlmde iki disiplinin uygulama alanında uumlst bilim dalı olarak

ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğuşuna ve gelişimine

tarihteki katkı ve etkisi incelenmiştir Bu araştırmada soumlz konusu douml-

nemlerde ccedileviri suumlrecinde alınan kararların ve yapılan ccedilevirilerin rasgele

olarak mı ortaya ccedilıktığı yoksa tarihsel olarak iccedilinde bulunulan kuumlltuumlrel

toplumsal yapının bir uumlruumlnuuml muuml olduğu sorularından yola ccedilıkılmıştır Ne

var ki Touryrsquonin ccedileviribilimin incelemeyi başlatan temel nesnel

malzemesi olarak goumlrduumlğuuml ldquoCcedilevirilerinrdquo iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuuml olduğu savı bu araştırmayı toplumsal ekonomik ve felsefi alt

yapının nasıl bir ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkardığını ve bunun bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğini irdelemeye youmlneltmiştir 1980rsquolere

kadar uzanan erek ekin ccedileviri anlayışı ve bilgi uumlretim geleneğiyle ilgili

II ve III Boumlluumlmler bir ldquobuumltuumlnrdquo olarak duumlşuumlnuumllecek olursa IV Boumlluumlm de

ldquooumlzel alandardquo yapılan betimleyici ccedilalışma da bir buumltuumlnuumln parccedilası olarak

hem oumlnceki boumlluumlmlerin 1980 ve 2000 yılları arasındaki bir devamı hem

de nesnel verilerle bu doumlnemdeki ccedileviri anlayışının geccedilmişteki

doumlnemlerin bir uzantısı olup olmadığının sorgulamasıdır Bir başka

deyişle kuumltuumlphane bilimiyle ilgili ccedileviri yayınların bibliyometrik atıf

analiziyle ilgili IV Boumlluumlmuumln ikinci kısmında yer alan 1980-2000

yıllarındaki telif yayınlarda hangi ccedilevirilere atıfta bulunulduğunun

bildirilmesi 1980 ve 2000 yılları arasında ccedileviri yayınların bilgi uumlretimi

konusunda ne derecede etkili olduğunu goumlsterir niteliktedir

Bundan boumlyle bu disiplinlerarası araştırmada hem tarihte uygulama

alanında ccedilevirilerin ve kuumltuumlphanelerin bilginin yayılıp oumlzuumlmsenerek ye-

niden oumlzguumln bilgi uumlretimine katkısı incelenmiş hem de son boumlluumlmde bir

buumltuumlnce uumlzerinde yapılan betimleyici ccedilalışmayla oumlteki disiplinlere ccedileviri

edinci kazandırarak ccedileviri politikalarını belirleyecek bir oumlrnek sunul-

maya ccedilalışılmıştır

14

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM

VE KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi

Ccedileviri yayınlar kuumlltuumlrel yaşamın gelişmesinde ve kuumlltuumlrel kimliğin

oluşumunda oumlnemli rol oynamıştır Tarihte kimi zaman bu tuumlr yayınların

kuumlltuumlrel kimliği yok edeceği kaygısına duumlşuumllmekle birlikte sanılanın ak-

sine bilinccedilli bir kuumlltuumlr politikası ccedilerccedilevesi iccedilerisinde yuumlruumltuumllecek ccedileviri

etkinliği ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin gelişmesine aracı olacaktır Oumlrneğin

guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bolluğu sonucunda ortaya ccedilıkan kuumlresel-

leşme eğilimine karşı bir tepki olarak kuumlltuumlrel ccediloğulculuk hareketlerinin

yaygınlık kazanması ccedileviri yayınların kuumlltuumlrel kimliği yok etmeyip ak-

sine kuumlltuumlrel kimliği pekiştirdiğini goumlsterir Uumlstelik Cumhuriyetimizin ilk

yıllarında Azra Erhatrsquoın Tercuumlme dergisinde yer alan ldquoBir Yunan eserini

taklit veya tercuumlme ederken Romalı kendini tanımayı oumlğrenir kendi

milli vasıflarına daha yaklaşır muumldrik olurrdquo (Erhat 1940 273) soumlzleri

buna bir kanıt olarak goumlsterilebilir

Oumlte yandan bilgi ccedilağının doğal bir sonucu olarak bilginin hızla soumlz

konusu yayınlar aracılığıyla duumlnyada ccediloğalarak yayılması yeni bilim

dallarının ortaya ccedilıkmasına ve disiplinlerarası ilişkinin kaccedilınılmaz bir

duruma gelmesine neden olmuştur İlk zamanlar ccedileviri yayınların sadece

kuumltuumlphanecilik kapsamı iccedilerisinde yer alması bu bilim dalının oumlteki

oumlzel alanlarla yatay ilişkilerini kaccedilınılmaz kılmıştır Kuumltuumlphanecilik gibi

bir uumlst bilim dalı olarak ortaya ccedilıkıp 20yuumlzyılın sonlarında giderek

oumlzerk kimlik kazanan ccedileviribilimin oumlteki disiplinler arasına girmesiyle

15

birlikte ccedileviri yayınlarla ilgili bakış accedilısı kuşkusuz zenginlik ve

yetkinlik kazanacaktır Bir başka deyişle uumlst bilim dalı olarak iki disiplin

arasındaki işbirliği ccedileviri yayınların toplumdaki işlevini artıracaktır

Yukarıda genel olarak değinilen bakış accedilısı ışığında bu araştırmada

hedef oumlzel alandaki ccedilevirilerin uumllkemizdeki bilimsel ccedilalışmalara katkısı

olup olmadığını ortaya ccedilıkarmaktır Bundan boumlyle disiplinlerarası

iletişim olarak oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin seccedililmesi bir

rastlantı değil tarihte Antik Ccedilağdan başlayarak ccedilevirinin kuumltuumlphane

etkinliği iccedilerisinde yer almasından oumltuumlruumlduumlr Kuşkusuz bu amaccedilla

araştırmada oumlncellikle geriye doumlnuumlk youmlntem kullanılarak iki disiplin

arasındaki iletişimin oumlteki bilim dallarının oluşumundaki roluuml ve uumllkemiz

bilimsel yaşamında ccedileviri yayınların etkisi irdelenmiş ardından da

guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışı accedilısından her iki bilim dalı arasında nasıl bir

iletişim kurulması gerektiği sorusu guumlndeme gelmiştir Oumlzetle

soumlylenecek olursa araştırma genelden oumlzele doğru bir akış iccedilerisindedir

oumlnce uumlst bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimin oumlteki di-

siplinlere etkisi buna bağlı olarak bilimin başta sosyal olmak uumlzere siya-

sal yaşama yenilik getirici oumlzelliği bu etkiyi artırmak uumlzere her iki bilim

dalının oumlncelikle karşılıklı iletişiminin sağlanarak uumllkemizdeki oumlzelde

kuumltuumlphanecilik alanında belli başlı bilimsel dergilerde ccedilıkan ccedileviri ma-

kalelerin ccedileviribilimsel youmlntemle incelenerek bu bilim dalına etkisinin

değerlendirilmesi bu şekilde iki bağımsız disiplinin uumlst bilim dalı olarak

oumlteki bilim dallarındaki ccedilevirilerin işlevselliğini artıracak bir modelin

yaratılması şeklindedir Ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkılarak yapılan bu

ccedilalışmanın amacı oumlteki bilim dallarının ccedileviri yayınlardan daha sağlıklı

bir biccedilimde yararlanmasını sağlayarak ccedilevirilerin oumlzguumln bilgi uumlretimine

katkısını artırmaktır Bundan boumlyle II Boumlluumlmde iki disiplin arasında

betimleyici bir ccedilalışma yapmanın yararlı olacağı ve bu amaccedilla

ccedileviribilimsel youmlntemle oumlzel alan kuumltuumlphane bilimi konusunda yapılan

ccedileviriler uumlzerinde betimleyici bir ccedilalışma yapmanın en azından gelecek-

teki ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısını artırma ve oumlzel alan ccedilevirisi ko-

nusunda bilinccedillenme accedilısından yararlı olacağı duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Kuşkusuz

boumlyle bir ccedilalışma ccedilağımızda disiplinlerin kendi sınırları iccedilersinde kapalı

yaptıkları ccedilalışmaların guumlnuumlmuumlz teknolojik olanakları goumlz oumlnuumlne

alındığında artık yetersiz kalabileceğini bundan boumlyle bu bilim

dallarının kozalarından ccedilıkarak disiplinlerarası işbirliğine girmelerinin

artık zamanı geldiğini de hatırlatmayı hedeflemektedir

16

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık

Hem Kuumltuumlphane Bilimi hem de Ccedileviribilimrsquoin uumlst bilim dalları olarak

varlıklarını oumlteki dallarla ilişkilerine borccedillu oldukları goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu iki bilim dalının doğası gereği disiplinlerarası niteliğe

sahip olduğu soumlylenebilir Ayrıca guumlnuumlmuumlzuumln bilgi konusundaki iletişim

kanallarının zenginliği oumlzellikle 20 yuumlzyılın ikinci yarısında oluşan

bilim dallarının disiplinlerarası ilişkilerden ortaya ccedilıkmasını kaccedilınılmaz

kılmıştır Bu bilim dalları arasında oumlzellikle belgebilim bilgibilim

ccedileviribilim bilişsel bilimler ccedilevre bilimleri bulunmaktadır Oumlte yandan

buraya kadar olan accedilıklamalardan akla oumlzellikle ccedileviribilim ve

kuumltuumlphane bilimi accedilısından her iki bilim dalının bir ccedilok disiplinle

ilişkisine karşın niccedilin ccedilok disiplinli bir ccedilalışma yerine disiplinlerarası

ccedilalışmanın seccedilildiği sorusu akla gelebilir Bu soruyu disiplinlerarası

başka bilimlerden yola ccedilıkarak yanıtlamak daha accedilıklayıcıdır Oumlrneğin

bilişsel bilimlerden William J Rapaportrsquoun iki tanım arasındaki farkı

accedilıklayan soumlzlerinden ccedilok disiplinlilik yerine niccedilin disiplinlerarası

teriminin kullanıldığı anlaşılır1

Multidisciplinary vs Interdisciplinary Research

A distinction can be drawn between (1) ldquomultidisciplinaryrdquo research

ldquoin which researchers from [different disciplines] apply their differing

methodologies to a common problemrdquo and (2) ldquointerdisciplinaryrdquo

research in which--in addition--researchers from different disciplines

ldquoinform their own studies with results of investigations from the

complementary disciplinesrdquo Thus interdisciplinary research so

understood includes research done by single investigators who

nevertheless are part of a larger active research community

Ccedilok Disiplinliliğe Karşı Disiplinlerarasılık

Aralarında şu şekilde bir ayrım yapılabilir (1) Ccedilok disiplinli araş-

tırma farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların ortak bir soruya kendi

farklı youmlntemlerini kullanarak yaptıkları araştırmadır (2) ldquodisiplinlera-

1 Rappaport William J ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo

University at Buffalo Center For Cognitive Science1996-1997 Annual Report (ccedilevrimiccedili) httpwwwcsbuffalo edupubwwwcogsci 12 Sep 1997

17

rasırdquo araştırma ise buna ek olarak farklı disiplinlerden gelen

araştırmacıların incelemelerini kendilerini tamamlayıcı bilimlerden

gelen araştırma sonuccedillarıyla birlikte oumlne suumlren araştırmadır Bundan

boumlyle disiplinlerarası araştırmanın daha geniş ve daha etkin bir araştırma

topluluğunun bir uumlyesi olduğu bilinmekle birlikte tek bir araştırmacı

tarafından yapılan araştırmayı kapsar (Ccedileviren Mine Yazıcı)

Bundan boumlyle ccedilok disiplinli araştırma youmlntemsel olarak ortak bir so-

runa farklı disiplinlerden gelen ccediloumlzuumlmleri olduğu gibi kabul ederek aynı

soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı kazandırmayı hedeflerken disiplinlerarası

araştırma bu oumlne suumlruumllen araştırma sonuccedillarını buumltuumlnlemeyi hedefler Ne

var ki bu ccedilok disiplinlilikle disiplinlerarasılık arasında bir bağ olmadığı

anlamına gelmeyip disiplinlerarası araştırmaların ccedilok disiplinli

araştırmalardan kaynaklandığı ortaya ccedilıkar Bu şekilde farklı

disiplinlerden gelen bir ccedilok araştırmacı tarafından yapılan ccedilok disiplinli

araştırmanın soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı disiplinlerarası araştırma

yapan ve daha geniş bir araştırma topluluğunun uumlyesi olmakla birlikte

oumlzellikle tek tek araştırmacılar tarafından yapılan disiplinlerarası

araştırmada buumltuumlnluumlk kazanır Disiplinlerarası araştırmanın sanılanın

aksine ekip olarak değil de bir tek araştırmacı tarafından yapılmasının

vurgulanması ise araştırmacının bilimsel bir soruna bir bilim dalından

yola ccedilıkarak bulduğu ccediloumlzuumlmccediloumlzuumlmlerin eksiklik veya yetersizliklerini

oumlteki bilim dallarının sunduğu bilgi ve youmlntemlerle tamamlayarak

yetkinleştirmesi anlamına gelmektedir Ccedilok disiplinli araştırmadan

doğan disiplinlerarası araştırma bir yandan yerleşik bilim dalının

inceleme alanını genişlettiği gibi konuya buumltuumlnleyici yaklaşımı

nedeniyle yeni bilim dallarının doğmasına yol accedilarak bu bilim dallarının

uygulama alanındaki işlevlerini daha da yetkin kılar Oumlrneğin geccedilmişte

psikoloji tek bir disiplinin sınırlarının genişlemesinden doğarken bir

başka deyişlefelsefeden doğmasına karşın guumlnuumlmuumlzde ccedilevre bilim ccedilok

disiplinli araştırmaların disiplinlerarası youmlntemle ele alınması sonucu

doğmuştur Buna goumlre disiplinlerarası araştırma ccedilok disiplinli

araştırmada ortaya ccedilıkan farklı ccediloumlzuumlmler arasında bağlantılar kurup

soruna tek tek disiplinlerin sınırlarını aşan geniş kapsamlı toparlayıcı bir

ccediloumlzuumlm getirerek bilgi birliğini amaccedil edinir Ccedilevre bilim alanında

Kleinrsquoın Morina balığının tuumlkenmesiyle ilgili olarak verdiği oumlrnek bu

sorunun ekolojik dengeyle ilgili bir sorun olmayıp toplumsal ekonomik

ve siyasal youmlnlerinin de bulunduğunu bundan boumlyle bu sorunu ccediloumlzmede

tek disiplin iccedilerisinde sınırlı kalan bir araştırmanın yetersiz kalacağını

18

dile getirmesi bu bilim dallarının oumltesinde disiplinlerarası nitelik taşıyan

ccedilevre bilim adıyla yeni bir bilim dalının doğmasına neden olmuştur

(Klein 1996 136)2 Bununla birlikte disiplinlerarası araştırmaların

ccediloğalması disiplinlerarası boumlluumlmlerin kurulmasına neden olduğu gibi bu

bilginin giderek karmaşık bir yumak halıni alması soumlz konusu

boumlluumlmlerin izleğine belge ve bilgibilim derslerinin konması gereğini

ortaya ccedilıkarmıştır Bu durum karşısında kuumltuumlphanecilik boumlluumlmleri de

ldquobelgebilim ve bilgibilimrdquo alanında daha da uzmanlaşmak zorunda

kalmıştır Oumlte yandan bilginin bu şekilde zenginleşmesi disiplinlinlerin

sınırlarının ve kapsamının genişlemesine neden olmuştur Oumlrneğin

ccedileviri araştırmalarının eskiden sadece ldquoccedileviri uumlruumlnlerirdquo uumlzerinde

odaklanması alanı sadece ccedileviri olgusuyla sınırlandırrken ccedilevirilerin

hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğu savının ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

disiplinlerarası araştırmaya zemin hazırlanmıştır Bu ise bizim

uumllkemizde değilse bile dış uumllkelerde ldquoMuumltercim Tercuumlmanlıkrdquo3

boumlluumlmlerinin yerini ldquokuumlltuumlr araştırmalarırdquo boumlluumlmlerinin almasına neden

olmuştur

Kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin ccedilağdaş gelişmelere guumlnuumlmuumlzde daha

accedilık olmalarının temelinde uumllkemizde Kuumltuumlphanecilik Enstituumlsuumlnuumln ilk

kez 1954rsquode Ford Vakfının desteğiyle Ankara Dil Tarih Coğrafya Fa-

kuumlltesinde kurulmuş olmasına karşın Muumltercim ve Tercuumlmanlık Bouml-

luumlmlerinin ilk Boğaziccedili Uumlniversitesi ve Hacettepe Uumlniversitelerinde sıra-

sıyla 1982-1983 ve 1983-1984 oumlğretim yılında kurulmuştur Muumltercim

Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin kuramsal alandan ccedilok adından da

anlaşılacağı uumlzere uygulama alanına hizmet vermesi duumlşuumlnuumllmesi bu

2 Klein JT Interdisciplinary NeedsThe Current ContextLibrary Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili) wwwlibraryucsbeduist00 fall 1996 3 Uumllkemizde ldquoCcedileviribilim Boumlluumlmlerirdquo yerine ısrarla ldquoMuumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmleri rdquo adının kullanılması bu dalın oumlteki bilimler gibi bilimsel bir geccedilmişi olmadığı savından kaynaklanmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlzde bi-limsellik niteliğini kazanmak bilimsel geccedilmişi olmaktan ccedilok ccedilağdaş bi-limsel youmlntemleri kullanmaya dayanmaktadır Genelde bu bilim dalını uygulama alanıyla sınırlı goumlrme eğilimi ise ya ccedilağdaş anlamda bilimin devingen bir suumlrec olduğu şeklindeki goumlruumlşuumln yerleşmemiş olmasından ya da bilimsel tutuculuktan ileri gelmektedir Kuşkusuz uumllkemizde bu kanıyı yıkmanın en iyi yolu salt edebiyatla sınırlı değil her alanda ccedilağdaş youmlntemlerle ccedileviri uumlruumlnler uumlzerinde araştırmalara girmektir Ancak bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgi birikimiyle kuumlltuumlr araştırmalarına sağlam bir dayanak hazırlanmış olacaktır

19

bilim dalının uumllkemizde kuumlltuumlr araştırmalarına youmlnelmesini engellemiştir

(Karş Oumltuumlken 1957 26 Burccediloğlu 1997 138)4 Ne var ki her iki bilim

dalının uygulama alanında ortak noktası olan oumlteki disiplinlere ccedileviri ya-

yınlar aracılığıyla hizmet verme zorunluluğu bir yandan ccedileviri

boumlluumlmlerini en azından bilgibilim alanında bilginin duumlzenlenişi

bilgisayar ortamına geccedilirilişi konularında kuumltuumlphanecilik alanıyla

işbirliğine zorlarken oumlte yandan zaten uumlst bilim dalları olarak

aralarındaki kaccedilınılmaz ilişki bu boumlluumlmlerin birbiriyle tarihte uygulama

alanındaki birlikteliklerinin guumlnuumlmuumlzde disiplinlerarası araştırmayla

suumlrduumlruumllebileceğini goumlsterir Bu şekilde bir bakış accedilısı bu bilim

dallarının oumlteki disiplinler arasında saygınlık kazanarak seslerini duyur-

malarına neden olabileceği gibi oumlteki bilim dallarının uygulama alanıyla

sınırlı goumlrmek istedikleri araştırmalarını kuramsal alana da youmlnelterek

daha yetkin ve bilinccedilli bir şekilde serpilme olanağı bulurlar

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası

İlişkiler Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama

Ccedilevirinin kuumltuumlphanelerden yola ccedilıkılarak incelenmesi sadece ulusla-

rın kuumlltuumlr tarihinin ne gibi suumlreccedillerden geccediltiği konusunda somut veriler

sağlamakla kalmaz bu verilerden elde edilen sonuccedil ya da ccedilıkarımlar

aynı zamanda kuumlltuumlrel yaşamın geleceğine de ışık tutarak kuumlltuumlrel kimli-

ğin oluşumunda bilimler arası iletişimin kaccedilınılmazlığını da goumlzler

oumlnuumlne serer Başka bir deyişle Antik Ccedilağdan başlayarak ccedileviri etkinliği-

nin kuumltuumlphane kapsamı iccedilerisinde ele alınması kuşkusuz bir rastlantı de-

ğildir Aksine bir toplumun ana belleği işlevini goumlren kuumltuumlphanelerde

evrensel bilgiyi yakalamak uumlzere ccedileviri etkinliğine yer verilmesi hem

kuumlltuumlrel gelişimi durağanlıktan ve tek duumlzelikten kurtarır hem de ona

zaman ve uzam accedilısından yeni boyutlar katarak devingen bir suumlrece

girmesini sağlar Bu şekilde kuumltuumlphaneler bir yandan bilginin uumlretilip

uumllke iccedilerisinde dağılıp yayılmasında belirleyici rol oynarken oumlte yandan

da oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlar aracılığıyla kuumlltuumlrel kimliğin oluşumunda

baş rol oynayan bilginin suumlreklilik kazanmasına oumlncuumlluumlk ederek

4 İstanbul Uumlniversitesinde ise ilk Almanca Muumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmuuml 1992-1993 yılları arasında kurulmuş İngilizce ve Fransızca Boumlluumlmleri ise 1999 yılında kurulmuştur (Tapan 1997 150-151)

20

uluslararası kuumlltuumlrel iletişimin sağlanmasında oumlnemli bir goumlrev uumlstlenmiş

olurlar

Başlangıccedil doumlneminde kuumlltuumlrel mirasın aktarılmasında aracı rol oyna-

yan kuumltuumlphanelerin 19 yuumlzyıldan başlayarak hızla gelişen teknolojik

olanaklara koşut bir bilim dalı olarak karşımıza ccedilıkması onu salt kuumlltuumlrel

kimliğin oluşumu ve paylaşımında oumlnder rol oynayan aracı bir kurum

olmaktan ccedilıkarır ona bilgiye hızla ve etkin bir biccedilimde ulaşma konu-

sunda oumlnemli goumlrevler yuumlkler Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler gittikccedile

oumlzelleşip karmaşıklaşan bilgi birikiminin duumlzenlenip yayılmasında

oumlnemli bir goumlrev uumlstlenerek yeni bilim dallarının sağlam temeller uumlze-

rinde gelişip serpilmesine de katkıda bulunur Oumlte yandan tarihte uzun

suumlre kuumltuumlphane dermesinde yer alan ccedileviri yayınların ve kuumltuumlphane ccedilatısı

altında bilimsel kimlikten yoksun olarak suumlrduumlruumllen ccedileviri etkinliğinin

bilginin aktarılması ve uumlretilmesine bundan boumlyle de kuumlltuumlrel kimliğin

devingenlik kazanarak ccedilağa ayak uydurmasındaki oumlnemli işlevine karşın

uygulama alanıyla sınırlı kalması Antik Ccedilağrsquoda Platonrsquoun ldquoidearsquolarlardquo

ilgili felsefesinden kaynaklanan oumlzguumlnkopya başka bir deyişle oumlzguumln

ccedileviri yapıt tartışmalarından kaynaklanabilir Bu tartışmalar aynı

zamanda kuumlltuumlrel kimliğin oluşturulmasında ya da benimsenmesinde

engelleyici ya da geciktirici bir unsur olarak da değerlendirilebilir

Tarihte kuumltuumlphanecilik ve ccedilevirmenlik goumlrevi yerine getirenlerin

buumlyuumlk bir ccediloğunluğunun bilim adamı kimliği taşımasına karşın bu

konulara tarih boyunca (20yuumlzyılın 2 yarısına dek) uygulama alanıyla

sınırlı bir edim goumlzuumlyle bakılması ccedilelişki yaratır Gerccedili bu gecikme ya

da ihmal hızla biriken bilgiye yetişememe kaygısından ya da bilimsellik

tartışmalarının goumlrguumll bilimlerin 19yuumlzyılda ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

guumlndeme gelmesinden kaynaklanabilir Bununla birlikte her iki konu

alanının da bilimselliklerinin tartışma konusu olması dikkat ccedilekicidir

Oumlrneğin kuumltuumlphane ve bilimsellik tartışmasıyla ilgili olarak

Vleeshauwerrsquoin 1960rsquoda ldquoLibrary Science as a Sciencerdquo adlı yapıtında

yer alan ldquobilim temel bir araştırma nesnesi ccedilevresinde gruplandırılabilen

iyi tanımlanmış olgular duumlzeninin bilimsel bir youmlntemle ele alınmasıdırrdquo

(Vleeshauwer 1960 21) şeklindeki soumlzlerinin ccedileviri alanındaki bilim-

sellik tartışmasını 1972 de Kopenhagrsquoda Uluslararası Uygulamalı Dilbi-

lim kongresinde ldquoThe Name and Nature of Translationrdquo başlıklı bildiri-

siyle ilk guumlndeme getiren Holmesrsquoun ccedilevirinin bilimsel kimlik kazan-

ması konusunda oumlne suumlrduumlğuuml soumlzlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr (Holmes 1988

68-69)

21

Holmes ccedilevirinin uygulama alanından tamamıyla farklı salt araştır-

maya dayalı bir bilim dalı olabilmesi iccedilin oumlncelikle goumlrguumll bir bilim ola-

rak ccedileviri ve ccedilevirilerle ilgili olguları betimlemek ardından da bu olgu-

ları accedilıklayabilip oumlnceden uumlzerinde varsayımda bulunulabilecek genel il-

keleri yerleştirmek şeklinde iki amacının olması gerektiğini dile getir-

mesi yukarıda belirtilen tarihten oniki yıl oumlnce Vleeshauwer tarafından

da dile getirmiştir Şoumlyle ki Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphane bilimi konu-

sunda işaret ettiği gibi Homesrsquoa goumlre de yeni kurulan ve uygulama

alanında oumlteki bilim dallarıyla yoğun ilişkileri yuumlzuumlnden bilimsel kim-

liğini bir tuumlrluuml bulamayan disiplinlerin temel eksikliği inceleme

malzemesi ve amaccedillarının accedilık ve tam olarak saptanmamasından

kaynaklanmıştır Bu ise her iki bilim adamının araştırma nesnesinin

amacının saptanması şeklindeki savlarının birbirbiriyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml

goumlstermektedir Oumlte yandan hem Holmes hem de Vleeshauwerrsquoin bu

konunun ccediloumlzuumlmuumlyle ilgili oumlne suumlrduumlkleri goumlruumlşleri de birbiriyle

neredeyse aynı gibidir Şoumlyle ki onlara goumlre betimleyici ccedilalışmalara

ağırlık verilerek buradan elde edilecek verilerden kuramsal alana

aktarılacak yeni hipotezlerin uumlretileceği doumlnguumlsel bir youmlntemin

kullanılması soumlzkonusu alanların durağanlıktan ccedilıkıp devingen bir

suumlrece girmesini sağlayacaktır Bu ise soumlz konusu disiplinlerin 2

Duumlnya savaşından sonra ortaya ccedilıkan goumlrguumll bilim anlayışına uygun

olarak oumlteki bilim dalları arasında yer almasına neden olacaktır

Yuumlzyıllar boyu bilime ve kuumlltuumlrel mirasın zenginleşmesine katkıda

bulunan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri olmak uumlzere her iki etkinliğin kendi

varlıklarını suumlrduumlrmede ccedilağın gereğine uygun olarak uygulama alanın-

daki sorunları kuramsal alana aktarma gereksinimini duymuş olmaları

bilimselliğin geccedilirdiği evrelerden biri olarak da duumlşuumlnuumllebilir Kuumltuumlphane

biliminin ccedileviribilimden oumlnce gelmesi ise ccedileviribilimin bilimsel tabanı-

nın ccedilağın koşullarına uygun olarak daha sağlam temeller uumlzerinde otur-

masına yarayacaktır Başka bir deyişle başlangıccedilta kuumlltuumlrel kimliğe

damgasını vuran oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlara ev sahipliği goumlrevini uumlstlenen

kuumltuumlphanelerin zamanın akışı iccedilerisinde sadece kuumlltuumlrel kimliklerin de-

ğil temel bilim dallarının da temelini atan uumlst bir bilim dalı olarak kar-

şımıza ccedilıktığı goumlruumlluumlr

Kuumltuumlphane ccedileviri etkinliği ve yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim şekilde zengin

ve ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin belirlenmesinde ortak paydanın bilgi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bilginin bu uumlccedilgenin hem tek tek kendi iccedilerisinde

hem de aralarındaki ilişkileri kurma ve duumlzenlemede ne denli oumlnemli rol

22

oynadığı anlaşılır Ne var ki burada Baysalrsquoın Leyhrsquoin duumlşuumlncelerinden

yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoher duumlzenli bilgi topluluğunun bilimsel oumlzel-

liğe sahip olup olmadığırdquo sorunsalı guumlndeme gelir (Baysal 1987 (a) 20-

23) Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin araların-

daki bağlantının uygulama alanındaki ilişkilerle sınırlı kaldığının akıldan

ccedilıkarılmaması gerekir Başka bir deyişle ccedileviri yayınlar bilgi taşıyıcı

oumlzellikleriyle kuumltuumlphane biliminin araştırma nesneleri arasında yer alsa

da aynı ortak nesneye ccedileviribilim accedilısından bakıldığında inceleme ama-

cının bilginin toplanma yayılma ve dağılma şeklinden ccedilok bilginin dil-

sel ve ekinsel farklılıklara karşın en yetkin nasıl aktarılabileceği konusu

uumlzerinde odaklanır Bu accedilıdan her iki bilim dalının inceleme nesnesi or-

tak gibi goumlruumlnmekle birlikte bu nesneyle ilgili sorunlar dizgesi ve bu so-

runların ccediloumlzuumlmuumlnde kullanılan bilimsel youmlntemler birbirinden farklılık

goumlsterirler

Oumlzetle soumlylenecek olursa evrensel kuumlltuumlr mirasının paylaşılmasında

başka bir deyişle ccedilağın yakalanmasında bir iletişim kanalı olarak kuumltuumlp-

haneler ccedileviriler yoluyla gelen bilginin duumlzenlenerek zaman ve uzam

iccedilerisinde teknolojik gelişmelere koşut olarak taşınıp yayılmasında son

derece oumlnemli bir rol oynadıkları gibi ccedileviri yayınlarla ortaya ccedilıkan biri-

kim sonucunda oumlzguumln bilginin uumlretilmesine de katkıda bulunurlar Bu

accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim arasında kurulacak

sıkı ilişki aynı zamanda bir uumllkenin kuumlltuumlr politikasında da belirleyici bir

rol oynar

Hem kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilimrsquoin ortak paydalarının

ldquobilgirdquo olduğu goumlzoumlnuumlne alınacak olursa oumlncellikle soumlzkonusu

alanlardaki bilginin ldquobilimselliğininrdquo irdelenmesi konusu guumlndeme gelir

ldquoBilimselliğinrdquo tanımı toplumbilimin inceleme alanına girdiğinden

disiplinlerarası ilişkilerde hiccedil değilse bilimsellikle ilgili ortak tuumlmellerde

karar birliğine varmak accedilısından bu bilim dalının oumlne suumlrduumlğuuml veri ve

bilgilerden yola ccedilıkarak her iki bilim dalının tanımı ve kullanacağı youmln-

temler konusunda uzlaşmak daha accedilıkccedilası onları bir disipline ya da

duumlzene sokmak ccedilağdaş bilimsel anlayışın bir gereğidir Buradan da

anlaşılacağı gibi guumlnuumlmuumlz anlayışında ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılan

ldquodisiplinrdquo ile ldquoduumlzenrdquo arasındaki sıkı bağın daha Eski Roma

doumlneminden kurulmaya başladığı goumlruumlluumlr Başka bir deyişle ldquodiscererdquo

ldquooumlğrenmekrdquo koumlkuumlnden tuumlretilen ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Cicero ve Varro

tarafından ldquodisiplinaerdquo adı altında sanat ve hukuk iccedilin kullanıldığı

goumlruumlluumlr Klasik doumlnemden 16 yuumlzyıla kadar oumlnce askerlik atletizm ve

23

Stoacılık felsefesiyle ilgili olarak benliğin kontrol altına alınması

şeklinde kullanılan soumlzcuumlk Orta Ccedilağlarda manastırlardaki ldquocezalarrdquo

anlamında kullanılmıştır 16 Yuumlzyılda ise Kalvinciler bu soumlzcuumlğuuml

ldquokilise disiplinirdquo olarak kullanmış 16 yuumlzyıldan başlayarak da aynı

soumlzcuumlk ldquoeğitim kurumlarında disiplinrdquo olarak kullanılmıştır Bu

soumlzcuumlğuumln ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılması ise 19 Yuumlzyılın başına

rastlamaktadır (Burke 2001 90-91)

Başlangıccedilta ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuuml son derece doğal olarak duumlnyevi bir

etkinlikle ilgili olarak ldquooumlğrenmekrdquo şeklinde kullanılırken Orta Ccedilağda

Hıristiyanlığın kurumsallaşmasıyla birlikte manastırlarda ceza olarak

anlam değiştirmiştir Yeni ccedilağda ise bu soumlzcuumlk yeni buluş ve keşiflerin

etkisiyle ortaya ccedilıkan Reformasyon hareketi sonucu yeniden ldquoduumlnyevirdquo

konularla ilgili olarak tekrar eski kullanımına daha yakın ama ondan bir

adım ileride ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılmıştır Bu ise toplumların

iccedilinden geccediltiği tarihsel suumlrecin soumlzcuumlklerin etimolojisiyle ne denli

ilişkili olduğunu ortaya ccedilıkarır Bilimin toplumbilim kapsamı iccedilerisinde

ele alınması da işte boumlyle bir suumlrecin sonucudur Buradan da anlaşılacağı

gibi daha başlangıccedil aşamasında ister istemez toplumbilim adlı disipline

başvurmak zorunda kalan oumlteki bilim dalları gibi yine toplumbilimin

konuları arasında yer alan yayın duumlnyası ve kuumlltuumlr politikasıyla doğrudan

ilgileri accedilısından kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin de birbiriyle

doğrudan alışverişte bulunmasından daha doğal bir sonuccedil olamaz Ne var

ki bu ilişkinin birbirinin varlığını yok ederek ya da bastırarak değil

aksine birbirinin varlığını pekiştirerek ortaya ccedilıkması ldquodisiplinlerarası

ilişkilererdquo yeni boyutlar kazandırır Ccedileviri yayınlar ve kuumltuumlphane bilimi

alanı arasında kurulacak koumlpruuml aynı zamanda kuumlltuumlrel kimliğin gelişip

olgunlaşarak ccedilağa ayak uydurmasına neden olur

Bir konu alanının bilimsel kimliğinin sorgulanması oumlncelikle onun

bir sorun ya da sorunlar dizisi olarak bilim duumlnyasının guumlndemine gel-

mesiyle başlar Hem kuumltuumlphanecilik hem de ccedileviri etkinliğinin bilimsel

kimliğinin sorgulanmasını ise oumlzguumln ve ccedileviri yayınların gittikccedile artan

sayısı karşısında ortaya ccedilıkan sorunlar başlatmıştır Michael Mulkayrsquoa

goumlre ldquoBilim bilinmeyen yeni alanların keşfedilmesiyle birlikte ilerlerrdquo

(Mulkay 1969 136) İlk zamanlar başka disiplinlerin paradigma ve

modellerinden yararlanılarak ccediloumlzuumllen sorunlar artık ccediloumlzuumllemez bir

duruma gelmiş ya da yetersiz kalmışsa o zaman soumlzkonusu alan kendi

uygulama alanı iccedilerisinde ccedilıkmış olan sorunları ccediloumlzmek uumlzere

ldquobetimleyici ccedilalışmalarardquo ağırlık vererek oumlncelikle kendisiyle ilgili

24

sorunlar dizgesini sistemli bir duumlzene sokar ve zamanla kuramsal alanda

kendine oumlzguuml paradigma ve modelleri oluşturmaya başlar (Holmes

1988 53-64)

Bilim dalının adı da dahil olmak uumlzere sorgulanmasına işte bu aşa-

mada başlanır Bu anlatılanlardan anlaşılacağı uumlzere Holmes bir disipli-

nin bilimsel nitelik kazanması iccedilin oumln koşul olarak uygulama alanıyla

kuramsal alanın biribiriyle suumlrekli iletişim iccedilerisinde olmasını oumlne suumlrer

Başka bir deyişle kuramsal alandaki araştırmalar kuram ve betimleme

olmak uumlzere ikiye ayrılarak uumlruumln suumlreccedil ve işleve dayalı incelemelerin

oumlncellikle betimleyici alan kapsamında ele alınıp buradan ccedilıkan verilere

dayalı kuramsal bir ccedilalışma soumlzkonusu bilim dallarının dha sağlam

temeller uumlzerinde oturmasını sağlar Başka bir deyişle bilim dalının

geccedilmişten kalma alışkanlıkla uygulama alanında oumlne suumlrduumlğuuml buyurgan

oumlnerilerin yerini nesne verilere dayalı hipotezler almaya başlar

Holmesrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml tuumlme varımlı bu bilimsel youmlntem

bulgulandırıcı niteliğe sahip olmakla birlikte ldquoaccedilıklayıcırdquo nitelikten

yoksundur Daha accedilılacak olursa ccedileviriler somut bir şekilde

incelenmekte insan unsurunu oumlne ccedilıkaran ldquoaccedilıklayıcılıkrdquo ya da

ldquoyorumdanrdquo kaccedilınıldığı goumlzlenmektedir Kuşkusuz bunda 20yuumlzyılın

başında egemen olan goumlrguumll bilimlerin etkisi vardır Ne var ki

ldquoaccedilıklayıcılıktanrdquo uzak da olsa betimleyici ccedilalışmalar sonucunda

toplanan ldquobilgirdquo beraberinde yeni bilim dalının Doğuşunu bundan boumlyle

de bilimsel kimliğinin oumlteki disiplinlerden ayıran aşağıda ayrıntılı

olarak tartışılacak ldquodisiplinin adırdquo sorununu guumlndeme getirir

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi

Ccedileviri soumlzcuumlğuumlnuuml ilk oumlne suumlren Romarsquolılar olmuştur Cicerorsquonun di-

siplin kavramı iccedilerisinde goumlrduumlğuuml hukuk kavramında iccedilerisinde temel

oumlğenin ldquomuumllkiyetrdquo olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa ldquosahiplikrdquo kavramı bir

yapıtın ilk sahibinin varlığının sorgulanmasına yol accediltığı gibi ccedilevirinin

varlığının da kabul edilmesine yol accedilar Başka bir deyişle Yunanlıların

teknik ve goumlrguumll bilimlerle ilgili ilk temel bilgileri Mısırlılardan

aldıklarını kuumlltuumlrel egemenliklerinin kaybedecekleri korkusuyla saklayan

Yunan uygarlığının aksine Romalıların bir şeyin hem ldquoaslınınrdquo hem de

ldquokopyasınınrdquo ya da bir yapıtın hem ldquooumlzguumlnrdquo hem de ldquoccedilevirisininrdquo

yukarıda soumlzuuml edilen hukuk ccedilerccedilevesi iccedilerisinde kabul edilmesi Cicero

25

başta olmak uumlzere ccedileviri suumlreciyle ilgili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve

ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri youmlntemlerinin tartışılmasına neden olur

Kuşkusuz İOuml I yuumlzyıldan itibaren başlayan bu tartışma Kutsal Kitap

ccedilevirilerinde de guumlndeme gelir Bu kavramların 19yuumlzyıla kadar

tartışma konusu olması ise ilk aşamada bilimsel accedilıdan ccedilevirinin hangi

youmlnuumlnuumln inceleme malzemesi olarak kullanılacağı sorunundan gelir

Kuşkusuz yuumlzyıllardır suumlren bu ccedileviri suumlreciyle ilgili tartışmalar ilk

aşamada onun ldquosuumlreccedil odaklırdquo bir youmlntemle incelenmesine neden

olmuştur Oumlyle ki Antik Yunan uygarlığından başlayan bu tartışmalar

Drydenrsquoın 18yuumlzyılda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri iccedilin Yunanca

koumlkenli ldquometaphraserdquo terimini kullanmasına ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri iccedilin

ldquoparaphraserdquo terimini kullanmasına neden olmuştur Oumlte yandan

Drydenrsquodan etkilenerek ldquoccedileviribilimrdquo terimi iccedilin ldquometaphorologyrdquo ya da

ldquometaphraseologyrdquo gibi terimler bile tuumlretilmiştir (Bassnett amp McGuire

1980 60) Ayrıca ldquoccedilevirirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Latince karşılığı ldquotranslatiordquo

soumlzcuumlğuumlnuumln Yunancarsquoda disiplinya da oumlğreti anlamına gelen ldquologosrdquo

soumlzcuumlğuumlyle birleştirilip Fransızcarsquoda ldquoTransductologyrdquo İngilizcersquode

ldquoTranslatologyrdquo şeklinde soumlzcuumlkler de tuumlretilmiştir Bununla birlikte

farklı dillerden gelen soumlzcuumlklerden bir soumlzcuumlk tuumlretmenin dil

kirlenmesine neden olacağı duumlşuumlncesiyle ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml iccedilin bu

karma koumlkten gelen soumlzcuumlklerin kullanılmasına karşı ccedilıkılmıştır

(Holmes 1988 69) Oumlte yandan tarihsel akış iccedilerisinde Antik Ccedilağdan

başlayarak kutsal kitap ccedilevirilerinin tartışılmasına gelinceye dek geccedilen

suumlre iccedilerisinde ldquoccedilevirirdquo tartışmaları ya uumlruumln olarak ccedilevirilerin kendileri

ve ccedileviri suumlreci ya da ccedilevirilerin erek ekindeki işlevi uumlzerinde odak-

lanmıştır Geccedilmişte tıpkı kuumltuumlphanecilik tekniği gibi uygulama alanıyla

sınırlı goumlruumllen ccedileviri etkinliğinden soumlz edilirken onunla ilgili olarak

ldquoccedileviri sanatırdquo ya da ldquoccedileviri ustalığırdquo ya da ldquoccedileviri ilkelerirdquo gibi terimler

kullanılmıştır Tarihte ccedileviriyle ilgili betimleyici araştırmalar yerine

oumlznel oumllccediluumltlere dayalı goumlruumlşler egemen olmakla birlikte bu goumlruumlşlerin

en azından inceleme malzemesinin ne olacağı bir başka deyişle de

ccedileviri araştırmalarında uumlruumln suumlreccedil ve işlevin oumllccediluumlt alınabileceği

konusundaki youmlnlendirici etkileri yadsınamaz

20yuumlzyılın ikinci yarısına gelindiğinde oumlrneğin 1964rsquoluuml yıllarda dil-

bilimin de etkisiyle bilimsel bir kimlik arayışına girilmesi bununla da

kalmayıp Kutsal Kitap ccedilevirisi yapan Nidarsquonın ldquoTowards Science of

Translationrdquo başlığı altında bir kitap yazması yukarıda kısaca soumlz edilen

tarihsel bir akışın sonucu olduğu gibi ccedileviri edimine bilimsel bir kimlik

26

kazandırma ccedilabalarının da bir goumlstergesidir Ne var ki ldquoCcedileviribilime

Doğru rdquo başlıklı bu kitabın amacı yerleşmiş bir disiplinin bilimsel kimli-

ğini sergileyip sorgulamaktan ccedilok bilimsel kimlik kazandırma kaygısı

taşımaktadır Oumlyle ki Nidarsquonın ldquoBir iletinin bir dilden oumlteki dile aktarımı

bilimsel olarak betimlenmeye değer bir inceleme konusudurrdquo (Nida

1964 3) şeklindeki soumlzleri de bu soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir Ne

var ki Nidarsquonın bu tanımı onun ccedileviride eşdeğerlik oumllccediluumltuuml uumlzerinden

yola ccedilıkarak ccedileviri suumlreci uumlzerinde odaklandığını bunun ise bilim dalının

betimlenmesinde bilimsel oumllccediluumlt accedilısından yetersiz kalındığını goumlsterir

Oumlte yandan akademik her tuumlrluuml incelemeye ldquobilimrdquo (wissenschaft)

adını takan Alman bilim adamları da dilbilim odaklı yazınsal olmayan

ccedileviriler uumlzerinde yaptıkları her tuumlrluuml incelemeye ldquoccedileviribilimrdquo (uumlber-

setzungswissenschaft) adını vererek soumlzkonusu bilim dalının dilbilim

youmlntembilim psikoloji gibi disiplinlerarası niteliğine dikkati ccedilek-

mişlerdir (ShuttleworthampCowie 1997 148-149) Başlangıccedilta kuşkusuz

her yeni oluşan bilim dalında olduğu gibi disiplinlerarası ilişkilerden

yola ccedilıkarak bilimsel dayanak arama ccedilabalarına girilmiştir Bundan

boumlyle evrensel olarak kabul edilen bilimsel temellerden yola ccedilıkarak

ccedileviriyle ilgili biriken sorunlar dizgesi belirlenmiş ne var ki

disiplinlerarası ccediloumlzuumlmler bu sorunları ccediloumlzmekte yetersiz kalmıştır Bu

ise ccedilevirilerle ilgili sorunların ccediloumlzuumllecebileceği yeni bir bilim dalının

doğmasına neden olmuştur Oumlrneğin 1978rsquode Leferersquonin ilk kez ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo adını kullandığı ve bu bilim dalını ldquoccedilevirininccedilevirilerin

uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan sorunlarla ilgili bir disiplin

olarakrdquo tanımlaması onun ccedilağdaş bilimsel anlayışı yakaladığının bir

goumlstergesidir (Lefere 1978 234) Aynı şekilde Holmesrsquoun ldquoccedileviri

araştırmalarırdquo kavramıyla ilgili ccedilizdiği bilimsel olarak dikey tablonun da

Leferersquonin tanımıyla oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Ne var ki konuyu Tuumlrkccedile accedilı-

sından incelediğimizde oumlzellikle ldquoadrdquo konusunda sorun yaşandığı goumlruumll-

mektedir Gerek Leferersquonin gerek Holmesrsquoun 1960rsquolı yıllardan 1980rsquoli

yıllara gelinceye dek kullanılan ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo soumlzcuumlğuumlnuuml seccedilmeleri rastlantı olmayıp o zamana dek dil-

bilim kapsamında ele alınan ccedilevirinin sadece iletinin aktarılması

şeklindeki kullanmalık metinlerin ccedilevirisiyle sınırlı tanımını aşmaya

ccedilalıştıklarının bir goumlstergesidir Bundan boumlyle yazınsal metin ccedilevirilerini

de ccedileviri araştırmaları kapsamına alıp ccedileviri ediminin sınırlarını ge-

nişletme amacında oldukları anlaşılır ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo terimi

başlangıccedilta sadece ldquoManipulation Schoolrdquo (Amaca Youmlnelik Ccedileviri

27

okulu) okul olarak tanınan yazınsal ccedileviriyle ilgili bilim adamları

tarafından benimsenmekle birlikte sonunda bu alanda akademik

ccedilalışma yapan herkes kabul edilmeye başlamıştır Ne var ki bu terimin

her dilin akademik geleneğine uygun olarak kullanıldığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Şoumlyle ki Almanca da bu terim tıpkı ldquodilbilimrdquo gibi

ldquoccedileviribilimrdquo olarak kullanılırken inceleme alanını daha geniş tutan

Amerikalılar tarafından tıpkı ldquoKuumlltuumlr Araştırmalarırdquo gibi ldquoCcedileviri Araş-

tırmalarırdquo olarak kullanılmaktadır Başka bir deyişle uygulama

alanındaki goumlrguumll verilerden yola ccedilıkarak kuramsal alanda betimleyici

ccedilalışmalara ağırlık veren Alman akademik geleneğine karşın Amerikan

geleneği kurmacaya dayalı ccedileviri yazınını da araştırma kapsamına alarak

doğrudan kuramsal alanda ldquovarolan ilişkilerdenrdquo yola ccedilıkıp kuramsal

ccedilalışmalarla ldquoolası ilişkilerirdquo goumlzler oumlnuumlne sererek uygulama alanında

ldquoolması gereken ilişkilerrdquo konusunda buyurganlıktan uzak daha esnek bir

tutum sergilemektedir (Toury 1985 19) Oumlte yandan uumllkemizde

Muumltercim Tercuumlmanlık adıyla uumlniversitelerde kurulan bu boumlluumlmlere

ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo ya da Ccedileviribilim Araştırmalarırdquo adı verilmemesi

kuşkusuz bu bilim dalının akademik ccedilevrede henuumlz benimsenmemiş

olmasından kaynaklanmaktadır Bu bağlamda soumlzkonusu disipline

ccedilağdaş bir ad koyma girişimi ise kuşkusuz soumlzkonusu boumlluumlmlerin

geccedilmişte olduğu gibi uygulama alanına saplanıp kalmadan kuramsal

alanda yapacağı ccedilalışmalar sonucu kendini başka bir deyişle de yeni

kimliğini akademik ccedilevreye kanıtlamasıyla birlikte gerccedilekleşecektir Şu

anda uumllkemizde bu boumlluumlmlerde ccedilalışan akademisyenlerin bu disipline

uygun goumlrduumlğuuml bilimsel terim ldquoccedileviribilimrdquo terimidir ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilimrdquo teriminin seccedililmesi ise yine uumll-

kemizde akademik geleneğin Almanyarsquodan uumllkemize sığınan bilim

adamları tarafından başlatılmasından kaynaklanabilir Başka bir deyişle

aynı ldquodilbilimrdquo konusunda olduğu gibi Almancada disiplinlerin adının

sonuna ldquobilimrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln eklenmesi uumlstelik ccedileviri konusundaki

araştırmaların ilk oumlnce dilbilim kapsamında ele alınması ldquoccedileviribilimrdquo

adının benimsenmesini kolaylaştırmıştır Ne var ki yukarıda anlatılan

suumlreccedil iccedilerisinde bilimsel bakış accedilısının genişlemesi ve kuumlreleşmesiyle

birlikte ldquoCcedileviribilimrdquo adının da yetersiz kalacağı duumlşuumlnuumllebilir Bu

durumda ldquoCcedileviribilim Araştırmalarırdquo adı da bir oumlneri olarak guumlndeme

gelebilir Burada ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilim

Araştırmalarırdquo adının oumlnerilmesi ise alanın sadece ccedilevirilerin

28

incelenmesiyle sınırlı kalmayıp kuramsal ccedilalışmalara da ağırlık vermesi

duumlşuumlncesindendir

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu

Kuumltuumlphaneler ilk şehirlerin kurulmasıyla birlikte ortaya ccedilıkmış ku-

rumlar olup uygarlık tarihine koşut bir gelişme sergilerler Başlangıccedilta

tapınakların yanında şehirlerin idaresinde kullanılan ya da kullanılacak

evrakların saklandığı depo olarak goumlruumllen kuumltuumlphaneler yazının icadıyla

birlikte kitapların saklandığı yerler olarak goumlruumllmuumlş ancak toplum olma

aşamasına gelindiğinde ortak amaccedil ve buna bağlı hedefler ccedilerccedilevesinde

ortak bir kuumlltuumlr yaratmada iletişimin gerekliliğinin guumlndeme gelmiştir

Bu durumda soumlz konusu yapılar evrak ya da kitap deposu olmaktan

ccedilıkıp bilginin aktarıldığı ldquocanlı organizmalarrdquo halini almışlardır (Dilek

1992 27) Kuumltuumlphanelerin bilimsel bir disiplin olarak sorgulanmasına

ise işte bu aşamada başka bir deyişle ancak 19yuumlzyılda sıra

gelebilmiştir Buna en yalın neden bir uumlst bilim dalı olarak uygulama

alanında oumlteki bilim dallarına katkısının yoğunluğu karşısında kendi

kimliğinin sorgulamaya fırsat bulamaması goumlsterilebilir Durum boumlyle

olunca kuumltuumlphaneler geccedilmişte olduğu gibi kitap ve kullanıcı arasında

iletişim kurmaya yarayan bir koumlpruuml vazifesi goumlren tek youmlnluuml bir bilgi

oluğu olmaktan ccedilıkmış kitap başta olmak uumlzere her tuumlrluuml kuumltuumlphane

nesnesi okuyucu ya da daha genel anlamda kullanıcı ve bilgi uumlccedilgeni

iccedilerisinde yeni işlevler uumlstlenmiştir

Teknolojik gelişmeler sonucu yayınların sayısının hızla artmasıyla

birlikte kuumltuumlphanelerin okuyucu ya da kullanıcı profiline uygun

yayınların seccedililip tanıtılmasına ek olarak bu yayınların iccedileriklerinin

belirlenip iccedilindeki bilgilerin aktarımında teknolojik gelişmelerden

yararlanarak belge ve bilgi hizmetlerinde bulunma goumlrevini de yerine

getirme gereği doğmuştur Bundan boumlyle ccedilağımız kuumltuumlphaneleri

geccedilmişteki kuumlltuumlrel mirası koruma yuumlkuumlmluumlğuuml ağır basan ve belli bir

kesime hizmet veren cansız bir kurum olmaktan ccedilıkmış kuumlltuumlrel yaşamın

yanısıra bilimsel yaşama da youmln veren toplumda dinamik bir işlevi olan

kurumlar olarak karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki bu denli oumlnemli

sorumluluklar uumlstlenen kuumltuumlphanelerin işlevlerini yetkin bir şekilde

yerine getirebilmesi oumlncellikle kuumltuumlphanelerin inceleme konusu olarak

ccedilağdaş bilimsel oumllccediluumltler ışığında irdelenmesine bundan boumlyle oumlzerk bir

bilim dalı olarak ele alınmasına neden olmuştur Kuşkusuz oumlzerk bir

29

bilim dalı olması onun oumlteki disiplinlere katkısının sona ereceği

anlamına gelmeyip oumlteki bilim dallarına katkısını artırmak amacını taşır

Bir bilim dalının tanımı oumlteki bilim dalları arasındaki konumu

geccedilmişte ve gelecekte kullanacağı bilimsel youmlntemlerin saptanması

onun oumlncellikle akademik ccedilevrede onanarak resmi bir kimlik

kazanmasını sağlar Ancak bilimsel kimliğini sonradan kazanan

disiplinlerde soumlzkonusu disiplinin oumltekilere goumlre konumunun saptan-

ması onun tanımını kolaylaştıracağı gibi resmi kimliğinin

benimsenmesini de kolaylaştırır

Kuumltuumlphaneler insanla ldquobilgiyirdquo buluşturması accedilısından toplumsal bir

araccedil olmakla birlikte kuumltuumlphane bilimi ve temelini bu bilim dalından

alan bilgibilim iccedilin ldquobilgirdquo bir amaccediltır Ne var ki her iki bilim dalının

gerccedilekte koumlkeni bireyler arasındaki iletişimin nasıl en doğru şekilde

sağlanabileceği duumlşuumlncesinden yola ccedilıkan ldquoiletişim biliminerdquo dayanmak-

tadır Bu durumda iletişim biliminin inceleme nesnesi ldquoiletirdquo olurken

bilgibiliminin inceleme nesnesi ldquobilgirdquo kuumltuumlphane biliminin nesnesi de

ldquouzam ve zaman iccedilinde başta kitap ve benzeri şekildeki yayınlar olmak

uumlzere bilgiyi taşıyan her tuumlrluuml nesnerdquo şeklinde bir değerlendirme

yapılabilir Kuşkusuz buradan bireyler arasındaki ldquoiletirdquo yerine ldquobilgiyirdquo

kendine hedef seccedilen ve bilginin nasıl depolanıp oumlrguumltleneceğini ve

oumlrguumltlenen bilgiden yeniden nasıl bilgi uumlretilebileceğini inceleyen bir

bilim dalı olarak bilgibilimin kuumltuumlphane bilimiyle bağı kaccedilınılmazdır

Oumlzetle soumlylenecek olursa disiplinlerarası sıralamada gerek belgebilim

gerekse kuumltuumlphane bilimi ortak oumlğe depolamayı ilk guumlndeme getiren

genel iletişim biliminin oumlne suumlrduumlğuuml ortak payda iccedilinde yer alırlar Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi de temel konusu bilgi akışını sağlama olan

bilgibilimin sunduğu teknolojik bilgi ve olanaklardan yararlanmak

zorundadır Bu ise Baysalrsquoın da değindiği gibi her iki bilim dalının

gerccedilekte birbirinin devamı olduğunu birinin varlığının oumltekinin varlığını

yok etmek yerine her iki bilim dalının birbirinin varlığı iccedilinde anlam

kazanarak geliştiği sonucunu Doğurur (Baysal 1987a 37-56)

Kuumltuumlphane bilimi bu youmlnuumlyle bilimler tipolojisi iccedilerisinde doğa bi-

limleri arasında yer almakla birlikte geccedilmişe doumlnuumlk bir araştırma

yapıldığında kuumltuumlphanelerin tarihte bireyin bilgiyle iletişim kurmasını

sağlayan toplumsal bir kurum olarak topluma hizmet goumltuumlrduumlkleri bu-

nunla da kalmayıp taşıyıcı nesnelerin aracılığıyla bilgiyi topluma yaya-

rak toplumun kuumlltuumlrel kimliğinin yaşamasına katkıda bulundukları ortaya

30

ccedilıkar Bu durumda İbrahim Armağanrsquoın ccedilizdiği bilimler tipolojisini

oumllccediluumlt alarak kuumltuumlphane biliminin salt doğa bilimleri arasında

goumlsterilemeyeceği onun aynı zamanda insan bilimleri başlığı altında yer

alan toplum bilimleriyle ya da daha oumlzel olarak toplumsal

epistemolojisiyle sıkı bir bağı olduğu anlaşılır (Armağan 1974 75-76)

Bundan boumlyle kuumltuumlphane biliminin nesneler aracılığıyla bilgiyi sağlama

duumlzenleme yayma işlevlerinden oumltuumlruuml oumlteki dallardaki bilgi uumlretimine

katkısı duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde bu bilim dalının aynı zamanda bir ldquouumlst bilim

dalırdquo olarak ccedilağlar boyunca oumlteki bilim dallarına uygulama alanında

hizmet verdiği yadsınamaz bir gerccedilektir

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım

Kuumltuumlphane biliminin oumlteki bilim dalları arasındaki konumunun ccedilağ-

daş bilimsel anlayış iccedilerisinde yukarıda belirtildiği şekilde saptanmasının

ardından tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde tanımının ne gibi aşamalardan

geccedilerek guumlnuumlmuumlzdeki tanımına kavuştuğu kuumltuumlphanecilikle ilgili

terminoloji soumlzluumlklerinden accedilıkccedila izlenebilir Oumlrneğin Huumllya Dilekrsquoin

kronolojik sırayla aktardığı tanımlar kuumltuumlphanecilikten kuumltuumlphane

bilimine geccedilişin evrimini sergiler niteliktedir (Dilek 1992 29)

Kuumltuumlphane Bilimi ile ilgili tanımlardan ilki 1943rsquote Elizabeth H

Thompson tarafından ldquoGlosary of Library Termsrdquo adlı terimce

soumlzluumlğuumlnde yapılmıştırİkincisi ise LM Harrods tarafından 1959rsquoda

ldquoThe Librariansrsquo Glossary Terms Used in Librarianshiprdquo adlı soumlzluumlkte

yer almıştır Dilekrsquoe goumlre her iki soumlzluumlkte de ortak nokta oumlncellikle

kuumltuumlphane biliminin kuumltuumlphanecilik başlığı altında yer almasıdır Bunlar

sırasıyla şu şekildedir

1) 1943rsquo deki tanım ldquoThe knowledge and skill by which printed and

written records are recognized collected and organized and utilizedrdquo

(aktaran Dilek 1992 29)5 (Basılı ve yazılı kayıtların tanıtılarak

toplanmasını duumlzenlenip hizmete sunulmasını sağlayan bilgi ve beceri)

2) 1959rsquodaki tanım ise ldquoThe knowledge and skill concerned with the

administration of libraries and their contents library economy and

5 Huumllya Dilek tarafından bu her iki tanımın CubarianOS ldquoThe

Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev AThompson Libri 214 (1971) s336 adlı kaynaktan alındığı bildirilmiştir

31

bibliographyrdquo (aktaran Dilek 1992 29)6 (Kuumltuumlphanelerin ve

dermelerinin youmlnetiminin yanı sıra kuumltuumlphane ekonomisi ve

bibliyografya ile ilgili bilgi ve beceri)

Her iki kuumltuumlphane bilimi tanımında ortak nokta bilimin oumlncelikle

bilgi ve beceri kazanma youmlnuuml uumlzerinde durulmasıdır Oysa Ozankayarsquoya

goumlre ldquobilimrdquo ldquoOlayların ve nesnelerin oluşum yapı gelişimindeki yasa-

lılıkları accedilıklamaya ccedilalışan olguları mantıksal duumlşuumlnceyi temel alan ta-

rihsel nitelikte bilgi duumlzenirdquo şeklindedir Bu accedilıklama yukarıdaki

kuumltuumlphanecilikle ilgili tanımlarda bilimin sınırlarının daraltılarak

uygulama alanında sınırlı tutulmak istendiğini goumlstermektedir (Ozankaya

1980 24) Uumlstelik bilgi ve beceri kazanmanın bilimden ccedilok meslek

eğitimiyle ilgili olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yukarıda tanımları verilen

her iki yazarın da gerccedilekte ldquokuumltuumlphaneciliğirdquo bir bilim dalından ccedilok

uygulama alanıyla sınırlı bir meslek olarak goumlrmelerinden kaynaklan-

maktadır Ayrıca ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi yerine ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi kullanmalarıda bu konu alanının bilimselliği konunsunda

konusunda kuşku duyulduğunu ya da bilimselliğin kuumltuumlphanecilik

alanında henuumlz tam anlamıyla yerleşmediğini goumlstermektedir Ne var ki

her iki tanımın da kuumltuumlphane bilimine geccediliş zincirinin halkaları olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bu tanımların bilimselliğe geccedilişteki işlevi

yadsınamaz

Her iki tanım oumlzetle yorumlanacak olursa birinci tanımda kuumltuumlphane

biliminde kuumltuumlphanecinin dermeyi toplama duumlzenlemedeki becerisi oumln

plana geccedilerken ikinci tanımda kuumltuumlphanelerin toplumsal bir kurum

olarak suumlrekliliği iccedilin gerekli bilimsel araştırmaların yapılması oumln plana

geccedilmektedir Ne var ki boumlyle bir durumda ister istemez kuumltuumlphane

biliminden ccedilok kuumltuumlphanecilik mesleği oumln plana geccedilmekte ve kuramsal

olarak kuumltuumlphane biliminden ccedilok youmlnetim bilimine ya da iktisada baş-

vurma gereği ortaya ccedilıkmaktadır

1960rsquolı yıllarda ise soumlzkonusu tanımlarda kuumltuumlphane biliminin

inceleme malzemesinin duumlşuumlnce aracı olan kitap ve benzeri kayıtlı

belgeler olduğu anlaşılır Ayrıca bu malzemenin hem tarihsel hem de

kullanıcıya iletilebilirliğinin işlevsel olarak incelenmeye başladığı

goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1964 ndash1965 yıllarında Rudolf Junchofrsquoun İstanbul

6 Cubarian OS ldquoThe Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev

AThompson Libri 214 (1971) s336

32

Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Dekanlığırsquona verdiği yazılarda

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanımı şoumlyledir

3) ldquoKitabın Doğuşunu ve tarihini inceleyen kitap ve benzeri

belgelerin tuumlrluuml kuumltuumlphanelerde kolayca yararlanılabilir bir durumda

nasıl korunacağını işler duruma getirebilmek iccedilin hangi yardımcı

araccedilların kullanılacağını goumlsterengenel kuumlltuumlr sınırları iccedilinde kitabın ve

kuumltuumlphanelerin tuumlrluuml okuyucu katlarına yaptığı etkileri inceleyen bir

bilim dalırdquo (Baysal 1987 (b) 5-6)

Bu şekilde bir tanım yukarıdaki tanımlara ek olarak inceleme

nesnelerinin yanı sıra kullanıcıların da buumlyuumlteccedil altına alınarak

soumlzkonusu bilim dalının kuumlltuumlrel gelişme konusundaki bilimsel

yuumlkuumlmluumlluumlğuumlnuuml de guumlndeme getirir

Uumllkemizde duumlnyadaki bilgi yığılması sonucunda 70rsquoli yıllarda bir

sorun olarak guumlndeme gelen bilimsel kavramların yarattığı karmaşayı bir

oumllccediluumlde ccediloumlzmek uumlzere Tuumlrk Dil Kurumunun başlattığı bilimsel

terminoloji soumlzluumlğuuml ccedilalışmaları arasında kuumltuumlphanecilikle ilgili terim

soumlzluumlğuumlne de yer verilmesi bu bilim dalının uumlniversitelerde resmen

tanındığının bir kanıtı olmakla birlikte arı Tuumlrkccedile terim yaratma kaygısı

terimin karşılığı kavramın sınırlarını daraltma tehlikesi yaratmıştır Şoumlyle

ki 1972rsquode yayınlanan soumlzluumlkte kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane bilimi

birbiriyle oumlrtuumlştuumlruumllerek her ikisi iccedilinde ldquokitaplıkbilimrdquo terimi

kullanılmıştır Oumlrneğin ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin İngilizce karşılığı

hemldquolibrary sciencerdquo (kuumltuumlphane bilimi) hem de ldquolibrarianshiprdquo

(kuumltuumlphanecilik)7 soumlzcuumlklerine işaret etmiştir Uumlstelik bu her iki terime

eski Tuumlrkccedile karşılık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimin verilmiş olması

kuumltuumlphane bilimi ve mesleği arasında sınır ccedilizilmediğini accedilıkccedila goumlsterir

Bu tanıma goumlre ldquokitaplıkbilimrdquo

4) ldquoKitap sayısının ccediloğaltmanın kataloglayıp sınıflandırmanın ve

okuyucunun kitaptan yararlandırmanın kurallarını saptamak her tuumlrluuml

kitaplık sorununa ccediloumlzuumlm yolları bulmak ve kitaplıkla ilgili

uygulamaların kuramını yapmakla uğraşan bilgi dalırdquo şeklindedir

(Yurdadoğ 1974 42) Buradan da anlaşılacağı gibi soumlzkonusu tanımda

kuumltuumlphane odak noktası durumundadır Bu tanım iccedilin yukarıda belirtilen

1943 ve 1959rsquodaki tanımların bir bireşimi olduğu soumlylenebilir Oumlte

7 Baysal bu terim karşılığında ldquokuumltuumlphanecilik tekniğirdquo terimini kullan-

mıştır (Baysal 1987a16-23)

33

yandan Yurdadoğrsquoun tanımının Junchofrsquoun tanımına goumlre daha sınırlı

tutulup kuumltuumlphaneciliğin kuumlltuumlrel yaşam ve bilgi uumlretimi uumlzerindeki

etkisi uumlzerinde hiccedil durulmadığı goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz soumlzkonusu

yıllarda egemen olan bilim dallarında hızla oumlzelleşmeye gitme eğilimi

yatmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışında dikey ilişkilerin

yanısıra yatay ilişkilerinde oumlnemi anlaşılarak disiplinlerarası ilişkilere

girmenin kaccedilınılmazlığı ortaya ccedilıkmıştır

1983 yılına gelindiğinde ise The ALA Glossary of Library and

Information Science adlı soumlzluumlkte başta olmak uumlzere o zamana dek

Kuumltuumlphanecilik Soumlzluumlğuuml (Glossary of Librarianship) ya da ldquoKuumltuumlphaneci

Soumlzluumlğuumlrdquo (Librarianrsquos Glossary) şeklindeki başlıkların kuumltuumlphane bilimi

(library science) şeklinde ad değiştirdiği hem de buna bir de bilgibilim

soumlzcuumlğuumlnuumln eklendiği goumlruumlluumlr Ayrıca Huumllya Dilekrsquoin de belirttiği gibi

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo ve ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimlerinin oumlncekilerden farklı

olarak iki ayrı madde başlığı olarak ele alınması kuumltuumlphane biliminin

bu doumlnemde bilimsel ccedilevreye kendini kabul ettirdiği şeklinde de

yorumlanabilir (aktaran Dilek 1992 30) Soumlzkonusu soumlzluumlkte

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo şu şekilde tanımlanmıştır

4) The knowledge and skill by which recorded information is selected

acquired organized and utilized in meeting the demands and the needs of

a community of users (kayıtlı bilginin kullanıcı topluluğunun istem ve

gereksinimlerini karşılamak uumlzere seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını

sağlayan bilgi ve beceri)8

Bu tanım oumlnceki tanımlarla karşılaştırıldığında iki nokta dikkati

ccedileker bunlardan birincisi inceleme malzemesi kitap ya da kayıtlı nesne

olmaktan ccedilıkmış kayıtlı bilgi uumlzerinde oumlzellikle durulmuştur Bu ise

kuumltuumlphane biliminin alanının aynı zamanda genişlediğine işaret

etmektedir İkinci olarak ise seslenilen kitle okuyucu ağırlıklı olmaktan

ccedilıkmış yerini her tuumlrluuml bilgi kullanıcısı ifadesi almıştır Bununla da

kalmayıp kullanıcının oumlzel bilgi gereksinimi goumlz oumlnuumlne alınarak

ldquokullanıcı topluluğurdquo soumlzcuumlğuuml kullanılmış ve kuumltuumlphane biliminin oumlzel

konu alanlarına youmlnelmesi gerektiği şeklinde bir işaret de verilmiştir

Buradan da anlaşılacağı gibi seslenilen kullanıcı grubun sadece

geccedilmişteki bilgi gereksinimine değil geleceğe youmlnelik bilgi

gereksinimine de mum yakılmıştır Sonuccedil olarak kuumltuumlphane biliminin

8 The ALA Glossary of Library and Information ScienceEd Heartstill

YoungChicagoALA1983s132

34

bilgibilimin sunduğu teknolojik olanaklardan yararlanarak bilginin

oumlncelikle seccedililip duumlzenlenerek yayılması ve bu şekilde bilgi uumlretimine

katkıda bulunması ccedilağdaş kuumltuumlphane bilimi tanımına daha uygun

duumlşmektedir

Oumlte yandan Jucchoff ve Yurdadoğrsquoun dışında yukarıdaki tanımlarda

ortak olarak kullanılan ldquobilgi ve becerirdquo ikilisinin bu son tanımda da yer

alması Tuumlrkccedilersquodeki kuumltuumlphanecilik ya da kuumltuumlphane bilimi terimlerinden

hangisinin seccedililmesinin daha uygun olacağı sorusunu akla getirir Şoumlyle

ki kuumltuumlphanelerin tarihsel akış iccedilerisinde verilen tanımlarından

iccedileriğinin zamanın gereksinimlerine koşut olarak genişlediği buna

karşın topluma hizmet veren bir kuruluş olarak ldquobilgiyi taşıyıcırdquo roluumlnuumln

oumlncelik taşıdığı ortaya ccedilıkar Bu ise tarih boyunca uygulama alanında

oumlzel bilgi ve beceriyi gerektirir Soumlz konusu bilim dalının uygulama

alanındaki oumlnemi ve Batı dillerinden farklı olarak Tuumlrkccedilersquonin ekler

yoluyla terim yaratmada sağladığı kolaylıklar goumlz oumlnuumlne alındığında bu

bilim dalına ldquokuumltuumlphane bilimirdquo ya da ldquokitaplıkbilimirdquo yerine

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo demenin daha doğru olacağı savunabilir Bu şekilde

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo de ldquokuumltuumlphanecilikrdquo alanındaki kuramsal ccedilalışmaya

verilen ad olarak kabul edilebilir

Konuya dilsel olarak yaklaşıldığında ise eski Tuumlrkccedile bir terim olarak

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquokitaplıkrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln kullanılması

bilim dalının adı başta olmak uumlzere Tuumlrkccedile terim uumlretildiğinin bir işareti

olarak yerinde bir karar gibi goumlruumlnmekle birlikte meslek dalı iccedilin

Tuumlrkccedilersquode ldquokitaplıkbilimrdquo soumlzcuumlğuumlnden ekler yoluyla aynı zamanda

mesleğe işaret edecek bir soumlzcuumlk tuumlretilemediğinden Tuumlrkccedilersquodeki ldquo-likrdquo

ldquo-luumlkrdquo son eki hem ses uyumu accedilısından hem de kavramsal accedilıdan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimine daha uygun duumlşmektedir Uumlstelik bu ek

meslek adından tuumlretilen ldquomuumlhendislikrdquo teriminde olduğu gibi

ldquokuumltuumlphanecirdquo terimine daha genel bir anlam yuumlkleyerek bilim dalının

uygulama alanındaki oumlnemi yanı sıra kuramsal youmlnuumlne de dikkati

ccedilekmektedir Sonuccedil olarak Yurdadoğrsquoun kullandığı ldquokitaplıkbilimrdquo

teriminin yerleşmemesi ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin oumlteki tuumlretilen

kelimelerde olduğu gibi mesleğe işaret etmemesinden Tuumlrkccedilersquoye

yerleşmemiş olabilir Ayrıca iki soumlzcuumlk ve bir son ekten oluşan

ldquokitaplıkbilimcilikrdquo yerine iki son ekten tuumlretilen ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi Arapccedila koumlkenli olmakla birlikte dili daha zorlamadan kullanma

olanağı yaratmaktadır Uumlstelik kuumltuumlphanecilik (librarianship) ve kuumltuumlp-

hane bilimi (library science) terimlerine karşılık ldquokitaplıkbilimrdquo

35

teriminden ldquokuumltuumlphane biliminerdquo işaret edecek başka bir

uumlretilemediğinin de unutulmaması gerekir

Oumlte yandan 1983rsquode Meral Alpayrsquoın ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuuml-

tuumlphanecilikrdquo başlığı altındaki accedilıklaması bu konuyla ilgili tartışmanın

soumlz konusu yıllara kadar suumlrduumlğuumlnuuml bununla birlikte yapılan accedilık-

lamanın yukarıda verilen konuyla ilgili tanımlar arasındaki kargaşayı

daha ortadan kaldırdığı goumlruumllmektedir Alpay ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanı-

mını amaccediltan yola ccedilıkarak ldquoulusal ve uluslararasındaki duumlzeyde kuuml-

tuumlphanelerin kurulma-youmlnetim ve oumlrguumltlenme suumlreccedillerinde ortaya ccedilıkan

olay ve sorunların nedenlerini araştırmak ortak ve benzer nedenlerin

yarattığı sonuccedillar arasındaki ilişki ve oluşum yasalarını belirlemek ve

boumlylece guumlnuumln sorunlarına ccediloumlzuumlm ararken geleceğin olay ve sorunlarını

oumlnceden goumlrmek ve youmlnlendirmektirrdquo şeklinde tanımlamıştır (Alpay

1983188-189) Ne var ki tanım bununla sınırlı kalmamış kuumltuumlphane

bilimiyle uğraşanların kuumltuumlphaneciliği ilerletecek oumlğrenciler yetiş-

tirmekle yuumlkuumlmluuml olduğu ifadesi de kullanılmıştır

Yukarıda soumlylenenlerden de anlaşılacağı gibi ldquokuumltuumlphane bilimirdquo

doğrudan kuramsal alanla sınırlı olmayıp aynı zamanda uygulama

alanıyla da ilgili bir bilim dalı olması gerektiği sonucuna varılabilir Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi hem ldquokuumltuumlphanelerirdquo kapsamına alırken hem

de ccedilağın gereksinimlerine uygun olarak yetiştirilecek ldquokuumltuumlphanecileri

derdquo kapsamına almaktadır Başka bir deyişle bu tanıma goumlre kuumltuumlphane

bilimi terimi hem bir toplumsal kurum olarak kuumltuumlphanelerle ilgili

kuramsal bilgiyi hem de insan unsuruna bağlı olarak mesleki beceriyi

iccediline almakta yetersiz kalmaktadır Bu durumda kuumltuumlphane bilimi terimi

sadece kuramsal olarak kuumltuumlphaneler uumlzerinde bilimsel ccedilalışmalar

yapılacağı ccedilağrışımını oumlncellikle akla getirdiğinden kuumltuumlphanecilere

mesleki beceri kazandırılması konusunda uygulama alanıyla ilgili

kuramların oluşturulması geri plana atılmış olmaktadır Oysa Alpayrsquoa

goumlre mesleğin bilim dalından koparılması soumlz konusu değildir Buna

goumlre ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi uumlniversitelerde yuumlruumltuumllen akademik

ccedilalışmayı tam anlamıyla ifade edememektedir Bu yuumlzden

uumlniversitelerimizde yer alan mimarlık ve muumlhendislik boumlluumlmleri gibi

mesleki eğitimi de vurgulayan daha genel kapsamlı bir terim olan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo teriminin kullanılması uumlniversitelerdeki bilim

adamlarının eylemlerini daha geniş bir yelpaze iccedilerisinde suumlrduumlrmelerini

sağlayacaktır Bundan boumlyle uumlst başlık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

teriminin kullanılması alt bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi

36

belgebilim ve bilgibilim kuumltuumlphanecilik eğitimi ve tekniği gibi

terimlerin kullanılması bilim dalının ccedilağın gereksinimlerine koşut olarak

gelişmesine olanak sağlayacaktır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Alpayrsquoın kuumltuumlphanecilik tanımı ALArsquodaki

bilgiye ağırlık veren tanımından ccedilok kuumltuumlphanelerin kurumsal işleyişiyle

ilgili bilgiye ağırlık veren bir tanımdır Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler

kadar mesleki beceride oumlnem taşımaktadır Soumlz konusu doumlnemde

teknolojik olanakların da eksikliği goumlz oumlnuumlne alındığında yeni kurulmuş

boumlluumlmlerin oumlncelikle kuumltuumlphaneler ve onların işleyişiyle ilgili

ccedilalışmalara ağırlık vermesi ve akademik olarak da ccedilalışmalarını bilgiden

ccedilok kuumltuumlphanelerin işleyişine youmlnlendirmesi son derece doğaldır

Buradan uumllkenin gereksinim ve koşullarına goumlre tanımların birbi-

rinden ayrıntılarda farklılık goumlsterdiği ortaya ccedilıkmaktadır Ne var ki 21

yuumlzyılda kuumltuumlphaneciliğimiz kuşkusuz youmln değiştirip kuumltuumlphanelerden

bilgiye doğru bir geccediliş goumlstereceklerdir Sonuccedil olarak yukarıda verilen

hem dilsel accedilıklama hem de kavramsal tanımlar ne Yurdadoğrsquoun oumlne

suumlrduumlğuuml ldquokitaplıkbilimirdquo teriminin ne Dilekrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphane

bilimirdquo ne de Alpayrsquoın oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimlerinin guuml-

nuumlmuumlzde bu displinin işlevini tanımlamakta yetersiz kaldığını

goumlstermektedir Bilim alanlarının hızla genişlemesi ve bilginin teknolojik

olanaklar sonucu hızla gelişmesiyle buna neden olarak goumlsterilebilir

Oumlyle ki ldquokuumltuumlphane ldquo kavramı yerini ldquobilgibilim-belgebilimerdquo

bırakırken uumlniversitelerdeki ldquoKuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerirdquo de adlarını

bilimsel gelişmeye koşut olarak ldquoBilgi ve Belge Youmlnetimi Boumlluumlmuumlrdquo

şeklinde değiştirmektedirler Bu ise bence kavram karmaşasından ccedilok

bilimin devingenliğinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir

Kuumltuumlphane bilimi kavramının irdelenmesi ardından her iki disiplinin

bilgi uumlretimi accedilısından incelenmesi bilgi kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği

uumlccedilgeni arasındaki ilişkiyi daha net ortaya ccedilıkaracaktır

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi

Accedilısından Anlamı

Yukarıda kuumltuumlphanecilik ve ccedileviribilimrsquoin guumlnuumlmuumlz accedilısından

birbirinden farklı verilen tanımlarından da anlaşılacağı gibi gerccedilekte bu

iki disiplinlinin birbiriyle en azından ldquobilimrdquo adına kavuşmaları sırasında

geccedilirdiği evreler accedilısında birbirleriyle ortak bir yazgıyı paylaştıklarını

37

goumlsterir Her iki bilim dalının da ldquobilimrdquo ya da ldquodisiplinrdquo adını

kazanmadan oumlnce ldquoccedileviri ustalığırdquo ldquoccedileviri sanatırdquo şeklindeki ya da

kuumltuumlphanecilik alanında ldquokuumltuumlphanecilik mesleğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik tek-

niğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik becerisirdquo şeklindeki adlarından başlaya uygulama

alanında tarihten başlayan kaccedilınılmaz beraberlikleri bu iki bilim dalının

yollarının bir noktada kesiştiğinin bir kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Başka bir deyişle ldquobilimrdquo adını kazanmaları toplumun bu alanların

varlığını kabul ettiğinin de bir goumlstergesidir Toplumun bu disiplinlerin

varlığını kabul etmesi ise kurumsal yetkinlik ya da beceriden oumltuumlruuml ya

da ccedileviri alanında duumlşuumlnuumllecek olursa bireysel beceri veya yetkinlik

accedilısından değil toplumun bilgiye verdiği oumlnemden kaynaklanır

Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphanecilikle ilgili olarak aşağıdaki soumlzlerinden de

bu accedilıkccedila anlaşılır

ldquoIt is certainly true that the world in general appreciates efficiency

and the will to be efficient and also that the same world respects

organizational talent and technical skill Society will never have real

respect for and profound social appreciaton of mere technical

proficiency The object of social appreciation is always knowledgerdquo

(Vleeshauwer 1960289) (Duumlnya yetkinlik ve yetkinlik oumlzlemine olduğu

kadar kurumsal yetenek ve teknik beceriye de değer verir Bununla

birlikte toplumun salt teknik beceriye derinden saygısı vardır denemez

Toplumun gerccedilek anlamda değer verdiği şey her zaman bilgi olmuştur)

Bu iki bilim dalının başta inceleme malzemesi olmak uumlzere

karşılaştıkları sorunlar bununla ilgili oluşturulan dizgiler ve ccediloumlzuumlm

yolları bir birinden farklı goumlruumlnmesine karşın oumlteki disiplinlere oranla

amaccedil ve hedeflerinin birbiriyle uzlaştığı ortada bir gerccedilektir Başka bir

deyişle her iki bilim dalının tarihsel olarak kaccedilınılmaz birlikteliklerinin

altında gerccedilekte başta kuumlltuumlrel yaşam olmak uumlzere bilgi uumlretimine

katkıda bulunarak uluslararası bilgi yarışında oumlteki uumllkelerin gerisinde

kalmamak daha da accedilıkccedilası ccedilağı yakalamak kaygısı yatar

Konuya bu accedilıdan yaklaşıldığında iki disiplinin en kuumlccediluumlk ortak

paydası olan ldquobilgininrdquo ne olduğu sorusu guumlndeme gelir Bilgi Alan

Musgraversquoe goumlre ldquoDoğruluğu gerekccedilelendirilmiş inanccedilya da duumlşuumlnce

dirrdquo(Knowledge is justified true belief) (Musgrave 1993 xx) Buna goumlre

bilginin uumlccedil koşulu ortaya ccedilıkmaktadır Bunlardan birincisi ldquoinanccedilrdquo

ikincisi ldquodoğrulukrdquo uumlccediluumlncuumlsuuml ise ldquogerekccedilelendirmedirrdquo Bunlardan ilk

ikisi birbirine bağımlı olup ancak doğru olan şeye karşı inanccedil

38

duyulabileceği aksi durumda bunun inanccedil değil yalan olacağı en basit

şekliyle ortadır Bununla birlikte inancın bilgi oumlzelliğini kazanması bu

inancın doğruluğunun gerekccedilelendirilmesiyle birlikte ancak muumlmkuumlnduumlr

Oumlte yandan Batuhanrsquoın ldquodoğru olan uumlstelik doğruluğu yeterince

belgelenmiş inanccedilrdquo şeklindeki tanımı Musgraversquoin tanımına koşutluk

goumlstermekle birlikte Musgraversquoın ldquobilgirdquo terimine karşılık ldquoknowledgerdquo

soumlzcuumlğuumlnuuml kullanırken Batuhanrsquoın ldquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnden yola

ccedilıkarak bu terimi accedilıklamaya ccedilalıştığı goumlruumlluumlr Batuhan her iki

soumlzcuumlğuumln Tuumlrkccedilersquode ldquobilgirdquo olarak aynı anlamda kullanılmasına karşın

lsquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln ldquobilgidenrdquo ccedilok ldquooumlğrenirsquoyerdquo ya da eski

Tuumlrkccedilersquode ldquomalumatrsquoardquo işaret ettiğine değinir Buradan Musgraversquoin

İngilizcersquodeki ldquooumlğrenirdquo (information) terimi yerine ldquobilgirdquo(knowledge)

soumlzcuumlğuumlnuuml oumlzellikle niccedilin seccediltiği anlaşılır Bu aynı zamanda felsefe

alanındaki ldquobilgirdquo kavramıyla bilgibilim alanındaki ldquobilgirdquo kavramı

arasında bir fark olduğunu da ortaya ccedilıkarır (krş Batuhan 2001 33-37

Musgrave 1993 136)

Durum boumlyle olunca kuumltuumlphanecilik kapsamında bilgibilimin amacı

inceleme gereci ldquooumlğrenirdquo ile ilgili belgeleri oluşturarak bilginin

doğrulunu kanıtlamak olur Başka bir deyişle oumlğrenirsquoden bilimsel

bilgiye geccedilişte bilimselliğin oumln koşulu belgelendirme işlemi

bilgibilimin alanı iccedilerisine girer Batuhanrsquoın deyişiyle bu belgelerin

doğruluğundan yuumlkuumlmluuml olanlar ise ldquouzun yıllar bilgi uumlretim ve

denetiminde ccedilalışmış uzmanların işidirrdquo(Batuhan 2001 39) Başka bir

deyişle bu bilim dalında amaccedil oumlğrenirsquoden bilgiye geccediliş aşamasında

belgelerin seccedililip duumlzenlenmesi ve konu uzmanıyla işbirliğinde

bulunarak bilginin sistemli bir dizge iccedilerisinde hizmete sunulmasıdır

Bu şekilde bir tanımlama aynı zamanda bilgibilim alanında İngilizcersquode

ldquobilgirdquo yerine ldquooumlğrenirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln seccedililme nedenini accedilıkladığı gibi

Tuumlrkccedilersquode ldquobilgibiliminrdquo ne anlama geldiğini de accedilıklar Gerccedili

Tuumlrkccedilersquode ldquooumlğrenirdquo terimi yerleşmediği iccedilin hem felsefe hem de

bilgibilim alanında aynı terim kullanılmasına karşın İngilizcede

yukarıda belirtildiği şekilde felsefe alanında ldquoscience of knowledgerdquo

bilgibilim alanında ise ldquoinformation sciencerdquo terimleri kullanılmaktadır

Guumlnluumlk yaşamda beş duyuyla edinilen bilgi kişisel ya da pratik bilgi

adını alır Pratik bilgi ve oumlğreniye dayalı bilgi ccediloğu kez birbiriyle

oumlrtuumlşmekle birlikte ccediloğu kez tahmine dayanır Buna karşın oumlnermesel

bilgiye dayalı bilimsel bilgi farklı bir gerekccedilelendirme ya da kanıtlama

gerektirir Bilim dallarının temelde akılcı goumlrguumll ya da deneysel olmak

39

uumlzere ikiye ayrıldığı duumlşuumlnuumllecek olursa matematik mantık gibi bilim

dalları oumlne suumlruumllen oumlnermelerin akılcı yoldan kanıtlanmasını gerektirir

Gerccedili akılcı denilen yol soyut olmakla birlikte aklın sınırları iccedilerisinde

kesin sonuccedillara varılması bu tuumlr bilimlerin deneysel bilimlerden

ayrılmasına neden olur Deneysel bilimlerde kanıtlama youmlntemi

oumlnermenin doğruluğunu kanıtlayacak veri ya da belgeleri ortaya

ccedilıkarılmasını gerektirir Bundan boumlyle yukarıda soumlzuuml edilen oumlğreni ya da

pratik bilginin tahmine yer veren youmlnuuml goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bilimsel bilgiyle aralarında buumlyuumlk bir fark olduğu goumlruumlluumlr

Sonuccedil olarak bilginin bulgulandırma youmlnuuml oumlzel alanları ilgilen-

dirmekle birlikte oumlteki bilim dalları arasından soumlzkonusu bulguyu

pekiştirecek belgelere duyulan gereksinim ister istemez disiplinlerarası

iletişimi guumlnuumlmuumlzde kaccedilınılmaz kılar Daha da accedilıkccedilası en azından uumllke

ccedilapında disiplinlerarası iletişimi hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıy-

la bilgibilim aracılığıyla standart bir veri tabanının yaratılması oumlzel konu

alanlarının giderek daha sistemli ve daha ccedilağdaş akademik oumllccediluumltlere

yaklaşmasını ve ulusal akademik bir geleneğin temellerinin atılmasını

sağlar Belgebilim alanındaki ccedilalışmalar işte boumlyle bir suumlrecin sonunda

ortaya ccedilıkmış olup oumlncelikle disiplinlerde uzmanlaşmayı sağlarken

elektronik ortama geccedilişle birlikte disiplinlerarası iletişim de kaccedilınılmaz

bir hal almıştır Geccedilmişte araştırmaların sadece oumlzel alanda kapalı

kalması şeklindeki tutuculuk bilgi patlaması sonucu yerini guumlnuumlmuumlzde

giderek disiplinlerarası iletişime bırakma yolundadır Ne var ki

disiplinlerarası iletişimde en oumlnemli nokta ortak bir hedef etrafında

iletişimin sağlanması ve soumlzkonusu iletişimin ccedilağın teknolojik gelişmesi

sonucu ortaya ccedilıkan rastgele bir modaya kapılarak değil haklı nedenlere

ya da gerekccedilelere dayalı olarak suumlrmesi gerekir

Kuşkusuz belgebilim alanındaki gelişmeler bilgibilime de yansı-

mıştır Bilgibilimin bu şekilde sosyal bilimlerin tabanını oluşturan

felsefe accedilısından irdelenmesinin ardından konuyu daha da oumlzelleştirerek

kuumltuumlphanecilik goumlzuumlyle bakıldığındaakla bilgibilimin kuumltuumlphanecilikteki

işlevi nedir sorusu gelir Kevin Mc Garry bilgibilime kuumltuumlphanecilik

accedilısından yaklaşarak onun kuumltuumlphanecilikteki işlevinin gelişen teknolo-

jiye bağlı olarak salt mantıksal ya da istatiksel verileri toplamak ol-

mayıp teknolojiye koşut olarak ortaya ccedilıkan bilginin iccedileriğindeki

değişikliğin ne gibi bir bilgi ortaya ccedilıkardığını araştırmak olduğunu oumlne

suumlrer (McGarry 1987 109-155) Kuumltuumlphanecilik alanında bilgibilim

terimi konusunda zorlanılması oumlrneğin bilgibilim yerine enformasyon

40

bilimi teriminin daha ccedilok kullanılması belki de oumlzel alanlarda bilgibilim

konusunun akla farklı ccedilağrışımlar getirmesinden kaynaklanabilir

Kuumltuumlphanecilik ccedileviribilim ve bilgi uumlccedilgeni arasındaki ilişkide

oumlncelikle iki bilim dalı arasındaki karşılıklı ilişkinin devingen bir suumlreccedil

gerektiren bilgiyi nasıl yarattığı ve bunun oumlzuumlmsenerek kuumlltuumlrel kimliğe

nasıl işleyip ona mal olduğu geriye doumlnuumlk olduğu kadar eşsuumlremli bir

incelemeyi de gerektirir Geriye doumlnuumlk ccedilalışma da kuşkusuz iki bilim

dalının tarihsel beraberliklerinin kuumlltuumlrel ve bilimsel yaşamdaki somut

oumlrnekleri bir yandan geleceğe ışık tutarken oumlte yandan da guumlnuumlmuumlzde

her iki bilim dalının kendine oumlzguuml oumlzel alan bilgisine dayalı eşsuumlremli bir

inceleme geccedilmişle guumlnuumlmuumlzuuml uzlaştırma ve bilgiye olduğu kadar

kuumlltuumlrel kimliğe de devingenlik kazandırma accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır

Guumlnuumlmuumlzde gerek kuumltuumlphaneciliğin gerekse ccedileviri yayınların artık

bilimsel olarak oumlzel alan kapsamında ele alındığı goumlz oumlnuumlne alınacak

olursa oumlncelikle iki bilim dalı arasında eşsuumlremli bir karşılaştırma

yapmanın tarihsel verilere daha nesnellik kazandıracağı ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan boumlyle bir yaklaşım beraberinde bilginin temelinde

yatan doğruluk ve tarafsızlık ilkesine daha sadık kalınabileceğinin de

işaretini verir İşte bu nedenle oumlncellikle iki bilim dalının tanım ve

bilimsel youmlntem accedilısından karşılaştırmanın hangi alanlarda birbiriyle

oumlrtuumlşuumlp birbirinden yollarını nasıl ayırdıklarının ya da yollarının

kesiştiği noktada bilgi uumlretimine nasıl katkıda bulunduklarının aşamalı

olarak incelenmesi gerekir

Yukarıda ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki tanımlardan bu

araştırmanın amacına uygun olarak iki tanım oumlrnek olarak seccedililebilir

Ccedileviribilimrsquole ilgili olarak yukarıdaki tanımlar arasında Leferersquonin

yaptığı ldquoccedilevirininccedilevirilerin uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan

sorunlarla ilgili bir disiplinrdquo(Lefere 1978 234) tanım amaca en uygun

duumlşenidir Oumlte yandan 1983 The ALA Glossary Of Library and

Information Sciencersquodaki kuumltuumlphane bilimi ile ilgili ldquokayıtlı bilginin

kullanıcı topluluğunun istem ve gereksinimlerini karşılamak uumlzere

seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını sağlayan bilgi ve becerirdquo

şeklindeki tanım oumltekiler arasından bilgiye ağırlık vermesi nedeniyle

amaca en uygun tanım olarak seccedililebilir Kuşkusuz bu iki tanımın

oumltekiler arasında seccedililmesi oumlncellikle ccedilevirilerin kayıtlı bilgiyi taşıma

oumlzelliğinden kaynaklanır Her ne kadar ccedileviribilim denince ccedilevirinin

nasıl yapılacağına değin bilgi uumlreteceği başka bir deyişle de ccedileviri

suumlreciyle ilgili bir bilim dalı olduğu duumlşuumlncesi akla gelse de gerccedilekte bu

41

bilim dalı yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi salt ccedileviri suumlreciyle

değil ccedilevirilerin betimlenmesiyle de ilgili bir bilim dalıdır Buradan her

iki bilim dalının kuramsal alanda betimleyici ccedilalışmalara ağırlık vermesi

gerektiği sonucu ccedilıkartılabilir

Oumlte yandan betimleyici ccedilalışmaların uumlruumln ya da suumlreccedil uumlzerinde odak-

landığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bilgi uumlretimiyle ilgili bir konuda her

iki bilim dalının da başta uumlruumln odaklı bir yaklaşımı benimseyerek ortak

bir sisteme dayalı tabanda karar birliğine varması kaccedilınılmazdır Daha da

accedilıkccedilası her iki bilim dalı arasındaki işbirliğinin bilgi uumlretimine ne şe-

kilde katkıda bulunabileceği birbiriyle farklı alanlara seslenmekle bir-

likte birbirinin tamamlayıcı ve destekleyici şekilde ortak bir bilgi taba-

nında nasıl birleşebileceği ve bu konuda kullanıcının bilgi gereksinimini

karşılayacak ortak sistemli bir dizgenin nasıl yaratılabileceği ccedileviri ara-

cılığıyla buumlyuumlk bir hızla giren bilgi birikimini nasıl sistemli bir dizgeye

oturtulabileceği ancak iki bilim dalının karşılıklı ccedilalışmalarıyla sağlana-

bilir Bu ise oumlncelikle ccedileviribilim alanındaki bilginin kuumltuumlphane bilimi-

nin goumlsterdiği yolda sistemli bir dizgeye oturmasıyla ancak sağlanabilir

Oumlte yandan ccedileviri yayınlar furyası karşısında nasıl bir kuumltuumlphanecilik

politikası izleneceği başka bir deyişle hangi ccedileviri yayınların bilginin

uumlretilip gelişmesine katkıda bulunabileceği konusundaki seccedilicilik

ccedileviribilim alanındaki gelişmelere bağlıdır İşte bu yuumlzden

ccedileviribilimsel olarak ccedileviri yayınlar uumlzerine yapılacak bir ccedilalışma hem

oumlzel alandaki uumllkemizde yayınlanmış ccedileviriler uumlzerine bilgiyi ve

uumllkemizdeki ccedileviri anlayışını bulgulandıracak hem de bilgi accedilısından ne

tuumlr ccedileviri yayınların okuyucunun gereksinimini karşılayacağı konusunda

kuumltuumlphaneciliği gerekccedilelendirmiş olacaktır Bilgibilimin goumlzde olduğu

ccedilağımızda her iki uumlst bilim dalı arasındaki bu şekilde karşılıklı bir

iletişim oumlteki disiplinlere ccedileviri yoluyla gelen bilginin daha sistemli bir

tabana dayalı olarak gelişmesini sağlayacaktır Bundan boumlyle soumlzkonusu

disiplinlerarası araştırmanın bu karşılıklı ilişkiyi ortaya ccedilıkaracak şekilde

youmlnlendirilmesi konuyla ilgili betimleyici ccedilalışmanın kaccedilınılmazlığını

ortaya ccedilıkardığı gibi gerek art gerekse eşsuumlremli karşılaştırmalı

youmlntemin kullanılması her iki bilim dalının veri tabanına katkıda

bulunacaktır

Ne var ki bunun iccedilin de ulusal sağduyuya dayalı sağlam bir kuumlltuumlr

politikası gerekmektedir Sağduyu kavramı her ne kadar bireyle ilgili bir

kavram gibi goumlruumlnse de felsefe alanında Batuhanrsquoın tanımında

ldquosağduyurdquo kavramı genelleştirilerek ldquoinsanın yuumlzbinlerce yıl boyunca

42

yaptığı deneme ve yanılma sonunda elde ettiği goumlzlemsel bilgilerle bu

bilgilerin kılavuzluğu altında kazandığı duumlşuumlnuumlş ve davranış alışkanlıkla-

rının toplamıdırrdquo şeklinde kullanılmıştırr (Batuhan 200123) Bu tanım-

dan yola ccedilıkıldığında yuumlzyıllarca ayakta kalan bir ulusun kuşkusuz

sağduyuya dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının artık yerleşmiş olması beklenir

Uumllkemizde kuumlltuumlr politikası devletin temelinde yatan bir kavram ol-

maktan ccedilok suumlrekli değişen huumlkuumlmet politikalarına mal olmuş bir

kavram olduğundan kuumlltuumlr ve eğitim politikaları yukarıda verilen temeli

sağduyu tanımına dayalı suumlrekliliği olan bir gelenek yaratamamakta ve

her gelen siyasi anlayışa goumlre değişiklikler goumlstermektedir Oumlrneğin bu

konuda Keseroğlu 1923-1980 yılları arasında beş kez huumlkuumlmet değiş-

tiğini iki kez devletin kuumlltuumlr politikalarını suumlrduumlrecek kurumların ka-

pandığını ve sekiz yılda bir de eğitim ve kuumlltuumlr politikalarının

değiştiğini oumlne suumlrmektedir (Keseroğlu 1989190) Oumlte yandan kuumlltuumlr

politikasında kuşkusuz değişim olacaktır ancak bu değişime taraflı ve

siyasal amaccedillarla değil sağduyu tanımı iccedilerisindeki goumlzleme dayalı

bilgiler sonucu karar verilmesi ulusal kuumlltuumlruumln bilgi temeline dayalı

olarak ilerlemesini sağlar Bu oumlteki uumllkelere goumlre yeni kurulmuş sayılan

Cumhuriyetimizin geccediliş doumlneminde siyasal kaygıların ulusal ccedilıkarlara

zaman zaman baskın ccedilıktığını goumlsterir Aynı şekilde konuya

kuumltuumlphanecilik eğitimi sorunları accedilısından bakan Oumlzer Soysal bu

sorunların ldquo uumllkede bilgi oumlğesinin oumlrguumltleniş-akış biccedilimine ilişkin bir

temel anlayış ve politika oluşturulamamış olmasından kaynaklandığınırdquo

oumlne suumlrerken devletin kuumlltuumlr politikasındaki eksikliğin temelinde bilgi

oumlğesi yattığını vurgulamaktadır (Soysal 1983150) Bu durumda kuumlltuumlr

politikasını bilgi ve bu bilginin ulusal sağduyuya uygun seccedilimi

oluşturmaktadır Ne var ki kuumlltuumlr politikasını oluşturmada devlet kadar

onun boumlluumlnmez parccedilası olan kurumlarının da yuumlkuumlmluumlluumlğuuml bulunması

gerekir Zira kuumlltuumlr politikasını tabanında bilgi yattığına goumlre onun bilgi

uumlreten yuumlksek oumlğretim ve kuumltuumlphane gibi kurumlarının da bilgi uumlretme

ve bu bilgiyi yayarak disiplinlerarası tartışmaya sunma bu bilgiyi ulusal

sağduyuya kazandırarak kuumlltuumlr politikasını youmlnlendirme gibi oumlnemli

işlevleri bulunmaktadır Ancak bu şekilde durağan gibi goumlzuumlken kuumlltuumlr

politikası bilginin disiplinlerarasında olduğu kadar toplumun ccedileşitli

katmanlarına da yayılarak onun devingen bir suumlrece girmesini sağlar

Bu durumda kuumlltuumlr politikası bilginin ışığında gerekccedilelendirilerek

yasallık kazanmış olur Bundan boumlyle kuumlltuumlr politikasının eksikliğini

sadece devlete ve huumlkuumlmetlere yuumlklemek yerine devletin kurumlarındaki

43

işleyişin eksikliğine yuumlklemek daha doğru olur Ancak yukarıda soumlzuuml

edilen koşullar altında yasallık kazanmış bir kuumlltuumlr politikasıyla başta

eğitim ardından ccedileviri yayınlar da dahil olmak uumlzere her tuumlrluuml yayın

politikasına bilinccedilli ve ileriye doumlnuumlk hedefler yaratılmış olur

Guumlnuumlmuumlzde bilginin tarihten başlayarak temel iktidar aracı olarak

uumlstuumlnluumlğuuml goumlzoumlnuumlne alınacak olursa huumlkuumlmetler bir yana ulusun

varlığını suumlrduumlrecek bir kuumlltuumlr politikasının bir an oumlnce oluşturulması

gereği ortaya ccedilıkar Zira bunun eksikliği okullar uumlniversiteler

kuumltuumlphaneler gibi devletin temel kurumlarının kuumlltuumlrel kimliği temsil

edecek temel dayanaktan yoksun olarak ccedilalışmasına neden olur Oysa

sağlam temeller uumlzerine kurulu devingen bir kuumlltuumlr politikası bilginin

bilginin tabana yayılmasını kolaylaştırdığı gibi bilginin

disiplinlerarasında akışını da kolaylaştırır

Ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki ilişkinin oumlzel alandaki bilgi

uumlretimine katkısı olabilmesi ccedileviri yayınların ccedileviribilim ve kuumltuumlphane

bilimi accedilısından irdelenmesini gerektirir İkisi arasındaki bilinccedilli bir

işbirliği ccedilevirilerin bilgi tuumlketimini değil bilgi uumlretimini tetiklemesine

yardımcı olur Bu ilişkinin somut olarak kanıtlanması ise ortak bir konu

alanı olan ccedileviri yayınlar uumlzerinde yapılacak bir incelemeyle somutluk

kazanır Bundan boumlyle soumlzkonusu yapıtlarda bilimsel olarak tuumlmden

gelimli youmlntemle ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetiklediği şeklinderdquo bir

oumlnselle yola ccedilıkmak betimleyici alandaki ccedilalışmanın sınırlarını ccedilizmeye

yarar Bununla birlikte betimleyici ccedilalışmadan veri elde edebilmek

kuşkusuz tuumlme varımlı youmlntemler kullanılmasını gerektirir Bunun iccedilin de

oumlncellikle tarihten başlayarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği arasındaki

ilişkinin modern bilimlerin Doğuşuyla birlikte ulusal kuumlltuumlr ve bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğinin incelenip ardından bu konudaki arka

plan bilgi birikimiyle birlikte oumlzel alandaki ccedileviri yayınların disiplinin

dizgeselleşmesinde ne gibi etkisi olduğunun ve bu etkinin oumlzel alana ne

şekilde yansıdığının araştırılmasını gerekir

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Be-

timleyici Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi

Ccedileviri yayınlar tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de bilginin yayılma-

sını hızlandırarak bilginin uumlretilmesinde katalizoumlr rol oynar Ancak ccedilevi-

rilerin boumlyle bir işlevi yerine getirmesi oumlncellikle ccedilevirmenin lsquoccedileviri bi-

44

lincinersquo sahip olmasını gerektirir Bu ise ccedilevirmenin yaratıcılığını kulla-

narak ccedilevirisini iccediline girdiği kuumlltuumlre kabul ettirmesine bağlıdır Bu bi-

linci taşıyan ccedilevirmenin uumlruumlnuuml ister istemez hem bilginin hızla yayılma-

sını hem de bu bilgiden yeni duumlşuumlncuumller uumlretilmesini sağlar Aşağıda

Myriam Salama-Carrrsquoın bu konuyla ilgili olarak soumlylediği soumlzler bu de-

nilenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoThe role of translators in the transmission of knowledge should not

overshadow their creative activity The translated text is not an end in

itself but a catalyst that stimulated original reflection and the production

of knowledge Translations were often accompanied by exegesis and

commentary which produced fresh ideas and new debatesrdquo (Delisle amp

Woodsworth 1995 112)

ldquoCcedilevirmenlerin bilginin yayılmasındaki roluumlnuumln onların yaratıcı et-

kinliğine goumllge duumlşuumlrmemesi gerekir Ccedileviri uumlruumln kendi iccedilerisinde son

olmayıp oumlzguumln duumlşuumlnceyi harekete geccedilirerek bilgi uumlretimine yol accedilan bir

katalizoumlrduumlr Ccediloğu kez ccedilevirilerle birlikte gelen accedilıklama ve yorumlar

beraberinde yeni duumlşuumlnce ve tartışmaları da getirirrdquo (Ccedilev Mine Yazıcı)

Ccedilevirilerin kuumlltuumlrel kimliğe kazandırdığı ccedilok boyutluluk soumlz konusu

uumllkenin bilimsel yaklaşımını da etkileyerek onun daha geniş oumllccedilekli bir

bakış accedilısı ve yaratıcı kimlik kazanmasına neden olur Bu ise ccedileviri

yayınların sadece tarihsel olarak araştırılmasının geleceğe doumlnuumlk bir

ccedileviri politikası oluşturmaya yetmediğini ortaya ccedilıkarır İşte bu noktada

bilimsel olarak tek disiplin iccedilinde sınırlı kalan geleneksel youmlntemler

yerine disiplinlerarası bir youmlntem geliştirmek ccedileviri yayınların hem

kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilim accedilısından işlevini artırır

Disiplinlerarası iletişim accedilısından burada iki youmlntem kullanılabi-

lirbunlardan birincisi geriye doumlnuumlk tarihsel youmlntem ikincisi ise ileriye

youmlnelik betimleyici youmlntemdir Ancak bunun iccedilin oumlncelikle iki disiplin

arasındaki ilişkinin aşağıda ele alınacağı şekilde tarihsel bir araştırma ile

gerekccedilelendirilerek bilime katkısının ortaya ccedilıkarılması gerekir Bu

şekilde tarihsel bir youmlntem ldquoccedileviri yayınların bilgiyi tetiklediğirdquo savına

bilimsel olarak geriye doumlnuumlk youmlntemle veri toplamak anlamına gelmekle

birlikte tarihsel araştırmaların kimi belge ve bilgilerin zaman iccedilerisinde

savaş yada siyasal nedenlerle kaybından oumltuumlruuml araştırmacıyı varsayıma

dayalı bilgi uumlretmeye zorlayabilir Bu durumda araştırmacı nesnel

verilere dayalı goumlruumlşlerini dile getirmekten ccedilok bireysel goumlruumlşlerini dile

getirmek zorunda kalır Bu ise nesnellik kesinlik ve doğruluğu oumllccediluumlt

45

alan ccedilağımız ampirik (goumlrguumll) bilimsel anlayışına ters duumlşer Bu gerccedileği

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ldquoccedilevirilerin bilgi uumlretimine etkisininrdquo ccedilağın

koşullarına uygun olarak yeni doğan bilim dallarının ışığında

ldquobetimleyici bir youmlntemle ileriye doumlnuumlk olarakrdquo incelenmesi hem

geccedilmişteki ccedileviri yayınlarla ilgili tarihsel olarak oumlne suumlruumllmuumlş goumlruumlşlerin

sorgulanmasına hem de araştırma sonucunda elde edilecek verilere goumlre

geleceğe youmlnelik olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda

aydınlatıcı varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bu ise elde

edilecek bulguların aynı zamanda accedilıklayıcı nitelikte olmasını sağlar

Konuya bu şekilde geniş bir bakış accedilısı yelpazesi iccedilerisinde bakıldı-

ğında 1940rsquolı yıllarda ortaya ccedilıkıp 1970rsquoli yıllarda olgunluğa erişerek

kapsamını genişleten bilgibilimin ve 1970rsquoli yıllardan başlayarak giderek

dilbilimden yollarını ayırmaya başlayan ccedileviribilimin oumlngoumlrduumlğuuml youmln-

temleri kullanarak ccedileviri yayınların okuyucu uumlzerindeki bilgiyi tetikle-

yici etkisini incelemek ve sonuccedilları sayısal verilerle desteklemek

ccedilağdaş bilimlerin hedefine ulaşmak accedilısından yerinde bir karardır

Bu iki bilim dalının seccedililmesiyle ilgili olarak yukarıda verilen karar

kesinlikle rasgele verilmiş bir karar olmayıp oumlncelikle iki bilim dalının

kapsamına giren konularla ilgilidir Oumlte yandan her bilim dalının betim-

leyici kuramsal ve uygulama olmak uumlzere uumlccedil inceleme alanından oluşan

bir buumltuumlnce olduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa betimleyici inceleme so-

nucu elde edilen verilere dayalı varsayımlar uumlretemeyen başka bir

deyişle kuramsal dayanaktan yoksun bir incelemenin bilimselliği

tartışma konusudur Ne var ki disiplinlerarası bir araştırmada bir de

hangi bilim dalına ait kuramın temel alınacağı sorunu guumlndeme gelir

Başka bir deyişle araştırmanın ilk boumlluumlmuumlndeki tarihsel inceleme bu

accedilıdan bir sorun yaratmamakla birlikte betimleyici alanda kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili ccedileviri yapıtların geriye doumlnuumlk ve eşzamanlı

incelenmesinde uumlst kuram olarak ccedileviribilimden mi yoksa kuumltuumlphane

bilimden mi yararlanılabileceği sorusu guumlndeme gelir Daha accedilılacak

olursa gerek kuumltuumlphane bilimi gerekse ccedileviribilim alanında uumlretilen ku-

ramlardan sadece birine oumlncelik verilerek incelemenin yapılması bu

araştırmayı disiplinlerarası bir inceleme olmaktan ccedilıkarır Bu durumda

bir bilim dalını oumltekine yeğlemek yerine her iki bilim dalının da bilime

sağladığı olanaklardan yararlanarak birbirini tamamlayan ve araştırmayı

daha yetkin kılacak bir kuram arayışına girmek ve bu şekilde oumlteki bilim

dallarına iki uumlst bilim dalı olarak oumlrnek sergilemek bu incelemenin

46

temelde disiplinlerarası iletişimin kaccedilınılmazlığı şeklindeki savını da

kanıtlama olanağı yaratır

Bilgibilim alanına bilginin kaynakları kullanıcıları bilgiye erişim

kuram ve uygulamaları bilgi iccedileriğiyle ilgili ccediloumlzuumlmlemeler bilgi yayım

teknoloji ve uygulamaları gibi konuların yanı sıra bilgi aktarımının et-

kinliği ve talep edilen bilgi gibi konular da girmektedir (McGarry 1987

130-133) Oumlte yandan ccedileviribilim alanında genel anlamda ccedileviri ya-

yınları ve ccedileviri suumlreci konuları yer alır Bu konu alanları gerccedilekte

birbirine bağlı ya da birbirinin devamı olarak goumlruumllebilir Şoumlyle ki

ccedileviri yayınların ccediloumlzuumlmlenmesi bir başka deyişle başta belirlenen

hedefe uygun olarak ccedileviri yayınların işlevsel accedilıdan istenilen etkiyi erek

kuumlltuumlrde sağlayıp sağlamadığının incelenmesi doğrudan ccedileviri

yayınlarla ilgili bir inceleme olmakla birlikte bu ccediloumlzuumlmlemeler

sonucunda ortaya ccedilıkan veriler aynı zamanda ccedileviri suumlreciyle ilgili bil-

gileri de ortaya ccedilıkarır Bu şekilde ccedileviribilim sanılanın aksine ccedilevirinin

nasıl yapılacağıyla ilgili buyurgan oumlnerilerde bulunmak yerine metin ya

da ccedileviri uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak bir yandan geccedilmişe doumlnuumlk ccedileviri suumlre-

ciyle ilgili bilgiyi elde ederken oumlte yandan da ccedileviri suumlreciyle ilgili gele-

ceğe youmlnelik varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bundan boumlyle

bilgibilimde bilgi aktarımının etkinliği konusu ccedileviribilimde yabancı

dildeki kaynak metindeki bilginin ana dilde aynı etkiyi goumlsterip

goumlstermediği ya da ccedileviri yapıtların telif yayınlarla arasındaki ilişkinin

incelenerek bilgi aktarımında başta belirlenen hedefe ulaşılıp

ulaşılmadığını ve bunun nedenlerini irdeler

Bu yukarıda soumlzuuml edilen bakış ccedilerccedilevesi iccedilerisinde oumlncelikle her iki

bilim dalında da inceleme malzemesi olarak ister oumlzguumln ister ccedileviri yapıt

olsun Tuumlrkiyersquodeki bilimsel geleneği ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında

değerlendirebilecek kuram arayışına girilmiştir Oumlncellikle her iki

disiplinden ccedilağdaşlık oumllccediluumltlerine ve uumllkenin koşullarına uygun kuram

seccedililmiş ve her iki kuram karşılaştırılarak her iki kuramın hangi

noktalarda oumlrtuumlşerek ccedileviri yayınlardaki bilgi uumlretimini tetiklediğini

ortaya ccedilıkarabileceği uumlzerinde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Başka bir deyişle

ccedileviribilim youmlntemiyle bilginin hangi suumlreci izlediğini ortaya

ccedilıkarabilecek bir kuramla bilginin niteliğini nicel olarak goumlzler oumlnuumlne

serecek bilgibilim alanında bir kuramın birbiriyle uzlaştırılarak

uygulanması sadece kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların bilgisel

olarak değerini oumllccedilmekle kalmaz geleceğe youmlnelik olarak oumlteki

disiplinlerdeki ccedileviri yayınları değerlendirmede kullanılabilecek bir

47

uygulamayı başlatarak oumlzel alan ccedileviri yayınların işlevini de artırmayı

hedefler

Buumltuumln bu genel amaccedillara uygun olarak kuumltuumlphane ve bilgibilim ala-

nında Aysel Yontar ve Yalvaccedilrsquoın ldquo Tuumlrkiyersquode Kuumltuumlphane ve Bilgibilimi

Konusundaki Araştırma Sorunları 1952-1994rdquo başlıklı yazısında Tuumlr-

kiyersquode araştırma youmlntemiyle ilgili sorunların sadece seccedililen araştırma

youmlnteminden değil veri tuumlruuml ve zamanlarındaki farklılıktan da

kaynaklandığını oumlne suumlrmeleri hem ccedileviribilim hem de bilgibilim

alanında erek kuumlltuumlruuml oumln plana ccedilıkaran youmlntemlerin seccedililmesinin daha

sağlıklı değerlendirmelere yol accedilacağına işaret eder (Yontar Yalvaccedil

2000 165-186) Araştırma makalelerinin iccedilerik analizini sağlamak

amacıyla yapılan bu araştırmada Jarvalin-Vakkarirsquonin erek kuumlltuumlruumln

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak oumlne suumlrduumlğuuml değişik veri tuumlruuml ve

doumlnemini karşılaştırma olanağını sağlayan bilimsel yaklaşım

benimsenmiştir Gerccedilekten de bu araştırmada Yontar ve Yalvaccedilrsquoın

kullandığı youmlntem Tuumlrkiyersquodeki bilimsel araştırmaların de-

ğerlendirilmesinde ccedilıkan sorunları ccediloumlzduumlğuuml gibi ccedilok boyutlu9 bir

karşılaştırmaya da fırsat vermesi accedilısından bu yapıtın amacına da uygun

duumlşmuumlştuumlr Kuşkusuz bu şekilde alınan bir karar beraberinde

ccedileviribilim alanında hangi kuramın oumlne suumlrduumlğuuml youmlntemin seccedilileceği so-

rusunu akla getirir

Ccedilevirinin oumlzellikle dilbilim kapsamında ele alındığı doumlnemde ortaya

ccedilıkan ccedileviri suumlrecini accedilıklamaya youmlnelik kuramlar akılda geccedilen ccedileviriyle

ilgili işlemleri somut olarak ortaya ccedilıkaramadığından ccedileviribilimrsquoin

seksenli yıllarda kimlik kazanmasıyla birlikte ortaya ccedilıkan ldquouumlruumln odaklırdquo

(ccedileviri yayın odaklı) kuramlar ccedileviri yayınların iccedileriğiyle ilgili analizin

yanı sıra ccedilevirideki ilişkileri saptayarak ccedileviri suumlreci konusunda da

somut bulgular ortaya ccedilıkarmıştır Bu şekilde ccedilevirmenin yapıtının

incelenmesinden ccedilevirmenin ccedileviriyi hangi suumlreccedillerden geccedilerek yaptığı

ortaya ccedilıkarılarak genelde ccedileviri etkinliğini bilinccedil duumlzeyine ccedilıkarmak

hedeflenmiştir Kuşkusuz bu tuumlr bir inceleme ccedileviriyle sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte elde edilen bulgular accedilıklayıcı varsayımlar

aracılığıyla erek kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını da ortaya ccedilıkaracaktır

Başka bir deyişle bir uumllkedeki ccedilevirmenininccedilevirmenlerin yapıtlarının

karşılaştırmalı ccediloumlzuumlmlemelerinden ccedilevirmene oumlzguuml ccedileviri anlayışı kadar

9 Yazılar konu oumlrguumlt ve araştırma stratejisi olmak uumlzere uumlccedil boyutta

değerlendirildiği iccedilin ccedilok boyutlu ifadesi kullanılmıştır

48

soumlz konusu uumllkeye oumlzguuml ccedileviri anlayışı da ortaya ccedilıkarılacaktır Bundan

boumlyle bir yandan ccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetikleyip

tetiklemediğinin yanı sıra uumllkemizdeki oumlzel alanda yerleşmiş ccedileviri

anlayışı konusunda da ipuccedilları elde edilmiş olacaktır

Buumltuumln bu bilgiler ışığında ccedileviribilim alanında bilgibilim alanına uy-

gun bir kuram seccedililmesi gereği ortaya ccedilıkar Bu ise ccedileviribilim alanında

gerek inceleme malzemesi gerek youmlntem gerekse youmlntemde

kullanılacak standart ya da normlar konusunda bilgibilime ters

duumlşmeyecek bir kuramı gerektirir Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml ldquoerek odaklı

kuramrdquo bilgibilim alanında Jarvalin-Vakkarirsquonin oumlne suumlrduumlğuuml uygulama

alanıyla ilgili kurama ters duumlşmemektedir Youmlntem olarak her iki

kuramda da analitik karşılaştırmaya başvurulmuş olması erek kuumlltuumlruumln

karmaşık yapısını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak veri tabanındaki zamansal

ve konusal farklılıkları değerlendirme olanağı sağlamaktadır Ne var ki

bu ccedilalışmada ccedileviri yayınlar oumlzellikle seccedilildiğinden ldquoerek odaklırdquo ccedileviri

kuramında nelerin bilgibilime ters duumlşmeyecek şekilde oumllccediluumlt

alınabileceği aşağıda sırasıyla accedilıklanacaktır (Karş Yontar Yalvaccedil

2000 165-186 Toury 1995 7-21)

Toury kuramında uumlccedil ccedileşit inceleme malzemesi seccedilmiştir oumlncelikle

bir dile aynı ya da farklı doumlnemlerde farklı ccedilevirmenler tarafından yapı-

lan ccedileviriler ikincisi bir toplumdaki ccedileviri anlayışına uygun olarak bir

metnin ccedilevirilerinin geccedilirdiği evrelerin incelenmesi ve bunun sonucunda

bir toplumdaki ccedilevirilerin yeterlik ve kabuledilebilirlik kutuplarına ne

derecede yaklaşıldığının saptanarak bir uumllkedeki ccedileviri anlayışını ortaya

ccedilıkarmaktır uumlccediluumlncuumlsuuml ise bir metnin farklı dillere yapılan ccedilevirilerinin

incelenmesidir (Toury 1985 24-25) Bu inceleme malzemeleri arasında

bu ccedilalışmanın amacına en uygun olanı Touryrsquonin birinci olarak oumlne

suumlrduumlğuuml malzemedir Buna goumlre oumlrneğin oumlzel alan kuumltuumlphanecilikte

1923-1980 arası ccedileviri yayınların karşılaştırmalı olarak incelenmesi

ccedileviri anlayışının nasıl bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi bu

yayınların karşılaştırmalı iccedilerik analizinin yapılması da onların bilgi

uumlretimiyle ilişkisini ortaya ccedilıkarır Touryrsquonin ikinci olarak oumlne suumlrduumlğuuml

bir başka deyişle tek bir metnin aynı ya da farklı doumlnemlerdeki ccedilevirileri

arasında yapılan karşılaştırma kuşkusuz ccedileviri anlayışının evrimi kadar

ana dilin oumlzguumln bilgiyi tetiklemedeki roluuml gibi ccedileviri ve bilgi uumlretimi

arasındaki bağı da accedilıklar Her iki inceme malzemesinde de amaccedil ccedileviri

yayınların bilgi uumlretimindeki işlevini ortaya ccedilıkarmak olduğundan

betimleme sonucunda elde edilen veriler akademik alandan başlayarak

49

ccedileviri bilinci kazandırır Bu şekilde bilgibilimrsquode geccedilen ldquotalep edilen

bilgirdquo şeklindeki bir oumllccediluumlt bu ccedilalışmada ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini

etkileyip etkilemediğirdquo karşılığını bulur Bu ise ccedileviri yayınların

kuumltuumlphane biliminin sağladığı kolaylıklardan yararlanılarak

ccedileviribilimsel youmlntemlerle inceleneceği anlamına gelir

Touryrsquonin yukarıda belirtildiği şekilde farklı ya da aynı doumlnemdeki

ccedilevirilerin veya sadece bir metnin ccedileşitli doumlnemlerde yapılmış ccedilevirilerinin

incelenmesi şeklindeki goumlruumlşuuml ccedileviri alanında uzman olmayan bir

kimseye yetersiz goumlruumlnebilir Ancak Touryrsquonin hiccedilbir karşılaştırmalı

ccediloumlzuumlmlemenin genel olmayacağı bundan boumlyle karşılaştırmanın ancak

ldquokısmirdquo olabileceği savı Jarvalin-Vakkarirsquonin goumlruumlşuumlyle oumlrtuumlşuumlr

Bununla birlikte ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki işlevini değerlendirmek

amacıyla yapılan bu araştırmanın disiplinlerarası niteliği de goumlz oumlnuumlne

alındığında betimlemenin tek bir metnin ccedilevirilerinin karşılaştırılmasıyla

değil belli bir zaman kesitindeki ccedilevirilerin karşılaştırılmasıyla yapılması

konu alanlarına goumlre ccedilevirinin bilgi uumlretimine etkisini anlamak accedilısından

daha yerinde bir karardır Bu durumda konu alanı veri tuumlruuml ve zaman

kesiti konusunda getirilecek kısıtlamalar bu ccedilalışmanın ccedilağdaş kuramlara

uygun olarak ldquokısmirdquo olmasını sağlar Ne var ki betimleyici ccedilalışmadan

oumlnce betimleyici ccedilalışmanın arka plan bilgisinin verilmesi gerekir

Bundan boumlyle oumlncelikle iki disiplin arasındaki tarihsel gelişmenin

incelenmesi genelde ccedileviri yayınların oumlteki disiplinlere etkisi konusunda

fikir vereceği gibi betimleyici ccedilalışmanın da oumllccediluumltlerini hazırlar Ancak bu

aşamadan sonra kuumltuumlphanecilik alanında Harf Devriminden başlayarak

Cumhuriyete kadar olan doumlnemde ccedileviri makalelerin bilgiyi tetiklediği

savı tarihsel araştırmadan ccedilıkan oumllccediluumltler aracılığıyla bulgulandırılıp

analitik karşılaştırma youmlntemiyle oumllccediluumltler arası ilişkiler accedilığa ccedilıkarılabilir

Bu ilişkilerin accedilıklanması kuşkusuz başta oumlne suumlruumllen savı

gerekccedilelendirme amacını taşır Bu durumda soumlz konusu araştırmanın

genelde amacı ise ccedileviri yayınların işlevselliğini artırmak olur (Toury

1985 32)

Oumlzetle araştırmanın genelinde oumlncelikle iki disiplin arasındaki

tarihsel ilişkinin bilim dallarının Doğuş ve gelişimindeki rolleri uumlzerinde

ayrıntılı olarak durulmuş ve bu amaccedilla ccedileviri yayınlar aracılığıyla

Osmanlırsquodan Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan doumlnem

incelenmiştir Bu şekilde iki disiplin arasındaki işbirliğinin bilginin

dizgeselleşmesindeki roluuml ortaya ccedilıkarılmaya ccedilalışılmıştır Betimleyici

ccedilalışma ise her ne kadar oumlzel alanla sınırlı gibi goumlruumlnse de gerccedilekte

50

oumlteki disiplinlere ccedileviri yayınların işlevselliği konusunda ışık tutma

amacını taşımaktadır

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler

Oumlteki disiplinler arasından oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim

arasındaki iletişimin seccedililmesi tarihte uygulama alanındaki işbirliğinden

kaynaklanmaktadır Kuumltuumlphanelerin geccedilmişte hem bir ilim yuvası hem

de devlet resmi arşivi olarak işlev goumlrmesi kuumltuumlphanelerde ccedileviri et-

kinliğinde bulunulmasını kaccedilınılmaz kılmış ve gerek kuumlltuumlrel gerekse

bilimsel gelişmede bu beraberliğin buumlyuumlk payı olmuştur Disiplinlerarası

iletişim accedilısından uzun suumlre goumlz ardı edilen bu birlikteliğin guumlnuumlmuumlz

bilgi ccedilağının hızla giden bilgi akışı iccedilerisinde yeniden guumlndeme gelmesi

ve bu işbirliğinin rasgele değil de guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışına uygun

bir şekilde yuumlruumltuumllmesi oumlncelikle kuumltuumlphanelerin ccedilağdaş oumllccediluumltlerde

işlevini yerine getirmesiyle sağlanacaktır Geccedilmişte ccedileviri etkinliğine

kuumltuumlphanelerde yer verilerek işbirliğine gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkarken guumlnuumlmuumlzde bu iletişimin kopmuş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Oumlzel bir disiplin olmadan oumlnce toplumsal bir kurum olarak kuumltuumlphane ve

ccedileviri etkinliği şeklindeki işbirliğinin arada kesintiye uğraması bu

ilişkinin disiplinlerarası iletişime doumlnuumlşmesini geciktirmiştir İşte bu

nedenle kısaca da olsa tarihe doumlnmek ve bu iki disiplin arasındaki

iletişime kopuk olarak değil de tarihsel bir suumlrecin devamı olarak

bakmak konuya buumltuumlnluumlk kazandırmak accedilısından oumlnem taşımaktadır

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Eski Mısır ve Babil uygarlığında Er ErechUr Larsa gibi şehirlerin

kurulmasıyla birlikte oumlncelikle siyasal buumltuumlnluumlğuuml sağlamak uumlzere askeri

ticari ve yasal duumlzenlemelerle ilgili bilgi akışını yuumlruumltmek amacıyla ku-

rulan kuumltuumlphaneler kuşkusuz başlangıccedilta resmi bir arşiv goumlrevini uumlstlen-

mişlerdir Oumlte yandan yazıcı ve yazıcılık eğitimi alınması seccedilkin bir ta-

baka ortaya ccedilıkarmıştır Oumlrneğin Suumlmerlerrsquode her tapınağa ait bir okul

ve kuumltuumlphane bulunduğu gibi bu tapınakların yanında kurulan zenginler

mahallesinde her evde bir ev kuumltuumlphanesinin kurulmuş olması berabe-

rinde kuumltuumlphanelerin seccedilkin tabakaya oumlzguuml bir ayrıcalık olmasına yol

accedilmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphanelerin Doğuşu aşamasında soyut duuml-

51

şuumlnce ve onun uumlruumlnuuml bilginin bu sınıfın elinde kalarak youmlnetimi ellerinde

tutmalarına neden olmuş ve kuumltuumlphanelerin de halk kesimine yayılması

bir suumlre engellenmiştir Bu durumda Antik Ccedilağlarda kuumltuumlphanersquonin ilk

aşamada bilgi yoluyla bireysel oumlzguumlrluumlğuuml kazandırma aracından ccedilok youml-

netimin kuumlltuumlrel birliği ve egemenliği elinde tutma aracı olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Ne var ki zaman akışı iccedilersinde bu doumlnemde iki tuumlr kuumltuumlphane

ortaya ccedilıkmıştır Bunlardan birincisi yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim zaman ve

mekanı denetimi altında tutmak isteyenlerin takvim kayıt ve ilgili ilk

bilimsel evrakları ve devlet youmlnetimiyle ilgili resmi evrakların saklandığı

arşiv niteliğindeki kuumltuumlphaneler oumlteki ise tarihsel sıralamaya goumlre

oumlrneğin Kral II Ramses Ozymandiasrsquoın (İOuml 1305-1237) Tebrsquote dini

yazıları iccedilin kurduğu yaklaşık 20 000 bin tomarın saklandığı saray

hanedanına ait Eski Mısır Kitaplığı ardından bu kuumltuumlphaneye denk bir

oumlrnek olan İOuml 626rsquoda Mezopotamyarsquodaki Nineversquodeki kutsal ve edebi

yazının bulunduğu Asur Bani Pal kitaplığıdır Bu ikinci soumlzuuml edilen

kuumltuumlphaneler yazının iccedilselleşmeye başlamasıyla birlikte sadece resmi

evrakların değil insanın soyut duumlşuumlnce uumlruumlnlerinin de saklandığı yerler

olarak kimlik değiştirmeye başlamışlardır Oumlrneğin Asur Bani Pal

kitaplığının Babilrsquolilerin mirası Gılgamış Destanı ve benzeri efsanelerin

gelecek kuşaklara aktarılmasına aracı olmuştur (Mc Garry 1975 120-

121)

Ayrıca kuumltuumlphanelerin Antik Ccedilağdan başlayarak yazının yayılması

bundan boumlyle yazılı belleğin gelişmesinde evrensel bilgiye katkısı goumlz

ardı edilmemelidir Oumlrneğin Sami ırkının geliştirdiği Mısır Uygarlı-

ğından kalma halka ait (İOuml 700) ilk alfabenin Fenikeliler tarafından Yu-

nan uygarlığına yayıldığı ve okuma yazma ve aritmetikle ilgili temel

bilgilerin aktarılmasında buumlyuumlk bir işlevi olduğu unutulmamalıdır

(McGarry 1975 124) Kuşkusuz bu temel bilgiler ccedileviri yoluyla

aktarılmış bilgiler olup Atinarsquoda Peisistratusrsquoun (İOuml 540) kurduğu

soumlylenen ilk halk kuumltuumlphanesinin de boumlyle bir bilgi birikimin sonucu

olduğu oumlne suumlruumllebilir (Baysal 1992 36) Peisistratusrsquoun sadece ccedileviri

yoluyla edinilen bilgiyi değil Homeros destanlarının parccedilalarını

toplayıp duumlzenleme gereksinimi duymuş olması onun aynı zamanda

kuumlltuumlrel kimliğe verdiği oumlnemi de goumlsterir Uumlstelik İOuml 350rsquode tuumlm

Yunan devletlerinde 24 harfli alfabe resmen kabul edilmiştir Bu ise

aynı zamanda Anadolursquodaki Efes Bergama gibi kuumltuumlphaneler de dahil

olmak uumlzere Yunan uygarlığındaki tuumlm kuumltuumlphanelerin bu resmi

alfabeye dayalı ortak malzemeyi kullanarak ortak kuumlltuumlrel kimliğin oluş-

52

masına katkıları olduğu anlamına gelir (McGarry 1975 117-120) Zira

yazının duumlşuumlnceyi youmlnlendirici etkisi başka bir deyişle duumlşuumlncenin sim-

geye doumlnuumlşmesi Helen uygarlığının doğmasına neden olmuştur

Oumlrneğin yazının getirdiği ccedilizgisel duumlşuumlnce şekli Aristoteles Platonn

gibi felsefecileri ortaya ccedilıkartmıştır Sonuccedil olarak bu Eski Ccedilağ uy-

garlıklarında bile ccedileviri yaşamın bir parccedilasıdır Uumlstelik Akdeniz kuumlltuuml-

ruumlnuuml paylaşan devletlerin birbiriyle ekonomik bağımlılıkları da goumlz

oumlnuumlne alındığında Antik Ccedilağ Yunan uygarlığının kurulmasında

ccedilevirinin bilgi edinmek ve ticari ilişkileri suumlrduumlrmek şeklinde en az iki

nedenden oumltuumlruuml oumlnemi yadsınamaz Oumlrneğin felsefe (dahası bilim)

tarihinin başlangıccedil noktası olarak goumlruumllen Tales Mısırrsquoda matematik

goumlkbilim ve geometri konusunda ccedilalışmıştır (Kranz 1994 30) Ayrıca

Pitagoras Thales Platonn ve Aristoteles gibi bilim adamları ve

felsefecilerin Mısırrsquoa gittikleri oumlne suumlruumllmuumlş olmasına karşın Antik Ccedilağ

Yunan uygarlığının bilginin Mısırlılardan ccedileviri yoluyla geldiğini

yadsımış olmaları bireyden ccedilok kuumlltuumlrel ve siyasal birliğe oumlncelik

tanımalarından kaynaklanmıştır (Robinson 1992 17) Ne var ki bu

metinler kuşkusuz ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılan ccedileviriler yerine

oumlncelikle bilginin okuyucu tarafından dinleyiciye aktarılacağını goumlz

oumlnuumlnde bulunduran ardından da kuumlltuumlrel kimliği oumln plana ccedilıkarmak

kaygısı taşıyan ldquoyeniden yazmardquo metinler olarak da duumlşuumlnuumllebilir Başka

bir deyişle kuumltuumlphanelerde ccedileviri etkinliğinin sadece bilgi edinmek

amacıyla suumlrduumlruumllduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

Yukarıda belirtildiği şekilde okuyucu odaklı ldquoyeniden yazmardquo

şeklindeki ccedilevirilere Antik Yunanrsquoda başvurulmuş olması oumlzguumln

bilginin ve soyut duumlşuumlncenin gelişerek Platonn Sokrates gibi fel-

sefecilerin ortaya ccedilıkmasına yol accedilmış ccedileviri etkinliği aracılığıyla alınan

oumlduumlnccedil bilgi de yerini oumlzguumln bilgiye bırakırken dilde toplumsal bir

iletişim aracı olmaktan ccedilıkmıştır Başka bir deyişle yazı soyut duumlşuumln-

ceyi geliştirerek dilin bireysel zenginliğe kavuşmasına neden olmuştur

Nesneler duumlnyası ile ilgili dilden simgelere dayalı bir dile başka bir

deyişle yazıya geccedilişle birlikte bireyin imgelem guumlcuuml gelişmiştir Oumlnce

karşısındaki topluluklarla ardından metinle soumlyleşmeye başlayan birey

iccedilin artık diyalektik duumlşuumlncenin kapıları aralanmıştır Oumlrneğin hitabet

gibi bir sanatın doğması boumlyle bir suumlrecin sonucudur Ne var ki

İskender İmparatorluğunun parccedilalanmasıyla birlikte Eski Yunan kuumlltuumlruuml

ve etrafındaki kuumltuumlphanelerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel ve bilimsel etkinliğe

bir suumlre ara verilmiştir (Uumllken 1997 34-35)

53

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

İskenderrsquoin seferleriyle birlikte sınırları Mısırrsquodan Hindistanrsquoa uza-

nan bundan boumlyle de yerli kuumlltuumlrlerle tanışarak ldquoHelenistikrdquo adı verilen

zengin bir kuumlltuumlr anlayışının yerleşmeye başlaması beraberinde artan

bilginin sonucunda bilim ve kuumlltuumlruumln yayılma ve gelişme aracı kuumltuumlpha-

nelerin gelişme ve ccediloğalmasına neden olmuştur

Mısırrsquoda Ptolemius Soterrsquoin (İOuml 363-283) etrafa dağılan Yunanlı bil-

ginleri toplamasıyla birlikte en buumlyuumlk Antik Yunan dermesine sahip

İskenderiyersquodeki Musaion Kitaplığı (İOuml 304-300) olmuştur Doumlnemin en

oumlnde gelen muumlze ve araştırma merkezidir İki disiplin arasındaki bağı

tarihsel olarak değerlendirme accedilısından bu kuumltuumlphanersquode ccedilalışanların

bilim adamları ve yazıcı koumllelerden oluştuğunu belirtmek aydınlatıcı

olacaktır Ne var ki Assmann bu yazıcıların sadece metinleri kopya et-

mekle değil aynı zamanda yorumlamakla da yuumlkuumlmluuml olduğunu belirt-

miştir (Assmann 2001 165) Bu ise ister istemez bilgi uumlretimini

harekete geccedilirici bir becerinin kazanılmasına yardımcı olmuştur Başka

bir deyişle bilgiyi ana dile mekanik olarak aktarma dilin bireysel

gelişimini olduğu kadar duumlşuumlncenin de bireysel olarak gelişmesini

engelleyici bir unsurdur Bundan boumlyle kopyacı olarak adı geccedilen

personel gerccedilekte filolog niteliğine sahip kişilerdir

Yazarların kaydında bu kuumltuumlphanede felsefeciler hukukccedilular

tarihccedililer ve hatipler şeklinde konu alanına goumlre ayrılmış 120 tomarlık

pinaks fihrist (Kuumltuumlphane katalogu) adlı tomarın bulunduğunun geccedilmiş

olması bilginin artık sistemleşmeye ve oumlzguumln bilgi uumlretilmeye

başladığını goumlsterelebilir Buradan guumlnuumlmuumlzde ccedilevirinin bilgi edinme

gibi toplumsal bir amaccedil iccedilin de olsa okuyucu odaklı yapılmasının

bireysel yaratıcılığı desteklediği sonucuna varılabilir

Kuşkusuz Musaionrsquodaki bu sistemli başlangıccedil ardından gelen kuumltuumlp-

haneleri de etkilemiş ve oumlrneğin Bergama Efes gibi Anadolursquoda yerleş-

miş kuumltuumlphaneler de onu kendilerine oumlrnek almışlardır Buradan akla et-

kilenmenin sadece eş zamanlı ya da ileriye youmlnelik mi olduğu sorusu ge-

lir Oumlrneğin Musaionrsquoun kendinden oumlnce gelen Antik Ccedilağ tapınakların-

dan etkilenerek mi ortaya ccedilıktığı ya da ne şekilde etkilenmiş olduğu so-

rusu guumlndeme gelir Ne var ki Antik Ccedilağ kuumltuumlphanelerinin savaşlar so-

nucu yok olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa sanılanın aksine bu kuumltuumlphaneler

arasında tarihsel olarak aralarında bir bağ ye da suumlreklilik olmadığı

54

ortaya ccedilıkar Başka bir deyişle kuumltuumlphanelerin yok edilmesiyle birlikte

kuumlltuumlrel kimliğin bundan boumlyle de kuumlltuumlrel geleneğin kesintiye

uğrayarak silindiği duumlşuumlnuumllebilir Oysa Assmannrsquoın belirttiğine goumlre

ldquoeskinin erişilmez muumlkemmellik tahtına ccedilıkarılmasına devamlılık değil

kesinti neden olurrdquo(Assmann 2001 123-124) İşte bu accedilıklamayla ke-

sintiye karşın Helenistik kuumlltuumlrde kuumltuumlphane geleneğinin niccedilin devam

ettiği sorusuna da cevap verilmiş olur

Kuşkusuz bu geleneğin devamında kuumltuumlphane youmlnetiminin de etkisi

olmuştur Kuumltuumlphane personelinin oumlzellikle bilim adamlarından seccedililmiş

olması rulo şeklinde geniş bir derme ve bibliyografik listelerin bulun-

ması huumlkuumlmdar kuumltuumlphaneleri tapınak kuumltuumlphaneleri ve gimnazyum adı

verilen yuumlksek oumlğrenim kurumlarına bağlı kuumltuumlphanelerin ortaya ccedilıkma-

sına neden olmuştur Oumlrneğin Bergamarsquodaki tıp merkezi Asklepiorsquoa

bağlı tıp kuumltuumlphaneleri konuya goumlre sınıflandırma anlayışının ve oumlzel

alanlarla ilgili bilgi birikiminin bir sonucudur Guumlnuumlmuumlzde bile her iki

disiplinde oumlzellikle vurgulanan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri alanında oumlzel

alan bilgisi daha o guumlnden guumlndeme geldiği anlaşılmaktadır Ne var ki

bu kitaplık İOuml 48rsquode Sezarrsquoın Mısırrsquoı işgaliyle birlikte etkinliği sona

ermiştir

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Kuumltuumlphanelerin halka accedilılması ilk kez Roma İmparatorluğunda guumln-

deme gelmiştir Uumlstelik konuya Roma şehrinin idari kurumları arasında

değinilmesi ve başta İmparator Augustusrsquoun Apollon tapınağı yanında

kurduğu kuumltuumlphane olmak uumlzere şehirde yirmi altı kuumltuumlphane bulunması

bilginin sadece iktidar aracı olarak erk ve yetki sahiplerine oumlzguuml bir hak

değil halka da accedilık bir hak olduğu duumlşuumlncesini akla getirmiştir Gerccedilekte

bu şekilde bilgiyi tabana yayma duumlşuumlncesi Roma İmparatorluğunun oumln-

ceki kuumlltuumlrlerden farklı olarak askeri birlikten ccedilok kuumlltuumlrel birliğe dayalı

bir uumlstuumlnluumlk kurmaktan yana olduklarını goumlsterir Bunun altında kuşku-

suz Roma hukukundaki demokrasi anlayışı yatar

İmparatorluğun hukuka dayalı olarak varlığını suumlrduumlrme amacı bera-

berinde ldquomuumllkiyetrdquo kavramını da getirmiştir Şoumlyle ki kuumltuumlphanelerde

hem Yunanca hem de Latince yapıtların iki boumlluumlm şeklinde ayrılmış ol-

ması kendilerinden oumlnceki kuumlltuumlruumln varlığını yadsımadıklarını ve ldquomuumll-

kiyetrdquo kavramının bir uzantısı olarak bilginin ilk sahibini sorgulamaya

55

başladıklarını goumlsterir Bundan boumlyle Antik Yunan ve Helen

kuumlltuumlruumlnden gelen kuumlltuumlrel mirasın tanınması ister istemez bilginin ilk

sahibinin da sorgulanması gereğini ortaya ccedilıkarır Oumlrneğin Cicerorsquonun

Homeros destanlarının oumlteki Antik yunan şiirlerinden farklı olduğunu ve

bu destanın yukarıda soumlzuuml edilen Atina kuumltuumlphanesi kurucusu

Peisastratos ve Polycrates tarafından duumlzenlendiğini oumlne suumlrmesi artık

metnin kaynağının sorgulanmaya başladığını ve metinlerle ilişkiye

girilerek yazılı kuumlltuumlruumln iccedilselleştiğini goumlsterir (Ong 1995 31) Bu aynı

zamanda yazılı kuumlltuumlruumln oumlluuml bir dil Latincersquode de olsa oumlzuumlmsendiğinin

bir ifadesidir Kuşkusuz boumlyle bir sorgulama Atina kuumltuumlphanesindeki

metin uumlretimi etkinliğiyle Helen kuumlltuumlruumlnuumln temsilcisi Musaion kuumltuumlp-

hanesindeki metin yorumlama geleneğinin birleşimi sonucu ortaya ccedilıkan

bir gelişmedir (Assmann 2001 106 112-113)

Bu yukarıda soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerde iki ayrı dilde boumlluumlm bulun-

duğuyla ilgili bilgi akla ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığı so-

rusunu da guumlndeme getirir Oysa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına

goumlrerdquo ccedileviri kavramlarını ilk sorgulayan kişi yine Cicero olmuştur

Kuşkusuz bu doumlnemde bilim adamları doğrudan Yunanca ana

kaynaklardan beslenerek yetişmişlerdir Başka bir deyişle tıpkı guuml-

nuumlmuumlzde İngilizce bilmek 3 Duumlnya uumllkelerinde nasıl bilgiye ulaşmanın

oumln koşuluysa o doumlnemde de Yunanca bilmek eğitimin bilgiye ulaşma

accedilısından oumln koşulu olarak duumlşuumlnuumllebilir Bu ise bilginin halk dilinde

değil de yapay bir dil olan Latince de uumlretilmesinin doğal

karşılanmasına neden olmuştur Oysa boumlyle bir tutum kuumltuumlphanelerin

halka accedilık olsa da sadece belli okumuş bir kesimin hizmetine girdiğini

goumlsterir Bununla birlikte Yunanlılardan aldıkları hitabet sanatının halk

dilinin gelişimine katkıda bulunduğu soumlylenebilir Cicerorsquonun ccedileviriyle

ilgili sorun olarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına goumlrerdquo

ccedileviri kavramları da kuşkusuz ana dilinde hitabet yaparken ortaya ccedilıkan

bir sorundur Hitabetin ardından duumlşuumlnduumlklerini yazıya geccedilirmesi de

soumlzluuml kuumlltuumlr yazılı kuumlltuumlr ikileminin yanı sıra ana dil ve yapay yazılı dil

arasında yaşanan ikilemin bir sonucu olarak değerlendirilebilir (Ong

1995 127)

Cicerorsquonun yazılı dile tuumlm karşı ccedilıkışlarına karşın kendisinden yakla-

şık iki yuumlz yıl oumlnce yaşamış olan Andronicusrsquoun İOuml 240rsquoda Homerosrsquoun

Odysea adlı destanını Yunanlı bir koumlleyken Latinlere oumlzguuml ldquosatirniusrdquo

adlı koşuk biccedilimini kullanarak ccedilevirmesi gerccedilekte Cicerorsquonun itirazları-

nın aksine Romalılarda yazılı kuumlltuumlruumln daha Antik Yunan doumlneminden

56

başlayarak iccedilselleştiğini goumlsterir (Savory 1957 37-47) Uumlstelik bu ccedilevi-

ride ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yerine okuyucuyu goumlz oumlnuumlnde bu-

lundurarak oumlzguumlr ccedileviri youmlnteminin kullanılmış olması ccedileviri bilinci

tohumlarının o doumlnemden başlayarak ekildiğini goumlsterir Kuşkusuz bu bir

yandan da guumlnuumlmuumlzdeki ccedilevirileri bir kez daha sorgulamamız gerektiği

duumlşuumlncesini akla getirir

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri

İlk Hıristiyan kuumltuumlphaneleri dini yaymaya ccedilalışan kiliselere ya da

manastırlara bağlı kuumltuumlphanelerdir İS313rsquote Constantitionusrsquoun Hıris-

tiyanlığa tanıdığı haklar sonucu ccediloğalan kilise ve benzeri amaccedillı kuru-

luşlar beraberinde kuumltuumlphaneleri de getirmişlerdir Oumlnceden de değinil-

diği gibi bu kuumltuumlphaneler Antik Yunanrsquoda Aristotelesrsquoten kalma iccedilinde

bulunduğu uygarlığın kaydını tutma geleneğini suumlrduumlrmuumlşlerdir Başka

bir deyişle Aristotelesrsquoin başlattığı bibliyografya ccedilıkartma geleneği

Hıristiyanlık oumlğretisini yaymada manastır ya da kilise kuumltuumlphanelerinde

devam etmiş ve bu şekilde en azından soumlz konusu yerlerde ne tuumlr

yayınlara yer verildiği konusunda guumlnuumlmuumlze bilgi aktarılmış olmuştur

Antik Yunan ve Helen kuumlltuumlruumlndeki tapınaklara bağlı kuumltuumlphanelerde

edebiyat felsefe ve hitabetle ilgili metinler arşiv nitelindeki hukuki

youmlnetsel ve ticari belgelerin yanında Kutsal Kitap şehit dosyaları kilise

meclisi belgeleri ve başvuru niteliğinde yapıtlar da bulunmuştur Bu ise

Antik Yunan ve Roma İmparatorluğunun kuumlltuumlrel kimliği yayma

şeklindeki amacının youmln değiştirerek Hıristiyanlığı yayma amacına

youmlneldiği anlamına gelir (Mc Garry 1975 123-124)

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu kuumltuumlphanelere bakıldığında ise Kutsal

Kitap ccedilevirilerinin bu tuumlr kuumltuumlphanelerin accedilılmasıyla birlikte başladığı

soumlylenebilir Kutsal Kitap ilk ccedilevirileri Yunan-Roma kuumlltuumlruumlnuumln egemen

olduğu doumlnem İOuml 200 ve İS 700 yılları arasında yapılmıştır Bu

doumlnemde oumlnce buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İbranice yazılmış Eski Ahitrsquoin İOuml 2

yuumlzyılda Septuaginta adı verilen Yunanca ccedilevirisi yapılmıştır Yeni

Ahitrsquoin (Septuaginta) ccedilevirisiyle birlikte Kutsal Kitap ccedilevirilerinde ne

tuumlr bir yol izlenmesi gerektiği bir başka deyişle de genelde soumlzcuumlk

57

duumlzeyinde kalan ccedileviri ilkeleriyle ilgili ya da ccedileviri ldquokanonurdquo10

konusunda tartışmalar guumlndeme gelmeye başlamıştır (Nida 1998 21-

23) Oumlte yandan İS 50 ve İS 100 yılları arasında Yeni Ahitrsquode Yunanca

olarak yeniden yazılmıştır Başka bir deyişle Eski Ahitrsquoin transliteral

ccedilevirisinin okuyucuya dini yayma amacını tam anlamıyla yerine

getirmediğinden Yeni Ahitrsquote Eski Ahitte bulunan 39 kitabın 27rsquosi

yeniden Yunanca olarak yazılması gereği doğmuştur Oumlte yandan Kutsal

Kitabın Latincersquoye ccedilevirisi İS 4 yuumlzyılda St Jeremo (Hieronimus)

tarafından yapılmıştır Ne var ki St Jerome Vulgata adı verilen bu

Kutsal Kitap ccedilevirisini kendinden oumlncekilerden farklı olarak Eski Ahitle

Yeni Ahiti karşılaştırarak ve anlama oumlncelik vererek yaptığını oumlne

suumlrmuumlştuumlr Burada akla oumlzellikle Vulgatarsquodan oumlnceki ccedilevirilerin kimler

tarafından ve oumlzellikle kutsal kitap ccedilevirilerinde neyin oumllccediluumlt alındığı

sorusu gelir

Ccedilevirilerden oumlzellikle yukarıda soumlzuuml geccedilen Yeni Ahitrsquoin

(Septuaginta) ccedilevirisi yazıcı-aktarıcılar tarafından yapılmıştır Bu ccedile-

virirsquode neyin oumllccediluumlt alındığı ise Aristeasrsquoın konuyla ilgili olarak yazdığı

mektubunda ortaya ccedilıkar

ldquoCcedileviri guumlzel diyanetli ve tam doğru olarak yapılmış bu yuumlzden de-

ğiştirilmemesi olduğu gibi kalması gerekiyorBoumlylece doğruyu yaptılar

ccediluumlnkuuml yazı tuumlm zamanlar iccedilin değişmeden kalmalıydırdquo şeklindeki soumlzleri

hem bu ccedilevirinin yukarıda da değinildiği gibi ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

yapıldığını hem de yazılı kuumlltuumlruumln tam anlamıyla oumlzuumlmsenmeyerek

insanın duumlşuumlnce suumlreccedillerinin dışında kutsal dokunulmazlığa sahip sim-

gelerden oluşan bir sistem olarak duumlşuumlnuumllduumlğuumlnuuml goumlsterir Uumlstelik

Aristeasrsquoın yukarıda soumlylediklerinin ardından soumlzlerini ldquotoumlre gereği her-

hangi bir değişiklik yapmaya kalkanın herhangi bir şey ekleyen ya da

yazılı olandan değiştirip ccedilıkaranın lanetlenmesini emrettirdquo (Assmann

2001 106) şeklinde tamamlaması o doumlnemde yazının kutsallığıyla ilgili

duumlşuumlnceleri de yansıtır niteliktedir Bu soumlzler aynı zamanda

aktarıcıların yazılı metinle biccedilimsel accedilıdan soumlzleşmeye girdiğini

goumlstermektedir Uumlstelik Babil doumlneminden başlayarak kolofon adı

10

Burada ldquokanonrdquo ldquokanunrdquo anlamında kullanılmayıp Asmannrsquoın tanımına dayanarak ldquoyazılı aktarım araccedillarında rituumlel bağdaşıklıkrdquo olarak kulla-nılmıştır Bir başka deyişle birbirini ince bir taklitle izleyerek rituumlel bir devamlılık ve buumltuumlnluumlk sağlanma amacı oumln plandadır (Assmann agy 106-107)

58

verilen dip notlarda metne bağlı kalınacağı konusunda yemin edilmesi

aksi takdirde lanetleyici soumlzlerde bulunulması yazıcı-aktarıcıların metne

bağlılık konusundaki titizliklerine işaret eder Ancak burada metne

bağlılığın anlamdan ccedilok şekle bağlılık olduğunun akıldan ccedilı-

karılmaması gerekir Başka bir deyişle bu soumlzleşmede oumlnemli olan

oumlzguumln metnin kopyasını ccedilıkartmaktır Bu soumlzleşme akdinin

sorgulanmasına ise ccedileviri suumlreci ve youmlntemiyle ilgili duumlşuumlncelerini yine

Aristeas gibi arkadaşı Pammechiusrsquoa yazdığı mektupta dile getiren St

Jeremorsquode rastlanır Soumlz konusu mektupta St Jeremorsquonun Kutsal Kitap

ccedilevirileri dışında ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviriden yana olduğunu ccedilekinmeden

dile getirdiği gibi metin tuumlruuml ayrımına da dikkati ccedilekmesi yazılı suumlreccedille-

rin Roma İmparatorluğunda Antik Yunanrsquoa goumlre daha işlerlik

kazandığını goumlsterir (Hieronimus 1992 74)

Sonuccedil olarak Antik Ccedilağ Hıristiyanlık kuumltuumlphanelerinde Kutsal Kitap

ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlz ccedileviri tarihi ve kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından

oumlnemi her ikisinin de ortak araştırma nesnesi yazılı metnin daha geniş

okuyucu kitlesine seslenme olanağını bulmasıdır Bu ise artık yazıyla ya

da metinle iletişim kurma gereksiniminin duyulmaya başladığını

goumlsterir Tarihteki bu suumlrec okuyucunun ccedilevirmenle olduğu kadar

metinle de hesaplaşmasını sağlamıştır

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri

Roma İmparatorluğunun sona ermesiyle birlikte Hıristiyanlık yay-

gınlık kazanmaya başlamış ve kuumlltuumlrel etkinlik kilise ve manastırlarda

suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Bu şekilde imparatorluk doumlnemindeki kuumltuumlphaneler ve

burada suumlrduumlruumllen etkinlikler sona ererek yerini Hıristiyanlık oumlğretisinin

ağır bastığı kilise ya da manastır kuumltuumlphanelerine bırakmıştır Ayrıca bu

doumlnemde tarikatların kurulmasıyla birlikte yeni bir yaşam tarzı da doğ-

muştur Benediktus Von Nursiarsquonın kurduğu Benediktin tarikatına (İS

529) bağlı keşişlerin goumlrevleri arasında kitap ccediloğaltmanın da bulunması

soumlzkonusu keşişlerin sadece dinsel konularda saplanıp kalmadıklarını

duumlnyevi konularla bağlantılarını hiccedil değilse kitap kopya ederek hepten

koparmadıklarını goumlsterir Keşişlik kurumunun bu şekilde ortaya ccedilık-

ması oumlrneğin Doğu Got Kralı nazırı Cassiodorosrsquoun (İS 540)

goumlrevinden ayrılarak Vivarium adlı ccediliftliğinde kuumltuumlphane kurup kendini

guumlndelik yaşamdan ccedilekmesine neden olmuştur (Baysal 1992 42-43)

59

Antik Ccedilağdaki kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel yaşamdaki etkisine karşın yu-

karıda soumlzuuml geccedilen bu uumlccedil tip kuumltuumlphanedeki durağanlığa buumlyuumlk bir olası-

lıkla Kutsal toprakları ele geccedilirmek uumlzere yaklaşık 11 yuumlzyıldan 13

yuumlzyıla dek suumlren Haccedillı Seferleri neden olmuştur Başka bir deyişle bu

soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerin savaşmaktan hoşlanmayanların sığınağı ha-

line geldiği de soumlylenebilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedilbir etkinlikte bu-

lunulmadığı da soumlylenemez Daha da accedilılacak olursa dinsel yazıların

yanı sıra Latince yapıtlar da sadece papiruumls tomarlarına değil kodekslere

de kopya edilip ccediloğaltılmaya başlamıştır Soumlz konusu doumlnemde oumlzguumln

kitap sayısının artmamakla birlikte ccediloğaltılan kitap sayısının oldukccedila

arttığını goumlsterir Kilisenin dinsel konulara odaklanmak amacıyla

gittikccedile artan dinsel baskısının bireysel yaratıcılığı dizginine alarak

başta kitap uumlretimi olmak uumlzere en azından eski değerli metal taşıyan

ciltlerin ve kitaplardaki suumlslemeleri bile kısıtladığı ya da yasakladığı

goumlruumlluumlr Buumltuumln bu olup bitene karşın kopyacılık aracılığıyla kitap

sayısının ccediloğalması geccedilmişin bir tekrarı da olsa bilginin yayılmasına

neden olmuştur

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi

İskenderiyersquonin İOuml 642rsquode oumlnce Romalılar ardından Arap istilasına

uğramasıyla birlikte bilimsel etkinlik Hıristiyan duumlnyasından İslam

duumlnyasına kaymaya başlamıştır İskenderiyersquodeki kaynakların buumlyuumlk bir

boumlluumlmuuml savaş ve istilalar sırasında yok olmuştur İskenderiyersquoden kaccedilan

oumlzellikle tıp ve felsefe ile ilgilenenlerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml de bu

geleneği suumlrduumlrmek uumlzere Antakya ve Harranrsquoa ya da Suriyersquoye

yerleşmiştir (Uumllken 1997 74-85) Bu goumlccediller sırasında sayıları gittikccedile

azalan bilim adamı yanısıra istila ve savaşlardan oumltuumlruuml kaybolmaya yuumlz

tutan bilgi kaynağı yapıtlardan geriye kalan kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi ccedileviri

yoluyla bile olsa geccedilmişteki bilimsel geleneği suumlrduumlrmeye yetmiştir

Oumlzellikle 9 yuumlzyılda Abbasiler doumlneminde Halife El-Memun tarafından

kurulan ve ldquoBilgelik Evirdquo anlamına gelen Beyt-uumll Hikmersquoyle birlikte

hem geccedilmişin nerdeyse yok olmuş mirası bir oumllccediluumlde korunmuş hem de

bilimsel etkinlik yeniden canlanmaya başlamıştır (ldquobeytuumllhikmerdquo 1992

1601)

Bu kurum başta kuumltuumlphane olmak uumlzere hem akademi hem de ccedileviri

buumlrosu olarak hizmet vermiştir Bilgi uumlretimi suumlreci Batırsquoda olduğu gibi

ccedileviriyle başlamış ardından oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmiştir İşte bu

60

nedenle Beyt-uumll Hikmersquode 65 ccedilevirmen goumlrevli olup bunların

ccediloğunluğu sayılacak 47rsquosi ya vaktiyle Bizans Ortodoks kilisesinden İS

5 yuumlzyılda kovularak Anadolursquoya sığınan Suumlryaniler tarafından

Yunancarsquodan Suumlryanicersquoye ccedilevrilmiş metinleri ya da sonradan edinilen

Yunanca metinleri Arapccedilarsquoya ccedileviren Suumlryani koumlkenli ccedilevirmenlerden ya

da yukarıda soumlzuuml edilen şekilde İskenderiyersquoden etrafa dağılmış Yunan

ye da İbrani koumlkenli bilim adamı ccedilevirmenlerden oluşmaktadır Oumlte

yandan ccedilevrilen yapıtların buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İslam anlayışına ters

duumlşmeyecek nitelikte Aristotelesrsquoin başlattığı ahlak felsefesi tıp ya da

goumlkbilim uumlzerinedir (Baker 1998 320) Bu yapıtların oumlzellikle seccedililmesi

ise İslam felsefesinin guumlndelik yaşamı dinin bir parccedilası olarak

goumlrmesinden kaynaklanabileceği gibi bu durumun yazının

iccedilselleşmesiyle de ilintili olduğu oumlne suumlruumllmektedir Nitekim Havelock

Yunanca alfabeye sesli harflerin katılması soyut duumlşuumlncenin simgeye

doumlnuumlştuumlruumllerek bellekteki ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin gelişmesine katkıda

bulunduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr

Ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin bu şekilde gelişmesi ise somut ve soyut

duumlnyanın birbirinden yalıtlanmasına neden olmuştur Platonrsquoun idearsquo

larla ilgili felsefesi ve Devlet adlı yapıtında ozanları dışlaması soyut ve

somut kavramlarının birbirinden ayrıldığını goumlstermektedir Bu

Havelockrsquoa goumlre alfabeden kaynaklanmıştır Oumlte yandan burada akla

Arap alfabesinin uumlnsuumlz ve yarı uumlnluuml harflerden oluşmasının soyut

duumlşuumlnce ve buna dayalı olarak yazılı kuumlltuumlruuml sınırlayıcı bir unsur mu

olduğu sorusu gelir Bir başka deyişle Havelockrsquoa goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde

yazı guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil olmaktan oumlteye gide-

memektedir (aktaran Ong 1995 42) Bununla birlikte bir dilin

alfabesinde uumlnluuml harflerin bulunmaması kuşkusuz bu dilde konuşan ya

da yazan kişilerin sezgi guumlcuumlnuumln alfabesinde sesli harf bulunanlara goumlre

daha gelişmiş olmasını gerektirir Sezgi guumlcuuml ise soyut duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine bağlıdır Oumlzellikle ccedileviri accedilısından kestirime

dayalı sezgi guumlcuumlnuumln oumlnemi ve ciddi anlamda ilk ccedileviri etkinliğinin

Beyt-uumll-hikmersquode başladığı goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Havelockrsquoun11

alfabeye dayalı geliştirdiği duumlşuumlncelerin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi

gerekir Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzde bilgisayarın ccediloumlzuumlmleyici soyut yeteneğe

11

Ongrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml bu Havelockrsquoun ldquoPreface to Platonrdquo (1963) ve ldquoOrigins of Western Philosophyrdquo (1976)rsquodan alıntı yapılarak oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

61

sahip kimseler tarafından kullanabileceği savından yola ccedilıkılacak

olursa o zaman ccediloğu uumlnluuml harften yoksun uumllkelerde bilgisayarın bu

denli yaygın kullanımının soumlzkonusu olamaz Uumlstelik bu doumlnemde

Batırsquodaki soumlnuumlk kuumlltuumlrel yaşama goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan yoğun

ccedileviri etkinliği her kuumlltuumlruumln kendine oumlzguuml geliştirdiği bir yazılı kuumlltuumlr

anlayışının varlığını kanıtlar

Kuşkusuz Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan bu ccedileviri etkinliğinin genelde

oumlteki kuumlltuumlrlerdeki yazılı geleneğe en buumlyuumlk etkisi Batırsquodaki yapay bir

bilim dili olan Latincersquoye karşılık Beyt-uumll Hikmersquode ccedilevirilerin yaşayan

bir dil Arapccedila ya da Farsccedilarsquoya yapılmış olmasıdır Bu ise bir yandan

bilginin tabana yayılmasını sağlarken oumlte yandan da ortak bir dilde

birleşen ldquoulusrdquo kavramının ortaya ccedilıkmasına neden olur Bu accedilıdan

bakıldığında Arap yazılı geleneğinin guumlndelik yaşamdan yola ccedilıkması

en azından İslam dinini paylaşanlar arasında kuumlltuumlrel birliği sağlamaya

yaramıştır

Buraya kadar Arapccedilarsquonın bilim dili olarak İslam ve Batı yazılı kuumlltuuml-

ruumlne etkisi uumlzerinde durulmuştur Oysa Farsccedilarsquonın da Doğu kuumlltuumlruumlne et-

kisi yadsınamaz Farsccedilarsquonın suumlsluuml ve muumlzikalitesi yuumlksek bir dil olarak

yazınsal alanda Arapccedilarsquoya tercih edilmiştir Bu dil İslam duumlnyasının

Hint kuumlltuumlruuml felsefesi ve tıbbıyla da tanışmasına aracılık etmiştir Oumlyle

ki Sanskritccedile Tıprsquola ilgili metinler Farsccedila yoluyla bu kuumlltuumlre girmiş

ardından bilim dili olan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir Bu arada Arapccedilarsquonın

Farsccedilarsquonın suumlsluuml dilinden etkilendiği bile oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

Sonuccedil olarak Batırsquoda başlayan ccedileviri hareketi Bey-uumll Hikme ile

birlikte Doğursquoya kaymış ve ccedileviri etkinliği iccedilinde bulunduğu topluma

goumlre yeni bir kimlikle karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki Doğu ve Batırsquodaki

ccedileviri etkinliği birbirinden yalıtlanmış olarak duumlşuumlnuumllemez Bu iki

gelenek yukarıda da belirtildiği gibi gerccedilekte ccedileviriler aracılığıyla birbi-

rini tamamlar ve birlikte evrensel kuumlltuumlruuml paylaşma ccedilabası iccedilerisine girer

Bu suumlreccedil ise ancak tarihteki ccedileviri yayınların izlenmesiyle goumlzler oumlnuumlne

serilebilir

152 Toledo Okulu

5 yuumlzyıldan 10 yuumlzyıla kadar suumlren ve kimi zaman da ldquoKaranlık

Ccedilağrdquo adı verilen doumlnemde Yunanca ve Arapccedila metinlerin Latincersquoye

ccedilevirilerinin yanı sıra yorumlarının yapılması kesintiye uğramış ve eski

62

kuumlltuumlrel geleneğin dinginliği suumlrduumlruumllememiştir Bununla birlikte

manastırlardaki disiplinli yaşam tarzı sistemli duumlşuumlnmeye ve bilgiyi

ldquosistemleştirmeyerdquo olanak sağlamıştır Ne var ki bu doumlnemde okul ve

uumlniversite kavramları ortaya ccedilıkarak ldquoSkolastikrdquo adı verilen ccedilağa girilmiş

ve bir kesim papaz rahip ya da keşişin bilim adamı kimliğine

buumlruumlnerek bilginin manastır ya da dini ortamlardan taşınıp dışarı

accedilılmasına fırsat verilmiştir (Burke 2001 21) Kiliselerdeki sistemli

yaşam biccedilimi bilginin sistemli kılınmasına bundan boumlyle de bilimin ve

İtalya Fransa ve İngilterersquodeki uumlniversitelerin Doğuşuna neden

olmuştur Bu ise 12 yuumlzyıldan başlayarak Antik Yunan-Roma kuumlltuuml-

ruumlnuumln yeniden guumlndeme gelmesine neden olmuştur Başlangıccedilta Arapccedila

ve İbranice metinlerden Aristoteles ve Platonrsquoun dediklerinden yola

ccedilıkarak yapılan yorumlarının(şerhlerin)oumlnce Kastilya halk diline

ardından yazılı dil Latinersquoye ccedilevrilmesi duumlnyaya kapılarını kapatan

Avrupa Ortaccedilağ uygarlığının ccedileviriler aracılığıyla soyut yazılı duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine fırsat verilmiştir (Adorna 1991 436-437)

12 yuumlzyılda kağıdın Avruparsquoda uumlretilmeye başlaması soumlzluuml kuumlltuumlrden

yazılı kuumlltuumlre geccedilişin en buumlyuumlk kanıtı olamakla birlikte başlangıccedilta

uumlretilen metinlerin soumlzluuml dil biccedileminde yazıldığı metinler goumlruumllmuumlştuumlr

Bu şekilde Hıristiyanlık ve felsefe arasındaki ilişkiler de sorgulanmaya

başlamıştır Oumlrneğin Akinalı Thomasrsquoda bu şekilde yetişmiş Domenikan

tarikatı uumlyesi bir kimse olarak Platonnrsquodan ccedilok Hıristiyanlıkla

uzlaştığını duumlşuumlnduumlğuuml Aristotelesrsquoın duumlşuumlncelerinden yeni bir felsefe oumlne

suumlrmuumlştuumlr Summa Theologiae adlı yapıtını kendi eliyle soru-cevap

başka bir deyişle karşı savlardan yola ccedilıkarak soumlyleşi şeklinde yazması

bu doumlnemde hala Antik Yunanrsquodaki hitabet sanatı izlerinin huumlkuumlm

suumlrduumlğuumlnuuml ve Orta Ccedilağ kuumlltuumlruumlnuumln temellerinin ldquooumlzguumlnrdquo yapıtlar

uumlzerine değil ldquoccedilevirirdquo yapıtlar uumlzerine kurulduğunu goumlsterir (Ong 1995

115-116)

Ccedileviri etkinliğin en guumlzel oumlrneğine ise Toledo Okulunda rastlanır

Toledo okulunun Batırsquodaki ccedileviri etkinliğini canlandırması ve ona

kaynak teşkil etmesi accedilısından oumlnemi vardır 12 ve 13 yuumlzyılda

kendinden oumlnceki Beyt-uumll Hikmersquoden oumlrnek alarak kurulan Toledo

Ccedileviri Okulu Batırsquoda Roumlnesansrsquoın ilk temellerini atan bir ccedileviri

merkezidir 9 ve 11 yuumlzyılları arasında etkinliğini suumlrduumlren ve 11

yuumlzyıldan başlayarak duraklama doumlnemine giren Beyt-uumll Hikmersquonin

Arap duumlnyasındaki oumlnemini yitirmesinin başlıca nedeni Uumllkenrsquoe goumlre

Eski Yunan Huumlmanizmasına yabancı kalarak kuumlltuumlrel alanda oumlzellikle

63

sanat edebiyat tiyatro gibi sanatı ilgilendiren konularda Eski Yunanrsquoı

kendine oumlrnek alıpkendine oumlzguuml kuumlltuumlrel bir kimlik oluşturamamasından

kaynaklanır (Uumllken 1997 205-212)

Toledo Okulunun bilimsel ve felsefi bilginin Orta Avruparsquoya yayıl-

masında buumlyuumlk katkısı olmuştur Oumlzellikle Eski Yunan ve Arap duumlnya-

sındaki tıp matematik astronomi gibi konularla İbni Ruumlşt ve İbni

Sinarsquonın Aristoteles ile ilgili şerhleri yeni kurulan uumlniversitelerde Sko-

lastik duumlşuumlncenin yerleşmesine neden olmuştur Bu okulun etkinliği 12

ve 13 yuumlzyıl olmak uumlzere dilsel olarak iki doumlneme ayrılabilir 12 yuumlzyıl

Arapccedilarsquodan Latincersquoye ccedilevirilerin yapıldığı bir doumlnemdir Ccedileviribilim

accedilısından bu doumlnemin ilginccedilliği yaşayan bir dil Arapccedilarsquodan oumlluuml ya da

yapay olarak yaratılmış bir dil Latincersquoye ccedilevirilerin yapılmasıdır Bu

yuumlzyılda ccedilevirmenler yapıtlarını kilise namına yapmakta olup başlıca

hedefleri Yunan ve Arap duumlnyasından kalan kuumlltuumlr mirasını aktarmaktır

Batı duumlnyası bu şekilde bir yandan tıp alanında Hippocratesrsquoi ve Galenrsquoi

tanırken evrenin duumlzeniyle ilgili Ptolemersquonin yapıtlarına ulaşmış oumlte

yandan da Arap duumlnyasından aritmetik cebir gibi konuların yanı sıra

tıp alanındaki yeni bilgilere de ulaşmışlardır Bu ilk evre iccedilin ccedilevirilerin

sadece kiliseye bağlı bilim adamları din adamları arasında Arapccedilarsquodan

Latincersquoye bilgi alışverişine yaradığı soumlylenebilir Oumlyle ki Hıristiyanlığı

kabul etmeyen ya da oumlrneğin Musevi dininden doumlnmeyen ccedilevirmenlere

bu doumlnemde sadece Arapccedila metinleri soumlzluuml olarak halk diline ccedilevirmede

aracı roluuml verilmiştir Buradan şoumlyle bir uumlccedilgen ortaya ccedilıkmaktadır verici

kaynak kuumlltuumlr Arap kuumlltuumlruumlnuumln egemen olduğu Arap İspanya oumlte yan-

dan alıcı kuumlltuumlr yerli halk İspanyol kuumlltuumlruuml ve uumlccediluumlncuuml olarak yazılı

kuumlltuumlruumln yarattığı Latin kuumlltuumlruumlduumlr Uumlstelik soumlzkonusu doumlnemde Toledo

kuumltuumlphanesinde 300000 bin Arapccedila yazma bulunduğu duumlşuumlnuumllecek

olursa verici kuumlltuumlre goumlre alıcı kuumlltuumlruumln ne denli zayıf duumlştuumlğuuml

anlaşılır(Salama-Carr 1995 116)12

Bu yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim yerli dile ccedileviri sadece Latincersquoye

bilgiyi aktarmak olduğundan bu ilk aşamada bilginin alıcı yerli kuumlltuumlre

ulaşması soumlz konusu değildir Oumlte yandan Bağdat okulundaki ccedilevirilerin

ccediloğunun Suumlryani ya da Musevi koumlkenli ccedilevirmenler tarafından başta

12

Aynı doumlnemde İspanyarsquonın yeniden işgali sırasında bilim merkezlerinin tarikatlar olduğu doumlnemde oumlnde gelen ve ismini Fransarsquodaki bir şehirden alan Tarikatlardan Clunyrsquode ise sadece birkaccedil yuumlz kitap bulunmaktadır

64

Yunancarsquodan Suumlryanice ve İbranice olarak kendi dillerine ardından da

Arapccedilarsquoya ccedilevirildiği anımsanacak olursa ccedilevirilerin ikincil hatta

uumlccediluumlncuumll kaynaklardan yapıldığı anlaşılır Ancak bu aşamada oumlnemli

olan bilginin aktarılıp oumlzuumlmsenmesidir Bundan boumlyle ccedilevirmenlerin

Roumlnensansrsquoın mimarı sıfatını kazanabilmeleri ancak bu ccedilevirilerin

kiliseden ccedilıkarak halka yayılmasıyla muumlmkuumlnduumlr Bu aşamaya ise ancak

13 yuumlzyılda bilginin ccedileviri yoluyla işlenerek yaratıcılığın guumlndeme

gelmesiyle ulaşılabilecektir

13 yuumlzyılda ccedileviriye yaratıcılık oumlğesinin girmesi sadece ccedilevirmenin

bireysel tercihi değildir Oumlnceden kiliseye bağlı etkinliğin bu kez de ikti-

darın ya da bir haminin eline geccedilmesi ccedilevirmenleri soumlz konusu kimsele-

rin istekleri doğrultusunda ccedileviri yapmaya zorlamıştır Ne var ki bu zor-

lama oumlzellikle eskiden kutsal kitap ccedilevirilerinden kalma alışkanlıkla

ldquoanlama goumlrerdquo ccedileviri yapmaktan sakınan ccedilevirmenlerin eline yasal bir

koz kazandırmıştır Oumlzellikle İspanyanın bu doumlnemde başında bulunan

X Alfonsorsquonun bilginin aktarılıp yayılması ve halka inmesi amacıyla

ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnem ccedilevirmenleri bir uumlst konuma ccedilıkardığı

gibi ccedileviri dilinin giderek İspanyolcarsquoya doumlnuumlşmesini ve ccedileviri metni

dilinin herkesin anlayabileceği şekilde yazılmasına neden olmuştur

Bunun ise halk dilinin yazılı dile doumlnuumlşuumlmuumlnde ve terminolojinin

gelişmesinde buumlyuumlk katkısı olmuştur (Salama-Carr 1995 115-120)

Alfonsorsquonun ccedilevirmene oumlzguumlrluumlk kazandıran gibi goumlruumlnen bu kararı

bir oumlnceki doumlnemde olduğu gibi ccedilevirmene Arapccedila kelimeye boğulan

dolaylı anlatım tarzından oumltuumlruuml bir takım boumlluumlmleri (tarihi veya coğrafi

olarak ilgisiz goumlruumllen ya da kuumlltuumlrel kavram farklılığından

kaynaklananlar dışında) ccedilıkartma ya da eksiltme hakkını vermemiştir

Aksine 12yuumlzyılda aynı okulda Yunanca oumlğrenilmeye ve ana

kaynakların izi aranıp bulunulmaya ccedilalışılması bir yuumlzyıl sonra ana

kaynaklarla Arapccedila kaynakları karşılaştırma olanağı vermiştir Bu ise

sanılanın aksine eksiksiz olarak Yunanca ana kaynakla boy oumllccediluumlşecek

duumlzeyde Latince ya da İspanyolca bir ccedileviri metinlerin yaratılmasına

neden olmuştur Bu durumda 12yuumlzyılda olduğu gibi eksiltme ya da ccedilı-

kartmadan ccedilok karşılığı yeni terimler yaratma ve bunları tanımlama

gereğini ortaya ccedilıkmıştır Bundan boumlyle 13 yuumlzyılda ccedilevirmene

kısıtlama iktidarrsquodan veya hamiden olduğu kadar yapay ve oumlluuml bir dil

olması yuumlzuumlnden aritmetiksel kurallarla sınırlı yazılı dil Latince ve soumlzluuml

dil İspanyolcarsquonın ccedilatışmasından gelmiştir Genellikle bilim adamı

kimliği taşıyan bu ccedilevirmenlerin ccedilevirileri haminin gereksinim ya da

65

isteklerine goumlre yeniden duumlzenlenip okuyucuya ulaşmıştır Bu yeniden

yaratılmış metindeki bilgi ise ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

gelmekten ccedilok yoruma dayalı bilgi halini almıştır Bu da bilginin

kaynağını sorgulama gereksinimini Doğurmuş ve 13 yuumlzyıldan

başlayarak bilim adamlarının oumlrneğin Aristoteles başta olmak uumlzere

dayandığı kaynağa goumlndermede bulunmak bilimsel bir ilke olarak

yerleşmiştir (Eco 1985 498-499)

Bu boumlluumlmden sonra 13 yuumlzyılın sonunda kurulup yeni bir ccedilağa

damgasını vuran Osmanlı İmparatorluğunu ccedileviri etkinlikleri

kuumltuumlphaneleri ve bilgi uumlretimi accedilısından irdelemek hem geccedilmişi

anlamak hem de Tuumlrkiye Cumhuriyetinde buguumlnuuml anlamak accedilısından

anlamlı olacaktır

66

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANELER (1299-1836)

21Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel

Bakış

Osmanlırsquoda bilgi uumlretim geleneğinin anlaşılması toplumsal alt yapı

ve onun oluşturduğu kurumların ya da soumlz konusu kurumlardaki etkin-

liklerin anlaşılmasını gerektirir Başka bir deyişle yaklaşık altı yuumlzyıl

suumlren imparatorlukta bilginin geccediltiği suumlreccedil ve evrelerin en buumlyuumlk kanıtı

olarak kuumltuumlphane ve ccedileviriler toplumsal yapının ve kuumlltuumlrel anlayışın

uumlruumlnleridir Bundan boumlyle konuya doğrudan kuumltuumlphane ve ccedileviri

etkinliğinden başlamak yerine bu her iki etkinliğin alt yapısını oluşturan

toplumsal ve siyasal yapıyı oumlncelikle incelemek gerekir Uumlstelik askeri

uumlstuumlnluumlğuuml sayesinde sınırlarını her geccedilen guumln genişleten bir imparator-

lukta artan milletlerin sayısı da goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu imparator-

luğun bu kadar uzun suumlre varlığını suumlrduumlrebilmesi toplumsal ve siyasal

birliği nasıl sağladığı sorusunu guumlndeme getirir Kısacası hem ccedilok

milletli hem de askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran bir imparatorlukta top-

lumsal ve kuumlltuumlrel birliğin nasıl sağlandığı sorusuna yanıt bir oumllccediluumlde

bilginin hangi etkiler altında kalarak uumlretildiği sorusuna da yanıt verir

Osmanlı imparatorluğunu ccediloğunluğu Muumlsluumlman Rum-Ortodoks

Ermeni ve Yahudilerden oluşan ccedilok milletli bir imparatorluk olması iki

soruyu guumlndeme getirir (Tekeli amp İlkin 1999 4) Bunlardan birincisi soumlz

konusu doumlnemde ccedilok milletlilik kavramının irdelenmesi ikincisi ise İm-

paratorluğun kuumlltuumlrler arası kaynaşmayı nasıl sağladığı sorusudur Bu iki

soru ccedilağdaş accedilıdan ilk bakışta temelde uzlaşma iccedilerisinde birbiriyle kay-

naşmış ccedilok milletliliğin bilgiye bakışı accedilısındaki ve bilginin akışındaki

67

ccedilok boyutluluğu ve zenginliği goumlstermekle birlikte imparatorluğun bunu

ne oumllccediluumlde başarıp başaramadığı başta ccedilok milletli bir imparatorluk

olarak iccedilindeki kuumlltuumlrel alışverişi en azından anlamak accedilısından hangi

dillerden ccedileviri yapıldığından doumlnemin bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerinin

hangi eğitim kurumlarından ne gibi bir eğitimden geccedilerek

yetiştiklerinden bu eğitim kurumlarının hangi oumlzelliklere sahip

kuumltuumlphanelerden ve ne tuumlr kaynaklardan beslendiklerinden anlaşılır

Oumlzetle bu boumlluumlmde hem bilginin kaynağı eğitim kurumları ve onun

beslendiği kaynakların hem de duumlnyaya bakışının işareti olarak

ccedilevirilerin bulunduğu kuumltuumlphanelerdeki amaccedil işleyiş konusunda bilgiler

verilerek bilgi uumlretim suumlreci ccediloumlzuumlmlenmeye ccedilalışılacaktır

Osmanlılar doumlnemindeki ldquoccedilok milletlilikrdquo kavramı guumlnuumlmuumlzde oldu-

ğundan farklı bir kavrama işaret etmektedir Guumlnuumlmuumlzde ccedilok milletli de-

nildiğinde akla etnik koumlkene dayalı farklılık gelmekle birlikte soumlz ko-

nusu doumlnemde bu daha ccedilok dinsel farklılığa dayalı ayrılık anlamına gel-

mektedir Bu durumda Osmanlıların Hıristiyan koumlkenli milletleri Muumls-

luumlmanlarla kaynaştırması duumlşuumlnuumllemediğinden ccediloumlzuumlm olarak her toplu-

ma kendi iccedilinde oumlrguumltlenme hakkını vermiştir Ne var ki Osmanlının

merkeziyetccedili devlet anlayışıyla ldquoccedilevrerdquo konumunda bulunan Hıristiyan

topluluğa verilen bu oumlzguumlrluumlk birbiriyle ccedilelişmiştir Bu konuyla ilgili ola-

rak Ahmed İnselrsquoin ldquoccedilevrenin olası oumlzguumlrluumlğuuml karşısında merkezin

durup dinlenmeden verdiği muumlcadelerdquo şeklindeki yorumu Osmanlının

iccedilinde bulunduğu durumu accedilık bir şekilde yorumlamaktadır (İnsel

199686) Temelde ldquoşeriata dayalırdquo devlet anlayışını ise toplumu askeri

sınıf ve reaye olmak uumlzere ikiye ayırarak sağlamaya ccedilalışmıştır Bu şe-

kilde youmlnetici sınıf askeri sınıfa işaret ederken ldquoreayersquoderdquo dini ayrım

goumlzetilmeksizin her tuumlrluuml halk tabakasına işaret etmiştir Reaye vergi

oumldeyen kesim olarak imparatorluğun mali kaynaklarını sağlamıştır

Muumlsluumlman ve Hıristiyan olmak uumlzere her iki kesim de vergi oumldeyenler

sınıfına sokularak aralarında bir farklılık ya da ayrıcalık goumlzetilmemeye

ccedilalışılmış bununla birlikte Tanzimat doumlnemi 1839rsquoa kadar askerlik ve

devlet işlerine alınmamalarının yanı sıra askere alınmayan erkek

Zımmirsquolerden (Muumlsluumlman olmayan) askerlik vergisi olarak ldquocizyerdquo ve

toprak vergisi olarak ldquoharaccedilrdquo haraccedil adı altında ayrıca vergi toplanmıştır

(ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo1992 8945-8947)

Yukarıda anlatılanların dışında Hıristiyan kesim dil din ve kendi

oumlzel hukuki işlemlerinde oumlzguumlr bırakılmış ve genellikle de bu oumlzguumlrluumlk-

leri iccedilinde bulundukları dini cemaatler tarafından oumlrguumltlenerek İmpara-

68

torluk iccedilinde varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Bu dinsel farklılığa karşın bir-

liktelik 17 yuumlzyılın sonlarından başlayarak ulusal kimliklerin gelişme-

siyle birlikte toplumsal yapı ve toplumsal ccedilıkarların Batırsquoda ekonomik

uumlstuumlnluumlğe dayalı bir anlayışı ortaya ccedilıkartana dek bir sorun yaratmamış

ne var ki 18 yuumlzyılda Osmanlı İmparatorluğunun askeri uumlstuumlnluumlğuuml eko-

nomik sorunları ccediloumlzmeye yetmeyince sorunlar ve farklılıklar goumlze ccedilarp-

maya başlamıştır

Bu kısaca değinilen toplumsal yapı goumlz oumlnuumlne alındığında

Osmanlıların yuumlkselme ve genişleme doumlnemi olarak goumlruumllen 1453-1566

yılları arasında oluşturduğu toplumsal yapıyla aynı zamanda

imparatorluğun amaccedilları ve bu amaca bağlı ortaya ccedilıkan bilgi uumlretim

sistemleri arasında doğrudan bir bağ olduğu goumlruumlluumlr Başka bir deyişle

İmparatorluğun Hıristiyan kesime kendini kabul ettirmek gibi bir kaygı

taşımaktan ccedilok İslam duumlnyasının oumlnderliğine soyunmak gibi bir kaygısı

bulunmaktadır Kuşkusuz bunun altında İslamiyetrsquoin oumlbuumlr dinlerin

varlığını kabul etmesi yatmakla birlikte İslam duumlnyasının 9-12 yuumlzyıllar

arasında Hıristiyan duumlnyasına karşı uumlstuumlnluumlğuuml duumlşuumlncesi de yatmaktadır

Başka bir deyişle Osmanlılar kendilerine rakip olarak Batırsquoyı değil Arap

duumlnyasını rakip goumlrmuumlş olabilirler

Osmanlı İmparatorluğunun yukarıda değindiğim şekilde İslam duumln-

yasında oumlnderliğinin kabul ettirmek şeklindeki amacı ister istemez top-

lumsal yapıyı oluşturmadaki tutumunu da belirlemiştir Hıristiyan mil-

letleri bir yandan kendi iccedilinde oumlzguumlr bırakırken oumlte yandan vergi topla-

ması onun yasal olarak varlığının Hıristiyan topluluklar tarafından kabul

edildiğinin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Ne var ki asıl amacın İs-

lam duumlnyasında yasal varlığının kabuluuml olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu-

nun iccedilin İmparatorluğun kurduğu şeriata dayalı duumlzende yasal kimliğinin

halife tarafından kabuluuml oumlnem taşır Oumlrneğin İmparatorluğun Doğu ve

oumlzellikle Batırsquoda genişlemesiyle birlikte IBeyazıdrsquoın (1385-1402)

Moğolların istilasından kaccedilarak Memluumlk Sultanına sığınan halifeden

Rumeli Sultanı unvanını istemesi halifeliğin yasal kimliğin ta-

nınmasında ne denli belirleyici roluuml olduğunu goumlsterir1 Kuşkusuz bu

1 Bu youmlnetici sınıfı olarak yetişen kadro toplumsal yaşamda hiyerarşi

olarak başta padişah olmak uumlzere goumlccedilebe asker geleneğinden kalma tarım yanısıra asker yetiştirmekle yuumlkuumlmluuml tımar sahipleri profesyonel memur olarak kapıkulları ve din bilim ve yargı alanında ccedilalışan ulema olmak uumlzere uumlccedil sınıfa ayrılmaktadır (İnsel 1996 78-79)

69

toplumsal ve siyasal arka plan İmparatorluğun işleyişini sağlayacak ve

onun saygın konumunu koruyacak kadronun yetiştirilip eğitilmesinde ve

ona uygun bilginin uumlretilmesinde etkili olacaktır

Oumlzetlenecek olursa askeri nitelikleri uumlstuumln bir imparatorlukta toplum

askeri ve reaye olarak ikiye ayrılmış buna bağlı olarak da youmlnetici

kadro askeri sınıfa dayalı olarak şekillendirilmeye ccedilalışılmıştır Seyfiye

ilmiye ve kalemiye olmak uumlzere uumlccedile ayrılan youmlnetici kadronun eğitim

şekilleri de birbirinden amaca uygun olarak ayrılmak zorunda kalmıştır

Daha da accedilılacak olursa imparatorluğun varlığını koruma ve suumlrduumlrmede

kul olarak yetişeceklerle yargı goumlrevinde bulunacakların eğitimi

birbirinden farklıdır Bundan boumlyle veziriazam yeniccedileri ağaları eyalet

valileri ve sancak beyleri vb şeklindeki askeri youmlneticilerin yetiştiği

saray okulu Enderun oumlte yandan yine imparatorluğun denetiminde

olmakla birlikte askeri baskıdan uzak yetiştirilerek adaletin işlemesini

sağlayacak kadı kazasker ve şeyhuumllislamın yetişeceği medreseler o

doumlnemin bilgi uumlretim merkezi olarak değerlendirilebilir Kalemiye ise

hem seyfiye hem medrese hem de usta ccedilırak ilişki sonucu yetişecek

elemanlardan oluşmaktadır Bu sıralama aynı zamanda gelecekte

youmlnetim kadrosunda yer alacak Osmanlıdaki hiyerarşik duumlzenin de bir

aynasıdır2

Buna goumlre youmlnetici sınıfa girecekler enderun ve medrese olmak

uumlzere iki yuumlksek oumlğretim kurumuna devam etmek zorundandırlar Youmlne-

tici kadroya gireceklerden uumlst mevkilerde yer alacaklar ya 1380rsquode baş-

layan ldquodevşirmerdquo yoluyla ya da babadan oğulla geccedilme yoluyla oumlnce

acemi oğlanlar kışlasına gitmiş ardından başarılı olanlar ise Enderunrsquoa

devam etmişlerdir Bu okula devam edenlerin oumlzellikle Balkanlardan

Hıristiyan ailelerden alınarak Anadolursquoya goumlnderilip Muumlsluumlman

kimliğine uygun olarak yetiştirilen ardından Sultanın kulu olmak uumlzere

Enderunrsquoa goumlnderilen devşirme sistemiyle gelen oumlğrenciler olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa buradan ccedilıkanların ne gibi bir kimlikle mezun

oldukları merak konusu olabilir Sanırım bu konuyla ilgili olarak Niyazi

Berkesrsquoin Osmanlılardaki youmlnetici kadroyla ilgili ironik olarak dile ge-

2 Osmanlılar Halifelik unvanının Yavuz Sultan Selimrsquoin (1512-1520)

Memluumlkleri 1516- 1517 yıllarında yenilgiye uğratması sonucu Mısırrsquoa sığınan son Abbasi halifesi Muumltevekkilrsquoden almışlardır Bununla birlikte İmparatorluğun askeri başarısının duumlşuumlşuumlne dek (1774 yıllında IAbduumllhamitrsquoin tahta ccedilıkışına dek) bu unvan bir uumlstuumlnluumlk aracı ol-maktan ccedilok sembolik bir unvan olarak kullanılmıştır

70

tirdiği duumlşuumlnceleri gerccedilekte Osmanlıların kendi amaccedillarına uygun olarak

devşirme sistemini ne denli başarılı uyguladığını ve bu kadronun her şey

bir yana gerccedilek anlamda ldquopadişahın kulurdquo olarak yetiştiklerini kanıtlar

niteliktedir

ldquoOsmanlı padişahlarının youmlnetme sanatında goumlsterdikleri en buumlyuumlk

başarı belki de sınıfsal bağımlılığı geleneği vatanı ulusu ve hatta bir

anlamda dini olamayan ccedilok oumlzel bir insan tuumlruumlnuuml yaratmaları ve devletin

youmlnetimini bu makinalara emanet etmeleriydirdquo(İnsel 1996 79)3

İlmiyersquonin Muumlsluumlman her kesim insana accedilık olması buna karşılık

eğitim suumlresinin oumltekilere oranla en uzun suumlrmesi gerccedilekte İmparatorlu-

ğun askeri baskıdan uzak adalete4 dayalı yargının işlediği bir sistem is-

tediğini goumlsterir Ne var ki din ve yargının iccedilice aynı eğitimden geccedilmesi

ve yargının başına Şeyhuumllislamrsquoın geccedilmesi askeri baskının yerini dini

baskıya bırakmasına neden olmuş ve bir suumlre sonra medreselerde ldquoakli

ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo ldquoakli ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo

bırakmıştır Gerccedili Şeyhuumllislamlık muumlessesinin kurulmasının temelinde

Arap kuumlltuumlruumlnde yaygın olan kimi zaman duumlzeni koruyucu kimi zaman

onu tehdit edici rol oynayan tekke ve tarikatların etkisinden impa-

ratorluğu koruma amacı bulunmaktadır Daha da accedilılacak olursa II

Muratrsquoın (1421-1451) şeyhuumllislamlık muumlessesini Osmanlı

İmparatorluğunun kuruluş aşamasında oluşturmak istemesinin başlıca

nedeni Anadolursquoya sıccedilrayan tekke ve tarikatlara karşı İmparatorluğun

yasal kimliğini hatırlatmak ve youmlnetimi dinsel yolla da olsa impa-

ratorluğun denetimi altına alarak halk tabakasına yasal varlığını kabul et-

tirmek iccedilindir

Oumlte yandan Muumlsluumlman ve Muumlsluumlman olmayan reayersquode Muumlsluumlman

olanlar camilerin yanında Sıbyan okulu adı verilen ve beş altı yaşındaki

ccedilocuklara din kurallarının oumlğretildiği odalara gitmekte guumlndelik yaşamla

ilgili bilgilerini ise ailelerinden edinmektedirler Oumlte yandan Hıristiyan

topluluklar kilise ya da patrikhane okullarına devam etmişlerdir

3 agy iccedilinde Berkes 1972 cilt II s58

4 İnsel adaletin Osmanlı doumlneminde ldquodemokrasirdquo anlamında değil ldquoden-

geyi sağlamardquo anlamında kullanıldığına işaret etmiştir(İnsel 1996 96) Bundan boumlyle ilmiye sınıfından yetişenlerin her tuumlrluuml oumln yargıdan uzak bağımsız duumlşuumlnmelerine olanak sağlayacak bir eğitimden geccedilmelerin-den ccedilok Sultanın kurduğu duumlzene uygun bir eğitim anlayışı iccedilerisinde yetiştiği sonucuna varılabilir

71

Soumlzkonusu patrikhane okullarından kimi Osmanlıların işgalinden oumlnce

yuumlksek oumlğretim kurumu olarak işlev goumlrse de Osmanlı İmpara-

torluğunun himayesi altına girmeleriyle birlikte onun yarattığı toplumsal

yapının kaccedilınılmaz sonucu olarak patrikhane okulları iccedilerisinde

varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Ne var ki Osmanlıların Muumlsluumlman tebaayı

kuumlltuumlrel dinsel ve yargı olmak uumlzere her youmlnden denetimi altında

tutarken Muumlsluumlman olmayan tebaayı iccedilişlerinde oumlzguumlr ya da kendi

halinde bırakması zaman iccedilerisinde hiccedil değilse doumlnemin yuumlksek oumlğretim

kurumları sayılan enderun medrese ve patrikhane okulları arasında bilgi

alışverişini engellediği gibi bir suumlre sonra kuumlltuumlrel kaynaşma bir yana

bilgi alışverişini de engelleyerek aynı toprağı paylaşan insanların

kuumlltuumlrel yabancılaşmasına neden olmuştur (Tekeli 1980 30-36)

Osmanlı toplumsal yapısının bir uumlruumlnuuml olan bu eğitim kurumları ve

toplumsal olduğu kadar kuumlltuumlrel gelişmenin de temeli olan kuumltuumlphane ve

iccedilinde yer alan kaynaklar bir yandan Osmanlıdaki kurumsal geleneği

başka bir deyişle de kurumsallaşmayı oumlte yandan da imparatorluğun

kimliğini oluşturmadaki kuumlltuumlrel eğilimi ortaya ccedilıkarır Toplumsal yapısı

hem Doğu hem de Batı oumlzelliklerini taşıyan bir İmparatorlukta bu oumlzel-

likleri kaynaştırarak yeni bir kimlik ortaya ccedilıkarmak kuşkusuz kolay de-

ğildir Ne var ki Osmanlırsquoda hedef İslam duumlnyasının oumlnderi olarak

İslam kimliğini oumln plana ccedilıkarmak şeklinde belirlendiğinden dizginini

elinde tuttuğu kuumlltuumlrel politikası da İslam kuumlltuumlruumlne dayalı olarak

gelişecektir

Ne var ki imparatorluğun kuruluş ve yuumlkselme doumlneminde Osmanlı-

ların Anadolursquonun Batısına youmlnelmesi ister istemez uzun suumlre Orta

Doğu ve Arap yarımadasında kapalı kalan İslam kuumlltuumlruumlnuuml Batı

duumlnyasıyla tanıştırma olanağı yaratacaktır Uumlstelik İmparatorluğun ilk

aşamada Batırsquoda kendini kabul ettirebilmesi ve varlığını suumlrduumlrebilmesi

en azından askeri de olsa onu Batıdaki bilgiyi yakalamaya zorlayacaktır

Kuumlltuumlrel yapısı bu denli karmaşık olan bir imparatorlukta soumlz konusu

kuumlltuumlrler yukarıda değinildiği şekilde bir potada eritilmese de

Osmanlıların askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuumln devamı en azından Batıdaki 15 ve 16

yuumlzyıldaki teknolojik gelişmeye yol accedilacak evrenle ilgili olduğu kadar

din ve felsefeyle ilgili bilgilerin de temelini sarsan bilgilere ulaşmasını

kaccedilınılmaz kılacağı duumlşuumlncesini uyandırabilir Bu yeni bilgi ve eğitimle

ilgili İmparatorluğun nasıl bir yol izlediği ise kuumltuumlphanelerdeki kay-

nakların incelemesinden olduğu kadar ccedilevirilerin hangi dilden

yapıldığından ve hangi konularda ccedilevirilere yer verildiğinden

72

anlaşılacaktır Ancak bunun anlaşılması ve kuumltuumlphanelerde yapılacak

araştırmalar sonucu elde edilecek verilerden sağlıklı sonuccedillara erişilmesi

oumlncelikle Osmanlırsquodaki kuumltuumlphanelerin oluşumu ve işleyişiyle ilgili

bilginin ardından da soumlz konusu doumlnemde uumlretilen kaynak ve yapılan

ccedilevirilerle ilgili bilginin verilmesini gerektirecektir Boumlyle bir inceleme

aynı zamanda Osmanlının tarihsel geccedilmişine ve duumlnyaya bakışına da ışık

tutacaktır

211 Osmanlı İmparatorluğunda Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlne-

minde Genel Olarak Kuumltuumlphane Anlayışı

Osmanlı imparatorluğunda saray kuumltuumlphaneleri medrese camilere

imarethane (duumlşkuumlnler evi) ve oumlzel kişilere bağlı olmak uumlzere beş ccedileşit

kuumltuumlphane bulunmaktadır İstanbulrsquoda 15 yıl elccedililik yapmış Sır James

Porterrsquoın guumlnluumlk ve mektuplarından yola ccedilıkarak torunu Sir George

Larpent tarafından 1854rsquode yayınlanan Turkey Its History and Progress

adlı yapıt bu tarihe kadar eğitim konusuna yer verilmekle birlikte

Kuumltuumlphane konusuna ilk yer veren ve bir Batırsquolı goumlzuumlyle Osmanlıdaki

kuumltuumlphanelerin işleyişini değerlendiren bir yapıt olarak dikkati ccedilekicidir

Bu yapıta goumlre ilk Osmanlı padişahları Abbasi doumlnemi halifelerini ken-

dilerine oumlrnek alarak kuumltuumlphaneleri kurmuşlardır Porter bundan boumlyle

Osmanlıdaki kuumltuumlphanelerin Abbasi doumlnemi kuumltuumlphanelerine benzer

amaccedillarla kurulduğunu şu soumlzleriyle dile getirmiştir

ldquoEğitim ve bilim alanında Abbasi halifelerine oumlzenen ilk Osmanlı

Sultanları saltanatlarının kudretini sadece kendi veya kendinden oumlnce

gelenlerin uumlruumlnlerini gelecek kuşaklara aktaracak bilginleri destekleyip

oumlduumlnlendirerek değil aynı zamanda bu uumlruumlnlerin korunmasını

sağlayacak kurumlar da oluşturarak goumlstermeye ccedilalışmışlardırrdquo (Porter

1854 166)5

Bu soumlzlerin İstanbulrsquoda uzun suumlre yaşamış ve siyasal kimliği olan bir

kimsenin ağzından ccedilıkması Osmanlıdaki kuumltuumlphane geleneğinin İslam

5 Tuumlrkccedilersquoye tarafımdan ccedilevrilen bu metnin İngilizce orijinali şu şekildedir

The first Ottoman Sultans eager to imitate the Chalifes of Baghdat sought to illustrate their reigns not only encouraging and rewarding learned men but by founding establishments wherein their productions and those of their predecessors in the field of instruction and science might be preserved to posterity

73

kuumlltuumlruumlne dayalı olarak geliştiğini goumlsterir Ne var ki 1258rsquode

Moğolların Bağdatrsquoı son yağmalamasıyla birlikte Arap kuumlltuumlruumlnuumln

kaynağı Dar-uumll-Hikmersquoden geriye yok denecek kadar az yapıt kalmıştır

(Baysal 1992 49) Bununla birlikte Fatih Sultan Mehmetrsquoin Bursa

Edirne Şam Konya ve oumlteki şehirlerden oumlzellikle Selccediluklular

doumlneminden kalma kitap ve yazmaları toplayarak İstanbulrsquoun işgaliyle

birlikte oumlnce ldquoeski sarayardquo ardından yaptırdığı ldquoyeni sarayardquo taşıdığı

goumlruumllmuumlştuumlr Bu kaynakların buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuuml ise sonradan Eyuumlp

Ayasofya ve kendi adına yaptırdığı camiye bağlı kuumltuumlphanelere

bağışlamıştır Fatihrsquoin kısaca değinilen bu tutumu Porterrsquoın yukarıda

Osmanlı Padişahlarıyla ilgili soumlzlerini doğrular niteliktedir

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler

Fatih başlattığı bu girişim II Beyazıt I Selim Kanuni Sultan Suuml-

leyman ve ardından gelen sultanlar tarafından da suumlrduumlruumllerek buguumlnkuuml

Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesi oluşturulmuştur Bunu oumlrnek alan ulema ve

vezirler de sonraki yıllarda bu geleneği oumlrnek alarak buumlyuumlk kuumltuumlphaneler

kumuşlardır Oumlrneğin Koumlpruumlluuml Fazıl Ahmet Paşarsquonın kurduğu ilk oumlzel

olarak yaptırılan kuumltuumlphane binası vezir ve ulema ve oumlteki oumlnde gelen

buumlrokratlara oumlrnek olmuştur Bundan boumlyle oumlzellikle ccedilalkantılı

doumlnemlerde oumlnde gelen kimselerin kuumltuumlphane accedilma gereğini duyarak

kendi adlarına kuumltuumlphaneler kurdukları goumlruumllmuumlştuumlr Bunlar arasında

Ahmet Salis Paşa doumlnemindeki Vezir Ali Paşarsquonın Yeni Cami

kuumltuumlphanesi (1724) Damat İbrahim Paşa (1719) ve Amcazade Huumlseyin

Paşarsquonın (1669)6 kendi adlarına kurdukları kuumltuumlphaneler oumlrnek olarak

goumlsterilebilir (Balcı zade 1931 468)

Yine bunlar arasında Fatih Sultanrsquoın Saray-ı Huumlmayuumln Daruumllkuumltuumlb

adıyla saray da kurduğu ilk oumlzel kuumltuumlphanenin en zengin dermeye sahip

olduğu oumlne suumlruumllmektedir Ne var ki Porter Fatihrsquoin sarayda oluşturduğu

kuumltuumlphaneden 12000 cilt kitabın 1465rsquode İstanbulrsquoda ccedilıkan buumlyuumlk

yangında yandığını oumlne suumlrmuumlştuumlr (Porter 1854 167)Oumlte yandan

Tekeli ve İlkin Fatihrsquoin Kurduğu kuumllliye iccedilindeki cami tetimme

medreseleri daruumlşşifa imarethane ve hamamların yanı sıra oumlzellikle

cami ve medreselere bağlı olarak kurdurduğu kuumltuumlphaneler ve oumlteki

6 Yukarıda belirtilen tarihler ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo İslam Ansiklopedisi

İstanbul 1997 s 1129rsquodan alınmıştır

74

onbir kuumltuumlphaneye kendi oumlzel kuumltuumlphanesinden buumlyuumlk sayıda

kitapgoumlnderdiği bildirilmiştir(Tekeli amp İlkin 1999 15)7 Bununla

birlikte Porterrsquoın yukarıda yandığını iddia ettiği net cilt sayısı ile oumlteki

kuumltuumlphanelere goumlnderilen kitap sayısı konusunda net bir bilgi

bulunmamaktadır Ayrıca Porterrsquoın bu bilgiyi hangi kaynaktan edindiği

konusunda bilgi verilmemesi uumlstelik bu konuda verilen sayılar arasında

tutarsızlık olması konuyla ilgili ayrıntılı yorumda bulunmanın sakıncalı

olacağı duumlşuumlncesini uyandırır8

Kuşkusuz Fatihrsquoin kurduğu kuumllliye beraberinde bu kuumllliyede yer

alan kuumltuumlphane ve medreselerin ne şekilde işlediği sorusunu guumlndeme

getirir Kuumltuumlphaneler Osmanlı geleneğinde Arap geleneğinde olduğu

gibi vakfa bağlı kuruluşlar olarak ortaya ccedilıkmışlardır Bu kurumların

işleyişi kaydı kadılarda bulunan ve vakfın amacını işleyiş şeklini

ccedilalışma koşullarını belirleyen ldquovakfiyelerrdquo (İccedil talimatları) aracılığıyla

duumlzenlenmiştir Soumlzkonusu ldquovakfiyelerrdquo kuumltuumlphanelere sadece kitap

sayısı gelir ve binaların youmlnetimiyle ilgili bilgi vermekle kalmaz aynı

zamanda burada ccedilalışanların oumlrneğin ne iş yapılacağı okuyucuya nasıl

davranılması gerektiği konusunda ccedilalışma koşullarıyla ilgili bilgileri

iccedilerirdi Guumlnuumlmuumlzde ccediloğu kez goumlzardı edilen bu accedilık iş tanımı ve sosyal

hizmet goumlrevinde bulunanların insan ilişkilerini youmlnlendirici bu

vakfiyeler son derece anlamlı olup bunun temelinde kuşkusuz vakıfların

başlangıccedilta insana hizmet ve hayır amacıyla kurulması yatmaktadır Bu

vakıfların idaresi temelde denetici (Nazır) ve youmlnetici (Muumltevvelli)

olmak uumlzere iki kişinin uumlzerindedir Denetici vakfın denetlenmesi ve

kuumltuumlphanedeki işlerin yasal olarak yerine getirilmesinde devleti temsil

etmekte youmlnetici ise doğrudan vakfın youmlnetimiyle ilgili iccedilişlerin yerine

getirilmesiyle yuumlkuumlmluuml bulunmaktadır (Eruumlnsal 1999 99-100)

Kuumltuumlphanedeki hiyerarşık duumlzen sırasıyla kuumltuumlphaneyle ilgili kitapların

7 İslam Ansiklopedisi ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo başlıklı yazıda Fatih Sul-

tan Mehmetrsquoin Eyuumlb ve Fatih Kuumltuumlphanelerinden birine 2000 oumltekine de daha yuumlksek sayıda kitap bağışladığı oumlne suumlruumllmektedir

8 Kitap sayısı ile ilgili olarak aşağıda bir kuumltuumlphanedeki kitap sayısını bil-

diren uumlccedil farklı kaynaktan verilen oumlrnekten bu sayıların birbiriyle nedenli ccedileliştiğini goumlsterir Kuskusuz bunda kaynağın yazıldığı tarihte oumlnem taşımaktadır Oumlrneğin Suumlleymaniye Kuumltuumlphanesinde Balcı zadersquonin 3943 cilt kitap bulunduğu şeklinde verdiği bilgi ile(Balcı zade 1931 175 470) Porterrsquoın yapıtında yazma şeklinde ortalama 2000 kitap bulunduğu bunlardan 1750rsquosinin ciltlenmiş olduğu şeklinde bilgi birbiriyle tutarsızlık goumlstermektedir

75

sağlanması personelin seccedilimi gibi goumlrevlerle yuumlkuumlmluuml ldquosahiprdquo adı

verilen bir muumlduumlr onun altında ldquohafız-ı kuumltuumlprdquo adıyla bilgili

kuumltuumlphaneciler daha alt sırada ise Orta Ccedilağ Batı Kuumltuumlphanelerindeki

kopyacıları gibi işlev goumlren ldquomuumlstensihlerrdquo bulunmaktadır Bu persone-

lin yanı sıra Hafız-ı Kuumltuumlp yamağı ciltccedili ve hem kapıcı hem de bekccedililik

goumlrevini başlangıccedilta birden uumlstlenen (zaman iccedilinde bu iki goumlrev iki farklı

personele verilmiştir) bir personel daha bulunmaktadır

Bu kuumltuumlphanelerde genelde Hafız-ı Kuumltuumlpler az maaşla ccedilalışmakla

birlikte Porterrsquoın dediğine goumlre bu kuumltuumlphaneciler aynı zamanda usta

hattatlar olup korumaları altındaki yazmaları kopya ederek maaşlarına ek

gelir sağlamaktadırlar Ayrıca her kuumltuumlphanede kitap listelerinin yanı sıra

her yapıtın iccedilindekilerini goumlsteren bir indeks ya da oumlzetinin bulunması

oumlğrencilere aynen guumlnuumlmuumlzdeki web bilgi sitelerine benzer bir hizmette

bulunulduğunu goumlstermektedir (Porter 1854 167) Oumlte yandan Eruumlnsalrsquo

ın Fatih kuumllliyesinde ccedilalışan kuumltuumlphanecilerin nitelikleri ile ilgili vak-

fiyersquode kuumltuumlphanecilerin bibliyografya bilgisinin yanı sıra medresedeki

ulema ve oumlğrencilerin kullandığı kitaplar konusunda bilgi sahibi olma

koşuluyla ilgili bir maddenin bulunması bu iki bilginin birbiriyle

oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlstermektedir Oumlrneğin Fatih doumlneminde kuumltuumlphanecilerin

maaşlarının ccedilalıştıkları kuumltuumlphane tam ya da yarım guumln ccedilalışmalarına goumlre

duumlzenlendiğini oumlrneğin yine Fatih kuumllliyesinde (1470) ccedilalışan

kuumltuumlphaneciye guumlnde 6 Asper oumldenirken sıradan kuumltuumlphanede ccedilalışana

guumlnde 1 ya da 2 Asper oumldendiği bildirilmektedir (Eruumlnsal 1999 110-115)

Bu boumlluumlmde Osmanlı İmparatorluğunda bilgi uumlretiminin fiziksel ko-

şullarını hazırlayan eğitim ve ona bağlı kuruluşlar olarak kuumltuumlphanelerden

soumlz edilmiştir Ne var ki bu fiziksel koşulların bilgi uumlretimine ne şekilde

yansıdığı bu kurumların dermesinin incelemesiyle ancak accedilığa

ccedilıkarılabilir Bundan boumlyle Osmanlı toplumsal yapısı ve ona bağlı olarak

gelişen eğitim kurumları ve kuumltuumlphanelerin ayrıca durağan veya

devingenlik derecesine goumlre de değerlendirilmesi gerekir Bir kurumun

durağanlığı ancak bilginin uumlretilemediği ya da yavaş uumlretildiği bundan

boumlyle yaratıcı ve yapıcı yeteneklerin giderek kaybolduğu ve sonunda

kendini de yok eden yapılar iccedilin soumlz konusudur Bir kurumun devingenliği

ise duumlşuumlnceye suumlreklilik kazandırarak bilgiyi devingen kılan yazılı kayıt

ya da yapıtların toplumda işlerlik kazanmasıyla sağlanır Ccedilağımızda

goumlrsel kayda dayalı bilgiler goumlzde konumda olmakla birlikte bilginin salt

goumlrsel yolla edinilmesi kısa vadeli belleğe işlerlik kazandırarak tuumlketmelik

bilgiyi uumlretirken toplumu şekillendirici onun kimliğini geliştirici bilgiler

76

ancak uzun vadeli bellek olarak kuumltuumlphanelerin devingenliği ile sağlanır

Ccedilağın ne derecede yakalandığı ise ancak oumlteki uumllkelerde uumlretilen bilgi-

lerden ne derecede yararlanılıpedinilen bilginin uygulamaya sokulduğuna

ya da uumllkenin koşullarına dayalı olarak bundan ne tuumlr bilgiler uumlretildiğine

bağlıdır Bundan boumlyle Osmanlıdaki bilgi uumlretimini kuumltuumlphanelerin

dermelerinde bulunan ccedileviri yayınlardan izlemek bu konuda aydınlatıcı

olacaktır

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi

Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş yıllarında askeri uumlstuumlnluumlkleri sa-

yesinde coğrafik olarak Batırsquoya youmlnelmiş olmalarının yanı sıra Katolik

dini baskısından kurtulmak isteyen Yahudi ve Moreskrsquolerin

Osmanlıların koruması altına sığınmak istemeleri İmparatorluğu ister

istemez Batı ile bilgi alışverişine girmeye zorlamıştır (İhsanoğlu 1992

336) Burada oumlnemli olan Osmanlının soumlz konusu doumlnemde hangi

bilgiyi hangi amaccedilla aldığının bulunmasıdır Oumlrneğin Batırsquoda Roumlnesans

hareketini başlatan 16 yuumlzyılda Leonardo da Vincirsquonin mekanik

anatomi ve fizyolojiyle ilgili ccedilalışmalarının yanı sıra Kopernikrsquoin

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) yer merkezli sistemine karşıt olarak geliş-

tirdiği guumlneş sistemine dayalı evren anlayışı Cardenrsquoin uumlccedil bilinmeyenli

denklemlerle ilgili ccediloumlzuumlmleri ve anatomi ya da tıptaki yeni gelişmeler

eski bilimsel geleneği temelden yıkarken Osmanlı bu bilgilerle ne

derecede ilgilenmiş midir Ya da Osmanlıda hangi bilgi kimin ilgisini

ccedilekmiştir şeklinde sorular hem Osmanlının kurduğu toplumsal yapıyı

irdeler hem de bu imparatorluğun ilgi alanını da goumlzler oumlnuumlne serer

Osmanlının başlıca amacının askeri uumlstuumlnluumlk sağlamak olduğu duumlşuuml-

nuumllecek olursa Batıyla bilgi alışverişinin oumlzellikle askeri alanla ilgili

olarak teknik coğrafi ya da tıprsquola ilgili uygulamaya youmlnelik bilgilerin

edinilmesine dayalı olduğu goumlruumlluumlr (İhsanoğlu 1992 336) Oumlrneğin

hem Piri Reisrsquoin duumlnya haritasını ccedilizen Kitap-ı Bahriye hem de Seyd Ali

Reisrsquoin Muhit adlı yapıtının Batı teknik ve bilgilerinden yararlanarak

yazıldığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu aynı zamanda Osmanlıların bu doumlnemde

amacına uygun olarak oumlzellikle askerlikle ilgili teknik konularda bilgi

alışverişinde tutucu bir tutum sergilemediğini goumlstermektedir

İhsanoğlursquonun ldquoihtiyac duyduğu uzman ve teknisyenleri Avruparsquoda

getirtip istihdam etmiştirrdquo (İhsanoğlu 1992 338) şeklinde verdiği bilgi

77

Osmanlırsquonın bu konudaki yaklaşımını doğrular niteliktedir Ne var ki

Tekeli ve İlkinrsquoden edinilen bilgiye goumlre hem Piri Reisrsquoin hem de Seyd

Ali Reis medrese ya da Enderunrsquoa gitmemiştir Bu edinilen bilgi sınırlı

da olsa Osmanlının eğitim kurumlarının bilgi tetikleyici olmaktan uzak

olduğunu bunun yanı sıra Osmanlının İslam kuumlltuumlruumlnden esinlenerek

yarattığı ldquokullukrdquo anlayışına dayalı toplumsal yapının ve ona bağlı

kurumların bireysel gelişimi engellediği goumlruumlluumlr Bu ise toplumun

okumuş kesimini uygulama alanıyla ilgili konulara youmlneltmiştir

(Tekeliampİlkin 199923)

Kuşkusuz bu yukarıda oumlne suumlruumllen savda Tuumlrklerin İslamiyeti

8yuumlzyılda kabuluumlyle birlikte başlangıccedilta goumlccedilebe bir topluluk olarak sa-

vaşccedilı yeteneklerinin gelişmiş bulan Arapların dini yayma goumlrevini

Tuumlrklere bırakması sonucu uzun suumlre yerleşik bir toplum olma fırsatını

bulamayışı da oumlnemli rol oynamıştır (Lewis 1987 10-15) Oumlyle ki 16

yuumlzyılda ulusal diller halk dili olmaktan ccedilıkıp bilim dili olarak kullanıl-

maya başlarken Osmanlı Anadolursquoda Hıristiyan topluluklar da dahil

Tuumlrkccedile konuşulurken hatta kimi tıp kitapları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş olma-

sına karşın henuumlz ulusal dilini resmi ve bilimsel dil olarak kullanmayı

duumlşuumlnmemiştir

Bilgi uumlretiminde anadilin duumlşuumlnceyi harekete geccedilirici oumlzelliği

goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Osmanlının dil konusundaki kararsızlığı onun

hakla iletişimini koparmış ve iccedilişlerinde olduğu kadar dış ilişkilerinde

de siyasal ccedilarkın yavaş işlemesine neden olmuştur Uumlstelik bilim dilinin

Enderunrsquoda Osmanlıca Medresede Arapccedila olması bilginin uumlreticisi

olduğu duumlşuumlnuumllen iki yuumlksek oumlğretim kurumu arasındaki bağları

koparmakla kalmamış bu kurumların akli bilimlerden ccedilok nakli

bilimlere9 youmlnelmesine de neden olmuştur

Bu sayılan nedenler sırasıyla şu gibi sonuccedilları doğurmuştur birinci

olarak halkın ve artık 16yuumlzyılda hanedan haline gelmiş sarayın dilinin

birbirinden farklı ve yazılı dilin Arapccedila alfabeyle yapay olarak zorlanıl-

mış olması halkın yerleşik toplumların en oumlnemli oumlzelliği olan yazılı

kuumlltuumlre geccedilişini geciktirmiş ve okuma yazmanın tabana bir tuumlrluuml yayıla-

mayarak sadece youmlnetici sınıfa oumlzguuml bir ayrıcalık olarak kalması sonu-

9 Kanıtları goumlzlem ve deneye dayalı akli bilimlerin aksine dine delillere

dayalı bundan boumlyle de bilgi aktarımına bir başka deyişle de aktarıma (nakle) dayalı bilimler anlamında kullanılmaktadır ldquoNakli bilimlerrdquo terimi aynı zamanda İslami bilimler olarak nitelendirilmektedir

78

cunu doğurmuştur Bu youmlnetim accedilısından halkı tımar sahiplerinin eline

duumlşuumlrmuumlş ve feodal sistemin giderek koumlkleşmesine neden olmuştur

İkinci olarak Osmanlıcarsquonın dış ilişkileri zorlaştırması resmi yazış-

malarda yanlış ya da eksik anlamaya yol accedilmıştır Gerccedili bu goumlrev baş-

langıccedilta devşirme yoluyla Enderunrsquoda yetişmiş kimselere verilmiştir

Oumlrneğin resmi il saray Tercuumlmanı sıfatı Fatih Sultan Mehmet

doumlneminde guumlndeme gelmiş ve bir antlaşma goumlndermek uumlzere Venedikrsquoe

Rum koumlkenli devşirme sistemiyle yetişmiş Luumltfi Bey (1479)

goumlnderilmiştir Ne var ki İmparatorluğun genişlemesiyle birlikte salt dış

işlerinde değil Rumelirsquondeki eyaletlerin youmlnetiminde eğitim

kurumlarında elccedililik konsolosluk ve deniz ve tersanelerde ve askeri

eğitim kurumlarında tercuumlmanlara gereksinimini arttırmıştır Bu ise

beraberinde başka sonuccedilları da doğurmuştur Oumlrneğin oumlteden beri

Venediklilerle ticari ve siyasi ilişkilere giren Osmanlılardaki bu aksaklık

1551rsquode Venedik Cumhuriyetinin senato kararıyla ticari ve diplomatik

yazışmayı sağlamak uumlzere Doğu dilleri oumlğretmek ve ccedileviri becerilerini

geliştirmek amacıyla bir okul accedilmasına neden olmuştur Bu okula

İmparatorlukta yaşayan Rum ve Latin koumlkenli ccedilocukların yanı sıra

dışardan bir grup oumlğrenci de yollanmıştır (Enfents de Langue 1995 19-

28) Oumlte yandan bunu oumlrnek alan Fransızlar Cizvitleri İstanbulrsquodaki

Latin Rum ve az sayıdaki Yahudileri eğitmek uumlzere 1583rsquote İstanbulrsquoa

goumlndererek St Benoit okulu kurmuşlardır Bu okulun ardından 1587rsquode

yine bir Katolik okulu olan Kapusenler Perarsquoda 1587rsquode Saint Louis

okulunu kurmuş ancak yerleşik Hıristiyan azınlığın bu okula devam

etmesinin amacı din ve temel eğitimi almak olduğundan Fransızlar

1673rsquode İzmirrsquodeki Kapusen okullarına ek olarak İstanbulrsquoda bir bina

daha inşa ettirerek ticari ve siyasi yazışmada ccedilevirmen yetiştirmeyi

amaccedillamışlardır Buraya ldquodil oğlanırdquo adıyla oumlğrenciler goumlndermeye

başlamışlardır Bu okulun programına Tuumlrkccedile Arapccedila ve Farsccedila başka

bir deyişle Osmanlıcarsquonın temelini oluşturan diller de konulmuştur10

Ne

10

Bu okulların programında başlangıccedilta Hıristiyan oumlğretisinin yanı sıra Rumca Batırsquonın bilim dili olan Latince dilbilgisi ve matematik gibi ko-nulara yer verilmiş ancak 17yuumlzyılda ulusal dillerin yazılı dil olarak kullanımıyla birlikte Fransızca Tuumlrkccedile Rumca gibi dersler de konul-muştur (Tekeli amp İlkin 1999 37) Yukarıda Tuumlrkccedilersquonin resmi dilde ya da yazışmada kullanılamadığı ifade edilmekle birlikte guumlndelik yaşam ve oumlzellikle yargı gibi mahkemelik konularda Tuumlrkccedile bilmek yabancı azınlığa en azından ticari davalarda haklarını korumaları iccedilin gereklidir

79

var ki bu okullardan ccedilıkanlar da soumlzkonusu alanda ccedilevirinin zorluğu ve

ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml karşısında Doğu bilimlerine youmlnelmişlerdir Bu

durum karşısında İstanbulrsquodaki ccedileviri işleri Hıristiyan azınlığın eline

geccedilerek babadan oğula geccedilme yolla bir tekel oluşturulmaya ccedilalışılmıştır

Vezir-i Azam Fazıl Ahmet Koumlpruumlluuml Paşarsquonın 1669rsquodaki Girit Deniz

seferinde Karlofccedila antlaşmasındaki katkılarından oumltuumlruuml Paduarsquoda ye-

tişmiş bir Rum olan Panagiotius Nicoussioss Mamounasrsquoı Babıalirsquoye

Tercuumlman başı olarak atamasından başlayarak tercuumlmanlık Hıristiyan

topluluğun eline geccedilmiştir (Paker 1998 571-573) Divan-ı Huumlmayun

tercuumlmanlığıyla başlayan uumlstelik Divan-ı Huumlmayunrsquoda Reis-uumll-Kuumlttaprsquoın

hemen altında yer verilerek uumlst kademe bir konuma getirilen bu kesim

oumlteki Hıristiyanlardan ayrılarak birtakım rekabete yol accedilacak

ayrıcalıklara sahip olmuşlardır Oumlrneğin Divanı Huumlmayun Ter-

cuumlmanlarından başarılı bulunanların 18yuumlzyılda Eflak Boğdan

voyvodalıklarına tayin edilmelerinin yanı sıra konsolosluk liman

tersane vb tercuumlmanlık goumlrevinde bulunanların da oumlteki Hıristiyan

kesimin oumldediği haraccedil ve cizyeden (Hıristiyanlara mahsus vergiler) muaf

tutulması en oumlnemli ayrıcalıklardan biridir (Orhonlu 1997 180) Bu

şekilde Osmanlılar buumlyuumlk bir olasılıkla Hıristiyan tercuumlmanların kendi

aleyhlerine ccedilalışmalarını engellemeye ccedilalışmıştır Kuşkusuz başlangıccedilta

sadece Osmanlıcarsquonın ccedileviride yarattığı zorluklardan oumltuumlruuml son derece

haklı nedenlere dayalı olarak başlatılan bu girişimler oumlzellikle Batırsquoda

ulusal dillerin gelişerek ulusccediluluk kavramının guumlndeme gelmesiyle

birlikte yukarıda belirtilen amaccedillardan sapmaya başlamış ve Hıristiyan

topluluğun Osmanlılara karşı oumlrguumltlenmesinde aracı rol oynamak du-

rumunda kalmışlardır Sonuccedil olarak Osmanlıların hem siyasal ve

ekonomik hem de bilgi alışverişi accedilısından Batıyla ilişkileri artmasına

karşın eğitim kurumlarındaki yanlış yapılanma onları Rum

tercuumlmanlara bağımlı kılmış ve bu eksiklik bilgi uumlretimi bir yana

imparatorluğun temellerini sarsmaya başlamıştır Oumlyle ki 1821rsquode Rum

ayaklanmasıyla birlikte tercuumlme işleri Rumların elinden alınmak

zorunda kalınmıştır (Bosworth 2000 237)

Uumlccediluumlncuuml olarak medreselerde Arapccedilarsquonın ve Enderunrsquoda Osmanlıca

kullanılması her iki yuumlksek oumlğretim kurumunun yollarını birbirinden

ayırmıştır Oysa her ikisinin aynı dili kullanması hiccedil değilse ikisi

arasında bilgi alışverişinde bulunulmasını sağlayacaktır Gerccedili her iki

kurumunda amacı farklı olmakla birlikte oumlrneğin 18 yuumlzyılın sonunda

Levent Ccediliftliği kışlasındaki Nizam-ı Cedid askerlerine goumlnderilen

80

Fransız uzmanlara ldquomuumlessese tercuumlmanırdquo adı altında dilmaccedillık yapanla-

rın bilgi aktarıcısı olarak medreselerde de hizmet verebilecekleri hiccedil

duumlşuumlnuumllmemiştir (Guumlnyol 1985 325) Ne var ki boumlyle bir şeyin

gerccedilekleşememesi sadece bu iki yuumlksek oumlğretim kurumunda eğitim

dilinin farklılığından kaynaklanmamıştır Osmanlılar Nizam-ı Cedide

yabancı uzman getirme gereksinimini askerliğe verdikleri oumlnemden

oumltuumlruuml duymuşlardır Oumlte yandan oumlrneğin yargı organında ya da

medresede goumlrev alacakların Batıdan bilgi edinmeleri ya da ccedilağa ayak

uydurmaları konusunda hiccedilbir ccedilaba harcanmamıştır Oysa topluma

doğrudan hizmet verecek kesimi yetiştiren medreselerdeki oumlğrencilere

de aynı youmlntemle Batıdan bilgi aktarımında bulunulması kuşkusuz bi-

limsel goumlruumlş accedilısını genişletecektir Oumlzetle aynı uumllkede yuumlksek oumlğretim

kurumlarında iki farklı dilin kullanılması sadece bilginin homojen

olarak dağılmadığına işaret etmekle kalmamış aynı zamanda bilginin

adil olarak da dağılmadığına işaret etmiştir

Konuya medreselerdeki dil accedilısından bakıldığında ise buguumln bile bir

oumlğrencinin ana dilinden farklı bir koumlkten gelen bir Doğu dilini oumlzel bir

konu alanında eksiksiz ya da kusursuz anlayıp ondan yabancı bir dilde

bilgi uumlretmesi hemen hemen duumlşuumlnuumllemez Uumlstelik guumlnuumlmuumlzuumln

sağladığı dil oumlğrenme olanaklarında bile bir yabancı dili bilgi uumlretecek

duumlzeyde bilip yazabilmek kuumlltuumlrel bilgiyi de gerektiren uzun yıllar

isteyen bir suumlreccediltir Duruma daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise soyut

duumlşuumlnmeyi de gerektiren konularda dilin Arapccedila olması bu oumlğrencilerin

oumlğrenmesini zorlaştırdığı gibi dili oumlğrenirken kaybedilen zaman da

halkın gelirinin ve ortalama oumlmruumln duumlşuumlk olduğu uumllkelerde goumlz ardı

edilemez Bu bilginin yayılma hızını kestiği gibi ilmiye sınıfına girecek

adaylarında eğitim suumlresini de uzatarak hizmet suumlresinin kısalmasına

neden olur Ayrıca yargı medrese ve din organlarında goumlrev alacak bu

kimselerin dini delillere dayalı olarak goumlrevlerini yerine getirmek

zorunda kalmaları İslami Bilimlerde uzmanlaşmalarını sağlayacak

duumlzeyde Arapccedila bilmelerini gerektirir Bu ise uzun suumlre ana dilin iccedilinde

bulunduğu koşullarda duumlşuumlnmeyi engelleyerek beynin sadece belleğe

dayalı işlemler aracılığıyla ccedilalışmasını sağlar Beynin uzun suumlre bu

şekilde ccedilalışması ise bir kimsenin goumlzleme dayalı bulgulandırma

bilgiyi ccediloumlzuumlmleme ve bundan bir genelemeye varma şeklindeki yetilerini

zaman iccedilerisinde kaybetmesine neden olur Bir başka deyişle uzun suumlre

salt belleğe dayalı duumlşuumlnmek belirli bir konuda odaklanarak onu

inceleyip yaratıcı fikirler geliştirmeyi de engeller Bu bir yer de beyni

81

iccedili doldurulması gereken boş kavanozlar yerine koymak anlamına gelir

Oysa oumlğrenme yaratıcılık gerektiren aktif bir suumlreccediltir Bilgi oumlzuumlmsenip

ardından yeni duumlşuumlnceler uumlretilmediği suumlrece bilgi uumlretimi soumlzkonusu

olamaz (Papert 1999 65)

Ne var ki eğitimin soyut duumlşuumlncenin gelişmesini sağlayacak şekilde

felsefe ve kuramsal bilimlere11

ağırlık verilerek yapılandırılmamasının

temelinde Osmanlının ayrışık yapıya sahip toplumu bir merkez

etrafında toplama amacıyla oluşturduğu babaerkil (patromanial) siyasal

anlayışın da roluuml vardır (Heper 1985 295) Halk kesimi youmlnetici

kesime tımar sisteminden oumltuumlruuml ağır vergi oumldediğinden ve im-

paratorluğun sivil buumlrokratlarla ilişkisi de kulluğa dayandığından boumlyle

bir toplumsal yapıda medreselerden ccedilıkanların ilgileneceği konular da

guumlndelik yaşamla sınırlı kalmaktadır İşte bu nedenle medreselerde

eğitim ister istemez akli bilimlerden ccedilok nakli bilimlere kaymıştır12

Ne

var ki İmparatorluğun kuruluş yıllarında Fatih Sultanrsquoın eğitim

kurumlarını ve bilgi uumlretimini Batıya ccedilevirmek amacıyla harcadığı

ccedilabaların ne derecede oumlnemli ve başarılı olduğunun incelenmesi gerekir

Fatih Sultan Mehmet askeri dehası yanı sıra bilime bundan boumlyle

medreselere ona bağlı olarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğine verdiği

11

The New Turks adlı yapıtta Tuumlrklerin Matematik dışında soyut duumlşuumln-ceyi gerektiren bilgilere iccedilinde bulunduğu fakir durumdan oumltuumlruuml ilgisinin bulunmadığı ancak İslam Tasavvufunun bir nebze de olsa soyut duumlşuumlnceye ilgiyi arttırdığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr (Besbee 1975 159 267) Oumlrneğin İslamiyetrsquote 8 yuumlzyıldan ortaya ccedilıkan tekkelerden Selccediluklular doumlneminde ileri kademeye varmış olanlar arasında medresede muumlderrislik yapanlar olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 14)

12 Medreselerde dil Arapccedila olmasına karşın tekkelerde halkın dilinin kullanılması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Şoumlyle ki tekkelerde Medreselere goumlre dini ve Tasavvufi konulara daha ağırlık verilmekle birlikte halk dilinin yeğlenmesi bu kurumlara halkı ccedilekmek anlamına gelir Oumlte yandan halkın adli işlerine bakacak sınıfın medreselerde yabancı dilde eğitim goumlrmesi elden geldiğince halkı youmlnetimden uzak tutmak anlamına gelebilir Gerccedili bu eğitim diliyle ilgili sorun guumlnuumlmuumlzde de ccediloumlzuumlmlenmiş değildir Genelde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenim goumlrenler guumlnuumlmuumlze değin Orta Doğu Boğaziccedili gibi teknik konulara ağırlık veren uumlniversitelerde kullanılmakla birlikte son zamanlarda oumlrneğin Cumhuriyet Tuumlrkiyersquosinde hiccedil akla gelmeyen alanlarda da Avrupa birliğine aday uumllke olarak yabancı dilde eğitim gereği doğmuştur Bunun yanı sıra kuşkusuz devlet ve oumlzel uumlniversitelerdeki eğitim dili farklılığının da incelenmesi gerekir

82

oumlnem onun İslam kuumlltuumlruuml kadar Batı kuumlltuumlruuml ve uygarlığına da oumlnem

verilmesi gerektiği konusundaki duumlşuumlncelerini yansıtır Bunda Bizans

İmparatorluğunun katkısı olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu

doumlnemde Bizans imparatorluğundaki ccediloumlkuumlş ister istemez bilimsel

yaşamı da etkilemiştir Uumlstelik İlkin ve Tekelirsquonin ldquoİstanbulrsquodan kaccedilan

bilim adamlarının Avruparsquoda Roumlnesansrsquoın doğmasına katkısı olmadığırdquo

(Tekeli amp İlkin age 15) şeklindeki goumlruumlşuuml Fatihrsquoin soumlz konusu

doumlnemde Batıya ilgisinin Bizansrsquotan kalan bilimsel ya da kuumlltuumlrel

etkinliğe duyduğu hayranlıktan değil doğrudan onun bilimsel me-

raklılığından kaynaklandığı sonucunu doğurur Oumlyle ki kendi

medreselerindeki ders programını oluştururken bile Batırsquoda 12

yuumlzyıldan başlayarak gelişen uumlniversite programını inceleyerek

yaptırttığı medreselerde bu programa uygun dersler koydurtmaya

ccedilalışması başlangıccedilta Osmanlıların akli bilimlere ağırlık verdiğini goumlste-

rir Avrupa uumlniversitelerindeki gramer retorik mantık-diyalektik

derslerinden oluşan Trivium (salus) adı verilen programla ile aritmetik

geometri astronomi ve musiki derslerinin eklendiği Quadrivium (rabu)

programının medreselerde oumlrnek alınarak temel hazırlık derslerinin ve

Arapccedilarsquonın goumlruumllduumlğuuml ldquohariccedilrdquo ve uumlst duumlzey bilimlerin goumlruumllduumlğuuml ldquodahilrdquo

şeklini aldığı goumlruumlluumlr(Tekeli amp İlkin 1999 16) Ne var ki bu şekilde

akli bilimlere ağırlık veren bir program Osmanlıların yuumlkselme ve

genişleme doumlneminde sadece Medreselerde suumlrduumlruumllmek istense de

uygulamada bu programlar Enderunrsquoda suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Oumlrneğin

Anadolursquoda Kayserirsquode 1490rsquoda doğup devşirme olarak Yavuz Sultan

Selim zamanında yetişmiş Mimar Sinanrsquoın medrese cami mescit

kervansaray yol koumlpruuml vbşeklinde kendini goumlsteren mimari dehasının

belki de boumlyle bir eğitimin sonucu olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Aslanapa 1997

655-660) Fatihrsquoin eğitim alanında bu şekilde yuumlzuumlnuuml Batıya ccedilevirmesi

Batıdaki askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kuumlltuumlrel ve bilimsel alanda goumlsterme

isteğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir

Fatihrsquoin bilime verdiği oumlnem salt medreselerle sınırlı kalmamıştır

Oumlrneğin dini bir ayrım goumlzetmeksizin her tuumlrluuml bilim adamını bir araya

getirerek ulemanın oumlnuumlnde Rum-Ortodoks patriği olarak atadığı aynı

zamanda patrikhanedeki okulu youmlnetme izni verdiği Gennadiusrsquou Hıris-

tiyanlığı tartışmak uumlzere bir tercuumlman aracılığıyla tartışmaya ccedilağırması

uumlstelik bunun bir de yazıya geccedilirilmesini istemesi onun bilgi aktarıcı

olarak ccedilevirmene ve yazılı kuumlltuumlre verdiği oumlnemi goumlsterir (Paker 1998

83

576)13

Bunun yanısıra soumlzkonusu doumlnemde biri Yunanca biri

İtalyancarsquodan iki ccedileviriden soumlz edilebilir Bunlardan ilki Bizansrsquotan

kalan yazmalar arasında bulduğu Ptolemaiosrsquoun ldquoCoğrafyardquo adlı yapıtını

Rum Pontus İmparatorluğunda tanınmış bir bilim adamı olan Giorgius

Amerikusrsquoa Arapccedilarsquoya oumlnceden ccedilevrilmiş olmasına karşın yineden

Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Kuşkusuz Tuumlrkccedile yerine

Arapccedilarsquoya niccedilin yeniden ccedilevrilme gereği sorusu o sırada Osmanlıda

bilimsel dilin Arapccedila olmasının yanı sıra Fatihrsquoin Arapccedila ve Farsccedilarsquoyı

ccedilok iyi bildiğini ve Arap yazılı kuumlltuumlr geleneğinde yetişmiş bir kimse

olarak bilimsel konularda Arapccedila duumlşuumlnuumlp tartıştığını goumlsterir Ne var

ki Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş bir yapıtı tekrardan istemesi onun bilginin

doğruluğu konusunda goumlsterdiği titizliğe işaret eder Oumlrneğin bu bilim

adamını sarayında 1461rsquoden 1475rsquode oumlluumlmuumlne dek ağırlamasının nedeni

de bilimsel konuları accedilımlamak uumlzere derinine tartışabileceği bir

kimseye gereksinim duymasından oumltuumlruumlduumlr Fatihrsquoin bilime ilgisi

yukarıdaki boumlluumlmlerde anlatıldığı gibi yaptırdığı medreselerden saray

da kurdurduğu kuumltuumlphanelerden ortadır Ne var ki askeri youmlnuumlnuumln muuml

bilim adamı youmlnuumlnuumln muuml ağır bastığı sorusu guumlndeme geldiğinde bilim

adamı kimliğinin de en az askeri kimliği kadar Osmanlı tarihinde oumlnemli

olduğu ortaya ccedilıkar Bu en accedilık olarak Bizansrsquotan kalan yazmaları yok

etmeyip kendi dermesi iccedilerisinde yer vermesinden de anlaşılır14

Başka

bir deyişle bu doumlnemde tıpkı Romalıların kendilerinden oumlnce gelen

13

Soumlz konusu kaynakta bu yapıtın kısmen Mecmua-i Ebuzziya İstanbul 1911rsquode yayınladığı belirtilmektedir

14 Osmanlılarda Bizansrsquotan kalma Latince ve Rumca yazmalar Saray kuumltuumlphanelerinde tutulmuştur Bunların sonraki doumlnemlerde kimi yangın kimi deprem doğal afetler yanı sıra tutuculuk nedeniyle de yok edileni kuşkusuz olmuştur Ne var ki bu yazmaların hangi dillerde olduğu ve ne olduğuyla ilgili kuumlnyesi konusundaki bilgiler de ya yok edilmiş ya da saklanmıştır Bundan boumlyle Osmanlı kuumltuumlphanelerinde Arapccedila Farsccedila ve Eski Tuumlrkccedile yapıtların bibliyografyası bulunmakla birlikte oumlteki dillerdeki yapıtlarla ilgili veya Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş yapıtlar konusundaki bilgiler bile ya kataloga girmemiş ya da farklı adla kataloga işlenmiştir (Porter 1854 178) Oumlte yandan Balcı zadersquonin Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtındaki yazmalarla ilgili boumlluumlmde Yunan ve Latin yazmaları konusuna hiccedil değinilmemiş ama Batı dillerine ve Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen Arapccedila ve Farsccedila ve Osmanlıca yapıtlara yer verilmiştir Bu saray kuumltuumlphanelerinin başta yabancı olmak uumlzere yerli bilim adamlarına da kapalı olduğunu goumlstermektedir (Balcı zade 1931 528-555)

84

Yunanlıların kuumlltuumlrel uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kabul edip Latincersquoye ccedileviri

yapmaları gibi Fatihrsquote benzer bir tutum sergileyerek Batı dillerinden

biri olan Yunancarsquodan ccedileviri yapılmasını desteklemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 22) Fatihrsquoin Plutarchrsquoın Hayatlar adlı yapıtının da Arapccedilarsquoya

ccedilevrilmesini istemesi de hakkında verilen bu bilgiyi destekler

niteliktedir Bu onun dinin etkisinde kalmadan Batıdan gelen bilgiye de

sahip ccedilıkıp bilginin kaynağını herkese accedilık tutmak istediğinin de bir

kanıtıdır

Yunan felsefesinin Romalılar doumlneminde olduğu gibi doğrudan alın-

mayıp İskenderiye okulundan felsefenin İslamiyetrsquole bağdaştırılmış

Neo-Platonculuk adı verilen farklı bir yorumla alınması Fatihrsquoin bu

atılımının yeterince etkili olamamasına neden olmuştur Başka bir

deyişle Yunan felsefesi Osmanlırsquoya Gazalirsquonin felsefeye karşı ccedilıkan

tutumuna tepki olarak dini ve felsefeyi birbiriyle uzlaştırmaya ccedilalışarak

Aristotelesrsquoin ilahi felsefesini oumlrnek alan Farabi İbn-i Ruumlşt ve İbn-i Sina

gibi duumlşuumlnuumlrler tarafından girmiştir Buradan Arap bilim adamlarının

bilgi aktarımında Osmanlırsquodaki oumlnemi de ortaya ccedilıkmaktadır Ayrıca

Fatih salt Batıyla sınırlı kalmamıştır Oumlrneğin Ali Kuşccedilu gibi astronomi

ve matematik alanında uzman bir bilim adamının Farsccedilarsquodan iki

makalesini bilim dili Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş ve onu Semerkantrsquotan

İstanbulrsquoa getirterek medreselerin oluşumunda goumlrev verdiği gibi Ende-

runrsquoda yuumlksek uumlcret karşılığında da ccedilalıştırmıştır (Paker 1998 575)

17 yuumlzyıla kadar Fatihrsquoin kişiliğine bağlı bu gelişmeler Katip Ccedile-

lebirsquoyle (1608-1657) birlikte bilimsel kimlik kazanmaya ve uumlruumln ver-

meye başlar Osmanlı hanedanının kendi kimliğini gelecek kuşaklara ta-

nıtmak uumlzere sarayda resmen tarih yazıcısı olarak bir vakanuumlvisti

atamasının yanısıra ccedilevirilerin ve ldquoyeniden yazmardquo denilen oumlzellikle

Arapccedila oumlykuumllerin ccedileviri yoluyla değil de onlardan esinlenerek yeniden

yazılan oumlykuumllere yer verilmiştir Bunun yanı sıra askeri accedilıdan oumlnem

taşıyan tarihsel olay ve kişilerle ilgili yazıların tasavvuf veya din ile

ilgili oumlnde gelen kişi ya da ahlakla ilgili makalelerin Osmanlıca duumlz yazı

dil geleneğine katkıda bulanarak bilimsel yapıtların temel koşulu olan

duumlz yazının yerleşmesine katkısı olmuştur Bu bir yerde ağdalı ve suumlsluuml

bir dil olan Farsccedila ve Arapccedilarsquonın giderek kaybolup Tuumlrkccedilersquonin daha

egemen olduğu ve duumlz yazıya daha yakın bir dil olan Osmanlıcarsquonın

artık yerleşmeye başladığını goumlsterirBu ise Osmanlı kimliğinin

benimsendiğinin bir kanıt olarak da değerlendirilebilir Bir başka deyişle

bilgi uumlretiminde dilin ağdasız olması birbirini tetikleyen bilgiler

85

arasında bağlantının kopmamasına neden olduğu iccedilin Osmanlıca bilgi

uumlretiminin Arapccedila ve Farsccedilarsquoya goumlre daha kolaylık sağladığı

duumlşuumlnuumllebilir

Bu yukarıda oumlne suumlruumllenlerin geccediliş doumlneminde ilginccedil bir oumlrneği

Katip Ccedilelebirsquonin Fezlekesirsquonde (1642) goumlruumlluumlr Bu yapıt ccedileviri

olmamakla birlikte hem dilsel hem de bilimsel youmlntem accedilısından tarihi

suumlreci yansıtması bakımından ilgi ccedilekicidir İslam tarihi ve Osmanlı

tarihi olmak uumlzere iki kitaptan oluşan bu yapıtın doumlrt boumlluumlm şeklinde

duumlzenlenen Ikitabı İslam duumlnyasına seslenildiği iccedilin Arapccedila yazılırken

Osmanlı tarihi ile ilgili 2 kitap Osmanlıca yazılmıştır Bu yapıt İslam

geleneğine uygun olarak evrenin doğuşundan başlamasına karşın tarih-

teki oumlnemli olay peygamber hekim bilim adamı şair veya sultanları

gibi kişiler kronolojik sıraya dizilerek kaleme alınmışlardır Uumlstelik bu

yapıta hangi kaynaklardan yararlanıldığını goumlsterir bir bibliyografya da

eklenerek Osmanlı bilimsel geleneğine farklı bir bakış accedilısı getirilmiştir

Oumlte yandan 2 kitap 1591-1654 arasında Osmanlı tarihinde geccedilen olaylar

ve her yılın sonunda oumllen bilim ve devlet adamlarının oumlz yaşam oumlykuumlsuuml

ve yapıtları yanı sıra oumlzellikle Revan15

seferiyle ilgili ayrıntılı bilgi

verilmiştir Bilgi uumlretimi accedilısından Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtının oumlnemi

kaynakccedila goumlstermesi ayrıntılı bilgi vererek betimleyici youmlntemi

kullanması ve bununla da kalmayıp kendi konuyla ilgili goumlruumlşlerini dile

getirerek yapıtına accedilıklayıcı nitelik kazandırmasından kaynaklanmıştır

Ccedilelebirsquonin bu eleştirel youmlntemi aynı zamanda guumlnuumlmuumlzdeki goumlzlem ve

kaynakccedilaya dayalı gerekccedilelendirme şeklinde de yorumlanabilir (Goumlkyay

1997 432-439)

Katip Ccedilelebirsquonin bir oumlzelliği de Batı kaynaklarından yararlanmaktan

ccedilekinmemesi ve bu şekilde oumlzellikle Mizan-uumll-hakrsquoda belirttiği şekilde

İslamrsquodaki skolastik duumlşuumlnceye ve medreselerdeki pozitif bilimlere karşı

tutumla ilgili goumlruumlşlerini ccedilekinmeden yazıya geccedilirebilmesidir (Uumllken

1997 309) Bu onun Fatihrsquoin başlatmak istediği akli bilimlere oumlncelik

verilmesi goumlruumlşuumlnde olduğunun da bir kanıtıdır Oumlrneğin Fatihrsquoin

15

Katip Ccedilelebi babası Enderundan ccedilıkmış bir silahdarın oğludur Bu ne-denle babasıyla birlikte bir ccedilok sefere katılmış ve eğitimini medrese-lerde goumlrmuumlştuumlr Bu babasıyla birlikte katıldığı seferlerden biri de IV Muradrsquoın Revan (Erivan) seferidir Bundan sonra kendini bilime ver-miştir(Tekeli amp İlkin 1999 43) Bundan boumlyle Revan seferini bu denli ayrıntılı bilgi verebilmesi doğrudan kişisel goumlzlem ve deneyimine da-yanmaktadır

86

Gazalirsquonin akıl ve felsefeyi dışlayarak dinin uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran

Tehafuumltrsquouumll Felasifa adlı yapıtı uumlzerine Fatih Hocazade ve Alaeddin

Tusirsquoye risaleler yazdırmasının nedeni akıl ve felsefenin gerekliliği

konusunda tartışmayı başlatmak ve medreselerde akli bilimlere oumlncelik

vermektir (Tekeli amp İlkin 1999 11-16)

Ne var ki Fatihrsquoin başlatmak istediği bu akım ancak Katip

Ccedilelebirsquonin iki kez kaleme aldığı Cihannuumlmarsquoda yeniden ortaya ccedilıkmıştır

İlk 1648rsquo de Ccedilelebirsquonin kitabını yazmadaki amacı klasik İslam

coğrafyasında varolan yapıtların akli bilimlere oumlzellikle astronomiyle

ilgili bilgilere başvurmamasından oumltuumlruuml ortaya ccedilıkan bilgi eksikliğini gi-

dermektir Ccedilelebirsquonin bu yapıta ldquoastronomi bilmeyenin Tanrırsquoyı

tanımakta yetersiz kalacağırdquo (ldquoKatip Ccedilelebirdquo 1992 6511) şeklinde bir

hadisi eklemesi dinle akıl ve felsefeyi uzlaştırmak istediği konusundaki

goumlruumlşuumlnuuml de ortaya koyar

Osmanlı Avruparsquosı Anadolu İspanya ve Kuzey Afrikarsquoyla ilgili

bilgilerin verildiği ilk kitabı ardından 1654rsquode Japonya ve Asya uumllkeleri

tanıtılmıştır Bu kitabın bilgi uumlretimi accedilısından oumlnemi ilk kez

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) goumlruumlşuumlnuuml yıkan Kopernikrsquoin duumlnyanın

yuvarlak ve guumlneş merkezli olduğu goumlruumlşuumlne yer vermesidir Ayrıca

Kristof Kolomb ve Magellanrsquoın duumlnyayı keşiflerinden de soumlz etmiştir

Ne var ki guumlneş merkezli ya da duumlnyanın ldquoarmutrdquo şeklinde olduğu

konusunda Kopernikrsquoe atıfta bulunulmamış olması dikkat ccedilekicidir

Kopernik sistemiyle ilgili doğrudan atıfta bulunularak verilen bilgi ancak

Muumlteferrikarsquonın bu yapıta 18 yuumlzyılın başında yaptığı eklemelerde

verilmiştir Bununla birlikte İslam coğrafyacıların harita kullanmadaki

yanlışlara değinerek her iki yapıtına haritalar eklemesi bununla da

kalmayıp Aristoteles Ortelius Cluverius ve Lorenz gibi Batırsquodaki kay-

naklarından ccedileviri yoluyla bilgi aktarması ve alıntıda bulunması dikkat

ccedilekici olduğu gibi bu kaynakların kiminin yeni basılmış kaynaklar

olması onun ccedilağdaş ve guumlncel bilgiyi yakalamadaki ustalığına işaret

eder Oumlrneğin Cluveriusrsquoun Evrensel Coğrafya adlı yapıtı 1624rsquote

basılmıştır (Tekin amp İlkin 1999 51) Buumltuumln bu oumlzellikler

Cihanuumlnnuumlmarsquonın bilgi uumlretimi accedilısından tek youmlnluuml değil iki youmlnluuml bir

işlev goumlrmesine neden olmuştur Başka bir deyişle Batırsquodan Osmanlıya

bilgi akışını sağlamakla kalmamış başka dillere de ccedilevrilerek Doğudan

Batıya bilgi akışının gerccedilekleşmesine neden olmuştur

87

17 yuumlzyılda ccedileviri accedilısından dikkati ccedileken ve Kopernik adını ilk

duyuran yapıt Zigetvarlı Tezkereci Koumlse İbrahim Efendinin 1660rsquoda

eklemelerle oumlnce Arapccedila ardından Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirdiği Noel Duretrsquoin

ldquoEphemeeridess Motuum Celestium Richeliause ex Lannnsbergi

Tabulisrdquo (1651) adlı yapıtıdır Bu yapıt Secence-tuumlrsquol Eflak adıyla

ccedilevrilmiş olup iki youmlnden bilgi uumlretimi accedilısından dikkat ccedileker Birincisi

Kopernik sistemi hakkında bilgi birinci kaynak yerine ikinci kaynaktan

verilmiş olması ikincisi ise oumlnce Osmanlıda bilim dili kabul edilen

Arapccedilarsquoya sonra da Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye (Osmanlıcarsquoye) ccedilevrilmiş

olmasıdır Bu yapıtın ccedilevrilmesinde buumlyuumlk bir olasılıkla Katip

Ccedilelebirsquonin atıfta bulunmadan Cihanuumlnnuumlmarsquoda evrenle ilgili verdiği

farklı bilgilerin de payı olmuştur Bir başka deyişle bilgi uumlretimi

accedilısından ccedileviri yapıt telif yapıtı değil telif yapıt ccedileviriye yol accedilmıştır

(İhsanoğlu 1992 339)

Osmanlının askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kanıtlamış bir imparatorluk olarak

dikkatini ccedileken ve Batıdan bilgi almak istediği en oumlnemli konu

astronomi olmakla birlikte bu alanda kuramsal ccedilevirilerden ccedilok

astronomik tabloların ccedilevirisinden bilgi edinmek yeğlenmiştir Bu onun

kuramsal alandan ccedilok uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlstermektedir Oumlrneğin 1660rsquoda Duret 1772rsquode Cassini 1839rsquoda

Lalende Tablolarının (Ziccedillerinin) ccedilevirisinin yapılmış olması

Osmanlıların geleneksel olarak uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlsterir

Ne var ki Osmanlıda 1726 yılına dek matbaaya izin verilmemiş

olması bu bilgilerin tabana yayılarak duyulmasını engellediği gibi bilgi

uumlretiminin de gecikmesine neden olmuş ancak Lale devrinde

Muumlteferrika gibi kimselerin bireysel ccedilabaları sonucu İmparatorluk

iccedilinde ve dışında uumlretilen bilgiden haberdar olunmaya başlanmıştır

Hıristiyan azınlığa Matbaa izni verilirken Muumlsluumlman tebaaya bu iznin

verilmemesi hem medreselerdeki eğitimin gittikccedile akla dayalı

bilimlerden uzaklaşarak taassuba kaccediltığını hem de İmparatorluğun 16

ve 17 yuumlzyılda kuumlltuumlrel kimlikten ccedilok askeri uumlstuumlnluumlğe oumlncelik verdiğini

goumlsterir

88

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi

Whorf ve Sapirrsquoin16

her topluluk kendi iccedilinde yaşadığı dile goumlre

duumlşuumlnuumlr şeklindeki savından yola ccedilıkarak bu doumlnemi anlatmak dil kuumlltuumlr

ve bilgi uumlretimi uumlccedilgeni arasındaki eytişimsel (diyalektik) ilişkileri

accedilıklamak ve ulusal kimliklerin dilin geccedilirdiği evrelere bağlı olarak nasıl

değişikliğe uğrayıp bilgi uumlretim suumlrecindeki akışı değiştirdiğini goumlster-

mek accedilısından oumlnem taşır

Lale Devri olarak anılan III Ahmetrsquoin (1703-1730) huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

bu doumlnem İmparatorluğun askeri ekonomik ve siyasal nedenlerle

Batıyla ilişkilerinin yoğunlaştığı temeli İslam felsefesindeki ldquokanaaterdquo

dayalı basit tuumlketim alışkanlıklarından vazgeccedililerek saray hanedanlığını

oluşturmak uumlzere ldquosafahatardquo dayalı bir duumlzenin başlangıcı olarak

değerlendirilebilir Oumlte yandan bu doumlnem aynı zamanda goumlccedilebe bir

imparatorluktan daha yerleşik bir imparatorluğa bir geccediliş doumlnemi olarak

da duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili saray hanedanlığının oluşması guumlnuumlmuumlz

demokratik anlayışında halkla iktidar arasındaki uccedilurumun daha da

accedilılacağı anlamına gelmekle birlikte Osmanlı kimliğini daha saygın bir

konuma getirmek amacıyla Arap ve Fars kuumlltuumlrel etkilerini yazınsal ol-

duğu kadar bilimsel alanda da azaltarak kendi kimliğine oumlzguuml uumlruumlnleri

yaratma ccedilabalarının da bu doumlnemde filizlenmeye başlayıp oumlzguumln bilgi

uumlretimini kolaylaştırdığı da yadsınamaz Kuşkusuz boumlyle bir sefahat

doumlneminde Osmanlı uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlncelikle yazınsal alanda kanıtlayarak

Arap ve Fars kuumlltuumlrel tema ve motiflerini daha az kullanıp Tuumlrk

kimliğinin oumlzelliklerini daha oumlne ccedilıkaracak yapıtlara değer verilmiştir

Oumlrneğin Nedim (1681-1730) gibi bir Divan edebiyatı şairinin ortaya

ccedilıkması saray edebiyatı olarak Divan edebiyatının yazınsal ccediloğul

dizgede saygın bir konuma oturmasına neden olmuştur (İz 1989 43)

Gerccedili Divan edebiyatı saraya oumlzguuml bir edebiyat olarak ccediloğunluğu temsil

16

Sapirbu konudaki goumlruumlşleri en accedilık şekilde şu soumlzlerle dile getirmiştir No two languages are ever sufficiently similar to be considered as representing the same reality The worlds in which different societies are distinct worlds not merely the same world with different labels attached (Sapir 1956 69)(İki hiccedilbir dil aynı sosyal gerccedilekliği ifade edecek derecede birbirine benzer olamaz Toplulukların birbirinden farklılığı sadece aynı duumlnyayı paylaşmakla birlikte birbirinden farklı etiketler taşımasından değil birbirinden farklı duumlnyalar yaşamasından-dır) (Ccedileviren Mine Yazıcı)

89

eden halkın kuumlltuumlrel kimliğini oluşturmada bir payı olduğu duuml-

şuumlnuumllemez Bununla birlikte sarayın Arap ve Fars etkisinden kurtulmak

uumlzere soumlzkonusu doumlnemde başvuracağı ya da besleneceği tek kaynak

Anadolursquoda yerleşmiş bulunan halk olduğundan ister istemez yazılı

kuumlltuumlruumln temelini oluşturmada onun soumlzluuml kuumlltuumlre dayalı geccedilmişinden

yararlanacaktır Bu ise Tuumlrkccedile konuşan halkın imgelem (hayal) guumlcuumlnuumln

yaratığı yazınsal uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak ulusal belleğin kaccedilınılmaz

olarak yazıya doumlkuumllmesini sağlayacaktır Osmanlı kuumlltuumlrel yaşamındaki

bu değişim bir yandan dil ve kuumlltuumlr ikilisinin sorgulanmasına yol

accedilarken oumlte yandan da İmparatorluğu ldquogoumlccedileberdquo bir topluluk olmaktan

kurtarıp daha ldquoyerleşikrdquo bir toplum olmaya zorlayacaktır Bundan boumlyle

imparatorluğun saray hanedanlığını oluşturmak uumlzere başlattığı bu

hareket tıpkı her insanda varolan noumlronlar arasındaki bağlantıyı kurarak

ona oumlzel kimlik kazandıran sinir sistemindeki noumlron yapısını oluşturan

lifler gibi Tuumlrkccedile duumlşuumlnme suumlrecini başlatarak başta Osmanlı kimliği

olmak uumlzere Tuumlrk kimliğinin de yapı taşlarını oluşturmaya

başlayacaktır

Hem dil hem de bilginin temeli duumlşuumlncenin bilginin ilk uumlretim

aşamasında17

birbirine bağlı dinamik kavramlar olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa yazınsal alanda dilde başlayan Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil

yapısını daha ortaya ccedilıkaran Lale Devrinin yarattığı ve Tanzimatrsquoa kadar

uzanan bu akım ister istemez yazınsal olduğu kadar bilimsel akışın da

youmlnuumlnuuml değiştirmeye başlayacaktır Tercuumlme Heyetine ilk gereksinimin

duyulması Muumlsluumlman ccediloğunluğa ilk kez matbaa izninin verilmesi ve

yeni eğitim kurumları ve ona bağlı olarak yeni kuumltuumlphanelerin kurulması

17

Burada dil ve duumlşuumlncenin oumlzellikle başlangıccedil aşamasında birbirine bağlı kavramlar olduğu belirtilmiştir Bunun nedeni ise bilginin toplumsal youmlnuumlne karşılık dilin geliştikccedile bireysel youmlnuumlnuumln artmasıdır Şoumlyle ki dil geliştikccedile bilgi aynı kalsa da bireysel ifade şekilleri birbirinden ayrılır Bir başka deyişle dil zenginliği bilgiye bakış accedilısını etkileyerek duumlşuumlncenin sıralanmasına ayrıntılara girilmesine bilginin eksiksiz aktarılmasına neden olduğundan duumlşuumlncenin mi bilgiyi uumlrettiği yoksa dilin mi bilgiyi uumlrettiği şeklindeki bir ikilemin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi gerekir Bu aynı zamanda ldquoduumlşuumlnce ve dilinrdquo bir kaynaşık bir buumltuumln olmayıp her ikisinin de farklı bir gelişim suumlreci olduğuna işaret eder Başka bir deyişle Vygotskyrsquonin dilin bi-reyselliğinin ya da dilin bireysel yaratıcılığını oumlne ccedilıkaran goumlruumlşuuml bilgi uumlretiminde dilin oumlnemine dikkati ccedileker (bkz Vygotsky L Dil ve Duumlşuumlnce ccedilev Semih Koray İstanbul Kaynak Yayınları 1985)

90

toplumsal yapıdaki geccediliş suumlrecinin somut oumlrnekleri olarak

değerlendirilebilir Bundan boumlyle Osmanlı İmparatorluğursquondaki bilgi

uumlretim suumlrecinin akışı ancak onu tetikleyen toplumsal yapının

anlaşılmasıyla birlikte anlam kazanıp toplumsal bilincin uyanmasına

aracı olur

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya

Etkisi

Osmanlı İmparatorluğunun bu yeni tutumu Osmanlının toplumsal

yapısını belirleyen buumlrokratik işleyişi değiştirdiği gibi onun alt yapısını

oluşturan eğitim anlayışını ve uzantısı kurum kuruluşları da etkilemiştir

Genel ccedilerccedileveyi ccedilizmek accedilısından konuya buumlrokratik değişiklikleri

anlatmakla başlamak bu ccedilarkın yarattığı yeni bilgi uumlretim

mekanizmalarının hangi koşullar altında ortaya ccedilıktığını accedilıklamak

accedilısından kaccedilınılmazdır Şoumlyle ki sarayın hanedan olma yolundaki

kararı siyasetin saraydan Babıalirsquodeki Veziriazamlık konağına

taşınmasına ve Saray Divanının yerini Veziriazam Divanının almasına

neden olmuştur Bu durumda Osmanlı toplumsal yapısında youmlnetici

konumda bulunan ilmiye sınıfının yerini de kalemiye almıştır Kuşkusuz

hiyerarşik sıralamadaki bu değişiklik rastlantı olmayıp youmlnetimin el

değiştirmesi sonucu ortaya ccedilıkmıştır Bir başka deyişle Medreseden

ccedilıkan ilmiye sınıfının toplumsal işlevinin medreselerde goumlruumllen eğitime

bağlı olarak yetersiz kalması kalemiyersquonin farklı bir eğitimden

geccedilmesine neden olmuştur Bu doumlnemde kalemiyersquoden kişilerin hizmet

iccedili eğitimden geccedilerek uygulamalı eğitimin pratik hayatta başarıyı nasıl

etkilediğinin anlaşılması medreselerdeki eğitimin de sorgulanmaya

başlamasına yol accedilmıştır Ayrıca bu sınıfta ccedilalışanların başına Reis-uumll

Kuumlttap getirilerek Divan-ı Huumlmayun Kalemi amedi kalemi ve tercuumlme

Kalemi şeklinde birimlere ayrılması konu alanlarına goumlre

uzmanlaşmanın oumlnemini de guumlndeme getirmiştir Başlangıccedilta katip ccedilırak

şeklinde belirlenen kadrolaşmaya zaman iccedilerisinde şerhli ve muumllazım

kadroları da eklenerek sistem daha da genişlemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 25-28) Kuşkusuz bu şekilde yeniden yapılanma bir yandan buuml-

rokratik işleyişin daha yetkin kılınması amacını taşırken oumlte yandan da

alt yapıda değişikliklere de neden olmuştur

Kalemiyenin eğitimi geleneksel olarak medrese tekke ve oumlzel

konaklarda suumlrduumlruumllmekle birlikte başarısının temelinde hizmet verilen

91

birimdeki usta ccedilırak ilişkisine dayalı eğitim anlayışı yatmaktadır Bu

şekilde eğitim almış Reis-uumll Kuumlttaprsquoların her geccedilen guumln sayılarının

artırılarak eyalet valilikleri elccedililik hatta sadrazamlık makamlarına kadar

yuumlkseltilmeleri medreselerdeki eğitimi etkilememişse de askeri alanda

yenilgilerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte uygulama ve kuramın bir arada

yuumlruumltuumllmesinin oumlnemine dikkat ccedilekilmiş olmuştur Bundan boumlyle

medreseleri olduğu gibi bırakarak yeni eğitim anlayışını destekleyecek

yeni eğitim kurumları oluşturulmaya başlanmıştır Ne var kikalemiye

bir yandan Batıyla ilişkilerin suumlrduumlruumllmesinde Tercuumlme Kalemi accedilarak

Osmanlının Batıyla siyasi olduğu kadar kuumlltuumlrel olarak da daha sıkı

ilişkiye girmesine neden olurken oumlte yandan da buumlrokratik sınıfın alt

yapısını tamamıyla Osmanlının iccedil işleyişinin oluşturduğu bir eğitim

sistemine dayalı olarak değiştirmeyi başarmıştır Bir başka

deyişlekalemiyersquode uygulamalı oumlğretim doğrudan Osmanlının kendi

buumlnyesine bağlı olarak şekillenmiştir Oysa ilerde tarihsel sıralamaya

goumlre daha ayrıntılı olarak anlatılacak yeni askeri eğitim kurumlarında

uygulamalı eğitim doğrudan yabancılara bırakılmıştır

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717)

1717rsquode Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşarsquonın şair Nedimrsquoin

başkanlığında hem Doğu hem de Batı dillerinden ccedileviri yapmak uumlzere

doumlnemin bilginlerini bir araya toplayarak kurduğu ilk Tercuumlme

Heyetinin hem İslam kuumlltuumlruumlyle ilgili kimliği kaybetmemek hem de

Batının teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmamak şeklinde birbiriyle

ccedilelişen iki farklı amacı vardır Başta bu heyetin kurulmasındaki amaccedil

oumlncelikle Batıdaki bilgiyi aktarmak olmakla birlikte felsefe ve

edebiyatla ilgili yapıtlar Arapccedila ve Farsccedilarsquodan Osmanlıcarsquoya ccedilevrilirken

teknik ve tıpla ilgili bilimsel yapıtlar Osmanlıcarsquoya değil bilim dili

Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir 25 kişiden oluşan kurulda Arapccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedilevrilen yapıtlar arasında oumlzellikle İbrahim Paşarsquonın

ilgisini ccedileken İslam tarihiyle ilgili Bedruumlddin Mahmut Aynirsquonin İkd-uumll

Cuumlman fi Tarih-i Ehl iz-Zaman ve Huvandmarrsquoın Habib uumls-Siyer adlı

yapıtları ve doumlnemin en goumlzde ccedilevirmenlerinden Ahmet Vefik Paşarsquonın

da dedesi olan Yanyalı Esat Efendinin ccedilevirdiği İbni Sinarsquonın Şifa adlı

yapıtı Suhreverdirsquonin Hikmet uumll-İşrakrsquoı ve ilk kez Eski Yunanca ana

kaynaktan Aristotelesrsquoin Physikarsquosının Kitab uumls-Semaniye adıyla

Arapccedilarsquoye Yanyalı Esat Efendinin tarafından yapılan ccedilevirisi

92

bulunmaktadır (Guumlnyol 1985 age 325) Ne var ki Yanyalı Esat

Efendinin Batı kuumlltuumlruumlyle ilgili olarak Fransızca yerine oumlluuml bir kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuumlnuuml uumlstelik de Farabi ve İbni Ruumlşdrsquouumln uumlzerinde Arapccedila

yorumlarının bulunduğu bir yapıtı yeniden Arapccedilarsquoya ccedilevirme gereğini

duyması bir yandan Osmanlının bilimsel olarak Arap bilimini kendine

rakip goumlrduumlğuumlnuuml oumlte yandan da Fransız dil ve kuumlltuumlruumlnuumln henuumlz

yeterince tanınmadığı gibi kabul edilmediğini de da goumlsterebilir

Oumlte yandan Tercuumlme Heyeti dışında yapılan ccedilevirilerde bu geleneğe

uygun bir tutum sergilemişlerdir Oumlrneğin 28 Mehmet Ccedilelebirsquonin

Şehrezurirsquonin Seretuumll İlahiyesinin fizik kısmını Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmiş

olması Tercuumlme Heyetinden farklı olarak fen alanında bir yapıtı

Arapccedilarsquoye ccedilevirmek yerine Osmanlıcarsquoye ye da Tuumlrkccedileye ccedilevirmesi

dikkat ccedilekicidir Bununla birlikte oumlzel girişim olarak da Batıdan bir

kaynak ccedilevrilmemiştir (Tekeli amp İlkin 1999 42) Ne var ki oumlzel

girişimin hiccedil değilse fizik gibi bir alanda Tercuumlme Heyetinin aksine

Arapccedila bilim dili yerine Osmanlıcayı bilim dili olarak seccedilmesi onun

Tercuumlme heyetinden bir adım daha ileri olduğunu goumlsterir Bu

bilgilerden de anlaşılacağı gibi başta heyetin kurulmasındaki oumlzellikle

Batırsquodaki bilginin aktarılması konusundaki amaca ulaşılamadığı

goumlruumllmektedir

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833)

III Selim doumlneminde kurulan Babıalirsquodeki Tercuumlme Odası yukarıda

belirtildiği gibi Fener Rum ailelerinin tekeli altındaydı Ne var ki Rum

ayaklanması ile birlikte sarayın Fener Rum ailelerine guumlvenini yitirmesi

IIMahmut doumlneminde son Rum tercuumlmanın da goumlrevinden atılmasına

neden olmuştur Oysa sarayın varlığını suumlrduumlrmede dış ilişkilerinin ve

yazışmaların oumlnemi her geccedilen guumln artmaktadır Bununla birlikte bu

alanda eleman yetiştirilmemiş olması bu işlerin 1821rsquoden 1833rsquoe dek

vardiya usuluuml Muumlhendishanelerdeki oumlğretmenler tarafından yuumlruumltuumllme-

sine neden olmuştur Gerccedili bu doumlneme kadar Osmanlının soumlzkonusu

alanda kendi elemanının yetiştirmemiş olması ve ccediloğu konuda dışardan

gelen yardımın kısa erimli olacağını goumlz oumlnuumlnde bulundurmaması

siyasal bir eksiklik olarak değerlendirilebilir Buna karşın bu işe

93

atanacak oumlğretmenlerin de yine Rum koumlkenli Yahya Efendi18

ve Musevi

koumlkenli İshak Efendi19

gibi azınlık olmakla birlikte Osmanlının kuumlltuumlrel

kimliğini kabul etmiş ona bilgisel katkıda bulunmuş kimseler olması

Osmanlının hepten peşin huumlkuumlmluuml davranmayıp sınırları geniş ccedilok

milletli bir imparatorluğun bakış accedilısını hala koruduğunu goumlsterir Oumlte

yandan bu kişilerin 1833rsquote resmi olarak kurulacak Tercuumlme Odasında

Osmanlı Aydınını Batıyla tanıştırmadaki ustalıkları Osmanlının eğitim

alanında başaramadığı Batırsquodan Doğursquoya bilgi aktarımını onların

başardığını goumlsterir Kuşkusuz bunda hem oumlğretmen hem de ccedilevirmen

kimliklerinin payı olmuştur

Ccedilevirmen kimlikleri onların ilk kez resmi yazışmalarda ccedileşitli

dillerde koşut metinler oluşturmalarına neden olurken eğitici kimlikleri

bu odanın aynı zamanda bir dil oumlğrenim merkezine doumlnuumlşmesine yol

accedilmıştır Ali Saffet Paşa Muumlnif Paşa Ahmet Vefik Paşa Şinasi Namık

Kemal gibi Tanzimat doumlneminin oumlnde gelen kişilerinin hem

Fransızcarsquoyı oumlğrenmesi hem de Fransız kuumlltuumlruumlyle tanışıp Fransız

edebiyatı ve felsefesi hakkında bilgi edinmeleri bu oda sayesinde

olmuştur Oumlyle ki bu etkinlik sonunda Tuumlrk Aydınlanma hareketinin

doğmasına neden olmuştur (Berkes 2002a 253-266) Oumlte yandan

Tanzimat doumlneminde elccedililiklerde ccedilalışacak buumlrokrat sınıfının da daha

sağlam temeller uumlzerinde yetişmesine aracılık etmiştir Ayrıca bu

goumlrevde ccedilalışacakların oumlzgeccedilmişlerinde Tercuumlme Odasında hizmet ver-

diğini bildirenlere oumlncelik tanınması hem bu odanın goumlrevini beklenenin

uumlzerinde yerine getirdiğini hem de ccedilağdaş dışa doumlnuumlk buumlrokrat profilini

ccedilizmede katkıda bulunduğunu goumlsterir (Zuumlrcher 1997 46-47)

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar

Osmanlıda kuumlltuumlrel olarak bir değişikliğin yaşandığının en buumlyuumlk

kanıtı Muumlsluumlman ccediloğunluğa Matbaarsquo ya iznin ccedilıkmasıdır Lale devrinde

1726rsquoda İbrahim Muumlteferrika ve Paris elccedilisi 28 Sait Ccedilelebi (Tekeli amp

İlkin 1999 31) doumlnemin Şeyhuumllislamından sadece din dışı yayınların

basılması koşuluyla izin almışlardır Dilden edebiyata edebiyatrsquotan

18

Muumlhendishanedeki derslerde kullanılmak uumlzere Fransızca ve İtal-yancarsquodan ccedileviriler yapmaktadır

19 Muumlhendishanenin matematik ve fen bilimleri alanında oumlnde gelen oumlğ-retmeni ve ulum-i Riyaziyersquonin yazarı olarak tanınır

94

bilime uzanan yelpaze iccedilerisinde Muumlteferrikarsquonın oumlncelikle 1729rsquoda

Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye Vankulu adlı bir soumlzluumlkle Tuumlrkccedile dilbilgisiyle

ilgili Grammaire Turque adlı yapıtı 1731rsquode basmış olması yukarıda

soumlzuuml edilen kuumlltuumlrel değişikliğin ilk olarak dilden başlatılmak istendiğini

goumlsterir Oumlte yandan ilk basılan bilimsel kitabın yazarının bir oumlnceki

doumlnemden olmakla birlikte din bilimlerine ağırlık veren ccedilağdaşlarından

farklı bir bilimsel kimlik sergileyen Katip Ccedilelebirsquonin seccedililmiş olması

dille başlayan bu akımın bilimsel alanla tutarlılık goumlsterdiğinin bir kanıtı

olarak değerlendirilebilir Ne var ki Katip Ccedilelebirsquonin Cihanuumlnnuumlmarsquoda

yazıya doumlktuumlğuuml bilgiler ancak 1734rsquote basılarak yayınlanmıştır Bununla

birlikte Muumlteferrikarsquonın bu yapıtı Tekelirsquonin deyişiyle ldquobir oumllccediluumlde

yenileyerek yayınlamışrdquo (Tekeli amp İlkin 1999 42) olması o doumlnemde

bilginin guumlncelleşmesi gereksiniminin bilincine varıldığını goumlsterir

Oumlrneğin Muumlteferrikarsquonın 1650rsquode Galileo-Keplerrsquoin sistemiyle ilgili

bilgi veren Cihanuumlnnuumlma ile neredeyse aynı zamanda ccedilıkan Variusrsquoun

Genel Coğrafya adlı yapıtındaki bilgileri ve Descartesrsquoin goumlruumlşlerini

Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtına eklemiş olması boumlyle bir gereksinimin so-

nucudur

Oumlte yandan Batıdan ccedilevrilen kitapların ccediloğunun bir oumlnceki yuumlkseliş

doumlnemine ait siyasal amaccedillı coğrafya alanında olması ve bunlar arasında

Wilhelm amp John Blaeaursquonun 11 ciltlik Atlas Majorrsquounun 17 yuumlzyıl

sonunda Behram-uumld Dımışkı tarafından yapılan eklemeli ccedilevirisinin de

bulunması matbaanın guumlncel bilgiyi yakalamak şeklindeki amacından

saparak bir doumlnem oumlncesine ait yapıtları okura ulaştırmak zorunda

kaldığını goumlsterir Kuşkusuz matbaanın geccedil izni bilgi uumlretim

mekanizmasını yavaşlattığından Muumlteferrikarsquonın ilk kuruluş aşamasında

III Murad iccedilin Lopez de Gomara Oviedo ve Zaratersquonin kaynaklarından

derlenerek yazılan Hind-i Garbi Mercatorrsquoun Atlasrsquoı gibi hazırda

bulunan el yazması ccedileviri ya da oumlrtuumlk ccedilevirileri basmayı tercih etmesi

son derece doğal ve haklı bir gerekccediledir (Burke 2001 79) Burada sorun

yaratan Avruparsquoda bilimsel alanda 16 yuumlzyıldan başlayan bilimsel

alandaki devrimin Osmanlıya iccediline kapalı bir imparatorluk olarak geccedil

erişemesinden kaynaklanır Başka bir deyişle bilginin uumlretilemediği bir

ortamda eskimiş bilgi basılmak zorunda kalmıştır Uumlstelik 1726-1742

yılları arasında matbaada basılan 17 kitaptan sadece altısının pozitif

bilimlerle ilgili olması da bu alanda oumlnceden ccedilok az sayıda ccedileviri

yapıldığını goumlstermektedir (Tekeli amp İlkin 1999 41-42)

95

22131 Matbaa 1784-1830 ve Ccedileviri Yayınlar

1742rsquode kapatılan Matbaarsquonın IIISelim doumlneminde yeniden

duumlzenlenerek canlanması doğrudan III Selimrsquoin iktidar olarak Batıya

doumlnuumlk bakış accedilısının bilgiye yansımasıdır Bu doumlnemin ccedilevirmeni Asım

Efendinin Necduumlddin Firuz Abadirsquonin Kamusrsquounu Okyanus adıyla

ccedilevirmesi ve 60000 soumlzcuumlğe halk dilindeki metinlerden karşılıklar

bulması bilginin halka yayılmasının oumlnemini guumlndeme geldiğini

goumlsterir Bu ccedilalışma bilimsel etkinlik olarak Idoumlnem Matbaa

etkinliğindeki soumlzluumlğe ve dilbilgisine dayalı ccedilalışmalardan

araştırmacılığı da oumlne ccedilıkaran daha oumlzguumln bir ccedilalışmadır (Adıvar 1991

206-213)

Bu doumlnemde ilk doumlnemden farklı olarak Arapccedila ve Farsccedilarsquoya

Fransızcarsquoda eklenmiştir Oumlzellikle askeri alanda Batının bilgisine

ulaşma oumlzlemi oumlrneğin Konstantin İpsilantirsquonin Fenni harp Fenni

lağım Fenni Muhasara adlı yapıtları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmesine neden

olmuştur (Guumlnyol 1985 326) Bu belki de Tuumlrkccedile oumlzel alan

terminolojisiyle ilgili bilimsel dili zorlayan ilk ccedileviri olmuştur Bu

doumlnemle ilgili genel bir değerlendirme yapılacak olursa yapılan

ccedilevirilerin ccediloğu yine Doğu kaynaklarından olmuştur Yapılan ccedilevirilerin

amacı kuumlltuumlrler arası alışverişten ccedilok askeri alanda teknolojik olarak

bilgi alışverişe dayanmaktadır Bu aynı zamanda Batıdan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmemeye oumlzellikle oumlzen goumlsterildiğinin de accedilık bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Oumlzetle soumlylenecek olursa Muumlteferrika doumlneminde Batı dillerinden

(doumlnemin goumlzde dili ccediloğunlukla Fransızcarsquodan) yapılan ccedilevirilerin ccediloğu

bilgi aktarma niteliğindedir Bu doumlnemde sırasıyla en ccedilok askerlik

ardından fen tıp ve doğa bilimleri alanında ccedileviri yapılmıştır Yukarıda

soumlzuuml edilen Asım Efendinin dışında bu doumlnemde Batı koumlkenli

soumlzcuumlklere ya Arapccedila karşılıklar bulunmuş ya soumlzcuumlk Tuumlrkccedile ses

uyumuna uygun duumlşecek şekilde aynen korunmuş ya da anlamca dengi

olmamakla birlikte yabancı soumlzcuumlğuuml ccedilağrıştıracak kulağa hoş gelen

Tuumlrkccedile bir soumlzcuumlkle karşılanmaya ccedilalışılmıştır (Berkes 2002 a 253-256)

96

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler

Kalemiyersquonin uumllkenin koşularına uygun olarak yetişmesi onları bir

yandan idari uumls makamları taşırken oumlte yandan da Osmanlının onların

sayesinde kapıları Batıya accedilılmışolmuştur Ne var ki Batıya accedilılma bir

taraftan askeri sınıfta oumlnce Lale devrinin yeniliklerine karşı oumlrneğin

1730rsquoda Patrona Halil isyanının ccedilıkmasına neden olurken oumlte yandan da

18 yuumlzyılın sonunda hendeshane ya da muumlhendishane adı altında yeni

eğitim kurumlarıyla birlikte teknolojik bilginin doğrudan alınması iccedilin

yabancı kaynaklara ve eğiticilere yer verilmesine neden olmuştur20

Askeri alandaki uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kaybetmek istemeyen Osmanlı

İmparatorluğu yenilgilerle birlikte teknolojik alanda eksikliğini fark

etmiş ve bu alanda bilginin temelini fen bilimlerinin oluşturduğunu goumlz

oumlnuumlnde bulundurmakla birlikte Batı biliminin sunduğu teknolojik

olanaklara en hızlı ve kolay ulaşmanın yolunun Batıdan uzmanlar

getirerek eğitim vermek olduğunu duumlşuumlnmuumlştuumlr Osmanlının geleneksel

askeri eğitiminin uygulamaya doumlnuumlk olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yabancı

kaynaklı da olsa bu şekilde uygulama ağırlıklı bir eğitim şekli

Osmanlıya ters duumlşmemiştir Oumlte yandan bu eğitim kurumlarının

oluşmasında kalemiyersquonin yarattığı yeni goumlrevlerin de payı olmuştur

Kalemiyersquonin guumlccedil kazanmasıyla birlikte geccedilici konsolosluklar yerini

kalıcı elccedililiklere bırakmış ve bu elccedililikler aracılığıyla Batıyla ilişkiler

kuvvetlenerek soumlzkonusu eğitim kurumlarına yabancı uzmanlar getirme

kolaylaşmıştır

1734rsquode I Mahmud (1730-1754) doumlneminde Uumlskuumldarda kurulan

hendesehanersquonin başına sonradan Muumlsluumlman olan Comte de Bonneval

getirilirken bu yeni eğitim şekline destek olmak uumlzere elccedili Sait Paşarsquonın

22 Fransız topccedilusunu da beraberinde getirmesi bu doumlnemde elccedililerin

kuumlltuumlrel alışverişe verdiği oumlnemi goumlsterir Oumlte yandan bu ilişkinin tek

taraflı değil karşılıklı olduğu Fransız elccedilisi DeVergennesrsquoin topccedilu subay

oumlğretmen damadı De Tottrsquoun oumlnce III Mustafa (1757-1773) zamanında

Suumltluumlcersquodeki hendesehanede hizmet vermesi ardından 1784 de I Abduumll-

20

Burada askeri alanda yeni eğitim kurumlarının iktidar tarafından oluştu-rulmasında sadece kalemiyersquonin etkisi olduğu soumlylenemez Kalemiye bu konuda aracılık etmiş olmakla birlikte bu kurumların oluşturulması ile ilgili kararlar Osmanlının savaş alanlarında başarılı olsa da zorlan-maya başlamasıyla birlikte alınmıştır Bu konuda 1716rsquoda Fransız subay Rochefordrsquoa bir rapor bile hazırlatılmıştır

97

hamit (1774-89) doumlneminde Fransız elccedilisi Comte de Choiseul-Goufierrsquoin

desteğiyle hendesehanelerin Muumlhendishane-i Bahri Huumlmayun adıyla ye-

niden duumlzenlenmesinde katkıda bulunması kalıcı elccedililiklerin eğitimin

Batılılaşmasında oynadıkları roluuml goumlsterir Uumlstelik soumlzkonusu elccedililiklerle

ilişkiler salt dışardan uzman getirilmekle sınırlı kalmamış az sayıda da

olsa Tuumlrk subaylarının Fransarsquoya gitmelerine de olanak sağlamıştır

Yukarıda da goumlruumllduumlğuuml gibi Fransa ile bu şekilde kuumlltuumlrel ilişkilerin

pekişmesinde doumlnemin padişahlarının kimliğinin de roluuml olmuştur

Oumlrneğin I Abduumllhamitrsquoten sonra gelen III Selimrsquoin (1789-1807)

oumlncekilerden farklı olarak dışa doumlnuumlk yetişmiş olması onun Batıyı daha

yakından tanıyarak Fransız kuumlltuumlruumlne hayranlık duymasına neden

olmuştur Onun bu hayranlığı Fransarsquodan eğiticiler getirerek yeni

orduyu oluşturacak yeni eğitim kurumlarını oluşturma kararı vermeye

zorlamıştır Yeniccedilerilere karşı Nizam-ı Cedid ordusu kurmaya ve bu

amaccedilla eski okullardaki yetenekli oumlğrencilerin yetişeceği

ldquoMuumlhendishane-i Sultanirdquo adında bir okul accedilmaya karar vermesi onun

geleneksel askeri eğitimin yetersizliği konusundaki duumlşuumlncesini goumlsterir

Ne var ki Bonapartersquoın Hint yolunu ele geccedilirmek uumlzere Mısırrsquoa huumlcum

etmesi III Selimrsquoi guumlccedil duruma duumlşuumlrmuumlş bir suumlre İngiltere ve Rusya ile

ittifak yapmak zorunda kalmıştır Bu durumdan yararlanan Ruslar

Fransızların imparatorluktan ccedilekilmesi konusunda bir yandan baskı ya-

parken oumlte yandan da kimi eyalet valilerini Babıalirsquoye karşı

ayaklandırarak yeniccedilerilerin saraya muhalif eyaletlerden destek

almasına ve guumln geccediltikccedile ilerleyen Nizam-ı Cedide karşı isyanlar

ccedilıkmasına neden olmuşlardır

Oumlzetle Batıdaki bilgiye erişme gereksinimi IIISelimrsquole birlikte

oumlncelikle toplumsal yapının ve oumlzellikle buumlrokratik yapının değişmesi

sonucu duyulmaya başlamıştır IIISelimrsquoin dışa doumlnuumlk kişiliği sonucu

genccedilliğinde ve hatta tahta ccedilıktığının ilk yıllarında yazıştığı XVILouis

mutlakıyetccedili monarşisine duyduğu hayranlık onun orduyu yeniden

yapılandırmada Fransız eğiticileri goumlrevlendirmesine ve başta Londra

(1793) olmak uumlzere Viyana (1795) ve Parisrsquote(1796) suumlrekli elccedililikler

accedilmasına neden olmuştur Soumlzkonusu Fransız eğitmenler aracılığıyla

orduda Fransızca oumlğrenenlerin giderek sayısının artması ve elccedililikler

Osmanlının Batıya accedilılmasında etkin bir rol oynamıştır Bununla

birlikte 1789rsquodaki Fransız İhtilalinin temelinde yatan ldquooumlzguumlrluumlk eşitlik

ve kardeşlikrdquo gibi yurttaşlık haklarının bundan boumlyle de bireysel

duumlşuumlnmenin gelişmesine neden olan soyut kavramlardan İslamiyetrsquoin

98

baskısıyla halkın etkilenmediği goumlruumlluumlr Bundan boumlyle Fransız kuumlltuumlruumlne

yaklaşılmasıyla birlikte Fransız İhtilalini hazırlayan yurttaşlık haklarına

dayalı ldquooumlzguumlrluumlkrdquo kavramının Osmanlıda zaman iccedilerisinde anlam

değiştirerek ldquoulusal bağımsızlıkrdquo kavramına doumlnuumlşeceği duumlşuumlnuumllebilir

Batının Osmanlıyı etkileyen yanı daha ccedilok rejimin iktidar guumlcuumlnuuml

artıracak askeri alandaki teknolojik ilerlemeler ve Batının buumlrokratik

işleyişi olmuştur Başka bir deyişle Osmanlıyı bilginin pratik yaşama

getirdiği kolaylıklar ilgilendirmiştir (Zuumlrcher 1997 27-31) Bununla

birlikte III Selimrsquoin Fransız kuumlltuumlruumlne yaklaşması ona bir yandan eski

padişahlardan farklı olarak yenilikccedili sıfatını kazandırırken oumlte yandan

da Fransız İhtilalinin ccedilıkması onun siyasi iktidarını zayıflatmıştır Şoumlyle

ki Fransız İhtilaliyle birlikte yukarıda da değinildiği gibi ulusal

bağımsızlık kavramı guumlndeme gelmiş ve bu da azınlıkların

ayaklanmasına neden olmuştur Uumlstuumlne uumlstluumlk buumlrokratik yapının

Batıdan uumllkenin koşullarının goumlzoumlnuumlne alınmadan oumlrnek alınması bu

kadronun giderek şişmesine neden olduğu gibi maaş sistemine de

geccedililmiş olması ekonomik krize yol accedilmış ve bu tablo III Selimrsquoin

sonunu hazırlamıştır

Bu şekilde yenilikten yana olan III Selim ve ordusu Kabakccedilı

İsyanıyla birlikte 1807rsquode sona ermiştir Oumlte yandan bu yenilik hareketi

herşeye karşın sonlanmamış ve 1795rsquode Muumlhendishane-i Berr-i

Huumlmayun kurulmuştur Yine bu kara muumlhendishanesinin kurulmasında

Avusturya elccedilisi Ebubekir Ratip Efendirsquonin İmparatorluğa sunduğu

ldquoAkademya Enjeniyorrdquo başlıklı 46 sayfalık elccedililik raporunun da etkisi

yadsınamaz (Tekeli amp İlkin 1999 31)

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler

Bu yeni eğitim kurumlarında ilk sistemli eğitimin 1795rsquote oluştuğu

soumlylenebilir Başlangıccedilta bu kurumların amacı teknik bilgiye sahip

subaylar yetiştirmektir Bundan boumlyle kuumlltuumlrel kimliğin kaybolmadan

Osmanlı-Batı sentezi bir eğitim anlayışı egemen olmuştur Osmanlı

kanadına kalemiye oumlrnek alınırken Batı kanadının oluşmasına şekil

verenler yerli elccedililer olmuştur Bu iki kanadın ne şekilde uzlaştığının en

basit oumlrneği hiccedil değilse şekilsel olarak bu kurumların yapılanmasında

benimsenen modelden anlaşılır Bununla ilgili olarak iki oumlrnek bu karma

99

modeli accedilıklığa kavuşturur birinci olarak medreselerdeki hocadan

ldquoicazet almardquo bir yandan yerini Batı oumlrneğine bakılarak sınıf geccedilmeye

bırakırken oumlte yandan bir uumlst sınıfa geccedilebilmek iccedilin yerin boşalmasını

beklemek zorunda kalmak Enderun geleneğinin devam ettiğini goumlsterir

İkinci olarak ise sınıfların derecelendirilmesinde Batı uumlniversitelerinde

kilisedeki oumlrguumltlenmeden esinlenerek kullanılan Latince koumlkenli

soumlzcuumlkler kullanılmadığı gibi geleneksel medreselerdeki alt kademedeki

oumlğrencilere verilen ldquosoftardquo (suhte) ya da uumlst kademe oumlğrencilere verilen

ldquodanişmentrdquo gibi soumlzcuumlklere de yer verilmediği bunun yerine

Osmanlının yeni buumlrokratik yapısında goumlzde konuma ccedilıkan kalimiyedeki

kademeleri goumlsterir muumllazim şakird halife ya da hace soumlzcuumlklerinin

yeğlendiği goumlruumlluumlr Bu ise aynı zamanda Osmanlının kendine oumlzguuml

yenilikccedili bir eğitim şekli yaratma ccedilabası iccedilerirsinde olduğunu goumlsterir

(Karş İhsanoğlu 1992 350 Tekeli amp İlkin 1999 46) Oumlte yandan bu

eğitim kurumlarında medreselerden farklı olarak Tuumlrkccedile araştırma

yazma ya da Doğu dillerinden bir yapıtı Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirme gibi bir

koşulun yanı sıra hocalık iccedilin Fransızca bilmenin oumln koşul olması

soumlzkonusu doumlnemde henuumlz bilgi aktarım aşamasında bulunulduğunu ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini goumlsterir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun bu doumlnem eğitmenlerinin arka plan eğitimiyle ilgili

olarak ldquoOsmanlı toplumunun koşulları iccedilinde Avrupa dillerini ve Doğu

dillerinin bilen Batırsquodaki gelişmeyi aktarabilecek biccedilimde yetişmişlerdirrdquo

(aktaran Tekeli amp İlkin 1999 45)21

şeklindeki soumlzleri İmparatorluğun

eğitim konusuna gerccedilekte oumlnem verdiğini goumlsterir Ne var ki

başhocalığa tayinde oumlzel konu alanında uzmanlaşma yerine her konuyu

bilme koşulu ister istemez hocayı her konu alanında temel bilgiler

edinerek bilgi uumlretecek duumlzeyde oumlzel alanda uzmanlaşmasını

engellemiştir Bu accedilıdan 17 ve 18 yuumlzyılda bu yeni eğitim kurumları

medreselere bu konuda benzemekle birlikte ana dilde araştırma yazmayı

ve ccedileviri yapmayı koşul olarak oumlne suumlrmeleri hiccedil değilse ana dilde

yazılı kuumlltuumlruumln başlamasına neden olmuştur

2311 Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri

21

Bu bilgi Ekmelleddin İhsanoğlu Başhoca İshak Efendi Kuumlltuumlr Bakan-lığı Yayınları Ankara 1989 s9rsquodan aktarılmıştır

100

Eğitim kurumlarının işleyişiyle ilgili bu fiziksel suumlrecin soumlzkonusu

kurumlarda ders malzemesi olarak kullanılan yayınlara da yansıdığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz burada bilgi uumlretimini tetiklemede

Osmanlının hangi konu alanlarında yayınlar seccediltiğinin hangi dillerden

hangi konulara goumlre seccedilimde bulunduğunun ccedilıkartılması yukarıda soumlzuuml

edilen kurumların fiziksel işleyişiyle eğitim anlayışının ne derecede

koşutluk goumlsterdiğini anlamak ve Osmanlının duumlnyaya bakış accedilısını

kuumlccediluumlk de olsa bu eğitim kurumlarındaki bilgi uumlretiminde kullanılan

somut bir malzemeden ccedilıkartmak accedilısından oumlnem taşır İhsanoğlursquonun

1797rsquodeki Baş Muhasebe dersleri arasında Muumlhendishane Hocası

Abdurahman Efendinin listesinden yola ccedilıkarak yaptığı incelemede

kaynak kitapların astronomi geometri ve coğrafya ile ilgili yapıtlar

olduğu bildirilmekte ve bunların bir boumlluumlmuumlnuumln klasik İslam bir

boumlluumlmuumlnuumln yeni telif bir boumlluumlmuumlnuumln ise Avrupa kaynaklı olduğu

bildirilmiştir Soumlzkonusu kitaplar arasında Ptolemersquonin klasik İslam

duumlnyasındaki El-Macesti Katip Ccedilelebirsquonin Muumltefferika tarafından

eklerle basılan Cihannuumlma ve Atlas Minor gibi eski bilgiyi taşıyan

kitaplar bulunmaktadır Oumlte yandan harp tekniğiyle ilgili bilgiyi taşıyan

ccedileviri yapıtlar hem Avrupa koumlkenli hem de daha yeni bilgi iccedilermektedir

(İhsanoğlu 1992 351)

Bu listeye goumlre kaynakların koumlkeninin konu alanlarına goumlre

dağılımına bakıldığında ise matematik ve astronomiyle ilgili yapıtlar

İslam kaynaklarına coğrafya harp tekniği ve askeri bilimler Batı

kaynaklarına dayanmaktadır Kullanılan dil Arapccedila ya da Osmanlıca

olup Batı dilinde hiccedilbir kaynağa rastlanmamıştır Bu ise muumlhendisha-

nelerde henuumlz Batıdaki kuramsal bilgiyle tanışılmadığını geccedilmişteki

pratiğe dayalı eğitim şekline ters duumlşmeyecek bir eğitim anlayışının

egemen olduğunu goumlsterir Ne var ki Batıdaki teknolojik olanaklara en

kolay ve en hızlı yoldan erişimi sağlayacak bir eğitim reformunun

kaccedilınılmazlığı karşısında ister istemez doğrudan olmasa da dolaylı

olarak oumlrneğin oumlrtuumlk ccedileviri şeklinde ccedileviri ile telif yapıt sınırını ortadan

kaldıran kaynaklar uumlretme gereği doğmuştur Burada amaccedil Batı bilimini

yakalamaktan ccedilok teknolojik olanaklar aracılığıyla askeri uumlstuumlnluumlğuuml

suumlrduumlrecek bir eğitim verme olduğundan program yukarıdaki listeden de

anlaşılacağı uumlzere fen bilimleri ağırlıklı olarak duumlzenlenmiştir

Osmanlıların fen bilimlerinde Arap bilimsel geleneğine dayalı olarak

geleneksel olarak geometri astronomi ve matematik konularına ilgisi

onları kuramsal derslerde oumlrneğin Gelenbevi İsmail Efendi gibi bilgide

101

tutucu olmayan Medreselerdeki hocalardan yararlanmaya bundan boumlyle

kuramsal bilginin Arapccedila koumlkenli bilgiye dayanmasına oumlte yandan uy-

gulama derslerini dışardan (Batıdan) gelen konunun uzmanı kimselere

bırakmaya youmlneltmiştir Uygulama derslerine giren kimselerin uumlniver-

sitelerden değil de savaş alanlarında kendini kanıtlamış kimselerden

seccedililmiş olması ise Osmanlının İhsanoğlursquonun ifadesiyle ldquopratik ihtiyaca

cevap verecekrdquo bir eğitim reformunun gerccedilekleştirdiğini goumlstermektedir

(İhsanoğlu 1992 348-350)

Bu ise uygulama derslerine ağırlık verilerek kuramsal derslerin

uygulamaya youmlnelik olarak hazırlandığı anlamına gelmektedir Oumlrneğin

topccediluluk alanında uzmanlık yabancı uzmandan oumlğrenilirken matema-

tikte topccediluluğun gerektirdiği kadar kuramsal bilgiye yer verilmiştir Bu

uygulamadan bir yandan Osmanlıda ldquobilimsel meraklılığınrdquo henuumlz

uyanmadığı gibi bir ccedilıkarımda bulunulabileceği gibi Osmanlının

Batıdaki yuumlksek oumlğretim modelini kopyalamak yerine bilgiyi edinmede

kendi geleneksel yapısına uygun bir eğitim reformu gerccedilekleştirmeye

ccedilalıştığı da duumlşuumlnuumllebilir Bilgiyi algılama ve uumlretmenin etkin olduğu

kadar bireysel youmlnuuml de duumlşuumlnuumllecek olursa bu gerccedileğin toplumsal yapıya

goumlre de değiştiğinin kabul edilmesi gerekir Ne var ki Osmanlıda ki bilgi

uumlretimi konusunda en buumlyuumlk eksikliğin ana dilde bilgi edinme ve uumlretme

geleneğinin uzun suumlre Arap kuumlltuumlrel egemenliği altında kalması sonucu

Batıdaki bilimsel devrimi en az 200 yuumlz yıl sonra yakalamaya ccedilalış-

masından kaynaklanmış olabilir Bir başka deyişle aradaki zaman farkını

kapatmak amacıyla bilgiyi sorgulamadan oumlduumlnccedil alma geleneği bilimsel

yaşamı durgunluğa itmiştir Bir başka deyişle ldquoneden niccedilinrdquo sorularına

fırsat bırakmayan guumlnuumlmuumlzde ldquoknow-howrdquo (nasıl sorusuna dayalı bilgi)

adı verilen bilgiyi edinmeye yarayan bir youmlntem kullanılmıştır

Oumlte yandan bu kaynaklardan Batı kaynaklarına dayanılarak yazılan

telif yapıtların ya da Arapccedila kaynakların Osmanlıca olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu kurumlarda bilim dilinin Osmanlıca olarak kabul

edildiği anlaşılır Uumlstelik bu bilgiler yukarıda matbaanın yayımladığı

kitaplarla ve Tercuumlme heyetinin etkinliği ile oumlrtuumlşmekte olup bilim

dilinin Osmanlıca olması soumlzkonusu okulların Enderunrsquoun bir devamı

olarak algılandığını ve Tuumlrkccedilersquoye daha yakın bir dil olarak

Osmanlıcarsquonın bilim dili olarak daha ağırlıklı kullanılması ise oumlzguumln

bilgi uumlretimine bundan boumlyle daha kolay geccedililebileceğini goumlsterir Bu

durumda ise Arapccedila bilim dili konumu ikinci yabancı dil konumuna

bırakacaktır

102

Zaman akışı iccedilerisinde eğitimin Doğudan Batıya iyice youmlnlendiği ise

Huumlseyin Rıfkı Tamani (1806-1817) adlı baş hocanın doumlneminde III

Selimrsquoin Muumlhendishanersquoye 1806rsquoda bağışladığı 300 kitaplık listenin

iccedileriğinden anlaşılmaktadır Bu listedeki kitapların tuumlmuumlnuumln Batı koumlkenli

olması Avruparsquonın bilimsel uumlstuumlnluumlğuumlnuumln başta padişah olmak uumlzere

kabul edildiğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Listedeki

kitapların ccediloğu Fransarsquoda kullanılan kitaplar olup matematik fizik

astronomi yanısıra askerlik ve denizcilik alanlarında yapıtlardır Bu

yapıtlar arasında 147 ciltlik Rousseau Diderot drsquoAlembert gibi doumlnemin

oumlnde gelen duumlşuumlnuumlr ve bilginlerinin de yazılarının bulunduğu bir

ansiklopedinin bulunması Batı kuumlltuumlruumlyle tanışmaya olanak sağlaması

accedilısından oumlnem taşır Ayrıca bu listede bulunan Bezoutrsquoin doumlrt ve altı

ciltlik eserinin 1830-1836 yılları arasında baş hocalık yapan İshak

Efendirsquonin doumlrt ciltlik Mecmua-i Ulum-i Riyaziye adlı yapıtına ana

kaynak olması hem Batıdaki bilginin daha oumlzuumlmsendiğinin hem de bu

bilgiyi zaman kaybetmeden daha yakından izlendiğinin de bir

goumlstergesidir Oumlte yandan İshak efendinin Usul-i Siyaga Usul-i

İstihkamet ve Huumlseyin Rıfkı Tamaninin İmtihanrsquol-Muumlhendisin adlı

yapıtlar eğitimin ağırlığının pratiğe youmlnelik olduğunu kitapların

başlığındaki ldquousulrdquo soumlzcuumlğuumlnden de anlaşılacağı gibi neden niccedilinrsquoden

ccedilok nasıl sorusuna yanıt verecek bilginin halen geccedilerli olduğunu

goumlstermektedir Bu bir yerde Batı kaynaklarına başvurulmakla birlikte

henuumlz Batıyla duumlşuumlnsel olarak iletişime geccedililemediği anlamına da gele-

bilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedil olmazsa bilgi uumlretimini harekete

geccedilirecek etkin ortam yaratılmıştır Oumlrneğin Batı kaynaklarının ccedilevril-

mesine Huumlseyin Rıfkı Tamanirsquonin başhocalığı zamanında başlanmış bu

etkinlik ardından gelen baş hoca Seyyid Ali bey (1817-1830) tarafından

biraz yavaşlatılmakla birlikte İshak Efendiyle yeniden canlanmıştır

Uumlstelik bu ders kitabı ya da ccedilevirilerin Muumlhendishane-i ber-i Huumlma-

yunun kendi matbaasında basılma olanağının bulunması bilimsel uumlret-

kenlikte fiziksel koşulların daha o guumlnden oumlnemine işaret etmektedir

(İhsanoğlu 1992 352-353)

Oumlzetle soumlylenecek olursa medrese ve halka accedilık Umumi Kuumltuumlp-

hanelerle Muumlhendislik okulu kuumltuumlphaneleri karşılaştırıldığında sınırlı

sayıdaki Batı kaynağının bile bilgi uumlretimini etkilediği goumlruumllmektedir

Oysa sadece Arapccedila Farsccedila ve Osmanlıca yapıtların bulunduğu vakıf

kuumltuumlphanelerden yararlanan kesimde bu şekilde bir girişim soumlz konusu

olmamıştır

103

23111 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve

Bilgi Uumlretim Suumlreci

Muumlhendislik okullarında yayınlanan kitapların ccediloğu ders kitabı

niteliğinde derleme ya da ccedileviridir Bu doumlnemde henuumlz bilgi birikimi

olmadan yazarların oumlzguumln yapıt vermesi de duumlşuumlnuumllemez Bir başka

deyişle bu sadece Osmanlılara oumlzguuml bir durum olmayıp genelde

evrensel olarak bilgi uumlretim suumlrecinin geccediltiği aşamalar olarak kabul

edilmesi gerekir Kitap listelerinden yola ccedilıkarak ccedilıkartılan bilgilerde

Osmanlıların bu suumlreci izlediğini goumlsterir Daha da accedilılacak olursa bilgi

uumlretim suumlrecinin geccediltiği evreler genel olarak şoumlyle sıralanabilir

1) Bilginin erek ekinde kabuluuml evresi

2) Bilginin oumlzuumlmsenerek aktarılma evresi

3) Bu bilgiden iccedilinde bulunulan koşullara uygun oumlzguumln bilgi uumlretme

evresi

Bu listelerdeki kaynakların yanı sıra Tercuumlme Heyeti ve Matbaarsquonın

yayınladığı kaynaklara bakıldığında Osmanlının bu doumlnemde (18 yuumlz-

yılın sonu) ikinci evreyi bir başka deyişle de bir geccediliş doumlnemini

yaşadığı goumlruumllmektedir Bu doumlnemde yukarıda belirtilen konu alanlarına

uygun yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek Tuumlrkccedile soumlzcuumlkler

tuumlretilmeye ccedilalışılmış bununla birlikte Osmanlıca gibi yapay bir bilim

dilinde oumlzguumln bilgi uumlretiminde bulunmak yine de kolay değildir Uumlstelik

kaynak olarak Arapccedilarsquonın yanı sıra Fransızca kaynakların egemenlik

kurmaya başlaması bilim dili olarak yeni kimliğini bulmaya ccedilalışan

iktidarın zorlanmasına neden olmuştur Bu kez de Batıdan gelen yabancı

bir kuumlltuumlruumln boyunduruğu altına girme tehlikesiyle karşı karşıya

kalmıştır Ne var ki III Selimrsquoin başta Fransız kuumlltuumlruumlne tuumlm

hayranlığına karşın XVI Louisrsquoin saltanatının Fransız İhtilaliyle sona

ermesi ve bunun sonucunda mutlak monarşi anlayışının yıkılması ve

Bonapartersquoın Mısırrsquoa girerek İslam uumllkelerini tehdit etmesi onun

Fransızcarsquoyı eğitim dili olarak kabul etmesini oumlnlemiştir Bu kararda

Fransız İhtilalinin uyandırdığı bireysel oumlzguumlrluumlk ve ulusal kimlik

kavramlarının etkisi olmuştur Bir başka deyişle Osmanlının kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde Arapccedilarsquoyı bilim dili olarak sorgulamadan kabul

etmesindeki hataya yeniden duumlşuumllmemiştir Uumlstelik Tanzimat oumlncesi

duumlşuumlnuumlr bilginlerinden Kethuumldazade Mehmet Arif Efendirsquonin kendi

bilimini okumadan yabancılara oumlzguuml bilimi okumanın bir kimseyi kendi

104

kuumlltuumlruumlne yabancılaştırarak onu dilinden yararlandığı kuumlltuumlruumln bireyi

yapabileceği şeklindeki uyarısı ulusal bilincin ilk tohumlarının da bu

doumlnemde atıldığını goumlsterir (İhsanoğlu 1992 354) Buna goumlre

muumlhendishanelerde Fransızca kaynaklar yerine ccedilevirinin teşvik edilmesi

de iktidarın benimsediği resmi dili oumlnde tutarak ulusal kuumlltuumlre sahip

ccedilıkma duumlşuumlncesinden kaynaklandığı soumlylenebilir Ne var ki iktidarın

askeri okullardaki bu kararlılığı 1827rsquode ordunun gereksinimini

karşılamak uumlzere accedilılan Tıbbiye mekteplerinde suumlrduumlruumllememiştir

2312 Tıbbiye Mektepleri

Bu dilsel değişimi başlatan ilk yuumlksek oumlğretim kurumu olması

accedilısından ldquoMektep-i Tıphane-i Amirerdquo dikkati ccedileker Bu okulda yabancı

dil derslerine ek olarak kimi derslerin de yabancı dilde yuumlruumltuumllduumlğuuml oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Buna goumlre eğitim dili başta Osmanlıca olmak uumlzere

Fransızca ve İtalyancarsquodır Okulun başına getirilen ve ccediloğu ders yuumlkuumlnuuml

uumlzerine alan Hekimbaşı Mustafa Behccedilet Efendi ders kitabı olarak

Parisrsquoten getirilen doumlrt nuumlsha fizyoloji ve terapi kitabını altı nuumlsha

anatomi kitabını ve iki cilt buumlyuumlk tıp soumlzluumlğuumlnuuml kullanmıştır Bu okula

ek olarak aynı yılda bir de Cerrahhane accedilılmış 1831-1832 yıllarında ise

bu okul Şehzadebaşından Topkapı Sarayının yanına taşınarak başına da

muumlduumlr olarak Fransız Cerrah Sat de Gallieacutere getirilmiştir Bu okulda

bilim dili olarak Osmanlıca kullanılmıştır 1836 yılında bu iki okul

birleştirilmiş ve 1839 yılına kadar etkinliğini suumlrduumlrmuumlştuumlr(İhsanoğlu

1992 354-355)

Bu eğitim şeklinin yetersiz bulunmasıyla birlikte 1839 yılından Guumll-

hanersquoden Galatasarayrsquoa taşınan okulun başına Avusturyalı Doktor C

Ambroise Bernard getirilmiş ve okulun adı Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i

Şahane olarak değiştirilmiştir Eeğitim dili olarak da Fransızca kabul

edilmiştir Oumlyle ki Bernard bu okulda kullanılacak ders kitaplarını22

bile

Fransızca olarak hazırlayarak İstanbulrsquoda bastırmıştır Bu mesleki ders-

22

Bu kitapların adları sırasıyla Elements de Botanique a lrsquousage des eleves a lrsquoecole de Meacutedicine Imperiale de Galata Serai ve Precis de Percussion et drsquoAuscultation a lrsquousage de ses leccedilons olup dikkati ccedile-ken her ikisinin de ders kitabı olarak oumlzellikle Galatasaray iccedilin kullanı-lacağının daha başlıkta bildirilmesidir Bu kitaplardan birincisi botanik ikincisi ise kulakla kalp muayenesiyle ilgili bilgiler iccedilermektedir (İhsanoğlu 1992 355)

105

lere ek olarak Fransızca yabancı dil derslerinde Fenelonrsquoun Teacuteleacutemaque

adlı yapıtı okutulmuştur Bu şekilde yabancı dilin dilsel amaccedillı da olsa

kaynak kuumlltuumlruuml tanımadan oumlğrenilemeyeceği duumlşuumlncesi akla getirilerek

Osmanlıdaki dilbilgisine dayalı yabancı dil oumlğretimine yeni bir boyut

kazandırılmıştır Bir başka deyişle bilginin uumlretildiği kuumlltuumlrel ortamın

oumlnemi guumlndeme gelmiştir23

Bu kitabın Tuumlrk ccedileviri tarihi accedilısından esas

oumlnemli noktası amaccedillı olarak saptırılmış olmasıdır Şoumlyle ki Fenelonrsquoun

(1651-1715) tahta ccedilıkacak Burgondiya Kralına ldquohuumlkuumlmdarın halk iccedilin

varolduğurdquo duumlşuumlncesini vurgulayan bir huumlkuumlmdarlık dersi vermek uumlzere

yazdığı roman Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699rsquoda saray

edebiyatının saygınlığına uygun duumlşecek şekilde bir aşk oumlykuumlsuuml olarak

ccedilevrilmiş ve ccedileviri sarayın onayını almıştır (Berkes 2002 a 359) Oumlte

yandan gerccedilekte adalet kavramını iktidar accedilısından sorgulayan boumlyle bir

yapıtın seccedililmiş olması eğitimin her alanında bu yabancı eğitimcilerin

bilinccedilli adım attığını da goumlstermektedir Bununla birlikte tıp alanında

eğitim dilinin bu şekilde yabancı dil olması ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımını engellediğinden bilgi uumlretimi accedilısından tekrardan yabancı

kuumlltuumlre bağımlı olma tehlikesini yaratmaktadır Başka bir deyişle bu

hem ccedilevirilerin erek ekin uumlruumlnuuml olarak oumlzguumln bilgi uumlretme işlevini

ortadan kaldıracak hem de bilgi uumlretiminde kendi koşullarından ccedilok

yabancı bir kuumlltuumlruumln ortamından yola ccedilıkıldığından ortaya ccedilıkacak uumlruumln

kendi ortamına yabancı kalacaktır Oumlte yandan bu durum telif yapıtlarda

yabancı kaynaklara yapılan atıfların sayısını artıracaktır

Osmanlıda telif yapıtlarda Batı kaynaklarına ilk atıfta bulunma tıp

alanında gerccedilekleşmiş olup bu konuda ilginccedil bir yol izlenmiştir Tıprsquota

kimya konusunun oumlnemini 16 yuumlzyılın ilk yarısında guumlndeme getiren

Paracelsusrsquoun yapıtının 17 yuumlzyılda Halepli Salih bin Nasrullah tarafın-

dan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmesiyle birlikte Batı kaynaklarına atıfta bulunul-

maya başlanılmıştır Paracelsusrsquoa Tuumlrkccedile kaynakta ilk atıfta bulunan

23

Bu yapıtın seccedililme nedenikonu olarak Doğuda yaygın oumlrneklerine rast-lanan bilge devlet adamının başından geccedilenleri anlatan bir oumlykuuml olma-sıdır Sarayın saygınlığını oumln plana geccedilirecek şekilde Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699 da İnşa denilen bir duumlzyazı koşuk biccedilimi seccedililerek ccedilevrilmiştir Saraya ters duumlşecek kimi boumlluumlmler ccedilıkarılmıştır Soumlzkonusu ccedilevirinin bu oumlzellikleri onun 1862 ilk kez olmak uumlzere 1863 1867 ve 1870rsquode yeniden basılmasına neden olmuştur Ne var ki bu kısaltılmış ve aşırı ağdalı ccedileviriye karşı 1881rsquode Ahmet Vefik Paşa duumlz yazıyla kısaltılmamış bir ccedileviri yaparak Kemal Paşarsquonın ccedileviri youmlntemini eleştirmiştir (Paker 1991 17)

106

18yuumlzyılda Oumlmer Şifairsquodir O da bu Batı kaynağına değil yukarıda soumlzuuml

edilen Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmuştur Başka bir deyişle kendi

oumlzguumln yapıtını uumlretirken kuumlltuumlrel ve dilsel olarak kendisine daha yakın

hissettiği Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmayı tercih etmiştir Oysa Adnan

Adıvar ldquoOsmanlı Tuumlrklerinde İlimrdquo adlı yapıtında Paracelsusrsquoun Halepli

Salih bin Nasrullah tarafından yapılan ccedilevirisinin III Selim ve I

Abduumllhamit doumlneminde Hekimbaşılığa kadar yuumlkselen Gevrekzade

Hasan tarafından Muumlrşid-uumll-etibba fi terceme-i ispagiriya adıyla Os-

manlıcarsquoya ccedilevrildiğini belirtmiştir Ne var ki ccedilevirmenin bile aslı

Paracelsus tarafından Almanca yazılan sonradan Latincersquoye ccedilevrilen bu

yapıtın Yunanca olduğunu oumlne suumlrmesi o doumlnemde Batı kaynaklarıyla

gerccedilek anlamda tanışılmadığını bununla birlikte Batı kaynaklarına atıfta

bulunmanın moda olduğunu goumlstermektedir (Adıvar 1991 211)

Oumlte yandan bu Arapccedila ccedileviri yapıttan oumlrnek alan Hayatizade

Mustafa Fevzi ise Hamse-i Hayati adlı yapıtında Batı kaynaklarına atıfta

bulunmuştur Oumlzetle Batılı kaynaklara atıfta bulunma Arapccedila ccedileviri

yapıtla birlikte guumlndeme gelmiş ve bilgi uumlretiminde ccedileviri yapıt

Doğudan Batıya youmln değiştirici bir rol oynamıştır Ne var ki burada da

Arap biliminin goumlsterdiği yoldan Batıya bakılmıştır Arap biliminin yuumlz-

yıllar suumlren Osmanlı bilimindeki egemenliği Osmanlının coğrafik olarak

kendine daha yakın olan Batırsquodan ccedileviri yapma fikrini bile aklına

getirmemiştir Oumlte yandan bu şekilde dolaylı yoldan Batıya atıfta

bulunma ya da Tuumlrk bilimsel geleneğinde henuumlz Batı kaynaklarından

ccedileviri yapılmaya başlamadığından Batıdan gelen bilgi başlangıccedilta

gecikmeli olarak Arapccedila ccedileviriler yoluyla gelmiştir Oumlrneğin Batı kay-

naklarına 18 yuumlzyılın başında en ccedilok atıfta bulunan Abbas Vesimrsquoin

Duumlstur-uumll Vesim adlı yapıtında 1664rsquode kan dolaşımında akciğerlerin

oumlnemini ortaya ccedilıkaran Harveyrsquoin ne kendisinden ne de buluşundan soumlz

etmemesi dikkat ccedilekicidir (Tekeli amp İlkin 1999 50) Uumlstelik Padua

uumlniversitesinde tıp eğitim goumlruumlp bu konuda araştırma yapmış olmasına

karşın Boğdan voyvodosı Alexander Mavrocordatarsquoda bu bilgiyi

Osmanlıya taşımamıştır Bu aynı zamanda farklı dinlerdeki Osmanlı

buyruklarının sadece dinsel olarak değil kuumlltuumlrel olarak da birbir-

lerinden nasıl yalıtlanmış olduğuna işaret etmektedir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun Osmanlıların Roumlnesans tıbbırsquoyla ilgili bilgiyi

İspanyarsquodan kaccedilan ve Osmanlırsquoya sığınan Yahudi koumlkenli hekimler

aracılığıyla edindiklerini belirtmesi (İhsanoğlu 1992 358) yuumlzyıllardır

Osmanlı toprakları iccedilinde yaşayan buyrukların birbirinden kopukluğuna

107

karşın yeni gelenlerin ilk heyecanla bilgiyi paylaşmadaki isteklerini ve

Osmanlı kuumlltuumlruumlne katkılarını goumlsterir Bu bir yerde Osmanlıların yeni

kuumlltuumlrlere accedilık olduğunu goumlstermekle birlikte toplumsal alt yapının

yeterince kuvvetli oluşturulamaması İmparatorluğun dışardan gelen

tesirler karşısında zayıf kalarak buyruklarıyla ilişkilerinin kopuk

olduğunu goumlsterir

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquo a

Kuumltuumlphaneler

Kuumltuumlphaneler bir uumllkenin kuumlltuumlrel belleğidir Bundan boumlyle kuumltuumlpha-

nelerin oluşumu ve şekillenişinin yanı sıra iccedilindeki dermeden kuumlltuumlrel

olarak ne gibi bir suumlreccedilten geccedilildiği ve hangi etkiler altında kalarak oumlz-

guumln yapıtların uumlretildiği konusunda bilgi edinilebilir Ancak burada so-

run kuumlltuumlrel etkinlik accedilısından ccedileşitli tipte karşımıza ccedilıkan kuumltuumlphanele-

rin neye goumlre sınıflandırılacağıdır Oumlrneğin Balcı zade Tarihi Medeni-

yette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtında kuumltuumlphaneleri saray kuumltuumlphaneleri

İstanbul kuumltuumlphaneleri Bursa Edirne ve Konya kuumltuumlphaneleri şeklinde

sınıflandırmıştır (Balcı zade 1931 464-478) Bu ise kuumltuumlphanelerin

saray ve şehir kuumltuumlphaneleri şeklinde seslendikleri kitleye goumlre iki sınıfa

ayrıldığına işaret eder Ne var ki bu şekilde basit bir sınıflama farklı

kesimlere hizmet veren vakıf kuumltuumlphanelerinin kuumlltuumlrel etkinlikteki

işlevinin goumlz ardı edilerek dikkati kuumltuumlphanenin iccedil ve dış yapısına ccedileker

Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphanelerin zaman iccedilerisinde değişen iccedil

ve dış yapısından ccedilok verdiği hizmet ve seslendiği kitleye goumlre bir

sınıflandırma yapmak kuumltuumlphanelerin insan uumlruumlnuuml kuumlltuumlrel etkinlikteki

payını anlamak accedilısından daha anlamlı olur Oumlzer Soysalrsquoın ldquotek objektif

oumllccediluumlt olarak hizmet faktoumlruumlnuumlrdquo değişmez bir oumllccediluumlt olarak ele alıp yaptığı

sınıflamada Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan 19 yuumlzyılın

sonlarına doğru şoumlyle bir tablonun ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr

a) Eğitim gerekleri duumlşuumlnuumllerek cami medrese mektep iccedili veya yanın-

daki kuumltuumlphaneler

b) Varlık nedeni doğrudan doğruya ve oldukccedila kapsamlı toplumsal

bir yarar amaccedillı başlı başına ya da bir tesis iccedili veya kuumltuumlphaneler (cami

ve zaviye gibi) veya bedesten hastane gibi yerlerde oumlzel ihtiyacı karşı-

layan kuumltuumlphaneler

108

c) Belli bir inanccedil ya da duumlnya goumlruumlşuumlnuuml paylaşmak uumlzere cami tuumlrbe

dergahlarda oluşmuş sınırlı amaca hizmet eden kuumltuumlphaneler

d) Ulema devlet adamı ve saray erkanı tarafından konak ya da saray-

larda kişisel amaccedilla kurulmuş kuumltuumlphaneler (Soysal 1973 20-21)

Bu şekilde hizmet ve hedef kitle arasında ilişki kurularak bir sınıf-

lama yapıldığında oumlzetle mescid medrese kuumltuumlphanelerinin muumlderris

ulema ve oumlğrencilerecami tekke tuumlrbe kuumltuumlphanelerinin ise cemaate

accedilık kuumltuumlphaneler olduğu ortaya ccedilıkar Bu kuumltuumlphanelerin belli bir hedef

kitlenin hizmetine accedilık olması onların halk kuumltuumlphanesi sıfatını alması

konusunda da kuşku uyandırır (Keseroğlu 1989 82-86) Ancak hedef

kitle farklı olmakla birlikte hizmet accedilısından oumlğretimin tamamlayıcısı

şeklindeki ortak amaccedil halk kuumltuumlphanelerinin halkı eğitmek şeklindeki

temel amacıyla oumlrtuumlşuumlr Bu ise Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

kadar youmlnetim şekli vakıf olan kendine ekonomik bakımdan yeterli dev-

letten bağımsız bu kuumltuumlphanelerin halkın eğitim gereksinimini karşıla-

mak uumlzere kuruldukları sonucunu doğurur (Soysal 1973 102) Ne var

ki yukarıdaki sınıflamada aralarında eşit bir dağılım soumlzkonusu olmadı-

ğından halka verdiği hizmet accedilısından bir derecelendirme yapıldığında

bu kuumltuumlphane tuumlrleri arasında Muumljgan Cumburrsquoun cami kuumltuumlp-

hanelerinin guumlnuumlmuumlz halk kuumltuumlphanelerine daha benzediği şeklindeki

saptaması seslendiği geniş kitle accedilısından cami kuumltuumlphanelerinin

Osmanlı kuumlltuumlruumlnuuml belirlemede payı olduğu duumlşuumlncesini akla getirir

(Cumbur 1963 113) Bununla birlikte başlangıccedilta cami kuumltuumlphaneleri

halka okumayı sevdirmek accedilısından buumlyuumlk rol oynasa da medrese gibi

bilgi ortamının yarattığı kuumltuumlphanelerin işlevsel olarak bilgi birikimine

ve bilginin sistemleşmesine daha uygun olduğu duumlşuumlnuumllebilir

Bu konuyla ilgili olarak İsmail Eruumlnsal da Medreselerin oumlzguumln yapıt

uumlreterek ulusal kuumlltuumlruuml şekillendirme şeklindeki işlevlerinin

kuumltuumlphanelerin oluşumu ve sistemleşmesinde daha etkin bir rol

oynadığını belirtmesi yukarıda ne suumlruumllen savı destekler(Eruumlnsal 1988

4) Uumlstelik kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel etkinliğin somut bir ifadesi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa kuumlltuumlrel etkinlik olmadan kuumltuumlphanelerin ortaya

ccedilıkması da beklenemez Bu araştırmanın kapsamında vakıf kuumltuumlphanesi

olarak oumlzellikle medrese kuumltuumlphaneleri uumlzerinde durulmasının nedeni de

bilgi uumlretimi ve kuumltuumlphane arasındaki ilişkiyi ccedilıkartmak iccedilindir Ayrıca

bu ilişkinin karşılıklı olduğunun unutulmaması gerekir Osmanlı

İmparatorluğunda kuumltuumlphaneler medreselerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel

109

etkinliğin yerleşmesi sonucunda ortaya ccedilıkmakla birlikte kuumltuumlphaneler

olmadan da medreselerdeki kuumlltuumlrel etkinlik suumlrduumlruumllemez Eruumlnsalrsquoa

goumlre kuumltuumlphaneler medreselerin kopmaz bir parccedilası haline ancak 16

yuumlzyılda gelebilmiştir (Eruumlnsal1988 279) Bununla birlikte zaman

iccedilerisinde Medrese kuumltuumlphanelerinin vakıf kuumltuumlphanesi olarak hem

uumlniversite hem de halk kuumltuumlphanesi işlevini goumlrduumlğuuml duumlşuumlnuumllecek

olursa kuumlltuumlrel accedilıdan cami tekke tuumlrbe ve şahsa ait vakıf kuumltuumlphanele-

rine goumlre daha geniş bir yelpazeye seslenme potansiyaline sahip olduğu

ve ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml oumlzellikleri oumlzguumln yapıtlar aracılığıyla daha iyi

yayıp duyurabilecekleri oumlne suumlruumllebilir

Osmanlı İmparatorluğunda ilk medrese 1331rsquode Orhan gazi tarafın-

dan kurulmakla birlikte kuumltuumlphane konusunda vakfiye ve muhasebe ka-

yıtlarında bir bilgi bulunmamaktadır Bu doumlnemde Selccediluklardan ve Ana-

dolu Beyliklerinden oumlrnek alarak medreseler kurulmakla birlikte henuumlz

bu aşamada oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililememiştir Bu ise soumlzkonusu ku-

rumlarda bilgi eksikliğinin dışardan karşılanacağı anlamına gelmektedir

Oumlğretim kadrosu başta Anadolursquoda Konya ve Kayseri gibi kuumlltuumlr

merkezlerinden olmak uumlzere İran Suriye ve Tuumlrkistanrsquodan gelecek bilim

adamlarından oluşmuştur Medreselerdeki bu yabancı ccedilok kuumlltuumlrluuml karma

eğitimin Osmanlılara oumlzguuml kuumlltuumlrel yapıyı oluşturması kuşkusuz zaman

alacağı gibi uzun bir suumlre sonra kurulacak kuumltuumlphanelerin dermelerinin

de İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln uumlruumlnleri olacağı yadsınamaz

Bu yabancı kaynaklardan bilgi uumlretimine ise ancak Tuumlrkccedile duumlşuumlnuumlp

Arapccedilarsquoyı ana dili kadar iyi yazmasıyla geccedililebileceği ortada bir

gerccedilektir Osmanlılarda bilgi uumlretiminde gecikmenin en oumlnemli

nedenlerinden biri olan farklı dilde bilgi uumlretiminde bulunmaktır Gerccedili

Batı kuumlltuumlruumlnde Latincersquonin bilim dili olarak kullanılması bilgi uumlreti-

mine bir engel teşkil etmemiştir Bununla birlikte Arapccedila ve Tuumlrkccedilenin

farklı dil ailesinden gelen diller olmasına karşın Latincenin Batı dilleri-

nin bir uzantısı uumlstelik de yapay bir dil olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa

Osmanlılar accedilısından Arapccedilarsquonın bilgi uumlretimini geciktirecek bir engel

olduğunun kabul edilmesi gerekir Ne var ki farklı diller Osmanlıların

bilgi alışverişinde bulunmak uumlzere farklı uumllkelere gitmesine neden

olmuştur I Murad doumlnemine (1362-1389)gelindiğinde Edirnersquonin ve

Anadolursquodaki beyliklerin alınmasıyla birlikte hem bu beyliklerden bilim

adamları İmparatorluğa akın etmeye başlamış bundan boumlyle

Anadolursquodaki kitaplar Osmanlırsquoya taşınmaya başlamış hem de

İmparatorluktan Horasan ve Maverauumlnnehrrsquoe giden Bursa kadısı Mev-

110

lana Mahmud ve eğitim amacıyla Mısırrsquoa giden oumlrneğin Molla Fenari24

gibi bilim adamları da bu uumllkelerden kitap toplayarak kendilerine ait

derme oluşturmaya başlamışlardır Bu yoğun bilgi trafiği Eruumlnsalrsquoa goumlre

Osmanlıdaki bilim adamlarının oumlzguumln yapıt uumlretmesine bu eserlerin

kopyalarının ccedilıkarılarak sonunda kitap birikimine neden olmuştur

(Eruumlnsal 1988 5) Oumlte yandan Yıldırım Beyazıd doumlnemine (1389-1421)

gelindiğinde Kuumltahya Manisa ve Kastomonu gibi beyliklerin de

Osmanlıya katılmasıyla birlikte bu bilim merkezi medreselerde uumlretilmiş

bilgi Osmanlının kuumlltuumlr merkezi Bursarsquoya taşınmış bununla da

kalmayıp Bursarsquoda Ebu İshak Eyne Bey Subaşı Molla Fenari gibi

medreselerde kurulmuştur Ne var ki Timur istilası derme ve

kuumltuumlphanelerin bundan boumlyle ilgili kayıtların kaybına neden olmuştur

II Murad doumlnemine (1421-1451) gelindiğinde ise huumlkuumlmet

merkezinin Edirnersquoye taşındığı ve 1430rsquoda Tunca nehri kenarında

Daruumlrsquol-hadis medresesi kurulduğu goumlruumllmektedir Bu medresenin

oumltekilerden farkı vakfiye ve muhasebe defterinin bulunmasıdır Bu

medrese ilmiye sınıfından olanlara accedilık olup dermesinde sadece 71 cilt

Arapccedila kitabın bulunmaktadır Bu ise medresede bilimsel olarak

Arapccedilarsquonın ve Arap kuumlltuumlruumlnuumln bilimsel olarak Osmanlıların kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde egemen olduğunu goumlstermektedir Bu doumlnemde

vakfiyesi bulunan oumlteki kuumltuumlphaneler ise Bursa Umur bey camii

kuumltuumlphanesi ve Uumlskuumlp İshak Bey medresesi kuumltuumlphanesidir Bunlar

arasında en ilginccedil olan vakfiye 1454rsquote son duumlzenlenmiş haliyle Umur

Beyrsquoe ait olup bu Arapccedila vakfiyenin aynı yıl iccedilerisinde Tuumlrkccedilersquoye

ccedilevrilip taş uumlzerine kazınmış olması ilginccediltir Bu ise Arapccedilarsquonın resmi

dil olmasına karşın Tuumlrkccedilenin uygulama alanında henuumlz silinmediğini

goumlstermektedir Oumlzellikle yazıya geccedilmiş olması dikkat ccedilekicidir Oumlte

yandan oumlrneğin Bursarsquodaki camide 33 Tuumlrkccedile kitap bulunması halk

arasında Tuumlrkccedilenin varlığını suumlrduumlrduumlğuumlnuuml kanıtlamaktadır Bu

doumlnemdeki en accedilık niteliğe sahip olan Umur Beyrsquoe ait bu son vakfiyede

300 cilt kitabın yanı sıra kimlerin bu kitaplardan yaralanacağından

kitaplardan kimin sorumlu tutulacağına ve nerede nasıl saklanacağına

varıncaya dek Tuumlrkccedile bilgini bulunması gerccedilekte guumlnuumlmuumlzde

uumllkemizdeki en buumlyuumlk eksiklik olan yazılı olarak goumlrev tanımını Umur

24

Molla Fenarirsquonin 10000 ciltlik bir derme bıraktığı oumlne suumlruumllmekle birlikte Veliyuumldduumln kuumltuumlphanesindeki bazı kitaplar dışında bunu belgeleyecek yeterince kanıt olmadığından sadece nakle dayalı bilgi olarak kalmak-tadır (aktaran Eruumlnsal 1988 5)

111

Beyin yaklaşık altı yuumlzyıl oumlnce akıl ettiğini goumlsterir Kuşkusuz vakıf

kuumltuumlphanelerinin yozlaşmasını oumlnleyecek en buumlyuumlk etkenlerden birinin

vakfiyedeki koşulların accedilık seccedilik dile getirilmesi olduğunun goumlzden

kaccedilırılmaması gerekir Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı uumlzere

Osmanlıların kuruluş doumlneminde derme sayısının 500rsquouumln altında olduğu

ve dermenin ccediloğunun Arapccedila olduğu anlaşılmaktadır (Eruumlnsal 1988 3-

19)

Bu şekilde bir sınıflandırma tarihi sıralamaya goumlre ele alınacak olursa

İstanbulrsquoun Fatih Sultan tarafından alınmasının ardından Manisarsquodan

Edirne sarayına taşıdığı kitapları oumlnce Beyazıdrsquoda yaptırttığı Eski Saraya

ardından Yeni Sarayrsquoa taşıdığı goumlruumlluumlr Bu Balcı zadersquonin yukarıda

soumlzuumlnuuml ettiği ilk saray kuumltuumlphanelerine oumlrnek olarak goumlsterilebilir Ne var

ki henuumlz yeni kurulmuş daha alt yapısı oluşturulmamış savaşlardan yeni

ccedilıkmış bir imparatorlukta henuumlz yerleşik olmanın getirdiği kuumlltuumlrel etkin-

likleri başlatmak olanağı olmamıştır ilk doumlnem de geccedilici ccediloumlzuumlm olarak

Ayasofya Semaniye Zeyrek gibi medreseler oluşturulmakla birlikte I

Mahmutrsquoun Ayasofyarsquoyı yeniden duumlzenlerken verdiği katalogun

oumlnsoumlzuumlnde geccedilmişten sadece bir kitap kaldığını belirtmesi dışında bu

medreselerde kuumltuumlphane olduğuna dair hemen hiccedilbir kayıt bulunma-

maktadır İşte bu yuumlzden Fatih Sultan Mehmetrsquoden kalan en eski olarak

1472-1473 yıllarında duumlzenlenmiş olan ve doumlrt medreseye vakfedilen

kitapların listesinin bulunduğu vakfiyeden yola ccedilıkarak Fatih kuumllliyesin-

deki kuumltuumlphanelerin varlığından soumlz edilebilir Ne var ki burada da şoumlyle

bir sorun ccedilıkmıştır 1596 tarihli II Beyazıdrsquoın Fatihrsquoin vakfiyesinin ye-

niden duumlzenlenmiş kopyasında medreselerdeki kuumltuumlphaneler yerine

ldquomescidrsquoin Batısında medreselerdeki muumlderris ve oumlğrenciler iccedilin bir yer

yaptırdquo denilmesi ccedilelişki yaratmaktadır (aktaran Eruumlnsal1988 25) Oumlte

yandan Fatih Kuumllliyesinin II Beyazıd doumlnemindeki 1489-1490 tarihli

muhasebe bilanccedilosunda hafız-ı kuumltuumlbrsquoe rastlanmaması bu goumlrevin cami

vazifelileri arasında goumlruumllduumlğuumlne işaret etmektedir Buna bağlı olarak bir

başka varsayımda medreselerdeki kuumltuumlphanelerin ya camilere taşındığını

ya da medreselerdeki kimi kitapların nuumlshalarının cami kuumltuumlphanelerinde

de bulunduğudur (Eruumlnsal 1988 25-27) Ne var ki İstanbulrsquoda medrese

kuumltuumlphanelerinde boumlyle bir goumlreve II Beyazıd doumlneminde yer

verilmezken Fatihrsquoten kalan Topkapı sarayında oumlzel olarak bir hafız-ı

kuumltuumlbrsquouumln goumlrevlendirilmesi buna karşılık medreselerde kuumltuumlphane

goumlrevlisi bulunmadığı gibi giderek kuumltuumlphanelerinde kaybolması

İstanbulrsquodaki medreselerde gerccedilek anlamda bir eğitim verilmediğini veya

112

sarayın bilginin halka yayılmasında koumlpruuml vazifesi goumlrecek medreselere

yeterince oumlzen goumlstermediğini ortaya ccedilıkarmaktadır Ne var ki II

Beyazıdrsquo ın Edirne kuumllliyesi vakfiyesinde tam karşıtı bir tavır sergilediği

goumlruumllmektedir (Eruumlnsal 1992 30-40) Vakfiyede medrese iccedilin gerekli dini

eserlerin yanı sıra tıprsquola ilgili yapıtlarında bulunması II Beyazıdrsquoın

medreselerdeki eğitime ve eğitimin can damarı olan kuumltuumlphaneye oumlzellikle

oumlnem verdiğini goumlstermektedir Ayrıca dikkat ccedileken bir başka noktada

vakfiyelerin hem Fatih hem de II Beyazıd doumlneminde Arapccedila olmasıdır

Bu ise vakfedilen kitapların Arapccedila olduğu ve Arapccedilanın giderek yerleş-

tiğinin bir goumlstergesidir

XVI yuumlzyılın ilk yarısı I Selimrsquoin kısa ve seferlerle suumlren saltanatı

yuumlzuumlnden kuumltuumlphaneler accedilısından durağan geccedilmiş Kanuni Sultan Suumlley-

manrsquoın doumlneminin ilk yılları da geccedilmiş doumlnemin yarattığı sosyal ve eko-

nomik krizden oumltuumlruuml kuumlltuumlrel accedilıdan geri kalmıştır Ancak Kanunirsquonin

saltanatının II Doumlneminde devletin oumlnde gelen kişilerinin evlerinde ya

da vakfettikleri konaklarında yaptırdığı kuumltuumlphanelerin İstanbulrsquoda

kuumlltuumlrel yaşamı yeniden canlandırdığı soumlylenebilir Bu yuumlzyıldaki en

oumlnemli diğer bir oumlzellik de artık Anadoluda ve İstanbulrsquodaki kuumllliyelerin

medreselerinde kuumltuumlphanelerin eğitimin kopmaz bir parccedilası haline

gelmesidir 16 yuumlzyıldaki bu durum guumlnuumlmuumlzle karşılaştırıldığında

devlet okul ya da uumlniversitelerinde olduğu kadar oumlzel okul ve

uumlniversitelerinde de kuumltuumlphanelere yeterince oumlzen goumlsterilmediği ortadır

Bir başka deyişle bu hareketin 16yuumlzyılda sadece İstanbulrsquola sınırlı

kalmayıp Anadoluda da yaygın bir gelenek halini almasına karşın

guumlnuumlmuumlzde artan okul sayısına karşılık kuumltuumlphane sayısı ve dermesinin

duumlşuumlk kalması geccedilmişteki bu olumlu geleneğin zayıfladığını

goumlstermektedir

III Murad doumlneminde ise oumlzellikle dikkati ccedileken ihtisas

kuumltuumlphanelerinin kurulmaya başlamasıdır Oumlrneğin Topkapı sarayındaki

tıprsquola ilgili kitapların liste ve korumasının hekimbaşının denetiminde

olması ya da İstanbulrsquodaki rasathaneyi kuran Takiyuumlddinrsquoin (1525-1585)

rasathanenin yanında astronomiyle ilgili kitapların bulunduğu bir

kuumltuumlphane oluşturması dikkat ccedilekicidir 17 yuumlzyılın başında ise kuuml-

tuumlphaneler İstanbulrsquoun dışında da ccediloğalmaya başlamıştır Kuumltuumlphanelerin

dermesinin medrese eğitimine youmlnelik olması ise Eruumlnsalrsquoa25

goumlre

25

Bu doumlnemde Anadolursquoda oumlzellikle 17 yuumlzyıl sonunda sadece medrese kuumltuumlphanelerinin değil cami kuumltuumlphanelerinin de arttığı goumlruumllmektedir

113

medrese eğitiminin yaygınlaştığını goumlstermektedir (Eruumlnsal 1988 64-

68) Bu doumlnemde yeni kurulan kuumltuumlphanelerin yanı sıra eskiden

kurulmuş kuumltuumlphanelere bağışta bulunanların artması derme sayısını

yuumlkseltmiştir XVII Yuumlzyılın sonunda kuumlltuumlrel etkinliğin zirveye

ccedilıktığı kurulan uumlccedil buumlyuumlk medrese kuumltuumlphanesinden anlaşılmaktadır

İkisi Koumlpruumlluuml ailesi tarafından kurulan bu medreselerde kuumltuumlphanelerin

vakfiyelerinden hem personel hem de derme sayısının arttığı goumlruumlluumlr

Buumltuumln bunlar aslında Osmanlı kimliğinin de şekillendiğinin bir kanıtıdır

Oumlte yandan oumlzellikle bu hareketin devlet eliyle değil de o uumllkede

yaşayan bireyler tarafından benimsenip uygulanması Osmanlı

kuumlltuumlruumlnuumln baskıyla değil toplumun kendi iccedilinden oluşarak

şekillendiğini goumlstermektedir

1718rsquodeki Pasorafccedila anlaşmasıyla birlikte Lale Devrine girilmiştir

III Ahmet bu doumlnemde halka accedilık kuumltuumlphanelerin sayısını arttırdığı gibi

Topkapı sarayında da biriken kitaplar ve oumlzellikle de yazmaları korumak

uumlzere saray okulunun bir uzantısı olarak yeni bir kuumltuumlphane accedilılmıştır

(Tekin amp İlkin 1999 31)Bu doumlnemde oumlzellikle ilginccedil olan konu Şeyh-

uumllislam İsmail Efendinin tarih felsefe edebiyat gibi kitapların vakfının

caiz olmadığıyla ilgili fetva vermesine karşın Ali Paşaya ait zengin bir

kitap koleksiyonun III Ahmetrsquoin kurduğu bu saray kuumltuumlphanesinde

(1719) uumlccedil yıl sonra yer almasıdır (Eruumlnsal 1988 73-77) Bu ise savaş

yoluyla da olsa Batıyla ilişkilerin Osmanlı hanedanını bir yandan

safahata suumlruumlklerken oumlte yandan da onu tutuculuktan kurtardığını ve

ufkunu accedilarak yerleşik bir toplum olmanın inceliklerini aramaya

youmlnelttiğini goumlsterir Oumlrneğin henuumlz kuumltuumlphanenin temeli atılmadan

hangi kitapların kuumltuumlphaneye konulacağının saptanmış kitaplar

ciltlettirilmiş ve kuumltuumlphane personelinin bile oumlnceden tayin edilmiştir

Oumlte yandan II Beyazıd doumlneminde kurulup III Ahmet doumlnemine kadar

birkaccedil kez accedilılıp kapanan Galatasaray mektebinin yeniden duumlzenlenmesi

de hanedanın eğitime verdiği oumlnemin yanı sıra gittikccedile yerleşerek

kendine oumlzguuml kimlik ve geleneğini kuumlltuumlrel yolla kurma yoluna girdiğini

goumlsterir (Eruumlnsal 1988 95) İstanbulrsquodaki bu kuumlltuumlrel etkinlik ve

kuumltuumlphane kurma girişimlerine karşın Anadolursquodaki kuumltuumlphane kurma

etkinliğinin durgunlaşması youmlnetimle halk arasında kopukluğun daha da

Oumlrneğin Huumlseyin Ağa Kuumltuumlphanesi (Amasya) İbrahim Efendi Kuumltuumlp-hanesi (Urfa 1689) Musli Efendi Kuumltuumlphanesi (Kastamonu 1699) gibi kuumltuumlphaneler Anadoluda halkın bilgiye gereksiniminin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 66)

114

arttığı şeklinde değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 78-82) Bununla

birlikte İbrahim Paşarsquonın da katkılarıyla yabancı dilde yazılmış

kaynakların Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmesi iccedilin bir komisyon kurulması matbaa

ve ccedileşitli kaynaklardan kitap biriktirme isteğinin duyulması hanedanın

yerleşik bir toplum olma yolunda attığı ilk adımlardır Ayrıca

medreselere bağlı kuumltuumlphanelerin ve vakfedilen kitapların sayısı da

artmaya devam etmiştir

I Mahmud doumlnemi Patrona Halil isyanı nedeniyle iccedilte ccedilıkan karga-

şalığın ve dışta İran Avusturya ve Rusyarsquoda ccedilıkan savaşların yaşandığı bir

doumlnem olmasına karşın I Mahmudrsquoun Yalova kağıt fabrikası yanı sıra

matbaarsquoyı da yeniden harekete geccedilirmesi onun kuumlltuumlrel etkinliğe verdiğin

oumlnemin somut ifadesi olarak duumlşuumlnuumllebilir (Eruumlnsal 1988 83) Fatih

Sultan Mehmetrsquoten sonra gelen padişahlar tarafından ihmale uğrayan ve

III Selim doumlneminde Patrona Halil isyanıyla birlikte iyice zarar goumlren

oumlrneğin Ayasofya kuumltuumlphanesi (1744) I Mahmud doumlneminde yeniden

inşa edilip duumlzenlenerek Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesinden sonra en oumlnemli

dermeye sahip kuumltuumlphanelerden biri durumuna yuumlkselmiştir (Porter 1854

174) Buna ek olarak Fatih ve Galatasaray mektebindeki kuumltuumlphaneleri de

aynı doumlnemde kurulmuştur Galatasaray mektebi kuumltuumlphanesinin

kuruluşuna neden olarak oumlzellikle Eruumlnsalrsquoın deyişiyle ldquooumlğrencilerin kitaba

şiddetle ihtiyaccedil duymaları olarak goumlsterilmesirdquo ise I Mahmudrsquoun kuumltuumlp-

hane ve eğitim arasında koumlpruuml kurulması gereğini oumlzellikle vurgulaması

şeklinde değerlendirilebilir Ancak buumltuumln bunların uumlstuumlnde III Ahmet

doumlneminden farklı olarak Anadolursquonun en uzak koumlşesindeki kalelere

kadar kuumltuumlphane kurma girişiminde bulunması hem uumllkesi iccedilin hem de

etrafındaki devlet adamları bilim adamları ve başka sınıftan gelenlere

erk sahibi olarak oumlrnek olması accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır (Eruumlnsal

1988 83) I Mahmutrsquoun iccedilinde buumlyuumlk bir kuumltuumlphanede kurmak istediği

ve iccediline konulacak dermenin bazı kitapların bile hazırlattığı ancak

tamamlayamadığı kuumllliye 1754rsquode oumlluumlmuuml uumlzerine kardeşi III Osman

tarafından 1755rsquote tamamlanmış ve Nur-i Osman adıyla kurulmuştur

(Eruumlnsal 1988 100) İccedilinde 3000 yazma olduğu bildirilen bu

kuumltuumlphanede Cassinirsquonin Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş Astronomi tabloları bu-

lunmaktadır (karş Porter 1854 174 Eruumlnsal 1988 100)26

Ayrıca III

26

Bu sayı İsmail Eruumlnsal tarafından kuumltuumlphanenin accedilılışında 5031 olarak bildirilmiş ne var ki ileriki yıllarda sayının pek artmadığı da ifade edil-miştir

115

Osman ve III Mustafa doumlneminde sadrazamlık goumlrevinde bulunan Koca

Ragıp Paşarsquonın kurduğu kuumltuumlphanenin temeli ilk Sadrazam Koumlpruumlluuml Ah-

met27

tarafından atılmakla birlikte onun başarılı bir selefi olması ve 1837

de Divan-ı Ragıp adıyla basılan felsefe ve ahlaki goumlruumlşlerini topladığı

yapıtına ek olarak oumlluumlmuumlnden bir yıl oumlnce mektep kuumltuumlphane ve şadır-

vandan oluşan bu yapıyı tamamlamasından oumltuumlruuml bu kuumltuumlphaneye 1762 de

Koca Ragıp Raşa Kuumltuumlphanesi adı verilmiştir (karş Eruumlnsal 1988 101

Porter 1854 174-176) III Selim doumlneminde ise İstanbul dışındaki

kuumltuumlphanelerin sayısı artmıştır 1780rsquode I Abduumllhamit tarafından kurulan

kuumltuumlphanede de Porterrsquoın deyişine goumlre 1600 basma ve el yazması yapıt

bulunmaktadır Oumlzellikle 1788 de DrsquoOhssonrsquonun Osmanlı İmparatorlu-

ğunun Genel Tablosu adlı yapıtında İmparatorluktaki kuumltuumlphanelerdeki

kayıp ya da eksik dermeyle ilgili eleştirileri ve bu dermenin guumlnuumln gereksi-

nimlerini karşılamadığı şeklinde ldquobu eserlerin buumlyuumlk bir kısmının şimdiki

halkın muumltalaasına uygun bulunmadığı hissolunmaktadırrdquo (aktaran Baysal

1992 54) verdiği bilgi kuumltuumlphanelerin o guumlnkuuml durumunu goumlstermektedir

Kuşkusuz bu yazılanlar youmlnetimi kuumltuumlphanelerdeki yazmaların korunması

ve ilgili olarak kuumltuumlphanelerin youmlnetimine daha oumlzen goumlsterilmesi

konusunda bilgilendirme amacını taşımaktadır DrsquoOhssonrsquoun eleştirileri

ve uyarıları doğrultusunda hemen harekete geccedililmemekle birlikte bu

sonunda IIMahmutrsquoun kuumltuumlphaneleri denetlemesine yol accedilarak 1826rsquoda

Evkaf-ı Huumlmayuumln nezaretinin kurmasına neden olmuştur

(KarşDrsquoOhsson 1957 51-60 Baysal 1992 52-54) II Mahmutrsquoun bu

hareketi aynı zamanda imparatorluğun dizginleri her alanda eline

geccedilirmek amacıyla merkeziyetccedili politikasının kuumlltuumlrel alana da yansıması

ya da iktidarı elinde tutabilmek iccedilin kuumlltuumlrel alanda hakimiyet kurmasının

27

Bu kuumltuumlphanenin temelini Ahmed Koumlpruumlluuml attığı şeklindeki bilgi Porterrsquodan alınmış olup bu konuyla ilgili soumlzleri şu şekildedir The Library of Raghıb Pacha was originally founded by Kiuprili Achmed the second of the three celebrated Vizirs of that time and the greatest statesman of whom Turkey can boast Raghib Pacha the worthy successor of the illistrious Kiuprili added largely to it(Porter 1854 176) Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesinin temeli aynı adrsquodaki uumlccedil uumlnluuml vezirden Tuumlr-kiyersquonin onur duyabileceği ikincisi tarafından atılmıştır Uumlnluuml Koumlp-ruumlluumlrsquonuumln değerli selefi ona buumlyuumlk ccedilapta ilavelerde bulunmuştur (ccedilev Mine Yazıcı) (ccediln Metnin orijinali 1854 de yazıldığından bazı soumlzcuumlkle-rin İngilizce imlası guumlnuumlmuumlzden farklı yazılmıştır Bu konuyla ilgili bilgi hem eski hem de konunun uzmanı İsmail Eruumlnsal tarafından belirtil-mediği iccedilin doğruluğu konusunda araştırma yapılması gerekir)

116

gerektiğinin farkına varması şeklinde değerlendirilebilir Bu şekilde

vakıfların da devletin denetimi altına girmesi iktidarı yeniden merkezi-

yetccedili bir youmlnetimle ele geccedilirme duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Sonuccedil

olarak Ccedilavdarrsquoa goumlre ldquooumlzden ccedilok biccedilim ile ilgili bu değişme

kuumltuumlphanelerin statuuml ve niteliğini değiştirmemiştirrdquo (Ccedilavdar 1995 27) II

Mahmud doumlnemine (1808-1839) dek kuumltuumlphaneler kasaba ve koumlylere

kadar uzanmış bununla birlikte tekkelerdeki kuumltuumlphanelerin sayısı da

artmıştır Bu bir yerde hem merkeziyetccedili youmlnetimin baskısından bir kaccedilış

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlte yandan da inanccedilla sınırlı konularda

bile olsa halkın okumaya gereksinim duyduğunun oumlnemli bir goumlstergesi

olarak da değerlendirilebilir Oumlte yandan Batı koumlkenli yapıtlarda anlatıl-

dığı şekilde 1796rsquodaki Muumlhendishane-i Berri-i Huumlmayuumln kuumltuumlphanesinde

toplanmaya başlamıştır

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme

Osmanlı imparatorluğunun Lale devrinden başlayıp Tanzimatrsquoa ka-

dar uzanan bu doumlneminde bilimsel geleneğinin geccedilmişteki gibi ccediloğun-

lukla Arap bilimine dayandığı oumlte yandan Batırsquoda 16 yuumlzyılda doruğa

eren evrenin sırlarını bilimsel bir tabana oturtmaya ccedilalışan bilimsel dev-

rimin ne Tercuumlme heyeti ve matbaa yoluyla ne de yeni oluşan eğitim

kurumları aracılığıyla Osmanlırsquoya yansıdığı soumlylenebilir Batırsquoda

Aydınlanma hareketi denilen bilimsel alt yapının temelini deneye dayalı

bilimlere dayandıran bilimsel yaklaşımını tanımadan yapılan başıboş

ccedilevirilerde bilgiyi doğrudan aktaran kaynaklar yerine ikinci elden

aktaran kaynaklardan aktarıldığından zaten sınırlı sayıda olan bu

ccedilevirilerin de bilgi uumlretimine buumlyuumlk bir katkısı olmamıştır

Bilimsel gelenek sistemi oluşturacak youmlntemlerin saptanmasıyla

ancak oluşur Bundan boumlyle oumlncelikle bilimsel sistemi yerleştirecek

youmlntemlerin oumlncuumlleri olan Kopernik (1473-1543) Galileo (1561-1626)

Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596-1650) gibi bilim adamlarının

bilimsel devrime yol accedilan youmlntemlerinin ccedileviri yoluyla hedef kuumlltuumlre

girmesi gerekir Oysa bu bilgiler uumllkemize yuumlzeysel olarak ya ccedileviri

telif arasındaki ikincil kaynakların oumlrtuumlk ccedilevirileri aracılığıyla ya da

Muumlteferrikarsquonın Katip Ccedilelebirsquonin Cihannnuumlmarsquoyı basarken yaptığı

şekilde eklemelerle Osmanlırsquoya girebilmiştir Bu ise aktarılan bilginin

yazarın suumlzgecinden geccedilerek telif olarak oumlne suumlrduumlğuuml yapıt iccedilerisinde

eksik ya da kendi amacına uygun olan aktarılma tehlikesini yaratır

117

Başka bir deyişle bu şekilde telif adı altındaki yapıtlar bilginin

saptırılması tehlikesini de beraberinde getirebilir Bundan boumlyle telif ve

ccedileviri yapıt arasındaki sınırların ccedilizilmiş olması başta bilimsel etik

olmak uumlzere telif yapıtlarda doğru bilgi kaynağından yola ccedilıkarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminin sağlanması accedilısından da oumlnemlidir

Bununla birlikte II Mahmudrsquoun (1808-1839) Tanzimat

doumlnemindeki reformları hazırlayan ve eğitim alanında geccedilmişten farklı

olarak ilk kez eğitimin yuumlksek oumlğretimden değil de tabandan başlayarak

duumlzenlenmesi gerektiğini oumlne suumlren28

bununla da kalmayıp uumllke

idaresinde eyaletler arası iletişimin oumlneminin farkına vararak ilk posta

hizmetini yol yapımını guumlndeme getiren ve Takvim-i Vekai (1831)

adıyla ilk resmi gazeteyi ccedilıkaran kişi olarak tarihimizde oumlnemli bir yeri

olduğu unutulamamlıdırNe var ki bu doumlnemde bile Lallende Astronomi

Tablolarrsquoının ccedilevirisinin oumlncelikle yapılmış olması bilgiyi kolay yoldan

sorgulamadan aktarma eğiliminin hala değişmediğini goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 340-341) Oysa Batırsquoda sistemi harekete geccedilirecek

Doğarsquodan yola ccedilıkarak goumlzlem ve deneye dayalı bir takım bulguların

ortaya ccedilıkarılması Baconrsquoın Novum Organumrsquoda tuumlme varımlı

youmlntemini oumlne suumlrmesine neden olurken Rene Descartesrsquoın da ona karşı

olmakla birlikte yine guumlcuumlnuuml Doğarsquodan alan tuumlmden gelimli bilimsel

youmlntemini Discourse sur la Meacutethodersquoda bilim duumlnyasına tanıtma

olanağını yaratacaktır (Forti 2000 33) Bu temel sistematik bilgilerin

Osmanlı geleneğine hiccedil değilse eğitim kurumları aracılığıyla gelmesi

beklenirken eğitim kurumlarındaki neden niccedilinrsquoden ccedilok uygulama

28

II Mahmutrsquoun 1824rsquote İstanbulrsquoda oturanlara Sıbyan okullarına devam zorunluluğu getirmesi eğitimde uumlstten değil de tabandan eğitimin oumlneminin bilincine vardığını goumlsterir(Tekin amp İlkin1999 62) Ne var ki boumlyle bir talebin tabandan gelmemesi ya da tabandan gelecek kuumlltuumlrel ortamın yaratılmamış olması bu kararın bir tuumlrluuml uygulamaya geccedilemeyen bir buyruk olarak kalmasına neden olmuştur Ayrıca 1838rsquode sıbyan okullarının ardından Ruumlşdiye okullarını accedilmaya karar vererek bunları Mekatib-i Ruumlşdiye nezaretine bağlamayı oumlngoumlrmesi onun bir yandan eğitimde merkeziyetccedili yaklaşımını sergilerken oumlte yandan da bilginin derecelendirilmesi konularını tartışmaya accediltığını goumlsterir Burada merkeziyetccedili zihniyetin iki şekilde algılanması gerekir birincisi iktidarın guumlcuumlnuumln eğitime uzanması ikincisi ise eğitimin eşit şekilde sağlamak uumlzere tek merkezden denetim altına almak olarak değerlendirilebilir Ne var ki IIMahmut doumlneminde genellikle birinci anlamında kullanıldığı duumlşuumlnuumllebilir

118

alanına doumlnuumlk amaccedillardan oumltuumlruuml ne bilinccedilli bir ccedileviri hareketini

başlatabildiği ne de Osmanlının temelde İslam kuumlltuumlruumlne dayalı bilimsel

geleneği değiştirebildiği soumlylenebilir Bilimsel geleneği Osmanlıdaki

yeni eğitim kurumları ve kuumlltuumlrel oluşumlarının değiştirememesi karşı-

sında ilk 1830rsquoda II Mahmutrsquoun dışarıya oumlğrenci goumlnderme girişimi de

yetersiz kalmıştır Başta dışarıya goumlnderilen oumlğrenciler arasında tıbbiye

ve Enderunrsquodan 150 oumlğrenci bulunurken 1834-1838 yılları arasında

sadece Muumlhendishane ve Harbiyersquoden oumlğrenci goumlnderilmiş olması

sadece askeri alanda teknik bilginin Osmanlıya gelmesine neden olmuş

oumlte yandan bilimsel alanın alt yapısını temsil eden felsefe başta olmak

uumlzere sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında Batıdan doğrudan bilgi

akışına olanak sağlayacak bir girişimde bulunulmamıştır (Tekeli amp İlkin

1999 61)

Sonuccedil olarak bu doumlnemle ilgili olarak bilimsel ccedilalışmaların bireysel

ccedilabalara dayalı olarak ortaya ccedilıktığı bu bireysel ccedilabaların da hiccedil değilse

Batıdaki bilimsel geleneğin varlığını ortaya ccedilıkardığı soumlylenebilir Os-

manlıdaki yeni eğitim kurumları Batı kaynaklarına başvurmayı ve

Arapccedila kaynaklar kadar Batı kaynaklarının da oumlnemine dikkati ccedilekmeyi

sağlayarak başta bilim dili olmak uumlzere yazılı dilde devrim yaratmayı

başarmış ve ccedileviri ağırlıklı bu kaynaklar sonunda ulusal bilincinde geliş-

mesine yardımcı olmuştur Eğitim dil ve ccedileviri konusundaki girişim ve

ccedilabalar ancak Tanzimat Fermanı ile youmlnuumlnuuml Batırsquoya ccedilevirerek hız kaza-

nacaktır

119

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

VE KUumlTUumlPHANE İLİŞKİSİ (1836-1920)

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine

Toplumsal Bakış

Tanzimatrsquoa kadar Batırsquodan gelen bu dağınık ve kısıtlı bilgi uumlstelik

İmparatorluğun hem iccedilte hem de dışta gittikccedile azalan itibarı onu ister

istemez yeni kararlar almaya zorlamıştır II Mahmutrsquoun oumlluumlmuumlyle tahta

geccedilen buumlyuumlk oğlu Abduumllmecit (1839-1861) 1839rsquoda ilk iş olarak

Tanzimat Fermanırsquonı ccedilıkartarak babasının merkezileştirme ve

modernleştirme konularında başlattığı hareketi suumlrduumlreceğinin muumljdesini

vermiştir Bu fermanla birlikte Osmanlının yarattığı toplumsal yapı da

değişmek zorunda kalmıştır Prigionersquonin ldquoBilim şiddetin gerekmediği

bir uygarlık uumltopyasını eşitsizliğin toplumsal bir zorunluluk olmadığı bir

duumlnya uumltopyasını yaşatmamızı sağlamaktırrdquo (Prigione 2000 V)

şeklindeki soumlzleri bilim ve toplumsal yapı arasındaki bağı accedilıkladığı

gibi bu kadar kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi akışının bile Osmanlı toplumsal yapısını

etkileyeceği duumlşuumlncesini de akla getirir Kuşkusuz 18 yuumlzyılın ilk yarı-

sında başlayan bu hareket henuumlz nicel olarak yaygınlaşmamakla birlikte

nitelik accedilısından hem geleneksel Osmanlı eğitiminden geccedilerek Doğu

bilimlerinde uzmanlaşmış hem de birkaccedil Batı dilini oumlğrenerek Batırsquodaki

bilimsel anlayışa accedilılmış ccedilok iyi yetişmiş bir oumlbek aydın arasından

oumlrneğin Mithat Paşa gibi sadrazamların ccedilıkmasına olanak sağlayarak

toplumsal yapıyı etkileyecek kararlar alınmasını sağlamıştır (İhsanoğlu

1987 43-48)

Bu aydınların yetişmesinde geleneksel Osmanlı eğitim anlayışından

kalma konaklarda suumlrduumlruumllen bilimsel toplantıların buumlyuumlk payı olmuştur

120

Boumlyle bir gelenek aynı goumlruumlşte olan kimseleri bir araya getirerek tartışma

olanağı yarattığı gibi az sayıda da olsa onlara birlikteliğin verdiği

kuvvetten seslerini duyurabilme olanağını da yaratmıştır Bu şekilde her

iki kuumlltuumlruumln bilgisine sahip bu kimseler Doğu-Batı eski-yeni din-bilim

gibi temel konularda tartışmaları başlatarak Osmanlının iccedil ve dış siyase-

tinin sorgulanmasına neden olmuşlardır Tarihccedililer bu bilimsel toplantı-

lardan oumltuumlruuml yuumlruumltuumllen etkinliğin adını Beşiktaş-ı Cemiyet-i İlmiye adını

vermişlerdir (Tekeli amp İlkin 1999 62-63) Bu etkinlik gelecekte kurula-

cak tuumlzel kişilik niteliğini taşıyan bilimsel derneklerin kurulmasına da

oumlnayak almakla birlikte esas oumlnemli yanı toplumsal reformları

hazırlayacak doumlnemin aynı zamanda aydın kimliğini taşıyan siyaset

adamlarının yetişmesinde katkısı olacaktır (İhsanoğlu 1992 378) Ne

var ki 1826rsquoya değin etkinliğini suumlrduumlren bu dernek Mısır valisi

Mehmet Alirsquoyi oumlrnek alarak reformları ilk başlatan II Mahmutrsquoun

Yeniccedilerilerin Yunan seferlerindeki tutumundan rahatsız olup Nizam

Cedid gibi Asakir-Mansure-i Muhammadiye adıyla bir ordu kurmaya

karar verdiği sırada Yeniccedilerileri ortadan kaldırıp ardından onların

yakından bağlı olduğu duumlşuumlnuumllen Bektaşi tarikatını kapatmasıyla birlikte

derneğin bilimsel etkinliğine de son verilmiştir Bir başka deyişle

derneğin bu tarikatla ilgisi olduğu oumlne suumlruumllerek kapatılmış bununla da

kalmayıp Bektaşi tarikatına bağlı olduğu oumlne suumlruumllen uumlyeleri de İstanbul

dışına suumlruumllmuumlştuumlr (karş Zuumlrcher 1997 40-44 Tekin amp İlkin 1999 63)

Tanzimatrsquoı hazırlayarak Osmanlırsquoya yenilikleri getiren II Mah-

mutrsquoun bu konuda reformcu youmlnuumlyle aldığı ivedi kararlar koumlkten

ccediloumlzuumlmler gibi goumlruumlnmekle birlikte zaman zaman birbiriyle ccedilelişkili

goumlruumlnuumlr Şoumlyle ki zaman iccedilersinde bu şekilde kesin ve ivedi kararların

bilimselliğin getirdiği yapıcı ve geniş oumllccedilekli ccediloumlzuumlmlerden ccedilok kısa

erimli ccediloumlzuumlmler olduğu anlaşılır Şoumlyle ki Bilimsel sistemin yerleştiği

toplumlarda oumlrneğin ccedilok sayıda kendi yetiştirdiği yeniccedileriyi bir anda

kışlaları ateşe vererek yok etmek yerine bu kişileri bireysel olarak

değerlendirerek topluma katkısı olacak şekilde youmlnlendirmek ya da

yukarıda dernek oumlrneğinde olduğu gibi derinine araştırma yapmadan bu

derneğin uumlyelerini bir komploya maruz bırakarak dağılmalarına neden

olmak yerine nesnel ve soğukkanlı davranarak iyi yetişmiş bu kişi ve

bilim adamlarının uumllkeye katkısını artırmak başta kuumlltuumlrel olmak uumlzere

bilimsel geleneğin kesintiye uğramadan suumlreklilik kazanmasına yol accedilar

Kısacası Tanzimatrsquoın eşiğinde bilimin Prigionersquonin dediği gibi

şiddeti ve haksızlığı ortadan kaldıracak ve uygarlık uumltopyasını yaratacak

121

duumlzeye geldiği soumlylenemez Bilimsel anlayış sadece pratik hayata

youmlnelik kolaylıkları sağlayıcı bir araccedil olarak goumlruumllduumlğuumlnden toplumsal

hayatı etkileyecek reformlar yuumlzeysel kalmıştır Gerccedili derneğin

uumlyelerine bir suumlre sonra haksızlık yapıldığı anlaşılmış ve İstanbulrsquoa geri

doumlnmeleri sağlanmıştır

Buumltuumln bu tarihsel olaylara karşın bu iyi yetişmiş bir avuccedil aydının bi-

limsel etkilerinin Tanzimat Fermanına da yansıdığı goumlruumllmektedir

Başta ldquokullukrdquo kavramının bu fermanda yer almaması yerini Osmanlı

ldquotebaarsquo yardquo bırakması ve dini ve etnik koumlkene bakılmaksızın bu tebaada

olan herkese mal ve can guumlvencesinin verilmesi bununla da kalmayıp

youmlnetici sınıfın halkın fazla uumlruumlnuumlne el koyup geccedilimini sağlama

olanağını ortadan kaldırarak onları maaşa bağlaması youmlnetici ve reaye

ayrımının ortadan kalkarak daha eşitlikccedili bir toplumsal yapıya gidileceği

anlamına gelir

Bu kararlar Osmanlının toplumsal yapısını temelden değiştiren onu

Batırsquoya daha yaklaştıran kararlar olmakla birlikte uygulamada

geccedilmişten kalan alışkanlıkların yarattığı aksaklıklar bu reformların bir

tuumlrluuml uygulamaya geccedilememesine ya da koumltuumlye kullanılmasına neden

olmuştur Oumlrneğin buumlrokratik yapının gereğinde fazla şişirilmesi sonucu

Osmanlının ekonomik yuumlkuumlnuumln daha da artmasına ya da buumlrokratik

kadroya girmek uumlzere ruumlşvet ve buumlyuumlk hediyelerin verilmesi sonunda

devletin işlerini yuumlruumltecek kadronun yozlaşmasına neden olmuştur

Buumlrokratik sistemdeki değişikliğin buumltuumln bu olumsuz yanlarına karşın

Hegelrsquoin diyalektik felsefesine dayalı olarak oumlne suumlrduumlğuuml sivil buumlrokra-

siye dayalı ldquoideal devletrdquo kavramı Osmanlıya Tanzimat fermanıyla

birlikte girmiş olmuştur Hegelrsquoin sivil buumlrokratlara yuumlklediği ldquoeğitim

yoluyla genel ccedilıkarların savunuculuğurdquo roluuml yukarıda belirtildiği şekilde

Tanzimat oumlncesi yetişen aydınların sivil buumlrokratlar sınıfına girerek bir

yandan youmlnetici sınıfta yer almalarına neden olurken oumlte yandan da pa-

dişahın oumlzel ccedilıkarlarına karşı bir cephe oluşturmalarına neden olmuştur

Hegelrsquoe goumlre buumlrokratik sınıf ve Padişahın oumlzel ccedilıkarlarının bu şekilde

ccedilatışması genel ccedilıkarın goumlzetilmesine yol accedilarak bilgi ve eğitim

accedilısından daha eşitlikccedili bir toplum yaratılmasına neden olacaktır (Heper

1985 291-296) Oumlrneğin Daruumllfuumlnunrsquoun kurulurken ilk hedefi

buumlrokratik sınıfa memur yetiştirmek olmakla birlikte buumlrokratik sınıfın

guumlccedillenmesi bu hedefin İhsanoğlursquonun deyişiyle ldquoDaruumllfuumlnunrsquodan

beklenen fenlerin ve ilimlerin halk tarafından tanınması oumlğrenilmesi ve

122

buna bağlı olarak cehaletten kurtulmasırdquo (İhsanoğlu 1992 369) şekline

doumlnuumlşmesine yol accedilmıştır Bu soumlzler Hegelrsquoin diyalektik felsefe

anlayışının Osmanlıda ne gibi bir suumlreccedilten geccedilerek genel ccedilıkarı koruma

aşamasına gelindiğini goumlsterir Bu gelişmeler II Mahmut doumlneminde ket

vurulan bilimsel derneklerin yeniden kurulması duumlşuumlncesini akla getirir

311 Islahat Fermanından (1856) II Meşrutiyet Doumlnemine

Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml

Islahat Fermanının Tanzimat fermanından farklı olarak en oumlnemli

oumlzelliği tek madde ile bile olsa eğitime değinilmiş olmasıdır Eğitimin

bilgi uumlretimini ilk başlatan kurum olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu konu-

nun resmen dile getirilmesi bilimin toplumsal yapıyı uumlst kademeden de

olsa etkilemeye başladığını goumlsterir ldquoOsmanlı tebaasında bulunanlarrdquo

diye başlayan bu madde de ilk dikkati ccedileken Muumlsluumlman Hıristiyan ay-

rımı yapılmaksızın Osmanlı kimliğini kabul eden herkese yaş ve sınav

koşularını yerine getirmek koşuluyla askeri ve sivil yuumlksek okullara

girme hakkının verilmesidir Bunun yanı sıra her cemaate kendi okulunu

accedilma hakkı eskiden olduğu gibi her kesime verilmekle birlikte bu

okulların izlek ve oumlğretmen atamaları Padişahın temsilcisi Maarif

Meclisi tarafından yapılacağı bildirilmiştir Ancak bunlar arasında

nizamnamede eğitim accedilısından en oumlnemli madde geleneksel sıbyan

okullarından farklı olarak yeni eğitim şekli uygulanan ldquoİptidairdquoden

başlayarak Daruumllmuallim ve Daruumllfuumlnunrsquou da ilgilendiren okul

kuumltuumlphanelerinin kurulması ve idari oumlrguumltlenmesi konularının resmen ele

alınmış olmasıdır (Ccedilavdar 1995 31) Bu bilginin bir merkezden

denetim altına alınmak istendiğini goumlstermektedir Ne var ki bu madde

de oumlne suumlruumllenler Muumlsluumlman tebaadan ccedilok Hıristiyan tebaayı

ilgilendirmekte olup Batı uumllkelerinin bu maddede geccedilenlerin uygulanıp

uygulanmadığını sorgulamalarına neden olmuştur Oumlrneğin 1867rsquode

Fransız dışişlerinin sunduğu nota buna oumlrnek goumlsterilebilir Bu nota

Osmanlının iccedilişlerine muumldahalede bulunmakla birlikte iccedilindeki oumlteki

oumlneriler 1869rsquoda hazırlanacak Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

(Abduumllaziz doumlnemi) ışık tutmuştur (İhsanoğlu 1992 370-371) Notarsquoda

yer alan oumlneriler arasında başta yer almamakla birlikte eğitimin temeli

Muumlsluumlman ilkokullarının geliştirilmesi konusu bir yandan tabanda

bilginin hiccedil değilse okuryazarlık duumlzeyinde yaygınlaştırılmasına oumlte

yandan da iptidai ruumlştiye idadi ve sultani şeklinde derecelendirilmesine

123

yol accedilmıştır(Tekin amp İlkin 1999 75-76) Boumlylelikle oumlnceden yuumlksek

oumlğretim kapsamına giren temel eğitimin yuumlksek eğitimden ayrılarak

yuumlksek oumlğretimde uzmanlaşmaya fırsat tanınmış olmuştur Ayrıca

Osmanlının bu notayı dikkate alarak 1869rsquoda ccedilıkardığı Maarif

Nizamnamesinin en oumlnemli oumlzelliklerinden birisinin kuumltuumlphanelerin ilk

kez eğitim kapsamı iccedilerisine alınması olduğu soumlylenebilir Bu nota bir

yerde yuumlksek oumlğretimin amacı belirlemiş ve oumlzel alanda uzmanlaşma

kavramının gelişip yeni bilim dallarının accedilılmasına oumlrneğin tıp ve

muumlhendishane yanısıra hukuk tarih gibi alanlarda yeni disiplinlerin

kurulmasına neden olmuştur Eğitimin bu şekilde yaygınlaşması ise

bilgiye gereksinimi artıracağından notada bulunan halk kuumltuumlphanelerin

geliştirilip artırılması şeklindeki madde de kaccedilınılmaz olarak Maarif

Nizamnamesinde yer almıştır Buumltuumln bu siyasal ilişkiler youmlnetimi

geleneksel olarak vakfiyelere bağlı vakıf kuumltuumlphanelerinin yanı sıra yeni

kuumltuumlphane tuumlrlerinin de doğmasına neden olmuştur Bir başka deyişle

başlangıccedilta Osmanlının iccedilişlerine muumldahale olarak kabul edilecek bu

nota sonunda Osmanlı youmlnetimini kurumsal olarak olumlu youmlnde

etkilemiştir Bundan boumlyle Tanzimatrsquotan sonra bu gelişmeler

kuumltuumlphaneleri de etkileyerek başta okul kuumltuumlphaneleri olmak uumlzere

resmi daire kuumltuumlphaneleri ve bilimsel dernek kuumltuumlphanelerinin ku-

rulmasına aracı olmuştur (Ccedilavdar 1995 29-53) Bu ise nizamnamenin

sadece eğitimi değil youmlnetimle ilgili iccedil işleyişi de etkilediğini goumlster-

mektedir Oumlrneğin Meclis-i Mebusanrsquoda resmi kuumltuumlphanenin kurulmuş

olması yazılı belgeye dayalı youmlnetim şekline geccedilildiğini ve youmlnetim de

keyfi değil de bilgiye dayalı karar almanın oumlnemsenmeye başladığının

bir işareti olarak değerlendirilebilir

Geriye doumlnuumlp bakılacak olursa 1788rsquode DrsquoOhssonrsquoun kuumltuumlphanelerin

gerek derme gerekse youmlnetim accedilısından guumlnuumln gerisinde kaldığı şeklin-

deki eleştirilerine yanıt 1826rsquoda II Mahmut doumlneminde Evkaf-ı Huumlma-

yun nezaretinin kurulmasıyla verilmiştir (DrsquoOhsson 1957 51-60) Ne

var ki bu nezaret İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin kataloglarının hazırlan-

ması konusunda bile ccedilok geccedil kalmış ve İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin

kataloglarının hazırlanmasına ancak 1862rsquode başlanabilmiştir İlk taş

basma katalogu hazırlanan kuumltuumlphane ldquoDamat İbrahim Paşa Kuumltuumlphane-

sinirdquo 1868rsquode Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesi izlemiştir Ne var ki eski youmln-

temlere goumlre hazırlanan bu kataloglar da yetersiz kalmıştır (Kayaoğlu

1998 152) 1869rsquoda ise geccedilmişteki bu eksik ve aksaklıklar

kuumltuumlphanelerin eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte bir oumllccediluumlde

124

giderilmeye ccedilalışılmıştır (Baysal 1992 54) Kuşkusuz burada Fransızla-

rın verdiği notanın etkisi de yadsınamaz Bununla birlikte Tanzimatrsquotan

bu yana yetişen aydınların bu eleştirilere tepki goumlstererek bildirilen

eksiklikleri goumlrmezden gelmek yerine bunları uumllke yararına kullanmaları

devlet politikası accedilısından buumlyuumlk bir gelişme olarak değerlendirilebilir

Oumlrneğin Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniyersquonin de kurucuları arasında yer

alan Muumlnif Paşarsquonın aynı zamanda 1869-1871 arasında Maarif

başkanlığı sırasında herkesin yararlanabileceği ldquoMillet Kuumltuumlphanesirdquo adı

altında ilk genel kuumltuumlphane kurulması konusunda oumlneride bulunması

aydınların oumlnemi kadar aydınlanma hareketinde kuumltuumlphanelerin oumlnemine

de işaret eder (karş Baysal 1992 54 Keseroğlu 1989 91-92)1 Bu

aynı zamanda medrese okul cami tekke kuumltuumlphanelerine karşı yeni bir

kuumltuumlphane modeli arayışı olarak da değerlendirilebilir Ayrıca bununla

da kalmayıp Maarif Nazırlığı sırasında2 vakıf kuumltuumlphanelerinin yeni

youmlntemlere uygun katalog defterlerinin hazırlanması konusunda bir emir

vererek komisyon kurması onun bilginin yayılmasında bilimsel

dernekler aracılığıyla ccedileviri etkinliği kadar kuumltuumlphanelerin işleyişine de

oumlnem verdiğini goumlsterir

Oumlte yandan 1879rsquoda Maarif-i Umumiye nezaretinin bir komisyon

aracılığıyla İstanbulrsquodaki 69 vakıf kuumltuumlphanesinin 40 ciltlik bir katalog

dizisinin ccedilıkması kuumltuumlphanelerde oumlrguumltlenme gereksinimini ortaya ccedilı-

karmıştır Oumlyle ki 1882rsquode kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle ilgili bir youmlnerge

ccedilıkarılmakla kalınmamış ayrıca Maarif Nezareti Telif ve Tercuumlme daire-

sine3 bağlı bir Kuumltuumlphaneler Muumlfettişliği de oluşturularak kuumltuumlphanele-

rin youmlnetimi eğitim kapsamı iccedilersinde yayınlarla ilgili bir boumlluumlme

bağlanmıştır Boumlyle bir birime belki de yukarıda anlatılan katalog

ccedilalışması sonucu yayınların dokuumlmantasyonuyla ilgili bilgiye doğrudan

1 Muumlnif Paşarsquonın bu oumlnerisinin ardından 1882 Beyazıt Kuumltuumlphane-i

Umumi 1901 Balıkesir Umumi Kuumltuumlphanesi 1913 Kadıkoumly Kuumltuumlp-hane-i Umumi 1918rsquode Suumlleymaniye ve 1923rsquode Ankara Umumi kuumltuumlphaneleri kurulmuştur (Alpay 1976 69)

2 Muumlnif Paşa 1877 1878-1881 1884-1892 yılları arasında Maarif

Nazırlığı yapmıştır (Kayaoğlu 1998 190) 3 Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre bu daire IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı youmlne-

timi yuumlzuumlnden kısa bir suumlre sonra yerini Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyetine bırakmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğini biraraya getirerek kuumlltuumlrel gelişmeyi olumlu youmlnde etkileyebilecek bir girişim siyasal anlayış yuumlzuumlnden sona ermiştir (Kurultay 1998 20-21)

125

erişmenin getireceği kolaylıktan yararlanma amacıyla bağlanma

gereksinimi duyulmuş olabilir Daha da accedilılacak olursa vakıf

kuumltuumlphanelerindeki katalog ccedilalışması sonucu elde edilen bilgiden başka

bir bilginin eksikliği (kaynaklara erişebilirliğin zorluğu) ortaya ccedilıkmış ve

bu da kuumltuumlphanelerin genel bir başlık altında değil de Kuumltuumlphaneler

Muumlfettişliği adı altında daha oumlzel bir başlıkta yer alması duumlşuumlncesini akla

getirmiştir Bununla da kalmayıp ilk kez 1881rsquode Muumlnif Paşarsquonın

Nazırlığı sırasında 19 maddelik Telif Tercuumlme Dairesi youmlnetmeliğinin

ccedilıkarılmış olması ve bu youmlnetmelikte kuumltuumlphanelerle ilgili iki maddenin

de bulunması Osmanlıda eğitim ve onun uzantısı kuruluşların yasa ve

youmlnetmeliklerle kurumsal kimlik kazanmasının uumllkenin kalkınmasında

oumlnemli roluuml olduğu duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili youmlnetmelikteki bu iki madde

kuumltuumlphanelerdeki katalogların oumlnemine işaret etmekle birlikte ayrıntılara

girilmemiş ve sadece kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ve denetimi kapsamı

iccedilerisinde ele alınmıştır Bu konuyla ilgili olarak iki maddeden ilkinde

geccedilen Kayaoğlursquonun Tercuumlme Muumlesseseleri4 adlı yapıtından aktarılan şu

soumlzler bu yukarıda soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoKuumltuumlphaneler Muumlfettişliği tarafından her kuumltuumlphanenin mevcut ne

kadar kitabı var ise bade-l-muayene hafız-ı kuumltuumlblere tutturulacak def-

ter-i mahsusun bir aynı bu kere Telif ve Tercuumlme Dairesirsquonde

muumlceddeden accedilılan sicil-i umumiye kayd olunacakhellipbu sicil-i umu-

mide her kuumltuumlphanenin kuumltuumlb-i mevcudesi yazıldığı sırada hafız-ı

kuumltuumlbuumlyle muumlfettişliği tasdikleri bulunacaktırrdquo (aktaran Kayaoğlu

1998 152-153)

Sonuccedil olarak toplumda aydınların yaratıcı fikirlerinin oumlneminin

yadsınamayacağını bununla birlikte bu yaratıcı duumlşuumlncelerin hayata

geccedilirilmesinde Muumlnif Paşa oumlrneğinde olduğu gibi kurumlar arası

ilişkileri doğru bağlamda kurmanın (başka bir deyişle eğitim

bağlamında) kurumsal işleyişi hantallıktan kurtaracağı oumlne suumlruumllebilir

4 Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Osmanlıdaki ccedileviri kurumlarını il-

gilendiren bir yapıtta Osmanlıda ccedileviri ve kuumltuumlphane konusunun iccedil iccedile ele alınmış olması iki bilim dalı arasında doğal bir ilişki olduğuna dik-katti ccedileker Bu aynı zamanda her iki disiplin arasıdaki ilişkinin yapay olmadığını ve bu araştırmade savunulan ccedileviribilim ve kuumltuumlphanecilik alanındaki ilişkinin guumlnuumlmuumlzde de suumlrduumlruumllmesinin tarihsel olarak haklılığını kanıtlar

126

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernek-

ler ve Ccedileviri Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862)

Encuumlmen-i Daniş 1851rsquode ileride kurulacak yuumlksek oumlğretim kurumu

Daruumllfuumlnuumlnrsquoa ders kitabı hazırlamak uumlzere Daruumllmaarif binasında yerli

yabancı 33 uumlyeden oluşan resmi bir bilim akademisidir (İhsanoğlu 1992

369) Bu derneğin kurulmasında Ahmet Cevdet Paşa (18221823-1895)

oumlnemli rol oynamıştır Oumlnde gelen uumlyeler arasında ise Ahmet Vefik

Paşa Hayrullah Efendi Hoca İshak Efendi gibi Osmanlı kimliğini

taşıyanların yanı sıra JV Hammer Redhouse ve Bianchi gibi

Doğubilimci tarihccedili yabancılar uzmanlar da bulunmaktadır (Tekin amp

İlkin 1999 74)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın bu bilim akademisini kurmak istemesindeki

temel neden Arapccedila ve Farsccedilarsquodaki soumlzcuumlklerin daha az yer aldığı

Tuumlrkccedile soumlzcuumlklerin daha ağırlık kazandığı bir bilim dili yaratmaktır Bu

yukarıda belirtilen bilginin halka inmesi şeklindeki amaccedilla oumlrtuumlşmekte-

dir Bilginin halka inmesi kuşkusuz oumlncellikle ortak bir dilde karar kı-

lınmasını gerektirir (karş İhsanoğlu 1992 370 Tekeli amp İlkin 1999

130) Akademinin ilk kurulduğu guumln Cevdet Paşarsquonın Fuad Paşarsquoyla

birlikte yazdığı Osmanlıca dilbilgisi kitabı ldquoKavaid-i Osmaniyersquoyirdquo

Padişaha sunmuş olması onun bu konudaki duyarlılığını olduğu kadar

akademinin de temel amacını goumlsterir Soumlz konusu dernek buna ek

olarak Osmanlı tarihini de yazmayı uumlstlenmiştir Ne var ki Cevdet

Paşarsquonın hazırladığı Tarih-i Cevdet dışında bu konuda bir kitap

yayınlanmamıştır Buradan da anlaşılacağı gibi bu akademi ccedilalışma-

larını başta dil ve soumlzluumlk olmak uumlzere bir yuumlksek oumlğretim kurumuna

uygun duumlşecek oumlrneğin tarih jeoloji politika iktisat gibi oumlzel konu

alanlarında toplamak istemiştir Ne var ki Daruumllfuumlnuumlnrsquoa malzeme olacak

nitelikte ccedilok az sayıda kitap yayınlanmıştır

Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre yayınlanan kitap sayısı 21 olup bu-

nun 15rsquoi ccedileviri 6rsquosı teliftir Ccedilevirilerin dillere goumlre dağılımı ise 7rsquosi

Fransızca 3rsquouuml Arapccedilarsquodır Bu yapıtlar ansiklopedik nitelikte ve yukarıda

belirtilen konu alanlarındadır (Kurultay 1998 20) Edebiyat ve felsefe

alanlarına girilmemiş olması ise dikkat ccedilekicidir Oysa Batırsquoda kurulan

yuumlksek oumlğretim kurumları en başta bu konu alanlarıyla oumlğretime

başlayıp oumlzel alanlarda serpilme olanağı bulabilmiştir Ne var ki

doumlnemin reformcu olmakla birlikte duumlşuumlnce de baskıcı tutumu kuumlltuumlrel

gelişmeyi sağlayacak temel konu alanlarında aydınların ccedilekimser

127

kalmasına neden olmuştur Oumlrneğin dil ve kuumlltuumlruumln kalbi edebiyata

girmeden dili geliştirmek uumlzere dilbilgisi ve soumlzluumlk ccedilalışmalarıyla sınırlı

kalmak bu şekilde siyasal ve toplumsal bir anlayışın uumlruumlnuumlduumlr Gerccedili bu

anlayış bireysel duumlşuumlnceleri dile getiren yapıtlar yerine ccedilok ciltli

ansiklopedik ccedilalışmalara youmlnelinmesinden de anlaşılabilir Bununla

birlikte soumlzkonusu doumlnemde duumlnyada bilgiye ansiklopedik goumlzle bakma

akımının yaygın olduğu da yadsınamaz Oumlte yandan edebiyat ve felsefe

alanında ccedilalışma yapılmamış olması Arapccedila ccedilevirilerin sayısını

azaltmış ister istemez Fransızca ccedilevirilerin sayısını ccediloğaltmıştır Bunda

Cevdet Paşarsquonın kişisel tercihi kadar Tanzimat doumlneminde kurulan

eğitim kurumlarının da payı olmuştur Ne var ki boumlyle bir eğilim

sonunda Arapccedilarsquodan sonra Fransızcarsquonın Osmanlının bilim diline girme

tehlikesini yaratmış ve oumlzellikle Cevdet Paşarsquonın Osmanlıca bilim dili

yaratma konusundaki titizliği 1869rsquoda Ahmet Vefik Paşarsquonın Lehccedile-i

Osmani adı altında Fransızcarsquodan Tuumlrkccedilersquoye geccedilen soumlzcuumlkleri iccediline alan

bir soumlzluumlk yayınlamasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa bu dil

bilinci derneğin ccedilalışmaları yetersiz de olsa hiccedil değilse oumlnceki

doumlnemlerde Arapccedilarsquonın bilim dili olarak suumlrduumlğuuml uzun egemenliği

Fransızcarsquonın suumlrmesine izin verilmemiştir Bununla birlikte Berkes dil

konusunda yapılan ccedilalışmaların Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak kabul

ettirmeye yaradığını halk dili olan Tuumlrkccedilersquonin henuumlz bilim dili olması

iccedilin bir ccedilaba goumlsterilmediğini vurgulamıştır Halk dili Tuumlrkccedilersquonin resmi

yazılı dil olması konusunda ilk girişimde ise Encuumlmen-i Daniş

uumlyelerinden James Redhouse bulunmuştur Anadolursquodan topladığı halk

soumlzcuumlklerini hazırladığı soumlzluumlklerde yer vererek Tanzimat doumlnemi ccediloğu

aydının savunduğu Osmanlıcarsquoya karşı Tuumlrkccedilersquoyi getirmiştir (Berkes

2002 (a) 260) Onun bu ccedilalışmaları hem ilk kez Fransızcarsquodan farklı bir

dilin (İngilizcersquonin) Osmanlı kuumlltuumlruumlne girmesi hem de Osmanlıca

yerine Tuumlrkccedilersquoyi bilim dili olarak oumlne suumlrmesi accedilısından oumlnemlidir

Encuumlmen-i Danişrsquoin temelde amacı bir ekip ccedilalışması sağlayacak bi-

limsel ortamı yaratmak olmakla birlikte burada ekipten ccedilok Cevdet

Paşarsquonın bireysel olarak bilimsel kimliği ortaya ccedilıkmıştır Bu Cevdet

Paşarsquonın bilimsel kimliğinin baskın olmasından ccedilok Osmanlının genelde

ekip ccedilalışmasını başaramamasından kaynaklanmıştır Bundan boumlyle

Cevdet Paşarsquonın bireysel ccedilabalarıyla on yıl suumlren bu dernek kapatılmak

zorunda kalmıştır Burada ilginccedil olan devletin boumlyle bir girişimde bu-

lunmasına karşın akademik ccedilevrenin boumlyle eşit paylaşım gerektiren bir

ccedilalışmaya hazır olmamasıdır Bu ise boumlyle olumlu başlayan bir

128

derneğin verimsiz ve yetersiz kalmasına neden olmuştur Bir başka

deyişle bilim buguumln olduğu gibi soumlzkonusu doumlnemde de aydınları bile

eşitlikccedili paylaşımın soumlz konusu olduğu bir etkinlikte bir araya getirecek

duumlzeye erişememiştir Gerccedili bunda devletin bu dernekleri kendi eliyle

kurmakla birlikte temelde amacının siyasal iktidarını bilimsel yolla

sağlama duumlşuumlncesi olduğundan bu duumlşuumlncenin yarattığı baskının bu

aydınları uzun suumlre kendi kabuklarına ccedilekilmesine yol accediltığı ve sonunda

bilimin temel koşularından ve gereklerinden biri olan ekip ccedilalışması

ruhunu kaybettirdiği olasılığını da unutmamak gerekir Guumlnuumlmuumlzde de

bu geleneğin suumlrduumlğuuml disiplinlerarası ilişkiler bir yana disiplin iccedilindeki

bilimsel alışverişlerde bile zorluk ccedilekildiği goumlruumllmektedir Ne var ki

Internet gibi teknolojik olanakların ister istemez bu bilimsel yalıtlanmayı

yıkacağı duumlşuumlnuumllebilir

Sonuccedil olarak 1863rsquote Daruumllfuumlnunrsquoda okutulacak malzeme hazır ol-

mamakla birlikte hiccedil değilse herkesin ortak olarak anlayabileceği daha

sade ve daha accedilık bir bilim dili5 oluşturma konusunda toplumsal bir bi-

linccedil kazanılmıştır Bu dil bilinci Osmanlı tarihinde bilgi uumlretimi accedilısın-

dan geccedilmişe goumlre bir adım daha ileri gidildiğini goumlsterir Bunun da bilgi

uumlretimi accedilısından tarihsel suumlrecin bir ileri aşaması olarak kabul edilmesi

doğru olur Oumlzetle Osmanlırsquoda bilim tarihi ağır ilerleyen bir suumlreccedilten

geccedilmiştir Uumlstuumlne uumlstluumlk bu suumlreccedilte bazı evreleri ccedilağı yakalama

kaygısıyla atlayarak Batırsquodaki bilgiye erişme arzusu iyi niyetle başlayan

girişimlerin bir kısmının da başarısızlıkla sonuccedillanmasına neden

olmuştur Her şeye karşın boumlyle bir etkinlik başka bilimsel derneklerin

kurulmasına oumlrnek oluşturmuştur

3121Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi

Bu dernek Encuumlmen-i Danişrsquoteki fen bilimi alanındaki eksikliği

tamamlamak uumlzere kurulmuştur 1861rsquode Petersburg Elccedilisi Halil Bey ta-

rafından din ve politika dışında her tuumlrluuml ccedilevirinin yayınlanması ve

5 Gerccedili bu doumlnemde Tanzimat aydınlarının Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak

geliştirmeye ccedilalıştıklarının akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Ne var ki Osmanlıcarsquonın Arapccedila etkisinden daha arındığı ve Tuumlrkccedilersquonin dilbilgi-sel yapısının daha baskın bir duruma girmesinden oumltuumlruuml yukarıda dilin daha sadeleştiği oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

129

halka accedilık dersler verilmesi amacı olan bu derneğin başına medresede

yetişmiş olmakla birlikte Mısırrsquoda ve Batırsquodaki gelişmelerle tanışma

olanağını bulup doumlnuumlşuumlnde Muumlhendis Emin Efendirsquoden ders alarak

Fransızca oumlğrenen Muumlnif Efendi gelmiştir Bunun uumlzerine Kemal

Paşarsquonın katibi olarak Berlinrsquoe gitmiş ve orada Fizik ve Hukuk eğitimi

goumlrmuumlştuumlr Doumlnuumlşuumlnde ise Babıali tercuumlme odasında goumlrev almış ve bu

cemiyetin kurulmasına Fuad Paşarsquonın desteğini alarak yardım etmiştir

Encuumlmen-i Daniş uumlyesiyken Osmanlıcarsquoyı bilim dili yapma goumlruumlşuumlnde

olan Cevdet Paşaya karşı ccedilıkarak okuma yazmanın yaygınlaştırmak

amacıyla Arap harflerinin kolaylaştırılması goumlruumlşuumlnuuml savunan Muumlnif

Paşa6 Cevdet Paşayla duumlştuumlğuuml goumlruumlş ayrılığı sonucu Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniyersquonin kurulmasına oumlncuumlluumlk etmiştir (Berkes (a) 2002 260-263)

Bu derneğin uumlyelerinin Encuumlmen-i Danişrsquoin uumlyelerinden farkı ise En-

cuumlmen-i Daniş 73 uumlyesinden 16rsquosı Medrese eğitimi ccedilıkışlı olmasına kar-

şın Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniyersquode medrese ccedilıkışlılara hiccedil yer verilme-

miştir Bu aynı zamanda mektep ve medrese ccedilıkışlılar arasında farklılığın

giderek derinleştiğini ve bu konuda tartışmaların başladığını da goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 366) Bir başka deyişle bu laik ve dini eğitimin tartı-

şılması anlamına gelmektedir Encuumlmen-i Danişrsquole ortak yanı ise yine

devlet eliyle kurulmuş olmasıdır

Bu yeni heyecanla kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adlı der-

nekte Batırsquodaki bilimsel gelişmeleri tanıtmak uumlzere ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo

adında ikinci bilimsel dergi 1862rsquode ccedilıkarılmış ve 1867rsquode 47sayıya ge-

lindiğinde derginin basımı sona erdirilmiştir Oumlte yandan 1849rsquoda Mek-

tep-i Tıbbiye-i Şahane tarafından ccedilıkarılan ve bilim dallarının oluşumu-

nun ilk muumljdecisi dergi Vakayi-i Tıbbiye adlı dergiden farkı bir ccedilok konu

alanıyla ilgili yazıyı iccedilermesidir (Bahadır 2001 11-16) Bundan boumlyle

sanayileşmiş bir toplumun kuramsal olarak alt yapısını oluşturmak ama-

cıyla başta iktisat7 olmak uumlzere felsefe coğrafya ve fen bilimleriyle il-

6 Berkes Muumlnif Paşarsquonın Latin harflerinin kabul edilmesini gerccedilekte

istediğini bununla birlikte toplumsal yapıyı goumlz oumlnuumlnde bulundurarak bu şekilde koumlkten bir değişimi ne aydın ne de youmlnetici sınıfın kal-dıramayacağını duumlşuumlnerek hiccedil değilse Arapccedila harfleri daha kolay oku-nur kılacak bir youmlntem bulunmasıyla ilgili yazılar yazdığını belirtmiştir Bununla birlikte iki farklı koumlkten gelen dilde yine Arapccedila harflerle devrim yapmaya ccedilalışmak ister istemez başarısızlıkla sonuccedillanmıştır

7 İktisat alanında başta yazı yazanlar arasında Muumlnif Paşa ile Tercuumlme

Heyetinden Mehmet Şerif Efendi vardır (Uumllken 1992 343)

130

gili konu alanlarını iccedileren bu dergi hem duumlzyazı bilim dilini geliştirmesi

(Uumllken 1992 340-350 Paker 1991 19) hem de iccedilerdiği konu alanları

accedilısından ilk ansiklopedik ccedilerccedileveyi oluşturan dergilerden biridir

Bu derginin Batı bilimini oumlrnek alarak her konuyu bilimsel bir daya-

nağa oturtma gereğini başta aydınlar olmak uumlzere topluma duyurmaya

ccedilalışması pozitif bilim kavramının Osmanlı da kabuluumlnuuml sağlamıştır

Oumlyle ki siyasal youmlnetim şeklinin bile bilimsel bir tabanı olması gerektiği

konusunda bile yazılar ccedilıkarak ilk kez bilimselliğin oumlnemi anlatılmaya

ccedilalışılmıştır Bundan boumlyle ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo iccedilin ldquomaddeciliğinrdquo

topluma girme aracı olduğu soumlylenebilir (Hanioğlu 1985 346) Bununla

da kalmayıp Cemiyet-i Kitabetccedile ve İber-i İntibah gibi bilimsel dergilere

de oumlrnek olmuştur

Oumlte yandan Muumlnif Paşarsquonın fen bilimleriyle ilgili ccedilevirilerine koşut

olarak felsefe alanında da ccedileviriler yaptığı goumlruumllmektedir Bu oumlnceki

boumlluumlmde oumlne suumlruumllen fen alanındaki ccedilevirileri doğal olarak felsefe ala-

nındaki ccedileviriler izlediği şeklindeki savın da doğrulanması olarak goumlruuml-

lebileceği gibi (bkIIBoumlluumlm) Muumlnif Paşarsquonın Aydınlanmayı ne dere-

cede oumlzuumlmsediğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Muhaverat-ı

Hikemiye (1859) (Felsefi Konuşmalar) adlı yapıtında Voltaire Feacuteneacutelon

ve Fontenellersquoden alıcı kitleyi (okur kitlesini) goumlz oumlnuumlnde bulundurarak

seccedililmiş parccedilalar bir antolojide toplanmıştır (Berkes (a) 2002 264)

Bununla birlikte bilimsel yazılarda kullandığı duumlzyazı biccedileminden farklı

olarak felsefenin okuyucu accedilısından anlaşılırlığını kolaylaştırmak

amacıyla bu yapıtta soumlyleşi biccedilemini seccedilmiştir

Bu biccedilem şekli henuumlz tam anlamıyla yazılı kuumlltuumlre geccedililemediğini

goumlsterdiği gibi İslam felsefesinden sonra Batı felsefesini Osmanlırsquoya

daha kolay ve kendine daha yakın hissettirmek iccedilin de kullanılmış

olabilir Muumlnif Paşarsquonın antolojisindersquode doumlnemin felsefe akımlarından

Voltairersquoin ldquoYaradancılıkrdquo (Deism)8 felsefesini seccedilmesinin de bir

rastlantı olmadığı gerccedilektir Şoumlyle ki dini deneysel bilimlerle

uzlaştırarak dinlerin varlığını mucizelere değil doğanın varlığına

dayandıran vicdan oumlzguumlrluumlğuuml ve hoşgoumlruumlyuuml savunan Voltairersquoden ccedileviri

yapılmış olması Muumlnif Paşarsquonın hem dilsel hem de felsefi accedilıdan

8 Yaradancılık Tanrıtanımazlık olmayıp Tanrının evreni yarattıktan

sonra kendi işleyişine bıraktığı savını oumlne suumlrer Bu durumda Tanrırsquonın varlığını kabul etmekle birlikte belli bir dinin inanccedil ilke ve dogmalarını kabul etmez (Akarsu 1975 184)

131

buyurganlıktan uzak okuyucuyu bilgiye davet edici bir tutum

sergilediğini goumlsterir

Muumlnif Paşarsquonın iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruuml bu denli yakından tanıması

onun iktidar tarafından da benimsenmesine yol accedilmıştır Onun bu

oumlzelliği Cemiyet-i İlmiye Osmaniyersquonin kurulmasında devlet desteğinin

alınmasının yanısıra Aydınlanmarsquonın yol accediltığı aklın uumlstuumlnluumlğuuml

eğitimin oumlnemi gibi duumlşuumlncelerin de yayılmasını kolaylaştırmıştır

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi

Bu bilimsel dernek Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ccedilıkan on maddelik

kuumltuumlphane youmlnetmeliğiyle kuumltuumlphanelere ldquoduumlzenrdquo kavramını sokarak

onun işleyişini etkileyecek daha ccedilağdaş anlamda bir kuumltuumlphane anlayışını

da beraberinde getirmiştir (Keseroğlu 1989 91)9 Bununla da kalmayıp

sonradan kurulacak Kuumltuumlphane-i Umumilere Tuumlrk Ocakları

kuumltuumlphanelerine de oumlrnek oluşturmuştur Ne var ki bu kuumltuumlphanenin

sadece dernek uumlye ve youmlneticilerine accedilık olması onun genel

kuumltuumlphaneden ccedilok bir derneğe ait ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo oumlzelliğini ta-

şımasına neden olmuştur Geleneksel kuumltuumlphanelerden farklı olarak bu

tip kuumltuumlphanelerin ldquodernek kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği gazete dergi

gibi guumlndelik yayınlar ve sosyal ilişkileri pekiştirecek ortamın

sağlanmasından ileri gelmektedir Oumlte yandan yardımcı araccedillar labo-

ratuvar dil oumlğrenme ve yabancı kaynaklardan ccedileviri olanağı yanı sıra

Arapccedila ve Farsccedila kaynaklara ek olarak Fransızca İngilizce Almanca

gibi Batı dillerinden bilimsel kaynakların da bulunması bu kuumltuumlphaneye

ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği katmıştır (Keseroğlu 1989 91-

92) Bununla birlikte soumlz konusu kuumltuumlphanenin herkese accedilık olmaması

ve uumlcretli olması ileride kurulacak kuumltuumlphanelerin de hizmet vereceği

okuyucu kesimine sınır getirilmesi fikrini akla getirmiştir Gerccedili

başlangıccedil aşamasında derneğe uumlye olma sadece kuumlccediluumlk bir uumlcret

karşılığında hizmet alanının genişletmek amacını taşımaktadır

9 Keseroğlu bu youmlnetmelikle ilgili olarak amaccedil ve işlevleri konusunda bir

madde bulunmadığını belirtmiştir Ne var ki kuşkusuz bir sistemin kurulması zaman isteyen uzun bir suumlreccediltir Bu şekilde hiccedil olmazsa yazılı olarak ilk adım atılmış olmuştur (Alpay 1987 263 Keseroğlu 1989 91-92 Akın 1999 90-92)

132

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve Tuumlrk

Ocakları Kuumltuumlphanesi

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesini oumlrnek alarak 1911rsquode

kurulan Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin dernek uumlyeliği iccedilin

oumldenen uumlcret karşılığında derneğe ait kitap ve dergi satışları bedava

kuumltuumlphane hizmeti bununla da kalmayıp bedava sağlık muayenesi gibi

sunduğu hizmetler onun ldquososyal yardımlaşmardquo anlamına gelen adıyla

işlevinin oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir Ne var ki derneğin kuruluşunda

amaccedillarının Batı uygarlığına ulaşmak uumllke eğitimine hizmet vermek

şeklinde belirtilmesine karşın guumlnuumlmuumlz bir kısım sosyal yardımlaşma

derneklerinde olduğu gibi bu derneğin de toplumsal amaccedillardan ccedilok

bireysel amaccedillara hizmet ettiği ortaya ccedilıkar Bununla birlikte

Osmanlının sosyal yardımlaşmayı algılayış şekli doğrudan toplumsal

yapı ve kendi geleneksel anlayışından kaynaklanmaktadır Bu şekilde

ccedilok youmlnluuml fedakarlık gerektiren bir uygulama gerccedilekten de toplumsal

kaynaşma ve uumllke eğitimi accedilısından bir katkıdır Ne var ki ilk 1912-

1918 yılları arasında kurulan Tuumlrk Ocakları derneklerinde Tevauumln-i

İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin ve Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye

Kuumltuumlphanesinin Muumlnif Paşarsquonın oumlne suumlrduumlğuuml şekilde Batının uygarlık

duumlzeyine ulaşma şeklindeki temel amacı I Duumlnya savaşının da etkisiyle

aşırı milliyetccedili akımların doğması sonucu ldquoyurt dışı da dahil olmak uumlzere

buumltuumln Tuumlrkler arasında kuumlltuumlrel bilinccedil uyandırma amacırdquo şeklinde

değişmiş ve derneğin ister istemez hizmet vereceği kesim sınırlanmıştır

(Keseroğlu 1989 91-102)

Bu durumda Tuumlrk Ocakları Derneği Kuumltuumlphanesi evrensel bilgiyi

yakalamak uumlzere Doğu kaynaklarının yanı sıra Batı kaynaklarına da yer

veren ve bilginin ulusal bilinci uyandıracağına inanan Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniye Kuumltuumlphanesindeki anlayışın gerisinde kalmıştır Oumlrneğin

Muumlnif Paşarsquonın Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ldquoDersaadetrsquode yabancı dilde kitabı

bulunan hiccedilbir umumi kuumltuumlphane yokturrdquo (aktaran Baysal 1985 1307)

şeklindeki yakınması onun evrensel bilgiyi yakalama konusundaki ek-

sikliğin ne derecede farkında olduğunu goumlsterir Bu ise Batı

kaynaklarının bu eksikliği gidereceği konusundaki goumlruumlşuumlnuuml dile

getirdiği gibi bilgi ve bilimde tutuculuğun10

karşısında olduğunu da

10

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye kitaplığında sadece Batı kaynaklarına değil Doğu dillerinde kaynaklara da yer verileceği şeklindeki Baysal

133

kanıtlar Ne var ki Tuumlrk Ocakları Derneğinin yukarıda belirtilen uumlye ve

kaynak konusundaki tutuculuğu duumlnyadaki milliyetccedililik akımlarının

uumllkemize de yansıması sonucu farklı dinlerde olanlar bir yana aynı dini

paylaşmakla birlikte farklı etnik koumlkenlerden gelenlerin bile kendi

kuumlltuumlrlerini yaşatmak uğruna oumlzerk bir devlet kurma isteğinin guumlndeme

gelmesiyle birlikte ortaya ccedilıkmış olabilir (Keseroğlu 1989 101)

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865)

Muumlnif Paşarsquonın yabancı kuumlltuumlruuml olduğu kadar kendi kuumlltuumlruumlnuuml de ta-

nıması sonucu oluşan bu hoşgoumlruumlluuml ve esnek yaklaşımı onun başkanlı-

ğında Maarif Nezaretine bağlı Telif ve Tercuumlme Cemiyetinin de

kurulmasına neden olmuştur Bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin

goumlrevini uumlstlenerek eğitim alanına hizmet vermek uumlzere sadece ccedileviri ya

da telif okul kitaplarını yayınlamakla sınırlı kalmamış halka seslenen

ccedileviri ve telif yapıtları da yayınlamayı hedeflemiştir Bir başka deyişle

bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin uluslararası akademik iletişim

kurmaya youmlnelik amacı yerine yurticcedili eğitim duumlzeyini artırma amacını

taşımaktadır (Uumllken 1992 50) Oumlrneğin Meclis-i Maarif tarafından

yazılıp Meclis-i Vala tarafından duumlzeltilen nizamname muumlsveddesinden

yola ccedilıkarak Kayaoğlursquonun kaleme aldığı raporda geccedilen ldquoPadişah buumltuumln

tebaasının eğitim ve terakkisi yolundardquo şeklinde kullanılan ifade ilk kez

hedef kitleye eğitim konusunda ayrım goumlzetilmeksizin seslenildiğini

goumlsterir (aktaran Kayaoğlu 1998 121) Bundan boumlyle soumlzkonusu

cemiyetin Encuumlmen-i Daniş yerine kurulmayıp daha geniş bir kesime

hizmet vermek uumlzere kurulduğu anlaşılır

Konuya bir de ldquoccedileviri etkinliğinerdquo merkezi otoritenin bakış accedilısını

değerlendirmek accedilısından bakılacak olursa youmlnetimin ccedileviriyi seccedilme

nedeni yukarıda soumlzuuml edilen muumlsvedde rapordan şu şekilde oumlzetlenebilir

birincisi azınlık ve yabancı okullarında yabancı dilin zorunlu olması

siyasal youmlnden tehlikeli bulunmakta bundan boumlyle yabancı dilde eğitimi

oumlnlemek amacıyla ccedileviriye başvurmanın daha doğru olacağı duumlşuumlncesi

yaygınlık kazanmış ikincisi ise bilimde Batı dillerine başvurmanın o

guumlnkuuml resmi dil Osmanlıcarsquonın bilimsel alanda terminolojisinin geri

kalmasına yol accedilacağı gibi Arapccedila Farsccedila yanı sıra bir Batı dilini daha

tarafından aktarılan ifade onun tutuculuktan uzak ve bilimsel olarak geniş ufuklu olduğunu goumlsterir (Baysal 1985 1307)

134

oumlğrenmenin zaman kaybına yol accedilarak oumlzguumln dilde bilgi uumlretimine ket

vuracağı duumlşuumlncesini akla getirmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınları

artırarak ulusal dilin dinamiklerini zorlamak gereği ortaya ccedilıkmıştır

(Kayaoğlu 1998 119-123) Ccedileviri hareketini destekleyici buumltuumln bu

duumlşuumlncelere karşın bu cemiyetin de yeterince verimli olmadığı goumlruumlşuuml

ise (Tekin amp İlkin 1999 75) kuşkusuz ccedilevirinin zor ve zaman alan bir

etkinlik olmasından oumlzellikle kaynaklanmıştır

3124 Daire-i İlmiye (1870)

1870rsquode Maarif nezaretine bağlı olarak kurulan bu daire bilimsel an-

layışın gelişmesiyle birlikte Avruparsquodaki uumlniversitelerle iletişim kurmak

amacıyla kurulmuştur Abduumllaziz (1861-1876) doumlneminde kurulan bu

dairersquonin oumltekilerden en buumlyuumlk farkı da ilk kez Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviri yapılamasının oumlnerilmesidir Kurultayrsquoa goumlre bu ldquopratik yararın

oumltesinde bilgi gereksinimirdquo duyulduğuna işaret etmektedir (Kurultay

1998 20) Bunda Batırsquodaki uumlniversitelere giden oumlğrencilerin oradaki

uumlniversitelerdeki eğitimde Yunan ve Latin dili ve kuumlltuumlruumlne verilen oumlne-

min ulusların kalkınmasındaki etkisiyle ilgili aktardıkları bilgiler de

oumlnemli rol oynayabilir Oumlzellikle Ortaccedilağda uumlniversitelerde eğitim diline

Yunanca ve Latince başlandığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa Hıristiyan fel-

sefesinden farklı olarak Yunan ve Latin felsefesine dayalı bir eğitim

goumlrmenin Batıyı goumlzleme dayalı bilimlere doumlnduumlrmedeki etkisinin Os-

manlı iccedilinde geccedilerli olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Oumlte yandan oumlrneğin En-

cuumlmen-i Daniş doumlneminde yaşayan bir dil Fransızcarsquodan ccedileviriler yapıl-

ması oumlzellikle istenirken Ahmet Mithatrsquoın (1844-1913) doumlneminde La-

tince ve Yunancarsquodan ccedileviri yanlısı olması dikkat ccedilekicidir (Tekin amp

İlkin 1999 133) Bunun ileride anlatılacak olan Pozitivist felsefeyle

ilgisi olduğu kadar temelde amaccedil Batının geccediltiği yollardan geccedilerek uumll-

keyi koumltuuml durumdan kurtarmaktır Oumlyle ki oumlnceki ccedileviri derneklerinde

sadece Arapccedila ve Farsccedilarsquodan bir Doğu dili yanı sıra her ne olursa olsun

bir Batı dili bilmek yeterli bir oumllccediluumlt iken bu daireye girecek elemanlarda

Latince yada Yunanca bilme koşulu aranmıştır

Encuumlmen-i Daniş (1851) ve Tercuumlme Cemiyetinden (1865) sonra ku-

rulan bu dairenin kendinden oumlncekilere goumlre goumlrev tanımı ve amacı daha

accedilık olarak ifade edilmiştir Şoumlyle ki Encuumlmen-i Daniş hem okul hem de

halkın okuyabileceği kitapları ccedilevirmeyi hedeflerken Maarif Nezaretine

bağlı Tercuumlme Cemiyeti sadece halka seslenecek kitaplar ccedilevirmeyi

135

yeğlemiştir (Uumllken 1992 50-56) Daireyi-i İlmiye gelindiğinde ise goumlrev

tanımları iccedilersinde bu dairenin okul kitapları ccedilevirmekle yuumlkuumlmluuml ol-

duğu accedilıkccedila belirtilmiştir Bunun yanı sıra 1870rsquode Telif ve Tercuumlme Ni-

zamnamesi hazırlama goumlrevi de bu daireye verilmiştir (Kayaoğlu 1998

135-138)

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi (1870)

Otuz beş maddeden oluşan accedilık ve sade bir dille yazılmış bu nizam-

namede sıbyan okullarında başlayarak yuumlksek oumlğretime kadar

yayınlanacak kitapların iccedileriğiyle ilgili olduğu kadar tipografik

oumlzellikleriyle de ilgili koşullara yer verilmiştir Oumlrneğin dilinin accedilık

iccedileriğinin bilgiye merak uyandırıcı olması ya da yapıtın buumlyuumlkluumlğuumlne

veya yazımının guumlccedilluumlğuumlne goumlre yazarccedilevirmene zaman tanınacağı

şeklinde koşullar oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu ise bir yandan devletin denetimi

artırdığını goumlsterirken oumlte yandan da tipografik oumlzelliklerle ilgili

koşulları bulunması yazılı kuumlltuumlruumln Osmanlıya girdiğini goumlstermiştir

(Kayaoğlu 1998 138-142)

313 Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

Batıda goumlzleme dayalı bilimlerin yarattığı bilimsel devrimin sonucu

ortaya ccedilıkan yeni toplumsal anlayış Tanzimatrsquotan başlayarak Mithat

Paşa Ahmet Vefik Paşa gibi youmlnetici kadroda bulunan kimi aydın kesim

tarafından topluma ccedileviriler yoluyla kazandırılmaya ccedilalışılmıştır Ne var

ki bu anlayışın yerleşmesi oumlncelikle rasyonel duumlşuumlnceyi olgunlaştıracak

goumlzleme dayalı bilimlerin gelişmesine bağlıdır Oysa soumlz konusu

doumlnemde bu bilgiyi Osmanlıya taşıyacak yeterince telif ve ccedileviri yapıt

bulunmamaktadır Aydınlanma hareketini temsil eden felsefi duumlşuumlncenin

Rousseau Fenelon gibi oumlncuumllerinden yapılan ccedileviriler de ne kuumlltuumlrel ne

de toplumsal yapıyı da birden etkileyecek guumlce sahip değildir Bununla

birlikte felsefe alanındaki ccedilevirilerin fen alanındaki ccedilevirilerden sonra

yer alması bilimsel geleneğin kendine oumlzguuml bir suumlreci olduğunu

goumlstermektedir Boumlyle bir suumlreccedil izlendiğinin en buumlyuumlk kanıtı ise felsefe

alanındaki ccedilevirilerin Fen alanındaki ccedilevirilerin bir toplumdaki soyut

duumlşuumlnce yeteneğini geliştirmesinin sonra yer almasıdır Başka bir deyişle

136

goumlzleme dayalı bilimler sınıfına giren fen bilimleri alanında ccedileviriler

Tanzimat doumlneminden başlamasına karşın fel alanındaki ccedilevirilere 1908

II Meşrutiyetrsquoten sonra rastlanmaktadır (bkz Tablo 11)

Bu suumlreccedil biraz daha geniş bir zaman yelpazesi iccedilinde ele alındığında

ise Matbaanın kuruluşundan Tanzimatrsquoa (1727rsquoden 1839rsquoa) kadar 9 fen

kitabı basılmış Tanzimat doumlneminde ise (1840-1875) bu sayı 68rsquoe

yuumlkselmiştir (Baysal 1968 29-45) Fen bilimleri alanındaki kitapların

yeni accedilılan eğitim kurumlarına goumlre sayısının az olduğu ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan bu doumlnemde ccedileviri ve telif arasındaki farkın iyice

ayırt edilmemiş olması ccedileviri yayın sayısının net olarak verilememesine

neden olmuştur Uumlstelik bu kadar sınırlı sayıdaki ikincil kaynaklara

dayalı bilgilerin verildiği ccedilevirilerden toplumun tabanı bir yana eğitim

goumlrmuumlş kimselerin bile goumlzleme dayalı yetilerini geliştirmesi ve buradan

yola ccedilıkarak rasyonel duumlşuumlnceye dayalı kararlar vermeyi başarması

kuşkusuz kolay değildir Bununla birlikte bu kadar az bilgi kaynağından

bilgi bile yukarıda sayılan oumlzelliklere sahip kişiler yine de ortaya

ccedilıkmıştır

Kuşkusuz bu durum sadece bireysel oumlzveriyle bilgiyi etkin bir suumlreccedil

olarak algılayıp yaratıcı guumlccedillerini iccedilinde bulundukları topluma

uyarlayabilen doğuştan uumlstuumln yetenekli kimseler iccedilin geccedilerlidir Oysa

eğitimin her doumlnemde olduğu gibi Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine

amacı bilgiyi her nitelik ve her kesimdeki insana yaymaktır Oumlte yandan

Baysalrsquoın 1729rsquodan 1875rsquoe uzanan doumlnem iccedilin verdiği ldquobasılı

yayınlarlardquo ilgili sayılarla Meral Alpayrsquoın ldquoccedilevirilerlerdquo ilgili sayısal

doumlkuumlmlerin karşılaştırılması ortaya şoumlyle bir tablo ccedilıkarmaktadır (Baysal

1968 53 Alpay 197650-51 Akbayar 1985 450-451 )

Tablo 1 Telif ve Ccedileviri Dağılımı

Doumlnem Toplam Sayı Ccedileviri Ccedileviri Yuumlzde

1)Doumlnem 1729-1875 3074 203 64

2)Doumlnem 1876-1907 7527 1776 23

3)Doumlnem 1908-1928 13766 1555 119

Toplam 27367 3534

137

Alpayrsquoın verdiği bilgiye goumlre 1729rsquodan 1928 harf Devrimine uzanan

doumlnemde kuumltuumlphane kataloglarında kitap sayısı 27367rsquoyi bulmakta olup

3534rsquouuml ise ccedileviri olduğu bildirilmiştir (Alpay 1976 84) Ayrıca

1876rsquodan sonra Batı dillerine doumlnuumllmesiyle birlikte yukarıda tablodan

da anlaşılacağı gibi kitap sayısında artış olmuştur

Tablo 11 Konu Alanlarına Goumlre Ccedileviri Dağılımı11

Doumlnem Siyaset Fen

Ccedileviri

Askerlik

Ccedileviri

Felsefe

Ccedileviri

Din Halk

Kitap

Edebiyat

1)Doumlnem

1729-1875

-

2)Doumlnem

1876-1907

- 142 139 175 887

3)Doumlnem

1908-1928

55 67 209 56 48 114 506

31) 1908-

1917

55 74 56 299

32)1918-

1928

67 135 48 114 207

Tabloda temel olarak uumlccedil zaman kesiti oumllccediluumlt alınmıştır Bunlardan ilki

Matbaarsquodan Tanzimatrsquoa kadar uzanan doumlnem ikincisi Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyete kadar sonuncusu ise II Meşrutiyetten Harf Devrimine dek

olan doumlnemdir 1727-1875 arası I Doumlnemde ccedileviri yoluyla bilgi edinil-

mekle birlikte ccedileviri sayısının kesin olarak ccedilıkartılamamış olması accedilık

olarak ccedileviri yoluyla gelen yabancı bilgiyi toplumun kabul etmeye daha

hazır olmadığını bununla birlikte telif adı altında oumlrtuumlk ccedileviriyle gelen

bilginin toplumda daha kabul goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise

ccedilevirilerin sadece bilgi aktarım aracı olarak kullanıldığına işaret

11

Bu Tablo Baysalrsquoın ve Alpayrsquoın verdiği sayılara dayanılarak der-lenmiştir Boş bulunan kutularda ilgili konularda sayı verilmediği iccedilin boş bırakılmıştır Bunun bir nedeni de Alpayrsquoın oumllccediluumlt olarak en ccedilok ccedileviri yapılan konuları saptamasından kaynaklanmış olabilir Bu şe-kilde en ccedilok ccedileviri yapılan konulara goumlre bir değerlendirme aynı za-manda bilginin hangi youmlnde toplumu etkilediği konusunda da ipucu vermektedir

138

etmektedir Oumlrneğin Baysalrsquoın bu doumlnemle ilgili olarak oumlrneğin fen iccedilin

77 askerlik iccedilin 146 şeklinde telif yapıt sayısını verirken bu alanda

ccedileviri sayısına değinmemesi ccedileviri ve telif arasında kesin sınır bu-

lunmamasından kaynaklanmaktadır Buna karşın oumlzellikle 1840 ve 1868

doumlnemine ldquoİlk Edebi Batı Ccedilevirilerirdquo şeklinde başlık atması toplumda

ccedilevirinin varlığının ancak edebi eserler aracılığıyla 1840rsquodan sonra

kabul edildiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu başlığın ardından 1869-

1875 doumlnemi iccedilin ldquoTiyatro ve Roman devrirdquo şeklinde bir başlığın

atılması yeni bir tuumlr tiyotronun da 1869rsquodan sonra benimsendiğini

goumlstermektedir Bu ise kuumlltuumlrel gelişmede edebiyatın oumlnemine işaret

ettiği gibi yeni yazınsal tuumlrlerin bir topluma kazandırılmasında ccedilevirinin

oumlnemine de işaret etmektedir (Baysal 1968 65-74)

Oumlte yandan Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine kadar olan doumlnemle

(1729-1875) Tanzimat ve II Meşrutiyet doumlnemi (1876-1907) arasında

Batırsquoya goumlre bilgi eksikliğinin kabul edilerek oumlzellikle yeni accedilılan

oumlğretim kurumlarında giderek artan bilgi gereksinimini karşılamak

uumlzere ccedileviri sayısının 203rsquoten 1726rsquoya yuumlkseldiği goumlruumllmektedir

(bkTablo 1) Bu birikimin sonunda II Meşrutiyetrsquoten Harf devrimine

uzanan kısa doumlnem aralığında ise ccedileviri sayısının (1555) nerdeyse II

Doumlnemdekine yakın olduğu goumlruumlluumlr Uumlstelik III Doumlnemde yukarıda oumlne

suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefe alanında da ccedileviriler (toplam114) yapılmaya

başlandığı goumlruumlluumlr (bkzTablo11) Bu aynı zamanda ccedilevirilerin konu

alanlarına goumlre de bir suumlreccedil izlediğini kanıtlamaktadır Alpayrsquoın konu

alanlarına goumlre verdiği tabloda fen bilimleri ve askerlik bilimlerinin

birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Oysa Matbaadan Tanzimata kadar fen

bilimleri askerlik kapsamı iccedilerisinde ele alınmıştır Bu askeri

mekteplerle başlayan fen bilimleri kavramının bilimsel dernekler ve

daruumllfuumlnunla birlikte yeni bir şekil alması anlamına da gelebilir Bu bir

yerde oumlzel alanda uzmanlaşma gereksinimi duyulduğunun da bir

goumlstergesi olarak değerlendirilebilir(bkz Tablo11)

Oumlzetle başta (1 Doumlnemde) fen bilimleri ve askerlik alanındaki telif

ve ccedileviri yapıt sınırının belli olamaması nedeniyle ccedileviri sayısı

verilemezken ikinci doumlnemde fen bilimleri ve askerlik konularındaki

ccedileviri ve telif sayısının sınırlarının birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Son

doumlnemde ise (1908-1928) bir oumlnceki doumlnemde (1876-1907) fen

bilimlerinden ccedileviri yoluyla edinilen bilginin (142) ve ccedileviri edebi

eserlerin sayısının (887) artması sonucu rasyonel duumlşuumlnce yeteneklerinin

geliştiği ve 1908-1928 yılları arasında felsefe alanında 56 adet ccedileviri

139

yapıldığı goumlruumllmektedir (Alpay 1976 46-52) 1908-1917 arasında Fen

bilimleriyle ilgili ccedilevirilerin yerini askerlikle ilgili ccedileviriler (74) aldığı

goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz savaş yıllarının etkisi olmuştur Yine bu

doumlnemde savaşa rağmen fen alanında ccedileviri yokken 56 adet felsefe

ccedilevirisinin bulunması ilginccediltir Oumlte yandan yine bu son doumlnemde siyaset

alanında 55 adet ccedileviri bulunması felsefe ve siyaset arasındaki

bağlantıyı goumlsterdiği gibi duumlşuumlnsel evrim olmadan toplumsal gelişme

olamayacağı duumlşuumlncesini de akla getirir Bir başka deyişle salt ccedileviri

yoluyla teknolojiyi model almak toplumsal kalkınmayı sağlamaz Buumltuumln

bunlar ccedileviri yoluyla da olsa bilgisel birikiminin yeni bir konu

alanlarına merak uyandırdığı ve bu konu alanlarının da kimi zaman

ulusal bilinci uyandırarak toplumsal değişiklik ya da başkaldırılara

neden olduğu goumlruumlluumlr Bundan boumlyle yayınların konulara goumlre

dağılımıyla ilgili tarihsel suumlreccedilten kuşkusuz toplumsal yapının geccedilirdiği

evreler de kolaylıkla anlaşılabilmektedir Bu durum sadece ccedileviri

yapıtlarla ilgili olmayıp genelde toplumdaki bilimsel uumlretkenlik

derecesiyle de doğrudan ilintilidir Oumlrneğin Aykut Kazancıgilrsquoin Tuumlrk

Bilim Tarihi Bibliyografyası adlı yapıtında 1850 ve 1908 tarihleri

arasında bilimsel uumlretkenliğin yok denecek kadar az olduğunu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Bu bilgiler soumlz konusu doumlnemde ccedilıkan bilimsel

dergilerden12

izlenerek ccedilıkartılmıştır Buna karşın 1908rsquoden sonra II

Meşrutiyetle birlikte genelde yayın sayısının birden arttığı belirtilmiştir

Cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından oumlzel konu alanlarıyla ilgili

ayrı ayrı yayın organlarının kuruluşu ve Servet-i Fuumlnun İkdam Vakit

Cumhuriyet Yeni Sabah gibi guumlnluumlk gazetelerde bilimsel konu ve

tartışmalara eğilinmesi siyasal değişiklerle bilgi uumlretimi arasındaki

ilişkinin doğru orantılı olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır (Kazancıgil 1981

IX-XVII) Toplumsal yapının oumlzguumlrluumlk derecesine goumlre bilimsel

uumlretkenlik derecesinin arttığı ve bilginin tabana yayılma hızı ve

araccedillarının ccediloğaldığı goumlruumllmektedir Bundan boumlyle Kazancıgilrsquoin farklı

nitelikte yayın tuumlrlerinden ve telif ccedileviri ayrımı goumlzetmeden yaptığı bu

değerlendirmenin yukarıda bilimsel ccedilevirilerle ilgili olarak oumlne suumlruumllen

bilgilerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir

12

Bu doumlnemde Mecmua-i Fuumlnun ve birkaccedil tıp dergisinden başka bilimsel dergi bulunmadığı belirtilmiştir Bu bilgi adı geccedilen yapıtta 7 numaralı dipnotta verilmiştir (Kazancıgil 1981 XV )

140

Oumlzetle telif olduğu kadar ccedileviri yapıtların da dağılımından

askerlikle ilgili ccedilevirilerin her doumlnemde en ccedilok ccedileviri yapılan bilimsel

alanlar arasında yer alması iktidarın guumlcuumlnuuml askeriyeden aldığı ne var

ki listeye her doumlnemde farklı konu alanlarının girmesiyle birlikte

toplumda da yeni arayışlara youmlnelindiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1908-1917

arasında siyasetle ilgili ccedilevirilerin artması toplumsal olarak demokratik

yapıya kavuşma oumlzleminin de habercisi olarak da yorumlanabilir Bu-

nunla birlikte 1918-1928 arasında Tablo1 1rsquoden de anlaşılacağı gibi en

ccedilok ccedilevrilen konu alanları arasında siyasetin yerini 48 adet dinle ilgili

ccedilevirinin alması siyaset alanında Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

laiklik ilkesi konusunda bir ikilem yaşandığını goumlsterir Alpay bu

konuyla ilgili ldquoCumhuriyet duumlzeninin iccedilinde dinin yerini tespit işi

yeniden oumlnem kazanıyorrdquo (Alpay 1976 51) şeklinde bir ccedilıkarımda

bulunmuştur Ne var ki bu konuda akla bir de dinle ilgili ccedilevirilerin

sayısının artması din bilim ve toplum arasındaki ilişkilerin daha

derinden sorgulanarak bu konuda tartışma gereğinin doğduğuna da

işaret edebilir Bu durum fen bilimleriyle başlayan ccedileviri hareketinin

dinle sonladığından ccedilok fen bilimleri ve Batırsquodaki felsefe akımlarının

biraz daha tanınmasıyla birlikte Doğu-Batı kuumlltuumlruuml arasındaki farklı-

lıkları karşılaştırma gereksiniminin duyulmaya başlandığını da

goumlsterebilir Bundan boumlyle uzun suumlre ldquotefekkuumlrerdquo dayalı bir eğitim

anlayışından sonra ccedilevirilerin hiccedil değilse konuyu sorgulamayı

hatırlatması yine de ileri bir adım olarak değerlendirilebilir Burada

ccedileviri etkinliği accedilısından oumlnemli nokta tartışmanın bastırılması yerine

etraflıca tartışılarak bilginin accedilılmasına olanak vermesidir Ne var ki

boumlyle bir ortam ancak toplumların iccedilerde ve dışarıda her tuumlrluuml sorununu

ccediloumlzmuumlş ve belirli bir refah duumlzeyine ulaşmış olmasını gerektirir Oysa

doumlnemin gerek ekonomik gerekse dış uumllkelerle ilişkileri ve eğitim

alanındaki alt yapısı bu kadar geniş bir konuda kapsamlı bir tartışmaya

olanak vermemiştir Bu durumda ise ccedilevirilerin işlevi hepten

yadsınamamakla birlikte kuumlltuumlrel accedilıdan ileri adımlar toplumsal

tartışmadan ccedilok bireysel girişim ve yaptırımlarla sağlanabilimiştir

Bilimsel akışın youmlnuuml kuşkusuz dillere goumlre yapılan ccedilevirilerin dağı-

lımından da ccedilıkarılabilir Oumlrneğin bu konuda yine Alpayrsquoın verdiği bil-

giler hem fen bilimleri hem de felsefe akımları accedilısından Tanzimatrsquotan

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına (harf devrimine dek) hangi kuumlltuumlrlerin et-

kisi altında kaldığını goumlsterir (Alpay 1976 56)

141

Tablo 2 Dillere Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

1876-1907 1908-1917 1918-1928

Fransızca Fransızca İngilizce

Arapccedila+Farsccedila İngilizce Fransızca

İngilizce Arapccedila+Farsccedila Almanca

Diğer Avrupa Dilleri Diğer Avrupa Dilleri Arapccedila+Farsccedila

1876rsquodan II Meşrutiyetrsquoe kadar Fransızcarsquonın en ccedilok ccedileviri yapılan

dil olması sadece Osmanlılara oumlzguuml bir oumlzellik olmayıp Batırsquoda goumlzde

bir dil olarak en yaygın ccedileviri yapılan dillerden biri olması Osmanlının

Batırsquodaki bilgiyi yakalama ccedilabasının bir kanıtı olarak da

değerlendirilebilirBunda elccedililiklerin dışarıya goumlnderilen oumlğrenci ve

yeni eğitim kurumlarının etkisi yadsınamaz Ne var ki Fransızcarsquodan ya-

pılan ccedilevirilerin genellikle ikinci kaynaktan ya da kısaltılmış

metinlerden yapıldığı goumlruumllmektedir Ayrıca ccediloğu zaman kaynak metnin

kime ait olduğu bile bildirilmemiştir Kimi zamanda Almanca ya da

İngilizce kaynakların ikinci dil Fransızcarsquoya ccedilevirilerinden

yararlanılmıştır 1876-1907 doumlneminde Arapccedila ve Farsccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedileviri yayınların ccedilokluğu İslam kuumlltuumlruumlnuumln yuumlzyıllar boyu

etkisi altında kalan bir imparatorluk iccedilin son derece doğal bir sonuccediltur

Burada oumlnemli olan bilimsel dilin Arapccedila kalmayıp Osmanlıcarsquoya ccedile-

virme gereğinin duyulması ve ulusal bilinccedille birlikte ana dilin resmi dil

olması konusunda ilk adımların atılmış olmasıdır Gerccedili IIMeşrutiyetten

sonraki doumlnemde Arapccedila Farsccedilarsquodan ccedilevirilerin son sıralarda yer alması

Osmanlı aydınının bu doumlnemde zaten bu dilleri medrese eğitimi

sonucunda oumlğrendiğinden ccedileviri yapıt yerine ana kaynaktan beslenmeyi

yeğlediğini de goumlsterebilir Ayrıca yeni bilginin Batı kaynaklarında

142

bulunması ister istemez Batı kaynaklarından ccedileviri sayısını hızlandırdığı

gibi bu kaynaklardan yararlanarak derleme tuumlruuml ortaya ccedilıkan

yapıtlarında sayısında da artma olmuştur Ne var ki bu dolaylı olarak

Batı kaynaklarından edinilen bilgi Osmanlı bilimsel geleneğinde devrim

yaratacak guumlccedilte değildir Ccedilevirilerde bile Arap bilimsel geleneğinin

suumlrduumlğuuml en kuumlccediluumlk oumlrnek olarak ccedileviri yapıtlarda kaynak adının bile

verilmediği goumlruumllmektedir Oumlte yandan son doumlnemde 1908-1928 yılları

arasında Arapccedila ve Farsccedila ccedilevirilerin son sıralarda olmakla birlikte

hepten ortadan kalkmaması uumlstelik Alpayrsquoın Tablo 11de belirttiği gibi

bu doumlnemde dini ccedilevirilerin sayısının artması bir yandan gericilik

tehlikesi olarak goumlruumllmekle birlikte oumlte yandan da Osmanlıcarsquodaki

Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil yapısının giderek etkisini goumlstererek artık bu

dilleri bilen ve kullananların sayısının azaldığına bundan boumlyle de

Arapccedila ve Farsccedila ccedileviriye gereksinim duyulduğuna işaret edebilir Harf

devriminin 1928rsquode kabuluuml ve halk tarafından benimsenmesi de işte

boumlyle bir suumlrecin sonucudur

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyograf-

yalar

Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetrsquoin sonuna kadar Fransız etkisinin gittikccedile

kendini hissettirmesine karşın Derleme Yasası konusunda hiccedilbir adım

atılmamış olması dikkat ccedilekicidir Oysa kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ile ilgili

youmlnergeler (talimatnameler) kuumltuumlphanelerin vakıflara bağlı olduğu

zamandan beri bilinmektedir Buna karşın kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili

bir yasaya ya da youmlnetmeliğe yer verilmemiş olması soumlzkonusu doumlnemde

kuumltuumlphanelerin devlet accedilısından bilgiden ccedilok yapı olarak değeri olduğunu

ortaya ccedilıkarır Kuumltuumlphanelerdeki kitapların fen ve bilimden ccedilok dinle ilgili

olduğu şeklinde kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili ilk değerlendirme ise

yukarıda da değinildiği gibi Muumlnif Paşa tarafından verilen raporrsquoda (la-

yiha) ortaya ccedilıkmıştır Ne var ki Muumlnif Paşarsquonın uumlccedil yıllık (1869-1871)

Maarif Nezareti başkanlığı onun bir derleme yasası ccedilıkarmasına olanak

vermediği gibi II Abduumllhamit doumlneminde sunduğu talimatnamede de

bibliyografya ile ilgili bir kayıtın bulunmamaktadır Şoumlyle ki II Ab-

duumllhamit doumlneminde 1881rsquode Muumlnif Paşarsquoya kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle

ilgili olarak ldquoKuumltuumlphanelerin Suret-i İdaresi Hakkında Talimatnamerdquo ha-

zırlatırılmasına karşın ne Muumlnif Paşarsquonın derleme yasası ile ilgili bir oumlne-

ride bulunduğu ne de Abduumlhamitrsquoin Fransız oumlrneğinden yola ccedilıkarak

143

boumlyle bir girişimde bulunduğu goumlruumlluumlr Sonuccedil olarak kuumltuumlphanelerdeki

kitapların basılı fihristleri13

ile yetinilmiş olup Mizancı Muradrsquoın 1870-

1890 yılları arasında İstanbulrsquoda yayınlanan telif ve ccedileviri basmalarla ilgili

bibliyografyası dışında yeni yayınlarla ilgili hiccedilbir kayda rastlanmamıştır

Bu durum ise IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı iktidar anlayışının yeni yayınlara

sansuumlrcuuml bir şekilde yansıdığını goumlsterir (Keseroğlu 1989 92-93)

Muumlnif Paşarsquoyla başlatılan kuumltuumlphane kataloglarının hazırlanmasıyla

ilgili ccedilalışmalar bile bu sansuumlrcuuml rejim karşısında duraklamıştır Tanzi-

matrsquotan (1845) 1918rsquoe dek uzanan ccedileviri yapıtlar listesini ccedilıkarmak

isteyen Cumhuriyet doumlnemi Tercuumlme Dergisi ekibinden Şerif Hulusirsquonin

bile Tanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyeti adlı yazısında ccedileviri

alanında yayınlanmış sadece edebiyat alanında ccedilok fakir bir liste

bulunduğuyla ilgili eleştirisi Osmanlının bilginin dizgeleştirilmesi

konusunda bir tuumlrluuml yerleşik bir sisteme geccedilemediğini goumlsterir (Hulusi

1999 203-207) Hulusi soumlzkonusu doumlnemde gazete ve dergi

koleksiyonlarının bulunmamasını derleme yasasının bir tuumlrluuml ccedilıkarıla-

mamasına ve devletin kuumltuumlphane ve matbaalara koyduğu hacizlere

bağlamıştır Hulusirsquoye goumlre bu ihmal telif kaynaklar kadar ccedileviri

yayınların da eksiksiz bir bibliyografyasının ccedilıkartılmasını engellemiştir

Bununla birlikte soumlz konusu doumlnemdeki ccedileviri yayınlarla ilgili ilk bilgi-

ler Fransız Doğu bilimcilerin 1845rsquoten sonra ccedilıkarmaya başladıkları

Journal Asiatique aracılığıyla yayınlanan Bibliography Ottomanersquodan

elde edilmiştir Bu bibliografyayı hazırlayanlar arasında doumlnemin oumlnde

gelen Doğu bilimcilerinden Hammer Bianchi Belin ve Cl Huart

bulunmaktadır Anımsanacağı gibi adı geccedilen Doğu Bilimciler aynı

zamanda Encuumlmen-i Danişrsquoe seccedililmiş kimselerdir Ne var ki boumlyle bir

bibliyografyanın hazırlanmasına katkıda bulunmalarına karşın

Encuumlmen-i Danişrsquote bu şekilde bilimsel bir işbirliğine gidilememiştir

Şerif Hulusirsquonin dağınık bulduğu bu ccedilalışmayı Leipzigrsquodeki Otto

Harrossowitz kuumltuumlphanesinin 1917rsquode Tuumlrkccedile yapıtlar iccedilin hazırladığı

katalog izlemiştir Soumlz konusu katalogda felsefe fen bilimleri din

bilimleri tarih ve edebiyat alanlarında 61 ccedileviri yapıt saptanmıştır Sayı

az olmakla birlikte sağlam kaynaklara dayalı bir katalog olması

accedilısından bu alanda ccedilalışacaklara ışık tutmuştur Oumlyle ki Otto

13

Bu fihristler arasında Muumlnif Paşarsquonın 1878rsquode kurduğu komisyonun uumlyelerinden Selim Sabit Efendinin yeni youmlntemlere uygun olarak ha-zırladığı Hamidiye Kuumltuumlphanesi fihristi oumlrnek goumlsterilebilir (Kayaoğlu 1998 152)

144

Hachtmann bu katolağa dayanarak 1918rsquode yine Leipzigrsquode hazırladığı

Europaumlische Kultureinfluumlsse in der Tuumlrkei adlı yapıtı yayınlanmıştır

Burada kitap katologlarından dergi ve gazete kolleksiyonlarından

saptanan ccedileviri yapıt ve makale sayısı 141rsquodir Bu sayıda tam

olmamakla birlikte yazarın bu ccedilalışmayı yapmasının temel nedeni ilgi

ccedilekicidir Yazar ccedileviri yayınlar aracılığıyla Avrupa kuumlltuumlruumlnuumln Os-

manlırsquodaki etkisini araştırmak istemiştir

Onun bu ccedilalışması iki nedenden oumltuumlruuml oumlnemlidir birincisi ccedileviri

tarihi accedilısından ikincisi ise geleceğe youmlnelik olarak ccedileviri ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasındaki bağı yakalama accedilısından oumlnemlidir Birincisiyle

ilgili olarak Osmanlırsquodaki ccedileviri yayınlara başvurması her ne kadar

Şerif Hulusi tarafından 1914-1918 arasında suumlren I Duumlnya Savaşı nede-

niyle siyasi amaccedillı olarak goumlruumllse de Otto Hachtmannrsquoın tarihle ilgili

saptamaları guumlnuumlmuumlz iccedilinde geccedilerliliğini korumaktadır Bu saptamalar

kısaca Fransızcarsquodan ccedilevirilerin ccedilokluğuna karşın Almancarsquodan

ccedilevirilerin azlığına İngilizce ve Yunancarsquodan ccedilevirilerin bile ikinci

dilden bir başka deyişle yine Fransızcarsquodan ccedilevrildiğine Fransız

İhtilalinin Tuumlrklerin Avrupalılaşmasında etkisi olduğuna işaret et-

mektedir Bu saptamalar goumlruumllduumlğuuml gibi guumlnuumlmuumlzde bu doumlnemle ilgili

olarak verilen bilgilerle ccedilelişmemektedir (Hulusi 1999 204) İkinci

olarak ccedileviri yayınların incelenmesinden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoTuumlrk

karakterinin Fransız karakteriyle uzlaşıp uzlaşmayacağırdquo tartışması ise

guumlnuumlmuumlzdeki ccedileviribilim ve kuumlltuumlr araştırmaları arasındaki yakınlaşmaya

işaret etmektedir

Sonuccedil olarak yukarıda oumlrneği verildiği şekilde kuumltuumlphanecilik

alanındaki bibliyografya ccedilalışmalarının ccedileviri etkinliği ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasında koumlpruuml vazifesi goumlreceği ve disiplinlerarası

araştırmada bibliyografyaların oumlnemi ortaya ccedilıkmaktadır

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

Fransız kuumlltuumlruumlne accedilılan İmparatorluğun II Meşrutiyet doumlnemi

1908rsquoe kadar Fransarsquoyı kendine oumlrnek almaya ccedilalışması 1789 Fransız

İhtilali sonucunda uyanan ldquoulusal bilincirdquo kendi sınırları iccedilersinde

yerleştirmek amacını taşımaktadır Bu nedenle İmparatorluğun kalıtı

goumlrduumlğuuml kuumltuumlphanelere bir yenisini ldquoMilli Kuumltuumlphanersquoyirdquo eklemek

istemiştir Bu amaccedilla 1912-1918 yılları arasında İzmir Kayseri Bursa

145

gibi ccedileşitli illerde ldquomilli kuumltuumlphanelerrdquo kurulmuş ancak gerek fiziksel

koşullar gerekse derme ve dokuumlmantasyon konusunda hiccedil bir

değişiklik ya da yenilik ortaya atılmamıştır Bu yeni kuumltuumlphaneler

sadece o doumlnemde yaygın bir ideolojinin adının kurumlara takılmasıyla

sınırlı kalmıştır Bir başka deyişle Fransız Milli Kuumltuumlphanesinin bir

ulusun kuumlltuumlrel kalıtını en sistemli şekilde aktarım amacıyla konu

alanlarına goumlre bir sınıflandırma bile ccedilalışma yapılmamıştır Oumlyle ki

1909rsquoda Mısır Nazırlar Meclisi ikinci katibi Ahmet Zeki Beyin

Sadrazam Hilmi Paşaya verdiği doksan altı maddelik rapordan

anlaşıldığı kadarıyla vakıf kitapları arasında imparatorluğun kalıtı olan

yazma kitapların bile Milli Kuumltuumlphanelere aktarılamadığı konu

alanlarına goumlre sınıflandırmanın doğru olarak yapılamadığı bildirilmiştir

Uumlstelik Evkaf Nazırının kendisinin bu kitapların Paris kuumltuumlphanelerinde

goumlrduumlğuumlnuuml bildirmesi şeklindeki bilgi Milli Kuumltuumlphanelerin bir kuumlltuumlruumln

kimliğinin yazılı belleği olan kitaplara sahip ccedilıkamayarak Fransız milli

kuumltuumlphanesinin amacına ulaşamadığını goumlsterir (Oumltuumlken 1956 206-226)

Kuşkusuz bu durum genel kuumltuumlphanelerin guumlndeme geldiği bir oumlnceki

doumlneme goumlre milli kuumltuumlphanelerin de ulusal mirası koruyup gelecek

kuşaklara aktaracak bilgisel donanımı bir tuumlrluuml oluşturamadığını ortaya

koyar

Burada kuumltuumlphanelerini geri kalma nedeni sadece Evkaf ve Maarif

Nezaretine bağlanamaz Bu kurumların işleyememesi oumlncelikle bilimsel

geleneğin yerleştirdiği ccediloumlzuumlmleyici ve birleştirici yeteneklerin sorun

ccediloumlzecek duumlzeyde bir sistem oluşturamamasından kaynaklanır Bilginin

tabandan başlayarak en uumlst kademeye kadar toplumsal kurumlara işlerlik

kazandıracak duumlzeyde yayılamaması kurumsal anlayışı da etkilemiş ve

guumlnuumlmuumlze değin ccediloğu devlet kurumunda suumlren kaos durumundan

sistemli bir alt yapıya geccedilmekte her zaman zorlanılmıştırır Bir başka

deyişle ldquoulusal bilincinrdquo oluşması da iktidarın zorlamasıyla değil bilgi

birikimiyle oluşur Bu şekilde evrensel kuumlltuumlre yeni bir boyut yeni bir

renk katacak duumlzeyde dışa accedilık ulusal bilinccedil anlayışı oluşturulmadan

Milli Kuumltuumlphanelerin kurulması ise yuumlzeysel bir ccedilaba olarak kalmıştır

Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzdeki Milli Kuumltuumlphane anlayışıyla karşılaştırıldığında

o doumlnemde Milli Kuumltuumlphane adı verilen kuumltuumlphanelerin gerccedilekte halk

kuumltuumlphaneleri işlevini yerine getirdiği goumlruumlluumlr Ne var ki Baysalrsquoın

ldquoCumhuriyetimizin hemen oumlncesindeki yıllarda kuumltuumlphanelerimizin

durumunu accedilıkccedila ccedilağdışı olarak niteleyebilirizrdquo (Baysal 1992 55)

146

şeklindeki saptaması Osmanlının Batırsquoya accedilılmasına karşın uygulamada

geri kaldığı sorusunun biraz daha accedilıklanmasını gerektirir

Aydınlanma hareketinin Osmanlıya ilk yansıması bir başka deyişle

Fransız İhtilalinin yaratığı ulusal bilinccedil halk tarafından oumlne suumlruumlluumlp

onun tarafından sahiplenilmesine karşın Osmanlıda bunun iktidarı

temsil eden ldquomerkezrdquo tarafından oumlne suumlruumllmuumlş olması buumlrokratik yapıda

olduğu gibi kuumltuumlphanelerde de hiyerarşik bir duumlzenin kabul edilmesine

neden olmuştur Bu durumda kuumltuumlphanelerde başta padişahın oumlrguumltuuml

verimli kılmak şeklindeki amacını yerine getirmek uumlzere atanan youmlneti-

ciler ve youmlneticilerin emirlerini yerine getirmekle yuumlkuumlmluuml personel

bulunmaktadır Yontarrsquoın tanımlamasına goumlre bu youmlnetim şekli ldquohat ve

kurmayrdquo tipi oumlrguumltlemedir (Yontar 1995 122) Uumlst konumdaki youmlnetici

kesim ldquohatrsquoırdquo temsil ederken personel ldquoastrdquo konumundadır Kuumltuumlphane

youmlnetimindeki eşguumlduumlm yukarıdan aşağıya dikey bir suumlreccedil izlemektedir

Bu durumda ldquohatrdquo konumundakiler padişahın amacını yerine getirmek

ve ona hesap vermek durumundayken temelde kuumltuumlphanelerin işleyişini

sağlayacak ldquokurmayrdquo konumundakiler hiccedil sorgulamadan sadece verilen

emirleri yerine getirmek zorundadır Bu klasik youmlnetim şekli o doumlnemde

sadece Osmanlılara oumlzguuml bir youmlnetim şekli değil genelde soumlzkonusu

doumlnemde yaygın olan bir youmlnetim şeklidir Kuşkusuz bu youmlnetim şekli

eşguumlduumlm ve iletişim eksikliği accedilısından ideal bir youmlnetim şekli

olmamakla birlikte Osmanlırsquonın bu konuda ccedilağdışı kalmasının sadece

youmlnetim şekliyle mi ilgili olduğu sorusu akla gelir Bu sadece klasik

youmlnetim anlayışının eksikliğinden değil aynı zamanda temelde eğitimin

bireyin oumlncelikle ldquotoplumsal bir varlıkrdquo olarak yaptığı işin amacını ir-

delemeden bir başka deyişle akılla eylem arasındaki bağlantıyı kuracak

bir eğitim anlayışının henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmaktadır

Bundan boumlyle Osmanlıda kuumltuumlphanelerin son doumlnemde ccedilağdışı duruma

gelmesi sadece klasik anlayışa goumlre genelde youmlnetim ve personel

arasında ccedilıkan ccedilatışmalardan değil henuumlz devlet youmlnetiminde ve eğitim

sisteminde ldquokullukrdquo anlayışının yıkılmayıp yapılan işin ulusal gelişmeye

katkısının değil padişaha yararının oumln plana ccedilıkmasından kaynaklanmış-

tır

Oumlzetle Aydınlanma hareketinin bilimsel devrimle yarattığı devletin

Tanrının bir kurumu olmayıp bireyin yararına bir kurum olduğu şeklin-

deki duumlşuumlncenin bundan boumlyle de dini bilimden olduğu kadar devletten

de ayıran duumlşuumlncenin henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmıştır

Oumlrneğin Rousseaursquonun ldquoToplum Soumlzleşmesirsquonderdquo yer verdiği devletin

147

bireyin oumlzguumlrluumlğuumlnuuml guumlvence altına alan hukuki bir kurum olduğu

şeklindeki duumlşuumlncenin Batıda eğitim yoluyla yaygınlaşmasıyla birlikte

bireyin toplumdaki kurum ve oumlrguumltlerin konum ve işlevini sorgulamaya

başlayıp toplum iccedilinde kendi varlığını suumlrduumlrmesini kolaylaştıracak

sistemler oluşturmaya ve bu sistemlere bilinccedilli olarak katkıda bulunmaya

başladığı goumlruumlluumlr Osmanlıda bu şekilde bilgi birikimine dayalı

ldquosistemlilikrdquo anlayışının yerleşmesi ancak Cumhuriyetrsquoin eşiğinde bir

başka deyişle II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquoe kadar uzanan doumlnemde

duyulmaya başlamıştır II Meşrutiyetrsquole birlikte Batırsquodan ccedileviri

yayınların ccediloğalması hem bir ulusun uyanışına hem de youmlnetici konuma

yuumlkselmeye ccedilalışan aydınların seslerini duyurarak Maarif Nezaretinin

yeniden yapılanmasına neden olmuştur

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve

Ccedileviri Yayınlar Arasındaki Etkileşim

Devletin eliyle ldquoulusal kuumlltuumlr politikasınırdquo oluşturmak uumlzere kurulan

bu bilimsel derneklerin başarısız olmasının başlıca nedeni bilimsel

gelişmeyi yakalama kaygısıyla sistem yaratma kaygısının birarada

bulunmasıdır Zira ulusal kuumlltuumlruuml oluşturacak sistemi yaratma

duumlzenlilik sistemlilik ve oumlnceden planlanmış hedefleri gerektirirken

gelişme suumlreci yaratıcılık ve oumlzguumlrluumlk gerektirir Babıali Tercuumlme

Odasından başlayarak uumlstelik de devletin de desteğiyle kurulan bu

derneklerin başarısızlığı başındakilerin ya da uumlyelerinin (iccedilinde

bulundukları uumllkenin koşuları da goumlzoumlnuumlne alındığında) yetersizliğinden

ccedilok bu yukarıda anılan iki suumlrecin birbiriyle ccedilelişmesinden

kaynaklanabilir Bir başka deyişle Muumlnif Paşa gibi kendini kanıtlamış

kişilerin bu kurumların bilimsel gelişme suumlrecindeki beklentilerini

karşılayamamaları bir yerde resmi kimlikle bilimsel kimliğin

ccedilatışmasından kaynaklanmaktadır Bilimsel olarak uumlretkenliğin bu

derneklerde duumlşuumlşuumlnuumln bir nedeni de iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln sınırlarını

aşmış kişilerin ekonomik bağımlılıktan oumltuumlruuml devletin siyasal goumlruumlşuumlyle

uzlaşacak bilgi uumlretiminde bulunma kaygısına da bağlanabilir

İktidarın kendi desteklediği ve eliyle kurduğu derneklerden iktidar

aracı olarak yararlanmak istemesi ne kadar doğalsa bu koşullarda bilim-

sel verimliliğin duumlşmesi de o kadar doğaldır Bu konuda Kurultayrsquoın

devletin oluşturmak istediği devlet politikasıyla ilgili olarak ldquoDeğişim

suumlreci accedilısından asıl gelişmeler kişisel girişimlerle ortaya ccedilıkan yenilikccedili

148

ruhtan kaynaklanan ccedilok duumlzenli olmayan ve zamana yayılan ccedilalışma-

larda aranmalırdquo (Kurultay 1998 22) şeklindeki goumlruumlşleri devlet ve

bilimsel gelişmedeki ccedilelişkiden ccedilok bilimsel gelişmenin siyasal baskı-

dan uzak oumlzguumlr ortamda gelişebileceği duumlşuumlncesini vurgular

Burada şu sorular akla gelebilir ulusal kuumlltuumlr politikasının oluşu-

munda devletin roluuml ne olmalı Ulusal kuumlltuumlr politikamızın Osmanlıdan

bu yana bir tuumlrluuml oluşamaması devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice

girmiş olmasından mı kaynaklanıyor Bu iki sorunun yanıtı birbiriyle

son derece ilintilidir Şoumlyle ki ulusal kuumlltuumlr politikasının gelip geccedilen huuml-

kuumlmetlerin siyasal kararına goumlre değil devletin ccedilağa ayak uydurma ev-

rensel bilgiye ortak olma şeklinde ulusun yararına onu kuumlltuumlrel accedilıdan

devingen bir suumlrece sokacak temel ilkelerine goumlre saptanabileceği

şeklindeki bir accedilıklama devletin ldquoulusal kuumlltuumlruumlrdquo oluştumadaki işlevini

ortaya koyar Bu ise duumlşuumlnuumllenin aksine devletin ulusal kuumlltuumlr

politikasını belirlemekten ccedilok bilginin yayılımı ve ccedilağdaş bilgi uumlretimini

kolaylaştırıcı temel ilkeleri saptamakla yuumlkuumlmluuml olduğu bununla

birlikte devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice girmesinin ulusal kuumlltuumlr

politikasını amacından saptırdığı duumlşuumlnuumllebilir

Osmanlıdan bu yana bilginin bu şekilde devlet-huumlkuumlmet ikilisinin

himayesinde kalması bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerin ancak huumlkuumlmetin

siyasal goumlruumlşuumlne koşut bilgi uumlretmek koşuluyla varlığını

suumlrduumlrebilmesine neden olmuştur (Lewis 1982 415-421) Bu iki

kavramın bu şekilde oumlrtuumlşmesi ise bir yerde ulusal kuumlltuumlr politikasının

resmen oluşumunu oumlnlemiştir İşte bu yuumlzden Muumlnif Paşa gibi

huumlkuumlmetle uzlaşarak bilgi uumlretimine yapıcı ve somut katkıda bulunmak

isteyen kimselerin kurdukları dernekler de bilimsel uumlretkenlik accedilısından

bireysel ccedilabaların oumltesine geccedilememiştir Oysa hedefleri belirlenmiş bir

kuumlltuumlr politikasında uumlretilmiş her tuumlrluuml bilginin dizgeselleştirilmesi bir

yandan yeni bilgilerin sağlam bir zemin uumlzerinde uumlretilmesine yol

accedilarken oumlte yandan da geccedilmişteki bilginin gelecek kuşaklara

aktarılmasını sağlar Bu şekilde ulusal kimlikle ccedilağdaşlığın aynı ccedilatı

altında toplanması evrensel kuumlltuumlre yeni bir bakış accedilısı kazandırır

Muumlnif Paşa ve onun gibi yetişmiş youmlnetici sınıfından duumlşuumlnuumlrlerle

başlayan bilim ile huumlkuumlmet politikasını uzlaştıran bu bilim adamı

kimliği sonunda bilimi her şeyin uumlzerine ccedilıkaran Pozitivist felsefenin

benimsenmesine yol accedilmıştır Bu felsefenin yayılmasında Fransız

okullarının ve 1863rsquode Fransarsquoya oumlğrenci olarak goumlnderilen Şinasi gibi

149

aydınların etkisi olmuştur Ne var ki bu felsefenin benimsenmesinde

August Comtersquoun kendi ccedilabalarının da payı yadsınamaz Oumlrneğin

Abduumllmecit zamanında Sadrazam Reşit Paşarsquoya 1854rsquode İstanbul

Buumlyuumlkelccedilisi eliyle goumlnderdiği mektubun da bu felsefe akımının

tanınmasında etkisi olmuştur (İhsanoğlu 1992 391) Dini bilimle

oumlzdeşleştiren bu felsefe anlayışı Hıristiyan ve Muumlsluumlman ayrımını

ortadan kaldırarak temelini doğa ve insana dayandıran Yunan felsefesini

kendine oumlrnek almıştır Kuşkusuz bu felsefe anlayışının Osmanlı

tarafından daha kolay kabul edilmesinde Katip Ccedilelebirsquoden14

kalma

İslamiyetrsquoin Yunanrsquodan gelen Rasyonel bilimlerle ccedilatışmadığı şeklindeki

goumlruumlşuumlnuumln de etkisi olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Uumllken 1997 309) II

Abduumllhamitrsquoin aşırı denetimci ve tutucu youmlnetimi sırasında Yunanca ve

Latincersquoden ccedileviri yapılması fikri belki de dayanağını Katip Ccedilelebirsquoden

almış olabilir Oumlte yandan oumlrneğin Ahmet Mithatrsquoın Cevdet Paşarsquoya

karşı Yunanca ve Latincersquoden ccedileviri yapılmasını savunması Osmanlının

kabul ettiği bildik bir felsefe anlayışından yola ccedilıkarak Pozitivist

felsefeyi aşılamak duumlşuumlncesinden de kaynaklanabilir

Sonuccedil olarak toplumsal yapıyı olduğu kadar bilimsel yaşamı da

etkileyecek bu felsefe akımları Batırsquoda Sanayi Devrimi sonucunda

ortaya ccedilıkmıştır Osmanlının bilimsel gelişmeler sonucu ortaya ccedilıkan bu

devrimi yaşamadan uumlstelik de az sayıda ve genellikle ikincil kaynakların

ccedilevirisi aracılığıyla gelen bu felsefe akımlarından etkilenerek yeni bir

kuumlltuumlrel kimlik ve toplumsal duumlzen yaratacağı duumlşuumlncesi kuşkusuz bir

duumlş olmaktan oumlteye geccedilememiştir

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913)

II Abduumllhamit youmlnetimine ccedileviri etkinliği accedilısından bakıldığında

bir yandan Doğu dillerinden ccedilevirilerin artması oumlte yandan yukarıda

değinilen Pozitivist akımı temsil eden ccedileviri yapıtların artması birbirine

karşıt iki farklı duumlnya goumlruumlşuumlnuumln birarada bulunduğunu goumlsterir Bir

başka deyişle Abduumllhamitrsquoin tutucu ve sansuumlrcuuml rejimi ister istemez

karşıt eğilimlere karşı merak uyandırarak muhalif bir grup yaratmış ve

tuumlm baskılara karşın farklı bir kuumlltuumlrel goumlruumlşuumln doğmasına neden olmuş-

tur Oumlte yandan Abduumllhamit yanlısı olarak bilinen Ahmet Mithatrsquoın

14

Bu şekildeki goumlruumlşuumlnuuml oumlzellikle Mizan-uumll hakrsquoda Skolastik duumlşuumlnceyi eleştirerek dile getirmiştir

150

yaşayan dillerden ccedileviri yapmak yerine (oumlrneğin yaşayan dil Arapccedila

kaynaklardan ccedilevirileri bulunmasına karşın) Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviriden15

yana olması akla iktidarın denetimi altında İslamiyeti daha

derinden sorgulayan daha koumlkten bir devrim mi yapılmak istendiği

sorusunu getirir Bu soruya yanıt bir oumllccediluumlde Ahmet Mithatrsquoın iki

evreden oluşan bilimsel bakış accedilısının yapıtlarına yansımasından

anlaşılabilir Bu yapıtlar arasında oumlzellikle IMeşrutiyet doumlneminde

ccedilıkardığı Dağarcık (1872) ve Kırkanbar (1873) adlı dergilerde Pozitivist

felsefeye uygun olarak materyalist ve dini sorgulayan bir tutum

sergilerken II Abduumllhamit doumlneminde ccedilıkarttığı Tercuumlman-ı Hakikatrsquote

(1878) iktidarı destekleyecek goumlruumlşlere rahatlıkla yer verebilmesi onun

gerccedilekte Eski Yunanrsquoın temel oumlğretilerinden biri olan karşı savdan yola

ccedilıkarak fikir yuumlruumltmeyi oumlğreten soumlylev sanatının inceliklerini yazıya

doumlkme yeteneğine sahip olduğunu goumlsterir Kuşkusuz boumlyle bir youmlntem

soyut duumlşuumlnce yetilerinin geliştirerek yazılı kuumlltuumlre geccedilişi kolaylaştırır

Onun bu diyalektik duumlşuumlnme yeteneği bir yandan John William

Draperrsquoın 1875rsquote History of Conflict between Science and Religion adlı

dinin bilimle ccedilatıştığı şeklindeki goumlruumlşlerine yer verdiği yapıtı Nizai-İlm

uuml Din adıyla ikinci dil Fransızcarsquodan 1896rsquoda ccedilevirmesine neden olurken

(Tekeli amp İlkin 1999 167-168) oumlte yandan da ldquoDıvardan Bir Sedardquo

adıyla bu goumlruumlşleri eleştirecek bir makale yazmasına neden olmuştur Bu

durum bir yandan Abduumllhamitrsquoin goumlruumlşlerine katılmak duumlşuumlncesiyle bu

makaleyi yazdığı fikrini akla getirirken oumlte yandan da onun diyalektik

duumlşuumlnce şeklinin kendini ccedileviri sınırları iccedilersinde kapalı tutamayıp bir

makaleyle dışarı vurması şeklinde de değerlendirilebilir

Ahmet Mithat hem ccedileviriyi yapıp ardından eleştiri yapma gereği

duyması iki şekilde algılanabilir Bunlardan birincisi ccedileviri yapıt yeni ve

farklı bir bilginin guumlndeme gelmesine neden olmuştur daha geniş oumllccedilekli

duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde ise Ahmet Mithatrsquoın diyalektik duumlşuumlncenin uumllkenin kal-

kınmasındaki oumlneminin farkında olduğunu ne var ki uumllkenin kendi koşul

ve oumlzelliklerine uygun olarak denetim altında kalkınmayı savunduğunu

goumlsterir Ahmet Mithatrsquoın gerek birbirine karşıt iki evreden oluşan yaşamı

gerekse yukarıda değinilen yapıttaki goumlruumlşe karşı olmakla birlikte onu

ccedilevirme gereği duyması ve buna karşı bir sav niteliğinde bir makale

geliştirebilmesi onun Hegelrsquoin (1770-1831) diyalektik felsefesine koşut

15

Ahmet Mithatrsquoın aynı zamanda Batı klasiklerinin ccedilevrilmesinin sıkı bir savunucusu olduğunun akılda tutulması gerekir

151

bir ccedilizgi de yuumlruumlduumlğuumlnuuml goumlsterir (Akarsu 1994 70-74) Nasıl ki Hegelrsquode

bir araştırma karşı bir savı doğurarak sonunda bir bireşime (senteze) ya da

bir uzlaşmaya varılıyorsa Ahmet Mithatrsquoın Abduumllhamit yanlısı olarak

tanınması boumlyle bir bireşimin sonucu olarak da duumlşuumlnuumllebilir (Bryan

1988 191-208) Uumlstelik Adıvarrsquoın ldquoBilim ve Dinrdquo16

adlı yapıtında Ahmet

Mithatrsquoın yaptığı bu ccedilevirinin eksik olmakla birlikte iccedilinde bir de İs-

lamcılık ve İlimler adlı bir yapıt oluştuğu şeklindeki duumlşuumlncuumllerine ek

olarak ldquoAhmet Mithatrsquoın kendi reddiyelerine mi yoksa Draperrsquoın

duumlşuumlncelerine mi inanmış olduğuna henuumlz karar vermiş değilimrdquo

şeklindeki soumlzleri ardından da ldquobu vesileyle halkımıza konmuş kurallar

dışında duumlşuumlnmek olanağını goumlstermiş olacağırdquo şeklindeki savunması

yukarıda oumlne suumlruumllen savları kanıtlar niteliktedir (Adıvar 1994 8-9)

Ahmet Mithatrsquoın bu ikilemi sadece din-bilim alanında değil

ekonomi alanında yaptığı ccedilevirilerde de goumlruumlluumlr Oumlrneğin B Sayrsquoın

Liberalist duumlşuumlnceyi savunan kitabının kolaylaştırılmış şeklinden

1880rsquode Ekonomi Politik adlı ccedileviride başlangıccedilta liberal goumlruumlşuuml

savunan duumlşuumlnceleri olduğu gibi ccedilevirirken accedilık guumlmruumlkler konusuna

gelindiğinde ccedileviriye muumldahale ederek Osmanlı İmparatorluğunun

koşullarının buna uygun olmadığını bundan boumlyle Osmanlıda serbest

ticaretin soumlz konusu olamayacağını dile getirmesi (Tekeli amp İlkin1999

186) bir yandan hem ccedileviri ve telif yapıtın nasıl iccedil iccedile girdiğini

goumlsterirken oumlte yandan da ccedilağdaş ccedileviribilimci Vermeerrsquoin amaca goumlre

ccedileviriyi savunan ldquoSkopos Kuramınardquo uumllkemizle ilgili tarihsel bir gerekccedile

daha oluşturur (karş Nord 1997 26-38 Vermeer 1989 173-180)17

Bir

16

Adıvar Bilim ve Din adlı yapıtı aşağıda da belirtildiği gibi Ahmet Mithatrsquo ın adı geccedilmese de derleme fikrinden yola yaptığı duumlşuumlnuumllebilir

17 Skopos soumlzcuumlk olarak ldquoamaccedilrdquo anlamına gelirken kuramsal olarak en basit şekliyle ccedileviriyi verenin (iş verenin) amacı doğrultusunda ccedileviri yapmak anlamına gelir Ccedilevirirsquoyi amacı olan bir eylem olarak tanımlayan Vermeer ldquoSkopos Kuramınırdquo tarihsel gerekccedilelere dayandırarak kanıtlamaya ccedilalışmıştır Bu kurama goumlre ldquoccedilevirirdquo ccedilevirmenin hedeflediği son nokta ldquoerekrsquoerdquo varmak uumlzere yerine getirmek istediği bir dizi amacı olan eylemin sonucudur Bundan boumlyle ccedilevirmen işveren arasında ccedileviri suumlreci oumlncesinden başlayarak ccedileviri suumlreci sırasında alınan kararların ve yerine getirilen eylemlerin tuumlmuumlnuumln bir amacı olup bu amaccedillar zinciri ccedileviri eyleminde erekrsquoe ulaşmada geccedililen evreler olarak değerlendirilir Buna goumlre İngilizcersquodeki ldquoPurposerdquo terimi Tuumlrkccedilersquode ldquoamaccedilrdquo ldquoaimrdquo soumlzcuumlğuuml de ldquohedefrdquo ya da ldquoerekrdquo olarak karşılanabilir

152

başka deyişle ldquoSkoposrdquoun amaccedil anlamına geldiği goumlz oumlnuumlne

alındığında burada Ahmet Mithatrsquoın amaca uygun olarak ccedileviri yaptığı

bu amaccedil ccedilerccedilevesinde de alıcı kuumlltuumlrde daha sade ve daha kabul

edilebilir bir uumlruumln oumlne suumlrduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemi-

yeti Ahmet Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı

1889rsquoda parlamento ve anayasayı geri getirmek uumlzere Mektep-i Tıb-

biyersquoden doumlrt oumlğrencinin kurduğu bu dernek Abduumllhamitrsquoin baskıcı youml-

netiminde ccedilok yavaş buumlyuumlmekle birlikte baskıdan kaccedilarak Fransarsquoya sı-

ğınan muumlltecilerle kuvvet bularak sesini ve varlığını Osmanlı başta ol-

mak uumlzere Batırsquoya da duyurmuştur Kuşkusuz bunda 1895rsquoten başlaya-

rak Tuumlrkccedile ve Fransızca olarak İttihat ve Terrakirsquonin Paris şubesi

başkanı Ahmet Rıza Beyrsquoin oumlnderliğinde yayınlanan Meşveret

gazetesinin de buumlyuumlk payı olmuştur (Zuumlrcher 1997 90-91) Bu

cemiyetin II Meşrutiyetrsquo in kurulmasında ve ulusun bağımsızlığını

kazanmasında siyasal kuumlltuumlrel ve toplumsal ilkeleri saptaması accedilısından

buumlyuumlk bir yeri olmakla birlikte Osmanlının bilimsel anlayışını Batırsquoya

youmlneltmesi accedilısından da oumlnemi yadsınamaz (Işın 1985 357)

İttihat ve Terraki Cemiyeti adı altında Batırsquoda yetişen aydınların Os-

manlı bilimine en buumlyuumlk katkısı medreselerdeki ldquotefekkuumlrerdquo dayalı eği-

time karşın Pozitivist felsefeyi yurt iccedilinde ilk bilimsel dergiler arasında

ikinci sırayı alan Mecmua-i Fuumlnun ve yurt dışında ccedilıkan gazeteler

aracılığıyla sokmasıdır (Tekin amp İlkin 1997 168-169) 1850-1908

yılları arasında birkaccedil tıp dergisi ve Mecmua-i Fuumlnun dışında ccedilıkan

bilimsel dergilerin sayısının azlığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu

derginin bilginin yayılmasındaki oumlnemi anlaşılır (Kazancıgil 1981 XV)

Yukarıda da değinilen bu felsefe anlayışının İttihat ve Terakkiciler

kadar iktidar accedilısından da nasıl algılandığı bu yaklaşımın bilimselliği

Osmanlırsquoya ne oumllccediluumlde taşıdığı ya da taşıyamadığının anlaşılması oumlncel-

likle Comtersquoun Pozitivist felsefe anlayışının ortaya ccedilıkışını ve gelişimini

ardından da Osmanlırsquoyı Cumhuriyetrsquoe taşıyan Batırsquodan ccedileviri yoluyla

gelen duumlşuumlnce akımlarının aydınları nasıl etkileyip onlara

Cumhuriyetrsquoin kurulmasında etkin bir rol yuumlklediği ilk akla gelen sorular

arasında yer alır

153

Aydınlar arasında yayılan Rasyonalizmrsquoin etkisiyle yeniden duumlzen

oluşturma duumlşuumlncesi ilericileri Pozitivizmrsquoin ışığında Osmanlıda

ldquovarolan ilişkilerirdquo inceleyerek ldquovarlığı zorunlurdquo toplumsal yasaların

neden niccedilin ccedilıktığını araştırmak yerine nasıl gelişmiş bir toplum

yaratılabileceğiyle ilgili kimi zaman aşırı materyalizmle sonuccedillanan

arayışlara sokmuştur Batırsquodaki din ve bilim ccedilatışması sonunda bilimsel

youmlntemleride ve buna bağlı olarak toplumsal yapıyı etkilemiştir Bundan

boumlyle laik hukuk anlayışı ve toplumsal ilişkiler Pozitivist anlayışın oumln-

goumlrduumlğuuml ampirik (goumlrguumll) youmlntemle incelenerek oumlnce bulgulandırılıp

sonra da gerekccedilelendirilmiştir Bir başka deyişle Batırsquoda uygulanan

temeli hukuka dayalı yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp top-

lumsal ilişkilerin yarattığı zorunluluk sonucu ortaya ccedilıkan yasalar olduğu

anlaşılmış ve laik duumlzenin daha sağlam temellere dayalı olarak

işlemesine neden olmuştur Oysa Osmanlırsquoda Katip Ccedilelebirsquoden bu yana

gelen İslamiyetrsquoin bilimle ccedilatışmadığı goumlruumlşuuml ccediloğu Fransarsquoda bulunan

İttihat ve Terakkicilerin bile toplumsal ilişkileri incelemeden oumlnerilerde

bulunmasına neden olmuştur Bundan boumlyle Pozitivist felsefeden geriye

toplumsal gelişmede ldquoduumlzen ve disiplininrdquo oumlnemi kalmıştır Batırsquoda

bilimsel devrim laik hukuk duumlzenini getirirken Osmanlırsquoda İslamiyetccedili

Cumhuriyet anlayışı egemen olmuştur Oumlrneğin İttihad ve Terakkirsquonin

1895rsquote Paris başkanı olacak Ahmet Rıza Beyrsquoin (1859-1930) Pierre

Latiffersquoin Parisrsquoteki Pozitivist ccedilevrenin toplantılarına katılmasına karşın

1890rsquoda Revue Occidentalersquode ccedilıkan yazılarında iktidara hepten ters

duumlşmemek amacıyla başta İslamiyetrsquoin Hıristiyanlığa goumlre sosyal

gelişmeyi engellemediği goumlruumlşuumlnuuml savunurken ardından bu gelişmenin

ilahi yasalarla değil hukuki yasalarla sağlanabileceği goumlruumlşuumlnuuml dile

getirmesi ister istemez Pozitivist18

(Olguculuk) felsefenin uumlruumlnuuml olan

dini duumlzene karşı laik duumlzen kavramlarını tartışmaya accedilmıştır Bu ise

İslamiyetccedili Cumhuriyet kavramını da guumlndeme getirmiştir Bununla

birlikte laik bir eğitim ve youmlnetimi savunan Ahmet Rıza Beyrsquoin

Pozitivizme bu ılımlı ve uzlaştırmadan yana yaklaşımı ya doğrudan

kaynaklar yerine oumlrneğin 1887rsquode Dr Robinetrsquoin Comte uumlzerine

yazdığı bir kitabından oumlğrendiği kadarıyla ikincil kaynaklardan veya

Fransarsquoda Pozitivistlerin başında bulunan Pierre Latifettersquoin devam ettiği

derslerinden oumlğrendiği kadarıyla tanımasından kaynaklanabileceği gibi

18

TDK Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrsquone goumlre kısaca araştırma ve olguları gerccedileğe ve deneye dayanan felsefe akımı olarak tanımlanabilir

154

yuumlzyıllar boyu İslam kuumlltuumlruumlyle beslenmiş bir imparatorluğa ters duumlş-

memek kaygısından da kaynaklanabilir

Ahmed Rızarsquonın ldquoEtik Pozitivizmrdquo kavramını oumlne suumlrmesi de

gerccedilekte Comtersquoun Pozitivist felsefeden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml siyaset

felsefesinde duumlzen (ordreacute) ve ilerleme (progress) sloganını Osmanlıya

uyarlamak iccedilindir Oumlzetle ilerlemenin temelinde duumlzen yattığı ve bu

duumlzenin de ancak toplumu dengede tutacak onun buumltuumlnluumlğuumlnuuml

koruyacak buumlrokratik oumlrguumltlenmeyle sağlanabileceğini savunmaktadır

Buradan da anlaşılacağı gibi Rızarsquonın Batılılaşma adı altında gerccedilek

amacı dağılan imparatorluğu Osmanlılık uumllkuumlsuuml etrafında toplayarak

onu geleneksel buumlrokratik işleyişten kurtarıp akılcılığın egemen olduğu

sağlam bir buumlrokratik sistem kurmaktır Onun Cevdetrsquoten farkı belki de

Batılılaşma başlığı altında İslamiyet uumllkuumlsuumlnuuml değil Batılaşmanın

uzantısı milliyetccedililiğin etkisiyle Osmanlılık uumllkuumlsuumlnuuml oumlne suumlrmesidir

Bunun altında ise Batı emperyalizmine karşı kendini koruma duumlşuumlncesi

yatmaktadır Oumlrneğin Meşveretrsquote Herbert Spenserrsquoin19

Batırsquodan uzak

durmaları konusunda Japon devlet başkanına goumlnderdiği mektubu ccedilevir-

me gereksinimini duymuş olması Osmanlıcılık şeklinde aşırı milliyetccedili-

likten ccedilok ldquomilletrdquo olma yolunda atılan ilk adımlar olarak değerlendiri-

lebilir (Tekeliampİlkin 1999 169) Ne var ki onun buumlrokratik

oumlrguumltlenmeye verdiği oumlnem ldquobuumlrokratik elitrdquo kavramını guumlndeme

getirmiş bu durumda buumlrokratik kesimin seccedilkinliğini bilimsel bir

gerekccedileye dayandırmak amacıyla Le Bonrsquoun duumlşuumlncelerine

başvurmuştur (bkz 323 s 155) Bu şekilde Osmanlıda yuumlzyıllar boyu

suumlren youmlnetimdeki askeri egemenliğin buumlrokratik elite geccedilmesi

konusunda bir goumlruumlş oumlne suumlruumllmuumlş olmuştur

Oumlzetle onun bir yandan yeni Osmanlılardan farklı olarak doğa

yasaları ya da toplumsal yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp

Pozitif bilimlere (neden sonuccedil ilişkisine dayalı olarak) dayalı ortaya

ccedilıkan yasalar olduğunu savunurken oumlte yandan birleştirici ve itici bir

guumlccedil olarak İslamiyetrsquoin bilimle ccedilelişmediğini oumlne suumlrmesi ortaya ldquoetik

pozitivizmrdquo diye bir kavram ccedilıkarmıştır

19

Darwinrsquoin ldquoBiyolojik Evrimrdquo Kuramını sosyolojiye uygulayarak 1873rsquote ldquoBetimleyici Sosyolojirdquo ve 1876-1896 yılları arasında ldquoSosyolojinin İlke-lerirdquo adlı bir yapıt yayınlamış ve Pozitivizmin sosyoloji alanına girme-sine yol accedilmıştır (Szacky 1979 248-252)

155

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce

Yukarıda oumlne suumlruumllen akımların İttihad ve Terrakirsquoye esin kaynağı

olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa Pozitivist felsefenin kurucusu Comtersquoun

felsefi anlayışı ve onun İttihad ve Terrakirsquoye etkisine kısaca değinmek

gerekir August Comtersquoun (1830-42) yılları arasında yayınladığı

Pozitivist Felsefe Dersleri adlı metafiziği kabul etmeyen yapıtı ldquoUumlccedil Hal

Yasasırdquo adını verdiği bir yasaya dayanmaktadır Buna goumlre uumlst bilim

dalı olarak Sosyolojinin de her bilim dalı gibi goumlzleme dayalı (Ampirik)

youmlntemler aracılığıyla toplumda ldquovarlığı zorunlu yasalarırdquo ccedilıkarması

evresinde Pozitivist aşamaya gelinmiş olacaktır Bundan boumlyle

oumlzguumlrluumlk de bu yasalara uyma şeklinde değerlendirilecektir (Adıvar

1994 331-340) Oumlzguumlrluumlğuuml toplumsal yasalarla kısıtlayıcı bu anlayış

1851-1854 yılları arasında ccedilıkan Pozitivist Politika dersleri adlı yapıtta

felsefenin neredeyse dine doumlnuumlşmesiyle sonlanmıştır İlke olarak sevgi

temel olarak ldquoduumlzenrdquo ve amaccedil olarak ldquoilerlemeyirdquo hedef alan bu siyaset

felsefesi Osmanlıya ters duumlşmemiştir (Tekeli amp İlkin 1997 141) Ne

var ki Pozitivizmrsquoin temel kavramlardan yuumlzeysel olarak Osmanlıya

girmesi Pozitivist felsefenin ldquoduumlzenin korunmasınardquo şeklindeki ilkesine

odaklanan iktidarı duumlzenin sağlanmasında hak sahibi ederken20

onun

ikinci amacına bir başka deyişle de ldquoilerlemeye odaklanan muhalefeti

de (İttihad ve Terakki) toplumsal duumlzeni yeni baştan kurmaya itecektir

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlre-

timiyle İlişkisi

Osmanlıdaki bilimsel geleneğin ve bu felsefe akımlarının

Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki yeni rejimle etkileşimini bir oumlnceki

doumlneme başvurarak accedilıklamak bu geccediliş doumlnemindeki bilimsel etkinliğin

kuumlltuumlrel olduğu kadar siyasal yaşama da ne gibi etkisinin olduğunu

anlamak accedilısından oumlnemlidir Bir başka deyişle Cumhuriyet rejiminin

kurulmasında ya da alt yapısının hazırlanmasında niccedilin aydınların roluuml

olduğu bunda hangi yabancı kaynaklardan doğrudan etkilenildiği ya da

ccedileviri yayınların etkisi olup olmadığı sorusu Cumhuriyet kavramının

temelleri arasında yer alan huumlrriyet eşitlik ulus gibi kavramların hangi

20

Kuşkusuz boumlyle bir hak İstibdatrsquola (despotism) ister istemez sonuccedillan-mıştır

156

yolla yeni kurulacak Cumhuriyete girdiğinin araştırılmasını da gerektirir

Bunun iccedilin ise oumlncelikle IIMeşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan

geccedilmiş doumlneminin incelenmesi hem Baha Tevfikrsquo in de dediği gibi

geleceğin bilimsel anlayışını hem de bu bilimsel anlayışın Cumhuriyetin

kurulmasındaki etkisini accedilıklığa kavuşturmak accedilısından oumlnemlidir

Aydın materyalizmiyle sonuccedillanan Pozitivist duumlşuumlncenin uumllkeye

belli başlı olarak doumlrt şekilde girdiği oumlne suumlruumllmektedir Bunlardan

birincisi bir oumlnceki boumlluumlmde de belirtildiği gibi August Comtersquoun

Pozitivist kuramı ikincisi Claude Bernardrsquoın ldquoFizyolojist kuramırdquo

uumlccediluumlncuumlsuuml Darwinrsquoin ldquoEvrim Kuramırdquo sonuncusu ise Ludwig Buchnerrsquoin

ldquoBiyolojik Kuramırsquodırrdquo (Işın 1985 363) Bir başka deyişle fizyoloji

sosyoloji ya da biyoloji gibi her oumlzel alan kendinin oumlteki bilim dalından

uumlstuumlnluumlğuumlnuuml insanın varlığını kendi bilim dalı iccedilersindeki ilişkilere

dayalı olarak accedilıklayarak kanıtlamak istemiştir Toplumsal bir varlık

olan insan sonunda materyalizmin etkisiyle biyolojik bir varlık olarak

ele alınmaya başlamıştır Ne var ki bu doumlrt kuram gerccedilekte birbirini

buumltuumlnler nitelikte olup hepsinde ortak yan ldquoseccediliciliktirrdquo Bununla

birlikte ldquoseccedilicilikrdquo Aydın kesimi devlet youmlnetiminde hak sahibi

etmiştir Bu bilimsel kuramlar Aydınlara yeni siyasal rejimde oumlzellikle

de halkın youmlnetimi anlamına gelen Cumhuriyeti kurmada uzun suumlre

başta eğitim olmak uumlzere toplumsal olanaklardan yoksun bırakılmış

reayersquoye karşı bilimsel bir dayanak yaratmıştır Bir başka deyişle

ldquoaydının seccedilkinliğirdquo kavramı aydının halktan kopukluğu da

gerekccedilelendirilmiş olmuştur Madalyonun aydın accedilısından oumlteki yuumlzuuml

ise aydının kabuğundan ccedilıkarak halkı ve onun eksiklerini saptayıp

halkı Cumhuriyet rejimine uygun bireyler olmalarını sağlayacak ccedilareler

arama goumlrevini uumlstlenmiş olmalarıdır Gerccedili bu bir yerde aydın

despotizmine yol accedilmakla birlikte soumlz konusu koşullarda ortada başka

bir seccedilenek de kalmamıştır

Cumhuriyet rejimi aydınlanma felsefesinin uumlruumlnuumlduumlr Bu doumlneme

gelindiğinde Ulusccediluluk Batılılık ve İslamcılık şeklinde uumlccedil akımın baş

goumlsterdiği goumlruumlluumlr Ne var ki İslamcılığın Cumhuriyetin temel ilkelerin-

den biri laikliğe aykırı olması bu akımı tutan aydınların ister istemez

geri plana atılmasına neden olmuştur Bu durumda geriye ulusccediluluk ve

Batılılık akımları kalmış İslamcılık akımı ise geccediliş doumlneminde hiccedil

değilse İslamiyetrsquoin bilime karşı olmadığı goumlruumlşuumlyle Batırsquodan gelen

bilginin toplum tarafından kabuluumlnuuml kolaylaştırmıştır

157

Ulusccediluluk Batılılık akımının bir uzantısı olmakla birlikte kavramsal

olarak sorun yaratan ulusccediluluk başlığı altında Osmanlı ya da Tuumlrk hangi

kimliğin seccedilileceği olmuştur Batırsquoda ulusccediluluk genellikle aynı din ve

etnik koumlkenden gelinmesinden oumltuumlruuml sorun yaratmazken ccedilok milletli bir

İmparatorluktan gelme yeni Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında

Osmanlılık uumllkuumlsuumlyle Tuumlrkccediluumlluumlk uumllkuumlsuuml arasında bir ikilem yaşanmıştır

Oumlrneğin Namık Kemal (1840-1888) yazılarının ccediloğunda ldquoOsmanlırdquo soumlz-

cuumlğuumlnuuml kullanırken bir kısmında ldquoTuumlrkrdquo soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmıştır Os-

manlı soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmasının temelinde ise ldquovatanrdquo olarak Hıristiyan

Batırsquoya karşı Muumlsluumlman Osmanlı topluluğunu goumlrmesidir (karş Mardin

1985 348-349 Berkes 2002 56-58) Ona goumlre bu topluluk ya da cami-

anın tek eksiği uygarlıktır Buradan da anlaşılacağı gibi Namık Kemal

ldquovatanrdquo kavramını aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olarak

goumlrmemiştir Zaten o doumlnemde soumlz konusu felsefe hakkında doğrudan

bilgi edinilecek doumlnemin ccedilağdaş felsefe anlayışını doğrudan aktaracak

bir ccedileviride ortada yoktur Aydınlanmayla ilgili bilgiler genellikle

dolaylı olarak ikincil ve uumlccediluumlncuumll kaynaklardan edinilmiştir Darwinrsquoin

1865rsquode yazdığı The Origin of The Species (Tuumlrlerin Koumlkeni) adlı yapıtı

ancak 1925rsquoten sonra yayınlanabilmiştir Oumlte yandan Namık Kemalrsquoin

Muumlsluumlman birliğine dayalı vatan kavramının iccedilersine Tuumlrk ırkı kavramı

gerccedilekte Polanyalı bir muumllteci olan Mustafa Celaleddinrsquoin Fransızca

olarak yazdığı ldquoLes Turcs Ansiens et Modernesrdquo adlı yapıtındaki

oumlzellikle dil reformunun oumlneminin vurgulayan duumlşuumlncelerin etkisiyle

girmiştirNe var ki bu yapıtta Darwinrsquoin biyolojik materyalizmle

sonuccedillanan Pozitivist youmlnteminden ccedilok A Gobineaursquonun Essai sur

lrsquoingalite des Races Humaines (1853-1855) adlı tarih felsefe ve

antropolojiye dayanarak yazdığı denemenin etkisi vardır (Larouse 1992

4613) Bu yapıta goumlre oumlrneğin ldquoGermenlerinrdquo en saf ırk olduğu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Kuşkusuz boumlyle bir yapıtın ileride ancak Nazizmi

tetikleyecek oumlzellikte olduğu oumlne suumlruumllebilir Bununla birlikte

Osmanlırsquoda da bu yapıtların Tuumlrk kavramını guumlndeme getirerek ldquovatanrdquo

ın oluşumunda dinsel faktoumlruumln yanında ırk birliğinin de bir faktoumlr

olduğu guumlndeme gelmiş bu ise hem aydınlanma felsefesiyle yetişmiş

hem de İslam kuumlltuumlruumlnden geccedilmiş youmlnetici aydın sınıfta ırkccedilılıktan ccedilok

Tuumlrkccedile dil reformunu akla getirerek uumllkenin birliğinin sağlanmasında

dilin oumlnemini ortaya ccedilıkarmıştır Bir başka deyişle Osmanlı kuumlltuumlruumlnden

kalma hoşgoumlruuml sayesinde vatan kavramıyla Almanyarsquodaki Nazi ya da

İtalyarsquodaki Faşist akımların etkisiyle ırk ayrılığının uumlstuumlne giderek uumllkeyi

158

boumllme yerine herkesin kolayca okuma yazma oumlğrenebileceği ortak resmi

bir dilde buluşarak uumllkenin buumltuumlnluumlğuumln sağlanması duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr

Bu şekilde aynı dilin paylaşılması etnik koumlkene dayalı iletişim ko-

pukluğundan doğan yalıtlanma durumunu ortadan kaldırarak etnik ya da

dinsel farklılıkların uumllkenin buumltuumlnluumlğuumlnuuml bozmaktan ccedilok ona kuumlltuumlrel

zenginlik katması olanağı yaratılmış olmuştur Bu aşamada sorulacak so-

rular ise sırasıyla gerccedilek anlamda Pozitivizmin ve ona bağlı olarak ay-

dınlanma felsefesinin soumlz konusu doumlnemde uumllkeye ne şekilde hangi kay-

naklardan girdiği ve Cumhuriyetin kurulmasıyla aydınların Pozitif bi-

limlere niye başvurduğudur

Teknolojiyle birlikte gelen Batılılaşma eğilimi hemen ardından

kendi felsefesini de getirmiş olmakla birlikte genelde sağlıklı kuumlltuumlrel

bir devrimde oumlnce felsefe ardından da teknolojik olanakların gelmesi

toplumun geniş kapsamlı sağlam temeller uumlzerinde oturmasını sağlar

Bununla birlikte Japonya Rusya gibi uumllkelerin Batırsquonın teknolojik

olanaklarından yararlanarak ulusal kalkınmayı sağlamakla birlikte Batı

felsefesinden etkilenmedikleri şeklindeki savın altında uygarlık ve

kuumlltuumlr kavramları arasındaki ilişki de yatar Şoumlyle ki Japonların Batı

uygarlığından yararlanmakla birlikte ulusal kuumlltuumlrlerini korumuş

olmaları uygarlığın kuumlltuumlrden yalıtlandığı anlamına gelmeyip uygarlığın

kuumlltuumlrel dokuya nasıl işlediği sorusunu akla getirir

Uygarlık akılcı ve bireysel olmasına karşın kuumlltuumlr ulusaldır İkisinin

ortak yanı devingenlik olmakla birlikte her iki kavramın ayrı ayrı ele

alınması ulusal kuumlltuumlruuml durağan bir suumlrece sokar Bir başka deyişle uy-

garlığın milletccedile kabul edilmesi onun toplumla kaynaşmasını ve

toplumun kendi koşul ve oumlzelliklerine goumlre yeniden yapılanmasını

gerektirir Bu ise bir topluma ldquoulus olmardquo niteliğini katarak onun bir

yandan kuumlltuumlrel kimliğinin oluşmasına neden olurken oumlte yandan da

ccedilağdaş toplumlar arasında yer alarak devingen bir suumlrece girmesi sağlar

Oysa uygarlık ve kuumlltuumlr arasında iletişim kuramayan toplumlar ulustan

ccedilok bir topluluk olarak kalmaya mahkum olurlar Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyetrsquoe geccediliş doumlneminde ise Namık Kemal ya da Ziya Goumlkalp

gibi toplumculuğu savunanların en buumlyuumlk sancısı uygarlığın maddeci

yanının kuumlltuumlruumln tinsel yapısıyla uzlaşmamasıdır Bu ise toplumun salt

varolan kuumlltuumlrel yapısının korunarak ulus olunabileceği duumlşuumlncesinin

yaygınlık kazanmasına neden olmuştur (Berkes 2002 92-93) Uygarlık

ve kuumlltuumlr arasında bu doumlnemde yaşanan ikileme karşı bu iki kavramın

159

ccedilekişmesi sonuccedilta ulus kavramını ortaya ccedilıkarmıştır Uumlstelik bu

teknolojiyi ortaya ccedilıkaran felsefeye karşı da bir merak uyandırmıştır

321 Şinasi (1826-1871)

Uygarlık ve kuumlltuumlr konusunu 1862rsquode ccedilıkarttığı Tasvir-i Efkar adlı

gazete aracılığıyla ilk irdeleyen kişi ise Şinasi (1826-1871) olmuştur

Bundan boumlyle Cumhuriyetin ilk temellerinin de yuumlzyılın sonundan

başlayarak atıldığı soumlylenebilir Reşid Paşa tarafından iktisat ve maliye

okumak uumlzere Avruparsquoya goumlnderilen Şinasi orada tanıştığı Sylvester de

Sacy gibi Doğu Bilimcilerden etkilenerek Batırsquodan gelen enduumlstrinin

uumllkenin ulusal kimliğini bulmasında yeterli olmayacağı bunun iccedilin de

oumlncelikle dil yazı basın gibi yazılı iletişim araccedillarıyla kuumlltuumlrel kimliği

oluşturmanın gerekliliğine inanmıştır Gerccedili başlangıccedilta Şinasi maliye

ve iktisat alanında yetiştirilmek uumlzere devlet tarafından goumlnderilenler

arasında yer almıştır Bu devletin ekonominin ulusal kimliği

oluşturmada ve kalkınmadaki roluumlnuumln farkına vardığını ve Adam

Smithrsquoin İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği)21

adlı yapıtının uumll-

kenin ekonomik sorunlarını ccediloumlzmeye yetmediğini anladığını goumlstermekle

birlikte Şinasirsquonin bireysel olmak koşuluyla ulusal kimliği oluşturma-

nın sanayi devriminden oumlnce geldiğini savunması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Onun bu goumlruumlşuuml hem aydınlanma felsefesinin hem de bireysel youmlnuumlyle

romantizmin bir bireşimidir Şinasirsquonin bireyselliği algılayışı bireysel

ilişkilere dayalı bir duumlzende duumlşuumlnduumlruumlcuuml olabilir Şinasi ilk kez Batılı

anlamda ldquobireyselliğirdquo aydınlara seslendiği Tasvir-i Efkarrsquoda araya

kitap kavramını sokarak bireyselliği karşılıklı ilişkilerde değil de yazılı

iletişim araccedillarında sorgulamanın oumlnemine işaret etmiştir Bundan boumlyle

ilk kez huumlrriyetin temel ilke olduğu bireysel ilişkilere dayalı olmayan

bir toplum duumlzeni kavramını guumlndeme getirmiştir Bu merkezi toplumsal

bir yapıdan bireyin oumln plana geccediltiği oumlzguumlr bir rejim arayışı anlamına da

gelebilir Ne var ki kitabın metinsellik oumlzelliği akla bir yandan metinsel

buumltuumlnluumlk kavramını getirirken oumlte yandan da toplumsal buumltuumlnluumlğuumln

oumlnemini getirir Şinasirsquonin ileride kurulacak Cumhuriyetrsquote maliye ve

21

Adam Smithrsquoin Meşrutiyet doumlneminde Huumlseyinzade Ali tarafından Servet-i Milel adıyla ccedilevrilip yayınlanmayan yapıtını Tercuumlme Heyeti 1925rsquote İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği) adıyla Ağaoğlu Ahmet Beyrsquoe teklif etmiştir (Karş Uumllken 1997 337 Kayaoğlu 1998 239)

160

iktisat alanında yetişip bu alanda ccedileviri yapmak yerine edebiyatın milli

bir birlik aracı olduğu duumlşuumlncesini oumlne suumlruumlp yazınsal alanda ccedileviriler

yapmayı yeğlemesi akıl uumlruumlnuuml edebiyatın doğasındaki soyut

ldquobuumltuumlnluumlğuumlnrdquo bireyde ldquobirlikrdquordquobuumltuumlnluumlkrdquo kavramlarını oluşturacağı

duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Zamanla Şinasirsquonin başta ağırlık verdiği

ldquobireysel huumlrriyetrdquo kavramının milli birlik duumlşuumlncesi iccedilersinde eriyerek

yerini ulusal bağımsızlık kavramına bıraktığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin Namık

Kemal Şinasirsquonin ortaya attığı bireysel oumlzguumlrluumlk savına karşılık ilerleme

uğruna bireysel oumlzguumlrluumlkten vazgeccedililebileceği duumlşuumlncesini oumlne suumlrmesi

toplumda farklı goumlruumlşlerin hakim olduğunu goumlsterir Bu durum ise Şerif

Mardinrsquoe goumlre huumlrriyet kavramının kamu ve oumlzeli ayıracak oumllccediluumlde

gelişmemesinden kaynaklanmıştır Namık Kemalrsquoin parlamenter

demokrasiden yana olmakla birlikte ulusal bağımsızlığa kavuşmada

milli kuumlltuumlre oumlncelik vermesi milli birliği sağlamada ulus ya da ldquovatanrdquo

kavramına verdiği oumlnemden kaynaklanmıştır (Mardin 1985 342-350)

Buradan Şinasi ve Namık Kemal her ikisinin de huumlrriyetrsquoten yana

olmakla birlikte ilerleme konusunda duumlşuumlnce ayrılığına duumlştuumlkleri ortaya

ccedilıkar Şinasi ilerlemeyi oumlnce bireyin akılsal olarak gelişmesine bundan

boumlyle ccedilağdaş uygarlığa ancak aklın eleştirel bir işlev kazanmasıyla

ulaşılabileceği inancındadır Akıl ise hem nesnel gerccedilekliği kavrayıp

hem de bundan ldquoadaletrdquo gibi soyut değerler uumlreten bir araccedil olarak

uygarlığın etrafında doumlnduumlğuuml bir merkezdir Ona goumlre aklın bir yandan

bir kavramı uumlretirken oumlte yandan toplumsal işlevi olan bir yasayı

uumlretebilmesi toplumsal duumlzenin tanrısal olmayıp insanın aklını

kullanarak kurduğu bir duumlzen olduğunu goumlsterir Bu ise onun aydın-

lanma felsefesinden ne denli etkilendiğini goumlsterir Şinasi ile birlikte ilk

kez aklın Doğu kuumlltuumlruumlndeki sezginin yerini aldığı ve onun sayesinde

Rasyonalizm akımının uumllkeye girdiği soumlylenebilir Ancak Şinasi aklın

gelişebilmesi ve toplumsal bir işlev kazanabilmesini oumlncellikle bireyin

gelişmesine bağlı bulduğundan Batı kuumlltuumlruumlnuuml tanıtan ve okumayı halka

sevdiren edebiyat aracılığıyla aklı geliştirmenin doğru olacağı ka-

nısındadır22

Edebiyatın soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirerek bireyin

22

Şinasi bu amaccedilla Parisrsquoten doumlnduumlğuumlnde Fransız şairlerinden La Fontaine Lamartine Gilbert ve Telemaquersquotan şiire doumlnuumlştuumlrduumlğuuml bir paragrafı Tercuumlme-i Manzume adı altında bir yapıtta toplamış ve Batı şiirini okura sevdirebilme ve kabul ettirebilmek amacıyla uumlstelik de Aruz vezninde ccedileviri yaparak ilk kez Batırsquodan koşuk ccedilevirisi oumlrneği

161

rasyonel duumlşuumlnmesine katkısı olduğu yadsınamaz Bununla birlikte olay

ve gerccedileklere sadece aklın sınırları iccedilersinde bakma bireyin giderek

toplumdan yalıtlanmasına neden olur Edebiyatın toplumsal birliği

sağlayıcı işleviyle bireyin rasyonel duumlşuumlnme yetisinin gelişimine etkisi

kimi zaman birbiriyle ccedilelişebilir Oumlrneğin her şeyi akla dayandırma

eğilimi ldquomaddeci pozitifrdquo adı verilen bir anlayışla da sonlanabilir Bu

ise tarihi ve toplumsal yapıyı yadsıyacak derecede pozitif bilimlere

sarılma olarak da tanımlanabilir Oumlrneğin Hanioğlursquonun ldquoBilim ve

Osmanlırdquo başlıklı yazısında belirttiği gibi ldquogeccedilmişimizi anlamak iccedilin

tarihe mi jeolojiye mi başvurmalıyızrdquo şeklindeki bir soruya maddi ve

gerccedilek olduğu iccedilin jeolojiye başvurulması gerektiği şeklinde verdiği

bilgi pozitif bilim anlayışının bir toplumun alt yapısını ve ulusal

kimliğini temsil eden sosyal bilimleri yadsıyacak oumllccediluumlde abartıya

kaccedilıldığını goumlsterir23

(karş Işın 1985 355 Hanioğlu 1985 346-347)

Oysa bu goumlruumlşe tepki olarak Namık Kemal ldquoilerlemeyirdquo Batırsquodan en-

duumlstri yoluyla sağlanacak maddi zenginliğin Batırsquoya karşı Osmanlıya

bağımsızlık kazandıracağı bundan boumlyle de Batırsquodan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmek ya da bilgi alışverişinde bulunmak yerine milli kuumlltuumlruuml

koruyarak Batırsquoya karşı bağımsızlığını korumak duumlşuumlncesi egemendir

Bir başka deyişle Şinasirsquonin aklı ve bireysel oumlzguumlrluumlğuuml oumlne ccedilıkaran

ulusal bağımsızlık kavramı aydınlar arasında ikilem yaratmıştır Bu ise

aydınlar arasında sosyal ve fen bilimleri arasında olduğu kadar eskiden

toplumsal yapının temeli din ve bilim arasında da tartışma ve goumlruumlş

ayrılıklarına yol accedilmıştır

vermiştir Onun bu hareketi duumlşuumlncelerinin eylemiyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir (karş Paker 1991 21 Akuumlnal 1985 452)

23 Gerccedili Pozitif bilim iccedilin oumlrneğin Jeoloji alanında tarihi accedilıklayacak duuml-zeye gelmek bir yana yaşanan depremlere ve buumlyuumlk kayıplara karşın uumllkenin deprem haritaları daha yeni hazırlanmaktadır Ayrıca pozitif bi-limlerden farklı olarak tarihin verilere dayalı yoruma accedilık youmlnuuml tarihin salt verilerle sınırlı olmayıp yorum ve ccedilıkarımda bulunmaya da accedilık olduğunu goumlsterir Bu gibi bilginin bu şekilde işlenmesi ise onun zenginleşmesine ve yeni hipotezlerin doğmasına yol accedilar Oumlzellikle kuumlltuumlrel yapının temeli sosyal bilimlerde salt gerccedilekleri saptamak tarihi vakanuumlvistlik duumlzeyine indirgemek anlamına geldiğinden yukarıda soumlylenen sav olsa olsa kuumlltuumlrel yapıyı zedeler Uumlstelik guumlnuumlmuumlzde Pozitif bilim youmlntemini kullanmak kaygısıyla salt betimle-yici incelemelerde bulunmak oumlnemini yitirmiş accedilıklama yorum ve var-sayımların da ileride yapılacak ccedilalışmalarda bilgiyi tetikleyici youmlnuuml olduğu anlaşılmıştır

162

322 Baha Tevfik (1881-1914)

Baha Tevfik bilimselliği siyasetle bağdaştıran bir kişi olarak

Cumhuriyetin alt yapısının hazırlanmasında buumlyuumlk payı olmuştur Onun

kendinden oumlnce gelen materyalist akımlardan (maddecilik) etkilenerek

hem materyalizmin ilk kurucusu ve pozitif bilimlerin goumlzleme ve

deneye dayalı youmlnteminin ilk savunucusu Beşir Fuatrsquotan (1852-1887)

hem de siyaseti pozitivizmrsquole uzlaştırmaya ccedilalışan ve bireyi duumlşuumlnsel

olarak geliştirmenin toplumsal kalkınmaya katkısı olacağı goumlruumlşuumlnuuml oumlne

suumlren Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir

II Meşrutiyetrsquoin yarı oumlzguumlr ortamında oluşan ve Batırsquodan gelen duuml-

şuumlnce akımlarının etkisiyle Osmanlının kuumlltuumlrel dokusuna bağlı olarak

farklı biccedilimlere buumlruumlnen ldquoOsmanlıcırdquo ldquoİslamcırdquo ve ldquoTuumlrkccediluumlrdquo şeklindeki

akımların ilk sorgulaması Baha Tevfik tarafından yapılmıştır Bu

akımların felsefi bir dayanağı olmadığı goumlruumlşuumlnuuml savunan Tevfik

oumlncelikle felsefe alanıyla ilgilenerek bilimi siyaset dışında

oumlzuumlmsemenin uumllkenin kalkınmasındaki oumlnemine işaret etmiş ve bu

amaccedilla ilk oumlzguumln ve ccedileviri yayınların yayınlandığı Tecedduumld-i İlmi ve

Felsefi KuumltuumlphanesiYayınları24

adlı felsefe serisini ccedilıkarmıştır Bundan

boumlyle yukarıda belirtildiği şekilde Osmanlılarda gelişen akımlara

karşın Batı felsefesini benimseyen Tevfik daha Cumhuriyet

kurulmadan kuramsal olarak felsefenin (tutarlı kanıtlanabilir soyut

duumlşuumlnce şekli) bilimsel alanla ilişkisinin oumlnemine ldquoHer zaman duumlnuumln fel-

sefesi buguumlnuumln ilmi ve fenni yarının ilmi ve fenni buguumlnuumln

felsefesidirrdquo (aktaran Işın 1985 368) şeklindeki soumlzleriyle dikkati

ccedilekerek duumlnuumln felsefesinin buguumlnuumln teknolojik ilerlemesine katkıda

bulunacağını savunmuştur Bir başka deyişle bireyin eğitim yoluyla

gelişmesiyle birlikte ldquohuumlrriyetrdquo kavramının oluşacağı bunun yaratıcılığı

tetikleyecek oumlzguumlr ortamı yaratarak uumllkenin kalkınmasında ya da

24

Onbir adet kitap yayınlanmıştır Soumlz konusu seride Ovdet Lakerrsquoın Feminizm Alem-i Nisvan adlı ccedilevirileri ve yine Ahmet Nebil ile birlikte ccedilevirdiği Alfred Foullersquonini Tarih-i felsefe gibi yapıtları da bu-lunmaktadır Onun bu ccedilevirileri toplumun eksikliklerini goumlz oumlnuumlne ala-rak yaptığı ortada bir gerccedilektir Oumlrneğin daha o doumlnemde feminizmle ilgili bir yapıt ccedilevirmesi eğitim olanağı bile verilmeyen kadının Osmanlı toplumundaki duumlşuumlk konumunu hatırlatmak iccedilindir İlerlemeyi hedef alan Baha Tevfikrsquoin kadının toplumdaki oumlnemine daha o doumlnemde dikkat ccedilekmesi onun kendini toplumsal konulardan yalıtlamamış bir bilim adamı kimliği taşıdığını goumlsterir

163

ilerlemesinde buumlyuumlk etkisi olacağını oumlne suumlrmuumlştuumlr Bir başka deyişle

bilimi her alanda kendine oumllccediluumlt alan materyalist goumlruumlşten yola ccedilıkarak

felsefeyi siyaset dışı olarak ele almakla birlikte sonunda bilime dayalı

bu felsefe anlayışının Osmanlının monarşik yapısını etkileyeceğini

duumlşuumlnmuumlştuumlr

Oumlzetle Baha Tevfikrsquoin bir yandan Osmanlıdaki Materyalist akımın

oumlncuumlsuuml Beşir Fuadrsquoın bilimselliğinden oumlte yandan da bilimle siyaseti

uzlaştırmaya ccedilalışan Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir Bu

ise onun Cumhuriyet rejiminin temel kavramlarından biri olan ldquohuumlrri-

yetirdquo ilerleme olarak ele aldığını ve bu ilerlemenin de bilimle

sağlanabileceği goumlruumlşuumlnde olduğunu goumlsterir (Işın 1985 370) Ancak

Baha Tevfikrsquo in Ahmet Nebilrsquole birlikte ccedilevirdiği Louis Buumlchnerrsquoin

Madde ve Kuvvet ya da Ernest Haeckelrsquoin Vahdet-i Mevcut Bir Tabirsquoat

Aliminin Dini gibi yapıtlara bakıldığında ise Abdullah Cevdetrsquoten farklı

olarak tarih antropoloji ve siyaset biliminden yola ccedilıkan Gobineau ya da

Toplum ruhbilimini dayanak alan Le Bon gibi sosyal bilimlerden değil

de doğrudan Pozitif bilimlerden yola ccedilıkarak ilerlemeyi savunduğu

goumlruumlluumlr (Tekin amp İlkin 1999 173-175)

323 Abdullah Cevdet (1869-1932)

Baha Tevfikrsquoin ccedilağdaşı olan Abdullah Cevdetrsquoin siyasete ilgisi onu

sosyal bilimlerle pozitif bilimleri uzlaştırma yoluna itmiştir Onun

Gustave Le Bonrsquoun 1895rsquoteki Les Lois Psychologiques des Peoples adlı

yapıtında bireysel bilincin toplum ya da kolektif bilince boyun eğdiği

şeklinde geccedilen duumlşuumlncesinden etkilendiği ve bu yapıtı 1902rsquode ldquoRuh-uumll

Akvamrdquo adıyla ccedilevirdiği goumlruumlluumlr Abdullah Cevdet cumhur(halk) ruhunu

olduğu kadar bir uygarlığın yuumlkseliş ve ccediloumlkuumlşuumlnuuml de ırk oumlzelliklerine

dayandıran Le Bonrsquoun goumlruumlşlerinden etkilenmiştir Bu ise onun

ldquoCumhurrdquo psikolojisinin ırktan ırka değiştiğini ve Le Bonrsquoun goumlruumlşuumlnuumln

siyasetccedili ahlakccedilı ve eğitimciye yol goumlsterdiğini oumlne suumlrmesine neden

olmuştur (Mardin 1983 180-200) Bununla birlikte ccedileviri ve telif

yapıtlarını yayınladığı İctihad Kuumltuumlphanesi serisi yayınları arasında ccedilı-

kan kitapların girişinde ldquoAydınlanma felsefesinirdquo tanıtmıştır Bu ise

Cevdetrsquoin ilk laiklik tartışmalarını guumlndeme getirmesine neden

olmuştur Ne var ki bu felsefe akımını tanıtırken oumlrneğin yapıtın ilk

kısmında maddenin varlığının doğa yasalarıyla belirlendiği şeklinde

goumlruumlşuuml oumlne suumlren Ludwig Buchnerrsquoin ldquo Nature et Sciencerdquo ın accedilıklamalı

164

ccedilevirisine yer vermiş ikinci kısımda ise oumlnde gelen İslam ve Batı

felsefecilerinin goumlruumlşlerine yer vermiştir Bu ccedileviri ve telif yapıt

arasındaki sınırın bu doumlnemde daha net olarak ccedilizilmediğini goumlsterir

Gerccedili bu belirsizlik felsefi bir dayanaktan yola ccedilıkmak isteyen bireysel

goumlruumlşlerin ifadesinde de ortaya ccedilıkar Oumlrneğin dinin dogmatik youmlnuumlnuumln

dural olmasına karşın İslamiyetrsquoin kalkınmada itici bir guumlccedil olduğunu sa-

vunması ya da Ernest Haecklerrsquoin canlıların evrimden geccedilme

suumlrecindeki eşitsiz gelişim ilkesinden ve Darwinrsquoin ldquoDoğal Elemerdquo

savından yola ccedilıkarak bazı insanların eğitim yoluyla

seccedilkinleşebileceğini oumlne suumlrmesi başka bir deyişle de toplumsal

ilerlemenin ancak youmlnetimin bu seccedilkin kadroya bırakılmasıyla sağla-

nabileceği goumlruumlşuumlnuuml savunması felsefe ve siyaseti uzlaştırma ccedilabalarının

yarattığı ccedilelişkiler olarak da değerlendirilebilir (Mardin 1983 60-105)

Kuşkusuz Cumhuriyete geccediliş doumlneminin sancılarını yaşayan bir

bilim adamının o toplumun bir uumlyesi olarak toplumsal konuları biyolojik

materyalizme dayandırarak accedilıklamaya ccedilalışması veya bu yukarıda

oumlrnekleri verildiği şekilde ikileme duumlşmesi gerccedilekte aydın kesimde

ldquohuumlrriyetinrdquo ilerleme olarak algılanmasından kaynaklanır Bu Abdullah

Cevdetrsquoin bilimi toplumsal kalkınmada bir amaccedil olmaktan ccedilok bir araccedil

olarak goumlrmesi şeklinde değerlendirilebilir Bu accedilıdan Baha Tevfikrsquoin

bilimsel olarak Abdullah Cevdetrsquoten daha tutarlı olduğu soumlylenebilir

324 Salih Zeki(1864-1921)

Şinasi ile birlikte başlayan Baha Tevfik ile filizlenen Rasyonalizmrsquole

(Akılcılık) ilgili duumlşuumlnceler fen alanına da yansımıştır Salih Zeki (1864-

1921) gibi 1910 yılında Galatasaray Sultanisi muumlduumlrluumlğuuml 1913 yılında

Daruumllfuumlnun rektoumlrluumlğuuml yapan bir Tuumlrk matematikccedilisinin ilk kez

matematiğin salt aritmetiksel bir işlemden oluşmayıp eğitimin bireyin

soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirmedeki roluumlnuuml goumlzoumlnuumlnde tutması

onun ldquoakılcılığınrdquo sağlam temeller uumlzerine oturmasında eğitimin

oumlnemine işaret ettiğini goumlsterir Bu amaccedilla oumlncellikle Henri Poincareacutersquoın

yapıtlarını İlim ve Usul İlmin Kıymeti Felsefe-i İlmiye (1914 (1330)

281+2 s) İlim ve Faraziye Felsefe-i İlmiyye (1916 (1332) 80 s)

matematik felsefesiyle ilgili kitapların ccedilevirisiyle birlikte bu bilgiyi

uygulama alanına da yansıtarak Usul-i Cebir 1 Kitap (1915) ve Usul-i

Cebir 2 Kitap (1915) şeklinde 9 ve 10rsquouncu sınıflarda okutulmak uumlzere

kitapları yazmıştır Bunun yanı sıra yine okullar iccedilin Alexy Bertrandrsquoın

165

Felsefe-i İlmiye ve Ahlakiye adlı yapıtını (1917) ccedilevirmesi onun bilgi

uumlretiminde kuramdan uygulamaya doumlnguumlsel bir suumlreccedil izleyerek ccedilağdaş

bilimsel youmlntemi kullandığı goumlruumlluumlr (karş Kayaoğlu 1998 161-175

Uumllken 1997 334)

Burada amaccedil bilgi uumlretiminden ccedilok bilginin yayılması olduğundan

yapıtların ccedileviri derleme ya da telif olmasından ccedilok bilginin edinilme-

sinde izlenen yol oumlnem kazanır Salih Zekirsquonin ister telif ister ccedileviri ol-

sun oumlteki fen alanıyla ilgili ccedileviri yapanlardan ya da oumlzguumln yapıt

yazarlarından uumlstuumlnluumlğuuml bilgi aktarımındaki amacını yukarıdaki

yapıtlardaki sıralamadan da anlaşılacağı gibi mantıksal bir akış iccedilersinde

vermesinden kaynaklanır Oumlzetle matematik alanında bilim adamı

kimliğini ccedilevirmen kimliğiyle birleştirerek ldquoAkılcılıkrdquo akımının

bilimsel alana yayılmasında buumlyuumlk katkısı olduğu bir gerccedilektir Ne var

ki İsmet Oumlzel ldquoTanzimatrsquoın getirdiği Aydınrdquo başlıklı yazısında Salih

Zekirsquonin guumlnuumlmuumlzde hala oumlnemini koruyan Henri Poincareacutersquonin

yapıtlarını ccedilevirmiş olmasının Tuumlrkiyersquode bilim konusunu tartışan bir

ccedilevre yaratmadığıyla ilgili duumlşuumlnceleri ccedilevrilecek yapıtın bilinccedilli olarak

seccedililmesi durumunda bile alıcı kitlenin bu yapıtı oumlzuumlmseyecek duumlzeyde

bilgi donanımına sahip olmaması durumunda bireysel girişimlerin

bilgiyi tetikleyecek oumllccediluumlde kuvvetli olamayacağını goumlsterir (Oumlzel 1985

61-65) Oumlte yandan tuumlm bu yukarıda adı geccedilen yapıtların Maarif-i

Umumiye nezareti yayınları arasında ccedilıkmış olması 1869rsquodan 1924rsquoe

kadar etkinlik goumlsteren bu nezaretin II Meşrutiyetrsquoten sonra

Cumhuriyetin oluşumundaki etkilerini ve toplumsal işlevini

değerlendirmek accedilısından oumlnemlidir

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-

1919)

1914rsquote yeniden yapılanan Maarif-i Umumiye Nezareti daireleri ara-

sında en etkin rollerden birini Telif ve Tercuumlme Dairesi oynamıştır Bu

daire geccedilmişte Encuumlmen-i Teftişrsquoin yayınları ccedilıkarmaktan ccedilok yayınları

sansuumlr etme goumlrevinden farklı olarak ccedileviri yayınları teşvik etme youmln-

lendirme goumlrevini uumlstlenmesinden kaynaklanmıştır Bundan boumlyle temel

amacı hem okul hem de halka seslenecek yayınlar ccedilıkarmak olmuştur

Bu şekilde devlet eliyle geniş halk yelpazesine seslenilmek istenmesi

okur yazar halkı okuyan yazan halk konumuna yuumlkseltme konusunun

gerccedilekten bir devlet politikası olarak benimsendiğini de goumlstermektedir

166

Bu dairenin yayınladığı ccedileviri kitaplar arasında tıp zooloji kimya

ziraat tarih coğrafya hukuk ve iktisat gibi konulara yer verilmiştir Bu-

radan da anlaşılacağı gibi eski konu alanlarına ek olarak uumllkenin

gereksinimi olup da bilimsel olarak ele alınmamış ziraat veterinerlik

hukuk iktisat gibi konu alanlarında ccedileviriler yayınlanması uumllkenin

bilimsel temeller uumlzerinde kalkınması konusuna oumlzellikle oumlnem vermeye

başladığını goumlstermektedir Bu aynı zamanda disiplinlerin sınırlarının

ccedilizildiğinin ve sayılarının giderek artmaya başladığının da bir işaretidir

Ayrıca bir toplumun geleceğinin ve devingenliğinin en buumlyuumlk simgeleri

olarak kadın ve oumlzellikle ccedilocuklara youmlnelik ccedileviri yayınlara yer

verilmesi aşağıda da anlatılacağı şekilde son derece anlamlı bir adım

olarak da değerlendirilebilir

Ccedilocuklarla ilgili ccedileviri yayınların resim okumayı sevme ya da

oumlrneğin ldquoCcedilamur İşleri Nasıl Yapılmalırdquo adlı ccedileviri yapıtta olduğu gibi el

ve beden becerilerini geliştirici yapıtlar ya da kadınlara youmlnelik telif

olarak ipekccedililik tavukccediluluk vb gibi konularda yapıtların bulunması

oumlzellikle dikkat ccedilekicidir Guumlnuumlmuumlz eğitim anlayışında bile geri plana

atılan guumlndelik yaşamın temel gereği olan konuların ccedileviri olarak daha o

doumlnemde yayınlanmış olmasının iki amacı olabilirbirincisi gerccedilek ya-

şamla bilgiyi uzlaştırma bundan boumlyle okumanın gerccedilek yaşamın bir

parccedilası olduğunu goumlstermek buna bağlı gelişen ikinci amaccedil ise

duumlşuumlnceyle bedene egemenlik kurmayı ve giderek duumlşuumlnceyle eylem

arasında tutarlılık sağlamayı oumlğretmektir

Oumlzetle devletin geleceğe youmlnelik olarak bu şekilde ccedilocuklar ve ka-

dınlara oumlzellikle seslenmeyi duumlşuumlnmesi ccedilağdaş bir topluma duyulan oumlz-

lemin bir goumlstergesi olarak kabul edilebileceği gibi bu kitapların

hepsine seri ve cilt numarası verilmesi de profesyonel yayıncılık

konusunda ilk adımların yine devlet tarafından atıldığını goumlsterir

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve

Ccedileviri Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme

Osmanlılarrsquodaki yaklaşık 600 yıl suumlren bu tarihsel suumlreccedil kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln etkisinde

kalmış Lale devrinde Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln izlerinin biraz daha ccediloğalarak

Osmanlı kimliği yaratılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu doumlnemde de

Arapccedila ve Farsccedilarsquodan ccedileviri sayısı azalmamıştır Tanzimatrsquola birlikte ise

167

Batırsquoyla ilişkilerin ccediloğalması oumlzellikle elccedililikler aracılığıyla yeni eğitim

kurumlarının accedilılmasıyla birlikte Fransızcarsquoya rağbet artmıştır Tanzi-

matrsquotan sonraki doumlnemde ise Batırsquodan ccedilevirilerin sayısı artmakla

birlikte ana kaynaklardan ccedileviri sayısı artmamıştır Batırsquoyla ilgili temel

bilgiler bu doumlnemde de Arapccedila kaynaklar yoluyla elde edilmeye

ccedilalışılmıştır I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyetrsquoe kadar olan doumlnemde ise

eğitimin yaygınlaşması ve ulusal bilincin artması sonucu hem geccedilmişle

bağın kopartılmaması hem de ilerleme isteği bir araya gelerek Doğu ve

Batırsquodan ccedileviriler yapılmaya başlanmış ancak buumltuumlnuumlyle ele alındığında

yapılan ccedilevirilerin gerek nicel gerekse nitel olarak Osmanlıda bilimsel

devrimi tetikleyecek guumlce sahip olmadığı goumlruumllmuumlştuumlr II Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyete kadar uzanan doumlnem ise aydınların Batırsquodan etkilenerek

siyasal rejimi şekillendirmede ve uumllkenin kalkınmasında buumlyuumlk bir rol

oynadıkları doumlnemdir Bu doumlnemde bilimsel olarak temel yapıtların

ccedilevirilerinin bizzat aydınlar tarafından yapıldığı ve başta felsefe olmak

uumlzere toplumbilim konusunda yapılan ccedilevirilerin fen bilimlerine ya da

pozitif bilimlere etkisi olduğu ve buna bağlı olarak başta tıp alanı olmak

uumlzere biyoloji ve matematik alanında edinilen bilgilerin bilimsel

yaşama olduğu kadar toplumsal bilince de katkıda bulunduğu ortaya

ccedilıkmıştır Cumhuriyetin bu kadar kısa zamanda benimsenmesinde

aydınların gerccedili başta Despotism gibi goumlruumlnmekle birlikte toplumu

youmlnlendirici ona ışık tutucu roluuml yadsınamaz İşte bu bakış accedilısı ccedilerccedileve-

sinde Batılılaşmanın oumlnce siyasi otoriteye etkisi ardından da aydınların

toplumsal yapıya hangi Batı kaynaklarına dayanarak etkileri olduğu

goumlruumlşuuml ele alınmıştır

II Meşrutiyet doumlnemine gelindiğinde II Abduumllhamitrsquoin ilk ve orta

eğitimin yaygınlaştırılması konusu başta olmak uumlzere ccedileviri etkinliğini

ve kuumltuumlphaneleri ulusal kuumlltuumlr politikası kapsamında ele alıp onları

eskiden olduğu gibi ikincil derecede oumlnem taşıyan kuruluşlar yerine

devletin merkezinde yer alan temel kurumların yanında oumlrguumltlenmeleri

konusunda aldığı kararların oumlnemi yadsınamaz Bununla birlikte bir suumlre

sonra iccedilerde ve dışarıdaki olaylar karşısında iktidarı kaybetme

kaygısının baskın ccedilıkarak aşırı baskıcı youmlnetimin benimsendiği

goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise eğitim ve ona bağlı kuruluşların gelişmesini engel-

lemiştir Oumlyle ki yukarıda soumlz edilen Telif ve Tercuumlme dairesinin yerini

Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyeti (1881) almış ve bu heyette başta

Tuumlrkccedile olmak uumlzere Arapccedila Farsccedila Fransızca vb dillerdeki yayınları in-

ceme ya da guumlmruumlklerde kontroluumlnuuml yapma veya okul ve kuumltuumlphaneleri

168

denetlemenin oumltesine geccedilememiştir Her ne kadar 10 yıl sonra Telif ve

Tercuumlme Muumlduumlrluumlğuuml yeniden kurulmuş (1891) olsa da merkezi

youmlnetimin geccedilmişteki bu sansuumlrcuuml tutumu uzun yıllar ulusal kuumlltuumlr

politikasının vazgeccedililmez bir unsuru olmuştur Bir başka deyişle ulusal

kuumlltuumlr politikası deyince temel ilkeler arasında birinci sırada akla

yaratıcılığı destekleyerek bilgi uumlretimine katkıda bulunmak gelirken

aksine ldquosansuumlrrdquo kavramı ilk sırayı almış ve guumlnuumlmuumlzde bile bu anlayış

etkisini suumlrduumlrmuumlştuumlr (Kayaoğlu 1998 155-156) Oumlyle ki 1869rsquoda

Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde başta sıbyan okulları olmak uumlzere

ruumlştiyelere de tarih dersi konulurken uumlstelik de Namık Kemalrsquoin ldquoTarih

yalnız erbabı huumlkuumlmet iccedilin değil efradı millet iccedilindirrdquo (aktaran Tekin amp

İlkin 1999 177) şeklindeki soumlzlerinden de anlaşılacağı uumlzere tarih ve

tarih yazma bilinci tam uyanırken II Abduumllhamidrsquoin Muumllkiyersquode Tarih

dersi veren 1879-1881 arasında 6 ciltlik Tarih-i Umumirsquonin yazarı

Mizancı Muradrsquoı Rodosrsquoa suumlrmesi bununla da yetinmeyip (Tekin amp

İlkin 1999 179) ilk oumlğretimden Osmanlı tarihini orta oumlğretimden de

Genel Tarihi kaldırması onun toplumun ilerlemesinden yana olmadığı

izlenimini yaratır Bununla birlikte oumlrneğin Muumllkiye mektebini (1887)

bir yandan yuumlksek oumlğretim konumuna ccedilıkarırken 1878rsquode Osmanlının

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ilk arazi kanunnamesi ve medeni

yasanın ccedilıkmasına oumln ayak olan hukuk mektebi ticaret mektebi ya da

sivil muumlhendislik okulu (1883) gibi yeni eğitim kurumlarını topluma

kazandırması (Tekin amp İlkin 1999 77-78) ya da devletin oumlrguumltlenmesi

şeklindeki atılımları onun başta oumlne suumlruumllen oumlzellikle tarihe karşı

olumsuz tutumuna karşın gerccedilekte uumllkenin ilerlemesinden yana olmakla

birlikte siyasi otoritesini kaybetmeme uğruna ccedilelişkili davranışlarda

bulunduğunu goumlsterir Ne var ki duumlşuumlncenin 1892rsquode Tuumlrk-Muumlsluumlman

oumlğrencilerin dışarı gitmesini yasaklayacak oumllccediluumlde dizginlenmiş olması

bu accedilılan yeni eğitim kurumlarının da gerccedilekten ccedilağdaş anlamda yuumlksek

oumlğretim kurumu işlevini yerine getirememelerine yol accedilmıştır

Batılılaşma suumlrecinin yavaş olmasının temelinde İslamiyetrsquole ilgili

değerlerin kaybolarak uumllkede ldquodayanışmanınrdquo sağlanamayacağı korkusu

yatmaktadır Oysa seferberlik ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışının

bir uumlruumlnuumlduumlr Abduumllhamitrsquoin bu dayanışmayı sağlamak uumlzere eğitimi

merkezi bir sistem iccedilersine sokarak ldquomilli bir kuumlltuumlrrdquo oluşturma konu-

sunda attığı adımlar gerccedilekte ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışı bun-

dan boumlyle de Batılılık yolunda atılan ilk adımlar olarak da

değerlendirilebilir II Abduumllhamitrsquoin bir yandan Batılılaşmanın uumllkenin

169

ilerlemesine katkıda bulunacağı duumlşuumlncesiyle Batırsquodaki merkeziyetccedili

devlet sistemini yerleştirmeye ccedilalışırken oumlte yandan da yine Batılaşma

etkisiyle gelişen ulusal kimlik bilinciyle temeli dine dayanan Osmanlı

kimliğini kaybetmeden Batılılaşma suumlrecine girmeye ccedilalışması onu guumlccedil

duruma sokmuştur Bu ikilem onu sonunda sıkı denetim ve sansuumlruumln

egemen olduğu istibdat youmlnetimine zorlamıştır (Mardin 1983 343-345)

Oumlte yandan Abduumllhamitrsquoin sıkı sansuumlruumlne karşın gerek aydın gerekse

alt yapı olarak Batılılaşma konusunda en ciddi adımların yine bu

doumlnemde atıldığı ancak bu kavramın ileriki yıllarda daha ldquoccedilarpık Batılı-

laşmardquo şeklinde yozlaştığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin bu konuda II Abduumllhamitrsquoe

muhalif olan Genccedil Osmanlılar ve Genccedil Tuumlrklerin bile dini değerleri kay-

betmeden Batılılaşmadan yana olması bu suumlrecin yavaş ilerlemesine ne-

den olmuştur Kuşkusuz kuumlltuumlrel kimliğini kaybetmeden boumlyle bir

suumlrece ayak uydurmak oumlzellikle sıkı baskının olduğu doumlnemlerde ileri

suumlruumllduumlğuuml gibi kolay olmayıp topluma yeni giren bu akımın oumlnce

kuumlltuumlrel kimliğin potasında eritilip ardından oumlzuumlmsenmesini gerektirir

Bir başka deyişle soumlz konusu durumda kuumlltuumlrel geccedilmişini ve varlığını

kaybetme tehlikesi de guumlndemde olduğundan bu suumlrecin sindirilerek

ağır ağır ilerlemesinin doğal karşılanması gerekir Ne var ki burada II

Abduumllhamitrsquoin de uumllkesinin kalkınmasından yana olmakla birlikte

duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlnuuml kısıtlayarak bu fikirlerin oumlzguumlrce tartışılıp uumllkenin

kuumlltuumlrel kimliğine uygun şekilde duumlzenlenmesine fırsat vermediği ve bu

akımın uumllkeye yuumlzeysel olarak girdiği soumlylenebilir Tuumlm bu ccedilelişkilere

karşın iktidarın duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuuml25

dışında uumllkenin youmlnetimi

konusunda aldığı kararlar Batılılaşma suumlrecini başlatmış ve tuumlm

baskılarına karşın II Abduumllhamitrsquoin kendi eliyle kurduğu yeni yuumlksek

oumlğretim kurumlarında Batı duumlşuumlncesinin yavaş da olsa giderek

filizlendiği goumlruumlluumlr

Bu doumlnemde Aydınların siyasete bakış accedilısı ve Batırsquodan gelen

bilgiyle toplumu ccedilağdaş kılma ccedilabalarının Cumhuriyetin

kurulmasındaki payı yadsınamaz Tuumlrkiyersquode Cumhuriyetin alt yapısını

hazırlamada aydınların katkıları ve ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın ulusal

kalkınmayı sağlamadaki oumlnemini kavramaları uumllkenin yuumlzuumlnuuml ccedilağdaş

bilimin kaynağı Batırsquoya ccedilevirmiş ve uumllkede sadece maddesel değil sosyal

25

Gerccedili duumlşuumlnceye getirilen bu sıkı denetim mekanizması beraberinde buumlrokrasinin gereğinden fazla şişirilmesine ve imparatorluğun ekonomik accedilıdan daha da guumlcuumlnuuml yitirmesine neden olmuştur

170

devrimlerin de gerccedilekleşmesine zemin hazırlamıştır Aydınların

toplumsal kalkınmada farklı goumlruumlşler oumlne suumlrmekle birlikte hepsinin

Batı bilimlerinin oumlzellikle de pozitif bilimlerin etkisi altında kaldıkları

yukarıda kısaca ccedilevirilerinden yola ccedilıkarak anlatılmaya ccedilalışılan

tutumlarından da zaten anlaşılmaktadır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Pozitivismrsquoe karşı yukarıda accedilıklandığı

şekilde uumlccedil ccedileşit yaklaşım ortaya ccedilıkmaktadır Birincisi temeli duumlzenden

yola ccedilıkıp toplumsal yasaların Tanrının baştan koyduğu yasalara

dayanıp iktidarlarını da guumlvence altına almak isteyen II Abuumllhamit ve

yandaşlarının tutucu yaklaşımı ikincisi Hıristiyanlığa goumlre İslamiyetrsquoin

kuumlltuumlrel gelişmeye daha accedilık olduğu goumlruumlşuumlnuuml oumlne suumlrmekle birlikte

yasaların toplumsal ilişkiler sonucu ortaya ccedilıktığını savunan Ahmet Rıza

Bey gibi ılımlı kesim ve son olarak da iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

geccedilmişini goumlzardı edip pozitivizmin amacı ldquoilerlemeyirdquo kendine hedef

seccedilerek başta youmlnetim olmak uumlzere eğitim ve toplumsal yapıyı alaşağı

edip yeniden bir duumlzen kurma yanlısı materyalist kesim II Meşruti-

yetrsquote egemen olan bu uumlccedil anlayış ccedileviri etkinliğini dil accedilısından şoumlyle

yansıdığı goumlruumlluumlr Doğu dillerinden ccedilevirileri destekleyenler (oumlrn II

Abduumllhamit doumlneminde bu dillerden ccedileviri sayısı artmıştır) oumlte yandan

da Pozitivizmrsquoin temelinde Doğadan yola ccedilıkan Antik Yunan ve Latin

kuumlltuumlruumlnuumln etkisine dikkati ccedilekmek uumlzere Eski Yunan ve Latincersquoden

ccedilevirileri destekleyenler (oumlrneğin Ahmet Mithat gibi) en uccedilta olanlar

ise eğitim dili başta olmak uumlzere Fransızcarsquodan ccedileviriler yapılmasını ve

hatta eğitim dilinin Fransızca olması konusunda ısrar edenlerdir

(oumlrneğin Abdullah Cevdet gibi) Ccedileviri dilindeki bu tartışmalar

beraberinde hedef dilin Osmanlıca ya da Tuumlrkccedile olması konusundaki

tartışmaları da başlatacaktır Bu ise Cumhuriyet doumlneminde 1928 Harf

Devrimiyle sonlanacaktır

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri

Yayınlar ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi

Cumhuriyetin kuruluş yılları kuumlltuumlrel accedilıdan birbirine karşıt duumlşuumlnce

akımlarının birbiriyle uzlaştırılarak yeni bir Tuumlrk kimliği yaratma kay-

gılarının yoğun olarak yaşandığı bir bocalama doumlnemidir Bu birbirine

karşıt Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık Batılılaşma şeklindeki duumlşuumlncelerin bireşi-

minden yeni bir Tuumlrk kimliği ve buna bağlı olarak ulusal yeni bir kuumlltuumlr

politikası yaratma goumlrevi ise eğitimin uzun suumlre yuumlksek oumlğretimden baş-

171

layarak oumlrguumltlenmesinden oumltuumlruuml aydınlara kalmıştır Ancak aydınların

ulusal birliği sağlamada sesini duyurabilmesi oumlncelikle okur-yazar bir

halk kitlesini gerektirdiğinden kuumlltuumlruumln en oumlnemli aracı eğitimin yay-

gınlaştırılması ilk kez ccediloumlzuumllmesi gereken siyasal bir guumlndem maddesi

olarak ele alınmak zorunda kalınmıştır Gerccedili II Meşrutiyet doumlneminin

Maarif Nazırı Emrullah Efendirsquonin geccedilmişten kalma alışkanlıkla eğiti-

min en uumlst duumlzeyden başlayarak yeniden duumlzenlenmesi savında ısrar et-

mekle birlikte onun karşıtı goumlruumlşte olan oumlrneğin Daruumllmualimrsquoin muuml-

duumlruuml Satı Bey gibi kimselerin eğitimin İptidairsquolerden başlayarak yeniden

duumlzenlemesi şeklindeki goumlruumlşleri sonuccedilta her iki uccedilta da yeni bir uygu-

lamaya gidilmesine neden olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 84-86)

Bu eğitim alanında başlayan gelişmeler Osmanlıdan miras soumlzluuml

kuumlltuumlr geleneğine dayalı toplum yapısının temellerinin II Meşrutiyetle

birlikte İttihat ve Terakki doumlneminde alınan kararlarların etkisiyle

sarsılmaya başladığını goumlruumlluumlr Oumlrneğin ilk oumlğretimin zorunlu ve

parasız olması okuma yazmanın kolaylaştırılması amacıyla Arap harfle-

rinde değişiklikler yapılması kadınlara eğitim olanağının daha

yaygınlaştırılması Cumhuriyetrsquoin eşiğindeki aydınların eğitim alanında

alınan bu yeni kararlarla seslerini geccedilmişteki aydınlara oranla halka

daha kolay duyuracağı anlamına gelir(Tekeli 1985 471-476) Bu

durum aynı zamanda hiccedil olmazsa temel bilgilerin yayılımını

hızlandırıp uumlstelik de toplumda hiccedil değilse okuma yazma konusunda

cinsiyet ayrımını ortadan kaldırarak bilginin daha geniş bir halk

kitlesine yayılmasını kolaylaştırmıştır Oumlte yandan yuumlksek oumlğretimde

Abduumllhamit doumlneminde kaldırılan tarih edebiyat ve felsefe gibi konu

alanlarının yeniden programa alınıp programın daha da geliştirilerek

Daruumllfuumlnuumln-ı Şahanersquonin Daruumllfunuumln-ı Osmani (1909) adıyla doumlrduumlncuuml

kez yineden oumlnem kazanması yeni bir rejim arayışının da işaretini verir

Başka bir deyişle milletin egemenliğindeki devlet biccedilimi anlamına gelen

Cumhuriyet rejiminin temellerinin İttihat ve Terakki doumlnemindeki

aydınlar tarafından atıldığı oumlne suumlruumllebilir Gerccedili halkın rejimi anlamına

gelen Cumhuriyet kavramının halkın kendi iccedilinden gelmesi

duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki yukarıda da oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde yuumlzyıllar

boyu halkın eğitim bir yana ekonomik sıkıntılar iccedilinde olması uumlstelik

soumlz konusu doumlnemde genelde I Duumlnya Savaşı nedeniyle duumlnyada

yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar aydınların o doumlnemde etkin bir

rol oynamasına neden olmuştur Bununla birlikte 1918rsquoden 1923rsquoe

değin suumlren Bağımsızlık Savaşı hiccedil değilse yuumlzyıllar boyu aynı toprağı

172

paylaşan insanların ilk kez bir amaccedilta toplanmasına fırsat vermiştir Bir

başka deyişle İmparatorluğun buyruğu altında aynı dini paylaşsalar

bile kendi kuumlltuumlrleri iccedilinde kapalı olarak yaşayan topluluklar ilk kez

ldquokalabalıkrdquo olmaktan ccedilıkmış ve dayanışma ruhunun verdiği guumlccedille

ldquomilletrdquo olma yolunda ilk adımlar atılmıştır

Bu bir yerde Roma hukukundan kalma uumlstelik insanın doğasından

kaynaklanan ldquomuumllkiyetrdquo kavramının yarattığı bir dayanışma ruhu olarak

da değerlendirilebilir Ne var ki Cumhuriyet rejimi sadece muumllkiyetrsquole

sınırlı olmayıp ldquomilletrdquo olma kavramını da beraberinde getirir Milleti

kalabalıktan ayıran en oumlnemli etmen ise kuumlltuumlrel dayanışmadır Ne var

ki soumlz konusu doumlnemdeki ldquodayanışma ruhurdquo kuumlltuumlrel kaynaşmadan ccedilok

savaşı ortamının yarattığı bir dayanışma ruhudur Aydınların bunun

kuumlltuumlrel zemine kaydırılararak Cumhuriyet rejimine geccedililmesi aşama-

sında roluuml buumlyuumlktuumlr26

Okur yazar olmayan bir toplumda aydınların

halktan uzun suumlre kopuk olmasına karşın bu kadar etkin rol oynaması

gerccedilekten duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Aydının ldquoCumhuriyetrdquo kavramını guumlndeme

getirmesindeki başarısı Cumhuriyetin temel unsuru millet olmakla

birlikte onu ilk aşamada geri plana atıp devleti oumln plana geccedilirmesine

bağlanabilir Bununla birlikte bu kadar uzun suumlre goumlzardı edilmiş halkın

youmlnlendirilmesinde ortada başka bir seccedilenek kalmadığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Bu doumlnemde kuumlltuumlrel birliğin sağlanmasında akla gelen

sorular ise ne gibi kuumlltuumlrel bir alışverişin rejimi sarsmaya başladığı

duumlşuumlnce akımlarının ve bu akımların topluma başta eğitim olmak uumlzere

devletin oumlteki kurumlarıyla ilgili alt yapıya ne şekilde yansıdığıdır

Aydınların II Meşrutiyetrsquoten başlayan girişimlerinin başta

Cumhuriyetin rejiminin kabuluumlyle birlikte hem eğitimin oumlrguumltlenerek

birleştirilmesi anlamına gelen Tevhid-i Tedrisat (1924) hem de

1928rsquodeki Harf Devrimiyle sonuccedillanması ise en temel konular olarak

yukarıda sorulan soruların eyleme geccedilirilmiş bir yanıtı olarak

değerlendirilebilir Bu şekilde aydınla halk arasındaki kopukluğun

giderilmesi konusunda yasal olarak alınan kararlar yuumlz yıllarca soumlzluuml

26

Bağımsızlık savaşından sonra ortaya ccedilıkan ldquoseferberlikrdquo (dayanışma) ruhunun Abduumllhamitrsquoin baskıyla gerccedilekleştirmeye ccedilalıştığı seferberlik ruhundan farklıdır Bu yeni ldquoseferberlik anlayışırdquo toplumun ortak bir amaccedil uğruna savaş verdiği kendi iccedil dinamiğinden ortaya ccedilıkmış bir seferberlik ruhudur Halkın her tuumlrluuml ekonomik siyasal yoksunluğa karşı varlığını suumlrduumlrebilmesi ona uumllkenin kaderinde hak sahibi olma yetkisini kazandırmıştır

173

geleneğe dayalı yaşayan toplumun genelde soumlzde kalan duumlşuumlnce ve

girişimlerinin yazılı bir taahhuumlde bağlı olarak eyleme geccedilirilmesi

anlamına gelir Bu ise ccedilağdaşlaşma konusunda atılan ilk adımlar olarak

da değerlendirilebilir Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iki kavramın

ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr bunlardan biri Adıvarrsquoın27

guumlndelik gazetelerde

ccedilıkan yazılarını iccedilinde topladığı kitabının ilk makalesindeki adından

esinlenerek koyduğu ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo oumlteki ise Azra Erhatrsquoın

kullandığı ldquoCcedileviri Cumhuriyetirdquo (Erhat 1980 328) Bu her iki kavram

da Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bilgi ve ccedilevirinin en azından

cumhuriyeti sağlam temeller uumlzerine oturtmada oumlnemine işaret eder Bir

başka deyişle ccedileviri yayınlar yoluyla gelecek bilginin yeni rejime uygun

kuumlltuumlrel kimliği oluşturabileceği duumlşuumlncesi yaygınlık kazanmıştır Bu du-

rumda Ziya Goumlkalprsquoin oumlne suumlrduumlğuuml Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık ve Batıcılığın

bireşiminden oluşan ideolojinin soumlzkonusu doumlnemde ulusun gerccedilek kuumll-

tuumlrel kimliğini ne oumllccediluumlde yansıttığı ya da yeni Tuumlrkiye Cumhuriyeti kuumll-

tuumlrel kimliğinin gerccedilektende bu uumlccedil unsurun aritmetik bir toplamından mı

oluştuğu ve ccedileviri yayınlarla kuumlltuumlrel kimliğin ne ilgisi olduğu soruları

akla gelir

Batırsquoda ldquobilgi devrimirdquo sonucu yaratılan ldquosanayi devrimirdquo olarak ad-

landırılan teknolojik devrim feodalizme dayalı toplumsal yapıyı alt uumlst

ederek yeni uumlretim şekilleri ve buna bağlı yeni bir ekonomik bir duumlzen

getirmiştir Bundan boumlyle Orta Ccedilağların Skolastik duumlşuumlnce anlayışı

hepten yıkılmış ve yerini yepyeni ldquoaydınlanmacırdquo bir duumlşuumlnce

anlayışına bırakmıştır Bu bilimin tetiklediği yeni uumlretim ilişkileri top-

27

Adıvar ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo adını 17 yuumlzyılda Pierre Baylersquoın La Republique des Lettres adlı ccedilıkardığı bilimsel dergiden aldığını belirtmiştir Gerccedili ldquolettresrdquo Fransızca da 20 yuumlzyılda yazınedebiyat anlamında da kullanılmaktadır Adıvar bu bilgiden yola ccedilıkan ccedilevirmenlerin soumlzcuumlğuumln geccedilmişte ldquokitaplar muumltalaasıyla edinilen bilgirdquo anlamında kullanıldığını bilmediklerinden genellikle ldquoyazın cumhuriyetirdquo şeklinde ccedilevirdiklerini belirtmiştir Adıvar soumlzcuumlğuumln bu şekilderdquo bilgirdquo anlamında kullanıldığı bilgisini ise Descartesrsquoin Discourse de la Methodersquoda yazdığı şu soumlzlerinden ccedilıkarımda bulunarak ve ldquolettresrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln etimolojik koumlkenine inerek ccedilıkarttığını soumlylemiş ve soumlzcuumlğuuml şu oumlrnekle accedilıklamıştır ldquoCcedilocukluğumdan beri ldquolettresrdquo iccedilinde buumlyuumltuumllduumlm ve bu vasıta ile ha-yatta faydası olan sarih ve emin bilgiler kazanmak kabil olduğuna inandırdıkları iccedilin onları oumlğrenmeyi son derece arzu ederdimrdquo (Adıvar 1942 7)

174

lumsal yapıyı da etkileyerek sınıf farklarını giderek ortadan kaldıran

bireyi oumln plana geccediliren materyalist nitelikte yeni duumlşuumlnce akımlarının

doğmasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa Batırsquoda teknoloji

dinin yerine doğayı oumlne geccediliren daha evrensel bir kuumlltuumlrel kimlik

yaratmıştır Buna karşın Osmanlıdan Cumhuriyete geccedilişte ve

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında toplumun Sanayi Devrimini

yaşamadan sadece teknolojik olanaklardan yararlanmak amacıyla yeni

uumlretim ilişkilerine geccedilmiş olması onun eski kuumlltuumlrel kimliğini

bırakmamasına neden olmuştur Bundan boumlyle bu doumlnemde teknoloji

Batırsquoda olduğu gibi karşısında doğayı değil eskiden olduğu gibi yine

dini bulmuştur Daha accedilıkccedilası Pozitivist felsefenin oumlngoumlrduumlğuuml şekilde

bilgiyi doğada aramak yerine bu felsefenin İslamiyete aykırı

olmadığını bundan boumlyle de Batırsquodaki teknolojik olanaklardan

yararlanmanın dine aykırı olmadığını destekleyecek kaynağını

Doğursquodan alan tartışmalarla vakit geccedilirmiştir Dinin bilimle uzlaşmadığı

goumlruumlşuumlnuumln kabuluuml iccedilin ise 1940rsquolı yıllara Adnan Adıvar gibi bilim

adamlarının ccedilıkmasına kadar beklemesi gerekecektir Ne var ki Adnan

Adıvar oumltekilerden farklı olarak dinin bilimle uzlaşmadığı goumlruumlşuumlnuuml

yine Batı bilim tarihiyle ilgili kaynaklardan yola ccedilıkarak kanıtlamak

zorunda kalmıştır Bu ise Cumhuriyetrsquoin ilk yıllarında da kuumlltuumlrel

kimliğin Batırsquoda olduğu gibi toplumun kendi iccedil dinamiğinden

gelmediğini goumlsterir Kuumlltuumlrel kimlik yine teknoloji alanında olduğu

gibi dışardan getirilmeye ccedilalışılmıştır Ancak Adnan Adıvarrsquoın bu

konuda accedilık davranarak bir kitabı ccedilevirip onu telif olarak goumlstermek

yerine (sahte ccedileviri) accedilıkccedila derlemeyi seccediltiğini bildirmesi bilimsel

olarak eğitim alanında kurumların yerleşmesiyle birlikte bir adım daha

ileri gidildiğini goumlsterir Uumlstelik oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından

derlemenin (derleme burada daha ccedilok ldquoyeniden yazmardquo anlamında

kullanılmıştır) ccedileviriden bir adım daha ileri olduğunun da unutulmaması

gerekir Adıvarrsquoın derlemeyle ilgili goumlruumlşleri şu şekildedir

ldquoBen okuyucular hesabına ve kendi adıma ikinci yolu (derleme)

daha yararlı buldum Ccediluumlnkuuml Batının bu yolla yazdığı kitaplar yapıtlar

aslında bilim ve duumlşuumlnce tarihini bilenler iccedilin yazılmış olduğundan

anlaşılması pek kolay değildi Halbuki ben bu kitabı insanların fizyolojik

goumlrevleri yanında bir de duumlşuumlnmekten oluşan ruhsal bir goumlrevleri

olduğuna inanacak kadar oumlğrenim goumlrmuumlş herkesin anlayabileceği

biccedilimde yazmak istedimrdquo (Adıvar 1994 9)

175

Bu soumlzler onun ccedileviriyi yadsımamakla birlikte ccedilevirinin birinci

amacı ldquoişlevselliğininrdquo oumlnemi uumlzerinde durduğunu ve guumlnuumlmuumlzde olduğu

gibi okuyucuyu goumlz ardı ederek yapılan ccedilevirinin bilginin aktarılıp

oumlzuumlmsenmesine bir katkısı olmadığı goumlruumlşuumlnde olduğunu kanıtlar Oumlte

yandan derlemenin bilim adamının analitik ve sentez yeteneklerini

geliştirerek dili daha bireysel olarak kullanma olanağı verdiği

yadsınamaz Bu ise bilgi uumlretimini hızlandırır Bu accedilıdan bakıldığında

oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından rasgele ccedileviri etkinliği yerine derlemeye

geccedililmiş olmasının bilgi uumlretimini daha tetikleyeceği ortada bir gerccedilektir

Daha accedilıkccedilası bilginin doğrudan yabancı kaynaklardan ya da ccedileviriden

alınması yerini geccediliş doumlneminde derlemeye bırakmıştır Oumlzellikle

bilimsel alandaki bilgi eksikliğini doldurmak iccedilin doğrudan yabancı

kaynaklarla ya da ccedilevirilere başvurmak kaccedilınılmazdır Bununla birlikte

derleme yapıldığında bilginin iccedilinde bulunulan kuumlltuumlruumln koşullarına uy-

gun olarak ana dilde yeniden uumlretilmesi ya da seccedililmesini gerekir

Uumlstelik ccedilevirideki kullanmalık metinlerde geccedilen mekanik ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnteminin bırakılarak metnin iccedilindeki bilgiyle

iletişim kurma gereği ortaya ccedilıkar Bu bakımından derlemenin ccedileviriye

goumlre daha yazılı kuumlltuumlr uumlruumlnuuml olduğu da savunulabilir Ne var ki bu

ccedilevirinin yazılı kuumlltuumlre etkisi olmadığı anlamına gelmeyip derlemenin

goumlnderdiği bilginin seslendiği okuyucu kitlesine erişme oranının ve

kuumlltuumlrel yapıya etkisinin ccedileviriye goumlre daha ccedilok olduğu anlamına gelir

Oumlrneğin yine Adıvarrsquoın ldquoccedilevirinin karşısında değilim ancak ne orijinal

ne de komplasyon (derleme) şeklinde daha iyisi yapılamayacak kadar ve

oumllmez yapıtları elbette ccedilevireceğizrdquo (Adıvar 1994 8-10) şeklindeki

soumlzleri ccedileviriye bilim adamı goumlzuumlyle yaklaşımını yansıttığı gibi ccedileviri

yayınların kuumlltuumlre etkisi accedilısından ccedileviride amaccedil ve seccediliciliğin

oumlnemine işaret eder Nitekim 1960 ve 70rsquoli yıllarda oumlzel yayınevlerinin

ccediloğalmasıyla birlikte ccedileviri yayınlardaki patlamaya karşın kuumlltuumlrel

yapıda bir değişiklik olmaması ccedileviri yayınların sayısı ile etkisinin

birbiriyle doğru orantılı olmadığı ancak bilinccedilli bir ccedileviri yayın

politikası izlenmesiyle ccedilağdaş kuumlltuumlr anlayışına erişilebileceği savını

ortaya ccedilıkarır Bu konuyla ilgili olarak Uumllkenrsquoin 1935rsquolerde soumlylediği şu

soumlzler yukarıda dile getirilen ccedilevirinin sayısıyla etkisi arasında bir bağ

olmadığını ve ccedileviri alanındaki başıboşluğun daha o yıllarda başladığını

goumlsterir

ldquoBizde tercuumlme sayı itibarıyla hiccedilte eksik sayılamaz Fakat onların

meydana getirilmesinde muumlhim bir prensip eksikliği var Tercuumlme bir

176

medeniyeti nakletmektir Bu nakil işi dağınık ve gelişiguumlzel intihaplarla

olmazrdquo (Uumllken 1997 348)

Bu durumda yabancı kuumlltuumlr ccedileviri yayınlar aracılığıyla bilgi olarak

alınsa bile bu bilginin Osmanlıdan kalma kuumlltuumlrel kimliği değiştirmeye

guumlcuuml yetmez Bununla birlikte derlemede (yeniden yazmada) akıl araya

girdiği iccedilin metnin toplumsal işlevselliği geleneksel ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri anlayışıyla yapılmış metinlere goumlre artar Bu ise

yabancı kanalla da olsa derlemenin ana dilde yeniden uumlretilme

zorunluluğu bilginin kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman iccedilinde kuumlltuumlrel

dokuya işlemesini ve ccedilağa ayak uydurmasını kolaylaştırır Oysa

doğrudan geleneksel kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin yaygın olarak

kullanıldığı durumlarda yabancı kuumlltuumlrden aktarılan bilginin uygarlığa

katkısı azalır Bu durum Osmanlının son doumlnemlerinde olduğu kadar

Cumhuriyetrsquoin kuruluş doumlnemi iccedilinde geccedilerlidir Tercuumlme Heyetleri bile

amaccedillarını accedilıkccedila saptayıp sistemli bir ccedilalışmaya giremediklerinden

harcanan emekler beklenilen etkiyi yaratamamıştır Burada iki etkenden

soumlz edilebilir Bunlardan birincisi bilginin topluma yayılamaması

sonucu Cumhuriyetin Batı uygarlığına erişme şeklindeki hedefine

temeli İslam İdeolojisine dayalı Osmanlı bilimsel geleneğine uygun

youmlntemlerle ulaşılmak istenmesi Cumhuriyet rejiminin temelinde yatan

bireyin gelişmesine olanak sağlayan demokratik yapının bir tuumlrluuml

yerleşememesine neden olduğu gibi kuumlltuumlruumln halk tarafından değil

devlet eliyle aydınlar tarafından oluşturulmasına da neden olmuştur

Murat Belgersquonin ldquoCumhuriyet kuumlltuumlruumlnuumln bir sanatccedilı elinden değil

muumlhendis elinden ccedilıktığırdquo şeklindeki savı da bu goumlruumlşuuml destekler nite-

liktedir (Belge1985 1299) İkinci etken olarak ise ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımında sadece geccedilmişten kalma kuumlltuumlrel kimliği meşru kılacak

yayınların seccedililmesi yeni youmlnetim şekline karşın kuumlltuumlrel yapının

olduğu gibi kalmasına neden olabilir

Ulusal kuumlltuumlr tanımının guumlnuumlmuumlzde bile accedilık olarak verilemeyişinin

altında belki de bu neden gizli olabilir Ancak her şeye karşın cumhuri-

yetin varlığını suumlrduumlrebilmesi beraberinde tanımı accedilık bir ideolojinin

varlığını gerektirir Taner Kışlalırsquonın ldquoideolojiyirdquo ldquotoplumda benzer

koşulları paylaşanların bu koşullardan doğan gereksinimlerini

karşılayan kendi iccedilinde tutarlı inanccedil sistemlerirdquo (Kışlalı 1978 1)

şeklinde tanımlaması Bağımsızlık Savaşından yeni ccedilıkmış ekonomik

sıkıntılar iccedilindeki bir uumllkede Cumhuriyetin varlığını ancak bu şekilde

uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullara uygun uumlretilen bir ideolojiye borccedillu

177

olduğu soumlylenebilir İşte bu yuumlzden Ziya Goumlkalprsquoin Tuumlrkccediluumlluumlk

İslamcılık ve Batıcılık kavramlarından oluşturduğu ideolojinin doumlnemin

koşullarına en uygun ideoloji olduğu soumlylenebilmekle birlikte gerccedilekte

temeli ulusccediluluk din ve ccedilağdaşlaşmaya dayalı birbiriyle hiccedil uzlaşmayan

kavramlardan bir bireşime gidilmiş olması sonunda bu ideolojinin de

yetersiz kalmasına neden olmuştur Gerccedili bu ideolojinin Cumhuriyetin

kuruluş aşamasında etkisi kesinlikle yadsınamamakla birlikte

Cumhuriyet doumlnemi kendi kuumlltuumlrel kimliğini ancak birbirine ccedilelişmeyen

kavramlara dayalı ve kendi iccedilinde tutarlılığı olan ccedilağdaş bilginin eğitim

yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak toplum tarafından kuumlltuumlrel kimliği

oluşturacak duumlzeyde oumlzuumlmsenmesiyle birlikte bulacaktır Bu ise

Cumhuriyet doumlnemi kuumlltuumlrel kimliğin oluşturmak uumlzere aydına verilen

yeni rejime uygun ideoloji uumlretme goumlrevinin hangi kaynaklardan

beslenerek ortaya ccedilıktığı bunların toplum tarafından ne oumllccediluumlde kabul

edildiği ye da edilmediği sorularını akla getirir Bu sorulara yanıt aynı

zamanda Cumhuriyet rejimine uygun ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin

gecikmesindeki ya da bir tuumlrluuml sağlam temellere oturtulamamasının ne-

denlerini de bir oumllccediluumlde accedilığa kavuşturur

Bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin oluşması tutarlılığı olan sağlam

felsefi bir bakış accedilısı edinilmesini gerektirir Cumhuriyet ideolojisini

hazırlayan II Meşrutiyet doumlneminden başlayan Tuumlrkccediluumlluumlk Osmanlıcılık

ve İslamcılık Milliyetccedililiği akımları tartışmaları soumlzkonusu doumlnemin

materyalist duumlşuumlnuumlrlerinden Baha Tevfik (1881-1914) tarafından sağlam

felsefi dayanağı bulunmadığı gerekccedilesiyle şiddetle eleştirilmiştir Gerccedili

halka hepten yabancı olmayan bu akımların Cumhuriyet rejiminin

kurulması aşamasında ulusal birliği sağlamak uumlzere tartışılabilmesi ilk

kez aydın ve halk arasında yuumlzyıllar boyu suumlren kopukluğu bir oumllccediluumlde

ortadan kaldırma olanağı yarattığı yadsınamaz Ne var ki bu akımlarım

sağlam temele oturtulmadan yuumlzeysel olarak guumlndeme gelmesi gele-

cekte Cumhuriyetin varlığını suumlrduumlrmesinde sancılar yaratabilir

Cumhuriyetin bilim ve teknoloji alanında ilerlemiş uumllkelerin

benimsediği bir rejim olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bilim ve teknolojide

geri kalmış uumllkelerin bu rejime sahip ccedilıkmaları zorlaşır Bu accedilıdan bilgi

uumlretimiyle siyasal rejim arasında doğrudan bir bağ olduğu bilgi

uumlretimini hızlandıracak oumlzguumlrluumlk ortamının ise ancak Cumhuriyet

rejimiyle sağlanabileceği soumlylenebilir Ne var ki hem bilim hem de

Cumhuriyetin temel ilkesi ldquooumlzguumlr duumlşuumlncerdquo başıboş bırakılmış duumlşuumlnce

anlamına gelmeyip kendi iccedilersinde tutarlılığı olan gerekccedilelendirilebilen

178

duumlşuumlnce bir başka deyişle sağlam felsefi bir bakış accedilısını ya da soyut

duumlşuumlnce geleneğini iccedilinde barındıran duumlşuumlnce anlamına gelir Oysa

Cumhuriyetin eşiğinde Batırsquodan model olarak rastlantı ya da uumlstuumlnkoumlruuml

alınan duumlşuumlnce akımlarının Osmanlı kuumlltuumlrel kimliğine uydurularak

aktarılmaya ccedilalışılması yeni kurulacak Cumhuriyet rejiminin temel

ilkeleriyle ccedilelişmiştir En azından Cumhuriyetin en temel ilkelerinden

biri laikliğin ya da eşitliğin goumlz ardı edilerek Pan İslamcılık ya da Pan

Tuumlrkccediluumlluumlk şeklindeki birbirine karşıt akımların ulusal birliği sağlamak

uğruna Cumhuriyetin kurulmasında payı olması yeni kurulacak

Cumhuriyetin yukarıda oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefi bir dayanağa bağlı

olmadan Batılılaşma adı altında oumlduumlnccedil bilgilerle kurulduğunu goumlsterir

Kuşkusuz Batırsquoda Cumhuriyet rejimine karşın aşırı milliyetccedililik

akımları da gelişmiştir Ne var ki Batırsquoda goumlrguumll bilimlerin ulusal

belleğe iyice yerleşmesiyle birlikte aşırı dincilik ve aşırı ulusccediluluk

şeklinde birbirine karşıt iki kavram bir potada eritilmeye ccedilalışılmamıştır

Bir başka deyişle savunulan duumlşuumlncelerin kendi iccedilersinde bir tutarlılığı

olmuştur Pozitif bilimlerin etkisiyle başlayan bu tutarlı duumlşuumlnce

geleneği ise bilgi uumlretim suumlreccedillerini de etkileyerek yaratıcılıkta ne-

densellik kavramının yerleşmesine neden olmuştur Oysa bu şekilde akıl

yuumlruumltme ve onun uzantısı bilimsel geleneğinin yerleşmediği uumllkelerde

Cumhuriyet rejiminin temel amaccedillarından biri teknolojik kalkınma da

oumlzguumlrluumlk ortamına karşın sağlanamayabilir

Bu yukarıda anlatılanlar ışığında Cumhuriyet rejiminin en temel il-

kelerinden biri tarihsel suumlreccedil iccedilerinde Batılılaşma olmakla birlikte bu

kuumlltuumlrel kimliği değiştirmek anlamında kullanılmayıp ldquokalkınmardquo olarak

değerlendirilmiştir Kalkınmadan algılanan ise toplumun ekonomik

duumlzenini değiştirerek toplumsal refahı sağlayacak teknolojik bilgiye

erişimdir Bundan boumlyle bilgiye kuumlltuumlrel yapıyı değiştirmekten ccedilok

toplumsal kalkınmayla ilgili guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil

goumlzuumlyle bakılmıştır Oumlyle ki uumllkenin teknolojik kalkınmasına yardımcı

olacağına inanılan muumlhendislik ve askeri mekteplere oumlzel oumlnem verilip

bu konuda yabancı eğitmenler getirilirken sosyal bilimler alanına

yatırım ancak 1930rsquolu yıllarda yerleşik toplum yapısına girilmesiyle

birlikte yapılmaya başlamıştır Bu ise yeni kurulan karmaşık kuumlltuumlr

yapısına sahip bir uumllkede son derece doğal bir suumlreccediltir

Devletin eğitime sahip ccedilıkarak bilginin yayılması konusunda varlı-

ğını goumlstermesi ise ancak 3 Mart 1924 te ccedilıkarılan Tevhid-i Tedrisat

Kanunu ile muumlmkuumln olmuştur Bu şekilde medreselerde dahil olmak

179

uumlzere tuumlm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak oumlzel-

likle de 1928rsquoden sonra Latin harflerinin de kabuluumlyle birlikte hiccedil

değilse ana dilde laik ve yazılı bir kuumlltuumlr oluşturma uumllkuumlsuumlnuumln ilk

adımları atılmıştır Bu şekilde geccedilmişteki Evkaf Nezaretine ve Maarif

Nezaretine bağlı iki başlı eğitim sisteminin toplumu boumllmesi de

engellenmiş olmuştur Kuşkusuz bu oumlnemli adımın Cumhuriyet

Tuumlrkiyersquosindeki en buumlyuumlk kanıtı 1933 Uumlniversite reformuna kadar

Medrese adını taşıyan yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen bilgi kay-

naklarıdır (Akyuumlz 2002 1-11) Bu konunun ccedilerccedilevesi accedilısından ccedileviri

yayınlar aracılığıyla yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen ccedilevirilere

bakılacak olursa bu kurumlarda 1923rsquoten başlayarak 1980rsquoe kadar olan

doumlnemde buumlyuumlk sayıda ccedileviri yayından soumlz edilememekle birlikte

kuruluş aşamasında dışarıdan getirilen yabancı oumlğretim uumlyelerinin sayısı

goumlz oumlnuumlne alındığında gerccedilekte bilgi olarak yabancı kaynaklardan

doğrudan beslenildiği ortaya ccedilıkar

Oumlte yandan sosyal bilimler alanında ilk sıccedilramaların oumlzellikle 1933

ve oumlncesinde ilk Uumlniversite Reformuyla birlikte uumllkemize sığınan Yahudi

koumlkenli Alman bilim adamları sayesinde gerccedilekleştiği yadsınamaz Yeni

disiplinlerin kurulması ya da varolanların yeniden Batı normlarında

oluşturulması ve akademik duumlzeylerinin yuumlkseltilmesinin yanında

yuumlksek oumlğretimin varoluş nedeni kuumltuumlphanelerin yeniden yapılanmasında

buumlyuumlk katkıları olmuştur Bu iki şeye işaret eder alıcı kuumlltuumlruumln tutucu

davranmayıp bilgi aktarımına accedilık olduğunu ikincisi ise geleneksel

kuumlltuumlruumln evrensel bilgiye ulaşarak ccedilağa ayak uydurabileceğini bundan

boumlyle de teknolojik kalkınmanın alt yapısının kuumlltuumlre dayalı

olduğunun anlaşıldığını goumlsterir Ne var ki bu alanda da buumlyuumlk sayıda

ccedileviri yapıt resmi olarak yuumlksek eğitim kurumlarında ccedilıkarılmamış

onun yerine oumlzguumln adı altında derleme yapıtlar tercih edilmiştir

180

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin

Bilgi Uumlretimine Yansıması

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ccedileviri etkinliği yazınsal ccedileviriyle sı-

nırlı kalmıştır Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki heyecanla birlikte

Batırsquodan gelen her tuumlrluuml yazınsal eseri ccedilevirerek uumllkemizin kaderinin

değişeceği duumlşuumlncesine kapılınmıştır Bu durumda kuumlltuumlrel sosyal ve

siyasal yapısı goumlz ardı edilerek her tuumlrluuml ccedileviriye kapılar accedilılmış ve

ccedileviri etkinliğine uumllkenin kaderini değiştirecek sihirli bir tılsım olduğu

duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Arada az sayıda da olsa hem kaynak dil ve ekin hem de

erek dil ve ekin konusunda yetkin niteliğe sahip birtakım ccedilevirmen ve

yazarların ortaya ccedilıkarak uumllkenin ccedileviri politikasının bir an oumlnce

belirlenmesi gerektiği yolundaki goumlruumlşlerini accedilıkccedila dile getirmesi

onların guumlnuumlmuumlzde bile aydınlatıcı bir rol oynamasına neden olmuştur

Ne var ki bu doumlnemde de ccedileviri etkinliğikonusunda bir başıboşluk

yaşanmadığı soumlylenemez (Bozok 1943 36-37) Erek kuumlltuumlruuml

goumlzetmeden ya da toplumun hangi bilgiye gereksinimi olduğunu

duumlşuumlnmeden girişilen ccedileviri etkinliğinin toplumu değiştirme guumlcuumlne

sahip olmadığı konusunda o doumlnemin oumlnde gelen simalarından Bozokrsquoun

goumlruumlşuumlnuumln guumlnuumlmuumlzde yazınsal alanda olduğu kadar sosyal ve fen

bilimleri alanında da tartışma konusu olduğu herkes tarafından

bilinmektedir Uumllkemiz tarihi accedilısından Cumhuriyet tarihinin ilk kuruluş

yıllarına ccedileviri tarihi accedilısından bakılacak olursa ccedileviri denince akla ilk

edebiyat alanında yapılan ccedileviriler gelmiştir Bir başka deyişle II

Meşrutiyet doumlneminde devlet eliyle kurulan Telif ve Tercuumlme

dairelerinde yapılan ccedileviriler genellikle yukarıda da değinildiği gibi

bilgi aktarım amaccedillı olmasına karşın Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri

etkinliği kuumlltuumlrle bağlantısı accedilısından değerlendirilmiştir Tarihteki bu

duumlşuumlnce şekli guumlnuumlmuumlzde Muumltercim Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin Kuumlltuumlr

Araştırmalarına youmlnelmesinin haklılığını da ortaya koymaktadır

Konuya kuumlltuumlrel accedilıdan yaklaşıldığında bir ulusu bir araya getiren

en oumlnemli etmenlerden birinin dil birliğinden sonra kuumlltuumlrel birlik

olduğu yadsınamaz Aynı topraklarda yaşamış aynı tarihsel yazgıdan

geccedilmiş bir toplumda insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler etnik ya da

dini koumlken ne olursa olsun onları aynı dili paylaşmaya zorlar Bu ise

aynı uumllkeyi paylaşan insanların sonunda ortak bir kuumlltuumlr yaratmalarını da

kaccedilınılmaz kılar Bu koşullar altında Cumhuriyetin kuruluş yıllarında

181

Berkes Batıcılık Ulusccediluluk ve Toplumsal Devrimler adlı yapıtında uumlccedil

ccedileşit ulusccediluluk anlayışının egemen olduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr Bunlar

sırasıyla

1Varolmayan bir ulus olma oumlzlemi

2Varolan ulusu yok ettirmeme azmine dayalı devrimcilik

3 Kan ya da din birliğine dayalı ulusdışı birlik olma oumlzlemirdquo

(Berkes 2002 b103)

Bunlardan birincisi Ziya Goumlkalprsquoin milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr-

ken ikincisisi Atatuumlrkrsquouumln milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr uumlccediluumlncuumlsuuml ise

II Meşrutiyet doumlneminde İmparatorluğun devamını isteyen kesime

uygun duumlşmektedir Gerccedili bu son oumlne suumlruumllen anlayış Cumhuriyetin

kurulmasıyla birlikte varlığını kaybetmiştir Burada sorulması gereken

baştaki bu iki anlayışa goumlre ccedilevirinin bir araccedil olarak kuumlltuumlruuml oluştur-

mada payının ne olduğu ya da daha başka deyişle yukarıda oumlne suumlruumllen

başlıklara uygun olarak ne gibi bir ccedileviri politikası izlendiğidir

23 Nisan 1920rsquode Buumlyuumlk Millet Meclisinin accedilılmasıyla birlikte biri

İstanbulrsquoda Osmanlının devamı Maarif-i Umumiye Nezareti oumlteki An-

kararsquodaki Maarif Vekaleti olmak uumlzere iki başlı eğitim anlayışına koşut

olarak birbirinden farklı iki kuumlltuumlr politikasının huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

goumlruumllmektedir Ne var ki Osmanlıdaki Maarif-i Umumiyersquoye bağlı Telif

ve Tercuumlme dairesi Prusya Eğitim Bakanlığı Muumlşavirinin oumlnerisi sonucu

kaldırılırken bir yandan Bağımsızlık savaşı veren oumlte yandan bir yeni

bir ulus yaratma kaygısı iccedilinde bulunan Buumlyuumlk Millet Meclisi Maarif

Vekaletine bağlı Telif ve Tercuumlme Encuumlmenini kurmada hiccedil zaman

kaybetmeden karar vermiştir Oumlrneğin Fevzi Ccedilakmakrsquoın başkanlığındaki

Geccedilici İcra Vekilleri programında eğitimin yaygınlaştırılarak ulusal

birliğin sağlanması goumlruumlşuumlnuumln yanı sıra amaccedillardan birinin de ldquogarb ve

şarkın muumlellefat-ı ilmiye ve fenniyesini dilimize tercuumlme ettirmektirrdquo

(aktaran Kayaoğlu 1998 199) şeklindeki soumlzler ulusal kalkınmanın

daha başlangıccedil aşamasında ccedileviriye oumlnem verildiğini ve Doğursquodan

ccedilevirilere alışık bir uumllkede ldquoDoğu-Batırdquo sıralamasının ldquogarp ve şarkrdquo

şeklinde değişerek Batırsquodan ccedilevirilere ağırlık verileceğinin de işareti de

verilmiştir

182

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya

Goumlkalp(1876-1924)

1921 yılında Samih Rıfat başkanlığında kurulan Telif ve Tercuumlme

Encuumlmeni uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullar altında ancak bu encuumlme-

nin işleyişiyle ilgili birtakım youmlnetmelikler ccedilıkarabilmiştir Samih

Rıfatrsquoın 1923rsquote Maarif vekaleti muumlsteşarlığına getirilmesiyle birlikte

Ziya Goumlkalp 1923rsquote onun yerini almıştır Kuşkusuz yukarıda Berkesrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml Ziya Goumlkalprsquoin ldquovarolmayan bir ulus olma oumlzlemirdquo

şeklindeki milliyetccedililik anlayışıyla bu resmi goumlrevinde kendi uumllkuumlsuumlne

uygun ne gibi bir ccedileviri politikası izlediği merak konusudur Osmanlının

Tuumlrk kimliğini uzun suumlre geri plana atmış olması Goumlkalprsquoin Tuumlrk ulusal

kimliğini yaratacak ve ulusun yuumlzyıllar boyu geri plana atılan kimliğine

oumlzguumlvenini artıracak bir ccedileviri politikası izlemesine yol accedilmıştır

Ziya Goumlkalprsquoin (1876-1924) doumlrt aylık suumlren başkanlığı ve

Encuumlmenin kuruluşundan itibaren uumlyeliği sırasında kendi uumllkuumlsuumlne

uygun olarak Tuumlrk tarihi sosyoloji ve felsefe alanında ccedilevirilere ağırlık

ve oumlnem verdiği goumlruumllmektedir Yeni oluşan bir ulusta Goumlkalprsquoin bu

alanlara youmlnelmesi yeni kurulan Cumhuriyetin kimlik kazanması ve

toplumun bir uumllkuuml etrafında toplanması amacını taşımaktadır Ne var ki

zaman iccedilersinde duumlnyadaki aşırı milliyetccedililik akımlarının etkisiyle onun

gerccedilek amacının yanlış anlaşılmasına neden olmuştur Oysa Goumlkalprsquoin

uumllkuumlsuuml yukarıda da değinildiği gibi yepyeni ccedilağdaş bir toplum yaratmak

olduğunun akıldan ccedilıkarılmaması gerekir İşte bu bilgiler ışığında

Huumlseyin Cahit Yalccedilınrsquoa Joseph de Guınesrsquoin Historie Generale des

Mongols et des Autres Tartares Occidentaux Avant et Depuis Jesus-

Christ Jusgursquoaacute Present adlı yapıtını ldquoHunların Tuumlrklerin Moğolların ve

daha sair Garbi Tatarların tarih-i Umumisirdquo adıyla Maltarsquoda yaptığı

Devlet Matbaasında bastırtmıştır Bunun yanı sıra yine aynı ccedilevirmene

Herald Hoffdingrsquoin Tecruumlbe Uumlzerine Muumlesses Psikolojisini ve Emile

Durkheimrsquoın Din hayatının İbtidai Şekilleri adlı yapıtlarını ccedilevirterek bu

kez de Tanin matbaasında basılmalarını sağlamıştır Bu yapıtlardan ilki

1923-1925 yılları arasında sekiz cilt halinde yayınlanmış ikincisi iki cilt

halinde 1924rsquote uumlccediluumlncuumlsuuml ise yine iki cilt olarak 1923 ve 1924

yıllarında yayınlanmıştır

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu ccedilevirilerin oumlnemi bilimsel ccedilevirilerde

birincil kaynaklardan ccedileviriye başvurulmuş olması ve bu şekilde

bilginin ana kaynağına inilmesidir Goumlkalp bu şekilde birincil

183

kaynaklara inmenin oumlnemine dikkati ccedilekmesidir Uumlstelik Goumlkalprsquoin

bununla da kalmayıp ldquoİlimde Ana Kitaplarınrdquo ccedilevrilmesi konusunda

ilan verdirerek bilim adamlarını ccedileviri etkinliğine davet etmesi bu

araştırmada savunulan ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki oumlneminin bilincinde

olduğunu goumlstermektedir Oumlrneğin Daruumllfuumlnun hukuk muumlderrislerinden

Mithat Beyrsquoin Emile Durkheimrsquoın toplumsal iş boumlluumlmuumlyle ilgili yapıtını

ldquoİccediltimai Taksim-i Amelirdquo28

adıyla ccedilevrilmiş olması ya da

Montesquieursquonunu ldquoDe lrsquoesprit de loisrdquo adlı yapıtının ldquoRuhuumlrsquol-Kavaninrdquo

(Kanunların ruhu) adıyla yine Daruumllfuumlnun muumlderrislerinden Huumlseyin

Nazım Beyrsquoin ccedilevirmiş olması ve Goumlkalprsquoin bu ccedilevirileri ilk partide

basmaya karar vermesionun ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnemin bir

işaretidir (Kayaoğlu 1998 217-224) Ccedileviri etkinliğine sosyal bilimler

alanında bu şekilde oumlnem verilerek devlet tarafından desteklenmesi

ldquomilletrdquo olma yolunda bilim adamları ve devlet arasındaki işbirliğinin

ilk aşamada ccedileviriler aracıyla sağlanmaya ccedilalışıldığını goumlsterir Bu aynı

zamanda bilgiye dayalı toplum yaratma oumlzlemi şeklinde de

değerlendirilebilir Uumlstelik bilim adamlarına soumlzkonusu yapıtların

ccedilevirilerinin oumlzellikle halk diliyle yazılması konusunda uyarıda bulu-

nulmuş olması Goumlkalprsquoin bilgiyle halkı buluşturarak yeni bir ulus

yaratma şeklindeki uumllkesine uygun kararlar aldığını goumlsterir Goumlkalprsquoin

ccedileviri alanında Daruumllfuumlnunrsquola yapmaya ccedilalıştığı işbirliği guumlnuumlmuumlzde

bile zor başarılan ekip ccedilalışmasına dikkati ccedileker Oumlrneğin Ernest

Lavisse ve Albert Ramboudrsquoun başkanlığında ccedilıkarılan 12 ciltlik Tarih

kitabının Tarih-i Umumi adıyla daruumllfuumlnun tarih muumlderrislerinin oumlzel

alan konularına uygun olarak ccedilevirmeye başlamaları yine Goumlkalp

doumlneminerastlar Goumlkalprsquo in bu encuumlmendeki uumlyeliği ve 14 Nisan 1923

ve 11 Ağustos 1923 yılları arasında suumlren kısa başkanlığı doumlneminde

aldığı kararlar ve getirdiği teklifler Cumhuriyet doumlnemindeki Telif ve

Tercuumlme dairesinersquode ışık tutmuştur

28

Bu yapıtın ikinci baskısıTuumlrkccedilersquoye İngilizcersquoden oumlnce ccedilevrilmiş olup soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirinin bilgi aktarımında ne denli oumlnemli roluuml olduğunu goumlstermektedir (Toprak 1997168)

184

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve Kuumltuumlp-

haneler John Dewey Raporu

Cumhuriyetin ilanından sonra 11 Ağustos 1923 yılında milletvekili

seccedililen Goumlkalprsquoin ardından Telif ve Tercuumlme Heyeti Maarif Vekaleti ta-

rafından yeniden duumlzenlenerek bir talimatnamesi ccedilıkarılmış (24 Ocak

1925) ve bu talimatnamede hangi yapıtların ccedilevrileceği konusunda bir

listeye de yer verilmiştir Bu listede yeni Cumhuriyetin ccedilağdaş uygarlığı

ve evrensel kuumlltuumlruuml yakalamasına katkısı olacağı duumlşuumlnuumllen iktisat sos-

yoloji hukuk ve dil edebiyat gibi oumlzel alanlardaki duumlnyadaki baş yapıt-

ların ve ders kitaplarının konu alanlarına goumlre bir dağılımı ccedilıkarılmıştır29

Bu heyetin goumlrevleri arasında Maarif Vekaleti tarafından accedilılan yarış-

malarda hangi yapıtların derece alacağına karar vermek yapılan ccedilevirileri

incelemek ccedileviri ders kitaplarının uygulama alanında işlevselliğini

denetlemek bilimsel terimlerin yerleşmesi konusunda Daruumllfuumlnunrsquola

işbirliğinde bulunmak yabancı uumllkelerdeki Milli Eğitim oumlrguumltlenmesi ve

programlarıyla ilgili raporlar vermek gibi goumlrevler yer almaktadır Ne var

ki bu heyetrsquote suumlrekliliğini koruyamamış ve zamanın Maarif Vekili Vasıf

Bey tarafından bu kadar ağır yuumlkuumln başarılamayacağı duumlşuumlncesiyle

1926rsquoda kaldırılmıştır (Kayaoğlu 1998 233-246) Bununla birlikte soumlz

konusu karar alınırken o guumlnuumln koşullarında ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml olan bu tuumlr

heyetlerin şekil almasının zaman alacağı goumlzden kaccedilmıştır Bu şekilde

bireylerin oumlzellikle de devletin iyi niyetle başlayan ccedilalışmalarının gelişti-

rilmesi yerine ani kararlarla yine devletin kendi eliyle kapatılmasının

devletin suumlrekliliğine ve yapıcılığına zarar vereceği ortadır Oumlrneğin bu

heyetin oumlzellikle oumlzel alanlarda başlattığı ccedileviri hareketinin devam

ettirilmesinin bilginin uumllkeye ccedilok daha kısa zamanda akışını sağlayacağı

buguumln daha iyi anlaşılmaktadır

Yeni heyetin oumlrguumltlenmesinde 1923 yılında uumllkemize davet edilen

Columbia Uumlniversitesi profesoumlrlerinden John Deweyrsquoin oumlnemli payı

olmuştur Onun 1924rsquote sunduğu raporda iki unsur oumlzellikle dikkati

ccedilekmektedir Bunlardan birincisi eğitim oumltekisi ise kuumltuumlphanelerdir

Deweyrsquoin her iki oumlğeyi de Telif ve Tercuumlme Heyeti kapsamı iccedilersinde

goumlrmesi bir yandan eğitim alanında o guumlnuumln koşullarında ccedileviri

yayınların guumlncel bilgiyi yakalamadaki oumlnemine işaret ederken oumlte

29

Bu listede tarih coğrafya dil ve edebiyat başta olmak uumlzere 96 kitap teklif edilmiştir

185

yandan da bu yayınların yine bu heyet tarafından oumlrguumltleneceğine işaret

etmektedir Oumlrneğin kitapların seyyar kuumltuumlphaneler aracılığıyla

dağıtılması bilgiye doğrudan erişimi sağlamıştır Bununla birlikte

Deweyrsquoin ccedileviriler konusunda kuramsal yapıtlardan ccedilok uygulama

alanına youmlnelik bilgiyi taşıyan yayınların ccedilevrilmesi konusundaki

oumlnerisi oumlzellikle teknolojik kalkınmayı hedefleyen uumllkelerde haklı bir

nedene dayalı olmakla birlikte ulusal bilinci teknolojik kalkınmaya hazır

duruma getirecek kuumlltuumlrel alt yapıyı hazırlayan kuramsal yapıtların bir

kenara atılmasına neden olabilir Ne var ki Telif ve Tercuumlme Heyetinin

aşağıda değinilen ccedileviri yapıtlardan da anlaşılacağı gibi kuramsal

yapıtların ccedilevirilerine yer vermesi bu konuda heyette bulunanların

bilinccedilliliğini goumlstermektedir Oumlte yandan Deweyrsquoin halka okumayı

sevdirmek uumlzere oumlne suumlrduumlğuuml iccedilinde 25-50 kitap bulunan sandıkların

okullara kıraathanelere ve koumlylere birkaccedil aylığına dağıtılması şeklindeki

ldquogezici kuumltuumlphanelerrdquo oumlnerisi bilgiyi tekel altından ccedilıkarmak accedilısından

son derece pratik bir oumlneri olarak değerlendirilebilir Bu oumlneri Telif ve

Tercuumlme Dairesi tarafından kız ve erkek liseleri oumlğretmen okulları

Daruumllfuumlnun fakuumllteleri Tuumlrk ocakları ve Vilayet Kuumltuumlphanelerine vb

duumlzenli olarak bedava kitap verme şeklinde gerccedilekleşmiştir (Kayaoğlu

1998 229-233) Oumlzetle Deweyrsquoin bilgiyi gerccedilekte toplumun en aşağı

tabakasına kadar goumltuumlrmek şeklindeki oumlnerisi 1925rsquote Telif ve Tercuumlme

Heyetinin kurulmasıyla yerine getirilmiş gibi goumlruumlnse de bunun ccedilok kısa

suumlrmesi soumlzkonusu heyetin ileriye youmlnelik işlevini yerine

getirememesine neden olmuştur

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi

Ccedileviribilim accedilısından bu heyetin işlevi doğrudan ccedilağdaş

ccedileviribilimci Vermeerrsquoin uygulama alanına youmlnelik Skopos Kuramı

ccedilerccedilevesinde değerlendirilebilir Heyetin yaptığı işler Vermeerrsquoin30

kuramında geccedilen ccedilevirileri erek ekinde işlevsel kılma şeklindeki

30

Metinde adı geccedilen ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo oumlncuumllrdquo ya da ldquoccedileviri suumlrecirdquo normları Toury tarafından adlandırılıp tanımlanmıştır Bir başka deyişle Vermeerrsquoin kuramında ccedilevirmene yuumlklediği goumlrevler Touryrsquonin kuramı-nın sonunda yer verdiği normlarla oumlrtuumlşmektedir (Bengi 1995 9-29) Yeni oluşan bir bilim dalı olarak Ccedileviribilimde ldquogoumlrevlerrdquo yerine Touryrsquonin metinde geccedilen normlarının kullanılması bu bilim dalının jargonunun oluşturulması accedilısından oumlnemlidir

186

ldquoamacınardquo uygun duumlşmektedir Ne var ki Vermeerrsquoin uygulama alanına

youmlnelik ccedilevirmen davranışı uumlzerinde odaklanan bu kuramında ccedileviri

suumlrecini belirlemede uzman kişi olarak karar verme yetkisi

ldquoccedilevirmendeykenrdquo burada karar yetkisi Tercuumlme Heyetine

bırakılmıştır Bundan boumlyle Tercuumlme Heyetinin amacı ccedilevirmenlerin

ldquoccedileviri suumlreci sırasındardquo alacakları kararları belirlemektir Oumlrneğin hangi

yapıtların ccedilevirileceği ile ilgili ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo normları saptamak uumlstelik

ccedilevrilecek metinlerin halkın diliyle yazılması şeklinde bir kısıtlama

getirerek kaynak ya da erek kutuptan hangisinin seccedilileceğine (oumlncuumll

normları) karar vermek Tercuumlme Heyetinin goumlrevleri arasında yer

almaktadır Bu şekilde ortaya işlevsel ccedileviriler ccedilıkarılması

hedeflenmiştir (Bengi 1990 167-169) Oumlzetle soumlylenecek olursa

Vermeer kuramında Touryrsquonin betimlediği ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo ve ldquooumlncuumllrdquo

normları ve bu normlara bağlı olarak ccedileviri suumlreci sırasında oluşturduğu

normlar uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlere bırakırken Tercuumlme

Heyeti de uzman bir ekip olarak ccedileviri suumlrecini youmlnlendiren konumda

bulunmaktadır Bu şekilde ccedileviri suumlreciyle ilgili normların ilk iki aşama-

sında karar yetkisinin Telif ve Tercuumlme Heyetinin bırakılması

Vermeerrsquoin uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlerin kendi kuumlltuumlrleri

konusunda eksik bilgiye sahip olmasından değil kuumlltuumlrel kimliğini yeni

bulmaya ccedilalışan bir ulusta yetkinin iktidarın elinde bulunmasından

kaynaklanır

Bu ccedilerccedileve iccedilersinde 1925rsquote ccedilıkarılan youmlnergenin ilk maddesinde

ldquoyayınlanması uygun goumlruumllen yapıtlarlardquo ilgili ccedilevirilerin sosyoloji

iktisat tarih-coğrafya Tuumlrk sanat tarihi biyoloji felsefe dil ve edebiyat

alanlarında olduğu ve bu alanlardaki temel yapıtların ccedilevirisine yer

verildiği goumlruumlluumlr Kayaoğlursquonun verdiği sayılara goumlre konu alanlarına

goumlre ccedileviri yayın sayısı şoumlyledir (Kayaoğlu 1998 244)

Sosyoloji 6

İktisat 2

Tarih-Coğrafya 20

Hukuk 6

Sanat tarihi 3

Biyoloji 6

Felsefe 38

Dil ve Edebiyat 14

187

Toplam 95 yapıt bulunmaktadır Deweyrsquoin uygulama alanında ccedileviri

yapılması konusundaki oumlnerisine karşın toplumsal siyasal ekonomik

hukuki ve kuumlltuumlrel alanları kapsamına alan sosyal bilimler ağırlıklı ccedileviri

listesinin ortaya ccedilıkması uumlstelik de ccedileviri sayısının en ccedilok felsefe

alanında olması devletin kendi kurumları aracılığıyla uumllke

kalkınmasında oumlncellikle kuumlltuumlrel alt yapının oluşumu konusunda aldığı

oumlnemli kararlara işaret etmektedir Ccediloğu doumlnemin aydınları tarafından

yapılan bu ccedilevirilerin akademik amaccedil kadar ulusal devlete geccedilişte de

etkin bir roluuml bulunmaktadır Sonuccedil olarak 1926 yılında Latin

Alfabesine giden yolda Dil Heyetinin kurulmasıyla birlikte sosyal

bilimler alanındaki ccedilevirileri youmlnlendirecek yetkinlikteki başarılı heyetin

işlevinin artırılarak suumlrduumlruumllmesi yerine kaldırılması ulusal kuumlltuumlr

accedilısından bir eksiklik olduğu kadar sosyal bilimler alanında da bilginin

bir tuumlrluuml sistemlilik kazanamaması accedilısından bir kayıp olarak

değerlendirilebilir Kuşkusuz bu son soumlzler akla sosyal bilimler

alanındaki ccedileviri etkinliğinin toplumsal etkisinin biraz daha irdelenmesi

duumlşuumlncesini getirir

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi

Batıda aydın ccedileviriyi guumlnceli yakalamak uumlzere kullanırken Tuumlr-

kiyersquodeki aydın ccedileviriyi toplumu değiştirme aracı olarak kullanma yo-

luna gitmiştir Anglo-Sakson koumlkenli normların ccedileviri etkinliği aracılı-

ğıyla oumlzuumlmsenmesi ve bu normlar ışığında Tuumlrkiyersquonin kendine oumlzguuml

bilgisini uumlretmesi 1910rsquolu yıllardan 1970rsquoli yıllara uzanmaktadır

Oumlrneğin ldquoSosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi

Muumlmkuumln muumlrdquo başlıklı Defter dergisinde Zafer Toprakrsquoın goumlruumlşlerine

yer verilen soumlyleşi de I Duumlnya Savaşı ve 1933 Uumlniversite Reformundan

sonra Tuumlrkiyersquoye goumlccedil eden Yahudi koumlkenli Alman Bilim adamlarının

Tuumlrk Uumlniversitelerine katkısından soumlz ederek Keynesrsquoin eski Tuumlrkccedile

makalelerinin Alman iktisat normlarını Tuumlrkiyersquoye tanıştırdığını

soumlylemekle birlikte bu bilginin devletin 1930 krizinin uumlstesinden

gelmesine yaramadığını oumlne suumlrmesi ccedilevirinin etkisi konusunun biraz

daha irdelenmesini gerektirir (Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin

vd 1997 169-173) Bu ise guumlncel de olsa sosyal bilimler alanında

yapılan her ccedilevirinin aynı anda toplumsal işlevi olmadığını ve bir ccedileviri-

nin işlevsel nitelik kazanması iccedilin bazen zaman gerektiğini bir başka

deyişle her gelen bilginin toplumun gereksinim duyduğu anda

188

kullanılmadığını goumlstermektedir Nitekim Keynesrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml

normlar Batırsquoda II Duumlnya Savaşının hemen ardından uygulamaya

geccedilirilirken bu bilginin uumllkemizde işlevsellik kazanması ancak 1940rsquolı

yıllarda muumlmkuumln olmuştur Kuşkusuz bu gecikmenin bir nedeni de Batı

dinamiklerinden yola ccedilıkarak uumlretilen bilginin iccedilinde yaşanılan

toplumun sorunlarına yabancı kalmasından da kaynaklanabilir Ancak

bu ccedileviri yayınlara gerek olmadığı duumlşuumlncesinden ccedilok ccedileviri yoluyla

gelen bilginin oumlzuumlmsenerek toplumun ihtiyaccedillarını karşılayacak oumlzguumln

bilgi uumlretimine etkisi olması gerektiği duumlşuumlncesini akla getirir Bu

şekilde aydının roluuml de ccedilevirilerle toplumu değiştirme misyonundan

ccedilıkarak asıl goumlrevi oumlzguumln bilgi uumlretmeye doumlnuumlşuumlr

Sonuccedil olarak 80rsquolı yıllardan sonra uumlniversitelerdeki sosyal ekono-

mik ve bilgi yığılmasına dayalı tıkanmadan sonra bilim adamının top-

lumu değiştirme misyonunu bırakarak Batı normlarında tarihi sorgula-

mak yerine eşsuumlremli bir yaklaşımla guumlncel bilgiyi yakalama ccedilabasına

girdiği goumlruumllmektedir Ancak bilgi ccedilağının kaccedilınılmaz sonucu telif ve

ccedileviri yayınların ccedilokluğu aydının ccedilağdaş bir yana guumlncel bilgiyi de

ccedileviri yoluyla yakalayamamasına ve hele yabancı dil bilmiyorsa bilginin

gerisinde kalmasına neden olmuştur Bununla birlikte uumllkemizde guumlncel

bilgiyi yakalamada uumlniversitelerden ccedilok yayınevlerinin işlevsellik

kazandığı oumlne suumlruumllebilir Bundan boumlyle soumlz konusu doumlnemde

ldquoAkademiardquo oluşturmada ldquouumlniversitelerrdquo değil yayınevlerinin

yayınladığı ccedileviriler oumlnemli rol oynamıştır Ne var ki yayınevlerinin

Cumhuriyetin Kuruluş yıllarındaki Telif ve Tercuumlme heyetlerinde olduğu

gibi bilinccedilli ellerde bulunmaması bilginin sistemlilikten uzaklaşarak

başıboş kalmasına neden olmuştur

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966)

Latin Harf devriminin onuncu yılı dolayısıyla 2 Mayıs 1939rsquoda top-

lanan Birinci Tuumlrk Neşriyat Kongresi nedeniyle guumlndeme gelen ccedileviri

konusu doumlnemin Maarif Vekillerinden Hasan Ali Yuumlcelrsquoin ccedilabalarıyla

yeniden devlet politikası kapsamında ele alınmaya başlamıştır Oumlyle ki

konuyla ilgili olarak Maarif Vekaleti tarafından oluşturulan Tercuumlme

Encuumlmeni Kongresinin uumlccedil ve doumlrduumlncuuml guumlnuumlnde bir Tercuumlme

Buumlrosunun kurulmasına karar verilmiş bununla da kalmayıp ne gibi

goumlrevleri yerine getireceğini de saptanmaya ccedilalışılmıştır Tercuumlme

Encuumlmeninin bu denli ivedi karar alabilmesi hem evrensel kuumlltuumlr

189

mirasına ortak olmak hem de dilin dinamiklerini zorlayarak onu

geliştirip zenginleştirmek amacını taşımaktadır İşte bu amaccedilla bir

tercuumlme buumlrosunun kurulmasına karar verilmiştir Bu buumlro da oumlnceki

tercuumlme daire ya da encuumlmenleri gibi klasik eserlerin ccedileviri listelerini

hazırlamak yapılan ccedilevirilerini planlı olarak denetleyip yayınlamak ve

buna ek olarak suumlreli tercuumlme dergilerinin ve ccedileşitli dillerde soumlzluumlklerin

ccedilıkartmakla yuumlkuumlmluuml tutulmuştur Buradan da anlaşılacağı gibi Tercuumlme

Buumlrosunun başlıca amacı bu doumlnemde halka okumayı yazmayı

sevdirmektir Bundan boumlyle eğitim alanında oumlğrenci ve akademisyenlere

seslenen ccedilevirilerden ccedilok daha geniş tabana yayılan bir halk kitlesine

seslenme hedef seccedililmiştir Tercuumlme Buumlrosunun yaptığı işler arasında en

başarılı olan Tercuumlme Dergileridir

1940rsquolardan 66rsquolara dek suumlren H A Yuumlcelrsquoin başlattığı Tercuumlme

Dergileri ldquoSayısal Verilerle Tuumlrkiyersquodeki Ccedileviri dergilerirdquo başlıklı Metis

dergisinde ccedilıkan yazıda beş doumlneme ayrılmıştır (Ayav amp Dolanoğlu

Guumlrsoy vd 1992 136-139) Soumlz konusu doumlnemler yapılan ccedilevirilerin

telif yazılara oranı dil dağılımı ve Antik Ccedilağ Ccedilağdaş ve Yakın Ccedilağ

olmak uumlzere hangi doumlnemlere ait yapıtların ccedilevirileri olduğu konusunda

oumlnce sayısal ardından yuumlzde olarak değerleri bildirilmiştir Yakın ccedilağla

ilgili yapıtlardan ldquoklasik yapıtlarrdquo kastedilmiştir Bu yazıdan ccedilıkartılan

bilgilere goumlre aşağıdaki birtakım sonuccedillara ulaşılabileceği gibi bilgi

uumlretimi accedilısından bu verilerin anlamı aşağıda ccedilizilen tabloyla daha da

accedilıklığa kavuşur

Tablo 3Tercuumlme Dergileriyle İlgili Yuumlzde Olarak Toplu Veriler

1Doumlnem

1940-1945

2Doumlnem

1945-1951

3Doumlnem

1953-1959

4Doumlnem

1953-1959

5 Doumlnem

1964-1966

Ccedileviri

Oranı 59 72 70 74 78

Dil

Dağılımı

Fransızca 34 Fransızca

38

Fransızca

35

Fransızca

51

Fransızca

28

Almanca25 Almanca

29

Almanca

29

Almanca

25

Almanca

24

İngilizce 17 12 11 4 19

Latince+Yunanca20 5 11 7 10

Ccedilağ Goumlre

Metin

Tuumlruuml

Yakın Ccedilağ 58

(Klasikler)

58 52 25 49

Ccedilağdaş 6 27 24 54 34

Antik 26 6 16 11 10

190

1 doumlnemde ccedileviri etkinliği hareketinin başlıca iki nedeni vardır

Bunlardan birincisi evrensel kuumlltuumlre ortak olma kaygısı ikincisi ise

Harf Devriminin 1928rsquode kabul edildiği goumlz oumlnuumlne alınacak olursa soumlzluuml

kuumlltuumlrden yazılı kuumlltuumlre geccedilişte oumlzellikle yazınsal metinlerin ccedilevirisine

ağırlık vererek ulusu bir araya getiren en oumlnemli etmen ortak resmi bir

dilde anlaşmak ve o dilde duumlşuumlnuumlp yazan yerleşik bir toplumun alt yapı-

sını kurmaktır İşte bu amaccedil ccedilerccedilevesinde Yunanca ve Latince

ccedilevirilerin oumlteki doumlnemlere goumlre en uumlst duumlzeyde olduğu doumlnem 1

doumlnemdir Bu ise Batırsquodaki kuumlltuumlrel ve teknolojik kalkınmanın

temelinde Antik Yunan ve Latin kuumlltuumlruumlnuumln yattığı duumlşuumlncesinden

kaynaklanmıştır Oumlte yandan Yunanca ve Latincersquoden yapılan

ccedilevirilerin ileriki doumlnemlerde giderek duumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Bir başka deyişle

teknolojik kalkınmanın Batırsquodaki hızı karşısında bu inancının zamanla

sarsılarak ccedileviri dili olarak gelişmiş uumllkelerinin dilinde yazılmış

yayınların seccedilildiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1940-1966 yılları arasında

duumlnyada goumlzde bilim dili Fransızca olduğundan uumllkemizde de en ccedilok

ccedilevirinin bu dilden yapıldığı goumlruumlluumlr Ayrıca Tanzimatrsquotan bu yana

siyasal ve ekonomik nedenlerden oumltuumlruuml Fransız dili ve kuumlltuumlruumlyle yakın

ilişkiler Fransızcarsquonın buumltuumln duumlnyada olduğu gibi Tuumlrkiyersquode de en ccedilok

kullanılan yabancı dil olmasına neden olmuştur Oumlte yandan 1 Duumlnya

savaşı 2 Duumlnya Savaşları sırasında uumllkemize sığınan Yahudi koumlkenli

Alman bilim adamlarının Almancarsquonın hiccedil değilse akademik alanda

uumllkemize girmesine neden olmuşlardır Uumlstelik Almanya ile olan siyasl

ekonomik ve kuumlltuumlrel ilişkiler de ister istemez 1940rsquodan 1966 yıllarına

kadar Almancarsquonın Fransızcarsquodan sonra en yaygın dil olmasına neden

olmuştur 1940-1966 yılları arasında uumlccediluumlncuuml sırada yer alan

İngilizcersquoden ortalama ccedileviri oranı ortalam 14 olmakla birlikte 60rsquolı

yıllardan başlayarak İngiliz edebiyatından ccedilevirilerin arttığı bunda ise

Amerikarsquodan gelerek ccedilağdaş bilim dallarını uumlniversitelerde kuran

Amerikalı akademisyenlerin ya da kuumlltuumlrel antlaşmayla Amerikada

yetişip uumllkesine doumlnen yerli akademisyenlerin buumlyuumlk payı olmuştur Bir

başka deyişle Amerikarsquoyla olan kuumlltuumlrel değişim antlaşmaları

Amerikarsquoda doktora ya da yuumlksek lisans yapanların sayısını artırarak

Anglo-Saxon kuumlltuumlruumln daha yakından tanınması olanağını yaratmıştır

Bu son doumlnemde İngilizcersquonin ve İngiliz edebiyatının tanınmasında

Amerikarsquonın bizzat kendisinin aracı olduğu da duumlşuumlnuumllebilir Bu tablo

Ccedilağa goumlre metin tuumlruuml accedilısından tekrar incelendiğinde ise klasiklerin

191

ccedilevirilerinin Yakın Ccedilağ kapsamında ele alındığı ve en ccedilok ccedilevirinin

ldquoklasiklerdenrdquo yapıldığı goumlruumllmektedir Bunun nedeninin yazınsal

metinler aracılığıyla hem yazılı dili zorlamak hem de okumayı

sevdirmek olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki 60rsquolı yıllardan başlayarak

ccedilağdaş yapıtların ccedilevirilerinin oranı birden artmıştır Bu ise iletişim

oluklarının artmasıyla birlikte ccedilağdaş ve guumlncel konulara ilginin arttığını

goumlstermektedir

Bu şekilde sadece belli bir kesime mal edilen okur-yazarlığın ve ev-

rensel bilginin Milli Eğitim Bakanlığı başkanlığında Tercuumlme Dergileri

ve Milli Eğitim Bakanlığı yayınları aracılığıyla topluma yayılmaya

başladığı goumlruumlluumlr Bu ise bir yandan bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin

oluşumunda son derece oumlnemli bir adım olarak değerlendirilebileceği

gibi oumlte yandan da doumlnemin ccedilevirmenlerine para olmasa da saygın bir

kimlik kazandırması accedilısından da buumlyuumlk oumlnem taşır Kuşkusuz burada

ccedilevirmenlerin doumlnemin oumlnde gelen yazarları olarak saygın bir kimliğe

sahip olmalarının da buumlyuumlk payı olmuştur Yazarların oumlzellikle ccedilevirmen

olması Milli Eğitim Bakanlığırsquonın başlattığı hareketin amacına

ulaşmasına daha geniş anlamıyla da dil birliğinin sağlanmasına neden

olmuştur Oumlrneğin Sabahattin Eyuumlboğlu Nurullah Ataccedil gibi oumlnde gelen

yazar-ccedilevirmenlerin ccedileviri suumlreci sırasında aldıkları kararlar kaynak

kuumlltuumlr odaklı da olsa onların yazar olarak baskın ccedilıkan kimlikleri erek

dil ve kuumlltuumlr konusunda hepten teslimiyetccedili bir tutum sergilememelerine

neden olmuştur Uumlstelik soumlzkonusu yazarların ccedilevirilerinin oumlzellikle de

klasiklerin ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlzde bile okunuyor olması bunun en

buumlyuumlk kanıtıdır

Tercuumlme Dergilerinin bir diğer oumlnemi ise uumllkemizde ccedileviri konu-

sunda kaynakccedilalara ilk kez Tercuumlme dergilerinde yer verilmiştir

Oumlrneğin 1940 ve 1966 yılları arasında kesintilere uğrayarak beş yayın

doumlnemi şeklinde yayınlanan derginin 1940 dan 1951e kadar uzanan

birinci ve ikinci doumlneminde yabancı dilden Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen ccedilo-

ğunluğunu klasiklerin oluşturduğu yapıtların listesi ya Son Altı Ayın

Tercuumlmeleri ya da Klasikler Listesi başlığı altında kaynakccedila olarak

yayınlanmıştır Derginin 3 ve 4doumlneminde ise Behire Abacıoğlunun

1958 ve 1959 yıllarında ldquoyayınlananrdquo 1960 yılında ise ldquoyayınlanmamış

ccedilevirilerlerdquo ilgili olarak derlediği kaynakccedila soumlzkonusu derginin sırasıyla

12 14 ve 15inci ciltlerinde yer almıştır (Demircan 1989 142) Ne var ki

Tercuumlme dergilerinde yer alan bu kaynakccedilalar soumlz konusu yayınların

daha ccedilok yazınsal alanla ilgili ccedileviriler olduğunu Ccedileviribilim accedilısından

192

doğrudan ccedileviri konusunu ilgilendiren yayınlara yer verilmediğini

goumlsterir Bu ise soumlz konusu doumlnemde ldquoccedilevirirdquo denince akla yazınsal

alanla ilgili ccedileviriler geldiği ve ccedileviriye bir uumlst bakış accedilısının henuumlz

yerleşmediğini goumlsterir Ccedileviribilim accedilısından konuya yaklaşıldığında

ise bu dergilerde Sabri Esat Siyavuşgil Orhan Burian gibi doumlnemin

oumlnde gelen yazarlarının İncelemeler ve Toplamalar başlığı altında

ccedilıkan ccedileviri uumlzerine duumlşuumlnce ve goumlruumlşleri bilimsel dayanaktan yoksun

oldukları iccedilin sadece ccedileviri sorunlarını dile getirmekle sınırlı kaldığı oumlne

suumlruumllebilir Bununla birlikte henuumlz varlığı yeni kabul edilmiş bir bilim

dalı iccedilin uumllkemizin bu oumlnde gelen yazarlarının bireysel deneyimlerinden

yola ccedilıkarak hiccedil değilse ccedileviri sorunlarını dile getirmeleri bilimsel

suumlreci başlatmaları accedilısından son derece buumlyuumlk oumlnemi taşır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Tercuumlme Dergileri hem guumlnuumlmuumlzdeki

adıyla ccedileviribilim gibi yeni bir disiplinin uumllkemizdeki ilk habercisi

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlteki bilim dallarına da ccedileviri uumlst

bilinci kazandırmak konusunda oumlrnek teşkil etmiştir Bundan boumlyle

Tercuumlme Dergilerinin bilgi uumlretimine katkıları şu şekilde sıralanabilir

birincisi bilgi kaynağı olarak tek dille beslenmeden ccedilıkarak başka dil ve

kuumlltuumlrlerin varlığını ortaya ccedilıkarmış ve bu farklı dil ve kuumlltuumlrlerden de

bilgi edinileceğini akla getirmiştir ikincisi bilgi edinmede ccedileviriye

saygınlık kazandırarak oumlzguumln bilgi uumlretimi ve ccedileviri metin arasındaki

muğlak ccedilizgiyi belirginleştirmiştir uumlccediluumlncuumlsuuml yazılı dilin ccedileviri yoluyla

gelişmesi sonucu bilim adamının kendi iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

dilinde bilgi uumlretebilmesini kolaylaştırmıştır ve sonuncu olarak da

yazınsal alanda da olsa buumlronun sistemliliğini goumlsteren liste ya da

kaynakccedilalar aracılığıyla bilimde sistemliliğin oumlnemine dikkat ccedilekmiştir

Ne var ki yazınsal alanla sınırlı olması bu konunun dışında kalan

oumlzellikle fen bilimleri alanında bilimsel dilin yerleşememesine neden

olmuş ve bilginin Tanzimatrsquotan başlayarak ccedileviri yoluyla sadece bilgi

almak amacıyla ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo aktarılması Tuumlrkccedile bilimsel dilin

kendini zorlayarak zenginleşememesine neden olmuştur

Aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatılacağı gibi fen bilimleri alanında

yapılan ccedilevirilerin sayısının yanı sıra bilgi uumlretimine katkısının azlığı

devlet eliyle de olsa fen bilimleri alanında boumlyle bir buumlronun

bulunmamasına bağlanabileceği gibi Tuumlrkiyersquode bilim dilinin bir tuumlrluuml

yerleşememesi accedilısından da bir şansızlık olarak değerlendirilebilir

193

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981)

Bu alanda ccedileviri yayınları incelemek uumlzere hazırlanan bibliyografya-

lardan oumlzellikle Tıp alanındaki akademisyenlerden Prof Aykut

Kazancıgil ve Doccedil Dr Vural Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi

Bibliyografyarsquosı seccedililmiştir (Kazancıgil amp Solok 1981) Bu bibliyograf-

yanın oumlzellikle seccedililmesinin birinci nedeni Tıbbiye Mekteplerinden baş-

layarak Tıp alanındaki bilim adamlarının oumlnder olarak Tuumlrk tarihinde bi-

lime olduğu kadar kuumlltuumlre de katkılarının ccedilağdaş toplum olma yolundaki

toplumsal ve siyasal yaşama etkilerini goumlrmek ve guumlnuumlmuumlzde aynı alan-

daki akademisyenlerin bilime nasıl baktıklarını irdelemektir Bundan

boumlyle bu bibliyografyadan elde edilen veriler hem uumllkemizde hangi

konu alanlarının ldquobilimrdquo olarak kabul edildiğini hem de bu bilim

dallarında yoğun ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığını goumlsterir

Bu bibliyografyanın diğer bir seccedililiş nedeni de inceleme malzemesi

olarak Osmanlıdan bu yana bilgi edinme ve uumlretiminin devlet eliyle

youmlnlendirilmiş olması sonucu onun denetimindeki yuumlksek oumlğretim

kurumlarında uumlretilen bilgide ccedilevirinin payının ne olduğunu goumlrmek ve

Osmanlıyla başlayan devletin denetimindeki ccedileviri etkinliği geleneğinin

Cumhuriyet doumlneminde bir suumlrekliliği olup olmadığını ya da bir

evrimden geccedilip geccedilmediğini goumlrmektir

Cumhuriyet doumlneminde yerleşik bir topluma geccedilmenin en oumlnemli

goumlstergelerinden birinin ldquosuumlreklilikrdquo olduğu ve Berkesrsquoin yukarıda Ata-

tuumlrkrsquole ilgili olarak değindiği ldquoVarolan ulusu yok ettirmeme azmine da-

yalı devrimcilikrdquo şeklindeki soumlzleri de anımsanacak olursa Kazancıgilrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml 1850 Tanzimatrsquotan 1981rsquoe kadar uzanan zaman diliminin

bir ulusun suumlrekliliğiyle ilgili savları vurgulamak accedilısından anlamlı

olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu araştırmade Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyetrsquoe kadar olan boumlluumlm bilimsel ccedileviri yayınlar accedilısından II ve

III Boumlluumlmlerde ayrıntılı olarak anlatıldığından bu bibliyografyanın

taraması araştırmanın kronolojik akışına bağlı olarak 1928rsquoden

başlatılacaktır Oumlte yandan hem bu bibliyografyanın hem de

araştırmanın ilk uumlccedil boumlluumlmuumlndeki kuramsal alanla ilgili tarihsel

irdelemenin 1981 yılına kadar uzanması hem 1980 Yuumlksek Oumlğretim

Kanunursquoyla birlikte uumlniversitelerdeki akademik gelenek ve kurumsal

işleyiş accedilısından koumlkluuml değişikliklerden hem de 1980rsquoden sonra iletişim

kanallarının hepten artması sonucu devlete bağlı yuumlksek oumlğretim ku-

rumlarının ccediloğu kez maddi olanaksızlıklar nedeniyle bilginin gerisinde

194

kalıp bilgi uumlretim merkezlerinin oumlzel sektoumlre kayması yuumlzuumlndendir

Uumlstelik 1981-2000 yıllarını kapsayan bu şekilde sistemli bir

bibliyografya bulunmamaktadır Ayrıca 1980 ve 2000 yılları arasındaki

20 yıllık bir geccedilmişle ilgili bir değerlendirme yapmak nesnellik

accedilısından sağlıklı olmayabilir

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar

Araştırmanın tarihsel akışından da anlaşılacağı uumlzere Tuumlrk bilgi uumlretim

geleneğinde devletin youmlnlendirici etkisi yadsınamaz Buna bağlı olarak bu

bibliyografyanın oumlzellikle seccedililiş nedeni de devletin kendi kurduğu bilgi

uumlretim merkezlerindeki yayınları oumllccediluumlt alan bir bibliyografya olmasıdır

Bu bibliyografya geccedilmişle guumlnuumlmuumlz arasında nasıl bir bağlantı

kurulduğunu ve Tuumlrk bilgi uumlretim geleneğinde devletin youmlnlendirici

etkisinin ccedileviri etkinliği accedilısından kendi kurumlarına nasıl yansıdığını

goumlstermesi accedilısından oumlnemlidir Bundan boumlyle burada kullanılan

kaynaklar devletin kendi kurumlarının uumlruumlnuuml olup inceleme malzemesi

olarak taranan yayınlar ya devlet uumlniversiteleri ya da TUumlBİTAK gibi

devlet kurumlarının yayınları arasından seccedililmiştir

Bu bibliyografya daha yakından incelendiğinde ise hem oumlzel alandaki

bilgi uumlretimine hem de halka inen popuumller bilim konusuna ağırlık verildiği

goumlruumlluumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir ccediloğunluğu ise kitaplardan ccedilok

uumlniversitelere bağlı fakuumlltelerin ccedilıkardığı suumlreli yayınlardan oluşmaktadır

Bunlar arasında ccedilevirilerin en ccedilok bulunduğu yayınlar sırasıyla şoumlyledir

İstanbul Fen Fakuumlltesi Mecmuası DTCF Araştırma Dergisi Tuumlrk

Veteriner Hekimliği dergisi Yuumlksek Ziraat Enstituumlsuuml Mecmuası Kimya ve

Sanayi dergisi Tıp tarihi Araştırmaları dergisi Tuumlrk Tarih Kurumu

Yayınlarından Belleten Diş Hekimliği Alemi Tuumlrkiyat Mecmuası İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi yayınları İTUuml dergisi İUuml Orman Fakuumlltesi dergisi

TUumlBİTAKrsquoın31

ccedilıkarttığı Bilim ve Teknik Tıp alanıyla ilgili olarak İstan-

31

Tuumlrkiye Bilimsel Araştırma Kurumu 17 Temmuz 1963rsquote kurulmuş bir devlet kurumu olup pozitif bilimler alanında bilim adamlarını araştır-maya teşvik etmesi halkı bilgiye davet etmesi accedilısından oumlzel bir yeri vardır Bu kurum oumlzguumln yapıtlar kadar ccedileviri yapıtları da teşvik ederek Tuumlrk bilim hayatına oumlnemli bir katkıda bulunmuştur Ccedileviri yapıtlar genellikle pozitif bilim alanındaki klasik nitelikte yapıtlar olup bilginin tabana yayılması amacıyla popuumller bilim alanına da odaklanmıştır İlgi alanı olarak oumlzellikle temel bilimler veterinerlik

195

bul Tıp Fakuumlltesi Mecmuası Abbotempo (1963-70) Organorama (1965-

78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi dergiler bulunmaktadır Bu

yayınların iccedileriği ile ilgili bilgi sırasıyla şu şekilde verilebilir bu yukarıda

sıralanan dergiler Tuumlrkiyersquodeki yuumlksek oumlğretim kurumlarının ccedilıkarttığı

akademik nitelikli dergiler olup bunların dışında kalan Tuumlrk Tarih

Kurumu Belleten dergisi Tuumlrk Dil Kurumu Terim soumlzluumlkleri

TUumlBİTAKrsquoın Bilim ve Teknik dergisi gibi dergiler de devletin Atatuumlrkrsquouumln

ccedilağdaş toplum olma yolunda tuttuğu ışıkla kurduğu bilimsel araştırma

merkezlerinin dergileridir Ne var ki bu bibliyografyarsquoda TUumlBİTAKrsquoın

yayınladığı popuumller bilimle ilgili kitapların ccedilevirilerine yer verilmemiştir

Devlet kurumlarının dışında ccedilıkan yayınlar ise bu bibliyografyada ccedilok

az sayıda olup adı geccedilenlere de devlet kurumlarında ccedilalışan

akademisyenlerin yayın listesinde yer verilmiştir Bunlarda genellikle

soumlzluumlk ve terimce alanında olup bu duruma akademisyenlerin 1980rsquoden

sonra ccedilıkan yapıtlarında rastlanmaktadır Ayrıca sosyal bilimlerle ilgili

yayınların Tuumlrk bilim tarihi kapsamına alınmaması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Dergisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Belleten dergisi ya da Tuumlrkiyat Mecmuası

gibi dergilerde sadece fen bilimlerini ilgilendiren konulardaki makalelere

bibliyografyada yer verildiği goumlruumllmektedir Bir başka deyişle Tıp Tarihi

Otopsi Tarihi veya Coğrafya gibi fen bilimleri arasında yer almakla

birlikte sosyal bilimlerle bağı olduğu duumlşuumlnuumllduumlğuuml konularda bu

dergilerde ccedilıkan yazıların Tuumlrk bilim tarihi Bibliyografyası kapsamına

alındığı goumlruumlluumlr Kuşkusuz burada coğrafyanın fen bilimleri iccediline alın-

ması bu konunun Osmanlılardan başlayarak goumlrguumll verilere dayalı olarak

incelenmesinden kaynaklanmıştır Oumlte yandan fen bilimleriyle ilgili

ccedileviri yayınların da kuramsal olmaktan ccedilok fen alanında ya da teknik

alanda oumlnde gelen bilim adamlarının biyografilerinin ccedilevirisi olduğu

goumlrmuumlştuumlr

muumlhendislik tarım ormancılık tıp gibi konular seccedililmiş olup 1967rsquoden bu yana yayınlanan Bilim ve Teknik Dergisirsquonin de halkta bilimsel meraklılık uyandırmak accedilısından bilgi uumlretimine buumlyuumlk katkısı vardır (Larouse 1992 11781)

196

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendir-

mesi

1928 ve 1981 tarihleri arasındaki toplam 1100 kaynaktan oumlzel konu

alanına goumlre ccedileviri yayın dağılımı aşağıdaki tabloda şu şekilde ccedilıkartıl-

mıştır

Tablo 4 Fen Bilimleri Alanında 1928 ve 1981 Tarihleri Arasındaki

Konu Alanına Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

Tuumlr Tıp Vet Kimya Ecz Diş Coğ Orm Mat Harita Biyografi Soumlzluumlk Top

Kit 3 1 1 1 2 12 20

Dergi 52 9 3 1 3 3 4 1 1 10 96

Top 55 10 4 1 4 3 6 1 1 10 12

Kazancıgil ve Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyograf-

yasırsquondan yola ccedilıkarak ccedilizilen bu tablonun başlığında yapıtın adından

esinlenerek ldquoTuumlrk Bilim Tarihi Alanında Ccedileviri yayınlarrdquo yerine ldquoFen

Bilimleri Alanında ccedileviri Yayınlarrdquo seccedililmiş olmasının baş nedeni kay-

nakların tuumlmuumlnuumln fen bilimleri alanından seccedililmiş olmasından kaynak-

lanmaktadır Bu kaynakta sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Der-

gisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi yayınlarına Tuumlrkiyat Mecmuası ya da Belle-

ten gibi Tarih alanındaki yayınlara yer verilmiş olması bu bibliyografya-

nın sosyal bilimleri de kapsamına aldığı anlamına gelmeyip sadece fen

bilimleri alanındaki biyografik veya bilim tarihi ile ilgili bilgiyi almak

amacını taşımaktadır Bu ise ccedilağdaş Tuumlrk bilim adamlarının da bilimi

sadece fen bilimleri alanıyla sınırlı goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarır Boumlyle bir

saptama aynı zamanda ccedilağdaş bilim adamlarının sosyal bilimlerin

goumlrguumll verilere dayalı olarak incelenmediği kanısından yola ccedilıkarak bu

bilimlerle ilgili konuların bireysel yorum ccedilıkarım ve accedilımlamalara da-

yalı olduğunu bundan boumlyle de bu konu alanlarının pozitif bilimler kap-

samına alınamayacağı goumlruumlşuumlnde olmalarından kaynaklanır Bu ise

Pozitif bilimler kavramından halen II Meşrutiyet doumlneminde olduğu

gibi ldquotarihi anlamak iccedilin tarihsel bilgiye değil de jeolojiyi başvurmakrdquo

anlaşıldığını goumlsterir Oysa bilindiği uumlzere guumlnuumlmuumlzde konu alanı

sosyal bilimler de olsa kullanılan youmlntemler goumlrguumll verileri toplayacak

şekilde duumlzenlendiğinden kaccedilınılmaz olarak bu konu alanının da goumlrguumll

bilimler sınıfına girmesi gerekir Oumlrneğin ccedileviri gibi ccediloğu işlemin

beyinde geccediltiği bir konu alanında bile ccedileviri işleminin oumlnceden

197

belirlenen bir amaca goumlre yerine getirilmesi ya da ccedileviri yapılırken sesli

tutanaklar tutma şeklindeki youmlntemler akılda geccedilen işlemlerin bile

goumlrguumllluumlk kazanmasını sağlar (Kussmaul 1995 39-55) Buradan da

anlaşılacağı gibi soumlzkonusu bibliyografyada sosyal bilimlere yer

verilmemesi belli ki yukarıda değinildiği şekilde bu alanda yaşanan

bilimsel devrimden fen bilimleri alanındakilerin haberdar olmadığını

goumlsterir Bu ise accedilıkccedilası disiplinlerarası iletişim kopukluğundan ileri

gelir

Yukarıdaki tablodan Tuumlrkiyersquodeki pozitif bilimler alanına başta tıp

olmak uumlzere veterinerlik kimya eczacılık diş hekimliği coğrafya or-

mancılık matematik haritacılık biyografi ve oumlzel alan soumlzluumlk ve terim-

celeri gibi konular girmektedir Toplam ccedileviri sayısı 116 olup toplam

yapıt sayısının 10rsquounu oluşturmaktadır En ccedilok ccedileviri yapılan alan ise

Tıprsquotır Yine aynı şekilde Tıp alanıyla ilgili Abbotempo (1963-70)

Organorama (1965-78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi der-

gilerde ccedilıkan ccedilevirilerin ya biyografi ya da Tıp tarihiyle ilgili konularda

olması buumlyuumlk bir olasılıkla daha buumlyuumlk bir okuyucu kitlesine seslenme

amacı taşımaktadır İkinci konu alanı ise Tıbbın bir uzantısı olan Veteri-

nerlik alanıdır Sırasıyla bu konu alanlarını biyografi ormancılık

kimya diş coğrafya eczacılık matematik ve haritacılık alanları

izlemektedir Bu sıralama ccedilevirilerin sayısının uumllkenin gereksinim

duyduğu konu alanlarına goumlre dağıldığını ve geccedilmişte ilgi alanı olan ge-

leneğin bir devamı niteliğindeki konularda daha ccedilok ccedileviri yapıldığını

goumlstermektedir Bunun yanı sıra soumlzluumlk ve terimcelerin sayısının

ccedilokluğu bilim dalıyla ilgili jargonun oluşturulması amacını taşımaktadır

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili

Fen bilimleri alanında hangi dillerden ccedileviri yapıldığı konusuna ge-

lince 1928-1933 yılları arasında oumlzellikle II Meşrutiyet doumlneminde

Fransızca buumltuumln duumlnya da olduğı gibi ayrıca tıp alanında eğitim dili

olarak da kullanılması nedeniyle en ccedilok ccedileviri yapılan dil olmasına

karşın 1933 Uumlniversite Reformuyla birlikte oumlzellikle boumlluumlmleri

kurmaya gelen Alman bilim adamlarının ve kuumlltuumlrel değişim

antlaşmalarıyla uumllkemizden Almanyarsquoya goumlnderilen oumlğrencilerin

etkisiyle ccedileviri dili Almanca olmaya başlamıştır Ne var ki I ve II

Duumlnya savaşlarından başlayarak suumlre gelen Amerikarsquoya beyin goumlccediluuml en

yaygın bilim dilinin 1960rsquotan sonra İngilizce olmasına neden olmuştur

198

Bu bibliyografyadaki ccedilevirmenlerin tuumlmuuml akademisyen olup ccedilevirilerde

en başta gelen amaccedil bilgi almak olduğundan ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

ccedileviri youmlntemi kullanılmıştır Ne var ki uzun suumlre bu youmlntemin kulla-

nılmış olması bilim dili ve bilim dalı jargonunun gelişememesine neden

olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra pozitif bilimler alanında oumlzguumln

yapıtların bile ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri diliyle yazıldığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz bu durum bilgiyi suumlrekli yabancı dildeki

kaynaklardan edinmekten oumltuumlruuml bilim adamlarının iki dilli olmalarına

karşın ccedileviri edinccedillerinin bir tuumlrluuml geliştirememelerinden

kaynaklanmıştır Bu tablo ancak 1980rsquolerden sonra ccedilevirilerden

yararlanarak oumlzguumln yapıtlar uumlretmeye başlanmasıyla birlikte değişmeye

başlamıştır Oumlrneğin en az ccedileviri yapılan alanlardan biri eczacılıkta

oumlzguumln yapıtların bili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri gibi yazıldığı

goumlruumllmektedir Ccedilevirilerde bu youmlntemin oumlzellikle kullanılması ise bilim

adamının bilgiyi kaccedilırmamak kaygısından kaynaklanabilir Ne var ki

bunun ccedilevirideki yaratıcılığı oumllduumlrme tehlikesi vardır Bir başka deyişle

bilimsel doğruluk uğruna ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yapma

alışkanlığının bir suumlre sonra bilimsel işlevi olmayan yapıtların ortaya

ccedilıkaracağı unutulmamalıdır Uumlstelik Jaques Barzun ve Henry F Graffrsquoın

Modern Araştırmacı adlı yapıtta ldquoRaflarımız ldquooumlzenlerdquo ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedilevrilmiş sayfalar dolusu saccedilmalıklar iccedileren ldquouumlnluumlrdquo ccedileviri

yapıtlarıyla doludurrdquo şeklindeki soumlzleri de yukarıda anlatılanları haklı

ccedilıkarır niteliktedir (Graff amp Barzun 1999 248)

Ccediloğu kez oumlzellikle suumlreli yayınlarda ccedilevirmenin kimliği saklanmış

ve anonim ccedileviri başlığı atılmıştır Bu ise bir yerde bilginin kaynağının

da saklanmasına neden olmuştur Nitekim uzun suumlre ccedileviri yayınlarda

kaynak adının verilmemesi de bununla ilgili olarak goumlruumllebilir Oysa

ccedileviri kaynağının belirtilmemesi birincil kaynağa inme gibi bilimsel bir

kaygının da goumlz ardı edilmesine neden olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra

derleme ve oumlzguumln yapıt arasındaki sınırın karışması da buna bağlı olarak

değerlendirilebilir

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel De-

ğerlendirme

Cumhuriyet doumlnemiyle ilgili olarak buraya kadar yapılan tarihsel in-

celeme uumllkemizde devlet eliyle ccedilıkarılan ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine doğrudan katkısı olmadığını ortaya ccedilıkarmakla birlikte

199

oumlzellikle yuumlksek oumlğretim kurumlarındaki bilim dallarının yabancı (Batı)

koumlkenli bilim adamları tarafından kurulduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bu dallarda oluşturan bilimsel geleneğin ya da ccedilağdaş bilgi aktarım

yolunun gerccedilekte soumlzluuml ccedileviri olduğu anlaşılır Oumlzellikle Cumhuriyetin

kuruluş yıllarında Almanyarsquoya okumak uumlzere goumlnderilen oumlğrencilerin

kendi uumllkelerinde akademisyen olarak doumlnduumlklerinde bu yabancı bilim

adamlarıyla hem ccedilevirmen hem de araştırmacı olarak yakın ilişkileri

guumlnuumlmuumlz uumlniversitelerinin temelini atmıştır Ne var ki burada oumlrneğin

Tuumlrk oumlğrenci ya da akademisyenlerin Batı kuumlltuumlruumlyle soumlzluuml ccedileviri

yoluyla ilk tanışmasının onları niccedilin bilimsel alanda yoğun bir ccedileviri

etkinliğine itmediği sorusu akla gelebilir Kuşkusuz yazılı kuumlltuumlr

geleneğinin bir başka deyişle geniş halk kitlesinde yazılı kuumlltuumlre

merakın 1928 Latin alfabesinden sonra ancak 1960rsquolı yıllarda gerccedilek

anlamda uyanmaya başladığı soumlylenebilir Bununla birlikte bu kadar

kısa zaman aralığında ccedileviri yayınların sayısının az olmakla birlikte

Tuumlrk bilimine etkisini buumlyuumlk olduğu yadsınamaz

Yazılı kuumlltuumlruumln ulusal kuumlltuumlr politikasına girmesi ve yazılı kuumlltuumlruumln

benimsenmesinin Batırsquoda bile yuumlzyıllar aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa en

azından Cumhuriyetin kuruluş yıllarında soumlzluuml geleneğin egemen ol-

duğu bu nedenle de ancak 1960rsquoli yıllardan sonra bilimsel alanda yazılı

ccedileviri uumlruumlnlerinin verilmeye başlandığı goumlruumlluumlr İşte bu nedenle başlan-

gıccedilta yuumlksek oumlğretim kurumlarının soumlzluuml kuumlltuumlruumln egemen olduğu bir

toplumda ccedilağdaş bilgiyi yabancı bilim adamlarından soumlzluuml ccedileviri

yoluyla aldığı bununla birlikte 1960rsquolı 70rsquoli yıllara dek bu şekilde

alınan bilginin telif adı altında derleme niteliğinde ortaya ccedilıkarak geniş

halk kitlelerine yayıldığı soumlylenebilirHem ccedileviri yayınlar hem de

derleme yapıtların bilimsel olduğu kadar dilsel accedilıdan da oumlnemi vardır

Şoumlyle ki yabancı bilim adamlarının değil de Batıda yetişmiş yerli bilim

adamlarının kurduğu boumlluumlmlerde yazılı ccedileviriye daha ccedilok başvurulmakla

birlikte bilim adamının bilginin doğruluğu konusundaki titizliğinin onu

ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviriye ittiği soumlylenebilir Oumlte yandan soumlzluuml

ccedileviri geleneğinin hakim olduğu boumlluumlmlerde yabancı bilim adamlarının

Tuumlrkiyersquode yetiştirdiği yerli bilim adamlarının en azından yabancı oumlğ-

retim uumlyeleriyle birlikte ccedilevirmen olarak girdikleri derslerde bilgiyi

oumlğrenciye anlaşılır kılma (işlevsel) amacıyla daha esnek ve dilin doğal

akışını daha bozmadan kullanma yeteneğini bir başka deyişle de ccedileviri

edincini geliştirerek derleme niteliğinde yapıtlar daha ccedilok uumlrettiği

soumlylenebilir Derleme yapıtların bilimsel accedilıdan iki oumlnemi

200

vardırbirincisi bilgi uumlretim zincirinin ccedileviriden sonra gelen bir halkası

olması nedeniyle bilgiyi daha bilinccedilli olarak aktarma gereksiniminin

duyulması ikincisi ise dilsel olarak da okuyucu odaklı olması

nedeniyle binlerce sayfa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılmış anlaşılmaz

ccedileviri yerine toplumsal ve kuumlltuumlrel etkisinin daha fazla olmasıdır Ne

var ki bu aşamada ccedilıkan ccedileviri ya da derleme şeklinde ccedilıkan yayınların

yukarıdaki taramadan da anlaşılacağı gibi bilimsel araştırmadan ccedilok

eğitim amaccedillı olduğu ortaya ccedilıkmaktadır

Guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine etkisi ise son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasındaki disiplinlerarası betimleyici bir uygulama oumlr-

neğiyle anlatılmaya ccedilalışılacaktır

201

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA YANSIMASI1

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları

Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle

analizi

Tarihsel olarak oumlnceki boumlluumlmlerde yapılan araştırmadan uumllkemizde

ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine beklendiği oumllccediluumlde katkısı olmadığı or-

taya ccedilıkmıştır Bu tuumlr ccedileviri yayınların başta oumlteki disiplinlere model ol-

mak uumlzere kuumlltuumlre ve topluma etkisini artırmak amacıyla son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasında disiplinlerarası bir uygulama oumlrneğine yer ve-

rilmiştir Bu betimleyici ccedilalışmayla hem oumlteki disiplinlere kendi konu

alanlarıyla ccedileviri yayınlarında bilinccedillilik kazandırmak hedeflenmiş hem

de oumlzel bir disiplin olarak kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların

bilgiyi tetikleyip tetiklemediği nesnel verilerle ortaya ccedilıkarılmak

istenmiştir Oumlzellikle 1980 ve 2000 yıllarını kapsayan telif yayınlarda

ccedilevirilere ldquoatıf analiziylerdquo ilgili 42 Boumlluumlm III Boumlluumlmde eksik bırakılan

bu zaman dilimine nesnel veri bırakması accedilısından oumlnem taşımaktadır

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte gerccedilekte bilimsel gelenek iccedilersinde bir buumltuumlnuumln

parccedilası olarak oumlteki disiplinlere de geleceğe youmlnelik olarak betimleyici

bir uygulama oumlrneği sunma2 amacını guumltmektedir Bu şekilde hem ilk uumlccedil

boumlluumlmdeki disiplinlerarası araştırmadan ortaya ccedilıkan hipotezler bir yan-

dan betimleyici ccedilalışmadaki oumllccediluumltleri belirlerken oumlte yandan da son

boumlluumlmde elde edilen somut veriler (sayısal veriler) ilk uumlccedil boumlluumlmde oumlne

1 Bu boumlluumlmle ilgili ayrıntılı bilgiler ve ekler iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003)

ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora Tezi İstanbul s301-343 ve Ekler Boumlluumlmuuml

2 Goumlrguumll (ampirik) hiccedilbir ccedilalışma buumltuumlnsel olamaz oumlzellikle betimleyici

ccedilalışma ister istemez ldquokısmirdquo olarak yapılabilir Bununla birlikte bu ldquokısmirdquo ccedilalışma buumltuumlnuumln bir parccedilası olarak genelde ccedileviri yayınların bilgi uumlretim geleneğindeki yeri konusunda fikir verir

202

suumlruumllen hipotezlerin somut verilerle gerekccedilelendirmesini sağlayacaktır

Ccedileviri etkinliği ve kuumltuumlphanecilikle ilgili ilk uumlccedil boumlluumlmden ccedilıkan

hipotezler şu şekilde sıralanabilir

1 Disiplinlerarası bir araştırma Ccedileviribilim gibi uzun suumlre başka

bilim dallarının boyunduruğu altında kalmış bir disiplinin ldquooumlzerkliğinirdquo

kaybettirmekten ccedilok ldquooumlzerkliğininrdquo daha sağlam temeller uumlzerine otur-

masını sağlar

2 Ccedileviri yayınlar aracılığıyla tarihsel toplumsal ve siyasal alanda

yapılan oumlnceki boumlluumlmlerde yer alan araştırma ise betimleyici boumlluumlmde

yer alacak oumllccediluumltlerin belirlenmesinde buumlyuumlk rol oynadığı gibi bu araştır-

manın geriye doumlnuumlk olarak yeniden yapılanmasını da sağlar

3 Belge ve Bilgi youmlnetimi alanı gibi oumlzel alanda ccedileviri yayınlar

uumlzerinde yapılacak disiplinlerarası betimleyici bir ccedilalışma sadece bu

alanda ki ccedileviri yayınlarla ilgili bilgi uumlretimi konusundaki sonuccedilları

vermekle sınırlı kalmaz genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviri ya-

yınların payı konusunda da bilgi verir Boumlyle bir ccedilalışma aynı zamanda

disiplinlerin geleceğe youmlnelik ccedileviri politikalarını belirlemede yol goumlste-

rici olur

4 Ccedileviribilim youmlntemiyle taranacak yayınların kuumltuumlphane bilimi-

nin sağladığı ldquobibliyometrik atıf analizi youmlntemiyle sayısal verilere

dayalı olarak tamamlanması bilim dalına goumlrguumlluumlk kazandırır

Bundan boumlyle son boumlluumlmde genel anlamda ccedileviri yayınların bilimsel

alanda bir işlevi olması amacıyla ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında disiplinlerarası

bir araştırma oumlrneği verilmiş ve bunun oumlteki disiplinlerarası ccedilalışmalara

da ışık tutması hedeflenmiştir Oumlteki bilim dallarına tarihte ışık tutmuş

iki uumlst bilim dalı arasındaki ilişkinin disiplinlinlerarası araştırmayla nasıl

zenginleştirilebileceği bu oumlrnekle accedilıklanmak istenmiştir Bir başka

deyişle hangi niteliklere sahip hangi ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısı

olacağı konusunda disiplinlerarası bir youmlntem geliştirilmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki ilişkinin iki uumlst bilim

dalı olarak oumlteki bilim dallarının gelişimine ve bir ulusun bilimsel kimli-

ğinin oluşumuna katkısı olduğu yukarıdaki tarihsel akıştan accedilıkccedila anla-

şılmaktadır Bu boumlluumlme kadar yapılan tarihsel araştırma iki bilim dalının

henuumlz kuramsal kimliğini bulmadan oumlnceki uygulama alanıyla sınırlı et-

kinliklerini sergilemektedir Oumlte yandan iki bilim dalının oumlzellikle 20

yuumlzyılın son ccedileyreğinde bilimsel kimliklerini bulmalarıyla birlikte uy-

203

gulama alanıyla sınırlı bu tarihsel birlikteliklerinin ccedilağdaş bilim anlayışı

ccedilercevesinde geliştirilerek kuramsal alanda kanıtlanması zorunluluğu

ortaya ccedilıkmaktadır

Aşağıda yer alacak kuumltuumlphane Bilimi ve ccedileviribilim İlişkisinin ccedileviri

ve telif yayınlarda yansıması şeklindeki disiplinlerarası incelemede

ccedilağdaş bilimsel youmlntem olarak Gideon Touryrsquonin ccedileviribilim alanında

oumlne suumlrduumlğuuml ldquoErek Odaklı Kuramınardquo3 başvurulacaktır kuumltuumlphane

bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki iletişimi incelemek uumlzere kuumltuumlphane

bilimi kuramları yerine ccedileviribilim kuramlarının seccedililmesi ise bu

disiplinlerarası araştırmanın oumlncellikle ccedileviri yayınlar uumlzerinde odaklan-

masından kaynaklanmaktadır Buna gerekccedile olarak ise hem

disiplinlerarası kavramının tanımı hem de bu incelemede oumlzellikle ccedileviri

yayınlardan yola ccedilıkılarak ilişkilerin accedilıklanması goumlsterilebilir Buna

goumlre I Boumlluumlmuumln 11 şeklindeki alt başlığında yer alan ldquodisiplinlerarasırdquo

araştırmanın tanımına uygun olarak disiplilerarası araştırmanın bilim

dalının kendini tamamlayıcı bilimlerden gelen araştırma sonuccedillarıyla

birlikte bildiren araştırma olduğu şeklindeki accedilıklama ccedileviribilim youmlnte-

miyle taranacak yayınların kuumltuumlphane biliminin sağladığı bibliyometrik

atıf analiz youmlntemiyle tamamlanacağı anlamına gelmektedir

Buraya kadar oumlteki bilim dallarının tarihsel gelişimine olanak

sağlayan ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki uygulama alanıyla

sınırlı disiplinlerarası iletişimi incelemiştir Bu son boumlluumlmde

kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların incelenmesine rasgele kara

verilmemiş aksine tarihsel araştırma bu iki bilim dalının kuramsal

olarak daha sıkı disiplinlerarası iletişime geccedilmesinin hem bu

disiplinlerin gelişmesine hem de oumlteki bilim dallarının gelişimine daha

yararlı olacağı sonucunu ccedilıkartmıştırBoumlyle bir sonucun ccedilıkmaması

durumunda ise geleneksel olarak bu incelemenin bilimsel alanda ccedileviri

yayınlar uumlzerinde yine uygulama alanıyla sınırlı oumlnerilerle sonlanması

gerekir Şoumlyle ki tarihe bakıldığında bu iki disiplin arasındaki ilişkinin

genellikle bilimsel dayanaktan yoksun uygulama alanındaki bireylerin

3 Erek Odaklı youmlntem bir kuumlltuumlrde ccedileviri sayılan metinleri ccedileviri olarak

kabul edip aralarındaki ilişkileri oumlnce betimleyip ardından accedilıklayarak iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkarmaktır Bu du-rumda kaynak kuumlltuumlr birincil derecede oumlnem taşımaktan ccedilıkar yerini erek kuumlltuumlre bırakır Ne var ki ccedileviribilim alanı jargonunda kullanılan bu terim daha geniş kesime seslenen bu ccedilalışmada ldquookuyucu odaklırdquo şeklinde kullanılmıştır

204

kararına goumlre şekil aldığı goumlruumllmektedir Oumlrneğin Muumlnif Paşa ya da

Mithat Paşa gibi yenilikten yana kimselerin ccedileviri yayınları ulusal

kalkınmanın bir parccedilası goumlrerek desteklemesine karşın bu kararlar

onların yokluğu durumunda geccedilerliliğini yitirmektedir Bu ise kalıcı

kararların bilimsel dayanak aradığını aksi durumda kurumsal olarak

yerleşemediği goumlstermektedir Ccedileviri yayınlarla ilgili kararların

kurumsallık kazanması ise ancak kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilimrsquoin

oumlzerk bir bilim dalı olarak gelişip dayanağını bilimsel youmlntemlerden

almasıyla birlikte sağlanabilecektir Bu incelemenin yukarıda belirtildiği

şekilde uygulama alanında oumlneriler yerine betimleyici bir ccedilalışmayla

sonlanması ccedilağdaş bilimsel anlayışın goumlrguumlluumlğe verdiği oumlnemden

kaynaklanmaktadır Bu şekilde uygulama alanındaki kararların bilimsel

verilere dayalı olarak alınması hedeflenmektedir

Bu incelemenin akışı iccedilerisinde yapılan tarihsel inceleme iki youmlnluuml

ilişkinin varlığının ortaya ccedilıkarmıştır bunlardan birincisi yukarıda deği-

nildiği gibi uumlst bilim dalı olarak iki bilim dalı arasındaki ilişkinin

varlığı ikincisi ise bu tarihsel gelişim iccedilinde kendi oumlzerk kimliğini

bulan iki bilim dalının karşılıklı ilişkilerinin varlığını goumlzler oumlnuumlne

sermiştir Bundan boumlyle birincisiyle ilgili olarak tarihte ccedileviri yayınla-

rın oumlteki bilim dallarının gelişimine etkisi olup olmadığının betimleyici

youmlntemle tarihte varolan ilişkilerden yola ccedilıkılarak accedilıklanmış

ardından olası ilişkiler uumlzerine kurulan kuramsal alanla ilgili yeni

hipotezler ortaya ccedilıkarılmıştır Bu hipotezler ise iki bilim dalının

tarihsel gelişmedeki ilişkilerini bulgulandırıp gerekccedilelendirmek uumlzere

yeni disiplinlerarası bir incelemeye yol accedilmıştır (bk Boumlluumlm123)

Bundan boumlyle tarihte uygulama alanındaki bu kaccedilınılmaz ilişki

betimleyici bir ccedilalışmayla sonlanmıştır Bu soumlylenenler aşağıdaki şu

tabloyla da accedilıklanabilir

205

Tablo 5 Disiplinlerarası Bilim olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve

Ccedileviribilim İlişkisi

Kuramsal Uygulama

Betimleyici Kuram Uygulama

Varolan İlişkiler

aTarihsel gelişim

iccedilerisinde uumlst bilim

dalı olarak

kuumltuumlphane ve

ccedileviribilim

arasındaki ilişki

b Disiplinlerarası ile-

tişim olarak

kuumltuumlphane bilimi

ve ccedileviribilim ara-

sındaki ilişki

Olası ilişkiler ( ortaya ccedilıkan

hipotezler)

a Uumlst bilim dalı olarak iki

disiplin arasındaki ilişki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini ve ulusal kuumlltuumlruuml

etkilemiştir

b İki bilim dalının oumlzerklik

kazanarak disiplinlerarası

iletişime geccedilmesi oumlteki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini daha arttıracağı

gibi ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine daha sistemli

olarak girmesini de sağlar

Olması Gereken İlişkiler

Şimdiye kadar ortaya ccedilıkan

verilerden Kuumltuumlphane bilimi

alanındaki ccedileviri yayınların

seccediliminde ve bu metinlerin

ccedilevirisinde iki bilim dalı ara-

sında karşılıklı iletişim

kurulması gerekir

Bunun iccedilin ccedilevirilerin bu

alandaki bilgi aktarımında

daha etkin rol oynaması

accedilısından seccedililen metinlerin

ccedilevirisinde sadece dil edinci

değil hedef kuumlltuumlr ve kaynak

kuumlltuumlr arasındaki ilişkilerin de

bilincinde olunmalıdır

Genelden oumlzel konu alanına inen bu incelemede yukarıda genel ola-

rak verilen hipotezler ışığında kuumltuumlphane bilimi alanındaki oumlnde gelen

kitap ya da suumlreli yayın şeklindeki ccedileviri yayınlar disiplinlerarası bir

youmlntemle incelenmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların disiplinlerarası iletişim

accedilısından incelenmesi hem kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlarla

ilgili verileri ortaya ccedilıkaracak hem de bu ilişkilerin accedilıklanması

ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katalizoumlr etkisini artıracaktır Gerccedilekte ccedilok

ccedilaba ve emek isteyen uumlstelik de ccedilok az sayıda yapılan ccedileviri yayınlarda

daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce ccedilevrilecek yayının sorgulanmasına

olanak sağlayacak ccedileviriyle ilgili oumllccediluumltler de bu betimleyici araştırma

aracılığıyla saptanmış olmuştur Bu şekilde betimleyici youmlntemle

yapılacak disiplinlerarası araştırma ccedilevirilerin kuumlltuumlrel olarak işlevsellik

kazandırmak amacını da taşımaktadır Ayrıca soumlzkonusu incelemenin

hedefleri arasında bu konu alanında olduğu kadar oumlteki konu alanlarında

da daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce nasıl bir politika izlenmesi

206

gerektiği konusunda ccedileviri bilinci kazandırmak şeklinde ileriye doumlnuumlk

bir hedefi bulunduğunun da akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Bundan

boumlyle bu son boumlluumlmde yer alacak iki bilim arasındaki disiplinlerarası

incelemede bu iki bilim dalının uumlst bilim dalı olarak işlevleri goumlz

oumlnuumlnde bulundurularak bir uygulama oumlrneği hazırlanmaya ccedilalıştığı oumlne

suumlruumllebilir

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler

Bu betimleyici ccedilalışmadaki taramada şu oumllccediluumltler seccedililmiştir

Tuumlr

Betimleyici ccedilalışmada inceleme malzemesine işaret etmektedir Buna

goumlre ccedileviri yayının makale rapor ya da kitap tuumlruumlnde mi olduğu

anlaşılmaya ccedilalışılmıştır Soumlz konusu araştırmada ise kuumltuumlphanecilik

alanındaki ccedileviri kitap makale ve rapor ccedilevirileri seccedililmiştir

Makalelerin seccediliminde oumllccediluumlt olarak kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri

yapıtlar akademisyenlerin en ccedilok başvurduğu ve kuumltuumlphanecilik alanının

ilk ve uzun soluklu yayını Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni (1952-

1986) devamı olan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği dergileri (1987-) dergileri ve

soumlzkonusu araştırmanın yapıldığı İstanbul Uumlniversitesi Edebiyat Fa-

kuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlnuumln yayını olan ldquoKuumltuumlphanecilik dergisi

Bilgi ve Belge Araştırmalarırdquo adlı dergiler esas alınmıştır

Sayı

İnceleme sırasıyla ilgili sayıya işaret etmektedir

Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi

Tarama oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt olarak iki başlık altında duumlşuumlnuumll-

duumlğuumlnden taramanın ilk boumlluumlmuuml oumlzguumln yapıtın kuumlnyesiyle ilgili şu mad-

deleri iccedilermektedir

Yazar soyadı adı

Yapıt adı

Oumlzguumln Yapıt Kaynak

Yayın Yılı

Dil

Ccedilevirinin hangi dilden yapıldığına işaret eder

207

Ccedileviri Youmlntemi

Ccedileviride youmlntem olarak hedef ya da kaynak odaklı kutuptan

hangisine daha yakın yapıldığını goumlsterir Seccedilenekler şu şekilde

sıralanabilir

KO-kaynak odaklı

OO-okuyucu odaklı

SCcedil OumlCcedil-Sahteoumlrtuumlk ccedileviri

Ccedileviri yapıtın amacıyla ilgili olarak ccedilevirmenin kaynak kuumlltuumlrdeki

metni hem bilgisel hem de dilsel olarak aynen aktarması halinde

kaynak odaklı ccedilevirmenin okuyucunun bilgisel eksikliğini ya da

iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln (hedef kuumlltuumlruumln) bilgi gereksinimini ve dilini

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ccedilevirmesi halinde okuyucu odaklı4 olarak ni-

telendirilmiştir

Sahte ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde kabuluuml zor goumlruumlnen bilginin ccedileviri

olmadığı halde ccedileviri yayın gibi goumlsterilmesi olarak tanımlanır Bu

accedilıdan soumlz konusu ccedileviri de eğilim kaynak odaklıdır

Oumlrtuumlk ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde bilginin daha kolay benimsenip oumlzuumlm-

senmesi amacıyla ccedileviri yayını oumlzguumln yapıt gibi goumlstererek ccedilevirme şek-

linde kullanılmıştır Bu accedilıdan soumlz konusu ccedileviride genel eğilim okuyucu

odaklı ccedileviridir

Ccedileviri yapıt kuumlnyesi

Ccedileviren soyadı ad

Ccedileviri yapıt adı

Ccedileviri yılı

Kaynak

Ccedilevirenin Kimliği

Ccedilevirenin akademisyen ya da meslek elemanı oluşuna goumlre hangi

konu alanında ccedileviri yaptığını anlamak amacıyla bu oumllccediluumlt konulmuştur

Oumlrneğin uygulama ya da kuramsal alanla ilgili bilginin kimler tarafından

yapıldığını ortaya ccedilıkarır Buna goumlre meslek elemanı ve akademisyen

olmak uumlzere iki seccedilenek oluşturulmuştur

4 Ccedileviribilimrsquode bu terime karşılık ldquoerek odaklırdquo ccedileviri youmlntemi terimi

kullanılmaktadır

208

Konu

Bu oumllccediluumlt aracılığıyla her metnin ya da yapıtın oumlnceden ccedilıkarılmış

oumlzlerine bakılarak ccedileviri yapıtın oumlzel alanda hangi konu alanına girdiği

saptanmaktadır Ccedileviri yapıtın birden fazla konu alanına girdiği

saptanması durumunda 1konu başlığı 2konu başlığı ve 3 konu başlığı

olmak uumlzere 3 başlık oluşturulabilir

Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Bu maddeyle ilgili olarak uumlccedil seccedilenek uygun goumlruumllmuumlştuumlr Seccedilenekler

sırasıyla şunlardır

Klasik Geccedilmişten guumlnuumlmuumlze temel bilgiyi taşıyan ve bilgi uumlretim

zincirindeki eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini engelleyen temel yapıtlar

Ccedilağdaş Kuumlltuumlrel ve teknolojik gelişmeye uygun olarak ccedilağımızı ve

geleceği ilgilendiren yapıtlar

Guumlncel Guumlndelik bilgiyle ilgili ve eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini

etkilemeyen yapıtlar

Etkileme Alanı

Ccedileviri yapıtın dil bilgilendirme soyut duumlşuumlnce ve teknik beceri ol-

mak uumlzere ileriye doumlnuumlk olarak okur kitlesini hangi accedilıdan etkilediğini ve

ulusal kuumlltuumlre hangi alanda katkıda bulunduğunu saptamak uumlzere seccedilil-

miş bir başlıktır

Dil Kuumltuumlphanecilik alanında oumlzguumln yapıtın bilimsel terminolojisini

karşılamak ya da bu alanda bilimsel bir dil yaratma accedilısından ccedilevirinin

dile etkisi oumln plandadır

Soyut duumlşuumlnce Oumlzel konu alanına yeni kavramları ya da o anda

gerccedilekleşme olasılığı bulunmayan duumlşuumlnceleri sokarak bilim dalına

farklı bir bakış accedilısı kazandıran ve kuramsal alandaki hipotezlerin alt

yapısını oluşturan bir etkileme alanıdır

BilgilendirmeEtkileme alanı olarak bir konu alanıyla ilgili kanıt-

lanmış ya da goumlrguumll olan bilgileri bir disipline kazandırarak ondaki bilgi

birikimini artırmayı hedefler

Teknik Beceri Uygulama alanındaki işlerin yanı sıra akademik

alandaki araştırmaları kolaylaştıran teknik beceri ve bilgilerin

edinilmesini sağlayan ccedileviridir

209

Ccedileviriyi Etkileyen

Ccedileviriyi başlatan etken anlamında kullanılmıştır Sırasıyla şu seccedile-

nekler bulunmaktadır

Ulusal Kuumlltuumlr Oumlzel konu alanında ccedilevirinin yapılmasının oumlncelikle

disiplindeki bilgi eksiğini gidereceği ve zaman iccedilerisinde ccedileviri yoluyla

aktarılacak bu bilginin ulusal kuumlltuumlre katkısı olacağı duumlşuumlncesinden yola

ccedilıkarak ccedileviriye başlanması

Yayınevi politikası Yayınevinin okur kitlesini artırmak ya da okur

kitlesine yayınevi politikası doğrultusunda bilgi vermek amacıyla ccedileviri

yapmaktır

Bireysel istek Oumlnceden belirlenmiş hiccedilbir amaccedil olmadan herhangi

bir konu alanında sadece yabancı dil bilgisine guumlvenerek ya da hedef

kuumlltuumlruuml goumlz ardı edip sadece bireysel ilgi alanına goumlre ccedileviriye

başlanmasıdır

Tarama Oumlncesi Oumllccediluumltlerle İlgili Değerlendirme

Tarama oumlncesi alınan kararlar hangi ilişkilerin goumlz oumlnuumlnde tutularak

bu araştırmaya girildiğini goumlsterir Ayrıca araştırmanın bilgi ve belge

youmlnetimi alanında ccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimine etkisi

şeklindeki oumlzel amaccedil etrafında araştırmanın akışını youmlnlendirir Bundan

boumlyle araştırmada ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkilerin karşılaştırmalı ola-

rak incelenmesi konuyla ilgili başka verilerin ve buna bağlı hipotezlerin

de ortaya ccedilıkmasına olanak sağlar Bu taramayla ilgili birinci planda alı-

nan kararlar taramanın sınırlarını ccedilizerek kısıtlamaların da

belirlenmesini sağlar

Bu kısıtlamalar sırasıyla şu şekildedir

Yapıtın yabancı dilden ccedilevrilmiş olması

Yazarın yabancı olması

Yerli yazarların yabancı dildeki yayını olmaması

Yapıtın ccedilevirisinin 1923 ve 2000 yılları arasında yapılmış olması

Telif yayınların 1980-2000 yılları arasında yayınlanmış olması

Kitap tuumlruumlndeki yayınların ccediloğunun derleme olması nedeniyle

akademik olarak en ccedilok başvuran kaynak olarak 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu

210

buumlltenin devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk

Kuumltuumlphaneciliği dergisi ve 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul

Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquonin bibliyometrik atıf

analizinde kullanılması

İnceleme Malzemesi

Bu taramada inceleme malzemesi olarak kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında uumlccedil ccedileşit malzeme seccedililmiştir Bunlardan birincisi

Cumhuriyet doumlneminden 2000 yıllına kadar kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında yayınlanan ccedileviri kitaplar ikincisi raporlar uumlccediluumlncuumlsuuml ise

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği tarafından ccedilıkarılan ve 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu buumlltenin

devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

dergisi ikincisi 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul Uumlniversitesi

Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquodir5 Bu kitap ve dergilerdeki toplam telif ccedileviri

makale ve kitap sayısı aşağıda belirtildiği şekildedir

Tablo 6 Yıllara goumlre Telif Ccedileviri ve Kitap Dağılımı

Dergi dı Yıl Telif Sayı Ccedileviri Sayı

TKDB6 1952-1986 698 98

TK 1987-2000 421 43

İUuml Edebiyat Fakuumlltesi KD

1987-2000 72 15

Kitap sayısı7

1923-2000 401 42

5 Bu dergiler iccedilin sırasıyla şu kısaltmalar kullanılmıştır

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni TKDB Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

Dergisi TK İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi KD 6 Bu sayısal veriler Doccedil Dr Hasan S Keseroğlursquonun Tuumlrk Kuumltuumlp-

haneciliği dergisindeki ldquoOkur Goumlzuumlyle 1952-1986rdquo yazısında yer alan Tablo 3ten yararlanılarak ccedilıkartılmıştır (Keseroğlu 2001 216-236)

7 Kitap sayısı iccedilin 1923rsquoten ve 1976 yılına kadar Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik

Bibliyografyasırsquona başvurulmuş ve bu yıllar arasında yeni harfli olarak 287 kitap olduğu anlaşılmıştır (Savaşccedilı amp Eke 1976 1-42) 1976rsquodan 2000 yılının sonuna kadar olan İstanbul Uumlniversitesi Merkez Kuumltuumlphanesinden 104 olarak ccedilıkartılmıştır Bundan boumlyle toplam olarak bu alanda yaklaşık 401 kitap bulunmaktadır

211

Tarama oumlncesinde 1980-2000 yılları arasındaki telif makalelerde atıf

yapılan ccedileviri yayınlar oumllccediluumlt alınması şeklinde karar verilmiştir Kuumlnye

ile ilgili tarama sırasında telif yapıtların genelde derleme niteliğinde

olduğu anlaşılmış ve bunun uumlzerine başvuru niteliği taşıyan hem

araştırmacı hem de akademisyen ve meslek elemanlarına seslenen yay-

gın olarak kullanılan TKDB ve TK ve İUuml Kuumltuumlphanecilik dergilerindeki

telif makaleleri oumllccediluumlt almanın daha doğru olacağına karar verilmiştir

Uumlstelik Milli kuumltuumlphanenin katalog taramasına web sitesinden girildi-

ğinde yukarıda belirtilen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinin bile kitap olarak

değerlendirildiği goumlruumllmuumlştuumlr Buumltuumln bunlar soumlz konusu disiplinde bilgi-

nin genelde makale tuumlruumlnde aktarıldığını goumlstermektedir Uzun soluklu

araştırmalar yerine uygulama alanını genellikle ilgilendiren konular

uumlzerinde mesleki ağırlıklı araştırmaların daha ccedilok olduğu anla-

şılmaktadır Buna goumlre kuumlnye taraması sırasında 1980-2000 yılları

arasındaki kitaplar yerini 1980-2000 yılları arasındaki TK TKDB ve İUuml

Kuumltuumlphanecilik dergilerine bırakmıştır

Bu araştırma gerccedilekte iki youmlnluuml olarak duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr birincisi ccedilevi-

rilerin telif makalelerdeki işlevselliğini ortaya ccedilıkarmak ve ccedilevirileri oumln

plana geccedilirerek değerlendirmede bulunmak ikincisi ise kuumltuumlphane

bilimi ve mesleğiyle ilgili 1980-2000 yılları arasında yayınlanan telif

yayınlarda ccedilevirilere ne kadar atıfta bulunulduğunu ccedilıkartarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminde ccedilevirilerin ne oumllccediluumlde etkili olduğunu ve onlardan ne

şekilde yararlanıldığını ortaya ccedilıkartmaktır Bundan boumlyle araştırmanın

birinci boumlluumlmuuml ccedileviri yayın odaklı ikinci boumlluumlmuuml ise telif yayın odaklıdır

Kaynakccedila ya da dipnotlarda yabancı kaynak ccedilokluğu oumlzguumln bilgi

uumlretiminde yabancı kuumlltuumlrden doğrudan bilgi aktarımına işaret ederken

ccedilevirilerin sayısının ccedilokluğu ana dilinde duumlşuumlnmeye geccedilişin bir işareti

olarak duumlşuumlnuumllebilir Ana dilinde duumlşuumlnme ise bir suumlre sonra yabancı

kaynağı kendi iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln koşularına goumlre değerlendirmeye

yol accedilacağından oumlzguumln bilgi uumlretiminde ccedileviri yayınlar geccediliş doumlneminin

habercisi olarak da goumlruumllebilir Bu ise bir suumlre sonra kaynakccedila ve

dipnotlarda yabancı yayın ve ccedilevirilerin yerini oumlzguumln yapıtların alacağı

anlamına gelir Ne var ki bu doğal suumlreccedil yabancı kuumlltuumlruumln uumlstuumlnluumlğuuml

karşısında her zaman aynı mantıksal akışı goumlsteremeyebilir Oumlrneğin uumll-

kemizde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenimin desteklenmesi yabancı kay-

naklara atıfta bulunma oranını ister istemez artırır Kuşkusuz burada

212

1980-2000 yılları arasındaki telifccedileviri makale sayısının ve ccedileviriye atıf

sayısının ne olduğu sorusu da guumlndeme gelir

Tablo 7 1980-2000 Yılları Arasında-TKDB-TK ve Kuumltuumlphanecilik

Dergisinde Telif ve Ccedileviri Sayısı8

TKDB KD ve KD

Telif makale yayın sayısı

Ccedileviri makale sayısı

Yararlanılan

ccedileviri sayısı

1980-2000 1923-2000 1980-2000

575+15(KD)=590 (41+96)+15 (KD)=152 13

1923 ve 2000 yılları arasında bu degilerdeki toplam ccedileviri sayısı

152rsquodir Yararlanılan ccedileviri makale sayısı ise 13rsquotuumlr Oumlte yandan

mesleki yanı ağır basan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneğinin TKDB ve TK

Dergilerinde atıfta bulunulan ccedileviri yazı sayısı sadece 13 olmakla

birlikte akademik yanı daha ağır basan İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde

TKDB TK dergilerindeki ccedileviri makalelere hiccedilbir atıfta bulunulmadığı

ortaya ccedilıkmıştır Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf sayısının ise 30 olduğu ve

kitaba atıfta bulunma oranının daha yuumlksek olduğu goumlruumllmektedir

Ayrıca mesleki makalelere daha ccedilok atıfta bulunulması mesleki

yazıların akademik yazılara yeğlendiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu

ccedilıkarım Yontar ve Yalvaccedilrsquoın 2000 yılında IFLA dergisinde yayınlanan

1952-1994 yılları arasındaki 644 makaleden sadece 127rsquosinin araştırma

517rsquosinin mesleki olduğu şeklindeki bilgiyle de oumlrtuumlşmektedir (aktaran

Tonta Yaşar 2000 285) Oumlzetle tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de

kuumltuumlphane bilimi alanında kuramsal bilginin uygulama alanındaki

bilginin gerisinde kaldığını goumlstermektedir Bu kuumlnye ile ilgili daha

başlangıccedilta ortaya ccedilıkan sayısal veriler ccedilevirinin ne akademik ne de

uygulama alanında işlevselliği olmadığını bundan oumltuumlruuml ccedileviri

yayınların seccediliminde onların bilgiye hangi youmlnde katkısı olacağının

iyice değerlendirilip ccedileviri yoluyla gelen bilgiden yararlanılmasının

hem ccedilevirmenin emeği hem de ccedilevirinin işlevselliği accedilısından buumlyuumlk

oumlnemi olduğu anlaşılmaktadır

8 Araştırmanın bu boumlluumlmuumlnde taramanın amacı ccedileviri yayınların

incelenmesi ve analizi olduğundan telif yayınlarda atıf yapılan ccedileviri yayınların ayrıntılı listesine ve atıf sayısıyla ilgili bilgilere araştırmanın 422 boumlluumlmuumlnde yer verilecektir

213

412Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4121Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi

(OumlzguumlnCcedileviri Yazar soyadı ad OumlzguumlnCcedileviri Yapıt adı Oumlzguumln

Ccedileviri Yapıt Kaynak)

Ccedileviri uumlruumlnuumln hedef kuumlltuumlrde saygın konumda bulunmaması ne-

deniyle oumlzguumln yapıtın ne yılı ne de kaynağıyla ilgili bilginin verilmemiş

olması hem ccedilevirinin duumlşuumlk konumunu hem de hedef kuumlltuumlrde bilimsel

meraklılığın tam anlamıyla uyanmadığına işaret etmektedir Ne var ki

Even-Zoharrsquoın ccedileviri alanında oumlne suumlrduumlğuuml ldquoCcediloğul Dizge Kuramınardquo

goumlre ccedilevresel konumda bulunan ccedilevirinin yeni bilgiyi taşıması nedeniyle

yenilikccedili bir guumlce sahip olduğu ve bu guumlccedille bilgi eksiğini kapamak uumlzere

bir suumlre sonra merkeze geccedilerek saygın bir konuma ulaşacağı konusunda

verdiği bilgi ccedileviri yayınların belli bir zaman suumlrecinden geccediltikten sonra

merkeze yerleşeceği duumlşuumlncesini akla getirir (Even-Zohar 1979 287-

310) Bununla birlikte hangi ccedileviri yapıtın yenilikccedili guumlce sahip olduğu

oumlzguumln yapıtın niteliğine bağlı olduğundan ccedileviri yapıtın kuumlnyesi kadar

oumlzguumln yapıtın kuumlnyesi de oumlnem taşımaktadır Bundan boumlyle bu gibi

taramalarda hem oumlzguumln hem de ccedileviri uumlruumln kuumlnyesi konusunda bilimsel

titizlik goumlstermek her iki yapıtın kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek

hem ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli yayın ya da kitaplar konusunda uumlst

bilgi edinilmesini sağladığı gibi hem de oumlzguumln yapıta doğrudan ulaşma

olanağını sağlayacaktır

4122Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi Tuumlr ve

Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi

Ccedileviri 205 yayından 48 tanesinin kuumlnye bilgisi hiccedil bildirilmemiş 57

tanesinin bilgileri tam olarak 100 tanesinin de eksik olarak bildirilmiştir

Kuumlnye bilgisi tam olarak bildirilen yazılardan 11 tanesi Tuumlrkiyersquodeki

kuumltuumlphaneler veya Uumlniversite kuumltuumlphaneleri uumlzerinde uzman kişilerin

konferans metinleri ye da Tuumlrkiyersquoye ilişkin goumlruumlşleriyle ilgili rapor

7rsquosi kitap 39 tanesi ise makale tuumlruumlndedir

214

DeğerlendirmeKuumltuumlphanecilik alanında kuumlnyesi eksik ve ya da hiccedil

bildirilmeyen oumlzguumln yapıtların sayısının 148 olması ccedilevirinin ldquoccediloğul

dizgerdquo kuramına goumlre ccedilevresel konumda olduğunu veya oumlrtuumlk ccedileviri

sayısının yuumlksek oranda olduğunu goumlstermektedir

41221Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi

Oumlzguumln yapıt kuumlnyesinin ccedileviri yayında ayrıntılı olarak verilmesi

hem birincil kaynağa ulaşmayı kolaylaştırır hem de bir kuumlltuumlrde hangi

tuumlrde bilgiye oumlzellikle hangi yabancı kaynaktan başvurulduğunu accedilığa

ccedilıkarır Oumlrneğin aynı yabancı yazarın yapıtlarının ccedilevirisinin bulunması

hedef kuumlltuumlruumln tek kaynaktan bilgisel olarak beslendiğini goumlsterirken

farklı dil ve kuumlltuumlrlerden yapılan ccedileviriler bilginin ccedileşitliliğini goumlsterir

Oumlte yandan ccedilevirinin hangi kaynaktan alındığının bildirilmemesi ise

yabancı bilginin hedef kuumlltuumlrde zor kabul edilmesinden kaynaklanabilir

Ccedilevirmenin bu bilgiyi daha kolay kabul edilmesi amacıyla oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesini bildirmemesi ilerde ccedileviri youmlntemi olarak oumlrtuumlk

ccedileviriye başvurmasına neden olabilir Ne var ki yukarıda oumlrtuumlk

ccedileviride youmlntemin okuyucu odaklı olduğu oumlne suumlruumllmekle birlikte

Latin alfabesinin uumllkemizde 1928rsquode kabul edildiği ve dilimizin yazılı

olarak kullanılmaya bu tarihten sonra başlandığı duumlşuumlnuumllecek olursa

ccedilevirmenin oumlrtuumlk ccedileviri yapmak amacıyla oumlzguumln yapıtın kuumlnyesini

bildirmediği halde youmlntem olarak bilimsel yazı dilinin daha yerleşmemiş

olması nedeniyle kaynak odaklı youmlntemi seccediltiği duumlşuumlnuumllebilir

Kuşkusuz bunun başlıca nedeni bilginin Cumhuriyetin kuruluş

aşamasında ve ileriki yıllarda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

aktarılmasından kaynaklanabilir

41222Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen -Ccedileviri

Youmlntemi ilişkisi

Oumlzguumln yapıt kaynak ve ccedileviri youmlntemi arasındaki ilişkiyi accedilıklamada

kuumlnyesi hiccedil verilmemiş yayınlardan yola ccedilıkmak hedef kuumlltuumlrdeki ccedileviri

anlayışını ortaya ccedilıkarmak accedilısından oumlnem taşır Bu durum aynı za-

manda ldquoHedef kuumlltuumlrde ccedileviri kabul edilen her metni ccedileviri olarak

kabul edip onların hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğurdquo savunan Gideon

Touryrsquonin ldquoerek odaklı kuramınardquo doğal zemin hazırlar Sayısal veriler

215

goumlz oumlnuumlne alındığında 152 makaleden 24rsquouumlnde hiccedil kaynak verilmediği

goumlzlenmiştir Oumlte yandan kitaplardan da 24rsquouumlnde yabancı yazar adı-

oumlzguumln yapıt kuumlnyesiyle ilgili hiccedilbir bilgi verilmemiştir

Buna karşın oumlrneğin 24 ccedileviri makale birbiriyle karşılaştırıldığında

bunların kaynak odaklı ccedileviri kutbuna yakın bir anlayışla ccedilevrildiği gouml-

ruumllmuumlştuumlr Oysa ccedileviri de hem kaynağın bildirilmemesi hem de metnin

ana dil yazı geleneğine goumlre değil de ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnte-

miyle sanki yapay bir dille yazılmış izlenimi uyandırması akla

genellikle ldquosahte ccedilevirirdquo duumlşuumlncesini getirmekle birlikte soumlz konusu

makalelerin Milli Bibliyografyarsquoda da ldquoccedilevirirdquo olarak tanımlanması

ccedilevirinin ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo olduğunu goumlstermiştir Ne var ki ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo

ccedilevirmenin okuyucu odaklı ccedileviri youmlntemine başvurmasını

kolaylaştırmakla birlikte ccedilevirilerin oumlzellikle kaynak odaklı yapılmasına

oumlzen goumlsterilmesi iki şeye işaret etmektedir bunlardan birincisi

ccedilevirinin sadece bilgi kaynağı olarak hedef kuumlltuumlrde kabul edildiğini ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini ya da ccedilevirinin varlığının

bilincinde olunmadığına işaret eder Ccediloğul dizge kuramına goumlre oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesinin tamamıyla bildirilmemiş olması ccedilevirinin ccedilevresel

konumda olmakla birlikte yenilikccedili guumlce sahip olarak zaman iccedilerisinde

birincil derecede oumlnem kazanacağını goumlsterir

Sonuccedil olarak soumlzkonusu değerlendirmede kuumlnyesi hiccedil ya da eksik

bildirilen makale ya da yapıt sayısının toplam 205rsquoe karşı 148 olması

ccedilevirinin bu alanda saygın bir konumda olmadığını goumlstermektedir Ne

var ki ccedileviride kullanılan kaynak odaklı youmlntem ccedileviriye oumlnem

verilmemekle birlikte yabancı kuumlltuumlrden gelen bilgiden doğrudan

beslenildiği anlamına da gelebilir

41223 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen-Ccedilevirmen

Kimliği İlişkisi

Oumlzguumln yapıt adının verildiği ccedileviri yayın sayısı 82rsquodir Buna karşın

oumlzguumln yapıt adının verilmediği ccedileviri yapıt sayısı (123) ccediloğunluktadır

Oumlzguumln yapıtın yabancı dildeki adının bildirilmesi bilgiye erişim accedilısın-

dan kolaylık sağlar Ne var ki yapıtın kaynak olarak yabancı dildeki

kuumlnyesinin bildirilmemiş olmasına karşın Tuumlrkccedile dergilerin

ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedileviri makalelerin İngilizce başlıklarının

Tuumlrkccedile başlığın geri ccedilevirisi olarak verildiği goumlruumlluumlr Oysa yazılı me-

216

tinlerin ccedilevirisinde oumlzellikle yabancı kaynağa inilmek istendiğinde ya-

bancı dildeki başlığın verilmesi bilgiye erişimi kolaylaştırır Oumlte yandan

aynı şekilde ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedilevirinin yabancı dildeki

başlığının yanı sıra kaynakccedilada kuumlnyesinin bildirilmesi bilimsel

titizliğin de bir goumlstergesi olarak kabul edilebilir

Ne var ki akademisyenler arasında da yazar adı verilmekle birlikte

oumlzguumln kaynağın adının verilmediği 40 ccedileviri bulunmaktadır Bu durum

akademisyenlerin bilginin kaynağından ccedilok kaynağın bilgi iccedileriğine oumln-

celik verdikleri şeklinde yorumlanabilir Bu sayı meslek elemanlarına

ait ccedilevirilerde ise 117rsquoye ulaşmaktadır Bu ise ccedilevirinin kendisinden

ccedilok iccedilindeki bilgiye oumlnem verildiğinı ve ccedilevirinin varlığının oumlzellikle

vurgulanmak istenmediğini goumlsterir Burada ccedilevirmenin okuyucuya

bilgiyi yabancı goumlstermemek ve bilginin daha kolay benimsenmesini

sağlamak şeklinde bir amacı olduğu soumlylenebilir

4123Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen

Yukarıdaki tarama oumlğelerini goumlsterir listede tuumlr başlığı altında

makale kitap ve rapor olmak uumlzere uumlccedil seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bunun

nedeni makale rapor ya da kitap olmak uumlzere uumlccedil tuumlrden hangisinden

daha ccedilok ccedileviri yapıldığını saptamaktır Kuumltuumlphane Bilimi alanında

yayınlanan ccedileviri kitapların sayısı ile makalelerin sayısını ortaya

ccedilıkması iki tuumlruuml sayısal olarak karşılaştırma fırsatı yaratır Bu

betimleyici ccedilalışmada makaleler iccedilin kaynak olarak kuumltuumlphane bilimi ile

ilgili suumlreli yayınlar seccedililmiştir Ccedilevirinin kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi

(kuumlnyesi)verilmesi ise hem oumlrneğin ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli

yayının ne gibi bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi hem de kitapların

oumlzel yayınevi mi yoksa oumlrneğin Milli Eğitim Bakanlığı Kuumlltuumlr

Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Tuumlrk Dil Kurumu veya Tuumlrk

Tarih Kurumu gibi devlet kurumları tarafından mı ccedilıkarıldığı konusunda

da bilgi verir Bu ise bilginin yayılımında ulusal kuumlltuumlr politikasının

uzantısı olarak devletin desteğini goumlsterdiğini gibi yayınevi

politikasının baskın duruma geccedilmesi durumunda oumlzel sektoumlruumln desteğini

goumlsterir

217

Değerlendirme

42 kitap 152 makale ve 11 rapordan oluşan 205 ccedilevirinin 195rsquoi

resmi yayınevi tarafından yayınlanmıştır Oumlzel yayınevinin yayınladığı

ccedileviri tuumlruuml kitap olup sayısı 10rsquodur Bu ise kuumltuumlphane bilimi alanında

ccedileviri yayına oumlzel sektoumlruumln ilgi goumlstermediğini goumlstermektedir Bu

guumlnuumlmuumlzde bile kuumltuumlphane biliminin uygulama alanıyla sınırlı bir

disiplin olarak goumlruumllmesinden kaynaklanabilir Ancak bu konunun daha

aydınlanması iccedilin ccedileviri tuumlruuml ve ccedileviriyi etkileyen oumlğeler arasındaki iliş-

kinin incelenmesi gerekir

Elde edilen sayısal verilerden de anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane bilimi

alanında yayınlanan kitap makale ve raporların toplam 205 adetinden

195 adeti Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği gibi devletin kendi kurumları tarafından yayınlanmış olup bu

yayınların ortaya ccedilıkmasında ulusal kuumlltuumlr politikasının ccedileviriyi

etkilediği anlaşılmaktadır Şoumlyle ki 205 adet ccedileviri yapıttan 161rsquoinde

ccedileviryi etkileyen ulusal kuumlltuumlrduumlr Ccedileviriyi etkileyenin yayınevi poli-

tikası+ulusal kuumlltuumlr olması durumunda ise sayı 15rsquodir Bu durum oumlzguumln

makale sayısının yetmediği durumlarda ortaya ccedilıkmıştır İccedilerik

accedilısından oumlzel alan bilgisinden ccedilok her okuyucunun ilgisini ccedilekebilecek

farklı uumllkelerin kuumltuumlphanelerinden soumlz eden uluslararası dergilerden

alınmış makalelere başvurulmuştur Burada farklı kuumlltuumlruuml tanımak

ulusal kuumlltuumlre zenginlik katmakla birlikte oumlzellikle bu konu alanında

ccedilevirilere yer verilmesi devlet kuruluşu tarafından da olsa yayınevinin

yayının kesintiye uğramaması ve daha geniş bir okuyucu kitlesine

seslenmek istemesinden kaynaklanmaktadır Oumlteki tuumlrlerde boumlyle bir du-

ruma rastlanmamasına karşın dergilerde boumlyle bir durumla karşılaşıl-

ması ise yukarıda soumlzuuml edilen yayınevi politikasının hepten zarara

uğramadan yayınını suumlrduumlrebilme amacındandır Ne var ki ccedileviriyi

etkileyenin ldquoyayınevi politikası + ulusal kuumlltuumlrrdquo politikası olduğu

durumlar makalelerle sınırlı olup sayıları sadece 15 dir Bu makalelerin

2rsquosi resmi kuruma bağlı yayınevi tarafından ccedilıkarımakla birlikte ccedilalışan

ekibin kendi yetkisini kullanarak yayınevine yeni bir kimlik

kazandırmak amacıyla bu tuumlr tanıtıcı makalelere başvurduğu goumlruumlluumlr Ne

var ki bu oumlne suumlruumllen yenilikler bir suumlre sonra sona ermiştir Bunun yanı

sıra Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumlltenindersquode goumlzde kitap roman

218

yayınların iccedileriğiyle ilgili ya da oumlnde gelen kuumltuumlphanecilerin yaşam

oumlykuumlleriyle veya dışarıdaki kuumltuumlphaneleri tanıtan yazılara bir suumlre yer

verilmiş ancak karar yetkisine sahip yetkilinin ayrılmasıyla birlikte bu

tuumlr girişimler sonlanmıştır Buradan da anlaşılacağı uumlzere 195 resmi

yayınevinin ccedilıkardığı kitap makale ya da raporun ccedilevirisinde ulusal

kuumlltuumlruumln ccedileviriyi etkilediği yayın sayısı 161rsquodir Bu ise bilginin

uumlretilmesinde ve youmlnlendirilmesinde en belirleyici unsurun uumllkemizde

devlet olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır Aşağıdaki sayılar da bu

soumlylenenleri doğrular niteliktedir

Toplam 205 yapıtın

161rsquoinde ccedileviriyi etkileyen ulusal kuumlltuumlr

15rsquoi yayınevi+ulusal kuumlltuumlr politikası

27rsquosi bireysel istektir

4124 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

Ccedilevirinin hangi youmlntemle yapıldığı bilgi uumlretim suumlrecinde bir uumllkenin

hangi evrede olduğunu da goumlsterir Oumlrneğin ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ya da

kaynak odaklı youmlntemle yapılan ccedilevirilerin ccedilokluğu bir uumllkenin henuumlz

bilgi aktarım suumlrecinde olduğunu goumlsterdiği gibi okuyucu odaklı

ccedilevirilerin bolluğu da soumlz konusu uumllkede bilgi aktarım suumlrecinin aşılıp

bilgi uumlretim evresine girildiğini goumlsterir Bir başka deyişle bu evredeki

bir uumllkede bilim dalı kendi jargonunu geliştirdiğinden ccedileviride hedef

dilin dinamikleri zorlanmadan ldquookuyucu odaklırdquo bir dil kullanılmış olur

Bu ise okuyucu odaklı youmlntemle bilgi uumlretimi arasında bir ilişki

olduğunu goumlsterir (bk 2223)

Oumlte yandan bilgi aktarım suumlrecinde olan uumllkelerde telif yapıt ile

ccedileviri yapıt arasındaki sınırın accedilık olarak ccedilizilememesi ya da oumlrtuumlk

ccedileviri sayısının fazlalığı henuumlz bilginin tam anlamıyla oumlzuumlmsenemeyip

dilin doğal akışı iccedilerisinde bilgi uumlretimine geccedililemediğini goumlsterir

Bilginin evrensel olduğu tartışılmaz bir gerccedilektir Bu ise temel bilgi-

nin ccedileviri yoluyla geleceğini goumlsterir Bir başka deyişle farklı kuumlltuumlr-

lerde uumlretilen oumlzguumln bilginin ortak bir payda da birleşmesi bilginin geli-

şerek evirilmesine ve zenginleşmesine yol accedilar Oumlte yandan kendi sınır-

ları iccedilinde kapalı kalan bilgi tuumlketmelik bilgi olmaya mahkumdur Daha

da accedilılacak olursa bu bilgi sadece belli bir zaman ve uzam iccedilerisinde

sınırlı kalarak guumlndelik gereksinimlere yanıt verebilecek nitelik taşır

219

Ccedileviri youmlntemi ve bilgi uumlretim suumlreci arasındaki ilişki ise bir oumllccediluumlde

ccedileviriyle gelen bilginin evrensel kuumlltuumlruuml paylaşmada ne derece de etkili

olduğu sorusuna cevap verir Bilgi uumlretim suumlreci bilginin kabuluuml

aktarımı ve oumlzuumlmsenerek oumlzguumln bilgi uumlretimi geccediliş evreleri olarak

tanımlanabilir Bu uumlccedil evre kışkusuz birbirinin devamıdır Ccedileviri youmlntemi

ve bilgi uumlretimi arasındaki ilişki accedilısından değerlendirilecek olursa

oumlncelikle kaynak odaklı youmlntemin fazlalığı bilginin kabul edilip

aktarılma aşamasında olduğunu goumlsterirken okuyucu odaklı ccedileviri

youmlnteminin fazlalığı da bilginin oumlzuumlmsendiğine işaret eder Okuyucu

odaklı youmlntem iki şeye işaret eder bunlardan birincisi ccedileviri suumlreci

oumlncesinden başlayarak hedef kitlenin dilsel ve kuumlltuumlrel oumlnceliklerinin

goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunu ikincisi ise ccedileviri yayının iccedilindeki bilgi

yeni ve farklı da olsa dilsel olarak bu farklılığı kapatacak ve bu bilginin

kabuluumlnuuml kolaylaştıracak bir youmlnteme başvurulduğunu goumlsterir Bu

durumda kuşkusuz ccedilevirmenin amacı bilgiyi okuyucuya goumltuumlrmektir

Bundan boumlyle ccedilevirmen en azından yabancı dil kadar ana dilinde de

dilsel yetenek ve kuumlltuumlrel bilgilerini bir başka deyişle de ccedileviri edincini

kullanarak bu bilginin hedef kitle tarafından oumlzuumlmsenmesini

kolaylaştıracak bir youmlntem geliştirir Ayrıca okuyucu odaklı ccedilevirilerin

ccedilokluğu disiplinin jargonunun ccedilağdaş bilgiyi karşılayacak duumlzeyde

geliştiğini goumlsterir

4125 Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İliş-

kisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

Yayınevi politikasının ticari amacı goumlz oumlnuumlne alındığında okuyucu

odaklı olması hedeflenir Bu durum ccedileviri yapıtın niteliğini kuşkusuz

sınırlar Oumlrneğin oumlzellikle oumlzel sektoumlre ait yayınevlerinde yayınevi

politikası olarak ccedilağdaş ve guumlncel nitelikte yayınların yayınlanması

daha ccedilok kabul goumlrebilir Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlr politikasının bir

sonucu olarak devlet eliyle ccedilıkartılan oumlrneğin suumlreli yayınlarda ccedilağdaş

bilgiyi yakalamak amacıyla uumlstuumln olan kuumlltuumlruumln ccedilıkardığı dergilerin hiccedil

seccedilicilik goumlstermeden doğrudan model alınması kimi zaman hedef

kuumlltuumlruumln gereksinim duyduğu konuların goumlzardı edilmesine neden

olabilir Tam karşıtı bir biccedilimde aradaki bilgi boşluğunu kapatmak uumlzere

sadece klasik yapıtların ccedilevirisine de ağırlık verilebilir Ne var ki kimi

zaman ccedilevirinin niteliği ccedilağdaş da olsa yapıtın ccedilevrilmesinde kaynak

odaklı youmlnteme başvurulmak zorunda kalınabilir Bu ise okuyucu

220

kitlesinin sayısını azaltır Oumlte yandan oumlrneğin ulusal kuumlltuumlr politikasının

egemen olduğu Tuumlrk kuumltuumlphaneciliği ve benzeri bir dergide

karşılaştırmalı kuumltuumlphanecilik alanında Libri IFLA Journal gibi

uluslararası bir dergiden bir uumllkenin kuumltuumlphanelerini tanıtan bir metin se-

ccedililirken hedef kuumlltuumlre coğrafi ekonomik ve kuumlltuumlrel olarak daha yakın

bir uumllkeyle ilgili bir metnin ccedilevrilmesi bilgisel accedilıdan olduğu kadar uy-

gulama olanağı accedilısından da daha anlamlı olabilir Kuşkusuz bu şekilde

bir tutum bir başka deyişle okuyucu kitlesini goumlz oumlnuumlnde bulunduran

bir ccedileviri politikası ccedileviriyi yapanların kimliğine goumlre de şekil değiştirir

Değerlendirme

Ccedileviriyi etkileyenin ulusal kuumlltuumlr ağırlıklı olması durumunda kulla-

nılan youmlntemin kaynak odaklı olması son derece doğaldır Ulusal

kuumlltuumlr politikasının en temel ilkelerinden birinin evrensel bilgi

duumlzeyine erişmek olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa burada bilginin eksiksiz

ve doğru olarak aktarılmasının ccedileviri youmlntemini etkilemesi

kaccedilınılmazdır Uumlstelik ccedilevirmenin ulusal kuumlltuumlr politikasının uzantısı

olarak bilginin daha ilk hedef kuumlltuumlre ilk tanıştırılması aşamasında

kavramsal eksikliklerden kaynaklanan hedef dildeki terminoloji

eksikliğinden oumltuumlruuml kaynak odaklı youmlnteme başvurmaya zorlandığının

da akılda tutulması gerekir

Betimleyici taramada uumllkemizde kuumltuumlphane biliminin ulusal

kuumlltuumlruumln politikasının vazgeccedililmez bir parccedilası olduğu yadsınamaz bir

gerccedilektir Bundan boumlyle oumlzel yayınevleri yerine devlet kurumlarının soumlz

konusu yapıtları makaleleri ve raporları yayınlaması doğaldır Bunlar

sırasıyla başta Tuumlrk kuumltuumlphaneciler derneği olmak uumlzere Milli Eğitim

Bakanlığı Kuumlltuumlr Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Uumlniversite

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu ya da uumlniversiteye bağlı

yayınevleridir Oumlzel yayınevleri tarafından yayımlanan yapıtların tuumlruuml

kitap olup devlet kurumları yayınevlerinin yetersiz kaldığı 1963-1976

yılları arasında biri 1985rsquode olmak uumlzere sadece 10 adet kitap

basılmıştır Bu yıllar kuşkusuz bilgi uumlretiminin oumlteki alanlarda olduğu

gibi devlet kurumlarından oumlzel sektoumlre geccediltiği yıllara denk gelmektedir

Oumlte yandan yapıtın niteliği soumlz konusu araştırmada Ccedileviriyi etkile-

yen-Youmlntem-ccedileviri Yapıtın niteliği arasındaki uumlccedilgende yukarıda oumlne

suumlruumllen oumln bilgilerin uumllkemizdeki yansıması aşağıda verilecek sayılardan

da ccedilıkarılabilir

221

Tablo 8Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın niteliği

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak odaklı Klasik 32 16

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Klasik 3 1

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Ccedilağdaş 76 37

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Ccedilağdaş 10 5

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Guumlncel 35 17

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Guumlncel 6 3

Bu sayısal verilerden ulusal kuumlltuumlruumln ccedilağdaş bilgiye erişme şeklinde

hedefinin oumlncelik taşıdığı klasik nitelikte bilginin ikinci sırada geldiği

goumlruumllmektedir youmlntem olarak her iki nitelikte ccedileviride de kaynak odaklı

youmlntemin daha ccedilok kullanıldığı goumlruumllmektedir Ne var ki ccedilağdaş nite-

likteki ccedilevirilerde okuyucu odaklı ccedileviri youmlnteminin daha fazla kullanıl-

mıştır Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlruumln tetiklediği klasik ve guumlncel nitelikte

kaynak odaklı youmlntemle yapılmış ccedilevirilerin neredeyse aynı oranda

olduğu goumlruumllmektedir Bu ise guumlncel bilgiyle klasik nitelikte bilgiye

aynı değer verildiği ya da klasik nitelikte ccedileviriyi yapacak alt kadronun

oluşturulamadığı anlamına gelir

Yayınevi Politikası+Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Nite-

liği

Ulusal kuumlltuumlruumln kendi yayınevlerini oluşturup bunların alt yapısı ha-

zırlandıktan bir suumlre sonra yayınevi kadrosunda ccedilalışanların devletin

eliyle kurulan yerlerde soumlz sahibi olma yetkileri kuvvetlendiği iccedilin kimi

zaman bu kadronun seccedilkileri ulusal kuumlltuumlr politikasına ters duumlşmeyecek

şekilde ccedileviri yayınlara youmln verebilir Kimi zaman yayınevlerinde ccedilalı-

şanların yaratıcılıkları geleneksel resmi yayınevi formatından şekilsel ve

iccedilerik olarak değişiklik yaratabilir Ne var ki bu şekilde yayınevi+ulusal

kuumlltuumlr politikasının birleştiği oumlrneklerin sayısı sadece 17rsquodir Bu disiplin

de sınırlı okuyucu kitlesine seslenildiği iccedilin oumlzel yayınevlerinin bir

yayınevi politikası benimseyerek bu alanda ccedileviri yayınlaması soumlz

konusu olmamıştır Gerccedili yayınevi politikası ve ulusal kuumlltuumlruumln

etkilediği ccedilevirilerin ccediloğunluğu yine ccedilağdaş nitelikt olmasına karşın

youmlntem olarak ulusal kuumlltuumlr politikasından farklı bir youmlntem izlememiş

yine kaynak odaklı youmlntemle sınırlı kalmıştır

222

Bireysel İstek-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Burada ccedileviriyi etkileyen bireysel istek de olsa bir uumllkede hakim

olan ccedileviri anlayışının bireyin seccedilimini nasıl etkilediği goumlruumllmektedir

Oumlrneğin youmlntem olarak yine kaynak odaklı youmlntemin ağırlıklı olması (22

kaynak odaklı ccedileviriye karşın okuyucu odaklı ccedileviri sayısı 5rsquotir)

bireysel seccedilimlerin de toplum tarafından şekillendiğini goumlstermektedir

Bir başka deyişle okuyucu ccedileviri yayını okurken onun yabancı bir

kuumlltuumlrden geldiğini hissetmek ister Bu ise onun ccedilevirinin dilini ana dili

kadar yetkin goumlrmek istemediğini goumlsterir Ccedilevirmeni koşullandıran da

okuyucunun bu isteğini yerine getirmektir

Oumlzetle bu sayısal verilerin tarama oumlncesi verilen kararlarda oumlne

suumlruumllen hipotezlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir Şoumlyle k ccedileviriyi etkileyen

ulusal kuumlltuumlr ccedilağdaş ve klasik nitelikte yapıtları evrensel bilgiyi

yakalamak amacıyla ccedilevrilmesini desteklemiştir Ne var ki bilginin uzun

suumlre gerisinde kalmak bu ccedilevirilerin kaynak odaklı youmlntemle

yapılmasına neden olmuştur Yukarıda da belirtildiği gibi buna neden

hem bilginin hiccedil eksiksiz aktarılması şeklindeki bilimsel titizlik hem de

soumlz konusu bilgiyi karşılayacak bilimsel terminoloji ve kavramsal

bilginin henuumlz tam anlamıyla yerleşmemiş olmasıdır Kuşkusuz bunda

yazılı kuumlltuumlruumln 1928rsquoden sonra yayılmaya ve yerleşmeye başlamasının

da buumlyuumlk payı vardır

1983rsquoten başlayarak 2000rsquoli yıllara bilginin daha oumlzuumlmsenmiş

olduğu konu alanlarında ya da her duumlzey eğitimden gelen uygulama

alanındaki kuumltuumlphanecilere bilgiyi taşıyabilmek amacıyla okuyucu

odaklı ccedileviri youmlntemine daha ccedilok başvurulduğu goumlruumllmuumlştuumlr Ne var ki

bu youmlnteme bilinccedilli olarak değil ya ccedilevirmenin kendi edincinden ya da

guumlndelik dil kullanımını gerektiren guumlncel metinlerde başvurulmuştur

Bunun bir nedeni de oumlnceden de belirtildiği gibi bilimsel dilin yeterince

gelişmemesine karşın soumlzluuml dilin egemen olduğu guumlncel metinlerde

ccedilevirmenin kendi ana dilini kullanmada zorlanmaması goumlsterilebilir

4126Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem

Ccedileviri yapanın meslek elemanı ya da akademisyen kimliğine bağlı

olarak hangi youmlntemi seccediltiği bilginin kabul edilmesinde hangi youmlntemin

daha etkili olacağı konusunda bilgi verir

Değerlendirme

223

Bu oumln bilgiler sayısal verilere doumlkuumllduumlğuumlnde 179 (86) adet ccedileviri

yayının kaynak odaklı youmlntemle yapıldığını ve sadece 26rsquosında (13)

okuyucu odaklı youmlntemin kullanıldığı ortaya ccedilıkmıştır Hem

akademisyenler hem de meslek elemanları accedilısından kaynak odaklı youmln-

temin okuyucu odaklı youmlnteme tercih edilmesinin en oumlnemli nedenleri

arasında hem bilgisel hem de bilimsel jargonun eksikliği okuyucunun

gereksinimlerinin oumlnuumlne geccedilmesidir Bilginin oumln plana geccediltiği akademik

alanda bilimsel titizlik sonucu bilgiyi kaccedilırmamak kaygısıyla kaynak

odaklı youmlntemin seccedilimi haklı karşılanabilmekle birlikte kimi durumlarda

da ana dilde kendi kaynağından beslenme olanağını bulamayan

akademisyenlerin yabancı kaynaklardan bilgi edinme alışkanlığı zaman

iccedilerisinde yabancı dili ccedilok iyi bilmelerine karşın ccedileviri edinccedilsizliğine de

yol accedilabilmektedir (Toury 1995 241-259)9 Bu durumda akademisyen

soumlzcuumlk duumlzeyinde başlayarak ya kendi alanındaki yabancı soumlzcuumlğuuml ol-

duğu gibi aktararak anadilinde bilimsel jargonu geliştirememekte ya da

dilsel duumlzeyde kendi dilinin metin tuumlruuml ya da yazı geleneklerini goumlzden

kaccedilırarak kaynak dil yazı geleneğini hedef dile olduğu gibi aktarmak zo-

runda kalmaktadır Oumlte yandan uygulama alanında ccedilalışan meslek ele-

manlarının hem kaynak odaklı hem de okuyucu odaklı youmlntemleri aka-

demisyenlerle neredeyse aynı oranda kullanıyor olmaları soumlzkonusu

kimselerin uygulama alanında da olsa akademisyenlerle aynı inceleme

malzemesi ldquokitabırdquo paylaşmalarından kaynaklanmaktadır Bu ise her iki

kesimin de dil kullanımıyla ilgili yazılı yeteneklerinin oumlteki disiplinler-

den gelen meslek elemanlarına ya da akademisyenlere oranla daha fazla

gelişmiş olduğuna işaret eder Bundan boumlyle ccedilevirilerin metin iccedili

bağlaşıklığında ccedileviri accedilısından bir sorun ccedilıkmadığını eşdeğerlik oumllccediluumltuuml

olarak soumlzdizimsel eşdeğerliğin her iki kesim tarafından da yeğlendiğini

goumlstermektedir

9 Touryrsquoye goumlre ldquodil edincinerdquo sahip olmak ldquoccedileviri edincinerdquo sahip olu-

nacağı anlamına gelmemektedir Bir başka deyişle ldquoiki dillirdquo olmak bilgi aktarımı accedilısından toplumsal iletişimi sağlamada yeterli olmakla birlikte esas dilin bireysel yaratıcılık youmlnuumlnuuml de ilgilendiren ldquoccedileviri edincirdquo kaynak hedef dil ve kuumlltuumlruumln her tuumlrluuml oumlzelliğini bilip bu bilgi birikimini kendi bireysel yaratıcılığıyla birleştirmektir Bu ise bilinccedilli olarak ana dilinin dinamiklerini zorlayarak ccedileviriyi dili zenginleştirmede araccedil olarak kullanma yetisine sahip olma anlamına gelmektedir Bundan boumlyle ccedileviriye guumlnuumlmuumlzde salt bir bilgi aktarım aracı goumlzuumlyle bakmanın oumltesine geccedililmiştir

224

Kaynak odaklı youmlntemin ccedilok kullanılmış olması zaman iccedilerisinde

hedef dildeki yazı dilini etkileyeceği anlamına gelmektedir Uumllkemizde

uzun suumlre kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin kullanılması Tuumlrk bilim

dilinin gelişememesine neden olan etkenlerden biri olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Aşağıdaki youmlntemle ilgili şu sayılar yukarıda soumlylenenlerin bir

kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Tablo 9 Ccedilevirmen Kimliği ve Youmlntem Arasındaki İlişkilerin Sayısal

Dağılımı

Ccedilevirmen kimliği Sayı Yuumlzde Youmlntem

Akademisyen 72 35 Kaynak Odaklı Okuyucu odaklı

65 7

Meslek elemanı 119 58 100 19

Belirlenemeyen 14 7 14 -

Bu tablodan da anlaşılacağı uumlzere meslek elemanı sayısı akademis-

yen sayısından daha fazladır Bunun nedeni kuumltuumlphane biliminin oumlzel-

likle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulama alanındaki oumlneminden

kaynaklanır Bu ise uygulama alanıyla ilgili bilginin akademik alandaki

bilgiden oumlnce geldiğine işaret etmekle birlikte uygulama alanında ya-

bancı dil bilenlerin sayısının akademik alanda ccedilalışanlardan daha az ol-

duğu da bir gerccedilektir Oumlte yandan bu bir yerde soumlzkonusu disiplinin uy-

gulama alanındaki işlevinin ulusal kuumlltuumlre etkisi accedilısından akademik

alandaki işlevinden oumlnce geldiğini goumlstermektedir Uygulama alanına

kolaylık sağlayacağı duumlşuumlnuumllen oumlrneğin teknolojik bilginin ivedi olarak

ccedilevrilmesi gereği meslek elemanlarını bilgisel eksikliği ccedileviri yoluyla

kapatmaya zorlamıştır Kuşkusuz bunda yuumlksekoumlğretim kurumlarındaki

kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili boumlluumlmlerin geccedil kurulmasının da payı

vardır

4127Zaman Kesitleri

Yıllara goumlre dağılım konusunda temel oumllccediluumlt ccedileviri yayınlar olarak

alındığından zaman kesiti olarak neyin oumllccediluumlt alınacağı sorusu guumlndeme

gelir Bu taramada zaman kesiti olarak bilimsel alanda ccedileviri yayınlar

goumlz oumlnuumlnde bulundurularak 1 zaman kesiti olarak 1923-1960 ikinci za-

man kesiti olarak 1961-1980 uumlccediluumlncuuml zaman kesiti olarak ise 1981-2000

yılları saptanmıştır Buna neden olarak ise 1 zaman kesiti iccedilin bilimsel

225

geccedilmişi Doğu kuumlltuumlruumlne dayanan bir uumllkede yeni kurulan Cumhuriyetin

Batı standartlarında toplumsal bir alt yapı oluşturmak uumlzere başta

uygulama alanındaki eksiği kapatmak amacıyla Batırsquodan gelen ccedileviri

yayınlara gereksinim duyması goumlsterilebilir Bu doumlnemde amaccedil temel

bilgileri uygulama alanına geccedilirecek nitelikte metinlerin ccedilevrilmesine

gereksinim duyulduğundan ccedileviri yayın sayısı kısıtlı olmakla birlikte

temel bilgileri karşılayacak niteliktedir Oumlte yandan akademik accedilıdan

ccedileviri yayınların oumlnemi 1933 yeni uumlniversite tasarısıyla birlikte

anlaşılmıştır Bununla birlikte taramaya 1933rsquoten değil de

Cumhuriyetin kuruluşundan başlanmasının nedeni ulusal kalkınmanın

kuumlltuumlrel kalkınmayla sağlanabileceğinin Cumhuriyetrsquole birlikte

anlaşılmış olmasıdır Bir başka deyişle bilginin tabana en temel yayılma

aracı kuumltuumlphane ve kuumltuumlphaneciliğe yuumlksek oumlğretimden zamansal olarak

daha oumlnce yer verilmiştir Nitekim Milli kuumltuumlphanenin Cumhuriyet Douml-

nemi Makaleler Bibliyografyasırsquoda (1923-1999) bu alanda ccedilalışmaların

Cumhuriyetle birlikte başladığını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak 1961-1980 yıllarının saptanması da

rastlantı değildir Şoumlyle ki siyasal yaşamdaki değişiklikler kaccedilınılmaz

olarak bir toplumun eğitim ve kuumlltuumlr yaşamına yansır Siyasal iktidarın

tek partilikten ccedilok partililiğe geccedilişi ile birlikte siyasal alanda olduğu

kadar eğitim ve kuumlltuumlr alanında da İsmail Kaplanrsquoın deyişiyle ldquoccedilalkantılı

bir doumlneminrdquo yaşanmıştır Bu durum akademik alandaki disiplinlere de

yansımış ve bilginin devlet kurumlarından oumlzel alana kaymasına neden

olmuştur Bu bir yerde 1961 anayasasıyla birlikte duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlne

ve oumlzellikle 21madde de geccedilen ldquobilim ve sanat oumlzguumlrluumlğuumlrsquonuumlnrdquo bir

sonucu olarak değerlendirilebilir (Kaplan 1999264-275) Bu ccedilalkantılı

doumlnemde farklı kutupların ortaya ccedilıkması farklı kanallardan bilgiye

gereksinimi artırmıştır Ne var ki bir yandan geccedilmişteki bilginin

eksikliği oumlte yandan bu doumlnemde uumlretilen bilgiye yetişme kaygısı

uumlniversitelerin ccedileviri yoluyla gelebilecek bilgiye yetişememesine neden

olmuştur Bu bilgi accedilığı ise oumlzel yayınevleri tarafından başıboş bir şe-

kilde kapatılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu ccedilalkantılı doumlnem 1980rsquode

yeni bir askeri darbeyle sonuccedillanmış ve ccediloğulculuğun yarattığı

kargaşanın yerini ulusal birliğin alması amacıyla 1981rsquode yeni bir

Yuumlksek Oumlğretim Kurumu Yasası ve 1982rsquode yeni bir Anayasa ve

duumlzenlenmek zorunda kalınmıştır Bu yeni yasayla birlikte yuumlksek

uumlniversiteler ldquobilimsel ve idari oumlzerkliğirdquo hakkının kaybetmiştir 1981

Yuumlksek Oumlğretim Yasası yuumlksek oumlğretim kurumlarının devletin resmi

226

kurumları olarak yer almasına neden olmuştur Bu şekilde denetim altına

girme ise yine ccedileşitli kanallar ve dillerden gelen ccedileviri yollu bilginin

normal olarak serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir uumllkede oumlzel

sektoumlrde uumlretileceği anlamına gelmektedir Daha da accedilılacak olursa

tarihte yukarıda kısaca değinildiği şekilde bu toplumsal olay ve

ccedilalkantıların bilgi uumlretim şekil ve youmlntemine yansıması kaccedilınılmazdır

Bundan boumlyle uumllkenin koşullarını da goumlze alarak zamanın 1923-1960

1961-1980 1981-2000 şeklinde dilimlere boumlluumlnmesinde hem kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedileviri yayınların bu toplumsal olaylardan ne derecede et-

kilendiğini goumlrmek hem de ccedileviri yayınların oumlzel disiplin iccedilerisindeki

konumu ve gelişimi kadar genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviriye

bakış accedilısını da değerlendirmek accedilısından yararlı olacaktır

4128 Ccedileviri Yılı -Niteliği

Nitelikle ilgili değerlerin sırasıyla klasik ccedilağdaş ve guumlncel olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa oumlrneğin belli bir konu alanındaki temel değişmez

bilgiyi taşıyan klasik bir yapıtın aradan buumlyuumlk bir zaman farkı geccedilerek

ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr politikasının ilke olarak klasik nitelikte

bilgiye oumlnem vermediğini işaret ederken ccedilağdaş bilgiyi taşıyan bir

ccedileviri uumlruumlnuumln zaman aralığı verilmeden ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr

politikasının ccedilağdaş bilgiye karşı duyarlılığını goumlsterir

Bilim dalında konu alanıyla ilgili uzmanlık metinleri yerine guumlncel

metinlerin ccedilevirilerinin bulunması bir yandan ccedilevirilerin bireysel isteğe

dayalı olarak yapıldığını goumlsterirken oumlte yandan da soumlz konusu alanda

henuumlz bilimsel bir sistemlilik kurulmadığı ve araştırmanın bilinccedilsiz ola-

rak keyfi yapıldığı anlamına gelir Bu ise soumlz konusu ccedileviri yayınların

genellikle tuumlketmelik bilgi taşıdığı anlamına gelebilir

Değerlendirme

Tablo 10 Ccedileviri Yılı ndashNiteliği-Ccedileviri Sayı ve Yuumlzdesi

1924-1960 1961-1980 1981-2000

Toplam 35 88 83

Yuumlzde 17 43 40

Nitelik Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel

Sayı 13 8 14 13 49 26 12 49 22

yuumlzde 37 23 40 15 56 30 14 59 27

227

Bu tabloda goumlruumllduumlğuuml uumlzere 205 ccedileviriden ilk doumlnemde toplam ccedileviri

sayısı sadece 35 olmasına karşın ikinci (toplam 88) ve uumlccediluumlncuuml douml-

nemde(83)bu sayının birbirine neredeyse eşit olduğu goumlruumllmektedir Ne

var ki nitelik accedilısından bu doumlnemler birbiriyle karşılaştırıldığında en

ccedilok klasik ccedilevirinin 1 doumlnemde yapılmasına karşın bu nitelikte

ccedilevirilere 2 ve 3 doumlnemde ilginin azaldığı goumlruumllmektedir Bu ise 2 ve 3

doumlnemde temel bilgilerin bu konu alanında artık yerleştiğini ya da

ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemdeki bilgi patlaması karşısında klasik nitelikte

konuların bir kenara atılıp ccedilağdaş bilgiyi yakalama kaygısına girildiği

anlamına gelebilir Nitekim ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde klasik nitelikte

ccedileviriler 15 civarında olmasına karşın ccedilağdaş nitelikteki ccedilevirilerin

50rsquonin uumlzerine ccedilıkması bunun bir kanıtı olarak da goumlsterilebilir Oumlte

yandan guumlncel tuumlketmelik bilgiyi taşıyan ccedileviriler 1doumlnemde 40

iken ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde bu oranın daha azaldığı goumlruumllmektedir

Ancak aradaki farkın sadece 10 olması guumlncel nitelikte ccedilevirilere

guumlnuumlmuumlzde de gereksinim duyulduğunu goumlsterir Bunun başlıca nedeni

iletişim ağının giderek artması ve karmaşıklaşması sonucu en azından

guumlndelik yaşamla ilgili bilgilendirmede bu nitelikte ccedilevirilerin de oumlnemi

olduğu ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu nitelikte ccedileviriler toplumun o andaki

ihtiyacına cevap verdiğinden o doumlnemdeki mesleki ilgi alanı ve

yaşamıyla ilgili veri niteliğini de taşır

4129Ccedileviri Yılı-Dil

Bu ikili arasındaki ilişki hangi yıllarda hangi dillerden ccedileviri

yapıldığını accedilıklar Oumlrneğin soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirlerin uluslararası

bilim dili sayılan bir dilden yapılıp yapılmadığı konusundaki veriler

ccedilağdaş bilginin yakalanıp yakalanmadığı konusunda da bilgi verir 18

yuumlzyıldan başlayarak 20 yuumlzyılın başına dek Fransızcarsquonın akademik

yabancı dil olarak en ccedilok kullanılan yabancı dil olmasına karşın 20

yuumlzyılda giderek saygınlığını kaybederek yerini İngilizcersquoye bırakması

kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirilere yansıyıp yansımadığının

anlaşılması evrensel bilginin hedef kuumlltuumlre ulaşıp ulaşmadığını goumlsterir

Oumlte yandan Fransızcarsquonın uumlstuumln konumda olduğu doumlnemde başka

dillerden de ccedilevirilere yer verilmesi bilginin farklı kuumlltuumlr ve kanallardan

girdiğine işaret ederek bilimsel olarak disiplinin geniş oumllccedilekli bir bakış

accedilısına sahip olduğunu goumlsterir

228

Değerlendirme

Hangi yıllarda hangi dillerden ccedilevirinin yaygın olduğu konusuyla il-

gili bilgi bir uumllkenin sadece hangi yabancı kanallardan bilgi aktardığı

konusunda sayısal veriler ortaya ccedilıkarmakla kalmaz aynı zamanda disip-

linler arasında hangi disiplinin hangi yabancı kaynaklı kuumlltuumlrden beslen-

diği konusunda da bilgi verir Aşağıdaki sayısal verilerden kuumltuumlphane

bilimi alanında genel olarak oumlteki disiplinler gibi yabancı dil olarak İn-

gilizcersquonin baskın olduğu goumlruumllmektedir Bununla ilgili veriler toplam

205 makale ve ccedileviri yapıttan şu şekilde bir sıralama izlemiştir

Tablo 11 Sayısal ve Yuumlzde Olarak Dil Dağılımı

Dil Sayı Yuumlzde

İngilizce 152 74

Fransızca 41 20

Almanca 7 3

Ar+Farsccedila 2 1

Dil belirsiz 3 2

Bununla birlikte bu sayısal veriler kuumltuumlphane biliminin oumlzel bir di-

siplin olarak hep aynı dilden kaynaklarla mı beslendiği sorusunu akla

getirir Bununla da kalmaz soumlz konusu bilim dalının oumlteki bilimlerden

ccedileviri dili olarak farklı bir dil seccediliminde bulunup bulunmadığının da

araştırılmasını gerektirir Daha da accedilılacak olursa İngilizcenin guumlnuuml-

muumlzde en ccedilok kullanılan uluslararası bilim dili olması doğal olarak İngi-

lizcersquoden ccedileviri sayısını oumlteki dillere goumlre artıracaktır Ne var ki tarihsel

akış iccedilerisinde İngilizcersquonin hep uumlstuumln dil konumunda olmadığı da or-

tada bir gerccedilektir İşte bu noktada hangi dilden hangi doumlnemde en ccedilok

ccedileviri yapıldığı sorusu guumlndeme gelmektedir

229

41291 Zaman Kesitlerine Goumlre Ccedileviri Yılı-Dil

Tablo 11 Dil ve Yıllara Goumlre Ccedileviri Dağılımı

1923-1960 1961-80 80-2000 1923-2000

33+ 1 dili belli değil

17

85+3

43

83

40

ccedileviri205

Fransızca İngilizce Almanca Arapccedila Fra İng Alm Arap Fra İng Alm Ar toplam

13 17 1 2 24 58 4 - 4 77 2 - 205

6 8 - 1 12 28 2 2 37 1

Bu sayılara goumlre İngilizce 152 ccedileviriden 17rsquosi 1doumlnem 58rsquoi

2doumlnem 77rsquosi ise son doumlnemde yapılmıştır Bu bir yandan

İngilizcenin uluslararası bilim dili olarak giderek kuumltuumlphane bilimi

alanında oumlteki dillere goumlre uumlstuumlnluumlk kazandığını goumlsterirken oumlte yandan

da başka dil ve kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye her geccedilen guumln kapılarını

kapattığı anlamına gelmektedir Oysa bilgi ccedileşitlendikccedile disiplinin

ufkunun genişleyerek zenginleşeceği ortada bir gerccedilektir Oumlte yandan

kuumltuumlphane bilimini oumlteki disiplinlerden farklı kılan bir başka oumlğe de

Fransızcarsquonın goumlzde bilim dili kabul edildiği doumlnemde bile İngilizce

ccedilevirilere yer verilmesidir Bunda akademik disiplin olarak oumlteki

disiplinlerden daha sonra kabul edilmesinin payı olacağı kadar uumllkenin

kuumlltuumlrel alışveriş olarak daha Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

Amerika ile iletişimde bulunmasının da roluuml olabilir Bir başka deyişle

geleneksel Avrupa kuumlltuumlruumlne Amerika gibi gelişmiş bir uumllkeden

teknolojik bilgiyi alarak yetişilmeye ccedilalışılmıştır Ne var ki bu arada

Amerikanın teknolojik kalkınmasının temelinde Avrupa bilimsel

geleneğinin yattığı gerccedileği goumlz ardı edilmiştir (bk431)

Oumlte yandan doğal olarak oumlteki bilim dallarının goumlzde dili Fransızca

2 sırada yer almış 3 dil olarak ise oumlzellikle İstanbul Uumlniversitesinin

1933rsquoten başlayarak Alman bilim adamlarıyla oumlzellikle uumlniversite

kuumltuumlphaneleri konusuyla ilgili olarak kuumlltuumlrel işbirliği bu dilde

ccedilevirilerin oumlzellikle bu uumlniversitedeki akademisyenler tarafından

yapılmasına neden olmuştur (Hildegard 1998 85-96) Almancarsquodan

ccedilevirilerin oumlzellikle ikinci doumlnemde yapılması ise soumlz konusu boumlluumlmuumln

İstanbul Uumlniversitesinde oumlteki disiplinlerden sonra kurulmasından

230

kaynaklanmıştır Bu ise gizli de olsa uumlniversite geleneğinin bir

goumlstergesi olarak da değerlendirilebilir

41210 Ccedileviri Yılı-Konu Alanı

Bu ilişki hangi yıllarda hangi konu alanında ccedileviriye gereksinim du-

yulduğunu ortaya ccedilıkaracaktır Bu ccediliftin accedilıklanması belli zaman

kesitinde hangi konu alanında en ccedilok ccedileviri yapıldığı olduğu konusunda

bilgi verir

Değerlendirme

Bu listeden en ccedilok ccedileviri yapılan konu alanının yabancı uumllkelerdeki

kuumltuumlphane halk kuumltuumlphaneleri ile ilgili olması onu sırasıyla kataloglama-

sınıflama milli kuumltuumlphane ya da eğitim okuma alışkanlığı gibi ulusal

kuumlltuumlr politikasının oumlnderlik ettiği konu alanlarının izlediği goumlruumllmekte-

dir Bununla birlikte bilim dalının oumlzerk kimliğinin 80rsquoli yıllardan başla-

yarak akademik ccedilevre tarafından daha kabul goumlrmesiyle birlikte

belgebilim bilgibilim gibi daha ccedilağdaş ve daha oumlzel alan bilgisi

gerektiren konularda ccedileviri yapıldığı goumlruumlluumlr

Tablo12 Konu-Ccedileviri Sayısı

Konular sayı

Kuumltuumlphaneler ndash uumllkelermdashtarih 26

Sınıflamakataloglama 17

Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(6)-eğitim-yapı- 13

Kuumltuumlphanecilik-uumllkeler 11

Kitap -kuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 10

Arşiv-arşivcilik 9

Uumlniversite Kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(2) 9

IFLA ndash Bildiriler 8

Belgebilim ndash Gelişme 8

Bilgi-ağı-dağılımı-bilgibilim-kavram-politikalar-israil 6

Yapılan araştırmada 61 farklı konu alanı saptanmış olup en ccedilok

ccedileviri yapılan konu alanı sayısı on birdir Sıralamada kuumltuumlphaneler-

231

uumllkeler halk kuumltuumlphaneleri--uumllkeler sınıflama kataloglama

kuumltuumlphanecilik-uumllkeler eğitim ve kitap konularında ccedileviriler en uumlst

sırada yer almaktadır Bir başka deyişle 205 ccedilevirinin 132rsquosi (64) bu

konu alanlarındandır Bu ise kuramsal araştırmaya dayalı bilgiden ccedilok

yabancı kuumlltuumlrdeki uygulamaları tanımaya oumlncelik veren ccedilevirilerin

tercih edildiği goumlruumllmektedir

412101Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı

Yukarıdaki bilgiler beraberinde soumlz konusu konu dağılımının hangi

yıllara arasında yer aldığı sorusunu da getirir Burada oumlnceden belirlen-

miş zaman kesitleri oumllccediluumlt alınarak konu alanlarının 1923-1960 1961-

1980 1981-2000 yılları arasındaki dağılımı goumlzler oumlnuumlne serilmeye

ccedilalışılmıştır

Tablo 13 En Ccedilok Ccedileviri Yapılan Konuların Yıllara Goumlre Dağılımı

Konu sayı yıl 1923-60 1961-80 1981-2000

1Kuumltuumlphanelerndashkuumltuumlphanecilik-- uumllkeler-- 37 1956-97 7 8 22

11 Kuumltuumlphaneler Uumllkeler 26 1957-98 5 6 15

12 Kuumltuumlphanecilik-Uumllkeler 11 1956-91 2 2 7

2Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler-eğitim-yapı- 13 1925-99 3 7 3

3 Kitap ndashkuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 12 1952-87 2 8 2

4Sınıflama Kataloglama 17 1953-89 6 8 3

Bu tablo belirtilen zaman kesitine goumlre yeniden değerlendirilecek

olursa 1925-1960 yılları arasında ccedileviri yapıt konularının doğrudan

uygulama alanıyla ilgili olarak seccedilildiği goumlruumllmektedir Bu ise

ccedilevirilerin kuumltuumlphaneler-eğitim kuumltuumlphanecilik milli kuumltuumlphane halk

kuumltuumlphaneleri bibliyografik servis kataloglama kuumltuumlphane hizmeti gibi

doğrudan mesleki alanına seslendiğini goumlstermektedir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak adlandırılan 1961 ve 1980rsquoli yıllara

gelindiğinde yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane ve

kuumltuumlphanecilik alanında yabancı kuumlltuumlrlere accedilılma isteğinin bir goumlster-

gesi olarak yabancı kuumlltuumlrlerdeki uygulama alanını ilgilendiren konu-

232

larda ccedileviri yayınlara yer verildiği goumlruumllmektedir Halk kuumltuumlphaneleriyle

ilgili yabancı uumllkelerle karşılaştırmalı ccedileviri yayınların sayısının ccedilokluğu

da bu doumlnemde bilginin herkese eşit şekilde erişmesi konusunda bilgi

edinme amacı taşımaktadır Buna bağlı olarak uluslararası IFLA

CENTO gibi kurumlar ve onların yayınlarından ccedilevirilere de yer veril-

miştir Bu ise soumlz konusu alanda uluslararası evrensel bilgiye verilen

oumlnemin artığını kanıtlar Ne var ki ccedileviri yayınların ccediloğu oumlzel bilgi ala-

nından ccedilok genel bilgi verici nitelikte yapıtlardır Ne var ki bu şekilde

mesleki goumlruumlş accedilısını genişleten genel bilgi akademik olmadığı gerekccedile-

siyle eleştirisi konusu olabilir Bununla birliktebilgi edinme suumlrecinde

mantıksal akışın genelden oumlzele gideceği konusundaki gerccedileğin de goumlz

ardı edilmemesi gerekir Şoumlyle ki akademik meraklılık ancak oumlteki

uumllkelerdeki uygulamalar konusunda genel bilgiyi edinip bu kurumların

işleyişiyle ilgili konularda soruların ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

uyanacaktır Bu ise araştırmacıyı soumlz konusu uumllkelerdeki işleyişin arka

plan bilgisiyle ilgili bilgiyi yabancı kaynak ya da ccedilevirilerden

edinmesini ve iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrde yabancı uumllkelerdeki işleyişin

uygulanırlık derecesinin araştırmak uumlzere oumlzguumln bilgi uumlretimine

geccedilmesini sağlayacaktır Bu doumlnem de ikinci sırada yer alan

kuumltuumlphaneler eğitim ya da kuumltuumlphanecilik eğitim konusundaki ccedileviri

yayınlar ise en azından eğitim konusunda evrensel bilgi eksiğinin kabul

edilerek yeni bilgiye bir başka deyişle geleneksel kuumltuumlphanecilikten

ccedilağdaş kuumltuumlphaneciliğe geccedilişe duyulan gereksinimin bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Uumlccediluumlncuuml doumlneme geccedilildiğinde ise yabancı uumllke kuumltuumlphaneleri kuumltuumlp-

haneciliğiyle ve halk kuumltuumlphaneleri eğitim ile ilgili konular konu dağı-

lımı accedilısından ikinci doumlneme benzerlik goumlstermekle birlikte bilgibilim

belgebilim bilgisayar bilgi teknolojileri gibi yeni konu alanlarının da

ccedileviri yayın olarak devreye girdiği goumlruumlluumlr Tabloda ilgi ccedileken bir so-

nuccedilta 1960 ve 80 yıllarında kuumltuumlphaneler ve uumllkeler konusuna ilginin

oumlzellikle kuumltuumlphane biliminin akademik olarak yerleşmesinden sonra

başka alanlara youmlnelmesi beklenirken daha da artması dikkat ccedilekicidir

Ne var ki uumlccediluumlncuuml doumlnemde geleneksel Avrupa uumllkelerindeki

kuumltuumlphanecilik deneyimlerini anlatan yazıların yanına bizim uumllkemizin

gerccedileğine ve koşullarına daha yakın olan uumlccediluumlncuuml duumlnya uumllkelerindeki

uygulamalardan soumlz eden yazılar da eklenmiştir Kuşkusuz bu konuların

seccediliminde ccedilağımızdaki Kuumlreselleşme hareketinin uluslararası iletişime

verdiği oumlnemin etkisi de vardır Oumlte yandan bu şekilde konuların

seccedililmesi yayınevi politikasının konuların herkese seslenecek nitelikte

233

olmasına oumlzen goumlstermesinin de bir sonucu olabilir Tarama malzemesi

olarak incelenen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde ise yabancı uumllkelerle

ilgili tanıtıcı değil de kuramsal bilgiyi taşıyan metinler yeğlenmiştir

Bunun yanı sıra bilgibilim belgebilim kuumltuumlphane-buumltccedile kuumltuumlphane-

teknoloji kuumltuumlphane-internet kuumltuumlphane bilimi kuumltuumlphane-tarih gibi

kuramsal alanı ilgilendiren konulara yer verilmiş ve tarih konusunda bile

oumlzellikle Tuumlrk kuumltuumlphaneciliğini doğrudan ilgilendiren ccedileviri yayınlara

yer verilmeye oumlzen goumlsterilmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınlar

konusunda bu akademik dergilerde daha seccedilici davranıldığı soumlylenebilir

Ne var ki TKrsquonın oumlzellikle hakemli dergi (1995) olduktan sonraki

konumu akademisyenlerin bu dergiye ilgisini artırdığından Uumlccediluumlncuuml

zaman kesitinin sonuna doğru bu dergide yer alan ccedilevirilerin konu

alanlarının akademik dergilerdeki konu alanlarına koşut bir tutum

sergilediği goumlruumllmektedir

Oumlzetle sayısal verilere tekrar bakıldığında en ccedilok ccedileviri son 3

doumlnemde yapılmış olmakla birlikte uumllkemizde ccedileviri etkinliğinin en

yoğun yaşandığı 2doumlnemle aralarında neredeyse hiccedil fark

bulunmamaktadır Aralarındaki fark sadece 1rsquodir Oumlte yandan

uumllkemizde dil bilenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri sayısında

2doumlnemden 3doumlneme bir artış olmadığı goumlruumllmektedir Bu ise ccedileviri

yerine yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek oumlzguumln yapıt verme

eğiliminin arttığını goumlstermektedir Bir başka deyişle bu disiplinde

ccedilalışan elemanların ve akademisyenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri

yayın sayısının aynı kalması gerccedilekte uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayın

konusunda bir duumlşme baş goumlsterdiğini goumlstermektedir Kuşkusuz ccedileviri

yayının bir talep sonucu ortaya ccedilıkacağı tartışılmaz bir gerccedilektir Ne var

ki ccedileviri yayına talebin azalması bu konu alanında ccedilalışan oumlzellikle

akademisyenlerin yabancı dil bilme oumln koşuluyla bu mesleğe

seccedililmelerinden kaynaklanmaktadır Bu şekilde yabancı dildeki bilgi

telif yazılarla okuyucuya ulaştığından ccedileviri yayınlarla olmasa bile telif

yayınlarla okuyucuya eğitimde ya da bilgiye erişimde fırsat eşitliği yara-

tılmış olmaktadır Uumlstelik yılların dilimlerine goumlre ccedileviri yayınların

iccedileriklerinin Batırsquodaki gelişmelere koşut iccedilerikte olması bilginin geri-

sinde kalınmadığının oumlteki bir işareti olarak kabul edilebilir Bunun en

tipik oumlrneği 2 doumlnemde bilgibilim belgebilim konuları oumlne ccedilıkarken

uumlccediluumlncuuml doumlnemde bilgisayar Internet teknolojileri ve tuumlrevleri konusunda

ccedileviriler arttığı goumlruumlluumlr Bu ikinci doumlnemde başlayan youmlnelmenin

giderek 3doumlnemde benimsendiği guumlnuumlmuumlzde yuumlksek oumlğretim

kurumlarındaki kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin adlarının bilgi ve belge

234

youmlnetimi şeklinde değiştirilmesi gereksiniminin duyulmasından da

anlaşılmaktadır Oumlte yandan artık teknolojinin gerisinde kalan sınıflama

ve kataloglama gibi konularda ccedileviri sayısı ilk iki doumlnemde eşit olarak 6

ve 8 iken bu konuda ccedileviri sayısı uumlccediluumlncuuml doumlnemde 3rsquoe duumlşmuumlştuumlr Bu

ya bu konuda artık bilgi gereksinimi duyulmadığına ya da bu konu alanı

yerini yeni teknolojiye bıraktığına işaret eder Konu alanlarıyla ilgili bu

saptamalar kuşkusuz berberinde hangi nitelikte ccedilevirilerin hangi

doumlnemde yapıldığı sorusunu da guumlndeme getirir Konu alanlarının

doumlnemden 3 doumlneme doğru gittikccedile ccedilağdaşlaştığı yukarıdaki tablodan

anlaşılmakla birlikte niteliğinin de ortaya ccedilıkarılması bu bilgilerin

gerekccedilelendirmesi accedilısından oumlnem taşır

41211Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

1Doumlnem (1923-1960)

1 Doumlnemde toplam ccedileviri sayısı 35 olup ccedilağdaş nitelikte olan 8 ccedile-

viriden 3rsquouumlnde oumlzguumln yayın yılı belirtilmiş 5rsquoinde ise oumlzguumln yayın yılı

belirtilmemiştir Oumlte yandan klasik nitelikte olan 13 yayından 5rsquoinde ta-

rih var 8rsquoinde ise tarih verilmemiş guumlncel nitelikte ccedileviri yayında ise

6rsquosında tarih verilirken 8rsquoinde tarih bulunmamaktadır Bununla birlikte

guumlncel nitelikteki ccedilevirilerin ccedileviri ve telif yayın yılları zorunlu olarak

birbirine yakın olarak kabul edilebilir Toplu olarak duumlşuumlnuumllecek olursa

35 yayından 14 yayının yılı belirtilmesine karşın 21rsquoinin yayın yılı

verilmemiştir Bu durum soumlz konusu doumlnemde 40 yayının tarihi

verilirken 60rsquoının verilmediğini goumlsterir

Oumlte yandan bu verilerden ccedilıkan ikinci soru ccedileviri yılı ile oumlzguumln yapıt

yılı arasında ne kadar zaman geccediltiğidir Bununla ilgili olarak ise sadece 6

yapıtta yayın yılıyla ccedileviri yılı arasında fark olduğu buna karşın birinci

doumlnemde aradaki farkın sadece bir ya da aynı olduğunu goumlsterir Ne var

ki bu yayın yılları ve nitelikle ilgili bilgiler birleştirildiğinde soumlz konusu

doumlnemde yayın yılları arasında fark bulunmaması guumlncel nitelikte ve te-

mel bilgiyi taşıyan ve o doumlnemde kuumltuumlphanelerin işleyişi konusunda bilgi

veren klasik nitelikte yapıtlara daha gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkmıştır Guumlncel ve klasik nitelikte metinlerin ccedilevirisinde amaccedil ccediloğu

kez salt bilgiyi aktarıp onu uygulamaya geccedilirmek olduğundan bu

ccedileviriler genellikle ccedilevirmen tarafından seri halde yapılacak niteliktedir

Uumlstelik bu ccedilevirmenlerin bizzat uygulamanın iccedilinde geldiği duumlşuumlnuumllecek

235

olursa bilimsel terminoloji accedilısından zaman kaybedilmediği duumlşuumlnuuml-

lebilir

2 Doumlnem (1961-1980)

Bu doumlnem genelde her disiplinde yoğun ccedileviri etkinliğinin yaşandığı

bir doumlnemdir Toplam 88 ccedileviriden 41rsquoinde oumlzguumln yapıt yılı

bulunmaktadır Bu ise soumlz konusu doumlnemde 47 sinin oumlzguumln yapıt yılı

verilmesine karşın 63 uumlnde yayın yılına ait bir bilgi olmadığını

goumlstermektedir Ccedilağdaş klasik ve guumlncel olmak uumlzere oumlzguumln yayın yılı

verilen ccedileviri sayısı yaklaşık yarıyadır Buna goumlre klasik yapıtlardan

7rsquosinde yayın yılı bildirilmiş ccedilağdaş yapıtlardan 22rsquosinde oumlzguumln yapıt

yılı belirtilirken guumlncel yapıtlarda 26 yayından sadece 12rsquosinde yayın

yılı bellidir Birinci doumlnemle yayın yılı accedilısından karşılaştırıldığında ise

oranlar arasındaki ortalama farkın sadece 7 olduğu goumlruumllmektedir Bu

oranların birbirine yakın olması ise bilginin kaynağına inme konusunda

henuumlz bilimsel bir meraklılık uyanmadığını işaret etmektedir

Oumlte yandan oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt yılı belli olan yayınlarda

arada yıl olarak farkın hiccedil olmaması veya en fazla bir ya da iki yıl

olması ccedileviri yoluyla gelen bilgiyi edinmede geccedil kalınmadığını

goumlstermektedir 45 yayın arasında sadece 3rsquouumlnde aradaki yıl farkı 8 ila

10 arasındadır

Guumlncel klasik ve ccedilağdaş nitelikte olan ccedilevirilerin yayın yılı ve ccedileviri

yılı aynı oranda bildirildiği ortaya ccedilıkmaktadır Oumlzguumln yayın yılı ile

ccedileviri yayın yılı arasında zaman aşımı olan ccedileviri yayınların ikisi klasik

biri guumlncel olmasına karşın bunların arasında ccedilağdaş nitelikte ccedileviri

yapıt bulunmamaktadır

3 Doumlnem (1981-2000)

Bu doumlnemde toplam 83 ccedileviri yayından 63rsquouumlnde bir başka deyişle

76rsquosında oumlzguumln yapıt yılı ve ccedileviri yılı bildirilmiş 20rsquosinde(24) ise

bildirilmemiştir Oumlrneğin 12 klasik nitelikte yapıttan 9rsquou 49 ccedilağdaş

yapıttan 35rsquoi ve 22 guumlncel yapıttan 19rsquounda oumlzguumln yayın yılı

bulunmaktadır Oysa 1 ve 2 doumlnemdeki 41 ve 47 oranlarının 3douml-

nemde birden 76rsquoya ccedilıkması akademik ccedilevrenin bilimsel meraklılık ve

titizliğinin etkisinin ancak bu doumlnemde ortaya ccedilıktığını goumlstermektedir

Bu bir yandan da bilgiyi ccedileviri kaynak yerine oumlzguumln kaynaktan

edinmek isteyenlerin sayısının arttığının bir goumlstergesi olarak da kabul

edilebilir

236

Bu doumlnemde oumlzguumln yapıt seccediliminde yeni bilgiye ulaşma konusunda

oumlzen goumlsterildiği ve oumlzellikle bilginin ccedilok ccedilabuk tuumlkendiği guumlnuumlmuumlzde

yeni bilgi taşıyan ccedilevirilere yer verildiği goumlruumllmektedir Bu bir yerde ccedila-

ğın ve gittikccedile ilerleyen teknoloji sonucu aşırı oumllccediluumlde artan yayın sayısı-

nın karşısında bilginin gerisinde kalma kaygısının yarattığı duyarlılık

sonucu disiplinde yeni bilgiye değer verildiğini goumlsterir

Oumlte yandan 63 ccedileviriden sadece 6rsquosının yayın yılıyla ccedileviri yılı

arasında fark bulunması da bunun bir kanıtı olarak goumlsterilebilir Bu douml-

nemde ccedileviri yayınla oumlzguumln yapıt arasında en az 4 en fazla 26 yıl fark

bulunmaktadır En fazla yıl farkının klasik nitelikte bir yapıtta bulunması

ise soumlz konusu ccedilevirideki konu alanının ya uumllkemizde yeni tanınıp

benimsendiğini ya da tarihsel bir belge niteliğini taşıdığını goumlsterir

Bundan boumlyle bu nitelikte bir ccedileviriye ancak 26 yıl sonra yer verilmiş

olabilir Ne var ki bu şekilde ccedileviri sayısının sadece bir olması

gerccedilekte disiplinin bilgisel olarak oumlteki uumllkelerdeki disiplinlere ayak uy-

durduğunu da goumlsterebilir

Sonuccedil olarak bu disiplinde 205 ccedileviri yayından 88rsquoinde ( 43)

ccedileviri yayın yılına karşın oumlzguumln yapıt yılı verilmediği bununla birlikte

107 (52)sinde oumlzguumln yapıt yılı verildiği goumlruumllmektedir Yayın yılı

verilen ve verilmeyen sayısı birbirine yakın olmamakla birlikte

verilenlerin sayısının yarıdan fazla olması yine de bir ipucu olarak

değerlendirilebilir Her uumlccedil doumlneme genel olarak bakıldığında ise bu

disiplinde yeni yayınlanmış metinlerin ccedilevirisine yer verildiği kabul

edilebilir Bu ise hiccedil değilse ccedilevirilerin oumlzellikle son doumlnemde ccedilağa ayak

uyduran bilgiye yer verdiğini goumlsterir

41212 Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği

Etkileme alanının bilgilendirme dil soyut duumlşuumlnce teknik beceri ve

etik gibi konuları kapsamına aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa meslek elemanı-

nın uygulama alanındaki işlemlerini kolaylaştıracak ldquoteknik beceriyirdquo

geliştirici ya da mesleğin etik accedilıdan sorgulanarak ona saygınlık ka-

zandıracak ccedileviri yapmaya eğilim goumlstermesi son derece doğaldır

Kuşkusuz mesleğin ccedilağımızda etik accedilıdan sorgulanması uygulama

alanında sadece asrsquoları değil uumlsleri de ilgilendiren bir konudur Etik

konusu son zamanlarda teknolojinin giderek artan kullanımı sonucu

akademik alanda ortaya ccedilıkan bilimsel yozlaşmadan oumltuumlruuml ilgi ccedilektiği

237

oumlne suumlruumllebilir (bilim hırsızlığı gibi) Ne var ki her uumllkenin kuumlltuumlrel

olduğu kadar sosyo-ekonomik koşullarının da birbirinden farklı olması

bu konu alanında ccedileviri sayısının oumlteki konu alanlarına goumlre daha az

olabileceği duumlşuumlncesini de akla getirir Soyut duumlşuumlnce ile ilgili konular

ise iki accedilıdan duumlşuumlnuumllebilir Bunlardan birincisi meslek elemanının

oumlrneğin ccedilocukların okuma becerisini geliştirmek uumlzere yaptığı soyut

duumlşuumlnme becerisini geliştiren ccedileviriler oumlteki ise akademisyenlerin

kuramsal alandan yaptıkları ccedilevirilerdirOumlte yandan ldquodilrdquo konusu

genellikle akademisyenlerin ilgilenmesi gereken bir konu alanıdır

Oumlrneğin kavramsal metinlerde kavramlara karşılık gelecek ve oumlzel alan

jargonunu en iyi yerleştirebilecek kimselerin akademisyen olduğu

duumlşuumlnuumllebilir Buumltuumln bu konu alanları arasında kuşkusuz ccedileviriye

atfedilen geleneksel en buumlyuumlk işlev bilgilendirmedir Bundan boumlyle

oumlzellikle bilgi aktarımından bilgi uumlretimine geccediliş suumlreci iccedilerisinde

bulunan uumllkelerde birinci planda ldquobilgilendiricirdquo metinlerin seccedililmesi hiccedil

de rastlantı olarak kabul edilmemelidir

Değerlendirme

Tablo 14 Ccedilevirmen Kimliği-Etkileme Alanı

AKADEMİSYEN (72) 35 MESLEK ELEMANI (119) 58

Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil

61 4 - 7 - 99 3 - 15 3

(30) 2 - (3) - (48) (1) - (7) (1)

Bu listede kimliği belirli olan ccedilevirmenlere ek olarak 14 (7)

kimliği belirsiz ccedilevirmen bulunmaktadır Bu 14 ccedilevirmenin etkileme

alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Buradan da anlaşılacağı uumlzere

ccedilevirmenlerin 81 uuml hem uygulama hem de kuramsal alandaki bilgi

eksikliğini kapatmak amacıyla etkileme alanı olarak bilgilendirmeyi

seccedilmişlerdir Bu da ccedilevirmenlerin kuumltuumlphaneciliğin ve kuumltuumlphane

biliminin oumlncellikli olarak bilgisel eksiğinin farkında olduklarını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci sırayı teknik becerinin almış olması doğal olarak

meslek elemanlarının etkileme alanı olarak gereksinim duydukları bir

alanda ccedileviri yapmayı yeğlediklerini goumlsterir Ne var ki guumlnuumlmuumlz

238

ccedilağdaş eğitim anlayışında akademisyenlerin teknik beceriyle ilgili

etkileme alanına youmlnelmeleri kaccedilınılmazdır Akademisyenlerin teknik

beceriye daha az youmlnelmelerinin altında kuramsal alandan uzaklaşma

kaygısı bulunabilir Bu ise Kuumltuumlphane bilimini tarihte olduğu gibi tekrar

uygulama alanında sınırlı kalmasına neden olabilir Oumlte yandan etkileme

alanı olarak etik konusunun akademisyenler tarafından daha ccedilok seccedililmiş

olması hem eğitim veren hem de araştırma yapan kimseler olarak

bilimsel geleneğin temelinin oluşumunda etikrsquoin oumlneminden

kaynaklanmaktadır Soyut duumlşuumlnce alanında akademisyenler ccedileviriye

rağbet etmezken 3 meslek elemanı etkileme alanı olarak soyut

duumlşuumlnceyi seccedilmiştir Ne var ki dil konusunda 3 yayından sadece bir

tanesi bilimsel terimlerle ilgili olup bu ccedileviriyi gerccedilekleştiren de meslek

elemanıdır Oysa yeni bilgiyi oumlzuumlmsemek ve bilim dalında yeni oluşan

kavramları tanıştırıp yerleştirmek accedilısından akademik ccedilevrenin bu

alanda ccedileviri yayınlara youmlnelmesi bilimsel dilin olduğu kadar disiplinin

de gelişmesine yardımcı olur

413Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000

Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

Bu boumlluumlmle ilgili tarama sonucunda Cumhuriyet doumlneminden 2000

yılına dek yapılmış olan kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirileri ulusal

kuumlltuumlr politikasının etkilediği ortaya ccedilıkmıştır Ccedilevirilerin zaman akışı

iccedilersinde klasik ve guumlncel nitelikteki yazılardan ccedilağdaş nitelikte yazılara

doğru kaydığı goumlruumllmuumlştuumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuumln ulusla-

rarası bilim dili kabul edilen İngilizcersquoden yapıldığı ortaya ccedilıkmıştır En

ccedilok ilgi goumlsterilen konu alanı yabancı uumllkelerdeki kuumltuumlphaneler halk

kuumltuumlphaneleri ve buradaki kuumltuumlphanecilik mesleğiyle ilgili uygulamaları

olup bu konu alanıyla ilgili ccedilevirmenlerin ccediloğunun da meslek elemanı

olması konu alanıyla ccedilevirmen kimliği arasındaki ilişkiyi doğrular

Ccedileviriye akademisyenlerden ccedilok meslek elemanlarının ilgi goumlstermesi

ise iki nedene bağlanabilir Bunlardan birincisi ccedilağımızdaki bilginin

hızla artmasına karşın ccedilevirinin zaman ve emek gerektiren bir edim

olması akademisyenlerin ccedileviriyle zaman kaybetmek yerine yabancı

kaynaktan bu bilgilere yetişme isteğidir Ne var ki bilim adamının

toplumsal goumlrevi de goumlz oumlnuumlne alındığında yabancı bilgiye erişip ufkunu

genişletmek isteyen bu meslek alanındaki kimselere soumlz konusu bilgiyi

aktarma goumlrevini bilim adamı seccediliciliğiyle akademisyenlerin de uumlst-

239

lenmesi buumlyuumlk oumlnem taşır İkinci neden ise genelde bu taramadan elde

edilen sonuccedillara goumlre kaynak odaklı bilgilendirici yazıların ccedilokluğu uumll-

kemizde ccedileviriye yaratıcı bir edim olarak değil de mekanik bir işlem

olarak bakıldığını goumlstermektedir Bu ise ccedilevirinin uygulama alanında

emir komuta zinciri iccedilerisinde mekanik ccedilalışmaya daha alışkın olduğu

duumlşuumlnuumllen meslek elemanlarının daha yatkın olacağı peşin huumlkmuumlnuuml

doğurmaktadır Bir başka deyişle bu şekilde yaratıcılıktan uzak bir

işlemi yapmaya meslek elemanlarının daha uygun olacağı yaygın

goumlruumlşuuml hakimdir Ccedilevirinin yaratıcı bir edim olmadığı şeklindeki

geccedilmişten guumlnuumlmuumlze suumlren ccedileviri tanımı ccedilevirinin yaratıcılığa ket

vurduğu duumlşuumlncesini yaratmış olabilir Bundan boumlyle akademisyenlerin

ccedileviriye ilgi goumlstermemesi doğal bir sonuccedil olarak goumlruumllebilir Bu

yukarıda akademisyen kimliği taşıyan ccedilevirmen sayısının 73 (35) iken

meslek elemanı sayısının 119 (59) olmasından da accedilıkccedila

anlaşılmaktadır Oumlte yandan aşağıdaki telif yapıtların analiziyle ilgili

boumlluumlmde de telif yazarlarının 46rsquosından sadece sekizinin akademisyen

olmaması bu oranın telif yazılarda tersine değiştiğini goumlstermektedir

(Uraz 2000 160-163) Ne var ki akademisyenlerin yaptığı ccedilevirilerin

giderek sayıca olmasa da hem konu alanı hem de nitelik accedilısından daha

bilinccedilli olması bilimsel alanda ccedileviri edincinin yuumlkseldiğini goumlsterir

Genel olarak sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ccedilevirinin kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedilevresel bir konumda olduğu anlaşılmaktadır Bununla

birlikte telif yayınların incelenmesi sonucu ccedileviriye atıf sayısının az

olduğu goumlzlemlenmekle birlikte yabancı kaynağa atıf sayısının telif

yapıttan daha ccedilok olduğu da goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise yabancı bilgiye

gereksinim olduğunu goumlstermekle birlikte aşağıdaki bibliyometrik

analiz sonuccedillarından da anlaşılacağı gibi ccedileviriye atıf sayısının yok

denecek kadar az olduğunu goumlsterir

Sonuccedil olarak bu bilim dalında ldquoCcediloğul Dizgerdquo kuramına goumlre ccedileviri

saygın bir konumda olmadığı gibi bilgi uumlretimine de bir katkısı olmadığı

ortaya ccedilıkmaktadır Aşağıdaki bibliyometrik analizle ilgili veri sonuccedilları

da ayrıca bu ccedilıkarımlara bir gerekccedile olarak da goumlsterilebilir

240

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-

2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri

Yapıtların Bibliyometrik Analizi10

421Oumllccediluumltler

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml yukarı da değinildiği gibi hem 1 boumlluumlmuumln

bir gerekccedilelendirmesi hem de kendi başına genelde ccedileviriye en ccedilok ge-

reksinim duyulduğu ccedilağımızda kuumltuumlphane bilimi alanında telif yapıtların

ccedilevirilerden ne oumllccediluumlde yararlandığını ortaya ccedilıkarmak amacını taşır

Buna goumlre 1980 ve 2000 yılları arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği Buumllteni (TKDB) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği (KD)dergisi

İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquondeki (KD) telif ya-

zılarda atıfta bulunulan ccedilevirilerin bibliyometrik atıf analizi yapılmaya

ccedilalışılmıştır Buna goumlre tarama oumlncesinde aşağıdaki şu oumllccediluumltler sırasıyla

yer almıştır

Telif yayının kuumlnyesi

Telif yazarı

Telif adı

Telif yılı (Etkileme yılı)

Telif yılı yukarıda soumlzuuml edilen telif yazıların 1980rsquoden başlayarak

2000 yılına kadar suumlren yayınların yayın tarihine işaret ettiği gibi ccedileviri

yayınların analiziyle ilgili tablodaki etkileme yılı olarak kullanılmıştır

Bunun nedeni ise ccedileviri yayının telif yapıtı hangi yılda etkilediğine

oumlzellikle dikkat etmek iccedilindir Bunun kuşkusuz bir başka nedeni de soumlz

konusu araştırmada ccedilevirinin temel oumllccediluumlt alınmasıdır

Telif yayınlayan

Telif yazının yukarıda belirtilen TKDB TK ya da KDrsquode der-

gilerinden hangisinde telif yazının yayınlandığını goumlsterir

10

Telif yapıt ve atıfta bulunulan ccedilevirilerin yıllara goumlre ayrıntılı olarak dağılımı ve değerlendirmesi iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003) ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora tezi İstanbul 266-275

241

Atıf yeri

Kaynakccedila ve dip not olmak uumlzere iki şekilde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Bu

oumlzelliğin saptanması iccedilin 1980-2000 yılları arasındaki telif yapıtlar

taranarak atıfın kaynakccedila da mı yoksa dipnotta mı yer aldığının

saptanması gerekir 1980 ve 1987 yılları arasında atıf şekli olarak dip-

notun tercih edildiği goumlruumllmekte bu yıllardan sonra ise kaynakccedilanın ccedilo-

ğaldığı izlenmektedir Bir başka deyişle dipnot ilk yıllarda kaynakccedila iş-

levi goumlrmektedir Oumlyle ki ayrıca bir kaynakccedilaya yer verilme gereği bile

duyulmamıştır Bununla birlikte dipnotun giderek azalması aynı za-

manda ccedilizgisel duumlşuumlnce şeklinin telif yazılarda egemen olmaya başladı-

ğının da bir işareti olarak değerlendirilebilir

Atıf sayfa no

Ccedileviriye telif yazının hangi sayfasında atıfta bulunulduğunun

goumlsterir

Yabancı Yazar Soyadı Ad

Ccedileviri yazının oumlzguumln yazarının soyadı ve adı istenmiştir

Yabancı kaynak kuumlnyesi

Yabancı kaynağın nerede yayınladığı bilgisi istenmiştir

Ccedileviri kaynak Atıfta bulunulan ccedilevirinin adı ve Tuumlrkiyersquode hangi

kaynakta ya da nerede yayınlandığı sorusuna yanıt verir

Ccedileviri yılı

Etkileme ya da telif yayın yılıyla ccedileviri yılını karşılaştırma olanağı

yaratmak iccedilin eklenmiştir Bu şekilde telif yazının yeni bilgiden mi

yoksa geccedilmişte ccedilıkan bilgiden mi yararlandığı konusunda bilgi

edinilmek istenmiştir

Konu Başlığı

Bu taramanın 1Boumlluumlmuumlnde analizi yapılan ccedileviri yazılardan hangi

konu alanlarında yararlanıldığını anlamak uumlzere listeye eklenmiştir Bu

aynı zamanda ccedileviri konu başlığı ve telif konu alanının birbiriyle ne

oumllccediluumlde oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlrmek amacıyla listede bulunmaktadır Ne var ki

burada telif konu başlığı etkileme konusu adını almıştır

Telif (Etkileme) Konusu

242

Bu başlık telif yayında ccedilevirinin hangi konu alanlarını etkilediğini

goumlsterir Bu durumda telif yazı konusu aynı zamanda atıfta bulunulan

ccedilevirinin hangi alanı etkilediğine de işaret eder

Sonuccedil

Yukarıda belirtilen oumlğeler arasındaki ilişkilere goumlre sonuccedilta ccedileviri

yayınların telif yapıtları sayısal olarak hangi oumllccediluumlde etkilediği ortaya ccedilı-

karılmıştır Buradaki seccedilenekler

Ccedileviri yapıt oumlzguumln yapıtı etkiledi Ccedileviri yapıta tek bir oumlzguumln kay-

nakta atıfta bulunulduğuna işaret eder

Ccedileviri oumlzguumln yapıtları etkiledibirden fazla oumlzguumln yapıtta ccedileviriye

atıfta bulunulması durumunda bu seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

Telif yapıtların 1980-2000 yılları arasında incelendiği goumlz oumlnuumlne

alındığında telif yapıtları en ccedilok etkileyen ccedileviri yapıtın yılı ile etkileme

yılı arasıdaki fark ccedileviri yapıta yeni bilgi kaynağı olarak mı yoksa geccedil-

mişle ilgili bilgi veren dokuumlman niteliğinde bir metin olarak mı bakıldığı

konusunda bilgi verir

Değerlendirme

En ccedilok atıf yapılan ccedileviri yapıt Thompson Lawrencersquoın Tuumlrkiyersquodeki

Kuumltuumlphaneleri Geliştirme Programı adlı yapıtıdır Bu yapıat 11 kez

atıfta bulunulmuştur En ccedilok atıf Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisirsquonin

hakemli dergi olduğu 1995 yılında yapılmıştır Diğer bir ilginccedil nokta ise

bu ccedileviri yapıta aynı yıllarda peş peşe atıf yapılmış olmasıdır Ccedilevirinin

yayın yılıyla etkileme yılı arasında en az 30 yıl fark olmasına karşın

ccedilevirinin doğrudan Tuumlrkiyersquodeki kuumltuumlphanelerle ilgili olması bu yapıtın

kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından oumlnem taşıdığını goumlstermektedir

İkinci sırada yer alan John Deweyrsquoin Tuumlrk Maarifi Hakkında Rapor

adlı ccedilevirisine atıf sayısı 9 olup yine Lawrence gibi en ccedilok atıf

sayısının 1995rsquoe denk gelmesi ilgi ccedilekicidir Bunda Kuumltuumlphanecilik

dergisinin hakemli bir dergi olarak yayımlanmasının da etkisi vardır Bu

yapıtın oumlteki sık atıfta bulunulduğu yıl (3 tane) 1987rsquodir Deweyrsquoin

1924 yılındaki rapor tuumlruumlndeki ccedilevirisine 3 kez atıfta bulunulmuştur Bu

243

aynı zamanda akademisyen kimliğindeki telif yazarının bilginin ilk

kaynağına inmede goumlsterdiği titizliğin de bir işaretidir Bununla birlikte

1939rsquoda 1 kez 1952rsquode 5 kez olmak uumlzere kitap tuumlruumlndeki ccedilevirisine de

toplam 6 kez atıfta bulunulmuştur

Tarihsel sıralamaya goumlre giden araştırmaya goumlre 1959 yılındaki Kuuml-

tuumlphanecilik Terimleri adlı ccedileviri yapıta iki kez 1991 yılında atıfta bu-

lunulmuş olması kuumltuumlphane bilimi alanında terminoloji sıkıntısı ccedilekildi-

ğini goumlstermektedir Oumlte yandan 1962 yılında halk kuumltuumlphaneleri ile

ilgili olarak yayımlanmış Yetişkinlerin Eğitiminde Halk Kuumltuumlphaneleri

adlı ccedileviri yapıta iki kez atıfta bulunulmuş olması onun en ccedilok atıfta

bulunulan yayına goumlre daha az ve sadece birbirine yakın 1982 ve 1984

yıllarında atıfta bulunulduğunu goumlstermektedir Bununla birlikte bu

kitabın halk kuumltuumlphaneleriyle ilgi sonradan ccedilevrilmiş yapıtlara oumlnderlik

ettiği de duumlşuumlnuumllebilir Son olarak yine Mukayeseli Kuumltuumlphaneciliğe

Giriş Modern Kuumltuumlphaneciliğin Esasları adlı ccedileviri yapıtların 1961 yı-

lında yayımlanmış olması 1960rsquolı yılların uumllkemiz ccedileviri tarihi

accedilısından doumlnuumlm noktası olduğunu goumlsterir Bir başka deyişle ccedilağdaş

kuumltuumlphaneciliğe geccedilmede tarihsel ccedileviri yayınların yanında kitabların

başlığından da anlaşılacağı uumlzere daha ccedilağdaş yapıtların ccedilevrilmesi

ccedileviride ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın oumlneminin farkına varıldığı bununla

birlikte bu konudaki yapıta 1980rsquoli yıllarda atıfta bulunulmuş olması bu

bilginin yaklaşık 20 yıl sonra gerccedilekten kabul edilip hayata geccedilirildiğini

goumlstermektedir Ayrıca 1972rsquode ccedilevrilmiş olan Modern Dokuumlmantasyon

ve Enformasyon işlemleri adlı yapıta 1982 ve 1991 yılında iki kez atıfta

bulunulmuş olması ccedilağdaş bilginin geccedil olmakla birlikte ccedileviri yoluyla

geldiğini belirtir Kuşkusuz atıf yılı ve etkileme yılı arasındaki fark

teknolojik alt yapının da ccedilevirinin benimsenmesinde rol oynadığına

işaret eder

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

Ccedileviri konusuyla atıfta bulunan telif yapıt konusu arasında bir bağ

olup olmadığını ya da ccedilevirinin konusuyla telif arasında bir sapma olup

olmadığını goumlzlemlemek uumlzere bu iki oumlğe arasındaki ilişki incelenmeye

ccedilalışılmıştır Telif yayın konusuna ldquoetkileme konusurdquo denmesinin bir

nedeni de ccedileviri konusuyla telif yayın konusunun oumlrtuumlşmesinin

ccedilevirinin telif yayındaki bilgiyi tetiklediğini oumlzellikle belirtmek iccedilindir

Gerccedilekten de aşağıdaki tabloya bakıldığında ccedileviri konularının telif

244

konularıyla bağdaştığı ve telif yayını etkileyerek onları nasıl

zenginleştirdiği accedilıkccedila goumlzlemlenebilir Atıf analizinden ccedileviri

yayınlara ilk zamanlar ilginin doğrudan uumllkemizle ilgili konulara olduğu

ortaya ccedilıkmaktadır Bir başka deyişle uumllkeye yarar sağlayacak

yayınların ccedileviriye atıf sayısını artırdığı goumlzlemlenir Bu ise bilgi

uumlretiminde ccedilevirinin işlevselliğinin ne denli oumlnemli bir konu olduğunu

ortaya ccedilıkarır Aşağıdaki tablorsquoda atıf sayısı telif konusu ve ccedileviri

konusu arasındaki ilişki goumlsterilmeye ccedilalışılmıştır

Tablo 15 Atıf Sayısı-(Telif) Etkileme Konusu-Ccedileviri Konusu İlişkisi

Ccedileviri

Yıl

Atıfta

Bulunulan

Yazar

Atıf

sayısı

Ccedileviri Konusu Telif Etkileme Konusu

1952 Thompson

Dr

Lawrence

11 Kuumltuumlphaneler-Rapor

Kuumltuumlphanecilik

Eğitimi

Eğitim ve kuumltuumlphane kuumltuumlphanecilik

eğitim okul kuumltuumlphanesi

kuumltuumlphanecilik-yeni gelişmeler

uumlniversite kuumltuumlphaneleri-bilgi po-

litikası kuumltuumlphanecilik eğitimi-tarih

1924

1939

1952

Dewey

John

9 Eğitim ve Kuumltuumlphane

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphane-Personel Eğitim ve

Kuumltuumlphane Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Halk Kuumltuumlphaneleri Okul

Kuumltuumlphanesi

1925 Guyaş Paul 5 Halk kuumltuumlphaneleri -

Halk Kuumltuumlphaneleri

Youmlnetimi

Kuumltuumlphanecilik-Tarih İUuml Kuumltuumlpha-

necilik Boumlluumlmuuml-Tarihccedile-Halk Kuumltuumlp-

haneleri Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Zaman iccedilerisinde bu konu alanlarının giderek ccedilağdaşlaşması ve ulu-

sal sınırların dışına ccedilıkarak daha uluslararası niteliğe buumlruumlnmesi ise

kuumlreselleşen duumlnyaya ayak uydurma ccedilabalarının bir goumlstergesi olarak

değerlendirilebilir Bununla birlikte gerek telif yayınlarda gerekse

ccedileviri yayınlarda genel konulara değinilmesi oumlzel alan bilgisinin

derinliğine yeterince inilmediğini goumlstermektedir Oysa ccedileviri sayısının

ccediloğalması bir yandan oumlzel alandaki terminoloji sorununun ccediloumlzuumllmesine

yardımcı olurken oumlte yandan da telif yayınlarda daha ccedilağdaş konuların

uumlretimini kolaylaştıracaktır Bilgi uumlretimi accedilısından duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde en

ccedilok atıfın en eski ccedilevirilere yapılmış olması ise hem bu alanda ccedileviri

etkinliğinin gerccedilekte desteklenmediğini hem de ccedileviriye salt bilgi

aktarım aracı olarak bakıldığını goumlstermektedir

245

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

1980-2000 TKDBTK ve KD dergilerindeki toplam 50 makaledeki

atıf sayısı yaklaşık 92 olup ccedileviri kitaba atıf sayısı 70rsquodir Buna karşın

makaleye atıf sayısı 17 rapora atıf sayısı ise 5rsquotir Bu ise kitap

ccedilevirilerinin makale ccedilevirilerinden daha uumlstuumln tutulduğunu

goumlstermektedir Yıllara ve tuumlre goumlre atıf sayısı olarak TKDBrsquo(1980-

1986) nin 1986 yılına kadar suumlren doumlnemi TKrsquonın hakemli dergi olduğu

yıla kadar olan doumlnem (1987 -1994)ve sonrası (1995-2000) İUuml KDrsquonin

ise ilk yayın yılı 1987rsquoden 2000 yılına kadar olan doumlnemi oumllccediluumlt olarak

seccedililmiştirYıllara goumlre ccedileviri tuumlrlerine atıf sayısının dağılımı şu

şekildedir

Tablo 16 Telif Yıl-Ccedileviri Tuumlr-Atıf Sayısı

Yıl 1980-1986 1987 -1994 1995-2000

Tuumlr kitap makale rapor kitap makale rapor kitap makale rapor

Atıf

sayısı

15 6 2 22 5 33 6 3

Yuumlzde 25 29 46

Uumlccedil doumlneme ayrılan bu tabloda uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayına atıfta

bulunma oranının birden yuumlkseldiği goumlruumllmektedir Atıfta bulunma ora-

nın ilk iki doumlnemde 26 ve 29 iken dergilerden birinin (TKrsquonın)

hakemli olmasından sonra atıf oranının 46rsquoya yuumlkseldiği

goumlruumllmektedir Derginin hakemli dergi olması uluslararası bilimsel

oumllccediluumltlere sadık kalmasını gerektirdiğinden bilginin kaynağını bildirme

zorunluluğu genelde dergideki atıfta bulunma oranını etkilediği gibi bu

durumun ccedileviriye atıfta bulunma oranını da etkilediği soumlylenebilir

Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf 76 oranındayken makaleye atıf oranı-

nın 18 rapora atıf oranının ise 5 olduğu goumlruumllmektedir Bu ise

ccedileviri yapıta atıfta kitap tuumlruumlnuumln yeğlendiğini goumlstermektedir Makale

tuumlruumlnuumln ccedilok yoğun oumln bilgiyi gerektiren bir konuyu ayrıntıya girmeden

anlatması bir başka deyişle de accedilımlayıcılıktan uzak tutumu yabancı

kuumlltuumlrden gelen bilginin ccedileviri yoluyla ldquoanlaşılırlıkrdquo oranını duumlşuumlruumlr Bu

ise ccedileviri atıf olarak kitabın tercih edilmesine neden olabilir

246

4224Telif Yayın-Ccedileviriye Atıf Sayısı

1980-1986 yılları arasında TKDBrsquode yayınlanan telif yazı sayısı

154 TKrsquode 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif sayısı 421

Kuumltuumlphanecilik dergisinde 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif

sayısı ise 72rsquodir Buna goumlre 1980-2000 yılları arasında TKDB ve TKrsquoda

yayınlanan toplam 575 telif yazıda ccedileviriye atıf sayısı 42rsquodir KDrsquode

yayınlanan 72 telif yapıttan ccedileviri yazı ya da yapıta atıfta bulunan telif

yazı sayısı ise 8rsquodir Bu yazılardan İUumlKuumltuumlphanecilik Dergisinde 72 te-

lif yazıdan 8rsquoinde ccedileviri yapıta atıfta bulunulurken TKDBrsquode 1980-1986

yılları arasında 154 telif yazıdan 12rsquosinde ccedileviri yapıta atıfta bulunul-

muştur 1987-2000 yılları arasında ise TKrsquoda yayınlanan 421 telif

yazıdan ccedileviriye atıfta bulunan telif yazı sayısı ise 30rsquodur

Tablo 17 Telif Yazılarda Atıf Yapılan Ccedileviri Yazı Sayısı

Telif Kaynak Telif yıl Telif sayı Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı sayısı

Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı oranı

TKDB 1980-1986 154 12 8

TK 1987-2000 421 30 7

İUuml KD

Edebiyat

Fakuumlltesi

1987-2000

72

8

11

Kuşkusuz burada akla oumlzellikle TKDBTKrsquonın Tuumlrk Kuumltuumlpha-

necilerinin en ccedilok başvurduğu dergi olarak (aktaran Keseroğlu

Kurbanoğlu 2001 225) hangi kaynaklardan yararlandığı bilgisi birincil

derecede oumlnem taşır Atıfta bulunulan yapıtın kaynağının yabancı dilde

mi ccedileviritelif mi olduğu bilgisi disiplinin yabancı koumlkenli bilgiye mi

yoksa oumlzguumln uumlretilen bilgiye mi oumlnem verildiğini goumlsterir Oumlrneğin İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi KD dergilerine bakıldığında iki şey dikkati ccedileker

bunlardan birinci başvurulan kaynakların yabancı kaynaklar olması

oumlteki ise yabancı kaynağa atıf sayısının ccedileviriye atıf sayısından daha

yuumlksek olmasıdır Bu akademik bir dergi olan Kuumltuumlphanecilik Dergisi-

nin bilgi eksikliğini kapamak ve kuramsal alanda ccedilağdaş bilgiyi

yakalamak uumlzere yabancı koumlkenli bilgiden doğrudan yararlandığını

247

goumlsterir Ne var ki ccedileviriden ccedilok yabancı kaynaklara başvurulması

ccedilevirilerin hızla biriken bilgiye yetişememesinden kaynaklandığı oumlne

suumlruumllebilir

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik

Atıf analiziyle İlgili Toplu Genel Değerlendirme

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve İUumlKuumltuumlphanecilik

Dergilerine yapılan ccedileviri yayınlara atıf analizinden bu dergilerdeki telif

yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına karşın ccedileviri yayınlara

ccedilok az sayıda atıfta bulundukları ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu dergilerde

yer alan ccedilevirilere atıfta bulunma oranının da ccedilok duumlşuumlk olduğu

goumlzlenmiştir Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde olduğu gibi

bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte ccedileviri yayınlara atıfta

bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye kapalı olduğuna işaret

etmediğisoumlz konusu yayınların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki

yabancı dildeki kaynaklardan anlaşılmaktadır Bu oumlne suumlruumllenler IV

Boumlluumlmuumln ilk ve ikinci kısmında yer alan sayısal verilerden yola ccedilıkarak

şu şekilde ifade edilebilir

1 Son boumlluumlmde yer alan disiplinlerarası incelemede buumltuumlnce

uumlzerindeki betimleyici ccedilalışma sonucunda 205 ccedileviri yayından 42rsquosinin

ldquokitaprdquo 152rsquosinin ldquomakalerdquo 11rsquoinin de ldquoraporrdquo olduğu anlaşılmıştır

Bunlardan 163rsquouumlnde ccedileviriyi etkilen faktoumlr ldquoulusal kuumlltuumlrrdquo olup

86rsquosında ccedileviri yapıtların niteliği ldquoccedilağdaştırrdquo Soumlzkonusu ccedilevirilerin

etkileme alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Ccedilevirilerin 177rsquosinde ldquokaynak

odaklırdquo ccedileviri youmlnteminin seccedililmesi ve ccedilevirilerin 119rsquou ldquomeslek

elemanı 72rsquosinin de ldquoakademisyenlerrdquo tarafından yapılması ccedilevirilerin

ldquobilgi uumlretim aracındanrdquo ccedilok ldquobilgi aktarım aracırdquo işlevi goumlrduumlğuumlnuuml

ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise ulusal kuumlltuumlr politikasında ccedilağdaş bilgiye

sadece uygulama alanına ldquobilgi aktarmardquo amacıyla oumlnem verildiğini

goumlstermektedir

2 Bu yukarıda soumlylenenler ile ilgili bilgiler betimleyici ccedilalışmanın

son boumlluumlmuumlnde şu sayısal verilerle de doğrulanabilir 1980-2000 yılları

arasında TKTKDB yayınlanan telif yazı sayısı 575 toplam atıf sayısı

131 ccedileviri yapıta atıf sayısı ise 42rsquodir (32) Oumlte yandan İUuml

Kuumltuumlphanecili dergilerindeki toplam telif sayısı 72 ccedileviriye atıf sayısı

248

8rsquodir Ne var ki baştaki tarihsel araştırmada az sayıda ve ikincil kay-

naktan ccedileviri yapıtların bile bilgi uumlretimine katkısı olmasına karşın

yapılan ldquoBibliyometrik Atıf Analizirdquo sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedilevirilerin

uumllkemiz bilimsel geleneğinde bilgi uumlretiminde etkin bir rol oynamadığı

yabancı kaynağa oranla sadece ikincil derecede başvuru kaynağı

konumunda olduğu ortaya ccedilıkmıştır

249

SONUCcedil

Ccedilevirinin bilgiyi ve kuumlltuumlrel kimliği oluşturmadaki roluumlnden

başlayarak ccedilağdaş anlamda ccedileviri yayınların bilime ve disiplinlere

etkisini anlamak ve oumlteki disiplinlerin ccedileviri politikalarına youmln vermek

amacıyla girişilen ccedileviri etkinliği kapsamındaki bu disiplinlerarası

araştırma tarihsel ve betimleyici olmak uumlzere iki boumlluumlmden oluşmuştur

Tarihsel incelemede ccedileviri yayınların oumlzellikle Osmanlırsquodan başlayarak

Tuumlrk kimliğine kavuşana dek bilimsel kimliği oluşturmadaki roluuml

uumlzerinde durulmuş ve aşağıdaki şu sonuccedillar elde edilmiştir

Tarihsel boumlluumlmle ilgili sonuccedillar

Tuumlrk Kuumlltuumlruumlnde başlangıccedilta İslam kuumlltuumlruumlnuumln etkisiyle

Doğursquodan ccedileviriler yapılmıştır Bununla birlikte Tanzimatrsquola birlikte

Batırsquodan yapıtlar ccedilevrilmeye başlanmıştır

Kuumltuumlphanelerin uzun suumlre İslam kuumlltuumlruumlnuumln mirası vakıflara

bağlı kalması ccedileviri kaynaklarının sadece Doğu kaynaklarıyla sınırlı

kalmasına neden olmuştur

Osmanlıda uzun suumlre ccedileviriler sadece aydın kesime seslenmiş-

tir Ancak II Meşrutiyetrsquoten sonra ccedileviri yoluyla gelen bilgi toplumsal

ve siyasal bakış accedilısını değiştirmeye başlamıştır

Guumlnuumlmuumlzden farklı olarak elccedililikler yabancı kuumlltuumlruumln

tanıtılmasında yeni eğitim kurumlarının oluşturulmasında ve yabancı

bilginin aktarılmasında etkin rol oynamıştır

Batı tarihindeki bilimsel gelişmenin uumllkelerarası ekonomik ve

siyasal yapıyı zorlaması Tuumlrk tarihinde Ccedileviri yayınların youmlnuumlnuuml

Doğursquodan Batırsquoya değiştirmesine neden olmuştur

Tuumlrk tarihinde Batırsquodan yapılan ccedileviriler bilimsel ve toplumsal

yapıyı koumlkten sarsacak guumlccedilte olmamakla birlikte bu kısıtlı ccedileviri

etkinliği bile tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde bilgi uumlretimi geleneğini sorgula-

maya yetmiştir

Ccedileviriler Osmanlı doumlneminden başlayarak 1980rsquoli yıllara

kadar ya ikincil kaynaklardan ya da derleme (erek kuumlltuumlre uygun

bilginin birincil kaynaklardan seccedililerek yabancı kaynakların

derlemesinden ccedilıkartılan bilginin aktarılması) niteliğindedir İkincil

kaynaklar yerine derleme niteliğinde olan ccedilevirilerin daha bilgiyi

250

tetikleyici oumlzelliği olduğu ortaya ccedilıkmakla birlikte bu nitelikte ccedileviriler

telif ve ccedileviri sınırının kaybolmasına neden olmuştur Bununla birlikte

derleme niteliğindeki ccedileviri ccedilevirmeni oumlzellikle akademisyen olması

durumunda kendi dilinde duumlşuumlnmeye zorlayacağından oumlzguumln bilgi

uumlretiminde tarihsel olarak daha etkili olduğu sonucu ortaya ccedilıkmıştır

Tanzimat doumlneminden başlayarak kurumların bilgi aracılığıyla

ulusal kimliği oluşturmadaki oumlnemi anlaşılmıştır Bu amaccedilla devlet

eliyle tercuumlme buumlroları oluşturulmaya başlamıştır Ne var ki bilginin bu

şekilde kurumsallaşması kimi zaman onu ldquoamaccedilrdquo olmaktan ccedilıkarmış

ldquoaraccedilrdquo haline sokmuştur Devletin kontroluumlndeki bilgi uumlretim geleneği

kuumlltuumlrel yapıyı oluşturmada ve geliştirmede başlangıccedilta olumlu youmlnde

belirleyici rol oynamakla birlikte bir suumlre sonra bilgi uumlretiminde bireysel

yaratıcılığın ve bilgiye karşı merakın giderek yok olmasına neden ol-

muştur

Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri etkinliği bilimsel alandan ccedilok

yazınsal alanda yoğunlaşmıştır

Cumhuriyet doumlnemindeki yazınsal ccedileviri etkinliğinin ana dilde

oumlzguumln bilgi uumlretmeye etkisi olmuştur

Kuumltuumlphanelerin ccedilağdaşlaşmasında bizzat devletin yabancı bilim

adamlarından istediği raporların bilginin tabana yayılmasında buumlyuumlk et-

kisi olmuştur

Betimleyici araştırma sonuccedilları

Tarihsel bu gelişmenin ccedilağdaş bilimler uumlzerindeki etkisini anlamak

uumlzere seccedililen kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlar konusunda ya-

pılan ve yukarıdaki tarihsel suumlrecin oumlzel alanda guumlnuumlmuumlze nasıl yansıdı-

ğının anlaşılması iccedilin başvurulan betimleyici ccedilalışma sonucunda elde

edilen veriler her ne kadar sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili gibi

goumlruumlnse de gerccedilekte ccedileviri yayınlara disiplinlerin bakış accedilısını yansıt-

maktadır Bundan boumlyle bu alanda elde edilen veriler ve sonuccedillar oumlteki

disiplinlerin kendi ccedileviri politikalarını sorgulamaları accedilısından

oumlnemlidir

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve KD dergilerinde

yapılan ldquobibliyometrik atıf analizindenrdquo bu dergilerdeki

telif yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına

karşın ccedileviri yayınlara ccedilok az sayıda atıfta bulundukları

ortaya ccedilıkmıştır Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde

251

olduğu gibi bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte

ccedileviri yayınlara atıfta bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden

gelen bilgiye kapalı olunduğuna işaret etmediği telif

yazıların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki yabancı adlı

kaynaktan anlaşılmaktadır Bununla birlikte yukarıdaki

ccedileviri yayınlara atıfta bulunan telif yazıların ccedileviri

konularını aşarak nasıl zenginlik ve ccedileşitlilik kazandığı da

ortada bir gerccedilektirCcedilevirinin ana dilinde farklı konularda

duumlşuumlnme yeteneğini geliştirerek oumlzguumln bilgi uumlretimini

olduğu kadar bilimsel dilin gelişmesine de katkısı olduğu

gerccedileğinin goumlz ardı edilmemesi gerekir Atıfta bulunulan

ccedilevirinin dili yetersiz bile olsa telif yazarının bunu

sorgulayarak dilinin sınırlarını aşmaya ccedilalıştığı ve bireysel

olarak diline zenginlik kattığı goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise dilsel

olarak koumltuuml ccedilevirilerin bile bir işlevi olduğu anlamına

gelmektedir

Betimleyici ccedilalışma sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedileviri

yayınların kuumltuumlphane bilimine bilgiyi tetikleyici bir etkisi

olmadığı anlaşılmıştır Bu durum sadece Kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili bir durum olmayıp genelde sosyal bilimler

alanı iccedilinde geccedilerlidir

Ccedilevirinin bir ldquoaktarım aracırdquo olarak değil de ldquoamacı olan bir eylemrdquo

olduğunun kabul edilmesiyle birlikte ccedilevirinin salt bilgi taşımakla sınırlı

bir eylem olarak kalmayıp başta ccedileviriyi yapan olmak uumlzere duumlşuumlnsel

yaratıcılığı da tetikleyeceği bundan boumlyle ccedileviri yayınların

desteklenmesinin hem okuyucu hem de ccedileviren accedilısından oumlzguumln bilgiyi

tetikleyici bir etkiye sahip olduğu anlaşılmıştır

252

KAYNAKCcedilA

Adıvar Adnan (1991) Osmanlı Tuumlrklerinde İlim İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1994) Tarih Boyunca İlim ve Din İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1945) Bilgi Cumhuriyeti Haberleri T Neşriyatı

Akarsu Bedia (1994) Ccedilağdaş Felsefe Kantrsquotan Guumlnuumlmuumlzde Felsefe Akımları3 bsm İstanbul İnkilap Kitabevi

Akarsu Bedia (1975) Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuuml AnkaraTDK Yayınları

Akbayar Nuri (1985) ldquoTanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul ss 447-541

Akın Adem (1999) Muumlnif Paşa ve Tuumlrk Kuumlltuumlruumlndeki Yeri Ankara Atatuumlrk Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu

Akuumlnal Duumlndar (1985) ldquoCcedileviri ve Batılılaşmardquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s452-454

Akyuumlz Yahya (2002) ldquo17 Yuumlzyıldan Guumlnuumlmuumlze Tuumlrk Eğitiminde Başlıca Duumlzenleme ve Geliştirme Ccedilabalarırdquo (ccedilevrimiccedili) httpwww yakyuz1 doc 28102002 s 1-11

Alpay Meral (1976) Harf Devriminin Kuumltuumlphanelere Yansıması İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Alpay Meral (1983) ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuumltuumlphanecilikrdquo TKD Buumllteni Sayı 324

Alpay Meral (1987) ldquoDeğişen Kuumltuumlphane Anlayışı ve Muumlnif Paşardquo Tuumlrkische Miszellen Robert Anhegger Festschrift İstanbul Editions Divit Press

Armağan İbrahim (1974) Bilgi ve Toplum-1 Bilgi Sosyolojisine Giriş İstanbul

Aslanapa Oktay (1997) ldquoSinan Mimarrdquo İslam Ansiklopedisi c10 Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi Yayınları s655-661

Assman Jann (2001) Kuumlltuumlrel Bellekİstanbul Ayrıntı Yayınları

Ayav Oumlzlem Sosi Dolanoğlu Muumlge Guumlrsoy vd (1992) Sayısal Verilerle Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Dergileri Metis Sayı 2021 İstanbul Metis Yayıncılık s135-150

Bahadır Osman (2001) Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme İstanbul İzduumlşuumlm Yayınları

Baker Mona (1998) ldquoArabic Traditionrdquo HazMona Baker Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CII s 316-321

253

Balcı zade Tahir Harimi (1931) Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler Balıkesir s 464-479

Barzun Jaques ampHenry F Graff (1993) Modern Araştırmacı 8 Bsm Ccedilev Fatoş Dilber Ankara TUumlBİTAK

Batuhan Huumlseyin (2001) Bilim ve Şarlatanlık 6 bs İstanbul Bulut Yayınları

Bassnett-McGuire Susan (1980) Translation Studies Methuen London and New York

Baysal Jale(a) (1987) Kuumltuumlphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araccedillar ve Youmlntemler 2bsm İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

Baysal Jale (b) (1987) İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlrsquonuumln Yirmi Yıllık Tarihccedilesi1964-1984rdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik DergisiBelge-Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları 1987 s 5-15

Baysal Jale (1973) Cumhuriyet Doumlneminde Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliğinin Gelişmesi Cumhuriyetin 50 Yılına Armağan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi s98-112

Baysal Jale (1992) Kitap ve Kuumltuumlphane Tarihine Giriş2bs İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği s 52-61

Baysal Jale (1985) ldquoKuumltuumlphanecilikrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul İletişim c5 s 1306-1310

Belge Murat (1985) ldquo Kuumlltuumlrrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul c5 s 1288-1304

Bengi Işın (1992) ldquoCcedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuumlne Doğrurdquo Metis Ccedileviri Sayı 2021

Bengi Işın (2001) Ccedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuuml İstanbul Sel Yayıncılık

Berkes Niyazi (a) (2002) ldquoDil Ccedilağdaşlaşması ve Siyasal Anlamlarırdquo Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaşlaşma haz Ahmet Kuyaş İstanbul Yapı Kredi Yay Ekim s253-266

Berkes Niyazi(b) (2002) Batıcılık Ulusculuk ve Toplumsal Devrimler İstanbul 2bsm

Besbee Eleanor (1975) The New Turks Pioneers of the Republic 1920-1950 Greenwood Press Publishers

ldquoBeytuumllhikmerdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse c3 İstanbul Milliyet Yay s1600

Bosworth CE (2000) Tardjuman (Translator)rdquo Encylopaedia of Islam LeidenBrill s 236-238

Bozok Huumlsamettin (1943) ldquoFaydasız Tercuumlmelerrdquo Yurt ve Duumlnya 1Teşrih Ekim s34

Bryan Maggie (1988) The Great Philosophers An Introduction to Western Philosophy Oxford University Press Oxford

Burccediloğlu (Kuran) Nedret (1997) ldquoBoğaziccedili Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi Sayı 1 İstanbul Sel Yayıncılık s138-143

254

Burke Peter (2001) Bilginin Toplumsal Tarihi CcedilevMete Tunccedilay IstanbulTuumlrk Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Ccedilağlar Tanyeli Turgay Kurultay (1998) Bilimselliğin Neresindeyiz Germanistik Sempozyumu Accedilılımlar Olanaklar ve Erekler Mersin

MersinUuml Fen Edebiyat Fakuumlltesi Alman Dili ve Edebiyatı Yay s 444-459

Ccedilavdar Tuğba (1995) ldquoTanzimattan Cumhuriyete Kadar Osmanlı Kuumltuumlphanelerinin Gelişimirdquo Basılmamış Doktora tezi İstanbul s 154

Dilek Huumllya (1992) Kuumltuumlphane Biliminin Kapsamı ve Tuumlrkiyersquode Durum İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Yayınları

DrsquoOhsson M (1957) ldquo170 Yıl Oumlnce İstanbulda Umumi Kuumltuumlphanelerrdquo TKDB c 6s 3 ccedilev Şahap Nazmi Ccediloşkunlar s51-60

Eco Umberto (1985) ldquoTowards a New Middle Agesrdquo On Signs haz M Blonsky Baltimore Johns Hopkins University Press

Enfents de Langue et Dragomans (1995) Dil Oğlanları ve Tercuumlmanlar Istanbul Yapı Kredi Yayınları

Erhat Azra (1940) ldquoLatince İlk Edebi Eser Bir Tercuumlmedirrdquo Tercuumlme 13 s270-274

Eruumlnsal İsmail (1999) ldquoPersonnel Employed in Otoman Librariesrdquo İslam Araştırmaları Dergisi Sayı 3 İstanbul Tuumlrk Diyanet Vakfı

Eruumlnsal İsmail (1988) Tuumlrk Kuumltuumlphaneler Tarihi II Kuruluştan Tanzimata Kadar Osmanlı Vakıf Kuumltuumlphaneleri Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi Yayın No 22 s 344

Even-Zohar Itamar (1990) Polysystem Studies Poetics Today (oumlzel baskı) c 11 Sayı 1Durham NCDuke University Pres

Forti Augusto (2000) ldquoModern bilimin Doğuşu ve Duumlşuumlnce Oumlzguumlrluumlğuumlrdquo Bilim ve İktidarYay HazFederico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsm Ankara TUumlBİTAK s 23-37

Garry Kevin Mc (1975) Communication Knowledge and the Librarian London Bingley

Goumlkyay Orhan Şaik( 1997) Katip Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi c 6 Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi s432-438

Guumlnyol Vedat (1985) ldquoTuumlrkiyersquode Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 324-329

Guumlrsel Nedim (1985)ldquoUygarlık ve Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 320-324

Hanioğlu Şuumlkruuml M (1985) Bilim ve Osmanlı Duumlşuumlncesi Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 346-347

Heper Metin (1985) ldquoBuumlrokrasirdquoCumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s290-297

Hildegard Muumller (1998) ldquo1933-1945 yılları Arasında Tuumlrkiyede Suumlrguumlnde Yaşayan Alman Kuumltuumlphanecilerrdquo ccedilevTurgun Hakan Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları Sayı5 s İstanbul Ccedilantay

255

Kitabevi s 85-96 IFLArsquo95 İstanbul Toplantısı (Orientalist Libraries and Orientalism)

Holmes James (1998) ldquoThe Name amp Nature of Translation StudiesrdquoPapers on LiteraryTranslation and Translation Studies AmsterdamRodopi s 53-64

Houmlnig Hans G (1990) ldquoHolmesrsquo Mapping Theoryand the Landscape of Mental Processesrdquo Translation Studies the State of Art YayhazKMLeuven ZwartT Naaijken Amsterdam s77-89

Huart Cl (1955) Katib Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi Cilt 6 Istanbul Maarif Bakanlığı s 432-439

Hulusi Şerif ( 1999) ldquoTanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyetirdquo Yay Haz Oumlner Yağcı Cumhuriyet Doumlnemi Edebiyat Ccedilevirileri Seccedilkisi TC Kuumlltuumlr Bakanlığı Yayınları s 203-207

Hieronimus Pammachiusrsquoardquo (1992) ccedilevEvren Erem Metis Ccedileviri 18 74

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı Materyalizmirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul 1985 s 363-370

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı modernleşmesi ve Pozitivizmrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 352-362

İhsanoğlu Ekmeleddin (1987) Osmanlı İlim ve Meslek Cemiyetleri İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

İhsanoğlu Ekmeleddin (1992) ldquoTanzimat Oumlncesi ve Tanzimat Doumlnemi Osmanlı Bilim ve Eğitim Anlayışırdquo 150yılında Tanzimat Yay Haz Hakkı Dursun Yıldız Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu s335-395

İnsel Ahmet (1996) Duumlzen ve Kalkınma Kıskacında Tuumlrkiye ccedilev Ayşeguumll Soumlnmezay İstanbul Ayrıntı

İz Fahir (1989) ldquoThe Ottoman Period 1300-1850rdquo The Book of Turkish Verse London Penguin s35-47

Kaplan İsmail(1999) Tuumlrkiyede Milli Eğitim İdeolojisi İstanbul letişim Yayınları s 200-382

ldquoKatip Ccedilelebirdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi C 13 İstanbul Milliyet Yayınları s 6511-6512

Kayaoğlu Taceddin( 1998) Tuumlrkiyede Tercuumlme Muumlesseleri İstanbul Kitabevi

Kazancıgil Aykut Vural Solok (1981) Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyografyası İstanbulTUumlBİTAK

Keseroğlu Hasan Serdar Goumlkalp (1985) Cumhuriyetten Guumlnuumlmuumlze Ccedileviri uumlzerine Yazılar Kaynakccedilası Duumln ve Buguumln Ccedileviri 2 Kitap 1985 s 191-228

Keseroğlu Hasan S (1989) Halk Kuumltuumlphaneleri Politikası ve Tuumlrkiye Cumhuriyetinde Durum İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Keseroğlu Hasan S (1985) Milli Kuumltuumlphanerdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul 1985 c 5 s 1310-1311

256

Keseroğlu Hasan S (2002) Okur Goumlzuumlyle TKDB (1952-1986) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16(3) 2002 s 217-236

Kışlalı Taner (1978)ldquoUlusal Demokratik Halkccedilı Kuumlltuumlr Siyasetirdquo Ulusal Kuumlltuumlr (Temmuz) Ankara Kuumlltuumlr Bakanlığı 1978 s 1-6

Klein JT (1996) Crossing Boundaries Knowledge Disciplinarities and Interdisciplinarities Charlotteville VAUniversity Press of Virginia

Klein JT (1996) ldquo Interdisciplinary Needs The Current Contextrdquo Library Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili)wwwlibraryucsbeduist00 fall

Kranz Walther (1994) Antik Felsefe Tuumlrkccedilesi Suad Y Baydur 2bs İstanbul Sosyal Yayınlar

Kurultay Turgay (1998) ldquoCumhuriyet Tuumlrkiyesinde Ccedilevirinin Ağır Yuumlkuuml ve Tuumlrk Huumlmanizmasırdquo Alman Dili ve Edebiyatı Dergisi Sayı XI Istanbul Universitesi Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul Ccedilantay s 13-33

Kussmaul Paul (1995) Training The Translator AmsterdamPhiladelphia John Benjamins Publishing Company

Lefere Andreacute (1978) ldquoTranslation Studies The Goal of the Disciplinerdquo Literature and TranslationNew Perspectives in Literary Studies with a Basic Bibliography of Books on Translation Studies hazJames HolmesJose LambertampRaymond van den Broeck Leuvan Acco s 234-244

Lewis Bernard (1982) ldquoHuumlkuumlmet ve Devletrdquo Belleten CXLVI sayı 182rsquoden ayrı basım s415-421

Lewis Bernard (1987) Istanbul amp the Civilization of the Ottoman Empire NormanampLondonUniversity of Oklohoma Press

Mardin Şerif (1985) ldquo19yyrsquode Duumlşuumlnce Akımları ve Osmanlı Devletirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 342-352

Mardin Şerif (1983) Joumln Tuumlrklerin Siyasi Fikirleri 1894-1908 İstanbul İletişim yayınları

McGarry Kevin (1987) ldquoBelgebilim Alanındaki Gelişmeler Kuumltuumlphanecilik Bilgibilim Oumlğretimi Geccedilmişe Bakış ve Yeniden Değerlendirmerdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane

Araştırmaları İstanbul s 109-155

Mulkay Michael (1969) ldquoSome Aspects of Cultural Growth in the Natural Sciencesrdquo Social Research c 1 s 36 s 126-141

Musgrave Alan (1993) Common Sense Science and Sceptism CambridgeCambridge University Press

Nida Eugene (1964) Toward a Science of Translation Boumlluumlm 8 Leiden Netherlandss 156-171

Nida Eugene A (1998) ldquoBible Translationrdquo Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CI s 21-28

Nord Christiana (1997) Translating as a Purposeful Activity Manchester St Jerome Publishing

257

Ong Walter J (1995) Soumlzluuml ve Yazılı Kuumlltuumlr İstanbul Metis Yayınları

Orhonlu Cengiz (1974) ldquoTercuumlmanrdquo İslam Ansiklopedisi cilt12-1 Istanbul Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları s175-181

ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi c17 İstanbul Milliyet Yayınları s 8933-8948

Ozankaya Oumlzer (1980) Toplumbilim Soumlzluumlğuuml AnkaraT D K Yayınları

Oumltuumlken Adnan (1956) ldquoİstanbul Kuumltuumlphaneleri Hakkında 48 Yıl Oumlnce Zamanın Sadrazamına Sunulmuş Rapor rdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 sayı 3 s 206-226

Oumltuumlken Adnan (1957) ldquoTuumlrkiyersquode Kuumltuumlphanecilik Oumlğretiminin Tarihccedilesirdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 s 1-2 s 1-35

Oumlzel İsmet (1985) ldquoTanzimatrsquoın Getirdiği Aydınrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 61-66

Paker Saliha (1991) ldquoThe Age of Translation and Adaptation 1850-1914 Turkeyrdquo Modern literature in the Near and Middle East 1850-1970 ed Robin Ostle LondonampNewyorkRoutledge s 17-32

Paker Saliha amp Zehra Toska (1997) ldquoA Call for Descriptive Translation Studies in the Turkish Tradition of Rewritesrdquo Snell Hornby etal 1997 s 79-88

Paker Saliha ( 1993) ldquoTranslated European Literature in the Late Ottoman Literary

Polisystemrdquo New Companion 1 67-82 1986 reprinted in Lambert ampLefere s 181-192

Paker Saliha (1998) ldquoTurkish Traditionrdquo yay hazMona Baker Routledge

Encyloepadia of Translation Studies cII s 571-582

Papert Seymour (1999) ldquoJean Piagetrdquo Time c 153 s 12 2931999

Porter James (1854) Turkey Its History and Progress c II yay haz George Larpent Hurst and Blackett Publishers

Prigione İlya ldquoOumlnsoumlzrdquo Bilim ve İktidar yay haz Federico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsmAnkara TUumlBİTAK 2000 s I-VI

Rappaport William J (1997) ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo University at BuffaloCenter For Cognitive Science1996-1997 Annual Report httpwwwcsbuffaloedupubwwwcogsci 12 Sep 1997

Robinson Douglas (1992) ldquoClassical Theories of Translation from Cicero to Aulus Gelliusrdquo Textcontext c 7 s15-25

Salama-Car Myriam (1995) ldquoThe Dissemination of Knowledgerdquo Translators Through History yay haz Jean Delisle ampJudith Wordsworth John Benjamins Publishing Company s101-130

Savaşccedilı Abdullah Nur Eker (1976) Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik Bibliyografyası Ankara

Savory Theodore (1957)The Art of Translation London The Alden Press

258

Shuttleworth Mark ampMoira Cowie (1997) Dictionary of Translation Studies St Jerome Publishing Manchester

Soysal Oumlzer (1973) Cumhuriyet Oumlncesi Doumlnem Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Sosyo- Ekonomik Yapı Uumlzerine Bir Araştırma Ankara Doccedilentlik araştırmai

Stiles Andrina (1996) The Ottoman Empire 1450-1700 London HodderampStoughton

Szacky Jersy (1979) The History of Sociological Thought Aldwuch Press London

Tapan Niluumlfer (1997) ldquoİstanbul Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi s 1 İstanbul Sel Yayıncılık s150-154

Tekeli İlhan (1980) Toplumsal Doumlnuumlşuumlm ve Eğitim Tarihi Uumlzerine Konuşmalar TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Tekeli İlhan Selim İlkin (1999) Osmanlı İmparatorluğunda Eğitim ve Bilgi Uumlretim Sisteminin Oluşumu ve Doumlnuumlşuumlmuuml 2bs Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu

Tekeli İlhan (1985) Tanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Eğitim Sistemindeki Değişmeler Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi C2 İstanbul s456-484

Tonta Yaşar (2002) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisi 1987-2001 Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16 (3) s 282-320

Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin Guumlliz Aydın Semih Soumlkmen (1997) Sosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi Muumlmkuumln muuml Defter 31 s 164-181

Toury Gideon (1985) ldquoA Rationale for Descriptive Translation Studiesrdquo The Manipulation of Literaure Studies in Literary Translation haz Theo Hermans LondonampSydney Croom Helm s 16-41

Toury Gideon (1995) Descriptive Translation Studies and Beyond Amsterdam ampPhilaedelphia John Benjamins Publishing

Uraz Neslihan (2000) ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerinde Yayınlanan Dergi

Makaleleriin İccedilerik Analizi İstanbulrdquo İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul s137-163

Uumllken Hilmi Ziya (1992) Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaş Duumlşuumlnce Tarihi İstanbul Uumllken 1992

Uumllken Hilmi Ziya (1997) Uyanış Devirlerinde Tercuumlmenin Roluuml İstanbul Uumllken Yayınları

Vermeer Hans J (1989) ldquoSkopos and Commision in Translational Actionrdquo Reading in Translation Theory yay haz Andrew ChestermanOy Finn Lectura Ab s173-200

Verra Adorno Gregory (1991) Storia della Filosofia RomaLaterzaampFigli c 1

259

Vleeshauwer HJ de (1960) Library Science as a Science Musaion 37-40 PraetoriaUniversity of South Africa

Vygotsky LS (1985) Duumlşuumlnce ve Dil ccedilevSemih Koray İst Kaynak Yay

Westfall Richard S (1997) Modern Bilimin Oluşumu Ccedilev İsmail Hakkı Duru Ankara TUumlBİTAK

Yontar Aysel (1995) Kuumltuumlphane ve Belge-Bilgi Merkezlerinde Bilimsel Youmlntemin Oumlnemi İstanbul TKD

Yontar Aysel Mesut Yalvaccedil (2000)ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphane ve Bilgi Bilimi KonusundakiAraştırma Sorunları1952-1994 Yıllarında Yayınlanan Dergi Makalelerinin İccedilerik Analizirdquo İstanbul İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 s165-186

Yurdadoğ Berrin (1974) Kitaplıkbilim Terimleri Soumlzluumlğuuml Ankara TDK Yayınları

Zuumlrcher Erik J (1997) Turkey A Modern History 3 bsm LondonampNew YorkIB TaurisampCo Ltd Publishers

Page 2: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili

2

copy MULTILINGUAL 2004

ISBN 975-6542-x-x

CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

Dr Mine Yazıcı Yayınlayan Multilingual Kapak Vildan Odabaş

Baskı Matbaa 70 2004 İstanbul

Dr Mine Yazıcı

3

CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

MULTILINGUAL

Klodfarer Cd 406 Ccedilemberlitaş- İstanbul

Tel (212) 518 22 78 Fax (212) 518 47 55

4

İCcedilİNDEKİLER

Oumlnsoumlz 15

Giriş 17

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM VE

KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi 22

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık 22

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası İlişkiler

Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama 22

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi 31

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu 41

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım 43

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından

Anlamı 22

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Betimleyici

Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi 31

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler 22

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri 31

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri 22

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi 31

152 Toledo Okulu 31

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE KUumlTUumlPHANELER

21 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

5

211 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi 22

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya Etkisi 31

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717) 22

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833) 22

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar 22

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler 22

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler 31

2311 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve Bilgi

Uumlretim Suumlreci 22

2312 Tıbbiye Mektepleri 22

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquoa Kuumltuumlphaneler 31

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme 22

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANE VE İLİŞKİSİ

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine Toplumsal

Bakış 22

311 Islahat Fermanından II Meşrutiyet Doumlnemine Maarif-i Umumiye

Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml 22

3111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

3112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernekler ve Ccedileviri

Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862) 22

3121 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi 22

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi 22

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve

Tuumlrk Ocakları Kuumltuumlphanesi

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865) 129

3124 Daire-i İlmiye (1870) 130

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi( 1870) 132

313Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

6

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyografyalar

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve Ccedileviri

Yayınlar Arasındaki Etkileşim 144

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913) 146

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemiyeti Ahmet

Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı 149

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce 152

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlretimiyle

İlişkisi

321 Şinasi (1826-1871) 156

322 Baha Tevfik (1881-1914) 159

323 Abdullah Cevdet (1869-1932) 160

324 Salih Zeki(1864-1921) 161

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-1919) 163

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve Ccedileviri

Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme 164

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri Yayınlar

ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi 168

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin Bilgi

Uumlretimine Yansıması 177

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya Goumlkalp 179

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve

Kuumltuumlphaneler John Dewey Raporu 181

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi 183

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi 185

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966) 186

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981) 191

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar 192

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendirmesi 194

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili 195

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel Değerlendirme 197

7

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE

CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA

YANSIMASI

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle analizi

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler 203

413Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 209

4131Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi 209

4132Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi ve Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi 210

4133Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi 210

4134Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen (Oumlzguumln Yapıt Kaynak-Oumlzguumln Yapıt Yazar Adı)-Ccedileviri Youmlntemi ilişkisi 211

4135 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen (Orijinal Yapıt Adının Bulunmadığı)-Ccedilevirmen Kimliği İlişkisi 212

4136Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen 213

4137TuumlrYayın Yeri ve TuumlrCcedileviriyi Etkileyen Ccediliftler Arasındaki İlişki 213

4138 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

4139Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İlişkisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

41310Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem 220

41311Ccedileviri Yılı ndashNiteliği 222

41312Ccedileviri Yılı-Dil 224

41313Zaman Kesitleri 225

413131Ccedileviri Yılı-Dil 227

413132Ccedileviri Yılı-Konu Alanı 229

413133Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı 230

41314Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

41315Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği 236

414 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri Yapıtların Bibliyometrik Analizi 240

421Oumllccediluumltler 240

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 242

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

8

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik Atıf analiziyle İlgili Genel Değerlendirme

9

OumlNSOumlZ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adlı bu yapıt ccedileviri yayınların evrensel olarak bilgi

uumlretimine ve bilimsel geleneğin oluşumuna etkisi duumlşuumlncesinden ortaya

ccedilıkmıştır Ne var ki ccedileviri yayınların varlığı oumlzguumln bilgi uumlretimini tetik-

lemekle birlikte bilimsel geleneği oluşturmaya yetmez Bilimsel gele-

nek oumlncelikle evrensel bilgiyi taşıyan ccedileviri yayınların sistemli bir şe-

kilde ulusal bellek işlevi goumlren kuumltuumlphanelerde yer alarak bilginin tabana

yayılmasıyla birlikte gerccedilekleşir Bir başka deyişle ccedileviriler kuumltuumlpha-

nelerin sadece mimari bir yapı olmaktan ccedilıkıp ccedileviri yoluyla gelen bil-

ginin oumlzuumlmsenerek bundan ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml bilginin uumlretilmesine ola-

nak sağlayan kurumlar halini almasıyla birlikte işlevsellik kazanır Bu

ise hem ccedileviri yayınların hem de kuumltuumlphanelerin bilimsel geleneği dura-

ğanlıktan kurtarıp onu devingen bir suumlrece sokmada ne derecede etkin

bir rol oynadıklarını goumlsterir Bununla birlikte uumllkemizde yabancı kay-

naklara doğrudan erişilebilmesi ve bilginin bu kaynaklardan doğrudan

(ne yazık ki ccediloğu kez ulusal kuumlltuumlruuml ve onun gereksinimlerini goumlz ardı

ederek) aktarılabilmesine karşın bilimsel geleneğin bir tuumlrluuml yerleşeme-

mesi arada ccedileviri yayın ve kuumltuumlphanelerin işlevselliği gibi bir takım hal-

kaların atlandığına işaret eder Ccedileviri yayınlar her ne kadar bir toplumun

yazın dizgesinde ikinci derece bir konumda olsalar da gerccedilekte getir-

dikleri yenilik ve yabancı kaynağa goumlre seslendikleri hedef kitle sayısı

accedilısından birinci derecede işlev goumlruumlrler Daha da accedilıkccedilası ccedileviri ku-

ramcısı Gideon Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml gibi ccedileviriler gerccedilekte iccedilinde

bulundukları uumllkenin uumlruumlnuumlduumlr Bundan boumlyle ccedileviri yayınların yabancı

uumllkeden gelen bilginin ana dilde duumlşuumlnuumllmesini sağladığı gibi bu bilgi-

nin ulusal kuumlltuumlruumln oumllccediluumlt alınarak sorgulanmasını da sağladığı oumlne suumlruuml-

lebilir Ne var ki bu yayınların bilimsel geleneğe ya da ulusal kuumlltuumlre

katkısı ancak bilinccedilli bir ulusal kuumlltuumlr politikasıyla muumlmkuumlnduumlr

İşte bu amaccedilla soumlz konusu araştırmada ccedileviri yayınlar sadece

ccedileviribilimsel accedilıdan değil ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki

disiplinlerarası iletişimden de yola ccedilıkarak incelenmiştir Bu şekilde

soumlzkonusu yayınların bilimsel gelenekteki konum ve işlevsellikleri

disiplinlerarası araştırmanın sunduğu olanaklarla daha geniş bir bağlam

iccedilerisinde ele alınabilmiş ve ccedileviri yayınların oumlzellikle Tuumlrk bilim gele-

neğine ne derecede devingenlik kazandırdığı konusu irdelenmeye ccedilalı-

şılmıştır Kuşkusuz bu inceleme hem akademik ccedilalışmada ccedileviri yayın-

10

ların oumlnemine dikkati ccedilekmeyi hem de oumlzguumln bilgi uumlretiminde telif ya-

yınlar kadar ccedileviri yayınların da etkisini ortaya ccedilıkarmayı hedeflemiştir

Bir başka deyişle oumlzguumln bilgi uumlretiminin bundan boumlyle de bilimsel ge-

leneğin ancak telif ve ccedileviri yayınların sistemli bir dizge iccedilersinde karşı-

lıklı etkileşimi sonucu ortaya ccedilıkacağı duumlşuumlncesi vurgulanmak istenmiş-

tir

Son olarak bu araştırmanın alt yapısının oluşumunda geccedilmişte emeği

geccedilen ve bu araştırmayı yapmamda bana yol goumlstererek ufkumu

genişleten Sayın Doccedil Dr Hasan Sacit Keseroğlu Sayın Prof Dr

Niluumlfer Tapan Sayın Prof Dr Turgay Kurultayrsquoa Sayın Doccedil Dr Ayşe

Nihal Akbulut ve Sayın Yard Doccedil Dr Sakine Eruzrsquoa yapıcılıkları

akademisyen sorumluluk ve duyarlılıklarından oumltuumlruuml teşekkuumlruuml bir borccedil

bilirim

11

GİRİŞ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adı altındaki bu incelemede ccedileviri yayınların erek

kuumlltuumlrde bilgi uumlretimine katkısı tarihsel bir bağlam iccedilersinde ele alınmış

ve bu arka plan bilgiye dayalı olarak ccedileviri yayınlar konusundaki bilim-

sel geleneğin ccedilağdaş disiplinlerarası youmlntemle nasıl geliştirilebileceği

uumlzerinde durulmuştur Araştırmada bilimsel geleneğin oluşumunda ccedileviri

etkinliğinin tek başına ccedileviri yayınlar aracılığıyla incelenmesinin tek ba-

şına yeterli bir oumllccediluumlt olmayacağı goumlz oumlnuumlnde bulundurularak

disiplinlerarası bir incelemeye girilmiştir Bu şekilde bilimsellikte sis-

temlilik kazanmanın oumlnemine dikkati ccedilekmek uumlzere tarihteki ve uumllke-

mizdeki kuumltuumlphanecilik anlayışının bilginin dizgeselleşmesindeki roluuml de

vurgulanmak istenmiştir

Bundan boumlyle disiplinlerarası araştırmanın disiplinleri zenginleştirici

ve gelişmesini hızlandırıcı etkisinden yola ccedilıkarak tarihsel olarak ccedileviri

yayınların bilimsel geleneği oluşturmadaki konumu ve işlevi siyasal ve

toplumsal bir bağlam iccedilersinde irdelenmiştir Bundan boumlyle araştırmanın

ldquoccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimini etkileyerek bilimsel geleneğin

oluşumu ve gelişiminde roluuml olduğurdquo şeklindeki savı disiplinlerarası

araştırmanın sağladığı bilgi birikimiyle ccediloumlzuumlluumlp değerlendirilmeye ccedilalı-

şılmıştır İnceleme doumlrt boumlluumlmden oluşmuştur Bunlar sırasıyla şu şekil-

dedir I Boumlluumlm Disiplinlerarası Bilim Olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi İlişkisinin Kavramsal ve Tarihsel Gelişimi II Boumlluumlm Osmanlı-

larda ve Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler III BoumlluumlmTanzimatrsquotan

Cumhuriyetrsquoe Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler IV Boumlluumlm ise

Disiplinlerarası iletişim olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi İlişkisi-

nin Ccedileviri ve Telif Yayınlarda Yansıması şeklindedir

İlk uumlccedil boumlluumlm kronolojik sırayla iki disiplinin uygulama alanında uumlst

bilim dalı olarak ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğu-

şuna ve gelişimine tarihteki katkı ve etkisi uumlzerinedir Bundan boumlyle bu

12

uumlccedil boumlluumlmuumln kendi iccedilerisinde bir buumltuumlnluumlğuuml olduğu soumlylenebilir son bouml-

luumlm ise iki disiplinin ccedileviri yayınlar konusundaki ilişkisinden yola ccedilıka-

rak oumlzel alan ccedilevirilerinde disiplinlerin ccedileviri yayınlarını nasıl bilimsel

bir dizgeye oturtabilecekleri ye da gelecekte ccedileviri politikalarını nasıl

belirleyebilecekleri konusunda bir fikir vermek uumlzere oluşturulmuş bir

ccedilalışma oumlrneğidir Ccedileviri yayınlar belge ve bilgi youmlnetimi alanından se-

ccedililmekle birlikte ccedileviribilimin disiplinlerarası işlevi de goumlzoumlnuumlnde bu-

lundurularak bu disiplinde kullanılan ldquobetimleyici youmlntemrdquo kuumltuumlphane

bilimi alanında kullanılan ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemiyle de

desteklenerek ccedileviri yayınlar arasındaki ilişkiler sadece varsayımsal ola-

rak değil aynı zamanda sayısal olarak değerlendirilebilmiştir Bu şekilde

ccedileviri yayınlar konusunda tarihteki eksik ya da yanlış uygulamaların el-

den geldiğince giderilmesi amacıyla somut oumlrnekler uumlzerinden oumlteki di-

siplinlerin de yararlanabileceği ccedileviribilimsel bir youmlntem geliştirilmeye

ccedilalışılmıştır

Tarihsel araştırmaya dayanan ilk uumlccedil boumlluumlm kronolojik olarak uumlccedil dev-

reye ayrılmıştır Buna goumlre I Boumlluumlmde disiplinlerarası araştırma

kavramı başta olmak uumlzere kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim terimlerinin

kavramsal olarak hangi suumlreccedillerden geccedilerek son şeklini aldığı uumlzerinde

durulmuş ve iki disiplinin ccedileviri yayınlardan oumltuumlruuml ortaccedilağ kadar suumlren

uygulama alanındaki kaccedilınılmaz iletişim ve etkileşimi tarihsel bir

bağlama oturtulmaya ccedilalışılmıştır Bu şekilde disiplinlerarası araştırma

dilsel ve tarihsel olarak gerekccedilelendirilmeye ccedilalışılmıştır II Boumlluumlmde

ise 14 yuumlzyıldan başlayan ve 1453rsquote İstanbulrsquoun alınmasıyla

Hıristiyanlığa dayalı kuumlltuumlr anlayışının yanında yer alan İslamiyetrsquoe

dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının İmparatorluğun kuruluş ve yuumlkseliş

doumlneminde Osmanlının kimliği ile bileşerek nasıl bilimsel bir gelenek

yarattığı başta eğitim kurumları olmak uumlzere elccedililik ve Babıali gibi

resmi kuruluşların kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğinin oumlnem kazanmasında

oynadıkları rol uumlzerinde durulmuştur Uumlccediluumlncuuml boumlluumlm Osmanlı tarihinde

uluslararası ilişkilerin oumlnem kazanmasıyla birlikte doumlnuumlm noktası kabul

edilen Tanzimat doumlneminden başlamış Osmanlının yuumlzuumlnuuml Batırsquoya

doumlnmesiyle birlikte yaşadığı geccediliş doumlnemi sancılarından kuumlltuumlrel ve

bilimsel olarak yeni bir kimliğe buumlruumlnduumlğuuml Cumhuriyet doumlnemine kadar

uzanmıştır Daha da accedilılacak olursa Tanzimatrsquotan 1980rsquoe kadar olan

doumlnem erek kuumlltuumlr bilgisini taşıyan kuumltuumlphanelerle evrensel kuumlltuumlruuml

taşıyan ccedilevirilerin Tuumlrk bilimsel geleneğini yaratmadaki işlevleri ve

onun bir uzantısı ya da yansıması olarak toplumsal ve siyasal yapıya

13

etkileri ele alınmıştır Bu şekilde ccedileviri yayınlar aracılığıyla erek kuumlltuumlre

goumlre oumlzuumlmsenen bilimsel kimliğin disiplinlere nasıl yansıdığı ise son IV

Boumlluumlmde kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkarak

Gideon Touryrsquonin ldquoErek Odaklı Ccedileviri Kuramırdquo temel alınıp betimleyici

youmlntemle incelenmiş ve ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkiler kurularak

ccediloumlzuumlmlemeye gidilmiştir Bu ilişkiler araştırmanın ikinci kısmında

ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemi aracılığıyla sayısal verilere dayalı

olarak da gerekccedilelendirilebilme olanağı bulmuşlardır

İlk uumlccedil boumlluumlmde iki disiplinin uygulama alanında uumlst bilim dalı olarak

ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğuşuna ve gelişimine

tarihteki katkı ve etkisi incelenmiştir Bu araştırmada soumlz konusu douml-

nemlerde ccedileviri suumlrecinde alınan kararların ve yapılan ccedilevirilerin rasgele

olarak mı ortaya ccedilıktığı yoksa tarihsel olarak iccedilinde bulunulan kuumlltuumlrel

toplumsal yapının bir uumlruumlnuuml muuml olduğu sorularından yola ccedilıkılmıştır Ne

var ki Touryrsquonin ccedileviribilimin incelemeyi başlatan temel nesnel

malzemesi olarak goumlrduumlğuuml ldquoCcedilevirilerinrdquo iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuuml olduğu savı bu araştırmayı toplumsal ekonomik ve felsefi alt

yapının nasıl bir ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkardığını ve bunun bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğini irdelemeye youmlneltmiştir 1980rsquolere

kadar uzanan erek ekin ccedileviri anlayışı ve bilgi uumlretim geleneğiyle ilgili

II ve III Boumlluumlmler bir ldquobuumltuumlnrdquo olarak duumlşuumlnuumllecek olursa IV Boumlluumlm de

ldquooumlzel alandardquo yapılan betimleyici ccedilalışma da bir buumltuumlnuumln parccedilası olarak

hem oumlnceki boumlluumlmlerin 1980 ve 2000 yılları arasındaki bir devamı hem

de nesnel verilerle bu doumlnemdeki ccedileviri anlayışının geccedilmişteki

doumlnemlerin bir uzantısı olup olmadığının sorgulamasıdır Bir başka

deyişle kuumltuumlphane bilimiyle ilgili ccedileviri yayınların bibliyometrik atıf

analiziyle ilgili IV Boumlluumlmuumln ikinci kısmında yer alan 1980-2000

yıllarındaki telif yayınlarda hangi ccedilevirilere atıfta bulunulduğunun

bildirilmesi 1980 ve 2000 yılları arasında ccedileviri yayınların bilgi uumlretimi

konusunda ne derecede etkili olduğunu goumlsterir niteliktedir

Bundan boumlyle bu disiplinlerarası araştırmada hem tarihte uygulama

alanında ccedilevirilerin ve kuumltuumlphanelerin bilginin yayılıp oumlzuumlmsenerek ye-

niden oumlzguumln bilgi uumlretimine katkısı incelenmiş hem de son boumlluumlmde bir

buumltuumlnce uumlzerinde yapılan betimleyici ccedilalışmayla oumlteki disiplinlere ccedileviri

edinci kazandırarak ccedileviri politikalarını belirleyecek bir oumlrnek sunul-

maya ccedilalışılmıştır

14

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM

VE KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi

Ccedileviri yayınlar kuumlltuumlrel yaşamın gelişmesinde ve kuumlltuumlrel kimliğin

oluşumunda oumlnemli rol oynamıştır Tarihte kimi zaman bu tuumlr yayınların

kuumlltuumlrel kimliği yok edeceği kaygısına duumlşuumllmekle birlikte sanılanın ak-

sine bilinccedilli bir kuumlltuumlr politikası ccedilerccedilevesi iccedilerisinde yuumlruumltuumllecek ccedileviri

etkinliği ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin gelişmesine aracı olacaktır Oumlrneğin

guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bolluğu sonucunda ortaya ccedilıkan kuumlresel-

leşme eğilimine karşı bir tepki olarak kuumlltuumlrel ccediloğulculuk hareketlerinin

yaygınlık kazanması ccedileviri yayınların kuumlltuumlrel kimliği yok etmeyip ak-

sine kuumlltuumlrel kimliği pekiştirdiğini goumlsterir Uumlstelik Cumhuriyetimizin ilk

yıllarında Azra Erhatrsquoın Tercuumlme dergisinde yer alan ldquoBir Yunan eserini

taklit veya tercuumlme ederken Romalı kendini tanımayı oumlğrenir kendi

milli vasıflarına daha yaklaşır muumldrik olurrdquo (Erhat 1940 273) soumlzleri

buna bir kanıt olarak goumlsterilebilir

Oumlte yandan bilgi ccedilağının doğal bir sonucu olarak bilginin hızla soumlz

konusu yayınlar aracılığıyla duumlnyada ccediloğalarak yayılması yeni bilim

dallarının ortaya ccedilıkmasına ve disiplinlerarası ilişkinin kaccedilınılmaz bir

duruma gelmesine neden olmuştur İlk zamanlar ccedileviri yayınların sadece

kuumltuumlphanecilik kapsamı iccedilerisinde yer alması bu bilim dalının oumlteki

oumlzel alanlarla yatay ilişkilerini kaccedilınılmaz kılmıştır Kuumltuumlphanecilik gibi

bir uumlst bilim dalı olarak ortaya ccedilıkıp 20yuumlzyılın sonlarında giderek

oumlzerk kimlik kazanan ccedileviribilimin oumlteki disiplinler arasına girmesiyle

15

birlikte ccedileviri yayınlarla ilgili bakış accedilısı kuşkusuz zenginlik ve

yetkinlik kazanacaktır Bir başka deyişle uumlst bilim dalı olarak iki disiplin

arasındaki işbirliği ccedileviri yayınların toplumdaki işlevini artıracaktır

Yukarıda genel olarak değinilen bakış accedilısı ışığında bu araştırmada

hedef oumlzel alandaki ccedilevirilerin uumllkemizdeki bilimsel ccedilalışmalara katkısı

olup olmadığını ortaya ccedilıkarmaktır Bundan boumlyle disiplinlerarası

iletişim olarak oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin seccedililmesi bir

rastlantı değil tarihte Antik Ccedilağdan başlayarak ccedilevirinin kuumltuumlphane

etkinliği iccedilerisinde yer almasından oumltuumlruumlduumlr Kuşkusuz bu amaccedilla

araştırmada oumlncellikle geriye doumlnuumlk youmlntem kullanılarak iki disiplin

arasındaki iletişimin oumlteki bilim dallarının oluşumundaki roluuml ve uumllkemiz

bilimsel yaşamında ccedileviri yayınların etkisi irdelenmiş ardından da

guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışı accedilısından her iki bilim dalı arasında nasıl bir

iletişim kurulması gerektiği sorusu guumlndeme gelmiştir Oumlzetle

soumlylenecek olursa araştırma genelden oumlzele doğru bir akış iccedilerisindedir

oumlnce uumlst bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimin oumlteki di-

siplinlere etkisi buna bağlı olarak bilimin başta sosyal olmak uumlzere siya-

sal yaşama yenilik getirici oumlzelliği bu etkiyi artırmak uumlzere her iki bilim

dalının oumlncelikle karşılıklı iletişiminin sağlanarak uumllkemizdeki oumlzelde

kuumltuumlphanecilik alanında belli başlı bilimsel dergilerde ccedilıkan ccedileviri ma-

kalelerin ccedileviribilimsel youmlntemle incelenerek bu bilim dalına etkisinin

değerlendirilmesi bu şekilde iki bağımsız disiplinin uumlst bilim dalı olarak

oumlteki bilim dallarındaki ccedilevirilerin işlevselliğini artıracak bir modelin

yaratılması şeklindedir Ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkılarak yapılan bu

ccedilalışmanın amacı oumlteki bilim dallarının ccedileviri yayınlardan daha sağlıklı

bir biccedilimde yararlanmasını sağlayarak ccedilevirilerin oumlzguumln bilgi uumlretimine

katkısını artırmaktır Bundan boumlyle II Boumlluumlmde iki disiplin arasında

betimleyici bir ccedilalışma yapmanın yararlı olacağı ve bu amaccedilla

ccedileviribilimsel youmlntemle oumlzel alan kuumltuumlphane bilimi konusunda yapılan

ccedileviriler uumlzerinde betimleyici bir ccedilalışma yapmanın en azından gelecek-

teki ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısını artırma ve oumlzel alan ccedilevirisi ko-

nusunda bilinccedillenme accedilısından yararlı olacağı duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Kuşkusuz

boumlyle bir ccedilalışma ccedilağımızda disiplinlerin kendi sınırları iccedilersinde kapalı

yaptıkları ccedilalışmaların guumlnuumlmuumlz teknolojik olanakları goumlz oumlnuumlne

alındığında artık yetersiz kalabileceğini bundan boumlyle bu bilim

dallarının kozalarından ccedilıkarak disiplinlerarası işbirliğine girmelerinin

artık zamanı geldiğini de hatırlatmayı hedeflemektedir

16

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık

Hem Kuumltuumlphane Bilimi hem de Ccedileviribilimrsquoin uumlst bilim dalları olarak

varlıklarını oumlteki dallarla ilişkilerine borccedillu oldukları goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu iki bilim dalının doğası gereği disiplinlerarası niteliğe

sahip olduğu soumlylenebilir Ayrıca guumlnuumlmuumlzuumln bilgi konusundaki iletişim

kanallarının zenginliği oumlzellikle 20 yuumlzyılın ikinci yarısında oluşan

bilim dallarının disiplinlerarası ilişkilerden ortaya ccedilıkmasını kaccedilınılmaz

kılmıştır Bu bilim dalları arasında oumlzellikle belgebilim bilgibilim

ccedileviribilim bilişsel bilimler ccedilevre bilimleri bulunmaktadır Oumlte yandan

buraya kadar olan accedilıklamalardan akla oumlzellikle ccedileviribilim ve

kuumltuumlphane bilimi accedilısından her iki bilim dalının bir ccedilok disiplinle

ilişkisine karşın niccedilin ccedilok disiplinli bir ccedilalışma yerine disiplinlerarası

ccedilalışmanın seccedilildiği sorusu akla gelebilir Bu soruyu disiplinlerarası

başka bilimlerden yola ccedilıkarak yanıtlamak daha accedilıklayıcıdır Oumlrneğin

bilişsel bilimlerden William J Rapaportrsquoun iki tanım arasındaki farkı

accedilıklayan soumlzlerinden ccedilok disiplinlilik yerine niccedilin disiplinlerarası

teriminin kullanıldığı anlaşılır1

Multidisciplinary vs Interdisciplinary Research

A distinction can be drawn between (1) ldquomultidisciplinaryrdquo research

ldquoin which researchers from [different disciplines] apply their differing

methodologies to a common problemrdquo and (2) ldquointerdisciplinaryrdquo

research in which--in addition--researchers from different disciplines

ldquoinform their own studies with results of investigations from the

complementary disciplinesrdquo Thus interdisciplinary research so

understood includes research done by single investigators who

nevertheless are part of a larger active research community

Ccedilok Disiplinliliğe Karşı Disiplinlerarasılık

Aralarında şu şekilde bir ayrım yapılabilir (1) Ccedilok disiplinli araş-

tırma farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların ortak bir soruya kendi

farklı youmlntemlerini kullanarak yaptıkları araştırmadır (2) ldquodisiplinlera-

1 Rappaport William J ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo

University at Buffalo Center For Cognitive Science1996-1997 Annual Report (ccedilevrimiccedili) httpwwwcsbuffalo edupubwwwcogsci 12 Sep 1997

17

rasırdquo araştırma ise buna ek olarak farklı disiplinlerden gelen

araştırmacıların incelemelerini kendilerini tamamlayıcı bilimlerden

gelen araştırma sonuccedillarıyla birlikte oumlne suumlren araştırmadır Bundan

boumlyle disiplinlerarası araştırmanın daha geniş ve daha etkin bir araştırma

topluluğunun bir uumlyesi olduğu bilinmekle birlikte tek bir araştırmacı

tarafından yapılan araştırmayı kapsar (Ccedileviren Mine Yazıcı)

Bundan boumlyle ccedilok disiplinli araştırma youmlntemsel olarak ortak bir so-

runa farklı disiplinlerden gelen ccediloumlzuumlmleri olduğu gibi kabul ederek aynı

soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı kazandırmayı hedeflerken disiplinlerarası

araştırma bu oumlne suumlruumllen araştırma sonuccedillarını buumltuumlnlemeyi hedefler Ne

var ki bu ccedilok disiplinlilikle disiplinlerarasılık arasında bir bağ olmadığı

anlamına gelmeyip disiplinlerarası araştırmaların ccedilok disiplinli

araştırmalardan kaynaklandığı ortaya ccedilıkar Bu şekilde farklı

disiplinlerden gelen bir ccedilok araştırmacı tarafından yapılan ccedilok disiplinli

araştırmanın soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı disiplinlerarası araştırma

yapan ve daha geniş bir araştırma topluluğunun uumlyesi olmakla birlikte

oumlzellikle tek tek araştırmacılar tarafından yapılan disiplinlerarası

araştırmada buumltuumlnluumlk kazanır Disiplinlerarası araştırmanın sanılanın

aksine ekip olarak değil de bir tek araştırmacı tarafından yapılmasının

vurgulanması ise araştırmacının bilimsel bir soruna bir bilim dalından

yola ccedilıkarak bulduğu ccediloumlzuumlmccediloumlzuumlmlerin eksiklik veya yetersizliklerini

oumlteki bilim dallarının sunduğu bilgi ve youmlntemlerle tamamlayarak

yetkinleştirmesi anlamına gelmektedir Ccedilok disiplinli araştırmadan

doğan disiplinlerarası araştırma bir yandan yerleşik bilim dalının

inceleme alanını genişlettiği gibi konuya buumltuumlnleyici yaklaşımı

nedeniyle yeni bilim dallarının doğmasına yol accedilarak bu bilim dallarının

uygulama alanındaki işlevlerini daha da yetkin kılar Oumlrneğin geccedilmişte

psikoloji tek bir disiplinin sınırlarının genişlemesinden doğarken bir

başka deyişlefelsefeden doğmasına karşın guumlnuumlmuumlzde ccedilevre bilim ccedilok

disiplinli araştırmaların disiplinlerarası youmlntemle ele alınması sonucu

doğmuştur Buna goumlre disiplinlerarası araştırma ccedilok disiplinli

araştırmada ortaya ccedilıkan farklı ccediloumlzuumlmler arasında bağlantılar kurup

soruna tek tek disiplinlerin sınırlarını aşan geniş kapsamlı toparlayıcı bir

ccediloumlzuumlm getirerek bilgi birliğini amaccedil edinir Ccedilevre bilim alanında

Kleinrsquoın Morina balığının tuumlkenmesiyle ilgili olarak verdiği oumlrnek bu

sorunun ekolojik dengeyle ilgili bir sorun olmayıp toplumsal ekonomik

ve siyasal youmlnlerinin de bulunduğunu bundan boumlyle bu sorunu ccediloumlzmede

tek disiplin iccedilerisinde sınırlı kalan bir araştırmanın yetersiz kalacağını

18

dile getirmesi bu bilim dallarının oumltesinde disiplinlerarası nitelik taşıyan

ccedilevre bilim adıyla yeni bir bilim dalının doğmasına neden olmuştur

(Klein 1996 136)2 Bununla birlikte disiplinlerarası araştırmaların

ccediloğalması disiplinlerarası boumlluumlmlerin kurulmasına neden olduğu gibi bu

bilginin giderek karmaşık bir yumak halıni alması soumlz konusu

boumlluumlmlerin izleğine belge ve bilgibilim derslerinin konması gereğini

ortaya ccedilıkarmıştır Bu durum karşısında kuumltuumlphanecilik boumlluumlmleri de

ldquobelgebilim ve bilgibilimrdquo alanında daha da uzmanlaşmak zorunda

kalmıştır Oumlte yandan bilginin bu şekilde zenginleşmesi disiplinlinlerin

sınırlarının ve kapsamının genişlemesine neden olmuştur Oumlrneğin

ccedileviri araştırmalarının eskiden sadece ldquoccedileviri uumlruumlnlerirdquo uumlzerinde

odaklanması alanı sadece ccedileviri olgusuyla sınırlandırrken ccedilevirilerin

hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğu savının ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

disiplinlerarası araştırmaya zemin hazırlanmıştır Bu ise bizim

uumllkemizde değilse bile dış uumllkelerde ldquoMuumltercim Tercuumlmanlıkrdquo3

boumlluumlmlerinin yerini ldquokuumlltuumlr araştırmalarırdquo boumlluumlmlerinin almasına neden

olmuştur

Kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin ccedilağdaş gelişmelere guumlnuumlmuumlzde daha

accedilık olmalarının temelinde uumllkemizde Kuumltuumlphanecilik Enstituumlsuumlnuumln ilk

kez 1954rsquode Ford Vakfının desteğiyle Ankara Dil Tarih Coğrafya Fa-

kuumlltesinde kurulmuş olmasına karşın Muumltercim ve Tercuumlmanlık Bouml-

luumlmlerinin ilk Boğaziccedili Uumlniversitesi ve Hacettepe Uumlniversitelerinde sıra-

sıyla 1982-1983 ve 1983-1984 oumlğretim yılında kurulmuştur Muumltercim

Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin kuramsal alandan ccedilok adından da

anlaşılacağı uumlzere uygulama alanına hizmet vermesi duumlşuumlnuumllmesi bu

2 Klein JT Interdisciplinary NeedsThe Current ContextLibrary Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili) wwwlibraryucsbeduist00 fall 1996 3 Uumllkemizde ldquoCcedileviribilim Boumlluumlmlerirdquo yerine ısrarla ldquoMuumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmleri rdquo adının kullanılması bu dalın oumlteki bilimler gibi bilimsel bir geccedilmişi olmadığı savından kaynaklanmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlzde bi-limsellik niteliğini kazanmak bilimsel geccedilmişi olmaktan ccedilok ccedilağdaş bi-limsel youmlntemleri kullanmaya dayanmaktadır Genelde bu bilim dalını uygulama alanıyla sınırlı goumlrme eğilimi ise ya ccedilağdaş anlamda bilimin devingen bir suumlrec olduğu şeklindeki goumlruumlşuumln yerleşmemiş olmasından ya da bilimsel tutuculuktan ileri gelmektedir Kuşkusuz uumllkemizde bu kanıyı yıkmanın en iyi yolu salt edebiyatla sınırlı değil her alanda ccedilağdaş youmlntemlerle ccedileviri uumlruumlnler uumlzerinde araştırmalara girmektir Ancak bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgi birikimiyle kuumlltuumlr araştırmalarına sağlam bir dayanak hazırlanmış olacaktır

19

bilim dalının uumllkemizde kuumlltuumlr araştırmalarına youmlnelmesini engellemiştir

(Karş Oumltuumlken 1957 26 Burccediloğlu 1997 138)4 Ne var ki her iki bilim

dalının uygulama alanında ortak noktası olan oumlteki disiplinlere ccedileviri ya-

yınlar aracılığıyla hizmet verme zorunluluğu bir yandan ccedileviri

boumlluumlmlerini en azından bilgibilim alanında bilginin duumlzenlenişi

bilgisayar ortamına geccedilirilişi konularında kuumltuumlphanecilik alanıyla

işbirliğine zorlarken oumlte yandan zaten uumlst bilim dalları olarak

aralarındaki kaccedilınılmaz ilişki bu boumlluumlmlerin birbiriyle tarihte uygulama

alanındaki birlikteliklerinin guumlnuumlmuumlzde disiplinlerarası araştırmayla

suumlrduumlruumllebileceğini goumlsterir Bu şekilde bir bakış accedilısı bu bilim

dallarının oumlteki disiplinler arasında saygınlık kazanarak seslerini duyur-

malarına neden olabileceği gibi oumlteki bilim dallarının uygulama alanıyla

sınırlı goumlrmek istedikleri araştırmalarını kuramsal alana da youmlnelterek

daha yetkin ve bilinccedilli bir şekilde serpilme olanağı bulurlar

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası

İlişkiler Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama

Ccedilevirinin kuumltuumlphanelerden yola ccedilıkılarak incelenmesi sadece ulusla-

rın kuumlltuumlr tarihinin ne gibi suumlreccedillerden geccediltiği konusunda somut veriler

sağlamakla kalmaz bu verilerden elde edilen sonuccedil ya da ccedilıkarımlar

aynı zamanda kuumlltuumlrel yaşamın geleceğine de ışık tutarak kuumlltuumlrel kimli-

ğin oluşumunda bilimler arası iletişimin kaccedilınılmazlığını da goumlzler

oumlnuumlne serer Başka bir deyişle Antik Ccedilağdan başlayarak ccedileviri etkinliği-

nin kuumltuumlphane kapsamı iccedilerisinde ele alınması kuşkusuz bir rastlantı de-

ğildir Aksine bir toplumun ana belleği işlevini goumlren kuumltuumlphanelerde

evrensel bilgiyi yakalamak uumlzere ccedileviri etkinliğine yer verilmesi hem

kuumlltuumlrel gelişimi durağanlıktan ve tek duumlzelikten kurtarır hem de ona

zaman ve uzam accedilısından yeni boyutlar katarak devingen bir suumlrece

girmesini sağlar Bu şekilde kuumltuumlphaneler bir yandan bilginin uumlretilip

uumllke iccedilerisinde dağılıp yayılmasında belirleyici rol oynarken oumlte yandan

da oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlar aracılığıyla kuumlltuumlrel kimliğin oluşumunda

baş rol oynayan bilginin suumlreklilik kazanmasına oumlncuumlluumlk ederek

4 İstanbul Uumlniversitesinde ise ilk Almanca Muumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmuuml 1992-1993 yılları arasında kurulmuş İngilizce ve Fransızca Boumlluumlmleri ise 1999 yılında kurulmuştur (Tapan 1997 150-151)

20

uluslararası kuumlltuumlrel iletişimin sağlanmasında oumlnemli bir goumlrev uumlstlenmiş

olurlar

Başlangıccedil doumlneminde kuumlltuumlrel mirasın aktarılmasında aracı rol oyna-

yan kuumltuumlphanelerin 19 yuumlzyıldan başlayarak hızla gelişen teknolojik

olanaklara koşut bir bilim dalı olarak karşımıza ccedilıkması onu salt kuumlltuumlrel

kimliğin oluşumu ve paylaşımında oumlnder rol oynayan aracı bir kurum

olmaktan ccedilıkarır ona bilgiye hızla ve etkin bir biccedilimde ulaşma konu-

sunda oumlnemli goumlrevler yuumlkler Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler gittikccedile

oumlzelleşip karmaşıklaşan bilgi birikiminin duumlzenlenip yayılmasında

oumlnemli bir goumlrev uumlstlenerek yeni bilim dallarının sağlam temeller uumlze-

rinde gelişip serpilmesine de katkıda bulunur Oumlte yandan tarihte uzun

suumlre kuumltuumlphane dermesinde yer alan ccedileviri yayınların ve kuumltuumlphane ccedilatısı

altında bilimsel kimlikten yoksun olarak suumlrduumlruumllen ccedileviri etkinliğinin

bilginin aktarılması ve uumlretilmesine bundan boumlyle de kuumlltuumlrel kimliğin

devingenlik kazanarak ccedilağa ayak uydurmasındaki oumlnemli işlevine karşın

uygulama alanıyla sınırlı kalması Antik Ccedilağrsquoda Platonrsquoun ldquoidearsquolarlardquo

ilgili felsefesinden kaynaklanan oumlzguumlnkopya başka bir deyişle oumlzguumln

ccedileviri yapıt tartışmalarından kaynaklanabilir Bu tartışmalar aynı

zamanda kuumlltuumlrel kimliğin oluşturulmasında ya da benimsenmesinde

engelleyici ya da geciktirici bir unsur olarak da değerlendirilebilir

Tarihte kuumltuumlphanecilik ve ccedilevirmenlik goumlrevi yerine getirenlerin

buumlyuumlk bir ccediloğunluğunun bilim adamı kimliği taşımasına karşın bu

konulara tarih boyunca (20yuumlzyılın 2 yarısına dek) uygulama alanıyla

sınırlı bir edim goumlzuumlyle bakılması ccedilelişki yaratır Gerccedili bu gecikme ya

da ihmal hızla biriken bilgiye yetişememe kaygısından ya da bilimsellik

tartışmalarının goumlrguumll bilimlerin 19yuumlzyılda ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

guumlndeme gelmesinden kaynaklanabilir Bununla birlikte her iki konu

alanının da bilimselliklerinin tartışma konusu olması dikkat ccedilekicidir

Oumlrneğin kuumltuumlphane ve bilimsellik tartışmasıyla ilgili olarak

Vleeshauwerrsquoin 1960rsquoda ldquoLibrary Science as a Sciencerdquo adlı yapıtında

yer alan ldquobilim temel bir araştırma nesnesi ccedilevresinde gruplandırılabilen

iyi tanımlanmış olgular duumlzeninin bilimsel bir youmlntemle ele alınmasıdırrdquo

(Vleeshauwer 1960 21) şeklindeki soumlzlerinin ccedileviri alanındaki bilim-

sellik tartışmasını 1972 de Kopenhagrsquoda Uluslararası Uygulamalı Dilbi-

lim kongresinde ldquoThe Name and Nature of Translationrdquo başlıklı bildiri-

siyle ilk guumlndeme getiren Holmesrsquoun ccedilevirinin bilimsel kimlik kazan-

ması konusunda oumlne suumlrduumlğuuml soumlzlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr (Holmes 1988

68-69)

21

Holmes ccedilevirinin uygulama alanından tamamıyla farklı salt araştır-

maya dayalı bir bilim dalı olabilmesi iccedilin oumlncelikle goumlrguumll bir bilim ola-

rak ccedileviri ve ccedilevirilerle ilgili olguları betimlemek ardından da bu olgu-

ları accedilıklayabilip oumlnceden uumlzerinde varsayımda bulunulabilecek genel il-

keleri yerleştirmek şeklinde iki amacının olması gerektiğini dile getir-

mesi yukarıda belirtilen tarihten oniki yıl oumlnce Vleeshauwer tarafından

da dile getirmiştir Şoumlyle ki Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphane bilimi konu-

sunda işaret ettiği gibi Homesrsquoa goumlre de yeni kurulan ve uygulama

alanında oumlteki bilim dallarıyla yoğun ilişkileri yuumlzuumlnden bilimsel kim-

liğini bir tuumlrluuml bulamayan disiplinlerin temel eksikliği inceleme

malzemesi ve amaccedillarının accedilık ve tam olarak saptanmamasından

kaynaklanmıştır Bu ise her iki bilim adamının araştırma nesnesinin

amacının saptanması şeklindeki savlarının birbirbiriyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml

goumlstermektedir Oumlte yandan hem Holmes hem de Vleeshauwerrsquoin bu

konunun ccediloumlzuumlmuumlyle ilgili oumlne suumlrduumlkleri goumlruumlşleri de birbiriyle

neredeyse aynı gibidir Şoumlyle ki onlara goumlre betimleyici ccedilalışmalara

ağırlık verilerek buradan elde edilecek verilerden kuramsal alana

aktarılacak yeni hipotezlerin uumlretileceği doumlnguumlsel bir youmlntemin

kullanılması soumlzkonusu alanların durağanlıktan ccedilıkıp devingen bir

suumlrece girmesini sağlayacaktır Bu ise soumlz konusu disiplinlerin 2

Duumlnya savaşından sonra ortaya ccedilıkan goumlrguumll bilim anlayışına uygun

olarak oumlteki bilim dalları arasında yer almasına neden olacaktır

Yuumlzyıllar boyu bilime ve kuumlltuumlrel mirasın zenginleşmesine katkıda

bulunan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri olmak uumlzere her iki etkinliğin kendi

varlıklarını suumlrduumlrmede ccedilağın gereğine uygun olarak uygulama alanın-

daki sorunları kuramsal alana aktarma gereksinimini duymuş olmaları

bilimselliğin geccedilirdiği evrelerden biri olarak da duumlşuumlnuumllebilir Kuumltuumlphane

biliminin ccedileviribilimden oumlnce gelmesi ise ccedileviribilimin bilimsel tabanı-

nın ccedilağın koşullarına uygun olarak daha sağlam temeller uumlzerinde otur-

masına yarayacaktır Başka bir deyişle başlangıccedilta kuumlltuumlrel kimliğe

damgasını vuran oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlara ev sahipliği goumlrevini uumlstlenen

kuumltuumlphanelerin zamanın akışı iccedilerisinde sadece kuumlltuumlrel kimliklerin de-

ğil temel bilim dallarının da temelini atan uumlst bir bilim dalı olarak kar-

şımıza ccedilıktığı goumlruumlluumlr

Kuumltuumlphane ccedileviri etkinliği ve yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim şekilde zengin

ve ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin belirlenmesinde ortak paydanın bilgi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bilginin bu uumlccedilgenin hem tek tek kendi iccedilerisinde

hem de aralarındaki ilişkileri kurma ve duumlzenlemede ne denli oumlnemli rol

22

oynadığı anlaşılır Ne var ki burada Baysalrsquoın Leyhrsquoin duumlşuumlncelerinden

yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoher duumlzenli bilgi topluluğunun bilimsel oumlzel-

liğe sahip olup olmadığırdquo sorunsalı guumlndeme gelir (Baysal 1987 (a) 20-

23) Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin araların-

daki bağlantının uygulama alanındaki ilişkilerle sınırlı kaldığının akıldan

ccedilıkarılmaması gerekir Başka bir deyişle ccedileviri yayınlar bilgi taşıyıcı

oumlzellikleriyle kuumltuumlphane biliminin araştırma nesneleri arasında yer alsa

da aynı ortak nesneye ccedileviribilim accedilısından bakıldığında inceleme ama-

cının bilginin toplanma yayılma ve dağılma şeklinden ccedilok bilginin dil-

sel ve ekinsel farklılıklara karşın en yetkin nasıl aktarılabileceği konusu

uumlzerinde odaklanır Bu accedilıdan her iki bilim dalının inceleme nesnesi or-

tak gibi goumlruumlnmekle birlikte bu nesneyle ilgili sorunlar dizgesi ve bu so-

runların ccediloumlzuumlmuumlnde kullanılan bilimsel youmlntemler birbirinden farklılık

goumlsterirler

Oumlzetle soumlylenecek olursa evrensel kuumlltuumlr mirasının paylaşılmasında

başka bir deyişle ccedilağın yakalanmasında bir iletişim kanalı olarak kuumltuumlp-

haneler ccedileviriler yoluyla gelen bilginin duumlzenlenerek zaman ve uzam

iccedilerisinde teknolojik gelişmelere koşut olarak taşınıp yayılmasında son

derece oumlnemli bir rol oynadıkları gibi ccedileviri yayınlarla ortaya ccedilıkan biri-

kim sonucunda oumlzguumln bilginin uumlretilmesine de katkıda bulunurlar Bu

accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim arasında kurulacak

sıkı ilişki aynı zamanda bir uumllkenin kuumlltuumlr politikasında da belirleyici bir

rol oynar

Hem kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilimrsquoin ortak paydalarının

ldquobilgirdquo olduğu goumlzoumlnuumlne alınacak olursa oumlncellikle soumlzkonusu

alanlardaki bilginin ldquobilimselliğininrdquo irdelenmesi konusu guumlndeme gelir

ldquoBilimselliğinrdquo tanımı toplumbilimin inceleme alanına girdiğinden

disiplinlerarası ilişkilerde hiccedil değilse bilimsellikle ilgili ortak tuumlmellerde

karar birliğine varmak accedilısından bu bilim dalının oumlne suumlrduumlğuuml veri ve

bilgilerden yola ccedilıkarak her iki bilim dalının tanımı ve kullanacağı youmln-

temler konusunda uzlaşmak daha accedilıkccedilası onları bir disipline ya da

duumlzene sokmak ccedilağdaş bilimsel anlayışın bir gereğidir Buradan da

anlaşılacağı gibi guumlnuumlmuumlz anlayışında ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılan

ldquodisiplinrdquo ile ldquoduumlzenrdquo arasındaki sıkı bağın daha Eski Roma

doumlneminden kurulmaya başladığı goumlruumlluumlr Başka bir deyişle ldquodiscererdquo

ldquooumlğrenmekrdquo koumlkuumlnden tuumlretilen ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Cicero ve Varro

tarafından ldquodisiplinaerdquo adı altında sanat ve hukuk iccedilin kullanıldığı

goumlruumlluumlr Klasik doumlnemden 16 yuumlzyıla kadar oumlnce askerlik atletizm ve

23

Stoacılık felsefesiyle ilgili olarak benliğin kontrol altına alınması

şeklinde kullanılan soumlzcuumlk Orta Ccedilağlarda manastırlardaki ldquocezalarrdquo

anlamında kullanılmıştır 16 Yuumlzyılda ise Kalvinciler bu soumlzcuumlğuuml

ldquokilise disiplinirdquo olarak kullanmış 16 yuumlzyıldan başlayarak da aynı

soumlzcuumlk ldquoeğitim kurumlarında disiplinrdquo olarak kullanılmıştır Bu

soumlzcuumlğuumln ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılması ise 19 Yuumlzyılın başına

rastlamaktadır (Burke 2001 90-91)

Başlangıccedilta ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuuml son derece doğal olarak duumlnyevi bir

etkinlikle ilgili olarak ldquooumlğrenmekrdquo şeklinde kullanılırken Orta Ccedilağda

Hıristiyanlığın kurumsallaşmasıyla birlikte manastırlarda ceza olarak

anlam değiştirmiştir Yeni ccedilağda ise bu soumlzcuumlk yeni buluş ve keşiflerin

etkisiyle ortaya ccedilıkan Reformasyon hareketi sonucu yeniden ldquoduumlnyevirdquo

konularla ilgili olarak tekrar eski kullanımına daha yakın ama ondan bir

adım ileride ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılmıştır Bu ise toplumların

iccedilinden geccediltiği tarihsel suumlrecin soumlzcuumlklerin etimolojisiyle ne denli

ilişkili olduğunu ortaya ccedilıkarır Bilimin toplumbilim kapsamı iccedilerisinde

ele alınması da işte boumlyle bir suumlrecin sonucudur Buradan da anlaşılacağı

gibi daha başlangıccedil aşamasında ister istemez toplumbilim adlı disipline

başvurmak zorunda kalan oumlteki bilim dalları gibi yine toplumbilimin

konuları arasında yer alan yayın duumlnyası ve kuumlltuumlr politikasıyla doğrudan

ilgileri accedilısından kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin de birbiriyle

doğrudan alışverişte bulunmasından daha doğal bir sonuccedil olamaz Ne var

ki bu ilişkinin birbirinin varlığını yok ederek ya da bastırarak değil

aksine birbirinin varlığını pekiştirerek ortaya ccedilıkması ldquodisiplinlerarası

ilişkilererdquo yeni boyutlar kazandırır Ccedileviri yayınlar ve kuumltuumlphane bilimi

alanı arasında kurulacak koumlpruuml aynı zamanda kuumlltuumlrel kimliğin gelişip

olgunlaşarak ccedilağa ayak uydurmasına neden olur

Bir konu alanının bilimsel kimliğinin sorgulanması oumlncelikle onun

bir sorun ya da sorunlar dizisi olarak bilim duumlnyasının guumlndemine gel-

mesiyle başlar Hem kuumltuumlphanecilik hem de ccedileviri etkinliğinin bilimsel

kimliğinin sorgulanmasını ise oumlzguumln ve ccedileviri yayınların gittikccedile artan

sayısı karşısında ortaya ccedilıkan sorunlar başlatmıştır Michael Mulkayrsquoa

goumlre ldquoBilim bilinmeyen yeni alanların keşfedilmesiyle birlikte ilerlerrdquo

(Mulkay 1969 136) İlk zamanlar başka disiplinlerin paradigma ve

modellerinden yararlanılarak ccediloumlzuumllen sorunlar artık ccediloumlzuumllemez bir

duruma gelmiş ya da yetersiz kalmışsa o zaman soumlzkonusu alan kendi

uygulama alanı iccedilerisinde ccedilıkmış olan sorunları ccediloumlzmek uumlzere

ldquobetimleyici ccedilalışmalarardquo ağırlık vererek oumlncelikle kendisiyle ilgili

24

sorunlar dizgesini sistemli bir duumlzene sokar ve zamanla kuramsal alanda

kendine oumlzguuml paradigma ve modelleri oluşturmaya başlar (Holmes

1988 53-64)

Bilim dalının adı da dahil olmak uumlzere sorgulanmasına işte bu aşa-

mada başlanır Bu anlatılanlardan anlaşılacağı uumlzere Holmes bir disipli-

nin bilimsel nitelik kazanması iccedilin oumln koşul olarak uygulama alanıyla

kuramsal alanın biribiriyle suumlrekli iletişim iccedilerisinde olmasını oumlne suumlrer

Başka bir deyişle kuramsal alandaki araştırmalar kuram ve betimleme

olmak uumlzere ikiye ayrılarak uumlruumln suumlreccedil ve işleve dayalı incelemelerin

oumlncellikle betimleyici alan kapsamında ele alınıp buradan ccedilıkan verilere

dayalı kuramsal bir ccedilalışma soumlzkonusu bilim dallarının dha sağlam

temeller uumlzerinde oturmasını sağlar Başka bir deyişle bilim dalının

geccedilmişten kalma alışkanlıkla uygulama alanında oumlne suumlrduumlğuuml buyurgan

oumlnerilerin yerini nesne verilere dayalı hipotezler almaya başlar

Holmesrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml tuumlme varımlı bu bilimsel youmlntem

bulgulandırıcı niteliğe sahip olmakla birlikte ldquoaccedilıklayıcırdquo nitelikten

yoksundur Daha accedilılacak olursa ccedileviriler somut bir şekilde

incelenmekte insan unsurunu oumlne ccedilıkaran ldquoaccedilıklayıcılıkrdquo ya da

ldquoyorumdanrdquo kaccedilınıldığı goumlzlenmektedir Kuşkusuz bunda 20yuumlzyılın

başında egemen olan goumlrguumll bilimlerin etkisi vardır Ne var ki

ldquoaccedilıklayıcılıktanrdquo uzak da olsa betimleyici ccedilalışmalar sonucunda

toplanan ldquobilgirdquo beraberinde yeni bilim dalının Doğuşunu bundan boumlyle

de bilimsel kimliğinin oumlteki disiplinlerden ayıran aşağıda ayrıntılı

olarak tartışılacak ldquodisiplinin adırdquo sorununu guumlndeme getirir

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi

Ccedileviri soumlzcuumlğuumlnuuml ilk oumlne suumlren Romarsquolılar olmuştur Cicerorsquonun di-

siplin kavramı iccedilerisinde goumlrduumlğuuml hukuk kavramında iccedilerisinde temel

oumlğenin ldquomuumllkiyetrdquo olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa ldquosahiplikrdquo kavramı bir

yapıtın ilk sahibinin varlığının sorgulanmasına yol accediltığı gibi ccedilevirinin

varlığının da kabul edilmesine yol accedilar Başka bir deyişle Yunanlıların

teknik ve goumlrguumll bilimlerle ilgili ilk temel bilgileri Mısırlılardan

aldıklarını kuumlltuumlrel egemenliklerinin kaybedecekleri korkusuyla saklayan

Yunan uygarlığının aksine Romalıların bir şeyin hem ldquoaslınınrdquo hem de

ldquokopyasınınrdquo ya da bir yapıtın hem ldquooumlzguumlnrdquo hem de ldquoccedilevirisininrdquo

yukarıda soumlzuuml edilen hukuk ccedilerccedilevesi iccedilerisinde kabul edilmesi Cicero

25

başta olmak uumlzere ccedileviri suumlreciyle ilgili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve

ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri youmlntemlerinin tartışılmasına neden olur

Kuşkusuz İOuml I yuumlzyıldan itibaren başlayan bu tartışma Kutsal Kitap

ccedilevirilerinde de guumlndeme gelir Bu kavramların 19yuumlzyıla kadar

tartışma konusu olması ise ilk aşamada bilimsel accedilıdan ccedilevirinin hangi

youmlnuumlnuumln inceleme malzemesi olarak kullanılacağı sorunundan gelir

Kuşkusuz yuumlzyıllardır suumlren bu ccedileviri suumlreciyle ilgili tartışmalar ilk

aşamada onun ldquosuumlreccedil odaklırdquo bir youmlntemle incelenmesine neden

olmuştur Oumlyle ki Antik Yunan uygarlığından başlayan bu tartışmalar

Drydenrsquoın 18yuumlzyılda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri iccedilin Yunanca

koumlkenli ldquometaphraserdquo terimini kullanmasına ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri iccedilin

ldquoparaphraserdquo terimini kullanmasına neden olmuştur Oumlte yandan

Drydenrsquodan etkilenerek ldquoccedileviribilimrdquo terimi iccedilin ldquometaphorologyrdquo ya da

ldquometaphraseologyrdquo gibi terimler bile tuumlretilmiştir (Bassnett amp McGuire

1980 60) Ayrıca ldquoccedilevirirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Latince karşılığı ldquotranslatiordquo

soumlzcuumlğuumlnuumln Yunancarsquoda disiplinya da oumlğreti anlamına gelen ldquologosrdquo

soumlzcuumlğuumlyle birleştirilip Fransızcarsquoda ldquoTransductologyrdquo İngilizcersquode

ldquoTranslatologyrdquo şeklinde soumlzcuumlkler de tuumlretilmiştir Bununla birlikte

farklı dillerden gelen soumlzcuumlklerden bir soumlzcuumlk tuumlretmenin dil

kirlenmesine neden olacağı duumlşuumlncesiyle ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml iccedilin bu

karma koumlkten gelen soumlzcuumlklerin kullanılmasına karşı ccedilıkılmıştır

(Holmes 1988 69) Oumlte yandan tarihsel akış iccedilerisinde Antik Ccedilağdan

başlayarak kutsal kitap ccedilevirilerinin tartışılmasına gelinceye dek geccedilen

suumlre iccedilerisinde ldquoccedilevirirdquo tartışmaları ya uumlruumln olarak ccedilevirilerin kendileri

ve ccedileviri suumlreci ya da ccedilevirilerin erek ekindeki işlevi uumlzerinde odak-

lanmıştır Geccedilmişte tıpkı kuumltuumlphanecilik tekniği gibi uygulama alanıyla

sınırlı goumlruumllen ccedileviri etkinliğinden soumlz edilirken onunla ilgili olarak

ldquoccedileviri sanatırdquo ya da ldquoccedileviri ustalığırdquo ya da ldquoccedileviri ilkelerirdquo gibi terimler

kullanılmıştır Tarihte ccedileviriyle ilgili betimleyici araştırmalar yerine

oumlznel oumllccediluumltlere dayalı goumlruumlşler egemen olmakla birlikte bu goumlruumlşlerin

en azından inceleme malzemesinin ne olacağı bir başka deyişle de

ccedileviri araştırmalarında uumlruumln suumlreccedil ve işlevin oumllccediluumlt alınabileceği

konusundaki youmlnlendirici etkileri yadsınamaz

20yuumlzyılın ikinci yarısına gelindiğinde oumlrneğin 1964rsquoluuml yıllarda dil-

bilimin de etkisiyle bilimsel bir kimlik arayışına girilmesi bununla da

kalmayıp Kutsal Kitap ccedilevirisi yapan Nidarsquonın ldquoTowards Science of

Translationrdquo başlığı altında bir kitap yazması yukarıda kısaca soumlz edilen

tarihsel bir akışın sonucu olduğu gibi ccedileviri edimine bilimsel bir kimlik

26

kazandırma ccedilabalarının da bir goumlstergesidir Ne var ki ldquoCcedileviribilime

Doğru rdquo başlıklı bu kitabın amacı yerleşmiş bir disiplinin bilimsel kimli-

ğini sergileyip sorgulamaktan ccedilok bilimsel kimlik kazandırma kaygısı

taşımaktadır Oumlyle ki Nidarsquonın ldquoBir iletinin bir dilden oumlteki dile aktarımı

bilimsel olarak betimlenmeye değer bir inceleme konusudurrdquo (Nida

1964 3) şeklindeki soumlzleri de bu soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir Ne

var ki Nidarsquonın bu tanımı onun ccedileviride eşdeğerlik oumllccediluumltuuml uumlzerinden

yola ccedilıkarak ccedileviri suumlreci uumlzerinde odaklandığını bunun ise bilim dalının

betimlenmesinde bilimsel oumllccediluumlt accedilısından yetersiz kalındığını goumlsterir

Oumlte yandan akademik her tuumlrluuml incelemeye ldquobilimrdquo (wissenschaft)

adını takan Alman bilim adamları da dilbilim odaklı yazınsal olmayan

ccedileviriler uumlzerinde yaptıkları her tuumlrluuml incelemeye ldquoccedileviribilimrdquo (uumlber-

setzungswissenschaft) adını vererek soumlzkonusu bilim dalının dilbilim

youmlntembilim psikoloji gibi disiplinlerarası niteliğine dikkati ccedilek-

mişlerdir (ShuttleworthampCowie 1997 148-149) Başlangıccedilta kuşkusuz

her yeni oluşan bilim dalında olduğu gibi disiplinlerarası ilişkilerden

yola ccedilıkarak bilimsel dayanak arama ccedilabalarına girilmiştir Bundan

boumlyle evrensel olarak kabul edilen bilimsel temellerden yola ccedilıkarak

ccedileviriyle ilgili biriken sorunlar dizgesi belirlenmiş ne var ki

disiplinlerarası ccediloumlzuumlmler bu sorunları ccediloumlzmekte yetersiz kalmıştır Bu

ise ccedilevirilerle ilgili sorunların ccediloumlzuumllecebileceği yeni bir bilim dalının

doğmasına neden olmuştur Oumlrneğin 1978rsquode Leferersquonin ilk kez ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo adını kullandığı ve bu bilim dalını ldquoccedilevirininccedilevirilerin

uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan sorunlarla ilgili bir disiplin

olarakrdquo tanımlaması onun ccedilağdaş bilimsel anlayışı yakaladığının bir

goumlstergesidir (Lefere 1978 234) Aynı şekilde Holmesrsquoun ldquoccedileviri

araştırmalarırdquo kavramıyla ilgili ccedilizdiği bilimsel olarak dikey tablonun da

Leferersquonin tanımıyla oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Ne var ki konuyu Tuumlrkccedile accedilı-

sından incelediğimizde oumlzellikle ldquoadrdquo konusunda sorun yaşandığı goumlruumll-

mektedir Gerek Leferersquonin gerek Holmesrsquoun 1960rsquolı yıllardan 1980rsquoli

yıllara gelinceye dek kullanılan ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo soumlzcuumlğuumlnuuml seccedilmeleri rastlantı olmayıp o zamana dek dil-

bilim kapsamında ele alınan ccedilevirinin sadece iletinin aktarılması

şeklindeki kullanmalık metinlerin ccedilevirisiyle sınırlı tanımını aşmaya

ccedilalıştıklarının bir goumlstergesidir Bundan boumlyle yazınsal metin ccedilevirilerini

de ccedileviri araştırmaları kapsamına alıp ccedileviri ediminin sınırlarını ge-

nişletme amacında oldukları anlaşılır ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo terimi

başlangıccedilta sadece ldquoManipulation Schoolrdquo (Amaca Youmlnelik Ccedileviri

27

okulu) okul olarak tanınan yazınsal ccedileviriyle ilgili bilim adamları

tarafından benimsenmekle birlikte sonunda bu alanda akademik

ccedilalışma yapan herkes kabul edilmeye başlamıştır Ne var ki bu terimin

her dilin akademik geleneğine uygun olarak kullanıldığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Şoumlyle ki Almanca da bu terim tıpkı ldquodilbilimrdquo gibi

ldquoccedileviribilimrdquo olarak kullanılırken inceleme alanını daha geniş tutan

Amerikalılar tarafından tıpkı ldquoKuumlltuumlr Araştırmalarırdquo gibi ldquoCcedileviri Araş-

tırmalarırdquo olarak kullanılmaktadır Başka bir deyişle uygulama

alanındaki goumlrguumll verilerden yola ccedilıkarak kuramsal alanda betimleyici

ccedilalışmalara ağırlık veren Alman akademik geleneğine karşın Amerikan

geleneği kurmacaya dayalı ccedileviri yazınını da araştırma kapsamına alarak

doğrudan kuramsal alanda ldquovarolan ilişkilerdenrdquo yola ccedilıkıp kuramsal

ccedilalışmalarla ldquoolası ilişkilerirdquo goumlzler oumlnuumlne sererek uygulama alanında

ldquoolması gereken ilişkilerrdquo konusunda buyurganlıktan uzak daha esnek bir

tutum sergilemektedir (Toury 1985 19) Oumlte yandan uumllkemizde

Muumltercim Tercuumlmanlık adıyla uumlniversitelerde kurulan bu boumlluumlmlere

ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo ya da Ccedileviribilim Araştırmalarırdquo adı verilmemesi

kuşkusuz bu bilim dalının akademik ccedilevrede henuumlz benimsenmemiş

olmasından kaynaklanmaktadır Bu bağlamda soumlzkonusu disipline

ccedilağdaş bir ad koyma girişimi ise kuşkusuz soumlzkonusu boumlluumlmlerin

geccedilmişte olduğu gibi uygulama alanına saplanıp kalmadan kuramsal

alanda yapacağı ccedilalışmalar sonucu kendini başka bir deyişle de yeni

kimliğini akademik ccedilevreye kanıtlamasıyla birlikte gerccedilekleşecektir Şu

anda uumllkemizde bu boumlluumlmlerde ccedilalışan akademisyenlerin bu disipline

uygun goumlrduumlğuuml bilimsel terim ldquoccedileviribilimrdquo terimidir ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilimrdquo teriminin seccedililmesi ise yine uumll-

kemizde akademik geleneğin Almanyarsquodan uumllkemize sığınan bilim

adamları tarafından başlatılmasından kaynaklanabilir Başka bir deyişle

aynı ldquodilbilimrdquo konusunda olduğu gibi Almancada disiplinlerin adının

sonuna ldquobilimrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln eklenmesi uumlstelik ccedileviri konusundaki

araştırmaların ilk oumlnce dilbilim kapsamında ele alınması ldquoccedileviribilimrdquo

adının benimsenmesini kolaylaştırmıştır Ne var ki yukarıda anlatılan

suumlreccedil iccedilerisinde bilimsel bakış accedilısının genişlemesi ve kuumlreleşmesiyle

birlikte ldquoCcedileviribilimrdquo adının da yetersiz kalacağı duumlşuumlnuumllebilir Bu

durumda ldquoCcedileviribilim Araştırmalarırdquo adı da bir oumlneri olarak guumlndeme

gelebilir Burada ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilim

Araştırmalarırdquo adının oumlnerilmesi ise alanın sadece ccedilevirilerin

28

incelenmesiyle sınırlı kalmayıp kuramsal ccedilalışmalara da ağırlık vermesi

duumlşuumlncesindendir

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu

Kuumltuumlphaneler ilk şehirlerin kurulmasıyla birlikte ortaya ccedilıkmış ku-

rumlar olup uygarlık tarihine koşut bir gelişme sergilerler Başlangıccedilta

tapınakların yanında şehirlerin idaresinde kullanılan ya da kullanılacak

evrakların saklandığı depo olarak goumlruumllen kuumltuumlphaneler yazının icadıyla

birlikte kitapların saklandığı yerler olarak goumlruumllmuumlş ancak toplum olma

aşamasına gelindiğinde ortak amaccedil ve buna bağlı hedefler ccedilerccedilevesinde

ortak bir kuumlltuumlr yaratmada iletişimin gerekliliğinin guumlndeme gelmiştir

Bu durumda soumlz konusu yapılar evrak ya da kitap deposu olmaktan

ccedilıkıp bilginin aktarıldığı ldquocanlı organizmalarrdquo halini almışlardır (Dilek

1992 27) Kuumltuumlphanelerin bilimsel bir disiplin olarak sorgulanmasına

ise işte bu aşamada başka bir deyişle ancak 19yuumlzyılda sıra

gelebilmiştir Buna en yalın neden bir uumlst bilim dalı olarak uygulama

alanında oumlteki bilim dallarına katkısının yoğunluğu karşısında kendi

kimliğinin sorgulamaya fırsat bulamaması goumlsterilebilir Durum boumlyle

olunca kuumltuumlphaneler geccedilmişte olduğu gibi kitap ve kullanıcı arasında

iletişim kurmaya yarayan bir koumlpruuml vazifesi goumlren tek youmlnluuml bir bilgi

oluğu olmaktan ccedilıkmış kitap başta olmak uumlzere her tuumlrluuml kuumltuumlphane

nesnesi okuyucu ya da daha genel anlamda kullanıcı ve bilgi uumlccedilgeni

iccedilerisinde yeni işlevler uumlstlenmiştir

Teknolojik gelişmeler sonucu yayınların sayısının hızla artmasıyla

birlikte kuumltuumlphanelerin okuyucu ya da kullanıcı profiline uygun

yayınların seccedililip tanıtılmasına ek olarak bu yayınların iccedileriklerinin

belirlenip iccedilindeki bilgilerin aktarımında teknolojik gelişmelerden

yararlanarak belge ve bilgi hizmetlerinde bulunma goumlrevini de yerine

getirme gereği doğmuştur Bundan boumlyle ccedilağımız kuumltuumlphaneleri

geccedilmişteki kuumlltuumlrel mirası koruma yuumlkuumlmluumlğuuml ağır basan ve belli bir

kesime hizmet veren cansız bir kurum olmaktan ccedilıkmış kuumlltuumlrel yaşamın

yanısıra bilimsel yaşama da youmln veren toplumda dinamik bir işlevi olan

kurumlar olarak karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki bu denli oumlnemli

sorumluluklar uumlstlenen kuumltuumlphanelerin işlevlerini yetkin bir şekilde

yerine getirebilmesi oumlncellikle kuumltuumlphanelerin inceleme konusu olarak

ccedilağdaş bilimsel oumllccediluumltler ışığında irdelenmesine bundan boumlyle oumlzerk bir

bilim dalı olarak ele alınmasına neden olmuştur Kuşkusuz oumlzerk bir

29

bilim dalı olması onun oumlteki disiplinlere katkısının sona ereceği

anlamına gelmeyip oumlteki bilim dallarına katkısını artırmak amacını taşır

Bir bilim dalının tanımı oumlteki bilim dalları arasındaki konumu

geccedilmişte ve gelecekte kullanacağı bilimsel youmlntemlerin saptanması

onun oumlncellikle akademik ccedilevrede onanarak resmi bir kimlik

kazanmasını sağlar Ancak bilimsel kimliğini sonradan kazanan

disiplinlerde soumlzkonusu disiplinin oumltekilere goumlre konumunun saptan-

ması onun tanımını kolaylaştıracağı gibi resmi kimliğinin

benimsenmesini de kolaylaştırır

Kuumltuumlphaneler insanla ldquobilgiyirdquo buluşturması accedilısından toplumsal bir

araccedil olmakla birlikte kuumltuumlphane bilimi ve temelini bu bilim dalından

alan bilgibilim iccedilin ldquobilgirdquo bir amaccediltır Ne var ki her iki bilim dalının

gerccedilekte koumlkeni bireyler arasındaki iletişimin nasıl en doğru şekilde

sağlanabileceği duumlşuumlncesinden yola ccedilıkan ldquoiletişim biliminerdquo dayanmak-

tadır Bu durumda iletişim biliminin inceleme nesnesi ldquoiletirdquo olurken

bilgibiliminin inceleme nesnesi ldquobilgirdquo kuumltuumlphane biliminin nesnesi de

ldquouzam ve zaman iccedilinde başta kitap ve benzeri şekildeki yayınlar olmak

uumlzere bilgiyi taşıyan her tuumlrluuml nesnerdquo şeklinde bir değerlendirme

yapılabilir Kuşkusuz buradan bireyler arasındaki ldquoiletirdquo yerine ldquobilgiyirdquo

kendine hedef seccedilen ve bilginin nasıl depolanıp oumlrguumltleneceğini ve

oumlrguumltlenen bilgiden yeniden nasıl bilgi uumlretilebileceğini inceleyen bir

bilim dalı olarak bilgibilimin kuumltuumlphane bilimiyle bağı kaccedilınılmazdır

Oumlzetle soumlylenecek olursa disiplinlerarası sıralamada gerek belgebilim

gerekse kuumltuumlphane bilimi ortak oumlğe depolamayı ilk guumlndeme getiren

genel iletişim biliminin oumlne suumlrduumlğuuml ortak payda iccedilinde yer alırlar Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi de temel konusu bilgi akışını sağlama olan

bilgibilimin sunduğu teknolojik bilgi ve olanaklardan yararlanmak

zorundadır Bu ise Baysalrsquoın da değindiği gibi her iki bilim dalının

gerccedilekte birbirinin devamı olduğunu birinin varlığının oumltekinin varlığını

yok etmek yerine her iki bilim dalının birbirinin varlığı iccedilinde anlam

kazanarak geliştiği sonucunu Doğurur (Baysal 1987a 37-56)

Kuumltuumlphane bilimi bu youmlnuumlyle bilimler tipolojisi iccedilerisinde doğa bi-

limleri arasında yer almakla birlikte geccedilmişe doumlnuumlk bir araştırma

yapıldığında kuumltuumlphanelerin tarihte bireyin bilgiyle iletişim kurmasını

sağlayan toplumsal bir kurum olarak topluma hizmet goumltuumlrduumlkleri bu-

nunla da kalmayıp taşıyıcı nesnelerin aracılığıyla bilgiyi topluma yaya-

rak toplumun kuumlltuumlrel kimliğinin yaşamasına katkıda bulundukları ortaya

30

ccedilıkar Bu durumda İbrahim Armağanrsquoın ccedilizdiği bilimler tipolojisini

oumllccediluumlt alarak kuumltuumlphane biliminin salt doğa bilimleri arasında

goumlsterilemeyeceği onun aynı zamanda insan bilimleri başlığı altında yer

alan toplum bilimleriyle ya da daha oumlzel olarak toplumsal

epistemolojisiyle sıkı bir bağı olduğu anlaşılır (Armağan 1974 75-76)

Bundan boumlyle kuumltuumlphane biliminin nesneler aracılığıyla bilgiyi sağlama

duumlzenleme yayma işlevlerinden oumltuumlruuml oumlteki dallardaki bilgi uumlretimine

katkısı duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde bu bilim dalının aynı zamanda bir ldquouumlst bilim

dalırdquo olarak ccedilağlar boyunca oumlteki bilim dallarına uygulama alanında

hizmet verdiği yadsınamaz bir gerccedilektir

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım

Kuumltuumlphane biliminin oumlteki bilim dalları arasındaki konumunun ccedilağ-

daş bilimsel anlayış iccedilerisinde yukarıda belirtildiği şekilde saptanmasının

ardından tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde tanımının ne gibi aşamalardan

geccedilerek guumlnuumlmuumlzdeki tanımına kavuştuğu kuumltuumlphanecilikle ilgili

terminoloji soumlzluumlklerinden accedilıkccedila izlenebilir Oumlrneğin Huumllya Dilekrsquoin

kronolojik sırayla aktardığı tanımlar kuumltuumlphanecilikten kuumltuumlphane

bilimine geccedilişin evrimini sergiler niteliktedir (Dilek 1992 29)

Kuumltuumlphane Bilimi ile ilgili tanımlardan ilki 1943rsquote Elizabeth H

Thompson tarafından ldquoGlosary of Library Termsrdquo adlı terimce

soumlzluumlğuumlnde yapılmıştırİkincisi ise LM Harrods tarafından 1959rsquoda

ldquoThe Librariansrsquo Glossary Terms Used in Librarianshiprdquo adlı soumlzluumlkte

yer almıştır Dilekrsquoe goumlre her iki soumlzluumlkte de ortak nokta oumlncellikle

kuumltuumlphane biliminin kuumltuumlphanecilik başlığı altında yer almasıdır Bunlar

sırasıyla şu şekildedir

1) 1943rsquo deki tanım ldquoThe knowledge and skill by which printed and

written records are recognized collected and organized and utilizedrdquo

(aktaran Dilek 1992 29)5 (Basılı ve yazılı kayıtların tanıtılarak

toplanmasını duumlzenlenip hizmete sunulmasını sağlayan bilgi ve beceri)

2) 1959rsquodaki tanım ise ldquoThe knowledge and skill concerned with the

administration of libraries and their contents library economy and

5 Huumllya Dilek tarafından bu her iki tanımın CubarianOS ldquoThe

Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev AThompson Libri 214 (1971) s336 adlı kaynaktan alındığı bildirilmiştir

31

bibliographyrdquo (aktaran Dilek 1992 29)6 (Kuumltuumlphanelerin ve

dermelerinin youmlnetiminin yanı sıra kuumltuumlphane ekonomisi ve

bibliyografya ile ilgili bilgi ve beceri)

Her iki kuumltuumlphane bilimi tanımında ortak nokta bilimin oumlncelikle

bilgi ve beceri kazanma youmlnuuml uumlzerinde durulmasıdır Oysa Ozankayarsquoya

goumlre ldquobilimrdquo ldquoOlayların ve nesnelerin oluşum yapı gelişimindeki yasa-

lılıkları accedilıklamaya ccedilalışan olguları mantıksal duumlşuumlnceyi temel alan ta-

rihsel nitelikte bilgi duumlzenirdquo şeklindedir Bu accedilıklama yukarıdaki

kuumltuumlphanecilikle ilgili tanımlarda bilimin sınırlarının daraltılarak

uygulama alanında sınırlı tutulmak istendiğini goumlstermektedir (Ozankaya

1980 24) Uumlstelik bilgi ve beceri kazanmanın bilimden ccedilok meslek

eğitimiyle ilgili olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yukarıda tanımları verilen

her iki yazarın da gerccedilekte ldquokuumltuumlphaneciliğirdquo bir bilim dalından ccedilok

uygulama alanıyla sınırlı bir meslek olarak goumlrmelerinden kaynaklan-

maktadır Ayrıca ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi yerine ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi kullanmalarıda bu konu alanının bilimselliği konunsunda

konusunda kuşku duyulduğunu ya da bilimselliğin kuumltuumlphanecilik

alanında henuumlz tam anlamıyla yerleşmediğini goumlstermektedir Ne var ki

her iki tanımın da kuumltuumlphane bilimine geccediliş zincirinin halkaları olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bu tanımların bilimselliğe geccedilişteki işlevi

yadsınamaz

Her iki tanım oumlzetle yorumlanacak olursa birinci tanımda kuumltuumlphane

biliminde kuumltuumlphanecinin dermeyi toplama duumlzenlemedeki becerisi oumln

plana geccedilerken ikinci tanımda kuumltuumlphanelerin toplumsal bir kurum

olarak suumlrekliliği iccedilin gerekli bilimsel araştırmaların yapılması oumln plana

geccedilmektedir Ne var ki boumlyle bir durumda ister istemez kuumltuumlphane

biliminden ccedilok kuumltuumlphanecilik mesleği oumln plana geccedilmekte ve kuramsal

olarak kuumltuumlphane biliminden ccedilok youmlnetim bilimine ya da iktisada baş-

vurma gereği ortaya ccedilıkmaktadır

1960rsquolı yıllarda ise soumlzkonusu tanımlarda kuumltuumlphane biliminin

inceleme malzemesinin duumlşuumlnce aracı olan kitap ve benzeri kayıtlı

belgeler olduğu anlaşılır Ayrıca bu malzemenin hem tarihsel hem de

kullanıcıya iletilebilirliğinin işlevsel olarak incelenmeye başladığı

goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1964 ndash1965 yıllarında Rudolf Junchofrsquoun İstanbul

6 Cubarian OS ldquoThe Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev

AThompson Libri 214 (1971) s336

32

Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Dekanlığırsquona verdiği yazılarda

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanımı şoumlyledir

3) ldquoKitabın Doğuşunu ve tarihini inceleyen kitap ve benzeri

belgelerin tuumlrluuml kuumltuumlphanelerde kolayca yararlanılabilir bir durumda

nasıl korunacağını işler duruma getirebilmek iccedilin hangi yardımcı

araccedilların kullanılacağını goumlsterengenel kuumlltuumlr sınırları iccedilinde kitabın ve

kuumltuumlphanelerin tuumlrluuml okuyucu katlarına yaptığı etkileri inceleyen bir

bilim dalırdquo (Baysal 1987 (b) 5-6)

Bu şekilde bir tanım yukarıdaki tanımlara ek olarak inceleme

nesnelerinin yanı sıra kullanıcıların da buumlyuumlteccedil altına alınarak

soumlzkonusu bilim dalının kuumlltuumlrel gelişme konusundaki bilimsel

yuumlkuumlmluumlluumlğuumlnuuml de guumlndeme getirir

Uumllkemizde duumlnyadaki bilgi yığılması sonucunda 70rsquoli yıllarda bir

sorun olarak guumlndeme gelen bilimsel kavramların yarattığı karmaşayı bir

oumllccediluumlde ccediloumlzmek uumlzere Tuumlrk Dil Kurumunun başlattığı bilimsel

terminoloji soumlzluumlğuuml ccedilalışmaları arasında kuumltuumlphanecilikle ilgili terim

soumlzluumlğuumlne de yer verilmesi bu bilim dalının uumlniversitelerde resmen

tanındığının bir kanıtı olmakla birlikte arı Tuumlrkccedile terim yaratma kaygısı

terimin karşılığı kavramın sınırlarını daraltma tehlikesi yaratmıştır Şoumlyle

ki 1972rsquode yayınlanan soumlzluumlkte kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane bilimi

birbiriyle oumlrtuumlştuumlruumllerek her ikisi iccedilinde ldquokitaplıkbilimrdquo terimi

kullanılmıştır Oumlrneğin ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin İngilizce karşılığı

hemldquolibrary sciencerdquo (kuumltuumlphane bilimi) hem de ldquolibrarianshiprdquo

(kuumltuumlphanecilik)7 soumlzcuumlklerine işaret etmiştir Uumlstelik bu her iki terime

eski Tuumlrkccedile karşılık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimin verilmiş olması

kuumltuumlphane bilimi ve mesleği arasında sınır ccedilizilmediğini accedilıkccedila goumlsterir

Bu tanıma goumlre ldquokitaplıkbilimrdquo

4) ldquoKitap sayısının ccediloğaltmanın kataloglayıp sınıflandırmanın ve

okuyucunun kitaptan yararlandırmanın kurallarını saptamak her tuumlrluuml

kitaplık sorununa ccediloumlzuumlm yolları bulmak ve kitaplıkla ilgili

uygulamaların kuramını yapmakla uğraşan bilgi dalırdquo şeklindedir

(Yurdadoğ 1974 42) Buradan da anlaşılacağı gibi soumlzkonusu tanımda

kuumltuumlphane odak noktası durumundadır Bu tanım iccedilin yukarıda belirtilen

1943 ve 1959rsquodaki tanımların bir bireşimi olduğu soumlylenebilir Oumlte

7 Baysal bu terim karşılığında ldquokuumltuumlphanecilik tekniğirdquo terimini kullan-

mıştır (Baysal 1987a16-23)

33

yandan Yurdadoğrsquoun tanımının Junchofrsquoun tanımına goumlre daha sınırlı

tutulup kuumltuumlphaneciliğin kuumlltuumlrel yaşam ve bilgi uumlretimi uumlzerindeki

etkisi uumlzerinde hiccedil durulmadığı goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz soumlzkonusu

yıllarda egemen olan bilim dallarında hızla oumlzelleşmeye gitme eğilimi

yatmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışında dikey ilişkilerin

yanısıra yatay ilişkilerinde oumlnemi anlaşılarak disiplinlerarası ilişkilere

girmenin kaccedilınılmazlığı ortaya ccedilıkmıştır

1983 yılına gelindiğinde ise The ALA Glossary of Library and

Information Science adlı soumlzluumlkte başta olmak uumlzere o zamana dek

Kuumltuumlphanecilik Soumlzluumlğuuml (Glossary of Librarianship) ya da ldquoKuumltuumlphaneci

Soumlzluumlğuumlrdquo (Librarianrsquos Glossary) şeklindeki başlıkların kuumltuumlphane bilimi

(library science) şeklinde ad değiştirdiği hem de buna bir de bilgibilim

soumlzcuumlğuumlnuumln eklendiği goumlruumlluumlr Ayrıca Huumllya Dilekrsquoin de belirttiği gibi

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo ve ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimlerinin oumlncekilerden farklı

olarak iki ayrı madde başlığı olarak ele alınması kuumltuumlphane biliminin

bu doumlnemde bilimsel ccedilevreye kendini kabul ettirdiği şeklinde de

yorumlanabilir (aktaran Dilek 1992 30) Soumlzkonusu soumlzluumlkte

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo şu şekilde tanımlanmıştır

4) The knowledge and skill by which recorded information is selected

acquired organized and utilized in meeting the demands and the needs of

a community of users (kayıtlı bilginin kullanıcı topluluğunun istem ve

gereksinimlerini karşılamak uumlzere seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını

sağlayan bilgi ve beceri)8

Bu tanım oumlnceki tanımlarla karşılaştırıldığında iki nokta dikkati

ccedileker bunlardan birincisi inceleme malzemesi kitap ya da kayıtlı nesne

olmaktan ccedilıkmış kayıtlı bilgi uumlzerinde oumlzellikle durulmuştur Bu ise

kuumltuumlphane biliminin alanının aynı zamanda genişlediğine işaret

etmektedir İkinci olarak ise seslenilen kitle okuyucu ağırlıklı olmaktan

ccedilıkmış yerini her tuumlrluuml bilgi kullanıcısı ifadesi almıştır Bununla da

kalmayıp kullanıcının oumlzel bilgi gereksinimi goumlz oumlnuumlne alınarak

ldquokullanıcı topluluğurdquo soumlzcuumlğuuml kullanılmış ve kuumltuumlphane biliminin oumlzel

konu alanlarına youmlnelmesi gerektiği şeklinde bir işaret de verilmiştir

Buradan da anlaşılacağı gibi seslenilen kullanıcı grubun sadece

geccedilmişteki bilgi gereksinimine değil geleceğe youmlnelik bilgi

gereksinimine de mum yakılmıştır Sonuccedil olarak kuumltuumlphane biliminin

8 The ALA Glossary of Library and Information ScienceEd Heartstill

YoungChicagoALA1983s132

34

bilgibilimin sunduğu teknolojik olanaklardan yararlanarak bilginin

oumlncelikle seccedililip duumlzenlenerek yayılması ve bu şekilde bilgi uumlretimine

katkıda bulunması ccedilağdaş kuumltuumlphane bilimi tanımına daha uygun

duumlşmektedir

Oumlte yandan Jucchoff ve Yurdadoğrsquoun dışında yukarıdaki tanımlarda

ortak olarak kullanılan ldquobilgi ve becerirdquo ikilisinin bu son tanımda da yer

alması Tuumlrkccedilersquodeki kuumltuumlphanecilik ya da kuumltuumlphane bilimi terimlerinden

hangisinin seccedililmesinin daha uygun olacağı sorusunu akla getirir Şoumlyle

ki kuumltuumlphanelerin tarihsel akış iccedilerisinde verilen tanımlarından

iccedileriğinin zamanın gereksinimlerine koşut olarak genişlediği buna

karşın topluma hizmet veren bir kuruluş olarak ldquobilgiyi taşıyıcırdquo roluumlnuumln

oumlncelik taşıdığı ortaya ccedilıkar Bu ise tarih boyunca uygulama alanında

oumlzel bilgi ve beceriyi gerektirir Soumlz konusu bilim dalının uygulama

alanındaki oumlnemi ve Batı dillerinden farklı olarak Tuumlrkccedilersquonin ekler

yoluyla terim yaratmada sağladığı kolaylıklar goumlz oumlnuumlne alındığında bu

bilim dalına ldquokuumltuumlphane bilimirdquo ya da ldquokitaplıkbilimirdquo yerine

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo demenin daha doğru olacağı savunabilir Bu şekilde

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo de ldquokuumltuumlphanecilikrdquo alanındaki kuramsal ccedilalışmaya

verilen ad olarak kabul edilebilir

Konuya dilsel olarak yaklaşıldığında ise eski Tuumlrkccedile bir terim olarak

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquokitaplıkrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln kullanılması

bilim dalının adı başta olmak uumlzere Tuumlrkccedile terim uumlretildiğinin bir işareti

olarak yerinde bir karar gibi goumlruumlnmekle birlikte meslek dalı iccedilin

Tuumlrkccedilersquode ldquokitaplıkbilimrdquo soumlzcuumlğuumlnden ekler yoluyla aynı zamanda

mesleğe işaret edecek bir soumlzcuumlk tuumlretilemediğinden Tuumlrkccedilersquodeki ldquo-likrdquo

ldquo-luumlkrdquo son eki hem ses uyumu accedilısından hem de kavramsal accedilıdan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimine daha uygun duumlşmektedir Uumlstelik bu ek

meslek adından tuumlretilen ldquomuumlhendislikrdquo teriminde olduğu gibi

ldquokuumltuumlphanecirdquo terimine daha genel bir anlam yuumlkleyerek bilim dalının

uygulama alanındaki oumlnemi yanı sıra kuramsal youmlnuumlne de dikkati

ccedilekmektedir Sonuccedil olarak Yurdadoğrsquoun kullandığı ldquokitaplıkbilimrdquo

teriminin yerleşmemesi ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin oumlteki tuumlretilen

kelimelerde olduğu gibi mesleğe işaret etmemesinden Tuumlrkccedilersquoye

yerleşmemiş olabilir Ayrıca iki soumlzcuumlk ve bir son ekten oluşan

ldquokitaplıkbilimcilikrdquo yerine iki son ekten tuumlretilen ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi Arapccedila koumlkenli olmakla birlikte dili daha zorlamadan kullanma

olanağı yaratmaktadır Uumlstelik kuumltuumlphanecilik (librarianship) ve kuumltuumlp-

hane bilimi (library science) terimlerine karşılık ldquokitaplıkbilimrdquo

35

teriminden ldquokuumltuumlphane biliminerdquo işaret edecek başka bir

uumlretilemediğinin de unutulmaması gerekir

Oumlte yandan 1983rsquode Meral Alpayrsquoın ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuuml-

tuumlphanecilikrdquo başlığı altındaki accedilıklaması bu konuyla ilgili tartışmanın

soumlz konusu yıllara kadar suumlrduumlğuumlnuuml bununla birlikte yapılan accedilık-

lamanın yukarıda verilen konuyla ilgili tanımlar arasındaki kargaşayı

daha ortadan kaldırdığı goumlruumllmektedir Alpay ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanı-

mını amaccediltan yola ccedilıkarak ldquoulusal ve uluslararasındaki duumlzeyde kuuml-

tuumlphanelerin kurulma-youmlnetim ve oumlrguumltlenme suumlreccedillerinde ortaya ccedilıkan

olay ve sorunların nedenlerini araştırmak ortak ve benzer nedenlerin

yarattığı sonuccedillar arasındaki ilişki ve oluşum yasalarını belirlemek ve

boumlylece guumlnuumln sorunlarına ccediloumlzuumlm ararken geleceğin olay ve sorunlarını

oumlnceden goumlrmek ve youmlnlendirmektirrdquo şeklinde tanımlamıştır (Alpay

1983188-189) Ne var ki tanım bununla sınırlı kalmamış kuumltuumlphane

bilimiyle uğraşanların kuumltuumlphaneciliği ilerletecek oumlğrenciler yetiş-

tirmekle yuumlkuumlmluuml olduğu ifadesi de kullanılmıştır

Yukarıda soumlylenenlerden de anlaşılacağı gibi ldquokuumltuumlphane bilimirdquo

doğrudan kuramsal alanla sınırlı olmayıp aynı zamanda uygulama

alanıyla da ilgili bir bilim dalı olması gerektiği sonucuna varılabilir Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi hem ldquokuumltuumlphanelerirdquo kapsamına alırken hem

de ccedilağın gereksinimlerine uygun olarak yetiştirilecek ldquokuumltuumlphanecileri

derdquo kapsamına almaktadır Başka bir deyişle bu tanıma goumlre kuumltuumlphane

bilimi terimi hem bir toplumsal kurum olarak kuumltuumlphanelerle ilgili

kuramsal bilgiyi hem de insan unsuruna bağlı olarak mesleki beceriyi

iccediline almakta yetersiz kalmaktadır Bu durumda kuumltuumlphane bilimi terimi

sadece kuramsal olarak kuumltuumlphaneler uumlzerinde bilimsel ccedilalışmalar

yapılacağı ccedilağrışımını oumlncellikle akla getirdiğinden kuumltuumlphanecilere

mesleki beceri kazandırılması konusunda uygulama alanıyla ilgili

kuramların oluşturulması geri plana atılmış olmaktadır Oysa Alpayrsquoa

goumlre mesleğin bilim dalından koparılması soumlz konusu değildir Buna

goumlre ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi uumlniversitelerde yuumlruumltuumllen akademik

ccedilalışmayı tam anlamıyla ifade edememektedir Bu yuumlzden

uumlniversitelerimizde yer alan mimarlık ve muumlhendislik boumlluumlmleri gibi

mesleki eğitimi de vurgulayan daha genel kapsamlı bir terim olan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo teriminin kullanılması uumlniversitelerdeki bilim

adamlarının eylemlerini daha geniş bir yelpaze iccedilerisinde suumlrduumlrmelerini

sağlayacaktır Bundan boumlyle uumlst başlık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

teriminin kullanılması alt bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi

36

belgebilim ve bilgibilim kuumltuumlphanecilik eğitimi ve tekniği gibi

terimlerin kullanılması bilim dalının ccedilağın gereksinimlerine koşut olarak

gelişmesine olanak sağlayacaktır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Alpayrsquoın kuumltuumlphanecilik tanımı ALArsquodaki

bilgiye ağırlık veren tanımından ccedilok kuumltuumlphanelerin kurumsal işleyişiyle

ilgili bilgiye ağırlık veren bir tanımdır Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler

kadar mesleki beceride oumlnem taşımaktadır Soumlz konusu doumlnemde

teknolojik olanakların da eksikliği goumlz oumlnuumlne alındığında yeni kurulmuş

boumlluumlmlerin oumlncelikle kuumltuumlphaneler ve onların işleyişiyle ilgili

ccedilalışmalara ağırlık vermesi ve akademik olarak da ccedilalışmalarını bilgiden

ccedilok kuumltuumlphanelerin işleyişine youmlnlendirmesi son derece doğaldır

Buradan uumllkenin gereksinim ve koşullarına goumlre tanımların birbi-

rinden ayrıntılarda farklılık goumlsterdiği ortaya ccedilıkmaktadır Ne var ki 21

yuumlzyılda kuumltuumlphaneciliğimiz kuşkusuz youmln değiştirip kuumltuumlphanelerden

bilgiye doğru bir geccediliş goumlstereceklerdir Sonuccedil olarak yukarıda verilen

hem dilsel accedilıklama hem de kavramsal tanımlar ne Yurdadoğrsquoun oumlne

suumlrduumlğuuml ldquokitaplıkbilimirdquo teriminin ne Dilekrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphane

bilimirdquo ne de Alpayrsquoın oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimlerinin guuml-

nuumlmuumlzde bu displinin işlevini tanımlamakta yetersiz kaldığını

goumlstermektedir Bilim alanlarının hızla genişlemesi ve bilginin teknolojik

olanaklar sonucu hızla gelişmesiyle buna neden olarak goumlsterilebilir

Oumlyle ki ldquokuumltuumlphane ldquo kavramı yerini ldquobilgibilim-belgebilimerdquo

bırakırken uumlniversitelerdeki ldquoKuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerirdquo de adlarını

bilimsel gelişmeye koşut olarak ldquoBilgi ve Belge Youmlnetimi Boumlluumlmuumlrdquo

şeklinde değiştirmektedirler Bu ise bence kavram karmaşasından ccedilok

bilimin devingenliğinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir

Kuumltuumlphane bilimi kavramının irdelenmesi ardından her iki disiplinin

bilgi uumlretimi accedilısından incelenmesi bilgi kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği

uumlccedilgeni arasındaki ilişkiyi daha net ortaya ccedilıkaracaktır

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi

Accedilısından Anlamı

Yukarıda kuumltuumlphanecilik ve ccedileviribilimrsquoin guumlnuumlmuumlz accedilısından

birbirinden farklı verilen tanımlarından da anlaşılacağı gibi gerccedilekte bu

iki disiplinlinin birbiriyle en azından ldquobilimrdquo adına kavuşmaları sırasında

geccedilirdiği evreler accedilısında birbirleriyle ortak bir yazgıyı paylaştıklarını

37

goumlsterir Her iki bilim dalının da ldquobilimrdquo ya da ldquodisiplinrdquo adını

kazanmadan oumlnce ldquoccedileviri ustalığırdquo ldquoccedileviri sanatırdquo şeklindeki ya da

kuumltuumlphanecilik alanında ldquokuumltuumlphanecilik mesleğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik tek-

niğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik becerisirdquo şeklindeki adlarından başlaya uygulama

alanında tarihten başlayan kaccedilınılmaz beraberlikleri bu iki bilim dalının

yollarının bir noktada kesiştiğinin bir kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Başka bir deyişle ldquobilimrdquo adını kazanmaları toplumun bu alanların

varlığını kabul ettiğinin de bir goumlstergesidir Toplumun bu disiplinlerin

varlığını kabul etmesi ise kurumsal yetkinlik ya da beceriden oumltuumlruuml ya

da ccedileviri alanında duumlşuumlnuumllecek olursa bireysel beceri veya yetkinlik

accedilısından değil toplumun bilgiye verdiği oumlnemden kaynaklanır

Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphanecilikle ilgili olarak aşağıdaki soumlzlerinden de

bu accedilıkccedila anlaşılır

ldquoIt is certainly true that the world in general appreciates efficiency

and the will to be efficient and also that the same world respects

organizational talent and technical skill Society will never have real

respect for and profound social appreciaton of mere technical

proficiency The object of social appreciation is always knowledgerdquo

(Vleeshauwer 1960289) (Duumlnya yetkinlik ve yetkinlik oumlzlemine olduğu

kadar kurumsal yetenek ve teknik beceriye de değer verir Bununla

birlikte toplumun salt teknik beceriye derinden saygısı vardır denemez

Toplumun gerccedilek anlamda değer verdiği şey her zaman bilgi olmuştur)

Bu iki bilim dalının başta inceleme malzemesi olmak uumlzere

karşılaştıkları sorunlar bununla ilgili oluşturulan dizgiler ve ccediloumlzuumlm

yolları bir birinden farklı goumlruumlnmesine karşın oumlteki disiplinlere oranla

amaccedil ve hedeflerinin birbiriyle uzlaştığı ortada bir gerccedilektir Başka bir

deyişle her iki bilim dalının tarihsel olarak kaccedilınılmaz birlikteliklerinin

altında gerccedilekte başta kuumlltuumlrel yaşam olmak uumlzere bilgi uumlretimine

katkıda bulunarak uluslararası bilgi yarışında oumlteki uumllkelerin gerisinde

kalmamak daha da accedilıkccedilası ccedilağı yakalamak kaygısı yatar

Konuya bu accedilıdan yaklaşıldığında iki disiplinin en kuumlccediluumlk ortak

paydası olan ldquobilgininrdquo ne olduğu sorusu guumlndeme gelir Bilgi Alan

Musgraversquoe goumlre ldquoDoğruluğu gerekccedilelendirilmiş inanccedilya da duumlşuumlnce

dirrdquo(Knowledge is justified true belief) (Musgrave 1993 xx) Buna goumlre

bilginin uumlccedil koşulu ortaya ccedilıkmaktadır Bunlardan birincisi ldquoinanccedilrdquo

ikincisi ldquodoğrulukrdquo uumlccediluumlncuumlsuuml ise ldquogerekccedilelendirmedirrdquo Bunlardan ilk

ikisi birbirine bağımlı olup ancak doğru olan şeye karşı inanccedil

38

duyulabileceği aksi durumda bunun inanccedil değil yalan olacağı en basit

şekliyle ortadır Bununla birlikte inancın bilgi oumlzelliğini kazanması bu

inancın doğruluğunun gerekccedilelendirilmesiyle birlikte ancak muumlmkuumlnduumlr

Oumlte yandan Batuhanrsquoın ldquodoğru olan uumlstelik doğruluğu yeterince

belgelenmiş inanccedilrdquo şeklindeki tanımı Musgraversquoin tanımına koşutluk

goumlstermekle birlikte Musgraversquoın ldquobilgirdquo terimine karşılık ldquoknowledgerdquo

soumlzcuumlğuumlnuuml kullanırken Batuhanrsquoın ldquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnden yola

ccedilıkarak bu terimi accedilıklamaya ccedilalıştığı goumlruumlluumlr Batuhan her iki

soumlzcuumlğuumln Tuumlrkccedilersquode ldquobilgirdquo olarak aynı anlamda kullanılmasına karşın

lsquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln ldquobilgidenrdquo ccedilok ldquooumlğrenirsquoyerdquo ya da eski

Tuumlrkccedilersquode ldquomalumatrsquoardquo işaret ettiğine değinir Buradan Musgraversquoin

İngilizcersquodeki ldquooumlğrenirdquo (information) terimi yerine ldquobilgirdquo(knowledge)

soumlzcuumlğuumlnuuml oumlzellikle niccedilin seccediltiği anlaşılır Bu aynı zamanda felsefe

alanındaki ldquobilgirdquo kavramıyla bilgibilim alanındaki ldquobilgirdquo kavramı

arasında bir fark olduğunu da ortaya ccedilıkarır (krş Batuhan 2001 33-37

Musgrave 1993 136)

Durum boumlyle olunca kuumltuumlphanecilik kapsamında bilgibilimin amacı

inceleme gereci ldquooumlğrenirdquo ile ilgili belgeleri oluşturarak bilginin

doğrulunu kanıtlamak olur Başka bir deyişle oumlğrenirsquoden bilimsel

bilgiye geccedilişte bilimselliğin oumln koşulu belgelendirme işlemi

bilgibilimin alanı iccedilerisine girer Batuhanrsquoın deyişiyle bu belgelerin

doğruluğundan yuumlkuumlmluuml olanlar ise ldquouzun yıllar bilgi uumlretim ve

denetiminde ccedilalışmış uzmanların işidirrdquo(Batuhan 2001 39) Başka bir

deyişle bu bilim dalında amaccedil oumlğrenirsquoden bilgiye geccediliş aşamasında

belgelerin seccedililip duumlzenlenmesi ve konu uzmanıyla işbirliğinde

bulunarak bilginin sistemli bir dizge iccedilerisinde hizmete sunulmasıdır

Bu şekilde bir tanımlama aynı zamanda bilgibilim alanında İngilizcersquode

ldquobilgirdquo yerine ldquooumlğrenirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln seccedililme nedenini accedilıkladığı gibi

Tuumlrkccedilersquode ldquobilgibiliminrdquo ne anlama geldiğini de accedilıklar Gerccedili

Tuumlrkccedilersquode ldquooumlğrenirdquo terimi yerleşmediği iccedilin hem felsefe hem de

bilgibilim alanında aynı terim kullanılmasına karşın İngilizcede

yukarıda belirtildiği şekilde felsefe alanında ldquoscience of knowledgerdquo

bilgibilim alanında ise ldquoinformation sciencerdquo terimleri kullanılmaktadır

Guumlnluumlk yaşamda beş duyuyla edinilen bilgi kişisel ya da pratik bilgi

adını alır Pratik bilgi ve oumlğreniye dayalı bilgi ccediloğu kez birbiriyle

oumlrtuumlşmekle birlikte ccediloğu kez tahmine dayanır Buna karşın oumlnermesel

bilgiye dayalı bilimsel bilgi farklı bir gerekccedilelendirme ya da kanıtlama

gerektirir Bilim dallarının temelde akılcı goumlrguumll ya da deneysel olmak

39

uumlzere ikiye ayrıldığı duumlşuumlnuumllecek olursa matematik mantık gibi bilim

dalları oumlne suumlruumllen oumlnermelerin akılcı yoldan kanıtlanmasını gerektirir

Gerccedili akılcı denilen yol soyut olmakla birlikte aklın sınırları iccedilerisinde

kesin sonuccedillara varılması bu tuumlr bilimlerin deneysel bilimlerden

ayrılmasına neden olur Deneysel bilimlerde kanıtlama youmlntemi

oumlnermenin doğruluğunu kanıtlayacak veri ya da belgeleri ortaya

ccedilıkarılmasını gerektirir Bundan boumlyle yukarıda soumlzuuml edilen oumlğreni ya da

pratik bilginin tahmine yer veren youmlnuuml goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bilimsel bilgiyle aralarında buumlyuumlk bir fark olduğu goumlruumlluumlr

Sonuccedil olarak bilginin bulgulandırma youmlnuuml oumlzel alanları ilgilen-

dirmekle birlikte oumlteki bilim dalları arasından soumlzkonusu bulguyu

pekiştirecek belgelere duyulan gereksinim ister istemez disiplinlerarası

iletişimi guumlnuumlmuumlzde kaccedilınılmaz kılar Daha da accedilıkccedilası en azından uumllke

ccedilapında disiplinlerarası iletişimi hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıy-

la bilgibilim aracılığıyla standart bir veri tabanının yaratılması oumlzel konu

alanlarının giderek daha sistemli ve daha ccedilağdaş akademik oumllccediluumltlere

yaklaşmasını ve ulusal akademik bir geleneğin temellerinin atılmasını

sağlar Belgebilim alanındaki ccedilalışmalar işte boumlyle bir suumlrecin sonunda

ortaya ccedilıkmış olup oumlncelikle disiplinlerde uzmanlaşmayı sağlarken

elektronik ortama geccedilişle birlikte disiplinlerarası iletişim de kaccedilınılmaz

bir hal almıştır Geccedilmişte araştırmaların sadece oumlzel alanda kapalı

kalması şeklindeki tutuculuk bilgi patlaması sonucu yerini guumlnuumlmuumlzde

giderek disiplinlerarası iletişime bırakma yolundadır Ne var ki

disiplinlerarası iletişimde en oumlnemli nokta ortak bir hedef etrafında

iletişimin sağlanması ve soumlzkonusu iletişimin ccedilağın teknolojik gelişmesi

sonucu ortaya ccedilıkan rastgele bir modaya kapılarak değil haklı nedenlere

ya da gerekccedilelere dayalı olarak suumlrmesi gerekir

Kuşkusuz belgebilim alanındaki gelişmeler bilgibilime de yansı-

mıştır Bilgibilimin bu şekilde sosyal bilimlerin tabanını oluşturan

felsefe accedilısından irdelenmesinin ardından konuyu daha da oumlzelleştirerek

kuumltuumlphanecilik goumlzuumlyle bakıldığındaakla bilgibilimin kuumltuumlphanecilikteki

işlevi nedir sorusu gelir Kevin Mc Garry bilgibilime kuumltuumlphanecilik

accedilısından yaklaşarak onun kuumltuumlphanecilikteki işlevinin gelişen teknolo-

jiye bağlı olarak salt mantıksal ya da istatiksel verileri toplamak ol-

mayıp teknolojiye koşut olarak ortaya ccedilıkan bilginin iccedileriğindeki

değişikliğin ne gibi bir bilgi ortaya ccedilıkardığını araştırmak olduğunu oumlne

suumlrer (McGarry 1987 109-155) Kuumltuumlphanecilik alanında bilgibilim

terimi konusunda zorlanılması oumlrneğin bilgibilim yerine enformasyon

40

bilimi teriminin daha ccedilok kullanılması belki de oumlzel alanlarda bilgibilim

konusunun akla farklı ccedilağrışımlar getirmesinden kaynaklanabilir

Kuumltuumlphanecilik ccedileviribilim ve bilgi uumlccedilgeni arasındaki ilişkide

oumlncelikle iki bilim dalı arasındaki karşılıklı ilişkinin devingen bir suumlreccedil

gerektiren bilgiyi nasıl yarattığı ve bunun oumlzuumlmsenerek kuumlltuumlrel kimliğe

nasıl işleyip ona mal olduğu geriye doumlnuumlk olduğu kadar eşsuumlremli bir

incelemeyi de gerektirir Geriye doumlnuumlk ccedilalışma da kuşkusuz iki bilim

dalının tarihsel beraberliklerinin kuumlltuumlrel ve bilimsel yaşamdaki somut

oumlrnekleri bir yandan geleceğe ışık tutarken oumlte yandan da guumlnuumlmuumlzde

her iki bilim dalının kendine oumlzguuml oumlzel alan bilgisine dayalı eşsuumlremli bir

inceleme geccedilmişle guumlnuumlmuumlzuuml uzlaştırma ve bilgiye olduğu kadar

kuumlltuumlrel kimliğe de devingenlik kazandırma accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır

Guumlnuumlmuumlzde gerek kuumltuumlphaneciliğin gerekse ccedileviri yayınların artık

bilimsel olarak oumlzel alan kapsamında ele alındığı goumlz oumlnuumlne alınacak

olursa oumlncelikle iki bilim dalı arasında eşsuumlremli bir karşılaştırma

yapmanın tarihsel verilere daha nesnellik kazandıracağı ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan boumlyle bir yaklaşım beraberinde bilginin temelinde

yatan doğruluk ve tarafsızlık ilkesine daha sadık kalınabileceğinin de

işaretini verir İşte bu nedenle oumlncellikle iki bilim dalının tanım ve

bilimsel youmlntem accedilısından karşılaştırmanın hangi alanlarda birbiriyle

oumlrtuumlşuumlp birbirinden yollarını nasıl ayırdıklarının ya da yollarının

kesiştiği noktada bilgi uumlretimine nasıl katkıda bulunduklarının aşamalı

olarak incelenmesi gerekir

Yukarıda ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki tanımlardan bu

araştırmanın amacına uygun olarak iki tanım oumlrnek olarak seccedililebilir

Ccedileviribilimrsquole ilgili olarak yukarıdaki tanımlar arasında Leferersquonin

yaptığı ldquoccedilevirininccedilevirilerin uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan

sorunlarla ilgili bir disiplinrdquo(Lefere 1978 234) tanım amaca en uygun

duumlşenidir Oumlte yandan 1983 The ALA Glossary Of Library and

Information Sciencersquodaki kuumltuumlphane bilimi ile ilgili ldquokayıtlı bilginin

kullanıcı topluluğunun istem ve gereksinimlerini karşılamak uumlzere

seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını sağlayan bilgi ve becerirdquo

şeklindeki tanım oumltekiler arasından bilgiye ağırlık vermesi nedeniyle

amaca en uygun tanım olarak seccedililebilir Kuşkusuz bu iki tanımın

oumltekiler arasında seccedililmesi oumlncellikle ccedilevirilerin kayıtlı bilgiyi taşıma

oumlzelliğinden kaynaklanır Her ne kadar ccedileviribilim denince ccedilevirinin

nasıl yapılacağına değin bilgi uumlreteceği başka bir deyişle de ccedileviri

suumlreciyle ilgili bir bilim dalı olduğu duumlşuumlncesi akla gelse de gerccedilekte bu

41

bilim dalı yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi salt ccedileviri suumlreciyle

değil ccedilevirilerin betimlenmesiyle de ilgili bir bilim dalıdır Buradan her

iki bilim dalının kuramsal alanda betimleyici ccedilalışmalara ağırlık vermesi

gerektiği sonucu ccedilıkartılabilir

Oumlte yandan betimleyici ccedilalışmaların uumlruumln ya da suumlreccedil uumlzerinde odak-

landığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bilgi uumlretimiyle ilgili bir konuda her

iki bilim dalının da başta uumlruumln odaklı bir yaklaşımı benimseyerek ortak

bir sisteme dayalı tabanda karar birliğine varması kaccedilınılmazdır Daha da

accedilıkccedilası her iki bilim dalı arasındaki işbirliğinin bilgi uumlretimine ne şe-

kilde katkıda bulunabileceği birbiriyle farklı alanlara seslenmekle bir-

likte birbirinin tamamlayıcı ve destekleyici şekilde ortak bir bilgi taba-

nında nasıl birleşebileceği ve bu konuda kullanıcının bilgi gereksinimini

karşılayacak ortak sistemli bir dizgenin nasıl yaratılabileceği ccedileviri ara-

cılığıyla buumlyuumlk bir hızla giren bilgi birikimini nasıl sistemli bir dizgeye

oturtulabileceği ancak iki bilim dalının karşılıklı ccedilalışmalarıyla sağlana-

bilir Bu ise oumlncelikle ccedileviribilim alanındaki bilginin kuumltuumlphane bilimi-

nin goumlsterdiği yolda sistemli bir dizgeye oturmasıyla ancak sağlanabilir

Oumlte yandan ccedileviri yayınlar furyası karşısında nasıl bir kuumltuumlphanecilik

politikası izleneceği başka bir deyişle hangi ccedileviri yayınların bilginin

uumlretilip gelişmesine katkıda bulunabileceği konusundaki seccedilicilik

ccedileviribilim alanındaki gelişmelere bağlıdır İşte bu yuumlzden

ccedileviribilimsel olarak ccedileviri yayınlar uumlzerine yapılacak bir ccedilalışma hem

oumlzel alandaki uumllkemizde yayınlanmış ccedileviriler uumlzerine bilgiyi ve

uumllkemizdeki ccedileviri anlayışını bulgulandıracak hem de bilgi accedilısından ne

tuumlr ccedileviri yayınların okuyucunun gereksinimini karşılayacağı konusunda

kuumltuumlphaneciliği gerekccedilelendirmiş olacaktır Bilgibilimin goumlzde olduğu

ccedilağımızda her iki uumlst bilim dalı arasındaki bu şekilde karşılıklı bir

iletişim oumlteki disiplinlere ccedileviri yoluyla gelen bilginin daha sistemli bir

tabana dayalı olarak gelişmesini sağlayacaktır Bundan boumlyle soumlzkonusu

disiplinlerarası araştırmanın bu karşılıklı ilişkiyi ortaya ccedilıkaracak şekilde

youmlnlendirilmesi konuyla ilgili betimleyici ccedilalışmanın kaccedilınılmazlığını

ortaya ccedilıkardığı gibi gerek art gerekse eşsuumlremli karşılaştırmalı

youmlntemin kullanılması her iki bilim dalının veri tabanına katkıda

bulunacaktır

Ne var ki bunun iccedilin de ulusal sağduyuya dayalı sağlam bir kuumlltuumlr

politikası gerekmektedir Sağduyu kavramı her ne kadar bireyle ilgili bir

kavram gibi goumlruumlnse de felsefe alanında Batuhanrsquoın tanımında

ldquosağduyurdquo kavramı genelleştirilerek ldquoinsanın yuumlzbinlerce yıl boyunca

42

yaptığı deneme ve yanılma sonunda elde ettiği goumlzlemsel bilgilerle bu

bilgilerin kılavuzluğu altında kazandığı duumlşuumlnuumlş ve davranış alışkanlıkla-

rının toplamıdırrdquo şeklinde kullanılmıştırr (Batuhan 200123) Bu tanım-

dan yola ccedilıkıldığında yuumlzyıllarca ayakta kalan bir ulusun kuşkusuz

sağduyuya dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının artık yerleşmiş olması beklenir

Uumllkemizde kuumlltuumlr politikası devletin temelinde yatan bir kavram ol-

maktan ccedilok suumlrekli değişen huumlkuumlmet politikalarına mal olmuş bir

kavram olduğundan kuumlltuumlr ve eğitim politikaları yukarıda verilen temeli

sağduyu tanımına dayalı suumlrekliliği olan bir gelenek yaratamamakta ve

her gelen siyasi anlayışa goumlre değişiklikler goumlstermektedir Oumlrneğin bu

konuda Keseroğlu 1923-1980 yılları arasında beş kez huumlkuumlmet değiş-

tiğini iki kez devletin kuumlltuumlr politikalarını suumlrduumlrecek kurumların ka-

pandığını ve sekiz yılda bir de eğitim ve kuumlltuumlr politikalarının

değiştiğini oumlne suumlrmektedir (Keseroğlu 1989190) Oumlte yandan kuumlltuumlr

politikasında kuşkusuz değişim olacaktır ancak bu değişime taraflı ve

siyasal amaccedillarla değil sağduyu tanımı iccedilerisindeki goumlzleme dayalı

bilgiler sonucu karar verilmesi ulusal kuumlltuumlruumln bilgi temeline dayalı

olarak ilerlemesini sağlar Bu oumlteki uumllkelere goumlre yeni kurulmuş sayılan

Cumhuriyetimizin geccediliş doumlneminde siyasal kaygıların ulusal ccedilıkarlara

zaman zaman baskın ccedilıktığını goumlsterir Aynı şekilde konuya

kuumltuumlphanecilik eğitimi sorunları accedilısından bakan Oumlzer Soysal bu

sorunların ldquo uumllkede bilgi oumlğesinin oumlrguumltleniş-akış biccedilimine ilişkin bir

temel anlayış ve politika oluşturulamamış olmasından kaynaklandığınırdquo

oumlne suumlrerken devletin kuumlltuumlr politikasındaki eksikliğin temelinde bilgi

oumlğesi yattığını vurgulamaktadır (Soysal 1983150) Bu durumda kuumlltuumlr

politikasını bilgi ve bu bilginin ulusal sağduyuya uygun seccedilimi

oluşturmaktadır Ne var ki kuumlltuumlr politikasını oluşturmada devlet kadar

onun boumlluumlnmez parccedilası olan kurumlarının da yuumlkuumlmluumlluumlğuuml bulunması

gerekir Zira kuumlltuumlr politikasını tabanında bilgi yattığına goumlre onun bilgi

uumlreten yuumlksek oumlğretim ve kuumltuumlphane gibi kurumlarının da bilgi uumlretme

ve bu bilgiyi yayarak disiplinlerarası tartışmaya sunma bu bilgiyi ulusal

sağduyuya kazandırarak kuumlltuumlr politikasını youmlnlendirme gibi oumlnemli

işlevleri bulunmaktadır Ancak bu şekilde durağan gibi goumlzuumlken kuumlltuumlr

politikası bilginin disiplinlerarasında olduğu kadar toplumun ccedileşitli

katmanlarına da yayılarak onun devingen bir suumlrece girmesini sağlar

Bu durumda kuumlltuumlr politikası bilginin ışığında gerekccedilelendirilerek

yasallık kazanmış olur Bundan boumlyle kuumlltuumlr politikasının eksikliğini

sadece devlete ve huumlkuumlmetlere yuumlklemek yerine devletin kurumlarındaki

43

işleyişin eksikliğine yuumlklemek daha doğru olur Ancak yukarıda soumlzuuml

edilen koşullar altında yasallık kazanmış bir kuumlltuumlr politikasıyla başta

eğitim ardından ccedileviri yayınlar da dahil olmak uumlzere her tuumlrluuml yayın

politikasına bilinccedilli ve ileriye doumlnuumlk hedefler yaratılmış olur

Guumlnuumlmuumlzde bilginin tarihten başlayarak temel iktidar aracı olarak

uumlstuumlnluumlğuuml goumlzoumlnuumlne alınacak olursa huumlkuumlmetler bir yana ulusun

varlığını suumlrduumlrecek bir kuumlltuumlr politikasının bir an oumlnce oluşturulması

gereği ortaya ccedilıkar Zira bunun eksikliği okullar uumlniversiteler

kuumltuumlphaneler gibi devletin temel kurumlarının kuumlltuumlrel kimliği temsil

edecek temel dayanaktan yoksun olarak ccedilalışmasına neden olur Oysa

sağlam temeller uumlzerine kurulu devingen bir kuumlltuumlr politikası bilginin

bilginin tabana yayılmasını kolaylaştırdığı gibi bilginin

disiplinlerarasında akışını da kolaylaştırır

Ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki ilişkinin oumlzel alandaki bilgi

uumlretimine katkısı olabilmesi ccedileviri yayınların ccedileviribilim ve kuumltuumlphane

bilimi accedilısından irdelenmesini gerektirir İkisi arasındaki bilinccedilli bir

işbirliği ccedilevirilerin bilgi tuumlketimini değil bilgi uumlretimini tetiklemesine

yardımcı olur Bu ilişkinin somut olarak kanıtlanması ise ortak bir konu

alanı olan ccedileviri yayınlar uumlzerinde yapılacak bir incelemeyle somutluk

kazanır Bundan boumlyle soumlzkonusu yapıtlarda bilimsel olarak tuumlmden

gelimli youmlntemle ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetiklediği şeklinderdquo bir

oumlnselle yola ccedilıkmak betimleyici alandaki ccedilalışmanın sınırlarını ccedilizmeye

yarar Bununla birlikte betimleyici ccedilalışmadan veri elde edebilmek

kuşkusuz tuumlme varımlı youmlntemler kullanılmasını gerektirir Bunun iccedilin de

oumlncellikle tarihten başlayarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği arasındaki

ilişkinin modern bilimlerin Doğuşuyla birlikte ulusal kuumlltuumlr ve bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğinin incelenip ardından bu konudaki arka

plan bilgi birikimiyle birlikte oumlzel alandaki ccedileviri yayınların disiplinin

dizgeselleşmesinde ne gibi etkisi olduğunun ve bu etkinin oumlzel alana ne

şekilde yansıdığının araştırılmasını gerekir

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Be-

timleyici Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi

Ccedileviri yayınlar tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de bilginin yayılma-

sını hızlandırarak bilginin uumlretilmesinde katalizoumlr rol oynar Ancak ccedilevi-

rilerin boumlyle bir işlevi yerine getirmesi oumlncellikle ccedilevirmenin lsquoccedileviri bi-

44

lincinersquo sahip olmasını gerektirir Bu ise ccedilevirmenin yaratıcılığını kulla-

narak ccedilevirisini iccediline girdiği kuumlltuumlre kabul ettirmesine bağlıdır Bu bi-

linci taşıyan ccedilevirmenin uumlruumlnuuml ister istemez hem bilginin hızla yayılma-

sını hem de bu bilgiden yeni duumlşuumlncuumller uumlretilmesini sağlar Aşağıda

Myriam Salama-Carrrsquoın bu konuyla ilgili olarak soumlylediği soumlzler bu de-

nilenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoThe role of translators in the transmission of knowledge should not

overshadow their creative activity The translated text is not an end in

itself but a catalyst that stimulated original reflection and the production

of knowledge Translations were often accompanied by exegesis and

commentary which produced fresh ideas and new debatesrdquo (Delisle amp

Woodsworth 1995 112)

ldquoCcedilevirmenlerin bilginin yayılmasındaki roluumlnuumln onların yaratıcı et-

kinliğine goumllge duumlşuumlrmemesi gerekir Ccedileviri uumlruumln kendi iccedilerisinde son

olmayıp oumlzguumln duumlşuumlnceyi harekete geccedilirerek bilgi uumlretimine yol accedilan bir

katalizoumlrduumlr Ccediloğu kez ccedilevirilerle birlikte gelen accedilıklama ve yorumlar

beraberinde yeni duumlşuumlnce ve tartışmaları da getirirrdquo (Ccedilev Mine Yazıcı)

Ccedilevirilerin kuumlltuumlrel kimliğe kazandırdığı ccedilok boyutluluk soumlz konusu

uumllkenin bilimsel yaklaşımını da etkileyerek onun daha geniş oumllccedilekli bir

bakış accedilısı ve yaratıcı kimlik kazanmasına neden olur Bu ise ccedileviri

yayınların sadece tarihsel olarak araştırılmasının geleceğe doumlnuumlk bir

ccedileviri politikası oluşturmaya yetmediğini ortaya ccedilıkarır İşte bu noktada

bilimsel olarak tek disiplin iccedilinde sınırlı kalan geleneksel youmlntemler

yerine disiplinlerarası bir youmlntem geliştirmek ccedileviri yayınların hem

kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilim accedilısından işlevini artırır

Disiplinlerarası iletişim accedilısından burada iki youmlntem kullanılabi-

lirbunlardan birincisi geriye doumlnuumlk tarihsel youmlntem ikincisi ise ileriye

youmlnelik betimleyici youmlntemdir Ancak bunun iccedilin oumlncelikle iki disiplin

arasındaki ilişkinin aşağıda ele alınacağı şekilde tarihsel bir araştırma ile

gerekccedilelendirilerek bilime katkısının ortaya ccedilıkarılması gerekir Bu

şekilde tarihsel bir youmlntem ldquoccedileviri yayınların bilgiyi tetiklediğirdquo savına

bilimsel olarak geriye doumlnuumlk youmlntemle veri toplamak anlamına gelmekle

birlikte tarihsel araştırmaların kimi belge ve bilgilerin zaman iccedilerisinde

savaş yada siyasal nedenlerle kaybından oumltuumlruuml araştırmacıyı varsayıma

dayalı bilgi uumlretmeye zorlayabilir Bu durumda araştırmacı nesnel

verilere dayalı goumlruumlşlerini dile getirmekten ccedilok bireysel goumlruumlşlerini dile

getirmek zorunda kalır Bu ise nesnellik kesinlik ve doğruluğu oumllccediluumlt

45

alan ccedilağımız ampirik (goumlrguumll) bilimsel anlayışına ters duumlşer Bu gerccedileği

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ldquoccedilevirilerin bilgi uumlretimine etkisininrdquo ccedilağın

koşullarına uygun olarak yeni doğan bilim dallarının ışığında

ldquobetimleyici bir youmlntemle ileriye doumlnuumlk olarakrdquo incelenmesi hem

geccedilmişteki ccedileviri yayınlarla ilgili tarihsel olarak oumlne suumlruumllmuumlş goumlruumlşlerin

sorgulanmasına hem de araştırma sonucunda elde edilecek verilere goumlre

geleceğe youmlnelik olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda

aydınlatıcı varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bu ise elde

edilecek bulguların aynı zamanda accedilıklayıcı nitelikte olmasını sağlar

Konuya bu şekilde geniş bir bakış accedilısı yelpazesi iccedilerisinde bakıldı-

ğında 1940rsquolı yıllarda ortaya ccedilıkıp 1970rsquoli yıllarda olgunluğa erişerek

kapsamını genişleten bilgibilimin ve 1970rsquoli yıllardan başlayarak giderek

dilbilimden yollarını ayırmaya başlayan ccedileviribilimin oumlngoumlrduumlğuuml youmln-

temleri kullanarak ccedileviri yayınların okuyucu uumlzerindeki bilgiyi tetikle-

yici etkisini incelemek ve sonuccedilları sayısal verilerle desteklemek

ccedilağdaş bilimlerin hedefine ulaşmak accedilısından yerinde bir karardır

Bu iki bilim dalının seccedililmesiyle ilgili olarak yukarıda verilen karar

kesinlikle rasgele verilmiş bir karar olmayıp oumlncelikle iki bilim dalının

kapsamına giren konularla ilgilidir Oumlte yandan her bilim dalının betim-

leyici kuramsal ve uygulama olmak uumlzere uumlccedil inceleme alanından oluşan

bir buumltuumlnce olduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa betimleyici inceleme so-

nucu elde edilen verilere dayalı varsayımlar uumlretemeyen başka bir

deyişle kuramsal dayanaktan yoksun bir incelemenin bilimselliği

tartışma konusudur Ne var ki disiplinlerarası bir araştırmada bir de

hangi bilim dalına ait kuramın temel alınacağı sorunu guumlndeme gelir

Başka bir deyişle araştırmanın ilk boumlluumlmuumlndeki tarihsel inceleme bu

accedilıdan bir sorun yaratmamakla birlikte betimleyici alanda kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili ccedileviri yapıtların geriye doumlnuumlk ve eşzamanlı

incelenmesinde uumlst kuram olarak ccedileviribilimden mi yoksa kuumltuumlphane

bilimden mi yararlanılabileceği sorusu guumlndeme gelir Daha accedilılacak

olursa gerek kuumltuumlphane bilimi gerekse ccedileviribilim alanında uumlretilen ku-

ramlardan sadece birine oumlncelik verilerek incelemenin yapılması bu

araştırmayı disiplinlerarası bir inceleme olmaktan ccedilıkarır Bu durumda

bir bilim dalını oumltekine yeğlemek yerine her iki bilim dalının da bilime

sağladığı olanaklardan yararlanarak birbirini tamamlayan ve araştırmayı

daha yetkin kılacak bir kuram arayışına girmek ve bu şekilde oumlteki bilim

dallarına iki uumlst bilim dalı olarak oumlrnek sergilemek bu incelemenin

46

temelde disiplinlerarası iletişimin kaccedilınılmazlığı şeklindeki savını da

kanıtlama olanağı yaratır

Bilgibilim alanına bilginin kaynakları kullanıcıları bilgiye erişim

kuram ve uygulamaları bilgi iccedileriğiyle ilgili ccediloumlzuumlmlemeler bilgi yayım

teknoloji ve uygulamaları gibi konuların yanı sıra bilgi aktarımının et-

kinliği ve talep edilen bilgi gibi konular da girmektedir (McGarry 1987

130-133) Oumlte yandan ccedileviribilim alanında genel anlamda ccedileviri ya-

yınları ve ccedileviri suumlreci konuları yer alır Bu konu alanları gerccedilekte

birbirine bağlı ya da birbirinin devamı olarak goumlruumllebilir Şoumlyle ki

ccedileviri yayınların ccediloumlzuumlmlenmesi bir başka deyişle başta belirlenen

hedefe uygun olarak ccedileviri yayınların işlevsel accedilıdan istenilen etkiyi erek

kuumlltuumlrde sağlayıp sağlamadığının incelenmesi doğrudan ccedileviri

yayınlarla ilgili bir inceleme olmakla birlikte bu ccediloumlzuumlmlemeler

sonucunda ortaya ccedilıkan veriler aynı zamanda ccedileviri suumlreciyle ilgili bil-

gileri de ortaya ccedilıkarır Bu şekilde ccedileviribilim sanılanın aksine ccedilevirinin

nasıl yapılacağıyla ilgili buyurgan oumlnerilerde bulunmak yerine metin ya

da ccedileviri uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak bir yandan geccedilmişe doumlnuumlk ccedileviri suumlre-

ciyle ilgili bilgiyi elde ederken oumlte yandan da ccedileviri suumlreciyle ilgili gele-

ceğe youmlnelik varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bundan boumlyle

bilgibilimde bilgi aktarımının etkinliği konusu ccedileviribilimde yabancı

dildeki kaynak metindeki bilginin ana dilde aynı etkiyi goumlsterip

goumlstermediği ya da ccedileviri yapıtların telif yayınlarla arasındaki ilişkinin

incelenerek bilgi aktarımında başta belirlenen hedefe ulaşılıp

ulaşılmadığını ve bunun nedenlerini irdeler

Bu yukarıda soumlzuuml edilen bakış ccedilerccedilevesi iccedilerisinde oumlncelikle her iki

bilim dalında da inceleme malzemesi olarak ister oumlzguumln ister ccedileviri yapıt

olsun Tuumlrkiyersquodeki bilimsel geleneği ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında

değerlendirebilecek kuram arayışına girilmiştir Oumlncellikle her iki

disiplinden ccedilağdaşlık oumllccediluumltlerine ve uumllkenin koşullarına uygun kuram

seccedililmiş ve her iki kuram karşılaştırılarak her iki kuramın hangi

noktalarda oumlrtuumlşerek ccedileviri yayınlardaki bilgi uumlretimini tetiklediğini

ortaya ccedilıkarabileceği uumlzerinde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Başka bir deyişle

ccedileviribilim youmlntemiyle bilginin hangi suumlreci izlediğini ortaya

ccedilıkarabilecek bir kuramla bilginin niteliğini nicel olarak goumlzler oumlnuumlne

serecek bilgibilim alanında bir kuramın birbiriyle uzlaştırılarak

uygulanması sadece kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların bilgisel

olarak değerini oumllccedilmekle kalmaz geleceğe youmlnelik olarak oumlteki

disiplinlerdeki ccedileviri yayınları değerlendirmede kullanılabilecek bir

47

uygulamayı başlatarak oumlzel alan ccedileviri yayınların işlevini de artırmayı

hedefler

Buumltuumln bu genel amaccedillara uygun olarak kuumltuumlphane ve bilgibilim ala-

nında Aysel Yontar ve Yalvaccedilrsquoın ldquo Tuumlrkiyersquode Kuumltuumlphane ve Bilgibilimi

Konusundaki Araştırma Sorunları 1952-1994rdquo başlıklı yazısında Tuumlr-

kiyersquode araştırma youmlntemiyle ilgili sorunların sadece seccedililen araştırma

youmlnteminden değil veri tuumlruuml ve zamanlarındaki farklılıktan da

kaynaklandığını oumlne suumlrmeleri hem ccedileviribilim hem de bilgibilim

alanında erek kuumlltuumlruuml oumln plana ccedilıkaran youmlntemlerin seccedililmesinin daha

sağlıklı değerlendirmelere yol accedilacağına işaret eder (Yontar Yalvaccedil

2000 165-186) Araştırma makalelerinin iccedilerik analizini sağlamak

amacıyla yapılan bu araştırmada Jarvalin-Vakkarirsquonin erek kuumlltuumlruumln

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak oumlne suumlrduumlğuuml değişik veri tuumlruuml ve

doumlnemini karşılaştırma olanağını sağlayan bilimsel yaklaşım

benimsenmiştir Gerccedilekten de bu araştırmada Yontar ve Yalvaccedilrsquoın

kullandığı youmlntem Tuumlrkiyersquodeki bilimsel araştırmaların de-

ğerlendirilmesinde ccedilıkan sorunları ccediloumlzduumlğuuml gibi ccedilok boyutlu9 bir

karşılaştırmaya da fırsat vermesi accedilısından bu yapıtın amacına da uygun

duumlşmuumlştuumlr Kuşkusuz bu şekilde alınan bir karar beraberinde

ccedileviribilim alanında hangi kuramın oumlne suumlrduumlğuuml youmlntemin seccedilileceği so-

rusunu akla getirir

Ccedilevirinin oumlzellikle dilbilim kapsamında ele alındığı doumlnemde ortaya

ccedilıkan ccedileviri suumlrecini accedilıklamaya youmlnelik kuramlar akılda geccedilen ccedileviriyle

ilgili işlemleri somut olarak ortaya ccedilıkaramadığından ccedileviribilimrsquoin

seksenli yıllarda kimlik kazanmasıyla birlikte ortaya ccedilıkan ldquouumlruumln odaklırdquo

(ccedileviri yayın odaklı) kuramlar ccedileviri yayınların iccedileriğiyle ilgili analizin

yanı sıra ccedilevirideki ilişkileri saptayarak ccedileviri suumlreci konusunda da

somut bulgular ortaya ccedilıkarmıştır Bu şekilde ccedilevirmenin yapıtının

incelenmesinden ccedilevirmenin ccedileviriyi hangi suumlreccedillerden geccedilerek yaptığı

ortaya ccedilıkarılarak genelde ccedileviri etkinliğini bilinccedil duumlzeyine ccedilıkarmak

hedeflenmiştir Kuşkusuz bu tuumlr bir inceleme ccedileviriyle sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte elde edilen bulgular accedilıklayıcı varsayımlar

aracılığıyla erek kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını da ortaya ccedilıkaracaktır

Başka bir deyişle bir uumllkedeki ccedilevirmenininccedilevirmenlerin yapıtlarının

karşılaştırmalı ccediloumlzuumlmlemelerinden ccedilevirmene oumlzguuml ccedileviri anlayışı kadar

9 Yazılar konu oumlrguumlt ve araştırma stratejisi olmak uumlzere uumlccedil boyutta

değerlendirildiği iccedilin ccedilok boyutlu ifadesi kullanılmıştır

48

soumlz konusu uumllkeye oumlzguuml ccedileviri anlayışı da ortaya ccedilıkarılacaktır Bundan

boumlyle bir yandan ccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetikleyip

tetiklemediğinin yanı sıra uumllkemizdeki oumlzel alanda yerleşmiş ccedileviri

anlayışı konusunda da ipuccedilları elde edilmiş olacaktır

Buumltuumln bu bilgiler ışığında ccedileviribilim alanında bilgibilim alanına uy-

gun bir kuram seccedililmesi gereği ortaya ccedilıkar Bu ise ccedileviribilim alanında

gerek inceleme malzemesi gerek youmlntem gerekse youmlntemde

kullanılacak standart ya da normlar konusunda bilgibilime ters

duumlşmeyecek bir kuramı gerektirir Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml ldquoerek odaklı

kuramrdquo bilgibilim alanında Jarvalin-Vakkarirsquonin oumlne suumlrduumlğuuml uygulama

alanıyla ilgili kurama ters duumlşmemektedir Youmlntem olarak her iki

kuramda da analitik karşılaştırmaya başvurulmuş olması erek kuumlltuumlruumln

karmaşık yapısını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak veri tabanındaki zamansal

ve konusal farklılıkları değerlendirme olanağı sağlamaktadır Ne var ki

bu ccedilalışmada ccedileviri yayınlar oumlzellikle seccedilildiğinden ldquoerek odaklırdquo ccedileviri

kuramında nelerin bilgibilime ters duumlşmeyecek şekilde oumllccediluumlt

alınabileceği aşağıda sırasıyla accedilıklanacaktır (Karş Yontar Yalvaccedil

2000 165-186 Toury 1995 7-21)

Toury kuramında uumlccedil ccedileşit inceleme malzemesi seccedilmiştir oumlncelikle

bir dile aynı ya da farklı doumlnemlerde farklı ccedilevirmenler tarafından yapı-

lan ccedileviriler ikincisi bir toplumdaki ccedileviri anlayışına uygun olarak bir

metnin ccedilevirilerinin geccedilirdiği evrelerin incelenmesi ve bunun sonucunda

bir toplumdaki ccedilevirilerin yeterlik ve kabuledilebilirlik kutuplarına ne

derecede yaklaşıldığının saptanarak bir uumllkedeki ccedileviri anlayışını ortaya

ccedilıkarmaktır uumlccediluumlncuumlsuuml ise bir metnin farklı dillere yapılan ccedilevirilerinin

incelenmesidir (Toury 1985 24-25) Bu inceleme malzemeleri arasında

bu ccedilalışmanın amacına en uygun olanı Touryrsquonin birinci olarak oumlne

suumlrduumlğuuml malzemedir Buna goumlre oumlrneğin oumlzel alan kuumltuumlphanecilikte

1923-1980 arası ccedileviri yayınların karşılaştırmalı olarak incelenmesi

ccedileviri anlayışının nasıl bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi bu

yayınların karşılaştırmalı iccedilerik analizinin yapılması da onların bilgi

uumlretimiyle ilişkisini ortaya ccedilıkarır Touryrsquonin ikinci olarak oumlne suumlrduumlğuuml

bir başka deyişle tek bir metnin aynı ya da farklı doumlnemlerdeki ccedilevirileri

arasında yapılan karşılaştırma kuşkusuz ccedileviri anlayışının evrimi kadar

ana dilin oumlzguumln bilgiyi tetiklemedeki roluuml gibi ccedileviri ve bilgi uumlretimi

arasındaki bağı da accedilıklar Her iki inceme malzemesinde de amaccedil ccedileviri

yayınların bilgi uumlretimindeki işlevini ortaya ccedilıkarmak olduğundan

betimleme sonucunda elde edilen veriler akademik alandan başlayarak

49

ccedileviri bilinci kazandırır Bu şekilde bilgibilimrsquode geccedilen ldquotalep edilen

bilgirdquo şeklindeki bir oumllccediluumlt bu ccedilalışmada ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini

etkileyip etkilemediğirdquo karşılığını bulur Bu ise ccedileviri yayınların

kuumltuumlphane biliminin sağladığı kolaylıklardan yararlanılarak

ccedileviribilimsel youmlntemlerle inceleneceği anlamına gelir

Touryrsquonin yukarıda belirtildiği şekilde farklı ya da aynı doumlnemdeki

ccedilevirilerin veya sadece bir metnin ccedileşitli doumlnemlerde yapılmış ccedilevirilerinin

incelenmesi şeklindeki goumlruumlşuuml ccedileviri alanında uzman olmayan bir

kimseye yetersiz goumlruumlnebilir Ancak Touryrsquonin hiccedilbir karşılaştırmalı

ccediloumlzuumlmlemenin genel olmayacağı bundan boumlyle karşılaştırmanın ancak

ldquokısmirdquo olabileceği savı Jarvalin-Vakkarirsquonin goumlruumlşuumlyle oumlrtuumlşuumlr

Bununla birlikte ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki işlevini değerlendirmek

amacıyla yapılan bu araştırmanın disiplinlerarası niteliği de goumlz oumlnuumlne

alındığında betimlemenin tek bir metnin ccedilevirilerinin karşılaştırılmasıyla

değil belli bir zaman kesitindeki ccedilevirilerin karşılaştırılmasıyla yapılması

konu alanlarına goumlre ccedilevirinin bilgi uumlretimine etkisini anlamak accedilısından

daha yerinde bir karardır Bu durumda konu alanı veri tuumlruuml ve zaman

kesiti konusunda getirilecek kısıtlamalar bu ccedilalışmanın ccedilağdaş kuramlara

uygun olarak ldquokısmirdquo olmasını sağlar Ne var ki betimleyici ccedilalışmadan

oumlnce betimleyici ccedilalışmanın arka plan bilgisinin verilmesi gerekir

Bundan boumlyle oumlncelikle iki disiplin arasındaki tarihsel gelişmenin

incelenmesi genelde ccedileviri yayınların oumlteki disiplinlere etkisi konusunda

fikir vereceği gibi betimleyici ccedilalışmanın da oumllccediluumltlerini hazırlar Ancak bu

aşamadan sonra kuumltuumlphanecilik alanında Harf Devriminden başlayarak

Cumhuriyete kadar olan doumlnemde ccedileviri makalelerin bilgiyi tetiklediği

savı tarihsel araştırmadan ccedilıkan oumllccediluumltler aracılığıyla bulgulandırılıp

analitik karşılaştırma youmlntemiyle oumllccediluumltler arası ilişkiler accedilığa ccedilıkarılabilir

Bu ilişkilerin accedilıklanması kuşkusuz başta oumlne suumlruumllen savı

gerekccedilelendirme amacını taşır Bu durumda soumlz konusu araştırmanın

genelde amacı ise ccedileviri yayınların işlevselliğini artırmak olur (Toury

1985 32)

Oumlzetle araştırmanın genelinde oumlncelikle iki disiplin arasındaki

tarihsel ilişkinin bilim dallarının Doğuş ve gelişimindeki rolleri uumlzerinde

ayrıntılı olarak durulmuş ve bu amaccedilla ccedileviri yayınlar aracılığıyla

Osmanlırsquodan Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan doumlnem

incelenmiştir Bu şekilde iki disiplin arasındaki işbirliğinin bilginin

dizgeselleşmesindeki roluuml ortaya ccedilıkarılmaya ccedilalışılmıştır Betimleyici

ccedilalışma ise her ne kadar oumlzel alanla sınırlı gibi goumlruumlnse de gerccedilekte

50

oumlteki disiplinlere ccedileviri yayınların işlevselliği konusunda ışık tutma

amacını taşımaktadır

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler

Oumlteki disiplinler arasından oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim

arasındaki iletişimin seccedililmesi tarihte uygulama alanındaki işbirliğinden

kaynaklanmaktadır Kuumltuumlphanelerin geccedilmişte hem bir ilim yuvası hem

de devlet resmi arşivi olarak işlev goumlrmesi kuumltuumlphanelerde ccedileviri et-

kinliğinde bulunulmasını kaccedilınılmaz kılmış ve gerek kuumlltuumlrel gerekse

bilimsel gelişmede bu beraberliğin buumlyuumlk payı olmuştur Disiplinlerarası

iletişim accedilısından uzun suumlre goumlz ardı edilen bu birlikteliğin guumlnuumlmuumlz

bilgi ccedilağının hızla giden bilgi akışı iccedilerisinde yeniden guumlndeme gelmesi

ve bu işbirliğinin rasgele değil de guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışına uygun

bir şekilde yuumlruumltuumllmesi oumlncelikle kuumltuumlphanelerin ccedilağdaş oumllccediluumltlerde

işlevini yerine getirmesiyle sağlanacaktır Geccedilmişte ccedileviri etkinliğine

kuumltuumlphanelerde yer verilerek işbirliğine gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkarken guumlnuumlmuumlzde bu iletişimin kopmuş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Oumlzel bir disiplin olmadan oumlnce toplumsal bir kurum olarak kuumltuumlphane ve

ccedileviri etkinliği şeklindeki işbirliğinin arada kesintiye uğraması bu

ilişkinin disiplinlerarası iletişime doumlnuumlşmesini geciktirmiştir İşte bu

nedenle kısaca da olsa tarihe doumlnmek ve bu iki disiplin arasındaki

iletişime kopuk olarak değil de tarihsel bir suumlrecin devamı olarak

bakmak konuya buumltuumlnluumlk kazandırmak accedilısından oumlnem taşımaktadır

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Eski Mısır ve Babil uygarlığında Er ErechUr Larsa gibi şehirlerin

kurulmasıyla birlikte oumlncelikle siyasal buumltuumlnluumlğuuml sağlamak uumlzere askeri

ticari ve yasal duumlzenlemelerle ilgili bilgi akışını yuumlruumltmek amacıyla ku-

rulan kuumltuumlphaneler kuşkusuz başlangıccedilta resmi bir arşiv goumlrevini uumlstlen-

mişlerdir Oumlte yandan yazıcı ve yazıcılık eğitimi alınması seccedilkin bir ta-

baka ortaya ccedilıkarmıştır Oumlrneğin Suumlmerlerrsquode her tapınağa ait bir okul

ve kuumltuumlphane bulunduğu gibi bu tapınakların yanında kurulan zenginler

mahallesinde her evde bir ev kuumltuumlphanesinin kurulmuş olması berabe-

rinde kuumltuumlphanelerin seccedilkin tabakaya oumlzguuml bir ayrıcalık olmasına yol

accedilmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphanelerin Doğuşu aşamasında soyut duuml-

51

şuumlnce ve onun uumlruumlnuuml bilginin bu sınıfın elinde kalarak youmlnetimi ellerinde

tutmalarına neden olmuş ve kuumltuumlphanelerin de halk kesimine yayılması

bir suumlre engellenmiştir Bu durumda Antik Ccedilağlarda kuumltuumlphanersquonin ilk

aşamada bilgi yoluyla bireysel oumlzguumlrluumlğuuml kazandırma aracından ccedilok youml-

netimin kuumlltuumlrel birliği ve egemenliği elinde tutma aracı olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Ne var ki zaman akışı iccedilersinde bu doumlnemde iki tuumlr kuumltuumlphane

ortaya ccedilıkmıştır Bunlardan birincisi yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim zaman ve

mekanı denetimi altında tutmak isteyenlerin takvim kayıt ve ilgili ilk

bilimsel evrakları ve devlet youmlnetimiyle ilgili resmi evrakların saklandığı

arşiv niteliğindeki kuumltuumlphaneler oumlteki ise tarihsel sıralamaya goumlre

oumlrneğin Kral II Ramses Ozymandiasrsquoın (İOuml 1305-1237) Tebrsquote dini

yazıları iccedilin kurduğu yaklaşık 20 000 bin tomarın saklandığı saray

hanedanına ait Eski Mısır Kitaplığı ardından bu kuumltuumlphaneye denk bir

oumlrnek olan İOuml 626rsquoda Mezopotamyarsquodaki Nineversquodeki kutsal ve edebi

yazının bulunduğu Asur Bani Pal kitaplığıdır Bu ikinci soumlzuuml edilen

kuumltuumlphaneler yazının iccedilselleşmeye başlamasıyla birlikte sadece resmi

evrakların değil insanın soyut duumlşuumlnce uumlruumlnlerinin de saklandığı yerler

olarak kimlik değiştirmeye başlamışlardır Oumlrneğin Asur Bani Pal

kitaplığının Babilrsquolilerin mirası Gılgamış Destanı ve benzeri efsanelerin

gelecek kuşaklara aktarılmasına aracı olmuştur (Mc Garry 1975 120-

121)

Ayrıca kuumltuumlphanelerin Antik Ccedilağdan başlayarak yazının yayılması

bundan boumlyle yazılı belleğin gelişmesinde evrensel bilgiye katkısı goumlz

ardı edilmemelidir Oumlrneğin Sami ırkının geliştirdiği Mısır Uygarlı-

ğından kalma halka ait (İOuml 700) ilk alfabenin Fenikeliler tarafından Yu-

nan uygarlığına yayıldığı ve okuma yazma ve aritmetikle ilgili temel

bilgilerin aktarılmasında buumlyuumlk bir işlevi olduğu unutulmamalıdır

(McGarry 1975 124) Kuşkusuz bu temel bilgiler ccedileviri yoluyla

aktarılmış bilgiler olup Atinarsquoda Peisistratusrsquoun (İOuml 540) kurduğu

soumlylenen ilk halk kuumltuumlphanesinin de boumlyle bir bilgi birikimin sonucu

olduğu oumlne suumlruumllebilir (Baysal 1992 36) Peisistratusrsquoun sadece ccedileviri

yoluyla edinilen bilgiyi değil Homeros destanlarının parccedilalarını

toplayıp duumlzenleme gereksinimi duymuş olması onun aynı zamanda

kuumlltuumlrel kimliğe verdiği oumlnemi de goumlsterir Uumlstelik İOuml 350rsquode tuumlm

Yunan devletlerinde 24 harfli alfabe resmen kabul edilmiştir Bu ise

aynı zamanda Anadolursquodaki Efes Bergama gibi kuumltuumlphaneler de dahil

olmak uumlzere Yunan uygarlığındaki tuumlm kuumltuumlphanelerin bu resmi

alfabeye dayalı ortak malzemeyi kullanarak ortak kuumlltuumlrel kimliğin oluş-

52

masına katkıları olduğu anlamına gelir (McGarry 1975 117-120) Zira

yazının duumlşuumlnceyi youmlnlendirici etkisi başka bir deyişle duumlşuumlncenin sim-

geye doumlnuumlşmesi Helen uygarlığının doğmasına neden olmuştur

Oumlrneğin yazının getirdiği ccedilizgisel duumlşuumlnce şekli Aristoteles Platonn

gibi felsefecileri ortaya ccedilıkartmıştır Sonuccedil olarak bu Eski Ccedilağ uy-

garlıklarında bile ccedileviri yaşamın bir parccedilasıdır Uumlstelik Akdeniz kuumlltuuml-

ruumlnuuml paylaşan devletlerin birbiriyle ekonomik bağımlılıkları da goumlz

oumlnuumlne alındığında Antik Ccedilağ Yunan uygarlığının kurulmasında

ccedilevirinin bilgi edinmek ve ticari ilişkileri suumlrduumlrmek şeklinde en az iki

nedenden oumltuumlruuml oumlnemi yadsınamaz Oumlrneğin felsefe (dahası bilim)

tarihinin başlangıccedil noktası olarak goumlruumllen Tales Mısırrsquoda matematik

goumlkbilim ve geometri konusunda ccedilalışmıştır (Kranz 1994 30) Ayrıca

Pitagoras Thales Platonn ve Aristoteles gibi bilim adamları ve

felsefecilerin Mısırrsquoa gittikleri oumlne suumlruumllmuumlş olmasına karşın Antik Ccedilağ

Yunan uygarlığının bilginin Mısırlılardan ccedileviri yoluyla geldiğini

yadsımış olmaları bireyden ccedilok kuumlltuumlrel ve siyasal birliğe oumlncelik

tanımalarından kaynaklanmıştır (Robinson 1992 17) Ne var ki bu

metinler kuşkusuz ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılan ccedileviriler yerine

oumlncelikle bilginin okuyucu tarafından dinleyiciye aktarılacağını goumlz

oumlnuumlnde bulunduran ardından da kuumlltuumlrel kimliği oumln plana ccedilıkarmak

kaygısı taşıyan ldquoyeniden yazmardquo metinler olarak da duumlşuumlnuumllebilir Başka

bir deyişle kuumltuumlphanelerde ccedileviri etkinliğinin sadece bilgi edinmek

amacıyla suumlrduumlruumllduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

Yukarıda belirtildiği şekilde okuyucu odaklı ldquoyeniden yazmardquo

şeklindeki ccedilevirilere Antik Yunanrsquoda başvurulmuş olması oumlzguumln

bilginin ve soyut duumlşuumlncenin gelişerek Platonn Sokrates gibi fel-

sefecilerin ortaya ccedilıkmasına yol accedilmış ccedileviri etkinliği aracılığıyla alınan

oumlduumlnccedil bilgi de yerini oumlzguumln bilgiye bırakırken dilde toplumsal bir

iletişim aracı olmaktan ccedilıkmıştır Başka bir deyişle yazı soyut duumlşuumln-

ceyi geliştirerek dilin bireysel zenginliğe kavuşmasına neden olmuştur

Nesneler duumlnyası ile ilgili dilden simgelere dayalı bir dile başka bir

deyişle yazıya geccedilişle birlikte bireyin imgelem guumlcuuml gelişmiştir Oumlnce

karşısındaki topluluklarla ardından metinle soumlyleşmeye başlayan birey

iccedilin artık diyalektik duumlşuumlncenin kapıları aralanmıştır Oumlrneğin hitabet

gibi bir sanatın doğması boumlyle bir suumlrecin sonucudur Ne var ki

İskender İmparatorluğunun parccedilalanmasıyla birlikte Eski Yunan kuumlltuumlruuml

ve etrafındaki kuumltuumlphanelerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel ve bilimsel etkinliğe

bir suumlre ara verilmiştir (Uumllken 1997 34-35)

53

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

İskenderrsquoin seferleriyle birlikte sınırları Mısırrsquodan Hindistanrsquoa uza-

nan bundan boumlyle de yerli kuumlltuumlrlerle tanışarak ldquoHelenistikrdquo adı verilen

zengin bir kuumlltuumlr anlayışının yerleşmeye başlaması beraberinde artan

bilginin sonucunda bilim ve kuumlltuumlruumln yayılma ve gelişme aracı kuumltuumlpha-

nelerin gelişme ve ccediloğalmasına neden olmuştur

Mısırrsquoda Ptolemius Soterrsquoin (İOuml 363-283) etrafa dağılan Yunanlı bil-

ginleri toplamasıyla birlikte en buumlyuumlk Antik Yunan dermesine sahip

İskenderiyersquodeki Musaion Kitaplığı (İOuml 304-300) olmuştur Doumlnemin en

oumlnde gelen muumlze ve araştırma merkezidir İki disiplin arasındaki bağı

tarihsel olarak değerlendirme accedilısından bu kuumltuumlphanersquode ccedilalışanların

bilim adamları ve yazıcı koumllelerden oluştuğunu belirtmek aydınlatıcı

olacaktır Ne var ki Assmann bu yazıcıların sadece metinleri kopya et-

mekle değil aynı zamanda yorumlamakla da yuumlkuumlmluuml olduğunu belirt-

miştir (Assmann 2001 165) Bu ise ister istemez bilgi uumlretimini

harekete geccedilirici bir becerinin kazanılmasına yardımcı olmuştur Başka

bir deyişle bilgiyi ana dile mekanik olarak aktarma dilin bireysel

gelişimini olduğu kadar duumlşuumlncenin de bireysel olarak gelişmesini

engelleyici bir unsurdur Bundan boumlyle kopyacı olarak adı geccedilen

personel gerccedilekte filolog niteliğine sahip kişilerdir

Yazarların kaydında bu kuumltuumlphanede felsefeciler hukukccedilular

tarihccedililer ve hatipler şeklinde konu alanına goumlre ayrılmış 120 tomarlık

pinaks fihrist (Kuumltuumlphane katalogu) adlı tomarın bulunduğunun geccedilmiş

olması bilginin artık sistemleşmeye ve oumlzguumln bilgi uumlretilmeye

başladığını goumlsterelebilir Buradan guumlnuumlmuumlzde ccedilevirinin bilgi edinme

gibi toplumsal bir amaccedil iccedilin de olsa okuyucu odaklı yapılmasının

bireysel yaratıcılığı desteklediği sonucuna varılabilir

Kuşkusuz Musaionrsquodaki bu sistemli başlangıccedil ardından gelen kuumltuumlp-

haneleri de etkilemiş ve oumlrneğin Bergama Efes gibi Anadolursquoda yerleş-

miş kuumltuumlphaneler de onu kendilerine oumlrnek almışlardır Buradan akla et-

kilenmenin sadece eş zamanlı ya da ileriye youmlnelik mi olduğu sorusu ge-

lir Oumlrneğin Musaionrsquoun kendinden oumlnce gelen Antik Ccedilağ tapınakların-

dan etkilenerek mi ortaya ccedilıktığı ya da ne şekilde etkilenmiş olduğu so-

rusu guumlndeme gelir Ne var ki Antik Ccedilağ kuumltuumlphanelerinin savaşlar so-

nucu yok olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa sanılanın aksine bu kuumltuumlphaneler

arasında tarihsel olarak aralarında bir bağ ye da suumlreklilik olmadığı

54

ortaya ccedilıkar Başka bir deyişle kuumltuumlphanelerin yok edilmesiyle birlikte

kuumlltuumlrel kimliğin bundan boumlyle de kuumlltuumlrel geleneğin kesintiye

uğrayarak silindiği duumlşuumlnuumllebilir Oysa Assmannrsquoın belirttiğine goumlre

ldquoeskinin erişilmez muumlkemmellik tahtına ccedilıkarılmasına devamlılık değil

kesinti neden olurrdquo(Assmann 2001 123-124) İşte bu accedilıklamayla ke-

sintiye karşın Helenistik kuumlltuumlrde kuumltuumlphane geleneğinin niccedilin devam

ettiği sorusuna da cevap verilmiş olur

Kuşkusuz bu geleneğin devamında kuumltuumlphane youmlnetiminin de etkisi

olmuştur Kuumltuumlphane personelinin oumlzellikle bilim adamlarından seccedililmiş

olması rulo şeklinde geniş bir derme ve bibliyografik listelerin bulun-

ması huumlkuumlmdar kuumltuumlphaneleri tapınak kuumltuumlphaneleri ve gimnazyum adı

verilen yuumlksek oumlğrenim kurumlarına bağlı kuumltuumlphanelerin ortaya ccedilıkma-

sına neden olmuştur Oumlrneğin Bergamarsquodaki tıp merkezi Asklepiorsquoa

bağlı tıp kuumltuumlphaneleri konuya goumlre sınıflandırma anlayışının ve oumlzel

alanlarla ilgili bilgi birikiminin bir sonucudur Guumlnuumlmuumlzde bile her iki

disiplinde oumlzellikle vurgulanan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri alanında oumlzel

alan bilgisi daha o guumlnden guumlndeme geldiği anlaşılmaktadır Ne var ki

bu kitaplık İOuml 48rsquode Sezarrsquoın Mısırrsquoı işgaliyle birlikte etkinliği sona

ermiştir

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Kuumltuumlphanelerin halka accedilılması ilk kez Roma İmparatorluğunda guumln-

deme gelmiştir Uumlstelik konuya Roma şehrinin idari kurumları arasında

değinilmesi ve başta İmparator Augustusrsquoun Apollon tapınağı yanında

kurduğu kuumltuumlphane olmak uumlzere şehirde yirmi altı kuumltuumlphane bulunması

bilginin sadece iktidar aracı olarak erk ve yetki sahiplerine oumlzguuml bir hak

değil halka da accedilık bir hak olduğu duumlşuumlncesini akla getirmiştir Gerccedilekte

bu şekilde bilgiyi tabana yayma duumlşuumlncesi Roma İmparatorluğunun oumln-

ceki kuumlltuumlrlerden farklı olarak askeri birlikten ccedilok kuumlltuumlrel birliğe dayalı

bir uumlstuumlnluumlk kurmaktan yana olduklarını goumlsterir Bunun altında kuşku-

suz Roma hukukundaki demokrasi anlayışı yatar

İmparatorluğun hukuka dayalı olarak varlığını suumlrduumlrme amacı bera-

berinde ldquomuumllkiyetrdquo kavramını da getirmiştir Şoumlyle ki kuumltuumlphanelerde

hem Yunanca hem de Latince yapıtların iki boumlluumlm şeklinde ayrılmış ol-

ması kendilerinden oumlnceki kuumlltuumlruumln varlığını yadsımadıklarını ve ldquomuumll-

kiyetrdquo kavramının bir uzantısı olarak bilginin ilk sahibini sorgulamaya

55

başladıklarını goumlsterir Bundan boumlyle Antik Yunan ve Helen

kuumlltuumlruumlnden gelen kuumlltuumlrel mirasın tanınması ister istemez bilginin ilk

sahibinin da sorgulanması gereğini ortaya ccedilıkarır Oumlrneğin Cicerorsquonun

Homeros destanlarının oumlteki Antik yunan şiirlerinden farklı olduğunu ve

bu destanın yukarıda soumlzuuml edilen Atina kuumltuumlphanesi kurucusu

Peisastratos ve Polycrates tarafından duumlzenlendiğini oumlne suumlrmesi artık

metnin kaynağının sorgulanmaya başladığını ve metinlerle ilişkiye

girilerek yazılı kuumlltuumlruumln iccedilselleştiğini goumlsterir (Ong 1995 31) Bu aynı

zamanda yazılı kuumlltuumlruumln oumlluuml bir dil Latincersquode de olsa oumlzuumlmsendiğinin

bir ifadesidir Kuşkusuz boumlyle bir sorgulama Atina kuumltuumlphanesindeki

metin uumlretimi etkinliğiyle Helen kuumlltuumlruumlnuumln temsilcisi Musaion kuumltuumlp-

hanesindeki metin yorumlama geleneğinin birleşimi sonucu ortaya ccedilıkan

bir gelişmedir (Assmann 2001 106 112-113)

Bu yukarıda soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerde iki ayrı dilde boumlluumlm bulun-

duğuyla ilgili bilgi akla ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığı so-

rusunu da guumlndeme getirir Oysa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına

goumlrerdquo ccedileviri kavramlarını ilk sorgulayan kişi yine Cicero olmuştur

Kuşkusuz bu doumlnemde bilim adamları doğrudan Yunanca ana

kaynaklardan beslenerek yetişmişlerdir Başka bir deyişle tıpkı guuml-

nuumlmuumlzde İngilizce bilmek 3 Duumlnya uumllkelerinde nasıl bilgiye ulaşmanın

oumln koşuluysa o doumlnemde de Yunanca bilmek eğitimin bilgiye ulaşma

accedilısından oumln koşulu olarak duumlşuumlnuumllebilir Bu ise bilginin halk dilinde

değil de yapay bir dil olan Latince de uumlretilmesinin doğal

karşılanmasına neden olmuştur Oysa boumlyle bir tutum kuumltuumlphanelerin

halka accedilık olsa da sadece belli okumuş bir kesimin hizmetine girdiğini

goumlsterir Bununla birlikte Yunanlılardan aldıkları hitabet sanatının halk

dilinin gelişimine katkıda bulunduğu soumlylenebilir Cicerorsquonun ccedileviriyle

ilgili sorun olarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına goumlrerdquo

ccedileviri kavramları da kuşkusuz ana dilinde hitabet yaparken ortaya ccedilıkan

bir sorundur Hitabetin ardından duumlşuumlnduumlklerini yazıya geccedilirmesi de

soumlzluuml kuumlltuumlr yazılı kuumlltuumlr ikileminin yanı sıra ana dil ve yapay yazılı dil

arasında yaşanan ikilemin bir sonucu olarak değerlendirilebilir (Ong

1995 127)

Cicerorsquonun yazılı dile tuumlm karşı ccedilıkışlarına karşın kendisinden yakla-

şık iki yuumlz yıl oumlnce yaşamış olan Andronicusrsquoun İOuml 240rsquoda Homerosrsquoun

Odysea adlı destanını Yunanlı bir koumlleyken Latinlere oumlzguuml ldquosatirniusrdquo

adlı koşuk biccedilimini kullanarak ccedilevirmesi gerccedilekte Cicerorsquonun itirazları-

nın aksine Romalılarda yazılı kuumlltuumlruumln daha Antik Yunan doumlneminden

56

başlayarak iccedilselleştiğini goumlsterir (Savory 1957 37-47) Uumlstelik bu ccedilevi-

ride ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yerine okuyucuyu goumlz oumlnuumlnde bu-

lundurarak oumlzguumlr ccedileviri youmlnteminin kullanılmış olması ccedileviri bilinci

tohumlarının o doumlnemden başlayarak ekildiğini goumlsterir Kuşkusuz bu bir

yandan da guumlnuumlmuumlzdeki ccedilevirileri bir kez daha sorgulamamız gerektiği

duumlşuumlncesini akla getirir

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri

İlk Hıristiyan kuumltuumlphaneleri dini yaymaya ccedilalışan kiliselere ya da

manastırlara bağlı kuumltuumlphanelerdir İS313rsquote Constantitionusrsquoun Hıris-

tiyanlığa tanıdığı haklar sonucu ccediloğalan kilise ve benzeri amaccedillı kuru-

luşlar beraberinde kuumltuumlphaneleri de getirmişlerdir Oumlnceden de değinil-

diği gibi bu kuumltuumlphaneler Antik Yunanrsquoda Aristotelesrsquoten kalma iccedilinde

bulunduğu uygarlığın kaydını tutma geleneğini suumlrduumlrmuumlşlerdir Başka

bir deyişle Aristotelesrsquoin başlattığı bibliyografya ccedilıkartma geleneği

Hıristiyanlık oumlğretisini yaymada manastır ya da kilise kuumltuumlphanelerinde

devam etmiş ve bu şekilde en azından soumlz konusu yerlerde ne tuumlr

yayınlara yer verildiği konusunda guumlnuumlmuumlze bilgi aktarılmış olmuştur

Antik Yunan ve Helen kuumlltuumlruumlndeki tapınaklara bağlı kuumltuumlphanelerde

edebiyat felsefe ve hitabetle ilgili metinler arşiv nitelindeki hukuki

youmlnetsel ve ticari belgelerin yanında Kutsal Kitap şehit dosyaları kilise

meclisi belgeleri ve başvuru niteliğinde yapıtlar da bulunmuştur Bu ise

Antik Yunan ve Roma İmparatorluğunun kuumlltuumlrel kimliği yayma

şeklindeki amacının youmln değiştirerek Hıristiyanlığı yayma amacına

youmlneldiği anlamına gelir (Mc Garry 1975 123-124)

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu kuumltuumlphanelere bakıldığında ise Kutsal

Kitap ccedilevirilerinin bu tuumlr kuumltuumlphanelerin accedilılmasıyla birlikte başladığı

soumlylenebilir Kutsal Kitap ilk ccedilevirileri Yunan-Roma kuumlltuumlruumlnuumln egemen

olduğu doumlnem İOuml 200 ve İS 700 yılları arasında yapılmıştır Bu

doumlnemde oumlnce buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İbranice yazılmış Eski Ahitrsquoin İOuml 2

yuumlzyılda Septuaginta adı verilen Yunanca ccedilevirisi yapılmıştır Yeni

Ahitrsquoin (Septuaginta) ccedilevirisiyle birlikte Kutsal Kitap ccedilevirilerinde ne

tuumlr bir yol izlenmesi gerektiği bir başka deyişle de genelde soumlzcuumlk

57

duumlzeyinde kalan ccedileviri ilkeleriyle ilgili ya da ccedileviri ldquokanonurdquo10

konusunda tartışmalar guumlndeme gelmeye başlamıştır (Nida 1998 21-

23) Oumlte yandan İS 50 ve İS 100 yılları arasında Yeni Ahitrsquode Yunanca

olarak yeniden yazılmıştır Başka bir deyişle Eski Ahitrsquoin transliteral

ccedilevirisinin okuyucuya dini yayma amacını tam anlamıyla yerine

getirmediğinden Yeni Ahitrsquote Eski Ahitte bulunan 39 kitabın 27rsquosi

yeniden Yunanca olarak yazılması gereği doğmuştur Oumlte yandan Kutsal

Kitabın Latincersquoye ccedilevirisi İS 4 yuumlzyılda St Jeremo (Hieronimus)

tarafından yapılmıştır Ne var ki St Jerome Vulgata adı verilen bu

Kutsal Kitap ccedilevirisini kendinden oumlncekilerden farklı olarak Eski Ahitle

Yeni Ahiti karşılaştırarak ve anlama oumlncelik vererek yaptığını oumlne

suumlrmuumlştuumlr Burada akla oumlzellikle Vulgatarsquodan oumlnceki ccedilevirilerin kimler

tarafından ve oumlzellikle kutsal kitap ccedilevirilerinde neyin oumllccediluumlt alındığı

sorusu gelir

Ccedilevirilerden oumlzellikle yukarıda soumlzuuml geccedilen Yeni Ahitrsquoin

(Septuaginta) ccedilevirisi yazıcı-aktarıcılar tarafından yapılmıştır Bu ccedile-

virirsquode neyin oumllccediluumlt alındığı ise Aristeasrsquoın konuyla ilgili olarak yazdığı

mektubunda ortaya ccedilıkar

ldquoCcedileviri guumlzel diyanetli ve tam doğru olarak yapılmış bu yuumlzden de-

ğiştirilmemesi olduğu gibi kalması gerekiyorBoumlylece doğruyu yaptılar

ccediluumlnkuuml yazı tuumlm zamanlar iccedilin değişmeden kalmalıydırdquo şeklindeki soumlzleri

hem bu ccedilevirinin yukarıda da değinildiği gibi ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

yapıldığını hem de yazılı kuumlltuumlruumln tam anlamıyla oumlzuumlmsenmeyerek

insanın duumlşuumlnce suumlreccedillerinin dışında kutsal dokunulmazlığa sahip sim-

gelerden oluşan bir sistem olarak duumlşuumlnuumllduumlğuumlnuuml goumlsterir Uumlstelik

Aristeasrsquoın yukarıda soumlylediklerinin ardından soumlzlerini ldquotoumlre gereği her-

hangi bir değişiklik yapmaya kalkanın herhangi bir şey ekleyen ya da

yazılı olandan değiştirip ccedilıkaranın lanetlenmesini emrettirdquo (Assmann

2001 106) şeklinde tamamlaması o doumlnemde yazının kutsallığıyla ilgili

duumlşuumlnceleri de yansıtır niteliktedir Bu soumlzler aynı zamanda

aktarıcıların yazılı metinle biccedilimsel accedilıdan soumlzleşmeye girdiğini

goumlstermektedir Uumlstelik Babil doumlneminden başlayarak kolofon adı

10

Burada ldquokanonrdquo ldquokanunrdquo anlamında kullanılmayıp Asmannrsquoın tanımına dayanarak ldquoyazılı aktarım araccedillarında rituumlel bağdaşıklıkrdquo olarak kulla-nılmıştır Bir başka deyişle birbirini ince bir taklitle izleyerek rituumlel bir devamlılık ve buumltuumlnluumlk sağlanma amacı oumln plandadır (Assmann agy 106-107)

58

verilen dip notlarda metne bağlı kalınacağı konusunda yemin edilmesi

aksi takdirde lanetleyici soumlzlerde bulunulması yazıcı-aktarıcıların metne

bağlılık konusundaki titizliklerine işaret eder Ancak burada metne

bağlılığın anlamdan ccedilok şekle bağlılık olduğunun akıldan ccedilı-

karılmaması gerekir Başka bir deyişle bu soumlzleşmede oumlnemli olan

oumlzguumln metnin kopyasını ccedilıkartmaktır Bu soumlzleşme akdinin

sorgulanmasına ise ccedileviri suumlreci ve youmlntemiyle ilgili duumlşuumlncelerini yine

Aristeas gibi arkadaşı Pammechiusrsquoa yazdığı mektupta dile getiren St

Jeremorsquode rastlanır Soumlz konusu mektupta St Jeremorsquonun Kutsal Kitap

ccedilevirileri dışında ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviriden yana olduğunu ccedilekinmeden

dile getirdiği gibi metin tuumlruuml ayrımına da dikkati ccedilekmesi yazılı suumlreccedille-

rin Roma İmparatorluğunda Antik Yunanrsquoa goumlre daha işlerlik

kazandığını goumlsterir (Hieronimus 1992 74)

Sonuccedil olarak Antik Ccedilağ Hıristiyanlık kuumltuumlphanelerinde Kutsal Kitap

ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlz ccedileviri tarihi ve kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından

oumlnemi her ikisinin de ortak araştırma nesnesi yazılı metnin daha geniş

okuyucu kitlesine seslenme olanağını bulmasıdır Bu ise artık yazıyla ya

da metinle iletişim kurma gereksiniminin duyulmaya başladığını

goumlsterir Tarihteki bu suumlrec okuyucunun ccedilevirmenle olduğu kadar

metinle de hesaplaşmasını sağlamıştır

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri

Roma İmparatorluğunun sona ermesiyle birlikte Hıristiyanlık yay-

gınlık kazanmaya başlamış ve kuumlltuumlrel etkinlik kilise ve manastırlarda

suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Bu şekilde imparatorluk doumlnemindeki kuumltuumlphaneler ve

burada suumlrduumlruumllen etkinlikler sona ererek yerini Hıristiyanlık oumlğretisinin

ağır bastığı kilise ya da manastır kuumltuumlphanelerine bırakmıştır Ayrıca bu

doumlnemde tarikatların kurulmasıyla birlikte yeni bir yaşam tarzı da doğ-

muştur Benediktus Von Nursiarsquonın kurduğu Benediktin tarikatına (İS

529) bağlı keşişlerin goumlrevleri arasında kitap ccediloğaltmanın da bulunması

soumlzkonusu keşişlerin sadece dinsel konularda saplanıp kalmadıklarını

duumlnyevi konularla bağlantılarını hiccedil değilse kitap kopya ederek hepten

koparmadıklarını goumlsterir Keşişlik kurumunun bu şekilde ortaya ccedilık-

ması oumlrneğin Doğu Got Kralı nazırı Cassiodorosrsquoun (İS 540)

goumlrevinden ayrılarak Vivarium adlı ccediliftliğinde kuumltuumlphane kurup kendini

guumlndelik yaşamdan ccedilekmesine neden olmuştur (Baysal 1992 42-43)

59

Antik Ccedilağdaki kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel yaşamdaki etkisine karşın yu-

karıda soumlzuuml geccedilen bu uumlccedil tip kuumltuumlphanedeki durağanlığa buumlyuumlk bir olası-

lıkla Kutsal toprakları ele geccedilirmek uumlzere yaklaşık 11 yuumlzyıldan 13

yuumlzyıla dek suumlren Haccedillı Seferleri neden olmuştur Başka bir deyişle bu

soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerin savaşmaktan hoşlanmayanların sığınağı ha-

line geldiği de soumlylenebilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedilbir etkinlikte bu-

lunulmadığı da soumlylenemez Daha da accedilılacak olursa dinsel yazıların

yanı sıra Latince yapıtlar da sadece papiruumls tomarlarına değil kodekslere

de kopya edilip ccediloğaltılmaya başlamıştır Soumlz konusu doumlnemde oumlzguumln

kitap sayısının artmamakla birlikte ccediloğaltılan kitap sayısının oldukccedila

arttığını goumlsterir Kilisenin dinsel konulara odaklanmak amacıyla

gittikccedile artan dinsel baskısının bireysel yaratıcılığı dizginine alarak

başta kitap uumlretimi olmak uumlzere en azından eski değerli metal taşıyan

ciltlerin ve kitaplardaki suumlslemeleri bile kısıtladığı ya da yasakladığı

goumlruumlluumlr Buumltuumln bu olup bitene karşın kopyacılık aracılığıyla kitap

sayısının ccediloğalması geccedilmişin bir tekrarı da olsa bilginin yayılmasına

neden olmuştur

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi

İskenderiyersquonin İOuml 642rsquode oumlnce Romalılar ardından Arap istilasına

uğramasıyla birlikte bilimsel etkinlik Hıristiyan duumlnyasından İslam

duumlnyasına kaymaya başlamıştır İskenderiyersquodeki kaynakların buumlyuumlk bir

boumlluumlmuuml savaş ve istilalar sırasında yok olmuştur İskenderiyersquoden kaccedilan

oumlzellikle tıp ve felsefe ile ilgilenenlerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml de bu

geleneği suumlrduumlrmek uumlzere Antakya ve Harranrsquoa ya da Suriyersquoye

yerleşmiştir (Uumllken 1997 74-85) Bu goumlccediller sırasında sayıları gittikccedile

azalan bilim adamı yanısıra istila ve savaşlardan oumltuumlruuml kaybolmaya yuumlz

tutan bilgi kaynağı yapıtlardan geriye kalan kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi ccedileviri

yoluyla bile olsa geccedilmişteki bilimsel geleneği suumlrduumlrmeye yetmiştir

Oumlzellikle 9 yuumlzyılda Abbasiler doumlneminde Halife El-Memun tarafından

kurulan ve ldquoBilgelik Evirdquo anlamına gelen Beyt-uumll Hikmersquoyle birlikte

hem geccedilmişin nerdeyse yok olmuş mirası bir oumllccediluumlde korunmuş hem de

bilimsel etkinlik yeniden canlanmaya başlamıştır (ldquobeytuumllhikmerdquo 1992

1601)

Bu kurum başta kuumltuumlphane olmak uumlzere hem akademi hem de ccedileviri

buumlrosu olarak hizmet vermiştir Bilgi uumlretimi suumlreci Batırsquoda olduğu gibi

ccedileviriyle başlamış ardından oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmiştir İşte bu

60

nedenle Beyt-uumll Hikmersquode 65 ccedilevirmen goumlrevli olup bunların

ccediloğunluğu sayılacak 47rsquosi ya vaktiyle Bizans Ortodoks kilisesinden İS

5 yuumlzyılda kovularak Anadolursquoya sığınan Suumlryaniler tarafından

Yunancarsquodan Suumlryanicersquoye ccedilevrilmiş metinleri ya da sonradan edinilen

Yunanca metinleri Arapccedilarsquoya ccedileviren Suumlryani koumlkenli ccedilevirmenlerden ya

da yukarıda soumlzuuml edilen şekilde İskenderiyersquoden etrafa dağılmış Yunan

ye da İbrani koumlkenli bilim adamı ccedilevirmenlerden oluşmaktadır Oumlte

yandan ccedilevrilen yapıtların buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İslam anlayışına ters

duumlşmeyecek nitelikte Aristotelesrsquoin başlattığı ahlak felsefesi tıp ya da

goumlkbilim uumlzerinedir (Baker 1998 320) Bu yapıtların oumlzellikle seccedililmesi

ise İslam felsefesinin guumlndelik yaşamı dinin bir parccedilası olarak

goumlrmesinden kaynaklanabileceği gibi bu durumun yazının

iccedilselleşmesiyle de ilintili olduğu oumlne suumlruumllmektedir Nitekim Havelock

Yunanca alfabeye sesli harflerin katılması soyut duumlşuumlncenin simgeye

doumlnuumlştuumlruumllerek bellekteki ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin gelişmesine katkıda

bulunduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr

Ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin bu şekilde gelişmesi ise somut ve soyut

duumlnyanın birbirinden yalıtlanmasına neden olmuştur Platonrsquoun idearsquo

larla ilgili felsefesi ve Devlet adlı yapıtında ozanları dışlaması soyut ve

somut kavramlarının birbirinden ayrıldığını goumlstermektedir Bu

Havelockrsquoa goumlre alfabeden kaynaklanmıştır Oumlte yandan burada akla

Arap alfabesinin uumlnsuumlz ve yarı uumlnluuml harflerden oluşmasının soyut

duumlşuumlnce ve buna dayalı olarak yazılı kuumlltuumlruuml sınırlayıcı bir unsur mu

olduğu sorusu gelir Bir başka deyişle Havelockrsquoa goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde

yazı guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil olmaktan oumlteye gide-

memektedir (aktaran Ong 1995 42) Bununla birlikte bir dilin

alfabesinde uumlnluuml harflerin bulunmaması kuşkusuz bu dilde konuşan ya

da yazan kişilerin sezgi guumlcuumlnuumln alfabesinde sesli harf bulunanlara goumlre

daha gelişmiş olmasını gerektirir Sezgi guumlcuuml ise soyut duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine bağlıdır Oumlzellikle ccedileviri accedilısından kestirime

dayalı sezgi guumlcuumlnuumln oumlnemi ve ciddi anlamda ilk ccedileviri etkinliğinin

Beyt-uumll-hikmersquode başladığı goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Havelockrsquoun11

alfabeye dayalı geliştirdiği duumlşuumlncelerin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi

gerekir Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzde bilgisayarın ccediloumlzuumlmleyici soyut yeteneğe

11

Ongrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml bu Havelockrsquoun ldquoPreface to Platonrdquo (1963) ve ldquoOrigins of Western Philosophyrdquo (1976)rsquodan alıntı yapılarak oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

61

sahip kimseler tarafından kullanabileceği savından yola ccedilıkılacak

olursa o zaman ccediloğu uumlnluuml harften yoksun uumllkelerde bilgisayarın bu

denli yaygın kullanımının soumlzkonusu olamaz Uumlstelik bu doumlnemde

Batırsquodaki soumlnuumlk kuumlltuumlrel yaşama goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan yoğun

ccedileviri etkinliği her kuumlltuumlruumln kendine oumlzguuml geliştirdiği bir yazılı kuumlltuumlr

anlayışının varlığını kanıtlar

Kuşkusuz Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan bu ccedileviri etkinliğinin genelde

oumlteki kuumlltuumlrlerdeki yazılı geleneğe en buumlyuumlk etkisi Batırsquodaki yapay bir

bilim dili olan Latincersquoye karşılık Beyt-uumll Hikmersquode ccedilevirilerin yaşayan

bir dil Arapccedila ya da Farsccedilarsquoya yapılmış olmasıdır Bu ise bir yandan

bilginin tabana yayılmasını sağlarken oumlte yandan da ortak bir dilde

birleşen ldquoulusrdquo kavramının ortaya ccedilıkmasına neden olur Bu accedilıdan

bakıldığında Arap yazılı geleneğinin guumlndelik yaşamdan yola ccedilıkması

en azından İslam dinini paylaşanlar arasında kuumlltuumlrel birliği sağlamaya

yaramıştır

Buraya kadar Arapccedilarsquonın bilim dili olarak İslam ve Batı yazılı kuumlltuuml-

ruumlne etkisi uumlzerinde durulmuştur Oysa Farsccedilarsquonın da Doğu kuumlltuumlruumlne et-

kisi yadsınamaz Farsccedilarsquonın suumlsluuml ve muumlzikalitesi yuumlksek bir dil olarak

yazınsal alanda Arapccedilarsquoya tercih edilmiştir Bu dil İslam duumlnyasının

Hint kuumlltuumlruuml felsefesi ve tıbbıyla da tanışmasına aracılık etmiştir Oumlyle

ki Sanskritccedile Tıprsquola ilgili metinler Farsccedila yoluyla bu kuumlltuumlre girmiş

ardından bilim dili olan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir Bu arada Arapccedilarsquonın

Farsccedilarsquonın suumlsluuml dilinden etkilendiği bile oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

Sonuccedil olarak Batırsquoda başlayan ccedileviri hareketi Bey-uumll Hikme ile

birlikte Doğursquoya kaymış ve ccedileviri etkinliği iccedilinde bulunduğu topluma

goumlre yeni bir kimlikle karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki Doğu ve Batırsquodaki

ccedileviri etkinliği birbirinden yalıtlanmış olarak duumlşuumlnuumllemez Bu iki

gelenek yukarıda da belirtildiği gibi gerccedilekte ccedileviriler aracılığıyla birbi-

rini tamamlar ve birlikte evrensel kuumlltuumlruuml paylaşma ccedilabası iccedilerisine girer

Bu suumlreccedil ise ancak tarihteki ccedileviri yayınların izlenmesiyle goumlzler oumlnuumlne

serilebilir

152 Toledo Okulu

5 yuumlzyıldan 10 yuumlzyıla kadar suumlren ve kimi zaman da ldquoKaranlık

Ccedilağrdquo adı verilen doumlnemde Yunanca ve Arapccedila metinlerin Latincersquoye

ccedilevirilerinin yanı sıra yorumlarının yapılması kesintiye uğramış ve eski

62

kuumlltuumlrel geleneğin dinginliği suumlrduumlruumllememiştir Bununla birlikte

manastırlardaki disiplinli yaşam tarzı sistemli duumlşuumlnmeye ve bilgiyi

ldquosistemleştirmeyerdquo olanak sağlamıştır Ne var ki bu doumlnemde okul ve

uumlniversite kavramları ortaya ccedilıkarak ldquoSkolastikrdquo adı verilen ccedilağa girilmiş

ve bir kesim papaz rahip ya da keşişin bilim adamı kimliğine

buumlruumlnerek bilginin manastır ya da dini ortamlardan taşınıp dışarı

accedilılmasına fırsat verilmiştir (Burke 2001 21) Kiliselerdeki sistemli

yaşam biccedilimi bilginin sistemli kılınmasına bundan boumlyle de bilimin ve

İtalya Fransa ve İngilterersquodeki uumlniversitelerin Doğuşuna neden

olmuştur Bu ise 12 yuumlzyıldan başlayarak Antik Yunan-Roma kuumlltuuml-

ruumlnuumln yeniden guumlndeme gelmesine neden olmuştur Başlangıccedilta Arapccedila

ve İbranice metinlerden Aristoteles ve Platonrsquoun dediklerinden yola

ccedilıkarak yapılan yorumlarının(şerhlerin)oumlnce Kastilya halk diline

ardından yazılı dil Latinersquoye ccedilevrilmesi duumlnyaya kapılarını kapatan

Avrupa Ortaccedilağ uygarlığının ccedileviriler aracılığıyla soyut yazılı duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine fırsat verilmiştir (Adorna 1991 436-437)

12 yuumlzyılda kağıdın Avruparsquoda uumlretilmeye başlaması soumlzluuml kuumlltuumlrden

yazılı kuumlltuumlre geccedilişin en buumlyuumlk kanıtı olamakla birlikte başlangıccedilta

uumlretilen metinlerin soumlzluuml dil biccedileminde yazıldığı metinler goumlruumllmuumlştuumlr

Bu şekilde Hıristiyanlık ve felsefe arasındaki ilişkiler de sorgulanmaya

başlamıştır Oumlrneğin Akinalı Thomasrsquoda bu şekilde yetişmiş Domenikan

tarikatı uumlyesi bir kimse olarak Platonnrsquodan ccedilok Hıristiyanlıkla

uzlaştığını duumlşuumlnduumlğuuml Aristotelesrsquoın duumlşuumlncelerinden yeni bir felsefe oumlne

suumlrmuumlştuumlr Summa Theologiae adlı yapıtını kendi eliyle soru-cevap

başka bir deyişle karşı savlardan yola ccedilıkarak soumlyleşi şeklinde yazması

bu doumlnemde hala Antik Yunanrsquodaki hitabet sanatı izlerinin huumlkuumlm

suumlrduumlğuumlnuuml ve Orta Ccedilağ kuumlltuumlruumlnuumln temellerinin ldquooumlzguumlnrdquo yapıtlar

uumlzerine değil ldquoccedilevirirdquo yapıtlar uumlzerine kurulduğunu goumlsterir (Ong 1995

115-116)

Ccedileviri etkinliğin en guumlzel oumlrneğine ise Toledo Okulunda rastlanır

Toledo okulunun Batırsquodaki ccedileviri etkinliğini canlandırması ve ona

kaynak teşkil etmesi accedilısından oumlnemi vardır 12 ve 13 yuumlzyılda

kendinden oumlnceki Beyt-uumll Hikmersquoden oumlrnek alarak kurulan Toledo

Ccedileviri Okulu Batırsquoda Roumlnesansrsquoın ilk temellerini atan bir ccedileviri

merkezidir 9 ve 11 yuumlzyılları arasında etkinliğini suumlrduumlren ve 11

yuumlzyıldan başlayarak duraklama doumlnemine giren Beyt-uumll Hikmersquonin

Arap duumlnyasındaki oumlnemini yitirmesinin başlıca nedeni Uumllkenrsquoe goumlre

Eski Yunan Huumlmanizmasına yabancı kalarak kuumlltuumlrel alanda oumlzellikle

63

sanat edebiyat tiyatro gibi sanatı ilgilendiren konularda Eski Yunanrsquoı

kendine oumlrnek alıpkendine oumlzguuml kuumlltuumlrel bir kimlik oluşturamamasından

kaynaklanır (Uumllken 1997 205-212)

Toledo Okulunun bilimsel ve felsefi bilginin Orta Avruparsquoya yayıl-

masında buumlyuumlk katkısı olmuştur Oumlzellikle Eski Yunan ve Arap duumlnya-

sındaki tıp matematik astronomi gibi konularla İbni Ruumlşt ve İbni

Sinarsquonın Aristoteles ile ilgili şerhleri yeni kurulan uumlniversitelerde Sko-

lastik duumlşuumlncenin yerleşmesine neden olmuştur Bu okulun etkinliği 12

ve 13 yuumlzyıl olmak uumlzere dilsel olarak iki doumlneme ayrılabilir 12 yuumlzyıl

Arapccedilarsquodan Latincersquoye ccedilevirilerin yapıldığı bir doumlnemdir Ccedileviribilim

accedilısından bu doumlnemin ilginccedilliği yaşayan bir dil Arapccedilarsquodan oumlluuml ya da

yapay olarak yaratılmış bir dil Latincersquoye ccedilevirilerin yapılmasıdır Bu

yuumlzyılda ccedilevirmenler yapıtlarını kilise namına yapmakta olup başlıca

hedefleri Yunan ve Arap duumlnyasından kalan kuumlltuumlr mirasını aktarmaktır

Batı duumlnyası bu şekilde bir yandan tıp alanında Hippocratesrsquoi ve Galenrsquoi

tanırken evrenin duumlzeniyle ilgili Ptolemersquonin yapıtlarına ulaşmış oumlte

yandan da Arap duumlnyasından aritmetik cebir gibi konuların yanı sıra

tıp alanındaki yeni bilgilere de ulaşmışlardır Bu ilk evre iccedilin ccedilevirilerin

sadece kiliseye bağlı bilim adamları din adamları arasında Arapccedilarsquodan

Latincersquoye bilgi alışverişine yaradığı soumlylenebilir Oumlyle ki Hıristiyanlığı

kabul etmeyen ya da oumlrneğin Musevi dininden doumlnmeyen ccedilevirmenlere

bu doumlnemde sadece Arapccedila metinleri soumlzluuml olarak halk diline ccedilevirmede

aracı roluuml verilmiştir Buradan şoumlyle bir uumlccedilgen ortaya ccedilıkmaktadır verici

kaynak kuumlltuumlr Arap kuumlltuumlruumlnuumln egemen olduğu Arap İspanya oumlte yan-

dan alıcı kuumlltuumlr yerli halk İspanyol kuumlltuumlruuml ve uumlccediluumlncuuml olarak yazılı

kuumlltuumlruumln yarattığı Latin kuumlltuumlruumlduumlr Uumlstelik soumlzkonusu doumlnemde Toledo

kuumltuumlphanesinde 300000 bin Arapccedila yazma bulunduğu duumlşuumlnuumllecek

olursa verici kuumlltuumlre goumlre alıcı kuumlltuumlruumln ne denli zayıf duumlştuumlğuuml

anlaşılır(Salama-Carr 1995 116)12

Bu yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim yerli dile ccedileviri sadece Latincersquoye

bilgiyi aktarmak olduğundan bu ilk aşamada bilginin alıcı yerli kuumlltuumlre

ulaşması soumlz konusu değildir Oumlte yandan Bağdat okulundaki ccedilevirilerin

ccediloğunun Suumlryani ya da Musevi koumlkenli ccedilevirmenler tarafından başta

12

Aynı doumlnemde İspanyarsquonın yeniden işgali sırasında bilim merkezlerinin tarikatlar olduğu doumlnemde oumlnde gelen ve ismini Fransarsquodaki bir şehirden alan Tarikatlardan Clunyrsquode ise sadece birkaccedil yuumlz kitap bulunmaktadır

64

Yunancarsquodan Suumlryanice ve İbranice olarak kendi dillerine ardından da

Arapccedilarsquoya ccedilevirildiği anımsanacak olursa ccedilevirilerin ikincil hatta

uumlccediluumlncuumll kaynaklardan yapıldığı anlaşılır Ancak bu aşamada oumlnemli

olan bilginin aktarılıp oumlzuumlmsenmesidir Bundan boumlyle ccedilevirmenlerin

Roumlnensansrsquoın mimarı sıfatını kazanabilmeleri ancak bu ccedilevirilerin

kiliseden ccedilıkarak halka yayılmasıyla muumlmkuumlnduumlr Bu aşamaya ise ancak

13 yuumlzyılda bilginin ccedileviri yoluyla işlenerek yaratıcılığın guumlndeme

gelmesiyle ulaşılabilecektir

13 yuumlzyılda ccedileviriye yaratıcılık oumlğesinin girmesi sadece ccedilevirmenin

bireysel tercihi değildir Oumlnceden kiliseye bağlı etkinliğin bu kez de ikti-

darın ya da bir haminin eline geccedilmesi ccedilevirmenleri soumlz konusu kimsele-

rin istekleri doğrultusunda ccedileviri yapmaya zorlamıştır Ne var ki bu zor-

lama oumlzellikle eskiden kutsal kitap ccedilevirilerinden kalma alışkanlıkla

ldquoanlama goumlrerdquo ccedileviri yapmaktan sakınan ccedilevirmenlerin eline yasal bir

koz kazandırmıştır Oumlzellikle İspanyanın bu doumlnemde başında bulunan

X Alfonsorsquonun bilginin aktarılıp yayılması ve halka inmesi amacıyla

ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnem ccedilevirmenleri bir uumlst konuma ccedilıkardığı

gibi ccedileviri dilinin giderek İspanyolcarsquoya doumlnuumlşmesini ve ccedileviri metni

dilinin herkesin anlayabileceği şekilde yazılmasına neden olmuştur

Bunun ise halk dilinin yazılı dile doumlnuumlşuumlmuumlnde ve terminolojinin

gelişmesinde buumlyuumlk katkısı olmuştur (Salama-Carr 1995 115-120)

Alfonsorsquonun ccedilevirmene oumlzguumlrluumlk kazandıran gibi goumlruumlnen bu kararı

bir oumlnceki doumlnemde olduğu gibi ccedilevirmene Arapccedila kelimeye boğulan

dolaylı anlatım tarzından oumltuumlruuml bir takım boumlluumlmleri (tarihi veya coğrafi

olarak ilgisiz goumlruumllen ya da kuumlltuumlrel kavram farklılığından

kaynaklananlar dışında) ccedilıkartma ya da eksiltme hakkını vermemiştir

Aksine 12yuumlzyılda aynı okulda Yunanca oumlğrenilmeye ve ana

kaynakların izi aranıp bulunulmaya ccedilalışılması bir yuumlzyıl sonra ana

kaynaklarla Arapccedila kaynakları karşılaştırma olanağı vermiştir Bu ise

sanılanın aksine eksiksiz olarak Yunanca ana kaynakla boy oumllccediluumlşecek

duumlzeyde Latince ya da İspanyolca bir ccedileviri metinlerin yaratılmasına

neden olmuştur Bu durumda 12yuumlzyılda olduğu gibi eksiltme ya da ccedilı-

kartmadan ccedilok karşılığı yeni terimler yaratma ve bunları tanımlama

gereğini ortaya ccedilıkmıştır Bundan boumlyle 13 yuumlzyılda ccedilevirmene

kısıtlama iktidarrsquodan veya hamiden olduğu kadar yapay ve oumlluuml bir dil

olması yuumlzuumlnden aritmetiksel kurallarla sınırlı yazılı dil Latince ve soumlzluuml

dil İspanyolcarsquonın ccedilatışmasından gelmiştir Genellikle bilim adamı

kimliği taşıyan bu ccedilevirmenlerin ccedilevirileri haminin gereksinim ya da

65

isteklerine goumlre yeniden duumlzenlenip okuyucuya ulaşmıştır Bu yeniden

yaratılmış metindeki bilgi ise ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

gelmekten ccedilok yoruma dayalı bilgi halini almıştır Bu da bilginin

kaynağını sorgulama gereksinimini Doğurmuş ve 13 yuumlzyıldan

başlayarak bilim adamlarının oumlrneğin Aristoteles başta olmak uumlzere

dayandığı kaynağa goumlndermede bulunmak bilimsel bir ilke olarak

yerleşmiştir (Eco 1985 498-499)

Bu boumlluumlmden sonra 13 yuumlzyılın sonunda kurulup yeni bir ccedilağa

damgasını vuran Osmanlı İmparatorluğunu ccedileviri etkinlikleri

kuumltuumlphaneleri ve bilgi uumlretimi accedilısından irdelemek hem geccedilmişi

anlamak hem de Tuumlrkiye Cumhuriyetinde buguumlnuuml anlamak accedilısından

anlamlı olacaktır

66

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANELER (1299-1836)

21Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel

Bakış

Osmanlırsquoda bilgi uumlretim geleneğinin anlaşılması toplumsal alt yapı

ve onun oluşturduğu kurumların ya da soumlz konusu kurumlardaki etkin-

liklerin anlaşılmasını gerektirir Başka bir deyişle yaklaşık altı yuumlzyıl

suumlren imparatorlukta bilginin geccediltiği suumlreccedil ve evrelerin en buumlyuumlk kanıtı

olarak kuumltuumlphane ve ccedileviriler toplumsal yapının ve kuumlltuumlrel anlayışın

uumlruumlnleridir Bundan boumlyle konuya doğrudan kuumltuumlphane ve ccedileviri

etkinliğinden başlamak yerine bu her iki etkinliğin alt yapısını oluşturan

toplumsal ve siyasal yapıyı oumlncelikle incelemek gerekir Uumlstelik askeri

uumlstuumlnluumlğuuml sayesinde sınırlarını her geccedilen guumln genişleten bir imparator-

lukta artan milletlerin sayısı da goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu imparator-

luğun bu kadar uzun suumlre varlığını suumlrduumlrebilmesi toplumsal ve siyasal

birliği nasıl sağladığı sorusunu guumlndeme getirir Kısacası hem ccedilok

milletli hem de askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran bir imparatorlukta top-

lumsal ve kuumlltuumlrel birliğin nasıl sağlandığı sorusuna yanıt bir oumllccediluumlde

bilginin hangi etkiler altında kalarak uumlretildiği sorusuna da yanıt verir

Osmanlı imparatorluğunu ccediloğunluğu Muumlsluumlman Rum-Ortodoks

Ermeni ve Yahudilerden oluşan ccedilok milletli bir imparatorluk olması iki

soruyu guumlndeme getirir (Tekeli amp İlkin 1999 4) Bunlardan birincisi soumlz

konusu doumlnemde ccedilok milletlilik kavramının irdelenmesi ikincisi ise İm-

paratorluğun kuumlltuumlrler arası kaynaşmayı nasıl sağladığı sorusudur Bu iki

soru ccedilağdaş accedilıdan ilk bakışta temelde uzlaşma iccedilerisinde birbiriyle kay-

naşmış ccedilok milletliliğin bilgiye bakışı accedilısındaki ve bilginin akışındaki

67

ccedilok boyutluluğu ve zenginliği goumlstermekle birlikte imparatorluğun bunu

ne oumllccediluumlde başarıp başaramadığı başta ccedilok milletli bir imparatorluk

olarak iccedilindeki kuumlltuumlrel alışverişi en azından anlamak accedilısından hangi

dillerden ccedileviri yapıldığından doumlnemin bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerinin

hangi eğitim kurumlarından ne gibi bir eğitimden geccedilerek

yetiştiklerinden bu eğitim kurumlarının hangi oumlzelliklere sahip

kuumltuumlphanelerden ve ne tuumlr kaynaklardan beslendiklerinden anlaşılır

Oumlzetle bu boumlluumlmde hem bilginin kaynağı eğitim kurumları ve onun

beslendiği kaynakların hem de duumlnyaya bakışının işareti olarak

ccedilevirilerin bulunduğu kuumltuumlphanelerdeki amaccedil işleyiş konusunda bilgiler

verilerek bilgi uumlretim suumlreci ccediloumlzuumlmlenmeye ccedilalışılacaktır

Osmanlılar doumlnemindeki ldquoccedilok milletlilikrdquo kavramı guumlnuumlmuumlzde oldu-

ğundan farklı bir kavrama işaret etmektedir Guumlnuumlmuumlzde ccedilok milletli de-

nildiğinde akla etnik koumlkene dayalı farklılık gelmekle birlikte soumlz ko-

nusu doumlnemde bu daha ccedilok dinsel farklılığa dayalı ayrılık anlamına gel-

mektedir Bu durumda Osmanlıların Hıristiyan koumlkenli milletleri Muumls-

luumlmanlarla kaynaştırması duumlşuumlnuumllemediğinden ccediloumlzuumlm olarak her toplu-

ma kendi iccedilinde oumlrguumltlenme hakkını vermiştir Ne var ki Osmanlının

merkeziyetccedili devlet anlayışıyla ldquoccedilevrerdquo konumunda bulunan Hıristiyan

topluluğa verilen bu oumlzguumlrluumlk birbiriyle ccedilelişmiştir Bu konuyla ilgili ola-

rak Ahmed İnselrsquoin ldquoccedilevrenin olası oumlzguumlrluumlğuuml karşısında merkezin

durup dinlenmeden verdiği muumlcadelerdquo şeklindeki yorumu Osmanlının

iccedilinde bulunduğu durumu accedilık bir şekilde yorumlamaktadır (İnsel

199686) Temelde ldquoşeriata dayalırdquo devlet anlayışını ise toplumu askeri

sınıf ve reaye olmak uumlzere ikiye ayırarak sağlamaya ccedilalışmıştır Bu şe-

kilde youmlnetici sınıf askeri sınıfa işaret ederken ldquoreayersquoderdquo dini ayrım

goumlzetilmeksizin her tuumlrluuml halk tabakasına işaret etmiştir Reaye vergi

oumldeyen kesim olarak imparatorluğun mali kaynaklarını sağlamıştır

Muumlsluumlman ve Hıristiyan olmak uumlzere her iki kesim de vergi oumldeyenler

sınıfına sokularak aralarında bir farklılık ya da ayrıcalık goumlzetilmemeye

ccedilalışılmış bununla birlikte Tanzimat doumlnemi 1839rsquoa kadar askerlik ve

devlet işlerine alınmamalarının yanı sıra askere alınmayan erkek

Zımmirsquolerden (Muumlsluumlman olmayan) askerlik vergisi olarak ldquocizyerdquo ve

toprak vergisi olarak ldquoharaccedilrdquo haraccedil adı altında ayrıca vergi toplanmıştır

(ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo1992 8945-8947)

Yukarıda anlatılanların dışında Hıristiyan kesim dil din ve kendi

oumlzel hukuki işlemlerinde oumlzguumlr bırakılmış ve genellikle de bu oumlzguumlrluumlk-

leri iccedilinde bulundukları dini cemaatler tarafından oumlrguumltlenerek İmpara-

68

torluk iccedilinde varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Bu dinsel farklılığa karşın bir-

liktelik 17 yuumlzyılın sonlarından başlayarak ulusal kimliklerin gelişme-

siyle birlikte toplumsal yapı ve toplumsal ccedilıkarların Batırsquoda ekonomik

uumlstuumlnluumlğe dayalı bir anlayışı ortaya ccedilıkartana dek bir sorun yaratmamış

ne var ki 18 yuumlzyılda Osmanlı İmparatorluğunun askeri uumlstuumlnluumlğuuml eko-

nomik sorunları ccediloumlzmeye yetmeyince sorunlar ve farklılıklar goumlze ccedilarp-

maya başlamıştır

Bu kısaca değinilen toplumsal yapı goumlz oumlnuumlne alındığında

Osmanlıların yuumlkselme ve genişleme doumlnemi olarak goumlruumllen 1453-1566

yılları arasında oluşturduğu toplumsal yapıyla aynı zamanda

imparatorluğun amaccedilları ve bu amaca bağlı ortaya ccedilıkan bilgi uumlretim

sistemleri arasında doğrudan bir bağ olduğu goumlruumlluumlr Başka bir deyişle

İmparatorluğun Hıristiyan kesime kendini kabul ettirmek gibi bir kaygı

taşımaktan ccedilok İslam duumlnyasının oumlnderliğine soyunmak gibi bir kaygısı

bulunmaktadır Kuşkusuz bunun altında İslamiyetrsquoin oumlbuumlr dinlerin

varlığını kabul etmesi yatmakla birlikte İslam duumlnyasının 9-12 yuumlzyıllar

arasında Hıristiyan duumlnyasına karşı uumlstuumlnluumlğuuml duumlşuumlncesi de yatmaktadır

Başka bir deyişle Osmanlılar kendilerine rakip olarak Batırsquoyı değil Arap

duumlnyasını rakip goumlrmuumlş olabilirler

Osmanlı İmparatorluğunun yukarıda değindiğim şekilde İslam duumln-

yasında oumlnderliğinin kabul ettirmek şeklindeki amacı ister istemez top-

lumsal yapıyı oluşturmadaki tutumunu da belirlemiştir Hıristiyan mil-

letleri bir yandan kendi iccedilinde oumlzguumlr bırakırken oumlte yandan vergi topla-

ması onun yasal olarak varlığının Hıristiyan topluluklar tarafından kabul

edildiğinin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Ne var ki asıl amacın İs-

lam duumlnyasında yasal varlığının kabuluuml olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu-

nun iccedilin İmparatorluğun kurduğu şeriata dayalı duumlzende yasal kimliğinin

halife tarafından kabuluuml oumlnem taşır Oumlrneğin İmparatorluğun Doğu ve

oumlzellikle Batırsquoda genişlemesiyle birlikte IBeyazıdrsquoın (1385-1402)

Moğolların istilasından kaccedilarak Memluumlk Sultanına sığınan halifeden

Rumeli Sultanı unvanını istemesi halifeliğin yasal kimliğin ta-

nınmasında ne denli belirleyici roluuml olduğunu goumlsterir1 Kuşkusuz bu

1 Bu youmlnetici sınıfı olarak yetişen kadro toplumsal yaşamda hiyerarşi

olarak başta padişah olmak uumlzere goumlccedilebe asker geleneğinden kalma tarım yanısıra asker yetiştirmekle yuumlkuumlmluuml tımar sahipleri profesyonel memur olarak kapıkulları ve din bilim ve yargı alanında ccedilalışan ulema olmak uumlzere uumlccedil sınıfa ayrılmaktadır (İnsel 1996 78-79)

69

toplumsal ve siyasal arka plan İmparatorluğun işleyişini sağlayacak ve

onun saygın konumunu koruyacak kadronun yetiştirilip eğitilmesinde ve

ona uygun bilginin uumlretilmesinde etkili olacaktır

Oumlzetlenecek olursa askeri nitelikleri uumlstuumln bir imparatorlukta toplum

askeri ve reaye olarak ikiye ayrılmış buna bağlı olarak da youmlnetici

kadro askeri sınıfa dayalı olarak şekillendirilmeye ccedilalışılmıştır Seyfiye

ilmiye ve kalemiye olmak uumlzere uumlccedile ayrılan youmlnetici kadronun eğitim

şekilleri de birbirinden amaca uygun olarak ayrılmak zorunda kalmıştır

Daha da accedilılacak olursa imparatorluğun varlığını koruma ve suumlrduumlrmede

kul olarak yetişeceklerle yargı goumlrevinde bulunacakların eğitimi

birbirinden farklıdır Bundan boumlyle veziriazam yeniccedileri ağaları eyalet

valileri ve sancak beyleri vb şeklindeki askeri youmlneticilerin yetiştiği

saray okulu Enderun oumlte yandan yine imparatorluğun denetiminde

olmakla birlikte askeri baskıdan uzak yetiştirilerek adaletin işlemesini

sağlayacak kadı kazasker ve şeyhuumllislamın yetişeceği medreseler o

doumlnemin bilgi uumlretim merkezi olarak değerlendirilebilir Kalemiye ise

hem seyfiye hem medrese hem de usta ccedilırak ilişki sonucu yetişecek

elemanlardan oluşmaktadır Bu sıralama aynı zamanda gelecekte

youmlnetim kadrosunda yer alacak Osmanlıdaki hiyerarşik duumlzenin de bir

aynasıdır2

Buna goumlre youmlnetici sınıfa girecekler enderun ve medrese olmak

uumlzere iki yuumlksek oumlğretim kurumuna devam etmek zorundandırlar Youmlne-

tici kadroya gireceklerden uumlst mevkilerde yer alacaklar ya 1380rsquode baş-

layan ldquodevşirmerdquo yoluyla ya da babadan oğulla geccedilme yoluyla oumlnce

acemi oğlanlar kışlasına gitmiş ardından başarılı olanlar ise Enderunrsquoa

devam etmişlerdir Bu okula devam edenlerin oumlzellikle Balkanlardan

Hıristiyan ailelerden alınarak Anadolursquoya goumlnderilip Muumlsluumlman

kimliğine uygun olarak yetiştirilen ardından Sultanın kulu olmak uumlzere

Enderunrsquoa goumlnderilen devşirme sistemiyle gelen oumlğrenciler olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa buradan ccedilıkanların ne gibi bir kimlikle mezun

oldukları merak konusu olabilir Sanırım bu konuyla ilgili olarak Niyazi

Berkesrsquoin Osmanlılardaki youmlnetici kadroyla ilgili ironik olarak dile ge-

2 Osmanlılar Halifelik unvanının Yavuz Sultan Selimrsquoin (1512-1520)

Memluumlkleri 1516- 1517 yıllarında yenilgiye uğratması sonucu Mısırrsquoa sığınan son Abbasi halifesi Muumltevekkilrsquoden almışlardır Bununla birlikte İmparatorluğun askeri başarısının duumlşuumlşuumlne dek (1774 yıllında IAbduumllhamitrsquoin tahta ccedilıkışına dek) bu unvan bir uumlstuumlnluumlk aracı ol-maktan ccedilok sembolik bir unvan olarak kullanılmıştır

70

tirdiği duumlşuumlnceleri gerccedilekte Osmanlıların kendi amaccedillarına uygun olarak

devşirme sistemini ne denli başarılı uyguladığını ve bu kadronun her şey

bir yana gerccedilek anlamda ldquopadişahın kulurdquo olarak yetiştiklerini kanıtlar

niteliktedir

ldquoOsmanlı padişahlarının youmlnetme sanatında goumlsterdikleri en buumlyuumlk

başarı belki de sınıfsal bağımlılığı geleneği vatanı ulusu ve hatta bir

anlamda dini olamayan ccedilok oumlzel bir insan tuumlruumlnuuml yaratmaları ve devletin

youmlnetimini bu makinalara emanet etmeleriydirdquo(İnsel 1996 79)3

İlmiyersquonin Muumlsluumlman her kesim insana accedilık olması buna karşılık

eğitim suumlresinin oumltekilere oranla en uzun suumlrmesi gerccedilekte İmparatorlu-

ğun askeri baskıdan uzak adalete4 dayalı yargının işlediği bir sistem is-

tediğini goumlsterir Ne var ki din ve yargının iccedilice aynı eğitimden geccedilmesi

ve yargının başına Şeyhuumllislamrsquoın geccedilmesi askeri baskının yerini dini

baskıya bırakmasına neden olmuş ve bir suumlre sonra medreselerde ldquoakli

ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo ldquoakli ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo

bırakmıştır Gerccedili Şeyhuumllislamlık muumlessesinin kurulmasının temelinde

Arap kuumlltuumlruumlnde yaygın olan kimi zaman duumlzeni koruyucu kimi zaman

onu tehdit edici rol oynayan tekke ve tarikatların etkisinden impa-

ratorluğu koruma amacı bulunmaktadır Daha da accedilılacak olursa II

Muratrsquoın (1421-1451) şeyhuumllislamlık muumlessesini Osmanlı

İmparatorluğunun kuruluş aşamasında oluşturmak istemesinin başlıca

nedeni Anadolursquoya sıccedilrayan tekke ve tarikatlara karşı İmparatorluğun

yasal kimliğini hatırlatmak ve youmlnetimi dinsel yolla da olsa impa-

ratorluğun denetimi altına alarak halk tabakasına yasal varlığını kabul et-

tirmek iccedilindir

Oumlte yandan Muumlsluumlman ve Muumlsluumlman olmayan reayersquode Muumlsluumlman

olanlar camilerin yanında Sıbyan okulu adı verilen ve beş altı yaşındaki

ccedilocuklara din kurallarının oumlğretildiği odalara gitmekte guumlndelik yaşamla

ilgili bilgilerini ise ailelerinden edinmektedirler Oumlte yandan Hıristiyan

topluluklar kilise ya da patrikhane okullarına devam etmişlerdir

3 agy iccedilinde Berkes 1972 cilt II s58

4 İnsel adaletin Osmanlı doumlneminde ldquodemokrasirdquo anlamında değil ldquoden-

geyi sağlamardquo anlamında kullanıldığına işaret etmiştir(İnsel 1996 96) Bundan boumlyle ilmiye sınıfından yetişenlerin her tuumlrluuml oumln yargıdan uzak bağımsız duumlşuumlnmelerine olanak sağlayacak bir eğitimden geccedilmelerin-den ccedilok Sultanın kurduğu duumlzene uygun bir eğitim anlayışı iccedilerisinde yetiştiği sonucuna varılabilir

71

Soumlzkonusu patrikhane okullarından kimi Osmanlıların işgalinden oumlnce

yuumlksek oumlğretim kurumu olarak işlev goumlrse de Osmanlı İmpara-

torluğunun himayesi altına girmeleriyle birlikte onun yarattığı toplumsal

yapının kaccedilınılmaz sonucu olarak patrikhane okulları iccedilerisinde

varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Ne var ki Osmanlıların Muumlsluumlman tebaayı

kuumlltuumlrel dinsel ve yargı olmak uumlzere her youmlnden denetimi altında

tutarken Muumlsluumlman olmayan tebaayı iccedilişlerinde oumlzguumlr ya da kendi

halinde bırakması zaman iccedilerisinde hiccedil değilse doumlnemin yuumlksek oumlğretim

kurumları sayılan enderun medrese ve patrikhane okulları arasında bilgi

alışverişini engellediği gibi bir suumlre sonra kuumlltuumlrel kaynaşma bir yana

bilgi alışverişini de engelleyerek aynı toprağı paylaşan insanların

kuumlltuumlrel yabancılaşmasına neden olmuştur (Tekeli 1980 30-36)

Osmanlı toplumsal yapısının bir uumlruumlnuuml olan bu eğitim kurumları ve

toplumsal olduğu kadar kuumlltuumlrel gelişmenin de temeli olan kuumltuumlphane ve

iccedilinde yer alan kaynaklar bir yandan Osmanlıdaki kurumsal geleneği

başka bir deyişle de kurumsallaşmayı oumlte yandan da imparatorluğun

kimliğini oluşturmadaki kuumlltuumlrel eğilimi ortaya ccedilıkarır Toplumsal yapısı

hem Doğu hem de Batı oumlzelliklerini taşıyan bir İmparatorlukta bu oumlzel-

likleri kaynaştırarak yeni bir kimlik ortaya ccedilıkarmak kuşkusuz kolay de-

ğildir Ne var ki Osmanlırsquoda hedef İslam duumlnyasının oumlnderi olarak

İslam kimliğini oumln plana ccedilıkarmak şeklinde belirlendiğinden dizginini

elinde tuttuğu kuumlltuumlrel politikası da İslam kuumlltuumlruumlne dayalı olarak

gelişecektir

Ne var ki imparatorluğun kuruluş ve yuumlkselme doumlneminde Osmanlı-

ların Anadolursquonun Batısına youmlnelmesi ister istemez uzun suumlre Orta

Doğu ve Arap yarımadasında kapalı kalan İslam kuumlltuumlruumlnuuml Batı

duumlnyasıyla tanıştırma olanağı yaratacaktır Uumlstelik İmparatorluğun ilk

aşamada Batırsquoda kendini kabul ettirebilmesi ve varlığını suumlrduumlrebilmesi

en azından askeri de olsa onu Batıdaki bilgiyi yakalamaya zorlayacaktır

Kuumlltuumlrel yapısı bu denli karmaşık olan bir imparatorlukta soumlz konusu

kuumlltuumlrler yukarıda değinildiği şekilde bir potada eritilmese de

Osmanlıların askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuumln devamı en azından Batıdaki 15 ve 16

yuumlzyıldaki teknolojik gelişmeye yol accedilacak evrenle ilgili olduğu kadar

din ve felsefeyle ilgili bilgilerin de temelini sarsan bilgilere ulaşmasını

kaccedilınılmaz kılacağı duumlşuumlncesini uyandırabilir Bu yeni bilgi ve eğitimle

ilgili İmparatorluğun nasıl bir yol izlediği ise kuumltuumlphanelerdeki kay-

nakların incelemesinden olduğu kadar ccedilevirilerin hangi dilden

yapıldığından ve hangi konularda ccedilevirilere yer verildiğinden

72

anlaşılacaktır Ancak bunun anlaşılması ve kuumltuumlphanelerde yapılacak

araştırmalar sonucu elde edilecek verilerden sağlıklı sonuccedillara erişilmesi

oumlncelikle Osmanlırsquodaki kuumltuumlphanelerin oluşumu ve işleyişiyle ilgili

bilginin ardından da soumlz konusu doumlnemde uumlretilen kaynak ve yapılan

ccedilevirilerle ilgili bilginin verilmesini gerektirecektir Boumlyle bir inceleme

aynı zamanda Osmanlının tarihsel geccedilmişine ve duumlnyaya bakışına da ışık

tutacaktır

211 Osmanlı İmparatorluğunda Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlne-

minde Genel Olarak Kuumltuumlphane Anlayışı

Osmanlı imparatorluğunda saray kuumltuumlphaneleri medrese camilere

imarethane (duumlşkuumlnler evi) ve oumlzel kişilere bağlı olmak uumlzere beş ccedileşit

kuumltuumlphane bulunmaktadır İstanbulrsquoda 15 yıl elccedililik yapmış Sır James

Porterrsquoın guumlnluumlk ve mektuplarından yola ccedilıkarak torunu Sir George

Larpent tarafından 1854rsquode yayınlanan Turkey Its History and Progress

adlı yapıt bu tarihe kadar eğitim konusuna yer verilmekle birlikte

Kuumltuumlphane konusuna ilk yer veren ve bir Batırsquolı goumlzuumlyle Osmanlıdaki

kuumltuumlphanelerin işleyişini değerlendiren bir yapıt olarak dikkati ccedilekicidir

Bu yapıta goumlre ilk Osmanlı padişahları Abbasi doumlnemi halifelerini ken-

dilerine oumlrnek alarak kuumltuumlphaneleri kurmuşlardır Porter bundan boumlyle

Osmanlıdaki kuumltuumlphanelerin Abbasi doumlnemi kuumltuumlphanelerine benzer

amaccedillarla kurulduğunu şu soumlzleriyle dile getirmiştir

ldquoEğitim ve bilim alanında Abbasi halifelerine oumlzenen ilk Osmanlı

Sultanları saltanatlarının kudretini sadece kendi veya kendinden oumlnce

gelenlerin uumlruumlnlerini gelecek kuşaklara aktaracak bilginleri destekleyip

oumlduumlnlendirerek değil aynı zamanda bu uumlruumlnlerin korunmasını

sağlayacak kurumlar da oluşturarak goumlstermeye ccedilalışmışlardırrdquo (Porter

1854 166)5

Bu soumlzlerin İstanbulrsquoda uzun suumlre yaşamış ve siyasal kimliği olan bir

kimsenin ağzından ccedilıkması Osmanlıdaki kuumltuumlphane geleneğinin İslam

5 Tuumlrkccedilersquoye tarafımdan ccedilevrilen bu metnin İngilizce orijinali şu şekildedir

The first Ottoman Sultans eager to imitate the Chalifes of Baghdat sought to illustrate their reigns not only encouraging and rewarding learned men but by founding establishments wherein their productions and those of their predecessors in the field of instruction and science might be preserved to posterity

73

kuumlltuumlruumlne dayalı olarak geliştiğini goumlsterir Ne var ki 1258rsquode

Moğolların Bağdatrsquoı son yağmalamasıyla birlikte Arap kuumlltuumlruumlnuumln

kaynağı Dar-uumll-Hikmersquoden geriye yok denecek kadar az yapıt kalmıştır

(Baysal 1992 49) Bununla birlikte Fatih Sultan Mehmetrsquoin Bursa

Edirne Şam Konya ve oumlteki şehirlerden oumlzellikle Selccediluklular

doumlneminden kalma kitap ve yazmaları toplayarak İstanbulrsquoun işgaliyle

birlikte oumlnce ldquoeski sarayardquo ardından yaptırdığı ldquoyeni sarayardquo taşıdığı

goumlruumllmuumlştuumlr Bu kaynakların buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuuml ise sonradan Eyuumlp

Ayasofya ve kendi adına yaptırdığı camiye bağlı kuumltuumlphanelere

bağışlamıştır Fatihrsquoin kısaca değinilen bu tutumu Porterrsquoın yukarıda

Osmanlı Padişahlarıyla ilgili soumlzlerini doğrular niteliktedir

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler

Fatih başlattığı bu girişim II Beyazıt I Selim Kanuni Sultan Suuml-

leyman ve ardından gelen sultanlar tarafından da suumlrduumlruumllerek buguumlnkuuml

Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesi oluşturulmuştur Bunu oumlrnek alan ulema ve

vezirler de sonraki yıllarda bu geleneği oumlrnek alarak buumlyuumlk kuumltuumlphaneler

kumuşlardır Oumlrneğin Koumlpruumlluuml Fazıl Ahmet Paşarsquonın kurduğu ilk oumlzel

olarak yaptırılan kuumltuumlphane binası vezir ve ulema ve oumlteki oumlnde gelen

buumlrokratlara oumlrnek olmuştur Bundan boumlyle oumlzellikle ccedilalkantılı

doumlnemlerde oumlnde gelen kimselerin kuumltuumlphane accedilma gereğini duyarak

kendi adlarına kuumltuumlphaneler kurdukları goumlruumllmuumlştuumlr Bunlar arasında

Ahmet Salis Paşa doumlnemindeki Vezir Ali Paşarsquonın Yeni Cami

kuumltuumlphanesi (1724) Damat İbrahim Paşa (1719) ve Amcazade Huumlseyin

Paşarsquonın (1669)6 kendi adlarına kurdukları kuumltuumlphaneler oumlrnek olarak

goumlsterilebilir (Balcı zade 1931 468)

Yine bunlar arasında Fatih Sultanrsquoın Saray-ı Huumlmayuumln Daruumllkuumltuumlb

adıyla saray da kurduğu ilk oumlzel kuumltuumlphanenin en zengin dermeye sahip

olduğu oumlne suumlruumllmektedir Ne var ki Porter Fatihrsquoin sarayda oluşturduğu

kuumltuumlphaneden 12000 cilt kitabın 1465rsquode İstanbulrsquoda ccedilıkan buumlyuumlk

yangında yandığını oumlne suumlrmuumlştuumlr (Porter 1854 167)Oumlte yandan

Tekeli ve İlkin Fatihrsquoin Kurduğu kuumllliye iccedilindeki cami tetimme

medreseleri daruumlşşifa imarethane ve hamamların yanı sıra oumlzellikle

cami ve medreselere bağlı olarak kurdurduğu kuumltuumlphaneler ve oumlteki

6 Yukarıda belirtilen tarihler ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo İslam Ansiklopedisi

İstanbul 1997 s 1129rsquodan alınmıştır

74

onbir kuumltuumlphaneye kendi oumlzel kuumltuumlphanesinden buumlyuumlk sayıda

kitapgoumlnderdiği bildirilmiştir(Tekeli amp İlkin 1999 15)7 Bununla

birlikte Porterrsquoın yukarıda yandığını iddia ettiği net cilt sayısı ile oumlteki

kuumltuumlphanelere goumlnderilen kitap sayısı konusunda net bir bilgi

bulunmamaktadır Ayrıca Porterrsquoın bu bilgiyi hangi kaynaktan edindiği

konusunda bilgi verilmemesi uumlstelik bu konuda verilen sayılar arasında

tutarsızlık olması konuyla ilgili ayrıntılı yorumda bulunmanın sakıncalı

olacağı duumlşuumlncesini uyandırır8

Kuşkusuz Fatihrsquoin kurduğu kuumllliye beraberinde bu kuumllliyede yer

alan kuumltuumlphane ve medreselerin ne şekilde işlediği sorusunu guumlndeme

getirir Kuumltuumlphaneler Osmanlı geleneğinde Arap geleneğinde olduğu

gibi vakfa bağlı kuruluşlar olarak ortaya ccedilıkmışlardır Bu kurumların

işleyişi kaydı kadılarda bulunan ve vakfın amacını işleyiş şeklini

ccedilalışma koşullarını belirleyen ldquovakfiyelerrdquo (İccedil talimatları) aracılığıyla

duumlzenlenmiştir Soumlzkonusu ldquovakfiyelerrdquo kuumltuumlphanelere sadece kitap

sayısı gelir ve binaların youmlnetimiyle ilgili bilgi vermekle kalmaz aynı

zamanda burada ccedilalışanların oumlrneğin ne iş yapılacağı okuyucuya nasıl

davranılması gerektiği konusunda ccedilalışma koşullarıyla ilgili bilgileri

iccedilerirdi Guumlnuumlmuumlzde ccediloğu kez goumlzardı edilen bu accedilık iş tanımı ve sosyal

hizmet goumlrevinde bulunanların insan ilişkilerini youmlnlendirici bu

vakfiyeler son derece anlamlı olup bunun temelinde kuşkusuz vakıfların

başlangıccedilta insana hizmet ve hayır amacıyla kurulması yatmaktadır Bu

vakıfların idaresi temelde denetici (Nazır) ve youmlnetici (Muumltevvelli)

olmak uumlzere iki kişinin uumlzerindedir Denetici vakfın denetlenmesi ve

kuumltuumlphanedeki işlerin yasal olarak yerine getirilmesinde devleti temsil

etmekte youmlnetici ise doğrudan vakfın youmlnetimiyle ilgili iccedilişlerin yerine

getirilmesiyle yuumlkuumlmluuml bulunmaktadır (Eruumlnsal 1999 99-100)

Kuumltuumlphanedeki hiyerarşık duumlzen sırasıyla kuumltuumlphaneyle ilgili kitapların

7 İslam Ansiklopedisi ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo başlıklı yazıda Fatih Sul-

tan Mehmetrsquoin Eyuumlb ve Fatih Kuumltuumlphanelerinden birine 2000 oumltekine de daha yuumlksek sayıda kitap bağışladığı oumlne suumlruumllmektedir

8 Kitap sayısı ile ilgili olarak aşağıda bir kuumltuumlphanedeki kitap sayısını bil-

diren uumlccedil farklı kaynaktan verilen oumlrnekten bu sayıların birbiriyle nedenli ccedileliştiğini goumlsterir Kuskusuz bunda kaynağın yazıldığı tarihte oumlnem taşımaktadır Oumlrneğin Suumlleymaniye Kuumltuumlphanesinde Balcı zadersquonin 3943 cilt kitap bulunduğu şeklinde verdiği bilgi ile(Balcı zade 1931 175 470) Porterrsquoın yapıtında yazma şeklinde ortalama 2000 kitap bulunduğu bunlardan 1750rsquosinin ciltlenmiş olduğu şeklinde bilgi birbiriyle tutarsızlık goumlstermektedir

75

sağlanması personelin seccedilimi gibi goumlrevlerle yuumlkuumlmluuml ldquosahiprdquo adı

verilen bir muumlduumlr onun altında ldquohafız-ı kuumltuumlprdquo adıyla bilgili

kuumltuumlphaneciler daha alt sırada ise Orta Ccedilağ Batı Kuumltuumlphanelerindeki

kopyacıları gibi işlev goumlren ldquomuumlstensihlerrdquo bulunmaktadır Bu persone-

lin yanı sıra Hafız-ı Kuumltuumlp yamağı ciltccedili ve hem kapıcı hem de bekccedililik

goumlrevini başlangıccedilta birden uumlstlenen (zaman iccedilinde bu iki goumlrev iki farklı

personele verilmiştir) bir personel daha bulunmaktadır

Bu kuumltuumlphanelerde genelde Hafız-ı Kuumltuumlpler az maaşla ccedilalışmakla

birlikte Porterrsquoın dediğine goumlre bu kuumltuumlphaneciler aynı zamanda usta

hattatlar olup korumaları altındaki yazmaları kopya ederek maaşlarına ek

gelir sağlamaktadırlar Ayrıca her kuumltuumlphanede kitap listelerinin yanı sıra

her yapıtın iccedilindekilerini goumlsteren bir indeks ya da oumlzetinin bulunması

oumlğrencilere aynen guumlnuumlmuumlzdeki web bilgi sitelerine benzer bir hizmette

bulunulduğunu goumlstermektedir (Porter 1854 167) Oumlte yandan Eruumlnsalrsquo

ın Fatih kuumllliyesinde ccedilalışan kuumltuumlphanecilerin nitelikleri ile ilgili vak-

fiyersquode kuumltuumlphanecilerin bibliyografya bilgisinin yanı sıra medresedeki

ulema ve oumlğrencilerin kullandığı kitaplar konusunda bilgi sahibi olma

koşuluyla ilgili bir maddenin bulunması bu iki bilginin birbiriyle

oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlstermektedir Oumlrneğin Fatih doumlneminde kuumltuumlphanecilerin

maaşlarının ccedilalıştıkları kuumltuumlphane tam ya da yarım guumln ccedilalışmalarına goumlre

duumlzenlendiğini oumlrneğin yine Fatih kuumllliyesinde (1470) ccedilalışan

kuumltuumlphaneciye guumlnde 6 Asper oumldenirken sıradan kuumltuumlphanede ccedilalışana

guumlnde 1 ya da 2 Asper oumldendiği bildirilmektedir (Eruumlnsal 1999 110-115)

Bu boumlluumlmde Osmanlı İmparatorluğunda bilgi uumlretiminin fiziksel ko-

şullarını hazırlayan eğitim ve ona bağlı kuruluşlar olarak kuumltuumlphanelerden

soumlz edilmiştir Ne var ki bu fiziksel koşulların bilgi uumlretimine ne şekilde

yansıdığı bu kurumların dermesinin incelemesiyle ancak accedilığa

ccedilıkarılabilir Bundan boumlyle Osmanlı toplumsal yapısı ve ona bağlı olarak

gelişen eğitim kurumları ve kuumltuumlphanelerin ayrıca durağan veya

devingenlik derecesine goumlre de değerlendirilmesi gerekir Bir kurumun

durağanlığı ancak bilginin uumlretilemediği ya da yavaş uumlretildiği bundan

boumlyle yaratıcı ve yapıcı yeteneklerin giderek kaybolduğu ve sonunda

kendini de yok eden yapılar iccedilin soumlz konusudur Bir kurumun devingenliği

ise duumlşuumlnceye suumlreklilik kazandırarak bilgiyi devingen kılan yazılı kayıt

ya da yapıtların toplumda işlerlik kazanmasıyla sağlanır Ccedilağımızda

goumlrsel kayda dayalı bilgiler goumlzde konumda olmakla birlikte bilginin salt

goumlrsel yolla edinilmesi kısa vadeli belleğe işlerlik kazandırarak tuumlketmelik

bilgiyi uumlretirken toplumu şekillendirici onun kimliğini geliştirici bilgiler

76

ancak uzun vadeli bellek olarak kuumltuumlphanelerin devingenliği ile sağlanır

Ccedilağın ne derecede yakalandığı ise ancak oumlteki uumllkelerde uumlretilen bilgi-

lerden ne derecede yararlanılıpedinilen bilginin uygulamaya sokulduğuna

ya da uumllkenin koşullarına dayalı olarak bundan ne tuumlr bilgiler uumlretildiğine

bağlıdır Bundan boumlyle Osmanlıdaki bilgi uumlretimini kuumltuumlphanelerin

dermelerinde bulunan ccedileviri yayınlardan izlemek bu konuda aydınlatıcı

olacaktır

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi

Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş yıllarında askeri uumlstuumlnluumlkleri sa-

yesinde coğrafik olarak Batırsquoya youmlnelmiş olmalarının yanı sıra Katolik

dini baskısından kurtulmak isteyen Yahudi ve Moreskrsquolerin

Osmanlıların koruması altına sığınmak istemeleri İmparatorluğu ister

istemez Batı ile bilgi alışverişine girmeye zorlamıştır (İhsanoğlu 1992

336) Burada oumlnemli olan Osmanlının soumlz konusu doumlnemde hangi

bilgiyi hangi amaccedilla aldığının bulunmasıdır Oumlrneğin Batırsquoda Roumlnesans

hareketini başlatan 16 yuumlzyılda Leonardo da Vincirsquonin mekanik

anatomi ve fizyolojiyle ilgili ccedilalışmalarının yanı sıra Kopernikrsquoin

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) yer merkezli sistemine karşıt olarak geliş-

tirdiği guumlneş sistemine dayalı evren anlayışı Cardenrsquoin uumlccedil bilinmeyenli

denklemlerle ilgili ccediloumlzuumlmleri ve anatomi ya da tıptaki yeni gelişmeler

eski bilimsel geleneği temelden yıkarken Osmanlı bu bilgilerle ne

derecede ilgilenmiş midir Ya da Osmanlıda hangi bilgi kimin ilgisini

ccedilekmiştir şeklinde sorular hem Osmanlının kurduğu toplumsal yapıyı

irdeler hem de bu imparatorluğun ilgi alanını da goumlzler oumlnuumlne serer

Osmanlının başlıca amacının askeri uumlstuumlnluumlk sağlamak olduğu duumlşuuml-

nuumllecek olursa Batıyla bilgi alışverişinin oumlzellikle askeri alanla ilgili

olarak teknik coğrafi ya da tıprsquola ilgili uygulamaya youmlnelik bilgilerin

edinilmesine dayalı olduğu goumlruumlluumlr (İhsanoğlu 1992 336) Oumlrneğin

hem Piri Reisrsquoin duumlnya haritasını ccedilizen Kitap-ı Bahriye hem de Seyd Ali

Reisrsquoin Muhit adlı yapıtının Batı teknik ve bilgilerinden yararlanarak

yazıldığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu aynı zamanda Osmanlıların bu doumlnemde

amacına uygun olarak oumlzellikle askerlikle ilgili teknik konularda bilgi

alışverişinde tutucu bir tutum sergilemediğini goumlstermektedir

İhsanoğlursquonun ldquoihtiyac duyduğu uzman ve teknisyenleri Avruparsquoda

getirtip istihdam etmiştirrdquo (İhsanoğlu 1992 338) şeklinde verdiği bilgi

77

Osmanlırsquonın bu konudaki yaklaşımını doğrular niteliktedir Ne var ki

Tekeli ve İlkinrsquoden edinilen bilgiye goumlre hem Piri Reisrsquoin hem de Seyd

Ali Reis medrese ya da Enderunrsquoa gitmemiştir Bu edinilen bilgi sınırlı

da olsa Osmanlının eğitim kurumlarının bilgi tetikleyici olmaktan uzak

olduğunu bunun yanı sıra Osmanlının İslam kuumlltuumlruumlnden esinlenerek

yarattığı ldquokullukrdquo anlayışına dayalı toplumsal yapının ve ona bağlı

kurumların bireysel gelişimi engellediği goumlruumlluumlr Bu ise toplumun

okumuş kesimini uygulama alanıyla ilgili konulara youmlneltmiştir

(Tekeliampİlkin 199923)

Kuşkusuz bu yukarıda oumlne suumlruumllen savda Tuumlrklerin İslamiyeti

8yuumlzyılda kabuluumlyle birlikte başlangıccedilta goumlccedilebe bir topluluk olarak sa-

vaşccedilı yeteneklerinin gelişmiş bulan Arapların dini yayma goumlrevini

Tuumlrklere bırakması sonucu uzun suumlre yerleşik bir toplum olma fırsatını

bulamayışı da oumlnemli rol oynamıştır (Lewis 1987 10-15) Oumlyle ki 16

yuumlzyılda ulusal diller halk dili olmaktan ccedilıkıp bilim dili olarak kullanıl-

maya başlarken Osmanlı Anadolursquoda Hıristiyan topluluklar da dahil

Tuumlrkccedile konuşulurken hatta kimi tıp kitapları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş olma-

sına karşın henuumlz ulusal dilini resmi ve bilimsel dil olarak kullanmayı

duumlşuumlnmemiştir

Bilgi uumlretiminde anadilin duumlşuumlnceyi harekete geccedilirici oumlzelliği

goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Osmanlının dil konusundaki kararsızlığı onun

hakla iletişimini koparmış ve iccedilişlerinde olduğu kadar dış ilişkilerinde

de siyasal ccedilarkın yavaş işlemesine neden olmuştur Uumlstelik bilim dilinin

Enderunrsquoda Osmanlıca Medresede Arapccedila olması bilginin uumlreticisi

olduğu duumlşuumlnuumllen iki yuumlksek oumlğretim kurumu arasındaki bağları

koparmakla kalmamış bu kurumların akli bilimlerden ccedilok nakli

bilimlere9 youmlnelmesine de neden olmuştur

Bu sayılan nedenler sırasıyla şu gibi sonuccedilları doğurmuştur birinci

olarak halkın ve artık 16yuumlzyılda hanedan haline gelmiş sarayın dilinin

birbirinden farklı ve yazılı dilin Arapccedila alfabeyle yapay olarak zorlanıl-

mış olması halkın yerleşik toplumların en oumlnemli oumlzelliği olan yazılı

kuumlltuumlre geccedilişini geciktirmiş ve okuma yazmanın tabana bir tuumlrluuml yayıla-

mayarak sadece youmlnetici sınıfa oumlzguuml bir ayrıcalık olarak kalması sonu-

9 Kanıtları goumlzlem ve deneye dayalı akli bilimlerin aksine dine delillere

dayalı bundan boumlyle de bilgi aktarımına bir başka deyişle de aktarıma (nakle) dayalı bilimler anlamında kullanılmaktadır ldquoNakli bilimlerrdquo terimi aynı zamanda İslami bilimler olarak nitelendirilmektedir

78

cunu doğurmuştur Bu youmlnetim accedilısından halkı tımar sahiplerinin eline

duumlşuumlrmuumlş ve feodal sistemin giderek koumlkleşmesine neden olmuştur

İkinci olarak Osmanlıcarsquonın dış ilişkileri zorlaştırması resmi yazış-

malarda yanlış ya da eksik anlamaya yol accedilmıştır Gerccedili bu goumlrev baş-

langıccedilta devşirme yoluyla Enderunrsquoda yetişmiş kimselere verilmiştir

Oumlrneğin resmi il saray Tercuumlmanı sıfatı Fatih Sultan Mehmet

doumlneminde guumlndeme gelmiş ve bir antlaşma goumlndermek uumlzere Venedikrsquoe

Rum koumlkenli devşirme sistemiyle yetişmiş Luumltfi Bey (1479)

goumlnderilmiştir Ne var ki İmparatorluğun genişlemesiyle birlikte salt dış

işlerinde değil Rumelirsquondeki eyaletlerin youmlnetiminde eğitim

kurumlarında elccedililik konsolosluk ve deniz ve tersanelerde ve askeri

eğitim kurumlarında tercuumlmanlara gereksinimini arttırmıştır Bu ise

beraberinde başka sonuccedilları da doğurmuştur Oumlrneğin oumlteden beri

Venediklilerle ticari ve siyasi ilişkilere giren Osmanlılardaki bu aksaklık

1551rsquode Venedik Cumhuriyetinin senato kararıyla ticari ve diplomatik

yazışmayı sağlamak uumlzere Doğu dilleri oumlğretmek ve ccedileviri becerilerini

geliştirmek amacıyla bir okul accedilmasına neden olmuştur Bu okula

İmparatorlukta yaşayan Rum ve Latin koumlkenli ccedilocukların yanı sıra

dışardan bir grup oumlğrenci de yollanmıştır (Enfents de Langue 1995 19-

28) Oumlte yandan bunu oumlrnek alan Fransızlar Cizvitleri İstanbulrsquodaki

Latin Rum ve az sayıdaki Yahudileri eğitmek uumlzere 1583rsquote İstanbulrsquoa

goumlndererek St Benoit okulu kurmuşlardır Bu okulun ardından 1587rsquode

yine bir Katolik okulu olan Kapusenler Perarsquoda 1587rsquode Saint Louis

okulunu kurmuş ancak yerleşik Hıristiyan azınlığın bu okula devam

etmesinin amacı din ve temel eğitimi almak olduğundan Fransızlar

1673rsquode İzmirrsquodeki Kapusen okullarına ek olarak İstanbulrsquoda bir bina

daha inşa ettirerek ticari ve siyasi yazışmada ccedilevirmen yetiştirmeyi

amaccedillamışlardır Buraya ldquodil oğlanırdquo adıyla oumlğrenciler goumlndermeye

başlamışlardır Bu okulun programına Tuumlrkccedile Arapccedila ve Farsccedila başka

bir deyişle Osmanlıcarsquonın temelini oluşturan diller de konulmuştur10

Ne

10

Bu okulların programında başlangıccedilta Hıristiyan oumlğretisinin yanı sıra Rumca Batırsquonın bilim dili olan Latince dilbilgisi ve matematik gibi ko-nulara yer verilmiş ancak 17yuumlzyılda ulusal dillerin yazılı dil olarak kullanımıyla birlikte Fransızca Tuumlrkccedile Rumca gibi dersler de konul-muştur (Tekeli amp İlkin 1999 37) Yukarıda Tuumlrkccedilersquonin resmi dilde ya da yazışmada kullanılamadığı ifade edilmekle birlikte guumlndelik yaşam ve oumlzellikle yargı gibi mahkemelik konularda Tuumlrkccedile bilmek yabancı azınlığa en azından ticari davalarda haklarını korumaları iccedilin gereklidir

79

var ki bu okullardan ccedilıkanlar da soumlzkonusu alanda ccedilevirinin zorluğu ve

ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml karşısında Doğu bilimlerine youmlnelmişlerdir Bu

durum karşısında İstanbulrsquodaki ccedileviri işleri Hıristiyan azınlığın eline

geccedilerek babadan oğula geccedilme yolla bir tekel oluşturulmaya ccedilalışılmıştır

Vezir-i Azam Fazıl Ahmet Koumlpruumlluuml Paşarsquonın 1669rsquodaki Girit Deniz

seferinde Karlofccedila antlaşmasındaki katkılarından oumltuumlruuml Paduarsquoda ye-

tişmiş bir Rum olan Panagiotius Nicoussioss Mamounasrsquoı Babıalirsquoye

Tercuumlman başı olarak atamasından başlayarak tercuumlmanlık Hıristiyan

topluluğun eline geccedilmiştir (Paker 1998 571-573) Divan-ı Huumlmayun

tercuumlmanlığıyla başlayan uumlstelik Divan-ı Huumlmayunrsquoda Reis-uumll-Kuumlttaprsquoın

hemen altında yer verilerek uumlst kademe bir konuma getirilen bu kesim

oumlteki Hıristiyanlardan ayrılarak birtakım rekabete yol accedilacak

ayrıcalıklara sahip olmuşlardır Oumlrneğin Divanı Huumlmayun Ter-

cuumlmanlarından başarılı bulunanların 18yuumlzyılda Eflak Boğdan

voyvodalıklarına tayin edilmelerinin yanı sıra konsolosluk liman

tersane vb tercuumlmanlık goumlrevinde bulunanların da oumlteki Hıristiyan

kesimin oumldediği haraccedil ve cizyeden (Hıristiyanlara mahsus vergiler) muaf

tutulması en oumlnemli ayrıcalıklardan biridir (Orhonlu 1997 180) Bu

şekilde Osmanlılar buumlyuumlk bir olasılıkla Hıristiyan tercuumlmanların kendi

aleyhlerine ccedilalışmalarını engellemeye ccedilalışmıştır Kuşkusuz başlangıccedilta

sadece Osmanlıcarsquonın ccedileviride yarattığı zorluklardan oumltuumlruuml son derece

haklı nedenlere dayalı olarak başlatılan bu girişimler oumlzellikle Batırsquoda

ulusal dillerin gelişerek ulusccediluluk kavramının guumlndeme gelmesiyle

birlikte yukarıda belirtilen amaccedillardan sapmaya başlamış ve Hıristiyan

topluluğun Osmanlılara karşı oumlrguumltlenmesinde aracı rol oynamak du-

rumunda kalmışlardır Sonuccedil olarak Osmanlıların hem siyasal ve

ekonomik hem de bilgi alışverişi accedilısından Batıyla ilişkileri artmasına

karşın eğitim kurumlarındaki yanlış yapılanma onları Rum

tercuumlmanlara bağımlı kılmış ve bu eksiklik bilgi uumlretimi bir yana

imparatorluğun temellerini sarsmaya başlamıştır Oumlyle ki 1821rsquode Rum

ayaklanmasıyla birlikte tercuumlme işleri Rumların elinden alınmak

zorunda kalınmıştır (Bosworth 2000 237)

Uumlccediluumlncuuml olarak medreselerde Arapccedilarsquonın ve Enderunrsquoda Osmanlıca

kullanılması her iki yuumlksek oumlğretim kurumunun yollarını birbirinden

ayırmıştır Oysa her ikisinin aynı dili kullanması hiccedil değilse ikisi

arasında bilgi alışverişinde bulunulmasını sağlayacaktır Gerccedili her iki

kurumunda amacı farklı olmakla birlikte oumlrneğin 18 yuumlzyılın sonunda

Levent Ccediliftliği kışlasındaki Nizam-ı Cedid askerlerine goumlnderilen

80

Fransız uzmanlara ldquomuumlessese tercuumlmanırdquo adı altında dilmaccedillık yapanla-

rın bilgi aktarıcısı olarak medreselerde de hizmet verebilecekleri hiccedil

duumlşuumlnuumllmemiştir (Guumlnyol 1985 325) Ne var ki boumlyle bir şeyin

gerccedilekleşememesi sadece bu iki yuumlksek oumlğretim kurumunda eğitim

dilinin farklılığından kaynaklanmamıştır Osmanlılar Nizam-ı Cedide

yabancı uzman getirme gereksinimini askerliğe verdikleri oumlnemden

oumltuumlruuml duymuşlardır Oumlte yandan oumlrneğin yargı organında ya da

medresede goumlrev alacakların Batıdan bilgi edinmeleri ya da ccedilağa ayak

uydurmaları konusunda hiccedilbir ccedilaba harcanmamıştır Oysa topluma

doğrudan hizmet verecek kesimi yetiştiren medreselerdeki oumlğrencilere

de aynı youmlntemle Batıdan bilgi aktarımında bulunulması kuşkusuz bi-

limsel goumlruumlş accedilısını genişletecektir Oumlzetle aynı uumllkede yuumlksek oumlğretim

kurumlarında iki farklı dilin kullanılması sadece bilginin homojen

olarak dağılmadığına işaret etmekle kalmamış aynı zamanda bilginin

adil olarak da dağılmadığına işaret etmiştir

Konuya medreselerdeki dil accedilısından bakıldığında ise buguumln bile bir

oumlğrencinin ana dilinden farklı bir koumlkten gelen bir Doğu dilini oumlzel bir

konu alanında eksiksiz ya da kusursuz anlayıp ondan yabancı bir dilde

bilgi uumlretmesi hemen hemen duumlşuumlnuumllemez Uumlstelik guumlnuumlmuumlzuumln

sağladığı dil oumlğrenme olanaklarında bile bir yabancı dili bilgi uumlretecek

duumlzeyde bilip yazabilmek kuumlltuumlrel bilgiyi de gerektiren uzun yıllar

isteyen bir suumlreccediltir Duruma daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise soyut

duumlşuumlnmeyi de gerektiren konularda dilin Arapccedila olması bu oumlğrencilerin

oumlğrenmesini zorlaştırdığı gibi dili oumlğrenirken kaybedilen zaman da

halkın gelirinin ve ortalama oumlmruumln duumlşuumlk olduğu uumllkelerde goumlz ardı

edilemez Bu bilginin yayılma hızını kestiği gibi ilmiye sınıfına girecek

adaylarında eğitim suumlresini de uzatarak hizmet suumlresinin kısalmasına

neden olur Ayrıca yargı medrese ve din organlarında goumlrev alacak bu

kimselerin dini delillere dayalı olarak goumlrevlerini yerine getirmek

zorunda kalmaları İslami Bilimlerde uzmanlaşmalarını sağlayacak

duumlzeyde Arapccedila bilmelerini gerektirir Bu ise uzun suumlre ana dilin iccedilinde

bulunduğu koşullarda duumlşuumlnmeyi engelleyerek beynin sadece belleğe

dayalı işlemler aracılığıyla ccedilalışmasını sağlar Beynin uzun suumlre bu

şekilde ccedilalışması ise bir kimsenin goumlzleme dayalı bulgulandırma

bilgiyi ccediloumlzuumlmleme ve bundan bir genelemeye varma şeklindeki yetilerini

zaman iccedilerisinde kaybetmesine neden olur Bir başka deyişle uzun suumlre

salt belleğe dayalı duumlşuumlnmek belirli bir konuda odaklanarak onu

inceleyip yaratıcı fikirler geliştirmeyi de engeller Bu bir yer de beyni

81

iccedili doldurulması gereken boş kavanozlar yerine koymak anlamına gelir

Oysa oumlğrenme yaratıcılık gerektiren aktif bir suumlreccediltir Bilgi oumlzuumlmsenip

ardından yeni duumlşuumlnceler uumlretilmediği suumlrece bilgi uumlretimi soumlzkonusu

olamaz (Papert 1999 65)

Ne var ki eğitimin soyut duumlşuumlncenin gelişmesini sağlayacak şekilde

felsefe ve kuramsal bilimlere11

ağırlık verilerek yapılandırılmamasının

temelinde Osmanlının ayrışık yapıya sahip toplumu bir merkez

etrafında toplama amacıyla oluşturduğu babaerkil (patromanial) siyasal

anlayışın da roluuml vardır (Heper 1985 295) Halk kesimi youmlnetici

kesime tımar sisteminden oumltuumlruuml ağır vergi oumldediğinden ve im-

paratorluğun sivil buumlrokratlarla ilişkisi de kulluğa dayandığından boumlyle

bir toplumsal yapıda medreselerden ccedilıkanların ilgileneceği konular da

guumlndelik yaşamla sınırlı kalmaktadır İşte bu nedenle medreselerde

eğitim ister istemez akli bilimlerden ccedilok nakli bilimlere kaymıştır12

Ne

var ki İmparatorluğun kuruluş yıllarında Fatih Sultanrsquoın eğitim

kurumlarını ve bilgi uumlretimini Batıya ccedilevirmek amacıyla harcadığı

ccedilabaların ne derecede oumlnemli ve başarılı olduğunun incelenmesi gerekir

Fatih Sultan Mehmet askeri dehası yanı sıra bilime bundan boumlyle

medreselere ona bağlı olarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğine verdiği

11

The New Turks adlı yapıtta Tuumlrklerin Matematik dışında soyut duumlşuumln-ceyi gerektiren bilgilere iccedilinde bulunduğu fakir durumdan oumltuumlruuml ilgisinin bulunmadığı ancak İslam Tasavvufunun bir nebze de olsa soyut duumlşuumlnceye ilgiyi arttırdığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr (Besbee 1975 159 267) Oumlrneğin İslamiyetrsquote 8 yuumlzyıldan ortaya ccedilıkan tekkelerden Selccediluklular doumlneminde ileri kademeye varmış olanlar arasında medresede muumlderrislik yapanlar olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 14)

12 Medreselerde dil Arapccedila olmasına karşın tekkelerde halkın dilinin kullanılması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Şoumlyle ki tekkelerde Medreselere goumlre dini ve Tasavvufi konulara daha ağırlık verilmekle birlikte halk dilinin yeğlenmesi bu kurumlara halkı ccedilekmek anlamına gelir Oumlte yandan halkın adli işlerine bakacak sınıfın medreselerde yabancı dilde eğitim goumlrmesi elden geldiğince halkı youmlnetimden uzak tutmak anlamına gelebilir Gerccedili bu eğitim diliyle ilgili sorun guumlnuumlmuumlzde de ccediloumlzuumlmlenmiş değildir Genelde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenim goumlrenler guumlnuumlmuumlze değin Orta Doğu Boğaziccedili gibi teknik konulara ağırlık veren uumlniversitelerde kullanılmakla birlikte son zamanlarda oumlrneğin Cumhuriyet Tuumlrkiyersquosinde hiccedil akla gelmeyen alanlarda da Avrupa birliğine aday uumllke olarak yabancı dilde eğitim gereği doğmuştur Bunun yanı sıra kuşkusuz devlet ve oumlzel uumlniversitelerdeki eğitim dili farklılığının da incelenmesi gerekir

82

oumlnem onun İslam kuumlltuumlruuml kadar Batı kuumlltuumlruuml ve uygarlığına da oumlnem

verilmesi gerektiği konusundaki duumlşuumlncelerini yansıtır Bunda Bizans

İmparatorluğunun katkısı olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu

doumlnemde Bizans imparatorluğundaki ccediloumlkuumlş ister istemez bilimsel

yaşamı da etkilemiştir Uumlstelik İlkin ve Tekelirsquonin ldquoİstanbulrsquodan kaccedilan

bilim adamlarının Avruparsquoda Roumlnesansrsquoın doğmasına katkısı olmadığırdquo

(Tekeli amp İlkin age 15) şeklindeki goumlruumlşuuml Fatihrsquoin soumlz konusu

doumlnemde Batıya ilgisinin Bizansrsquotan kalan bilimsel ya da kuumlltuumlrel

etkinliğe duyduğu hayranlıktan değil doğrudan onun bilimsel me-

raklılığından kaynaklandığı sonucunu doğurur Oumlyle ki kendi

medreselerindeki ders programını oluştururken bile Batırsquoda 12

yuumlzyıldan başlayarak gelişen uumlniversite programını inceleyerek

yaptırttığı medreselerde bu programa uygun dersler koydurtmaya

ccedilalışması başlangıccedilta Osmanlıların akli bilimlere ağırlık verdiğini goumlste-

rir Avrupa uumlniversitelerindeki gramer retorik mantık-diyalektik

derslerinden oluşan Trivium (salus) adı verilen programla ile aritmetik

geometri astronomi ve musiki derslerinin eklendiği Quadrivium (rabu)

programının medreselerde oumlrnek alınarak temel hazırlık derslerinin ve

Arapccedilarsquonın goumlruumllduumlğuuml ldquohariccedilrdquo ve uumlst duumlzey bilimlerin goumlruumllduumlğuuml ldquodahilrdquo

şeklini aldığı goumlruumlluumlr(Tekeli amp İlkin 1999 16) Ne var ki bu şekilde

akli bilimlere ağırlık veren bir program Osmanlıların yuumlkselme ve

genişleme doumlneminde sadece Medreselerde suumlrduumlruumllmek istense de

uygulamada bu programlar Enderunrsquoda suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Oumlrneğin

Anadolursquoda Kayserirsquode 1490rsquoda doğup devşirme olarak Yavuz Sultan

Selim zamanında yetişmiş Mimar Sinanrsquoın medrese cami mescit

kervansaray yol koumlpruuml vbşeklinde kendini goumlsteren mimari dehasının

belki de boumlyle bir eğitimin sonucu olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Aslanapa 1997

655-660) Fatihrsquoin eğitim alanında bu şekilde yuumlzuumlnuuml Batıya ccedilevirmesi

Batıdaki askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kuumlltuumlrel ve bilimsel alanda goumlsterme

isteğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir

Fatihrsquoin bilime verdiği oumlnem salt medreselerle sınırlı kalmamıştır

Oumlrneğin dini bir ayrım goumlzetmeksizin her tuumlrluuml bilim adamını bir araya

getirerek ulemanın oumlnuumlnde Rum-Ortodoks patriği olarak atadığı aynı

zamanda patrikhanedeki okulu youmlnetme izni verdiği Gennadiusrsquou Hıris-

tiyanlığı tartışmak uumlzere bir tercuumlman aracılığıyla tartışmaya ccedilağırması

uumlstelik bunun bir de yazıya geccedilirilmesini istemesi onun bilgi aktarıcı

olarak ccedilevirmene ve yazılı kuumlltuumlre verdiği oumlnemi goumlsterir (Paker 1998

83

576)13

Bunun yanısıra soumlzkonusu doumlnemde biri Yunanca biri

İtalyancarsquodan iki ccedileviriden soumlz edilebilir Bunlardan ilki Bizansrsquotan

kalan yazmalar arasında bulduğu Ptolemaiosrsquoun ldquoCoğrafyardquo adlı yapıtını

Rum Pontus İmparatorluğunda tanınmış bir bilim adamı olan Giorgius

Amerikusrsquoa Arapccedilarsquoya oumlnceden ccedilevrilmiş olmasına karşın yineden

Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Kuşkusuz Tuumlrkccedile yerine

Arapccedilarsquoya niccedilin yeniden ccedilevrilme gereği sorusu o sırada Osmanlıda

bilimsel dilin Arapccedila olmasının yanı sıra Fatihrsquoin Arapccedila ve Farsccedilarsquoyı

ccedilok iyi bildiğini ve Arap yazılı kuumlltuumlr geleneğinde yetişmiş bir kimse

olarak bilimsel konularda Arapccedila duumlşuumlnuumlp tartıştığını goumlsterir Ne var

ki Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş bir yapıtı tekrardan istemesi onun bilginin

doğruluğu konusunda goumlsterdiği titizliğe işaret eder Oumlrneğin bu bilim

adamını sarayında 1461rsquoden 1475rsquode oumlluumlmuumlne dek ağırlamasının nedeni

de bilimsel konuları accedilımlamak uumlzere derinine tartışabileceği bir

kimseye gereksinim duymasından oumltuumlruumlduumlr Fatihrsquoin bilime ilgisi

yukarıdaki boumlluumlmlerde anlatıldığı gibi yaptırdığı medreselerden saray

da kurdurduğu kuumltuumlphanelerden ortadır Ne var ki askeri youmlnuumlnuumln muuml

bilim adamı youmlnuumlnuumln muuml ağır bastığı sorusu guumlndeme geldiğinde bilim

adamı kimliğinin de en az askeri kimliği kadar Osmanlı tarihinde oumlnemli

olduğu ortaya ccedilıkar Bu en accedilık olarak Bizansrsquotan kalan yazmaları yok

etmeyip kendi dermesi iccedilerisinde yer vermesinden de anlaşılır14

Başka

bir deyişle bu doumlnemde tıpkı Romalıların kendilerinden oumlnce gelen

13

Soumlz konusu kaynakta bu yapıtın kısmen Mecmua-i Ebuzziya İstanbul 1911rsquode yayınladığı belirtilmektedir

14 Osmanlılarda Bizansrsquotan kalma Latince ve Rumca yazmalar Saray kuumltuumlphanelerinde tutulmuştur Bunların sonraki doumlnemlerde kimi yangın kimi deprem doğal afetler yanı sıra tutuculuk nedeniyle de yok edileni kuşkusuz olmuştur Ne var ki bu yazmaların hangi dillerde olduğu ve ne olduğuyla ilgili kuumlnyesi konusundaki bilgiler de ya yok edilmiş ya da saklanmıştır Bundan boumlyle Osmanlı kuumltuumlphanelerinde Arapccedila Farsccedila ve Eski Tuumlrkccedile yapıtların bibliyografyası bulunmakla birlikte oumlteki dillerdeki yapıtlarla ilgili veya Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş yapıtlar konusundaki bilgiler bile ya kataloga girmemiş ya da farklı adla kataloga işlenmiştir (Porter 1854 178) Oumlte yandan Balcı zadersquonin Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtındaki yazmalarla ilgili boumlluumlmde Yunan ve Latin yazmaları konusuna hiccedil değinilmemiş ama Batı dillerine ve Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen Arapccedila ve Farsccedila ve Osmanlıca yapıtlara yer verilmiştir Bu saray kuumltuumlphanelerinin başta yabancı olmak uumlzere yerli bilim adamlarına da kapalı olduğunu goumlstermektedir (Balcı zade 1931 528-555)

84

Yunanlıların kuumlltuumlrel uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kabul edip Latincersquoye ccedileviri

yapmaları gibi Fatihrsquote benzer bir tutum sergileyerek Batı dillerinden

biri olan Yunancarsquodan ccedileviri yapılmasını desteklemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 22) Fatihrsquoin Plutarchrsquoın Hayatlar adlı yapıtının da Arapccedilarsquoya

ccedilevrilmesini istemesi de hakkında verilen bu bilgiyi destekler

niteliktedir Bu onun dinin etkisinde kalmadan Batıdan gelen bilgiye de

sahip ccedilıkıp bilginin kaynağını herkese accedilık tutmak istediğinin de bir

kanıtıdır

Yunan felsefesinin Romalılar doumlneminde olduğu gibi doğrudan alın-

mayıp İskenderiye okulundan felsefenin İslamiyetrsquole bağdaştırılmış

Neo-Platonculuk adı verilen farklı bir yorumla alınması Fatihrsquoin bu

atılımının yeterince etkili olamamasına neden olmuştur Başka bir

deyişle Yunan felsefesi Osmanlırsquoya Gazalirsquonin felsefeye karşı ccedilıkan

tutumuna tepki olarak dini ve felsefeyi birbiriyle uzlaştırmaya ccedilalışarak

Aristotelesrsquoin ilahi felsefesini oumlrnek alan Farabi İbn-i Ruumlşt ve İbn-i Sina

gibi duumlşuumlnuumlrler tarafından girmiştir Buradan Arap bilim adamlarının

bilgi aktarımında Osmanlırsquodaki oumlnemi de ortaya ccedilıkmaktadır Ayrıca

Fatih salt Batıyla sınırlı kalmamıştır Oumlrneğin Ali Kuşccedilu gibi astronomi

ve matematik alanında uzman bir bilim adamının Farsccedilarsquodan iki

makalesini bilim dili Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş ve onu Semerkantrsquotan

İstanbulrsquoa getirterek medreselerin oluşumunda goumlrev verdiği gibi Ende-

runrsquoda yuumlksek uumlcret karşılığında da ccedilalıştırmıştır (Paker 1998 575)

17 yuumlzyıla kadar Fatihrsquoin kişiliğine bağlı bu gelişmeler Katip Ccedile-

lebirsquoyle (1608-1657) birlikte bilimsel kimlik kazanmaya ve uumlruumln ver-

meye başlar Osmanlı hanedanının kendi kimliğini gelecek kuşaklara ta-

nıtmak uumlzere sarayda resmen tarih yazıcısı olarak bir vakanuumlvisti

atamasının yanısıra ccedilevirilerin ve ldquoyeniden yazmardquo denilen oumlzellikle

Arapccedila oumlykuumllerin ccedileviri yoluyla değil de onlardan esinlenerek yeniden

yazılan oumlykuumllere yer verilmiştir Bunun yanı sıra askeri accedilıdan oumlnem

taşıyan tarihsel olay ve kişilerle ilgili yazıların tasavvuf veya din ile

ilgili oumlnde gelen kişi ya da ahlakla ilgili makalelerin Osmanlıca duumlz yazı

dil geleneğine katkıda bulanarak bilimsel yapıtların temel koşulu olan

duumlz yazının yerleşmesine katkısı olmuştur Bu bir yerde ağdalı ve suumlsluuml

bir dil olan Farsccedila ve Arapccedilarsquonın giderek kaybolup Tuumlrkccedilersquonin daha

egemen olduğu ve duumlz yazıya daha yakın bir dil olan Osmanlıcarsquonın

artık yerleşmeye başladığını goumlsterirBu ise Osmanlı kimliğinin

benimsendiğinin bir kanıt olarak da değerlendirilebilir Bir başka deyişle

bilgi uumlretiminde dilin ağdasız olması birbirini tetikleyen bilgiler

85

arasında bağlantının kopmamasına neden olduğu iccedilin Osmanlıca bilgi

uumlretiminin Arapccedila ve Farsccedilarsquoya goumlre daha kolaylık sağladığı

duumlşuumlnuumllebilir

Bu yukarıda oumlne suumlruumllenlerin geccediliş doumlneminde ilginccedil bir oumlrneği

Katip Ccedilelebirsquonin Fezlekesirsquonde (1642) goumlruumlluumlr Bu yapıt ccedileviri

olmamakla birlikte hem dilsel hem de bilimsel youmlntem accedilısından tarihi

suumlreci yansıtması bakımından ilgi ccedilekicidir İslam tarihi ve Osmanlı

tarihi olmak uumlzere iki kitaptan oluşan bu yapıtın doumlrt boumlluumlm şeklinde

duumlzenlenen Ikitabı İslam duumlnyasına seslenildiği iccedilin Arapccedila yazılırken

Osmanlı tarihi ile ilgili 2 kitap Osmanlıca yazılmıştır Bu yapıt İslam

geleneğine uygun olarak evrenin doğuşundan başlamasına karşın tarih-

teki oumlnemli olay peygamber hekim bilim adamı şair veya sultanları

gibi kişiler kronolojik sıraya dizilerek kaleme alınmışlardır Uumlstelik bu

yapıta hangi kaynaklardan yararlanıldığını goumlsterir bir bibliyografya da

eklenerek Osmanlı bilimsel geleneğine farklı bir bakış accedilısı getirilmiştir

Oumlte yandan 2 kitap 1591-1654 arasında Osmanlı tarihinde geccedilen olaylar

ve her yılın sonunda oumllen bilim ve devlet adamlarının oumlz yaşam oumlykuumlsuuml

ve yapıtları yanı sıra oumlzellikle Revan15

seferiyle ilgili ayrıntılı bilgi

verilmiştir Bilgi uumlretimi accedilısından Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtının oumlnemi

kaynakccedila goumlstermesi ayrıntılı bilgi vererek betimleyici youmlntemi

kullanması ve bununla da kalmayıp kendi konuyla ilgili goumlruumlşlerini dile

getirerek yapıtına accedilıklayıcı nitelik kazandırmasından kaynaklanmıştır

Ccedilelebirsquonin bu eleştirel youmlntemi aynı zamanda guumlnuumlmuumlzdeki goumlzlem ve

kaynakccedilaya dayalı gerekccedilelendirme şeklinde de yorumlanabilir (Goumlkyay

1997 432-439)

Katip Ccedilelebirsquonin bir oumlzelliği de Batı kaynaklarından yararlanmaktan

ccedilekinmemesi ve bu şekilde oumlzellikle Mizan-uumll-hakrsquoda belirttiği şekilde

İslamrsquodaki skolastik duumlşuumlnceye ve medreselerdeki pozitif bilimlere karşı

tutumla ilgili goumlruumlşlerini ccedilekinmeden yazıya geccedilirebilmesidir (Uumllken

1997 309) Bu onun Fatihrsquoin başlatmak istediği akli bilimlere oumlncelik

verilmesi goumlruumlşuumlnde olduğunun da bir kanıtıdır Oumlrneğin Fatihrsquoin

15

Katip Ccedilelebi babası Enderundan ccedilıkmış bir silahdarın oğludur Bu ne-denle babasıyla birlikte bir ccedilok sefere katılmış ve eğitimini medrese-lerde goumlrmuumlştuumlr Bu babasıyla birlikte katıldığı seferlerden biri de IV Muradrsquoın Revan (Erivan) seferidir Bundan sonra kendini bilime ver-miştir(Tekeli amp İlkin 1999 43) Bundan boumlyle Revan seferini bu denli ayrıntılı bilgi verebilmesi doğrudan kişisel goumlzlem ve deneyimine da-yanmaktadır

86

Gazalirsquonin akıl ve felsefeyi dışlayarak dinin uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran

Tehafuumltrsquouumll Felasifa adlı yapıtı uumlzerine Fatih Hocazade ve Alaeddin

Tusirsquoye risaleler yazdırmasının nedeni akıl ve felsefenin gerekliliği

konusunda tartışmayı başlatmak ve medreselerde akli bilimlere oumlncelik

vermektir (Tekeli amp İlkin 1999 11-16)

Ne var ki Fatihrsquoin başlatmak istediği bu akım ancak Katip

Ccedilelebirsquonin iki kez kaleme aldığı Cihannuumlmarsquoda yeniden ortaya ccedilıkmıştır

İlk 1648rsquo de Ccedilelebirsquonin kitabını yazmadaki amacı klasik İslam

coğrafyasında varolan yapıtların akli bilimlere oumlzellikle astronomiyle

ilgili bilgilere başvurmamasından oumltuumlruuml ortaya ccedilıkan bilgi eksikliğini gi-

dermektir Ccedilelebirsquonin bu yapıta ldquoastronomi bilmeyenin Tanrırsquoyı

tanımakta yetersiz kalacağırdquo (ldquoKatip Ccedilelebirdquo 1992 6511) şeklinde bir

hadisi eklemesi dinle akıl ve felsefeyi uzlaştırmak istediği konusundaki

goumlruumlşuumlnuuml de ortaya koyar

Osmanlı Avruparsquosı Anadolu İspanya ve Kuzey Afrikarsquoyla ilgili

bilgilerin verildiği ilk kitabı ardından 1654rsquode Japonya ve Asya uumllkeleri

tanıtılmıştır Bu kitabın bilgi uumlretimi accedilısından oumlnemi ilk kez

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) goumlruumlşuumlnuuml yıkan Kopernikrsquoin duumlnyanın

yuvarlak ve guumlneş merkezli olduğu goumlruumlşuumlne yer vermesidir Ayrıca

Kristof Kolomb ve Magellanrsquoın duumlnyayı keşiflerinden de soumlz etmiştir

Ne var ki guumlneş merkezli ya da duumlnyanın ldquoarmutrdquo şeklinde olduğu

konusunda Kopernikrsquoe atıfta bulunulmamış olması dikkat ccedilekicidir

Kopernik sistemiyle ilgili doğrudan atıfta bulunularak verilen bilgi ancak

Muumlteferrikarsquonın bu yapıta 18 yuumlzyılın başında yaptığı eklemelerde

verilmiştir Bununla birlikte İslam coğrafyacıların harita kullanmadaki

yanlışlara değinerek her iki yapıtına haritalar eklemesi bununla da

kalmayıp Aristoteles Ortelius Cluverius ve Lorenz gibi Batırsquodaki kay-

naklarından ccedileviri yoluyla bilgi aktarması ve alıntıda bulunması dikkat

ccedilekici olduğu gibi bu kaynakların kiminin yeni basılmış kaynaklar

olması onun ccedilağdaş ve guumlncel bilgiyi yakalamadaki ustalığına işaret

eder Oumlrneğin Cluveriusrsquoun Evrensel Coğrafya adlı yapıtı 1624rsquote

basılmıştır (Tekin amp İlkin 1999 51) Buumltuumln bu oumlzellikler

Cihanuumlnnuumlmarsquonın bilgi uumlretimi accedilısından tek youmlnluuml değil iki youmlnluuml bir

işlev goumlrmesine neden olmuştur Başka bir deyişle Batırsquodan Osmanlıya

bilgi akışını sağlamakla kalmamış başka dillere de ccedilevrilerek Doğudan

Batıya bilgi akışının gerccedilekleşmesine neden olmuştur

87

17 yuumlzyılda ccedileviri accedilısından dikkati ccedileken ve Kopernik adını ilk

duyuran yapıt Zigetvarlı Tezkereci Koumlse İbrahim Efendinin 1660rsquoda

eklemelerle oumlnce Arapccedila ardından Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirdiği Noel Duretrsquoin

ldquoEphemeeridess Motuum Celestium Richeliause ex Lannnsbergi

Tabulisrdquo (1651) adlı yapıtıdır Bu yapıt Secence-tuumlrsquol Eflak adıyla

ccedilevrilmiş olup iki youmlnden bilgi uumlretimi accedilısından dikkat ccedileker Birincisi

Kopernik sistemi hakkında bilgi birinci kaynak yerine ikinci kaynaktan

verilmiş olması ikincisi ise oumlnce Osmanlıda bilim dili kabul edilen

Arapccedilarsquoya sonra da Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye (Osmanlıcarsquoye) ccedilevrilmiş

olmasıdır Bu yapıtın ccedilevrilmesinde buumlyuumlk bir olasılıkla Katip

Ccedilelebirsquonin atıfta bulunmadan Cihanuumlnnuumlmarsquoda evrenle ilgili verdiği

farklı bilgilerin de payı olmuştur Bir başka deyişle bilgi uumlretimi

accedilısından ccedileviri yapıt telif yapıtı değil telif yapıt ccedileviriye yol accedilmıştır

(İhsanoğlu 1992 339)

Osmanlının askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kanıtlamış bir imparatorluk olarak

dikkatini ccedileken ve Batıdan bilgi almak istediği en oumlnemli konu

astronomi olmakla birlikte bu alanda kuramsal ccedilevirilerden ccedilok

astronomik tabloların ccedilevirisinden bilgi edinmek yeğlenmiştir Bu onun

kuramsal alandan ccedilok uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlstermektedir Oumlrneğin 1660rsquoda Duret 1772rsquode Cassini 1839rsquoda

Lalende Tablolarının (Ziccedillerinin) ccedilevirisinin yapılmış olması

Osmanlıların geleneksel olarak uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlsterir

Ne var ki Osmanlıda 1726 yılına dek matbaaya izin verilmemiş

olması bu bilgilerin tabana yayılarak duyulmasını engellediği gibi bilgi

uumlretiminin de gecikmesine neden olmuş ancak Lale devrinde

Muumlteferrika gibi kimselerin bireysel ccedilabaları sonucu İmparatorluk

iccedilinde ve dışında uumlretilen bilgiden haberdar olunmaya başlanmıştır

Hıristiyan azınlığa Matbaa izni verilirken Muumlsluumlman tebaaya bu iznin

verilmemesi hem medreselerdeki eğitimin gittikccedile akla dayalı

bilimlerden uzaklaşarak taassuba kaccediltığını hem de İmparatorluğun 16

ve 17 yuumlzyılda kuumlltuumlrel kimlikten ccedilok askeri uumlstuumlnluumlğe oumlncelik verdiğini

goumlsterir

88

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi

Whorf ve Sapirrsquoin16

her topluluk kendi iccedilinde yaşadığı dile goumlre

duumlşuumlnuumlr şeklindeki savından yola ccedilıkarak bu doumlnemi anlatmak dil kuumlltuumlr

ve bilgi uumlretimi uumlccedilgeni arasındaki eytişimsel (diyalektik) ilişkileri

accedilıklamak ve ulusal kimliklerin dilin geccedilirdiği evrelere bağlı olarak nasıl

değişikliğe uğrayıp bilgi uumlretim suumlrecindeki akışı değiştirdiğini goumlster-

mek accedilısından oumlnem taşır

Lale Devri olarak anılan III Ahmetrsquoin (1703-1730) huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

bu doumlnem İmparatorluğun askeri ekonomik ve siyasal nedenlerle

Batıyla ilişkilerinin yoğunlaştığı temeli İslam felsefesindeki ldquokanaaterdquo

dayalı basit tuumlketim alışkanlıklarından vazgeccedililerek saray hanedanlığını

oluşturmak uumlzere ldquosafahatardquo dayalı bir duumlzenin başlangıcı olarak

değerlendirilebilir Oumlte yandan bu doumlnem aynı zamanda goumlccedilebe bir

imparatorluktan daha yerleşik bir imparatorluğa bir geccediliş doumlnemi olarak

da duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili saray hanedanlığının oluşması guumlnuumlmuumlz

demokratik anlayışında halkla iktidar arasındaki uccedilurumun daha da

accedilılacağı anlamına gelmekle birlikte Osmanlı kimliğini daha saygın bir

konuma getirmek amacıyla Arap ve Fars kuumlltuumlrel etkilerini yazınsal ol-

duğu kadar bilimsel alanda da azaltarak kendi kimliğine oumlzguuml uumlruumlnleri

yaratma ccedilabalarının da bu doumlnemde filizlenmeye başlayıp oumlzguumln bilgi

uumlretimini kolaylaştırdığı da yadsınamaz Kuşkusuz boumlyle bir sefahat

doumlneminde Osmanlı uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlncelikle yazınsal alanda kanıtlayarak

Arap ve Fars kuumlltuumlrel tema ve motiflerini daha az kullanıp Tuumlrk

kimliğinin oumlzelliklerini daha oumlne ccedilıkaracak yapıtlara değer verilmiştir

Oumlrneğin Nedim (1681-1730) gibi bir Divan edebiyatı şairinin ortaya

ccedilıkması saray edebiyatı olarak Divan edebiyatının yazınsal ccediloğul

dizgede saygın bir konuma oturmasına neden olmuştur (İz 1989 43)

Gerccedili Divan edebiyatı saraya oumlzguuml bir edebiyat olarak ccediloğunluğu temsil

16

Sapirbu konudaki goumlruumlşleri en accedilık şekilde şu soumlzlerle dile getirmiştir No two languages are ever sufficiently similar to be considered as representing the same reality The worlds in which different societies are distinct worlds not merely the same world with different labels attached (Sapir 1956 69)(İki hiccedilbir dil aynı sosyal gerccedilekliği ifade edecek derecede birbirine benzer olamaz Toplulukların birbirinden farklılığı sadece aynı duumlnyayı paylaşmakla birlikte birbirinden farklı etiketler taşımasından değil birbirinden farklı duumlnyalar yaşamasından-dır) (Ccedileviren Mine Yazıcı)

89

eden halkın kuumlltuumlrel kimliğini oluşturmada bir payı olduğu duuml-

şuumlnuumllemez Bununla birlikte sarayın Arap ve Fars etkisinden kurtulmak

uumlzere soumlzkonusu doumlnemde başvuracağı ya da besleneceği tek kaynak

Anadolursquoda yerleşmiş bulunan halk olduğundan ister istemez yazılı

kuumlltuumlruumln temelini oluşturmada onun soumlzluuml kuumlltuumlre dayalı geccedilmişinden

yararlanacaktır Bu ise Tuumlrkccedile konuşan halkın imgelem (hayal) guumlcuumlnuumln

yaratığı yazınsal uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak ulusal belleğin kaccedilınılmaz

olarak yazıya doumlkuumllmesini sağlayacaktır Osmanlı kuumlltuumlrel yaşamındaki

bu değişim bir yandan dil ve kuumlltuumlr ikilisinin sorgulanmasına yol

accedilarken oumlte yandan da İmparatorluğu ldquogoumlccedileberdquo bir topluluk olmaktan

kurtarıp daha ldquoyerleşikrdquo bir toplum olmaya zorlayacaktır Bundan boumlyle

imparatorluğun saray hanedanlığını oluşturmak uumlzere başlattığı bu

hareket tıpkı her insanda varolan noumlronlar arasındaki bağlantıyı kurarak

ona oumlzel kimlik kazandıran sinir sistemindeki noumlron yapısını oluşturan

lifler gibi Tuumlrkccedile duumlşuumlnme suumlrecini başlatarak başta Osmanlı kimliği

olmak uumlzere Tuumlrk kimliğinin de yapı taşlarını oluşturmaya

başlayacaktır

Hem dil hem de bilginin temeli duumlşuumlncenin bilginin ilk uumlretim

aşamasında17

birbirine bağlı dinamik kavramlar olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa yazınsal alanda dilde başlayan Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil

yapısını daha ortaya ccedilıkaran Lale Devrinin yarattığı ve Tanzimatrsquoa kadar

uzanan bu akım ister istemez yazınsal olduğu kadar bilimsel akışın da

youmlnuumlnuuml değiştirmeye başlayacaktır Tercuumlme Heyetine ilk gereksinimin

duyulması Muumlsluumlman ccediloğunluğa ilk kez matbaa izninin verilmesi ve

yeni eğitim kurumları ve ona bağlı olarak yeni kuumltuumlphanelerin kurulması

17

Burada dil ve duumlşuumlncenin oumlzellikle başlangıccedil aşamasında birbirine bağlı kavramlar olduğu belirtilmiştir Bunun nedeni ise bilginin toplumsal youmlnuumlne karşılık dilin geliştikccedile bireysel youmlnuumlnuumln artmasıdır Şoumlyle ki dil geliştikccedile bilgi aynı kalsa da bireysel ifade şekilleri birbirinden ayrılır Bir başka deyişle dil zenginliği bilgiye bakış accedilısını etkileyerek duumlşuumlncenin sıralanmasına ayrıntılara girilmesine bilginin eksiksiz aktarılmasına neden olduğundan duumlşuumlncenin mi bilgiyi uumlrettiği yoksa dilin mi bilgiyi uumlrettiği şeklindeki bir ikilemin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi gerekir Bu aynı zamanda ldquoduumlşuumlnce ve dilinrdquo bir kaynaşık bir buumltuumln olmayıp her ikisinin de farklı bir gelişim suumlreci olduğuna işaret eder Başka bir deyişle Vygotskyrsquonin dilin bi-reyselliğinin ya da dilin bireysel yaratıcılığını oumlne ccedilıkaran goumlruumlşuuml bilgi uumlretiminde dilin oumlnemine dikkati ccedileker (bkz Vygotsky L Dil ve Duumlşuumlnce ccedilev Semih Koray İstanbul Kaynak Yayınları 1985)

90

toplumsal yapıdaki geccediliş suumlrecinin somut oumlrnekleri olarak

değerlendirilebilir Bundan boumlyle Osmanlı İmparatorluğursquondaki bilgi

uumlretim suumlrecinin akışı ancak onu tetikleyen toplumsal yapının

anlaşılmasıyla birlikte anlam kazanıp toplumsal bilincin uyanmasına

aracı olur

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya

Etkisi

Osmanlı İmparatorluğunun bu yeni tutumu Osmanlının toplumsal

yapısını belirleyen buumlrokratik işleyişi değiştirdiği gibi onun alt yapısını

oluşturan eğitim anlayışını ve uzantısı kurum kuruluşları da etkilemiştir

Genel ccedilerccedileveyi ccedilizmek accedilısından konuya buumlrokratik değişiklikleri

anlatmakla başlamak bu ccedilarkın yarattığı yeni bilgi uumlretim

mekanizmalarının hangi koşullar altında ortaya ccedilıktığını accedilıklamak

accedilısından kaccedilınılmazdır Şoumlyle ki sarayın hanedan olma yolundaki

kararı siyasetin saraydan Babıalirsquodeki Veziriazamlık konağına

taşınmasına ve Saray Divanının yerini Veziriazam Divanının almasına

neden olmuştur Bu durumda Osmanlı toplumsal yapısında youmlnetici

konumda bulunan ilmiye sınıfının yerini de kalemiye almıştır Kuşkusuz

hiyerarşik sıralamadaki bu değişiklik rastlantı olmayıp youmlnetimin el

değiştirmesi sonucu ortaya ccedilıkmıştır Bir başka deyişle Medreseden

ccedilıkan ilmiye sınıfının toplumsal işlevinin medreselerde goumlruumllen eğitime

bağlı olarak yetersiz kalması kalemiyersquonin farklı bir eğitimden

geccedilmesine neden olmuştur Bu doumlnemde kalemiyersquoden kişilerin hizmet

iccedili eğitimden geccedilerek uygulamalı eğitimin pratik hayatta başarıyı nasıl

etkilediğinin anlaşılması medreselerdeki eğitimin de sorgulanmaya

başlamasına yol accedilmıştır Ayrıca bu sınıfta ccedilalışanların başına Reis-uumll

Kuumlttap getirilerek Divan-ı Huumlmayun Kalemi amedi kalemi ve tercuumlme

Kalemi şeklinde birimlere ayrılması konu alanlarına goumlre

uzmanlaşmanın oumlnemini de guumlndeme getirmiştir Başlangıccedilta katip ccedilırak

şeklinde belirlenen kadrolaşmaya zaman iccedilerisinde şerhli ve muumllazım

kadroları da eklenerek sistem daha da genişlemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 25-28) Kuşkusuz bu şekilde yeniden yapılanma bir yandan buuml-

rokratik işleyişin daha yetkin kılınması amacını taşırken oumlte yandan da

alt yapıda değişikliklere de neden olmuştur

Kalemiyenin eğitimi geleneksel olarak medrese tekke ve oumlzel

konaklarda suumlrduumlruumllmekle birlikte başarısının temelinde hizmet verilen

91

birimdeki usta ccedilırak ilişkisine dayalı eğitim anlayışı yatmaktadır Bu

şekilde eğitim almış Reis-uumll Kuumlttaprsquoların her geccedilen guumln sayılarının

artırılarak eyalet valilikleri elccedililik hatta sadrazamlık makamlarına kadar

yuumlkseltilmeleri medreselerdeki eğitimi etkilememişse de askeri alanda

yenilgilerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte uygulama ve kuramın bir arada

yuumlruumltuumllmesinin oumlnemine dikkat ccedilekilmiş olmuştur Bundan boumlyle

medreseleri olduğu gibi bırakarak yeni eğitim anlayışını destekleyecek

yeni eğitim kurumları oluşturulmaya başlanmıştır Ne var kikalemiye

bir yandan Batıyla ilişkilerin suumlrduumlruumllmesinde Tercuumlme Kalemi accedilarak

Osmanlının Batıyla siyasi olduğu kadar kuumlltuumlrel olarak da daha sıkı

ilişkiye girmesine neden olurken oumlte yandan da buumlrokratik sınıfın alt

yapısını tamamıyla Osmanlının iccedil işleyişinin oluşturduğu bir eğitim

sistemine dayalı olarak değiştirmeyi başarmıştır Bir başka

deyişlekalemiyersquode uygulamalı oumlğretim doğrudan Osmanlının kendi

buumlnyesine bağlı olarak şekillenmiştir Oysa ilerde tarihsel sıralamaya

goumlre daha ayrıntılı olarak anlatılacak yeni askeri eğitim kurumlarında

uygulamalı eğitim doğrudan yabancılara bırakılmıştır

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717)

1717rsquode Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşarsquonın şair Nedimrsquoin

başkanlığında hem Doğu hem de Batı dillerinden ccedileviri yapmak uumlzere

doumlnemin bilginlerini bir araya toplayarak kurduğu ilk Tercuumlme

Heyetinin hem İslam kuumlltuumlruumlyle ilgili kimliği kaybetmemek hem de

Batının teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmamak şeklinde birbiriyle

ccedilelişen iki farklı amacı vardır Başta bu heyetin kurulmasındaki amaccedil

oumlncelikle Batıdaki bilgiyi aktarmak olmakla birlikte felsefe ve

edebiyatla ilgili yapıtlar Arapccedila ve Farsccedilarsquodan Osmanlıcarsquoya ccedilevrilirken

teknik ve tıpla ilgili bilimsel yapıtlar Osmanlıcarsquoya değil bilim dili

Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir 25 kişiden oluşan kurulda Arapccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedilevrilen yapıtlar arasında oumlzellikle İbrahim Paşarsquonın

ilgisini ccedileken İslam tarihiyle ilgili Bedruumlddin Mahmut Aynirsquonin İkd-uumll

Cuumlman fi Tarih-i Ehl iz-Zaman ve Huvandmarrsquoın Habib uumls-Siyer adlı

yapıtları ve doumlnemin en goumlzde ccedilevirmenlerinden Ahmet Vefik Paşarsquonın

da dedesi olan Yanyalı Esat Efendinin ccedilevirdiği İbni Sinarsquonın Şifa adlı

yapıtı Suhreverdirsquonin Hikmet uumll-İşrakrsquoı ve ilk kez Eski Yunanca ana

kaynaktan Aristotelesrsquoin Physikarsquosının Kitab uumls-Semaniye adıyla

Arapccedilarsquoye Yanyalı Esat Efendinin tarafından yapılan ccedilevirisi

92

bulunmaktadır (Guumlnyol 1985 age 325) Ne var ki Yanyalı Esat

Efendinin Batı kuumlltuumlruumlyle ilgili olarak Fransızca yerine oumlluuml bir kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuumlnuuml uumlstelik de Farabi ve İbni Ruumlşdrsquouumln uumlzerinde Arapccedila

yorumlarının bulunduğu bir yapıtı yeniden Arapccedilarsquoya ccedilevirme gereğini

duyması bir yandan Osmanlının bilimsel olarak Arap bilimini kendine

rakip goumlrduumlğuumlnuuml oumlte yandan da Fransız dil ve kuumlltuumlruumlnuumln henuumlz

yeterince tanınmadığı gibi kabul edilmediğini de da goumlsterebilir

Oumlte yandan Tercuumlme Heyeti dışında yapılan ccedilevirilerde bu geleneğe

uygun bir tutum sergilemişlerdir Oumlrneğin 28 Mehmet Ccedilelebirsquonin

Şehrezurirsquonin Seretuumll İlahiyesinin fizik kısmını Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmiş

olması Tercuumlme Heyetinden farklı olarak fen alanında bir yapıtı

Arapccedilarsquoye ccedilevirmek yerine Osmanlıcarsquoye ye da Tuumlrkccedileye ccedilevirmesi

dikkat ccedilekicidir Bununla birlikte oumlzel girişim olarak da Batıdan bir

kaynak ccedilevrilmemiştir (Tekeli amp İlkin 1999 42) Ne var ki oumlzel

girişimin hiccedil değilse fizik gibi bir alanda Tercuumlme Heyetinin aksine

Arapccedila bilim dili yerine Osmanlıcayı bilim dili olarak seccedilmesi onun

Tercuumlme heyetinden bir adım daha ileri olduğunu goumlsterir Bu

bilgilerden de anlaşılacağı gibi başta heyetin kurulmasındaki oumlzellikle

Batırsquodaki bilginin aktarılması konusundaki amaca ulaşılamadığı

goumlruumllmektedir

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833)

III Selim doumlneminde kurulan Babıalirsquodeki Tercuumlme Odası yukarıda

belirtildiği gibi Fener Rum ailelerinin tekeli altındaydı Ne var ki Rum

ayaklanması ile birlikte sarayın Fener Rum ailelerine guumlvenini yitirmesi

IIMahmut doumlneminde son Rum tercuumlmanın da goumlrevinden atılmasına

neden olmuştur Oysa sarayın varlığını suumlrduumlrmede dış ilişkilerinin ve

yazışmaların oumlnemi her geccedilen guumln artmaktadır Bununla birlikte bu

alanda eleman yetiştirilmemiş olması bu işlerin 1821rsquoden 1833rsquoe dek

vardiya usuluuml Muumlhendishanelerdeki oumlğretmenler tarafından yuumlruumltuumllme-

sine neden olmuştur Gerccedili bu doumlneme kadar Osmanlının soumlzkonusu

alanda kendi elemanının yetiştirmemiş olması ve ccediloğu konuda dışardan

gelen yardımın kısa erimli olacağını goumlz oumlnuumlnde bulundurmaması

siyasal bir eksiklik olarak değerlendirilebilir Buna karşın bu işe

93

atanacak oumlğretmenlerin de yine Rum koumlkenli Yahya Efendi18

ve Musevi

koumlkenli İshak Efendi19

gibi azınlık olmakla birlikte Osmanlının kuumlltuumlrel

kimliğini kabul etmiş ona bilgisel katkıda bulunmuş kimseler olması

Osmanlının hepten peşin huumlkuumlmluuml davranmayıp sınırları geniş ccedilok

milletli bir imparatorluğun bakış accedilısını hala koruduğunu goumlsterir Oumlte

yandan bu kişilerin 1833rsquote resmi olarak kurulacak Tercuumlme Odasında

Osmanlı Aydınını Batıyla tanıştırmadaki ustalıkları Osmanlının eğitim

alanında başaramadığı Batırsquodan Doğursquoya bilgi aktarımını onların

başardığını goumlsterir Kuşkusuz bunda hem oumlğretmen hem de ccedilevirmen

kimliklerinin payı olmuştur

Ccedilevirmen kimlikleri onların ilk kez resmi yazışmalarda ccedileşitli

dillerde koşut metinler oluşturmalarına neden olurken eğitici kimlikleri

bu odanın aynı zamanda bir dil oumlğrenim merkezine doumlnuumlşmesine yol

accedilmıştır Ali Saffet Paşa Muumlnif Paşa Ahmet Vefik Paşa Şinasi Namık

Kemal gibi Tanzimat doumlneminin oumlnde gelen kişilerinin hem

Fransızcarsquoyı oumlğrenmesi hem de Fransız kuumlltuumlruumlyle tanışıp Fransız

edebiyatı ve felsefesi hakkında bilgi edinmeleri bu oda sayesinde

olmuştur Oumlyle ki bu etkinlik sonunda Tuumlrk Aydınlanma hareketinin

doğmasına neden olmuştur (Berkes 2002a 253-266) Oumlte yandan

Tanzimat doumlneminde elccedililiklerde ccedilalışacak buumlrokrat sınıfının da daha

sağlam temeller uumlzerinde yetişmesine aracılık etmiştir Ayrıca bu

goumlrevde ccedilalışacakların oumlzgeccedilmişlerinde Tercuumlme Odasında hizmet ver-

diğini bildirenlere oumlncelik tanınması hem bu odanın goumlrevini beklenenin

uumlzerinde yerine getirdiğini hem de ccedilağdaş dışa doumlnuumlk buumlrokrat profilini

ccedilizmede katkıda bulunduğunu goumlsterir (Zuumlrcher 1997 46-47)

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar

Osmanlıda kuumlltuumlrel olarak bir değişikliğin yaşandığının en buumlyuumlk

kanıtı Muumlsluumlman ccediloğunluğa Matbaarsquo ya iznin ccedilıkmasıdır Lale devrinde

1726rsquoda İbrahim Muumlteferrika ve Paris elccedilisi 28 Sait Ccedilelebi (Tekeli amp

İlkin 1999 31) doumlnemin Şeyhuumllislamından sadece din dışı yayınların

basılması koşuluyla izin almışlardır Dilden edebiyata edebiyatrsquotan

18

Muumlhendishanedeki derslerde kullanılmak uumlzere Fransızca ve İtal-yancarsquodan ccedileviriler yapmaktadır

19 Muumlhendishanenin matematik ve fen bilimleri alanında oumlnde gelen oumlğ-retmeni ve ulum-i Riyaziyersquonin yazarı olarak tanınır

94

bilime uzanan yelpaze iccedilerisinde Muumlteferrikarsquonın oumlncelikle 1729rsquoda

Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye Vankulu adlı bir soumlzluumlkle Tuumlrkccedile dilbilgisiyle

ilgili Grammaire Turque adlı yapıtı 1731rsquode basmış olması yukarıda

soumlzuuml edilen kuumlltuumlrel değişikliğin ilk olarak dilden başlatılmak istendiğini

goumlsterir Oumlte yandan ilk basılan bilimsel kitabın yazarının bir oumlnceki

doumlnemden olmakla birlikte din bilimlerine ağırlık veren ccedilağdaşlarından

farklı bir bilimsel kimlik sergileyen Katip Ccedilelebirsquonin seccedililmiş olması

dille başlayan bu akımın bilimsel alanla tutarlılık goumlsterdiğinin bir kanıtı

olarak değerlendirilebilir Ne var ki Katip Ccedilelebirsquonin Cihanuumlnnuumlmarsquoda

yazıya doumlktuumlğuuml bilgiler ancak 1734rsquote basılarak yayınlanmıştır Bununla

birlikte Muumlteferrikarsquonın bu yapıtı Tekelirsquonin deyişiyle ldquobir oumllccediluumlde

yenileyerek yayınlamışrdquo (Tekeli amp İlkin 1999 42) olması o doumlnemde

bilginin guumlncelleşmesi gereksiniminin bilincine varıldığını goumlsterir

Oumlrneğin Muumlteferrikarsquonın 1650rsquode Galileo-Keplerrsquoin sistemiyle ilgili

bilgi veren Cihanuumlnnuumlma ile neredeyse aynı zamanda ccedilıkan Variusrsquoun

Genel Coğrafya adlı yapıtındaki bilgileri ve Descartesrsquoin goumlruumlşlerini

Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtına eklemiş olması boumlyle bir gereksinimin so-

nucudur

Oumlte yandan Batıdan ccedilevrilen kitapların ccediloğunun bir oumlnceki yuumlkseliş

doumlnemine ait siyasal amaccedillı coğrafya alanında olması ve bunlar arasında

Wilhelm amp John Blaeaursquonun 11 ciltlik Atlas Majorrsquounun 17 yuumlzyıl

sonunda Behram-uumld Dımışkı tarafından yapılan eklemeli ccedilevirisinin de

bulunması matbaanın guumlncel bilgiyi yakalamak şeklindeki amacından

saparak bir doumlnem oumlncesine ait yapıtları okura ulaştırmak zorunda

kaldığını goumlsterir Kuşkusuz matbaanın geccedil izni bilgi uumlretim

mekanizmasını yavaşlattığından Muumlteferrikarsquonın ilk kuruluş aşamasında

III Murad iccedilin Lopez de Gomara Oviedo ve Zaratersquonin kaynaklarından

derlenerek yazılan Hind-i Garbi Mercatorrsquoun Atlasrsquoı gibi hazırda

bulunan el yazması ccedileviri ya da oumlrtuumlk ccedilevirileri basmayı tercih etmesi

son derece doğal ve haklı bir gerekccediledir (Burke 2001 79) Burada sorun

yaratan Avruparsquoda bilimsel alanda 16 yuumlzyıldan başlayan bilimsel

alandaki devrimin Osmanlıya iccediline kapalı bir imparatorluk olarak geccedil

erişemesinden kaynaklanır Başka bir deyişle bilginin uumlretilemediği bir

ortamda eskimiş bilgi basılmak zorunda kalmıştır Uumlstelik 1726-1742

yılları arasında matbaada basılan 17 kitaptan sadece altısının pozitif

bilimlerle ilgili olması da bu alanda oumlnceden ccedilok az sayıda ccedileviri

yapıldığını goumlstermektedir (Tekeli amp İlkin 1999 41-42)

95

22131 Matbaa 1784-1830 ve Ccedileviri Yayınlar

1742rsquode kapatılan Matbaarsquonın IIISelim doumlneminde yeniden

duumlzenlenerek canlanması doğrudan III Selimrsquoin iktidar olarak Batıya

doumlnuumlk bakış accedilısının bilgiye yansımasıdır Bu doumlnemin ccedilevirmeni Asım

Efendinin Necduumlddin Firuz Abadirsquonin Kamusrsquounu Okyanus adıyla

ccedilevirmesi ve 60000 soumlzcuumlğe halk dilindeki metinlerden karşılıklar

bulması bilginin halka yayılmasının oumlnemini guumlndeme geldiğini

goumlsterir Bu ccedilalışma bilimsel etkinlik olarak Idoumlnem Matbaa

etkinliğindeki soumlzluumlğe ve dilbilgisine dayalı ccedilalışmalardan

araştırmacılığı da oumlne ccedilıkaran daha oumlzguumln bir ccedilalışmadır (Adıvar 1991

206-213)

Bu doumlnemde ilk doumlnemden farklı olarak Arapccedila ve Farsccedilarsquoya

Fransızcarsquoda eklenmiştir Oumlzellikle askeri alanda Batının bilgisine

ulaşma oumlzlemi oumlrneğin Konstantin İpsilantirsquonin Fenni harp Fenni

lağım Fenni Muhasara adlı yapıtları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmesine neden

olmuştur (Guumlnyol 1985 326) Bu belki de Tuumlrkccedile oumlzel alan

terminolojisiyle ilgili bilimsel dili zorlayan ilk ccedileviri olmuştur Bu

doumlnemle ilgili genel bir değerlendirme yapılacak olursa yapılan

ccedilevirilerin ccediloğu yine Doğu kaynaklarından olmuştur Yapılan ccedilevirilerin

amacı kuumlltuumlrler arası alışverişten ccedilok askeri alanda teknolojik olarak

bilgi alışverişe dayanmaktadır Bu aynı zamanda Batıdan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmemeye oumlzellikle oumlzen goumlsterildiğinin de accedilık bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Oumlzetle soumlylenecek olursa Muumlteferrika doumlneminde Batı dillerinden

(doumlnemin goumlzde dili ccediloğunlukla Fransızcarsquodan) yapılan ccedilevirilerin ccediloğu

bilgi aktarma niteliğindedir Bu doumlnemde sırasıyla en ccedilok askerlik

ardından fen tıp ve doğa bilimleri alanında ccedileviri yapılmıştır Yukarıda

soumlzuuml edilen Asım Efendinin dışında bu doumlnemde Batı koumlkenli

soumlzcuumlklere ya Arapccedila karşılıklar bulunmuş ya soumlzcuumlk Tuumlrkccedile ses

uyumuna uygun duumlşecek şekilde aynen korunmuş ya da anlamca dengi

olmamakla birlikte yabancı soumlzcuumlğuuml ccedilağrıştıracak kulağa hoş gelen

Tuumlrkccedile bir soumlzcuumlkle karşılanmaya ccedilalışılmıştır (Berkes 2002 a 253-256)

96

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler

Kalemiyersquonin uumllkenin koşularına uygun olarak yetişmesi onları bir

yandan idari uumls makamları taşırken oumlte yandan da Osmanlının onların

sayesinde kapıları Batıya accedilılmışolmuştur Ne var ki Batıya accedilılma bir

taraftan askeri sınıfta oumlnce Lale devrinin yeniliklerine karşı oumlrneğin

1730rsquoda Patrona Halil isyanının ccedilıkmasına neden olurken oumlte yandan da

18 yuumlzyılın sonunda hendeshane ya da muumlhendishane adı altında yeni

eğitim kurumlarıyla birlikte teknolojik bilginin doğrudan alınması iccedilin

yabancı kaynaklara ve eğiticilere yer verilmesine neden olmuştur20

Askeri alandaki uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kaybetmek istemeyen Osmanlı

İmparatorluğu yenilgilerle birlikte teknolojik alanda eksikliğini fark

etmiş ve bu alanda bilginin temelini fen bilimlerinin oluşturduğunu goumlz

oumlnuumlnde bulundurmakla birlikte Batı biliminin sunduğu teknolojik

olanaklara en hızlı ve kolay ulaşmanın yolunun Batıdan uzmanlar

getirerek eğitim vermek olduğunu duumlşuumlnmuumlştuumlr Osmanlının geleneksel

askeri eğitiminin uygulamaya doumlnuumlk olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yabancı

kaynaklı da olsa bu şekilde uygulama ağırlıklı bir eğitim şekli

Osmanlıya ters duumlşmemiştir Oumlte yandan bu eğitim kurumlarının

oluşmasında kalemiyersquonin yarattığı yeni goumlrevlerin de payı olmuştur

Kalemiyersquonin guumlccedil kazanmasıyla birlikte geccedilici konsolosluklar yerini

kalıcı elccedililiklere bırakmış ve bu elccedililikler aracılığıyla Batıyla ilişkiler

kuvvetlenerek soumlzkonusu eğitim kurumlarına yabancı uzmanlar getirme

kolaylaşmıştır

1734rsquode I Mahmud (1730-1754) doumlneminde Uumlskuumldarda kurulan

hendesehanersquonin başına sonradan Muumlsluumlman olan Comte de Bonneval

getirilirken bu yeni eğitim şekline destek olmak uumlzere elccedili Sait Paşarsquonın

22 Fransız topccedilusunu da beraberinde getirmesi bu doumlnemde elccedililerin

kuumlltuumlrel alışverişe verdiği oumlnemi goumlsterir Oumlte yandan bu ilişkinin tek

taraflı değil karşılıklı olduğu Fransız elccedilisi DeVergennesrsquoin topccedilu subay

oumlğretmen damadı De Tottrsquoun oumlnce III Mustafa (1757-1773) zamanında

Suumltluumlcersquodeki hendesehanede hizmet vermesi ardından 1784 de I Abduumll-

20

Burada askeri alanda yeni eğitim kurumlarının iktidar tarafından oluştu-rulmasında sadece kalemiyersquonin etkisi olduğu soumlylenemez Kalemiye bu konuda aracılık etmiş olmakla birlikte bu kurumların oluşturulması ile ilgili kararlar Osmanlının savaş alanlarında başarılı olsa da zorlan-maya başlamasıyla birlikte alınmıştır Bu konuda 1716rsquoda Fransız subay Rochefordrsquoa bir rapor bile hazırlatılmıştır

97

hamit (1774-89) doumlneminde Fransız elccedilisi Comte de Choiseul-Goufierrsquoin

desteğiyle hendesehanelerin Muumlhendishane-i Bahri Huumlmayun adıyla ye-

niden duumlzenlenmesinde katkıda bulunması kalıcı elccedililiklerin eğitimin

Batılılaşmasında oynadıkları roluuml goumlsterir Uumlstelik soumlzkonusu elccedililiklerle

ilişkiler salt dışardan uzman getirilmekle sınırlı kalmamış az sayıda da

olsa Tuumlrk subaylarının Fransarsquoya gitmelerine de olanak sağlamıştır

Yukarıda da goumlruumllduumlğuuml gibi Fransa ile bu şekilde kuumlltuumlrel ilişkilerin

pekişmesinde doumlnemin padişahlarının kimliğinin de roluuml olmuştur

Oumlrneğin I Abduumllhamitrsquoten sonra gelen III Selimrsquoin (1789-1807)

oumlncekilerden farklı olarak dışa doumlnuumlk yetişmiş olması onun Batıyı daha

yakından tanıyarak Fransız kuumlltuumlruumlne hayranlık duymasına neden

olmuştur Onun bu hayranlığı Fransarsquodan eğiticiler getirerek yeni

orduyu oluşturacak yeni eğitim kurumlarını oluşturma kararı vermeye

zorlamıştır Yeniccedilerilere karşı Nizam-ı Cedid ordusu kurmaya ve bu

amaccedilla eski okullardaki yetenekli oumlğrencilerin yetişeceği

ldquoMuumlhendishane-i Sultanirdquo adında bir okul accedilmaya karar vermesi onun

geleneksel askeri eğitimin yetersizliği konusundaki duumlşuumlncesini goumlsterir

Ne var ki Bonapartersquoın Hint yolunu ele geccedilirmek uumlzere Mısırrsquoa huumlcum

etmesi III Selimrsquoi guumlccedil duruma duumlşuumlrmuumlş bir suumlre İngiltere ve Rusya ile

ittifak yapmak zorunda kalmıştır Bu durumdan yararlanan Ruslar

Fransızların imparatorluktan ccedilekilmesi konusunda bir yandan baskı ya-

parken oumlte yandan da kimi eyalet valilerini Babıalirsquoye karşı

ayaklandırarak yeniccedilerilerin saraya muhalif eyaletlerden destek

almasına ve guumln geccediltikccedile ilerleyen Nizam-ı Cedide karşı isyanlar

ccedilıkmasına neden olmuşlardır

Oumlzetle Batıdaki bilgiye erişme gereksinimi IIISelimrsquole birlikte

oumlncelikle toplumsal yapının ve oumlzellikle buumlrokratik yapının değişmesi

sonucu duyulmaya başlamıştır IIISelimrsquoin dışa doumlnuumlk kişiliği sonucu

genccedilliğinde ve hatta tahta ccedilıktığının ilk yıllarında yazıştığı XVILouis

mutlakıyetccedili monarşisine duyduğu hayranlık onun orduyu yeniden

yapılandırmada Fransız eğiticileri goumlrevlendirmesine ve başta Londra

(1793) olmak uumlzere Viyana (1795) ve Parisrsquote(1796) suumlrekli elccedililikler

accedilmasına neden olmuştur Soumlzkonusu Fransız eğitmenler aracılığıyla

orduda Fransızca oumlğrenenlerin giderek sayısının artması ve elccedililikler

Osmanlının Batıya accedilılmasında etkin bir rol oynamıştır Bununla

birlikte 1789rsquodaki Fransız İhtilalinin temelinde yatan ldquooumlzguumlrluumlk eşitlik

ve kardeşlikrdquo gibi yurttaşlık haklarının bundan boumlyle de bireysel

duumlşuumlnmenin gelişmesine neden olan soyut kavramlardan İslamiyetrsquoin

98

baskısıyla halkın etkilenmediği goumlruumlluumlr Bundan boumlyle Fransız kuumlltuumlruumlne

yaklaşılmasıyla birlikte Fransız İhtilalini hazırlayan yurttaşlık haklarına

dayalı ldquooumlzguumlrluumlkrdquo kavramının Osmanlıda zaman iccedilerisinde anlam

değiştirerek ldquoulusal bağımsızlıkrdquo kavramına doumlnuumlşeceği duumlşuumlnuumllebilir

Batının Osmanlıyı etkileyen yanı daha ccedilok rejimin iktidar guumlcuumlnuuml

artıracak askeri alandaki teknolojik ilerlemeler ve Batının buumlrokratik

işleyişi olmuştur Başka bir deyişle Osmanlıyı bilginin pratik yaşama

getirdiği kolaylıklar ilgilendirmiştir (Zuumlrcher 1997 27-31) Bununla

birlikte III Selimrsquoin Fransız kuumlltuumlruumlne yaklaşması ona bir yandan eski

padişahlardan farklı olarak yenilikccedili sıfatını kazandırırken oumlte yandan

da Fransız İhtilalinin ccedilıkması onun siyasi iktidarını zayıflatmıştır Şoumlyle

ki Fransız İhtilaliyle birlikte yukarıda da değinildiği gibi ulusal

bağımsızlık kavramı guumlndeme gelmiş ve bu da azınlıkların

ayaklanmasına neden olmuştur Uumlstuumlne uumlstluumlk buumlrokratik yapının

Batıdan uumllkenin koşullarının goumlzoumlnuumlne alınmadan oumlrnek alınması bu

kadronun giderek şişmesine neden olduğu gibi maaş sistemine de

geccedililmiş olması ekonomik krize yol accedilmış ve bu tablo III Selimrsquoin

sonunu hazırlamıştır

Bu şekilde yenilikten yana olan III Selim ve ordusu Kabakccedilı

İsyanıyla birlikte 1807rsquode sona ermiştir Oumlte yandan bu yenilik hareketi

herşeye karşın sonlanmamış ve 1795rsquode Muumlhendishane-i Berr-i

Huumlmayun kurulmuştur Yine bu kara muumlhendishanesinin kurulmasında

Avusturya elccedilisi Ebubekir Ratip Efendirsquonin İmparatorluğa sunduğu

ldquoAkademya Enjeniyorrdquo başlıklı 46 sayfalık elccedililik raporunun da etkisi

yadsınamaz (Tekeli amp İlkin 1999 31)

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler

Bu yeni eğitim kurumlarında ilk sistemli eğitimin 1795rsquote oluştuğu

soumlylenebilir Başlangıccedilta bu kurumların amacı teknik bilgiye sahip

subaylar yetiştirmektir Bundan boumlyle kuumlltuumlrel kimliğin kaybolmadan

Osmanlı-Batı sentezi bir eğitim anlayışı egemen olmuştur Osmanlı

kanadına kalemiye oumlrnek alınırken Batı kanadının oluşmasına şekil

verenler yerli elccedililer olmuştur Bu iki kanadın ne şekilde uzlaştığının en

basit oumlrneği hiccedil değilse şekilsel olarak bu kurumların yapılanmasında

benimsenen modelden anlaşılır Bununla ilgili olarak iki oumlrnek bu karma

99

modeli accedilıklığa kavuşturur birinci olarak medreselerdeki hocadan

ldquoicazet almardquo bir yandan yerini Batı oumlrneğine bakılarak sınıf geccedilmeye

bırakırken oumlte yandan bir uumlst sınıfa geccedilebilmek iccedilin yerin boşalmasını

beklemek zorunda kalmak Enderun geleneğinin devam ettiğini goumlsterir

İkinci olarak ise sınıfların derecelendirilmesinde Batı uumlniversitelerinde

kilisedeki oumlrguumltlenmeden esinlenerek kullanılan Latince koumlkenli

soumlzcuumlkler kullanılmadığı gibi geleneksel medreselerdeki alt kademedeki

oumlğrencilere verilen ldquosoftardquo (suhte) ya da uumlst kademe oumlğrencilere verilen

ldquodanişmentrdquo gibi soumlzcuumlklere de yer verilmediği bunun yerine

Osmanlının yeni buumlrokratik yapısında goumlzde konuma ccedilıkan kalimiyedeki

kademeleri goumlsterir muumllazim şakird halife ya da hace soumlzcuumlklerinin

yeğlendiği goumlruumlluumlr Bu ise aynı zamanda Osmanlının kendine oumlzguuml

yenilikccedili bir eğitim şekli yaratma ccedilabası iccedilerirsinde olduğunu goumlsterir

(Karş İhsanoğlu 1992 350 Tekeli amp İlkin 1999 46) Oumlte yandan bu

eğitim kurumlarında medreselerden farklı olarak Tuumlrkccedile araştırma

yazma ya da Doğu dillerinden bir yapıtı Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirme gibi bir

koşulun yanı sıra hocalık iccedilin Fransızca bilmenin oumln koşul olması

soumlzkonusu doumlnemde henuumlz bilgi aktarım aşamasında bulunulduğunu ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini goumlsterir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun bu doumlnem eğitmenlerinin arka plan eğitimiyle ilgili

olarak ldquoOsmanlı toplumunun koşulları iccedilinde Avrupa dillerini ve Doğu

dillerinin bilen Batırsquodaki gelişmeyi aktarabilecek biccedilimde yetişmişlerdirrdquo

(aktaran Tekeli amp İlkin 1999 45)21

şeklindeki soumlzleri İmparatorluğun

eğitim konusuna gerccedilekte oumlnem verdiğini goumlsterir Ne var ki

başhocalığa tayinde oumlzel konu alanında uzmanlaşma yerine her konuyu

bilme koşulu ister istemez hocayı her konu alanında temel bilgiler

edinerek bilgi uumlretecek duumlzeyde oumlzel alanda uzmanlaşmasını

engellemiştir Bu accedilıdan 17 ve 18 yuumlzyılda bu yeni eğitim kurumları

medreselere bu konuda benzemekle birlikte ana dilde araştırma yazmayı

ve ccedileviri yapmayı koşul olarak oumlne suumlrmeleri hiccedil değilse ana dilde

yazılı kuumlltuumlruumln başlamasına neden olmuştur

2311 Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri

21

Bu bilgi Ekmelleddin İhsanoğlu Başhoca İshak Efendi Kuumlltuumlr Bakan-lığı Yayınları Ankara 1989 s9rsquodan aktarılmıştır

100

Eğitim kurumlarının işleyişiyle ilgili bu fiziksel suumlrecin soumlzkonusu

kurumlarda ders malzemesi olarak kullanılan yayınlara da yansıdığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz burada bilgi uumlretimini tetiklemede

Osmanlının hangi konu alanlarında yayınlar seccediltiğinin hangi dillerden

hangi konulara goumlre seccedilimde bulunduğunun ccedilıkartılması yukarıda soumlzuuml

edilen kurumların fiziksel işleyişiyle eğitim anlayışının ne derecede

koşutluk goumlsterdiğini anlamak ve Osmanlının duumlnyaya bakış accedilısını

kuumlccediluumlk de olsa bu eğitim kurumlarındaki bilgi uumlretiminde kullanılan

somut bir malzemeden ccedilıkartmak accedilısından oumlnem taşır İhsanoğlursquonun

1797rsquodeki Baş Muhasebe dersleri arasında Muumlhendishane Hocası

Abdurahman Efendinin listesinden yola ccedilıkarak yaptığı incelemede

kaynak kitapların astronomi geometri ve coğrafya ile ilgili yapıtlar

olduğu bildirilmekte ve bunların bir boumlluumlmuumlnuumln klasik İslam bir

boumlluumlmuumlnuumln yeni telif bir boumlluumlmuumlnuumln ise Avrupa kaynaklı olduğu

bildirilmiştir Soumlzkonusu kitaplar arasında Ptolemersquonin klasik İslam

duumlnyasındaki El-Macesti Katip Ccedilelebirsquonin Muumltefferika tarafından

eklerle basılan Cihannuumlma ve Atlas Minor gibi eski bilgiyi taşıyan

kitaplar bulunmaktadır Oumlte yandan harp tekniğiyle ilgili bilgiyi taşıyan

ccedileviri yapıtlar hem Avrupa koumlkenli hem de daha yeni bilgi iccedilermektedir

(İhsanoğlu 1992 351)

Bu listeye goumlre kaynakların koumlkeninin konu alanlarına goumlre

dağılımına bakıldığında ise matematik ve astronomiyle ilgili yapıtlar

İslam kaynaklarına coğrafya harp tekniği ve askeri bilimler Batı

kaynaklarına dayanmaktadır Kullanılan dil Arapccedila ya da Osmanlıca

olup Batı dilinde hiccedilbir kaynağa rastlanmamıştır Bu ise muumlhendisha-

nelerde henuumlz Batıdaki kuramsal bilgiyle tanışılmadığını geccedilmişteki

pratiğe dayalı eğitim şekline ters duumlşmeyecek bir eğitim anlayışının

egemen olduğunu goumlsterir Ne var ki Batıdaki teknolojik olanaklara en

kolay ve en hızlı yoldan erişimi sağlayacak bir eğitim reformunun

kaccedilınılmazlığı karşısında ister istemez doğrudan olmasa da dolaylı

olarak oumlrneğin oumlrtuumlk ccedileviri şeklinde ccedileviri ile telif yapıt sınırını ortadan

kaldıran kaynaklar uumlretme gereği doğmuştur Burada amaccedil Batı bilimini

yakalamaktan ccedilok teknolojik olanaklar aracılığıyla askeri uumlstuumlnluumlğuuml

suumlrduumlrecek bir eğitim verme olduğundan program yukarıdaki listeden de

anlaşılacağı uumlzere fen bilimleri ağırlıklı olarak duumlzenlenmiştir

Osmanlıların fen bilimlerinde Arap bilimsel geleneğine dayalı olarak

geleneksel olarak geometri astronomi ve matematik konularına ilgisi

onları kuramsal derslerde oumlrneğin Gelenbevi İsmail Efendi gibi bilgide

101

tutucu olmayan Medreselerdeki hocalardan yararlanmaya bundan boumlyle

kuramsal bilginin Arapccedila koumlkenli bilgiye dayanmasına oumlte yandan uy-

gulama derslerini dışardan (Batıdan) gelen konunun uzmanı kimselere

bırakmaya youmlneltmiştir Uygulama derslerine giren kimselerin uumlniver-

sitelerden değil de savaş alanlarında kendini kanıtlamış kimselerden

seccedililmiş olması ise Osmanlının İhsanoğlursquonun ifadesiyle ldquopratik ihtiyaca

cevap verecekrdquo bir eğitim reformunun gerccedilekleştirdiğini goumlstermektedir

(İhsanoğlu 1992 348-350)

Bu ise uygulama derslerine ağırlık verilerek kuramsal derslerin

uygulamaya youmlnelik olarak hazırlandığı anlamına gelmektedir Oumlrneğin

topccediluluk alanında uzmanlık yabancı uzmandan oumlğrenilirken matema-

tikte topccediluluğun gerektirdiği kadar kuramsal bilgiye yer verilmiştir Bu

uygulamadan bir yandan Osmanlıda ldquobilimsel meraklılığınrdquo henuumlz

uyanmadığı gibi bir ccedilıkarımda bulunulabileceği gibi Osmanlının

Batıdaki yuumlksek oumlğretim modelini kopyalamak yerine bilgiyi edinmede

kendi geleneksel yapısına uygun bir eğitim reformu gerccedilekleştirmeye

ccedilalıştığı da duumlşuumlnuumllebilir Bilgiyi algılama ve uumlretmenin etkin olduğu

kadar bireysel youmlnuuml de duumlşuumlnuumllecek olursa bu gerccedileğin toplumsal yapıya

goumlre de değiştiğinin kabul edilmesi gerekir Ne var ki Osmanlıda ki bilgi

uumlretimi konusunda en buumlyuumlk eksikliğin ana dilde bilgi edinme ve uumlretme

geleneğinin uzun suumlre Arap kuumlltuumlrel egemenliği altında kalması sonucu

Batıdaki bilimsel devrimi en az 200 yuumlz yıl sonra yakalamaya ccedilalış-

masından kaynaklanmış olabilir Bir başka deyişle aradaki zaman farkını

kapatmak amacıyla bilgiyi sorgulamadan oumlduumlnccedil alma geleneği bilimsel

yaşamı durgunluğa itmiştir Bir başka deyişle ldquoneden niccedilinrdquo sorularına

fırsat bırakmayan guumlnuumlmuumlzde ldquoknow-howrdquo (nasıl sorusuna dayalı bilgi)

adı verilen bilgiyi edinmeye yarayan bir youmlntem kullanılmıştır

Oumlte yandan bu kaynaklardan Batı kaynaklarına dayanılarak yazılan

telif yapıtların ya da Arapccedila kaynakların Osmanlıca olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu kurumlarda bilim dilinin Osmanlıca olarak kabul

edildiği anlaşılır Uumlstelik bu bilgiler yukarıda matbaanın yayımladığı

kitaplarla ve Tercuumlme heyetinin etkinliği ile oumlrtuumlşmekte olup bilim

dilinin Osmanlıca olması soumlzkonusu okulların Enderunrsquoun bir devamı

olarak algılandığını ve Tuumlrkccedilersquoye daha yakın bir dil olarak

Osmanlıcarsquonın bilim dili olarak daha ağırlıklı kullanılması ise oumlzguumln

bilgi uumlretimine bundan boumlyle daha kolay geccedililebileceğini goumlsterir Bu

durumda ise Arapccedila bilim dili konumu ikinci yabancı dil konumuna

bırakacaktır

102

Zaman akışı iccedilerisinde eğitimin Doğudan Batıya iyice youmlnlendiği ise

Huumlseyin Rıfkı Tamani (1806-1817) adlı baş hocanın doumlneminde III

Selimrsquoin Muumlhendishanersquoye 1806rsquoda bağışladığı 300 kitaplık listenin

iccedileriğinden anlaşılmaktadır Bu listedeki kitapların tuumlmuumlnuumln Batı koumlkenli

olması Avruparsquonın bilimsel uumlstuumlnluumlğuumlnuumln başta padişah olmak uumlzere

kabul edildiğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Listedeki

kitapların ccediloğu Fransarsquoda kullanılan kitaplar olup matematik fizik

astronomi yanısıra askerlik ve denizcilik alanlarında yapıtlardır Bu

yapıtlar arasında 147 ciltlik Rousseau Diderot drsquoAlembert gibi doumlnemin

oumlnde gelen duumlşuumlnuumlr ve bilginlerinin de yazılarının bulunduğu bir

ansiklopedinin bulunması Batı kuumlltuumlruumlyle tanışmaya olanak sağlaması

accedilısından oumlnem taşır Ayrıca bu listede bulunan Bezoutrsquoin doumlrt ve altı

ciltlik eserinin 1830-1836 yılları arasında baş hocalık yapan İshak

Efendirsquonin doumlrt ciltlik Mecmua-i Ulum-i Riyaziye adlı yapıtına ana

kaynak olması hem Batıdaki bilginin daha oumlzuumlmsendiğinin hem de bu

bilgiyi zaman kaybetmeden daha yakından izlendiğinin de bir

goumlstergesidir Oumlte yandan İshak efendinin Usul-i Siyaga Usul-i

İstihkamet ve Huumlseyin Rıfkı Tamaninin İmtihanrsquol-Muumlhendisin adlı

yapıtlar eğitimin ağırlığının pratiğe youmlnelik olduğunu kitapların

başlığındaki ldquousulrdquo soumlzcuumlğuumlnden de anlaşılacağı gibi neden niccedilinrsquoden

ccedilok nasıl sorusuna yanıt verecek bilginin halen geccedilerli olduğunu

goumlstermektedir Bu bir yerde Batı kaynaklarına başvurulmakla birlikte

henuumlz Batıyla duumlşuumlnsel olarak iletişime geccedililemediği anlamına da gele-

bilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedil olmazsa bilgi uumlretimini harekete

geccedilirecek etkin ortam yaratılmıştır Oumlrneğin Batı kaynaklarının ccedilevril-

mesine Huumlseyin Rıfkı Tamanirsquonin başhocalığı zamanında başlanmış bu

etkinlik ardından gelen baş hoca Seyyid Ali bey (1817-1830) tarafından

biraz yavaşlatılmakla birlikte İshak Efendiyle yeniden canlanmıştır

Uumlstelik bu ders kitabı ya da ccedilevirilerin Muumlhendishane-i ber-i Huumlma-

yunun kendi matbaasında basılma olanağının bulunması bilimsel uumlret-

kenlikte fiziksel koşulların daha o guumlnden oumlnemine işaret etmektedir

(İhsanoğlu 1992 352-353)

Oumlzetle soumlylenecek olursa medrese ve halka accedilık Umumi Kuumltuumlp-

hanelerle Muumlhendislik okulu kuumltuumlphaneleri karşılaştırıldığında sınırlı

sayıdaki Batı kaynağının bile bilgi uumlretimini etkilediği goumlruumllmektedir

Oysa sadece Arapccedila Farsccedila ve Osmanlıca yapıtların bulunduğu vakıf

kuumltuumlphanelerden yararlanan kesimde bu şekilde bir girişim soumlz konusu

olmamıştır

103

23111 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve

Bilgi Uumlretim Suumlreci

Muumlhendislik okullarında yayınlanan kitapların ccediloğu ders kitabı

niteliğinde derleme ya da ccedileviridir Bu doumlnemde henuumlz bilgi birikimi

olmadan yazarların oumlzguumln yapıt vermesi de duumlşuumlnuumllemez Bir başka

deyişle bu sadece Osmanlılara oumlzguuml bir durum olmayıp genelde

evrensel olarak bilgi uumlretim suumlrecinin geccediltiği aşamalar olarak kabul

edilmesi gerekir Kitap listelerinden yola ccedilıkarak ccedilıkartılan bilgilerde

Osmanlıların bu suumlreci izlediğini goumlsterir Daha da accedilılacak olursa bilgi

uumlretim suumlrecinin geccediltiği evreler genel olarak şoumlyle sıralanabilir

1) Bilginin erek ekinde kabuluuml evresi

2) Bilginin oumlzuumlmsenerek aktarılma evresi

3) Bu bilgiden iccedilinde bulunulan koşullara uygun oumlzguumln bilgi uumlretme

evresi

Bu listelerdeki kaynakların yanı sıra Tercuumlme Heyeti ve Matbaarsquonın

yayınladığı kaynaklara bakıldığında Osmanlının bu doumlnemde (18 yuumlz-

yılın sonu) ikinci evreyi bir başka deyişle de bir geccediliş doumlnemini

yaşadığı goumlruumllmektedir Bu doumlnemde yukarıda belirtilen konu alanlarına

uygun yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek Tuumlrkccedile soumlzcuumlkler

tuumlretilmeye ccedilalışılmış bununla birlikte Osmanlıca gibi yapay bir bilim

dilinde oumlzguumln bilgi uumlretiminde bulunmak yine de kolay değildir Uumlstelik

kaynak olarak Arapccedilarsquonın yanı sıra Fransızca kaynakların egemenlik

kurmaya başlaması bilim dili olarak yeni kimliğini bulmaya ccedilalışan

iktidarın zorlanmasına neden olmuştur Bu kez de Batıdan gelen yabancı

bir kuumlltuumlruumln boyunduruğu altına girme tehlikesiyle karşı karşıya

kalmıştır Ne var ki III Selimrsquoin başta Fransız kuumlltuumlruumlne tuumlm

hayranlığına karşın XVI Louisrsquoin saltanatının Fransız İhtilaliyle sona

ermesi ve bunun sonucunda mutlak monarşi anlayışının yıkılması ve

Bonapartersquoın Mısırrsquoa girerek İslam uumllkelerini tehdit etmesi onun

Fransızcarsquoyı eğitim dili olarak kabul etmesini oumlnlemiştir Bu kararda

Fransız İhtilalinin uyandırdığı bireysel oumlzguumlrluumlk ve ulusal kimlik

kavramlarının etkisi olmuştur Bir başka deyişle Osmanlının kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde Arapccedilarsquoyı bilim dili olarak sorgulamadan kabul

etmesindeki hataya yeniden duumlşuumllmemiştir Uumlstelik Tanzimat oumlncesi

duumlşuumlnuumlr bilginlerinden Kethuumldazade Mehmet Arif Efendirsquonin kendi

bilimini okumadan yabancılara oumlzguuml bilimi okumanın bir kimseyi kendi

104

kuumlltuumlruumlne yabancılaştırarak onu dilinden yararlandığı kuumlltuumlruumln bireyi

yapabileceği şeklindeki uyarısı ulusal bilincin ilk tohumlarının da bu

doumlnemde atıldığını goumlsterir (İhsanoğlu 1992 354) Buna goumlre

muumlhendishanelerde Fransızca kaynaklar yerine ccedilevirinin teşvik edilmesi

de iktidarın benimsediği resmi dili oumlnde tutarak ulusal kuumlltuumlre sahip

ccedilıkma duumlşuumlncesinden kaynaklandığı soumlylenebilir Ne var ki iktidarın

askeri okullardaki bu kararlılığı 1827rsquode ordunun gereksinimini

karşılamak uumlzere accedilılan Tıbbiye mekteplerinde suumlrduumlruumllememiştir

2312 Tıbbiye Mektepleri

Bu dilsel değişimi başlatan ilk yuumlksek oumlğretim kurumu olması

accedilısından ldquoMektep-i Tıphane-i Amirerdquo dikkati ccedileker Bu okulda yabancı

dil derslerine ek olarak kimi derslerin de yabancı dilde yuumlruumltuumllduumlğuuml oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Buna goumlre eğitim dili başta Osmanlıca olmak uumlzere

Fransızca ve İtalyancarsquodır Okulun başına getirilen ve ccediloğu ders yuumlkuumlnuuml

uumlzerine alan Hekimbaşı Mustafa Behccedilet Efendi ders kitabı olarak

Parisrsquoten getirilen doumlrt nuumlsha fizyoloji ve terapi kitabını altı nuumlsha

anatomi kitabını ve iki cilt buumlyuumlk tıp soumlzluumlğuumlnuuml kullanmıştır Bu okula

ek olarak aynı yılda bir de Cerrahhane accedilılmış 1831-1832 yıllarında ise

bu okul Şehzadebaşından Topkapı Sarayının yanına taşınarak başına da

muumlduumlr olarak Fransız Cerrah Sat de Gallieacutere getirilmiştir Bu okulda

bilim dili olarak Osmanlıca kullanılmıştır 1836 yılında bu iki okul

birleştirilmiş ve 1839 yılına kadar etkinliğini suumlrduumlrmuumlştuumlr(İhsanoğlu

1992 354-355)

Bu eğitim şeklinin yetersiz bulunmasıyla birlikte 1839 yılından Guumll-

hanersquoden Galatasarayrsquoa taşınan okulun başına Avusturyalı Doktor C

Ambroise Bernard getirilmiş ve okulun adı Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i

Şahane olarak değiştirilmiştir Eeğitim dili olarak da Fransızca kabul

edilmiştir Oumlyle ki Bernard bu okulda kullanılacak ders kitaplarını22

bile

Fransızca olarak hazırlayarak İstanbulrsquoda bastırmıştır Bu mesleki ders-

22

Bu kitapların adları sırasıyla Elements de Botanique a lrsquousage des eleves a lrsquoecole de Meacutedicine Imperiale de Galata Serai ve Precis de Percussion et drsquoAuscultation a lrsquousage de ses leccedilons olup dikkati ccedile-ken her ikisinin de ders kitabı olarak oumlzellikle Galatasaray iccedilin kullanı-lacağının daha başlıkta bildirilmesidir Bu kitaplardan birincisi botanik ikincisi ise kulakla kalp muayenesiyle ilgili bilgiler iccedilermektedir (İhsanoğlu 1992 355)

105

lere ek olarak Fransızca yabancı dil derslerinde Fenelonrsquoun Teacuteleacutemaque

adlı yapıtı okutulmuştur Bu şekilde yabancı dilin dilsel amaccedillı da olsa

kaynak kuumlltuumlruuml tanımadan oumlğrenilemeyeceği duumlşuumlncesi akla getirilerek

Osmanlıdaki dilbilgisine dayalı yabancı dil oumlğretimine yeni bir boyut

kazandırılmıştır Bir başka deyişle bilginin uumlretildiği kuumlltuumlrel ortamın

oumlnemi guumlndeme gelmiştir23

Bu kitabın Tuumlrk ccedileviri tarihi accedilısından esas

oumlnemli noktası amaccedillı olarak saptırılmış olmasıdır Şoumlyle ki Fenelonrsquoun

(1651-1715) tahta ccedilıkacak Burgondiya Kralına ldquohuumlkuumlmdarın halk iccedilin

varolduğurdquo duumlşuumlncesini vurgulayan bir huumlkuumlmdarlık dersi vermek uumlzere

yazdığı roman Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699rsquoda saray

edebiyatının saygınlığına uygun duumlşecek şekilde bir aşk oumlykuumlsuuml olarak

ccedilevrilmiş ve ccedileviri sarayın onayını almıştır (Berkes 2002 a 359) Oumlte

yandan gerccedilekte adalet kavramını iktidar accedilısından sorgulayan boumlyle bir

yapıtın seccedililmiş olması eğitimin her alanında bu yabancı eğitimcilerin

bilinccedilli adım attığını da goumlstermektedir Bununla birlikte tıp alanında

eğitim dilinin bu şekilde yabancı dil olması ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımını engellediğinden bilgi uumlretimi accedilısından tekrardan yabancı

kuumlltuumlre bağımlı olma tehlikesini yaratmaktadır Başka bir deyişle bu

hem ccedilevirilerin erek ekin uumlruumlnuuml olarak oumlzguumln bilgi uumlretme işlevini

ortadan kaldıracak hem de bilgi uumlretiminde kendi koşullarından ccedilok

yabancı bir kuumlltuumlruumln ortamından yola ccedilıkıldığından ortaya ccedilıkacak uumlruumln

kendi ortamına yabancı kalacaktır Oumlte yandan bu durum telif yapıtlarda

yabancı kaynaklara yapılan atıfların sayısını artıracaktır

Osmanlıda telif yapıtlarda Batı kaynaklarına ilk atıfta bulunma tıp

alanında gerccedilekleşmiş olup bu konuda ilginccedil bir yol izlenmiştir Tıprsquota

kimya konusunun oumlnemini 16 yuumlzyılın ilk yarısında guumlndeme getiren

Paracelsusrsquoun yapıtının 17 yuumlzyılda Halepli Salih bin Nasrullah tarafın-

dan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmesiyle birlikte Batı kaynaklarına atıfta bulunul-

maya başlanılmıştır Paracelsusrsquoa Tuumlrkccedile kaynakta ilk atıfta bulunan

23

Bu yapıtın seccedililme nedenikonu olarak Doğuda yaygın oumlrneklerine rast-lanan bilge devlet adamının başından geccedilenleri anlatan bir oumlykuuml olma-sıdır Sarayın saygınlığını oumln plana geccedilirecek şekilde Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699 da İnşa denilen bir duumlzyazı koşuk biccedilimi seccedililerek ccedilevrilmiştir Saraya ters duumlşecek kimi boumlluumlmler ccedilıkarılmıştır Soumlzkonusu ccedilevirinin bu oumlzellikleri onun 1862 ilk kez olmak uumlzere 1863 1867 ve 1870rsquode yeniden basılmasına neden olmuştur Ne var ki bu kısaltılmış ve aşırı ağdalı ccedileviriye karşı 1881rsquode Ahmet Vefik Paşa duumlz yazıyla kısaltılmamış bir ccedileviri yaparak Kemal Paşarsquonın ccedileviri youmlntemini eleştirmiştir (Paker 1991 17)

106

18yuumlzyılda Oumlmer Şifairsquodir O da bu Batı kaynağına değil yukarıda soumlzuuml

edilen Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmuştur Başka bir deyişle kendi

oumlzguumln yapıtını uumlretirken kuumlltuumlrel ve dilsel olarak kendisine daha yakın

hissettiği Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmayı tercih etmiştir Oysa Adnan

Adıvar ldquoOsmanlı Tuumlrklerinde İlimrdquo adlı yapıtında Paracelsusrsquoun Halepli

Salih bin Nasrullah tarafından yapılan ccedilevirisinin III Selim ve I

Abduumllhamit doumlneminde Hekimbaşılığa kadar yuumlkselen Gevrekzade

Hasan tarafından Muumlrşid-uumll-etibba fi terceme-i ispagiriya adıyla Os-

manlıcarsquoya ccedilevrildiğini belirtmiştir Ne var ki ccedilevirmenin bile aslı

Paracelsus tarafından Almanca yazılan sonradan Latincersquoye ccedilevrilen bu

yapıtın Yunanca olduğunu oumlne suumlrmesi o doumlnemde Batı kaynaklarıyla

gerccedilek anlamda tanışılmadığını bununla birlikte Batı kaynaklarına atıfta

bulunmanın moda olduğunu goumlstermektedir (Adıvar 1991 211)

Oumlte yandan bu Arapccedila ccedileviri yapıttan oumlrnek alan Hayatizade

Mustafa Fevzi ise Hamse-i Hayati adlı yapıtında Batı kaynaklarına atıfta

bulunmuştur Oumlzetle Batılı kaynaklara atıfta bulunma Arapccedila ccedileviri

yapıtla birlikte guumlndeme gelmiş ve bilgi uumlretiminde ccedileviri yapıt

Doğudan Batıya youmln değiştirici bir rol oynamıştır Ne var ki burada da

Arap biliminin goumlsterdiği yoldan Batıya bakılmıştır Arap biliminin yuumlz-

yıllar suumlren Osmanlı bilimindeki egemenliği Osmanlının coğrafik olarak

kendine daha yakın olan Batırsquodan ccedileviri yapma fikrini bile aklına

getirmemiştir Oumlte yandan bu şekilde dolaylı yoldan Batıya atıfta

bulunma ya da Tuumlrk bilimsel geleneğinde henuumlz Batı kaynaklarından

ccedileviri yapılmaya başlamadığından Batıdan gelen bilgi başlangıccedilta

gecikmeli olarak Arapccedila ccedileviriler yoluyla gelmiştir Oumlrneğin Batı kay-

naklarına 18 yuumlzyılın başında en ccedilok atıfta bulunan Abbas Vesimrsquoin

Duumlstur-uumll Vesim adlı yapıtında 1664rsquode kan dolaşımında akciğerlerin

oumlnemini ortaya ccedilıkaran Harveyrsquoin ne kendisinden ne de buluşundan soumlz

etmemesi dikkat ccedilekicidir (Tekeli amp İlkin 1999 50) Uumlstelik Padua

uumlniversitesinde tıp eğitim goumlruumlp bu konuda araştırma yapmış olmasına

karşın Boğdan voyvodosı Alexander Mavrocordatarsquoda bu bilgiyi

Osmanlıya taşımamıştır Bu aynı zamanda farklı dinlerdeki Osmanlı

buyruklarının sadece dinsel olarak değil kuumlltuumlrel olarak da birbir-

lerinden nasıl yalıtlanmış olduğuna işaret etmektedir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun Osmanlıların Roumlnesans tıbbırsquoyla ilgili bilgiyi

İspanyarsquodan kaccedilan ve Osmanlırsquoya sığınan Yahudi koumlkenli hekimler

aracılığıyla edindiklerini belirtmesi (İhsanoğlu 1992 358) yuumlzyıllardır

Osmanlı toprakları iccedilinde yaşayan buyrukların birbirinden kopukluğuna

107

karşın yeni gelenlerin ilk heyecanla bilgiyi paylaşmadaki isteklerini ve

Osmanlı kuumlltuumlruumlne katkılarını goumlsterir Bu bir yerde Osmanlıların yeni

kuumlltuumlrlere accedilık olduğunu goumlstermekle birlikte toplumsal alt yapının

yeterince kuvvetli oluşturulamaması İmparatorluğun dışardan gelen

tesirler karşısında zayıf kalarak buyruklarıyla ilişkilerinin kopuk

olduğunu goumlsterir

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquo a

Kuumltuumlphaneler

Kuumltuumlphaneler bir uumllkenin kuumlltuumlrel belleğidir Bundan boumlyle kuumltuumlpha-

nelerin oluşumu ve şekillenişinin yanı sıra iccedilindeki dermeden kuumlltuumlrel

olarak ne gibi bir suumlreccedilten geccedilildiği ve hangi etkiler altında kalarak oumlz-

guumln yapıtların uumlretildiği konusunda bilgi edinilebilir Ancak burada so-

run kuumlltuumlrel etkinlik accedilısından ccedileşitli tipte karşımıza ccedilıkan kuumltuumlphanele-

rin neye goumlre sınıflandırılacağıdır Oumlrneğin Balcı zade Tarihi Medeni-

yette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtında kuumltuumlphaneleri saray kuumltuumlphaneleri

İstanbul kuumltuumlphaneleri Bursa Edirne ve Konya kuumltuumlphaneleri şeklinde

sınıflandırmıştır (Balcı zade 1931 464-478) Bu ise kuumltuumlphanelerin

saray ve şehir kuumltuumlphaneleri şeklinde seslendikleri kitleye goumlre iki sınıfa

ayrıldığına işaret eder Ne var ki bu şekilde basit bir sınıflama farklı

kesimlere hizmet veren vakıf kuumltuumlphanelerinin kuumlltuumlrel etkinlikteki

işlevinin goumlz ardı edilerek dikkati kuumltuumlphanenin iccedil ve dış yapısına ccedileker

Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphanelerin zaman iccedilerisinde değişen iccedil

ve dış yapısından ccedilok verdiği hizmet ve seslendiği kitleye goumlre bir

sınıflandırma yapmak kuumltuumlphanelerin insan uumlruumlnuuml kuumlltuumlrel etkinlikteki

payını anlamak accedilısından daha anlamlı olur Oumlzer Soysalrsquoın ldquotek objektif

oumllccediluumlt olarak hizmet faktoumlruumlnuumlrdquo değişmez bir oumllccediluumlt olarak ele alıp yaptığı

sınıflamada Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan 19 yuumlzyılın

sonlarına doğru şoumlyle bir tablonun ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr

a) Eğitim gerekleri duumlşuumlnuumllerek cami medrese mektep iccedili veya yanın-

daki kuumltuumlphaneler

b) Varlık nedeni doğrudan doğruya ve oldukccedila kapsamlı toplumsal

bir yarar amaccedillı başlı başına ya da bir tesis iccedili veya kuumltuumlphaneler (cami

ve zaviye gibi) veya bedesten hastane gibi yerlerde oumlzel ihtiyacı karşı-

layan kuumltuumlphaneler

108

c) Belli bir inanccedil ya da duumlnya goumlruumlşuumlnuuml paylaşmak uumlzere cami tuumlrbe

dergahlarda oluşmuş sınırlı amaca hizmet eden kuumltuumlphaneler

d) Ulema devlet adamı ve saray erkanı tarafından konak ya da saray-

larda kişisel amaccedilla kurulmuş kuumltuumlphaneler (Soysal 1973 20-21)

Bu şekilde hizmet ve hedef kitle arasında ilişki kurularak bir sınıf-

lama yapıldığında oumlzetle mescid medrese kuumltuumlphanelerinin muumlderris

ulema ve oumlğrencilerecami tekke tuumlrbe kuumltuumlphanelerinin ise cemaate

accedilık kuumltuumlphaneler olduğu ortaya ccedilıkar Bu kuumltuumlphanelerin belli bir hedef

kitlenin hizmetine accedilık olması onların halk kuumltuumlphanesi sıfatını alması

konusunda da kuşku uyandırır (Keseroğlu 1989 82-86) Ancak hedef

kitle farklı olmakla birlikte hizmet accedilısından oumlğretimin tamamlayıcısı

şeklindeki ortak amaccedil halk kuumltuumlphanelerinin halkı eğitmek şeklindeki

temel amacıyla oumlrtuumlşuumlr Bu ise Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

kadar youmlnetim şekli vakıf olan kendine ekonomik bakımdan yeterli dev-

letten bağımsız bu kuumltuumlphanelerin halkın eğitim gereksinimini karşıla-

mak uumlzere kuruldukları sonucunu doğurur (Soysal 1973 102) Ne var

ki yukarıdaki sınıflamada aralarında eşit bir dağılım soumlzkonusu olmadı-

ğından halka verdiği hizmet accedilısından bir derecelendirme yapıldığında

bu kuumltuumlphane tuumlrleri arasında Muumljgan Cumburrsquoun cami kuumltuumlp-

hanelerinin guumlnuumlmuumlz halk kuumltuumlphanelerine daha benzediği şeklindeki

saptaması seslendiği geniş kitle accedilısından cami kuumltuumlphanelerinin

Osmanlı kuumlltuumlruumlnuuml belirlemede payı olduğu duumlşuumlncesini akla getirir

(Cumbur 1963 113) Bununla birlikte başlangıccedilta cami kuumltuumlphaneleri

halka okumayı sevdirmek accedilısından buumlyuumlk rol oynasa da medrese gibi

bilgi ortamının yarattığı kuumltuumlphanelerin işlevsel olarak bilgi birikimine

ve bilginin sistemleşmesine daha uygun olduğu duumlşuumlnuumllebilir

Bu konuyla ilgili olarak İsmail Eruumlnsal da Medreselerin oumlzguumln yapıt

uumlreterek ulusal kuumlltuumlruuml şekillendirme şeklindeki işlevlerinin

kuumltuumlphanelerin oluşumu ve sistemleşmesinde daha etkin bir rol

oynadığını belirtmesi yukarıda ne suumlruumllen savı destekler(Eruumlnsal 1988

4) Uumlstelik kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel etkinliğin somut bir ifadesi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa kuumlltuumlrel etkinlik olmadan kuumltuumlphanelerin ortaya

ccedilıkması da beklenemez Bu araştırmanın kapsamında vakıf kuumltuumlphanesi

olarak oumlzellikle medrese kuumltuumlphaneleri uumlzerinde durulmasının nedeni de

bilgi uumlretimi ve kuumltuumlphane arasındaki ilişkiyi ccedilıkartmak iccedilindir Ayrıca

bu ilişkinin karşılıklı olduğunun unutulmaması gerekir Osmanlı

İmparatorluğunda kuumltuumlphaneler medreselerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel

109

etkinliğin yerleşmesi sonucunda ortaya ccedilıkmakla birlikte kuumltuumlphaneler

olmadan da medreselerdeki kuumlltuumlrel etkinlik suumlrduumlruumllemez Eruumlnsalrsquoa

goumlre kuumltuumlphaneler medreselerin kopmaz bir parccedilası haline ancak 16

yuumlzyılda gelebilmiştir (Eruumlnsal1988 279) Bununla birlikte zaman

iccedilerisinde Medrese kuumltuumlphanelerinin vakıf kuumltuumlphanesi olarak hem

uumlniversite hem de halk kuumltuumlphanesi işlevini goumlrduumlğuuml duumlşuumlnuumllecek

olursa kuumlltuumlrel accedilıdan cami tekke tuumlrbe ve şahsa ait vakıf kuumltuumlphanele-

rine goumlre daha geniş bir yelpazeye seslenme potansiyaline sahip olduğu

ve ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml oumlzellikleri oumlzguumln yapıtlar aracılığıyla daha iyi

yayıp duyurabilecekleri oumlne suumlruumllebilir

Osmanlı İmparatorluğunda ilk medrese 1331rsquode Orhan gazi tarafın-

dan kurulmakla birlikte kuumltuumlphane konusunda vakfiye ve muhasebe ka-

yıtlarında bir bilgi bulunmamaktadır Bu doumlnemde Selccediluklardan ve Ana-

dolu Beyliklerinden oumlrnek alarak medreseler kurulmakla birlikte henuumlz

bu aşamada oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililememiştir Bu ise soumlzkonusu ku-

rumlarda bilgi eksikliğinin dışardan karşılanacağı anlamına gelmektedir

Oumlğretim kadrosu başta Anadolursquoda Konya ve Kayseri gibi kuumlltuumlr

merkezlerinden olmak uumlzere İran Suriye ve Tuumlrkistanrsquodan gelecek bilim

adamlarından oluşmuştur Medreselerdeki bu yabancı ccedilok kuumlltuumlrluuml karma

eğitimin Osmanlılara oumlzguuml kuumlltuumlrel yapıyı oluşturması kuşkusuz zaman

alacağı gibi uzun bir suumlre sonra kurulacak kuumltuumlphanelerin dermelerinin

de İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln uumlruumlnleri olacağı yadsınamaz

Bu yabancı kaynaklardan bilgi uumlretimine ise ancak Tuumlrkccedile duumlşuumlnuumlp

Arapccedilarsquoyı ana dili kadar iyi yazmasıyla geccedililebileceği ortada bir

gerccedilektir Osmanlılarda bilgi uumlretiminde gecikmenin en oumlnemli

nedenlerinden biri olan farklı dilde bilgi uumlretiminde bulunmaktır Gerccedili

Batı kuumlltuumlruumlnde Latincersquonin bilim dili olarak kullanılması bilgi uumlreti-

mine bir engel teşkil etmemiştir Bununla birlikte Arapccedila ve Tuumlrkccedilenin

farklı dil ailesinden gelen diller olmasına karşın Latincenin Batı dilleri-

nin bir uzantısı uumlstelik de yapay bir dil olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa

Osmanlılar accedilısından Arapccedilarsquonın bilgi uumlretimini geciktirecek bir engel

olduğunun kabul edilmesi gerekir Ne var ki farklı diller Osmanlıların

bilgi alışverişinde bulunmak uumlzere farklı uumllkelere gitmesine neden

olmuştur I Murad doumlnemine (1362-1389)gelindiğinde Edirnersquonin ve

Anadolursquodaki beyliklerin alınmasıyla birlikte hem bu beyliklerden bilim

adamları İmparatorluğa akın etmeye başlamış bundan boumlyle

Anadolursquodaki kitaplar Osmanlırsquoya taşınmaya başlamış hem de

İmparatorluktan Horasan ve Maverauumlnnehrrsquoe giden Bursa kadısı Mev-

110

lana Mahmud ve eğitim amacıyla Mısırrsquoa giden oumlrneğin Molla Fenari24

gibi bilim adamları da bu uumllkelerden kitap toplayarak kendilerine ait

derme oluşturmaya başlamışlardır Bu yoğun bilgi trafiği Eruumlnsalrsquoa goumlre

Osmanlıdaki bilim adamlarının oumlzguumln yapıt uumlretmesine bu eserlerin

kopyalarının ccedilıkarılarak sonunda kitap birikimine neden olmuştur

(Eruumlnsal 1988 5) Oumlte yandan Yıldırım Beyazıd doumlnemine (1389-1421)

gelindiğinde Kuumltahya Manisa ve Kastomonu gibi beyliklerin de

Osmanlıya katılmasıyla birlikte bu bilim merkezi medreselerde uumlretilmiş

bilgi Osmanlının kuumlltuumlr merkezi Bursarsquoya taşınmış bununla da

kalmayıp Bursarsquoda Ebu İshak Eyne Bey Subaşı Molla Fenari gibi

medreselerde kurulmuştur Ne var ki Timur istilası derme ve

kuumltuumlphanelerin bundan boumlyle ilgili kayıtların kaybına neden olmuştur

II Murad doumlnemine (1421-1451) gelindiğinde ise huumlkuumlmet

merkezinin Edirnersquoye taşındığı ve 1430rsquoda Tunca nehri kenarında

Daruumlrsquol-hadis medresesi kurulduğu goumlruumllmektedir Bu medresenin

oumltekilerden farkı vakfiye ve muhasebe defterinin bulunmasıdır Bu

medrese ilmiye sınıfından olanlara accedilık olup dermesinde sadece 71 cilt

Arapccedila kitabın bulunmaktadır Bu ise medresede bilimsel olarak

Arapccedilarsquonın ve Arap kuumlltuumlruumlnuumln bilimsel olarak Osmanlıların kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde egemen olduğunu goumlstermektedir Bu doumlnemde

vakfiyesi bulunan oumlteki kuumltuumlphaneler ise Bursa Umur bey camii

kuumltuumlphanesi ve Uumlskuumlp İshak Bey medresesi kuumltuumlphanesidir Bunlar

arasında en ilginccedil olan vakfiye 1454rsquote son duumlzenlenmiş haliyle Umur

Beyrsquoe ait olup bu Arapccedila vakfiyenin aynı yıl iccedilerisinde Tuumlrkccedilersquoye

ccedilevrilip taş uumlzerine kazınmış olması ilginccediltir Bu ise Arapccedilarsquonın resmi

dil olmasına karşın Tuumlrkccedilenin uygulama alanında henuumlz silinmediğini

goumlstermektedir Oumlzellikle yazıya geccedilmiş olması dikkat ccedilekicidir Oumlte

yandan oumlrneğin Bursarsquodaki camide 33 Tuumlrkccedile kitap bulunması halk

arasında Tuumlrkccedilenin varlığını suumlrduumlrduumlğuumlnuuml kanıtlamaktadır Bu

doumlnemdeki en accedilık niteliğe sahip olan Umur Beyrsquoe ait bu son vakfiyede

300 cilt kitabın yanı sıra kimlerin bu kitaplardan yaralanacağından

kitaplardan kimin sorumlu tutulacağına ve nerede nasıl saklanacağına

varıncaya dek Tuumlrkccedile bilgini bulunması gerccedilekte guumlnuumlmuumlzde

uumllkemizdeki en buumlyuumlk eksiklik olan yazılı olarak goumlrev tanımını Umur

24

Molla Fenarirsquonin 10000 ciltlik bir derme bıraktığı oumlne suumlruumllmekle birlikte Veliyuumldduumln kuumltuumlphanesindeki bazı kitaplar dışında bunu belgeleyecek yeterince kanıt olmadığından sadece nakle dayalı bilgi olarak kalmak-tadır (aktaran Eruumlnsal 1988 5)

111

Beyin yaklaşık altı yuumlzyıl oumlnce akıl ettiğini goumlsterir Kuşkusuz vakıf

kuumltuumlphanelerinin yozlaşmasını oumlnleyecek en buumlyuumlk etkenlerden birinin

vakfiyedeki koşulların accedilık seccedilik dile getirilmesi olduğunun goumlzden

kaccedilırılmaması gerekir Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı uumlzere

Osmanlıların kuruluş doumlneminde derme sayısının 500rsquouumln altında olduğu

ve dermenin ccediloğunun Arapccedila olduğu anlaşılmaktadır (Eruumlnsal 1988 3-

19)

Bu şekilde bir sınıflandırma tarihi sıralamaya goumlre ele alınacak olursa

İstanbulrsquoun Fatih Sultan tarafından alınmasının ardından Manisarsquodan

Edirne sarayına taşıdığı kitapları oumlnce Beyazıdrsquoda yaptırttığı Eski Saraya

ardından Yeni Sarayrsquoa taşıdığı goumlruumlluumlr Bu Balcı zadersquonin yukarıda

soumlzuumlnuuml ettiği ilk saray kuumltuumlphanelerine oumlrnek olarak goumlsterilebilir Ne var

ki henuumlz yeni kurulmuş daha alt yapısı oluşturulmamış savaşlardan yeni

ccedilıkmış bir imparatorlukta henuumlz yerleşik olmanın getirdiği kuumlltuumlrel etkin-

likleri başlatmak olanağı olmamıştır ilk doumlnem de geccedilici ccediloumlzuumlm olarak

Ayasofya Semaniye Zeyrek gibi medreseler oluşturulmakla birlikte I

Mahmutrsquoun Ayasofyarsquoyı yeniden duumlzenlerken verdiği katalogun

oumlnsoumlzuumlnde geccedilmişten sadece bir kitap kaldığını belirtmesi dışında bu

medreselerde kuumltuumlphane olduğuna dair hemen hiccedilbir kayıt bulunma-

maktadır İşte bu yuumlzden Fatih Sultan Mehmetrsquoden kalan en eski olarak

1472-1473 yıllarında duumlzenlenmiş olan ve doumlrt medreseye vakfedilen

kitapların listesinin bulunduğu vakfiyeden yola ccedilıkarak Fatih kuumllliyesin-

deki kuumltuumlphanelerin varlığından soumlz edilebilir Ne var ki burada da şoumlyle

bir sorun ccedilıkmıştır 1596 tarihli II Beyazıdrsquoın Fatihrsquoin vakfiyesinin ye-

niden duumlzenlenmiş kopyasında medreselerdeki kuumltuumlphaneler yerine

ldquomescidrsquoin Batısında medreselerdeki muumlderris ve oumlğrenciler iccedilin bir yer

yaptırdquo denilmesi ccedilelişki yaratmaktadır (aktaran Eruumlnsal1988 25) Oumlte

yandan Fatih Kuumllliyesinin II Beyazıd doumlnemindeki 1489-1490 tarihli

muhasebe bilanccedilosunda hafız-ı kuumltuumlbrsquoe rastlanmaması bu goumlrevin cami

vazifelileri arasında goumlruumllduumlğuumlne işaret etmektedir Buna bağlı olarak bir

başka varsayımda medreselerdeki kuumltuumlphanelerin ya camilere taşındığını

ya da medreselerdeki kimi kitapların nuumlshalarının cami kuumltuumlphanelerinde

de bulunduğudur (Eruumlnsal 1988 25-27) Ne var ki İstanbulrsquoda medrese

kuumltuumlphanelerinde boumlyle bir goumlreve II Beyazıd doumlneminde yer

verilmezken Fatihrsquoten kalan Topkapı sarayında oumlzel olarak bir hafız-ı

kuumltuumlbrsquouumln goumlrevlendirilmesi buna karşılık medreselerde kuumltuumlphane

goumlrevlisi bulunmadığı gibi giderek kuumltuumlphanelerinde kaybolması

İstanbulrsquodaki medreselerde gerccedilek anlamda bir eğitim verilmediğini veya

112

sarayın bilginin halka yayılmasında koumlpruuml vazifesi goumlrecek medreselere

yeterince oumlzen goumlstermediğini ortaya ccedilıkarmaktadır Ne var ki II

Beyazıdrsquo ın Edirne kuumllliyesi vakfiyesinde tam karşıtı bir tavır sergilediği

goumlruumllmektedir (Eruumlnsal 1992 30-40) Vakfiyede medrese iccedilin gerekli dini

eserlerin yanı sıra tıprsquola ilgili yapıtlarında bulunması II Beyazıdrsquoın

medreselerdeki eğitime ve eğitimin can damarı olan kuumltuumlphaneye oumlzellikle

oumlnem verdiğini goumlstermektedir Ayrıca dikkat ccedileken bir başka noktada

vakfiyelerin hem Fatih hem de II Beyazıd doumlneminde Arapccedila olmasıdır

Bu ise vakfedilen kitapların Arapccedila olduğu ve Arapccedilanın giderek yerleş-

tiğinin bir goumlstergesidir

XVI yuumlzyılın ilk yarısı I Selimrsquoin kısa ve seferlerle suumlren saltanatı

yuumlzuumlnden kuumltuumlphaneler accedilısından durağan geccedilmiş Kanuni Sultan Suumlley-

manrsquoın doumlneminin ilk yılları da geccedilmiş doumlnemin yarattığı sosyal ve eko-

nomik krizden oumltuumlruuml kuumlltuumlrel accedilıdan geri kalmıştır Ancak Kanunirsquonin

saltanatının II Doumlneminde devletin oumlnde gelen kişilerinin evlerinde ya

da vakfettikleri konaklarında yaptırdığı kuumltuumlphanelerin İstanbulrsquoda

kuumlltuumlrel yaşamı yeniden canlandırdığı soumlylenebilir Bu yuumlzyıldaki en

oumlnemli diğer bir oumlzellik de artık Anadoluda ve İstanbulrsquodaki kuumllliyelerin

medreselerinde kuumltuumlphanelerin eğitimin kopmaz bir parccedilası haline

gelmesidir 16 yuumlzyıldaki bu durum guumlnuumlmuumlzle karşılaştırıldığında

devlet okul ya da uumlniversitelerinde olduğu kadar oumlzel okul ve

uumlniversitelerinde de kuumltuumlphanelere yeterince oumlzen goumlsterilmediği ortadır

Bir başka deyişle bu hareketin 16yuumlzyılda sadece İstanbulrsquola sınırlı

kalmayıp Anadoluda da yaygın bir gelenek halini almasına karşın

guumlnuumlmuumlzde artan okul sayısına karşılık kuumltuumlphane sayısı ve dermesinin

duumlşuumlk kalması geccedilmişteki bu olumlu geleneğin zayıfladığını

goumlstermektedir

III Murad doumlneminde ise oumlzellikle dikkati ccedileken ihtisas

kuumltuumlphanelerinin kurulmaya başlamasıdır Oumlrneğin Topkapı sarayındaki

tıprsquola ilgili kitapların liste ve korumasının hekimbaşının denetiminde

olması ya da İstanbulrsquodaki rasathaneyi kuran Takiyuumlddinrsquoin (1525-1585)

rasathanenin yanında astronomiyle ilgili kitapların bulunduğu bir

kuumltuumlphane oluşturması dikkat ccedilekicidir 17 yuumlzyılın başında ise kuuml-

tuumlphaneler İstanbulrsquoun dışında da ccediloğalmaya başlamıştır Kuumltuumlphanelerin

dermesinin medrese eğitimine youmlnelik olması ise Eruumlnsalrsquoa25

goumlre

25

Bu doumlnemde Anadolursquoda oumlzellikle 17 yuumlzyıl sonunda sadece medrese kuumltuumlphanelerinin değil cami kuumltuumlphanelerinin de arttığı goumlruumllmektedir

113

medrese eğitiminin yaygınlaştığını goumlstermektedir (Eruumlnsal 1988 64-

68) Bu doumlnemde yeni kurulan kuumltuumlphanelerin yanı sıra eskiden

kurulmuş kuumltuumlphanelere bağışta bulunanların artması derme sayısını

yuumlkseltmiştir XVII Yuumlzyılın sonunda kuumlltuumlrel etkinliğin zirveye

ccedilıktığı kurulan uumlccedil buumlyuumlk medrese kuumltuumlphanesinden anlaşılmaktadır

İkisi Koumlpruumlluuml ailesi tarafından kurulan bu medreselerde kuumltuumlphanelerin

vakfiyelerinden hem personel hem de derme sayısının arttığı goumlruumlluumlr

Buumltuumln bunlar aslında Osmanlı kimliğinin de şekillendiğinin bir kanıtıdır

Oumlte yandan oumlzellikle bu hareketin devlet eliyle değil de o uumllkede

yaşayan bireyler tarafından benimsenip uygulanması Osmanlı

kuumlltuumlruumlnuumln baskıyla değil toplumun kendi iccedilinden oluşarak

şekillendiğini goumlstermektedir

1718rsquodeki Pasorafccedila anlaşmasıyla birlikte Lale Devrine girilmiştir

III Ahmet bu doumlnemde halka accedilık kuumltuumlphanelerin sayısını arttırdığı gibi

Topkapı sarayında da biriken kitaplar ve oumlzellikle de yazmaları korumak

uumlzere saray okulunun bir uzantısı olarak yeni bir kuumltuumlphane accedilılmıştır

(Tekin amp İlkin 1999 31)Bu doumlnemde oumlzellikle ilginccedil olan konu Şeyh-

uumllislam İsmail Efendinin tarih felsefe edebiyat gibi kitapların vakfının

caiz olmadığıyla ilgili fetva vermesine karşın Ali Paşaya ait zengin bir

kitap koleksiyonun III Ahmetrsquoin kurduğu bu saray kuumltuumlphanesinde

(1719) uumlccedil yıl sonra yer almasıdır (Eruumlnsal 1988 73-77) Bu ise savaş

yoluyla da olsa Batıyla ilişkilerin Osmanlı hanedanını bir yandan

safahata suumlruumlklerken oumlte yandan da onu tutuculuktan kurtardığını ve

ufkunu accedilarak yerleşik bir toplum olmanın inceliklerini aramaya

youmlnelttiğini goumlsterir Oumlrneğin henuumlz kuumltuumlphanenin temeli atılmadan

hangi kitapların kuumltuumlphaneye konulacağının saptanmış kitaplar

ciltlettirilmiş ve kuumltuumlphane personelinin bile oumlnceden tayin edilmiştir

Oumlte yandan II Beyazıd doumlneminde kurulup III Ahmet doumlnemine kadar

birkaccedil kez accedilılıp kapanan Galatasaray mektebinin yeniden duumlzenlenmesi

de hanedanın eğitime verdiği oumlnemin yanı sıra gittikccedile yerleşerek

kendine oumlzguuml kimlik ve geleneğini kuumlltuumlrel yolla kurma yoluna girdiğini

goumlsterir (Eruumlnsal 1988 95) İstanbulrsquodaki bu kuumlltuumlrel etkinlik ve

kuumltuumlphane kurma girişimlerine karşın Anadolursquodaki kuumltuumlphane kurma

etkinliğinin durgunlaşması youmlnetimle halk arasında kopukluğun daha da

Oumlrneğin Huumlseyin Ağa Kuumltuumlphanesi (Amasya) İbrahim Efendi Kuumltuumlp-hanesi (Urfa 1689) Musli Efendi Kuumltuumlphanesi (Kastamonu 1699) gibi kuumltuumlphaneler Anadoluda halkın bilgiye gereksiniminin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 66)

114

arttığı şeklinde değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 78-82) Bununla

birlikte İbrahim Paşarsquonın da katkılarıyla yabancı dilde yazılmış

kaynakların Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmesi iccedilin bir komisyon kurulması matbaa

ve ccedileşitli kaynaklardan kitap biriktirme isteğinin duyulması hanedanın

yerleşik bir toplum olma yolunda attığı ilk adımlardır Ayrıca

medreselere bağlı kuumltuumlphanelerin ve vakfedilen kitapların sayısı da

artmaya devam etmiştir

I Mahmud doumlnemi Patrona Halil isyanı nedeniyle iccedilte ccedilıkan karga-

şalığın ve dışta İran Avusturya ve Rusyarsquoda ccedilıkan savaşların yaşandığı bir

doumlnem olmasına karşın I Mahmudrsquoun Yalova kağıt fabrikası yanı sıra

matbaarsquoyı da yeniden harekete geccedilirmesi onun kuumlltuumlrel etkinliğe verdiğin

oumlnemin somut ifadesi olarak duumlşuumlnuumllebilir (Eruumlnsal 1988 83) Fatih

Sultan Mehmetrsquoten sonra gelen padişahlar tarafından ihmale uğrayan ve

III Selim doumlneminde Patrona Halil isyanıyla birlikte iyice zarar goumlren

oumlrneğin Ayasofya kuumltuumlphanesi (1744) I Mahmud doumlneminde yeniden

inşa edilip duumlzenlenerek Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesinden sonra en oumlnemli

dermeye sahip kuumltuumlphanelerden biri durumuna yuumlkselmiştir (Porter 1854

174) Buna ek olarak Fatih ve Galatasaray mektebindeki kuumltuumlphaneleri de

aynı doumlnemde kurulmuştur Galatasaray mektebi kuumltuumlphanesinin

kuruluşuna neden olarak oumlzellikle Eruumlnsalrsquoın deyişiyle ldquooumlğrencilerin kitaba

şiddetle ihtiyaccedil duymaları olarak goumlsterilmesirdquo ise I Mahmudrsquoun kuumltuumlp-

hane ve eğitim arasında koumlpruuml kurulması gereğini oumlzellikle vurgulaması

şeklinde değerlendirilebilir Ancak buumltuumln bunların uumlstuumlnde III Ahmet

doumlneminden farklı olarak Anadolursquonun en uzak koumlşesindeki kalelere

kadar kuumltuumlphane kurma girişiminde bulunması hem uumllkesi iccedilin hem de

etrafındaki devlet adamları bilim adamları ve başka sınıftan gelenlere

erk sahibi olarak oumlrnek olması accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır (Eruumlnsal

1988 83) I Mahmutrsquoun iccedilinde buumlyuumlk bir kuumltuumlphanede kurmak istediği

ve iccediline konulacak dermenin bazı kitapların bile hazırlattığı ancak

tamamlayamadığı kuumllliye 1754rsquode oumlluumlmuuml uumlzerine kardeşi III Osman

tarafından 1755rsquote tamamlanmış ve Nur-i Osman adıyla kurulmuştur

(Eruumlnsal 1988 100) İccedilinde 3000 yazma olduğu bildirilen bu

kuumltuumlphanede Cassinirsquonin Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş Astronomi tabloları bu-

lunmaktadır (karş Porter 1854 174 Eruumlnsal 1988 100)26

Ayrıca III

26

Bu sayı İsmail Eruumlnsal tarafından kuumltuumlphanenin accedilılışında 5031 olarak bildirilmiş ne var ki ileriki yıllarda sayının pek artmadığı da ifade edil-miştir

115

Osman ve III Mustafa doumlneminde sadrazamlık goumlrevinde bulunan Koca

Ragıp Paşarsquonın kurduğu kuumltuumlphanenin temeli ilk Sadrazam Koumlpruumlluuml Ah-

met27

tarafından atılmakla birlikte onun başarılı bir selefi olması ve 1837

de Divan-ı Ragıp adıyla basılan felsefe ve ahlaki goumlruumlşlerini topladığı

yapıtına ek olarak oumlluumlmuumlnden bir yıl oumlnce mektep kuumltuumlphane ve şadır-

vandan oluşan bu yapıyı tamamlamasından oumltuumlruuml bu kuumltuumlphaneye 1762 de

Koca Ragıp Raşa Kuumltuumlphanesi adı verilmiştir (karş Eruumlnsal 1988 101

Porter 1854 174-176) III Selim doumlneminde ise İstanbul dışındaki

kuumltuumlphanelerin sayısı artmıştır 1780rsquode I Abduumllhamit tarafından kurulan

kuumltuumlphanede de Porterrsquoın deyişine goumlre 1600 basma ve el yazması yapıt

bulunmaktadır Oumlzellikle 1788 de DrsquoOhssonrsquonun Osmanlı İmparatorlu-

ğunun Genel Tablosu adlı yapıtında İmparatorluktaki kuumltuumlphanelerdeki

kayıp ya da eksik dermeyle ilgili eleştirileri ve bu dermenin guumlnuumln gereksi-

nimlerini karşılamadığı şeklinde ldquobu eserlerin buumlyuumlk bir kısmının şimdiki

halkın muumltalaasına uygun bulunmadığı hissolunmaktadırrdquo (aktaran Baysal

1992 54) verdiği bilgi kuumltuumlphanelerin o guumlnkuuml durumunu goumlstermektedir

Kuşkusuz bu yazılanlar youmlnetimi kuumltuumlphanelerdeki yazmaların korunması

ve ilgili olarak kuumltuumlphanelerin youmlnetimine daha oumlzen goumlsterilmesi

konusunda bilgilendirme amacını taşımaktadır DrsquoOhssonrsquoun eleştirileri

ve uyarıları doğrultusunda hemen harekete geccedililmemekle birlikte bu

sonunda IIMahmutrsquoun kuumltuumlphaneleri denetlemesine yol accedilarak 1826rsquoda

Evkaf-ı Huumlmayuumln nezaretinin kurmasına neden olmuştur

(KarşDrsquoOhsson 1957 51-60 Baysal 1992 52-54) II Mahmutrsquoun bu

hareketi aynı zamanda imparatorluğun dizginleri her alanda eline

geccedilirmek amacıyla merkeziyetccedili politikasının kuumlltuumlrel alana da yansıması

ya da iktidarı elinde tutabilmek iccedilin kuumlltuumlrel alanda hakimiyet kurmasının

27

Bu kuumltuumlphanenin temelini Ahmed Koumlpruumlluuml attığı şeklindeki bilgi Porterrsquodan alınmış olup bu konuyla ilgili soumlzleri şu şekildedir The Library of Raghıb Pacha was originally founded by Kiuprili Achmed the second of the three celebrated Vizirs of that time and the greatest statesman of whom Turkey can boast Raghib Pacha the worthy successor of the illistrious Kiuprili added largely to it(Porter 1854 176) Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesinin temeli aynı adrsquodaki uumlccedil uumlnluuml vezirden Tuumlr-kiyersquonin onur duyabileceği ikincisi tarafından atılmıştır Uumlnluuml Koumlp-ruumlluumlrsquonuumln değerli selefi ona buumlyuumlk ccedilapta ilavelerde bulunmuştur (ccedilev Mine Yazıcı) (ccediln Metnin orijinali 1854 de yazıldığından bazı soumlzcuumlkle-rin İngilizce imlası guumlnuumlmuumlzden farklı yazılmıştır Bu konuyla ilgili bilgi hem eski hem de konunun uzmanı İsmail Eruumlnsal tarafından belirtil-mediği iccedilin doğruluğu konusunda araştırma yapılması gerekir)

116

gerektiğinin farkına varması şeklinde değerlendirilebilir Bu şekilde

vakıfların da devletin denetimi altına girmesi iktidarı yeniden merkezi-

yetccedili bir youmlnetimle ele geccedilirme duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Sonuccedil

olarak Ccedilavdarrsquoa goumlre ldquooumlzden ccedilok biccedilim ile ilgili bu değişme

kuumltuumlphanelerin statuuml ve niteliğini değiştirmemiştirrdquo (Ccedilavdar 1995 27) II

Mahmud doumlnemine (1808-1839) dek kuumltuumlphaneler kasaba ve koumlylere

kadar uzanmış bununla birlikte tekkelerdeki kuumltuumlphanelerin sayısı da

artmıştır Bu bir yerde hem merkeziyetccedili youmlnetimin baskısından bir kaccedilış

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlte yandan da inanccedilla sınırlı konularda

bile olsa halkın okumaya gereksinim duyduğunun oumlnemli bir goumlstergesi

olarak da değerlendirilebilir Oumlte yandan Batı koumlkenli yapıtlarda anlatıl-

dığı şekilde 1796rsquodaki Muumlhendishane-i Berri-i Huumlmayuumln kuumltuumlphanesinde

toplanmaya başlamıştır

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme

Osmanlı imparatorluğunun Lale devrinden başlayıp Tanzimatrsquoa ka-

dar uzanan bu doumlneminde bilimsel geleneğinin geccedilmişteki gibi ccediloğun-

lukla Arap bilimine dayandığı oumlte yandan Batırsquoda 16 yuumlzyılda doruğa

eren evrenin sırlarını bilimsel bir tabana oturtmaya ccedilalışan bilimsel dev-

rimin ne Tercuumlme heyeti ve matbaa yoluyla ne de yeni oluşan eğitim

kurumları aracılığıyla Osmanlırsquoya yansıdığı soumlylenebilir Batırsquoda

Aydınlanma hareketi denilen bilimsel alt yapının temelini deneye dayalı

bilimlere dayandıran bilimsel yaklaşımını tanımadan yapılan başıboş

ccedilevirilerde bilgiyi doğrudan aktaran kaynaklar yerine ikinci elden

aktaran kaynaklardan aktarıldığından zaten sınırlı sayıda olan bu

ccedilevirilerin de bilgi uumlretimine buumlyuumlk bir katkısı olmamıştır

Bilimsel gelenek sistemi oluşturacak youmlntemlerin saptanmasıyla

ancak oluşur Bundan boumlyle oumlncelikle bilimsel sistemi yerleştirecek

youmlntemlerin oumlncuumlleri olan Kopernik (1473-1543) Galileo (1561-1626)

Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596-1650) gibi bilim adamlarının

bilimsel devrime yol accedilan youmlntemlerinin ccedileviri yoluyla hedef kuumlltuumlre

girmesi gerekir Oysa bu bilgiler uumllkemize yuumlzeysel olarak ya ccedileviri

telif arasındaki ikincil kaynakların oumlrtuumlk ccedilevirileri aracılığıyla ya da

Muumlteferrikarsquonın Katip Ccedilelebirsquonin Cihannnuumlmarsquoyı basarken yaptığı

şekilde eklemelerle Osmanlırsquoya girebilmiştir Bu ise aktarılan bilginin

yazarın suumlzgecinden geccedilerek telif olarak oumlne suumlrduumlğuuml yapıt iccedilerisinde

eksik ya da kendi amacına uygun olan aktarılma tehlikesini yaratır

117

Başka bir deyişle bu şekilde telif adı altındaki yapıtlar bilginin

saptırılması tehlikesini de beraberinde getirebilir Bundan boumlyle telif ve

ccedileviri yapıt arasındaki sınırların ccedilizilmiş olması başta bilimsel etik

olmak uumlzere telif yapıtlarda doğru bilgi kaynağından yola ccedilıkarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminin sağlanması accedilısından da oumlnemlidir

Bununla birlikte II Mahmudrsquoun (1808-1839) Tanzimat

doumlnemindeki reformları hazırlayan ve eğitim alanında geccedilmişten farklı

olarak ilk kez eğitimin yuumlksek oumlğretimden değil de tabandan başlayarak

duumlzenlenmesi gerektiğini oumlne suumlren28

bununla da kalmayıp uumllke

idaresinde eyaletler arası iletişimin oumlneminin farkına vararak ilk posta

hizmetini yol yapımını guumlndeme getiren ve Takvim-i Vekai (1831)

adıyla ilk resmi gazeteyi ccedilıkaran kişi olarak tarihimizde oumlnemli bir yeri

olduğu unutulamamlıdırNe var ki bu doumlnemde bile Lallende Astronomi

Tablolarrsquoının ccedilevirisinin oumlncelikle yapılmış olması bilgiyi kolay yoldan

sorgulamadan aktarma eğiliminin hala değişmediğini goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 340-341) Oysa Batırsquoda sistemi harekete geccedilirecek

Doğarsquodan yola ccedilıkarak goumlzlem ve deneye dayalı bir takım bulguların

ortaya ccedilıkarılması Baconrsquoın Novum Organumrsquoda tuumlme varımlı

youmlntemini oumlne suumlrmesine neden olurken Rene Descartesrsquoın da ona karşı

olmakla birlikte yine guumlcuumlnuuml Doğarsquodan alan tuumlmden gelimli bilimsel

youmlntemini Discourse sur la Meacutethodersquoda bilim duumlnyasına tanıtma

olanağını yaratacaktır (Forti 2000 33) Bu temel sistematik bilgilerin

Osmanlı geleneğine hiccedil değilse eğitim kurumları aracılığıyla gelmesi

beklenirken eğitim kurumlarındaki neden niccedilinrsquoden ccedilok uygulama

28

II Mahmutrsquoun 1824rsquote İstanbulrsquoda oturanlara Sıbyan okullarına devam zorunluluğu getirmesi eğitimde uumlstten değil de tabandan eğitimin oumlneminin bilincine vardığını goumlsterir(Tekin amp İlkin1999 62) Ne var ki boumlyle bir talebin tabandan gelmemesi ya da tabandan gelecek kuumlltuumlrel ortamın yaratılmamış olması bu kararın bir tuumlrluuml uygulamaya geccedilemeyen bir buyruk olarak kalmasına neden olmuştur Ayrıca 1838rsquode sıbyan okullarının ardından Ruumlşdiye okullarını accedilmaya karar vererek bunları Mekatib-i Ruumlşdiye nezaretine bağlamayı oumlngoumlrmesi onun bir yandan eğitimde merkeziyetccedili yaklaşımını sergilerken oumlte yandan da bilginin derecelendirilmesi konularını tartışmaya accediltığını goumlsterir Burada merkeziyetccedili zihniyetin iki şekilde algılanması gerekir birincisi iktidarın guumlcuumlnuumln eğitime uzanması ikincisi ise eğitimin eşit şekilde sağlamak uumlzere tek merkezden denetim altına almak olarak değerlendirilebilir Ne var ki IIMahmut doumlneminde genellikle birinci anlamında kullanıldığı duumlşuumlnuumllebilir

118

alanına doumlnuumlk amaccedillardan oumltuumlruuml ne bilinccedilli bir ccedileviri hareketini

başlatabildiği ne de Osmanlının temelde İslam kuumlltuumlruumlne dayalı bilimsel

geleneği değiştirebildiği soumlylenebilir Bilimsel geleneği Osmanlıdaki

yeni eğitim kurumları ve kuumlltuumlrel oluşumlarının değiştirememesi karşı-

sında ilk 1830rsquoda II Mahmutrsquoun dışarıya oumlğrenci goumlnderme girişimi de

yetersiz kalmıştır Başta dışarıya goumlnderilen oumlğrenciler arasında tıbbiye

ve Enderunrsquodan 150 oumlğrenci bulunurken 1834-1838 yılları arasında

sadece Muumlhendishane ve Harbiyersquoden oumlğrenci goumlnderilmiş olması

sadece askeri alanda teknik bilginin Osmanlıya gelmesine neden olmuş

oumlte yandan bilimsel alanın alt yapısını temsil eden felsefe başta olmak

uumlzere sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında Batıdan doğrudan bilgi

akışına olanak sağlayacak bir girişimde bulunulmamıştır (Tekeli amp İlkin

1999 61)

Sonuccedil olarak bu doumlnemle ilgili olarak bilimsel ccedilalışmaların bireysel

ccedilabalara dayalı olarak ortaya ccedilıktığı bu bireysel ccedilabaların da hiccedil değilse

Batıdaki bilimsel geleneğin varlığını ortaya ccedilıkardığı soumlylenebilir Os-

manlıdaki yeni eğitim kurumları Batı kaynaklarına başvurmayı ve

Arapccedila kaynaklar kadar Batı kaynaklarının da oumlnemine dikkati ccedilekmeyi

sağlayarak başta bilim dili olmak uumlzere yazılı dilde devrim yaratmayı

başarmış ve ccedileviri ağırlıklı bu kaynaklar sonunda ulusal bilincinde geliş-

mesine yardımcı olmuştur Eğitim dil ve ccedileviri konusundaki girişim ve

ccedilabalar ancak Tanzimat Fermanı ile youmlnuumlnuuml Batırsquoya ccedilevirerek hız kaza-

nacaktır

119

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

VE KUumlTUumlPHANE İLİŞKİSİ (1836-1920)

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine

Toplumsal Bakış

Tanzimatrsquoa kadar Batırsquodan gelen bu dağınık ve kısıtlı bilgi uumlstelik

İmparatorluğun hem iccedilte hem de dışta gittikccedile azalan itibarı onu ister

istemez yeni kararlar almaya zorlamıştır II Mahmutrsquoun oumlluumlmuumlyle tahta

geccedilen buumlyuumlk oğlu Abduumllmecit (1839-1861) 1839rsquoda ilk iş olarak

Tanzimat Fermanırsquonı ccedilıkartarak babasının merkezileştirme ve

modernleştirme konularında başlattığı hareketi suumlrduumlreceğinin muumljdesini

vermiştir Bu fermanla birlikte Osmanlının yarattığı toplumsal yapı da

değişmek zorunda kalmıştır Prigionersquonin ldquoBilim şiddetin gerekmediği

bir uygarlık uumltopyasını eşitsizliğin toplumsal bir zorunluluk olmadığı bir

duumlnya uumltopyasını yaşatmamızı sağlamaktırrdquo (Prigione 2000 V)

şeklindeki soumlzleri bilim ve toplumsal yapı arasındaki bağı accedilıkladığı

gibi bu kadar kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi akışının bile Osmanlı toplumsal yapısını

etkileyeceği duumlşuumlncesini de akla getirir Kuşkusuz 18 yuumlzyılın ilk yarı-

sında başlayan bu hareket henuumlz nicel olarak yaygınlaşmamakla birlikte

nitelik accedilısından hem geleneksel Osmanlı eğitiminden geccedilerek Doğu

bilimlerinde uzmanlaşmış hem de birkaccedil Batı dilini oumlğrenerek Batırsquodaki

bilimsel anlayışa accedilılmış ccedilok iyi yetişmiş bir oumlbek aydın arasından

oumlrneğin Mithat Paşa gibi sadrazamların ccedilıkmasına olanak sağlayarak

toplumsal yapıyı etkileyecek kararlar alınmasını sağlamıştır (İhsanoğlu

1987 43-48)

Bu aydınların yetişmesinde geleneksel Osmanlı eğitim anlayışından

kalma konaklarda suumlrduumlruumllen bilimsel toplantıların buumlyuumlk payı olmuştur

120

Boumlyle bir gelenek aynı goumlruumlşte olan kimseleri bir araya getirerek tartışma

olanağı yarattığı gibi az sayıda da olsa onlara birlikteliğin verdiği

kuvvetten seslerini duyurabilme olanağını da yaratmıştır Bu şekilde her

iki kuumlltuumlruumln bilgisine sahip bu kimseler Doğu-Batı eski-yeni din-bilim

gibi temel konularda tartışmaları başlatarak Osmanlının iccedil ve dış siyase-

tinin sorgulanmasına neden olmuşlardır Tarihccedililer bu bilimsel toplantı-

lardan oumltuumlruuml yuumlruumltuumllen etkinliğin adını Beşiktaş-ı Cemiyet-i İlmiye adını

vermişlerdir (Tekeli amp İlkin 1999 62-63) Bu etkinlik gelecekte kurula-

cak tuumlzel kişilik niteliğini taşıyan bilimsel derneklerin kurulmasına da

oumlnayak almakla birlikte esas oumlnemli yanı toplumsal reformları

hazırlayacak doumlnemin aynı zamanda aydın kimliğini taşıyan siyaset

adamlarının yetişmesinde katkısı olacaktır (İhsanoğlu 1992 378) Ne

var ki 1826rsquoya değin etkinliğini suumlrduumlren bu dernek Mısır valisi

Mehmet Alirsquoyi oumlrnek alarak reformları ilk başlatan II Mahmutrsquoun

Yeniccedilerilerin Yunan seferlerindeki tutumundan rahatsız olup Nizam

Cedid gibi Asakir-Mansure-i Muhammadiye adıyla bir ordu kurmaya

karar verdiği sırada Yeniccedilerileri ortadan kaldırıp ardından onların

yakından bağlı olduğu duumlşuumlnuumllen Bektaşi tarikatını kapatmasıyla birlikte

derneğin bilimsel etkinliğine de son verilmiştir Bir başka deyişle

derneğin bu tarikatla ilgisi olduğu oumlne suumlruumllerek kapatılmış bununla da

kalmayıp Bektaşi tarikatına bağlı olduğu oumlne suumlruumllen uumlyeleri de İstanbul

dışına suumlruumllmuumlştuumlr (karş Zuumlrcher 1997 40-44 Tekin amp İlkin 1999 63)

Tanzimatrsquoı hazırlayarak Osmanlırsquoya yenilikleri getiren II Mah-

mutrsquoun bu konuda reformcu youmlnuumlyle aldığı ivedi kararlar koumlkten

ccediloumlzuumlmler gibi goumlruumlnmekle birlikte zaman zaman birbiriyle ccedilelişkili

goumlruumlnuumlr Şoumlyle ki zaman iccedilersinde bu şekilde kesin ve ivedi kararların

bilimselliğin getirdiği yapıcı ve geniş oumllccedilekli ccediloumlzuumlmlerden ccedilok kısa

erimli ccediloumlzuumlmler olduğu anlaşılır Şoumlyle ki Bilimsel sistemin yerleştiği

toplumlarda oumlrneğin ccedilok sayıda kendi yetiştirdiği yeniccedileriyi bir anda

kışlaları ateşe vererek yok etmek yerine bu kişileri bireysel olarak

değerlendirerek topluma katkısı olacak şekilde youmlnlendirmek ya da

yukarıda dernek oumlrneğinde olduğu gibi derinine araştırma yapmadan bu

derneğin uumlyelerini bir komploya maruz bırakarak dağılmalarına neden

olmak yerine nesnel ve soğukkanlı davranarak iyi yetişmiş bu kişi ve

bilim adamlarının uumllkeye katkısını artırmak başta kuumlltuumlrel olmak uumlzere

bilimsel geleneğin kesintiye uğramadan suumlreklilik kazanmasına yol accedilar

Kısacası Tanzimatrsquoın eşiğinde bilimin Prigionersquonin dediği gibi

şiddeti ve haksızlığı ortadan kaldıracak ve uygarlık uumltopyasını yaratacak

121

duumlzeye geldiği soumlylenemez Bilimsel anlayış sadece pratik hayata

youmlnelik kolaylıkları sağlayıcı bir araccedil olarak goumlruumllduumlğuumlnden toplumsal

hayatı etkileyecek reformlar yuumlzeysel kalmıştır Gerccedili derneğin

uumlyelerine bir suumlre sonra haksızlık yapıldığı anlaşılmış ve İstanbulrsquoa geri

doumlnmeleri sağlanmıştır

Buumltuumln bu tarihsel olaylara karşın bu iyi yetişmiş bir avuccedil aydının bi-

limsel etkilerinin Tanzimat Fermanına da yansıdığı goumlruumllmektedir

Başta ldquokullukrdquo kavramının bu fermanda yer almaması yerini Osmanlı

ldquotebaarsquo yardquo bırakması ve dini ve etnik koumlkene bakılmaksızın bu tebaada

olan herkese mal ve can guumlvencesinin verilmesi bununla da kalmayıp

youmlnetici sınıfın halkın fazla uumlruumlnuumlne el koyup geccedilimini sağlama

olanağını ortadan kaldırarak onları maaşa bağlaması youmlnetici ve reaye

ayrımının ortadan kalkarak daha eşitlikccedili bir toplumsal yapıya gidileceği

anlamına gelir

Bu kararlar Osmanlının toplumsal yapısını temelden değiştiren onu

Batırsquoya daha yaklaştıran kararlar olmakla birlikte uygulamada

geccedilmişten kalan alışkanlıkların yarattığı aksaklıklar bu reformların bir

tuumlrluuml uygulamaya geccedilememesine ya da koumltuumlye kullanılmasına neden

olmuştur Oumlrneğin buumlrokratik yapının gereğinde fazla şişirilmesi sonucu

Osmanlının ekonomik yuumlkuumlnuumln daha da artmasına ya da buumlrokratik

kadroya girmek uumlzere ruumlşvet ve buumlyuumlk hediyelerin verilmesi sonunda

devletin işlerini yuumlruumltecek kadronun yozlaşmasına neden olmuştur

Buumlrokratik sistemdeki değişikliğin buumltuumln bu olumsuz yanlarına karşın

Hegelrsquoin diyalektik felsefesine dayalı olarak oumlne suumlrduumlğuuml sivil buumlrokra-

siye dayalı ldquoideal devletrdquo kavramı Osmanlıya Tanzimat fermanıyla

birlikte girmiş olmuştur Hegelrsquoin sivil buumlrokratlara yuumlklediği ldquoeğitim

yoluyla genel ccedilıkarların savunuculuğurdquo roluuml yukarıda belirtildiği şekilde

Tanzimat oumlncesi yetişen aydınların sivil buumlrokratlar sınıfına girerek bir

yandan youmlnetici sınıfta yer almalarına neden olurken oumlte yandan da pa-

dişahın oumlzel ccedilıkarlarına karşı bir cephe oluşturmalarına neden olmuştur

Hegelrsquoe goumlre buumlrokratik sınıf ve Padişahın oumlzel ccedilıkarlarının bu şekilde

ccedilatışması genel ccedilıkarın goumlzetilmesine yol accedilarak bilgi ve eğitim

accedilısından daha eşitlikccedili bir toplum yaratılmasına neden olacaktır (Heper

1985 291-296) Oumlrneğin Daruumllfuumlnunrsquoun kurulurken ilk hedefi

buumlrokratik sınıfa memur yetiştirmek olmakla birlikte buumlrokratik sınıfın

guumlccedillenmesi bu hedefin İhsanoğlursquonun deyişiyle ldquoDaruumllfuumlnunrsquodan

beklenen fenlerin ve ilimlerin halk tarafından tanınması oumlğrenilmesi ve

122

buna bağlı olarak cehaletten kurtulmasırdquo (İhsanoğlu 1992 369) şekline

doumlnuumlşmesine yol accedilmıştır Bu soumlzler Hegelrsquoin diyalektik felsefe

anlayışının Osmanlıda ne gibi bir suumlreccedilten geccedilerek genel ccedilıkarı koruma

aşamasına gelindiğini goumlsterir Bu gelişmeler II Mahmut doumlneminde ket

vurulan bilimsel derneklerin yeniden kurulması duumlşuumlncesini akla getirir

311 Islahat Fermanından (1856) II Meşrutiyet Doumlnemine

Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml

Islahat Fermanının Tanzimat fermanından farklı olarak en oumlnemli

oumlzelliği tek madde ile bile olsa eğitime değinilmiş olmasıdır Eğitimin

bilgi uumlretimini ilk başlatan kurum olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu konu-

nun resmen dile getirilmesi bilimin toplumsal yapıyı uumlst kademeden de

olsa etkilemeye başladığını goumlsterir ldquoOsmanlı tebaasında bulunanlarrdquo

diye başlayan bu madde de ilk dikkati ccedileken Muumlsluumlman Hıristiyan ay-

rımı yapılmaksızın Osmanlı kimliğini kabul eden herkese yaş ve sınav

koşularını yerine getirmek koşuluyla askeri ve sivil yuumlksek okullara

girme hakkının verilmesidir Bunun yanı sıra her cemaate kendi okulunu

accedilma hakkı eskiden olduğu gibi her kesime verilmekle birlikte bu

okulların izlek ve oumlğretmen atamaları Padişahın temsilcisi Maarif

Meclisi tarafından yapılacağı bildirilmiştir Ancak bunlar arasında

nizamnamede eğitim accedilısından en oumlnemli madde geleneksel sıbyan

okullarından farklı olarak yeni eğitim şekli uygulanan ldquoİptidairdquoden

başlayarak Daruumllmuallim ve Daruumllfuumlnunrsquou da ilgilendiren okul

kuumltuumlphanelerinin kurulması ve idari oumlrguumltlenmesi konularının resmen ele

alınmış olmasıdır (Ccedilavdar 1995 31) Bu bilginin bir merkezden

denetim altına alınmak istendiğini goumlstermektedir Ne var ki bu madde

de oumlne suumlruumllenler Muumlsluumlman tebaadan ccedilok Hıristiyan tebaayı

ilgilendirmekte olup Batı uumllkelerinin bu maddede geccedilenlerin uygulanıp

uygulanmadığını sorgulamalarına neden olmuştur Oumlrneğin 1867rsquode

Fransız dışişlerinin sunduğu nota buna oumlrnek goumlsterilebilir Bu nota

Osmanlının iccedilişlerine muumldahalede bulunmakla birlikte iccedilindeki oumlteki

oumlneriler 1869rsquoda hazırlanacak Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

(Abduumllaziz doumlnemi) ışık tutmuştur (İhsanoğlu 1992 370-371) Notarsquoda

yer alan oumlneriler arasında başta yer almamakla birlikte eğitimin temeli

Muumlsluumlman ilkokullarının geliştirilmesi konusu bir yandan tabanda

bilginin hiccedil değilse okuryazarlık duumlzeyinde yaygınlaştırılmasına oumlte

yandan da iptidai ruumlştiye idadi ve sultani şeklinde derecelendirilmesine

123

yol accedilmıştır(Tekin amp İlkin 1999 75-76) Boumlylelikle oumlnceden yuumlksek

oumlğretim kapsamına giren temel eğitimin yuumlksek eğitimden ayrılarak

yuumlksek oumlğretimde uzmanlaşmaya fırsat tanınmış olmuştur Ayrıca

Osmanlının bu notayı dikkate alarak 1869rsquoda ccedilıkardığı Maarif

Nizamnamesinin en oumlnemli oumlzelliklerinden birisinin kuumltuumlphanelerin ilk

kez eğitim kapsamı iccedilerisine alınması olduğu soumlylenebilir Bu nota bir

yerde yuumlksek oumlğretimin amacı belirlemiş ve oumlzel alanda uzmanlaşma

kavramının gelişip yeni bilim dallarının accedilılmasına oumlrneğin tıp ve

muumlhendishane yanısıra hukuk tarih gibi alanlarda yeni disiplinlerin

kurulmasına neden olmuştur Eğitimin bu şekilde yaygınlaşması ise

bilgiye gereksinimi artıracağından notada bulunan halk kuumltuumlphanelerin

geliştirilip artırılması şeklindeki madde de kaccedilınılmaz olarak Maarif

Nizamnamesinde yer almıştır Buumltuumln bu siyasal ilişkiler youmlnetimi

geleneksel olarak vakfiyelere bağlı vakıf kuumltuumlphanelerinin yanı sıra yeni

kuumltuumlphane tuumlrlerinin de doğmasına neden olmuştur Bir başka deyişle

başlangıccedilta Osmanlının iccedilişlerine muumldahale olarak kabul edilecek bu

nota sonunda Osmanlı youmlnetimini kurumsal olarak olumlu youmlnde

etkilemiştir Bundan boumlyle Tanzimatrsquotan sonra bu gelişmeler

kuumltuumlphaneleri de etkileyerek başta okul kuumltuumlphaneleri olmak uumlzere

resmi daire kuumltuumlphaneleri ve bilimsel dernek kuumltuumlphanelerinin ku-

rulmasına aracı olmuştur (Ccedilavdar 1995 29-53) Bu ise nizamnamenin

sadece eğitimi değil youmlnetimle ilgili iccedil işleyişi de etkilediğini goumlster-

mektedir Oumlrneğin Meclis-i Mebusanrsquoda resmi kuumltuumlphanenin kurulmuş

olması yazılı belgeye dayalı youmlnetim şekline geccedilildiğini ve youmlnetim de

keyfi değil de bilgiye dayalı karar almanın oumlnemsenmeye başladığının

bir işareti olarak değerlendirilebilir

Geriye doumlnuumlp bakılacak olursa 1788rsquode DrsquoOhssonrsquoun kuumltuumlphanelerin

gerek derme gerekse youmlnetim accedilısından guumlnuumln gerisinde kaldığı şeklin-

deki eleştirilerine yanıt 1826rsquoda II Mahmut doumlneminde Evkaf-ı Huumlma-

yun nezaretinin kurulmasıyla verilmiştir (DrsquoOhsson 1957 51-60) Ne

var ki bu nezaret İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin kataloglarının hazırlan-

ması konusunda bile ccedilok geccedil kalmış ve İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin

kataloglarının hazırlanmasına ancak 1862rsquode başlanabilmiştir İlk taş

basma katalogu hazırlanan kuumltuumlphane ldquoDamat İbrahim Paşa Kuumltuumlphane-

sinirdquo 1868rsquode Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesi izlemiştir Ne var ki eski youmln-

temlere goumlre hazırlanan bu kataloglar da yetersiz kalmıştır (Kayaoğlu

1998 152) 1869rsquoda ise geccedilmişteki bu eksik ve aksaklıklar

kuumltuumlphanelerin eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte bir oumllccediluumlde

124

giderilmeye ccedilalışılmıştır (Baysal 1992 54) Kuşkusuz burada Fransızla-

rın verdiği notanın etkisi de yadsınamaz Bununla birlikte Tanzimatrsquotan

bu yana yetişen aydınların bu eleştirilere tepki goumlstererek bildirilen

eksiklikleri goumlrmezden gelmek yerine bunları uumllke yararına kullanmaları

devlet politikası accedilısından buumlyuumlk bir gelişme olarak değerlendirilebilir

Oumlrneğin Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniyersquonin de kurucuları arasında yer

alan Muumlnif Paşarsquonın aynı zamanda 1869-1871 arasında Maarif

başkanlığı sırasında herkesin yararlanabileceği ldquoMillet Kuumltuumlphanesirdquo adı

altında ilk genel kuumltuumlphane kurulması konusunda oumlneride bulunması

aydınların oumlnemi kadar aydınlanma hareketinde kuumltuumlphanelerin oumlnemine

de işaret eder (karş Baysal 1992 54 Keseroğlu 1989 91-92)1 Bu

aynı zamanda medrese okul cami tekke kuumltuumlphanelerine karşı yeni bir

kuumltuumlphane modeli arayışı olarak da değerlendirilebilir Ayrıca bununla

da kalmayıp Maarif Nazırlığı sırasında2 vakıf kuumltuumlphanelerinin yeni

youmlntemlere uygun katalog defterlerinin hazırlanması konusunda bir emir

vererek komisyon kurması onun bilginin yayılmasında bilimsel

dernekler aracılığıyla ccedileviri etkinliği kadar kuumltuumlphanelerin işleyişine de

oumlnem verdiğini goumlsterir

Oumlte yandan 1879rsquoda Maarif-i Umumiye nezaretinin bir komisyon

aracılığıyla İstanbulrsquodaki 69 vakıf kuumltuumlphanesinin 40 ciltlik bir katalog

dizisinin ccedilıkması kuumltuumlphanelerde oumlrguumltlenme gereksinimini ortaya ccedilı-

karmıştır Oumlyle ki 1882rsquode kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle ilgili bir youmlnerge

ccedilıkarılmakla kalınmamış ayrıca Maarif Nezareti Telif ve Tercuumlme daire-

sine3 bağlı bir Kuumltuumlphaneler Muumlfettişliği de oluşturularak kuumltuumlphanele-

rin youmlnetimi eğitim kapsamı iccedilersinde yayınlarla ilgili bir boumlluumlme

bağlanmıştır Boumlyle bir birime belki de yukarıda anlatılan katalog

ccedilalışması sonucu yayınların dokuumlmantasyonuyla ilgili bilgiye doğrudan

1 Muumlnif Paşarsquonın bu oumlnerisinin ardından 1882 Beyazıt Kuumltuumlphane-i

Umumi 1901 Balıkesir Umumi Kuumltuumlphanesi 1913 Kadıkoumly Kuumltuumlp-hane-i Umumi 1918rsquode Suumlleymaniye ve 1923rsquode Ankara Umumi kuumltuumlphaneleri kurulmuştur (Alpay 1976 69)

2 Muumlnif Paşa 1877 1878-1881 1884-1892 yılları arasında Maarif

Nazırlığı yapmıştır (Kayaoğlu 1998 190) 3 Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre bu daire IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı youmlne-

timi yuumlzuumlnden kısa bir suumlre sonra yerini Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyetine bırakmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğini biraraya getirerek kuumlltuumlrel gelişmeyi olumlu youmlnde etkileyebilecek bir girişim siyasal anlayış yuumlzuumlnden sona ermiştir (Kurultay 1998 20-21)

125

erişmenin getireceği kolaylıktan yararlanma amacıyla bağlanma

gereksinimi duyulmuş olabilir Daha da accedilılacak olursa vakıf

kuumltuumlphanelerindeki katalog ccedilalışması sonucu elde edilen bilgiden başka

bir bilginin eksikliği (kaynaklara erişebilirliğin zorluğu) ortaya ccedilıkmış ve

bu da kuumltuumlphanelerin genel bir başlık altında değil de Kuumltuumlphaneler

Muumlfettişliği adı altında daha oumlzel bir başlıkta yer alması duumlşuumlncesini akla

getirmiştir Bununla da kalmayıp ilk kez 1881rsquode Muumlnif Paşarsquonın

Nazırlığı sırasında 19 maddelik Telif Tercuumlme Dairesi youmlnetmeliğinin

ccedilıkarılmış olması ve bu youmlnetmelikte kuumltuumlphanelerle ilgili iki maddenin

de bulunması Osmanlıda eğitim ve onun uzantısı kuruluşların yasa ve

youmlnetmeliklerle kurumsal kimlik kazanmasının uumllkenin kalkınmasında

oumlnemli roluuml olduğu duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili youmlnetmelikteki bu iki madde

kuumltuumlphanelerdeki katalogların oumlnemine işaret etmekle birlikte ayrıntılara

girilmemiş ve sadece kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ve denetimi kapsamı

iccedilerisinde ele alınmıştır Bu konuyla ilgili olarak iki maddeden ilkinde

geccedilen Kayaoğlursquonun Tercuumlme Muumlesseseleri4 adlı yapıtından aktarılan şu

soumlzler bu yukarıda soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoKuumltuumlphaneler Muumlfettişliği tarafından her kuumltuumlphanenin mevcut ne

kadar kitabı var ise bade-l-muayene hafız-ı kuumltuumlblere tutturulacak def-

ter-i mahsusun bir aynı bu kere Telif ve Tercuumlme Dairesirsquonde

muumlceddeden accedilılan sicil-i umumiye kayd olunacakhellipbu sicil-i umu-

mide her kuumltuumlphanenin kuumltuumlb-i mevcudesi yazıldığı sırada hafız-ı

kuumltuumlbuumlyle muumlfettişliği tasdikleri bulunacaktırrdquo (aktaran Kayaoğlu

1998 152-153)

Sonuccedil olarak toplumda aydınların yaratıcı fikirlerinin oumlneminin

yadsınamayacağını bununla birlikte bu yaratıcı duumlşuumlncelerin hayata

geccedilirilmesinde Muumlnif Paşa oumlrneğinde olduğu gibi kurumlar arası

ilişkileri doğru bağlamda kurmanın (başka bir deyişle eğitim

bağlamında) kurumsal işleyişi hantallıktan kurtaracağı oumlne suumlruumllebilir

4 Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Osmanlıdaki ccedileviri kurumlarını il-

gilendiren bir yapıtta Osmanlıda ccedileviri ve kuumltuumlphane konusunun iccedil iccedile ele alınmış olması iki bilim dalı arasında doğal bir ilişki olduğuna dik-katti ccedileker Bu aynı zamanda her iki disiplin arasıdaki ilişkinin yapay olmadığını ve bu araştırmade savunulan ccedileviribilim ve kuumltuumlphanecilik alanındaki ilişkinin guumlnuumlmuumlzde de suumlrduumlruumllmesinin tarihsel olarak haklılığını kanıtlar

126

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernek-

ler ve Ccedileviri Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862)

Encuumlmen-i Daniş 1851rsquode ileride kurulacak yuumlksek oumlğretim kurumu

Daruumllfuumlnuumlnrsquoa ders kitabı hazırlamak uumlzere Daruumllmaarif binasında yerli

yabancı 33 uumlyeden oluşan resmi bir bilim akademisidir (İhsanoğlu 1992

369) Bu derneğin kurulmasında Ahmet Cevdet Paşa (18221823-1895)

oumlnemli rol oynamıştır Oumlnde gelen uumlyeler arasında ise Ahmet Vefik

Paşa Hayrullah Efendi Hoca İshak Efendi gibi Osmanlı kimliğini

taşıyanların yanı sıra JV Hammer Redhouse ve Bianchi gibi

Doğubilimci tarihccedili yabancılar uzmanlar da bulunmaktadır (Tekin amp

İlkin 1999 74)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın bu bilim akademisini kurmak istemesindeki

temel neden Arapccedila ve Farsccedilarsquodaki soumlzcuumlklerin daha az yer aldığı

Tuumlrkccedile soumlzcuumlklerin daha ağırlık kazandığı bir bilim dili yaratmaktır Bu

yukarıda belirtilen bilginin halka inmesi şeklindeki amaccedilla oumlrtuumlşmekte-

dir Bilginin halka inmesi kuşkusuz oumlncellikle ortak bir dilde karar kı-

lınmasını gerektirir (karş İhsanoğlu 1992 370 Tekeli amp İlkin 1999

130) Akademinin ilk kurulduğu guumln Cevdet Paşarsquonın Fuad Paşarsquoyla

birlikte yazdığı Osmanlıca dilbilgisi kitabı ldquoKavaid-i Osmaniyersquoyirdquo

Padişaha sunmuş olması onun bu konudaki duyarlılığını olduğu kadar

akademinin de temel amacını goumlsterir Soumlz konusu dernek buna ek

olarak Osmanlı tarihini de yazmayı uumlstlenmiştir Ne var ki Cevdet

Paşarsquonın hazırladığı Tarih-i Cevdet dışında bu konuda bir kitap

yayınlanmamıştır Buradan da anlaşılacağı gibi bu akademi ccedilalışma-

larını başta dil ve soumlzluumlk olmak uumlzere bir yuumlksek oumlğretim kurumuna

uygun duumlşecek oumlrneğin tarih jeoloji politika iktisat gibi oumlzel konu

alanlarında toplamak istemiştir Ne var ki Daruumllfuumlnuumlnrsquoa malzeme olacak

nitelikte ccedilok az sayıda kitap yayınlanmıştır

Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre yayınlanan kitap sayısı 21 olup bu-

nun 15rsquoi ccedileviri 6rsquosı teliftir Ccedilevirilerin dillere goumlre dağılımı ise 7rsquosi

Fransızca 3rsquouuml Arapccedilarsquodır Bu yapıtlar ansiklopedik nitelikte ve yukarıda

belirtilen konu alanlarındadır (Kurultay 1998 20) Edebiyat ve felsefe

alanlarına girilmemiş olması ise dikkat ccedilekicidir Oysa Batırsquoda kurulan

yuumlksek oumlğretim kurumları en başta bu konu alanlarıyla oumlğretime

başlayıp oumlzel alanlarda serpilme olanağı bulabilmiştir Ne var ki

doumlnemin reformcu olmakla birlikte duumlşuumlnce de baskıcı tutumu kuumlltuumlrel

gelişmeyi sağlayacak temel konu alanlarında aydınların ccedilekimser

127

kalmasına neden olmuştur Oumlrneğin dil ve kuumlltuumlruumln kalbi edebiyata

girmeden dili geliştirmek uumlzere dilbilgisi ve soumlzluumlk ccedilalışmalarıyla sınırlı

kalmak bu şekilde siyasal ve toplumsal bir anlayışın uumlruumlnuumlduumlr Gerccedili bu

anlayış bireysel duumlşuumlnceleri dile getiren yapıtlar yerine ccedilok ciltli

ansiklopedik ccedilalışmalara youmlnelinmesinden de anlaşılabilir Bununla

birlikte soumlzkonusu doumlnemde duumlnyada bilgiye ansiklopedik goumlzle bakma

akımının yaygın olduğu da yadsınamaz Oumlte yandan edebiyat ve felsefe

alanında ccedilalışma yapılmamış olması Arapccedila ccedilevirilerin sayısını

azaltmış ister istemez Fransızca ccedilevirilerin sayısını ccediloğaltmıştır Bunda

Cevdet Paşarsquonın kişisel tercihi kadar Tanzimat doumlneminde kurulan

eğitim kurumlarının da payı olmuştur Ne var ki boumlyle bir eğilim

sonunda Arapccedilarsquodan sonra Fransızcarsquonın Osmanlının bilim diline girme

tehlikesini yaratmış ve oumlzellikle Cevdet Paşarsquonın Osmanlıca bilim dili

yaratma konusundaki titizliği 1869rsquoda Ahmet Vefik Paşarsquonın Lehccedile-i

Osmani adı altında Fransızcarsquodan Tuumlrkccedilersquoye geccedilen soumlzcuumlkleri iccediline alan

bir soumlzluumlk yayınlamasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa bu dil

bilinci derneğin ccedilalışmaları yetersiz de olsa hiccedil değilse oumlnceki

doumlnemlerde Arapccedilarsquonın bilim dili olarak suumlrduumlğuuml uzun egemenliği

Fransızcarsquonın suumlrmesine izin verilmemiştir Bununla birlikte Berkes dil

konusunda yapılan ccedilalışmaların Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak kabul

ettirmeye yaradığını halk dili olan Tuumlrkccedilersquonin henuumlz bilim dili olması

iccedilin bir ccedilaba goumlsterilmediğini vurgulamıştır Halk dili Tuumlrkccedilersquonin resmi

yazılı dil olması konusunda ilk girişimde ise Encuumlmen-i Daniş

uumlyelerinden James Redhouse bulunmuştur Anadolursquodan topladığı halk

soumlzcuumlklerini hazırladığı soumlzluumlklerde yer vererek Tanzimat doumlnemi ccediloğu

aydının savunduğu Osmanlıcarsquoya karşı Tuumlrkccedilersquoyi getirmiştir (Berkes

2002 (a) 260) Onun bu ccedilalışmaları hem ilk kez Fransızcarsquodan farklı bir

dilin (İngilizcersquonin) Osmanlı kuumlltuumlruumlne girmesi hem de Osmanlıca

yerine Tuumlrkccedilersquoyi bilim dili olarak oumlne suumlrmesi accedilısından oumlnemlidir

Encuumlmen-i Danişrsquoin temelde amacı bir ekip ccedilalışması sağlayacak bi-

limsel ortamı yaratmak olmakla birlikte burada ekipten ccedilok Cevdet

Paşarsquonın bireysel olarak bilimsel kimliği ortaya ccedilıkmıştır Bu Cevdet

Paşarsquonın bilimsel kimliğinin baskın olmasından ccedilok Osmanlının genelde

ekip ccedilalışmasını başaramamasından kaynaklanmıştır Bundan boumlyle

Cevdet Paşarsquonın bireysel ccedilabalarıyla on yıl suumlren bu dernek kapatılmak

zorunda kalmıştır Burada ilginccedil olan devletin boumlyle bir girişimde bu-

lunmasına karşın akademik ccedilevrenin boumlyle eşit paylaşım gerektiren bir

ccedilalışmaya hazır olmamasıdır Bu ise boumlyle olumlu başlayan bir

128

derneğin verimsiz ve yetersiz kalmasına neden olmuştur Bir başka

deyişle bilim buguumln olduğu gibi soumlzkonusu doumlnemde de aydınları bile

eşitlikccedili paylaşımın soumlz konusu olduğu bir etkinlikte bir araya getirecek

duumlzeye erişememiştir Gerccedili bunda devletin bu dernekleri kendi eliyle

kurmakla birlikte temelde amacının siyasal iktidarını bilimsel yolla

sağlama duumlşuumlncesi olduğundan bu duumlşuumlncenin yarattığı baskının bu

aydınları uzun suumlre kendi kabuklarına ccedilekilmesine yol accediltığı ve sonunda

bilimin temel koşularından ve gereklerinden biri olan ekip ccedilalışması

ruhunu kaybettirdiği olasılığını da unutmamak gerekir Guumlnuumlmuumlzde de

bu geleneğin suumlrduumlğuuml disiplinlerarası ilişkiler bir yana disiplin iccedilindeki

bilimsel alışverişlerde bile zorluk ccedilekildiği goumlruumllmektedir Ne var ki

Internet gibi teknolojik olanakların ister istemez bu bilimsel yalıtlanmayı

yıkacağı duumlşuumlnuumllebilir

Sonuccedil olarak 1863rsquote Daruumllfuumlnunrsquoda okutulacak malzeme hazır ol-

mamakla birlikte hiccedil değilse herkesin ortak olarak anlayabileceği daha

sade ve daha accedilık bir bilim dili5 oluşturma konusunda toplumsal bir bi-

linccedil kazanılmıştır Bu dil bilinci Osmanlı tarihinde bilgi uumlretimi accedilısın-

dan geccedilmişe goumlre bir adım daha ileri gidildiğini goumlsterir Bunun da bilgi

uumlretimi accedilısından tarihsel suumlrecin bir ileri aşaması olarak kabul edilmesi

doğru olur Oumlzetle Osmanlırsquoda bilim tarihi ağır ilerleyen bir suumlreccedilten

geccedilmiştir Uumlstuumlne uumlstluumlk bu suumlreccedilte bazı evreleri ccedilağı yakalama

kaygısıyla atlayarak Batırsquodaki bilgiye erişme arzusu iyi niyetle başlayan

girişimlerin bir kısmının da başarısızlıkla sonuccedillanmasına neden

olmuştur Her şeye karşın boumlyle bir etkinlik başka bilimsel derneklerin

kurulmasına oumlrnek oluşturmuştur

3121Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi

Bu dernek Encuumlmen-i Danişrsquoteki fen bilimi alanındaki eksikliği

tamamlamak uumlzere kurulmuştur 1861rsquode Petersburg Elccedilisi Halil Bey ta-

rafından din ve politika dışında her tuumlrluuml ccedilevirinin yayınlanması ve

5 Gerccedili bu doumlnemde Tanzimat aydınlarının Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak

geliştirmeye ccedilalıştıklarının akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Ne var ki Osmanlıcarsquonın Arapccedila etkisinden daha arındığı ve Tuumlrkccedilersquonin dilbilgi-sel yapısının daha baskın bir duruma girmesinden oumltuumlruuml yukarıda dilin daha sadeleştiği oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

129

halka accedilık dersler verilmesi amacı olan bu derneğin başına medresede

yetişmiş olmakla birlikte Mısırrsquoda ve Batırsquodaki gelişmelerle tanışma

olanağını bulup doumlnuumlşuumlnde Muumlhendis Emin Efendirsquoden ders alarak

Fransızca oumlğrenen Muumlnif Efendi gelmiştir Bunun uumlzerine Kemal

Paşarsquonın katibi olarak Berlinrsquoe gitmiş ve orada Fizik ve Hukuk eğitimi

goumlrmuumlştuumlr Doumlnuumlşuumlnde ise Babıali tercuumlme odasında goumlrev almış ve bu

cemiyetin kurulmasına Fuad Paşarsquonın desteğini alarak yardım etmiştir

Encuumlmen-i Daniş uumlyesiyken Osmanlıcarsquoyı bilim dili yapma goumlruumlşuumlnde

olan Cevdet Paşaya karşı ccedilıkarak okuma yazmanın yaygınlaştırmak

amacıyla Arap harflerinin kolaylaştırılması goumlruumlşuumlnuuml savunan Muumlnif

Paşa6 Cevdet Paşayla duumlştuumlğuuml goumlruumlş ayrılığı sonucu Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniyersquonin kurulmasına oumlncuumlluumlk etmiştir (Berkes (a) 2002 260-263)

Bu derneğin uumlyelerinin Encuumlmen-i Danişrsquoin uumlyelerinden farkı ise En-

cuumlmen-i Daniş 73 uumlyesinden 16rsquosı Medrese eğitimi ccedilıkışlı olmasına kar-

şın Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniyersquode medrese ccedilıkışlılara hiccedil yer verilme-

miştir Bu aynı zamanda mektep ve medrese ccedilıkışlılar arasında farklılığın

giderek derinleştiğini ve bu konuda tartışmaların başladığını da goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 366) Bir başka deyişle bu laik ve dini eğitimin tartı-

şılması anlamına gelmektedir Encuumlmen-i Danişrsquole ortak yanı ise yine

devlet eliyle kurulmuş olmasıdır

Bu yeni heyecanla kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adlı der-

nekte Batırsquodaki bilimsel gelişmeleri tanıtmak uumlzere ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo

adında ikinci bilimsel dergi 1862rsquode ccedilıkarılmış ve 1867rsquode 47sayıya ge-

lindiğinde derginin basımı sona erdirilmiştir Oumlte yandan 1849rsquoda Mek-

tep-i Tıbbiye-i Şahane tarafından ccedilıkarılan ve bilim dallarının oluşumu-

nun ilk muumljdecisi dergi Vakayi-i Tıbbiye adlı dergiden farkı bir ccedilok konu

alanıyla ilgili yazıyı iccedilermesidir (Bahadır 2001 11-16) Bundan boumlyle

sanayileşmiş bir toplumun kuramsal olarak alt yapısını oluşturmak ama-

cıyla başta iktisat7 olmak uumlzere felsefe coğrafya ve fen bilimleriyle il-

6 Berkes Muumlnif Paşarsquonın Latin harflerinin kabul edilmesini gerccedilekte

istediğini bununla birlikte toplumsal yapıyı goumlz oumlnuumlnde bulundurarak bu şekilde koumlkten bir değişimi ne aydın ne de youmlnetici sınıfın kal-dıramayacağını duumlşuumlnerek hiccedil değilse Arapccedila harfleri daha kolay oku-nur kılacak bir youmlntem bulunmasıyla ilgili yazılar yazdığını belirtmiştir Bununla birlikte iki farklı koumlkten gelen dilde yine Arapccedila harflerle devrim yapmaya ccedilalışmak ister istemez başarısızlıkla sonuccedillanmıştır

7 İktisat alanında başta yazı yazanlar arasında Muumlnif Paşa ile Tercuumlme

Heyetinden Mehmet Şerif Efendi vardır (Uumllken 1992 343)

130

gili konu alanlarını iccedileren bu dergi hem duumlzyazı bilim dilini geliştirmesi

(Uumllken 1992 340-350 Paker 1991 19) hem de iccedilerdiği konu alanları

accedilısından ilk ansiklopedik ccedilerccedileveyi oluşturan dergilerden biridir

Bu derginin Batı bilimini oumlrnek alarak her konuyu bilimsel bir daya-

nağa oturtma gereğini başta aydınlar olmak uumlzere topluma duyurmaya

ccedilalışması pozitif bilim kavramının Osmanlı da kabuluumlnuuml sağlamıştır

Oumlyle ki siyasal youmlnetim şeklinin bile bilimsel bir tabanı olması gerektiği

konusunda bile yazılar ccedilıkarak ilk kez bilimselliğin oumlnemi anlatılmaya

ccedilalışılmıştır Bundan boumlyle ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo iccedilin ldquomaddeciliğinrdquo

topluma girme aracı olduğu soumlylenebilir (Hanioğlu 1985 346) Bununla

da kalmayıp Cemiyet-i Kitabetccedile ve İber-i İntibah gibi bilimsel dergilere

de oumlrnek olmuştur

Oumlte yandan Muumlnif Paşarsquonın fen bilimleriyle ilgili ccedilevirilerine koşut

olarak felsefe alanında da ccedileviriler yaptığı goumlruumllmektedir Bu oumlnceki

boumlluumlmde oumlne suumlruumllen fen alanındaki ccedilevirileri doğal olarak felsefe ala-

nındaki ccedileviriler izlediği şeklindeki savın da doğrulanması olarak goumlruuml-

lebileceği gibi (bkIIBoumlluumlm) Muumlnif Paşarsquonın Aydınlanmayı ne dere-

cede oumlzuumlmsediğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Muhaverat-ı

Hikemiye (1859) (Felsefi Konuşmalar) adlı yapıtında Voltaire Feacuteneacutelon

ve Fontenellersquoden alıcı kitleyi (okur kitlesini) goumlz oumlnuumlnde bulundurarak

seccedililmiş parccedilalar bir antolojide toplanmıştır (Berkes (a) 2002 264)

Bununla birlikte bilimsel yazılarda kullandığı duumlzyazı biccedileminden farklı

olarak felsefenin okuyucu accedilısından anlaşılırlığını kolaylaştırmak

amacıyla bu yapıtta soumlyleşi biccedilemini seccedilmiştir

Bu biccedilem şekli henuumlz tam anlamıyla yazılı kuumlltuumlre geccedililemediğini

goumlsterdiği gibi İslam felsefesinden sonra Batı felsefesini Osmanlırsquoya

daha kolay ve kendine daha yakın hissettirmek iccedilin de kullanılmış

olabilir Muumlnif Paşarsquonın antolojisindersquode doumlnemin felsefe akımlarından

Voltairersquoin ldquoYaradancılıkrdquo (Deism)8 felsefesini seccedilmesinin de bir

rastlantı olmadığı gerccedilektir Şoumlyle ki dini deneysel bilimlerle

uzlaştırarak dinlerin varlığını mucizelere değil doğanın varlığına

dayandıran vicdan oumlzguumlrluumlğuuml ve hoşgoumlruumlyuuml savunan Voltairersquoden ccedileviri

yapılmış olması Muumlnif Paşarsquonın hem dilsel hem de felsefi accedilıdan

8 Yaradancılık Tanrıtanımazlık olmayıp Tanrının evreni yarattıktan

sonra kendi işleyişine bıraktığı savını oumlne suumlrer Bu durumda Tanrırsquonın varlığını kabul etmekle birlikte belli bir dinin inanccedil ilke ve dogmalarını kabul etmez (Akarsu 1975 184)

131

buyurganlıktan uzak okuyucuyu bilgiye davet edici bir tutum

sergilediğini goumlsterir

Muumlnif Paşarsquonın iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruuml bu denli yakından tanıması

onun iktidar tarafından da benimsenmesine yol accedilmıştır Onun bu

oumlzelliği Cemiyet-i İlmiye Osmaniyersquonin kurulmasında devlet desteğinin

alınmasının yanısıra Aydınlanmarsquonın yol accediltığı aklın uumlstuumlnluumlğuuml

eğitimin oumlnemi gibi duumlşuumlncelerin de yayılmasını kolaylaştırmıştır

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi

Bu bilimsel dernek Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ccedilıkan on maddelik

kuumltuumlphane youmlnetmeliğiyle kuumltuumlphanelere ldquoduumlzenrdquo kavramını sokarak

onun işleyişini etkileyecek daha ccedilağdaş anlamda bir kuumltuumlphane anlayışını

da beraberinde getirmiştir (Keseroğlu 1989 91)9 Bununla da kalmayıp

sonradan kurulacak Kuumltuumlphane-i Umumilere Tuumlrk Ocakları

kuumltuumlphanelerine de oumlrnek oluşturmuştur Ne var ki bu kuumltuumlphanenin

sadece dernek uumlye ve youmlneticilerine accedilık olması onun genel

kuumltuumlphaneden ccedilok bir derneğe ait ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo oumlzelliğini ta-

şımasına neden olmuştur Geleneksel kuumltuumlphanelerden farklı olarak bu

tip kuumltuumlphanelerin ldquodernek kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği gazete dergi

gibi guumlndelik yayınlar ve sosyal ilişkileri pekiştirecek ortamın

sağlanmasından ileri gelmektedir Oumlte yandan yardımcı araccedillar labo-

ratuvar dil oumlğrenme ve yabancı kaynaklardan ccedileviri olanağı yanı sıra

Arapccedila ve Farsccedila kaynaklara ek olarak Fransızca İngilizce Almanca

gibi Batı dillerinden bilimsel kaynakların da bulunması bu kuumltuumlphaneye

ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği katmıştır (Keseroğlu 1989 91-

92) Bununla birlikte soumlz konusu kuumltuumlphanenin herkese accedilık olmaması

ve uumlcretli olması ileride kurulacak kuumltuumlphanelerin de hizmet vereceği

okuyucu kesimine sınır getirilmesi fikrini akla getirmiştir Gerccedili

başlangıccedil aşamasında derneğe uumlye olma sadece kuumlccediluumlk bir uumlcret

karşılığında hizmet alanının genişletmek amacını taşımaktadır

9 Keseroğlu bu youmlnetmelikle ilgili olarak amaccedil ve işlevleri konusunda bir

madde bulunmadığını belirtmiştir Ne var ki kuşkusuz bir sistemin kurulması zaman isteyen uzun bir suumlreccediltir Bu şekilde hiccedil olmazsa yazılı olarak ilk adım atılmış olmuştur (Alpay 1987 263 Keseroğlu 1989 91-92 Akın 1999 90-92)

132

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve Tuumlrk

Ocakları Kuumltuumlphanesi

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesini oumlrnek alarak 1911rsquode

kurulan Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin dernek uumlyeliği iccedilin

oumldenen uumlcret karşılığında derneğe ait kitap ve dergi satışları bedava

kuumltuumlphane hizmeti bununla da kalmayıp bedava sağlık muayenesi gibi

sunduğu hizmetler onun ldquososyal yardımlaşmardquo anlamına gelen adıyla

işlevinin oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir Ne var ki derneğin kuruluşunda

amaccedillarının Batı uygarlığına ulaşmak uumllke eğitimine hizmet vermek

şeklinde belirtilmesine karşın guumlnuumlmuumlz bir kısım sosyal yardımlaşma

derneklerinde olduğu gibi bu derneğin de toplumsal amaccedillardan ccedilok

bireysel amaccedillara hizmet ettiği ortaya ccedilıkar Bununla birlikte

Osmanlının sosyal yardımlaşmayı algılayış şekli doğrudan toplumsal

yapı ve kendi geleneksel anlayışından kaynaklanmaktadır Bu şekilde

ccedilok youmlnluuml fedakarlık gerektiren bir uygulama gerccedilekten de toplumsal

kaynaşma ve uumllke eğitimi accedilısından bir katkıdır Ne var ki ilk 1912-

1918 yılları arasında kurulan Tuumlrk Ocakları derneklerinde Tevauumln-i

İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin ve Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye

Kuumltuumlphanesinin Muumlnif Paşarsquonın oumlne suumlrduumlğuuml şekilde Batının uygarlık

duumlzeyine ulaşma şeklindeki temel amacı I Duumlnya savaşının da etkisiyle

aşırı milliyetccedili akımların doğması sonucu ldquoyurt dışı da dahil olmak uumlzere

buumltuumln Tuumlrkler arasında kuumlltuumlrel bilinccedil uyandırma amacırdquo şeklinde

değişmiş ve derneğin ister istemez hizmet vereceği kesim sınırlanmıştır

(Keseroğlu 1989 91-102)

Bu durumda Tuumlrk Ocakları Derneği Kuumltuumlphanesi evrensel bilgiyi

yakalamak uumlzere Doğu kaynaklarının yanı sıra Batı kaynaklarına da yer

veren ve bilginin ulusal bilinci uyandıracağına inanan Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniye Kuumltuumlphanesindeki anlayışın gerisinde kalmıştır Oumlrneğin

Muumlnif Paşarsquonın Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ldquoDersaadetrsquode yabancı dilde kitabı

bulunan hiccedilbir umumi kuumltuumlphane yokturrdquo (aktaran Baysal 1985 1307)

şeklindeki yakınması onun evrensel bilgiyi yakalama konusundaki ek-

sikliğin ne derecede farkında olduğunu goumlsterir Bu ise Batı

kaynaklarının bu eksikliği gidereceği konusundaki goumlruumlşuumlnuuml dile

getirdiği gibi bilgi ve bilimde tutuculuğun10

karşısında olduğunu da

10

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye kitaplığında sadece Batı kaynaklarına değil Doğu dillerinde kaynaklara da yer verileceği şeklindeki Baysal

133

kanıtlar Ne var ki Tuumlrk Ocakları Derneğinin yukarıda belirtilen uumlye ve

kaynak konusundaki tutuculuğu duumlnyadaki milliyetccedililik akımlarının

uumllkemize de yansıması sonucu farklı dinlerde olanlar bir yana aynı dini

paylaşmakla birlikte farklı etnik koumlkenlerden gelenlerin bile kendi

kuumlltuumlrlerini yaşatmak uğruna oumlzerk bir devlet kurma isteğinin guumlndeme

gelmesiyle birlikte ortaya ccedilıkmış olabilir (Keseroğlu 1989 101)

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865)

Muumlnif Paşarsquonın yabancı kuumlltuumlruuml olduğu kadar kendi kuumlltuumlruumlnuuml de ta-

nıması sonucu oluşan bu hoşgoumlruumlluuml ve esnek yaklaşımı onun başkanlı-

ğında Maarif Nezaretine bağlı Telif ve Tercuumlme Cemiyetinin de

kurulmasına neden olmuştur Bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin

goumlrevini uumlstlenerek eğitim alanına hizmet vermek uumlzere sadece ccedileviri ya

da telif okul kitaplarını yayınlamakla sınırlı kalmamış halka seslenen

ccedileviri ve telif yapıtları da yayınlamayı hedeflemiştir Bir başka deyişle

bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin uluslararası akademik iletişim

kurmaya youmlnelik amacı yerine yurticcedili eğitim duumlzeyini artırma amacını

taşımaktadır (Uumllken 1992 50) Oumlrneğin Meclis-i Maarif tarafından

yazılıp Meclis-i Vala tarafından duumlzeltilen nizamname muumlsveddesinden

yola ccedilıkarak Kayaoğlursquonun kaleme aldığı raporda geccedilen ldquoPadişah buumltuumln

tebaasının eğitim ve terakkisi yolundardquo şeklinde kullanılan ifade ilk kez

hedef kitleye eğitim konusunda ayrım goumlzetilmeksizin seslenildiğini

goumlsterir (aktaran Kayaoğlu 1998 121) Bundan boumlyle soumlzkonusu

cemiyetin Encuumlmen-i Daniş yerine kurulmayıp daha geniş bir kesime

hizmet vermek uumlzere kurulduğu anlaşılır

Konuya bir de ldquoccedileviri etkinliğinerdquo merkezi otoritenin bakış accedilısını

değerlendirmek accedilısından bakılacak olursa youmlnetimin ccedileviriyi seccedilme

nedeni yukarıda soumlzuuml edilen muumlsvedde rapordan şu şekilde oumlzetlenebilir

birincisi azınlık ve yabancı okullarında yabancı dilin zorunlu olması

siyasal youmlnden tehlikeli bulunmakta bundan boumlyle yabancı dilde eğitimi

oumlnlemek amacıyla ccedileviriye başvurmanın daha doğru olacağı duumlşuumlncesi

yaygınlık kazanmış ikincisi ise bilimde Batı dillerine başvurmanın o

guumlnkuuml resmi dil Osmanlıcarsquonın bilimsel alanda terminolojisinin geri

kalmasına yol accedilacağı gibi Arapccedila Farsccedila yanı sıra bir Batı dilini daha

tarafından aktarılan ifade onun tutuculuktan uzak ve bilimsel olarak geniş ufuklu olduğunu goumlsterir (Baysal 1985 1307)

134

oumlğrenmenin zaman kaybına yol accedilarak oumlzguumln dilde bilgi uumlretimine ket

vuracağı duumlşuumlncesini akla getirmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınları

artırarak ulusal dilin dinamiklerini zorlamak gereği ortaya ccedilıkmıştır

(Kayaoğlu 1998 119-123) Ccedileviri hareketini destekleyici buumltuumln bu

duumlşuumlncelere karşın bu cemiyetin de yeterince verimli olmadığı goumlruumlşuuml

ise (Tekin amp İlkin 1999 75) kuşkusuz ccedilevirinin zor ve zaman alan bir

etkinlik olmasından oumlzellikle kaynaklanmıştır

3124 Daire-i İlmiye (1870)

1870rsquode Maarif nezaretine bağlı olarak kurulan bu daire bilimsel an-

layışın gelişmesiyle birlikte Avruparsquodaki uumlniversitelerle iletişim kurmak

amacıyla kurulmuştur Abduumllaziz (1861-1876) doumlneminde kurulan bu

dairersquonin oumltekilerden en buumlyuumlk farkı da ilk kez Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviri yapılamasının oumlnerilmesidir Kurultayrsquoa goumlre bu ldquopratik yararın

oumltesinde bilgi gereksinimirdquo duyulduğuna işaret etmektedir (Kurultay

1998 20) Bunda Batırsquodaki uumlniversitelere giden oumlğrencilerin oradaki

uumlniversitelerdeki eğitimde Yunan ve Latin dili ve kuumlltuumlruumlne verilen oumlne-

min ulusların kalkınmasındaki etkisiyle ilgili aktardıkları bilgiler de

oumlnemli rol oynayabilir Oumlzellikle Ortaccedilağda uumlniversitelerde eğitim diline

Yunanca ve Latince başlandığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa Hıristiyan fel-

sefesinden farklı olarak Yunan ve Latin felsefesine dayalı bir eğitim

goumlrmenin Batıyı goumlzleme dayalı bilimlere doumlnduumlrmedeki etkisinin Os-

manlı iccedilinde geccedilerli olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Oumlte yandan oumlrneğin En-

cuumlmen-i Daniş doumlneminde yaşayan bir dil Fransızcarsquodan ccedileviriler yapıl-

ması oumlzellikle istenirken Ahmet Mithatrsquoın (1844-1913) doumlneminde La-

tince ve Yunancarsquodan ccedileviri yanlısı olması dikkat ccedilekicidir (Tekin amp

İlkin 1999 133) Bunun ileride anlatılacak olan Pozitivist felsefeyle

ilgisi olduğu kadar temelde amaccedil Batının geccediltiği yollardan geccedilerek uumll-

keyi koumltuuml durumdan kurtarmaktır Oumlyle ki oumlnceki ccedileviri derneklerinde

sadece Arapccedila ve Farsccedilarsquodan bir Doğu dili yanı sıra her ne olursa olsun

bir Batı dili bilmek yeterli bir oumllccediluumlt iken bu daireye girecek elemanlarda

Latince yada Yunanca bilme koşulu aranmıştır

Encuumlmen-i Daniş (1851) ve Tercuumlme Cemiyetinden (1865) sonra ku-

rulan bu dairenin kendinden oumlncekilere goumlre goumlrev tanımı ve amacı daha

accedilık olarak ifade edilmiştir Şoumlyle ki Encuumlmen-i Daniş hem okul hem de

halkın okuyabileceği kitapları ccedilevirmeyi hedeflerken Maarif Nezaretine

bağlı Tercuumlme Cemiyeti sadece halka seslenecek kitaplar ccedilevirmeyi

135

yeğlemiştir (Uumllken 1992 50-56) Daireyi-i İlmiye gelindiğinde ise goumlrev

tanımları iccedilersinde bu dairenin okul kitapları ccedilevirmekle yuumlkuumlmluuml ol-

duğu accedilıkccedila belirtilmiştir Bunun yanı sıra 1870rsquode Telif ve Tercuumlme Ni-

zamnamesi hazırlama goumlrevi de bu daireye verilmiştir (Kayaoğlu 1998

135-138)

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi (1870)

Otuz beş maddeden oluşan accedilık ve sade bir dille yazılmış bu nizam-

namede sıbyan okullarında başlayarak yuumlksek oumlğretime kadar

yayınlanacak kitapların iccedileriğiyle ilgili olduğu kadar tipografik

oumlzellikleriyle de ilgili koşullara yer verilmiştir Oumlrneğin dilinin accedilık

iccedileriğinin bilgiye merak uyandırıcı olması ya da yapıtın buumlyuumlkluumlğuumlne

veya yazımının guumlccedilluumlğuumlne goumlre yazarccedilevirmene zaman tanınacağı

şeklinde koşullar oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu ise bir yandan devletin denetimi

artırdığını goumlsterirken oumlte yandan da tipografik oumlzelliklerle ilgili

koşulları bulunması yazılı kuumlltuumlruumln Osmanlıya girdiğini goumlstermiştir

(Kayaoğlu 1998 138-142)

313 Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

Batıda goumlzleme dayalı bilimlerin yarattığı bilimsel devrimin sonucu

ortaya ccedilıkan yeni toplumsal anlayış Tanzimatrsquotan başlayarak Mithat

Paşa Ahmet Vefik Paşa gibi youmlnetici kadroda bulunan kimi aydın kesim

tarafından topluma ccedileviriler yoluyla kazandırılmaya ccedilalışılmıştır Ne var

ki bu anlayışın yerleşmesi oumlncelikle rasyonel duumlşuumlnceyi olgunlaştıracak

goumlzleme dayalı bilimlerin gelişmesine bağlıdır Oysa soumlz konusu

doumlnemde bu bilgiyi Osmanlıya taşıyacak yeterince telif ve ccedileviri yapıt

bulunmamaktadır Aydınlanma hareketini temsil eden felsefi duumlşuumlncenin

Rousseau Fenelon gibi oumlncuumllerinden yapılan ccedileviriler de ne kuumlltuumlrel ne

de toplumsal yapıyı da birden etkileyecek guumlce sahip değildir Bununla

birlikte felsefe alanındaki ccedilevirilerin fen alanındaki ccedilevirilerden sonra

yer alması bilimsel geleneğin kendine oumlzguuml bir suumlreci olduğunu

goumlstermektedir Boumlyle bir suumlreccedil izlendiğinin en buumlyuumlk kanıtı ise felsefe

alanındaki ccedilevirilerin Fen alanındaki ccedilevirilerin bir toplumdaki soyut

duumlşuumlnce yeteneğini geliştirmesinin sonra yer almasıdır Başka bir deyişle

136

goumlzleme dayalı bilimler sınıfına giren fen bilimleri alanında ccedileviriler

Tanzimat doumlneminden başlamasına karşın fel alanındaki ccedilevirilere 1908

II Meşrutiyetrsquoten sonra rastlanmaktadır (bkz Tablo 11)

Bu suumlreccedil biraz daha geniş bir zaman yelpazesi iccedilinde ele alındığında

ise Matbaanın kuruluşundan Tanzimatrsquoa (1727rsquoden 1839rsquoa) kadar 9 fen

kitabı basılmış Tanzimat doumlneminde ise (1840-1875) bu sayı 68rsquoe

yuumlkselmiştir (Baysal 1968 29-45) Fen bilimleri alanındaki kitapların

yeni accedilılan eğitim kurumlarına goumlre sayısının az olduğu ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan bu doumlnemde ccedileviri ve telif arasındaki farkın iyice

ayırt edilmemiş olması ccedileviri yayın sayısının net olarak verilememesine

neden olmuştur Uumlstelik bu kadar sınırlı sayıdaki ikincil kaynaklara

dayalı bilgilerin verildiği ccedilevirilerden toplumun tabanı bir yana eğitim

goumlrmuumlş kimselerin bile goumlzleme dayalı yetilerini geliştirmesi ve buradan

yola ccedilıkarak rasyonel duumlşuumlnceye dayalı kararlar vermeyi başarması

kuşkusuz kolay değildir Bununla birlikte bu kadar az bilgi kaynağından

bilgi bile yukarıda sayılan oumlzelliklere sahip kişiler yine de ortaya

ccedilıkmıştır

Kuşkusuz bu durum sadece bireysel oumlzveriyle bilgiyi etkin bir suumlreccedil

olarak algılayıp yaratıcı guumlccedillerini iccedilinde bulundukları topluma

uyarlayabilen doğuştan uumlstuumln yetenekli kimseler iccedilin geccedilerlidir Oysa

eğitimin her doumlnemde olduğu gibi Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine

amacı bilgiyi her nitelik ve her kesimdeki insana yaymaktır Oumlte yandan

Baysalrsquoın 1729rsquodan 1875rsquoe uzanan doumlnem iccedilin verdiği ldquobasılı

yayınlarlardquo ilgili sayılarla Meral Alpayrsquoın ldquoccedilevirilerlerdquo ilgili sayısal

doumlkuumlmlerin karşılaştırılması ortaya şoumlyle bir tablo ccedilıkarmaktadır (Baysal

1968 53 Alpay 197650-51 Akbayar 1985 450-451 )

Tablo 1 Telif ve Ccedileviri Dağılımı

Doumlnem Toplam Sayı Ccedileviri Ccedileviri Yuumlzde

1)Doumlnem 1729-1875 3074 203 64

2)Doumlnem 1876-1907 7527 1776 23

3)Doumlnem 1908-1928 13766 1555 119

Toplam 27367 3534

137

Alpayrsquoın verdiği bilgiye goumlre 1729rsquodan 1928 harf Devrimine uzanan

doumlnemde kuumltuumlphane kataloglarında kitap sayısı 27367rsquoyi bulmakta olup

3534rsquouuml ise ccedileviri olduğu bildirilmiştir (Alpay 1976 84) Ayrıca

1876rsquodan sonra Batı dillerine doumlnuumllmesiyle birlikte yukarıda tablodan

da anlaşılacağı gibi kitap sayısında artış olmuştur

Tablo 11 Konu Alanlarına Goumlre Ccedileviri Dağılımı11

Doumlnem Siyaset Fen

Ccedileviri

Askerlik

Ccedileviri

Felsefe

Ccedileviri

Din Halk

Kitap

Edebiyat

1)Doumlnem

1729-1875

-

2)Doumlnem

1876-1907

- 142 139 175 887

3)Doumlnem

1908-1928

55 67 209 56 48 114 506

31) 1908-

1917

55 74 56 299

32)1918-

1928

67 135 48 114 207

Tabloda temel olarak uumlccedil zaman kesiti oumllccediluumlt alınmıştır Bunlardan ilki

Matbaarsquodan Tanzimatrsquoa kadar uzanan doumlnem ikincisi Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyete kadar sonuncusu ise II Meşrutiyetten Harf Devrimine dek

olan doumlnemdir 1727-1875 arası I Doumlnemde ccedileviri yoluyla bilgi edinil-

mekle birlikte ccedileviri sayısının kesin olarak ccedilıkartılamamış olması accedilık

olarak ccedileviri yoluyla gelen yabancı bilgiyi toplumun kabul etmeye daha

hazır olmadığını bununla birlikte telif adı altında oumlrtuumlk ccedileviriyle gelen

bilginin toplumda daha kabul goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise

ccedilevirilerin sadece bilgi aktarım aracı olarak kullanıldığına işaret

11

Bu Tablo Baysalrsquoın ve Alpayrsquoın verdiği sayılara dayanılarak der-lenmiştir Boş bulunan kutularda ilgili konularda sayı verilmediği iccedilin boş bırakılmıştır Bunun bir nedeni de Alpayrsquoın oumllccediluumlt olarak en ccedilok ccedileviri yapılan konuları saptamasından kaynaklanmış olabilir Bu şe-kilde en ccedilok ccedileviri yapılan konulara goumlre bir değerlendirme aynı za-manda bilginin hangi youmlnde toplumu etkilediği konusunda da ipucu vermektedir

138

etmektedir Oumlrneğin Baysalrsquoın bu doumlnemle ilgili olarak oumlrneğin fen iccedilin

77 askerlik iccedilin 146 şeklinde telif yapıt sayısını verirken bu alanda

ccedileviri sayısına değinmemesi ccedileviri ve telif arasında kesin sınır bu-

lunmamasından kaynaklanmaktadır Buna karşın oumlzellikle 1840 ve 1868

doumlnemine ldquoİlk Edebi Batı Ccedilevirilerirdquo şeklinde başlık atması toplumda

ccedilevirinin varlığının ancak edebi eserler aracılığıyla 1840rsquodan sonra

kabul edildiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu başlığın ardından 1869-

1875 doumlnemi iccedilin ldquoTiyatro ve Roman devrirdquo şeklinde bir başlığın

atılması yeni bir tuumlr tiyotronun da 1869rsquodan sonra benimsendiğini

goumlstermektedir Bu ise kuumlltuumlrel gelişmede edebiyatın oumlnemine işaret

ettiği gibi yeni yazınsal tuumlrlerin bir topluma kazandırılmasında ccedilevirinin

oumlnemine de işaret etmektedir (Baysal 1968 65-74)

Oumlte yandan Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine kadar olan doumlnemle

(1729-1875) Tanzimat ve II Meşrutiyet doumlnemi (1876-1907) arasında

Batırsquoya goumlre bilgi eksikliğinin kabul edilerek oumlzellikle yeni accedilılan

oumlğretim kurumlarında giderek artan bilgi gereksinimini karşılamak

uumlzere ccedileviri sayısının 203rsquoten 1726rsquoya yuumlkseldiği goumlruumllmektedir

(bkTablo 1) Bu birikimin sonunda II Meşrutiyetrsquoten Harf devrimine

uzanan kısa doumlnem aralığında ise ccedileviri sayısının (1555) nerdeyse II

Doumlnemdekine yakın olduğu goumlruumlluumlr Uumlstelik III Doumlnemde yukarıda oumlne

suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefe alanında da ccedileviriler (toplam114) yapılmaya

başlandığı goumlruumlluumlr (bkzTablo11) Bu aynı zamanda ccedilevirilerin konu

alanlarına goumlre de bir suumlreccedil izlediğini kanıtlamaktadır Alpayrsquoın konu

alanlarına goumlre verdiği tabloda fen bilimleri ve askerlik bilimlerinin

birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Oysa Matbaadan Tanzimata kadar fen

bilimleri askerlik kapsamı iccedilerisinde ele alınmıştır Bu askeri

mekteplerle başlayan fen bilimleri kavramının bilimsel dernekler ve

daruumllfuumlnunla birlikte yeni bir şekil alması anlamına da gelebilir Bu bir

yerde oumlzel alanda uzmanlaşma gereksinimi duyulduğunun da bir

goumlstergesi olarak değerlendirilebilir(bkz Tablo11)

Oumlzetle başta (1 Doumlnemde) fen bilimleri ve askerlik alanındaki telif

ve ccedileviri yapıt sınırının belli olamaması nedeniyle ccedileviri sayısı

verilemezken ikinci doumlnemde fen bilimleri ve askerlik konularındaki

ccedileviri ve telif sayısının sınırlarının birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Son

doumlnemde ise (1908-1928) bir oumlnceki doumlnemde (1876-1907) fen

bilimlerinden ccedileviri yoluyla edinilen bilginin (142) ve ccedileviri edebi

eserlerin sayısının (887) artması sonucu rasyonel duumlşuumlnce yeteneklerinin

geliştiği ve 1908-1928 yılları arasında felsefe alanında 56 adet ccedileviri

139

yapıldığı goumlruumllmektedir (Alpay 1976 46-52) 1908-1917 arasında Fen

bilimleriyle ilgili ccedilevirilerin yerini askerlikle ilgili ccedileviriler (74) aldığı

goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz savaş yıllarının etkisi olmuştur Yine bu

doumlnemde savaşa rağmen fen alanında ccedileviri yokken 56 adet felsefe

ccedilevirisinin bulunması ilginccediltir Oumlte yandan yine bu son doumlnemde siyaset

alanında 55 adet ccedileviri bulunması felsefe ve siyaset arasındaki

bağlantıyı goumlsterdiği gibi duumlşuumlnsel evrim olmadan toplumsal gelişme

olamayacağı duumlşuumlncesini de akla getirir Bir başka deyişle salt ccedileviri

yoluyla teknolojiyi model almak toplumsal kalkınmayı sağlamaz Buumltuumln

bunlar ccedileviri yoluyla da olsa bilgisel birikiminin yeni bir konu

alanlarına merak uyandırdığı ve bu konu alanlarının da kimi zaman

ulusal bilinci uyandırarak toplumsal değişiklik ya da başkaldırılara

neden olduğu goumlruumlluumlr Bundan boumlyle yayınların konulara goumlre

dağılımıyla ilgili tarihsel suumlreccedilten kuşkusuz toplumsal yapının geccedilirdiği

evreler de kolaylıkla anlaşılabilmektedir Bu durum sadece ccedileviri

yapıtlarla ilgili olmayıp genelde toplumdaki bilimsel uumlretkenlik

derecesiyle de doğrudan ilintilidir Oumlrneğin Aykut Kazancıgilrsquoin Tuumlrk

Bilim Tarihi Bibliyografyası adlı yapıtında 1850 ve 1908 tarihleri

arasında bilimsel uumlretkenliğin yok denecek kadar az olduğunu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Bu bilgiler soumlz konusu doumlnemde ccedilıkan bilimsel

dergilerden12

izlenerek ccedilıkartılmıştır Buna karşın 1908rsquoden sonra II

Meşrutiyetle birlikte genelde yayın sayısının birden arttığı belirtilmiştir

Cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından oumlzel konu alanlarıyla ilgili

ayrı ayrı yayın organlarının kuruluşu ve Servet-i Fuumlnun İkdam Vakit

Cumhuriyet Yeni Sabah gibi guumlnluumlk gazetelerde bilimsel konu ve

tartışmalara eğilinmesi siyasal değişiklerle bilgi uumlretimi arasındaki

ilişkinin doğru orantılı olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır (Kazancıgil 1981

IX-XVII) Toplumsal yapının oumlzguumlrluumlk derecesine goumlre bilimsel

uumlretkenlik derecesinin arttığı ve bilginin tabana yayılma hızı ve

araccedillarının ccediloğaldığı goumlruumllmektedir Bundan boumlyle Kazancıgilrsquoin farklı

nitelikte yayın tuumlrlerinden ve telif ccedileviri ayrımı goumlzetmeden yaptığı bu

değerlendirmenin yukarıda bilimsel ccedilevirilerle ilgili olarak oumlne suumlruumllen

bilgilerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir

12

Bu doumlnemde Mecmua-i Fuumlnun ve birkaccedil tıp dergisinden başka bilimsel dergi bulunmadığı belirtilmiştir Bu bilgi adı geccedilen yapıtta 7 numaralı dipnotta verilmiştir (Kazancıgil 1981 XV )

140

Oumlzetle telif olduğu kadar ccedileviri yapıtların da dağılımından

askerlikle ilgili ccedilevirilerin her doumlnemde en ccedilok ccedileviri yapılan bilimsel

alanlar arasında yer alması iktidarın guumlcuumlnuuml askeriyeden aldığı ne var

ki listeye her doumlnemde farklı konu alanlarının girmesiyle birlikte

toplumda da yeni arayışlara youmlnelindiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1908-1917

arasında siyasetle ilgili ccedilevirilerin artması toplumsal olarak demokratik

yapıya kavuşma oumlzleminin de habercisi olarak da yorumlanabilir Bu-

nunla birlikte 1918-1928 arasında Tablo1 1rsquoden de anlaşılacağı gibi en

ccedilok ccedilevrilen konu alanları arasında siyasetin yerini 48 adet dinle ilgili

ccedilevirinin alması siyaset alanında Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

laiklik ilkesi konusunda bir ikilem yaşandığını goumlsterir Alpay bu

konuyla ilgili ldquoCumhuriyet duumlzeninin iccedilinde dinin yerini tespit işi

yeniden oumlnem kazanıyorrdquo (Alpay 1976 51) şeklinde bir ccedilıkarımda

bulunmuştur Ne var ki bu konuda akla bir de dinle ilgili ccedilevirilerin

sayısının artması din bilim ve toplum arasındaki ilişkilerin daha

derinden sorgulanarak bu konuda tartışma gereğinin doğduğuna da

işaret edebilir Bu durum fen bilimleriyle başlayan ccedileviri hareketinin

dinle sonladığından ccedilok fen bilimleri ve Batırsquodaki felsefe akımlarının

biraz daha tanınmasıyla birlikte Doğu-Batı kuumlltuumlruuml arasındaki farklı-

lıkları karşılaştırma gereksiniminin duyulmaya başlandığını da

goumlsterebilir Bundan boumlyle uzun suumlre ldquotefekkuumlrerdquo dayalı bir eğitim

anlayışından sonra ccedilevirilerin hiccedil değilse konuyu sorgulamayı

hatırlatması yine de ileri bir adım olarak değerlendirilebilir Burada

ccedileviri etkinliği accedilısından oumlnemli nokta tartışmanın bastırılması yerine

etraflıca tartışılarak bilginin accedilılmasına olanak vermesidir Ne var ki

boumlyle bir ortam ancak toplumların iccedilerde ve dışarıda her tuumlrluuml sorununu

ccediloumlzmuumlş ve belirli bir refah duumlzeyine ulaşmış olmasını gerektirir Oysa

doumlnemin gerek ekonomik gerekse dış uumllkelerle ilişkileri ve eğitim

alanındaki alt yapısı bu kadar geniş bir konuda kapsamlı bir tartışmaya

olanak vermemiştir Bu durumda ise ccedilevirilerin işlevi hepten

yadsınamamakla birlikte kuumlltuumlrel accedilıdan ileri adımlar toplumsal

tartışmadan ccedilok bireysel girişim ve yaptırımlarla sağlanabilimiştir

Bilimsel akışın youmlnuuml kuşkusuz dillere goumlre yapılan ccedilevirilerin dağı-

lımından da ccedilıkarılabilir Oumlrneğin bu konuda yine Alpayrsquoın verdiği bil-

giler hem fen bilimleri hem de felsefe akımları accedilısından Tanzimatrsquotan

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına (harf devrimine dek) hangi kuumlltuumlrlerin et-

kisi altında kaldığını goumlsterir (Alpay 1976 56)

141

Tablo 2 Dillere Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

1876-1907 1908-1917 1918-1928

Fransızca Fransızca İngilizce

Arapccedila+Farsccedila İngilizce Fransızca

İngilizce Arapccedila+Farsccedila Almanca

Diğer Avrupa Dilleri Diğer Avrupa Dilleri Arapccedila+Farsccedila

1876rsquodan II Meşrutiyetrsquoe kadar Fransızcarsquonın en ccedilok ccedileviri yapılan

dil olması sadece Osmanlılara oumlzguuml bir oumlzellik olmayıp Batırsquoda goumlzde

bir dil olarak en yaygın ccedileviri yapılan dillerden biri olması Osmanlının

Batırsquodaki bilgiyi yakalama ccedilabasının bir kanıtı olarak da

değerlendirilebilirBunda elccedililiklerin dışarıya goumlnderilen oumlğrenci ve

yeni eğitim kurumlarının etkisi yadsınamaz Ne var ki Fransızcarsquodan ya-

pılan ccedilevirilerin genellikle ikinci kaynaktan ya da kısaltılmış

metinlerden yapıldığı goumlruumllmektedir Ayrıca ccediloğu zaman kaynak metnin

kime ait olduğu bile bildirilmemiştir Kimi zamanda Almanca ya da

İngilizce kaynakların ikinci dil Fransızcarsquoya ccedilevirilerinden

yararlanılmıştır 1876-1907 doumlneminde Arapccedila ve Farsccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedileviri yayınların ccedilokluğu İslam kuumlltuumlruumlnuumln yuumlzyıllar boyu

etkisi altında kalan bir imparatorluk iccedilin son derece doğal bir sonuccediltur

Burada oumlnemli olan bilimsel dilin Arapccedila kalmayıp Osmanlıcarsquoya ccedile-

virme gereğinin duyulması ve ulusal bilinccedille birlikte ana dilin resmi dil

olması konusunda ilk adımların atılmış olmasıdır Gerccedili IIMeşrutiyetten

sonraki doumlnemde Arapccedila Farsccedilarsquodan ccedilevirilerin son sıralarda yer alması

Osmanlı aydınının bu doumlnemde zaten bu dilleri medrese eğitimi

sonucunda oumlğrendiğinden ccedileviri yapıt yerine ana kaynaktan beslenmeyi

yeğlediğini de goumlsterebilir Ayrıca yeni bilginin Batı kaynaklarında

142

bulunması ister istemez Batı kaynaklarından ccedileviri sayısını hızlandırdığı

gibi bu kaynaklardan yararlanarak derleme tuumlruuml ortaya ccedilıkan

yapıtlarında sayısında da artma olmuştur Ne var ki bu dolaylı olarak

Batı kaynaklarından edinilen bilgi Osmanlı bilimsel geleneğinde devrim

yaratacak guumlccedilte değildir Ccedilevirilerde bile Arap bilimsel geleneğinin

suumlrduumlğuuml en kuumlccediluumlk oumlrnek olarak ccedileviri yapıtlarda kaynak adının bile

verilmediği goumlruumllmektedir Oumlte yandan son doumlnemde 1908-1928 yılları

arasında Arapccedila ve Farsccedila ccedilevirilerin son sıralarda olmakla birlikte

hepten ortadan kalkmaması uumlstelik Alpayrsquoın Tablo 11de belirttiği gibi

bu doumlnemde dini ccedilevirilerin sayısının artması bir yandan gericilik

tehlikesi olarak goumlruumllmekle birlikte oumlte yandan da Osmanlıcarsquodaki

Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil yapısının giderek etkisini goumlstererek artık bu

dilleri bilen ve kullananların sayısının azaldığına bundan boumlyle de

Arapccedila ve Farsccedila ccedileviriye gereksinim duyulduğuna işaret edebilir Harf

devriminin 1928rsquode kabuluuml ve halk tarafından benimsenmesi de işte

boumlyle bir suumlrecin sonucudur

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyograf-

yalar

Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetrsquoin sonuna kadar Fransız etkisinin gittikccedile

kendini hissettirmesine karşın Derleme Yasası konusunda hiccedilbir adım

atılmamış olması dikkat ccedilekicidir Oysa kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ile ilgili

youmlnergeler (talimatnameler) kuumltuumlphanelerin vakıflara bağlı olduğu

zamandan beri bilinmektedir Buna karşın kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili

bir yasaya ya da youmlnetmeliğe yer verilmemiş olması soumlzkonusu doumlnemde

kuumltuumlphanelerin devlet accedilısından bilgiden ccedilok yapı olarak değeri olduğunu

ortaya ccedilıkarır Kuumltuumlphanelerdeki kitapların fen ve bilimden ccedilok dinle ilgili

olduğu şeklinde kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili ilk değerlendirme ise

yukarıda da değinildiği gibi Muumlnif Paşa tarafından verilen raporrsquoda (la-

yiha) ortaya ccedilıkmıştır Ne var ki Muumlnif Paşarsquonın uumlccedil yıllık (1869-1871)

Maarif Nezareti başkanlığı onun bir derleme yasası ccedilıkarmasına olanak

vermediği gibi II Abduumllhamit doumlneminde sunduğu talimatnamede de

bibliyografya ile ilgili bir kayıtın bulunmamaktadır Şoumlyle ki II Ab-

duumllhamit doumlneminde 1881rsquode Muumlnif Paşarsquoya kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle

ilgili olarak ldquoKuumltuumlphanelerin Suret-i İdaresi Hakkında Talimatnamerdquo ha-

zırlatırılmasına karşın ne Muumlnif Paşarsquonın derleme yasası ile ilgili bir oumlne-

ride bulunduğu ne de Abduumlhamitrsquoin Fransız oumlrneğinden yola ccedilıkarak

143

boumlyle bir girişimde bulunduğu goumlruumlluumlr Sonuccedil olarak kuumltuumlphanelerdeki

kitapların basılı fihristleri13

ile yetinilmiş olup Mizancı Muradrsquoın 1870-

1890 yılları arasında İstanbulrsquoda yayınlanan telif ve ccedileviri basmalarla ilgili

bibliyografyası dışında yeni yayınlarla ilgili hiccedilbir kayda rastlanmamıştır

Bu durum ise IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı iktidar anlayışının yeni yayınlara

sansuumlrcuuml bir şekilde yansıdığını goumlsterir (Keseroğlu 1989 92-93)

Muumlnif Paşarsquoyla başlatılan kuumltuumlphane kataloglarının hazırlanmasıyla

ilgili ccedilalışmalar bile bu sansuumlrcuuml rejim karşısında duraklamıştır Tanzi-

matrsquotan (1845) 1918rsquoe dek uzanan ccedileviri yapıtlar listesini ccedilıkarmak

isteyen Cumhuriyet doumlnemi Tercuumlme Dergisi ekibinden Şerif Hulusirsquonin

bile Tanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyeti adlı yazısında ccedileviri

alanında yayınlanmış sadece edebiyat alanında ccedilok fakir bir liste

bulunduğuyla ilgili eleştirisi Osmanlının bilginin dizgeleştirilmesi

konusunda bir tuumlrluuml yerleşik bir sisteme geccedilemediğini goumlsterir (Hulusi

1999 203-207) Hulusi soumlzkonusu doumlnemde gazete ve dergi

koleksiyonlarının bulunmamasını derleme yasasının bir tuumlrluuml ccedilıkarıla-

mamasına ve devletin kuumltuumlphane ve matbaalara koyduğu hacizlere

bağlamıştır Hulusirsquoye goumlre bu ihmal telif kaynaklar kadar ccedileviri

yayınların da eksiksiz bir bibliyografyasının ccedilıkartılmasını engellemiştir

Bununla birlikte soumlz konusu doumlnemdeki ccedileviri yayınlarla ilgili ilk bilgi-

ler Fransız Doğu bilimcilerin 1845rsquoten sonra ccedilıkarmaya başladıkları

Journal Asiatique aracılığıyla yayınlanan Bibliography Ottomanersquodan

elde edilmiştir Bu bibliografyayı hazırlayanlar arasında doumlnemin oumlnde

gelen Doğu bilimcilerinden Hammer Bianchi Belin ve Cl Huart

bulunmaktadır Anımsanacağı gibi adı geccedilen Doğu Bilimciler aynı

zamanda Encuumlmen-i Danişrsquoe seccedililmiş kimselerdir Ne var ki boumlyle bir

bibliyografyanın hazırlanmasına katkıda bulunmalarına karşın

Encuumlmen-i Danişrsquote bu şekilde bilimsel bir işbirliğine gidilememiştir

Şerif Hulusirsquonin dağınık bulduğu bu ccedilalışmayı Leipzigrsquodeki Otto

Harrossowitz kuumltuumlphanesinin 1917rsquode Tuumlrkccedile yapıtlar iccedilin hazırladığı

katalog izlemiştir Soumlz konusu katalogda felsefe fen bilimleri din

bilimleri tarih ve edebiyat alanlarında 61 ccedileviri yapıt saptanmıştır Sayı

az olmakla birlikte sağlam kaynaklara dayalı bir katalog olması

accedilısından bu alanda ccedilalışacaklara ışık tutmuştur Oumlyle ki Otto

13

Bu fihristler arasında Muumlnif Paşarsquonın 1878rsquode kurduğu komisyonun uumlyelerinden Selim Sabit Efendinin yeni youmlntemlere uygun olarak ha-zırladığı Hamidiye Kuumltuumlphanesi fihristi oumlrnek goumlsterilebilir (Kayaoğlu 1998 152)

144

Hachtmann bu katolağa dayanarak 1918rsquode yine Leipzigrsquode hazırladığı

Europaumlische Kultureinfluumlsse in der Tuumlrkei adlı yapıtı yayınlanmıştır

Burada kitap katologlarından dergi ve gazete kolleksiyonlarından

saptanan ccedileviri yapıt ve makale sayısı 141rsquodir Bu sayıda tam

olmamakla birlikte yazarın bu ccedilalışmayı yapmasının temel nedeni ilgi

ccedilekicidir Yazar ccedileviri yayınlar aracılığıyla Avrupa kuumlltuumlruumlnuumln Os-

manlırsquodaki etkisini araştırmak istemiştir

Onun bu ccedilalışması iki nedenden oumltuumlruuml oumlnemlidir birincisi ccedileviri

tarihi accedilısından ikincisi ise geleceğe youmlnelik olarak ccedileviri ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasındaki bağı yakalama accedilısından oumlnemlidir Birincisiyle

ilgili olarak Osmanlırsquodaki ccedileviri yayınlara başvurması her ne kadar

Şerif Hulusi tarafından 1914-1918 arasında suumlren I Duumlnya Savaşı nede-

niyle siyasi amaccedillı olarak goumlruumllse de Otto Hachtmannrsquoın tarihle ilgili

saptamaları guumlnuumlmuumlz iccedilinde geccedilerliliğini korumaktadır Bu saptamalar

kısaca Fransızcarsquodan ccedilevirilerin ccedilokluğuna karşın Almancarsquodan

ccedilevirilerin azlığına İngilizce ve Yunancarsquodan ccedilevirilerin bile ikinci

dilden bir başka deyişle yine Fransızcarsquodan ccedilevrildiğine Fransız

İhtilalinin Tuumlrklerin Avrupalılaşmasında etkisi olduğuna işaret et-

mektedir Bu saptamalar goumlruumllduumlğuuml gibi guumlnuumlmuumlzde bu doumlnemle ilgili

olarak verilen bilgilerle ccedilelişmemektedir (Hulusi 1999 204) İkinci

olarak ccedileviri yayınların incelenmesinden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoTuumlrk

karakterinin Fransız karakteriyle uzlaşıp uzlaşmayacağırdquo tartışması ise

guumlnuumlmuumlzdeki ccedileviribilim ve kuumlltuumlr araştırmaları arasındaki yakınlaşmaya

işaret etmektedir

Sonuccedil olarak yukarıda oumlrneği verildiği şekilde kuumltuumlphanecilik

alanındaki bibliyografya ccedilalışmalarının ccedileviri etkinliği ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasında koumlpruuml vazifesi goumlreceği ve disiplinlerarası

araştırmada bibliyografyaların oumlnemi ortaya ccedilıkmaktadır

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

Fransız kuumlltuumlruumlne accedilılan İmparatorluğun II Meşrutiyet doumlnemi

1908rsquoe kadar Fransarsquoyı kendine oumlrnek almaya ccedilalışması 1789 Fransız

İhtilali sonucunda uyanan ldquoulusal bilincirdquo kendi sınırları iccedilersinde

yerleştirmek amacını taşımaktadır Bu nedenle İmparatorluğun kalıtı

goumlrduumlğuuml kuumltuumlphanelere bir yenisini ldquoMilli Kuumltuumlphanersquoyirdquo eklemek

istemiştir Bu amaccedilla 1912-1918 yılları arasında İzmir Kayseri Bursa

145

gibi ccedileşitli illerde ldquomilli kuumltuumlphanelerrdquo kurulmuş ancak gerek fiziksel

koşullar gerekse derme ve dokuumlmantasyon konusunda hiccedil bir

değişiklik ya da yenilik ortaya atılmamıştır Bu yeni kuumltuumlphaneler

sadece o doumlnemde yaygın bir ideolojinin adının kurumlara takılmasıyla

sınırlı kalmıştır Bir başka deyişle Fransız Milli Kuumltuumlphanesinin bir

ulusun kuumlltuumlrel kalıtını en sistemli şekilde aktarım amacıyla konu

alanlarına goumlre bir sınıflandırma bile ccedilalışma yapılmamıştır Oumlyle ki

1909rsquoda Mısır Nazırlar Meclisi ikinci katibi Ahmet Zeki Beyin

Sadrazam Hilmi Paşaya verdiği doksan altı maddelik rapordan

anlaşıldığı kadarıyla vakıf kitapları arasında imparatorluğun kalıtı olan

yazma kitapların bile Milli Kuumltuumlphanelere aktarılamadığı konu

alanlarına goumlre sınıflandırmanın doğru olarak yapılamadığı bildirilmiştir

Uumlstelik Evkaf Nazırının kendisinin bu kitapların Paris kuumltuumlphanelerinde

goumlrduumlğuumlnuuml bildirmesi şeklindeki bilgi Milli Kuumltuumlphanelerin bir kuumlltuumlruumln

kimliğinin yazılı belleği olan kitaplara sahip ccedilıkamayarak Fransız milli

kuumltuumlphanesinin amacına ulaşamadığını goumlsterir (Oumltuumlken 1956 206-226)

Kuşkusuz bu durum genel kuumltuumlphanelerin guumlndeme geldiği bir oumlnceki

doumlneme goumlre milli kuumltuumlphanelerin de ulusal mirası koruyup gelecek

kuşaklara aktaracak bilgisel donanımı bir tuumlrluuml oluşturamadığını ortaya

koyar

Burada kuumltuumlphanelerini geri kalma nedeni sadece Evkaf ve Maarif

Nezaretine bağlanamaz Bu kurumların işleyememesi oumlncelikle bilimsel

geleneğin yerleştirdiği ccediloumlzuumlmleyici ve birleştirici yeteneklerin sorun

ccediloumlzecek duumlzeyde bir sistem oluşturamamasından kaynaklanır Bilginin

tabandan başlayarak en uumlst kademeye kadar toplumsal kurumlara işlerlik

kazandıracak duumlzeyde yayılamaması kurumsal anlayışı da etkilemiş ve

guumlnuumlmuumlze değin ccediloğu devlet kurumunda suumlren kaos durumundan

sistemli bir alt yapıya geccedilmekte her zaman zorlanılmıştırır Bir başka

deyişle ldquoulusal bilincinrdquo oluşması da iktidarın zorlamasıyla değil bilgi

birikimiyle oluşur Bu şekilde evrensel kuumlltuumlre yeni bir boyut yeni bir

renk katacak duumlzeyde dışa accedilık ulusal bilinccedil anlayışı oluşturulmadan

Milli Kuumltuumlphanelerin kurulması ise yuumlzeysel bir ccedilaba olarak kalmıştır

Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzdeki Milli Kuumltuumlphane anlayışıyla karşılaştırıldığında

o doumlnemde Milli Kuumltuumlphane adı verilen kuumltuumlphanelerin gerccedilekte halk

kuumltuumlphaneleri işlevini yerine getirdiği goumlruumlluumlr Ne var ki Baysalrsquoın

ldquoCumhuriyetimizin hemen oumlncesindeki yıllarda kuumltuumlphanelerimizin

durumunu accedilıkccedila ccedilağdışı olarak niteleyebilirizrdquo (Baysal 1992 55)

146

şeklindeki saptaması Osmanlının Batırsquoya accedilılmasına karşın uygulamada

geri kaldığı sorusunun biraz daha accedilıklanmasını gerektirir

Aydınlanma hareketinin Osmanlıya ilk yansıması bir başka deyişle

Fransız İhtilalinin yaratığı ulusal bilinccedil halk tarafından oumlne suumlruumlluumlp

onun tarafından sahiplenilmesine karşın Osmanlıda bunun iktidarı

temsil eden ldquomerkezrdquo tarafından oumlne suumlruumllmuumlş olması buumlrokratik yapıda

olduğu gibi kuumltuumlphanelerde de hiyerarşik bir duumlzenin kabul edilmesine

neden olmuştur Bu durumda kuumltuumlphanelerde başta padişahın oumlrguumltuuml

verimli kılmak şeklindeki amacını yerine getirmek uumlzere atanan youmlneti-

ciler ve youmlneticilerin emirlerini yerine getirmekle yuumlkuumlmluuml personel

bulunmaktadır Yontarrsquoın tanımlamasına goumlre bu youmlnetim şekli ldquohat ve

kurmayrdquo tipi oumlrguumltlemedir (Yontar 1995 122) Uumlst konumdaki youmlnetici

kesim ldquohatrsquoırdquo temsil ederken personel ldquoastrdquo konumundadır Kuumltuumlphane

youmlnetimindeki eşguumlduumlm yukarıdan aşağıya dikey bir suumlreccedil izlemektedir

Bu durumda ldquohatrdquo konumundakiler padişahın amacını yerine getirmek

ve ona hesap vermek durumundayken temelde kuumltuumlphanelerin işleyişini

sağlayacak ldquokurmayrdquo konumundakiler hiccedil sorgulamadan sadece verilen

emirleri yerine getirmek zorundadır Bu klasik youmlnetim şekli o doumlnemde

sadece Osmanlılara oumlzguuml bir youmlnetim şekli değil genelde soumlzkonusu

doumlnemde yaygın olan bir youmlnetim şeklidir Kuşkusuz bu youmlnetim şekli

eşguumlduumlm ve iletişim eksikliği accedilısından ideal bir youmlnetim şekli

olmamakla birlikte Osmanlırsquonın bu konuda ccedilağdışı kalmasının sadece

youmlnetim şekliyle mi ilgili olduğu sorusu akla gelir Bu sadece klasik

youmlnetim anlayışının eksikliğinden değil aynı zamanda temelde eğitimin

bireyin oumlncelikle ldquotoplumsal bir varlıkrdquo olarak yaptığı işin amacını ir-

delemeden bir başka deyişle akılla eylem arasındaki bağlantıyı kuracak

bir eğitim anlayışının henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmaktadır

Bundan boumlyle Osmanlıda kuumltuumlphanelerin son doumlnemde ccedilağdışı duruma

gelmesi sadece klasik anlayışa goumlre genelde youmlnetim ve personel

arasında ccedilıkan ccedilatışmalardan değil henuumlz devlet youmlnetiminde ve eğitim

sisteminde ldquokullukrdquo anlayışının yıkılmayıp yapılan işin ulusal gelişmeye

katkısının değil padişaha yararının oumln plana ccedilıkmasından kaynaklanmış-

tır

Oumlzetle Aydınlanma hareketinin bilimsel devrimle yarattığı devletin

Tanrının bir kurumu olmayıp bireyin yararına bir kurum olduğu şeklin-

deki duumlşuumlncenin bundan boumlyle de dini bilimden olduğu kadar devletten

de ayıran duumlşuumlncenin henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmıştır

Oumlrneğin Rousseaursquonun ldquoToplum Soumlzleşmesirsquonderdquo yer verdiği devletin

147

bireyin oumlzguumlrluumlğuumlnuuml guumlvence altına alan hukuki bir kurum olduğu

şeklindeki duumlşuumlncenin Batıda eğitim yoluyla yaygınlaşmasıyla birlikte

bireyin toplumdaki kurum ve oumlrguumltlerin konum ve işlevini sorgulamaya

başlayıp toplum iccedilinde kendi varlığını suumlrduumlrmesini kolaylaştıracak

sistemler oluşturmaya ve bu sistemlere bilinccedilli olarak katkıda bulunmaya

başladığı goumlruumlluumlr Osmanlıda bu şekilde bilgi birikimine dayalı

ldquosistemlilikrdquo anlayışının yerleşmesi ancak Cumhuriyetrsquoin eşiğinde bir

başka deyişle II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquoe kadar uzanan doumlnemde

duyulmaya başlamıştır II Meşrutiyetrsquole birlikte Batırsquodan ccedileviri

yayınların ccediloğalması hem bir ulusun uyanışına hem de youmlnetici konuma

yuumlkselmeye ccedilalışan aydınların seslerini duyurarak Maarif Nezaretinin

yeniden yapılanmasına neden olmuştur

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve

Ccedileviri Yayınlar Arasındaki Etkileşim

Devletin eliyle ldquoulusal kuumlltuumlr politikasınırdquo oluşturmak uumlzere kurulan

bu bilimsel derneklerin başarısız olmasının başlıca nedeni bilimsel

gelişmeyi yakalama kaygısıyla sistem yaratma kaygısının birarada

bulunmasıdır Zira ulusal kuumlltuumlruuml oluşturacak sistemi yaratma

duumlzenlilik sistemlilik ve oumlnceden planlanmış hedefleri gerektirirken

gelişme suumlreci yaratıcılık ve oumlzguumlrluumlk gerektirir Babıali Tercuumlme

Odasından başlayarak uumlstelik de devletin de desteğiyle kurulan bu

derneklerin başarısızlığı başındakilerin ya da uumlyelerinin (iccedilinde

bulundukları uumllkenin koşuları da goumlzoumlnuumlne alındığında) yetersizliğinden

ccedilok bu yukarıda anılan iki suumlrecin birbiriyle ccedilelişmesinden

kaynaklanabilir Bir başka deyişle Muumlnif Paşa gibi kendini kanıtlamış

kişilerin bu kurumların bilimsel gelişme suumlrecindeki beklentilerini

karşılayamamaları bir yerde resmi kimlikle bilimsel kimliğin

ccedilatışmasından kaynaklanmaktadır Bilimsel olarak uumlretkenliğin bu

derneklerde duumlşuumlşuumlnuumln bir nedeni de iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln sınırlarını

aşmış kişilerin ekonomik bağımlılıktan oumltuumlruuml devletin siyasal goumlruumlşuumlyle

uzlaşacak bilgi uumlretiminde bulunma kaygısına da bağlanabilir

İktidarın kendi desteklediği ve eliyle kurduğu derneklerden iktidar

aracı olarak yararlanmak istemesi ne kadar doğalsa bu koşullarda bilim-

sel verimliliğin duumlşmesi de o kadar doğaldır Bu konuda Kurultayrsquoın

devletin oluşturmak istediği devlet politikasıyla ilgili olarak ldquoDeğişim

suumlreci accedilısından asıl gelişmeler kişisel girişimlerle ortaya ccedilıkan yenilikccedili

148

ruhtan kaynaklanan ccedilok duumlzenli olmayan ve zamana yayılan ccedilalışma-

larda aranmalırdquo (Kurultay 1998 22) şeklindeki goumlruumlşleri devlet ve

bilimsel gelişmedeki ccedilelişkiden ccedilok bilimsel gelişmenin siyasal baskı-

dan uzak oumlzguumlr ortamda gelişebileceği duumlşuumlncesini vurgular

Burada şu sorular akla gelebilir ulusal kuumlltuumlr politikasının oluşu-

munda devletin roluuml ne olmalı Ulusal kuumlltuumlr politikamızın Osmanlıdan

bu yana bir tuumlrluuml oluşamaması devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice

girmiş olmasından mı kaynaklanıyor Bu iki sorunun yanıtı birbiriyle

son derece ilintilidir Şoumlyle ki ulusal kuumlltuumlr politikasının gelip geccedilen huuml-

kuumlmetlerin siyasal kararına goumlre değil devletin ccedilağa ayak uydurma ev-

rensel bilgiye ortak olma şeklinde ulusun yararına onu kuumlltuumlrel accedilıdan

devingen bir suumlrece sokacak temel ilkelerine goumlre saptanabileceği

şeklindeki bir accedilıklama devletin ldquoulusal kuumlltuumlruumlrdquo oluştumadaki işlevini

ortaya koyar Bu ise duumlşuumlnuumllenin aksine devletin ulusal kuumlltuumlr

politikasını belirlemekten ccedilok bilginin yayılımı ve ccedilağdaş bilgi uumlretimini

kolaylaştırıcı temel ilkeleri saptamakla yuumlkuumlmluuml olduğu bununla

birlikte devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice girmesinin ulusal kuumlltuumlr

politikasını amacından saptırdığı duumlşuumlnuumllebilir

Osmanlıdan bu yana bilginin bu şekilde devlet-huumlkuumlmet ikilisinin

himayesinde kalması bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerin ancak huumlkuumlmetin

siyasal goumlruumlşuumlne koşut bilgi uumlretmek koşuluyla varlığını

suumlrduumlrebilmesine neden olmuştur (Lewis 1982 415-421) Bu iki

kavramın bu şekilde oumlrtuumlşmesi ise bir yerde ulusal kuumlltuumlr politikasının

resmen oluşumunu oumlnlemiştir İşte bu yuumlzden Muumlnif Paşa gibi

huumlkuumlmetle uzlaşarak bilgi uumlretimine yapıcı ve somut katkıda bulunmak

isteyen kimselerin kurdukları dernekler de bilimsel uumlretkenlik accedilısından

bireysel ccedilabaların oumltesine geccedilememiştir Oysa hedefleri belirlenmiş bir

kuumlltuumlr politikasında uumlretilmiş her tuumlrluuml bilginin dizgeselleştirilmesi bir

yandan yeni bilgilerin sağlam bir zemin uumlzerinde uumlretilmesine yol

accedilarken oumlte yandan da geccedilmişteki bilginin gelecek kuşaklara

aktarılmasını sağlar Bu şekilde ulusal kimlikle ccedilağdaşlığın aynı ccedilatı

altında toplanması evrensel kuumlltuumlre yeni bir bakış accedilısı kazandırır

Muumlnif Paşa ve onun gibi yetişmiş youmlnetici sınıfından duumlşuumlnuumlrlerle

başlayan bilim ile huumlkuumlmet politikasını uzlaştıran bu bilim adamı

kimliği sonunda bilimi her şeyin uumlzerine ccedilıkaran Pozitivist felsefenin

benimsenmesine yol accedilmıştır Bu felsefenin yayılmasında Fransız

okullarının ve 1863rsquode Fransarsquoya oumlğrenci olarak goumlnderilen Şinasi gibi

149

aydınların etkisi olmuştur Ne var ki bu felsefenin benimsenmesinde

August Comtersquoun kendi ccedilabalarının da payı yadsınamaz Oumlrneğin

Abduumllmecit zamanında Sadrazam Reşit Paşarsquoya 1854rsquode İstanbul

Buumlyuumlkelccedilisi eliyle goumlnderdiği mektubun da bu felsefe akımının

tanınmasında etkisi olmuştur (İhsanoğlu 1992 391) Dini bilimle

oumlzdeşleştiren bu felsefe anlayışı Hıristiyan ve Muumlsluumlman ayrımını

ortadan kaldırarak temelini doğa ve insana dayandıran Yunan felsefesini

kendine oumlrnek almıştır Kuşkusuz bu felsefe anlayışının Osmanlı

tarafından daha kolay kabul edilmesinde Katip Ccedilelebirsquoden14

kalma

İslamiyetrsquoin Yunanrsquodan gelen Rasyonel bilimlerle ccedilatışmadığı şeklindeki

goumlruumlşuumlnuumln de etkisi olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Uumllken 1997 309) II

Abduumllhamitrsquoin aşırı denetimci ve tutucu youmlnetimi sırasında Yunanca ve

Latincersquoden ccedileviri yapılması fikri belki de dayanağını Katip Ccedilelebirsquoden

almış olabilir Oumlte yandan oumlrneğin Ahmet Mithatrsquoın Cevdet Paşarsquoya

karşı Yunanca ve Latincersquoden ccedileviri yapılmasını savunması Osmanlının

kabul ettiği bildik bir felsefe anlayışından yola ccedilıkarak Pozitivist

felsefeyi aşılamak duumlşuumlncesinden de kaynaklanabilir

Sonuccedil olarak toplumsal yapıyı olduğu kadar bilimsel yaşamı da

etkileyecek bu felsefe akımları Batırsquoda Sanayi Devrimi sonucunda

ortaya ccedilıkmıştır Osmanlının bilimsel gelişmeler sonucu ortaya ccedilıkan bu

devrimi yaşamadan uumlstelik de az sayıda ve genellikle ikincil kaynakların

ccedilevirisi aracılığıyla gelen bu felsefe akımlarından etkilenerek yeni bir

kuumlltuumlrel kimlik ve toplumsal duumlzen yaratacağı duumlşuumlncesi kuşkusuz bir

duumlş olmaktan oumlteye geccedilememiştir

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913)

II Abduumllhamit youmlnetimine ccedileviri etkinliği accedilısından bakıldığında

bir yandan Doğu dillerinden ccedilevirilerin artması oumlte yandan yukarıda

değinilen Pozitivist akımı temsil eden ccedileviri yapıtların artması birbirine

karşıt iki farklı duumlnya goumlruumlşuumlnuumln birarada bulunduğunu goumlsterir Bir

başka deyişle Abduumllhamitrsquoin tutucu ve sansuumlrcuuml rejimi ister istemez

karşıt eğilimlere karşı merak uyandırarak muhalif bir grup yaratmış ve

tuumlm baskılara karşın farklı bir kuumlltuumlrel goumlruumlşuumln doğmasına neden olmuş-

tur Oumlte yandan Abduumllhamit yanlısı olarak bilinen Ahmet Mithatrsquoın

14

Bu şekildeki goumlruumlşuumlnuuml oumlzellikle Mizan-uumll hakrsquoda Skolastik duumlşuumlnceyi eleştirerek dile getirmiştir

150

yaşayan dillerden ccedileviri yapmak yerine (oumlrneğin yaşayan dil Arapccedila

kaynaklardan ccedilevirileri bulunmasına karşın) Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviriden15

yana olması akla iktidarın denetimi altında İslamiyeti daha

derinden sorgulayan daha koumlkten bir devrim mi yapılmak istendiği

sorusunu getirir Bu soruya yanıt bir oumllccediluumlde Ahmet Mithatrsquoın iki

evreden oluşan bilimsel bakış accedilısının yapıtlarına yansımasından

anlaşılabilir Bu yapıtlar arasında oumlzellikle IMeşrutiyet doumlneminde

ccedilıkardığı Dağarcık (1872) ve Kırkanbar (1873) adlı dergilerde Pozitivist

felsefeye uygun olarak materyalist ve dini sorgulayan bir tutum

sergilerken II Abduumllhamit doumlneminde ccedilıkarttığı Tercuumlman-ı Hakikatrsquote

(1878) iktidarı destekleyecek goumlruumlşlere rahatlıkla yer verebilmesi onun

gerccedilekte Eski Yunanrsquoın temel oumlğretilerinden biri olan karşı savdan yola

ccedilıkarak fikir yuumlruumltmeyi oumlğreten soumlylev sanatının inceliklerini yazıya

doumlkme yeteneğine sahip olduğunu goumlsterir Kuşkusuz boumlyle bir youmlntem

soyut duumlşuumlnce yetilerinin geliştirerek yazılı kuumlltuumlre geccedilişi kolaylaştırır

Onun bu diyalektik duumlşuumlnme yeteneği bir yandan John William

Draperrsquoın 1875rsquote History of Conflict between Science and Religion adlı

dinin bilimle ccedilatıştığı şeklindeki goumlruumlşlerine yer verdiği yapıtı Nizai-İlm

uuml Din adıyla ikinci dil Fransızcarsquodan 1896rsquoda ccedilevirmesine neden olurken

(Tekeli amp İlkin 1999 167-168) oumlte yandan da ldquoDıvardan Bir Sedardquo

adıyla bu goumlruumlşleri eleştirecek bir makale yazmasına neden olmuştur Bu

durum bir yandan Abduumllhamitrsquoin goumlruumlşlerine katılmak duumlşuumlncesiyle bu

makaleyi yazdığı fikrini akla getirirken oumlte yandan da onun diyalektik

duumlşuumlnce şeklinin kendini ccedileviri sınırları iccedilersinde kapalı tutamayıp bir

makaleyle dışarı vurması şeklinde de değerlendirilebilir

Ahmet Mithat hem ccedileviriyi yapıp ardından eleştiri yapma gereği

duyması iki şekilde algılanabilir Bunlardan birincisi ccedileviri yapıt yeni ve

farklı bir bilginin guumlndeme gelmesine neden olmuştur daha geniş oumllccedilekli

duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde ise Ahmet Mithatrsquoın diyalektik duumlşuumlncenin uumllkenin kal-

kınmasındaki oumlneminin farkında olduğunu ne var ki uumllkenin kendi koşul

ve oumlzelliklerine uygun olarak denetim altında kalkınmayı savunduğunu

goumlsterir Ahmet Mithatrsquoın gerek birbirine karşıt iki evreden oluşan yaşamı

gerekse yukarıda değinilen yapıttaki goumlruumlşe karşı olmakla birlikte onu

ccedilevirme gereği duyması ve buna karşı bir sav niteliğinde bir makale

geliştirebilmesi onun Hegelrsquoin (1770-1831) diyalektik felsefesine koşut

15

Ahmet Mithatrsquoın aynı zamanda Batı klasiklerinin ccedilevrilmesinin sıkı bir savunucusu olduğunun akılda tutulması gerekir

151

bir ccedilizgi de yuumlruumlduumlğuumlnuuml goumlsterir (Akarsu 1994 70-74) Nasıl ki Hegelrsquode

bir araştırma karşı bir savı doğurarak sonunda bir bireşime (senteze) ya da

bir uzlaşmaya varılıyorsa Ahmet Mithatrsquoın Abduumllhamit yanlısı olarak

tanınması boumlyle bir bireşimin sonucu olarak da duumlşuumlnuumllebilir (Bryan

1988 191-208) Uumlstelik Adıvarrsquoın ldquoBilim ve Dinrdquo16

adlı yapıtında Ahmet

Mithatrsquoın yaptığı bu ccedilevirinin eksik olmakla birlikte iccedilinde bir de İs-

lamcılık ve İlimler adlı bir yapıt oluştuğu şeklindeki duumlşuumlncuumllerine ek

olarak ldquoAhmet Mithatrsquoın kendi reddiyelerine mi yoksa Draperrsquoın

duumlşuumlncelerine mi inanmış olduğuna henuumlz karar vermiş değilimrdquo

şeklindeki soumlzleri ardından da ldquobu vesileyle halkımıza konmuş kurallar

dışında duumlşuumlnmek olanağını goumlstermiş olacağırdquo şeklindeki savunması

yukarıda oumlne suumlruumllen savları kanıtlar niteliktedir (Adıvar 1994 8-9)

Ahmet Mithatrsquoın bu ikilemi sadece din-bilim alanında değil

ekonomi alanında yaptığı ccedilevirilerde de goumlruumlluumlr Oumlrneğin B Sayrsquoın

Liberalist duumlşuumlnceyi savunan kitabının kolaylaştırılmış şeklinden

1880rsquode Ekonomi Politik adlı ccedileviride başlangıccedilta liberal goumlruumlşuuml

savunan duumlşuumlnceleri olduğu gibi ccedilevirirken accedilık guumlmruumlkler konusuna

gelindiğinde ccedileviriye muumldahale ederek Osmanlı İmparatorluğunun

koşullarının buna uygun olmadığını bundan boumlyle Osmanlıda serbest

ticaretin soumlz konusu olamayacağını dile getirmesi (Tekeli amp İlkin1999

186) bir yandan hem ccedileviri ve telif yapıtın nasıl iccedil iccedile girdiğini

goumlsterirken oumlte yandan da ccedilağdaş ccedileviribilimci Vermeerrsquoin amaca goumlre

ccedileviriyi savunan ldquoSkopos Kuramınardquo uumllkemizle ilgili tarihsel bir gerekccedile

daha oluşturur (karş Nord 1997 26-38 Vermeer 1989 173-180)17

Bir

16

Adıvar Bilim ve Din adlı yapıtı aşağıda da belirtildiği gibi Ahmet Mithatrsquo ın adı geccedilmese de derleme fikrinden yola yaptığı duumlşuumlnuumllebilir

17 Skopos soumlzcuumlk olarak ldquoamaccedilrdquo anlamına gelirken kuramsal olarak en basit şekliyle ccedileviriyi verenin (iş verenin) amacı doğrultusunda ccedileviri yapmak anlamına gelir Ccedilevirirsquoyi amacı olan bir eylem olarak tanımlayan Vermeer ldquoSkopos Kuramınırdquo tarihsel gerekccedilelere dayandırarak kanıtlamaya ccedilalışmıştır Bu kurama goumlre ldquoccedilevirirdquo ccedilevirmenin hedeflediği son nokta ldquoerekrsquoerdquo varmak uumlzere yerine getirmek istediği bir dizi amacı olan eylemin sonucudur Bundan boumlyle ccedilevirmen işveren arasında ccedileviri suumlreci oumlncesinden başlayarak ccedileviri suumlreci sırasında alınan kararların ve yerine getirilen eylemlerin tuumlmuumlnuumln bir amacı olup bu amaccedillar zinciri ccedileviri eyleminde erekrsquoe ulaşmada geccedililen evreler olarak değerlendirilir Buna goumlre İngilizcersquodeki ldquoPurposerdquo terimi Tuumlrkccedilersquode ldquoamaccedilrdquo ldquoaimrdquo soumlzcuumlğuuml de ldquohedefrdquo ya da ldquoerekrdquo olarak karşılanabilir

152

başka deyişle ldquoSkoposrdquoun amaccedil anlamına geldiği goumlz oumlnuumlne

alındığında burada Ahmet Mithatrsquoın amaca uygun olarak ccedileviri yaptığı

bu amaccedil ccedilerccedilevesinde de alıcı kuumlltuumlrde daha sade ve daha kabul

edilebilir bir uumlruumln oumlne suumlrduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemi-

yeti Ahmet Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı

1889rsquoda parlamento ve anayasayı geri getirmek uumlzere Mektep-i Tıb-

biyersquoden doumlrt oumlğrencinin kurduğu bu dernek Abduumllhamitrsquoin baskıcı youml-

netiminde ccedilok yavaş buumlyuumlmekle birlikte baskıdan kaccedilarak Fransarsquoya sı-

ğınan muumlltecilerle kuvvet bularak sesini ve varlığını Osmanlı başta ol-

mak uumlzere Batırsquoya da duyurmuştur Kuşkusuz bunda 1895rsquoten başlaya-

rak Tuumlrkccedile ve Fransızca olarak İttihat ve Terrakirsquonin Paris şubesi

başkanı Ahmet Rıza Beyrsquoin oumlnderliğinde yayınlanan Meşveret

gazetesinin de buumlyuumlk payı olmuştur (Zuumlrcher 1997 90-91) Bu

cemiyetin II Meşrutiyetrsquo in kurulmasında ve ulusun bağımsızlığını

kazanmasında siyasal kuumlltuumlrel ve toplumsal ilkeleri saptaması accedilısından

buumlyuumlk bir yeri olmakla birlikte Osmanlının bilimsel anlayışını Batırsquoya

youmlneltmesi accedilısından da oumlnemi yadsınamaz (Işın 1985 357)

İttihat ve Terraki Cemiyeti adı altında Batırsquoda yetişen aydınların Os-

manlı bilimine en buumlyuumlk katkısı medreselerdeki ldquotefekkuumlrerdquo dayalı eği-

time karşın Pozitivist felsefeyi yurt iccedilinde ilk bilimsel dergiler arasında

ikinci sırayı alan Mecmua-i Fuumlnun ve yurt dışında ccedilıkan gazeteler

aracılığıyla sokmasıdır (Tekin amp İlkin 1997 168-169) 1850-1908

yılları arasında birkaccedil tıp dergisi ve Mecmua-i Fuumlnun dışında ccedilıkan

bilimsel dergilerin sayısının azlığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu

derginin bilginin yayılmasındaki oumlnemi anlaşılır (Kazancıgil 1981 XV)

Yukarıda da değinilen bu felsefe anlayışının İttihat ve Terakkiciler

kadar iktidar accedilısından da nasıl algılandığı bu yaklaşımın bilimselliği

Osmanlırsquoya ne oumllccediluumlde taşıdığı ya da taşıyamadığının anlaşılması oumlncel-

likle Comtersquoun Pozitivist felsefe anlayışının ortaya ccedilıkışını ve gelişimini

ardından da Osmanlırsquoyı Cumhuriyetrsquoe taşıyan Batırsquodan ccedileviri yoluyla

gelen duumlşuumlnce akımlarının aydınları nasıl etkileyip onlara

Cumhuriyetrsquoin kurulmasında etkin bir rol yuumlklediği ilk akla gelen sorular

arasında yer alır

153

Aydınlar arasında yayılan Rasyonalizmrsquoin etkisiyle yeniden duumlzen

oluşturma duumlşuumlncesi ilericileri Pozitivizmrsquoin ışığında Osmanlıda

ldquovarolan ilişkilerirdquo inceleyerek ldquovarlığı zorunlurdquo toplumsal yasaların

neden niccedilin ccedilıktığını araştırmak yerine nasıl gelişmiş bir toplum

yaratılabileceğiyle ilgili kimi zaman aşırı materyalizmle sonuccedillanan

arayışlara sokmuştur Batırsquodaki din ve bilim ccedilatışması sonunda bilimsel

youmlntemleride ve buna bağlı olarak toplumsal yapıyı etkilemiştir Bundan

boumlyle laik hukuk anlayışı ve toplumsal ilişkiler Pozitivist anlayışın oumln-

goumlrduumlğuuml ampirik (goumlrguumll) youmlntemle incelenerek oumlnce bulgulandırılıp

sonra da gerekccedilelendirilmiştir Bir başka deyişle Batırsquoda uygulanan

temeli hukuka dayalı yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp top-

lumsal ilişkilerin yarattığı zorunluluk sonucu ortaya ccedilıkan yasalar olduğu

anlaşılmış ve laik duumlzenin daha sağlam temellere dayalı olarak

işlemesine neden olmuştur Oysa Osmanlırsquoda Katip Ccedilelebirsquoden bu yana

gelen İslamiyetrsquoin bilimle ccedilatışmadığı goumlruumlşuuml ccediloğu Fransarsquoda bulunan

İttihat ve Terakkicilerin bile toplumsal ilişkileri incelemeden oumlnerilerde

bulunmasına neden olmuştur Bundan boumlyle Pozitivist felsefeden geriye

toplumsal gelişmede ldquoduumlzen ve disiplininrdquo oumlnemi kalmıştır Batırsquoda

bilimsel devrim laik hukuk duumlzenini getirirken Osmanlırsquoda İslamiyetccedili

Cumhuriyet anlayışı egemen olmuştur Oumlrneğin İttihad ve Terakkirsquonin

1895rsquote Paris başkanı olacak Ahmet Rıza Beyrsquoin (1859-1930) Pierre

Latiffersquoin Parisrsquoteki Pozitivist ccedilevrenin toplantılarına katılmasına karşın

1890rsquoda Revue Occidentalersquode ccedilıkan yazılarında iktidara hepten ters

duumlşmemek amacıyla başta İslamiyetrsquoin Hıristiyanlığa goumlre sosyal

gelişmeyi engellemediği goumlruumlşuumlnuuml savunurken ardından bu gelişmenin

ilahi yasalarla değil hukuki yasalarla sağlanabileceği goumlruumlşuumlnuuml dile

getirmesi ister istemez Pozitivist18

(Olguculuk) felsefenin uumlruumlnuuml olan

dini duumlzene karşı laik duumlzen kavramlarını tartışmaya accedilmıştır Bu ise

İslamiyetccedili Cumhuriyet kavramını da guumlndeme getirmiştir Bununla

birlikte laik bir eğitim ve youmlnetimi savunan Ahmet Rıza Beyrsquoin

Pozitivizme bu ılımlı ve uzlaştırmadan yana yaklaşımı ya doğrudan

kaynaklar yerine oumlrneğin 1887rsquode Dr Robinetrsquoin Comte uumlzerine

yazdığı bir kitabından oumlğrendiği kadarıyla ikincil kaynaklardan veya

Fransarsquoda Pozitivistlerin başında bulunan Pierre Latifettersquoin devam ettiği

derslerinden oumlğrendiği kadarıyla tanımasından kaynaklanabileceği gibi

18

TDK Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrsquone goumlre kısaca araştırma ve olguları gerccedileğe ve deneye dayanan felsefe akımı olarak tanımlanabilir

154

yuumlzyıllar boyu İslam kuumlltuumlruumlyle beslenmiş bir imparatorluğa ters duumlş-

memek kaygısından da kaynaklanabilir

Ahmed Rızarsquonın ldquoEtik Pozitivizmrdquo kavramını oumlne suumlrmesi de

gerccedilekte Comtersquoun Pozitivist felsefeden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml siyaset

felsefesinde duumlzen (ordreacute) ve ilerleme (progress) sloganını Osmanlıya

uyarlamak iccedilindir Oumlzetle ilerlemenin temelinde duumlzen yattığı ve bu

duumlzenin de ancak toplumu dengede tutacak onun buumltuumlnluumlğuumlnuuml

koruyacak buumlrokratik oumlrguumltlenmeyle sağlanabileceğini savunmaktadır

Buradan da anlaşılacağı gibi Rızarsquonın Batılılaşma adı altında gerccedilek

amacı dağılan imparatorluğu Osmanlılık uumllkuumlsuuml etrafında toplayarak

onu geleneksel buumlrokratik işleyişten kurtarıp akılcılığın egemen olduğu

sağlam bir buumlrokratik sistem kurmaktır Onun Cevdetrsquoten farkı belki de

Batılılaşma başlığı altında İslamiyet uumllkuumlsuumlnuuml değil Batılaşmanın

uzantısı milliyetccedililiğin etkisiyle Osmanlılık uumllkuumlsuumlnuuml oumlne suumlrmesidir

Bunun altında ise Batı emperyalizmine karşı kendini koruma duumlşuumlncesi

yatmaktadır Oumlrneğin Meşveretrsquote Herbert Spenserrsquoin19

Batırsquodan uzak

durmaları konusunda Japon devlet başkanına goumlnderdiği mektubu ccedilevir-

me gereksinimini duymuş olması Osmanlıcılık şeklinde aşırı milliyetccedili-

likten ccedilok ldquomilletrdquo olma yolunda atılan ilk adımlar olarak değerlendiri-

lebilir (Tekeliampİlkin 1999 169) Ne var ki onun buumlrokratik

oumlrguumltlenmeye verdiği oumlnem ldquobuumlrokratik elitrdquo kavramını guumlndeme

getirmiş bu durumda buumlrokratik kesimin seccedilkinliğini bilimsel bir

gerekccedileye dayandırmak amacıyla Le Bonrsquoun duumlşuumlncelerine

başvurmuştur (bkz 323 s 155) Bu şekilde Osmanlıda yuumlzyıllar boyu

suumlren youmlnetimdeki askeri egemenliğin buumlrokratik elite geccedilmesi

konusunda bir goumlruumlş oumlne suumlruumllmuumlş olmuştur

Oumlzetle onun bir yandan yeni Osmanlılardan farklı olarak doğa

yasaları ya da toplumsal yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp

Pozitif bilimlere (neden sonuccedil ilişkisine dayalı olarak) dayalı ortaya

ccedilıkan yasalar olduğunu savunurken oumlte yandan birleştirici ve itici bir

guumlccedil olarak İslamiyetrsquoin bilimle ccedilelişmediğini oumlne suumlrmesi ortaya ldquoetik

pozitivizmrdquo diye bir kavram ccedilıkarmıştır

19

Darwinrsquoin ldquoBiyolojik Evrimrdquo Kuramını sosyolojiye uygulayarak 1873rsquote ldquoBetimleyici Sosyolojirdquo ve 1876-1896 yılları arasında ldquoSosyolojinin İlke-lerirdquo adlı bir yapıt yayınlamış ve Pozitivizmin sosyoloji alanına girme-sine yol accedilmıştır (Szacky 1979 248-252)

155

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce

Yukarıda oumlne suumlruumllen akımların İttihad ve Terrakirsquoye esin kaynağı

olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa Pozitivist felsefenin kurucusu Comtersquoun

felsefi anlayışı ve onun İttihad ve Terrakirsquoye etkisine kısaca değinmek

gerekir August Comtersquoun (1830-42) yılları arasında yayınladığı

Pozitivist Felsefe Dersleri adlı metafiziği kabul etmeyen yapıtı ldquoUumlccedil Hal

Yasasırdquo adını verdiği bir yasaya dayanmaktadır Buna goumlre uumlst bilim

dalı olarak Sosyolojinin de her bilim dalı gibi goumlzleme dayalı (Ampirik)

youmlntemler aracılığıyla toplumda ldquovarlığı zorunlu yasalarırdquo ccedilıkarması

evresinde Pozitivist aşamaya gelinmiş olacaktır Bundan boumlyle

oumlzguumlrluumlk de bu yasalara uyma şeklinde değerlendirilecektir (Adıvar

1994 331-340) Oumlzguumlrluumlğuuml toplumsal yasalarla kısıtlayıcı bu anlayış

1851-1854 yılları arasında ccedilıkan Pozitivist Politika dersleri adlı yapıtta

felsefenin neredeyse dine doumlnuumlşmesiyle sonlanmıştır İlke olarak sevgi

temel olarak ldquoduumlzenrdquo ve amaccedil olarak ldquoilerlemeyirdquo hedef alan bu siyaset

felsefesi Osmanlıya ters duumlşmemiştir (Tekeli amp İlkin 1997 141) Ne

var ki Pozitivizmrsquoin temel kavramlardan yuumlzeysel olarak Osmanlıya

girmesi Pozitivist felsefenin ldquoduumlzenin korunmasınardquo şeklindeki ilkesine

odaklanan iktidarı duumlzenin sağlanmasında hak sahibi ederken20

onun

ikinci amacına bir başka deyişle de ldquoilerlemeye odaklanan muhalefeti

de (İttihad ve Terakki) toplumsal duumlzeni yeni baştan kurmaya itecektir

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlre-

timiyle İlişkisi

Osmanlıdaki bilimsel geleneğin ve bu felsefe akımlarının

Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki yeni rejimle etkileşimini bir oumlnceki

doumlneme başvurarak accedilıklamak bu geccediliş doumlnemindeki bilimsel etkinliğin

kuumlltuumlrel olduğu kadar siyasal yaşama da ne gibi etkisinin olduğunu

anlamak accedilısından oumlnemlidir Bir başka deyişle Cumhuriyet rejiminin

kurulmasında ya da alt yapısının hazırlanmasında niccedilin aydınların roluuml

olduğu bunda hangi yabancı kaynaklardan doğrudan etkilenildiği ya da

ccedileviri yayınların etkisi olup olmadığı sorusu Cumhuriyet kavramının

temelleri arasında yer alan huumlrriyet eşitlik ulus gibi kavramların hangi

20

Kuşkusuz boumlyle bir hak İstibdatrsquola (despotism) ister istemez sonuccedillan-mıştır

156

yolla yeni kurulacak Cumhuriyete girdiğinin araştırılmasını da gerektirir

Bunun iccedilin ise oumlncelikle IIMeşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan

geccedilmiş doumlneminin incelenmesi hem Baha Tevfikrsquo in de dediği gibi

geleceğin bilimsel anlayışını hem de bu bilimsel anlayışın Cumhuriyetin

kurulmasındaki etkisini accedilıklığa kavuşturmak accedilısından oumlnemlidir

Aydın materyalizmiyle sonuccedillanan Pozitivist duumlşuumlncenin uumllkeye

belli başlı olarak doumlrt şekilde girdiği oumlne suumlruumllmektedir Bunlardan

birincisi bir oumlnceki boumlluumlmde de belirtildiği gibi August Comtersquoun

Pozitivist kuramı ikincisi Claude Bernardrsquoın ldquoFizyolojist kuramırdquo

uumlccediluumlncuumlsuuml Darwinrsquoin ldquoEvrim Kuramırdquo sonuncusu ise Ludwig Buchnerrsquoin

ldquoBiyolojik Kuramırsquodırrdquo (Işın 1985 363) Bir başka deyişle fizyoloji

sosyoloji ya da biyoloji gibi her oumlzel alan kendinin oumlteki bilim dalından

uumlstuumlnluumlğuumlnuuml insanın varlığını kendi bilim dalı iccedilersindeki ilişkilere

dayalı olarak accedilıklayarak kanıtlamak istemiştir Toplumsal bir varlık

olan insan sonunda materyalizmin etkisiyle biyolojik bir varlık olarak

ele alınmaya başlamıştır Ne var ki bu doumlrt kuram gerccedilekte birbirini

buumltuumlnler nitelikte olup hepsinde ortak yan ldquoseccediliciliktirrdquo Bununla

birlikte ldquoseccedilicilikrdquo Aydın kesimi devlet youmlnetiminde hak sahibi

etmiştir Bu bilimsel kuramlar Aydınlara yeni siyasal rejimde oumlzellikle

de halkın youmlnetimi anlamına gelen Cumhuriyeti kurmada uzun suumlre

başta eğitim olmak uumlzere toplumsal olanaklardan yoksun bırakılmış

reayersquoye karşı bilimsel bir dayanak yaratmıştır Bir başka deyişle

ldquoaydının seccedilkinliğirdquo kavramı aydının halktan kopukluğu da

gerekccedilelendirilmiş olmuştur Madalyonun aydın accedilısından oumlteki yuumlzuuml

ise aydının kabuğundan ccedilıkarak halkı ve onun eksiklerini saptayıp

halkı Cumhuriyet rejimine uygun bireyler olmalarını sağlayacak ccedilareler

arama goumlrevini uumlstlenmiş olmalarıdır Gerccedili bu bir yerde aydın

despotizmine yol accedilmakla birlikte soumlz konusu koşullarda ortada başka

bir seccedilenek de kalmamıştır

Cumhuriyet rejimi aydınlanma felsefesinin uumlruumlnuumlduumlr Bu doumlneme

gelindiğinde Ulusccediluluk Batılılık ve İslamcılık şeklinde uumlccedil akımın baş

goumlsterdiği goumlruumlluumlr Ne var ki İslamcılığın Cumhuriyetin temel ilkelerin-

den biri laikliğe aykırı olması bu akımı tutan aydınların ister istemez

geri plana atılmasına neden olmuştur Bu durumda geriye ulusccediluluk ve

Batılılık akımları kalmış İslamcılık akımı ise geccediliş doumlneminde hiccedil

değilse İslamiyetrsquoin bilime karşı olmadığı goumlruumlşuumlyle Batırsquodan gelen

bilginin toplum tarafından kabuluumlnuuml kolaylaştırmıştır

157

Ulusccediluluk Batılılık akımının bir uzantısı olmakla birlikte kavramsal

olarak sorun yaratan ulusccediluluk başlığı altında Osmanlı ya da Tuumlrk hangi

kimliğin seccedilileceği olmuştur Batırsquoda ulusccediluluk genellikle aynı din ve

etnik koumlkenden gelinmesinden oumltuumlruuml sorun yaratmazken ccedilok milletli bir

İmparatorluktan gelme yeni Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında

Osmanlılık uumllkuumlsuumlyle Tuumlrkccediluumlluumlk uumllkuumlsuuml arasında bir ikilem yaşanmıştır

Oumlrneğin Namık Kemal (1840-1888) yazılarının ccediloğunda ldquoOsmanlırdquo soumlz-

cuumlğuumlnuuml kullanırken bir kısmında ldquoTuumlrkrdquo soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmıştır Os-

manlı soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmasının temelinde ise ldquovatanrdquo olarak Hıristiyan

Batırsquoya karşı Muumlsluumlman Osmanlı topluluğunu goumlrmesidir (karş Mardin

1985 348-349 Berkes 2002 56-58) Ona goumlre bu topluluk ya da cami-

anın tek eksiği uygarlıktır Buradan da anlaşılacağı gibi Namık Kemal

ldquovatanrdquo kavramını aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olarak

goumlrmemiştir Zaten o doumlnemde soumlz konusu felsefe hakkında doğrudan

bilgi edinilecek doumlnemin ccedilağdaş felsefe anlayışını doğrudan aktaracak

bir ccedileviride ortada yoktur Aydınlanmayla ilgili bilgiler genellikle

dolaylı olarak ikincil ve uumlccediluumlncuumll kaynaklardan edinilmiştir Darwinrsquoin

1865rsquode yazdığı The Origin of The Species (Tuumlrlerin Koumlkeni) adlı yapıtı

ancak 1925rsquoten sonra yayınlanabilmiştir Oumlte yandan Namık Kemalrsquoin

Muumlsluumlman birliğine dayalı vatan kavramının iccedilersine Tuumlrk ırkı kavramı

gerccedilekte Polanyalı bir muumllteci olan Mustafa Celaleddinrsquoin Fransızca

olarak yazdığı ldquoLes Turcs Ansiens et Modernesrdquo adlı yapıtındaki

oumlzellikle dil reformunun oumlneminin vurgulayan duumlşuumlncelerin etkisiyle

girmiştirNe var ki bu yapıtta Darwinrsquoin biyolojik materyalizmle

sonuccedillanan Pozitivist youmlnteminden ccedilok A Gobineaursquonun Essai sur

lrsquoingalite des Races Humaines (1853-1855) adlı tarih felsefe ve

antropolojiye dayanarak yazdığı denemenin etkisi vardır (Larouse 1992

4613) Bu yapıta goumlre oumlrneğin ldquoGermenlerinrdquo en saf ırk olduğu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Kuşkusuz boumlyle bir yapıtın ileride ancak Nazizmi

tetikleyecek oumlzellikte olduğu oumlne suumlruumllebilir Bununla birlikte

Osmanlırsquoda da bu yapıtların Tuumlrk kavramını guumlndeme getirerek ldquovatanrdquo

ın oluşumunda dinsel faktoumlruumln yanında ırk birliğinin de bir faktoumlr

olduğu guumlndeme gelmiş bu ise hem aydınlanma felsefesiyle yetişmiş

hem de İslam kuumlltuumlruumlnden geccedilmiş youmlnetici aydın sınıfta ırkccedilılıktan ccedilok

Tuumlrkccedile dil reformunu akla getirerek uumllkenin birliğinin sağlanmasında

dilin oumlnemini ortaya ccedilıkarmıştır Bir başka deyişle Osmanlı kuumlltuumlruumlnden

kalma hoşgoumlruuml sayesinde vatan kavramıyla Almanyarsquodaki Nazi ya da

İtalyarsquodaki Faşist akımların etkisiyle ırk ayrılığının uumlstuumlne giderek uumllkeyi

158

boumllme yerine herkesin kolayca okuma yazma oumlğrenebileceği ortak resmi

bir dilde buluşarak uumllkenin buumltuumlnluumlğuumln sağlanması duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr

Bu şekilde aynı dilin paylaşılması etnik koumlkene dayalı iletişim ko-

pukluğundan doğan yalıtlanma durumunu ortadan kaldırarak etnik ya da

dinsel farklılıkların uumllkenin buumltuumlnluumlğuumlnuuml bozmaktan ccedilok ona kuumlltuumlrel

zenginlik katması olanağı yaratılmış olmuştur Bu aşamada sorulacak so-

rular ise sırasıyla gerccedilek anlamda Pozitivizmin ve ona bağlı olarak ay-

dınlanma felsefesinin soumlz konusu doumlnemde uumllkeye ne şekilde hangi kay-

naklardan girdiği ve Cumhuriyetin kurulmasıyla aydınların Pozitif bi-

limlere niye başvurduğudur

Teknolojiyle birlikte gelen Batılılaşma eğilimi hemen ardından

kendi felsefesini de getirmiş olmakla birlikte genelde sağlıklı kuumlltuumlrel

bir devrimde oumlnce felsefe ardından da teknolojik olanakların gelmesi

toplumun geniş kapsamlı sağlam temeller uumlzerinde oturmasını sağlar

Bununla birlikte Japonya Rusya gibi uumllkelerin Batırsquonın teknolojik

olanaklarından yararlanarak ulusal kalkınmayı sağlamakla birlikte Batı

felsefesinden etkilenmedikleri şeklindeki savın altında uygarlık ve

kuumlltuumlr kavramları arasındaki ilişki de yatar Şoumlyle ki Japonların Batı

uygarlığından yararlanmakla birlikte ulusal kuumlltuumlrlerini korumuş

olmaları uygarlığın kuumlltuumlrden yalıtlandığı anlamına gelmeyip uygarlığın

kuumlltuumlrel dokuya nasıl işlediği sorusunu akla getirir

Uygarlık akılcı ve bireysel olmasına karşın kuumlltuumlr ulusaldır İkisinin

ortak yanı devingenlik olmakla birlikte her iki kavramın ayrı ayrı ele

alınması ulusal kuumlltuumlruuml durağan bir suumlrece sokar Bir başka deyişle uy-

garlığın milletccedile kabul edilmesi onun toplumla kaynaşmasını ve

toplumun kendi koşul ve oumlzelliklerine goumlre yeniden yapılanmasını

gerektirir Bu ise bir topluma ldquoulus olmardquo niteliğini katarak onun bir

yandan kuumlltuumlrel kimliğinin oluşmasına neden olurken oumlte yandan da

ccedilağdaş toplumlar arasında yer alarak devingen bir suumlrece girmesi sağlar

Oysa uygarlık ve kuumlltuumlr arasında iletişim kuramayan toplumlar ulustan

ccedilok bir topluluk olarak kalmaya mahkum olurlar Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyetrsquoe geccediliş doumlneminde ise Namık Kemal ya da Ziya Goumlkalp

gibi toplumculuğu savunanların en buumlyuumlk sancısı uygarlığın maddeci

yanının kuumlltuumlruumln tinsel yapısıyla uzlaşmamasıdır Bu ise toplumun salt

varolan kuumlltuumlrel yapısının korunarak ulus olunabileceği duumlşuumlncesinin

yaygınlık kazanmasına neden olmuştur (Berkes 2002 92-93) Uygarlık

ve kuumlltuumlr arasında bu doumlnemde yaşanan ikileme karşı bu iki kavramın

159

ccedilekişmesi sonuccedilta ulus kavramını ortaya ccedilıkarmıştır Uumlstelik bu

teknolojiyi ortaya ccedilıkaran felsefeye karşı da bir merak uyandırmıştır

321 Şinasi (1826-1871)

Uygarlık ve kuumlltuumlr konusunu 1862rsquode ccedilıkarttığı Tasvir-i Efkar adlı

gazete aracılığıyla ilk irdeleyen kişi ise Şinasi (1826-1871) olmuştur

Bundan boumlyle Cumhuriyetin ilk temellerinin de yuumlzyılın sonundan

başlayarak atıldığı soumlylenebilir Reşid Paşa tarafından iktisat ve maliye

okumak uumlzere Avruparsquoya goumlnderilen Şinasi orada tanıştığı Sylvester de

Sacy gibi Doğu Bilimcilerden etkilenerek Batırsquodan gelen enduumlstrinin

uumllkenin ulusal kimliğini bulmasında yeterli olmayacağı bunun iccedilin de

oumlncelikle dil yazı basın gibi yazılı iletişim araccedillarıyla kuumlltuumlrel kimliği

oluşturmanın gerekliliğine inanmıştır Gerccedili başlangıccedilta Şinasi maliye

ve iktisat alanında yetiştirilmek uumlzere devlet tarafından goumlnderilenler

arasında yer almıştır Bu devletin ekonominin ulusal kimliği

oluşturmada ve kalkınmadaki roluumlnuumln farkına vardığını ve Adam

Smithrsquoin İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği)21

adlı yapıtının uumll-

kenin ekonomik sorunlarını ccediloumlzmeye yetmediğini anladığını goumlstermekle

birlikte Şinasirsquonin bireysel olmak koşuluyla ulusal kimliği oluşturma-

nın sanayi devriminden oumlnce geldiğini savunması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Onun bu goumlruumlşuuml hem aydınlanma felsefesinin hem de bireysel youmlnuumlyle

romantizmin bir bireşimidir Şinasirsquonin bireyselliği algılayışı bireysel

ilişkilere dayalı bir duumlzende duumlşuumlnduumlruumlcuuml olabilir Şinasi ilk kez Batılı

anlamda ldquobireyselliğirdquo aydınlara seslendiği Tasvir-i Efkarrsquoda araya

kitap kavramını sokarak bireyselliği karşılıklı ilişkilerde değil de yazılı

iletişim araccedillarında sorgulamanın oumlnemine işaret etmiştir Bundan boumlyle

ilk kez huumlrriyetin temel ilke olduğu bireysel ilişkilere dayalı olmayan

bir toplum duumlzeni kavramını guumlndeme getirmiştir Bu merkezi toplumsal

bir yapıdan bireyin oumln plana geccediltiği oumlzguumlr bir rejim arayışı anlamına da

gelebilir Ne var ki kitabın metinsellik oumlzelliği akla bir yandan metinsel

buumltuumlnluumlk kavramını getirirken oumlte yandan da toplumsal buumltuumlnluumlğuumln

oumlnemini getirir Şinasirsquonin ileride kurulacak Cumhuriyetrsquote maliye ve

21

Adam Smithrsquoin Meşrutiyet doumlneminde Huumlseyinzade Ali tarafından Servet-i Milel adıyla ccedilevrilip yayınlanmayan yapıtını Tercuumlme Heyeti 1925rsquote İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği) adıyla Ağaoğlu Ahmet Beyrsquoe teklif etmiştir (Karş Uumllken 1997 337 Kayaoğlu 1998 239)

160

iktisat alanında yetişip bu alanda ccedileviri yapmak yerine edebiyatın milli

bir birlik aracı olduğu duumlşuumlncesini oumlne suumlruumlp yazınsal alanda ccedileviriler

yapmayı yeğlemesi akıl uumlruumlnuuml edebiyatın doğasındaki soyut

ldquobuumltuumlnluumlğuumlnrdquo bireyde ldquobirlikrdquordquobuumltuumlnluumlkrdquo kavramlarını oluşturacağı

duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Zamanla Şinasirsquonin başta ağırlık verdiği

ldquobireysel huumlrriyetrdquo kavramının milli birlik duumlşuumlncesi iccedilersinde eriyerek

yerini ulusal bağımsızlık kavramına bıraktığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin Namık

Kemal Şinasirsquonin ortaya attığı bireysel oumlzguumlrluumlk savına karşılık ilerleme

uğruna bireysel oumlzguumlrluumlkten vazgeccedililebileceği duumlşuumlncesini oumlne suumlrmesi

toplumda farklı goumlruumlşlerin hakim olduğunu goumlsterir Bu durum ise Şerif

Mardinrsquoe goumlre huumlrriyet kavramının kamu ve oumlzeli ayıracak oumllccediluumlde

gelişmemesinden kaynaklanmıştır Namık Kemalrsquoin parlamenter

demokrasiden yana olmakla birlikte ulusal bağımsızlığa kavuşmada

milli kuumlltuumlre oumlncelik vermesi milli birliği sağlamada ulus ya da ldquovatanrdquo

kavramına verdiği oumlnemden kaynaklanmıştır (Mardin 1985 342-350)

Buradan Şinasi ve Namık Kemal her ikisinin de huumlrriyetrsquoten yana

olmakla birlikte ilerleme konusunda duumlşuumlnce ayrılığına duumlştuumlkleri ortaya

ccedilıkar Şinasi ilerlemeyi oumlnce bireyin akılsal olarak gelişmesine bundan

boumlyle ccedilağdaş uygarlığa ancak aklın eleştirel bir işlev kazanmasıyla

ulaşılabileceği inancındadır Akıl ise hem nesnel gerccedilekliği kavrayıp

hem de bundan ldquoadaletrdquo gibi soyut değerler uumlreten bir araccedil olarak

uygarlığın etrafında doumlnduumlğuuml bir merkezdir Ona goumlre aklın bir yandan

bir kavramı uumlretirken oumlte yandan toplumsal işlevi olan bir yasayı

uumlretebilmesi toplumsal duumlzenin tanrısal olmayıp insanın aklını

kullanarak kurduğu bir duumlzen olduğunu goumlsterir Bu ise onun aydın-

lanma felsefesinden ne denli etkilendiğini goumlsterir Şinasi ile birlikte ilk

kez aklın Doğu kuumlltuumlruumlndeki sezginin yerini aldığı ve onun sayesinde

Rasyonalizm akımının uumllkeye girdiği soumlylenebilir Ancak Şinasi aklın

gelişebilmesi ve toplumsal bir işlev kazanabilmesini oumlncellikle bireyin

gelişmesine bağlı bulduğundan Batı kuumlltuumlruumlnuuml tanıtan ve okumayı halka

sevdiren edebiyat aracılığıyla aklı geliştirmenin doğru olacağı ka-

nısındadır22

Edebiyatın soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirerek bireyin

22

Şinasi bu amaccedilla Parisrsquoten doumlnduumlğuumlnde Fransız şairlerinden La Fontaine Lamartine Gilbert ve Telemaquersquotan şiire doumlnuumlştuumlrduumlğuuml bir paragrafı Tercuumlme-i Manzume adı altında bir yapıtta toplamış ve Batı şiirini okura sevdirebilme ve kabul ettirebilmek amacıyla uumlstelik de Aruz vezninde ccedileviri yaparak ilk kez Batırsquodan koşuk ccedilevirisi oumlrneği

161

rasyonel duumlşuumlnmesine katkısı olduğu yadsınamaz Bununla birlikte olay

ve gerccedileklere sadece aklın sınırları iccedilersinde bakma bireyin giderek

toplumdan yalıtlanmasına neden olur Edebiyatın toplumsal birliği

sağlayıcı işleviyle bireyin rasyonel duumlşuumlnme yetisinin gelişimine etkisi

kimi zaman birbiriyle ccedilelişebilir Oumlrneğin her şeyi akla dayandırma

eğilimi ldquomaddeci pozitifrdquo adı verilen bir anlayışla da sonlanabilir Bu

ise tarihi ve toplumsal yapıyı yadsıyacak derecede pozitif bilimlere

sarılma olarak da tanımlanabilir Oumlrneğin Hanioğlursquonun ldquoBilim ve

Osmanlırdquo başlıklı yazısında belirttiği gibi ldquogeccedilmişimizi anlamak iccedilin

tarihe mi jeolojiye mi başvurmalıyızrdquo şeklindeki bir soruya maddi ve

gerccedilek olduğu iccedilin jeolojiye başvurulması gerektiği şeklinde verdiği

bilgi pozitif bilim anlayışının bir toplumun alt yapısını ve ulusal

kimliğini temsil eden sosyal bilimleri yadsıyacak oumllccediluumlde abartıya

kaccedilıldığını goumlsterir23

(karş Işın 1985 355 Hanioğlu 1985 346-347)

Oysa bu goumlruumlşe tepki olarak Namık Kemal ldquoilerlemeyirdquo Batırsquodan en-

duumlstri yoluyla sağlanacak maddi zenginliğin Batırsquoya karşı Osmanlıya

bağımsızlık kazandıracağı bundan boumlyle de Batırsquodan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmek ya da bilgi alışverişinde bulunmak yerine milli kuumlltuumlruuml

koruyarak Batırsquoya karşı bağımsızlığını korumak duumlşuumlncesi egemendir

Bir başka deyişle Şinasirsquonin aklı ve bireysel oumlzguumlrluumlğuuml oumlne ccedilıkaran

ulusal bağımsızlık kavramı aydınlar arasında ikilem yaratmıştır Bu ise

aydınlar arasında sosyal ve fen bilimleri arasında olduğu kadar eskiden

toplumsal yapının temeli din ve bilim arasında da tartışma ve goumlruumlş

ayrılıklarına yol accedilmıştır

vermiştir Onun bu hareketi duumlşuumlncelerinin eylemiyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir (karş Paker 1991 21 Akuumlnal 1985 452)

23 Gerccedili Pozitif bilim iccedilin oumlrneğin Jeoloji alanında tarihi accedilıklayacak duuml-zeye gelmek bir yana yaşanan depremlere ve buumlyuumlk kayıplara karşın uumllkenin deprem haritaları daha yeni hazırlanmaktadır Ayrıca pozitif bi-limlerden farklı olarak tarihin verilere dayalı yoruma accedilık youmlnuuml tarihin salt verilerle sınırlı olmayıp yorum ve ccedilıkarımda bulunmaya da accedilık olduğunu goumlsterir Bu gibi bilginin bu şekilde işlenmesi ise onun zenginleşmesine ve yeni hipotezlerin doğmasına yol accedilar Oumlzellikle kuumlltuumlrel yapının temeli sosyal bilimlerde salt gerccedilekleri saptamak tarihi vakanuumlvistlik duumlzeyine indirgemek anlamına geldiğinden yukarıda soumlylenen sav olsa olsa kuumlltuumlrel yapıyı zedeler Uumlstelik guumlnuumlmuumlzde Pozitif bilim youmlntemini kullanmak kaygısıyla salt betimle-yici incelemelerde bulunmak oumlnemini yitirmiş accedilıklama yorum ve var-sayımların da ileride yapılacak ccedilalışmalarda bilgiyi tetikleyici youmlnuuml olduğu anlaşılmıştır

162

322 Baha Tevfik (1881-1914)

Baha Tevfik bilimselliği siyasetle bağdaştıran bir kişi olarak

Cumhuriyetin alt yapısının hazırlanmasında buumlyuumlk payı olmuştur Onun

kendinden oumlnce gelen materyalist akımlardan (maddecilik) etkilenerek

hem materyalizmin ilk kurucusu ve pozitif bilimlerin goumlzleme ve

deneye dayalı youmlnteminin ilk savunucusu Beşir Fuatrsquotan (1852-1887)

hem de siyaseti pozitivizmrsquole uzlaştırmaya ccedilalışan ve bireyi duumlşuumlnsel

olarak geliştirmenin toplumsal kalkınmaya katkısı olacağı goumlruumlşuumlnuuml oumlne

suumlren Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir

II Meşrutiyetrsquoin yarı oumlzguumlr ortamında oluşan ve Batırsquodan gelen duuml-

şuumlnce akımlarının etkisiyle Osmanlının kuumlltuumlrel dokusuna bağlı olarak

farklı biccedilimlere buumlruumlnen ldquoOsmanlıcırdquo ldquoİslamcırdquo ve ldquoTuumlrkccediluumlrdquo şeklindeki

akımların ilk sorgulaması Baha Tevfik tarafından yapılmıştır Bu

akımların felsefi bir dayanağı olmadığı goumlruumlşuumlnuuml savunan Tevfik

oumlncelikle felsefe alanıyla ilgilenerek bilimi siyaset dışında

oumlzuumlmsemenin uumllkenin kalkınmasındaki oumlnemine işaret etmiş ve bu

amaccedilla ilk oumlzguumln ve ccedileviri yayınların yayınlandığı Tecedduumld-i İlmi ve

Felsefi KuumltuumlphanesiYayınları24

adlı felsefe serisini ccedilıkarmıştır Bundan

boumlyle yukarıda belirtildiği şekilde Osmanlılarda gelişen akımlara

karşın Batı felsefesini benimseyen Tevfik daha Cumhuriyet

kurulmadan kuramsal olarak felsefenin (tutarlı kanıtlanabilir soyut

duumlşuumlnce şekli) bilimsel alanla ilişkisinin oumlnemine ldquoHer zaman duumlnuumln fel-

sefesi buguumlnuumln ilmi ve fenni yarının ilmi ve fenni buguumlnuumln

felsefesidirrdquo (aktaran Işın 1985 368) şeklindeki soumlzleriyle dikkati

ccedilekerek duumlnuumln felsefesinin buguumlnuumln teknolojik ilerlemesine katkıda

bulunacağını savunmuştur Bir başka deyişle bireyin eğitim yoluyla

gelişmesiyle birlikte ldquohuumlrriyetrdquo kavramının oluşacağı bunun yaratıcılığı

tetikleyecek oumlzguumlr ortamı yaratarak uumllkenin kalkınmasında ya da

24

Onbir adet kitap yayınlanmıştır Soumlz konusu seride Ovdet Lakerrsquoın Feminizm Alem-i Nisvan adlı ccedilevirileri ve yine Ahmet Nebil ile birlikte ccedilevirdiği Alfred Foullersquonini Tarih-i felsefe gibi yapıtları da bu-lunmaktadır Onun bu ccedilevirileri toplumun eksikliklerini goumlz oumlnuumlne ala-rak yaptığı ortada bir gerccedilektir Oumlrneğin daha o doumlnemde feminizmle ilgili bir yapıt ccedilevirmesi eğitim olanağı bile verilmeyen kadının Osmanlı toplumundaki duumlşuumlk konumunu hatırlatmak iccedilindir İlerlemeyi hedef alan Baha Tevfikrsquoin kadının toplumdaki oumlnemine daha o doumlnemde dikkat ccedilekmesi onun kendini toplumsal konulardan yalıtlamamış bir bilim adamı kimliği taşıdığını goumlsterir

163

ilerlemesinde buumlyuumlk etkisi olacağını oumlne suumlrmuumlştuumlr Bir başka deyişle

bilimi her alanda kendine oumllccediluumlt alan materyalist goumlruumlşten yola ccedilıkarak

felsefeyi siyaset dışı olarak ele almakla birlikte sonunda bilime dayalı

bu felsefe anlayışının Osmanlının monarşik yapısını etkileyeceğini

duumlşuumlnmuumlştuumlr

Oumlzetle Baha Tevfikrsquoin bir yandan Osmanlıdaki Materyalist akımın

oumlncuumlsuuml Beşir Fuadrsquoın bilimselliğinden oumlte yandan da bilimle siyaseti

uzlaştırmaya ccedilalışan Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir Bu

ise onun Cumhuriyet rejiminin temel kavramlarından biri olan ldquohuumlrri-

yetirdquo ilerleme olarak ele aldığını ve bu ilerlemenin de bilimle

sağlanabileceği goumlruumlşuumlnde olduğunu goumlsterir (Işın 1985 370) Ancak

Baha Tevfikrsquo in Ahmet Nebilrsquole birlikte ccedilevirdiği Louis Buumlchnerrsquoin

Madde ve Kuvvet ya da Ernest Haeckelrsquoin Vahdet-i Mevcut Bir Tabirsquoat

Aliminin Dini gibi yapıtlara bakıldığında ise Abdullah Cevdetrsquoten farklı

olarak tarih antropoloji ve siyaset biliminden yola ccedilıkan Gobineau ya da

Toplum ruhbilimini dayanak alan Le Bon gibi sosyal bilimlerden değil

de doğrudan Pozitif bilimlerden yola ccedilıkarak ilerlemeyi savunduğu

goumlruumlluumlr (Tekin amp İlkin 1999 173-175)

323 Abdullah Cevdet (1869-1932)

Baha Tevfikrsquoin ccedilağdaşı olan Abdullah Cevdetrsquoin siyasete ilgisi onu

sosyal bilimlerle pozitif bilimleri uzlaştırma yoluna itmiştir Onun

Gustave Le Bonrsquoun 1895rsquoteki Les Lois Psychologiques des Peoples adlı

yapıtında bireysel bilincin toplum ya da kolektif bilince boyun eğdiği

şeklinde geccedilen duumlşuumlncesinden etkilendiği ve bu yapıtı 1902rsquode ldquoRuh-uumll

Akvamrdquo adıyla ccedilevirdiği goumlruumlluumlr Abdullah Cevdet cumhur(halk) ruhunu

olduğu kadar bir uygarlığın yuumlkseliş ve ccediloumlkuumlşuumlnuuml de ırk oumlzelliklerine

dayandıran Le Bonrsquoun goumlruumlşlerinden etkilenmiştir Bu ise onun

ldquoCumhurrdquo psikolojisinin ırktan ırka değiştiğini ve Le Bonrsquoun goumlruumlşuumlnuumln

siyasetccedili ahlakccedilı ve eğitimciye yol goumlsterdiğini oumlne suumlrmesine neden

olmuştur (Mardin 1983 180-200) Bununla birlikte ccedileviri ve telif

yapıtlarını yayınladığı İctihad Kuumltuumlphanesi serisi yayınları arasında ccedilı-

kan kitapların girişinde ldquoAydınlanma felsefesinirdquo tanıtmıştır Bu ise

Cevdetrsquoin ilk laiklik tartışmalarını guumlndeme getirmesine neden

olmuştur Ne var ki bu felsefe akımını tanıtırken oumlrneğin yapıtın ilk

kısmında maddenin varlığının doğa yasalarıyla belirlendiği şeklinde

goumlruumlşuuml oumlne suumlren Ludwig Buchnerrsquoin ldquo Nature et Sciencerdquo ın accedilıklamalı

164

ccedilevirisine yer vermiş ikinci kısımda ise oumlnde gelen İslam ve Batı

felsefecilerinin goumlruumlşlerine yer vermiştir Bu ccedileviri ve telif yapıt

arasındaki sınırın bu doumlnemde daha net olarak ccedilizilmediğini goumlsterir

Gerccedili bu belirsizlik felsefi bir dayanaktan yola ccedilıkmak isteyen bireysel

goumlruumlşlerin ifadesinde de ortaya ccedilıkar Oumlrneğin dinin dogmatik youmlnuumlnuumln

dural olmasına karşın İslamiyetrsquoin kalkınmada itici bir guumlccedil olduğunu sa-

vunması ya da Ernest Haecklerrsquoin canlıların evrimden geccedilme

suumlrecindeki eşitsiz gelişim ilkesinden ve Darwinrsquoin ldquoDoğal Elemerdquo

savından yola ccedilıkarak bazı insanların eğitim yoluyla

seccedilkinleşebileceğini oumlne suumlrmesi başka bir deyişle de toplumsal

ilerlemenin ancak youmlnetimin bu seccedilkin kadroya bırakılmasıyla sağla-

nabileceği goumlruumlşuumlnuuml savunması felsefe ve siyaseti uzlaştırma ccedilabalarının

yarattığı ccedilelişkiler olarak da değerlendirilebilir (Mardin 1983 60-105)

Kuşkusuz Cumhuriyete geccediliş doumlneminin sancılarını yaşayan bir

bilim adamının o toplumun bir uumlyesi olarak toplumsal konuları biyolojik

materyalizme dayandırarak accedilıklamaya ccedilalışması veya bu yukarıda

oumlrnekleri verildiği şekilde ikileme duumlşmesi gerccedilekte aydın kesimde

ldquohuumlrriyetinrdquo ilerleme olarak algılanmasından kaynaklanır Bu Abdullah

Cevdetrsquoin bilimi toplumsal kalkınmada bir amaccedil olmaktan ccedilok bir araccedil

olarak goumlrmesi şeklinde değerlendirilebilir Bu accedilıdan Baha Tevfikrsquoin

bilimsel olarak Abdullah Cevdetrsquoten daha tutarlı olduğu soumlylenebilir

324 Salih Zeki(1864-1921)

Şinasi ile birlikte başlayan Baha Tevfik ile filizlenen Rasyonalizmrsquole

(Akılcılık) ilgili duumlşuumlnceler fen alanına da yansımıştır Salih Zeki (1864-

1921) gibi 1910 yılında Galatasaray Sultanisi muumlduumlrluumlğuuml 1913 yılında

Daruumllfuumlnun rektoumlrluumlğuuml yapan bir Tuumlrk matematikccedilisinin ilk kez

matematiğin salt aritmetiksel bir işlemden oluşmayıp eğitimin bireyin

soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirmedeki roluumlnuuml goumlzoumlnuumlnde tutması

onun ldquoakılcılığınrdquo sağlam temeller uumlzerine oturmasında eğitimin

oumlnemine işaret ettiğini goumlsterir Bu amaccedilla oumlncellikle Henri Poincareacutersquoın

yapıtlarını İlim ve Usul İlmin Kıymeti Felsefe-i İlmiye (1914 (1330)

281+2 s) İlim ve Faraziye Felsefe-i İlmiyye (1916 (1332) 80 s)

matematik felsefesiyle ilgili kitapların ccedilevirisiyle birlikte bu bilgiyi

uygulama alanına da yansıtarak Usul-i Cebir 1 Kitap (1915) ve Usul-i

Cebir 2 Kitap (1915) şeklinde 9 ve 10rsquouncu sınıflarda okutulmak uumlzere

kitapları yazmıştır Bunun yanı sıra yine okullar iccedilin Alexy Bertrandrsquoın

165

Felsefe-i İlmiye ve Ahlakiye adlı yapıtını (1917) ccedilevirmesi onun bilgi

uumlretiminde kuramdan uygulamaya doumlnguumlsel bir suumlreccedil izleyerek ccedilağdaş

bilimsel youmlntemi kullandığı goumlruumlluumlr (karş Kayaoğlu 1998 161-175

Uumllken 1997 334)

Burada amaccedil bilgi uumlretiminden ccedilok bilginin yayılması olduğundan

yapıtların ccedileviri derleme ya da telif olmasından ccedilok bilginin edinilme-

sinde izlenen yol oumlnem kazanır Salih Zekirsquonin ister telif ister ccedileviri ol-

sun oumlteki fen alanıyla ilgili ccedileviri yapanlardan ya da oumlzguumln yapıt

yazarlarından uumlstuumlnluumlğuuml bilgi aktarımındaki amacını yukarıdaki

yapıtlardaki sıralamadan da anlaşılacağı gibi mantıksal bir akış iccedilersinde

vermesinden kaynaklanır Oumlzetle matematik alanında bilim adamı

kimliğini ccedilevirmen kimliğiyle birleştirerek ldquoAkılcılıkrdquo akımının

bilimsel alana yayılmasında buumlyuumlk katkısı olduğu bir gerccedilektir Ne var

ki İsmet Oumlzel ldquoTanzimatrsquoın getirdiği Aydınrdquo başlıklı yazısında Salih

Zekirsquonin guumlnuumlmuumlzde hala oumlnemini koruyan Henri Poincareacutersquonin

yapıtlarını ccedilevirmiş olmasının Tuumlrkiyersquode bilim konusunu tartışan bir

ccedilevre yaratmadığıyla ilgili duumlşuumlnceleri ccedilevrilecek yapıtın bilinccedilli olarak

seccedililmesi durumunda bile alıcı kitlenin bu yapıtı oumlzuumlmseyecek duumlzeyde

bilgi donanımına sahip olmaması durumunda bireysel girişimlerin

bilgiyi tetikleyecek oumllccediluumlde kuvvetli olamayacağını goumlsterir (Oumlzel 1985

61-65) Oumlte yandan tuumlm bu yukarıda adı geccedilen yapıtların Maarif-i

Umumiye nezareti yayınları arasında ccedilıkmış olması 1869rsquodan 1924rsquoe

kadar etkinlik goumlsteren bu nezaretin II Meşrutiyetrsquoten sonra

Cumhuriyetin oluşumundaki etkilerini ve toplumsal işlevini

değerlendirmek accedilısından oumlnemlidir

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-

1919)

1914rsquote yeniden yapılanan Maarif-i Umumiye Nezareti daireleri ara-

sında en etkin rollerden birini Telif ve Tercuumlme Dairesi oynamıştır Bu

daire geccedilmişte Encuumlmen-i Teftişrsquoin yayınları ccedilıkarmaktan ccedilok yayınları

sansuumlr etme goumlrevinden farklı olarak ccedileviri yayınları teşvik etme youmln-

lendirme goumlrevini uumlstlenmesinden kaynaklanmıştır Bundan boumlyle temel

amacı hem okul hem de halka seslenecek yayınlar ccedilıkarmak olmuştur

Bu şekilde devlet eliyle geniş halk yelpazesine seslenilmek istenmesi

okur yazar halkı okuyan yazan halk konumuna yuumlkseltme konusunun

gerccedilekten bir devlet politikası olarak benimsendiğini de goumlstermektedir

166

Bu dairenin yayınladığı ccedileviri kitaplar arasında tıp zooloji kimya

ziraat tarih coğrafya hukuk ve iktisat gibi konulara yer verilmiştir Bu-

radan da anlaşılacağı gibi eski konu alanlarına ek olarak uumllkenin

gereksinimi olup da bilimsel olarak ele alınmamış ziraat veterinerlik

hukuk iktisat gibi konu alanlarında ccedileviriler yayınlanması uumllkenin

bilimsel temeller uumlzerinde kalkınması konusuna oumlzellikle oumlnem vermeye

başladığını goumlstermektedir Bu aynı zamanda disiplinlerin sınırlarının

ccedilizildiğinin ve sayılarının giderek artmaya başladığının da bir işaretidir

Ayrıca bir toplumun geleceğinin ve devingenliğinin en buumlyuumlk simgeleri

olarak kadın ve oumlzellikle ccedilocuklara youmlnelik ccedileviri yayınlara yer

verilmesi aşağıda da anlatılacağı şekilde son derece anlamlı bir adım

olarak da değerlendirilebilir

Ccedilocuklarla ilgili ccedileviri yayınların resim okumayı sevme ya da

oumlrneğin ldquoCcedilamur İşleri Nasıl Yapılmalırdquo adlı ccedileviri yapıtta olduğu gibi el

ve beden becerilerini geliştirici yapıtlar ya da kadınlara youmlnelik telif

olarak ipekccedililik tavukccediluluk vb gibi konularda yapıtların bulunması

oumlzellikle dikkat ccedilekicidir Guumlnuumlmuumlz eğitim anlayışında bile geri plana

atılan guumlndelik yaşamın temel gereği olan konuların ccedileviri olarak daha o

doumlnemde yayınlanmış olmasının iki amacı olabilirbirincisi gerccedilek ya-

şamla bilgiyi uzlaştırma bundan boumlyle okumanın gerccedilek yaşamın bir

parccedilası olduğunu goumlstermek buna bağlı gelişen ikinci amaccedil ise

duumlşuumlnceyle bedene egemenlik kurmayı ve giderek duumlşuumlnceyle eylem

arasında tutarlılık sağlamayı oumlğretmektir

Oumlzetle devletin geleceğe youmlnelik olarak bu şekilde ccedilocuklar ve ka-

dınlara oumlzellikle seslenmeyi duumlşuumlnmesi ccedilağdaş bir topluma duyulan oumlz-

lemin bir goumlstergesi olarak kabul edilebileceği gibi bu kitapların

hepsine seri ve cilt numarası verilmesi de profesyonel yayıncılık

konusunda ilk adımların yine devlet tarafından atıldığını goumlsterir

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve

Ccedileviri Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme

Osmanlılarrsquodaki yaklaşık 600 yıl suumlren bu tarihsel suumlreccedil kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln etkisinde

kalmış Lale devrinde Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln izlerinin biraz daha ccediloğalarak

Osmanlı kimliği yaratılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu doumlnemde de

Arapccedila ve Farsccedilarsquodan ccedileviri sayısı azalmamıştır Tanzimatrsquola birlikte ise

167

Batırsquoyla ilişkilerin ccediloğalması oumlzellikle elccedililikler aracılığıyla yeni eğitim

kurumlarının accedilılmasıyla birlikte Fransızcarsquoya rağbet artmıştır Tanzi-

matrsquotan sonraki doumlnemde ise Batırsquodan ccedilevirilerin sayısı artmakla

birlikte ana kaynaklardan ccedileviri sayısı artmamıştır Batırsquoyla ilgili temel

bilgiler bu doumlnemde de Arapccedila kaynaklar yoluyla elde edilmeye

ccedilalışılmıştır I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyetrsquoe kadar olan doumlnemde ise

eğitimin yaygınlaşması ve ulusal bilincin artması sonucu hem geccedilmişle

bağın kopartılmaması hem de ilerleme isteği bir araya gelerek Doğu ve

Batırsquodan ccedileviriler yapılmaya başlanmış ancak buumltuumlnuumlyle ele alındığında

yapılan ccedilevirilerin gerek nicel gerekse nitel olarak Osmanlıda bilimsel

devrimi tetikleyecek guumlce sahip olmadığı goumlruumllmuumlştuumlr II Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyete kadar uzanan doumlnem ise aydınların Batırsquodan etkilenerek

siyasal rejimi şekillendirmede ve uumllkenin kalkınmasında buumlyuumlk bir rol

oynadıkları doumlnemdir Bu doumlnemde bilimsel olarak temel yapıtların

ccedilevirilerinin bizzat aydınlar tarafından yapıldığı ve başta felsefe olmak

uumlzere toplumbilim konusunda yapılan ccedilevirilerin fen bilimlerine ya da

pozitif bilimlere etkisi olduğu ve buna bağlı olarak başta tıp alanı olmak

uumlzere biyoloji ve matematik alanında edinilen bilgilerin bilimsel

yaşama olduğu kadar toplumsal bilince de katkıda bulunduğu ortaya

ccedilıkmıştır Cumhuriyetin bu kadar kısa zamanda benimsenmesinde

aydınların gerccedili başta Despotism gibi goumlruumlnmekle birlikte toplumu

youmlnlendirici ona ışık tutucu roluuml yadsınamaz İşte bu bakış accedilısı ccedilerccedileve-

sinde Batılılaşmanın oumlnce siyasi otoriteye etkisi ardından da aydınların

toplumsal yapıya hangi Batı kaynaklarına dayanarak etkileri olduğu

goumlruumlşuuml ele alınmıştır

II Meşrutiyet doumlnemine gelindiğinde II Abduumllhamitrsquoin ilk ve orta

eğitimin yaygınlaştırılması konusu başta olmak uumlzere ccedileviri etkinliğini

ve kuumltuumlphaneleri ulusal kuumlltuumlr politikası kapsamında ele alıp onları

eskiden olduğu gibi ikincil derecede oumlnem taşıyan kuruluşlar yerine

devletin merkezinde yer alan temel kurumların yanında oumlrguumltlenmeleri

konusunda aldığı kararların oumlnemi yadsınamaz Bununla birlikte bir suumlre

sonra iccedilerde ve dışarıdaki olaylar karşısında iktidarı kaybetme

kaygısının baskın ccedilıkarak aşırı baskıcı youmlnetimin benimsendiği

goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise eğitim ve ona bağlı kuruluşların gelişmesini engel-

lemiştir Oumlyle ki yukarıda soumlz edilen Telif ve Tercuumlme dairesinin yerini

Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyeti (1881) almış ve bu heyette başta

Tuumlrkccedile olmak uumlzere Arapccedila Farsccedila Fransızca vb dillerdeki yayınları in-

ceme ya da guumlmruumlklerde kontroluumlnuuml yapma veya okul ve kuumltuumlphaneleri

168

denetlemenin oumltesine geccedilememiştir Her ne kadar 10 yıl sonra Telif ve

Tercuumlme Muumlduumlrluumlğuuml yeniden kurulmuş (1891) olsa da merkezi

youmlnetimin geccedilmişteki bu sansuumlrcuuml tutumu uzun yıllar ulusal kuumlltuumlr

politikasının vazgeccedililmez bir unsuru olmuştur Bir başka deyişle ulusal

kuumlltuumlr politikası deyince temel ilkeler arasında birinci sırada akla

yaratıcılığı destekleyerek bilgi uumlretimine katkıda bulunmak gelirken

aksine ldquosansuumlrrdquo kavramı ilk sırayı almış ve guumlnuumlmuumlzde bile bu anlayış

etkisini suumlrduumlrmuumlştuumlr (Kayaoğlu 1998 155-156) Oumlyle ki 1869rsquoda

Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde başta sıbyan okulları olmak uumlzere

ruumlştiyelere de tarih dersi konulurken uumlstelik de Namık Kemalrsquoin ldquoTarih

yalnız erbabı huumlkuumlmet iccedilin değil efradı millet iccedilindirrdquo (aktaran Tekin amp

İlkin 1999 177) şeklindeki soumlzlerinden de anlaşılacağı uumlzere tarih ve

tarih yazma bilinci tam uyanırken II Abduumllhamidrsquoin Muumllkiyersquode Tarih

dersi veren 1879-1881 arasında 6 ciltlik Tarih-i Umumirsquonin yazarı

Mizancı Muradrsquoı Rodosrsquoa suumlrmesi bununla da yetinmeyip (Tekin amp

İlkin 1999 179) ilk oumlğretimden Osmanlı tarihini orta oumlğretimden de

Genel Tarihi kaldırması onun toplumun ilerlemesinden yana olmadığı

izlenimini yaratır Bununla birlikte oumlrneğin Muumllkiye mektebini (1887)

bir yandan yuumlksek oumlğretim konumuna ccedilıkarırken 1878rsquode Osmanlının

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ilk arazi kanunnamesi ve medeni

yasanın ccedilıkmasına oumln ayak olan hukuk mektebi ticaret mektebi ya da

sivil muumlhendislik okulu (1883) gibi yeni eğitim kurumlarını topluma

kazandırması (Tekin amp İlkin 1999 77-78) ya da devletin oumlrguumltlenmesi

şeklindeki atılımları onun başta oumlne suumlruumllen oumlzellikle tarihe karşı

olumsuz tutumuna karşın gerccedilekte uumllkenin ilerlemesinden yana olmakla

birlikte siyasi otoritesini kaybetmeme uğruna ccedilelişkili davranışlarda

bulunduğunu goumlsterir Ne var ki duumlşuumlncenin 1892rsquode Tuumlrk-Muumlsluumlman

oumlğrencilerin dışarı gitmesini yasaklayacak oumllccediluumlde dizginlenmiş olması

bu accedilılan yeni eğitim kurumlarının da gerccedilekten ccedilağdaş anlamda yuumlksek

oumlğretim kurumu işlevini yerine getirememelerine yol accedilmıştır

Batılılaşma suumlrecinin yavaş olmasının temelinde İslamiyetrsquole ilgili

değerlerin kaybolarak uumllkede ldquodayanışmanınrdquo sağlanamayacağı korkusu

yatmaktadır Oysa seferberlik ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışının

bir uumlruumlnuumlduumlr Abduumllhamitrsquoin bu dayanışmayı sağlamak uumlzere eğitimi

merkezi bir sistem iccedilersine sokarak ldquomilli bir kuumlltuumlrrdquo oluşturma konu-

sunda attığı adımlar gerccedilekte ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışı bun-

dan boumlyle de Batılılık yolunda atılan ilk adımlar olarak da

değerlendirilebilir II Abduumllhamitrsquoin bir yandan Batılılaşmanın uumllkenin

169

ilerlemesine katkıda bulunacağı duumlşuumlncesiyle Batırsquodaki merkeziyetccedili

devlet sistemini yerleştirmeye ccedilalışırken oumlte yandan da yine Batılaşma

etkisiyle gelişen ulusal kimlik bilinciyle temeli dine dayanan Osmanlı

kimliğini kaybetmeden Batılılaşma suumlrecine girmeye ccedilalışması onu guumlccedil

duruma sokmuştur Bu ikilem onu sonunda sıkı denetim ve sansuumlruumln

egemen olduğu istibdat youmlnetimine zorlamıştır (Mardin 1983 343-345)

Oumlte yandan Abduumllhamitrsquoin sıkı sansuumlruumlne karşın gerek aydın gerekse

alt yapı olarak Batılılaşma konusunda en ciddi adımların yine bu

doumlnemde atıldığı ancak bu kavramın ileriki yıllarda daha ldquoccedilarpık Batılı-

laşmardquo şeklinde yozlaştığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin bu konuda II Abduumllhamitrsquoe

muhalif olan Genccedil Osmanlılar ve Genccedil Tuumlrklerin bile dini değerleri kay-

betmeden Batılılaşmadan yana olması bu suumlrecin yavaş ilerlemesine ne-

den olmuştur Kuşkusuz kuumlltuumlrel kimliğini kaybetmeden boumlyle bir

suumlrece ayak uydurmak oumlzellikle sıkı baskının olduğu doumlnemlerde ileri

suumlruumllduumlğuuml gibi kolay olmayıp topluma yeni giren bu akımın oumlnce

kuumlltuumlrel kimliğin potasında eritilip ardından oumlzuumlmsenmesini gerektirir

Bir başka deyişle soumlz konusu durumda kuumlltuumlrel geccedilmişini ve varlığını

kaybetme tehlikesi de guumlndemde olduğundan bu suumlrecin sindirilerek

ağır ağır ilerlemesinin doğal karşılanması gerekir Ne var ki burada II

Abduumllhamitrsquoin de uumllkesinin kalkınmasından yana olmakla birlikte

duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlnuuml kısıtlayarak bu fikirlerin oumlzguumlrce tartışılıp uumllkenin

kuumlltuumlrel kimliğine uygun şekilde duumlzenlenmesine fırsat vermediği ve bu

akımın uumllkeye yuumlzeysel olarak girdiği soumlylenebilir Tuumlm bu ccedilelişkilere

karşın iktidarın duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuuml25

dışında uumllkenin youmlnetimi

konusunda aldığı kararlar Batılılaşma suumlrecini başlatmış ve tuumlm

baskılarına karşın II Abduumllhamitrsquoin kendi eliyle kurduğu yeni yuumlksek

oumlğretim kurumlarında Batı duumlşuumlncesinin yavaş da olsa giderek

filizlendiği goumlruumlluumlr

Bu doumlnemde Aydınların siyasete bakış accedilısı ve Batırsquodan gelen

bilgiyle toplumu ccedilağdaş kılma ccedilabalarının Cumhuriyetin

kurulmasındaki payı yadsınamaz Tuumlrkiyersquode Cumhuriyetin alt yapısını

hazırlamada aydınların katkıları ve ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın ulusal

kalkınmayı sağlamadaki oumlnemini kavramaları uumllkenin yuumlzuumlnuuml ccedilağdaş

bilimin kaynağı Batırsquoya ccedilevirmiş ve uumllkede sadece maddesel değil sosyal

25

Gerccedili duumlşuumlnceye getirilen bu sıkı denetim mekanizması beraberinde buumlrokrasinin gereğinden fazla şişirilmesine ve imparatorluğun ekonomik accedilıdan daha da guumlcuumlnuuml yitirmesine neden olmuştur

170

devrimlerin de gerccedilekleşmesine zemin hazırlamıştır Aydınların

toplumsal kalkınmada farklı goumlruumlşler oumlne suumlrmekle birlikte hepsinin

Batı bilimlerinin oumlzellikle de pozitif bilimlerin etkisi altında kaldıkları

yukarıda kısaca ccedilevirilerinden yola ccedilıkarak anlatılmaya ccedilalışılan

tutumlarından da zaten anlaşılmaktadır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Pozitivismrsquoe karşı yukarıda accedilıklandığı

şekilde uumlccedil ccedileşit yaklaşım ortaya ccedilıkmaktadır Birincisi temeli duumlzenden

yola ccedilıkıp toplumsal yasaların Tanrının baştan koyduğu yasalara

dayanıp iktidarlarını da guumlvence altına almak isteyen II Abuumllhamit ve

yandaşlarının tutucu yaklaşımı ikincisi Hıristiyanlığa goumlre İslamiyetrsquoin

kuumlltuumlrel gelişmeye daha accedilık olduğu goumlruumlşuumlnuuml oumlne suumlrmekle birlikte

yasaların toplumsal ilişkiler sonucu ortaya ccedilıktığını savunan Ahmet Rıza

Bey gibi ılımlı kesim ve son olarak da iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

geccedilmişini goumlzardı edip pozitivizmin amacı ldquoilerlemeyirdquo kendine hedef

seccedilerek başta youmlnetim olmak uumlzere eğitim ve toplumsal yapıyı alaşağı

edip yeniden bir duumlzen kurma yanlısı materyalist kesim II Meşruti-

yetrsquote egemen olan bu uumlccedil anlayış ccedileviri etkinliğini dil accedilısından şoumlyle

yansıdığı goumlruumlluumlr Doğu dillerinden ccedilevirileri destekleyenler (oumlrn II

Abduumllhamit doumlneminde bu dillerden ccedileviri sayısı artmıştır) oumlte yandan

da Pozitivizmrsquoin temelinde Doğadan yola ccedilıkan Antik Yunan ve Latin

kuumlltuumlruumlnuumln etkisine dikkati ccedilekmek uumlzere Eski Yunan ve Latincersquoden

ccedilevirileri destekleyenler (oumlrneğin Ahmet Mithat gibi) en uccedilta olanlar

ise eğitim dili başta olmak uumlzere Fransızcarsquodan ccedileviriler yapılmasını ve

hatta eğitim dilinin Fransızca olması konusunda ısrar edenlerdir

(oumlrneğin Abdullah Cevdet gibi) Ccedileviri dilindeki bu tartışmalar

beraberinde hedef dilin Osmanlıca ya da Tuumlrkccedile olması konusundaki

tartışmaları da başlatacaktır Bu ise Cumhuriyet doumlneminde 1928 Harf

Devrimiyle sonlanacaktır

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri

Yayınlar ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi

Cumhuriyetin kuruluş yılları kuumlltuumlrel accedilıdan birbirine karşıt duumlşuumlnce

akımlarının birbiriyle uzlaştırılarak yeni bir Tuumlrk kimliği yaratma kay-

gılarının yoğun olarak yaşandığı bir bocalama doumlnemidir Bu birbirine

karşıt Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık Batılılaşma şeklindeki duumlşuumlncelerin bireşi-

minden yeni bir Tuumlrk kimliği ve buna bağlı olarak ulusal yeni bir kuumlltuumlr

politikası yaratma goumlrevi ise eğitimin uzun suumlre yuumlksek oumlğretimden baş-

171

layarak oumlrguumltlenmesinden oumltuumlruuml aydınlara kalmıştır Ancak aydınların

ulusal birliği sağlamada sesini duyurabilmesi oumlncelikle okur-yazar bir

halk kitlesini gerektirdiğinden kuumlltuumlruumln en oumlnemli aracı eğitimin yay-

gınlaştırılması ilk kez ccediloumlzuumllmesi gereken siyasal bir guumlndem maddesi

olarak ele alınmak zorunda kalınmıştır Gerccedili II Meşrutiyet doumlneminin

Maarif Nazırı Emrullah Efendirsquonin geccedilmişten kalma alışkanlıkla eğiti-

min en uumlst duumlzeyden başlayarak yeniden duumlzenlenmesi savında ısrar et-

mekle birlikte onun karşıtı goumlruumlşte olan oumlrneğin Daruumllmualimrsquoin muuml-

duumlruuml Satı Bey gibi kimselerin eğitimin İptidairsquolerden başlayarak yeniden

duumlzenlemesi şeklindeki goumlruumlşleri sonuccedilta her iki uccedilta da yeni bir uygu-

lamaya gidilmesine neden olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 84-86)

Bu eğitim alanında başlayan gelişmeler Osmanlıdan miras soumlzluuml

kuumlltuumlr geleneğine dayalı toplum yapısının temellerinin II Meşrutiyetle

birlikte İttihat ve Terakki doumlneminde alınan kararlarların etkisiyle

sarsılmaya başladığını goumlruumlluumlr Oumlrneğin ilk oumlğretimin zorunlu ve

parasız olması okuma yazmanın kolaylaştırılması amacıyla Arap harfle-

rinde değişiklikler yapılması kadınlara eğitim olanağının daha

yaygınlaştırılması Cumhuriyetrsquoin eşiğindeki aydınların eğitim alanında

alınan bu yeni kararlarla seslerini geccedilmişteki aydınlara oranla halka

daha kolay duyuracağı anlamına gelir(Tekeli 1985 471-476) Bu

durum aynı zamanda hiccedil olmazsa temel bilgilerin yayılımını

hızlandırıp uumlstelik de toplumda hiccedil değilse okuma yazma konusunda

cinsiyet ayrımını ortadan kaldırarak bilginin daha geniş bir halk

kitlesine yayılmasını kolaylaştırmıştır Oumlte yandan yuumlksek oumlğretimde

Abduumllhamit doumlneminde kaldırılan tarih edebiyat ve felsefe gibi konu

alanlarının yeniden programa alınıp programın daha da geliştirilerek

Daruumllfuumlnuumln-ı Şahanersquonin Daruumllfunuumln-ı Osmani (1909) adıyla doumlrduumlncuuml

kez yineden oumlnem kazanması yeni bir rejim arayışının da işaretini verir

Başka bir deyişle milletin egemenliğindeki devlet biccedilimi anlamına gelen

Cumhuriyet rejiminin temellerinin İttihat ve Terakki doumlnemindeki

aydınlar tarafından atıldığı oumlne suumlruumllebilir Gerccedili halkın rejimi anlamına

gelen Cumhuriyet kavramının halkın kendi iccedilinden gelmesi

duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki yukarıda da oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde yuumlzyıllar

boyu halkın eğitim bir yana ekonomik sıkıntılar iccedilinde olması uumlstelik

soumlz konusu doumlnemde genelde I Duumlnya Savaşı nedeniyle duumlnyada

yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar aydınların o doumlnemde etkin bir

rol oynamasına neden olmuştur Bununla birlikte 1918rsquoden 1923rsquoe

değin suumlren Bağımsızlık Savaşı hiccedil değilse yuumlzyıllar boyu aynı toprağı

172

paylaşan insanların ilk kez bir amaccedilta toplanmasına fırsat vermiştir Bir

başka deyişle İmparatorluğun buyruğu altında aynı dini paylaşsalar

bile kendi kuumlltuumlrleri iccedilinde kapalı olarak yaşayan topluluklar ilk kez

ldquokalabalıkrdquo olmaktan ccedilıkmış ve dayanışma ruhunun verdiği guumlccedille

ldquomilletrdquo olma yolunda ilk adımlar atılmıştır

Bu bir yerde Roma hukukundan kalma uumlstelik insanın doğasından

kaynaklanan ldquomuumllkiyetrdquo kavramının yarattığı bir dayanışma ruhu olarak

da değerlendirilebilir Ne var ki Cumhuriyet rejimi sadece muumllkiyetrsquole

sınırlı olmayıp ldquomilletrdquo olma kavramını da beraberinde getirir Milleti

kalabalıktan ayıran en oumlnemli etmen ise kuumlltuumlrel dayanışmadır Ne var

ki soumlz konusu doumlnemdeki ldquodayanışma ruhurdquo kuumlltuumlrel kaynaşmadan ccedilok

savaşı ortamının yarattığı bir dayanışma ruhudur Aydınların bunun

kuumlltuumlrel zemine kaydırılararak Cumhuriyet rejimine geccedililmesi aşama-

sında roluuml buumlyuumlktuumlr26

Okur yazar olmayan bir toplumda aydınların

halktan uzun suumlre kopuk olmasına karşın bu kadar etkin rol oynaması

gerccedilekten duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Aydının ldquoCumhuriyetrdquo kavramını guumlndeme

getirmesindeki başarısı Cumhuriyetin temel unsuru millet olmakla

birlikte onu ilk aşamada geri plana atıp devleti oumln plana geccedilirmesine

bağlanabilir Bununla birlikte bu kadar uzun suumlre goumlzardı edilmiş halkın

youmlnlendirilmesinde ortada başka bir seccedilenek kalmadığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Bu doumlnemde kuumlltuumlrel birliğin sağlanmasında akla gelen

sorular ise ne gibi kuumlltuumlrel bir alışverişin rejimi sarsmaya başladığı

duumlşuumlnce akımlarının ve bu akımların topluma başta eğitim olmak uumlzere

devletin oumlteki kurumlarıyla ilgili alt yapıya ne şekilde yansıdığıdır

Aydınların II Meşrutiyetrsquoten başlayan girişimlerinin başta

Cumhuriyetin rejiminin kabuluumlyle birlikte hem eğitimin oumlrguumltlenerek

birleştirilmesi anlamına gelen Tevhid-i Tedrisat (1924) hem de

1928rsquodeki Harf Devrimiyle sonuccedillanması ise en temel konular olarak

yukarıda sorulan soruların eyleme geccedilirilmiş bir yanıtı olarak

değerlendirilebilir Bu şekilde aydınla halk arasındaki kopukluğun

giderilmesi konusunda yasal olarak alınan kararlar yuumlz yıllarca soumlzluuml

26

Bağımsızlık savaşından sonra ortaya ccedilıkan ldquoseferberlikrdquo (dayanışma) ruhunun Abduumllhamitrsquoin baskıyla gerccedilekleştirmeye ccedilalıştığı seferberlik ruhundan farklıdır Bu yeni ldquoseferberlik anlayışırdquo toplumun ortak bir amaccedil uğruna savaş verdiği kendi iccedil dinamiğinden ortaya ccedilıkmış bir seferberlik ruhudur Halkın her tuumlrluuml ekonomik siyasal yoksunluğa karşı varlığını suumlrduumlrebilmesi ona uumllkenin kaderinde hak sahibi olma yetkisini kazandırmıştır

173

geleneğe dayalı yaşayan toplumun genelde soumlzde kalan duumlşuumlnce ve

girişimlerinin yazılı bir taahhuumlde bağlı olarak eyleme geccedilirilmesi

anlamına gelir Bu ise ccedilağdaşlaşma konusunda atılan ilk adımlar olarak

da değerlendirilebilir Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iki kavramın

ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr bunlardan biri Adıvarrsquoın27

guumlndelik gazetelerde

ccedilıkan yazılarını iccedilinde topladığı kitabının ilk makalesindeki adından

esinlenerek koyduğu ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo oumlteki ise Azra Erhatrsquoın

kullandığı ldquoCcedileviri Cumhuriyetirdquo (Erhat 1980 328) Bu her iki kavram

da Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bilgi ve ccedilevirinin en azından

cumhuriyeti sağlam temeller uumlzerine oturtmada oumlnemine işaret eder Bir

başka deyişle ccedileviri yayınlar yoluyla gelecek bilginin yeni rejime uygun

kuumlltuumlrel kimliği oluşturabileceği duumlşuumlncesi yaygınlık kazanmıştır Bu du-

rumda Ziya Goumlkalprsquoin oumlne suumlrduumlğuuml Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık ve Batıcılığın

bireşiminden oluşan ideolojinin soumlzkonusu doumlnemde ulusun gerccedilek kuumll-

tuumlrel kimliğini ne oumllccediluumlde yansıttığı ya da yeni Tuumlrkiye Cumhuriyeti kuumll-

tuumlrel kimliğinin gerccedilektende bu uumlccedil unsurun aritmetik bir toplamından mı

oluştuğu ve ccedileviri yayınlarla kuumlltuumlrel kimliğin ne ilgisi olduğu soruları

akla gelir

Batırsquoda ldquobilgi devrimirdquo sonucu yaratılan ldquosanayi devrimirdquo olarak ad-

landırılan teknolojik devrim feodalizme dayalı toplumsal yapıyı alt uumlst

ederek yeni uumlretim şekilleri ve buna bağlı yeni bir ekonomik bir duumlzen

getirmiştir Bundan boumlyle Orta Ccedilağların Skolastik duumlşuumlnce anlayışı

hepten yıkılmış ve yerini yepyeni ldquoaydınlanmacırdquo bir duumlşuumlnce

anlayışına bırakmıştır Bu bilimin tetiklediği yeni uumlretim ilişkileri top-

27

Adıvar ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo adını 17 yuumlzyılda Pierre Baylersquoın La Republique des Lettres adlı ccedilıkardığı bilimsel dergiden aldığını belirtmiştir Gerccedili ldquolettresrdquo Fransızca da 20 yuumlzyılda yazınedebiyat anlamında da kullanılmaktadır Adıvar bu bilgiden yola ccedilıkan ccedilevirmenlerin soumlzcuumlğuumln geccedilmişte ldquokitaplar muumltalaasıyla edinilen bilgirdquo anlamında kullanıldığını bilmediklerinden genellikle ldquoyazın cumhuriyetirdquo şeklinde ccedilevirdiklerini belirtmiştir Adıvar soumlzcuumlğuumln bu şekilderdquo bilgirdquo anlamında kullanıldığı bilgisini ise Descartesrsquoin Discourse de la Methodersquoda yazdığı şu soumlzlerinden ccedilıkarımda bulunarak ve ldquolettresrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln etimolojik koumlkenine inerek ccedilıkarttığını soumlylemiş ve soumlzcuumlğuuml şu oumlrnekle accedilıklamıştır ldquoCcedilocukluğumdan beri ldquolettresrdquo iccedilinde buumlyuumltuumllduumlm ve bu vasıta ile ha-yatta faydası olan sarih ve emin bilgiler kazanmak kabil olduğuna inandırdıkları iccedilin onları oumlğrenmeyi son derece arzu ederdimrdquo (Adıvar 1942 7)

174

lumsal yapıyı da etkileyerek sınıf farklarını giderek ortadan kaldıran

bireyi oumln plana geccediliren materyalist nitelikte yeni duumlşuumlnce akımlarının

doğmasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa Batırsquoda teknoloji

dinin yerine doğayı oumlne geccediliren daha evrensel bir kuumlltuumlrel kimlik

yaratmıştır Buna karşın Osmanlıdan Cumhuriyete geccedilişte ve

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında toplumun Sanayi Devrimini

yaşamadan sadece teknolojik olanaklardan yararlanmak amacıyla yeni

uumlretim ilişkilerine geccedilmiş olması onun eski kuumlltuumlrel kimliğini

bırakmamasına neden olmuştur Bundan boumlyle bu doumlnemde teknoloji

Batırsquoda olduğu gibi karşısında doğayı değil eskiden olduğu gibi yine

dini bulmuştur Daha accedilıkccedilası Pozitivist felsefenin oumlngoumlrduumlğuuml şekilde

bilgiyi doğada aramak yerine bu felsefenin İslamiyete aykırı

olmadığını bundan boumlyle de Batırsquodaki teknolojik olanaklardan

yararlanmanın dine aykırı olmadığını destekleyecek kaynağını

Doğursquodan alan tartışmalarla vakit geccedilirmiştir Dinin bilimle uzlaşmadığı

goumlruumlşuumlnuumln kabuluuml iccedilin ise 1940rsquolı yıllara Adnan Adıvar gibi bilim

adamlarının ccedilıkmasına kadar beklemesi gerekecektir Ne var ki Adnan

Adıvar oumltekilerden farklı olarak dinin bilimle uzlaşmadığı goumlruumlşuumlnuuml

yine Batı bilim tarihiyle ilgili kaynaklardan yola ccedilıkarak kanıtlamak

zorunda kalmıştır Bu ise Cumhuriyetrsquoin ilk yıllarında da kuumlltuumlrel

kimliğin Batırsquoda olduğu gibi toplumun kendi iccedil dinamiğinden

gelmediğini goumlsterir Kuumlltuumlrel kimlik yine teknoloji alanında olduğu

gibi dışardan getirilmeye ccedilalışılmıştır Ancak Adnan Adıvarrsquoın bu

konuda accedilık davranarak bir kitabı ccedilevirip onu telif olarak goumlstermek

yerine (sahte ccedileviri) accedilıkccedila derlemeyi seccediltiğini bildirmesi bilimsel

olarak eğitim alanında kurumların yerleşmesiyle birlikte bir adım daha

ileri gidildiğini goumlsterir Uumlstelik oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından

derlemenin (derleme burada daha ccedilok ldquoyeniden yazmardquo anlamında

kullanılmıştır) ccedileviriden bir adım daha ileri olduğunun da unutulmaması

gerekir Adıvarrsquoın derlemeyle ilgili goumlruumlşleri şu şekildedir

ldquoBen okuyucular hesabına ve kendi adıma ikinci yolu (derleme)

daha yararlı buldum Ccediluumlnkuuml Batının bu yolla yazdığı kitaplar yapıtlar

aslında bilim ve duumlşuumlnce tarihini bilenler iccedilin yazılmış olduğundan

anlaşılması pek kolay değildi Halbuki ben bu kitabı insanların fizyolojik

goumlrevleri yanında bir de duumlşuumlnmekten oluşan ruhsal bir goumlrevleri

olduğuna inanacak kadar oumlğrenim goumlrmuumlş herkesin anlayabileceği

biccedilimde yazmak istedimrdquo (Adıvar 1994 9)

175

Bu soumlzler onun ccedileviriyi yadsımamakla birlikte ccedilevirinin birinci

amacı ldquoişlevselliğininrdquo oumlnemi uumlzerinde durduğunu ve guumlnuumlmuumlzde olduğu

gibi okuyucuyu goumlz ardı ederek yapılan ccedilevirinin bilginin aktarılıp

oumlzuumlmsenmesine bir katkısı olmadığı goumlruumlşuumlnde olduğunu kanıtlar Oumlte

yandan derlemenin bilim adamının analitik ve sentez yeteneklerini

geliştirerek dili daha bireysel olarak kullanma olanağı verdiği

yadsınamaz Bu ise bilgi uumlretimini hızlandırır Bu accedilıdan bakıldığında

oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından rasgele ccedileviri etkinliği yerine derlemeye

geccedililmiş olmasının bilgi uumlretimini daha tetikleyeceği ortada bir gerccedilektir

Daha accedilıkccedilası bilginin doğrudan yabancı kaynaklardan ya da ccedileviriden

alınması yerini geccediliş doumlneminde derlemeye bırakmıştır Oumlzellikle

bilimsel alandaki bilgi eksikliğini doldurmak iccedilin doğrudan yabancı

kaynaklarla ya da ccedilevirilere başvurmak kaccedilınılmazdır Bununla birlikte

derleme yapıldığında bilginin iccedilinde bulunulan kuumlltuumlruumln koşullarına uy-

gun olarak ana dilde yeniden uumlretilmesi ya da seccedililmesini gerekir

Uumlstelik ccedilevirideki kullanmalık metinlerde geccedilen mekanik ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnteminin bırakılarak metnin iccedilindeki bilgiyle

iletişim kurma gereği ortaya ccedilıkar Bu bakımından derlemenin ccedileviriye

goumlre daha yazılı kuumlltuumlr uumlruumlnuuml olduğu da savunulabilir Ne var ki bu

ccedilevirinin yazılı kuumlltuumlre etkisi olmadığı anlamına gelmeyip derlemenin

goumlnderdiği bilginin seslendiği okuyucu kitlesine erişme oranının ve

kuumlltuumlrel yapıya etkisinin ccedileviriye goumlre daha ccedilok olduğu anlamına gelir

Oumlrneğin yine Adıvarrsquoın ldquoccedilevirinin karşısında değilim ancak ne orijinal

ne de komplasyon (derleme) şeklinde daha iyisi yapılamayacak kadar ve

oumllmez yapıtları elbette ccedilevireceğizrdquo (Adıvar 1994 8-10) şeklindeki

soumlzleri ccedileviriye bilim adamı goumlzuumlyle yaklaşımını yansıttığı gibi ccedileviri

yayınların kuumlltuumlre etkisi accedilısından ccedileviride amaccedil ve seccediliciliğin

oumlnemine işaret eder Nitekim 1960 ve 70rsquoli yıllarda oumlzel yayınevlerinin

ccediloğalmasıyla birlikte ccedileviri yayınlardaki patlamaya karşın kuumlltuumlrel

yapıda bir değişiklik olmaması ccedileviri yayınların sayısı ile etkisinin

birbiriyle doğru orantılı olmadığı ancak bilinccedilli bir ccedileviri yayın

politikası izlenmesiyle ccedilağdaş kuumlltuumlr anlayışına erişilebileceği savını

ortaya ccedilıkarır Bu konuyla ilgili olarak Uumllkenrsquoin 1935rsquolerde soumlylediği şu

soumlzler yukarıda dile getirilen ccedilevirinin sayısıyla etkisi arasında bir bağ

olmadığını ve ccedileviri alanındaki başıboşluğun daha o yıllarda başladığını

goumlsterir

ldquoBizde tercuumlme sayı itibarıyla hiccedilte eksik sayılamaz Fakat onların

meydana getirilmesinde muumlhim bir prensip eksikliği var Tercuumlme bir

176

medeniyeti nakletmektir Bu nakil işi dağınık ve gelişiguumlzel intihaplarla

olmazrdquo (Uumllken 1997 348)

Bu durumda yabancı kuumlltuumlr ccedileviri yayınlar aracılığıyla bilgi olarak

alınsa bile bu bilginin Osmanlıdan kalma kuumlltuumlrel kimliği değiştirmeye

guumlcuuml yetmez Bununla birlikte derlemede (yeniden yazmada) akıl araya

girdiği iccedilin metnin toplumsal işlevselliği geleneksel ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri anlayışıyla yapılmış metinlere goumlre artar Bu ise

yabancı kanalla da olsa derlemenin ana dilde yeniden uumlretilme

zorunluluğu bilginin kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman iccedilinde kuumlltuumlrel

dokuya işlemesini ve ccedilağa ayak uydurmasını kolaylaştırır Oysa

doğrudan geleneksel kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin yaygın olarak

kullanıldığı durumlarda yabancı kuumlltuumlrden aktarılan bilginin uygarlığa

katkısı azalır Bu durum Osmanlının son doumlnemlerinde olduğu kadar

Cumhuriyetrsquoin kuruluş doumlnemi iccedilinde geccedilerlidir Tercuumlme Heyetleri bile

amaccedillarını accedilıkccedila saptayıp sistemli bir ccedilalışmaya giremediklerinden

harcanan emekler beklenilen etkiyi yaratamamıştır Burada iki etkenden

soumlz edilebilir Bunlardan birincisi bilginin topluma yayılamaması

sonucu Cumhuriyetin Batı uygarlığına erişme şeklindeki hedefine

temeli İslam İdeolojisine dayalı Osmanlı bilimsel geleneğine uygun

youmlntemlerle ulaşılmak istenmesi Cumhuriyet rejiminin temelinde yatan

bireyin gelişmesine olanak sağlayan demokratik yapının bir tuumlrluuml

yerleşememesine neden olduğu gibi kuumlltuumlruumln halk tarafından değil

devlet eliyle aydınlar tarafından oluşturulmasına da neden olmuştur

Murat Belgersquonin ldquoCumhuriyet kuumlltuumlruumlnuumln bir sanatccedilı elinden değil

muumlhendis elinden ccedilıktığırdquo şeklindeki savı da bu goumlruumlşuuml destekler nite-

liktedir (Belge1985 1299) İkinci etken olarak ise ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımında sadece geccedilmişten kalma kuumlltuumlrel kimliği meşru kılacak

yayınların seccedililmesi yeni youmlnetim şekline karşın kuumlltuumlrel yapının

olduğu gibi kalmasına neden olabilir

Ulusal kuumlltuumlr tanımının guumlnuumlmuumlzde bile accedilık olarak verilemeyişinin

altında belki de bu neden gizli olabilir Ancak her şeye karşın cumhuri-

yetin varlığını suumlrduumlrebilmesi beraberinde tanımı accedilık bir ideolojinin

varlığını gerektirir Taner Kışlalırsquonın ldquoideolojiyirdquo ldquotoplumda benzer

koşulları paylaşanların bu koşullardan doğan gereksinimlerini

karşılayan kendi iccedilinde tutarlı inanccedil sistemlerirdquo (Kışlalı 1978 1)

şeklinde tanımlaması Bağımsızlık Savaşından yeni ccedilıkmış ekonomik

sıkıntılar iccedilindeki bir uumllkede Cumhuriyetin varlığını ancak bu şekilde

uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullara uygun uumlretilen bir ideolojiye borccedillu

177

olduğu soumlylenebilir İşte bu yuumlzden Ziya Goumlkalprsquoin Tuumlrkccediluumlluumlk

İslamcılık ve Batıcılık kavramlarından oluşturduğu ideolojinin doumlnemin

koşullarına en uygun ideoloji olduğu soumlylenebilmekle birlikte gerccedilekte

temeli ulusccediluluk din ve ccedilağdaşlaşmaya dayalı birbiriyle hiccedil uzlaşmayan

kavramlardan bir bireşime gidilmiş olması sonunda bu ideolojinin de

yetersiz kalmasına neden olmuştur Gerccedili bu ideolojinin Cumhuriyetin

kuruluş aşamasında etkisi kesinlikle yadsınamamakla birlikte

Cumhuriyet doumlnemi kendi kuumlltuumlrel kimliğini ancak birbirine ccedilelişmeyen

kavramlara dayalı ve kendi iccedilinde tutarlılığı olan ccedilağdaş bilginin eğitim

yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak toplum tarafından kuumlltuumlrel kimliği

oluşturacak duumlzeyde oumlzuumlmsenmesiyle birlikte bulacaktır Bu ise

Cumhuriyet doumlnemi kuumlltuumlrel kimliğin oluşturmak uumlzere aydına verilen

yeni rejime uygun ideoloji uumlretme goumlrevinin hangi kaynaklardan

beslenerek ortaya ccedilıktığı bunların toplum tarafından ne oumllccediluumlde kabul

edildiği ye da edilmediği sorularını akla getirir Bu sorulara yanıt aynı

zamanda Cumhuriyet rejimine uygun ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin

gecikmesindeki ya da bir tuumlrluuml sağlam temellere oturtulamamasının ne-

denlerini de bir oumllccediluumlde accedilığa kavuşturur

Bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin oluşması tutarlılığı olan sağlam

felsefi bir bakış accedilısı edinilmesini gerektirir Cumhuriyet ideolojisini

hazırlayan II Meşrutiyet doumlneminden başlayan Tuumlrkccediluumlluumlk Osmanlıcılık

ve İslamcılık Milliyetccedililiği akımları tartışmaları soumlzkonusu doumlnemin

materyalist duumlşuumlnuumlrlerinden Baha Tevfik (1881-1914) tarafından sağlam

felsefi dayanağı bulunmadığı gerekccedilesiyle şiddetle eleştirilmiştir Gerccedili

halka hepten yabancı olmayan bu akımların Cumhuriyet rejiminin

kurulması aşamasında ulusal birliği sağlamak uumlzere tartışılabilmesi ilk

kez aydın ve halk arasında yuumlzyıllar boyu suumlren kopukluğu bir oumllccediluumlde

ortadan kaldırma olanağı yarattığı yadsınamaz Ne var ki bu akımlarım

sağlam temele oturtulmadan yuumlzeysel olarak guumlndeme gelmesi gele-

cekte Cumhuriyetin varlığını suumlrduumlrmesinde sancılar yaratabilir

Cumhuriyetin bilim ve teknoloji alanında ilerlemiş uumllkelerin

benimsediği bir rejim olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bilim ve teknolojide

geri kalmış uumllkelerin bu rejime sahip ccedilıkmaları zorlaşır Bu accedilıdan bilgi

uumlretimiyle siyasal rejim arasında doğrudan bir bağ olduğu bilgi

uumlretimini hızlandıracak oumlzguumlrluumlk ortamının ise ancak Cumhuriyet

rejimiyle sağlanabileceği soumlylenebilir Ne var ki hem bilim hem de

Cumhuriyetin temel ilkesi ldquooumlzguumlr duumlşuumlncerdquo başıboş bırakılmış duumlşuumlnce

anlamına gelmeyip kendi iccedilersinde tutarlılığı olan gerekccedilelendirilebilen

178

duumlşuumlnce bir başka deyişle sağlam felsefi bir bakış accedilısını ya da soyut

duumlşuumlnce geleneğini iccedilinde barındıran duumlşuumlnce anlamına gelir Oysa

Cumhuriyetin eşiğinde Batırsquodan model olarak rastlantı ya da uumlstuumlnkoumlruuml

alınan duumlşuumlnce akımlarının Osmanlı kuumlltuumlrel kimliğine uydurularak

aktarılmaya ccedilalışılması yeni kurulacak Cumhuriyet rejiminin temel

ilkeleriyle ccedilelişmiştir En azından Cumhuriyetin en temel ilkelerinden

biri laikliğin ya da eşitliğin goumlz ardı edilerek Pan İslamcılık ya da Pan

Tuumlrkccediluumlluumlk şeklindeki birbirine karşıt akımların ulusal birliği sağlamak

uğruna Cumhuriyetin kurulmasında payı olması yeni kurulacak

Cumhuriyetin yukarıda oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefi bir dayanağa bağlı

olmadan Batılılaşma adı altında oumlduumlnccedil bilgilerle kurulduğunu goumlsterir

Kuşkusuz Batırsquoda Cumhuriyet rejimine karşın aşırı milliyetccedililik

akımları da gelişmiştir Ne var ki Batırsquoda goumlrguumll bilimlerin ulusal

belleğe iyice yerleşmesiyle birlikte aşırı dincilik ve aşırı ulusccediluluk

şeklinde birbirine karşıt iki kavram bir potada eritilmeye ccedilalışılmamıştır

Bir başka deyişle savunulan duumlşuumlncelerin kendi iccedilersinde bir tutarlılığı

olmuştur Pozitif bilimlerin etkisiyle başlayan bu tutarlı duumlşuumlnce

geleneği ise bilgi uumlretim suumlreccedillerini de etkileyerek yaratıcılıkta ne-

densellik kavramının yerleşmesine neden olmuştur Oysa bu şekilde akıl

yuumlruumltme ve onun uzantısı bilimsel geleneğinin yerleşmediği uumllkelerde

Cumhuriyet rejiminin temel amaccedillarından biri teknolojik kalkınma da

oumlzguumlrluumlk ortamına karşın sağlanamayabilir

Bu yukarıda anlatılanlar ışığında Cumhuriyet rejiminin en temel il-

kelerinden biri tarihsel suumlreccedil iccedilerinde Batılılaşma olmakla birlikte bu

kuumlltuumlrel kimliği değiştirmek anlamında kullanılmayıp ldquokalkınmardquo olarak

değerlendirilmiştir Kalkınmadan algılanan ise toplumun ekonomik

duumlzenini değiştirerek toplumsal refahı sağlayacak teknolojik bilgiye

erişimdir Bundan boumlyle bilgiye kuumlltuumlrel yapıyı değiştirmekten ccedilok

toplumsal kalkınmayla ilgili guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil

goumlzuumlyle bakılmıştır Oumlyle ki uumllkenin teknolojik kalkınmasına yardımcı

olacağına inanılan muumlhendislik ve askeri mekteplere oumlzel oumlnem verilip

bu konuda yabancı eğitmenler getirilirken sosyal bilimler alanına

yatırım ancak 1930rsquolu yıllarda yerleşik toplum yapısına girilmesiyle

birlikte yapılmaya başlamıştır Bu ise yeni kurulan karmaşık kuumlltuumlr

yapısına sahip bir uumllkede son derece doğal bir suumlreccediltir

Devletin eğitime sahip ccedilıkarak bilginin yayılması konusunda varlı-

ğını goumlstermesi ise ancak 3 Mart 1924 te ccedilıkarılan Tevhid-i Tedrisat

Kanunu ile muumlmkuumln olmuştur Bu şekilde medreselerde dahil olmak

179

uumlzere tuumlm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak oumlzel-

likle de 1928rsquoden sonra Latin harflerinin de kabuluumlyle birlikte hiccedil

değilse ana dilde laik ve yazılı bir kuumlltuumlr oluşturma uumllkuumlsuumlnuumln ilk

adımları atılmıştır Bu şekilde geccedilmişteki Evkaf Nezaretine ve Maarif

Nezaretine bağlı iki başlı eğitim sisteminin toplumu boumllmesi de

engellenmiş olmuştur Kuşkusuz bu oumlnemli adımın Cumhuriyet

Tuumlrkiyersquosindeki en buumlyuumlk kanıtı 1933 Uumlniversite reformuna kadar

Medrese adını taşıyan yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen bilgi kay-

naklarıdır (Akyuumlz 2002 1-11) Bu konunun ccedilerccedilevesi accedilısından ccedileviri

yayınlar aracılığıyla yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen ccedilevirilere

bakılacak olursa bu kurumlarda 1923rsquoten başlayarak 1980rsquoe kadar olan

doumlnemde buumlyuumlk sayıda ccedileviri yayından soumlz edilememekle birlikte

kuruluş aşamasında dışarıdan getirilen yabancı oumlğretim uumlyelerinin sayısı

goumlz oumlnuumlne alındığında gerccedilekte bilgi olarak yabancı kaynaklardan

doğrudan beslenildiği ortaya ccedilıkar

Oumlte yandan sosyal bilimler alanında ilk sıccedilramaların oumlzellikle 1933

ve oumlncesinde ilk Uumlniversite Reformuyla birlikte uumllkemize sığınan Yahudi

koumlkenli Alman bilim adamları sayesinde gerccedilekleştiği yadsınamaz Yeni

disiplinlerin kurulması ya da varolanların yeniden Batı normlarında

oluşturulması ve akademik duumlzeylerinin yuumlkseltilmesinin yanında

yuumlksek oumlğretimin varoluş nedeni kuumltuumlphanelerin yeniden yapılanmasında

buumlyuumlk katkıları olmuştur Bu iki şeye işaret eder alıcı kuumlltuumlruumln tutucu

davranmayıp bilgi aktarımına accedilık olduğunu ikincisi ise geleneksel

kuumlltuumlruumln evrensel bilgiye ulaşarak ccedilağa ayak uydurabileceğini bundan

boumlyle de teknolojik kalkınmanın alt yapısının kuumlltuumlre dayalı

olduğunun anlaşıldığını goumlsterir Ne var ki bu alanda da buumlyuumlk sayıda

ccedileviri yapıt resmi olarak yuumlksek eğitim kurumlarında ccedilıkarılmamış

onun yerine oumlzguumln adı altında derleme yapıtlar tercih edilmiştir

180

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin

Bilgi Uumlretimine Yansıması

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ccedileviri etkinliği yazınsal ccedileviriyle sı-

nırlı kalmıştır Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki heyecanla birlikte

Batırsquodan gelen her tuumlrluuml yazınsal eseri ccedilevirerek uumllkemizin kaderinin

değişeceği duumlşuumlncesine kapılınmıştır Bu durumda kuumlltuumlrel sosyal ve

siyasal yapısı goumlz ardı edilerek her tuumlrluuml ccedileviriye kapılar accedilılmış ve

ccedileviri etkinliğine uumllkenin kaderini değiştirecek sihirli bir tılsım olduğu

duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Arada az sayıda da olsa hem kaynak dil ve ekin hem de

erek dil ve ekin konusunda yetkin niteliğe sahip birtakım ccedilevirmen ve

yazarların ortaya ccedilıkarak uumllkenin ccedileviri politikasının bir an oumlnce

belirlenmesi gerektiği yolundaki goumlruumlşlerini accedilıkccedila dile getirmesi

onların guumlnuumlmuumlzde bile aydınlatıcı bir rol oynamasına neden olmuştur

Ne var ki bu doumlnemde de ccedileviri etkinliğikonusunda bir başıboşluk

yaşanmadığı soumlylenemez (Bozok 1943 36-37) Erek kuumlltuumlruuml

goumlzetmeden ya da toplumun hangi bilgiye gereksinimi olduğunu

duumlşuumlnmeden girişilen ccedileviri etkinliğinin toplumu değiştirme guumlcuumlne

sahip olmadığı konusunda o doumlnemin oumlnde gelen simalarından Bozokrsquoun

goumlruumlşuumlnuumln guumlnuumlmuumlzde yazınsal alanda olduğu kadar sosyal ve fen

bilimleri alanında da tartışma konusu olduğu herkes tarafından

bilinmektedir Uumllkemiz tarihi accedilısından Cumhuriyet tarihinin ilk kuruluş

yıllarına ccedileviri tarihi accedilısından bakılacak olursa ccedileviri denince akla ilk

edebiyat alanında yapılan ccedileviriler gelmiştir Bir başka deyişle II

Meşrutiyet doumlneminde devlet eliyle kurulan Telif ve Tercuumlme

dairelerinde yapılan ccedileviriler genellikle yukarıda da değinildiği gibi

bilgi aktarım amaccedillı olmasına karşın Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri

etkinliği kuumlltuumlrle bağlantısı accedilısından değerlendirilmiştir Tarihteki bu

duumlşuumlnce şekli guumlnuumlmuumlzde Muumltercim Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin Kuumlltuumlr

Araştırmalarına youmlnelmesinin haklılığını da ortaya koymaktadır

Konuya kuumlltuumlrel accedilıdan yaklaşıldığında bir ulusu bir araya getiren

en oumlnemli etmenlerden birinin dil birliğinden sonra kuumlltuumlrel birlik

olduğu yadsınamaz Aynı topraklarda yaşamış aynı tarihsel yazgıdan

geccedilmiş bir toplumda insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler etnik ya da

dini koumlken ne olursa olsun onları aynı dili paylaşmaya zorlar Bu ise

aynı uumllkeyi paylaşan insanların sonunda ortak bir kuumlltuumlr yaratmalarını da

kaccedilınılmaz kılar Bu koşullar altında Cumhuriyetin kuruluş yıllarında

181

Berkes Batıcılık Ulusccediluluk ve Toplumsal Devrimler adlı yapıtında uumlccedil

ccedileşit ulusccediluluk anlayışının egemen olduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr Bunlar

sırasıyla

1Varolmayan bir ulus olma oumlzlemi

2Varolan ulusu yok ettirmeme azmine dayalı devrimcilik

3 Kan ya da din birliğine dayalı ulusdışı birlik olma oumlzlemirdquo

(Berkes 2002 b103)

Bunlardan birincisi Ziya Goumlkalprsquoin milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr-

ken ikincisisi Atatuumlrkrsquouumln milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr uumlccediluumlncuumlsuuml ise

II Meşrutiyet doumlneminde İmparatorluğun devamını isteyen kesime

uygun duumlşmektedir Gerccedili bu son oumlne suumlruumllen anlayış Cumhuriyetin

kurulmasıyla birlikte varlığını kaybetmiştir Burada sorulması gereken

baştaki bu iki anlayışa goumlre ccedilevirinin bir araccedil olarak kuumlltuumlruuml oluştur-

mada payının ne olduğu ya da daha başka deyişle yukarıda oumlne suumlruumllen

başlıklara uygun olarak ne gibi bir ccedileviri politikası izlendiğidir

23 Nisan 1920rsquode Buumlyuumlk Millet Meclisinin accedilılmasıyla birlikte biri

İstanbulrsquoda Osmanlının devamı Maarif-i Umumiye Nezareti oumlteki An-

kararsquodaki Maarif Vekaleti olmak uumlzere iki başlı eğitim anlayışına koşut

olarak birbirinden farklı iki kuumlltuumlr politikasının huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

goumlruumllmektedir Ne var ki Osmanlıdaki Maarif-i Umumiyersquoye bağlı Telif

ve Tercuumlme dairesi Prusya Eğitim Bakanlığı Muumlşavirinin oumlnerisi sonucu

kaldırılırken bir yandan Bağımsızlık savaşı veren oumlte yandan bir yeni

bir ulus yaratma kaygısı iccedilinde bulunan Buumlyuumlk Millet Meclisi Maarif

Vekaletine bağlı Telif ve Tercuumlme Encuumlmenini kurmada hiccedil zaman

kaybetmeden karar vermiştir Oumlrneğin Fevzi Ccedilakmakrsquoın başkanlığındaki

Geccedilici İcra Vekilleri programında eğitimin yaygınlaştırılarak ulusal

birliğin sağlanması goumlruumlşuumlnuumln yanı sıra amaccedillardan birinin de ldquogarb ve

şarkın muumlellefat-ı ilmiye ve fenniyesini dilimize tercuumlme ettirmektirrdquo

(aktaran Kayaoğlu 1998 199) şeklindeki soumlzler ulusal kalkınmanın

daha başlangıccedil aşamasında ccedileviriye oumlnem verildiğini ve Doğursquodan

ccedilevirilere alışık bir uumllkede ldquoDoğu-Batırdquo sıralamasının ldquogarp ve şarkrdquo

şeklinde değişerek Batırsquodan ccedilevirilere ağırlık verileceğinin de işareti de

verilmiştir

182

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya

Goumlkalp(1876-1924)

1921 yılında Samih Rıfat başkanlığında kurulan Telif ve Tercuumlme

Encuumlmeni uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullar altında ancak bu encuumlme-

nin işleyişiyle ilgili birtakım youmlnetmelikler ccedilıkarabilmiştir Samih

Rıfatrsquoın 1923rsquote Maarif vekaleti muumlsteşarlığına getirilmesiyle birlikte

Ziya Goumlkalp 1923rsquote onun yerini almıştır Kuşkusuz yukarıda Berkesrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml Ziya Goumlkalprsquoin ldquovarolmayan bir ulus olma oumlzlemirdquo

şeklindeki milliyetccedililik anlayışıyla bu resmi goumlrevinde kendi uumllkuumlsuumlne

uygun ne gibi bir ccedileviri politikası izlediği merak konusudur Osmanlının

Tuumlrk kimliğini uzun suumlre geri plana atmış olması Goumlkalprsquoin Tuumlrk ulusal

kimliğini yaratacak ve ulusun yuumlzyıllar boyu geri plana atılan kimliğine

oumlzguumlvenini artıracak bir ccedileviri politikası izlemesine yol accedilmıştır

Ziya Goumlkalprsquoin (1876-1924) doumlrt aylık suumlren başkanlığı ve

Encuumlmenin kuruluşundan itibaren uumlyeliği sırasında kendi uumllkuumlsuumlne

uygun olarak Tuumlrk tarihi sosyoloji ve felsefe alanında ccedilevirilere ağırlık

ve oumlnem verdiği goumlruumllmektedir Yeni oluşan bir ulusta Goumlkalprsquoin bu

alanlara youmlnelmesi yeni kurulan Cumhuriyetin kimlik kazanması ve

toplumun bir uumllkuuml etrafında toplanması amacını taşımaktadır Ne var ki

zaman iccedilersinde duumlnyadaki aşırı milliyetccedililik akımlarının etkisiyle onun

gerccedilek amacının yanlış anlaşılmasına neden olmuştur Oysa Goumlkalprsquoin

uumllkuumlsuuml yukarıda da değinildiği gibi yepyeni ccedilağdaş bir toplum yaratmak

olduğunun akıldan ccedilıkarılmaması gerekir İşte bu bilgiler ışığında

Huumlseyin Cahit Yalccedilınrsquoa Joseph de Guınesrsquoin Historie Generale des

Mongols et des Autres Tartares Occidentaux Avant et Depuis Jesus-

Christ Jusgursquoaacute Present adlı yapıtını ldquoHunların Tuumlrklerin Moğolların ve

daha sair Garbi Tatarların tarih-i Umumisirdquo adıyla Maltarsquoda yaptığı

Devlet Matbaasında bastırtmıştır Bunun yanı sıra yine aynı ccedilevirmene

Herald Hoffdingrsquoin Tecruumlbe Uumlzerine Muumlesses Psikolojisini ve Emile

Durkheimrsquoın Din hayatının İbtidai Şekilleri adlı yapıtlarını ccedilevirterek bu

kez de Tanin matbaasında basılmalarını sağlamıştır Bu yapıtlardan ilki

1923-1925 yılları arasında sekiz cilt halinde yayınlanmış ikincisi iki cilt

halinde 1924rsquote uumlccediluumlncuumlsuuml ise yine iki cilt olarak 1923 ve 1924

yıllarında yayınlanmıştır

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu ccedilevirilerin oumlnemi bilimsel ccedilevirilerde

birincil kaynaklardan ccedileviriye başvurulmuş olması ve bu şekilde

bilginin ana kaynağına inilmesidir Goumlkalp bu şekilde birincil

183

kaynaklara inmenin oumlnemine dikkati ccedilekmesidir Uumlstelik Goumlkalprsquoin

bununla da kalmayıp ldquoİlimde Ana Kitaplarınrdquo ccedilevrilmesi konusunda

ilan verdirerek bilim adamlarını ccedileviri etkinliğine davet etmesi bu

araştırmada savunulan ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki oumlneminin bilincinde

olduğunu goumlstermektedir Oumlrneğin Daruumllfuumlnun hukuk muumlderrislerinden

Mithat Beyrsquoin Emile Durkheimrsquoın toplumsal iş boumlluumlmuumlyle ilgili yapıtını

ldquoİccediltimai Taksim-i Amelirdquo28

adıyla ccedilevrilmiş olması ya da

Montesquieursquonunu ldquoDe lrsquoesprit de loisrdquo adlı yapıtının ldquoRuhuumlrsquol-Kavaninrdquo

(Kanunların ruhu) adıyla yine Daruumllfuumlnun muumlderrislerinden Huumlseyin

Nazım Beyrsquoin ccedilevirmiş olması ve Goumlkalprsquoin bu ccedilevirileri ilk partide

basmaya karar vermesionun ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnemin bir

işaretidir (Kayaoğlu 1998 217-224) Ccedileviri etkinliğine sosyal bilimler

alanında bu şekilde oumlnem verilerek devlet tarafından desteklenmesi

ldquomilletrdquo olma yolunda bilim adamları ve devlet arasındaki işbirliğinin

ilk aşamada ccedileviriler aracıyla sağlanmaya ccedilalışıldığını goumlsterir Bu aynı

zamanda bilgiye dayalı toplum yaratma oumlzlemi şeklinde de

değerlendirilebilir Uumlstelik bilim adamlarına soumlzkonusu yapıtların

ccedilevirilerinin oumlzellikle halk diliyle yazılması konusunda uyarıda bulu-

nulmuş olması Goumlkalprsquoin bilgiyle halkı buluşturarak yeni bir ulus

yaratma şeklindeki uumllkesine uygun kararlar aldığını goumlsterir Goumlkalprsquoin

ccedileviri alanında Daruumllfuumlnunrsquola yapmaya ccedilalıştığı işbirliği guumlnuumlmuumlzde

bile zor başarılan ekip ccedilalışmasına dikkati ccedileker Oumlrneğin Ernest

Lavisse ve Albert Ramboudrsquoun başkanlığında ccedilıkarılan 12 ciltlik Tarih

kitabının Tarih-i Umumi adıyla daruumllfuumlnun tarih muumlderrislerinin oumlzel

alan konularına uygun olarak ccedilevirmeye başlamaları yine Goumlkalp

doumlneminerastlar Goumlkalprsquo in bu encuumlmendeki uumlyeliği ve 14 Nisan 1923

ve 11 Ağustos 1923 yılları arasında suumlren kısa başkanlığı doumlneminde

aldığı kararlar ve getirdiği teklifler Cumhuriyet doumlnemindeki Telif ve

Tercuumlme dairesinersquode ışık tutmuştur

28

Bu yapıtın ikinci baskısıTuumlrkccedilersquoye İngilizcersquoden oumlnce ccedilevrilmiş olup soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirinin bilgi aktarımında ne denli oumlnemli roluuml olduğunu goumlstermektedir (Toprak 1997168)

184

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve Kuumltuumlp-

haneler John Dewey Raporu

Cumhuriyetin ilanından sonra 11 Ağustos 1923 yılında milletvekili

seccedililen Goumlkalprsquoin ardından Telif ve Tercuumlme Heyeti Maarif Vekaleti ta-

rafından yeniden duumlzenlenerek bir talimatnamesi ccedilıkarılmış (24 Ocak

1925) ve bu talimatnamede hangi yapıtların ccedilevrileceği konusunda bir

listeye de yer verilmiştir Bu listede yeni Cumhuriyetin ccedilağdaş uygarlığı

ve evrensel kuumlltuumlruuml yakalamasına katkısı olacağı duumlşuumlnuumllen iktisat sos-

yoloji hukuk ve dil edebiyat gibi oumlzel alanlardaki duumlnyadaki baş yapıt-

ların ve ders kitaplarının konu alanlarına goumlre bir dağılımı ccedilıkarılmıştır29

Bu heyetin goumlrevleri arasında Maarif Vekaleti tarafından accedilılan yarış-

malarda hangi yapıtların derece alacağına karar vermek yapılan ccedilevirileri

incelemek ccedileviri ders kitaplarının uygulama alanında işlevselliğini

denetlemek bilimsel terimlerin yerleşmesi konusunda Daruumllfuumlnunrsquola

işbirliğinde bulunmak yabancı uumllkelerdeki Milli Eğitim oumlrguumltlenmesi ve

programlarıyla ilgili raporlar vermek gibi goumlrevler yer almaktadır Ne var

ki bu heyetrsquote suumlrekliliğini koruyamamış ve zamanın Maarif Vekili Vasıf

Bey tarafından bu kadar ağır yuumlkuumln başarılamayacağı duumlşuumlncesiyle

1926rsquoda kaldırılmıştır (Kayaoğlu 1998 233-246) Bununla birlikte soumlz

konusu karar alınırken o guumlnuumln koşullarında ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml olan bu tuumlr

heyetlerin şekil almasının zaman alacağı goumlzden kaccedilmıştır Bu şekilde

bireylerin oumlzellikle de devletin iyi niyetle başlayan ccedilalışmalarının gelişti-

rilmesi yerine ani kararlarla yine devletin kendi eliyle kapatılmasının

devletin suumlrekliliğine ve yapıcılığına zarar vereceği ortadır Oumlrneğin bu

heyetin oumlzellikle oumlzel alanlarda başlattığı ccedileviri hareketinin devam

ettirilmesinin bilginin uumllkeye ccedilok daha kısa zamanda akışını sağlayacağı

buguumln daha iyi anlaşılmaktadır

Yeni heyetin oumlrguumltlenmesinde 1923 yılında uumllkemize davet edilen

Columbia Uumlniversitesi profesoumlrlerinden John Deweyrsquoin oumlnemli payı

olmuştur Onun 1924rsquote sunduğu raporda iki unsur oumlzellikle dikkati

ccedilekmektedir Bunlardan birincisi eğitim oumltekisi ise kuumltuumlphanelerdir

Deweyrsquoin her iki oumlğeyi de Telif ve Tercuumlme Heyeti kapsamı iccedilersinde

goumlrmesi bir yandan eğitim alanında o guumlnuumln koşullarında ccedileviri

yayınların guumlncel bilgiyi yakalamadaki oumlnemine işaret ederken oumlte

29

Bu listede tarih coğrafya dil ve edebiyat başta olmak uumlzere 96 kitap teklif edilmiştir

185

yandan da bu yayınların yine bu heyet tarafından oumlrguumltleneceğine işaret

etmektedir Oumlrneğin kitapların seyyar kuumltuumlphaneler aracılığıyla

dağıtılması bilgiye doğrudan erişimi sağlamıştır Bununla birlikte

Deweyrsquoin ccedileviriler konusunda kuramsal yapıtlardan ccedilok uygulama

alanına youmlnelik bilgiyi taşıyan yayınların ccedilevrilmesi konusundaki

oumlnerisi oumlzellikle teknolojik kalkınmayı hedefleyen uumllkelerde haklı bir

nedene dayalı olmakla birlikte ulusal bilinci teknolojik kalkınmaya hazır

duruma getirecek kuumlltuumlrel alt yapıyı hazırlayan kuramsal yapıtların bir

kenara atılmasına neden olabilir Ne var ki Telif ve Tercuumlme Heyetinin

aşağıda değinilen ccedileviri yapıtlardan da anlaşılacağı gibi kuramsal

yapıtların ccedilevirilerine yer vermesi bu konuda heyette bulunanların

bilinccedilliliğini goumlstermektedir Oumlte yandan Deweyrsquoin halka okumayı

sevdirmek uumlzere oumlne suumlrduumlğuuml iccedilinde 25-50 kitap bulunan sandıkların

okullara kıraathanelere ve koumlylere birkaccedil aylığına dağıtılması şeklindeki

ldquogezici kuumltuumlphanelerrdquo oumlnerisi bilgiyi tekel altından ccedilıkarmak accedilısından

son derece pratik bir oumlneri olarak değerlendirilebilir Bu oumlneri Telif ve

Tercuumlme Dairesi tarafından kız ve erkek liseleri oumlğretmen okulları

Daruumllfuumlnun fakuumllteleri Tuumlrk ocakları ve Vilayet Kuumltuumlphanelerine vb

duumlzenli olarak bedava kitap verme şeklinde gerccedilekleşmiştir (Kayaoğlu

1998 229-233) Oumlzetle Deweyrsquoin bilgiyi gerccedilekte toplumun en aşağı

tabakasına kadar goumltuumlrmek şeklindeki oumlnerisi 1925rsquote Telif ve Tercuumlme

Heyetinin kurulmasıyla yerine getirilmiş gibi goumlruumlnse de bunun ccedilok kısa

suumlrmesi soumlzkonusu heyetin ileriye youmlnelik işlevini yerine

getirememesine neden olmuştur

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi

Ccedileviribilim accedilısından bu heyetin işlevi doğrudan ccedilağdaş

ccedileviribilimci Vermeerrsquoin uygulama alanına youmlnelik Skopos Kuramı

ccedilerccedilevesinde değerlendirilebilir Heyetin yaptığı işler Vermeerrsquoin30

kuramında geccedilen ccedilevirileri erek ekinde işlevsel kılma şeklindeki

30

Metinde adı geccedilen ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo oumlncuumllrdquo ya da ldquoccedileviri suumlrecirdquo normları Toury tarafından adlandırılıp tanımlanmıştır Bir başka deyişle Vermeerrsquoin kuramında ccedilevirmene yuumlklediği goumlrevler Touryrsquonin kuramı-nın sonunda yer verdiği normlarla oumlrtuumlşmektedir (Bengi 1995 9-29) Yeni oluşan bir bilim dalı olarak Ccedileviribilimde ldquogoumlrevlerrdquo yerine Touryrsquonin metinde geccedilen normlarının kullanılması bu bilim dalının jargonunun oluşturulması accedilısından oumlnemlidir

186

ldquoamacınardquo uygun duumlşmektedir Ne var ki Vermeerrsquoin uygulama alanına

youmlnelik ccedilevirmen davranışı uumlzerinde odaklanan bu kuramında ccedileviri

suumlrecini belirlemede uzman kişi olarak karar verme yetkisi

ldquoccedilevirmendeykenrdquo burada karar yetkisi Tercuumlme Heyetine

bırakılmıştır Bundan boumlyle Tercuumlme Heyetinin amacı ccedilevirmenlerin

ldquoccedileviri suumlreci sırasındardquo alacakları kararları belirlemektir Oumlrneğin hangi

yapıtların ccedilevirileceği ile ilgili ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo normları saptamak uumlstelik

ccedilevrilecek metinlerin halkın diliyle yazılması şeklinde bir kısıtlama

getirerek kaynak ya da erek kutuptan hangisinin seccedilileceğine (oumlncuumll

normları) karar vermek Tercuumlme Heyetinin goumlrevleri arasında yer

almaktadır Bu şekilde ortaya işlevsel ccedileviriler ccedilıkarılması

hedeflenmiştir (Bengi 1990 167-169) Oumlzetle soumlylenecek olursa

Vermeer kuramında Touryrsquonin betimlediği ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo ve ldquooumlncuumllrdquo

normları ve bu normlara bağlı olarak ccedileviri suumlreci sırasında oluşturduğu

normlar uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlere bırakırken Tercuumlme

Heyeti de uzman bir ekip olarak ccedileviri suumlrecini youmlnlendiren konumda

bulunmaktadır Bu şekilde ccedileviri suumlreciyle ilgili normların ilk iki aşama-

sında karar yetkisinin Telif ve Tercuumlme Heyetinin bırakılması

Vermeerrsquoin uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlerin kendi kuumlltuumlrleri

konusunda eksik bilgiye sahip olmasından değil kuumlltuumlrel kimliğini yeni

bulmaya ccedilalışan bir ulusta yetkinin iktidarın elinde bulunmasından

kaynaklanır

Bu ccedilerccedileve iccedilersinde 1925rsquote ccedilıkarılan youmlnergenin ilk maddesinde

ldquoyayınlanması uygun goumlruumllen yapıtlarlardquo ilgili ccedilevirilerin sosyoloji

iktisat tarih-coğrafya Tuumlrk sanat tarihi biyoloji felsefe dil ve edebiyat

alanlarında olduğu ve bu alanlardaki temel yapıtların ccedilevirisine yer

verildiği goumlruumlluumlr Kayaoğlursquonun verdiği sayılara goumlre konu alanlarına

goumlre ccedileviri yayın sayısı şoumlyledir (Kayaoğlu 1998 244)

Sosyoloji 6

İktisat 2

Tarih-Coğrafya 20

Hukuk 6

Sanat tarihi 3

Biyoloji 6

Felsefe 38

Dil ve Edebiyat 14

187

Toplam 95 yapıt bulunmaktadır Deweyrsquoin uygulama alanında ccedileviri

yapılması konusundaki oumlnerisine karşın toplumsal siyasal ekonomik

hukuki ve kuumlltuumlrel alanları kapsamına alan sosyal bilimler ağırlıklı ccedileviri

listesinin ortaya ccedilıkması uumlstelik de ccedileviri sayısının en ccedilok felsefe

alanında olması devletin kendi kurumları aracılığıyla uumllke

kalkınmasında oumlncellikle kuumlltuumlrel alt yapının oluşumu konusunda aldığı

oumlnemli kararlara işaret etmektedir Ccediloğu doumlnemin aydınları tarafından

yapılan bu ccedilevirilerin akademik amaccedil kadar ulusal devlete geccedilişte de

etkin bir roluuml bulunmaktadır Sonuccedil olarak 1926 yılında Latin

Alfabesine giden yolda Dil Heyetinin kurulmasıyla birlikte sosyal

bilimler alanındaki ccedilevirileri youmlnlendirecek yetkinlikteki başarılı heyetin

işlevinin artırılarak suumlrduumlruumllmesi yerine kaldırılması ulusal kuumlltuumlr

accedilısından bir eksiklik olduğu kadar sosyal bilimler alanında da bilginin

bir tuumlrluuml sistemlilik kazanamaması accedilısından bir kayıp olarak

değerlendirilebilir Kuşkusuz bu son soumlzler akla sosyal bilimler

alanındaki ccedileviri etkinliğinin toplumsal etkisinin biraz daha irdelenmesi

duumlşuumlncesini getirir

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi

Batıda aydın ccedileviriyi guumlnceli yakalamak uumlzere kullanırken Tuumlr-

kiyersquodeki aydın ccedileviriyi toplumu değiştirme aracı olarak kullanma yo-

luna gitmiştir Anglo-Sakson koumlkenli normların ccedileviri etkinliği aracılı-

ğıyla oumlzuumlmsenmesi ve bu normlar ışığında Tuumlrkiyersquonin kendine oumlzguuml

bilgisini uumlretmesi 1910rsquolu yıllardan 1970rsquoli yıllara uzanmaktadır

Oumlrneğin ldquoSosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi

Muumlmkuumln muumlrdquo başlıklı Defter dergisinde Zafer Toprakrsquoın goumlruumlşlerine

yer verilen soumlyleşi de I Duumlnya Savaşı ve 1933 Uumlniversite Reformundan

sonra Tuumlrkiyersquoye goumlccedil eden Yahudi koumlkenli Alman Bilim adamlarının

Tuumlrk Uumlniversitelerine katkısından soumlz ederek Keynesrsquoin eski Tuumlrkccedile

makalelerinin Alman iktisat normlarını Tuumlrkiyersquoye tanıştırdığını

soumlylemekle birlikte bu bilginin devletin 1930 krizinin uumlstesinden

gelmesine yaramadığını oumlne suumlrmesi ccedilevirinin etkisi konusunun biraz

daha irdelenmesini gerektirir (Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin

vd 1997 169-173) Bu ise guumlncel de olsa sosyal bilimler alanında

yapılan her ccedilevirinin aynı anda toplumsal işlevi olmadığını ve bir ccedileviri-

nin işlevsel nitelik kazanması iccedilin bazen zaman gerektiğini bir başka

deyişle her gelen bilginin toplumun gereksinim duyduğu anda

188

kullanılmadığını goumlstermektedir Nitekim Keynesrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml

normlar Batırsquoda II Duumlnya Savaşının hemen ardından uygulamaya

geccedilirilirken bu bilginin uumllkemizde işlevsellik kazanması ancak 1940rsquolı

yıllarda muumlmkuumln olmuştur Kuşkusuz bu gecikmenin bir nedeni de Batı

dinamiklerinden yola ccedilıkarak uumlretilen bilginin iccedilinde yaşanılan

toplumun sorunlarına yabancı kalmasından da kaynaklanabilir Ancak

bu ccedileviri yayınlara gerek olmadığı duumlşuumlncesinden ccedilok ccedileviri yoluyla

gelen bilginin oumlzuumlmsenerek toplumun ihtiyaccedillarını karşılayacak oumlzguumln

bilgi uumlretimine etkisi olması gerektiği duumlşuumlncesini akla getirir Bu

şekilde aydının roluuml de ccedilevirilerle toplumu değiştirme misyonundan

ccedilıkarak asıl goumlrevi oumlzguumln bilgi uumlretmeye doumlnuumlşuumlr

Sonuccedil olarak 80rsquolı yıllardan sonra uumlniversitelerdeki sosyal ekono-

mik ve bilgi yığılmasına dayalı tıkanmadan sonra bilim adamının top-

lumu değiştirme misyonunu bırakarak Batı normlarında tarihi sorgula-

mak yerine eşsuumlremli bir yaklaşımla guumlncel bilgiyi yakalama ccedilabasına

girdiği goumlruumllmektedir Ancak bilgi ccedilağının kaccedilınılmaz sonucu telif ve

ccedileviri yayınların ccedilokluğu aydının ccedilağdaş bir yana guumlncel bilgiyi de

ccedileviri yoluyla yakalayamamasına ve hele yabancı dil bilmiyorsa bilginin

gerisinde kalmasına neden olmuştur Bununla birlikte uumllkemizde guumlncel

bilgiyi yakalamada uumlniversitelerden ccedilok yayınevlerinin işlevsellik

kazandığı oumlne suumlruumllebilir Bundan boumlyle soumlz konusu doumlnemde

ldquoAkademiardquo oluşturmada ldquouumlniversitelerrdquo değil yayınevlerinin

yayınladığı ccedileviriler oumlnemli rol oynamıştır Ne var ki yayınevlerinin

Cumhuriyetin Kuruluş yıllarındaki Telif ve Tercuumlme heyetlerinde olduğu

gibi bilinccedilli ellerde bulunmaması bilginin sistemlilikten uzaklaşarak

başıboş kalmasına neden olmuştur

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966)

Latin Harf devriminin onuncu yılı dolayısıyla 2 Mayıs 1939rsquoda top-

lanan Birinci Tuumlrk Neşriyat Kongresi nedeniyle guumlndeme gelen ccedileviri

konusu doumlnemin Maarif Vekillerinden Hasan Ali Yuumlcelrsquoin ccedilabalarıyla

yeniden devlet politikası kapsamında ele alınmaya başlamıştır Oumlyle ki

konuyla ilgili olarak Maarif Vekaleti tarafından oluşturulan Tercuumlme

Encuumlmeni Kongresinin uumlccedil ve doumlrduumlncuuml guumlnuumlnde bir Tercuumlme

Buumlrosunun kurulmasına karar verilmiş bununla da kalmayıp ne gibi

goumlrevleri yerine getireceğini de saptanmaya ccedilalışılmıştır Tercuumlme

Encuumlmeninin bu denli ivedi karar alabilmesi hem evrensel kuumlltuumlr

189

mirasına ortak olmak hem de dilin dinamiklerini zorlayarak onu

geliştirip zenginleştirmek amacını taşımaktadır İşte bu amaccedilla bir

tercuumlme buumlrosunun kurulmasına karar verilmiştir Bu buumlro da oumlnceki

tercuumlme daire ya da encuumlmenleri gibi klasik eserlerin ccedileviri listelerini

hazırlamak yapılan ccedilevirilerini planlı olarak denetleyip yayınlamak ve

buna ek olarak suumlreli tercuumlme dergilerinin ve ccedileşitli dillerde soumlzluumlklerin

ccedilıkartmakla yuumlkuumlmluuml tutulmuştur Buradan da anlaşılacağı gibi Tercuumlme

Buumlrosunun başlıca amacı bu doumlnemde halka okumayı yazmayı

sevdirmektir Bundan boumlyle eğitim alanında oumlğrenci ve akademisyenlere

seslenen ccedilevirilerden ccedilok daha geniş tabana yayılan bir halk kitlesine

seslenme hedef seccedililmiştir Tercuumlme Buumlrosunun yaptığı işler arasında en

başarılı olan Tercuumlme Dergileridir

1940rsquolardan 66rsquolara dek suumlren H A Yuumlcelrsquoin başlattığı Tercuumlme

Dergileri ldquoSayısal Verilerle Tuumlrkiyersquodeki Ccedileviri dergilerirdquo başlıklı Metis

dergisinde ccedilıkan yazıda beş doumlneme ayrılmıştır (Ayav amp Dolanoğlu

Guumlrsoy vd 1992 136-139) Soumlz konusu doumlnemler yapılan ccedilevirilerin

telif yazılara oranı dil dağılımı ve Antik Ccedilağ Ccedilağdaş ve Yakın Ccedilağ

olmak uumlzere hangi doumlnemlere ait yapıtların ccedilevirileri olduğu konusunda

oumlnce sayısal ardından yuumlzde olarak değerleri bildirilmiştir Yakın ccedilağla

ilgili yapıtlardan ldquoklasik yapıtlarrdquo kastedilmiştir Bu yazıdan ccedilıkartılan

bilgilere goumlre aşağıdaki birtakım sonuccedillara ulaşılabileceği gibi bilgi

uumlretimi accedilısından bu verilerin anlamı aşağıda ccedilizilen tabloyla daha da

accedilıklığa kavuşur

Tablo 3Tercuumlme Dergileriyle İlgili Yuumlzde Olarak Toplu Veriler

1Doumlnem

1940-1945

2Doumlnem

1945-1951

3Doumlnem

1953-1959

4Doumlnem

1953-1959

5 Doumlnem

1964-1966

Ccedileviri

Oranı 59 72 70 74 78

Dil

Dağılımı

Fransızca 34 Fransızca

38

Fransızca

35

Fransızca

51

Fransızca

28

Almanca25 Almanca

29

Almanca

29

Almanca

25

Almanca

24

İngilizce 17 12 11 4 19

Latince+Yunanca20 5 11 7 10

Ccedilağ Goumlre

Metin

Tuumlruuml

Yakın Ccedilağ 58

(Klasikler)

58 52 25 49

Ccedilağdaş 6 27 24 54 34

Antik 26 6 16 11 10

190

1 doumlnemde ccedileviri etkinliği hareketinin başlıca iki nedeni vardır

Bunlardan birincisi evrensel kuumlltuumlre ortak olma kaygısı ikincisi ise

Harf Devriminin 1928rsquode kabul edildiği goumlz oumlnuumlne alınacak olursa soumlzluuml

kuumlltuumlrden yazılı kuumlltuumlre geccedilişte oumlzellikle yazınsal metinlerin ccedilevirisine

ağırlık vererek ulusu bir araya getiren en oumlnemli etmen ortak resmi bir

dilde anlaşmak ve o dilde duumlşuumlnuumlp yazan yerleşik bir toplumun alt yapı-

sını kurmaktır İşte bu amaccedil ccedilerccedilevesinde Yunanca ve Latince

ccedilevirilerin oumlteki doumlnemlere goumlre en uumlst duumlzeyde olduğu doumlnem 1

doumlnemdir Bu ise Batırsquodaki kuumlltuumlrel ve teknolojik kalkınmanın

temelinde Antik Yunan ve Latin kuumlltuumlruumlnuumln yattığı duumlşuumlncesinden

kaynaklanmıştır Oumlte yandan Yunanca ve Latincersquoden yapılan

ccedilevirilerin ileriki doumlnemlerde giderek duumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Bir başka deyişle

teknolojik kalkınmanın Batırsquodaki hızı karşısında bu inancının zamanla

sarsılarak ccedileviri dili olarak gelişmiş uumllkelerinin dilinde yazılmış

yayınların seccedilildiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1940-1966 yılları arasında

duumlnyada goumlzde bilim dili Fransızca olduğundan uumllkemizde de en ccedilok

ccedilevirinin bu dilden yapıldığı goumlruumlluumlr Ayrıca Tanzimatrsquotan bu yana

siyasal ve ekonomik nedenlerden oumltuumlruuml Fransız dili ve kuumlltuumlruumlyle yakın

ilişkiler Fransızcarsquonın buumltuumln duumlnyada olduğu gibi Tuumlrkiyersquode de en ccedilok

kullanılan yabancı dil olmasına neden olmuştur Oumlte yandan 1 Duumlnya

savaşı 2 Duumlnya Savaşları sırasında uumllkemize sığınan Yahudi koumlkenli

Alman bilim adamlarının Almancarsquonın hiccedil değilse akademik alanda

uumllkemize girmesine neden olmuşlardır Uumlstelik Almanya ile olan siyasl

ekonomik ve kuumlltuumlrel ilişkiler de ister istemez 1940rsquodan 1966 yıllarına

kadar Almancarsquonın Fransızcarsquodan sonra en yaygın dil olmasına neden

olmuştur 1940-1966 yılları arasında uumlccediluumlncuuml sırada yer alan

İngilizcersquoden ortalama ccedileviri oranı ortalam 14 olmakla birlikte 60rsquolı

yıllardan başlayarak İngiliz edebiyatından ccedilevirilerin arttığı bunda ise

Amerikarsquodan gelerek ccedilağdaş bilim dallarını uumlniversitelerde kuran

Amerikalı akademisyenlerin ya da kuumlltuumlrel antlaşmayla Amerikada

yetişip uumllkesine doumlnen yerli akademisyenlerin buumlyuumlk payı olmuştur Bir

başka deyişle Amerikarsquoyla olan kuumlltuumlrel değişim antlaşmaları

Amerikarsquoda doktora ya da yuumlksek lisans yapanların sayısını artırarak

Anglo-Saxon kuumlltuumlruumln daha yakından tanınması olanağını yaratmıştır

Bu son doumlnemde İngilizcersquonin ve İngiliz edebiyatının tanınmasında

Amerikarsquonın bizzat kendisinin aracı olduğu da duumlşuumlnuumllebilir Bu tablo

Ccedilağa goumlre metin tuumlruuml accedilısından tekrar incelendiğinde ise klasiklerin

191

ccedilevirilerinin Yakın Ccedilağ kapsamında ele alındığı ve en ccedilok ccedilevirinin

ldquoklasiklerdenrdquo yapıldığı goumlruumllmektedir Bunun nedeninin yazınsal

metinler aracılığıyla hem yazılı dili zorlamak hem de okumayı

sevdirmek olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki 60rsquolı yıllardan başlayarak

ccedilağdaş yapıtların ccedilevirilerinin oranı birden artmıştır Bu ise iletişim

oluklarının artmasıyla birlikte ccedilağdaş ve guumlncel konulara ilginin arttığını

goumlstermektedir

Bu şekilde sadece belli bir kesime mal edilen okur-yazarlığın ve ev-

rensel bilginin Milli Eğitim Bakanlığı başkanlığında Tercuumlme Dergileri

ve Milli Eğitim Bakanlığı yayınları aracılığıyla topluma yayılmaya

başladığı goumlruumlluumlr Bu ise bir yandan bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin

oluşumunda son derece oumlnemli bir adım olarak değerlendirilebileceği

gibi oumlte yandan da doumlnemin ccedilevirmenlerine para olmasa da saygın bir

kimlik kazandırması accedilısından da buumlyuumlk oumlnem taşır Kuşkusuz burada

ccedilevirmenlerin doumlnemin oumlnde gelen yazarları olarak saygın bir kimliğe

sahip olmalarının da buumlyuumlk payı olmuştur Yazarların oumlzellikle ccedilevirmen

olması Milli Eğitim Bakanlığırsquonın başlattığı hareketin amacına

ulaşmasına daha geniş anlamıyla da dil birliğinin sağlanmasına neden

olmuştur Oumlrneğin Sabahattin Eyuumlboğlu Nurullah Ataccedil gibi oumlnde gelen

yazar-ccedilevirmenlerin ccedileviri suumlreci sırasında aldıkları kararlar kaynak

kuumlltuumlr odaklı da olsa onların yazar olarak baskın ccedilıkan kimlikleri erek

dil ve kuumlltuumlr konusunda hepten teslimiyetccedili bir tutum sergilememelerine

neden olmuştur Uumlstelik soumlzkonusu yazarların ccedilevirilerinin oumlzellikle de

klasiklerin ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlzde bile okunuyor olması bunun en

buumlyuumlk kanıtıdır

Tercuumlme Dergilerinin bir diğer oumlnemi ise uumllkemizde ccedileviri konu-

sunda kaynakccedilalara ilk kez Tercuumlme dergilerinde yer verilmiştir

Oumlrneğin 1940 ve 1966 yılları arasında kesintilere uğrayarak beş yayın

doumlnemi şeklinde yayınlanan derginin 1940 dan 1951e kadar uzanan

birinci ve ikinci doumlneminde yabancı dilden Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen ccedilo-

ğunluğunu klasiklerin oluşturduğu yapıtların listesi ya Son Altı Ayın

Tercuumlmeleri ya da Klasikler Listesi başlığı altında kaynakccedila olarak

yayınlanmıştır Derginin 3 ve 4doumlneminde ise Behire Abacıoğlunun

1958 ve 1959 yıllarında ldquoyayınlananrdquo 1960 yılında ise ldquoyayınlanmamış

ccedilevirilerlerdquo ilgili olarak derlediği kaynakccedila soumlzkonusu derginin sırasıyla

12 14 ve 15inci ciltlerinde yer almıştır (Demircan 1989 142) Ne var ki

Tercuumlme dergilerinde yer alan bu kaynakccedilalar soumlz konusu yayınların

daha ccedilok yazınsal alanla ilgili ccedileviriler olduğunu Ccedileviribilim accedilısından

192

doğrudan ccedileviri konusunu ilgilendiren yayınlara yer verilmediğini

goumlsterir Bu ise soumlz konusu doumlnemde ldquoccedilevirirdquo denince akla yazınsal

alanla ilgili ccedileviriler geldiği ve ccedileviriye bir uumlst bakış accedilısının henuumlz

yerleşmediğini goumlsterir Ccedileviribilim accedilısından konuya yaklaşıldığında

ise bu dergilerde Sabri Esat Siyavuşgil Orhan Burian gibi doumlnemin

oumlnde gelen yazarlarının İncelemeler ve Toplamalar başlığı altında

ccedilıkan ccedileviri uumlzerine duumlşuumlnce ve goumlruumlşleri bilimsel dayanaktan yoksun

oldukları iccedilin sadece ccedileviri sorunlarını dile getirmekle sınırlı kaldığı oumlne

suumlruumllebilir Bununla birlikte henuumlz varlığı yeni kabul edilmiş bir bilim

dalı iccedilin uumllkemizin bu oumlnde gelen yazarlarının bireysel deneyimlerinden

yola ccedilıkarak hiccedil değilse ccedileviri sorunlarını dile getirmeleri bilimsel

suumlreci başlatmaları accedilısından son derece buumlyuumlk oumlnemi taşır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Tercuumlme Dergileri hem guumlnuumlmuumlzdeki

adıyla ccedileviribilim gibi yeni bir disiplinin uumllkemizdeki ilk habercisi

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlteki bilim dallarına da ccedileviri uumlst

bilinci kazandırmak konusunda oumlrnek teşkil etmiştir Bundan boumlyle

Tercuumlme Dergilerinin bilgi uumlretimine katkıları şu şekilde sıralanabilir

birincisi bilgi kaynağı olarak tek dille beslenmeden ccedilıkarak başka dil ve

kuumlltuumlrlerin varlığını ortaya ccedilıkarmış ve bu farklı dil ve kuumlltuumlrlerden de

bilgi edinileceğini akla getirmiştir ikincisi bilgi edinmede ccedileviriye

saygınlık kazandırarak oumlzguumln bilgi uumlretimi ve ccedileviri metin arasındaki

muğlak ccedilizgiyi belirginleştirmiştir uumlccediluumlncuumlsuuml yazılı dilin ccedileviri yoluyla

gelişmesi sonucu bilim adamının kendi iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

dilinde bilgi uumlretebilmesini kolaylaştırmıştır ve sonuncu olarak da

yazınsal alanda da olsa buumlronun sistemliliğini goumlsteren liste ya da

kaynakccedilalar aracılığıyla bilimde sistemliliğin oumlnemine dikkat ccedilekmiştir

Ne var ki yazınsal alanla sınırlı olması bu konunun dışında kalan

oumlzellikle fen bilimleri alanında bilimsel dilin yerleşememesine neden

olmuş ve bilginin Tanzimatrsquotan başlayarak ccedileviri yoluyla sadece bilgi

almak amacıyla ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo aktarılması Tuumlrkccedile bilimsel dilin

kendini zorlayarak zenginleşememesine neden olmuştur

Aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatılacağı gibi fen bilimleri alanında

yapılan ccedilevirilerin sayısının yanı sıra bilgi uumlretimine katkısının azlığı

devlet eliyle de olsa fen bilimleri alanında boumlyle bir buumlronun

bulunmamasına bağlanabileceği gibi Tuumlrkiyersquode bilim dilinin bir tuumlrluuml

yerleşememesi accedilısından da bir şansızlık olarak değerlendirilebilir

193

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981)

Bu alanda ccedileviri yayınları incelemek uumlzere hazırlanan bibliyografya-

lardan oumlzellikle Tıp alanındaki akademisyenlerden Prof Aykut

Kazancıgil ve Doccedil Dr Vural Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi

Bibliyografyarsquosı seccedililmiştir (Kazancıgil amp Solok 1981) Bu bibliyograf-

yanın oumlzellikle seccedililmesinin birinci nedeni Tıbbiye Mekteplerinden baş-

layarak Tıp alanındaki bilim adamlarının oumlnder olarak Tuumlrk tarihinde bi-

lime olduğu kadar kuumlltuumlre de katkılarının ccedilağdaş toplum olma yolundaki

toplumsal ve siyasal yaşama etkilerini goumlrmek ve guumlnuumlmuumlzde aynı alan-

daki akademisyenlerin bilime nasıl baktıklarını irdelemektir Bundan

boumlyle bu bibliyografyadan elde edilen veriler hem uumllkemizde hangi

konu alanlarının ldquobilimrdquo olarak kabul edildiğini hem de bu bilim

dallarında yoğun ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığını goumlsterir

Bu bibliyografyanın diğer bir seccedililiş nedeni de inceleme malzemesi

olarak Osmanlıdan bu yana bilgi edinme ve uumlretiminin devlet eliyle

youmlnlendirilmiş olması sonucu onun denetimindeki yuumlksek oumlğretim

kurumlarında uumlretilen bilgide ccedilevirinin payının ne olduğunu goumlrmek ve

Osmanlıyla başlayan devletin denetimindeki ccedileviri etkinliği geleneğinin

Cumhuriyet doumlneminde bir suumlrekliliği olup olmadığını ya da bir

evrimden geccedilip geccedilmediğini goumlrmektir

Cumhuriyet doumlneminde yerleşik bir topluma geccedilmenin en oumlnemli

goumlstergelerinden birinin ldquosuumlreklilikrdquo olduğu ve Berkesrsquoin yukarıda Ata-

tuumlrkrsquole ilgili olarak değindiği ldquoVarolan ulusu yok ettirmeme azmine da-

yalı devrimcilikrdquo şeklindeki soumlzleri de anımsanacak olursa Kazancıgilrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml 1850 Tanzimatrsquotan 1981rsquoe kadar uzanan zaman diliminin

bir ulusun suumlrekliliğiyle ilgili savları vurgulamak accedilısından anlamlı

olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu araştırmade Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyetrsquoe kadar olan boumlluumlm bilimsel ccedileviri yayınlar accedilısından II ve

III Boumlluumlmlerde ayrıntılı olarak anlatıldığından bu bibliyografyanın

taraması araştırmanın kronolojik akışına bağlı olarak 1928rsquoden

başlatılacaktır Oumlte yandan hem bu bibliyografyanın hem de

araştırmanın ilk uumlccedil boumlluumlmuumlndeki kuramsal alanla ilgili tarihsel

irdelemenin 1981 yılına kadar uzanması hem 1980 Yuumlksek Oumlğretim

Kanunursquoyla birlikte uumlniversitelerdeki akademik gelenek ve kurumsal

işleyiş accedilısından koumlkluuml değişikliklerden hem de 1980rsquoden sonra iletişim

kanallarının hepten artması sonucu devlete bağlı yuumlksek oumlğretim ku-

rumlarının ccediloğu kez maddi olanaksızlıklar nedeniyle bilginin gerisinde

194

kalıp bilgi uumlretim merkezlerinin oumlzel sektoumlre kayması yuumlzuumlndendir

Uumlstelik 1981-2000 yıllarını kapsayan bu şekilde sistemli bir

bibliyografya bulunmamaktadır Ayrıca 1980 ve 2000 yılları arasındaki

20 yıllık bir geccedilmişle ilgili bir değerlendirme yapmak nesnellik

accedilısından sağlıklı olmayabilir

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar

Araştırmanın tarihsel akışından da anlaşılacağı uumlzere Tuumlrk bilgi uumlretim

geleneğinde devletin youmlnlendirici etkisi yadsınamaz Buna bağlı olarak bu

bibliyografyanın oumlzellikle seccedililiş nedeni de devletin kendi kurduğu bilgi

uumlretim merkezlerindeki yayınları oumllccediluumlt alan bir bibliyografya olmasıdır

Bu bibliyografya geccedilmişle guumlnuumlmuumlz arasında nasıl bir bağlantı

kurulduğunu ve Tuumlrk bilgi uumlretim geleneğinde devletin youmlnlendirici

etkisinin ccedileviri etkinliği accedilısından kendi kurumlarına nasıl yansıdığını

goumlstermesi accedilısından oumlnemlidir Bundan boumlyle burada kullanılan

kaynaklar devletin kendi kurumlarının uumlruumlnuuml olup inceleme malzemesi

olarak taranan yayınlar ya devlet uumlniversiteleri ya da TUumlBİTAK gibi

devlet kurumlarının yayınları arasından seccedililmiştir

Bu bibliyografya daha yakından incelendiğinde ise hem oumlzel alandaki

bilgi uumlretimine hem de halka inen popuumller bilim konusuna ağırlık verildiği

goumlruumlluumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir ccediloğunluğu ise kitaplardan ccedilok

uumlniversitelere bağlı fakuumlltelerin ccedilıkardığı suumlreli yayınlardan oluşmaktadır

Bunlar arasında ccedilevirilerin en ccedilok bulunduğu yayınlar sırasıyla şoumlyledir

İstanbul Fen Fakuumlltesi Mecmuası DTCF Araştırma Dergisi Tuumlrk

Veteriner Hekimliği dergisi Yuumlksek Ziraat Enstituumlsuuml Mecmuası Kimya ve

Sanayi dergisi Tıp tarihi Araştırmaları dergisi Tuumlrk Tarih Kurumu

Yayınlarından Belleten Diş Hekimliği Alemi Tuumlrkiyat Mecmuası İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi yayınları İTUuml dergisi İUuml Orman Fakuumlltesi dergisi

TUumlBİTAKrsquoın31

ccedilıkarttığı Bilim ve Teknik Tıp alanıyla ilgili olarak İstan-

31

Tuumlrkiye Bilimsel Araştırma Kurumu 17 Temmuz 1963rsquote kurulmuş bir devlet kurumu olup pozitif bilimler alanında bilim adamlarını araştır-maya teşvik etmesi halkı bilgiye davet etmesi accedilısından oumlzel bir yeri vardır Bu kurum oumlzguumln yapıtlar kadar ccedileviri yapıtları da teşvik ederek Tuumlrk bilim hayatına oumlnemli bir katkıda bulunmuştur Ccedileviri yapıtlar genellikle pozitif bilim alanındaki klasik nitelikte yapıtlar olup bilginin tabana yayılması amacıyla popuumller bilim alanına da odaklanmıştır İlgi alanı olarak oumlzellikle temel bilimler veterinerlik

195

bul Tıp Fakuumlltesi Mecmuası Abbotempo (1963-70) Organorama (1965-

78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi dergiler bulunmaktadır Bu

yayınların iccedileriği ile ilgili bilgi sırasıyla şu şekilde verilebilir bu yukarıda

sıralanan dergiler Tuumlrkiyersquodeki yuumlksek oumlğretim kurumlarının ccedilıkarttığı

akademik nitelikli dergiler olup bunların dışında kalan Tuumlrk Tarih

Kurumu Belleten dergisi Tuumlrk Dil Kurumu Terim soumlzluumlkleri

TUumlBİTAKrsquoın Bilim ve Teknik dergisi gibi dergiler de devletin Atatuumlrkrsquouumln

ccedilağdaş toplum olma yolunda tuttuğu ışıkla kurduğu bilimsel araştırma

merkezlerinin dergileridir Ne var ki bu bibliyografyarsquoda TUumlBİTAKrsquoın

yayınladığı popuumller bilimle ilgili kitapların ccedilevirilerine yer verilmemiştir

Devlet kurumlarının dışında ccedilıkan yayınlar ise bu bibliyografyada ccedilok

az sayıda olup adı geccedilenlere de devlet kurumlarında ccedilalışan

akademisyenlerin yayın listesinde yer verilmiştir Bunlarda genellikle

soumlzluumlk ve terimce alanında olup bu duruma akademisyenlerin 1980rsquoden

sonra ccedilıkan yapıtlarında rastlanmaktadır Ayrıca sosyal bilimlerle ilgili

yayınların Tuumlrk bilim tarihi kapsamına alınmaması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Dergisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Belleten dergisi ya da Tuumlrkiyat Mecmuası

gibi dergilerde sadece fen bilimlerini ilgilendiren konulardaki makalelere

bibliyografyada yer verildiği goumlruumllmektedir Bir başka deyişle Tıp Tarihi

Otopsi Tarihi veya Coğrafya gibi fen bilimleri arasında yer almakla

birlikte sosyal bilimlerle bağı olduğu duumlşuumlnuumllduumlğuuml konularda bu

dergilerde ccedilıkan yazıların Tuumlrk bilim tarihi Bibliyografyası kapsamına

alındığı goumlruumlluumlr Kuşkusuz burada coğrafyanın fen bilimleri iccediline alın-

ması bu konunun Osmanlılardan başlayarak goumlrguumll verilere dayalı olarak

incelenmesinden kaynaklanmıştır Oumlte yandan fen bilimleriyle ilgili

ccedileviri yayınların da kuramsal olmaktan ccedilok fen alanında ya da teknik

alanda oumlnde gelen bilim adamlarının biyografilerinin ccedilevirisi olduğu

goumlrmuumlştuumlr

muumlhendislik tarım ormancılık tıp gibi konular seccedililmiş olup 1967rsquoden bu yana yayınlanan Bilim ve Teknik Dergisirsquonin de halkta bilimsel meraklılık uyandırmak accedilısından bilgi uumlretimine buumlyuumlk katkısı vardır (Larouse 1992 11781)

196

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendir-

mesi

1928 ve 1981 tarihleri arasındaki toplam 1100 kaynaktan oumlzel konu

alanına goumlre ccedileviri yayın dağılımı aşağıdaki tabloda şu şekilde ccedilıkartıl-

mıştır

Tablo 4 Fen Bilimleri Alanında 1928 ve 1981 Tarihleri Arasındaki

Konu Alanına Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

Tuumlr Tıp Vet Kimya Ecz Diş Coğ Orm Mat Harita Biyografi Soumlzluumlk Top

Kit 3 1 1 1 2 12 20

Dergi 52 9 3 1 3 3 4 1 1 10 96

Top 55 10 4 1 4 3 6 1 1 10 12

Kazancıgil ve Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyograf-

yasırsquondan yola ccedilıkarak ccedilizilen bu tablonun başlığında yapıtın adından

esinlenerek ldquoTuumlrk Bilim Tarihi Alanında Ccedileviri yayınlarrdquo yerine ldquoFen

Bilimleri Alanında ccedileviri Yayınlarrdquo seccedililmiş olmasının baş nedeni kay-

nakların tuumlmuumlnuumln fen bilimleri alanından seccedililmiş olmasından kaynak-

lanmaktadır Bu kaynakta sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Der-

gisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi yayınlarına Tuumlrkiyat Mecmuası ya da Belle-

ten gibi Tarih alanındaki yayınlara yer verilmiş olması bu bibliyografya-

nın sosyal bilimleri de kapsamına aldığı anlamına gelmeyip sadece fen

bilimleri alanındaki biyografik veya bilim tarihi ile ilgili bilgiyi almak

amacını taşımaktadır Bu ise ccedilağdaş Tuumlrk bilim adamlarının da bilimi

sadece fen bilimleri alanıyla sınırlı goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarır Boumlyle bir

saptama aynı zamanda ccedilağdaş bilim adamlarının sosyal bilimlerin

goumlrguumll verilere dayalı olarak incelenmediği kanısından yola ccedilıkarak bu

bilimlerle ilgili konuların bireysel yorum ccedilıkarım ve accedilımlamalara da-

yalı olduğunu bundan boumlyle de bu konu alanlarının pozitif bilimler kap-

samına alınamayacağı goumlruumlşuumlnde olmalarından kaynaklanır Bu ise

Pozitif bilimler kavramından halen II Meşrutiyet doumlneminde olduğu

gibi ldquotarihi anlamak iccedilin tarihsel bilgiye değil de jeolojiyi başvurmakrdquo

anlaşıldığını goumlsterir Oysa bilindiği uumlzere guumlnuumlmuumlzde konu alanı

sosyal bilimler de olsa kullanılan youmlntemler goumlrguumll verileri toplayacak

şekilde duumlzenlendiğinden kaccedilınılmaz olarak bu konu alanının da goumlrguumll

bilimler sınıfına girmesi gerekir Oumlrneğin ccedileviri gibi ccediloğu işlemin

beyinde geccediltiği bir konu alanında bile ccedileviri işleminin oumlnceden

197

belirlenen bir amaca goumlre yerine getirilmesi ya da ccedileviri yapılırken sesli

tutanaklar tutma şeklindeki youmlntemler akılda geccedilen işlemlerin bile

goumlrguumllluumlk kazanmasını sağlar (Kussmaul 1995 39-55) Buradan da

anlaşılacağı gibi soumlzkonusu bibliyografyada sosyal bilimlere yer

verilmemesi belli ki yukarıda değinildiği şekilde bu alanda yaşanan

bilimsel devrimden fen bilimleri alanındakilerin haberdar olmadığını

goumlsterir Bu ise accedilıkccedilası disiplinlerarası iletişim kopukluğundan ileri

gelir

Yukarıdaki tablodan Tuumlrkiyersquodeki pozitif bilimler alanına başta tıp

olmak uumlzere veterinerlik kimya eczacılık diş hekimliği coğrafya or-

mancılık matematik haritacılık biyografi ve oumlzel alan soumlzluumlk ve terim-

celeri gibi konular girmektedir Toplam ccedileviri sayısı 116 olup toplam

yapıt sayısının 10rsquounu oluşturmaktadır En ccedilok ccedileviri yapılan alan ise

Tıprsquotır Yine aynı şekilde Tıp alanıyla ilgili Abbotempo (1963-70)

Organorama (1965-78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi der-

gilerde ccedilıkan ccedilevirilerin ya biyografi ya da Tıp tarihiyle ilgili konularda

olması buumlyuumlk bir olasılıkla daha buumlyuumlk bir okuyucu kitlesine seslenme

amacı taşımaktadır İkinci konu alanı ise Tıbbın bir uzantısı olan Veteri-

nerlik alanıdır Sırasıyla bu konu alanlarını biyografi ormancılık

kimya diş coğrafya eczacılık matematik ve haritacılık alanları

izlemektedir Bu sıralama ccedilevirilerin sayısının uumllkenin gereksinim

duyduğu konu alanlarına goumlre dağıldığını ve geccedilmişte ilgi alanı olan ge-

leneğin bir devamı niteliğindeki konularda daha ccedilok ccedileviri yapıldığını

goumlstermektedir Bunun yanı sıra soumlzluumlk ve terimcelerin sayısının

ccedilokluğu bilim dalıyla ilgili jargonun oluşturulması amacını taşımaktadır

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili

Fen bilimleri alanında hangi dillerden ccedileviri yapıldığı konusuna ge-

lince 1928-1933 yılları arasında oumlzellikle II Meşrutiyet doumlneminde

Fransızca buumltuumln duumlnya da olduğı gibi ayrıca tıp alanında eğitim dili

olarak da kullanılması nedeniyle en ccedilok ccedileviri yapılan dil olmasına

karşın 1933 Uumlniversite Reformuyla birlikte oumlzellikle boumlluumlmleri

kurmaya gelen Alman bilim adamlarının ve kuumlltuumlrel değişim

antlaşmalarıyla uumllkemizden Almanyarsquoya goumlnderilen oumlğrencilerin

etkisiyle ccedileviri dili Almanca olmaya başlamıştır Ne var ki I ve II

Duumlnya savaşlarından başlayarak suumlre gelen Amerikarsquoya beyin goumlccediluuml en

yaygın bilim dilinin 1960rsquotan sonra İngilizce olmasına neden olmuştur

198

Bu bibliyografyadaki ccedilevirmenlerin tuumlmuuml akademisyen olup ccedilevirilerde

en başta gelen amaccedil bilgi almak olduğundan ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

ccedileviri youmlntemi kullanılmıştır Ne var ki uzun suumlre bu youmlntemin kulla-

nılmış olması bilim dili ve bilim dalı jargonunun gelişememesine neden

olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra pozitif bilimler alanında oumlzguumln

yapıtların bile ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri diliyle yazıldığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz bu durum bilgiyi suumlrekli yabancı dildeki

kaynaklardan edinmekten oumltuumlruuml bilim adamlarının iki dilli olmalarına

karşın ccedileviri edinccedillerinin bir tuumlrluuml geliştirememelerinden

kaynaklanmıştır Bu tablo ancak 1980rsquolerden sonra ccedilevirilerden

yararlanarak oumlzguumln yapıtlar uumlretmeye başlanmasıyla birlikte değişmeye

başlamıştır Oumlrneğin en az ccedileviri yapılan alanlardan biri eczacılıkta

oumlzguumln yapıtların bili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri gibi yazıldığı

goumlruumllmektedir Ccedilevirilerde bu youmlntemin oumlzellikle kullanılması ise bilim

adamının bilgiyi kaccedilırmamak kaygısından kaynaklanabilir Ne var ki

bunun ccedilevirideki yaratıcılığı oumllduumlrme tehlikesi vardır Bir başka deyişle

bilimsel doğruluk uğruna ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yapma

alışkanlığının bir suumlre sonra bilimsel işlevi olmayan yapıtların ortaya

ccedilıkaracağı unutulmamalıdır Uumlstelik Jaques Barzun ve Henry F Graffrsquoın

Modern Araştırmacı adlı yapıtta ldquoRaflarımız ldquooumlzenlerdquo ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedilevrilmiş sayfalar dolusu saccedilmalıklar iccedileren ldquouumlnluumlrdquo ccedileviri

yapıtlarıyla doludurrdquo şeklindeki soumlzleri de yukarıda anlatılanları haklı

ccedilıkarır niteliktedir (Graff amp Barzun 1999 248)

Ccediloğu kez oumlzellikle suumlreli yayınlarda ccedilevirmenin kimliği saklanmış

ve anonim ccedileviri başlığı atılmıştır Bu ise bir yerde bilginin kaynağının

da saklanmasına neden olmuştur Nitekim uzun suumlre ccedileviri yayınlarda

kaynak adının verilmemesi de bununla ilgili olarak goumlruumllebilir Oysa

ccedileviri kaynağının belirtilmemesi birincil kaynağa inme gibi bilimsel bir

kaygının da goumlz ardı edilmesine neden olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra

derleme ve oumlzguumln yapıt arasındaki sınırın karışması da buna bağlı olarak

değerlendirilebilir

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel De-

ğerlendirme

Cumhuriyet doumlnemiyle ilgili olarak buraya kadar yapılan tarihsel in-

celeme uumllkemizde devlet eliyle ccedilıkarılan ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine doğrudan katkısı olmadığını ortaya ccedilıkarmakla birlikte

199

oumlzellikle yuumlksek oumlğretim kurumlarındaki bilim dallarının yabancı (Batı)

koumlkenli bilim adamları tarafından kurulduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bu dallarda oluşturan bilimsel geleneğin ya da ccedilağdaş bilgi aktarım

yolunun gerccedilekte soumlzluuml ccedileviri olduğu anlaşılır Oumlzellikle Cumhuriyetin

kuruluş yıllarında Almanyarsquoya okumak uumlzere goumlnderilen oumlğrencilerin

kendi uumllkelerinde akademisyen olarak doumlnduumlklerinde bu yabancı bilim

adamlarıyla hem ccedilevirmen hem de araştırmacı olarak yakın ilişkileri

guumlnuumlmuumlz uumlniversitelerinin temelini atmıştır Ne var ki burada oumlrneğin

Tuumlrk oumlğrenci ya da akademisyenlerin Batı kuumlltuumlruumlyle soumlzluuml ccedileviri

yoluyla ilk tanışmasının onları niccedilin bilimsel alanda yoğun bir ccedileviri

etkinliğine itmediği sorusu akla gelebilir Kuşkusuz yazılı kuumlltuumlr

geleneğinin bir başka deyişle geniş halk kitlesinde yazılı kuumlltuumlre

merakın 1928 Latin alfabesinden sonra ancak 1960rsquolı yıllarda gerccedilek

anlamda uyanmaya başladığı soumlylenebilir Bununla birlikte bu kadar

kısa zaman aralığında ccedileviri yayınların sayısının az olmakla birlikte

Tuumlrk bilimine etkisini buumlyuumlk olduğu yadsınamaz

Yazılı kuumlltuumlruumln ulusal kuumlltuumlr politikasına girmesi ve yazılı kuumlltuumlruumln

benimsenmesinin Batırsquoda bile yuumlzyıllar aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa en

azından Cumhuriyetin kuruluş yıllarında soumlzluuml geleneğin egemen ol-

duğu bu nedenle de ancak 1960rsquoli yıllardan sonra bilimsel alanda yazılı

ccedileviri uumlruumlnlerinin verilmeye başlandığı goumlruumlluumlr İşte bu nedenle başlan-

gıccedilta yuumlksek oumlğretim kurumlarının soumlzluuml kuumlltuumlruumln egemen olduğu bir

toplumda ccedilağdaş bilgiyi yabancı bilim adamlarından soumlzluuml ccedileviri

yoluyla aldığı bununla birlikte 1960rsquolı 70rsquoli yıllara dek bu şekilde

alınan bilginin telif adı altında derleme niteliğinde ortaya ccedilıkarak geniş

halk kitlelerine yayıldığı soumlylenebilirHem ccedileviri yayınlar hem de

derleme yapıtların bilimsel olduğu kadar dilsel accedilıdan da oumlnemi vardır

Şoumlyle ki yabancı bilim adamlarının değil de Batıda yetişmiş yerli bilim

adamlarının kurduğu boumlluumlmlerde yazılı ccedileviriye daha ccedilok başvurulmakla

birlikte bilim adamının bilginin doğruluğu konusundaki titizliğinin onu

ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviriye ittiği soumlylenebilir Oumlte yandan soumlzluuml

ccedileviri geleneğinin hakim olduğu boumlluumlmlerde yabancı bilim adamlarının

Tuumlrkiyersquode yetiştirdiği yerli bilim adamlarının en azından yabancı oumlğ-

retim uumlyeleriyle birlikte ccedilevirmen olarak girdikleri derslerde bilgiyi

oumlğrenciye anlaşılır kılma (işlevsel) amacıyla daha esnek ve dilin doğal

akışını daha bozmadan kullanma yeteneğini bir başka deyişle de ccedileviri

edincini geliştirerek derleme niteliğinde yapıtlar daha ccedilok uumlrettiği

soumlylenebilir Derleme yapıtların bilimsel accedilıdan iki oumlnemi

200

vardırbirincisi bilgi uumlretim zincirinin ccedileviriden sonra gelen bir halkası

olması nedeniyle bilgiyi daha bilinccedilli olarak aktarma gereksiniminin

duyulması ikincisi ise dilsel olarak da okuyucu odaklı olması

nedeniyle binlerce sayfa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılmış anlaşılmaz

ccedileviri yerine toplumsal ve kuumlltuumlrel etkisinin daha fazla olmasıdır Ne

var ki bu aşamada ccedilıkan ccedileviri ya da derleme şeklinde ccedilıkan yayınların

yukarıdaki taramadan da anlaşılacağı gibi bilimsel araştırmadan ccedilok

eğitim amaccedillı olduğu ortaya ccedilıkmaktadır

Guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine etkisi ise son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasındaki disiplinlerarası betimleyici bir uygulama oumlr-

neğiyle anlatılmaya ccedilalışılacaktır

201

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA YANSIMASI1

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları

Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle

analizi

Tarihsel olarak oumlnceki boumlluumlmlerde yapılan araştırmadan uumllkemizde

ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine beklendiği oumllccediluumlde katkısı olmadığı or-

taya ccedilıkmıştır Bu tuumlr ccedileviri yayınların başta oumlteki disiplinlere model ol-

mak uumlzere kuumlltuumlre ve topluma etkisini artırmak amacıyla son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasında disiplinlerarası bir uygulama oumlrneğine yer ve-

rilmiştir Bu betimleyici ccedilalışmayla hem oumlteki disiplinlere kendi konu

alanlarıyla ccedileviri yayınlarında bilinccedillilik kazandırmak hedeflenmiş hem

de oumlzel bir disiplin olarak kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların

bilgiyi tetikleyip tetiklemediği nesnel verilerle ortaya ccedilıkarılmak

istenmiştir Oumlzellikle 1980 ve 2000 yıllarını kapsayan telif yayınlarda

ccedilevirilere ldquoatıf analiziylerdquo ilgili 42 Boumlluumlm III Boumlluumlmde eksik bırakılan

bu zaman dilimine nesnel veri bırakması accedilısından oumlnem taşımaktadır

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte gerccedilekte bilimsel gelenek iccedilersinde bir buumltuumlnuumln

parccedilası olarak oumlteki disiplinlere de geleceğe youmlnelik olarak betimleyici

bir uygulama oumlrneği sunma2 amacını guumltmektedir Bu şekilde hem ilk uumlccedil

boumlluumlmdeki disiplinlerarası araştırmadan ortaya ccedilıkan hipotezler bir yan-

dan betimleyici ccedilalışmadaki oumllccediluumltleri belirlerken oumlte yandan da son

boumlluumlmde elde edilen somut veriler (sayısal veriler) ilk uumlccedil boumlluumlmde oumlne

1 Bu boumlluumlmle ilgili ayrıntılı bilgiler ve ekler iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003)

ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora Tezi İstanbul s301-343 ve Ekler Boumlluumlmuuml

2 Goumlrguumll (ampirik) hiccedilbir ccedilalışma buumltuumlnsel olamaz oumlzellikle betimleyici

ccedilalışma ister istemez ldquokısmirdquo olarak yapılabilir Bununla birlikte bu ldquokısmirdquo ccedilalışma buumltuumlnuumln bir parccedilası olarak genelde ccedileviri yayınların bilgi uumlretim geleneğindeki yeri konusunda fikir verir

202

suumlruumllen hipotezlerin somut verilerle gerekccedilelendirmesini sağlayacaktır

Ccedileviri etkinliği ve kuumltuumlphanecilikle ilgili ilk uumlccedil boumlluumlmden ccedilıkan

hipotezler şu şekilde sıralanabilir

1 Disiplinlerarası bir araştırma Ccedileviribilim gibi uzun suumlre başka

bilim dallarının boyunduruğu altında kalmış bir disiplinin ldquooumlzerkliğinirdquo

kaybettirmekten ccedilok ldquooumlzerkliğininrdquo daha sağlam temeller uumlzerine otur-

masını sağlar

2 Ccedileviri yayınlar aracılığıyla tarihsel toplumsal ve siyasal alanda

yapılan oumlnceki boumlluumlmlerde yer alan araştırma ise betimleyici boumlluumlmde

yer alacak oumllccediluumltlerin belirlenmesinde buumlyuumlk rol oynadığı gibi bu araştır-

manın geriye doumlnuumlk olarak yeniden yapılanmasını da sağlar

3 Belge ve Bilgi youmlnetimi alanı gibi oumlzel alanda ccedileviri yayınlar

uumlzerinde yapılacak disiplinlerarası betimleyici bir ccedilalışma sadece bu

alanda ki ccedileviri yayınlarla ilgili bilgi uumlretimi konusundaki sonuccedilları

vermekle sınırlı kalmaz genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviri ya-

yınların payı konusunda da bilgi verir Boumlyle bir ccedilalışma aynı zamanda

disiplinlerin geleceğe youmlnelik ccedileviri politikalarını belirlemede yol goumlste-

rici olur

4 Ccedileviribilim youmlntemiyle taranacak yayınların kuumltuumlphane bilimi-

nin sağladığı ldquobibliyometrik atıf analizi youmlntemiyle sayısal verilere

dayalı olarak tamamlanması bilim dalına goumlrguumlluumlk kazandırır

Bundan boumlyle son boumlluumlmde genel anlamda ccedileviri yayınların bilimsel

alanda bir işlevi olması amacıyla ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında disiplinlerarası

bir araştırma oumlrneği verilmiş ve bunun oumlteki disiplinlerarası ccedilalışmalara

da ışık tutması hedeflenmiştir Oumlteki bilim dallarına tarihte ışık tutmuş

iki uumlst bilim dalı arasındaki ilişkinin disiplinlinlerarası araştırmayla nasıl

zenginleştirilebileceği bu oumlrnekle accedilıklanmak istenmiştir Bir başka

deyişle hangi niteliklere sahip hangi ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısı

olacağı konusunda disiplinlerarası bir youmlntem geliştirilmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki ilişkinin iki uumlst bilim

dalı olarak oumlteki bilim dallarının gelişimine ve bir ulusun bilimsel kimli-

ğinin oluşumuna katkısı olduğu yukarıdaki tarihsel akıştan accedilıkccedila anla-

şılmaktadır Bu boumlluumlme kadar yapılan tarihsel araştırma iki bilim dalının

henuumlz kuramsal kimliğini bulmadan oumlnceki uygulama alanıyla sınırlı et-

kinliklerini sergilemektedir Oumlte yandan iki bilim dalının oumlzellikle 20

yuumlzyılın son ccedileyreğinde bilimsel kimliklerini bulmalarıyla birlikte uy-

203

gulama alanıyla sınırlı bu tarihsel birlikteliklerinin ccedilağdaş bilim anlayışı

ccedilercevesinde geliştirilerek kuramsal alanda kanıtlanması zorunluluğu

ortaya ccedilıkmaktadır

Aşağıda yer alacak kuumltuumlphane Bilimi ve ccedileviribilim İlişkisinin ccedileviri

ve telif yayınlarda yansıması şeklindeki disiplinlerarası incelemede

ccedilağdaş bilimsel youmlntem olarak Gideon Touryrsquonin ccedileviribilim alanında

oumlne suumlrduumlğuuml ldquoErek Odaklı Kuramınardquo3 başvurulacaktır kuumltuumlphane

bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki iletişimi incelemek uumlzere kuumltuumlphane

bilimi kuramları yerine ccedileviribilim kuramlarının seccedililmesi ise bu

disiplinlerarası araştırmanın oumlncellikle ccedileviri yayınlar uumlzerinde odaklan-

masından kaynaklanmaktadır Buna gerekccedile olarak ise hem

disiplinlerarası kavramının tanımı hem de bu incelemede oumlzellikle ccedileviri

yayınlardan yola ccedilıkılarak ilişkilerin accedilıklanması goumlsterilebilir Buna

goumlre I Boumlluumlmuumln 11 şeklindeki alt başlığında yer alan ldquodisiplinlerarasırdquo

araştırmanın tanımına uygun olarak disiplilerarası araştırmanın bilim

dalının kendini tamamlayıcı bilimlerden gelen araştırma sonuccedillarıyla

birlikte bildiren araştırma olduğu şeklindeki accedilıklama ccedileviribilim youmlnte-

miyle taranacak yayınların kuumltuumlphane biliminin sağladığı bibliyometrik

atıf analiz youmlntemiyle tamamlanacağı anlamına gelmektedir

Buraya kadar oumlteki bilim dallarının tarihsel gelişimine olanak

sağlayan ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki uygulama alanıyla

sınırlı disiplinlerarası iletişimi incelemiştir Bu son boumlluumlmde

kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların incelenmesine rasgele kara

verilmemiş aksine tarihsel araştırma bu iki bilim dalının kuramsal

olarak daha sıkı disiplinlerarası iletişime geccedilmesinin hem bu

disiplinlerin gelişmesine hem de oumlteki bilim dallarının gelişimine daha

yararlı olacağı sonucunu ccedilıkartmıştırBoumlyle bir sonucun ccedilıkmaması

durumunda ise geleneksel olarak bu incelemenin bilimsel alanda ccedileviri

yayınlar uumlzerinde yine uygulama alanıyla sınırlı oumlnerilerle sonlanması

gerekir Şoumlyle ki tarihe bakıldığında bu iki disiplin arasındaki ilişkinin

genellikle bilimsel dayanaktan yoksun uygulama alanındaki bireylerin

3 Erek Odaklı youmlntem bir kuumlltuumlrde ccedileviri sayılan metinleri ccedileviri olarak

kabul edip aralarındaki ilişkileri oumlnce betimleyip ardından accedilıklayarak iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkarmaktır Bu du-rumda kaynak kuumlltuumlr birincil derecede oumlnem taşımaktan ccedilıkar yerini erek kuumlltuumlre bırakır Ne var ki ccedileviribilim alanı jargonunda kullanılan bu terim daha geniş kesime seslenen bu ccedilalışmada ldquookuyucu odaklırdquo şeklinde kullanılmıştır

204

kararına goumlre şekil aldığı goumlruumllmektedir Oumlrneğin Muumlnif Paşa ya da

Mithat Paşa gibi yenilikten yana kimselerin ccedileviri yayınları ulusal

kalkınmanın bir parccedilası goumlrerek desteklemesine karşın bu kararlar

onların yokluğu durumunda geccedilerliliğini yitirmektedir Bu ise kalıcı

kararların bilimsel dayanak aradığını aksi durumda kurumsal olarak

yerleşemediği goumlstermektedir Ccedileviri yayınlarla ilgili kararların

kurumsallık kazanması ise ancak kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilimrsquoin

oumlzerk bir bilim dalı olarak gelişip dayanağını bilimsel youmlntemlerden

almasıyla birlikte sağlanabilecektir Bu incelemenin yukarıda belirtildiği

şekilde uygulama alanında oumlneriler yerine betimleyici bir ccedilalışmayla

sonlanması ccedilağdaş bilimsel anlayışın goumlrguumlluumlğe verdiği oumlnemden

kaynaklanmaktadır Bu şekilde uygulama alanındaki kararların bilimsel

verilere dayalı olarak alınması hedeflenmektedir

Bu incelemenin akışı iccedilerisinde yapılan tarihsel inceleme iki youmlnluuml

ilişkinin varlığının ortaya ccedilıkarmıştır bunlardan birincisi yukarıda deği-

nildiği gibi uumlst bilim dalı olarak iki bilim dalı arasındaki ilişkinin

varlığı ikincisi ise bu tarihsel gelişim iccedilinde kendi oumlzerk kimliğini

bulan iki bilim dalının karşılıklı ilişkilerinin varlığını goumlzler oumlnuumlne

sermiştir Bundan boumlyle birincisiyle ilgili olarak tarihte ccedileviri yayınla-

rın oumlteki bilim dallarının gelişimine etkisi olup olmadığının betimleyici

youmlntemle tarihte varolan ilişkilerden yola ccedilıkılarak accedilıklanmış

ardından olası ilişkiler uumlzerine kurulan kuramsal alanla ilgili yeni

hipotezler ortaya ccedilıkarılmıştır Bu hipotezler ise iki bilim dalının

tarihsel gelişmedeki ilişkilerini bulgulandırıp gerekccedilelendirmek uumlzere

yeni disiplinlerarası bir incelemeye yol accedilmıştır (bk Boumlluumlm123)

Bundan boumlyle tarihte uygulama alanındaki bu kaccedilınılmaz ilişki

betimleyici bir ccedilalışmayla sonlanmıştır Bu soumlylenenler aşağıdaki şu

tabloyla da accedilıklanabilir

205

Tablo 5 Disiplinlerarası Bilim olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve

Ccedileviribilim İlişkisi

Kuramsal Uygulama

Betimleyici Kuram Uygulama

Varolan İlişkiler

aTarihsel gelişim

iccedilerisinde uumlst bilim

dalı olarak

kuumltuumlphane ve

ccedileviribilim

arasındaki ilişki

b Disiplinlerarası ile-

tişim olarak

kuumltuumlphane bilimi

ve ccedileviribilim ara-

sındaki ilişki

Olası ilişkiler ( ortaya ccedilıkan

hipotezler)

a Uumlst bilim dalı olarak iki

disiplin arasındaki ilişki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini ve ulusal kuumlltuumlruuml

etkilemiştir

b İki bilim dalının oumlzerklik

kazanarak disiplinlerarası

iletişime geccedilmesi oumlteki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini daha arttıracağı

gibi ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine daha sistemli

olarak girmesini de sağlar

Olması Gereken İlişkiler

Şimdiye kadar ortaya ccedilıkan

verilerden Kuumltuumlphane bilimi

alanındaki ccedileviri yayınların

seccediliminde ve bu metinlerin

ccedilevirisinde iki bilim dalı ara-

sında karşılıklı iletişim

kurulması gerekir

Bunun iccedilin ccedilevirilerin bu

alandaki bilgi aktarımında

daha etkin rol oynaması

accedilısından seccedililen metinlerin

ccedilevirisinde sadece dil edinci

değil hedef kuumlltuumlr ve kaynak

kuumlltuumlr arasındaki ilişkilerin de

bilincinde olunmalıdır

Genelden oumlzel konu alanına inen bu incelemede yukarıda genel ola-

rak verilen hipotezler ışığında kuumltuumlphane bilimi alanındaki oumlnde gelen

kitap ya da suumlreli yayın şeklindeki ccedileviri yayınlar disiplinlerarası bir

youmlntemle incelenmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların disiplinlerarası iletişim

accedilısından incelenmesi hem kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlarla

ilgili verileri ortaya ccedilıkaracak hem de bu ilişkilerin accedilıklanması

ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katalizoumlr etkisini artıracaktır Gerccedilekte ccedilok

ccedilaba ve emek isteyen uumlstelik de ccedilok az sayıda yapılan ccedileviri yayınlarda

daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce ccedilevrilecek yayının sorgulanmasına

olanak sağlayacak ccedileviriyle ilgili oumllccediluumltler de bu betimleyici araştırma

aracılığıyla saptanmış olmuştur Bu şekilde betimleyici youmlntemle

yapılacak disiplinlerarası araştırma ccedilevirilerin kuumlltuumlrel olarak işlevsellik

kazandırmak amacını da taşımaktadır Ayrıca soumlzkonusu incelemenin

hedefleri arasında bu konu alanında olduğu kadar oumlteki konu alanlarında

da daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce nasıl bir politika izlenmesi

206

gerektiği konusunda ccedileviri bilinci kazandırmak şeklinde ileriye doumlnuumlk

bir hedefi bulunduğunun da akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Bundan

boumlyle bu son boumlluumlmde yer alacak iki bilim arasındaki disiplinlerarası

incelemede bu iki bilim dalının uumlst bilim dalı olarak işlevleri goumlz

oumlnuumlnde bulundurularak bir uygulama oumlrneği hazırlanmaya ccedilalıştığı oumlne

suumlruumllebilir

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler

Bu betimleyici ccedilalışmadaki taramada şu oumllccediluumltler seccedililmiştir

Tuumlr

Betimleyici ccedilalışmada inceleme malzemesine işaret etmektedir Buna

goumlre ccedileviri yayının makale rapor ya da kitap tuumlruumlnde mi olduğu

anlaşılmaya ccedilalışılmıştır Soumlz konusu araştırmada ise kuumltuumlphanecilik

alanındaki ccedileviri kitap makale ve rapor ccedilevirileri seccedililmiştir

Makalelerin seccediliminde oumllccediluumlt olarak kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri

yapıtlar akademisyenlerin en ccedilok başvurduğu ve kuumltuumlphanecilik alanının

ilk ve uzun soluklu yayını Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni (1952-

1986) devamı olan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği dergileri (1987-) dergileri ve

soumlzkonusu araştırmanın yapıldığı İstanbul Uumlniversitesi Edebiyat Fa-

kuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlnuumln yayını olan ldquoKuumltuumlphanecilik dergisi

Bilgi ve Belge Araştırmalarırdquo adlı dergiler esas alınmıştır

Sayı

İnceleme sırasıyla ilgili sayıya işaret etmektedir

Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi

Tarama oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt olarak iki başlık altında duumlşuumlnuumll-

duumlğuumlnden taramanın ilk boumlluumlmuuml oumlzguumln yapıtın kuumlnyesiyle ilgili şu mad-

deleri iccedilermektedir

Yazar soyadı adı

Yapıt adı

Oumlzguumln Yapıt Kaynak

Yayın Yılı

Dil

Ccedilevirinin hangi dilden yapıldığına işaret eder

207

Ccedileviri Youmlntemi

Ccedileviride youmlntem olarak hedef ya da kaynak odaklı kutuptan

hangisine daha yakın yapıldığını goumlsterir Seccedilenekler şu şekilde

sıralanabilir

KO-kaynak odaklı

OO-okuyucu odaklı

SCcedil OumlCcedil-Sahteoumlrtuumlk ccedileviri

Ccedileviri yapıtın amacıyla ilgili olarak ccedilevirmenin kaynak kuumlltuumlrdeki

metni hem bilgisel hem de dilsel olarak aynen aktarması halinde

kaynak odaklı ccedilevirmenin okuyucunun bilgisel eksikliğini ya da

iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln (hedef kuumlltuumlruumln) bilgi gereksinimini ve dilini

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ccedilevirmesi halinde okuyucu odaklı4 olarak ni-

telendirilmiştir

Sahte ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde kabuluuml zor goumlruumlnen bilginin ccedileviri

olmadığı halde ccedileviri yayın gibi goumlsterilmesi olarak tanımlanır Bu

accedilıdan soumlz konusu ccedileviri de eğilim kaynak odaklıdır

Oumlrtuumlk ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde bilginin daha kolay benimsenip oumlzuumlm-

senmesi amacıyla ccedileviri yayını oumlzguumln yapıt gibi goumlstererek ccedilevirme şek-

linde kullanılmıştır Bu accedilıdan soumlz konusu ccedileviride genel eğilim okuyucu

odaklı ccedileviridir

Ccedileviri yapıt kuumlnyesi

Ccedileviren soyadı ad

Ccedileviri yapıt adı

Ccedileviri yılı

Kaynak

Ccedilevirenin Kimliği

Ccedilevirenin akademisyen ya da meslek elemanı oluşuna goumlre hangi

konu alanında ccedileviri yaptığını anlamak amacıyla bu oumllccediluumlt konulmuştur

Oumlrneğin uygulama ya da kuramsal alanla ilgili bilginin kimler tarafından

yapıldığını ortaya ccedilıkarır Buna goumlre meslek elemanı ve akademisyen

olmak uumlzere iki seccedilenek oluşturulmuştur

4 Ccedileviribilimrsquode bu terime karşılık ldquoerek odaklırdquo ccedileviri youmlntemi terimi

kullanılmaktadır

208

Konu

Bu oumllccediluumlt aracılığıyla her metnin ya da yapıtın oumlnceden ccedilıkarılmış

oumlzlerine bakılarak ccedileviri yapıtın oumlzel alanda hangi konu alanına girdiği

saptanmaktadır Ccedileviri yapıtın birden fazla konu alanına girdiği

saptanması durumunda 1konu başlığı 2konu başlığı ve 3 konu başlığı

olmak uumlzere 3 başlık oluşturulabilir

Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Bu maddeyle ilgili olarak uumlccedil seccedilenek uygun goumlruumllmuumlştuumlr Seccedilenekler

sırasıyla şunlardır

Klasik Geccedilmişten guumlnuumlmuumlze temel bilgiyi taşıyan ve bilgi uumlretim

zincirindeki eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini engelleyen temel yapıtlar

Ccedilağdaş Kuumlltuumlrel ve teknolojik gelişmeye uygun olarak ccedilağımızı ve

geleceği ilgilendiren yapıtlar

Guumlncel Guumlndelik bilgiyle ilgili ve eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini

etkilemeyen yapıtlar

Etkileme Alanı

Ccedileviri yapıtın dil bilgilendirme soyut duumlşuumlnce ve teknik beceri ol-

mak uumlzere ileriye doumlnuumlk olarak okur kitlesini hangi accedilıdan etkilediğini ve

ulusal kuumlltuumlre hangi alanda katkıda bulunduğunu saptamak uumlzere seccedilil-

miş bir başlıktır

Dil Kuumltuumlphanecilik alanında oumlzguumln yapıtın bilimsel terminolojisini

karşılamak ya da bu alanda bilimsel bir dil yaratma accedilısından ccedilevirinin

dile etkisi oumln plandadır

Soyut duumlşuumlnce Oumlzel konu alanına yeni kavramları ya da o anda

gerccedilekleşme olasılığı bulunmayan duumlşuumlnceleri sokarak bilim dalına

farklı bir bakış accedilısı kazandıran ve kuramsal alandaki hipotezlerin alt

yapısını oluşturan bir etkileme alanıdır

BilgilendirmeEtkileme alanı olarak bir konu alanıyla ilgili kanıt-

lanmış ya da goumlrguumll olan bilgileri bir disipline kazandırarak ondaki bilgi

birikimini artırmayı hedefler

Teknik Beceri Uygulama alanındaki işlerin yanı sıra akademik

alandaki araştırmaları kolaylaştıran teknik beceri ve bilgilerin

edinilmesini sağlayan ccedileviridir

209

Ccedileviriyi Etkileyen

Ccedileviriyi başlatan etken anlamında kullanılmıştır Sırasıyla şu seccedile-

nekler bulunmaktadır

Ulusal Kuumlltuumlr Oumlzel konu alanında ccedilevirinin yapılmasının oumlncelikle

disiplindeki bilgi eksiğini gidereceği ve zaman iccedilerisinde ccedileviri yoluyla

aktarılacak bu bilginin ulusal kuumlltuumlre katkısı olacağı duumlşuumlncesinden yola

ccedilıkarak ccedileviriye başlanması

Yayınevi politikası Yayınevinin okur kitlesini artırmak ya da okur

kitlesine yayınevi politikası doğrultusunda bilgi vermek amacıyla ccedileviri

yapmaktır

Bireysel istek Oumlnceden belirlenmiş hiccedilbir amaccedil olmadan herhangi

bir konu alanında sadece yabancı dil bilgisine guumlvenerek ya da hedef

kuumlltuumlruuml goumlz ardı edip sadece bireysel ilgi alanına goumlre ccedileviriye

başlanmasıdır

Tarama Oumlncesi Oumllccediluumltlerle İlgili Değerlendirme

Tarama oumlncesi alınan kararlar hangi ilişkilerin goumlz oumlnuumlnde tutularak

bu araştırmaya girildiğini goumlsterir Ayrıca araştırmanın bilgi ve belge

youmlnetimi alanında ccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimine etkisi

şeklindeki oumlzel amaccedil etrafında araştırmanın akışını youmlnlendirir Bundan

boumlyle araştırmada ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkilerin karşılaştırmalı ola-

rak incelenmesi konuyla ilgili başka verilerin ve buna bağlı hipotezlerin

de ortaya ccedilıkmasına olanak sağlar Bu taramayla ilgili birinci planda alı-

nan kararlar taramanın sınırlarını ccedilizerek kısıtlamaların da

belirlenmesini sağlar

Bu kısıtlamalar sırasıyla şu şekildedir

Yapıtın yabancı dilden ccedilevrilmiş olması

Yazarın yabancı olması

Yerli yazarların yabancı dildeki yayını olmaması

Yapıtın ccedilevirisinin 1923 ve 2000 yılları arasında yapılmış olması

Telif yayınların 1980-2000 yılları arasında yayınlanmış olması

Kitap tuumlruumlndeki yayınların ccediloğunun derleme olması nedeniyle

akademik olarak en ccedilok başvuran kaynak olarak 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu

210

buumlltenin devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk

Kuumltuumlphaneciliği dergisi ve 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul

Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquonin bibliyometrik atıf

analizinde kullanılması

İnceleme Malzemesi

Bu taramada inceleme malzemesi olarak kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında uumlccedil ccedileşit malzeme seccedililmiştir Bunlardan birincisi

Cumhuriyet doumlneminden 2000 yıllına kadar kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında yayınlanan ccedileviri kitaplar ikincisi raporlar uumlccediluumlncuumlsuuml ise

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği tarafından ccedilıkarılan ve 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu buumlltenin

devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

dergisi ikincisi 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul Uumlniversitesi

Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquodir5 Bu kitap ve dergilerdeki toplam telif ccedileviri

makale ve kitap sayısı aşağıda belirtildiği şekildedir

Tablo 6 Yıllara goumlre Telif Ccedileviri ve Kitap Dağılımı

Dergi dı Yıl Telif Sayı Ccedileviri Sayı

TKDB6 1952-1986 698 98

TK 1987-2000 421 43

İUuml Edebiyat Fakuumlltesi KD

1987-2000 72 15

Kitap sayısı7

1923-2000 401 42

5 Bu dergiler iccedilin sırasıyla şu kısaltmalar kullanılmıştır

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni TKDB Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

Dergisi TK İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi KD 6 Bu sayısal veriler Doccedil Dr Hasan S Keseroğlursquonun Tuumlrk Kuumltuumlp-

haneciliği dergisindeki ldquoOkur Goumlzuumlyle 1952-1986rdquo yazısında yer alan Tablo 3ten yararlanılarak ccedilıkartılmıştır (Keseroğlu 2001 216-236)

7 Kitap sayısı iccedilin 1923rsquoten ve 1976 yılına kadar Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik

Bibliyografyasırsquona başvurulmuş ve bu yıllar arasında yeni harfli olarak 287 kitap olduğu anlaşılmıştır (Savaşccedilı amp Eke 1976 1-42) 1976rsquodan 2000 yılının sonuna kadar olan İstanbul Uumlniversitesi Merkez Kuumltuumlphanesinden 104 olarak ccedilıkartılmıştır Bundan boumlyle toplam olarak bu alanda yaklaşık 401 kitap bulunmaktadır

211

Tarama oumlncesinde 1980-2000 yılları arasındaki telif makalelerde atıf

yapılan ccedileviri yayınlar oumllccediluumlt alınması şeklinde karar verilmiştir Kuumlnye

ile ilgili tarama sırasında telif yapıtların genelde derleme niteliğinde

olduğu anlaşılmış ve bunun uumlzerine başvuru niteliği taşıyan hem

araştırmacı hem de akademisyen ve meslek elemanlarına seslenen yay-

gın olarak kullanılan TKDB ve TK ve İUuml Kuumltuumlphanecilik dergilerindeki

telif makaleleri oumllccediluumlt almanın daha doğru olacağına karar verilmiştir

Uumlstelik Milli kuumltuumlphanenin katalog taramasına web sitesinden girildi-

ğinde yukarıda belirtilen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinin bile kitap olarak

değerlendirildiği goumlruumllmuumlştuumlr Buumltuumln bunlar soumlz konusu disiplinde bilgi-

nin genelde makale tuumlruumlnde aktarıldığını goumlstermektedir Uzun soluklu

araştırmalar yerine uygulama alanını genellikle ilgilendiren konular

uumlzerinde mesleki ağırlıklı araştırmaların daha ccedilok olduğu anla-

şılmaktadır Buna goumlre kuumlnye taraması sırasında 1980-2000 yılları

arasındaki kitaplar yerini 1980-2000 yılları arasındaki TK TKDB ve İUuml

Kuumltuumlphanecilik dergilerine bırakmıştır

Bu araştırma gerccedilekte iki youmlnluuml olarak duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr birincisi ccedilevi-

rilerin telif makalelerdeki işlevselliğini ortaya ccedilıkarmak ve ccedilevirileri oumln

plana geccedilirerek değerlendirmede bulunmak ikincisi ise kuumltuumlphane

bilimi ve mesleğiyle ilgili 1980-2000 yılları arasında yayınlanan telif

yayınlarda ccedilevirilere ne kadar atıfta bulunulduğunu ccedilıkartarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminde ccedilevirilerin ne oumllccediluumlde etkili olduğunu ve onlardan ne

şekilde yararlanıldığını ortaya ccedilıkartmaktır Bundan boumlyle araştırmanın

birinci boumlluumlmuuml ccedileviri yayın odaklı ikinci boumlluumlmuuml ise telif yayın odaklıdır

Kaynakccedila ya da dipnotlarda yabancı kaynak ccedilokluğu oumlzguumln bilgi

uumlretiminde yabancı kuumlltuumlrden doğrudan bilgi aktarımına işaret ederken

ccedilevirilerin sayısının ccedilokluğu ana dilinde duumlşuumlnmeye geccedilişin bir işareti

olarak duumlşuumlnuumllebilir Ana dilinde duumlşuumlnme ise bir suumlre sonra yabancı

kaynağı kendi iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln koşularına goumlre değerlendirmeye

yol accedilacağından oumlzguumln bilgi uumlretiminde ccedileviri yayınlar geccediliş doumlneminin

habercisi olarak da goumlruumllebilir Bu ise bir suumlre sonra kaynakccedila ve

dipnotlarda yabancı yayın ve ccedilevirilerin yerini oumlzguumln yapıtların alacağı

anlamına gelir Ne var ki bu doğal suumlreccedil yabancı kuumlltuumlruumln uumlstuumlnluumlğuuml

karşısında her zaman aynı mantıksal akışı goumlsteremeyebilir Oumlrneğin uumll-

kemizde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenimin desteklenmesi yabancı kay-

naklara atıfta bulunma oranını ister istemez artırır Kuşkusuz burada

212

1980-2000 yılları arasındaki telifccedileviri makale sayısının ve ccedileviriye atıf

sayısının ne olduğu sorusu da guumlndeme gelir

Tablo 7 1980-2000 Yılları Arasında-TKDB-TK ve Kuumltuumlphanecilik

Dergisinde Telif ve Ccedileviri Sayısı8

TKDB KD ve KD

Telif makale yayın sayısı

Ccedileviri makale sayısı

Yararlanılan

ccedileviri sayısı

1980-2000 1923-2000 1980-2000

575+15(KD)=590 (41+96)+15 (KD)=152 13

1923 ve 2000 yılları arasında bu degilerdeki toplam ccedileviri sayısı

152rsquodir Yararlanılan ccedileviri makale sayısı ise 13rsquotuumlr Oumlte yandan

mesleki yanı ağır basan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneğinin TKDB ve TK

Dergilerinde atıfta bulunulan ccedileviri yazı sayısı sadece 13 olmakla

birlikte akademik yanı daha ağır basan İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde

TKDB TK dergilerindeki ccedileviri makalelere hiccedilbir atıfta bulunulmadığı

ortaya ccedilıkmıştır Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf sayısının ise 30 olduğu ve

kitaba atıfta bulunma oranının daha yuumlksek olduğu goumlruumllmektedir

Ayrıca mesleki makalelere daha ccedilok atıfta bulunulması mesleki

yazıların akademik yazılara yeğlendiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu

ccedilıkarım Yontar ve Yalvaccedilrsquoın 2000 yılında IFLA dergisinde yayınlanan

1952-1994 yılları arasındaki 644 makaleden sadece 127rsquosinin araştırma

517rsquosinin mesleki olduğu şeklindeki bilgiyle de oumlrtuumlşmektedir (aktaran

Tonta Yaşar 2000 285) Oumlzetle tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de

kuumltuumlphane bilimi alanında kuramsal bilginin uygulama alanındaki

bilginin gerisinde kaldığını goumlstermektedir Bu kuumlnye ile ilgili daha

başlangıccedilta ortaya ccedilıkan sayısal veriler ccedilevirinin ne akademik ne de

uygulama alanında işlevselliği olmadığını bundan oumltuumlruuml ccedileviri

yayınların seccediliminde onların bilgiye hangi youmlnde katkısı olacağının

iyice değerlendirilip ccedileviri yoluyla gelen bilgiden yararlanılmasının

hem ccedilevirmenin emeği hem de ccedilevirinin işlevselliği accedilısından buumlyuumlk

oumlnemi olduğu anlaşılmaktadır

8 Araştırmanın bu boumlluumlmuumlnde taramanın amacı ccedileviri yayınların

incelenmesi ve analizi olduğundan telif yayınlarda atıf yapılan ccedileviri yayınların ayrıntılı listesine ve atıf sayısıyla ilgili bilgilere araştırmanın 422 boumlluumlmuumlnde yer verilecektir

213

412Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4121Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi

(OumlzguumlnCcedileviri Yazar soyadı ad OumlzguumlnCcedileviri Yapıt adı Oumlzguumln

Ccedileviri Yapıt Kaynak)

Ccedileviri uumlruumlnuumln hedef kuumlltuumlrde saygın konumda bulunmaması ne-

deniyle oumlzguumln yapıtın ne yılı ne de kaynağıyla ilgili bilginin verilmemiş

olması hem ccedilevirinin duumlşuumlk konumunu hem de hedef kuumlltuumlrde bilimsel

meraklılığın tam anlamıyla uyanmadığına işaret etmektedir Ne var ki

Even-Zoharrsquoın ccedileviri alanında oumlne suumlrduumlğuuml ldquoCcediloğul Dizge Kuramınardquo

goumlre ccedilevresel konumda bulunan ccedilevirinin yeni bilgiyi taşıması nedeniyle

yenilikccedili bir guumlce sahip olduğu ve bu guumlccedille bilgi eksiğini kapamak uumlzere

bir suumlre sonra merkeze geccedilerek saygın bir konuma ulaşacağı konusunda

verdiği bilgi ccedileviri yayınların belli bir zaman suumlrecinden geccediltikten sonra

merkeze yerleşeceği duumlşuumlncesini akla getirir (Even-Zohar 1979 287-

310) Bununla birlikte hangi ccedileviri yapıtın yenilikccedili guumlce sahip olduğu

oumlzguumln yapıtın niteliğine bağlı olduğundan ccedileviri yapıtın kuumlnyesi kadar

oumlzguumln yapıtın kuumlnyesi de oumlnem taşımaktadır Bundan boumlyle bu gibi

taramalarda hem oumlzguumln hem de ccedileviri uumlruumln kuumlnyesi konusunda bilimsel

titizlik goumlstermek her iki yapıtın kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek

hem ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli yayın ya da kitaplar konusunda uumlst

bilgi edinilmesini sağladığı gibi hem de oumlzguumln yapıta doğrudan ulaşma

olanağını sağlayacaktır

4122Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi Tuumlr ve

Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi

Ccedileviri 205 yayından 48 tanesinin kuumlnye bilgisi hiccedil bildirilmemiş 57

tanesinin bilgileri tam olarak 100 tanesinin de eksik olarak bildirilmiştir

Kuumlnye bilgisi tam olarak bildirilen yazılardan 11 tanesi Tuumlrkiyersquodeki

kuumltuumlphaneler veya Uumlniversite kuumltuumlphaneleri uumlzerinde uzman kişilerin

konferans metinleri ye da Tuumlrkiyersquoye ilişkin goumlruumlşleriyle ilgili rapor

7rsquosi kitap 39 tanesi ise makale tuumlruumlndedir

214

DeğerlendirmeKuumltuumlphanecilik alanında kuumlnyesi eksik ve ya da hiccedil

bildirilmeyen oumlzguumln yapıtların sayısının 148 olması ccedilevirinin ldquoccediloğul

dizgerdquo kuramına goumlre ccedilevresel konumda olduğunu veya oumlrtuumlk ccedileviri

sayısının yuumlksek oranda olduğunu goumlstermektedir

41221Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi

Oumlzguumln yapıt kuumlnyesinin ccedileviri yayında ayrıntılı olarak verilmesi

hem birincil kaynağa ulaşmayı kolaylaştırır hem de bir kuumlltuumlrde hangi

tuumlrde bilgiye oumlzellikle hangi yabancı kaynaktan başvurulduğunu accedilığa

ccedilıkarır Oumlrneğin aynı yabancı yazarın yapıtlarının ccedilevirisinin bulunması

hedef kuumlltuumlruumln tek kaynaktan bilgisel olarak beslendiğini goumlsterirken

farklı dil ve kuumlltuumlrlerden yapılan ccedileviriler bilginin ccedileşitliliğini goumlsterir

Oumlte yandan ccedilevirinin hangi kaynaktan alındığının bildirilmemesi ise

yabancı bilginin hedef kuumlltuumlrde zor kabul edilmesinden kaynaklanabilir

Ccedilevirmenin bu bilgiyi daha kolay kabul edilmesi amacıyla oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesini bildirmemesi ilerde ccedileviri youmlntemi olarak oumlrtuumlk

ccedileviriye başvurmasına neden olabilir Ne var ki yukarıda oumlrtuumlk

ccedileviride youmlntemin okuyucu odaklı olduğu oumlne suumlruumllmekle birlikte

Latin alfabesinin uumllkemizde 1928rsquode kabul edildiği ve dilimizin yazılı

olarak kullanılmaya bu tarihten sonra başlandığı duumlşuumlnuumllecek olursa

ccedilevirmenin oumlrtuumlk ccedileviri yapmak amacıyla oumlzguumln yapıtın kuumlnyesini

bildirmediği halde youmlntem olarak bilimsel yazı dilinin daha yerleşmemiş

olması nedeniyle kaynak odaklı youmlntemi seccediltiği duumlşuumlnuumllebilir

Kuşkusuz bunun başlıca nedeni bilginin Cumhuriyetin kuruluş

aşamasında ve ileriki yıllarda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

aktarılmasından kaynaklanabilir

41222Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen -Ccedileviri

Youmlntemi ilişkisi

Oumlzguumln yapıt kaynak ve ccedileviri youmlntemi arasındaki ilişkiyi accedilıklamada

kuumlnyesi hiccedil verilmemiş yayınlardan yola ccedilıkmak hedef kuumlltuumlrdeki ccedileviri

anlayışını ortaya ccedilıkarmak accedilısından oumlnem taşır Bu durum aynı za-

manda ldquoHedef kuumlltuumlrde ccedileviri kabul edilen her metni ccedileviri olarak

kabul edip onların hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğurdquo savunan Gideon

Touryrsquonin ldquoerek odaklı kuramınardquo doğal zemin hazırlar Sayısal veriler

215

goumlz oumlnuumlne alındığında 152 makaleden 24rsquouumlnde hiccedil kaynak verilmediği

goumlzlenmiştir Oumlte yandan kitaplardan da 24rsquouumlnde yabancı yazar adı-

oumlzguumln yapıt kuumlnyesiyle ilgili hiccedilbir bilgi verilmemiştir

Buna karşın oumlrneğin 24 ccedileviri makale birbiriyle karşılaştırıldığında

bunların kaynak odaklı ccedileviri kutbuna yakın bir anlayışla ccedilevrildiği gouml-

ruumllmuumlştuumlr Oysa ccedileviri de hem kaynağın bildirilmemesi hem de metnin

ana dil yazı geleneğine goumlre değil de ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnte-

miyle sanki yapay bir dille yazılmış izlenimi uyandırması akla

genellikle ldquosahte ccedilevirirdquo duumlşuumlncesini getirmekle birlikte soumlz konusu

makalelerin Milli Bibliyografyarsquoda da ldquoccedilevirirdquo olarak tanımlanması

ccedilevirinin ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo olduğunu goumlstermiştir Ne var ki ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo

ccedilevirmenin okuyucu odaklı ccedileviri youmlntemine başvurmasını

kolaylaştırmakla birlikte ccedilevirilerin oumlzellikle kaynak odaklı yapılmasına

oumlzen goumlsterilmesi iki şeye işaret etmektedir bunlardan birincisi

ccedilevirinin sadece bilgi kaynağı olarak hedef kuumlltuumlrde kabul edildiğini ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini ya da ccedilevirinin varlığının

bilincinde olunmadığına işaret eder Ccediloğul dizge kuramına goumlre oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesinin tamamıyla bildirilmemiş olması ccedilevirinin ccedilevresel

konumda olmakla birlikte yenilikccedili guumlce sahip olarak zaman iccedilerisinde

birincil derecede oumlnem kazanacağını goumlsterir

Sonuccedil olarak soumlzkonusu değerlendirmede kuumlnyesi hiccedil ya da eksik

bildirilen makale ya da yapıt sayısının toplam 205rsquoe karşı 148 olması

ccedilevirinin bu alanda saygın bir konumda olmadığını goumlstermektedir Ne

var ki ccedileviride kullanılan kaynak odaklı youmlntem ccedileviriye oumlnem

verilmemekle birlikte yabancı kuumlltuumlrden gelen bilgiden doğrudan

beslenildiği anlamına da gelebilir

41223 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen-Ccedilevirmen

Kimliği İlişkisi

Oumlzguumln yapıt adının verildiği ccedileviri yayın sayısı 82rsquodir Buna karşın

oumlzguumln yapıt adının verilmediği ccedileviri yapıt sayısı (123) ccediloğunluktadır

Oumlzguumln yapıtın yabancı dildeki adının bildirilmesi bilgiye erişim accedilısın-

dan kolaylık sağlar Ne var ki yapıtın kaynak olarak yabancı dildeki

kuumlnyesinin bildirilmemiş olmasına karşın Tuumlrkccedile dergilerin

ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedileviri makalelerin İngilizce başlıklarının

Tuumlrkccedile başlığın geri ccedilevirisi olarak verildiği goumlruumlluumlr Oysa yazılı me-

216

tinlerin ccedilevirisinde oumlzellikle yabancı kaynağa inilmek istendiğinde ya-

bancı dildeki başlığın verilmesi bilgiye erişimi kolaylaştırır Oumlte yandan

aynı şekilde ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedilevirinin yabancı dildeki

başlığının yanı sıra kaynakccedilada kuumlnyesinin bildirilmesi bilimsel

titizliğin de bir goumlstergesi olarak kabul edilebilir

Ne var ki akademisyenler arasında da yazar adı verilmekle birlikte

oumlzguumln kaynağın adının verilmediği 40 ccedileviri bulunmaktadır Bu durum

akademisyenlerin bilginin kaynağından ccedilok kaynağın bilgi iccedileriğine oumln-

celik verdikleri şeklinde yorumlanabilir Bu sayı meslek elemanlarına

ait ccedilevirilerde ise 117rsquoye ulaşmaktadır Bu ise ccedilevirinin kendisinden

ccedilok iccedilindeki bilgiye oumlnem verildiğinı ve ccedilevirinin varlığının oumlzellikle

vurgulanmak istenmediğini goumlsterir Burada ccedilevirmenin okuyucuya

bilgiyi yabancı goumlstermemek ve bilginin daha kolay benimsenmesini

sağlamak şeklinde bir amacı olduğu soumlylenebilir

4123Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen

Yukarıdaki tarama oumlğelerini goumlsterir listede tuumlr başlığı altında

makale kitap ve rapor olmak uumlzere uumlccedil seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bunun

nedeni makale rapor ya da kitap olmak uumlzere uumlccedil tuumlrden hangisinden

daha ccedilok ccedileviri yapıldığını saptamaktır Kuumltuumlphane Bilimi alanında

yayınlanan ccedileviri kitapların sayısı ile makalelerin sayısını ortaya

ccedilıkması iki tuumlruuml sayısal olarak karşılaştırma fırsatı yaratır Bu

betimleyici ccedilalışmada makaleler iccedilin kaynak olarak kuumltuumlphane bilimi ile

ilgili suumlreli yayınlar seccedililmiştir Ccedilevirinin kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi

(kuumlnyesi)verilmesi ise hem oumlrneğin ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli

yayının ne gibi bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi hem de kitapların

oumlzel yayınevi mi yoksa oumlrneğin Milli Eğitim Bakanlığı Kuumlltuumlr

Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Tuumlrk Dil Kurumu veya Tuumlrk

Tarih Kurumu gibi devlet kurumları tarafından mı ccedilıkarıldığı konusunda

da bilgi verir Bu ise bilginin yayılımında ulusal kuumlltuumlr politikasının

uzantısı olarak devletin desteğini goumlsterdiğini gibi yayınevi

politikasının baskın duruma geccedilmesi durumunda oumlzel sektoumlruumln desteğini

goumlsterir

217

Değerlendirme

42 kitap 152 makale ve 11 rapordan oluşan 205 ccedilevirinin 195rsquoi

resmi yayınevi tarafından yayınlanmıştır Oumlzel yayınevinin yayınladığı

ccedileviri tuumlruuml kitap olup sayısı 10rsquodur Bu ise kuumltuumlphane bilimi alanında

ccedileviri yayına oumlzel sektoumlruumln ilgi goumlstermediğini goumlstermektedir Bu

guumlnuumlmuumlzde bile kuumltuumlphane biliminin uygulama alanıyla sınırlı bir

disiplin olarak goumlruumllmesinden kaynaklanabilir Ancak bu konunun daha

aydınlanması iccedilin ccedileviri tuumlruuml ve ccedileviriyi etkileyen oumlğeler arasındaki iliş-

kinin incelenmesi gerekir

Elde edilen sayısal verilerden de anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane bilimi

alanında yayınlanan kitap makale ve raporların toplam 205 adetinden

195 adeti Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği gibi devletin kendi kurumları tarafından yayınlanmış olup bu

yayınların ortaya ccedilıkmasında ulusal kuumlltuumlr politikasının ccedileviriyi

etkilediği anlaşılmaktadır Şoumlyle ki 205 adet ccedileviri yapıttan 161rsquoinde

ccedileviryi etkileyen ulusal kuumlltuumlrduumlr Ccedileviriyi etkileyenin yayınevi poli-

tikası+ulusal kuumlltuumlr olması durumunda ise sayı 15rsquodir Bu durum oumlzguumln

makale sayısının yetmediği durumlarda ortaya ccedilıkmıştır İccedilerik

accedilısından oumlzel alan bilgisinden ccedilok her okuyucunun ilgisini ccedilekebilecek

farklı uumllkelerin kuumltuumlphanelerinden soumlz eden uluslararası dergilerden

alınmış makalelere başvurulmuştur Burada farklı kuumlltuumlruuml tanımak

ulusal kuumlltuumlre zenginlik katmakla birlikte oumlzellikle bu konu alanında

ccedilevirilere yer verilmesi devlet kuruluşu tarafından da olsa yayınevinin

yayının kesintiye uğramaması ve daha geniş bir okuyucu kitlesine

seslenmek istemesinden kaynaklanmaktadır Oumlteki tuumlrlerde boumlyle bir du-

ruma rastlanmamasına karşın dergilerde boumlyle bir durumla karşılaşıl-

ması ise yukarıda soumlzuuml edilen yayınevi politikasının hepten zarara

uğramadan yayınını suumlrduumlrebilme amacındandır Ne var ki ccedileviriyi

etkileyenin ldquoyayınevi politikası + ulusal kuumlltuumlrrdquo politikası olduğu

durumlar makalelerle sınırlı olup sayıları sadece 15 dir Bu makalelerin

2rsquosi resmi kuruma bağlı yayınevi tarafından ccedilıkarımakla birlikte ccedilalışan

ekibin kendi yetkisini kullanarak yayınevine yeni bir kimlik

kazandırmak amacıyla bu tuumlr tanıtıcı makalelere başvurduğu goumlruumlluumlr Ne

var ki bu oumlne suumlruumllen yenilikler bir suumlre sonra sona ermiştir Bunun yanı

sıra Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumlltenindersquode goumlzde kitap roman

218

yayınların iccedileriğiyle ilgili ya da oumlnde gelen kuumltuumlphanecilerin yaşam

oumlykuumlleriyle veya dışarıdaki kuumltuumlphaneleri tanıtan yazılara bir suumlre yer

verilmiş ancak karar yetkisine sahip yetkilinin ayrılmasıyla birlikte bu

tuumlr girişimler sonlanmıştır Buradan da anlaşılacağı uumlzere 195 resmi

yayınevinin ccedilıkardığı kitap makale ya da raporun ccedilevirisinde ulusal

kuumlltuumlruumln ccedileviriyi etkilediği yayın sayısı 161rsquodir Bu ise bilginin

uumlretilmesinde ve youmlnlendirilmesinde en belirleyici unsurun uumllkemizde

devlet olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır Aşağıdaki sayılar da bu

soumlylenenleri doğrular niteliktedir

Toplam 205 yapıtın

161rsquoinde ccedileviriyi etkileyen ulusal kuumlltuumlr

15rsquoi yayınevi+ulusal kuumlltuumlr politikası

27rsquosi bireysel istektir

4124 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

Ccedilevirinin hangi youmlntemle yapıldığı bilgi uumlretim suumlrecinde bir uumllkenin

hangi evrede olduğunu da goumlsterir Oumlrneğin ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ya da

kaynak odaklı youmlntemle yapılan ccedilevirilerin ccedilokluğu bir uumllkenin henuumlz

bilgi aktarım suumlrecinde olduğunu goumlsterdiği gibi okuyucu odaklı

ccedilevirilerin bolluğu da soumlz konusu uumllkede bilgi aktarım suumlrecinin aşılıp

bilgi uumlretim evresine girildiğini goumlsterir Bir başka deyişle bu evredeki

bir uumllkede bilim dalı kendi jargonunu geliştirdiğinden ccedileviride hedef

dilin dinamikleri zorlanmadan ldquookuyucu odaklırdquo bir dil kullanılmış olur

Bu ise okuyucu odaklı youmlntemle bilgi uumlretimi arasında bir ilişki

olduğunu goumlsterir (bk 2223)

Oumlte yandan bilgi aktarım suumlrecinde olan uumllkelerde telif yapıt ile

ccedileviri yapıt arasındaki sınırın accedilık olarak ccedilizilememesi ya da oumlrtuumlk

ccedileviri sayısının fazlalığı henuumlz bilginin tam anlamıyla oumlzuumlmsenemeyip

dilin doğal akışı iccedilerisinde bilgi uumlretimine geccedililemediğini goumlsterir

Bilginin evrensel olduğu tartışılmaz bir gerccedilektir Bu ise temel bilgi-

nin ccedileviri yoluyla geleceğini goumlsterir Bir başka deyişle farklı kuumlltuumlr-

lerde uumlretilen oumlzguumln bilginin ortak bir payda da birleşmesi bilginin geli-

şerek evirilmesine ve zenginleşmesine yol accedilar Oumlte yandan kendi sınır-

ları iccedilinde kapalı kalan bilgi tuumlketmelik bilgi olmaya mahkumdur Daha

da accedilılacak olursa bu bilgi sadece belli bir zaman ve uzam iccedilerisinde

sınırlı kalarak guumlndelik gereksinimlere yanıt verebilecek nitelik taşır

219

Ccedileviri youmlntemi ve bilgi uumlretim suumlreci arasındaki ilişki ise bir oumllccediluumlde

ccedileviriyle gelen bilginin evrensel kuumlltuumlruuml paylaşmada ne derece de etkili

olduğu sorusuna cevap verir Bilgi uumlretim suumlreci bilginin kabuluuml

aktarımı ve oumlzuumlmsenerek oumlzguumln bilgi uumlretimi geccediliş evreleri olarak

tanımlanabilir Bu uumlccedil evre kışkusuz birbirinin devamıdır Ccedileviri youmlntemi

ve bilgi uumlretimi arasındaki ilişki accedilısından değerlendirilecek olursa

oumlncelikle kaynak odaklı youmlntemin fazlalığı bilginin kabul edilip

aktarılma aşamasında olduğunu goumlsterirken okuyucu odaklı ccedileviri

youmlnteminin fazlalığı da bilginin oumlzuumlmsendiğine işaret eder Okuyucu

odaklı youmlntem iki şeye işaret eder bunlardan birincisi ccedileviri suumlreci

oumlncesinden başlayarak hedef kitlenin dilsel ve kuumlltuumlrel oumlnceliklerinin

goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunu ikincisi ise ccedileviri yayının iccedilindeki bilgi

yeni ve farklı da olsa dilsel olarak bu farklılığı kapatacak ve bu bilginin

kabuluumlnuuml kolaylaştıracak bir youmlnteme başvurulduğunu goumlsterir Bu

durumda kuşkusuz ccedilevirmenin amacı bilgiyi okuyucuya goumltuumlrmektir

Bundan boumlyle ccedilevirmen en azından yabancı dil kadar ana dilinde de

dilsel yetenek ve kuumlltuumlrel bilgilerini bir başka deyişle de ccedileviri edincini

kullanarak bu bilginin hedef kitle tarafından oumlzuumlmsenmesini

kolaylaştıracak bir youmlntem geliştirir Ayrıca okuyucu odaklı ccedilevirilerin

ccedilokluğu disiplinin jargonunun ccedilağdaş bilgiyi karşılayacak duumlzeyde

geliştiğini goumlsterir

4125 Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İliş-

kisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

Yayınevi politikasının ticari amacı goumlz oumlnuumlne alındığında okuyucu

odaklı olması hedeflenir Bu durum ccedileviri yapıtın niteliğini kuşkusuz

sınırlar Oumlrneğin oumlzellikle oumlzel sektoumlre ait yayınevlerinde yayınevi

politikası olarak ccedilağdaş ve guumlncel nitelikte yayınların yayınlanması

daha ccedilok kabul goumlrebilir Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlr politikasının bir

sonucu olarak devlet eliyle ccedilıkartılan oumlrneğin suumlreli yayınlarda ccedilağdaş

bilgiyi yakalamak amacıyla uumlstuumln olan kuumlltuumlruumln ccedilıkardığı dergilerin hiccedil

seccedilicilik goumlstermeden doğrudan model alınması kimi zaman hedef

kuumlltuumlruumln gereksinim duyduğu konuların goumlzardı edilmesine neden

olabilir Tam karşıtı bir biccedilimde aradaki bilgi boşluğunu kapatmak uumlzere

sadece klasik yapıtların ccedilevirisine de ağırlık verilebilir Ne var ki kimi

zaman ccedilevirinin niteliği ccedilağdaş da olsa yapıtın ccedilevrilmesinde kaynak

odaklı youmlnteme başvurulmak zorunda kalınabilir Bu ise okuyucu

220

kitlesinin sayısını azaltır Oumlte yandan oumlrneğin ulusal kuumlltuumlr politikasının

egemen olduğu Tuumlrk kuumltuumlphaneciliği ve benzeri bir dergide

karşılaştırmalı kuumltuumlphanecilik alanında Libri IFLA Journal gibi

uluslararası bir dergiden bir uumllkenin kuumltuumlphanelerini tanıtan bir metin se-

ccedililirken hedef kuumlltuumlre coğrafi ekonomik ve kuumlltuumlrel olarak daha yakın

bir uumllkeyle ilgili bir metnin ccedilevrilmesi bilgisel accedilıdan olduğu kadar uy-

gulama olanağı accedilısından da daha anlamlı olabilir Kuşkusuz bu şekilde

bir tutum bir başka deyişle okuyucu kitlesini goumlz oumlnuumlnde bulunduran

bir ccedileviri politikası ccedileviriyi yapanların kimliğine goumlre de şekil değiştirir

Değerlendirme

Ccedileviriyi etkileyenin ulusal kuumlltuumlr ağırlıklı olması durumunda kulla-

nılan youmlntemin kaynak odaklı olması son derece doğaldır Ulusal

kuumlltuumlr politikasının en temel ilkelerinden birinin evrensel bilgi

duumlzeyine erişmek olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa burada bilginin eksiksiz

ve doğru olarak aktarılmasının ccedileviri youmlntemini etkilemesi

kaccedilınılmazdır Uumlstelik ccedilevirmenin ulusal kuumlltuumlr politikasının uzantısı

olarak bilginin daha ilk hedef kuumlltuumlre ilk tanıştırılması aşamasında

kavramsal eksikliklerden kaynaklanan hedef dildeki terminoloji

eksikliğinden oumltuumlruuml kaynak odaklı youmlnteme başvurmaya zorlandığının

da akılda tutulması gerekir

Betimleyici taramada uumllkemizde kuumltuumlphane biliminin ulusal

kuumlltuumlruumln politikasının vazgeccedililmez bir parccedilası olduğu yadsınamaz bir

gerccedilektir Bundan boumlyle oumlzel yayınevleri yerine devlet kurumlarının soumlz

konusu yapıtları makaleleri ve raporları yayınlaması doğaldır Bunlar

sırasıyla başta Tuumlrk kuumltuumlphaneciler derneği olmak uumlzere Milli Eğitim

Bakanlığı Kuumlltuumlr Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Uumlniversite

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu ya da uumlniversiteye bağlı

yayınevleridir Oumlzel yayınevleri tarafından yayımlanan yapıtların tuumlruuml

kitap olup devlet kurumları yayınevlerinin yetersiz kaldığı 1963-1976

yılları arasında biri 1985rsquode olmak uumlzere sadece 10 adet kitap

basılmıştır Bu yıllar kuşkusuz bilgi uumlretiminin oumlteki alanlarda olduğu

gibi devlet kurumlarından oumlzel sektoumlre geccediltiği yıllara denk gelmektedir

Oumlte yandan yapıtın niteliği soumlz konusu araştırmada Ccedileviriyi etkile-

yen-Youmlntem-ccedileviri Yapıtın niteliği arasındaki uumlccedilgende yukarıda oumlne

suumlruumllen oumln bilgilerin uumllkemizdeki yansıması aşağıda verilecek sayılardan

da ccedilıkarılabilir

221

Tablo 8Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın niteliği

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak odaklı Klasik 32 16

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Klasik 3 1

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Ccedilağdaş 76 37

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Ccedilağdaş 10 5

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Guumlncel 35 17

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Guumlncel 6 3

Bu sayısal verilerden ulusal kuumlltuumlruumln ccedilağdaş bilgiye erişme şeklinde

hedefinin oumlncelik taşıdığı klasik nitelikte bilginin ikinci sırada geldiği

goumlruumllmektedir youmlntem olarak her iki nitelikte ccedileviride de kaynak odaklı

youmlntemin daha ccedilok kullanıldığı goumlruumllmektedir Ne var ki ccedilağdaş nite-

likteki ccedilevirilerde okuyucu odaklı ccedileviri youmlnteminin daha fazla kullanıl-

mıştır Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlruumln tetiklediği klasik ve guumlncel nitelikte

kaynak odaklı youmlntemle yapılmış ccedilevirilerin neredeyse aynı oranda

olduğu goumlruumllmektedir Bu ise guumlncel bilgiyle klasik nitelikte bilgiye

aynı değer verildiği ya da klasik nitelikte ccedileviriyi yapacak alt kadronun

oluşturulamadığı anlamına gelir

Yayınevi Politikası+Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Nite-

liği

Ulusal kuumlltuumlruumln kendi yayınevlerini oluşturup bunların alt yapısı ha-

zırlandıktan bir suumlre sonra yayınevi kadrosunda ccedilalışanların devletin

eliyle kurulan yerlerde soumlz sahibi olma yetkileri kuvvetlendiği iccedilin kimi

zaman bu kadronun seccedilkileri ulusal kuumlltuumlr politikasına ters duumlşmeyecek

şekilde ccedileviri yayınlara youmln verebilir Kimi zaman yayınevlerinde ccedilalı-

şanların yaratıcılıkları geleneksel resmi yayınevi formatından şekilsel ve

iccedilerik olarak değişiklik yaratabilir Ne var ki bu şekilde yayınevi+ulusal

kuumlltuumlr politikasının birleştiği oumlrneklerin sayısı sadece 17rsquodir Bu disiplin

de sınırlı okuyucu kitlesine seslenildiği iccedilin oumlzel yayınevlerinin bir

yayınevi politikası benimseyerek bu alanda ccedileviri yayınlaması soumlz

konusu olmamıştır Gerccedili yayınevi politikası ve ulusal kuumlltuumlruumln

etkilediği ccedilevirilerin ccediloğunluğu yine ccedilağdaş nitelikt olmasına karşın

youmlntem olarak ulusal kuumlltuumlr politikasından farklı bir youmlntem izlememiş

yine kaynak odaklı youmlntemle sınırlı kalmıştır

222

Bireysel İstek-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Burada ccedileviriyi etkileyen bireysel istek de olsa bir uumllkede hakim

olan ccedileviri anlayışının bireyin seccedilimini nasıl etkilediği goumlruumllmektedir

Oumlrneğin youmlntem olarak yine kaynak odaklı youmlntemin ağırlıklı olması (22

kaynak odaklı ccedileviriye karşın okuyucu odaklı ccedileviri sayısı 5rsquotir)

bireysel seccedilimlerin de toplum tarafından şekillendiğini goumlstermektedir

Bir başka deyişle okuyucu ccedileviri yayını okurken onun yabancı bir

kuumlltuumlrden geldiğini hissetmek ister Bu ise onun ccedilevirinin dilini ana dili

kadar yetkin goumlrmek istemediğini goumlsterir Ccedilevirmeni koşullandıran da

okuyucunun bu isteğini yerine getirmektir

Oumlzetle bu sayısal verilerin tarama oumlncesi verilen kararlarda oumlne

suumlruumllen hipotezlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir Şoumlyle k ccedileviriyi etkileyen

ulusal kuumlltuumlr ccedilağdaş ve klasik nitelikte yapıtları evrensel bilgiyi

yakalamak amacıyla ccedilevrilmesini desteklemiştir Ne var ki bilginin uzun

suumlre gerisinde kalmak bu ccedilevirilerin kaynak odaklı youmlntemle

yapılmasına neden olmuştur Yukarıda da belirtildiği gibi buna neden

hem bilginin hiccedil eksiksiz aktarılması şeklindeki bilimsel titizlik hem de

soumlz konusu bilgiyi karşılayacak bilimsel terminoloji ve kavramsal

bilginin henuumlz tam anlamıyla yerleşmemiş olmasıdır Kuşkusuz bunda

yazılı kuumlltuumlruumln 1928rsquoden sonra yayılmaya ve yerleşmeye başlamasının

da buumlyuumlk payı vardır

1983rsquoten başlayarak 2000rsquoli yıllara bilginin daha oumlzuumlmsenmiş

olduğu konu alanlarında ya da her duumlzey eğitimden gelen uygulama

alanındaki kuumltuumlphanecilere bilgiyi taşıyabilmek amacıyla okuyucu

odaklı ccedileviri youmlntemine daha ccedilok başvurulduğu goumlruumllmuumlştuumlr Ne var ki

bu youmlnteme bilinccedilli olarak değil ya ccedilevirmenin kendi edincinden ya da

guumlndelik dil kullanımını gerektiren guumlncel metinlerde başvurulmuştur

Bunun bir nedeni de oumlnceden de belirtildiği gibi bilimsel dilin yeterince

gelişmemesine karşın soumlzluuml dilin egemen olduğu guumlncel metinlerde

ccedilevirmenin kendi ana dilini kullanmada zorlanmaması goumlsterilebilir

4126Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem

Ccedileviri yapanın meslek elemanı ya da akademisyen kimliğine bağlı

olarak hangi youmlntemi seccediltiği bilginin kabul edilmesinde hangi youmlntemin

daha etkili olacağı konusunda bilgi verir

Değerlendirme

223

Bu oumln bilgiler sayısal verilere doumlkuumllduumlğuumlnde 179 (86) adet ccedileviri

yayının kaynak odaklı youmlntemle yapıldığını ve sadece 26rsquosında (13)

okuyucu odaklı youmlntemin kullanıldığı ortaya ccedilıkmıştır Hem

akademisyenler hem de meslek elemanları accedilısından kaynak odaklı youmln-

temin okuyucu odaklı youmlnteme tercih edilmesinin en oumlnemli nedenleri

arasında hem bilgisel hem de bilimsel jargonun eksikliği okuyucunun

gereksinimlerinin oumlnuumlne geccedilmesidir Bilginin oumln plana geccediltiği akademik

alanda bilimsel titizlik sonucu bilgiyi kaccedilırmamak kaygısıyla kaynak

odaklı youmlntemin seccedilimi haklı karşılanabilmekle birlikte kimi durumlarda

da ana dilde kendi kaynağından beslenme olanağını bulamayan

akademisyenlerin yabancı kaynaklardan bilgi edinme alışkanlığı zaman

iccedilerisinde yabancı dili ccedilok iyi bilmelerine karşın ccedileviri edinccedilsizliğine de

yol accedilabilmektedir (Toury 1995 241-259)9 Bu durumda akademisyen

soumlzcuumlk duumlzeyinde başlayarak ya kendi alanındaki yabancı soumlzcuumlğuuml ol-

duğu gibi aktararak anadilinde bilimsel jargonu geliştirememekte ya da

dilsel duumlzeyde kendi dilinin metin tuumlruuml ya da yazı geleneklerini goumlzden

kaccedilırarak kaynak dil yazı geleneğini hedef dile olduğu gibi aktarmak zo-

runda kalmaktadır Oumlte yandan uygulama alanında ccedilalışan meslek ele-

manlarının hem kaynak odaklı hem de okuyucu odaklı youmlntemleri aka-

demisyenlerle neredeyse aynı oranda kullanıyor olmaları soumlzkonusu

kimselerin uygulama alanında da olsa akademisyenlerle aynı inceleme

malzemesi ldquokitabırdquo paylaşmalarından kaynaklanmaktadır Bu ise her iki

kesimin de dil kullanımıyla ilgili yazılı yeteneklerinin oumlteki disiplinler-

den gelen meslek elemanlarına ya da akademisyenlere oranla daha fazla

gelişmiş olduğuna işaret eder Bundan boumlyle ccedilevirilerin metin iccedili

bağlaşıklığında ccedileviri accedilısından bir sorun ccedilıkmadığını eşdeğerlik oumllccediluumltuuml

olarak soumlzdizimsel eşdeğerliğin her iki kesim tarafından da yeğlendiğini

goumlstermektedir

9 Touryrsquoye goumlre ldquodil edincinerdquo sahip olmak ldquoccedileviri edincinerdquo sahip olu-

nacağı anlamına gelmemektedir Bir başka deyişle ldquoiki dillirdquo olmak bilgi aktarımı accedilısından toplumsal iletişimi sağlamada yeterli olmakla birlikte esas dilin bireysel yaratıcılık youmlnuumlnuuml de ilgilendiren ldquoccedileviri edincirdquo kaynak hedef dil ve kuumlltuumlruumln her tuumlrluuml oumlzelliğini bilip bu bilgi birikimini kendi bireysel yaratıcılığıyla birleştirmektir Bu ise bilinccedilli olarak ana dilinin dinamiklerini zorlayarak ccedileviriyi dili zenginleştirmede araccedil olarak kullanma yetisine sahip olma anlamına gelmektedir Bundan boumlyle ccedileviriye guumlnuumlmuumlzde salt bir bilgi aktarım aracı goumlzuumlyle bakmanın oumltesine geccedililmiştir

224

Kaynak odaklı youmlntemin ccedilok kullanılmış olması zaman iccedilerisinde

hedef dildeki yazı dilini etkileyeceği anlamına gelmektedir Uumllkemizde

uzun suumlre kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin kullanılması Tuumlrk bilim

dilinin gelişememesine neden olan etkenlerden biri olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Aşağıdaki youmlntemle ilgili şu sayılar yukarıda soumlylenenlerin bir

kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Tablo 9 Ccedilevirmen Kimliği ve Youmlntem Arasındaki İlişkilerin Sayısal

Dağılımı

Ccedilevirmen kimliği Sayı Yuumlzde Youmlntem

Akademisyen 72 35 Kaynak Odaklı Okuyucu odaklı

65 7

Meslek elemanı 119 58 100 19

Belirlenemeyen 14 7 14 -

Bu tablodan da anlaşılacağı uumlzere meslek elemanı sayısı akademis-

yen sayısından daha fazladır Bunun nedeni kuumltuumlphane biliminin oumlzel-

likle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulama alanındaki oumlneminden

kaynaklanır Bu ise uygulama alanıyla ilgili bilginin akademik alandaki

bilgiden oumlnce geldiğine işaret etmekle birlikte uygulama alanında ya-

bancı dil bilenlerin sayısının akademik alanda ccedilalışanlardan daha az ol-

duğu da bir gerccedilektir Oumlte yandan bu bir yerde soumlzkonusu disiplinin uy-

gulama alanındaki işlevinin ulusal kuumlltuumlre etkisi accedilısından akademik

alandaki işlevinden oumlnce geldiğini goumlstermektedir Uygulama alanına

kolaylık sağlayacağı duumlşuumlnuumllen oumlrneğin teknolojik bilginin ivedi olarak

ccedilevrilmesi gereği meslek elemanlarını bilgisel eksikliği ccedileviri yoluyla

kapatmaya zorlamıştır Kuşkusuz bunda yuumlksekoumlğretim kurumlarındaki

kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili boumlluumlmlerin geccedil kurulmasının da payı

vardır

4127Zaman Kesitleri

Yıllara goumlre dağılım konusunda temel oumllccediluumlt ccedileviri yayınlar olarak

alındığından zaman kesiti olarak neyin oumllccediluumlt alınacağı sorusu guumlndeme

gelir Bu taramada zaman kesiti olarak bilimsel alanda ccedileviri yayınlar

goumlz oumlnuumlnde bulundurularak 1 zaman kesiti olarak 1923-1960 ikinci za-

man kesiti olarak 1961-1980 uumlccediluumlncuuml zaman kesiti olarak ise 1981-2000

yılları saptanmıştır Buna neden olarak ise 1 zaman kesiti iccedilin bilimsel

225

geccedilmişi Doğu kuumlltuumlruumlne dayanan bir uumllkede yeni kurulan Cumhuriyetin

Batı standartlarında toplumsal bir alt yapı oluşturmak uumlzere başta

uygulama alanındaki eksiği kapatmak amacıyla Batırsquodan gelen ccedileviri

yayınlara gereksinim duyması goumlsterilebilir Bu doumlnemde amaccedil temel

bilgileri uygulama alanına geccedilirecek nitelikte metinlerin ccedilevrilmesine

gereksinim duyulduğundan ccedileviri yayın sayısı kısıtlı olmakla birlikte

temel bilgileri karşılayacak niteliktedir Oumlte yandan akademik accedilıdan

ccedileviri yayınların oumlnemi 1933 yeni uumlniversite tasarısıyla birlikte

anlaşılmıştır Bununla birlikte taramaya 1933rsquoten değil de

Cumhuriyetin kuruluşundan başlanmasının nedeni ulusal kalkınmanın

kuumlltuumlrel kalkınmayla sağlanabileceğinin Cumhuriyetrsquole birlikte

anlaşılmış olmasıdır Bir başka deyişle bilginin tabana en temel yayılma

aracı kuumltuumlphane ve kuumltuumlphaneciliğe yuumlksek oumlğretimden zamansal olarak

daha oumlnce yer verilmiştir Nitekim Milli kuumltuumlphanenin Cumhuriyet Douml-

nemi Makaleler Bibliyografyasırsquoda (1923-1999) bu alanda ccedilalışmaların

Cumhuriyetle birlikte başladığını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak 1961-1980 yıllarının saptanması da

rastlantı değildir Şoumlyle ki siyasal yaşamdaki değişiklikler kaccedilınılmaz

olarak bir toplumun eğitim ve kuumlltuumlr yaşamına yansır Siyasal iktidarın

tek partilikten ccedilok partililiğe geccedilişi ile birlikte siyasal alanda olduğu

kadar eğitim ve kuumlltuumlr alanında da İsmail Kaplanrsquoın deyişiyle ldquoccedilalkantılı

bir doumlneminrdquo yaşanmıştır Bu durum akademik alandaki disiplinlere de

yansımış ve bilginin devlet kurumlarından oumlzel alana kaymasına neden

olmuştur Bu bir yerde 1961 anayasasıyla birlikte duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlne

ve oumlzellikle 21madde de geccedilen ldquobilim ve sanat oumlzguumlrluumlğuumlrsquonuumlnrdquo bir

sonucu olarak değerlendirilebilir (Kaplan 1999264-275) Bu ccedilalkantılı

doumlnemde farklı kutupların ortaya ccedilıkması farklı kanallardan bilgiye

gereksinimi artırmıştır Ne var ki bir yandan geccedilmişteki bilginin

eksikliği oumlte yandan bu doumlnemde uumlretilen bilgiye yetişme kaygısı

uumlniversitelerin ccedileviri yoluyla gelebilecek bilgiye yetişememesine neden

olmuştur Bu bilgi accedilığı ise oumlzel yayınevleri tarafından başıboş bir şe-

kilde kapatılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu ccedilalkantılı doumlnem 1980rsquode

yeni bir askeri darbeyle sonuccedillanmış ve ccediloğulculuğun yarattığı

kargaşanın yerini ulusal birliğin alması amacıyla 1981rsquode yeni bir

Yuumlksek Oumlğretim Kurumu Yasası ve 1982rsquode yeni bir Anayasa ve

duumlzenlenmek zorunda kalınmıştır Bu yeni yasayla birlikte yuumlksek

uumlniversiteler ldquobilimsel ve idari oumlzerkliğirdquo hakkının kaybetmiştir 1981

Yuumlksek Oumlğretim Yasası yuumlksek oumlğretim kurumlarının devletin resmi

226

kurumları olarak yer almasına neden olmuştur Bu şekilde denetim altına

girme ise yine ccedileşitli kanallar ve dillerden gelen ccedileviri yollu bilginin

normal olarak serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir uumllkede oumlzel

sektoumlrde uumlretileceği anlamına gelmektedir Daha da accedilılacak olursa

tarihte yukarıda kısaca değinildiği şekilde bu toplumsal olay ve

ccedilalkantıların bilgi uumlretim şekil ve youmlntemine yansıması kaccedilınılmazdır

Bundan boumlyle uumllkenin koşullarını da goumlze alarak zamanın 1923-1960

1961-1980 1981-2000 şeklinde dilimlere boumlluumlnmesinde hem kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedileviri yayınların bu toplumsal olaylardan ne derecede et-

kilendiğini goumlrmek hem de ccedileviri yayınların oumlzel disiplin iccedilerisindeki

konumu ve gelişimi kadar genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviriye

bakış accedilısını da değerlendirmek accedilısından yararlı olacaktır

4128 Ccedileviri Yılı -Niteliği

Nitelikle ilgili değerlerin sırasıyla klasik ccedilağdaş ve guumlncel olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa oumlrneğin belli bir konu alanındaki temel değişmez

bilgiyi taşıyan klasik bir yapıtın aradan buumlyuumlk bir zaman farkı geccedilerek

ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr politikasının ilke olarak klasik nitelikte

bilgiye oumlnem vermediğini işaret ederken ccedilağdaş bilgiyi taşıyan bir

ccedileviri uumlruumlnuumln zaman aralığı verilmeden ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr

politikasının ccedilağdaş bilgiye karşı duyarlılığını goumlsterir

Bilim dalında konu alanıyla ilgili uzmanlık metinleri yerine guumlncel

metinlerin ccedilevirilerinin bulunması bir yandan ccedilevirilerin bireysel isteğe

dayalı olarak yapıldığını goumlsterirken oumlte yandan da soumlz konusu alanda

henuumlz bilimsel bir sistemlilik kurulmadığı ve araştırmanın bilinccedilsiz ola-

rak keyfi yapıldığı anlamına gelir Bu ise soumlz konusu ccedileviri yayınların

genellikle tuumlketmelik bilgi taşıdığı anlamına gelebilir

Değerlendirme

Tablo 10 Ccedileviri Yılı ndashNiteliği-Ccedileviri Sayı ve Yuumlzdesi

1924-1960 1961-1980 1981-2000

Toplam 35 88 83

Yuumlzde 17 43 40

Nitelik Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel

Sayı 13 8 14 13 49 26 12 49 22

yuumlzde 37 23 40 15 56 30 14 59 27

227

Bu tabloda goumlruumllduumlğuuml uumlzere 205 ccedileviriden ilk doumlnemde toplam ccedileviri

sayısı sadece 35 olmasına karşın ikinci (toplam 88) ve uumlccediluumlncuuml douml-

nemde(83)bu sayının birbirine neredeyse eşit olduğu goumlruumllmektedir Ne

var ki nitelik accedilısından bu doumlnemler birbiriyle karşılaştırıldığında en

ccedilok klasik ccedilevirinin 1 doumlnemde yapılmasına karşın bu nitelikte

ccedilevirilere 2 ve 3 doumlnemde ilginin azaldığı goumlruumllmektedir Bu ise 2 ve 3

doumlnemde temel bilgilerin bu konu alanında artık yerleştiğini ya da

ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemdeki bilgi patlaması karşısında klasik nitelikte

konuların bir kenara atılıp ccedilağdaş bilgiyi yakalama kaygısına girildiği

anlamına gelebilir Nitekim ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde klasik nitelikte

ccedileviriler 15 civarında olmasına karşın ccedilağdaş nitelikteki ccedilevirilerin

50rsquonin uumlzerine ccedilıkması bunun bir kanıtı olarak da goumlsterilebilir Oumlte

yandan guumlncel tuumlketmelik bilgiyi taşıyan ccedileviriler 1doumlnemde 40

iken ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde bu oranın daha azaldığı goumlruumllmektedir

Ancak aradaki farkın sadece 10 olması guumlncel nitelikte ccedilevirilere

guumlnuumlmuumlzde de gereksinim duyulduğunu goumlsterir Bunun başlıca nedeni

iletişim ağının giderek artması ve karmaşıklaşması sonucu en azından

guumlndelik yaşamla ilgili bilgilendirmede bu nitelikte ccedilevirilerin de oumlnemi

olduğu ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu nitelikte ccedileviriler toplumun o andaki

ihtiyacına cevap verdiğinden o doumlnemdeki mesleki ilgi alanı ve

yaşamıyla ilgili veri niteliğini de taşır

4129Ccedileviri Yılı-Dil

Bu ikili arasındaki ilişki hangi yıllarda hangi dillerden ccedileviri

yapıldığını accedilıklar Oumlrneğin soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirlerin uluslararası

bilim dili sayılan bir dilden yapılıp yapılmadığı konusundaki veriler

ccedilağdaş bilginin yakalanıp yakalanmadığı konusunda da bilgi verir 18

yuumlzyıldan başlayarak 20 yuumlzyılın başına dek Fransızcarsquonın akademik

yabancı dil olarak en ccedilok kullanılan yabancı dil olmasına karşın 20

yuumlzyılda giderek saygınlığını kaybederek yerini İngilizcersquoye bırakması

kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirilere yansıyıp yansımadığının

anlaşılması evrensel bilginin hedef kuumlltuumlre ulaşıp ulaşmadığını goumlsterir

Oumlte yandan Fransızcarsquonın uumlstuumln konumda olduğu doumlnemde başka

dillerden de ccedilevirilere yer verilmesi bilginin farklı kuumlltuumlr ve kanallardan

girdiğine işaret ederek bilimsel olarak disiplinin geniş oumllccedilekli bir bakış

accedilısına sahip olduğunu goumlsterir

228

Değerlendirme

Hangi yıllarda hangi dillerden ccedilevirinin yaygın olduğu konusuyla il-

gili bilgi bir uumllkenin sadece hangi yabancı kanallardan bilgi aktardığı

konusunda sayısal veriler ortaya ccedilıkarmakla kalmaz aynı zamanda disip-

linler arasında hangi disiplinin hangi yabancı kaynaklı kuumlltuumlrden beslen-

diği konusunda da bilgi verir Aşağıdaki sayısal verilerden kuumltuumlphane

bilimi alanında genel olarak oumlteki disiplinler gibi yabancı dil olarak İn-

gilizcersquonin baskın olduğu goumlruumllmektedir Bununla ilgili veriler toplam

205 makale ve ccedileviri yapıttan şu şekilde bir sıralama izlemiştir

Tablo 11 Sayısal ve Yuumlzde Olarak Dil Dağılımı

Dil Sayı Yuumlzde

İngilizce 152 74

Fransızca 41 20

Almanca 7 3

Ar+Farsccedila 2 1

Dil belirsiz 3 2

Bununla birlikte bu sayısal veriler kuumltuumlphane biliminin oumlzel bir di-

siplin olarak hep aynı dilden kaynaklarla mı beslendiği sorusunu akla

getirir Bununla da kalmaz soumlz konusu bilim dalının oumlteki bilimlerden

ccedileviri dili olarak farklı bir dil seccediliminde bulunup bulunmadığının da

araştırılmasını gerektirir Daha da accedilılacak olursa İngilizcenin guumlnuuml-

muumlzde en ccedilok kullanılan uluslararası bilim dili olması doğal olarak İngi-

lizcersquoden ccedileviri sayısını oumlteki dillere goumlre artıracaktır Ne var ki tarihsel

akış iccedilerisinde İngilizcersquonin hep uumlstuumln dil konumunda olmadığı da or-

tada bir gerccedilektir İşte bu noktada hangi dilden hangi doumlnemde en ccedilok

ccedileviri yapıldığı sorusu guumlndeme gelmektedir

229

41291 Zaman Kesitlerine Goumlre Ccedileviri Yılı-Dil

Tablo 11 Dil ve Yıllara Goumlre Ccedileviri Dağılımı

1923-1960 1961-80 80-2000 1923-2000

33+ 1 dili belli değil

17

85+3

43

83

40

ccedileviri205

Fransızca İngilizce Almanca Arapccedila Fra İng Alm Arap Fra İng Alm Ar toplam

13 17 1 2 24 58 4 - 4 77 2 - 205

6 8 - 1 12 28 2 2 37 1

Bu sayılara goumlre İngilizce 152 ccedileviriden 17rsquosi 1doumlnem 58rsquoi

2doumlnem 77rsquosi ise son doumlnemde yapılmıştır Bu bir yandan

İngilizcenin uluslararası bilim dili olarak giderek kuumltuumlphane bilimi

alanında oumlteki dillere goumlre uumlstuumlnluumlk kazandığını goumlsterirken oumlte yandan

da başka dil ve kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye her geccedilen guumln kapılarını

kapattığı anlamına gelmektedir Oysa bilgi ccedileşitlendikccedile disiplinin

ufkunun genişleyerek zenginleşeceği ortada bir gerccedilektir Oumlte yandan

kuumltuumlphane bilimini oumlteki disiplinlerden farklı kılan bir başka oumlğe de

Fransızcarsquonın goumlzde bilim dili kabul edildiği doumlnemde bile İngilizce

ccedilevirilere yer verilmesidir Bunda akademik disiplin olarak oumlteki

disiplinlerden daha sonra kabul edilmesinin payı olacağı kadar uumllkenin

kuumlltuumlrel alışveriş olarak daha Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

Amerika ile iletişimde bulunmasının da roluuml olabilir Bir başka deyişle

geleneksel Avrupa kuumlltuumlruumlne Amerika gibi gelişmiş bir uumllkeden

teknolojik bilgiyi alarak yetişilmeye ccedilalışılmıştır Ne var ki bu arada

Amerikanın teknolojik kalkınmasının temelinde Avrupa bilimsel

geleneğinin yattığı gerccedileği goumlz ardı edilmiştir (bk431)

Oumlte yandan doğal olarak oumlteki bilim dallarının goumlzde dili Fransızca

2 sırada yer almış 3 dil olarak ise oumlzellikle İstanbul Uumlniversitesinin

1933rsquoten başlayarak Alman bilim adamlarıyla oumlzellikle uumlniversite

kuumltuumlphaneleri konusuyla ilgili olarak kuumlltuumlrel işbirliği bu dilde

ccedilevirilerin oumlzellikle bu uumlniversitedeki akademisyenler tarafından

yapılmasına neden olmuştur (Hildegard 1998 85-96) Almancarsquodan

ccedilevirilerin oumlzellikle ikinci doumlnemde yapılması ise soumlz konusu boumlluumlmuumln

İstanbul Uumlniversitesinde oumlteki disiplinlerden sonra kurulmasından

230

kaynaklanmıştır Bu ise gizli de olsa uumlniversite geleneğinin bir

goumlstergesi olarak da değerlendirilebilir

41210 Ccedileviri Yılı-Konu Alanı

Bu ilişki hangi yıllarda hangi konu alanında ccedileviriye gereksinim du-

yulduğunu ortaya ccedilıkaracaktır Bu ccediliftin accedilıklanması belli zaman

kesitinde hangi konu alanında en ccedilok ccedileviri yapıldığı olduğu konusunda

bilgi verir

Değerlendirme

Bu listeden en ccedilok ccedileviri yapılan konu alanının yabancı uumllkelerdeki

kuumltuumlphane halk kuumltuumlphaneleri ile ilgili olması onu sırasıyla kataloglama-

sınıflama milli kuumltuumlphane ya da eğitim okuma alışkanlığı gibi ulusal

kuumlltuumlr politikasının oumlnderlik ettiği konu alanlarının izlediği goumlruumllmekte-

dir Bununla birlikte bilim dalının oumlzerk kimliğinin 80rsquoli yıllardan başla-

yarak akademik ccedilevre tarafından daha kabul goumlrmesiyle birlikte

belgebilim bilgibilim gibi daha ccedilağdaş ve daha oumlzel alan bilgisi

gerektiren konularda ccedileviri yapıldığı goumlruumlluumlr

Tablo12 Konu-Ccedileviri Sayısı

Konular sayı

Kuumltuumlphaneler ndash uumllkelermdashtarih 26

Sınıflamakataloglama 17

Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(6)-eğitim-yapı- 13

Kuumltuumlphanecilik-uumllkeler 11

Kitap -kuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 10

Arşiv-arşivcilik 9

Uumlniversite Kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(2) 9

IFLA ndash Bildiriler 8

Belgebilim ndash Gelişme 8

Bilgi-ağı-dağılımı-bilgibilim-kavram-politikalar-israil 6

Yapılan araştırmada 61 farklı konu alanı saptanmış olup en ccedilok

ccedileviri yapılan konu alanı sayısı on birdir Sıralamada kuumltuumlphaneler-

231

uumllkeler halk kuumltuumlphaneleri--uumllkeler sınıflama kataloglama

kuumltuumlphanecilik-uumllkeler eğitim ve kitap konularında ccedileviriler en uumlst

sırada yer almaktadır Bir başka deyişle 205 ccedilevirinin 132rsquosi (64) bu

konu alanlarındandır Bu ise kuramsal araştırmaya dayalı bilgiden ccedilok

yabancı kuumlltuumlrdeki uygulamaları tanımaya oumlncelik veren ccedilevirilerin

tercih edildiği goumlruumllmektedir

412101Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı

Yukarıdaki bilgiler beraberinde soumlz konusu konu dağılımının hangi

yıllara arasında yer aldığı sorusunu da getirir Burada oumlnceden belirlen-

miş zaman kesitleri oumllccediluumlt alınarak konu alanlarının 1923-1960 1961-

1980 1981-2000 yılları arasındaki dağılımı goumlzler oumlnuumlne serilmeye

ccedilalışılmıştır

Tablo 13 En Ccedilok Ccedileviri Yapılan Konuların Yıllara Goumlre Dağılımı

Konu sayı yıl 1923-60 1961-80 1981-2000

1Kuumltuumlphanelerndashkuumltuumlphanecilik-- uumllkeler-- 37 1956-97 7 8 22

11 Kuumltuumlphaneler Uumllkeler 26 1957-98 5 6 15

12 Kuumltuumlphanecilik-Uumllkeler 11 1956-91 2 2 7

2Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler-eğitim-yapı- 13 1925-99 3 7 3

3 Kitap ndashkuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 12 1952-87 2 8 2

4Sınıflama Kataloglama 17 1953-89 6 8 3

Bu tablo belirtilen zaman kesitine goumlre yeniden değerlendirilecek

olursa 1925-1960 yılları arasında ccedileviri yapıt konularının doğrudan

uygulama alanıyla ilgili olarak seccedilildiği goumlruumllmektedir Bu ise

ccedilevirilerin kuumltuumlphaneler-eğitim kuumltuumlphanecilik milli kuumltuumlphane halk

kuumltuumlphaneleri bibliyografik servis kataloglama kuumltuumlphane hizmeti gibi

doğrudan mesleki alanına seslendiğini goumlstermektedir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak adlandırılan 1961 ve 1980rsquoli yıllara

gelindiğinde yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane ve

kuumltuumlphanecilik alanında yabancı kuumlltuumlrlere accedilılma isteğinin bir goumlster-

gesi olarak yabancı kuumlltuumlrlerdeki uygulama alanını ilgilendiren konu-

232

larda ccedileviri yayınlara yer verildiği goumlruumllmektedir Halk kuumltuumlphaneleriyle

ilgili yabancı uumllkelerle karşılaştırmalı ccedileviri yayınların sayısının ccedilokluğu

da bu doumlnemde bilginin herkese eşit şekilde erişmesi konusunda bilgi

edinme amacı taşımaktadır Buna bağlı olarak uluslararası IFLA

CENTO gibi kurumlar ve onların yayınlarından ccedilevirilere de yer veril-

miştir Bu ise soumlz konusu alanda uluslararası evrensel bilgiye verilen

oumlnemin artığını kanıtlar Ne var ki ccedileviri yayınların ccediloğu oumlzel bilgi ala-

nından ccedilok genel bilgi verici nitelikte yapıtlardır Ne var ki bu şekilde

mesleki goumlruumlş accedilısını genişleten genel bilgi akademik olmadığı gerekccedile-

siyle eleştirisi konusu olabilir Bununla birliktebilgi edinme suumlrecinde

mantıksal akışın genelden oumlzele gideceği konusundaki gerccedileğin de goumlz

ardı edilmemesi gerekir Şoumlyle ki akademik meraklılık ancak oumlteki

uumllkelerdeki uygulamalar konusunda genel bilgiyi edinip bu kurumların

işleyişiyle ilgili konularda soruların ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

uyanacaktır Bu ise araştırmacıyı soumlz konusu uumllkelerdeki işleyişin arka

plan bilgisiyle ilgili bilgiyi yabancı kaynak ya da ccedilevirilerden

edinmesini ve iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrde yabancı uumllkelerdeki işleyişin

uygulanırlık derecesinin araştırmak uumlzere oumlzguumln bilgi uumlretimine

geccedilmesini sağlayacaktır Bu doumlnem de ikinci sırada yer alan

kuumltuumlphaneler eğitim ya da kuumltuumlphanecilik eğitim konusundaki ccedileviri

yayınlar ise en azından eğitim konusunda evrensel bilgi eksiğinin kabul

edilerek yeni bilgiye bir başka deyişle geleneksel kuumltuumlphanecilikten

ccedilağdaş kuumltuumlphaneciliğe geccedilişe duyulan gereksinimin bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Uumlccediluumlncuuml doumlneme geccedilildiğinde ise yabancı uumllke kuumltuumlphaneleri kuumltuumlp-

haneciliğiyle ve halk kuumltuumlphaneleri eğitim ile ilgili konular konu dağı-

lımı accedilısından ikinci doumlneme benzerlik goumlstermekle birlikte bilgibilim

belgebilim bilgisayar bilgi teknolojileri gibi yeni konu alanlarının da

ccedileviri yayın olarak devreye girdiği goumlruumlluumlr Tabloda ilgi ccedileken bir so-

nuccedilta 1960 ve 80 yıllarında kuumltuumlphaneler ve uumllkeler konusuna ilginin

oumlzellikle kuumltuumlphane biliminin akademik olarak yerleşmesinden sonra

başka alanlara youmlnelmesi beklenirken daha da artması dikkat ccedilekicidir

Ne var ki uumlccediluumlncuuml doumlnemde geleneksel Avrupa uumllkelerindeki

kuumltuumlphanecilik deneyimlerini anlatan yazıların yanına bizim uumllkemizin

gerccedileğine ve koşullarına daha yakın olan uumlccediluumlncuuml duumlnya uumllkelerindeki

uygulamalardan soumlz eden yazılar da eklenmiştir Kuşkusuz bu konuların

seccediliminde ccedilağımızdaki Kuumlreselleşme hareketinin uluslararası iletişime

verdiği oumlnemin etkisi de vardır Oumlte yandan bu şekilde konuların

seccedililmesi yayınevi politikasının konuların herkese seslenecek nitelikte

233

olmasına oumlzen goumlstermesinin de bir sonucu olabilir Tarama malzemesi

olarak incelenen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde ise yabancı uumllkelerle

ilgili tanıtıcı değil de kuramsal bilgiyi taşıyan metinler yeğlenmiştir

Bunun yanı sıra bilgibilim belgebilim kuumltuumlphane-buumltccedile kuumltuumlphane-

teknoloji kuumltuumlphane-internet kuumltuumlphane bilimi kuumltuumlphane-tarih gibi

kuramsal alanı ilgilendiren konulara yer verilmiş ve tarih konusunda bile

oumlzellikle Tuumlrk kuumltuumlphaneciliğini doğrudan ilgilendiren ccedileviri yayınlara

yer verilmeye oumlzen goumlsterilmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınlar

konusunda bu akademik dergilerde daha seccedilici davranıldığı soumlylenebilir

Ne var ki TKrsquonın oumlzellikle hakemli dergi (1995) olduktan sonraki

konumu akademisyenlerin bu dergiye ilgisini artırdığından Uumlccediluumlncuuml

zaman kesitinin sonuna doğru bu dergide yer alan ccedilevirilerin konu

alanlarının akademik dergilerdeki konu alanlarına koşut bir tutum

sergilediği goumlruumllmektedir

Oumlzetle sayısal verilere tekrar bakıldığında en ccedilok ccedileviri son 3

doumlnemde yapılmış olmakla birlikte uumllkemizde ccedileviri etkinliğinin en

yoğun yaşandığı 2doumlnemle aralarında neredeyse hiccedil fark

bulunmamaktadır Aralarındaki fark sadece 1rsquodir Oumlte yandan

uumllkemizde dil bilenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri sayısında

2doumlnemden 3doumlneme bir artış olmadığı goumlruumllmektedir Bu ise ccedileviri

yerine yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek oumlzguumln yapıt verme

eğiliminin arttığını goumlstermektedir Bir başka deyişle bu disiplinde

ccedilalışan elemanların ve akademisyenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri

yayın sayısının aynı kalması gerccedilekte uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayın

konusunda bir duumlşme baş goumlsterdiğini goumlstermektedir Kuşkusuz ccedileviri

yayının bir talep sonucu ortaya ccedilıkacağı tartışılmaz bir gerccedilektir Ne var

ki ccedileviri yayına talebin azalması bu konu alanında ccedilalışan oumlzellikle

akademisyenlerin yabancı dil bilme oumln koşuluyla bu mesleğe

seccedililmelerinden kaynaklanmaktadır Bu şekilde yabancı dildeki bilgi

telif yazılarla okuyucuya ulaştığından ccedileviri yayınlarla olmasa bile telif

yayınlarla okuyucuya eğitimde ya da bilgiye erişimde fırsat eşitliği yara-

tılmış olmaktadır Uumlstelik yılların dilimlerine goumlre ccedileviri yayınların

iccedileriklerinin Batırsquodaki gelişmelere koşut iccedilerikte olması bilginin geri-

sinde kalınmadığının oumlteki bir işareti olarak kabul edilebilir Bunun en

tipik oumlrneği 2 doumlnemde bilgibilim belgebilim konuları oumlne ccedilıkarken

uumlccediluumlncuuml doumlnemde bilgisayar Internet teknolojileri ve tuumlrevleri konusunda

ccedileviriler arttığı goumlruumlluumlr Bu ikinci doumlnemde başlayan youmlnelmenin

giderek 3doumlnemde benimsendiği guumlnuumlmuumlzde yuumlksek oumlğretim

kurumlarındaki kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin adlarının bilgi ve belge

234

youmlnetimi şeklinde değiştirilmesi gereksiniminin duyulmasından da

anlaşılmaktadır Oumlte yandan artık teknolojinin gerisinde kalan sınıflama

ve kataloglama gibi konularda ccedileviri sayısı ilk iki doumlnemde eşit olarak 6

ve 8 iken bu konuda ccedileviri sayısı uumlccediluumlncuuml doumlnemde 3rsquoe duumlşmuumlştuumlr Bu

ya bu konuda artık bilgi gereksinimi duyulmadığına ya da bu konu alanı

yerini yeni teknolojiye bıraktığına işaret eder Konu alanlarıyla ilgili bu

saptamalar kuşkusuz berberinde hangi nitelikte ccedilevirilerin hangi

doumlnemde yapıldığı sorusunu da guumlndeme getirir Konu alanlarının

doumlnemden 3 doumlneme doğru gittikccedile ccedilağdaşlaştığı yukarıdaki tablodan

anlaşılmakla birlikte niteliğinin de ortaya ccedilıkarılması bu bilgilerin

gerekccedilelendirmesi accedilısından oumlnem taşır

41211Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

1Doumlnem (1923-1960)

1 Doumlnemde toplam ccedileviri sayısı 35 olup ccedilağdaş nitelikte olan 8 ccedile-

viriden 3rsquouumlnde oumlzguumln yayın yılı belirtilmiş 5rsquoinde ise oumlzguumln yayın yılı

belirtilmemiştir Oumlte yandan klasik nitelikte olan 13 yayından 5rsquoinde ta-

rih var 8rsquoinde ise tarih verilmemiş guumlncel nitelikte ccedileviri yayında ise

6rsquosında tarih verilirken 8rsquoinde tarih bulunmamaktadır Bununla birlikte

guumlncel nitelikteki ccedilevirilerin ccedileviri ve telif yayın yılları zorunlu olarak

birbirine yakın olarak kabul edilebilir Toplu olarak duumlşuumlnuumllecek olursa

35 yayından 14 yayının yılı belirtilmesine karşın 21rsquoinin yayın yılı

verilmemiştir Bu durum soumlz konusu doumlnemde 40 yayının tarihi

verilirken 60rsquoının verilmediğini goumlsterir

Oumlte yandan bu verilerden ccedilıkan ikinci soru ccedileviri yılı ile oumlzguumln yapıt

yılı arasında ne kadar zaman geccediltiğidir Bununla ilgili olarak ise sadece 6

yapıtta yayın yılıyla ccedileviri yılı arasında fark olduğu buna karşın birinci

doumlnemde aradaki farkın sadece bir ya da aynı olduğunu goumlsterir Ne var

ki bu yayın yılları ve nitelikle ilgili bilgiler birleştirildiğinde soumlz konusu

doumlnemde yayın yılları arasında fark bulunmaması guumlncel nitelikte ve te-

mel bilgiyi taşıyan ve o doumlnemde kuumltuumlphanelerin işleyişi konusunda bilgi

veren klasik nitelikte yapıtlara daha gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkmıştır Guumlncel ve klasik nitelikte metinlerin ccedilevirisinde amaccedil ccediloğu

kez salt bilgiyi aktarıp onu uygulamaya geccedilirmek olduğundan bu

ccedileviriler genellikle ccedilevirmen tarafından seri halde yapılacak niteliktedir

Uumlstelik bu ccedilevirmenlerin bizzat uygulamanın iccedilinde geldiği duumlşuumlnuumllecek

235

olursa bilimsel terminoloji accedilısından zaman kaybedilmediği duumlşuumlnuuml-

lebilir

2 Doumlnem (1961-1980)

Bu doumlnem genelde her disiplinde yoğun ccedileviri etkinliğinin yaşandığı

bir doumlnemdir Toplam 88 ccedileviriden 41rsquoinde oumlzguumln yapıt yılı

bulunmaktadır Bu ise soumlz konusu doumlnemde 47 sinin oumlzguumln yapıt yılı

verilmesine karşın 63 uumlnde yayın yılına ait bir bilgi olmadığını

goumlstermektedir Ccedilağdaş klasik ve guumlncel olmak uumlzere oumlzguumln yayın yılı

verilen ccedileviri sayısı yaklaşık yarıyadır Buna goumlre klasik yapıtlardan

7rsquosinde yayın yılı bildirilmiş ccedilağdaş yapıtlardan 22rsquosinde oumlzguumln yapıt

yılı belirtilirken guumlncel yapıtlarda 26 yayından sadece 12rsquosinde yayın

yılı bellidir Birinci doumlnemle yayın yılı accedilısından karşılaştırıldığında ise

oranlar arasındaki ortalama farkın sadece 7 olduğu goumlruumllmektedir Bu

oranların birbirine yakın olması ise bilginin kaynağına inme konusunda

henuumlz bilimsel bir meraklılık uyanmadığını işaret etmektedir

Oumlte yandan oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt yılı belli olan yayınlarda

arada yıl olarak farkın hiccedil olmaması veya en fazla bir ya da iki yıl

olması ccedileviri yoluyla gelen bilgiyi edinmede geccedil kalınmadığını

goumlstermektedir 45 yayın arasında sadece 3rsquouumlnde aradaki yıl farkı 8 ila

10 arasındadır

Guumlncel klasik ve ccedilağdaş nitelikte olan ccedilevirilerin yayın yılı ve ccedileviri

yılı aynı oranda bildirildiği ortaya ccedilıkmaktadır Oumlzguumln yayın yılı ile

ccedileviri yayın yılı arasında zaman aşımı olan ccedileviri yayınların ikisi klasik

biri guumlncel olmasına karşın bunların arasında ccedilağdaş nitelikte ccedileviri

yapıt bulunmamaktadır

3 Doumlnem (1981-2000)

Bu doumlnemde toplam 83 ccedileviri yayından 63rsquouumlnde bir başka deyişle

76rsquosında oumlzguumln yapıt yılı ve ccedileviri yılı bildirilmiş 20rsquosinde(24) ise

bildirilmemiştir Oumlrneğin 12 klasik nitelikte yapıttan 9rsquou 49 ccedilağdaş

yapıttan 35rsquoi ve 22 guumlncel yapıttan 19rsquounda oumlzguumln yayın yılı

bulunmaktadır Oysa 1 ve 2 doumlnemdeki 41 ve 47 oranlarının 3douml-

nemde birden 76rsquoya ccedilıkması akademik ccedilevrenin bilimsel meraklılık ve

titizliğinin etkisinin ancak bu doumlnemde ortaya ccedilıktığını goumlstermektedir

Bu bir yandan da bilgiyi ccedileviri kaynak yerine oumlzguumln kaynaktan

edinmek isteyenlerin sayısının arttığının bir goumlstergesi olarak da kabul

edilebilir

236

Bu doumlnemde oumlzguumln yapıt seccediliminde yeni bilgiye ulaşma konusunda

oumlzen goumlsterildiği ve oumlzellikle bilginin ccedilok ccedilabuk tuumlkendiği guumlnuumlmuumlzde

yeni bilgi taşıyan ccedilevirilere yer verildiği goumlruumllmektedir Bu bir yerde ccedila-

ğın ve gittikccedile ilerleyen teknoloji sonucu aşırı oumllccediluumlde artan yayın sayısı-

nın karşısında bilginin gerisinde kalma kaygısının yarattığı duyarlılık

sonucu disiplinde yeni bilgiye değer verildiğini goumlsterir

Oumlte yandan 63 ccedileviriden sadece 6rsquosının yayın yılıyla ccedileviri yılı

arasında fark bulunması da bunun bir kanıtı olarak goumlsterilebilir Bu douml-

nemde ccedileviri yayınla oumlzguumln yapıt arasında en az 4 en fazla 26 yıl fark

bulunmaktadır En fazla yıl farkının klasik nitelikte bir yapıtta bulunması

ise soumlz konusu ccedilevirideki konu alanının ya uumllkemizde yeni tanınıp

benimsendiğini ya da tarihsel bir belge niteliğini taşıdığını goumlsterir

Bundan boumlyle bu nitelikte bir ccedileviriye ancak 26 yıl sonra yer verilmiş

olabilir Ne var ki bu şekilde ccedileviri sayısının sadece bir olması

gerccedilekte disiplinin bilgisel olarak oumlteki uumllkelerdeki disiplinlere ayak uy-

durduğunu da goumlsterebilir

Sonuccedil olarak bu disiplinde 205 ccedileviri yayından 88rsquoinde ( 43)

ccedileviri yayın yılına karşın oumlzguumln yapıt yılı verilmediği bununla birlikte

107 (52)sinde oumlzguumln yapıt yılı verildiği goumlruumllmektedir Yayın yılı

verilen ve verilmeyen sayısı birbirine yakın olmamakla birlikte

verilenlerin sayısının yarıdan fazla olması yine de bir ipucu olarak

değerlendirilebilir Her uumlccedil doumlneme genel olarak bakıldığında ise bu

disiplinde yeni yayınlanmış metinlerin ccedilevirisine yer verildiği kabul

edilebilir Bu ise hiccedil değilse ccedilevirilerin oumlzellikle son doumlnemde ccedilağa ayak

uyduran bilgiye yer verdiğini goumlsterir

41212 Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği

Etkileme alanının bilgilendirme dil soyut duumlşuumlnce teknik beceri ve

etik gibi konuları kapsamına aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa meslek elemanı-

nın uygulama alanındaki işlemlerini kolaylaştıracak ldquoteknik beceriyirdquo

geliştirici ya da mesleğin etik accedilıdan sorgulanarak ona saygınlık ka-

zandıracak ccedileviri yapmaya eğilim goumlstermesi son derece doğaldır

Kuşkusuz mesleğin ccedilağımızda etik accedilıdan sorgulanması uygulama

alanında sadece asrsquoları değil uumlsleri de ilgilendiren bir konudur Etik

konusu son zamanlarda teknolojinin giderek artan kullanımı sonucu

akademik alanda ortaya ccedilıkan bilimsel yozlaşmadan oumltuumlruuml ilgi ccedilektiği

237

oumlne suumlruumllebilir (bilim hırsızlığı gibi) Ne var ki her uumllkenin kuumlltuumlrel

olduğu kadar sosyo-ekonomik koşullarının da birbirinden farklı olması

bu konu alanında ccedileviri sayısının oumlteki konu alanlarına goumlre daha az

olabileceği duumlşuumlncesini de akla getirir Soyut duumlşuumlnce ile ilgili konular

ise iki accedilıdan duumlşuumlnuumllebilir Bunlardan birincisi meslek elemanının

oumlrneğin ccedilocukların okuma becerisini geliştirmek uumlzere yaptığı soyut

duumlşuumlnme becerisini geliştiren ccedileviriler oumlteki ise akademisyenlerin

kuramsal alandan yaptıkları ccedilevirilerdirOumlte yandan ldquodilrdquo konusu

genellikle akademisyenlerin ilgilenmesi gereken bir konu alanıdır

Oumlrneğin kavramsal metinlerde kavramlara karşılık gelecek ve oumlzel alan

jargonunu en iyi yerleştirebilecek kimselerin akademisyen olduğu

duumlşuumlnuumllebilir Buumltuumln bu konu alanları arasında kuşkusuz ccedileviriye

atfedilen geleneksel en buumlyuumlk işlev bilgilendirmedir Bundan boumlyle

oumlzellikle bilgi aktarımından bilgi uumlretimine geccediliş suumlreci iccedilerisinde

bulunan uumllkelerde birinci planda ldquobilgilendiricirdquo metinlerin seccedililmesi hiccedil

de rastlantı olarak kabul edilmemelidir

Değerlendirme

Tablo 14 Ccedilevirmen Kimliği-Etkileme Alanı

AKADEMİSYEN (72) 35 MESLEK ELEMANI (119) 58

Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil

61 4 - 7 - 99 3 - 15 3

(30) 2 - (3) - (48) (1) - (7) (1)

Bu listede kimliği belirli olan ccedilevirmenlere ek olarak 14 (7)

kimliği belirsiz ccedilevirmen bulunmaktadır Bu 14 ccedilevirmenin etkileme

alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Buradan da anlaşılacağı uumlzere

ccedilevirmenlerin 81 uuml hem uygulama hem de kuramsal alandaki bilgi

eksikliğini kapatmak amacıyla etkileme alanı olarak bilgilendirmeyi

seccedilmişlerdir Bu da ccedilevirmenlerin kuumltuumlphaneciliğin ve kuumltuumlphane

biliminin oumlncellikli olarak bilgisel eksiğinin farkında olduklarını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci sırayı teknik becerinin almış olması doğal olarak

meslek elemanlarının etkileme alanı olarak gereksinim duydukları bir

alanda ccedileviri yapmayı yeğlediklerini goumlsterir Ne var ki guumlnuumlmuumlz

238

ccedilağdaş eğitim anlayışında akademisyenlerin teknik beceriyle ilgili

etkileme alanına youmlnelmeleri kaccedilınılmazdır Akademisyenlerin teknik

beceriye daha az youmlnelmelerinin altında kuramsal alandan uzaklaşma

kaygısı bulunabilir Bu ise Kuumltuumlphane bilimini tarihte olduğu gibi tekrar

uygulama alanında sınırlı kalmasına neden olabilir Oumlte yandan etkileme

alanı olarak etik konusunun akademisyenler tarafından daha ccedilok seccedililmiş

olması hem eğitim veren hem de araştırma yapan kimseler olarak

bilimsel geleneğin temelinin oluşumunda etikrsquoin oumlneminden

kaynaklanmaktadır Soyut duumlşuumlnce alanında akademisyenler ccedileviriye

rağbet etmezken 3 meslek elemanı etkileme alanı olarak soyut

duumlşuumlnceyi seccedilmiştir Ne var ki dil konusunda 3 yayından sadece bir

tanesi bilimsel terimlerle ilgili olup bu ccedileviriyi gerccedilekleştiren de meslek

elemanıdır Oysa yeni bilgiyi oumlzuumlmsemek ve bilim dalında yeni oluşan

kavramları tanıştırıp yerleştirmek accedilısından akademik ccedilevrenin bu

alanda ccedileviri yayınlara youmlnelmesi bilimsel dilin olduğu kadar disiplinin

de gelişmesine yardımcı olur

413Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000

Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

Bu boumlluumlmle ilgili tarama sonucunda Cumhuriyet doumlneminden 2000

yılına dek yapılmış olan kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirileri ulusal

kuumlltuumlr politikasının etkilediği ortaya ccedilıkmıştır Ccedilevirilerin zaman akışı

iccedilersinde klasik ve guumlncel nitelikteki yazılardan ccedilağdaş nitelikte yazılara

doğru kaydığı goumlruumllmuumlştuumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuumln ulusla-

rarası bilim dili kabul edilen İngilizcersquoden yapıldığı ortaya ccedilıkmıştır En

ccedilok ilgi goumlsterilen konu alanı yabancı uumllkelerdeki kuumltuumlphaneler halk

kuumltuumlphaneleri ve buradaki kuumltuumlphanecilik mesleğiyle ilgili uygulamaları

olup bu konu alanıyla ilgili ccedilevirmenlerin ccediloğunun da meslek elemanı

olması konu alanıyla ccedilevirmen kimliği arasındaki ilişkiyi doğrular

Ccedileviriye akademisyenlerden ccedilok meslek elemanlarının ilgi goumlstermesi

ise iki nedene bağlanabilir Bunlardan birincisi ccedilağımızdaki bilginin

hızla artmasına karşın ccedilevirinin zaman ve emek gerektiren bir edim

olması akademisyenlerin ccedileviriyle zaman kaybetmek yerine yabancı

kaynaktan bu bilgilere yetişme isteğidir Ne var ki bilim adamının

toplumsal goumlrevi de goumlz oumlnuumlne alındığında yabancı bilgiye erişip ufkunu

genişletmek isteyen bu meslek alanındaki kimselere soumlz konusu bilgiyi

aktarma goumlrevini bilim adamı seccediliciliğiyle akademisyenlerin de uumlst-

239

lenmesi buumlyuumlk oumlnem taşır İkinci neden ise genelde bu taramadan elde

edilen sonuccedillara goumlre kaynak odaklı bilgilendirici yazıların ccedilokluğu uumll-

kemizde ccedileviriye yaratıcı bir edim olarak değil de mekanik bir işlem

olarak bakıldığını goumlstermektedir Bu ise ccedilevirinin uygulama alanında

emir komuta zinciri iccedilerisinde mekanik ccedilalışmaya daha alışkın olduğu

duumlşuumlnuumllen meslek elemanlarının daha yatkın olacağı peşin huumlkmuumlnuuml

doğurmaktadır Bir başka deyişle bu şekilde yaratıcılıktan uzak bir

işlemi yapmaya meslek elemanlarının daha uygun olacağı yaygın

goumlruumlşuuml hakimdir Ccedilevirinin yaratıcı bir edim olmadığı şeklindeki

geccedilmişten guumlnuumlmuumlze suumlren ccedileviri tanımı ccedilevirinin yaratıcılığa ket

vurduğu duumlşuumlncesini yaratmış olabilir Bundan boumlyle akademisyenlerin

ccedileviriye ilgi goumlstermemesi doğal bir sonuccedil olarak goumlruumllebilir Bu

yukarıda akademisyen kimliği taşıyan ccedilevirmen sayısının 73 (35) iken

meslek elemanı sayısının 119 (59) olmasından da accedilıkccedila

anlaşılmaktadır Oumlte yandan aşağıdaki telif yapıtların analiziyle ilgili

boumlluumlmde de telif yazarlarının 46rsquosından sadece sekizinin akademisyen

olmaması bu oranın telif yazılarda tersine değiştiğini goumlstermektedir

(Uraz 2000 160-163) Ne var ki akademisyenlerin yaptığı ccedilevirilerin

giderek sayıca olmasa da hem konu alanı hem de nitelik accedilısından daha

bilinccedilli olması bilimsel alanda ccedileviri edincinin yuumlkseldiğini goumlsterir

Genel olarak sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ccedilevirinin kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedilevresel bir konumda olduğu anlaşılmaktadır Bununla

birlikte telif yayınların incelenmesi sonucu ccedileviriye atıf sayısının az

olduğu goumlzlemlenmekle birlikte yabancı kaynağa atıf sayısının telif

yapıttan daha ccedilok olduğu da goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise yabancı bilgiye

gereksinim olduğunu goumlstermekle birlikte aşağıdaki bibliyometrik

analiz sonuccedillarından da anlaşılacağı gibi ccedileviriye atıf sayısının yok

denecek kadar az olduğunu goumlsterir

Sonuccedil olarak bu bilim dalında ldquoCcediloğul Dizgerdquo kuramına goumlre ccedileviri

saygın bir konumda olmadığı gibi bilgi uumlretimine de bir katkısı olmadığı

ortaya ccedilıkmaktadır Aşağıdaki bibliyometrik analizle ilgili veri sonuccedilları

da ayrıca bu ccedilıkarımlara bir gerekccedile olarak da goumlsterilebilir

240

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-

2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri

Yapıtların Bibliyometrik Analizi10

421Oumllccediluumltler

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml yukarı da değinildiği gibi hem 1 boumlluumlmuumln

bir gerekccedilelendirmesi hem de kendi başına genelde ccedileviriye en ccedilok ge-

reksinim duyulduğu ccedilağımızda kuumltuumlphane bilimi alanında telif yapıtların

ccedilevirilerden ne oumllccediluumlde yararlandığını ortaya ccedilıkarmak amacını taşır

Buna goumlre 1980 ve 2000 yılları arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği Buumllteni (TKDB) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği (KD)dergisi

İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquondeki (KD) telif ya-

zılarda atıfta bulunulan ccedilevirilerin bibliyometrik atıf analizi yapılmaya

ccedilalışılmıştır Buna goumlre tarama oumlncesinde aşağıdaki şu oumllccediluumltler sırasıyla

yer almıştır

Telif yayının kuumlnyesi

Telif yazarı

Telif adı

Telif yılı (Etkileme yılı)

Telif yılı yukarıda soumlzuuml edilen telif yazıların 1980rsquoden başlayarak

2000 yılına kadar suumlren yayınların yayın tarihine işaret ettiği gibi ccedileviri

yayınların analiziyle ilgili tablodaki etkileme yılı olarak kullanılmıştır

Bunun nedeni ise ccedileviri yayının telif yapıtı hangi yılda etkilediğine

oumlzellikle dikkat etmek iccedilindir Bunun kuşkusuz bir başka nedeni de soumlz

konusu araştırmada ccedilevirinin temel oumllccediluumlt alınmasıdır

Telif yayınlayan

Telif yazının yukarıda belirtilen TKDB TK ya da KDrsquode der-

gilerinden hangisinde telif yazının yayınlandığını goumlsterir

10

Telif yapıt ve atıfta bulunulan ccedilevirilerin yıllara goumlre ayrıntılı olarak dağılımı ve değerlendirmesi iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003) ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora tezi İstanbul 266-275

241

Atıf yeri

Kaynakccedila ve dip not olmak uumlzere iki şekilde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Bu

oumlzelliğin saptanması iccedilin 1980-2000 yılları arasındaki telif yapıtlar

taranarak atıfın kaynakccedila da mı yoksa dipnotta mı yer aldığının

saptanması gerekir 1980 ve 1987 yılları arasında atıf şekli olarak dip-

notun tercih edildiği goumlruumllmekte bu yıllardan sonra ise kaynakccedilanın ccedilo-

ğaldığı izlenmektedir Bir başka deyişle dipnot ilk yıllarda kaynakccedila iş-

levi goumlrmektedir Oumlyle ki ayrıca bir kaynakccedilaya yer verilme gereği bile

duyulmamıştır Bununla birlikte dipnotun giderek azalması aynı za-

manda ccedilizgisel duumlşuumlnce şeklinin telif yazılarda egemen olmaya başladı-

ğının da bir işareti olarak değerlendirilebilir

Atıf sayfa no

Ccedileviriye telif yazının hangi sayfasında atıfta bulunulduğunun

goumlsterir

Yabancı Yazar Soyadı Ad

Ccedileviri yazının oumlzguumln yazarının soyadı ve adı istenmiştir

Yabancı kaynak kuumlnyesi

Yabancı kaynağın nerede yayınladığı bilgisi istenmiştir

Ccedileviri kaynak Atıfta bulunulan ccedilevirinin adı ve Tuumlrkiyersquode hangi

kaynakta ya da nerede yayınlandığı sorusuna yanıt verir

Ccedileviri yılı

Etkileme ya da telif yayın yılıyla ccedileviri yılını karşılaştırma olanağı

yaratmak iccedilin eklenmiştir Bu şekilde telif yazının yeni bilgiden mi

yoksa geccedilmişte ccedilıkan bilgiden mi yararlandığı konusunda bilgi

edinilmek istenmiştir

Konu Başlığı

Bu taramanın 1Boumlluumlmuumlnde analizi yapılan ccedileviri yazılardan hangi

konu alanlarında yararlanıldığını anlamak uumlzere listeye eklenmiştir Bu

aynı zamanda ccedileviri konu başlığı ve telif konu alanının birbiriyle ne

oumllccediluumlde oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlrmek amacıyla listede bulunmaktadır Ne var ki

burada telif konu başlığı etkileme konusu adını almıştır

Telif (Etkileme) Konusu

242

Bu başlık telif yayında ccedilevirinin hangi konu alanlarını etkilediğini

goumlsterir Bu durumda telif yazı konusu aynı zamanda atıfta bulunulan

ccedilevirinin hangi alanı etkilediğine de işaret eder

Sonuccedil

Yukarıda belirtilen oumlğeler arasındaki ilişkilere goumlre sonuccedilta ccedileviri

yayınların telif yapıtları sayısal olarak hangi oumllccediluumlde etkilediği ortaya ccedilı-

karılmıştır Buradaki seccedilenekler

Ccedileviri yapıt oumlzguumln yapıtı etkiledi Ccedileviri yapıta tek bir oumlzguumln kay-

nakta atıfta bulunulduğuna işaret eder

Ccedileviri oumlzguumln yapıtları etkiledibirden fazla oumlzguumln yapıtta ccedileviriye

atıfta bulunulması durumunda bu seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

Telif yapıtların 1980-2000 yılları arasında incelendiği goumlz oumlnuumlne

alındığında telif yapıtları en ccedilok etkileyen ccedileviri yapıtın yılı ile etkileme

yılı arasıdaki fark ccedileviri yapıta yeni bilgi kaynağı olarak mı yoksa geccedil-

mişle ilgili bilgi veren dokuumlman niteliğinde bir metin olarak mı bakıldığı

konusunda bilgi verir

Değerlendirme

En ccedilok atıf yapılan ccedileviri yapıt Thompson Lawrencersquoın Tuumlrkiyersquodeki

Kuumltuumlphaneleri Geliştirme Programı adlı yapıtıdır Bu yapıat 11 kez

atıfta bulunulmuştur En ccedilok atıf Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisirsquonin

hakemli dergi olduğu 1995 yılında yapılmıştır Diğer bir ilginccedil nokta ise

bu ccedileviri yapıta aynı yıllarda peş peşe atıf yapılmış olmasıdır Ccedilevirinin

yayın yılıyla etkileme yılı arasında en az 30 yıl fark olmasına karşın

ccedilevirinin doğrudan Tuumlrkiyersquodeki kuumltuumlphanelerle ilgili olması bu yapıtın

kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından oumlnem taşıdığını goumlstermektedir

İkinci sırada yer alan John Deweyrsquoin Tuumlrk Maarifi Hakkında Rapor

adlı ccedilevirisine atıf sayısı 9 olup yine Lawrence gibi en ccedilok atıf

sayısının 1995rsquoe denk gelmesi ilgi ccedilekicidir Bunda Kuumltuumlphanecilik

dergisinin hakemli bir dergi olarak yayımlanmasının da etkisi vardır Bu

yapıtın oumlteki sık atıfta bulunulduğu yıl (3 tane) 1987rsquodir Deweyrsquoin

1924 yılındaki rapor tuumlruumlndeki ccedilevirisine 3 kez atıfta bulunulmuştur Bu

243

aynı zamanda akademisyen kimliğindeki telif yazarının bilginin ilk

kaynağına inmede goumlsterdiği titizliğin de bir işaretidir Bununla birlikte

1939rsquoda 1 kez 1952rsquode 5 kez olmak uumlzere kitap tuumlruumlndeki ccedilevirisine de

toplam 6 kez atıfta bulunulmuştur

Tarihsel sıralamaya goumlre giden araştırmaya goumlre 1959 yılındaki Kuuml-

tuumlphanecilik Terimleri adlı ccedileviri yapıta iki kez 1991 yılında atıfta bu-

lunulmuş olması kuumltuumlphane bilimi alanında terminoloji sıkıntısı ccedilekildi-

ğini goumlstermektedir Oumlte yandan 1962 yılında halk kuumltuumlphaneleri ile

ilgili olarak yayımlanmış Yetişkinlerin Eğitiminde Halk Kuumltuumlphaneleri

adlı ccedileviri yapıta iki kez atıfta bulunulmuş olması onun en ccedilok atıfta

bulunulan yayına goumlre daha az ve sadece birbirine yakın 1982 ve 1984

yıllarında atıfta bulunulduğunu goumlstermektedir Bununla birlikte bu

kitabın halk kuumltuumlphaneleriyle ilgi sonradan ccedilevrilmiş yapıtlara oumlnderlik

ettiği de duumlşuumlnuumllebilir Son olarak yine Mukayeseli Kuumltuumlphaneciliğe

Giriş Modern Kuumltuumlphaneciliğin Esasları adlı ccedileviri yapıtların 1961 yı-

lında yayımlanmış olması 1960rsquolı yılların uumllkemiz ccedileviri tarihi

accedilısından doumlnuumlm noktası olduğunu goumlsterir Bir başka deyişle ccedilağdaş

kuumltuumlphaneciliğe geccedilmede tarihsel ccedileviri yayınların yanında kitabların

başlığından da anlaşılacağı uumlzere daha ccedilağdaş yapıtların ccedilevrilmesi

ccedileviride ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın oumlneminin farkına varıldığı bununla

birlikte bu konudaki yapıta 1980rsquoli yıllarda atıfta bulunulmuş olması bu

bilginin yaklaşık 20 yıl sonra gerccedilekten kabul edilip hayata geccedilirildiğini

goumlstermektedir Ayrıca 1972rsquode ccedilevrilmiş olan Modern Dokuumlmantasyon

ve Enformasyon işlemleri adlı yapıta 1982 ve 1991 yılında iki kez atıfta

bulunulmuş olması ccedilağdaş bilginin geccedil olmakla birlikte ccedileviri yoluyla

geldiğini belirtir Kuşkusuz atıf yılı ve etkileme yılı arasındaki fark

teknolojik alt yapının da ccedilevirinin benimsenmesinde rol oynadığına

işaret eder

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

Ccedileviri konusuyla atıfta bulunan telif yapıt konusu arasında bir bağ

olup olmadığını ya da ccedilevirinin konusuyla telif arasında bir sapma olup

olmadığını goumlzlemlemek uumlzere bu iki oumlğe arasındaki ilişki incelenmeye

ccedilalışılmıştır Telif yayın konusuna ldquoetkileme konusurdquo denmesinin bir

nedeni de ccedileviri konusuyla telif yayın konusunun oumlrtuumlşmesinin

ccedilevirinin telif yayındaki bilgiyi tetiklediğini oumlzellikle belirtmek iccedilindir

Gerccedilekten de aşağıdaki tabloya bakıldığında ccedileviri konularının telif

244

konularıyla bağdaştığı ve telif yayını etkileyerek onları nasıl

zenginleştirdiği accedilıkccedila goumlzlemlenebilir Atıf analizinden ccedileviri

yayınlara ilk zamanlar ilginin doğrudan uumllkemizle ilgili konulara olduğu

ortaya ccedilıkmaktadır Bir başka deyişle uumllkeye yarar sağlayacak

yayınların ccedileviriye atıf sayısını artırdığı goumlzlemlenir Bu ise bilgi

uumlretiminde ccedilevirinin işlevselliğinin ne denli oumlnemli bir konu olduğunu

ortaya ccedilıkarır Aşağıdaki tablorsquoda atıf sayısı telif konusu ve ccedileviri

konusu arasındaki ilişki goumlsterilmeye ccedilalışılmıştır

Tablo 15 Atıf Sayısı-(Telif) Etkileme Konusu-Ccedileviri Konusu İlişkisi

Ccedileviri

Yıl

Atıfta

Bulunulan

Yazar

Atıf

sayısı

Ccedileviri Konusu Telif Etkileme Konusu

1952 Thompson

Dr

Lawrence

11 Kuumltuumlphaneler-Rapor

Kuumltuumlphanecilik

Eğitimi

Eğitim ve kuumltuumlphane kuumltuumlphanecilik

eğitim okul kuumltuumlphanesi

kuumltuumlphanecilik-yeni gelişmeler

uumlniversite kuumltuumlphaneleri-bilgi po-

litikası kuumltuumlphanecilik eğitimi-tarih

1924

1939

1952

Dewey

John

9 Eğitim ve Kuumltuumlphane

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphane-Personel Eğitim ve

Kuumltuumlphane Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Halk Kuumltuumlphaneleri Okul

Kuumltuumlphanesi

1925 Guyaş Paul 5 Halk kuumltuumlphaneleri -

Halk Kuumltuumlphaneleri

Youmlnetimi

Kuumltuumlphanecilik-Tarih İUuml Kuumltuumlpha-

necilik Boumlluumlmuuml-Tarihccedile-Halk Kuumltuumlp-

haneleri Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Zaman iccedilerisinde bu konu alanlarının giderek ccedilağdaşlaşması ve ulu-

sal sınırların dışına ccedilıkarak daha uluslararası niteliğe buumlruumlnmesi ise

kuumlreselleşen duumlnyaya ayak uydurma ccedilabalarının bir goumlstergesi olarak

değerlendirilebilir Bununla birlikte gerek telif yayınlarda gerekse

ccedileviri yayınlarda genel konulara değinilmesi oumlzel alan bilgisinin

derinliğine yeterince inilmediğini goumlstermektedir Oysa ccedileviri sayısının

ccediloğalması bir yandan oumlzel alandaki terminoloji sorununun ccediloumlzuumllmesine

yardımcı olurken oumlte yandan da telif yayınlarda daha ccedilağdaş konuların

uumlretimini kolaylaştıracaktır Bilgi uumlretimi accedilısından duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde en

ccedilok atıfın en eski ccedilevirilere yapılmış olması ise hem bu alanda ccedileviri

etkinliğinin gerccedilekte desteklenmediğini hem de ccedileviriye salt bilgi

aktarım aracı olarak bakıldığını goumlstermektedir

245

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

1980-2000 TKDBTK ve KD dergilerindeki toplam 50 makaledeki

atıf sayısı yaklaşık 92 olup ccedileviri kitaba atıf sayısı 70rsquodir Buna karşın

makaleye atıf sayısı 17 rapora atıf sayısı ise 5rsquotir Bu ise kitap

ccedilevirilerinin makale ccedilevirilerinden daha uumlstuumln tutulduğunu

goumlstermektedir Yıllara ve tuumlre goumlre atıf sayısı olarak TKDBrsquo(1980-

1986) nin 1986 yılına kadar suumlren doumlnemi TKrsquonın hakemli dergi olduğu

yıla kadar olan doumlnem (1987 -1994)ve sonrası (1995-2000) İUuml KDrsquonin

ise ilk yayın yılı 1987rsquoden 2000 yılına kadar olan doumlnemi oumllccediluumlt olarak

seccedililmiştirYıllara goumlre ccedileviri tuumlrlerine atıf sayısının dağılımı şu

şekildedir

Tablo 16 Telif Yıl-Ccedileviri Tuumlr-Atıf Sayısı

Yıl 1980-1986 1987 -1994 1995-2000

Tuumlr kitap makale rapor kitap makale rapor kitap makale rapor

Atıf

sayısı

15 6 2 22 5 33 6 3

Yuumlzde 25 29 46

Uumlccedil doumlneme ayrılan bu tabloda uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayına atıfta

bulunma oranının birden yuumlkseldiği goumlruumllmektedir Atıfta bulunma ora-

nın ilk iki doumlnemde 26 ve 29 iken dergilerden birinin (TKrsquonın)

hakemli olmasından sonra atıf oranının 46rsquoya yuumlkseldiği

goumlruumllmektedir Derginin hakemli dergi olması uluslararası bilimsel

oumllccediluumltlere sadık kalmasını gerektirdiğinden bilginin kaynağını bildirme

zorunluluğu genelde dergideki atıfta bulunma oranını etkilediği gibi bu

durumun ccedileviriye atıfta bulunma oranını da etkilediği soumlylenebilir

Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf 76 oranındayken makaleye atıf oranı-

nın 18 rapora atıf oranının ise 5 olduğu goumlruumllmektedir Bu ise

ccedileviri yapıta atıfta kitap tuumlruumlnuumln yeğlendiğini goumlstermektedir Makale

tuumlruumlnuumln ccedilok yoğun oumln bilgiyi gerektiren bir konuyu ayrıntıya girmeden

anlatması bir başka deyişle de accedilımlayıcılıktan uzak tutumu yabancı

kuumlltuumlrden gelen bilginin ccedileviri yoluyla ldquoanlaşılırlıkrdquo oranını duumlşuumlruumlr Bu

ise ccedileviri atıf olarak kitabın tercih edilmesine neden olabilir

246

4224Telif Yayın-Ccedileviriye Atıf Sayısı

1980-1986 yılları arasında TKDBrsquode yayınlanan telif yazı sayısı

154 TKrsquode 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif sayısı 421

Kuumltuumlphanecilik dergisinde 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif

sayısı ise 72rsquodir Buna goumlre 1980-2000 yılları arasında TKDB ve TKrsquoda

yayınlanan toplam 575 telif yazıda ccedileviriye atıf sayısı 42rsquodir KDrsquode

yayınlanan 72 telif yapıttan ccedileviri yazı ya da yapıta atıfta bulunan telif

yazı sayısı ise 8rsquodir Bu yazılardan İUumlKuumltuumlphanecilik Dergisinde 72 te-

lif yazıdan 8rsquoinde ccedileviri yapıta atıfta bulunulurken TKDBrsquode 1980-1986

yılları arasında 154 telif yazıdan 12rsquosinde ccedileviri yapıta atıfta bulunul-

muştur 1987-2000 yılları arasında ise TKrsquoda yayınlanan 421 telif

yazıdan ccedileviriye atıfta bulunan telif yazı sayısı ise 30rsquodur

Tablo 17 Telif Yazılarda Atıf Yapılan Ccedileviri Yazı Sayısı

Telif Kaynak Telif yıl Telif sayı Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı sayısı

Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı oranı

TKDB 1980-1986 154 12 8

TK 1987-2000 421 30 7

İUuml KD

Edebiyat

Fakuumlltesi

1987-2000

72

8

11

Kuşkusuz burada akla oumlzellikle TKDBTKrsquonın Tuumlrk Kuumltuumlpha-

necilerinin en ccedilok başvurduğu dergi olarak (aktaran Keseroğlu

Kurbanoğlu 2001 225) hangi kaynaklardan yararlandığı bilgisi birincil

derecede oumlnem taşır Atıfta bulunulan yapıtın kaynağının yabancı dilde

mi ccedileviritelif mi olduğu bilgisi disiplinin yabancı koumlkenli bilgiye mi

yoksa oumlzguumln uumlretilen bilgiye mi oumlnem verildiğini goumlsterir Oumlrneğin İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi KD dergilerine bakıldığında iki şey dikkati ccedileker

bunlardan birinci başvurulan kaynakların yabancı kaynaklar olması

oumlteki ise yabancı kaynağa atıf sayısının ccedileviriye atıf sayısından daha

yuumlksek olmasıdır Bu akademik bir dergi olan Kuumltuumlphanecilik Dergisi-

nin bilgi eksikliğini kapamak ve kuramsal alanda ccedilağdaş bilgiyi

yakalamak uumlzere yabancı koumlkenli bilgiden doğrudan yararlandığını

247

goumlsterir Ne var ki ccedileviriden ccedilok yabancı kaynaklara başvurulması

ccedilevirilerin hızla biriken bilgiye yetişememesinden kaynaklandığı oumlne

suumlruumllebilir

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik

Atıf analiziyle İlgili Toplu Genel Değerlendirme

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve İUumlKuumltuumlphanecilik

Dergilerine yapılan ccedileviri yayınlara atıf analizinden bu dergilerdeki telif

yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına karşın ccedileviri yayınlara

ccedilok az sayıda atıfta bulundukları ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu dergilerde

yer alan ccedilevirilere atıfta bulunma oranının da ccedilok duumlşuumlk olduğu

goumlzlenmiştir Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde olduğu gibi

bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte ccedileviri yayınlara atıfta

bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye kapalı olduğuna işaret

etmediğisoumlz konusu yayınların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki

yabancı dildeki kaynaklardan anlaşılmaktadır Bu oumlne suumlruumllenler IV

Boumlluumlmuumln ilk ve ikinci kısmında yer alan sayısal verilerden yola ccedilıkarak

şu şekilde ifade edilebilir

1 Son boumlluumlmde yer alan disiplinlerarası incelemede buumltuumlnce

uumlzerindeki betimleyici ccedilalışma sonucunda 205 ccedileviri yayından 42rsquosinin

ldquokitaprdquo 152rsquosinin ldquomakalerdquo 11rsquoinin de ldquoraporrdquo olduğu anlaşılmıştır

Bunlardan 163rsquouumlnde ccedileviriyi etkilen faktoumlr ldquoulusal kuumlltuumlrrdquo olup

86rsquosında ccedileviri yapıtların niteliği ldquoccedilağdaştırrdquo Soumlzkonusu ccedilevirilerin

etkileme alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Ccedilevirilerin 177rsquosinde ldquokaynak

odaklırdquo ccedileviri youmlnteminin seccedililmesi ve ccedilevirilerin 119rsquou ldquomeslek

elemanı 72rsquosinin de ldquoakademisyenlerrdquo tarafından yapılması ccedilevirilerin

ldquobilgi uumlretim aracındanrdquo ccedilok ldquobilgi aktarım aracırdquo işlevi goumlrduumlğuumlnuuml

ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise ulusal kuumlltuumlr politikasında ccedilağdaş bilgiye

sadece uygulama alanına ldquobilgi aktarmardquo amacıyla oumlnem verildiğini

goumlstermektedir

2 Bu yukarıda soumlylenenler ile ilgili bilgiler betimleyici ccedilalışmanın

son boumlluumlmuumlnde şu sayısal verilerle de doğrulanabilir 1980-2000 yılları

arasında TKTKDB yayınlanan telif yazı sayısı 575 toplam atıf sayısı

131 ccedileviri yapıta atıf sayısı ise 42rsquodir (32) Oumlte yandan İUuml

Kuumltuumlphanecili dergilerindeki toplam telif sayısı 72 ccedileviriye atıf sayısı

248

8rsquodir Ne var ki baştaki tarihsel araştırmada az sayıda ve ikincil kay-

naktan ccedileviri yapıtların bile bilgi uumlretimine katkısı olmasına karşın

yapılan ldquoBibliyometrik Atıf Analizirdquo sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedilevirilerin

uumllkemiz bilimsel geleneğinde bilgi uumlretiminde etkin bir rol oynamadığı

yabancı kaynağa oranla sadece ikincil derecede başvuru kaynağı

konumunda olduğu ortaya ccedilıkmıştır

249

SONUCcedil

Ccedilevirinin bilgiyi ve kuumlltuumlrel kimliği oluşturmadaki roluumlnden

başlayarak ccedilağdaş anlamda ccedileviri yayınların bilime ve disiplinlere

etkisini anlamak ve oumlteki disiplinlerin ccedileviri politikalarına youmln vermek

amacıyla girişilen ccedileviri etkinliği kapsamındaki bu disiplinlerarası

araştırma tarihsel ve betimleyici olmak uumlzere iki boumlluumlmden oluşmuştur

Tarihsel incelemede ccedileviri yayınların oumlzellikle Osmanlırsquodan başlayarak

Tuumlrk kimliğine kavuşana dek bilimsel kimliği oluşturmadaki roluuml

uumlzerinde durulmuş ve aşağıdaki şu sonuccedillar elde edilmiştir

Tarihsel boumlluumlmle ilgili sonuccedillar

Tuumlrk Kuumlltuumlruumlnde başlangıccedilta İslam kuumlltuumlruumlnuumln etkisiyle

Doğursquodan ccedileviriler yapılmıştır Bununla birlikte Tanzimatrsquola birlikte

Batırsquodan yapıtlar ccedilevrilmeye başlanmıştır

Kuumltuumlphanelerin uzun suumlre İslam kuumlltuumlruumlnuumln mirası vakıflara

bağlı kalması ccedileviri kaynaklarının sadece Doğu kaynaklarıyla sınırlı

kalmasına neden olmuştur

Osmanlıda uzun suumlre ccedileviriler sadece aydın kesime seslenmiş-

tir Ancak II Meşrutiyetrsquoten sonra ccedileviri yoluyla gelen bilgi toplumsal

ve siyasal bakış accedilısını değiştirmeye başlamıştır

Guumlnuumlmuumlzden farklı olarak elccedililikler yabancı kuumlltuumlruumln

tanıtılmasında yeni eğitim kurumlarının oluşturulmasında ve yabancı

bilginin aktarılmasında etkin rol oynamıştır

Batı tarihindeki bilimsel gelişmenin uumllkelerarası ekonomik ve

siyasal yapıyı zorlaması Tuumlrk tarihinde Ccedileviri yayınların youmlnuumlnuuml

Doğursquodan Batırsquoya değiştirmesine neden olmuştur

Tuumlrk tarihinde Batırsquodan yapılan ccedileviriler bilimsel ve toplumsal

yapıyı koumlkten sarsacak guumlccedilte olmamakla birlikte bu kısıtlı ccedileviri

etkinliği bile tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde bilgi uumlretimi geleneğini sorgula-

maya yetmiştir

Ccedileviriler Osmanlı doumlneminden başlayarak 1980rsquoli yıllara

kadar ya ikincil kaynaklardan ya da derleme (erek kuumlltuumlre uygun

bilginin birincil kaynaklardan seccedililerek yabancı kaynakların

derlemesinden ccedilıkartılan bilginin aktarılması) niteliğindedir İkincil

kaynaklar yerine derleme niteliğinde olan ccedilevirilerin daha bilgiyi

250

tetikleyici oumlzelliği olduğu ortaya ccedilıkmakla birlikte bu nitelikte ccedileviriler

telif ve ccedileviri sınırının kaybolmasına neden olmuştur Bununla birlikte

derleme niteliğindeki ccedileviri ccedilevirmeni oumlzellikle akademisyen olması

durumunda kendi dilinde duumlşuumlnmeye zorlayacağından oumlzguumln bilgi

uumlretiminde tarihsel olarak daha etkili olduğu sonucu ortaya ccedilıkmıştır

Tanzimat doumlneminden başlayarak kurumların bilgi aracılığıyla

ulusal kimliği oluşturmadaki oumlnemi anlaşılmıştır Bu amaccedilla devlet

eliyle tercuumlme buumlroları oluşturulmaya başlamıştır Ne var ki bilginin bu

şekilde kurumsallaşması kimi zaman onu ldquoamaccedilrdquo olmaktan ccedilıkarmış

ldquoaraccedilrdquo haline sokmuştur Devletin kontroluumlndeki bilgi uumlretim geleneği

kuumlltuumlrel yapıyı oluşturmada ve geliştirmede başlangıccedilta olumlu youmlnde

belirleyici rol oynamakla birlikte bir suumlre sonra bilgi uumlretiminde bireysel

yaratıcılığın ve bilgiye karşı merakın giderek yok olmasına neden ol-

muştur

Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri etkinliği bilimsel alandan ccedilok

yazınsal alanda yoğunlaşmıştır

Cumhuriyet doumlnemindeki yazınsal ccedileviri etkinliğinin ana dilde

oumlzguumln bilgi uumlretmeye etkisi olmuştur

Kuumltuumlphanelerin ccedilağdaşlaşmasında bizzat devletin yabancı bilim

adamlarından istediği raporların bilginin tabana yayılmasında buumlyuumlk et-

kisi olmuştur

Betimleyici araştırma sonuccedilları

Tarihsel bu gelişmenin ccedilağdaş bilimler uumlzerindeki etkisini anlamak

uumlzere seccedililen kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlar konusunda ya-

pılan ve yukarıdaki tarihsel suumlrecin oumlzel alanda guumlnuumlmuumlze nasıl yansıdı-

ğının anlaşılması iccedilin başvurulan betimleyici ccedilalışma sonucunda elde

edilen veriler her ne kadar sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili gibi

goumlruumlnse de gerccedilekte ccedileviri yayınlara disiplinlerin bakış accedilısını yansıt-

maktadır Bundan boumlyle bu alanda elde edilen veriler ve sonuccedillar oumlteki

disiplinlerin kendi ccedileviri politikalarını sorgulamaları accedilısından

oumlnemlidir

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve KD dergilerinde

yapılan ldquobibliyometrik atıf analizindenrdquo bu dergilerdeki

telif yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına

karşın ccedileviri yayınlara ccedilok az sayıda atıfta bulundukları

ortaya ccedilıkmıştır Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde

251

olduğu gibi bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte

ccedileviri yayınlara atıfta bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden

gelen bilgiye kapalı olunduğuna işaret etmediği telif

yazıların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki yabancı adlı

kaynaktan anlaşılmaktadır Bununla birlikte yukarıdaki

ccedileviri yayınlara atıfta bulunan telif yazıların ccedileviri

konularını aşarak nasıl zenginlik ve ccedileşitlilik kazandığı da

ortada bir gerccedilektirCcedilevirinin ana dilinde farklı konularda

duumlşuumlnme yeteneğini geliştirerek oumlzguumln bilgi uumlretimini

olduğu kadar bilimsel dilin gelişmesine de katkısı olduğu

gerccedileğinin goumlz ardı edilmemesi gerekir Atıfta bulunulan

ccedilevirinin dili yetersiz bile olsa telif yazarının bunu

sorgulayarak dilinin sınırlarını aşmaya ccedilalıştığı ve bireysel

olarak diline zenginlik kattığı goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise dilsel

olarak koumltuuml ccedilevirilerin bile bir işlevi olduğu anlamına

gelmektedir

Betimleyici ccedilalışma sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedileviri

yayınların kuumltuumlphane bilimine bilgiyi tetikleyici bir etkisi

olmadığı anlaşılmıştır Bu durum sadece Kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili bir durum olmayıp genelde sosyal bilimler

alanı iccedilinde geccedilerlidir

Ccedilevirinin bir ldquoaktarım aracırdquo olarak değil de ldquoamacı olan bir eylemrdquo

olduğunun kabul edilmesiyle birlikte ccedilevirinin salt bilgi taşımakla sınırlı

bir eylem olarak kalmayıp başta ccedileviriyi yapan olmak uumlzere duumlşuumlnsel

yaratıcılığı da tetikleyeceği bundan boumlyle ccedileviri yayınların

desteklenmesinin hem okuyucu hem de ccedileviren accedilısından oumlzguumln bilgiyi

tetikleyici bir etkiye sahip olduğu anlaşılmıştır

252

KAYNAKCcedilA

Adıvar Adnan (1991) Osmanlı Tuumlrklerinde İlim İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1994) Tarih Boyunca İlim ve Din İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1945) Bilgi Cumhuriyeti Haberleri T Neşriyatı

Akarsu Bedia (1994) Ccedilağdaş Felsefe Kantrsquotan Guumlnuumlmuumlzde Felsefe Akımları3 bsm İstanbul İnkilap Kitabevi

Akarsu Bedia (1975) Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuuml AnkaraTDK Yayınları

Akbayar Nuri (1985) ldquoTanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul ss 447-541

Akın Adem (1999) Muumlnif Paşa ve Tuumlrk Kuumlltuumlruumlndeki Yeri Ankara Atatuumlrk Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu

Akuumlnal Duumlndar (1985) ldquoCcedileviri ve Batılılaşmardquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s452-454

Akyuumlz Yahya (2002) ldquo17 Yuumlzyıldan Guumlnuumlmuumlze Tuumlrk Eğitiminde Başlıca Duumlzenleme ve Geliştirme Ccedilabalarırdquo (ccedilevrimiccedili) httpwww yakyuz1 doc 28102002 s 1-11

Alpay Meral (1976) Harf Devriminin Kuumltuumlphanelere Yansıması İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Alpay Meral (1983) ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuumltuumlphanecilikrdquo TKD Buumllteni Sayı 324

Alpay Meral (1987) ldquoDeğişen Kuumltuumlphane Anlayışı ve Muumlnif Paşardquo Tuumlrkische Miszellen Robert Anhegger Festschrift İstanbul Editions Divit Press

Armağan İbrahim (1974) Bilgi ve Toplum-1 Bilgi Sosyolojisine Giriş İstanbul

Aslanapa Oktay (1997) ldquoSinan Mimarrdquo İslam Ansiklopedisi c10 Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi Yayınları s655-661

Assman Jann (2001) Kuumlltuumlrel Bellekİstanbul Ayrıntı Yayınları

Ayav Oumlzlem Sosi Dolanoğlu Muumlge Guumlrsoy vd (1992) Sayısal Verilerle Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Dergileri Metis Sayı 2021 İstanbul Metis Yayıncılık s135-150

Bahadır Osman (2001) Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme İstanbul İzduumlşuumlm Yayınları

Baker Mona (1998) ldquoArabic Traditionrdquo HazMona Baker Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CII s 316-321

253

Balcı zade Tahir Harimi (1931) Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler Balıkesir s 464-479

Barzun Jaques ampHenry F Graff (1993) Modern Araştırmacı 8 Bsm Ccedilev Fatoş Dilber Ankara TUumlBİTAK

Batuhan Huumlseyin (2001) Bilim ve Şarlatanlık 6 bs İstanbul Bulut Yayınları

Bassnett-McGuire Susan (1980) Translation Studies Methuen London and New York

Baysal Jale(a) (1987) Kuumltuumlphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araccedillar ve Youmlntemler 2bsm İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

Baysal Jale (b) (1987) İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlrsquonuumln Yirmi Yıllık Tarihccedilesi1964-1984rdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik DergisiBelge-Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları 1987 s 5-15

Baysal Jale (1973) Cumhuriyet Doumlneminde Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliğinin Gelişmesi Cumhuriyetin 50 Yılına Armağan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi s98-112

Baysal Jale (1992) Kitap ve Kuumltuumlphane Tarihine Giriş2bs İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği s 52-61

Baysal Jale (1985) ldquoKuumltuumlphanecilikrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul İletişim c5 s 1306-1310

Belge Murat (1985) ldquo Kuumlltuumlrrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul c5 s 1288-1304

Bengi Işın (1992) ldquoCcedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuumlne Doğrurdquo Metis Ccedileviri Sayı 2021

Bengi Işın (2001) Ccedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuuml İstanbul Sel Yayıncılık

Berkes Niyazi (a) (2002) ldquoDil Ccedilağdaşlaşması ve Siyasal Anlamlarırdquo Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaşlaşma haz Ahmet Kuyaş İstanbul Yapı Kredi Yay Ekim s253-266

Berkes Niyazi(b) (2002) Batıcılık Ulusculuk ve Toplumsal Devrimler İstanbul 2bsm

Besbee Eleanor (1975) The New Turks Pioneers of the Republic 1920-1950 Greenwood Press Publishers

ldquoBeytuumllhikmerdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse c3 İstanbul Milliyet Yay s1600

Bosworth CE (2000) Tardjuman (Translator)rdquo Encylopaedia of Islam LeidenBrill s 236-238

Bozok Huumlsamettin (1943) ldquoFaydasız Tercuumlmelerrdquo Yurt ve Duumlnya 1Teşrih Ekim s34

Bryan Maggie (1988) The Great Philosophers An Introduction to Western Philosophy Oxford University Press Oxford

Burccediloğlu (Kuran) Nedret (1997) ldquoBoğaziccedili Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi Sayı 1 İstanbul Sel Yayıncılık s138-143

254

Burke Peter (2001) Bilginin Toplumsal Tarihi CcedilevMete Tunccedilay IstanbulTuumlrk Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Ccedilağlar Tanyeli Turgay Kurultay (1998) Bilimselliğin Neresindeyiz Germanistik Sempozyumu Accedilılımlar Olanaklar ve Erekler Mersin

MersinUuml Fen Edebiyat Fakuumlltesi Alman Dili ve Edebiyatı Yay s 444-459

Ccedilavdar Tuğba (1995) ldquoTanzimattan Cumhuriyete Kadar Osmanlı Kuumltuumlphanelerinin Gelişimirdquo Basılmamış Doktora tezi İstanbul s 154

Dilek Huumllya (1992) Kuumltuumlphane Biliminin Kapsamı ve Tuumlrkiyersquode Durum İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Yayınları

DrsquoOhsson M (1957) ldquo170 Yıl Oumlnce İstanbulda Umumi Kuumltuumlphanelerrdquo TKDB c 6s 3 ccedilev Şahap Nazmi Ccediloşkunlar s51-60

Eco Umberto (1985) ldquoTowards a New Middle Agesrdquo On Signs haz M Blonsky Baltimore Johns Hopkins University Press

Enfents de Langue et Dragomans (1995) Dil Oğlanları ve Tercuumlmanlar Istanbul Yapı Kredi Yayınları

Erhat Azra (1940) ldquoLatince İlk Edebi Eser Bir Tercuumlmedirrdquo Tercuumlme 13 s270-274

Eruumlnsal İsmail (1999) ldquoPersonnel Employed in Otoman Librariesrdquo İslam Araştırmaları Dergisi Sayı 3 İstanbul Tuumlrk Diyanet Vakfı

Eruumlnsal İsmail (1988) Tuumlrk Kuumltuumlphaneler Tarihi II Kuruluştan Tanzimata Kadar Osmanlı Vakıf Kuumltuumlphaneleri Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi Yayın No 22 s 344

Even-Zohar Itamar (1990) Polysystem Studies Poetics Today (oumlzel baskı) c 11 Sayı 1Durham NCDuke University Pres

Forti Augusto (2000) ldquoModern bilimin Doğuşu ve Duumlşuumlnce Oumlzguumlrluumlğuumlrdquo Bilim ve İktidarYay HazFederico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsm Ankara TUumlBİTAK s 23-37

Garry Kevin Mc (1975) Communication Knowledge and the Librarian London Bingley

Goumlkyay Orhan Şaik( 1997) Katip Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi c 6 Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi s432-438

Guumlnyol Vedat (1985) ldquoTuumlrkiyersquode Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 324-329

Guumlrsel Nedim (1985)ldquoUygarlık ve Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 320-324

Hanioğlu Şuumlkruuml M (1985) Bilim ve Osmanlı Duumlşuumlncesi Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 346-347

Heper Metin (1985) ldquoBuumlrokrasirdquoCumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s290-297

Hildegard Muumller (1998) ldquo1933-1945 yılları Arasında Tuumlrkiyede Suumlrguumlnde Yaşayan Alman Kuumltuumlphanecilerrdquo ccedilevTurgun Hakan Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları Sayı5 s İstanbul Ccedilantay

255

Kitabevi s 85-96 IFLArsquo95 İstanbul Toplantısı (Orientalist Libraries and Orientalism)

Holmes James (1998) ldquoThe Name amp Nature of Translation StudiesrdquoPapers on LiteraryTranslation and Translation Studies AmsterdamRodopi s 53-64

Houmlnig Hans G (1990) ldquoHolmesrsquo Mapping Theoryand the Landscape of Mental Processesrdquo Translation Studies the State of Art YayhazKMLeuven ZwartT Naaijken Amsterdam s77-89

Huart Cl (1955) Katib Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi Cilt 6 Istanbul Maarif Bakanlığı s 432-439

Hulusi Şerif ( 1999) ldquoTanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyetirdquo Yay Haz Oumlner Yağcı Cumhuriyet Doumlnemi Edebiyat Ccedilevirileri Seccedilkisi TC Kuumlltuumlr Bakanlığı Yayınları s 203-207

Hieronimus Pammachiusrsquoardquo (1992) ccedilevEvren Erem Metis Ccedileviri 18 74

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı Materyalizmirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul 1985 s 363-370

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı modernleşmesi ve Pozitivizmrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 352-362

İhsanoğlu Ekmeleddin (1987) Osmanlı İlim ve Meslek Cemiyetleri İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

İhsanoğlu Ekmeleddin (1992) ldquoTanzimat Oumlncesi ve Tanzimat Doumlnemi Osmanlı Bilim ve Eğitim Anlayışırdquo 150yılında Tanzimat Yay Haz Hakkı Dursun Yıldız Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu s335-395

İnsel Ahmet (1996) Duumlzen ve Kalkınma Kıskacında Tuumlrkiye ccedilev Ayşeguumll Soumlnmezay İstanbul Ayrıntı

İz Fahir (1989) ldquoThe Ottoman Period 1300-1850rdquo The Book of Turkish Verse London Penguin s35-47

Kaplan İsmail(1999) Tuumlrkiyede Milli Eğitim İdeolojisi İstanbul letişim Yayınları s 200-382

ldquoKatip Ccedilelebirdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi C 13 İstanbul Milliyet Yayınları s 6511-6512

Kayaoğlu Taceddin( 1998) Tuumlrkiyede Tercuumlme Muumlesseleri İstanbul Kitabevi

Kazancıgil Aykut Vural Solok (1981) Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyografyası İstanbulTUumlBİTAK

Keseroğlu Hasan Serdar Goumlkalp (1985) Cumhuriyetten Guumlnuumlmuumlze Ccedileviri uumlzerine Yazılar Kaynakccedilası Duumln ve Buguumln Ccedileviri 2 Kitap 1985 s 191-228

Keseroğlu Hasan S (1989) Halk Kuumltuumlphaneleri Politikası ve Tuumlrkiye Cumhuriyetinde Durum İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Keseroğlu Hasan S (1985) Milli Kuumltuumlphanerdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul 1985 c 5 s 1310-1311

256

Keseroğlu Hasan S (2002) Okur Goumlzuumlyle TKDB (1952-1986) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16(3) 2002 s 217-236

Kışlalı Taner (1978)ldquoUlusal Demokratik Halkccedilı Kuumlltuumlr Siyasetirdquo Ulusal Kuumlltuumlr (Temmuz) Ankara Kuumlltuumlr Bakanlığı 1978 s 1-6

Klein JT (1996) Crossing Boundaries Knowledge Disciplinarities and Interdisciplinarities Charlotteville VAUniversity Press of Virginia

Klein JT (1996) ldquo Interdisciplinary Needs The Current Contextrdquo Library Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili)wwwlibraryucsbeduist00 fall

Kranz Walther (1994) Antik Felsefe Tuumlrkccedilesi Suad Y Baydur 2bs İstanbul Sosyal Yayınlar

Kurultay Turgay (1998) ldquoCumhuriyet Tuumlrkiyesinde Ccedilevirinin Ağır Yuumlkuuml ve Tuumlrk Huumlmanizmasırdquo Alman Dili ve Edebiyatı Dergisi Sayı XI Istanbul Universitesi Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul Ccedilantay s 13-33

Kussmaul Paul (1995) Training The Translator AmsterdamPhiladelphia John Benjamins Publishing Company

Lefere Andreacute (1978) ldquoTranslation Studies The Goal of the Disciplinerdquo Literature and TranslationNew Perspectives in Literary Studies with a Basic Bibliography of Books on Translation Studies hazJames HolmesJose LambertampRaymond van den Broeck Leuvan Acco s 234-244

Lewis Bernard (1982) ldquoHuumlkuumlmet ve Devletrdquo Belleten CXLVI sayı 182rsquoden ayrı basım s415-421

Lewis Bernard (1987) Istanbul amp the Civilization of the Ottoman Empire NormanampLondonUniversity of Oklohoma Press

Mardin Şerif (1985) ldquo19yyrsquode Duumlşuumlnce Akımları ve Osmanlı Devletirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 342-352

Mardin Şerif (1983) Joumln Tuumlrklerin Siyasi Fikirleri 1894-1908 İstanbul İletişim yayınları

McGarry Kevin (1987) ldquoBelgebilim Alanındaki Gelişmeler Kuumltuumlphanecilik Bilgibilim Oumlğretimi Geccedilmişe Bakış ve Yeniden Değerlendirmerdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane

Araştırmaları İstanbul s 109-155

Mulkay Michael (1969) ldquoSome Aspects of Cultural Growth in the Natural Sciencesrdquo Social Research c 1 s 36 s 126-141

Musgrave Alan (1993) Common Sense Science and Sceptism CambridgeCambridge University Press

Nida Eugene (1964) Toward a Science of Translation Boumlluumlm 8 Leiden Netherlandss 156-171

Nida Eugene A (1998) ldquoBible Translationrdquo Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CI s 21-28

Nord Christiana (1997) Translating as a Purposeful Activity Manchester St Jerome Publishing

257

Ong Walter J (1995) Soumlzluuml ve Yazılı Kuumlltuumlr İstanbul Metis Yayınları

Orhonlu Cengiz (1974) ldquoTercuumlmanrdquo İslam Ansiklopedisi cilt12-1 Istanbul Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları s175-181

ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi c17 İstanbul Milliyet Yayınları s 8933-8948

Ozankaya Oumlzer (1980) Toplumbilim Soumlzluumlğuuml AnkaraT D K Yayınları

Oumltuumlken Adnan (1956) ldquoİstanbul Kuumltuumlphaneleri Hakkında 48 Yıl Oumlnce Zamanın Sadrazamına Sunulmuş Rapor rdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 sayı 3 s 206-226

Oumltuumlken Adnan (1957) ldquoTuumlrkiyersquode Kuumltuumlphanecilik Oumlğretiminin Tarihccedilesirdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 s 1-2 s 1-35

Oumlzel İsmet (1985) ldquoTanzimatrsquoın Getirdiği Aydınrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 61-66

Paker Saliha (1991) ldquoThe Age of Translation and Adaptation 1850-1914 Turkeyrdquo Modern literature in the Near and Middle East 1850-1970 ed Robin Ostle LondonampNewyorkRoutledge s 17-32

Paker Saliha amp Zehra Toska (1997) ldquoA Call for Descriptive Translation Studies in the Turkish Tradition of Rewritesrdquo Snell Hornby etal 1997 s 79-88

Paker Saliha ( 1993) ldquoTranslated European Literature in the Late Ottoman Literary

Polisystemrdquo New Companion 1 67-82 1986 reprinted in Lambert ampLefere s 181-192

Paker Saliha (1998) ldquoTurkish Traditionrdquo yay hazMona Baker Routledge

Encyloepadia of Translation Studies cII s 571-582

Papert Seymour (1999) ldquoJean Piagetrdquo Time c 153 s 12 2931999

Porter James (1854) Turkey Its History and Progress c II yay haz George Larpent Hurst and Blackett Publishers

Prigione İlya ldquoOumlnsoumlzrdquo Bilim ve İktidar yay haz Federico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsmAnkara TUumlBİTAK 2000 s I-VI

Rappaport William J (1997) ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo University at BuffaloCenter For Cognitive Science1996-1997 Annual Report httpwwwcsbuffaloedupubwwwcogsci 12 Sep 1997

Robinson Douglas (1992) ldquoClassical Theories of Translation from Cicero to Aulus Gelliusrdquo Textcontext c 7 s15-25

Salama-Car Myriam (1995) ldquoThe Dissemination of Knowledgerdquo Translators Through History yay haz Jean Delisle ampJudith Wordsworth John Benjamins Publishing Company s101-130

Savaşccedilı Abdullah Nur Eker (1976) Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik Bibliyografyası Ankara

Savory Theodore (1957)The Art of Translation London The Alden Press

258

Shuttleworth Mark ampMoira Cowie (1997) Dictionary of Translation Studies St Jerome Publishing Manchester

Soysal Oumlzer (1973) Cumhuriyet Oumlncesi Doumlnem Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Sosyo- Ekonomik Yapı Uumlzerine Bir Araştırma Ankara Doccedilentlik araştırmai

Stiles Andrina (1996) The Ottoman Empire 1450-1700 London HodderampStoughton

Szacky Jersy (1979) The History of Sociological Thought Aldwuch Press London

Tapan Niluumlfer (1997) ldquoİstanbul Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi s 1 İstanbul Sel Yayıncılık s150-154

Tekeli İlhan (1980) Toplumsal Doumlnuumlşuumlm ve Eğitim Tarihi Uumlzerine Konuşmalar TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Tekeli İlhan Selim İlkin (1999) Osmanlı İmparatorluğunda Eğitim ve Bilgi Uumlretim Sisteminin Oluşumu ve Doumlnuumlşuumlmuuml 2bs Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu

Tekeli İlhan (1985) Tanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Eğitim Sistemindeki Değişmeler Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi C2 İstanbul s456-484

Tonta Yaşar (2002) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisi 1987-2001 Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16 (3) s 282-320

Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin Guumlliz Aydın Semih Soumlkmen (1997) Sosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi Muumlmkuumln muuml Defter 31 s 164-181

Toury Gideon (1985) ldquoA Rationale for Descriptive Translation Studiesrdquo The Manipulation of Literaure Studies in Literary Translation haz Theo Hermans LondonampSydney Croom Helm s 16-41

Toury Gideon (1995) Descriptive Translation Studies and Beyond Amsterdam ampPhilaedelphia John Benjamins Publishing

Uraz Neslihan (2000) ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerinde Yayınlanan Dergi

Makaleleriin İccedilerik Analizi İstanbulrdquo İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul s137-163

Uumllken Hilmi Ziya (1992) Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaş Duumlşuumlnce Tarihi İstanbul Uumllken 1992

Uumllken Hilmi Ziya (1997) Uyanış Devirlerinde Tercuumlmenin Roluuml İstanbul Uumllken Yayınları

Vermeer Hans J (1989) ldquoSkopos and Commision in Translational Actionrdquo Reading in Translation Theory yay haz Andrew ChestermanOy Finn Lectura Ab s173-200

Verra Adorno Gregory (1991) Storia della Filosofia RomaLaterzaampFigli c 1

259

Vleeshauwer HJ de (1960) Library Science as a Science Musaion 37-40 PraetoriaUniversity of South Africa

Vygotsky LS (1985) Duumlşuumlnce ve Dil ccedilevSemih Koray İst Kaynak Yay

Westfall Richard S (1997) Modern Bilimin Oluşumu Ccedilev İsmail Hakkı Duru Ankara TUumlBİTAK

Yontar Aysel (1995) Kuumltuumlphane ve Belge-Bilgi Merkezlerinde Bilimsel Youmlntemin Oumlnemi İstanbul TKD

Yontar Aysel Mesut Yalvaccedil (2000)ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphane ve Bilgi Bilimi KonusundakiAraştırma Sorunları1952-1994 Yıllarında Yayınlanan Dergi Makalelerinin İccedilerik Analizirdquo İstanbul İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 s165-186

Yurdadoğ Berrin (1974) Kitaplıkbilim Terimleri Soumlzluumlğuuml Ankara TDK Yayınları

Zuumlrcher Erik J (1997) Turkey A Modern History 3 bsm LondonampNew YorkIB TaurisampCo Ltd Publishers

Page 3: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili

3

CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

MULTILINGUAL

Klodfarer Cd 406 Ccedilemberlitaş- İstanbul

Tel (212) 518 22 78 Fax (212) 518 47 55

4

İCcedilİNDEKİLER

Oumlnsoumlz 15

Giriş 17

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM VE

KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi 22

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık 22

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası İlişkiler

Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama 22

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi 31

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu 41

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım 43

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından

Anlamı 22

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Betimleyici

Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi 31

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler 22

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri 31

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri 31

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri 22

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi 31

152 Toledo Okulu 31

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE KUumlTUumlPHANELER

21 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

5

211 Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel Bakış 22

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi 22

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya Etkisi 31

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717) 22

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833) 22

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar 22

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler 22

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler 31

2311 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve Bilgi

Uumlretim Suumlreci 22

2312 Tıbbiye Mektepleri 22

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquoa Kuumltuumlphaneler 31

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme 22

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANE VE İLİŞKİSİ

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine Toplumsal

Bakış 22

311 Islahat Fermanından II Meşrutiyet Doumlnemine Maarif-i Umumiye

Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml 22

3111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler 22

3112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi 22

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernekler ve Ccedileviri

Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862) 22

3121 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi 22

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi 22

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve

Tuumlrk Ocakları Kuumltuumlphanesi

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865) 129

3124 Daire-i İlmiye (1870) 130

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi( 1870) 132

313Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

6

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyografyalar

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve Ccedileviri

Yayınlar Arasındaki Etkileşim 144

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913) 146

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemiyeti Ahmet

Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı 149

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce 152

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlretimiyle

İlişkisi

321 Şinasi (1826-1871) 156

322 Baha Tevfik (1881-1914) 159

323 Abdullah Cevdet (1869-1932) 160

324 Salih Zeki(1864-1921) 161

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-1919) 163

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve Ccedileviri

Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme 164

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri Yayınlar

ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi 168

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin Bilgi

Uumlretimine Yansıması 177

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya Goumlkalp 179

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve

Kuumltuumlphaneler John Dewey Raporu 181

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi 183

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi 185

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966) 186

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981) 191

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar 192

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendirmesi 194

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili 195

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel Değerlendirme 197

7

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE

CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA

YANSIMASI

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle analizi

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler 203

413Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 209

4131Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi 209

4132Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi ve Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi 210

4133Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi 210

4134Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen (Oumlzguumln Yapıt Kaynak-Oumlzguumln Yapıt Yazar Adı)-Ccedileviri Youmlntemi ilişkisi 211

4135 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen (Orijinal Yapıt Adının Bulunmadığı)-Ccedilevirmen Kimliği İlişkisi 212

4136Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen 213

4137TuumlrYayın Yeri ve TuumlrCcedileviriyi Etkileyen Ccediliftler Arasındaki İlişki 213

4138 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

4139Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İlişkisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

41310Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem 220

41311Ccedileviri Yılı ndashNiteliği 222

41312Ccedileviri Yılı-Dil 224

41313Zaman Kesitleri 225

413131Ccedileviri Yılı-Dil 227

413132Ccedileviri Yılı-Konu Alanı 229

413133Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı 230

41314Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

41315Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği 236

414 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri Yapıtların Bibliyometrik Analizi 240

421Oumllccediluumltler 240

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler 242

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

8

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik Atıf analiziyle İlgili Genel Değerlendirme

9

OumlNSOumlZ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adlı bu yapıt ccedileviri yayınların evrensel olarak bilgi

uumlretimine ve bilimsel geleneğin oluşumuna etkisi duumlşuumlncesinden ortaya

ccedilıkmıştır Ne var ki ccedileviri yayınların varlığı oumlzguumln bilgi uumlretimini tetik-

lemekle birlikte bilimsel geleneği oluşturmaya yetmez Bilimsel gele-

nek oumlncelikle evrensel bilgiyi taşıyan ccedileviri yayınların sistemli bir şe-

kilde ulusal bellek işlevi goumlren kuumltuumlphanelerde yer alarak bilginin tabana

yayılmasıyla birlikte gerccedilekleşir Bir başka deyişle ccedileviriler kuumltuumlpha-

nelerin sadece mimari bir yapı olmaktan ccedilıkıp ccedileviri yoluyla gelen bil-

ginin oumlzuumlmsenerek bundan ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml bilginin uumlretilmesine ola-

nak sağlayan kurumlar halini almasıyla birlikte işlevsellik kazanır Bu

ise hem ccedileviri yayınların hem de kuumltuumlphanelerin bilimsel geleneği dura-

ğanlıktan kurtarıp onu devingen bir suumlrece sokmada ne derecede etkin

bir rol oynadıklarını goumlsterir Bununla birlikte uumllkemizde yabancı kay-

naklara doğrudan erişilebilmesi ve bilginin bu kaynaklardan doğrudan

(ne yazık ki ccediloğu kez ulusal kuumlltuumlruuml ve onun gereksinimlerini goumlz ardı

ederek) aktarılabilmesine karşın bilimsel geleneğin bir tuumlrluuml yerleşeme-

mesi arada ccedileviri yayın ve kuumltuumlphanelerin işlevselliği gibi bir takım hal-

kaların atlandığına işaret eder Ccedileviri yayınlar her ne kadar bir toplumun

yazın dizgesinde ikinci derece bir konumda olsalar da gerccedilekte getir-

dikleri yenilik ve yabancı kaynağa goumlre seslendikleri hedef kitle sayısı

accedilısından birinci derecede işlev goumlruumlrler Daha da accedilıkccedilası ccedileviri ku-

ramcısı Gideon Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml gibi ccedileviriler gerccedilekte iccedilinde

bulundukları uumllkenin uumlruumlnuumlduumlr Bundan boumlyle ccedileviri yayınların yabancı

uumllkeden gelen bilginin ana dilde duumlşuumlnuumllmesini sağladığı gibi bu bilgi-

nin ulusal kuumlltuumlruumln oumllccediluumlt alınarak sorgulanmasını da sağladığı oumlne suumlruuml-

lebilir Ne var ki bu yayınların bilimsel geleneğe ya da ulusal kuumlltuumlre

katkısı ancak bilinccedilli bir ulusal kuumlltuumlr politikasıyla muumlmkuumlnduumlr

İşte bu amaccedilla soumlz konusu araştırmada ccedileviri yayınlar sadece

ccedileviribilimsel accedilıdan değil ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki

disiplinlerarası iletişimden de yola ccedilıkarak incelenmiştir Bu şekilde

soumlzkonusu yayınların bilimsel gelenekteki konum ve işlevsellikleri

disiplinlerarası araştırmanın sunduğu olanaklarla daha geniş bir bağlam

iccedilerisinde ele alınabilmiş ve ccedileviri yayınların oumlzellikle Tuumlrk bilim gele-

neğine ne derecede devingenlik kazandırdığı konusu irdelenmeye ccedilalı-

şılmıştır Kuşkusuz bu inceleme hem akademik ccedilalışmada ccedileviri yayın-

10

ların oumlnemine dikkati ccedilekmeyi hem de oumlzguumln bilgi uumlretiminde telif ya-

yınlar kadar ccedileviri yayınların da etkisini ortaya ccedilıkarmayı hedeflemiştir

Bir başka deyişle oumlzguumln bilgi uumlretiminin bundan boumlyle de bilimsel ge-

leneğin ancak telif ve ccedileviri yayınların sistemli bir dizge iccedilersinde karşı-

lıklı etkileşimi sonucu ortaya ccedilıkacağı duumlşuumlncesi vurgulanmak istenmiş-

tir

Son olarak bu araştırmanın alt yapısının oluşumunda geccedilmişte emeği

geccedilen ve bu araştırmayı yapmamda bana yol goumlstererek ufkumu

genişleten Sayın Doccedil Dr Hasan Sacit Keseroğlu Sayın Prof Dr

Niluumlfer Tapan Sayın Prof Dr Turgay Kurultayrsquoa Sayın Doccedil Dr Ayşe

Nihal Akbulut ve Sayın Yard Doccedil Dr Sakine Eruzrsquoa yapıcılıkları

akademisyen sorumluluk ve duyarlılıklarından oumltuumlruuml teşekkuumlruuml bir borccedil

bilirim

11

GİRİŞ

ldquoCcedileviri Etkinliğirdquo adı altındaki bu incelemede ccedileviri yayınların erek

kuumlltuumlrde bilgi uumlretimine katkısı tarihsel bir bağlam iccedilersinde ele alınmış

ve bu arka plan bilgiye dayalı olarak ccedileviri yayınlar konusundaki bilim-

sel geleneğin ccedilağdaş disiplinlerarası youmlntemle nasıl geliştirilebileceği

uumlzerinde durulmuştur Araştırmada bilimsel geleneğin oluşumunda ccedileviri

etkinliğinin tek başına ccedileviri yayınlar aracılığıyla incelenmesinin tek ba-

şına yeterli bir oumllccediluumlt olmayacağı goumlz oumlnuumlnde bulundurularak

disiplinlerarası bir incelemeye girilmiştir Bu şekilde bilimsellikte sis-

temlilik kazanmanın oumlnemine dikkati ccedilekmek uumlzere tarihteki ve uumllke-

mizdeki kuumltuumlphanecilik anlayışının bilginin dizgeselleşmesindeki roluuml de

vurgulanmak istenmiştir

Bundan boumlyle disiplinlerarası araştırmanın disiplinleri zenginleştirici

ve gelişmesini hızlandırıcı etkisinden yola ccedilıkarak tarihsel olarak ccedileviri

yayınların bilimsel geleneği oluşturmadaki konumu ve işlevi siyasal ve

toplumsal bir bağlam iccedilersinde irdelenmiştir Bundan boumlyle araştırmanın

ldquoccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimini etkileyerek bilimsel geleneğin

oluşumu ve gelişiminde roluuml olduğurdquo şeklindeki savı disiplinlerarası

araştırmanın sağladığı bilgi birikimiyle ccediloumlzuumlluumlp değerlendirilmeye ccedilalı-

şılmıştır İnceleme doumlrt boumlluumlmden oluşmuştur Bunlar sırasıyla şu şekil-

dedir I Boumlluumlm Disiplinlerarası Bilim Olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi İlişkisinin Kavramsal ve Tarihsel Gelişimi II Boumlluumlm Osmanlı-

larda ve Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler III BoumlluumlmTanzimatrsquotan

Cumhuriyetrsquoe Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler IV Boumlluumlm ise

Disiplinlerarası iletişim olarak Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi İlişkisi-

nin Ccedileviri ve Telif Yayınlarda Yansıması şeklindedir

İlk uumlccedil boumlluumlm kronolojik sırayla iki disiplinin uygulama alanında uumlst

bilim dalı olarak ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğu-

şuna ve gelişimine tarihteki katkı ve etkisi uumlzerinedir Bundan boumlyle bu

12

uumlccedil boumlluumlmuumln kendi iccedilerisinde bir buumltuumlnluumlğuuml olduğu soumlylenebilir son bouml-

luumlm ise iki disiplinin ccedileviri yayınlar konusundaki ilişkisinden yola ccedilıka-

rak oumlzel alan ccedilevirilerinde disiplinlerin ccedileviri yayınlarını nasıl bilimsel

bir dizgeye oturtabilecekleri ye da gelecekte ccedileviri politikalarını nasıl

belirleyebilecekleri konusunda bir fikir vermek uumlzere oluşturulmuş bir

ccedilalışma oumlrneğidir Ccedileviri yayınlar belge ve bilgi youmlnetimi alanından se-

ccedililmekle birlikte ccedileviribilimin disiplinlerarası işlevi de goumlzoumlnuumlnde bu-

lundurularak bu disiplinde kullanılan ldquobetimleyici youmlntemrdquo kuumltuumlphane

bilimi alanında kullanılan ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemiyle de

desteklenerek ccedileviri yayınlar arasındaki ilişkiler sadece varsayımsal ola-

rak değil aynı zamanda sayısal olarak değerlendirilebilmiştir Bu şekilde

ccedileviri yayınlar konusunda tarihteki eksik ya da yanlış uygulamaların el-

den geldiğince giderilmesi amacıyla somut oumlrnekler uumlzerinden oumlteki di-

siplinlerin de yararlanabileceği ccedileviribilimsel bir youmlntem geliştirilmeye

ccedilalışılmıştır

Tarihsel araştırmaya dayanan ilk uumlccedil boumlluumlm kronolojik olarak uumlccedil dev-

reye ayrılmıştır Buna goumlre I Boumlluumlmde disiplinlerarası araştırma

kavramı başta olmak uumlzere kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim terimlerinin

kavramsal olarak hangi suumlreccedillerden geccedilerek son şeklini aldığı uumlzerinde

durulmuş ve iki disiplinin ccedileviri yayınlardan oumltuumlruuml ortaccedilağ kadar suumlren

uygulama alanındaki kaccedilınılmaz iletişim ve etkileşimi tarihsel bir

bağlama oturtulmaya ccedilalışılmıştır Bu şekilde disiplinlerarası araştırma

dilsel ve tarihsel olarak gerekccedilelendirilmeye ccedilalışılmıştır II Boumlluumlmde

ise 14 yuumlzyıldan başlayan ve 1453rsquote İstanbulrsquoun alınmasıyla

Hıristiyanlığa dayalı kuumlltuumlr anlayışının yanında yer alan İslamiyetrsquoe

dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının İmparatorluğun kuruluş ve yuumlkseliş

doumlneminde Osmanlının kimliği ile bileşerek nasıl bilimsel bir gelenek

yarattığı başta eğitim kurumları olmak uumlzere elccedililik ve Babıali gibi

resmi kuruluşların kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğinin oumlnem kazanmasında

oynadıkları rol uumlzerinde durulmuştur Uumlccediluumlncuuml boumlluumlm Osmanlı tarihinde

uluslararası ilişkilerin oumlnem kazanmasıyla birlikte doumlnuumlm noktası kabul

edilen Tanzimat doumlneminden başlamış Osmanlının yuumlzuumlnuuml Batırsquoya

doumlnmesiyle birlikte yaşadığı geccediliş doumlnemi sancılarından kuumlltuumlrel ve

bilimsel olarak yeni bir kimliğe buumlruumlnduumlğuuml Cumhuriyet doumlnemine kadar

uzanmıştır Daha da accedilılacak olursa Tanzimatrsquotan 1980rsquoe kadar olan

doumlnem erek kuumlltuumlr bilgisini taşıyan kuumltuumlphanelerle evrensel kuumlltuumlruuml

taşıyan ccedilevirilerin Tuumlrk bilimsel geleneğini yaratmadaki işlevleri ve

onun bir uzantısı ya da yansıması olarak toplumsal ve siyasal yapıya

13

etkileri ele alınmıştır Bu şekilde ccedileviri yayınlar aracılığıyla erek kuumlltuumlre

goumlre oumlzuumlmsenen bilimsel kimliğin disiplinlere nasıl yansıdığı ise son IV

Boumlluumlmde kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkarak

Gideon Touryrsquonin ldquoErek Odaklı Ccedileviri Kuramırdquo temel alınıp betimleyici

youmlntemle incelenmiş ve ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkiler kurularak

ccediloumlzuumlmlemeye gidilmiştir Bu ilişkiler araştırmanın ikinci kısmında

ldquobibliyometrik atıf analizirdquo youmlntemi aracılığıyla sayısal verilere dayalı

olarak da gerekccedilelendirilebilme olanağı bulmuşlardır

İlk uumlccedil boumlluumlmde iki disiplinin uygulama alanında uumlst bilim dalı olarak

ccedileviri yayınlar aracılılığıyla oumlteki disiplinlerin Doğuşuna ve gelişimine

tarihteki katkı ve etkisi incelenmiştir Bu araştırmada soumlz konusu douml-

nemlerde ccedileviri suumlrecinde alınan kararların ve yapılan ccedilevirilerin rasgele

olarak mı ortaya ccedilıktığı yoksa tarihsel olarak iccedilinde bulunulan kuumlltuumlrel

toplumsal yapının bir uumlruumlnuuml muuml olduğu sorularından yola ccedilıkılmıştır Ne

var ki Touryrsquonin ccedileviribilimin incelemeyi başlatan temel nesnel

malzemesi olarak goumlrduumlğuuml ldquoCcedilevirilerinrdquo iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuuml olduğu savı bu araştırmayı toplumsal ekonomik ve felsefi alt

yapının nasıl bir ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkardığını ve bunun bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğini irdelemeye youmlneltmiştir 1980rsquolere

kadar uzanan erek ekin ccedileviri anlayışı ve bilgi uumlretim geleneğiyle ilgili

II ve III Boumlluumlmler bir ldquobuumltuumlnrdquo olarak duumlşuumlnuumllecek olursa IV Boumlluumlm de

ldquooumlzel alandardquo yapılan betimleyici ccedilalışma da bir buumltuumlnuumln parccedilası olarak

hem oumlnceki boumlluumlmlerin 1980 ve 2000 yılları arasındaki bir devamı hem

de nesnel verilerle bu doumlnemdeki ccedileviri anlayışının geccedilmişteki

doumlnemlerin bir uzantısı olup olmadığının sorgulamasıdır Bir başka

deyişle kuumltuumlphane bilimiyle ilgili ccedileviri yayınların bibliyometrik atıf

analiziyle ilgili IV Boumlluumlmuumln ikinci kısmında yer alan 1980-2000

yıllarındaki telif yayınlarda hangi ccedilevirilere atıfta bulunulduğunun

bildirilmesi 1980 ve 2000 yılları arasında ccedileviri yayınların bilgi uumlretimi

konusunda ne derecede etkili olduğunu goumlsterir niteliktedir

Bundan boumlyle bu disiplinlerarası araştırmada hem tarihte uygulama

alanında ccedilevirilerin ve kuumltuumlphanelerin bilginin yayılıp oumlzuumlmsenerek ye-

niden oumlzguumln bilgi uumlretimine katkısı incelenmiş hem de son boumlluumlmde bir

buumltuumlnce uumlzerinde yapılan betimleyici ccedilalışmayla oumlteki disiplinlere ccedileviri

edinci kazandırarak ccedileviri politikalarını belirleyecek bir oumlrnek sunul-

maya ccedilalışılmıştır

14

I BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI BİLİM OLARAK CcedilEVİRİBİLİM

VE KUumlTUumlPHANE BİLİMİ İLİŞKİSİNİN KAVRAMSAL VE

TARİHSEL GELİŞİMİ

11 Disiplinlerarası Etkileşim Accedilısından Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane

Bilimi

Ccedileviri yayınlar kuumlltuumlrel yaşamın gelişmesinde ve kuumlltuumlrel kimliğin

oluşumunda oumlnemli rol oynamıştır Tarihte kimi zaman bu tuumlr yayınların

kuumlltuumlrel kimliği yok edeceği kaygısına duumlşuumllmekle birlikte sanılanın ak-

sine bilinccedilli bir kuumlltuumlr politikası ccedilerccedilevesi iccedilerisinde yuumlruumltuumllecek ccedileviri

etkinliği ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin gelişmesine aracı olacaktır Oumlrneğin

guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bolluğu sonucunda ortaya ccedilıkan kuumlresel-

leşme eğilimine karşı bir tepki olarak kuumlltuumlrel ccediloğulculuk hareketlerinin

yaygınlık kazanması ccedileviri yayınların kuumlltuumlrel kimliği yok etmeyip ak-

sine kuumlltuumlrel kimliği pekiştirdiğini goumlsterir Uumlstelik Cumhuriyetimizin ilk

yıllarında Azra Erhatrsquoın Tercuumlme dergisinde yer alan ldquoBir Yunan eserini

taklit veya tercuumlme ederken Romalı kendini tanımayı oumlğrenir kendi

milli vasıflarına daha yaklaşır muumldrik olurrdquo (Erhat 1940 273) soumlzleri

buna bir kanıt olarak goumlsterilebilir

Oumlte yandan bilgi ccedilağının doğal bir sonucu olarak bilginin hızla soumlz

konusu yayınlar aracılığıyla duumlnyada ccediloğalarak yayılması yeni bilim

dallarının ortaya ccedilıkmasına ve disiplinlerarası ilişkinin kaccedilınılmaz bir

duruma gelmesine neden olmuştur İlk zamanlar ccedileviri yayınların sadece

kuumltuumlphanecilik kapsamı iccedilerisinde yer alması bu bilim dalının oumlteki

oumlzel alanlarla yatay ilişkilerini kaccedilınılmaz kılmıştır Kuumltuumlphanecilik gibi

bir uumlst bilim dalı olarak ortaya ccedilıkıp 20yuumlzyılın sonlarında giderek

oumlzerk kimlik kazanan ccedileviribilimin oumlteki disiplinler arasına girmesiyle

15

birlikte ccedileviri yayınlarla ilgili bakış accedilısı kuşkusuz zenginlik ve

yetkinlik kazanacaktır Bir başka deyişle uumlst bilim dalı olarak iki disiplin

arasındaki işbirliği ccedileviri yayınların toplumdaki işlevini artıracaktır

Yukarıda genel olarak değinilen bakış accedilısı ışığında bu araştırmada

hedef oumlzel alandaki ccedilevirilerin uumllkemizdeki bilimsel ccedilalışmalara katkısı

olup olmadığını ortaya ccedilıkarmaktır Bundan boumlyle disiplinlerarası

iletişim olarak oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin seccedililmesi bir

rastlantı değil tarihte Antik Ccedilağdan başlayarak ccedilevirinin kuumltuumlphane

etkinliği iccedilerisinde yer almasından oumltuumlruumlduumlr Kuşkusuz bu amaccedilla

araştırmada oumlncellikle geriye doumlnuumlk youmlntem kullanılarak iki disiplin

arasındaki iletişimin oumlteki bilim dallarının oluşumundaki roluuml ve uumllkemiz

bilimsel yaşamında ccedileviri yayınların etkisi irdelenmiş ardından da

guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışı accedilısından her iki bilim dalı arasında nasıl bir

iletişim kurulması gerektiği sorusu guumlndeme gelmiştir Oumlzetle

soumlylenecek olursa araştırma genelden oumlzele doğru bir akış iccedilerisindedir

oumlnce uumlst bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimin oumlteki di-

siplinlere etkisi buna bağlı olarak bilimin başta sosyal olmak uumlzere siya-

sal yaşama yenilik getirici oumlzelliği bu etkiyi artırmak uumlzere her iki bilim

dalının oumlncelikle karşılıklı iletişiminin sağlanarak uumllkemizdeki oumlzelde

kuumltuumlphanecilik alanında belli başlı bilimsel dergilerde ccedilıkan ccedileviri ma-

kalelerin ccedileviribilimsel youmlntemle incelenerek bu bilim dalına etkisinin

değerlendirilmesi bu şekilde iki bağımsız disiplinin uumlst bilim dalı olarak

oumlteki bilim dallarındaki ccedilevirilerin işlevselliğini artıracak bir modelin

yaratılması şeklindedir Ccedileviri yayınlardan yola ccedilıkılarak yapılan bu

ccedilalışmanın amacı oumlteki bilim dallarının ccedileviri yayınlardan daha sağlıklı

bir biccedilimde yararlanmasını sağlayarak ccedilevirilerin oumlzguumln bilgi uumlretimine

katkısını artırmaktır Bundan boumlyle II Boumlluumlmde iki disiplin arasında

betimleyici bir ccedilalışma yapmanın yararlı olacağı ve bu amaccedilla

ccedileviribilimsel youmlntemle oumlzel alan kuumltuumlphane bilimi konusunda yapılan

ccedileviriler uumlzerinde betimleyici bir ccedilalışma yapmanın en azından gelecek-

teki ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısını artırma ve oumlzel alan ccedilevirisi ko-

nusunda bilinccedillenme accedilısından yararlı olacağı duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Kuşkusuz

boumlyle bir ccedilalışma ccedilağımızda disiplinlerin kendi sınırları iccedilersinde kapalı

yaptıkları ccedilalışmaların guumlnuumlmuumlz teknolojik olanakları goumlz oumlnuumlne

alındığında artık yetersiz kalabileceğini bundan boumlyle bu bilim

dallarının kozalarından ccedilıkarak disiplinlerarası işbirliğine girmelerinin

artık zamanı geldiğini de hatırlatmayı hedeflemektedir

16

111 Ccedilağdaş Bilimlerde Ccedilok Disiplinlilik ve Disiplinlerarasılık

Hem Kuumltuumlphane Bilimi hem de Ccedileviribilimrsquoin uumlst bilim dalları olarak

varlıklarını oumlteki dallarla ilişkilerine borccedillu oldukları goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu iki bilim dalının doğası gereği disiplinlerarası niteliğe

sahip olduğu soumlylenebilir Ayrıca guumlnuumlmuumlzuumln bilgi konusundaki iletişim

kanallarının zenginliği oumlzellikle 20 yuumlzyılın ikinci yarısında oluşan

bilim dallarının disiplinlerarası ilişkilerden ortaya ccedilıkmasını kaccedilınılmaz

kılmıştır Bu bilim dalları arasında oumlzellikle belgebilim bilgibilim

ccedileviribilim bilişsel bilimler ccedilevre bilimleri bulunmaktadır Oumlte yandan

buraya kadar olan accedilıklamalardan akla oumlzellikle ccedileviribilim ve

kuumltuumlphane bilimi accedilısından her iki bilim dalının bir ccedilok disiplinle

ilişkisine karşın niccedilin ccedilok disiplinli bir ccedilalışma yerine disiplinlerarası

ccedilalışmanın seccedilildiği sorusu akla gelebilir Bu soruyu disiplinlerarası

başka bilimlerden yola ccedilıkarak yanıtlamak daha accedilıklayıcıdır Oumlrneğin

bilişsel bilimlerden William J Rapaportrsquoun iki tanım arasındaki farkı

accedilıklayan soumlzlerinden ccedilok disiplinlilik yerine niccedilin disiplinlerarası

teriminin kullanıldığı anlaşılır1

Multidisciplinary vs Interdisciplinary Research

A distinction can be drawn between (1) ldquomultidisciplinaryrdquo research

ldquoin which researchers from [different disciplines] apply their differing

methodologies to a common problemrdquo and (2) ldquointerdisciplinaryrdquo

research in which--in addition--researchers from different disciplines

ldquoinform their own studies with results of investigations from the

complementary disciplinesrdquo Thus interdisciplinary research so

understood includes research done by single investigators who

nevertheless are part of a larger active research community

Ccedilok Disiplinliliğe Karşı Disiplinlerarasılık

Aralarında şu şekilde bir ayrım yapılabilir (1) Ccedilok disiplinli araş-

tırma farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların ortak bir soruya kendi

farklı youmlntemlerini kullanarak yaptıkları araştırmadır (2) ldquodisiplinlera-

1 Rappaport William J ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo

University at Buffalo Center For Cognitive Science1996-1997 Annual Report (ccedilevrimiccedili) httpwwwcsbuffalo edupubwwwcogsci 12 Sep 1997

17

rasırdquo araştırma ise buna ek olarak farklı disiplinlerden gelen

araştırmacıların incelemelerini kendilerini tamamlayıcı bilimlerden

gelen araştırma sonuccedillarıyla birlikte oumlne suumlren araştırmadır Bundan

boumlyle disiplinlerarası araştırmanın daha geniş ve daha etkin bir araştırma

topluluğunun bir uumlyesi olduğu bilinmekle birlikte tek bir araştırmacı

tarafından yapılan araştırmayı kapsar (Ccedileviren Mine Yazıcı)

Bundan boumlyle ccedilok disiplinli araştırma youmlntemsel olarak ortak bir so-

runa farklı disiplinlerden gelen ccediloumlzuumlmleri olduğu gibi kabul ederek aynı

soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı kazandırmayı hedeflerken disiplinlerarası

araştırma bu oumlne suumlruumllen araştırma sonuccedillarını buumltuumlnlemeyi hedefler Ne

var ki bu ccedilok disiplinlilikle disiplinlerarasılık arasında bir bağ olmadığı

anlamına gelmeyip disiplinlerarası araştırmaların ccedilok disiplinli

araştırmalardan kaynaklandığı ortaya ccedilıkar Bu şekilde farklı

disiplinlerden gelen bir ccedilok araştırmacı tarafından yapılan ccedilok disiplinli

araştırmanın soruna ccedilok boyutlu bakış accedilısı disiplinlerarası araştırma

yapan ve daha geniş bir araştırma topluluğunun uumlyesi olmakla birlikte

oumlzellikle tek tek araştırmacılar tarafından yapılan disiplinlerarası

araştırmada buumltuumlnluumlk kazanır Disiplinlerarası araştırmanın sanılanın

aksine ekip olarak değil de bir tek araştırmacı tarafından yapılmasının

vurgulanması ise araştırmacının bilimsel bir soruna bir bilim dalından

yola ccedilıkarak bulduğu ccediloumlzuumlmccediloumlzuumlmlerin eksiklik veya yetersizliklerini

oumlteki bilim dallarının sunduğu bilgi ve youmlntemlerle tamamlayarak

yetkinleştirmesi anlamına gelmektedir Ccedilok disiplinli araştırmadan

doğan disiplinlerarası araştırma bir yandan yerleşik bilim dalının

inceleme alanını genişlettiği gibi konuya buumltuumlnleyici yaklaşımı

nedeniyle yeni bilim dallarının doğmasına yol accedilarak bu bilim dallarının

uygulama alanındaki işlevlerini daha da yetkin kılar Oumlrneğin geccedilmişte

psikoloji tek bir disiplinin sınırlarının genişlemesinden doğarken bir

başka deyişlefelsefeden doğmasına karşın guumlnuumlmuumlzde ccedilevre bilim ccedilok

disiplinli araştırmaların disiplinlerarası youmlntemle ele alınması sonucu

doğmuştur Buna goumlre disiplinlerarası araştırma ccedilok disiplinli

araştırmada ortaya ccedilıkan farklı ccediloumlzuumlmler arasında bağlantılar kurup

soruna tek tek disiplinlerin sınırlarını aşan geniş kapsamlı toparlayıcı bir

ccediloumlzuumlm getirerek bilgi birliğini amaccedil edinir Ccedilevre bilim alanında

Kleinrsquoın Morina balığının tuumlkenmesiyle ilgili olarak verdiği oumlrnek bu

sorunun ekolojik dengeyle ilgili bir sorun olmayıp toplumsal ekonomik

ve siyasal youmlnlerinin de bulunduğunu bundan boumlyle bu sorunu ccediloumlzmede

tek disiplin iccedilerisinde sınırlı kalan bir araştırmanın yetersiz kalacağını

18

dile getirmesi bu bilim dallarının oumltesinde disiplinlerarası nitelik taşıyan

ccedilevre bilim adıyla yeni bir bilim dalının doğmasına neden olmuştur

(Klein 1996 136)2 Bununla birlikte disiplinlerarası araştırmaların

ccediloğalması disiplinlerarası boumlluumlmlerin kurulmasına neden olduğu gibi bu

bilginin giderek karmaşık bir yumak halıni alması soumlz konusu

boumlluumlmlerin izleğine belge ve bilgibilim derslerinin konması gereğini

ortaya ccedilıkarmıştır Bu durum karşısında kuumltuumlphanecilik boumlluumlmleri de

ldquobelgebilim ve bilgibilimrdquo alanında daha da uzmanlaşmak zorunda

kalmıştır Oumlte yandan bilginin bu şekilde zenginleşmesi disiplinlinlerin

sınırlarının ve kapsamının genişlemesine neden olmuştur Oumlrneğin

ccedileviri araştırmalarının eskiden sadece ldquoccedileviri uumlruumlnlerirdquo uumlzerinde

odaklanması alanı sadece ccedileviri olgusuyla sınırlandırrken ccedilevirilerin

hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğu savının ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

disiplinlerarası araştırmaya zemin hazırlanmıştır Bu ise bizim

uumllkemizde değilse bile dış uumllkelerde ldquoMuumltercim Tercuumlmanlıkrdquo3

boumlluumlmlerinin yerini ldquokuumlltuumlr araştırmalarırdquo boumlluumlmlerinin almasına neden

olmuştur

Kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin ccedilağdaş gelişmelere guumlnuumlmuumlzde daha

accedilık olmalarının temelinde uumllkemizde Kuumltuumlphanecilik Enstituumlsuumlnuumln ilk

kez 1954rsquode Ford Vakfının desteğiyle Ankara Dil Tarih Coğrafya Fa-

kuumlltesinde kurulmuş olmasına karşın Muumltercim ve Tercuumlmanlık Bouml-

luumlmlerinin ilk Boğaziccedili Uumlniversitesi ve Hacettepe Uumlniversitelerinde sıra-

sıyla 1982-1983 ve 1983-1984 oumlğretim yılında kurulmuştur Muumltercim

Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin kuramsal alandan ccedilok adından da

anlaşılacağı uumlzere uygulama alanına hizmet vermesi duumlşuumlnuumllmesi bu

2 Klein JT Interdisciplinary NeedsThe Current ContextLibrary Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili) wwwlibraryucsbeduist00 fall 1996 3 Uumllkemizde ldquoCcedileviribilim Boumlluumlmlerirdquo yerine ısrarla ldquoMuumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmleri rdquo adının kullanılması bu dalın oumlteki bilimler gibi bilimsel bir geccedilmişi olmadığı savından kaynaklanmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlzde bi-limsellik niteliğini kazanmak bilimsel geccedilmişi olmaktan ccedilok ccedilağdaş bi-limsel youmlntemleri kullanmaya dayanmaktadır Genelde bu bilim dalını uygulama alanıyla sınırlı goumlrme eğilimi ise ya ccedilağdaş anlamda bilimin devingen bir suumlrec olduğu şeklindeki goumlruumlşuumln yerleşmemiş olmasından ya da bilimsel tutuculuktan ileri gelmektedir Kuşkusuz uumllkemizde bu kanıyı yıkmanın en iyi yolu salt edebiyatla sınırlı değil her alanda ccedilağdaş youmlntemlerle ccedileviri uumlruumlnler uumlzerinde araştırmalara girmektir Ancak bu araştırmalar sonucu elde edilen bilgi birikimiyle kuumlltuumlr araştırmalarına sağlam bir dayanak hazırlanmış olacaktır

19

bilim dalının uumllkemizde kuumlltuumlr araştırmalarına youmlnelmesini engellemiştir

(Karş Oumltuumlken 1957 26 Burccediloğlu 1997 138)4 Ne var ki her iki bilim

dalının uygulama alanında ortak noktası olan oumlteki disiplinlere ccedileviri ya-

yınlar aracılığıyla hizmet verme zorunluluğu bir yandan ccedileviri

boumlluumlmlerini en azından bilgibilim alanında bilginin duumlzenlenişi

bilgisayar ortamına geccedilirilişi konularında kuumltuumlphanecilik alanıyla

işbirliğine zorlarken oumlte yandan zaten uumlst bilim dalları olarak

aralarındaki kaccedilınılmaz ilişki bu boumlluumlmlerin birbiriyle tarihte uygulama

alanındaki birlikteliklerinin guumlnuumlmuumlzde disiplinlerarası araştırmayla

suumlrduumlruumllebileceğini goumlsterir Bu şekilde bir bakış accedilısı bu bilim

dallarının oumlteki disiplinler arasında saygınlık kazanarak seslerini duyur-

malarına neden olabileceği gibi oumlteki bilim dallarının uygulama alanıyla

sınırlı goumlrmek istedikleri araştırmalarını kuramsal alana da youmlnelterek

daha yetkin ve bilinccedilli bir şekilde serpilme olanağı bulurlar

12 Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim Kavramlarını Disiplinlerarası

İlişkiler Accedilısından Adlandırma ve Tanımlama

Ccedilevirinin kuumltuumlphanelerden yola ccedilıkılarak incelenmesi sadece ulusla-

rın kuumlltuumlr tarihinin ne gibi suumlreccedillerden geccediltiği konusunda somut veriler

sağlamakla kalmaz bu verilerden elde edilen sonuccedil ya da ccedilıkarımlar

aynı zamanda kuumlltuumlrel yaşamın geleceğine de ışık tutarak kuumlltuumlrel kimli-

ğin oluşumunda bilimler arası iletişimin kaccedilınılmazlığını da goumlzler

oumlnuumlne serer Başka bir deyişle Antik Ccedilağdan başlayarak ccedileviri etkinliği-

nin kuumltuumlphane kapsamı iccedilerisinde ele alınması kuşkusuz bir rastlantı de-

ğildir Aksine bir toplumun ana belleği işlevini goumlren kuumltuumlphanelerde

evrensel bilgiyi yakalamak uumlzere ccedileviri etkinliğine yer verilmesi hem

kuumlltuumlrel gelişimi durağanlıktan ve tek duumlzelikten kurtarır hem de ona

zaman ve uzam accedilısından yeni boyutlar katarak devingen bir suumlrece

girmesini sağlar Bu şekilde kuumltuumlphaneler bir yandan bilginin uumlretilip

uumllke iccedilerisinde dağılıp yayılmasında belirleyici rol oynarken oumlte yandan

da oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlar aracılığıyla kuumlltuumlrel kimliğin oluşumunda

baş rol oynayan bilginin suumlreklilik kazanmasına oumlncuumlluumlk ederek

4 İstanbul Uumlniversitesinde ise ilk Almanca Muumltercim Tercuumlmanlık

Boumlluumlmuuml 1992-1993 yılları arasında kurulmuş İngilizce ve Fransızca Boumlluumlmleri ise 1999 yılında kurulmuştur (Tapan 1997 150-151)

20

uluslararası kuumlltuumlrel iletişimin sağlanmasında oumlnemli bir goumlrev uumlstlenmiş

olurlar

Başlangıccedil doumlneminde kuumlltuumlrel mirasın aktarılmasında aracı rol oyna-

yan kuumltuumlphanelerin 19 yuumlzyıldan başlayarak hızla gelişen teknolojik

olanaklara koşut bir bilim dalı olarak karşımıza ccedilıkması onu salt kuumlltuumlrel

kimliğin oluşumu ve paylaşımında oumlnder rol oynayan aracı bir kurum

olmaktan ccedilıkarır ona bilgiye hızla ve etkin bir biccedilimde ulaşma konu-

sunda oumlnemli goumlrevler yuumlkler Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler gittikccedile

oumlzelleşip karmaşıklaşan bilgi birikiminin duumlzenlenip yayılmasında

oumlnemli bir goumlrev uumlstlenerek yeni bilim dallarının sağlam temeller uumlze-

rinde gelişip serpilmesine de katkıda bulunur Oumlte yandan tarihte uzun

suumlre kuumltuumlphane dermesinde yer alan ccedileviri yayınların ve kuumltuumlphane ccedilatısı

altında bilimsel kimlikten yoksun olarak suumlrduumlruumllen ccedileviri etkinliğinin

bilginin aktarılması ve uumlretilmesine bundan boumlyle de kuumlltuumlrel kimliğin

devingenlik kazanarak ccedilağa ayak uydurmasındaki oumlnemli işlevine karşın

uygulama alanıyla sınırlı kalması Antik Ccedilağrsquoda Platonrsquoun ldquoidearsquolarlardquo

ilgili felsefesinden kaynaklanan oumlzguumlnkopya başka bir deyişle oumlzguumln

ccedileviri yapıt tartışmalarından kaynaklanabilir Bu tartışmalar aynı

zamanda kuumlltuumlrel kimliğin oluşturulmasında ya da benimsenmesinde

engelleyici ya da geciktirici bir unsur olarak da değerlendirilebilir

Tarihte kuumltuumlphanecilik ve ccedilevirmenlik goumlrevi yerine getirenlerin

buumlyuumlk bir ccediloğunluğunun bilim adamı kimliği taşımasına karşın bu

konulara tarih boyunca (20yuumlzyılın 2 yarısına dek) uygulama alanıyla

sınırlı bir edim goumlzuumlyle bakılması ccedilelişki yaratır Gerccedili bu gecikme ya

da ihmal hızla biriken bilgiye yetişememe kaygısından ya da bilimsellik

tartışmalarının goumlrguumll bilimlerin 19yuumlzyılda ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

guumlndeme gelmesinden kaynaklanabilir Bununla birlikte her iki konu

alanının da bilimselliklerinin tartışma konusu olması dikkat ccedilekicidir

Oumlrneğin kuumltuumlphane ve bilimsellik tartışmasıyla ilgili olarak

Vleeshauwerrsquoin 1960rsquoda ldquoLibrary Science as a Sciencerdquo adlı yapıtında

yer alan ldquobilim temel bir araştırma nesnesi ccedilevresinde gruplandırılabilen

iyi tanımlanmış olgular duumlzeninin bilimsel bir youmlntemle ele alınmasıdırrdquo

(Vleeshauwer 1960 21) şeklindeki soumlzlerinin ccedileviri alanındaki bilim-

sellik tartışmasını 1972 de Kopenhagrsquoda Uluslararası Uygulamalı Dilbi-

lim kongresinde ldquoThe Name and Nature of Translationrdquo başlıklı bildiri-

siyle ilk guumlndeme getiren Holmesrsquoun ccedilevirinin bilimsel kimlik kazan-

ması konusunda oumlne suumlrduumlğuuml soumlzlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr (Holmes 1988

68-69)

21

Holmes ccedilevirinin uygulama alanından tamamıyla farklı salt araştır-

maya dayalı bir bilim dalı olabilmesi iccedilin oumlncelikle goumlrguumll bir bilim ola-

rak ccedileviri ve ccedilevirilerle ilgili olguları betimlemek ardından da bu olgu-

ları accedilıklayabilip oumlnceden uumlzerinde varsayımda bulunulabilecek genel il-

keleri yerleştirmek şeklinde iki amacının olması gerektiğini dile getir-

mesi yukarıda belirtilen tarihten oniki yıl oumlnce Vleeshauwer tarafından

da dile getirmiştir Şoumlyle ki Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphane bilimi konu-

sunda işaret ettiği gibi Homesrsquoa goumlre de yeni kurulan ve uygulama

alanında oumlteki bilim dallarıyla yoğun ilişkileri yuumlzuumlnden bilimsel kim-

liğini bir tuumlrluuml bulamayan disiplinlerin temel eksikliği inceleme

malzemesi ve amaccedillarının accedilık ve tam olarak saptanmamasından

kaynaklanmıştır Bu ise her iki bilim adamının araştırma nesnesinin

amacının saptanması şeklindeki savlarının birbirbiriyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml

goumlstermektedir Oumlte yandan hem Holmes hem de Vleeshauwerrsquoin bu

konunun ccediloumlzuumlmuumlyle ilgili oumlne suumlrduumlkleri goumlruumlşleri de birbiriyle

neredeyse aynı gibidir Şoumlyle ki onlara goumlre betimleyici ccedilalışmalara

ağırlık verilerek buradan elde edilecek verilerden kuramsal alana

aktarılacak yeni hipotezlerin uumlretileceği doumlnguumlsel bir youmlntemin

kullanılması soumlzkonusu alanların durağanlıktan ccedilıkıp devingen bir

suumlrece girmesini sağlayacaktır Bu ise soumlz konusu disiplinlerin 2

Duumlnya savaşından sonra ortaya ccedilıkan goumlrguumll bilim anlayışına uygun

olarak oumlteki bilim dalları arasında yer almasına neden olacaktır

Yuumlzyıllar boyu bilime ve kuumlltuumlrel mirasın zenginleşmesine katkıda

bulunan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri olmak uumlzere her iki etkinliğin kendi

varlıklarını suumlrduumlrmede ccedilağın gereğine uygun olarak uygulama alanın-

daki sorunları kuramsal alana aktarma gereksinimini duymuş olmaları

bilimselliğin geccedilirdiği evrelerden biri olarak da duumlşuumlnuumllebilir Kuumltuumlphane

biliminin ccedileviribilimden oumlnce gelmesi ise ccedileviribilimin bilimsel tabanı-

nın ccedilağın koşullarına uygun olarak daha sağlam temeller uumlzerinde otur-

masına yarayacaktır Başka bir deyişle başlangıccedilta kuumlltuumlrel kimliğe

damgasını vuran oumlzguumln ve ccedileviri yapıtlara ev sahipliği goumlrevini uumlstlenen

kuumltuumlphanelerin zamanın akışı iccedilerisinde sadece kuumlltuumlrel kimliklerin de-

ğil temel bilim dallarının da temelini atan uumlst bir bilim dalı olarak kar-

şımıza ccedilıktığı goumlruumlluumlr

Kuumltuumlphane ccedileviri etkinliği ve yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim şekilde zengin

ve ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin belirlenmesinde ortak paydanın bilgi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bilginin bu uumlccedilgenin hem tek tek kendi iccedilerisinde

hem de aralarındaki ilişkileri kurma ve duumlzenlemede ne denli oumlnemli rol

22

oynadığı anlaşılır Ne var ki burada Baysalrsquoın Leyhrsquoin duumlşuumlncelerinden

yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoher duumlzenli bilgi topluluğunun bilimsel oumlzel-

liğe sahip olup olmadığırdquo sorunsalı guumlndeme gelir (Baysal 1987 (a) 20-

23) Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin araların-

daki bağlantının uygulama alanındaki ilişkilerle sınırlı kaldığının akıldan

ccedilıkarılmaması gerekir Başka bir deyişle ccedileviri yayınlar bilgi taşıyıcı

oumlzellikleriyle kuumltuumlphane biliminin araştırma nesneleri arasında yer alsa

da aynı ortak nesneye ccedileviribilim accedilısından bakıldığında inceleme ama-

cının bilginin toplanma yayılma ve dağılma şeklinden ccedilok bilginin dil-

sel ve ekinsel farklılıklara karşın en yetkin nasıl aktarılabileceği konusu

uumlzerinde odaklanır Bu accedilıdan her iki bilim dalının inceleme nesnesi or-

tak gibi goumlruumlnmekle birlikte bu nesneyle ilgili sorunlar dizgesi ve bu so-

runların ccediloumlzuumlmuumlnde kullanılan bilimsel youmlntemler birbirinden farklılık

goumlsterirler

Oumlzetle soumlylenecek olursa evrensel kuumlltuumlr mirasının paylaşılmasında

başka bir deyişle ccedilağın yakalanmasında bir iletişim kanalı olarak kuumltuumlp-

haneler ccedileviriler yoluyla gelen bilginin duumlzenlenerek zaman ve uzam

iccedilerisinde teknolojik gelişmelere koşut olarak taşınıp yayılmasında son

derece oumlnemli bir rol oynadıkları gibi ccedileviri yayınlarla ortaya ccedilıkan biri-

kim sonucunda oumlzguumln bilginin uumlretilmesine de katkıda bulunurlar Bu

accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim arasında kurulacak

sıkı ilişki aynı zamanda bir uumllkenin kuumlltuumlr politikasında da belirleyici bir

rol oynar

Hem kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilimrsquoin ortak paydalarının

ldquobilgirdquo olduğu goumlzoumlnuumlne alınacak olursa oumlncellikle soumlzkonusu

alanlardaki bilginin ldquobilimselliğininrdquo irdelenmesi konusu guumlndeme gelir

ldquoBilimselliğinrdquo tanımı toplumbilimin inceleme alanına girdiğinden

disiplinlerarası ilişkilerde hiccedil değilse bilimsellikle ilgili ortak tuumlmellerde

karar birliğine varmak accedilısından bu bilim dalının oumlne suumlrduumlğuuml veri ve

bilgilerden yola ccedilıkarak her iki bilim dalının tanımı ve kullanacağı youmln-

temler konusunda uzlaşmak daha accedilıkccedilası onları bir disipline ya da

duumlzene sokmak ccedilağdaş bilimsel anlayışın bir gereğidir Buradan da

anlaşılacağı gibi guumlnuumlmuumlz anlayışında ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılan

ldquodisiplinrdquo ile ldquoduumlzenrdquo arasındaki sıkı bağın daha Eski Roma

doumlneminden kurulmaya başladığı goumlruumlluumlr Başka bir deyişle ldquodiscererdquo

ldquooumlğrenmekrdquo koumlkuumlnden tuumlretilen ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Cicero ve Varro

tarafından ldquodisiplinaerdquo adı altında sanat ve hukuk iccedilin kullanıldığı

goumlruumlluumlr Klasik doumlnemden 16 yuumlzyıla kadar oumlnce askerlik atletizm ve

23

Stoacılık felsefesiyle ilgili olarak benliğin kontrol altına alınması

şeklinde kullanılan soumlzcuumlk Orta Ccedilağlarda manastırlardaki ldquocezalarrdquo

anlamında kullanılmıştır 16 Yuumlzyılda ise Kalvinciler bu soumlzcuumlğuuml

ldquokilise disiplinirdquo olarak kullanmış 16 yuumlzyıldan başlayarak da aynı

soumlzcuumlk ldquoeğitim kurumlarında disiplinrdquo olarak kullanılmıştır Bu

soumlzcuumlğuumln ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılması ise 19 Yuumlzyılın başına

rastlamaktadır (Burke 2001 90-91)

Başlangıccedilta ldquodisiplinrdquo soumlzcuumlğuuml son derece doğal olarak duumlnyevi bir

etkinlikle ilgili olarak ldquooumlğrenmekrdquo şeklinde kullanılırken Orta Ccedilağda

Hıristiyanlığın kurumsallaşmasıyla birlikte manastırlarda ceza olarak

anlam değiştirmiştir Yeni ccedilağda ise bu soumlzcuumlk yeni buluş ve keşiflerin

etkisiyle ortaya ccedilıkan Reformasyon hareketi sonucu yeniden ldquoduumlnyevirdquo

konularla ilgili olarak tekrar eski kullanımına daha yakın ama ondan bir

adım ileride ldquobilim dalırdquo anlamında kullanılmıştır Bu ise toplumların

iccedilinden geccediltiği tarihsel suumlrecin soumlzcuumlklerin etimolojisiyle ne denli

ilişkili olduğunu ortaya ccedilıkarır Bilimin toplumbilim kapsamı iccedilerisinde

ele alınması da işte boumlyle bir suumlrecin sonucudur Buradan da anlaşılacağı

gibi daha başlangıccedil aşamasında ister istemez toplumbilim adlı disipline

başvurmak zorunda kalan oumlteki bilim dalları gibi yine toplumbilimin

konuları arasında yer alan yayın duumlnyası ve kuumlltuumlr politikasıyla doğrudan

ilgileri accedilısından kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilimrsquoin de birbiriyle

doğrudan alışverişte bulunmasından daha doğal bir sonuccedil olamaz Ne var

ki bu ilişkinin birbirinin varlığını yok ederek ya da bastırarak değil

aksine birbirinin varlığını pekiştirerek ortaya ccedilıkması ldquodisiplinlerarası

ilişkilererdquo yeni boyutlar kazandırır Ccedileviri yayınlar ve kuumltuumlphane bilimi

alanı arasında kurulacak koumlpruuml aynı zamanda kuumlltuumlrel kimliğin gelişip

olgunlaşarak ccedilağa ayak uydurmasına neden olur

Bir konu alanının bilimsel kimliğinin sorgulanması oumlncelikle onun

bir sorun ya da sorunlar dizisi olarak bilim duumlnyasının guumlndemine gel-

mesiyle başlar Hem kuumltuumlphanecilik hem de ccedileviri etkinliğinin bilimsel

kimliğinin sorgulanmasını ise oumlzguumln ve ccedileviri yayınların gittikccedile artan

sayısı karşısında ortaya ccedilıkan sorunlar başlatmıştır Michael Mulkayrsquoa

goumlre ldquoBilim bilinmeyen yeni alanların keşfedilmesiyle birlikte ilerlerrdquo

(Mulkay 1969 136) İlk zamanlar başka disiplinlerin paradigma ve

modellerinden yararlanılarak ccediloumlzuumllen sorunlar artık ccediloumlzuumllemez bir

duruma gelmiş ya da yetersiz kalmışsa o zaman soumlzkonusu alan kendi

uygulama alanı iccedilerisinde ccedilıkmış olan sorunları ccediloumlzmek uumlzere

ldquobetimleyici ccedilalışmalarardquo ağırlık vererek oumlncelikle kendisiyle ilgili

24

sorunlar dizgesini sistemli bir duumlzene sokar ve zamanla kuramsal alanda

kendine oumlzguuml paradigma ve modelleri oluşturmaya başlar (Holmes

1988 53-64)

Bilim dalının adı da dahil olmak uumlzere sorgulanmasına işte bu aşa-

mada başlanır Bu anlatılanlardan anlaşılacağı uumlzere Holmes bir disipli-

nin bilimsel nitelik kazanması iccedilin oumln koşul olarak uygulama alanıyla

kuramsal alanın biribiriyle suumlrekli iletişim iccedilerisinde olmasını oumlne suumlrer

Başka bir deyişle kuramsal alandaki araştırmalar kuram ve betimleme

olmak uumlzere ikiye ayrılarak uumlruumln suumlreccedil ve işleve dayalı incelemelerin

oumlncellikle betimleyici alan kapsamında ele alınıp buradan ccedilıkan verilere

dayalı kuramsal bir ccedilalışma soumlzkonusu bilim dallarının dha sağlam

temeller uumlzerinde oturmasını sağlar Başka bir deyişle bilim dalının

geccedilmişten kalma alışkanlıkla uygulama alanında oumlne suumlrduumlğuuml buyurgan

oumlnerilerin yerini nesne verilere dayalı hipotezler almaya başlar

Holmesrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml tuumlme varımlı bu bilimsel youmlntem

bulgulandırıcı niteliğe sahip olmakla birlikte ldquoaccedilıklayıcırdquo nitelikten

yoksundur Daha accedilılacak olursa ccedileviriler somut bir şekilde

incelenmekte insan unsurunu oumlne ccedilıkaran ldquoaccedilıklayıcılıkrdquo ya da

ldquoyorumdanrdquo kaccedilınıldığı goumlzlenmektedir Kuşkusuz bunda 20yuumlzyılın

başında egemen olan goumlrguumll bilimlerin etkisi vardır Ne var ki

ldquoaccedilıklayıcılıktanrdquo uzak da olsa betimleyici ccedilalışmalar sonucunda

toplanan ldquobilgirdquo beraberinde yeni bilim dalının Doğuşunu bundan boumlyle

de bilimsel kimliğinin oumlteki disiplinlerden ayıran aşağıda ayrıntılı

olarak tartışılacak ldquodisiplinin adırdquo sorununu guumlndeme getirir

121 Ccedileviribilim Kavramının İrdelenmesi

Ccedileviri soumlzcuumlğuumlnuuml ilk oumlne suumlren Romarsquolılar olmuştur Cicerorsquonun di-

siplin kavramı iccedilerisinde goumlrduumlğuuml hukuk kavramında iccedilerisinde temel

oumlğenin ldquomuumllkiyetrdquo olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa ldquosahiplikrdquo kavramı bir

yapıtın ilk sahibinin varlığının sorgulanmasına yol accediltığı gibi ccedilevirinin

varlığının da kabul edilmesine yol accedilar Başka bir deyişle Yunanlıların

teknik ve goumlrguumll bilimlerle ilgili ilk temel bilgileri Mısırlılardan

aldıklarını kuumlltuumlrel egemenliklerinin kaybedecekleri korkusuyla saklayan

Yunan uygarlığının aksine Romalıların bir şeyin hem ldquoaslınınrdquo hem de

ldquokopyasınınrdquo ya da bir yapıtın hem ldquooumlzguumlnrdquo hem de ldquoccedilevirisininrdquo

yukarıda soumlzuuml edilen hukuk ccedilerccedilevesi iccedilerisinde kabul edilmesi Cicero

25

başta olmak uumlzere ccedileviri suumlreciyle ilgili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve

ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri youmlntemlerinin tartışılmasına neden olur

Kuşkusuz İOuml I yuumlzyıldan itibaren başlayan bu tartışma Kutsal Kitap

ccedilevirilerinde de guumlndeme gelir Bu kavramların 19yuumlzyıla kadar

tartışma konusu olması ise ilk aşamada bilimsel accedilıdan ccedilevirinin hangi

youmlnuumlnuumln inceleme malzemesi olarak kullanılacağı sorunundan gelir

Kuşkusuz yuumlzyıllardır suumlren bu ccedileviri suumlreciyle ilgili tartışmalar ilk

aşamada onun ldquosuumlreccedil odaklırdquo bir youmlntemle incelenmesine neden

olmuştur Oumlyle ki Antik Yunan uygarlığından başlayan bu tartışmalar

Drydenrsquoın 18yuumlzyılda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri iccedilin Yunanca

koumlkenli ldquometaphraserdquo terimini kullanmasına ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviri iccedilin

ldquoparaphraserdquo terimini kullanmasına neden olmuştur Oumlte yandan

Drydenrsquodan etkilenerek ldquoccedileviribilimrdquo terimi iccedilin ldquometaphorologyrdquo ya da

ldquometaphraseologyrdquo gibi terimler bile tuumlretilmiştir (Bassnett amp McGuire

1980 60) Ayrıca ldquoccedilevirirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln Latince karşılığı ldquotranslatiordquo

soumlzcuumlğuumlnuumln Yunancarsquoda disiplinya da oumlğreti anlamına gelen ldquologosrdquo

soumlzcuumlğuumlyle birleştirilip Fransızcarsquoda ldquoTransductologyrdquo İngilizcersquode

ldquoTranslatologyrdquo şeklinde soumlzcuumlkler de tuumlretilmiştir Bununla birlikte

farklı dillerden gelen soumlzcuumlklerden bir soumlzcuumlk tuumlretmenin dil

kirlenmesine neden olacağı duumlşuumlncesiyle ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml iccedilin bu

karma koumlkten gelen soumlzcuumlklerin kullanılmasına karşı ccedilıkılmıştır

(Holmes 1988 69) Oumlte yandan tarihsel akış iccedilerisinde Antik Ccedilağdan

başlayarak kutsal kitap ccedilevirilerinin tartışılmasına gelinceye dek geccedilen

suumlre iccedilerisinde ldquoccedilevirirdquo tartışmaları ya uumlruumln olarak ccedilevirilerin kendileri

ve ccedileviri suumlreci ya da ccedilevirilerin erek ekindeki işlevi uumlzerinde odak-

lanmıştır Geccedilmişte tıpkı kuumltuumlphanecilik tekniği gibi uygulama alanıyla

sınırlı goumlruumllen ccedileviri etkinliğinden soumlz edilirken onunla ilgili olarak

ldquoccedileviri sanatırdquo ya da ldquoccedileviri ustalığırdquo ya da ldquoccedileviri ilkelerirdquo gibi terimler

kullanılmıştır Tarihte ccedileviriyle ilgili betimleyici araştırmalar yerine

oumlznel oumllccediluumltlere dayalı goumlruumlşler egemen olmakla birlikte bu goumlruumlşlerin

en azından inceleme malzemesinin ne olacağı bir başka deyişle de

ccedileviri araştırmalarında uumlruumln suumlreccedil ve işlevin oumllccediluumlt alınabileceği

konusundaki youmlnlendirici etkileri yadsınamaz

20yuumlzyılın ikinci yarısına gelindiğinde oumlrneğin 1964rsquoluuml yıllarda dil-

bilimin de etkisiyle bilimsel bir kimlik arayışına girilmesi bununla da

kalmayıp Kutsal Kitap ccedilevirisi yapan Nidarsquonın ldquoTowards Science of

Translationrdquo başlığı altında bir kitap yazması yukarıda kısaca soumlz edilen

tarihsel bir akışın sonucu olduğu gibi ccedileviri edimine bilimsel bir kimlik

26

kazandırma ccedilabalarının da bir goumlstergesidir Ne var ki ldquoCcedileviribilime

Doğru rdquo başlıklı bu kitabın amacı yerleşmiş bir disiplinin bilimsel kimli-

ğini sergileyip sorgulamaktan ccedilok bilimsel kimlik kazandırma kaygısı

taşımaktadır Oumlyle ki Nidarsquonın ldquoBir iletinin bir dilden oumlteki dile aktarımı

bilimsel olarak betimlenmeye değer bir inceleme konusudurrdquo (Nida

1964 3) şeklindeki soumlzleri de bu soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir Ne

var ki Nidarsquonın bu tanımı onun ccedileviride eşdeğerlik oumllccediluumltuuml uumlzerinden

yola ccedilıkarak ccedileviri suumlreci uumlzerinde odaklandığını bunun ise bilim dalının

betimlenmesinde bilimsel oumllccediluumlt accedilısından yetersiz kalındığını goumlsterir

Oumlte yandan akademik her tuumlrluuml incelemeye ldquobilimrdquo (wissenschaft)

adını takan Alman bilim adamları da dilbilim odaklı yazınsal olmayan

ccedileviriler uumlzerinde yaptıkları her tuumlrluuml incelemeye ldquoccedileviribilimrdquo (uumlber-

setzungswissenschaft) adını vererek soumlzkonusu bilim dalının dilbilim

youmlntembilim psikoloji gibi disiplinlerarası niteliğine dikkati ccedilek-

mişlerdir (ShuttleworthampCowie 1997 148-149) Başlangıccedilta kuşkusuz

her yeni oluşan bilim dalında olduğu gibi disiplinlerarası ilişkilerden

yola ccedilıkarak bilimsel dayanak arama ccedilabalarına girilmiştir Bundan

boumlyle evrensel olarak kabul edilen bilimsel temellerden yola ccedilıkarak

ccedileviriyle ilgili biriken sorunlar dizgesi belirlenmiş ne var ki

disiplinlerarası ccediloumlzuumlmler bu sorunları ccediloumlzmekte yetersiz kalmıştır Bu

ise ccedilevirilerle ilgili sorunların ccediloumlzuumllecebileceği yeni bir bilim dalının

doğmasına neden olmuştur Oumlrneğin 1978rsquode Leferersquonin ilk kez ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo adını kullandığı ve bu bilim dalını ldquoccedilevirininccedilevirilerin

uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan sorunlarla ilgili bir disiplin

olarakrdquo tanımlaması onun ccedilağdaş bilimsel anlayışı yakaladığının bir

goumlstergesidir (Lefere 1978 234) Aynı şekilde Holmesrsquoun ldquoccedileviri

araştırmalarırdquo kavramıyla ilgili ccedilizdiği bilimsel olarak dikey tablonun da

Leferersquonin tanımıyla oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Ne var ki konuyu Tuumlrkccedile accedilı-

sından incelediğimizde oumlzellikle ldquoadrdquo konusunda sorun yaşandığı goumlruumll-

mektedir Gerek Leferersquonin gerek Holmesrsquoun 1960rsquolı yıllardan 1980rsquoli

yıllara gelinceye dek kullanılan ldquoccedileviribilimrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo soumlzcuumlğuumlnuuml seccedilmeleri rastlantı olmayıp o zamana dek dil-

bilim kapsamında ele alınan ccedilevirinin sadece iletinin aktarılması

şeklindeki kullanmalık metinlerin ccedilevirisiyle sınırlı tanımını aşmaya

ccedilalıştıklarının bir goumlstergesidir Bundan boumlyle yazınsal metin ccedilevirilerini

de ccedileviri araştırmaları kapsamına alıp ccedileviri ediminin sınırlarını ge-

nişletme amacında oldukları anlaşılır ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo terimi

başlangıccedilta sadece ldquoManipulation Schoolrdquo (Amaca Youmlnelik Ccedileviri

27

okulu) okul olarak tanınan yazınsal ccedileviriyle ilgili bilim adamları

tarafından benimsenmekle birlikte sonunda bu alanda akademik

ccedilalışma yapan herkes kabul edilmeye başlamıştır Ne var ki bu terimin

her dilin akademik geleneğine uygun olarak kullanıldığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Şoumlyle ki Almanca da bu terim tıpkı ldquodilbilimrdquo gibi

ldquoccedileviribilimrdquo olarak kullanılırken inceleme alanını daha geniş tutan

Amerikalılar tarafından tıpkı ldquoKuumlltuumlr Araştırmalarırdquo gibi ldquoCcedileviri Araş-

tırmalarırdquo olarak kullanılmaktadır Başka bir deyişle uygulama

alanındaki goumlrguumll verilerden yola ccedilıkarak kuramsal alanda betimleyici

ccedilalışmalara ağırlık veren Alman akademik geleneğine karşın Amerikan

geleneği kurmacaya dayalı ccedileviri yazınını da araştırma kapsamına alarak

doğrudan kuramsal alanda ldquovarolan ilişkilerdenrdquo yola ccedilıkıp kuramsal

ccedilalışmalarla ldquoolası ilişkilerirdquo goumlzler oumlnuumlne sererek uygulama alanında

ldquoolması gereken ilişkilerrdquo konusunda buyurganlıktan uzak daha esnek bir

tutum sergilemektedir (Toury 1985 19) Oumlte yandan uumllkemizde

Muumltercim Tercuumlmanlık adıyla uumlniversitelerde kurulan bu boumlluumlmlere

ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo ya da Ccedileviribilim Araştırmalarırdquo adı verilmemesi

kuşkusuz bu bilim dalının akademik ccedilevrede henuumlz benimsenmemiş

olmasından kaynaklanmaktadır Bu bağlamda soumlzkonusu disipline

ccedilağdaş bir ad koyma girişimi ise kuşkusuz soumlzkonusu boumlluumlmlerin

geccedilmişte olduğu gibi uygulama alanına saplanıp kalmadan kuramsal

alanda yapacağı ccedilalışmalar sonucu kendini başka bir deyişle de yeni

kimliğini akademik ccedilevreye kanıtlamasıyla birlikte gerccedilekleşecektir Şu

anda uumllkemizde bu boumlluumlmlerde ccedilalışan akademisyenlerin bu disipline

uygun goumlrduumlğuuml bilimsel terim ldquoccedileviribilimrdquo terimidir ldquoCcedileviri

Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilimrdquo teriminin seccedililmesi ise yine uumll-

kemizde akademik geleneğin Almanyarsquodan uumllkemize sığınan bilim

adamları tarafından başlatılmasından kaynaklanabilir Başka bir deyişle

aynı ldquodilbilimrdquo konusunda olduğu gibi Almancada disiplinlerin adının

sonuna ldquobilimrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln eklenmesi uumlstelik ccedileviri konusundaki

araştırmaların ilk oumlnce dilbilim kapsamında ele alınması ldquoccedileviribilimrdquo

adının benimsenmesini kolaylaştırmıştır Ne var ki yukarıda anlatılan

suumlreccedil iccedilerisinde bilimsel bakış accedilısının genişlemesi ve kuumlreleşmesiyle

birlikte ldquoCcedileviribilimrdquo adının da yetersiz kalacağı duumlşuumlnuumllebilir Bu

durumda ldquoCcedileviribilim Araştırmalarırdquo adı da bir oumlneri olarak guumlndeme

gelebilir Burada ldquoCcedileviri Araştırmalarırdquo yerine ldquoCcedileviribilim

Araştırmalarırdquo adının oumlnerilmesi ise alanın sadece ccedilevirilerin

28

incelenmesiyle sınırlı kalmayıp kuramsal ccedilalışmalara da ağırlık vermesi

duumlşuumlncesindendir

122 Kuumltuumlphane Biliminin Konumu

Kuumltuumlphaneler ilk şehirlerin kurulmasıyla birlikte ortaya ccedilıkmış ku-

rumlar olup uygarlık tarihine koşut bir gelişme sergilerler Başlangıccedilta

tapınakların yanında şehirlerin idaresinde kullanılan ya da kullanılacak

evrakların saklandığı depo olarak goumlruumllen kuumltuumlphaneler yazının icadıyla

birlikte kitapların saklandığı yerler olarak goumlruumllmuumlş ancak toplum olma

aşamasına gelindiğinde ortak amaccedil ve buna bağlı hedefler ccedilerccedilevesinde

ortak bir kuumlltuumlr yaratmada iletişimin gerekliliğinin guumlndeme gelmiştir

Bu durumda soumlz konusu yapılar evrak ya da kitap deposu olmaktan

ccedilıkıp bilginin aktarıldığı ldquocanlı organizmalarrdquo halini almışlardır (Dilek

1992 27) Kuumltuumlphanelerin bilimsel bir disiplin olarak sorgulanmasına

ise işte bu aşamada başka bir deyişle ancak 19yuumlzyılda sıra

gelebilmiştir Buna en yalın neden bir uumlst bilim dalı olarak uygulama

alanında oumlteki bilim dallarına katkısının yoğunluğu karşısında kendi

kimliğinin sorgulamaya fırsat bulamaması goumlsterilebilir Durum boumlyle

olunca kuumltuumlphaneler geccedilmişte olduğu gibi kitap ve kullanıcı arasında

iletişim kurmaya yarayan bir koumlpruuml vazifesi goumlren tek youmlnluuml bir bilgi

oluğu olmaktan ccedilıkmış kitap başta olmak uumlzere her tuumlrluuml kuumltuumlphane

nesnesi okuyucu ya da daha genel anlamda kullanıcı ve bilgi uumlccedilgeni

iccedilerisinde yeni işlevler uumlstlenmiştir

Teknolojik gelişmeler sonucu yayınların sayısının hızla artmasıyla

birlikte kuumltuumlphanelerin okuyucu ya da kullanıcı profiline uygun

yayınların seccedililip tanıtılmasına ek olarak bu yayınların iccedileriklerinin

belirlenip iccedilindeki bilgilerin aktarımında teknolojik gelişmelerden

yararlanarak belge ve bilgi hizmetlerinde bulunma goumlrevini de yerine

getirme gereği doğmuştur Bundan boumlyle ccedilağımız kuumltuumlphaneleri

geccedilmişteki kuumlltuumlrel mirası koruma yuumlkuumlmluumlğuuml ağır basan ve belli bir

kesime hizmet veren cansız bir kurum olmaktan ccedilıkmış kuumlltuumlrel yaşamın

yanısıra bilimsel yaşama da youmln veren toplumda dinamik bir işlevi olan

kurumlar olarak karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki bu denli oumlnemli

sorumluluklar uumlstlenen kuumltuumlphanelerin işlevlerini yetkin bir şekilde

yerine getirebilmesi oumlncellikle kuumltuumlphanelerin inceleme konusu olarak

ccedilağdaş bilimsel oumllccediluumltler ışığında irdelenmesine bundan boumlyle oumlzerk bir

bilim dalı olarak ele alınmasına neden olmuştur Kuşkusuz oumlzerk bir

29

bilim dalı olması onun oumlteki disiplinlere katkısının sona ereceği

anlamına gelmeyip oumlteki bilim dallarına katkısını artırmak amacını taşır

Bir bilim dalının tanımı oumlteki bilim dalları arasındaki konumu

geccedilmişte ve gelecekte kullanacağı bilimsel youmlntemlerin saptanması

onun oumlncellikle akademik ccedilevrede onanarak resmi bir kimlik

kazanmasını sağlar Ancak bilimsel kimliğini sonradan kazanan

disiplinlerde soumlzkonusu disiplinin oumltekilere goumlre konumunun saptan-

ması onun tanımını kolaylaştıracağı gibi resmi kimliğinin

benimsenmesini de kolaylaştırır

Kuumltuumlphaneler insanla ldquobilgiyirdquo buluşturması accedilısından toplumsal bir

araccedil olmakla birlikte kuumltuumlphane bilimi ve temelini bu bilim dalından

alan bilgibilim iccedilin ldquobilgirdquo bir amaccediltır Ne var ki her iki bilim dalının

gerccedilekte koumlkeni bireyler arasındaki iletişimin nasıl en doğru şekilde

sağlanabileceği duumlşuumlncesinden yola ccedilıkan ldquoiletişim biliminerdquo dayanmak-

tadır Bu durumda iletişim biliminin inceleme nesnesi ldquoiletirdquo olurken

bilgibiliminin inceleme nesnesi ldquobilgirdquo kuumltuumlphane biliminin nesnesi de

ldquouzam ve zaman iccedilinde başta kitap ve benzeri şekildeki yayınlar olmak

uumlzere bilgiyi taşıyan her tuumlrluuml nesnerdquo şeklinde bir değerlendirme

yapılabilir Kuşkusuz buradan bireyler arasındaki ldquoiletirdquo yerine ldquobilgiyirdquo

kendine hedef seccedilen ve bilginin nasıl depolanıp oumlrguumltleneceğini ve

oumlrguumltlenen bilgiden yeniden nasıl bilgi uumlretilebileceğini inceleyen bir

bilim dalı olarak bilgibilimin kuumltuumlphane bilimiyle bağı kaccedilınılmazdır

Oumlzetle soumlylenecek olursa disiplinlerarası sıralamada gerek belgebilim

gerekse kuumltuumlphane bilimi ortak oumlğe depolamayı ilk guumlndeme getiren

genel iletişim biliminin oumlne suumlrduumlğuuml ortak payda iccedilinde yer alırlar Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi de temel konusu bilgi akışını sağlama olan

bilgibilimin sunduğu teknolojik bilgi ve olanaklardan yararlanmak

zorundadır Bu ise Baysalrsquoın da değindiği gibi her iki bilim dalının

gerccedilekte birbirinin devamı olduğunu birinin varlığının oumltekinin varlığını

yok etmek yerine her iki bilim dalının birbirinin varlığı iccedilinde anlam

kazanarak geliştiği sonucunu Doğurur (Baysal 1987a 37-56)

Kuumltuumlphane bilimi bu youmlnuumlyle bilimler tipolojisi iccedilerisinde doğa bi-

limleri arasında yer almakla birlikte geccedilmişe doumlnuumlk bir araştırma

yapıldığında kuumltuumlphanelerin tarihte bireyin bilgiyle iletişim kurmasını

sağlayan toplumsal bir kurum olarak topluma hizmet goumltuumlrduumlkleri bu-

nunla da kalmayıp taşıyıcı nesnelerin aracılığıyla bilgiyi topluma yaya-

rak toplumun kuumlltuumlrel kimliğinin yaşamasına katkıda bulundukları ortaya

30

ccedilıkar Bu durumda İbrahim Armağanrsquoın ccedilizdiği bilimler tipolojisini

oumllccediluumlt alarak kuumltuumlphane biliminin salt doğa bilimleri arasında

goumlsterilemeyeceği onun aynı zamanda insan bilimleri başlığı altında yer

alan toplum bilimleriyle ya da daha oumlzel olarak toplumsal

epistemolojisiyle sıkı bir bağı olduğu anlaşılır (Armağan 1974 75-76)

Bundan boumlyle kuumltuumlphane biliminin nesneler aracılığıyla bilgiyi sağlama

duumlzenleme yayma işlevlerinden oumltuumlruuml oumlteki dallardaki bilgi uumlretimine

katkısı duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde bu bilim dalının aynı zamanda bir ldquouumlst bilim

dalırdquo olarak ccedilağlar boyunca oumlteki bilim dallarına uygulama alanında

hizmet verdiği yadsınamaz bir gerccedilektir

123 Kuumltuumlphane Bilimine Kavramsal Bir Yaklaşım

Kuumltuumlphane biliminin oumlteki bilim dalları arasındaki konumunun ccedilağ-

daş bilimsel anlayış iccedilerisinde yukarıda belirtildiği şekilde saptanmasının

ardından tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde tanımının ne gibi aşamalardan

geccedilerek guumlnuumlmuumlzdeki tanımına kavuştuğu kuumltuumlphanecilikle ilgili

terminoloji soumlzluumlklerinden accedilıkccedila izlenebilir Oumlrneğin Huumllya Dilekrsquoin

kronolojik sırayla aktardığı tanımlar kuumltuumlphanecilikten kuumltuumlphane

bilimine geccedilişin evrimini sergiler niteliktedir (Dilek 1992 29)

Kuumltuumlphane Bilimi ile ilgili tanımlardan ilki 1943rsquote Elizabeth H

Thompson tarafından ldquoGlosary of Library Termsrdquo adlı terimce

soumlzluumlğuumlnde yapılmıştırİkincisi ise LM Harrods tarafından 1959rsquoda

ldquoThe Librariansrsquo Glossary Terms Used in Librarianshiprdquo adlı soumlzluumlkte

yer almıştır Dilekrsquoe goumlre her iki soumlzluumlkte de ortak nokta oumlncellikle

kuumltuumlphane biliminin kuumltuumlphanecilik başlığı altında yer almasıdır Bunlar

sırasıyla şu şekildedir

1) 1943rsquo deki tanım ldquoThe knowledge and skill by which printed and

written records are recognized collected and organized and utilizedrdquo

(aktaran Dilek 1992 29)5 (Basılı ve yazılı kayıtların tanıtılarak

toplanmasını duumlzenlenip hizmete sunulmasını sağlayan bilgi ve beceri)

2) 1959rsquodaki tanım ise ldquoThe knowledge and skill concerned with the

administration of libraries and their contents library economy and

5 Huumllya Dilek tarafından bu her iki tanımın CubarianOS ldquoThe

Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev AThompson Libri 214 (1971) s336 adlı kaynaktan alındığı bildirilmiştir

31

bibliographyrdquo (aktaran Dilek 1992 29)6 (Kuumltuumlphanelerin ve

dermelerinin youmlnetiminin yanı sıra kuumltuumlphane ekonomisi ve

bibliyografya ile ilgili bilgi ve beceri)

Her iki kuumltuumlphane bilimi tanımında ortak nokta bilimin oumlncelikle

bilgi ve beceri kazanma youmlnuuml uumlzerinde durulmasıdır Oysa Ozankayarsquoya

goumlre ldquobilimrdquo ldquoOlayların ve nesnelerin oluşum yapı gelişimindeki yasa-

lılıkları accedilıklamaya ccedilalışan olguları mantıksal duumlşuumlnceyi temel alan ta-

rihsel nitelikte bilgi duumlzenirdquo şeklindedir Bu accedilıklama yukarıdaki

kuumltuumlphanecilikle ilgili tanımlarda bilimin sınırlarının daraltılarak

uygulama alanında sınırlı tutulmak istendiğini goumlstermektedir (Ozankaya

1980 24) Uumlstelik bilgi ve beceri kazanmanın bilimden ccedilok meslek

eğitimiyle ilgili olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yukarıda tanımları verilen

her iki yazarın da gerccedilekte ldquokuumltuumlphaneciliğirdquo bir bilim dalından ccedilok

uygulama alanıyla sınırlı bir meslek olarak goumlrmelerinden kaynaklan-

maktadır Ayrıca ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi yerine ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi kullanmalarıda bu konu alanının bilimselliği konunsunda

konusunda kuşku duyulduğunu ya da bilimselliğin kuumltuumlphanecilik

alanında henuumlz tam anlamıyla yerleşmediğini goumlstermektedir Ne var ki

her iki tanımın da kuumltuumlphane bilimine geccediliş zincirinin halkaları olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa bu tanımların bilimselliğe geccedilişteki işlevi

yadsınamaz

Her iki tanım oumlzetle yorumlanacak olursa birinci tanımda kuumltuumlphane

biliminde kuumltuumlphanecinin dermeyi toplama duumlzenlemedeki becerisi oumln

plana geccedilerken ikinci tanımda kuumltuumlphanelerin toplumsal bir kurum

olarak suumlrekliliği iccedilin gerekli bilimsel araştırmaların yapılması oumln plana

geccedilmektedir Ne var ki boumlyle bir durumda ister istemez kuumltuumlphane

biliminden ccedilok kuumltuumlphanecilik mesleği oumln plana geccedilmekte ve kuramsal

olarak kuumltuumlphane biliminden ccedilok youmlnetim bilimine ya da iktisada baş-

vurma gereği ortaya ccedilıkmaktadır

1960rsquolı yıllarda ise soumlzkonusu tanımlarda kuumltuumlphane biliminin

inceleme malzemesinin duumlşuumlnce aracı olan kitap ve benzeri kayıtlı

belgeler olduğu anlaşılır Ayrıca bu malzemenin hem tarihsel hem de

kullanıcıya iletilebilirliğinin işlevsel olarak incelenmeye başladığı

goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1964 ndash1965 yıllarında Rudolf Junchofrsquoun İstanbul

6 Cubarian OS ldquoThe Librarianship in the Systems of the Sciencesrdquo Ccedilev

AThompson Libri 214 (1971) s336

32

Uumlniversitesi Edebiyat Fakuumlltesi Dekanlığırsquona verdiği yazılarda

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanımı şoumlyledir

3) ldquoKitabın Doğuşunu ve tarihini inceleyen kitap ve benzeri

belgelerin tuumlrluuml kuumltuumlphanelerde kolayca yararlanılabilir bir durumda

nasıl korunacağını işler duruma getirebilmek iccedilin hangi yardımcı

araccedilların kullanılacağını goumlsterengenel kuumlltuumlr sınırları iccedilinde kitabın ve

kuumltuumlphanelerin tuumlrluuml okuyucu katlarına yaptığı etkileri inceleyen bir

bilim dalırdquo (Baysal 1987 (b) 5-6)

Bu şekilde bir tanım yukarıdaki tanımlara ek olarak inceleme

nesnelerinin yanı sıra kullanıcıların da buumlyuumlteccedil altına alınarak

soumlzkonusu bilim dalının kuumlltuumlrel gelişme konusundaki bilimsel

yuumlkuumlmluumlluumlğuumlnuuml de guumlndeme getirir

Uumllkemizde duumlnyadaki bilgi yığılması sonucunda 70rsquoli yıllarda bir

sorun olarak guumlndeme gelen bilimsel kavramların yarattığı karmaşayı bir

oumllccediluumlde ccediloumlzmek uumlzere Tuumlrk Dil Kurumunun başlattığı bilimsel

terminoloji soumlzluumlğuuml ccedilalışmaları arasında kuumltuumlphanecilikle ilgili terim

soumlzluumlğuumlne de yer verilmesi bu bilim dalının uumlniversitelerde resmen

tanındığının bir kanıtı olmakla birlikte arı Tuumlrkccedile terim yaratma kaygısı

terimin karşılığı kavramın sınırlarını daraltma tehlikesi yaratmıştır Şoumlyle

ki 1972rsquode yayınlanan soumlzluumlkte kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane bilimi

birbiriyle oumlrtuumlştuumlruumllerek her ikisi iccedilinde ldquokitaplıkbilimrdquo terimi

kullanılmıştır Oumlrneğin ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin İngilizce karşılığı

hemldquolibrary sciencerdquo (kuumltuumlphane bilimi) hem de ldquolibrarianshiprdquo

(kuumltuumlphanecilik)7 soumlzcuumlklerine işaret etmiştir Uumlstelik bu her iki terime

eski Tuumlrkccedile karşılık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimin verilmiş olması

kuumltuumlphane bilimi ve mesleği arasında sınır ccedilizilmediğini accedilıkccedila goumlsterir

Bu tanıma goumlre ldquokitaplıkbilimrdquo

4) ldquoKitap sayısının ccediloğaltmanın kataloglayıp sınıflandırmanın ve

okuyucunun kitaptan yararlandırmanın kurallarını saptamak her tuumlrluuml

kitaplık sorununa ccediloumlzuumlm yolları bulmak ve kitaplıkla ilgili

uygulamaların kuramını yapmakla uğraşan bilgi dalırdquo şeklindedir

(Yurdadoğ 1974 42) Buradan da anlaşılacağı gibi soumlzkonusu tanımda

kuumltuumlphane odak noktası durumundadır Bu tanım iccedilin yukarıda belirtilen

1943 ve 1959rsquodaki tanımların bir bireşimi olduğu soumlylenebilir Oumlte

7 Baysal bu terim karşılığında ldquokuumltuumlphanecilik tekniğirdquo terimini kullan-

mıştır (Baysal 1987a16-23)

33

yandan Yurdadoğrsquoun tanımının Junchofrsquoun tanımına goumlre daha sınırlı

tutulup kuumltuumlphaneciliğin kuumlltuumlrel yaşam ve bilgi uumlretimi uumlzerindeki

etkisi uumlzerinde hiccedil durulmadığı goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz soumlzkonusu

yıllarda egemen olan bilim dallarında hızla oumlzelleşmeye gitme eğilimi

yatmaktadır Oysa guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışında dikey ilişkilerin

yanısıra yatay ilişkilerinde oumlnemi anlaşılarak disiplinlerarası ilişkilere

girmenin kaccedilınılmazlığı ortaya ccedilıkmıştır

1983 yılına gelindiğinde ise The ALA Glossary of Library and

Information Science adlı soumlzluumlkte başta olmak uumlzere o zamana dek

Kuumltuumlphanecilik Soumlzluumlğuuml (Glossary of Librarianship) ya da ldquoKuumltuumlphaneci

Soumlzluumlğuumlrdquo (Librarianrsquos Glossary) şeklindeki başlıkların kuumltuumlphane bilimi

(library science) şeklinde ad değiştirdiği hem de buna bir de bilgibilim

soumlzcuumlğuumlnuumln eklendiği goumlruumlluumlr Ayrıca Huumllya Dilekrsquoin de belirttiği gibi

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo ve ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimlerinin oumlncekilerden farklı

olarak iki ayrı madde başlığı olarak ele alınması kuumltuumlphane biliminin

bu doumlnemde bilimsel ccedilevreye kendini kabul ettirdiği şeklinde de

yorumlanabilir (aktaran Dilek 1992 30) Soumlzkonusu soumlzluumlkte

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo şu şekilde tanımlanmıştır

4) The knowledge and skill by which recorded information is selected

acquired organized and utilized in meeting the demands and the needs of

a community of users (kayıtlı bilginin kullanıcı topluluğunun istem ve

gereksinimlerini karşılamak uumlzere seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını

sağlayan bilgi ve beceri)8

Bu tanım oumlnceki tanımlarla karşılaştırıldığında iki nokta dikkati

ccedileker bunlardan birincisi inceleme malzemesi kitap ya da kayıtlı nesne

olmaktan ccedilıkmış kayıtlı bilgi uumlzerinde oumlzellikle durulmuştur Bu ise

kuumltuumlphane biliminin alanının aynı zamanda genişlediğine işaret

etmektedir İkinci olarak ise seslenilen kitle okuyucu ağırlıklı olmaktan

ccedilıkmış yerini her tuumlrluuml bilgi kullanıcısı ifadesi almıştır Bununla da

kalmayıp kullanıcının oumlzel bilgi gereksinimi goumlz oumlnuumlne alınarak

ldquokullanıcı topluluğurdquo soumlzcuumlğuuml kullanılmış ve kuumltuumlphane biliminin oumlzel

konu alanlarına youmlnelmesi gerektiği şeklinde bir işaret de verilmiştir

Buradan da anlaşılacağı gibi seslenilen kullanıcı grubun sadece

geccedilmişteki bilgi gereksinimine değil geleceğe youmlnelik bilgi

gereksinimine de mum yakılmıştır Sonuccedil olarak kuumltuumlphane biliminin

8 The ALA Glossary of Library and Information ScienceEd Heartstill

YoungChicagoALA1983s132

34

bilgibilimin sunduğu teknolojik olanaklardan yararlanarak bilginin

oumlncelikle seccedililip duumlzenlenerek yayılması ve bu şekilde bilgi uumlretimine

katkıda bulunması ccedilağdaş kuumltuumlphane bilimi tanımına daha uygun

duumlşmektedir

Oumlte yandan Jucchoff ve Yurdadoğrsquoun dışında yukarıdaki tanımlarda

ortak olarak kullanılan ldquobilgi ve becerirdquo ikilisinin bu son tanımda da yer

alması Tuumlrkccedilersquodeki kuumltuumlphanecilik ya da kuumltuumlphane bilimi terimlerinden

hangisinin seccedililmesinin daha uygun olacağı sorusunu akla getirir Şoumlyle

ki kuumltuumlphanelerin tarihsel akış iccedilerisinde verilen tanımlarından

iccedileriğinin zamanın gereksinimlerine koşut olarak genişlediği buna

karşın topluma hizmet veren bir kuruluş olarak ldquobilgiyi taşıyıcırdquo roluumlnuumln

oumlncelik taşıdığı ortaya ccedilıkar Bu ise tarih boyunca uygulama alanında

oumlzel bilgi ve beceriyi gerektirir Soumlz konusu bilim dalının uygulama

alanındaki oumlnemi ve Batı dillerinden farklı olarak Tuumlrkccedilersquonin ekler

yoluyla terim yaratmada sağladığı kolaylıklar goumlz oumlnuumlne alındığında bu

bilim dalına ldquokuumltuumlphane bilimirdquo ya da ldquokitaplıkbilimirdquo yerine

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo demenin daha doğru olacağı savunabilir Bu şekilde

ldquokuumltuumlphane bilimirdquo de ldquokuumltuumlphanecilikrdquo alanındaki kuramsal ccedilalışmaya

verilen ad olarak kabul edilebilir

Konuya dilsel olarak yaklaşıldığında ise eski Tuumlrkccedile bir terim olarak

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo soumlzcuumlğuuml yerine ldquokitaplıkrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln kullanılması

bilim dalının adı başta olmak uumlzere Tuumlrkccedile terim uumlretildiğinin bir işareti

olarak yerinde bir karar gibi goumlruumlnmekle birlikte meslek dalı iccedilin

Tuumlrkccedilersquode ldquokitaplıkbilimrdquo soumlzcuumlğuumlnden ekler yoluyla aynı zamanda

mesleğe işaret edecek bir soumlzcuumlk tuumlretilemediğinden Tuumlrkccedilersquodeki ldquo-likrdquo

ldquo-luumlkrdquo son eki hem ses uyumu accedilısından hem de kavramsal accedilıdan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimine daha uygun duumlşmektedir Uumlstelik bu ek

meslek adından tuumlretilen ldquomuumlhendislikrdquo teriminde olduğu gibi

ldquokuumltuumlphanecirdquo terimine daha genel bir anlam yuumlkleyerek bilim dalının

uygulama alanındaki oumlnemi yanı sıra kuramsal youmlnuumlne de dikkati

ccedilekmektedir Sonuccedil olarak Yurdadoğrsquoun kullandığı ldquokitaplıkbilimrdquo

teriminin yerleşmemesi ldquokitaplıkbilimrdquo teriminin oumlteki tuumlretilen

kelimelerde olduğu gibi mesleğe işaret etmemesinden Tuumlrkccedilersquoye

yerleşmemiş olabilir Ayrıca iki soumlzcuumlk ve bir son ekten oluşan

ldquokitaplıkbilimcilikrdquo yerine iki son ekten tuumlretilen ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

terimi Arapccedila koumlkenli olmakla birlikte dili daha zorlamadan kullanma

olanağı yaratmaktadır Uumlstelik kuumltuumlphanecilik (librarianship) ve kuumltuumlp-

hane bilimi (library science) terimlerine karşılık ldquokitaplıkbilimrdquo

35

teriminden ldquokuumltuumlphane biliminerdquo işaret edecek başka bir

uumlretilemediğinin de unutulmaması gerekir

Oumlte yandan 1983rsquode Meral Alpayrsquoın ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuuml-

tuumlphanecilikrdquo başlığı altındaki accedilıklaması bu konuyla ilgili tartışmanın

soumlz konusu yıllara kadar suumlrduumlğuumlnuuml bununla birlikte yapılan accedilık-

lamanın yukarıda verilen konuyla ilgili tanımlar arasındaki kargaşayı

daha ortadan kaldırdığı goumlruumllmektedir Alpay ldquokuumltuumlphane bilimirdquo tanı-

mını amaccediltan yola ccedilıkarak ldquoulusal ve uluslararasındaki duumlzeyde kuuml-

tuumlphanelerin kurulma-youmlnetim ve oumlrguumltlenme suumlreccedillerinde ortaya ccedilıkan

olay ve sorunların nedenlerini araştırmak ortak ve benzer nedenlerin

yarattığı sonuccedillar arasındaki ilişki ve oluşum yasalarını belirlemek ve

boumlylece guumlnuumln sorunlarına ccediloumlzuumlm ararken geleceğin olay ve sorunlarını

oumlnceden goumlrmek ve youmlnlendirmektirrdquo şeklinde tanımlamıştır (Alpay

1983188-189) Ne var ki tanım bununla sınırlı kalmamış kuumltuumlphane

bilimiyle uğraşanların kuumltuumlphaneciliği ilerletecek oumlğrenciler yetiş-

tirmekle yuumlkuumlmluuml olduğu ifadesi de kullanılmıştır

Yukarıda soumlylenenlerden de anlaşılacağı gibi ldquokuumltuumlphane bilimirdquo

doğrudan kuramsal alanla sınırlı olmayıp aynı zamanda uygulama

alanıyla da ilgili bir bilim dalı olması gerektiği sonucuna varılabilir Bu

durumda kuumltuumlphane bilimi hem ldquokuumltuumlphanelerirdquo kapsamına alırken hem

de ccedilağın gereksinimlerine uygun olarak yetiştirilecek ldquokuumltuumlphanecileri

derdquo kapsamına almaktadır Başka bir deyişle bu tanıma goumlre kuumltuumlphane

bilimi terimi hem bir toplumsal kurum olarak kuumltuumlphanelerle ilgili

kuramsal bilgiyi hem de insan unsuruna bağlı olarak mesleki beceriyi

iccediline almakta yetersiz kalmaktadır Bu durumda kuumltuumlphane bilimi terimi

sadece kuramsal olarak kuumltuumlphaneler uumlzerinde bilimsel ccedilalışmalar

yapılacağı ccedilağrışımını oumlncellikle akla getirdiğinden kuumltuumlphanecilere

mesleki beceri kazandırılması konusunda uygulama alanıyla ilgili

kuramların oluşturulması geri plana atılmış olmaktadır Oysa Alpayrsquoa

goumlre mesleğin bilim dalından koparılması soumlz konusu değildir Buna

goumlre ldquokuumltuumlphane bilimirdquo terimi uumlniversitelerde yuumlruumltuumllen akademik

ccedilalışmayı tam anlamıyla ifade edememektedir Bu yuumlzden

uumlniversitelerimizde yer alan mimarlık ve muumlhendislik boumlluumlmleri gibi

mesleki eğitimi de vurgulayan daha genel kapsamlı bir terim olan

ldquokuumltuumlphanecilikrdquo teriminin kullanılması uumlniversitelerdeki bilim

adamlarının eylemlerini daha geniş bir yelpaze iccedilerisinde suumlrduumlrmelerini

sağlayacaktır Bundan boumlyle uumlst başlık olarak ldquokuumltuumlphanecilikrdquo

teriminin kullanılması alt bilim dalları olarak kuumltuumlphane bilimi

36

belgebilim ve bilgibilim kuumltuumlphanecilik eğitimi ve tekniği gibi

terimlerin kullanılması bilim dalının ccedilağın gereksinimlerine koşut olarak

gelişmesine olanak sağlayacaktır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Alpayrsquoın kuumltuumlphanecilik tanımı ALArsquodaki

bilgiye ağırlık veren tanımından ccedilok kuumltuumlphanelerin kurumsal işleyişiyle

ilgili bilgiye ağırlık veren bir tanımdır Bundan boumlyle kuumltuumlphaneler

kadar mesleki beceride oumlnem taşımaktadır Soumlz konusu doumlnemde

teknolojik olanakların da eksikliği goumlz oumlnuumlne alındığında yeni kurulmuş

boumlluumlmlerin oumlncelikle kuumltuumlphaneler ve onların işleyişiyle ilgili

ccedilalışmalara ağırlık vermesi ve akademik olarak da ccedilalışmalarını bilgiden

ccedilok kuumltuumlphanelerin işleyişine youmlnlendirmesi son derece doğaldır

Buradan uumllkenin gereksinim ve koşullarına goumlre tanımların birbi-

rinden ayrıntılarda farklılık goumlsterdiği ortaya ccedilıkmaktadır Ne var ki 21

yuumlzyılda kuumltuumlphaneciliğimiz kuşkusuz youmln değiştirip kuumltuumlphanelerden

bilgiye doğru bir geccediliş goumlstereceklerdir Sonuccedil olarak yukarıda verilen

hem dilsel accedilıklama hem de kavramsal tanımlar ne Yurdadoğrsquoun oumlne

suumlrduumlğuuml ldquokitaplıkbilimirdquo teriminin ne Dilekrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphane

bilimirdquo ne de Alpayrsquoın oumlne suumlrduumlğuuml ldquokuumltuumlphanecilikrdquo terimlerinin guuml-

nuumlmuumlzde bu displinin işlevini tanımlamakta yetersiz kaldığını

goumlstermektedir Bilim alanlarının hızla genişlemesi ve bilginin teknolojik

olanaklar sonucu hızla gelişmesiyle buna neden olarak goumlsterilebilir

Oumlyle ki ldquokuumltuumlphane ldquo kavramı yerini ldquobilgibilim-belgebilimerdquo

bırakırken uumlniversitelerdeki ldquoKuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerirdquo de adlarını

bilimsel gelişmeye koşut olarak ldquoBilgi ve Belge Youmlnetimi Boumlluumlmuumlrdquo

şeklinde değiştirmektedirler Bu ise bence kavram karmaşasından ccedilok

bilimin devingenliğinin doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir

Kuumltuumlphane bilimi kavramının irdelenmesi ardından her iki disiplinin

bilgi uumlretimi accedilısından incelenmesi bilgi kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği

uumlccedilgeni arasındaki ilişkiyi daha net ortaya ccedilıkaracaktır

13 Bilgi Uumlretimi ve Yayımının Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi

Accedilısından Anlamı

Yukarıda kuumltuumlphanecilik ve ccedileviribilimrsquoin guumlnuumlmuumlz accedilısından

birbirinden farklı verilen tanımlarından da anlaşılacağı gibi gerccedilekte bu

iki disiplinlinin birbiriyle en azından ldquobilimrdquo adına kavuşmaları sırasında

geccedilirdiği evreler accedilısında birbirleriyle ortak bir yazgıyı paylaştıklarını

37

goumlsterir Her iki bilim dalının da ldquobilimrdquo ya da ldquodisiplinrdquo adını

kazanmadan oumlnce ldquoccedileviri ustalığırdquo ldquoccedileviri sanatırdquo şeklindeki ya da

kuumltuumlphanecilik alanında ldquokuumltuumlphanecilik mesleğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik tek-

niğirdquo ldquokuumltuumlphanecilik becerisirdquo şeklindeki adlarından başlaya uygulama

alanında tarihten başlayan kaccedilınılmaz beraberlikleri bu iki bilim dalının

yollarının bir noktada kesiştiğinin bir kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Başka bir deyişle ldquobilimrdquo adını kazanmaları toplumun bu alanların

varlığını kabul ettiğinin de bir goumlstergesidir Toplumun bu disiplinlerin

varlığını kabul etmesi ise kurumsal yetkinlik ya da beceriden oumltuumlruuml ya

da ccedileviri alanında duumlşuumlnuumllecek olursa bireysel beceri veya yetkinlik

accedilısından değil toplumun bilgiye verdiği oumlnemden kaynaklanır

Vleeshauwerrsquoin kuumltuumlphanecilikle ilgili olarak aşağıdaki soumlzlerinden de

bu accedilıkccedila anlaşılır

ldquoIt is certainly true that the world in general appreciates efficiency

and the will to be efficient and also that the same world respects

organizational talent and technical skill Society will never have real

respect for and profound social appreciaton of mere technical

proficiency The object of social appreciation is always knowledgerdquo

(Vleeshauwer 1960289) (Duumlnya yetkinlik ve yetkinlik oumlzlemine olduğu

kadar kurumsal yetenek ve teknik beceriye de değer verir Bununla

birlikte toplumun salt teknik beceriye derinden saygısı vardır denemez

Toplumun gerccedilek anlamda değer verdiği şey her zaman bilgi olmuştur)

Bu iki bilim dalının başta inceleme malzemesi olmak uumlzere

karşılaştıkları sorunlar bununla ilgili oluşturulan dizgiler ve ccediloumlzuumlm

yolları bir birinden farklı goumlruumlnmesine karşın oumlteki disiplinlere oranla

amaccedil ve hedeflerinin birbiriyle uzlaştığı ortada bir gerccedilektir Başka bir

deyişle her iki bilim dalının tarihsel olarak kaccedilınılmaz birlikteliklerinin

altında gerccedilekte başta kuumlltuumlrel yaşam olmak uumlzere bilgi uumlretimine

katkıda bulunarak uluslararası bilgi yarışında oumlteki uumllkelerin gerisinde

kalmamak daha da accedilıkccedilası ccedilağı yakalamak kaygısı yatar

Konuya bu accedilıdan yaklaşıldığında iki disiplinin en kuumlccediluumlk ortak

paydası olan ldquobilgininrdquo ne olduğu sorusu guumlndeme gelir Bilgi Alan

Musgraversquoe goumlre ldquoDoğruluğu gerekccedilelendirilmiş inanccedilya da duumlşuumlnce

dirrdquo(Knowledge is justified true belief) (Musgrave 1993 xx) Buna goumlre

bilginin uumlccedil koşulu ortaya ccedilıkmaktadır Bunlardan birincisi ldquoinanccedilrdquo

ikincisi ldquodoğrulukrdquo uumlccediluumlncuumlsuuml ise ldquogerekccedilelendirmedirrdquo Bunlardan ilk

ikisi birbirine bağımlı olup ancak doğru olan şeye karşı inanccedil

38

duyulabileceği aksi durumda bunun inanccedil değil yalan olacağı en basit

şekliyle ortadır Bununla birlikte inancın bilgi oumlzelliğini kazanması bu

inancın doğruluğunun gerekccedilelendirilmesiyle birlikte ancak muumlmkuumlnduumlr

Oumlte yandan Batuhanrsquoın ldquodoğru olan uumlstelik doğruluğu yeterince

belgelenmiş inanccedilrdquo şeklindeki tanımı Musgraversquoin tanımına koşutluk

goumlstermekle birlikte Musgraversquoın ldquobilgirdquo terimine karşılık ldquoknowledgerdquo

soumlzcuumlğuumlnuuml kullanırken Batuhanrsquoın ldquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnden yola

ccedilıkarak bu terimi accedilıklamaya ccedilalıştığı goumlruumlluumlr Batuhan her iki

soumlzcuumlğuumln Tuumlrkccedilersquode ldquobilgirdquo olarak aynı anlamda kullanılmasına karşın

lsquoinformationrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln ldquobilgidenrdquo ccedilok ldquooumlğrenirsquoyerdquo ya da eski

Tuumlrkccedilersquode ldquomalumatrsquoardquo işaret ettiğine değinir Buradan Musgraversquoin

İngilizcersquodeki ldquooumlğrenirdquo (information) terimi yerine ldquobilgirdquo(knowledge)

soumlzcuumlğuumlnuuml oumlzellikle niccedilin seccediltiği anlaşılır Bu aynı zamanda felsefe

alanındaki ldquobilgirdquo kavramıyla bilgibilim alanındaki ldquobilgirdquo kavramı

arasında bir fark olduğunu da ortaya ccedilıkarır (krş Batuhan 2001 33-37

Musgrave 1993 136)

Durum boumlyle olunca kuumltuumlphanecilik kapsamında bilgibilimin amacı

inceleme gereci ldquooumlğrenirdquo ile ilgili belgeleri oluşturarak bilginin

doğrulunu kanıtlamak olur Başka bir deyişle oumlğrenirsquoden bilimsel

bilgiye geccedilişte bilimselliğin oumln koşulu belgelendirme işlemi

bilgibilimin alanı iccedilerisine girer Batuhanrsquoın deyişiyle bu belgelerin

doğruluğundan yuumlkuumlmluuml olanlar ise ldquouzun yıllar bilgi uumlretim ve

denetiminde ccedilalışmış uzmanların işidirrdquo(Batuhan 2001 39) Başka bir

deyişle bu bilim dalında amaccedil oumlğrenirsquoden bilgiye geccediliş aşamasında

belgelerin seccedililip duumlzenlenmesi ve konu uzmanıyla işbirliğinde

bulunarak bilginin sistemli bir dizge iccedilerisinde hizmete sunulmasıdır

Bu şekilde bir tanımlama aynı zamanda bilgibilim alanında İngilizcersquode

ldquobilgirdquo yerine ldquooumlğrenirdquo soumlzcuumlğuumlnuumln seccedililme nedenini accedilıkladığı gibi

Tuumlrkccedilersquode ldquobilgibiliminrdquo ne anlama geldiğini de accedilıklar Gerccedili

Tuumlrkccedilersquode ldquooumlğrenirdquo terimi yerleşmediği iccedilin hem felsefe hem de

bilgibilim alanında aynı terim kullanılmasına karşın İngilizcede

yukarıda belirtildiği şekilde felsefe alanında ldquoscience of knowledgerdquo

bilgibilim alanında ise ldquoinformation sciencerdquo terimleri kullanılmaktadır

Guumlnluumlk yaşamda beş duyuyla edinilen bilgi kişisel ya da pratik bilgi

adını alır Pratik bilgi ve oumlğreniye dayalı bilgi ccediloğu kez birbiriyle

oumlrtuumlşmekle birlikte ccediloğu kez tahmine dayanır Buna karşın oumlnermesel

bilgiye dayalı bilimsel bilgi farklı bir gerekccedilelendirme ya da kanıtlama

gerektirir Bilim dallarının temelde akılcı goumlrguumll ya da deneysel olmak

39

uumlzere ikiye ayrıldığı duumlşuumlnuumllecek olursa matematik mantık gibi bilim

dalları oumlne suumlruumllen oumlnermelerin akılcı yoldan kanıtlanmasını gerektirir

Gerccedili akılcı denilen yol soyut olmakla birlikte aklın sınırları iccedilerisinde

kesin sonuccedillara varılması bu tuumlr bilimlerin deneysel bilimlerden

ayrılmasına neden olur Deneysel bilimlerde kanıtlama youmlntemi

oumlnermenin doğruluğunu kanıtlayacak veri ya da belgeleri ortaya

ccedilıkarılmasını gerektirir Bundan boumlyle yukarıda soumlzuuml edilen oumlğreni ya da

pratik bilginin tahmine yer veren youmlnuuml goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bilimsel bilgiyle aralarında buumlyuumlk bir fark olduğu goumlruumlluumlr

Sonuccedil olarak bilginin bulgulandırma youmlnuuml oumlzel alanları ilgilen-

dirmekle birlikte oumlteki bilim dalları arasından soumlzkonusu bulguyu

pekiştirecek belgelere duyulan gereksinim ister istemez disiplinlerarası

iletişimi guumlnuumlmuumlzde kaccedilınılmaz kılar Daha da accedilıkccedilası en azından uumllke

ccedilapında disiplinlerarası iletişimi hızlandırmak ve kolaylaştırmak amacıy-

la bilgibilim aracılığıyla standart bir veri tabanının yaratılması oumlzel konu

alanlarının giderek daha sistemli ve daha ccedilağdaş akademik oumllccediluumltlere

yaklaşmasını ve ulusal akademik bir geleneğin temellerinin atılmasını

sağlar Belgebilim alanındaki ccedilalışmalar işte boumlyle bir suumlrecin sonunda

ortaya ccedilıkmış olup oumlncelikle disiplinlerde uzmanlaşmayı sağlarken

elektronik ortama geccedilişle birlikte disiplinlerarası iletişim de kaccedilınılmaz

bir hal almıştır Geccedilmişte araştırmaların sadece oumlzel alanda kapalı

kalması şeklindeki tutuculuk bilgi patlaması sonucu yerini guumlnuumlmuumlzde

giderek disiplinlerarası iletişime bırakma yolundadır Ne var ki

disiplinlerarası iletişimde en oumlnemli nokta ortak bir hedef etrafında

iletişimin sağlanması ve soumlzkonusu iletişimin ccedilağın teknolojik gelişmesi

sonucu ortaya ccedilıkan rastgele bir modaya kapılarak değil haklı nedenlere

ya da gerekccedilelere dayalı olarak suumlrmesi gerekir

Kuşkusuz belgebilim alanındaki gelişmeler bilgibilime de yansı-

mıştır Bilgibilimin bu şekilde sosyal bilimlerin tabanını oluşturan

felsefe accedilısından irdelenmesinin ardından konuyu daha da oumlzelleştirerek

kuumltuumlphanecilik goumlzuumlyle bakıldığındaakla bilgibilimin kuumltuumlphanecilikteki

işlevi nedir sorusu gelir Kevin Mc Garry bilgibilime kuumltuumlphanecilik

accedilısından yaklaşarak onun kuumltuumlphanecilikteki işlevinin gelişen teknolo-

jiye bağlı olarak salt mantıksal ya da istatiksel verileri toplamak ol-

mayıp teknolojiye koşut olarak ortaya ccedilıkan bilginin iccedileriğindeki

değişikliğin ne gibi bir bilgi ortaya ccedilıkardığını araştırmak olduğunu oumlne

suumlrer (McGarry 1987 109-155) Kuumltuumlphanecilik alanında bilgibilim

terimi konusunda zorlanılması oumlrneğin bilgibilim yerine enformasyon

40

bilimi teriminin daha ccedilok kullanılması belki de oumlzel alanlarda bilgibilim

konusunun akla farklı ccedilağrışımlar getirmesinden kaynaklanabilir

Kuumltuumlphanecilik ccedileviribilim ve bilgi uumlccedilgeni arasındaki ilişkide

oumlncelikle iki bilim dalı arasındaki karşılıklı ilişkinin devingen bir suumlreccedil

gerektiren bilgiyi nasıl yarattığı ve bunun oumlzuumlmsenerek kuumlltuumlrel kimliğe

nasıl işleyip ona mal olduğu geriye doumlnuumlk olduğu kadar eşsuumlremli bir

incelemeyi de gerektirir Geriye doumlnuumlk ccedilalışma da kuşkusuz iki bilim

dalının tarihsel beraberliklerinin kuumlltuumlrel ve bilimsel yaşamdaki somut

oumlrnekleri bir yandan geleceğe ışık tutarken oumlte yandan da guumlnuumlmuumlzde

her iki bilim dalının kendine oumlzguuml oumlzel alan bilgisine dayalı eşsuumlremli bir

inceleme geccedilmişle guumlnuumlmuumlzuuml uzlaştırma ve bilgiye olduğu kadar

kuumlltuumlrel kimliğe de devingenlik kazandırma accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır

Guumlnuumlmuumlzde gerek kuumltuumlphaneciliğin gerekse ccedileviri yayınların artık

bilimsel olarak oumlzel alan kapsamında ele alındığı goumlz oumlnuumlne alınacak

olursa oumlncelikle iki bilim dalı arasında eşsuumlremli bir karşılaştırma

yapmanın tarihsel verilere daha nesnellik kazandıracağı ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan boumlyle bir yaklaşım beraberinde bilginin temelinde

yatan doğruluk ve tarafsızlık ilkesine daha sadık kalınabileceğinin de

işaretini verir İşte bu nedenle oumlncellikle iki bilim dalının tanım ve

bilimsel youmlntem accedilısından karşılaştırmanın hangi alanlarda birbiriyle

oumlrtuumlşuumlp birbirinden yollarını nasıl ayırdıklarının ya da yollarının

kesiştiği noktada bilgi uumlretimine nasıl katkıda bulunduklarının aşamalı

olarak incelenmesi gerekir

Yukarıda ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki tanımlardan bu

araştırmanın amacına uygun olarak iki tanım oumlrnek olarak seccedililebilir

Ccedileviribilimrsquole ilgili olarak yukarıdaki tanımlar arasında Leferersquonin

yaptığı ldquoccedilevirininccedilevirilerin uumlretilmesinde ve betimlenmesinde ccedilıkan

sorunlarla ilgili bir disiplinrdquo(Lefere 1978 234) tanım amaca en uygun

duumlşenidir Oumlte yandan 1983 The ALA Glossary Of Library and

Information Sciencersquodaki kuumltuumlphane bilimi ile ilgili ldquokayıtlı bilginin

kullanıcı topluluğunun istem ve gereksinimlerini karşılamak uumlzere

seccedililip duumlzenlenerek yararlanılmasını sağlayan bilgi ve becerirdquo

şeklindeki tanım oumltekiler arasından bilgiye ağırlık vermesi nedeniyle

amaca en uygun tanım olarak seccedililebilir Kuşkusuz bu iki tanımın

oumltekiler arasında seccedililmesi oumlncellikle ccedilevirilerin kayıtlı bilgiyi taşıma

oumlzelliğinden kaynaklanır Her ne kadar ccedileviribilim denince ccedilevirinin

nasıl yapılacağına değin bilgi uumlreteceği başka bir deyişle de ccedileviri

suumlreciyle ilgili bir bilim dalı olduğu duumlşuumlncesi akla gelse de gerccedilekte bu

41

bilim dalı yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi salt ccedileviri suumlreciyle

değil ccedilevirilerin betimlenmesiyle de ilgili bir bilim dalıdır Buradan her

iki bilim dalının kuramsal alanda betimleyici ccedilalışmalara ağırlık vermesi

gerektiği sonucu ccedilıkartılabilir

Oumlte yandan betimleyici ccedilalışmaların uumlruumln ya da suumlreccedil uumlzerinde odak-

landığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bilgi uumlretimiyle ilgili bir konuda her

iki bilim dalının da başta uumlruumln odaklı bir yaklaşımı benimseyerek ortak

bir sisteme dayalı tabanda karar birliğine varması kaccedilınılmazdır Daha da

accedilıkccedilası her iki bilim dalı arasındaki işbirliğinin bilgi uumlretimine ne şe-

kilde katkıda bulunabileceği birbiriyle farklı alanlara seslenmekle bir-

likte birbirinin tamamlayıcı ve destekleyici şekilde ortak bir bilgi taba-

nında nasıl birleşebileceği ve bu konuda kullanıcının bilgi gereksinimini

karşılayacak ortak sistemli bir dizgenin nasıl yaratılabileceği ccedileviri ara-

cılığıyla buumlyuumlk bir hızla giren bilgi birikimini nasıl sistemli bir dizgeye

oturtulabileceği ancak iki bilim dalının karşılıklı ccedilalışmalarıyla sağlana-

bilir Bu ise oumlncelikle ccedileviribilim alanındaki bilginin kuumltuumlphane bilimi-

nin goumlsterdiği yolda sistemli bir dizgeye oturmasıyla ancak sağlanabilir

Oumlte yandan ccedileviri yayınlar furyası karşısında nasıl bir kuumltuumlphanecilik

politikası izleneceği başka bir deyişle hangi ccedileviri yayınların bilginin

uumlretilip gelişmesine katkıda bulunabileceği konusundaki seccedilicilik

ccedileviribilim alanındaki gelişmelere bağlıdır İşte bu yuumlzden

ccedileviribilimsel olarak ccedileviri yayınlar uumlzerine yapılacak bir ccedilalışma hem

oumlzel alandaki uumllkemizde yayınlanmış ccedileviriler uumlzerine bilgiyi ve

uumllkemizdeki ccedileviri anlayışını bulgulandıracak hem de bilgi accedilısından ne

tuumlr ccedileviri yayınların okuyucunun gereksinimini karşılayacağı konusunda

kuumltuumlphaneciliği gerekccedilelendirmiş olacaktır Bilgibilimin goumlzde olduğu

ccedilağımızda her iki uumlst bilim dalı arasındaki bu şekilde karşılıklı bir

iletişim oumlteki disiplinlere ccedileviri yoluyla gelen bilginin daha sistemli bir

tabana dayalı olarak gelişmesini sağlayacaktır Bundan boumlyle soumlzkonusu

disiplinlerarası araştırmanın bu karşılıklı ilişkiyi ortaya ccedilıkaracak şekilde

youmlnlendirilmesi konuyla ilgili betimleyici ccedilalışmanın kaccedilınılmazlığını

ortaya ccedilıkardığı gibi gerek art gerekse eşsuumlremli karşılaştırmalı

youmlntemin kullanılması her iki bilim dalının veri tabanına katkıda

bulunacaktır

Ne var ki bunun iccedilin de ulusal sağduyuya dayalı sağlam bir kuumlltuumlr

politikası gerekmektedir Sağduyu kavramı her ne kadar bireyle ilgili bir

kavram gibi goumlruumlnse de felsefe alanında Batuhanrsquoın tanımında

ldquosağduyurdquo kavramı genelleştirilerek ldquoinsanın yuumlzbinlerce yıl boyunca

42

yaptığı deneme ve yanılma sonunda elde ettiği goumlzlemsel bilgilerle bu

bilgilerin kılavuzluğu altında kazandığı duumlşuumlnuumlş ve davranış alışkanlıkla-

rının toplamıdırrdquo şeklinde kullanılmıştırr (Batuhan 200123) Bu tanım-

dan yola ccedilıkıldığında yuumlzyıllarca ayakta kalan bir ulusun kuşkusuz

sağduyuya dayalı bir kuumlltuumlr anlayışının artık yerleşmiş olması beklenir

Uumllkemizde kuumlltuumlr politikası devletin temelinde yatan bir kavram ol-

maktan ccedilok suumlrekli değişen huumlkuumlmet politikalarına mal olmuş bir

kavram olduğundan kuumlltuumlr ve eğitim politikaları yukarıda verilen temeli

sağduyu tanımına dayalı suumlrekliliği olan bir gelenek yaratamamakta ve

her gelen siyasi anlayışa goumlre değişiklikler goumlstermektedir Oumlrneğin bu

konuda Keseroğlu 1923-1980 yılları arasında beş kez huumlkuumlmet değiş-

tiğini iki kez devletin kuumlltuumlr politikalarını suumlrduumlrecek kurumların ka-

pandığını ve sekiz yılda bir de eğitim ve kuumlltuumlr politikalarının

değiştiğini oumlne suumlrmektedir (Keseroğlu 1989190) Oumlte yandan kuumlltuumlr

politikasında kuşkusuz değişim olacaktır ancak bu değişime taraflı ve

siyasal amaccedillarla değil sağduyu tanımı iccedilerisindeki goumlzleme dayalı

bilgiler sonucu karar verilmesi ulusal kuumlltuumlruumln bilgi temeline dayalı

olarak ilerlemesini sağlar Bu oumlteki uumllkelere goumlre yeni kurulmuş sayılan

Cumhuriyetimizin geccediliş doumlneminde siyasal kaygıların ulusal ccedilıkarlara

zaman zaman baskın ccedilıktığını goumlsterir Aynı şekilde konuya

kuumltuumlphanecilik eğitimi sorunları accedilısından bakan Oumlzer Soysal bu

sorunların ldquo uumllkede bilgi oumlğesinin oumlrguumltleniş-akış biccedilimine ilişkin bir

temel anlayış ve politika oluşturulamamış olmasından kaynaklandığınırdquo

oumlne suumlrerken devletin kuumlltuumlr politikasındaki eksikliğin temelinde bilgi

oumlğesi yattığını vurgulamaktadır (Soysal 1983150) Bu durumda kuumlltuumlr

politikasını bilgi ve bu bilginin ulusal sağduyuya uygun seccedilimi

oluşturmaktadır Ne var ki kuumlltuumlr politikasını oluşturmada devlet kadar

onun boumlluumlnmez parccedilası olan kurumlarının da yuumlkuumlmluumlluumlğuuml bulunması

gerekir Zira kuumlltuumlr politikasını tabanında bilgi yattığına goumlre onun bilgi

uumlreten yuumlksek oumlğretim ve kuumltuumlphane gibi kurumlarının da bilgi uumlretme

ve bu bilgiyi yayarak disiplinlerarası tartışmaya sunma bu bilgiyi ulusal

sağduyuya kazandırarak kuumlltuumlr politikasını youmlnlendirme gibi oumlnemli

işlevleri bulunmaktadır Ancak bu şekilde durağan gibi goumlzuumlken kuumlltuumlr

politikası bilginin disiplinlerarasında olduğu kadar toplumun ccedileşitli

katmanlarına da yayılarak onun devingen bir suumlrece girmesini sağlar

Bu durumda kuumlltuumlr politikası bilginin ışığında gerekccedilelendirilerek

yasallık kazanmış olur Bundan boumlyle kuumlltuumlr politikasının eksikliğini

sadece devlete ve huumlkuumlmetlere yuumlklemek yerine devletin kurumlarındaki

43

işleyişin eksikliğine yuumlklemek daha doğru olur Ancak yukarıda soumlzuuml

edilen koşullar altında yasallık kazanmış bir kuumlltuumlr politikasıyla başta

eğitim ardından ccedileviri yayınlar da dahil olmak uumlzere her tuumlrluuml yayın

politikasına bilinccedilli ve ileriye doumlnuumlk hedefler yaratılmış olur

Guumlnuumlmuumlzde bilginin tarihten başlayarak temel iktidar aracı olarak

uumlstuumlnluumlğuuml goumlzoumlnuumlne alınacak olursa huumlkuumlmetler bir yana ulusun

varlığını suumlrduumlrecek bir kuumlltuumlr politikasının bir an oumlnce oluşturulması

gereği ortaya ccedilıkar Zira bunun eksikliği okullar uumlniversiteler

kuumltuumlphaneler gibi devletin temel kurumlarının kuumlltuumlrel kimliği temsil

edecek temel dayanaktan yoksun olarak ccedilalışmasına neden olur Oysa

sağlam temeller uumlzerine kurulu devingen bir kuumlltuumlr politikası bilginin

bilginin tabana yayılmasını kolaylaştırdığı gibi bilginin

disiplinlerarasında akışını da kolaylaştırır

Ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki ilişkinin oumlzel alandaki bilgi

uumlretimine katkısı olabilmesi ccedileviri yayınların ccedileviribilim ve kuumltuumlphane

bilimi accedilısından irdelenmesini gerektirir İkisi arasındaki bilinccedilli bir

işbirliği ccedilevirilerin bilgi tuumlketimini değil bilgi uumlretimini tetiklemesine

yardımcı olur Bu ilişkinin somut olarak kanıtlanması ise ortak bir konu

alanı olan ccedileviri yayınlar uumlzerinde yapılacak bir incelemeyle somutluk

kazanır Bundan boumlyle soumlzkonusu yapıtlarda bilimsel olarak tuumlmden

gelimli youmlntemle ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetiklediği şeklinderdquo bir

oumlnselle yola ccedilıkmak betimleyici alandaki ccedilalışmanın sınırlarını ccedilizmeye

yarar Bununla birlikte betimleyici ccedilalışmadan veri elde edebilmek

kuşkusuz tuumlme varımlı youmlntemler kullanılmasını gerektirir Bunun iccedilin de

oumlncellikle tarihten başlayarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliği arasındaki

ilişkinin modern bilimlerin Doğuşuyla birlikte ulusal kuumlltuumlr ve bilgi

uumlretim geleneğini nasıl etkilediğinin incelenip ardından bu konudaki arka

plan bilgi birikimiyle birlikte oumlzel alandaki ccedileviri yayınların disiplinin

dizgeselleşmesinde ne gibi etkisi olduğunun ve bu etkinin oumlzel alana ne

şekilde yansıdığının araştırılmasını gerekir

131 Ccedileviribilim ve Kuumltuumlphane Bilimi Accedilısından Tarihsel ve Be-

timleyici Youmlntemin Disiplinlerarası İletişim Olarak Gerekccedilelendirmesi

Ccedileviri yayınlar tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de bilginin yayılma-

sını hızlandırarak bilginin uumlretilmesinde katalizoumlr rol oynar Ancak ccedilevi-

rilerin boumlyle bir işlevi yerine getirmesi oumlncellikle ccedilevirmenin lsquoccedileviri bi-

44

lincinersquo sahip olmasını gerektirir Bu ise ccedilevirmenin yaratıcılığını kulla-

narak ccedilevirisini iccediline girdiği kuumlltuumlre kabul ettirmesine bağlıdır Bu bi-

linci taşıyan ccedilevirmenin uumlruumlnuuml ister istemez hem bilginin hızla yayılma-

sını hem de bu bilgiden yeni duumlşuumlncuumller uumlretilmesini sağlar Aşağıda

Myriam Salama-Carrrsquoın bu konuyla ilgili olarak soumlylediği soumlzler bu de-

nilenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoThe role of translators in the transmission of knowledge should not

overshadow their creative activity The translated text is not an end in

itself but a catalyst that stimulated original reflection and the production

of knowledge Translations were often accompanied by exegesis and

commentary which produced fresh ideas and new debatesrdquo (Delisle amp

Woodsworth 1995 112)

ldquoCcedilevirmenlerin bilginin yayılmasındaki roluumlnuumln onların yaratıcı et-

kinliğine goumllge duumlşuumlrmemesi gerekir Ccedileviri uumlruumln kendi iccedilerisinde son

olmayıp oumlzguumln duumlşuumlnceyi harekete geccedilirerek bilgi uumlretimine yol accedilan bir

katalizoumlrduumlr Ccediloğu kez ccedilevirilerle birlikte gelen accedilıklama ve yorumlar

beraberinde yeni duumlşuumlnce ve tartışmaları da getirirrdquo (Ccedilev Mine Yazıcı)

Ccedilevirilerin kuumlltuumlrel kimliğe kazandırdığı ccedilok boyutluluk soumlz konusu

uumllkenin bilimsel yaklaşımını da etkileyerek onun daha geniş oumllccedilekli bir

bakış accedilısı ve yaratıcı kimlik kazanmasına neden olur Bu ise ccedileviri

yayınların sadece tarihsel olarak araştırılmasının geleceğe doumlnuumlk bir

ccedileviri politikası oluşturmaya yetmediğini ortaya ccedilıkarır İşte bu noktada

bilimsel olarak tek disiplin iccedilinde sınırlı kalan geleneksel youmlntemler

yerine disiplinlerarası bir youmlntem geliştirmek ccedileviri yayınların hem

kuumltuumlphane bilimi hem de ccedileviribilim accedilısından işlevini artırır

Disiplinlerarası iletişim accedilısından burada iki youmlntem kullanılabi-

lirbunlardan birincisi geriye doumlnuumlk tarihsel youmlntem ikincisi ise ileriye

youmlnelik betimleyici youmlntemdir Ancak bunun iccedilin oumlncelikle iki disiplin

arasındaki ilişkinin aşağıda ele alınacağı şekilde tarihsel bir araştırma ile

gerekccedilelendirilerek bilime katkısının ortaya ccedilıkarılması gerekir Bu

şekilde tarihsel bir youmlntem ldquoccedileviri yayınların bilgiyi tetiklediğirdquo savına

bilimsel olarak geriye doumlnuumlk youmlntemle veri toplamak anlamına gelmekle

birlikte tarihsel araştırmaların kimi belge ve bilgilerin zaman iccedilerisinde

savaş yada siyasal nedenlerle kaybından oumltuumlruuml araştırmacıyı varsayıma

dayalı bilgi uumlretmeye zorlayabilir Bu durumda araştırmacı nesnel

verilere dayalı goumlruumlşlerini dile getirmekten ccedilok bireysel goumlruumlşlerini dile

getirmek zorunda kalır Bu ise nesnellik kesinlik ve doğruluğu oumllccediluumlt

45

alan ccedilağımız ampirik (goumlrguumll) bilimsel anlayışına ters duumlşer Bu gerccedileği

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ldquoccedilevirilerin bilgi uumlretimine etkisininrdquo ccedilağın

koşullarına uygun olarak yeni doğan bilim dallarının ışığında

ldquobetimleyici bir youmlntemle ileriye doumlnuumlk olarakrdquo incelenmesi hem

geccedilmişteki ccedileviri yayınlarla ilgili tarihsel olarak oumlne suumlruumllmuumlş goumlruumlşlerin

sorgulanmasına hem de araştırma sonucunda elde edilecek verilere goumlre

geleceğe youmlnelik olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda

aydınlatıcı varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bu ise elde

edilecek bulguların aynı zamanda accedilıklayıcı nitelikte olmasını sağlar

Konuya bu şekilde geniş bir bakış accedilısı yelpazesi iccedilerisinde bakıldı-

ğında 1940rsquolı yıllarda ortaya ccedilıkıp 1970rsquoli yıllarda olgunluğa erişerek

kapsamını genişleten bilgibilimin ve 1970rsquoli yıllardan başlayarak giderek

dilbilimden yollarını ayırmaya başlayan ccedileviribilimin oumlngoumlrduumlğuuml youmln-

temleri kullanarak ccedileviri yayınların okuyucu uumlzerindeki bilgiyi tetikle-

yici etkisini incelemek ve sonuccedilları sayısal verilerle desteklemek

ccedilağdaş bilimlerin hedefine ulaşmak accedilısından yerinde bir karardır

Bu iki bilim dalının seccedililmesiyle ilgili olarak yukarıda verilen karar

kesinlikle rasgele verilmiş bir karar olmayıp oumlncelikle iki bilim dalının

kapsamına giren konularla ilgilidir Oumlte yandan her bilim dalının betim-

leyici kuramsal ve uygulama olmak uumlzere uumlccedil inceleme alanından oluşan

bir buumltuumlnce olduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa betimleyici inceleme so-

nucu elde edilen verilere dayalı varsayımlar uumlretemeyen başka bir

deyişle kuramsal dayanaktan yoksun bir incelemenin bilimselliği

tartışma konusudur Ne var ki disiplinlerarası bir araştırmada bir de

hangi bilim dalına ait kuramın temel alınacağı sorunu guumlndeme gelir

Başka bir deyişle araştırmanın ilk boumlluumlmuumlndeki tarihsel inceleme bu

accedilıdan bir sorun yaratmamakla birlikte betimleyici alanda kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili ccedileviri yapıtların geriye doumlnuumlk ve eşzamanlı

incelenmesinde uumlst kuram olarak ccedileviribilimden mi yoksa kuumltuumlphane

bilimden mi yararlanılabileceği sorusu guumlndeme gelir Daha accedilılacak

olursa gerek kuumltuumlphane bilimi gerekse ccedileviribilim alanında uumlretilen ku-

ramlardan sadece birine oumlncelik verilerek incelemenin yapılması bu

araştırmayı disiplinlerarası bir inceleme olmaktan ccedilıkarır Bu durumda

bir bilim dalını oumltekine yeğlemek yerine her iki bilim dalının da bilime

sağladığı olanaklardan yararlanarak birbirini tamamlayan ve araştırmayı

daha yetkin kılacak bir kuram arayışına girmek ve bu şekilde oumlteki bilim

dallarına iki uumlst bilim dalı olarak oumlrnek sergilemek bu incelemenin

46

temelde disiplinlerarası iletişimin kaccedilınılmazlığı şeklindeki savını da

kanıtlama olanağı yaratır

Bilgibilim alanına bilginin kaynakları kullanıcıları bilgiye erişim

kuram ve uygulamaları bilgi iccedileriğiyle ilgili ccediloumlzuumlmlemeler bilgi yayım

teknoloji ve uygulamaları gibi konuların yanı sıra bilgi aktarımının et-

kinliği ve talep edilen bilgi gibi konular da girmektedir (McGarry 1987

130-133) Oumlte yandan ccedileviribilim alanında genel anlamda ccedileviri ya-

yınları ve ccedileviri suumlreci konuları yer alır Bu konu alanları gerccedilekte

birbirine bağlı ya da birbirinin devamı olarak goumlruumllebilir Şoumlyle ki

ccedileviri yayınların ccediloumlzuumlmlenmesi bir başka deyişle başta belirlenen

hedefe uygun olarak ccedileviri yayınların işlevsel accedilıdan istenilen etkiyi erek

kuumlltuumlrde sağlayıp sağlamadığının incelenmesi doğrudan ccedileviri

yayınlarla ilgili bir inceleme olmakla birlikte bu ccediloumlzuumlmlemeler

sonucunda ortaya ccedilıkan veriler aynı zamanda ccedileviri suumlreciyle ilgili bil-

gileri de ortaya ccedilıkarır Bu şekilde ccedileviribilim sanılanın aksine ccedilevirinin

nasıl yapılacağıyla ilgili buyurgan oumlnerilerde bulunmak yerine metin ya

da ccedileviri uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak bir yandan geccedilmişe doumlnuumlk ccedileviri suumlre-

ciyle ilgili bilgiyi elde ederken oumlte yandan da ccedileviri suumlreciyle ilgili gele-

ceğe youmlnelik varsayımlarda bulunulmasına yardımcı olur Bundan boumlyle

bilgibilimde bilgi aktarımının etkinliği konusu ccedileviribilimde yabancı

dildeki kaynak metindeki bilginin ana dilde aynı etkiyi goumlsterip

goumlstermediği ya da ccedileviri yapıtların telif yayınlarla arasındaki ilişkinin

incelenerek bilgi aktarımında başta belirlenen hedefe ulaşılıp

ulaşılmadığını ve bunun nedenlerini irdeler

Bu yukarıda soumlzuuml edilen bakış ccedilerccedilevesi iccedilerisinde oumlncelikle her iki

bilim dalında da inceleme malzemesi olarak ister oumlzguumln ister ccedileviri yapıt

olsun Tuumlrkiyersquodeki bilimsel geleneği ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında

değerlendirebilecek kuram arayışına girilmiştir Oumlncellikle her iki

disiplinden ccedilağdaşlık oumllccediluumltlerine ve uumllkenin koşullarına uygun kuram

seccedililmiş ve her iki kuram karşılaştırılarak her iki kuramın hangi

noktalarda oumlrtuumlşerek ccedileviri yayınlardaki bilgi uumlretimini tetiklediğini

ortaya ccedilıkarabileceği uumlzerinde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Başka bir deyişle

ccedileviribilim youmlntemiyle bilginin hangi suumlreci izlediğini ortaya

ccedilıkarabilecek bir kuramla bilginin niteliğini nicel olarak goumlzler oumlnuumlne

serecek bilgibilim alanında bir kuramın birbiriyle uzlaştırılarak

uygulanması sadece kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların bilgisel

olarak değerini oumllccedilmekle kalmaz geleceğe youmlnelik olarak oumlteki

disiplinlerdeki ccedileviri yayınları değerlendirmede kullanılabilecek bir

47

uygulamayı başlatarak oumlzel alan ccedileviri yayınların işlevini de artırmayı

hedefler

Buumltuumln bu genel amaccedillara uygun olarak kuumltuumlphane ve bilgibilim ala-

nında Aysel Yontar ve Yalvaccedilrsquoın ldquo Tuumlrkiyersquode Kuumltuumlphane ve Bilgibilimi

Konusundaki Araştırma Sorunları 1952-1994rdquo başlıklı yazısında Tuumlr-

kiyersquode araştırma youmlntemiyle ilgili sorunların sadece seccedililen araştırma

youmlnteminden değil veri tuumlruuml ve zamanlarındaki farklılıktan da

kaynaklandığını oumlne suumlrmeleri hem ccedileviribilim hem de bilgibilim

alanında erek kuumlltuumlruuml oumln plana ccedilıkaran youmlntemlerin seccedililmesinin daha

sağlıklı değerlendirmelere yol accedilacağına işaret eder (Yontar Yalvaccedil

2000 165-186) Araştırma makalelerinin iccedilerik analizini sağlamak

amacıyla yapılan bu araştırmada Jarvalin-Vakkarirsquonin erek kuumlltuumlruumln

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak oumlne suumlrduumlğuuml değişik veri tuumlruuml ve

doumlnemini karşılaştırma olanağını sağlayan bilimsel yaklaşım

benimsenmiştir Gerccedilekten de bu araştırmada Yontar ve Yalvaccedilrsquoın

kullandığı youmlntem Tuumlrkiyersquodeki bilimsel araştırmaların de-

ğerlendirilmesinde ccedilıkan sorunları ccediloumlzduumlğuuml gibi ccedilok boyutlu9 bir

karşılaştırmaya da fırsat vermesi accedilısından bu yapıtın amacına da uygun

duumlşmuumlştuumlr Kuşkusuz bu şekilde alınan bir karar beraberinde

ccedileviribilim alanında hangi kuramın oumlne suumlrduumlğuuml youmlntemin seccedilileceği so-

rusunu akla getirir

Ccedilevirinin oumlzellikle dilbilim kapsamında ele alındığı doumlnemde ortaya

ccedilıkan ccedileviri suumlrecini accedilıklamaya youmlnelik kuramlar akılda geccedilen ccedileviriyle

ilgili işlemleri somut olarak ortaya ccedilıkaramadığından ccedileviribilimrsquoin

seksenli yıllarda kimlik kazanmasıyla birlikte ortaya ccedilıkan ldquouumlruumln odaklırdquo

(ccedileviri yayın odaklı) kuramlar ccedileviri yayınların iccedileriğiyle ilgili analizin

yanı sıra ccedilevirideki ilişkileri saptayarak ccedileviri suumlreci konusunda da

somut bulgular ortaya ccedilıkarmıştır Bu şekilde ccedilevirmenin yapıtının

incelenmesinden ccedilevirmenin ccedileviriyi hangi suumlreccedillerden geccedilerek yaptığı

ortaya ccedilıkarılarak genelde ccedileviri etkinliğini bilinccedil duumlzeyine ccedilıkarmak

hedeflenmiştir Kuşkusuz bu tuumlr bir inceleme ccedileviriyle sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte elde edilen bulgular accedilıklayıcı varsayımlar

aracılığıyla erek kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını da ortaya ccedilıkaracaktır

Başka bir deyişle bir uumllkedeki ccedilevirmenininccedilevirmenlerin yapıtlarının

karşılaştırmalı ccediloumlzuumlmlemelerinden ccedilevirmene oumlzguuml ccedileviri anlayışı kadar

9 Yazılar konu oumlrguumlt ve araştırma stratejisi olmak uumlzere uumlccedil boyutta

değerlendirildiği iccedilin ccedilok boyutlu ifadesi kullanılmıştır

48

soumlz konusu uumllkeye oumlzguuml ccedileviri anlayışı da ortaya ccedilıkarılacaktır Bundan

boumlyle bir yandan ccedileviri yayınların bilgi uumlretimini tetikleyip

tetiklemediğinin yanı sıra uumllkemizdeki oumlzel alanda yerleşmiş ccedileviri

anlayışı konusunda da ipuccedilları elde edilmiş olacaktır

Buumltuumln bu bilgiler ışığında ccedileviribilim alanında bilgibilim alanına uy-

gun bir kuram seccedililmesi gereği ortaya ccedilıkar Bu ise ccedileviribilim alanında

gerek inceleme malzemesi gerek youmlntem gerekse youmlntemde

kullanılacak standart ya da normlar konusunda bilgibilime ters

duumlşmeyecek bir kuramı gerektirir Touryrsquonin oumlne suumlrduumlğuuml ldquoerek odaklı

kuramrdquo bilgibilim alanında Jarvalin-Vakkarirsquonin oumlne suumlrduumlğuuml uygulama

alanıyla ilgili kurama ters duumlşmemektedir Youmlntem olarak her iki

kuramda da analitik karşılaştırmaya başvurulmuş olması erek kuumlltuumlruumln

karmaşık yapısını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak veri tabanındaki zamansal

ve konusal farklılıkları değerlendirme olanağı sağlamaktadır Ne var ki

bu ccedilalışmada ccedileviri yayınlar oumlzellikle seccedilildiğinden ldquoerek odaklırdquo ccedileviri

kuramında nelerin bilgibilime ters duumlşmeyecek şekilde oumllccediluumlt

alınabileceği aşağıda sırasıyla accedilıklanacaktır (Karş Yontar Yalvaccedil

2000 165-186 Toury 1995 7-21)

Toury kuramında uumlccedil ccedileşit inceleme malzemesi seccedilmiştir oumlncelikle

bir dile aynı ya da farklı doumlnemlerde farklı ccedilevirmenler tarafından yapı-

lan ccedileviriler ikincisi bir toplumdaki ccedileviri anlayışına uygun olarak bir

metnin ccedilevirilerinin geccedilirdiği evrelerin incelenmesi ve bunun sonucunda

bir toplumdaki ccedilevirilerin yeterlik ve kabuledilebilirlik kutuplarına ne

derecede yaklaşıldığının saptanarak bir uumllkedeki ccedileviri anlayışını ortaya

ccedilıkarmaktır uumlccediluumlncuumlsuuml ise bir metnin farklı dillere yapılan ccedilevirilerinin

incelenmesidir (Toury 1985 24-25) Bu inceleme malzemeleri arasında

bu ccedilalışmanın amacına en uygun olanı Touryrsquonin birinci olarak oumlne

suumlrduumlğuuml malzemedir Buna goumlre oumlrneğin oumlzel alan kuumltuumlphanecilikte

1923-1980 arası ccedileviri yayınların karşılaştırmalı olarak incelenmesi

ccedileviri anlayışının nasıl bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi bu

yayınların karşılaştırmalı iccedilerik analizinin yapılması da onların bilgi

uumlretimiyle ilişkisini ortaya ccedilıkarır Touryrsquonin ikinci olarak oumlne suumlrduumlğuuml

bir başka deyişle tek bir metnin aynı ya da farklı doumlnemlerdeki ccedilevirileri

arasında yapılan karşılaştırma kuşkusuz ccedileviri anlayışının evrimi kadar

ana dilin oumlzguumln bilgiyi tetiklemedeki roluuml gibi ccedileviri ve bilgi uumlretimi

arasındaki bağı da accedilıklar Her iki inceme malzemesinde de amaccedil ccedileviri

yayınların bilgi uumlretimindeki işlevini ortaya ccedilıkarmak olduğundan

betimleme sonucunda elde edilen veriler akademik alandan başlayarak

49

ccedileviri bilinci kazandırır Bu şekilde bilgibilimrsquode geccedilen ldquotalep edilen

bilgirdquo şeklindeki bir oumllccediluumlt bu ccedilalışmada ldquoccedileviri yayınların bilgi uumlretimini

etkileyip etkilemediğirdquo karşılığını bulur Bu ise ccedileviri yayınların

kuumltuumlphane biliminin sağladığı kolaylıklardan yararlanılarak

ccedileviribilimsel youmlntemlerle inceleneceği anlamına gelir

Touryrsquonin yukarıda belirtildiği şekilde farklı ya da aynı doumlnemdeki

ccedilevirilerin veya sadece bir metnin ccedileşitli doumlnemlerde yapılmış ccedilevirilerinin

incelenmesi şeklindeki goumlruumlşuuml ccedileviri alanında uzman olmayan bir

kimseye yetersiz goumlruumlnebilir Ancak Touryrsquonin hiccedilbir karşılaştırmalı

ccediloumlzuumlmlemenin genel olmayacağı bundan boumlyle karşılaştırmanın ancak

ldquokısmirdquo olabileceği savı Jarvalin-Vakkarirsquonin goumlruumlşuumlyle oumlrtuumlşuumlr

Bununla birlikte ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki işlevini değerlendirmek

amacıyla yapılan bu araştırmanın disiplinlerarası niteliği de goumlz oumlnuumlne

alındığında betimlemenin tek bir metnin ccedilevirilerinin karşılaştırılmasıyla

değil belli bir zaman kesitindeki ccedilevirilerin karşılaştırılmasıyla yapılması

konu alanlarına goumlre ccedilevirinin bilgi uumlretimine etkisini anlamak accedilısından

daha yerinde bir karardır Bu durumda konu alanı veri tuumlruuml ve zaman

kesiti konusunda getirilecek kısıtlamalar bu ccedilalışmanın ccedilağdaş kuramlara

uygun olarak ldquokısmirdquo olmasını sağlar Ne var ki betimleyici ccedilalışmadan

oumlnce betimleyici ccedilalışmanın arka plan bilgisinin verilmesi gerekir

Bundan boumlyle oumlncelikle iki disiplin arasındaki tarihsel gelişmenin

incelenmesi genelde ccedileviri yayınların oumlteki disiplinlere etkisi konusunda

fikir vereceği gibi betimleyici ccedilalışmanın da oumllccediluumltlerini hazırlar Ancak bu

aşamadan sonra kuumltuumlphanecilik alanında Harf Devriminden başlayarak

Cumhuriyete kadar olan doumlnemde ccedileviri makalelerin bilgiyi tetiklediği

savı tarihsel araştırmadan ccedilıkan oumllccediluumltler aracılığıyla bulgulandırılıp

analitik karşılaştırma youmlntemiyle oumllccediluumltler arası ilişkiler accedilığa ccedilıkarılabilir

Bu ilişkilerin accedilıklanması kuşkusuz başta oumlne suumlruumllen savı

gerekccedilelendirme amacını taşır Bu durumda soumlz konusu araştırmanın

genelde amacı ise ccedileviri yayınların işlevselliğini artırmak olur (Toury

1985 32)

Oumlzetle araştırmanın genelinde oumlncelikle iki disiplin arasındaki

tarihsel ilişkinin bilim dallarının Doğuş ve gelişimindeki rolleri uumlzerinde

ayrıntılı olarak durulmuş ve bu amaccedilla ccedileviri yayınlar aracılığıyla

Osmanlırsquodan Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan doumlnem

incelenmiştir Bu şekilde iki disiplin arasındaki işbirliğinin bilginin

dizgeselleşmesindeki roluuml ortaya ccedilıkarılmaya ccedilalışılmıştır Betimleyici

ccedilalışma ise her ne kadar oumlzel alanla sınırlı gibi goumlruumlnse de gerccedilekte

50

oumlteki disiplinlere ccedileviri yayınların işlevselliği konusunda ışık tutma

amacını taşımaktadır

14 Tarihte Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneler

Oumlteki disiplinler arasından oumlzellikle kuumltuumlphane bilimi ve ccedileviribilim

arasındaki iletişimin seccedililmesi tarihte uygulama alanındaki işbirliğinden

kaynaklanmaktadır Kuumltuumlphanelerin geccedilmişte hem bir ilim yuvası hem

de devlet resmi arşivi olarak işlev goumlrmesi kuumltuumlphanelerde ccedileviri et-

kinliğinde bulunulmasını kaccedilınılmaz kılmış ve gerek kuumlltuumlrel gerekse

bilimsel gelişmede bu beraberliğin buumlyuumlk payı olmuştur Disiplinlerarası

iletişim accedilısından uzun suumlre goumlz ardı edilen bu birlikteliğin guumlnuumlmuumlz

bilgi ccedilağının hızla giden bilgi akışı iccedilerisinde yeniden guumlndeme gelmesi

ve bu işbirliğinin rasgele değil de guumlnuumlmuumlz bilimsel anlayışına uygun

bir şekilde yuumlruumltuumllmesi oumlncelikle kuumltuumlphanelerin ccedilağdaş oumllccediluumltlerde

işlevini yerine getirmesiyle sağlanacaktır Geccedilmişte ccedileviri etkinliğine

kuumltuumlphanelerde yer verilerek işbirliğine gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkarken guumlnuumlmuumlzde bu iletişimin kopmuş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Oumlzel bir disiplin olmadan oumlnce toplumsal bir kurum olarak kuumltuumlphane ve

ccedileviri etkinliği şeklindeki işbirliğinin arada kesintiye uğraması bu

ilişkinin disiplinlerarası iletişime doumlnuumlşmesini geciktirmiştir İşte bu

nedenle kısaca da olsa tarihe doumlnmek ve bu iki disiplin arasındaki

iletişime kopuk olarak değil de tarihsel bir suumlrecin devamı olarak

bakmak konuya buumltuumlnluumlk kazandırmak accedilısından oumlnem taşımaktadır

141 Antik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Eski Mısır ve Babil uygarlığında Er ErechUr Larsa gibi şehirlerin

kurulmasıyla birlikte oumlncelikle siyasal buumltuumlnluumlğuuml sağlamak uumlzere askeri

ticari ve yasal duumlzenlemelerle ilgili bilgi akışını yuumlruumltmek amacıyla ku-

rulan kuumltuumlphaneler kuşkusuz başlangıccedilta resmi bir arşiv goumlrevini uumlstlen-

mişlerdir Oumlte yandan yazıcı ve yazıcılık eğitimi alınması seccedilkin bir ta-

baka ortaya ccedilıkarmıştır Oumlrneğin Suumlmerlerrsquode her tapınağa ait bir okul

ve kuumltuumlphane bulunduğu gibi bu tapınakların yanında kurulan zenginler

mahallesinde her evde bir ev kuumltuumlphanesinin kurulmuş olması berabe-

rinde kuumltuumlphanelerin seccedilkin tabakaya oumlzguuml bir ayrıcalık olmasına yol

accedilmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphanelerin Doğuşu aşamasında soyut duuml-

51

şuumlnce ve onun uumlruumlnuuml bilginin bu sınıfın elinde kalarak youmlnetimi ellerinde

tutmalarına neden olmuş ve kuumltuumlphanelerin de halk kesimine yayılması

bir suumlre engellenmiştir Bu durumda Antik Ccedilağlarda kuumltuumlphanersquonin ilk

aşamada bilgi yoluyla bireysel oumlzguumlrluumlğuuml kazandırma aracından ccedilok youml-

netimin kuumlltuumlrel birliği ve egemenliği elinde tutma aracı olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Ne var ki zaman akışı iccedilersinde bu doumlnemde iki tuumlr kuumltuumlphane

ortaya ccedilıkmıştır Bunlardan birincisi yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim zaman ve

mekanı denetimi altında tutmak isteyenlerin takvim kayıt ve ilgili ilk

bilimsel evrakları ve devlet youmlnetimiyle ilgili resmi evrakların saklandığı

arşiv niteliğindeki kuumltuumlphaneler oumlteki ise tarihsel sıralamaya goumlre

oumlrneğin Kral II Ramses Ozymandiasrsquoın (İOuml 1305-1237) Tebrsquote dini

yazıları iccedilin kurduğu yaklaşık 20 000 bin tomarın saklandığı saray

hanedanına ait Eski Mısır Kitaplığı ardından bu kuumltuumlphaneye denk bir

oumlrnek olan İOuml 626rsquoda Mezopotamyarsquodaki Nineversquodeki kutsal ve edebi

yazının bulunduğu Asur Bani Pal kitaplığıdır Bu ikinci soumlzuuml edilen

kuumltuumlphaneler yazının iccedilselleşmeye başlamasıyla birlikte sadece resmi

evrakların değil insanın soyut duumlşuumlnce uumlruumlnlerinin de saklandığı yerler

olarak kimlik değiştirmeye başlamışlardır Oumlrneğin Asur Bani Pal

kitaplığının Babilrsquolilerin mirası Gılgamış Destanı ve benzeri efsanelerin

gelecek kuşaklara aktarılmasına aracı olmuştur (Mc Garry 1975 120-

121)

Ayrıca kuumltuumlphanelerin Antik Ccedilağdan başlayarak yazının yayılması

bundan boumlyle yazılı belleğin gelişmesinde evrensel bilgiye katkısı goumlz

ardı edilmemelidir Oumlrneğin Sami ırkının geliştirdiği Mısır Uygarlı-

ğından kalma halka ait (İOuml 700) ilk alfabenin Fenikeliler tarafından Yu-

nan uygarlığına yayıldığı ve okuma yazma ve aritmetikle ilgili temel

bilgilerin aktarılmasında buumlyuumlk bir işlevi olduğu unutulmamalıdır

(McGarry 1975 124) Kuşkusuz bu temel bilgiler ccedileviri yoluyla

aktarılmış bilgiler olup Atinarsquoda Peisistratusrsquoun (İOuml 540) kurduğu

soumlylenen ilk halk kuumltuumlphanesinin de boumlyle bir bilgi birikimin sonucu

olduğu oumlne suumlruumllebilir (Baysal 1992 36) Peisistratusrsquoun sadece ccedileviri

yoluyla edinilen bilgiyi değil Homeros destanlarının parccedilalarını

toplayıp duumlzenleme gereksinimi duymuş olması onun aynı zamanda

kuumlltuumlrel kimliğe verdiği oumlnemi de goumlsterir Uumlstelik İOuml 350rsquode tuumlm

Yunan devletlerinde 24 harfli alfabe resmen kabul edilmiştir Bu ise

aynı zamanda Anadolursquodaki Efes Bergama gibi kuumltuumlphaneler de dahil

olmak uumlzere Yunan uygarlığındaki tuumlm kuumltuumlphanelerin bu resmi

alfabeye dayalı ortak malzemeyi kullanarak ortak kuumlltuumlrel kimliğin oluş-

52

masına katkıları olduğu anlamına gelir (McGarry 1975 117-120) Zira

yazının duumlşuumlnceyi youmlnlendirici etkisi başka bir deyişle duumlşuumlncenin sim-

geye doumlnuumlşmesi Helen uygarlığının doğmasına neden olmuştur

Oumlrneğin yazının getirdiği ccedilizgisel duumlşuumlnce şekli Aristoteles Platonn

gibi felsefecileri ortaya ccedilıkartmıştır Sonuccedil olarak bu Eski Ccedilağ uy-

garlıklarında bile ccedileviri yaşamın bir parccedilasıdır Uumlstelik Akdeniz kuumlltuuml-

ruumlnuuml paylaşan devletlerin birbiriyle ekonomik bağımlılıkları da goumlz

oumlnuumlne alındığında Antik Ccedilağ Yunan uygarlığının kurulmasında

ccedilevirinin bilgi edinmek ve ticari ilişkileri suumlrduumlrmek şeklinde en az iki

nedenden oumltuumlruuml oumlnemi yadsınamaz Oumlrneğin felsefe (dahası bilim)

tarihinin başlangıccedil noktası olarak goumlruumllen Tales Mısırrsquoda matematik

goumlkbilim ve geometri konusunda ccedilalışmıştır (Kranz 1994 30) Ayrıca

Pitagoras Thales Platonn ve Aristoteles gibi bilim adamları ve

felsefecilerin Mısırrsquoa gittikleri oumlne suumlruumllmuumlş olmasına karşın Antik Ccedilağ

Yunan uygarlığının bilginin Mısırlılardan ccedileviri yoluyla geldiğini

yadsımış olmaları bireyden ccedilok kuumlltuumlrel ve siyasal birliğe oumlncelik

tanımalarından kaynaklanmıştır (Robinson 1992 17) Ne var ki bu

metinler kuşkusuz ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılan ccedileviriler yerine

oumlncelikle bilginin okuyucu tarafından dinleyiciye aktarılacağını goumlz

oumlnuumlnde bulunduran ardından da kuumlltuumlrel kimliği oumln plana ccedilıkarmak

kaygısı taşıyan ldquoyeniden yazmardquo metinler olarak da duumlşuumlnuumllebilir Başka

bir deyişle kuumltuumlphanelerde ccedileviri etkinliğinin sadece bilgi edinmek

amacıyla suumlrduumlruumllduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

Yukarıda belirtildiği şekilde okuyucu odaklı ldquoyeniden yazmardquo

şeklindeki ccedilevirilere Antik Yunanrsquoda başvurulmuş olması oumlzguumln

bilginin ve soyut duumlşuumlncenin gelişerek Platonn Sokrates gibi fel-

sefecilerin ortaya ccedilıkmasına yol accedilmış ccedileviri etkinliği aracılığıyla alınan

oumlduumlnccedil bilgi de yerini oumlzguumln bilgiye bırakırken dilde toplumsal bir

iletişim aracı olmaktan ccedilıkmıştır Başka bir deyişle yazı soyut duumlşuumln-

ceyi geliştirerek dilin bireysel zenginliğe kavuşmasına neden olmuştur

Nesneler duumlnyası ile ilgili dilden simgelere dayalı bir dile başka bir

deyişle yazıya geccedilişle birlikte bireyin imgelem guumlcuuml gelişmiştir Oumlnce

karşısındaki topluluklarla ardından metinle soumlyleşmeye başlayan birey

iccedilin artık diyalektik duumlşuumlncenin kapıları aralanmıştır Oumlrneğin hitabet

gibi bir sanatın doğması boumlyle bir suumlrecin sonucudur Ne var ki

İskender İmparatorluğunun parccedilalanmasıyla birlikte Eski Yunan kuumlltuumlruuml

ve etrafındaki kuumltuumlphanelerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel ve bilimsel etkinliğe

bir suumlre ara verilmiştir (Uumllken 1997 34-35)

53

142 Helenistik Ccedilağ Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

İskenderrsquoin seferleriyle birlikte sınırları Mısırrsquodan Hindistanrsquoa uza-

nan bundan boumlyle de yerli kuumlltuumlrlerle tanışarak ldquoHelenistikrdquo adı verilen

zengin bir kuumlltuumlr anlayışının yerleşmeye başlaması beraberinde artan

bilginin sonucunda bilim ve kuumlltuumlruumln yayılma ve gelişme aracı kuumltuumlpha-

nelerin gelişme ve ccediloğalmasına neden olmuştur

Mısırrsquoda Ptolemius Soterrsquoin (İOuml 363-283) etrafa dağılan Yunanlı bil-

ginleri toplamasıyla birlikte en buumlyuumlk Antik Yunan dermesine sahip

İskenderiyersquodeki Musaion Kitaplığı (İOuml 304-300) olmuştur Doumlnemin en

oumlnde gelen muumlze ve araştırma merkezidir İki disiplin arasındaki bağı

tarihsel olarak değerlendirme accedilısından bu kuumltuumlphanersquode ccedilalışanların

bilim adamları ve yazıcı koumllelerden oluştuğunu belirtmek aydınlatıcı

olacaktır Ne var ki Assmann bu yazıcıların sadece metinleri kopya et-

mekle değil aynı zamanda yorumlamakla da yuumlkuumlmluuml olduğunu belirt-

miştir (Assmann 2001 165) Bu ise ister istemez bilgi uumlretimini

harekete geccedilirici bir becerinin kazanılmasına yardımcı olmuştur Başka

bir deyişle bilgiyi ana dile mekanik olarak aktarma dilin bireysel

gelişimini olduğu kadar duumlşuumlncenin de bireysel olarak gelişmesini

engelleyici bir unsurdur Bundan boumlyle kopyacı olarak adı geccedilen

personel gerccedilekte filolog niteliğine sahip kişilerdir

Yazarların kaydında bu kuumltuumlphanede felsefeciler hukukccedilular

tarihccedililer ve hatipler şeklinde konu alanına goumlre ayrılmış 120 tomarlık

pinaks fihrist (Kuumltuumlphane katalogu) adlı tomarın bulunduğunun geccedilmiş

olması bilginin artık sistemleşmeye ve oumlzguumln bilgi uumlretilmeye

başladığını goumlsterelebilir Buradan guumlnuumlmuumlzde ccedilevirinin bilgi edinme

gibi toplumsal bir amaccedil iccedilin de olsa okuyucu odaklı yapılmasının

bireysel yaratıcılığı desteklediği sonucuna varılabilir

Kuşkusuz Musaionrsquodaki bu sistemli başlangıccedil ardından gelen kuumltuumlp-

haneleri de etkilemiş ve oumlrneğin Bergama Efes gibi Anadolursquoda yerleş-

miş kuumltuumlphaneler de onu kendilerine oumlrnek almışlardır Buradan akla et-

kilenmenin sadece eş zamanlı ya da ileriye youmlnelik mi olduğu sorusu ge-

lir Oumlrneğin Musaionrsquoun kendinden oumlnce gelen Antik Ccedilağ tapınakların-

dan etkilenerek mi ortaya ccedilıktığı ya da ne şekilde etkilenmiş olduğu so-

rusu guumlndeme gelir Ne var ki Antik Ccedilağ kuumltuumlphanelerinin savaşlar so-

nucu yok olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa sanılanın aksine bu kuumltuumlphaneler

arasında tarihsel olarak aralarında bir bağ ye da suumlreklilik olmadığı

54

ortaya ccedilıkar Başka bir deyişle kuumltuumlphanelerin yok edilmesiyle birlikte

kuumlltuumlrel kimliğin bundan boumlyle de kuumlltuumlrel geleneğin kesintiye

uğrayarak silindiği duumlşuumlnuumllebilir Oysa Assmannrsquoın belirttiğine goumlre

ldquoeskinin erişilmez muumlkemmellik tahtına ccedilıkarılmasına devamlılık değil

kesinti neden olurrdquo(Assmann 2001 123-124) İşte bu accedilıklamayla ke-

sintiye karşın Helenistik kuumlltuumlrde kuumltuumlphane geleneğinin niccedilin devam

ettiği sorusuna da cevap verilmiş olur

Kuşkusuz bu geleneğin devamında kuumltuumlphane youmlnetiminin de etkisi

olmuştur Kuumltuumlphane personelinin oumlzellikle bilim adamlarından seccedililmiş

olması rulo şeklinde geniş bir derme ve bibliyografik listelerin bulun-

ması huumlkuumlmdar kuumltuumlphaneleri tapınak kuumltuumlphaneleri ve gimnazyum adı

verilen yuumlksek oumlğrenim kurumlarına bağlı kuumltuumlphanelerin ortaya ccedilıkma-

sına neden olmuştur Oumlrneğin Bergamarsquodaki tıp merkezi Asklepiorsquoa

bağlı tıp kuumltuumlphaneleri konuya goumlre sınıflandırma anlayışının ve oumlzel

alanlarla ilgili bilgi birikiminin bir sonucudur Guumlnuumlmuumlzde bile her iki

disiplinde oumlzellikle vurgulanan kuumltuumlphanecilik ve ccedileviri alanında oumlzel

alan bilgisi daha o guumlnden guumlndeme geldiği anlaşılmaktadır Ne var ki

bu kitaplık İOuml 48rsquode Sezarrsquoın Mısırrsquoı işgaliyle birlikte etkinliği sona

ermiştir

143 Roma Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve Kuumltuumlphaneleri

Kuumltuumlphanelerin halka accedilılması ilk kez Roma İmparatorluğunda guumln-

deme gelmiştir Uumlstelik konuya Roma şehrinin idari kurumları arasında

değinilmesi ve başta İmparator Augustusrsquoun Apollon tapınağı yanında

kurduğu kuumltuumlphane olmak uumlzere şehirde yirmi altı kuumltuumlphane bulunması

bilginin sadece iktidar aracı olarak erk ve yetki sahiplerine oumlzguuml bir hak

değil halka da accedilık bir hak olduğu duumlşuumlncesini akla getirmiştir Gerccedilekte

bu şekilde bilgiyi tabana yayma duumlşuumlncesi Roma İmparatorluğunun oumln-

ceki kuumlltuumlrlerden farklı olarak askeri birlikten ccedilok kuumlltuumlrel birliğe dayalı

bir uumlstuumlnluumlk kurmaktan yana olduklarını goumlsterir Bunun altında kuşku-

suz Roma hukukundaki demokrasi anlayışı yatar

İmparatorluğun hukuka dayalı olarak varlığını suumlrduumlrme amacı bera-

berinde ldquomuumllkiyetrdquo kavramını da getirmiştir Şoumlyle ki kuumltuumlphanelerde

hem Yunanca hem de Latince yapıtların iki boumlluumlm şeklinde ayrılmış ol-

ması kendilerinden oumlnceki kuumlltuumlruumln varlığını yadsımadıklarını ve ldquomuumll-

kiyetrdquo kavramının bir uzantısı olarak bilginin ilk sahibini sorgulamaya

55

başladıklarını goumlsterir Bundan boumlyle Antik Yunan ve Helen

kuumlltuumlruumlnden gelen kuumlltuumlrel mirasın tanınması ister istemez bilginin ilk

sahibinin da sorgulanması gereğini ortaya ccedilıkarır Oumlrneğin Cicerorsquonun

Homeros destanlarının oumlteki Antik yunan şiirlerinden farklı olduğunu ve

bu destanın yukarıda soumlzuuml edilen Atina kuumltuumlphanesi kurucusu

Peisastratos ve Polycrates tarafından duumlzenlendiğini oumlne suumlrmesi artık

metnin kaynağının sorgulanmaya başladığını ve metinlerle ilişkiye

girilerek yazılı kuumlltuumlruumln iccedilselleştiğini goumlsterir (Ong 1995 31) Bu aynı

zamanda yazılı kuumlltuumlruumln oumlluuml bir dil Latincersquode de olsa oumlzuumlmsendiğinin

bir ifadesidir Kuşkusuz boumlyle bir sorgulama Atina kuumltuumlphanesindeki

metin uumlretimi etkinliğiyle Helen kuumlltuumlruumlnuumln temsilcisi Musaion kuumltuumlp-

hanesindeki metin yorumlama geleneğinin birleşimi sonucu ortaya ccedilıkan

bir gelişmedir (Assmann 2001 106 112-113)

Bu yukarıda soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerde iki ayrı dilde boumlluumlm bulun-

duğuyla ilgili bilgi akla ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığı so-

rusunu da guumlndeme getirir Oysa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına

goumlrerdquo ccedileviri kavramlarını ilk sorgulayan kişi yine Cicero olmuştur

Kuşkusuz bu doumlnemde bilim adamları doğrudan Yunanca ana

kaynaklardan beslenerek yetişmişlerdir Başka bir deyişle tıpkı guuml-

nuumlmuumlzde İngilizce bilmek 3 Duumlnya uumllkelerinde nasıl bilgiye ulaşmanın

oumln koşuluysa o doumlnemde de Yunanca bilmek eğitimin bilgiye ulaşma

accedilısından oumln koşulu olarak duumlşuumlnuumllebilir Bu ise bilginin halk dilinde

değil de yapay bir dil olan Latince de uumlretilmesinin doğal

karşılanmasına neden olmuştur Oysa boumlyle bir tutum kuumltuumlphanelerin

halka accedilık olsa da sadece belli okumuş bir kesimin hizmetine girdiğini

goumlsterir Bununla birlikte Yunanlılardan aldıkları hitabet sanatının halk

dilinin gelişimine katkıda bulunduğu soumlylenebilir Cicerorsquonun ccedileviriyle

ilgili sorun olarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ve ldquoanlamına goumlrerdquo

ccedileviri kavramları da kuşkusuz ana dilinde hitabet yaparken ortaya ccedilıkan

bir sorundur Hitabetin ardından duumlşuumlnduumlklerini yazıya geccedilirmesi de

soumlzluuml kuumlltuumlr yazılı kuumlltuumlr ikileminin yanı sıra ana dil ve yapay yazılı dil

arasında yaşanan ikilemin bir sonucu olarak değerlendirilebilir (Ong

1995 127)

Cicerorsquonun yazılı dile tuumlm karşı ccedilıkışlarına karşın kendisinden yakla-

şık iki yuumlz yıl oumlnce yaşamış olan Andronicusrsquoun İOuml 240rsquoda Homerosrsquoun

Odysea adlı destanını Yunanlı bir koumlleyken Latinlere oumlzguuml ldquosatirniusrdquo

adlı koşuk biccedilimini kullanarak ccedilevirmesi gerccedilekte Cicerorsquonun itirazları-

nın aksine Romalılarda yazılı kuumlltuumlruumln daha Antik Yunan doumlneminden

56

başlayarak iccedilselleştiğini goumlsterir (Savory 1957 37-47) Uumlstelik bu ccedilevi-

ride ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yerine okuyucuyu goumlz oumlnuumlnde bu-

lundurarak oumlzguumlr ccedileviri youmlnteminin kullanılmış olması ccedileviri bilinci

tohumlarının o doumlnemden başlayarak ekildiğini goumlsterir Kuşkusuz bu bir

yandan da guumlnuumlmuumlzdeki ccedilevirileri bir kez daha sorgulamamız gerektiği

duumlşuumlncesini akla getirir

144 Geccedil Antik Ccedilağ Hıristiyanlık Doumlnemi Ccedileviri Etkinliği ve

Kuumltuumlphaneleri

İlk Hıristiyan kuumltuumlphaneleri dini yaymaya ccedilalışan kiliselere ya da

manastırlara bağlı kuumltuumlphanelerdir İS313rsquote Constantitionusrsquoun Hıris-

tiyanlığa tanıdığı haklar sonucu ccediloğalan kilise ve benzeri amaccedillı kuru-

luşlar beraberinde kuumltuumlphaneleri de getirmişlerdir Oumlnceden de değinil-

diği gibi bu kuumltuumlphaneler Antik Yunanrsquoda Aristotelesrsquoten kalma iccedilinde

bulunduğu uygarlığın kaydını tutma geleneğini suumlrduumlrmuumlşlerdir Başka

bir deyişle Aristotelesrsquoin başlattığı bibliyografya ccedilıkartma geleneği

Hıristiyanlık oumlğretisini yaymada manastır ya da kilise kuumltuumlphanelerinde

devam etmiş ve bu şekilde en azından soumlz konusu yerlerde ne tuumlr

yayınlara yer verildiği konusunda guumlnuumlmuumlze bilgi aktarılmış olmuştur

Antik Yunan ve Helen kuumlltuumlruumlndeki tapınaklara bağlı kuumltuumlphanelerde

edebiyat felsefe ve hitabetle ilgili metinler arşiv nitelindeki hukuki

youmlnetsel ve ticari belgelerin yanında Kutsal Kitap şehit dosyaları kilise

meclisi belgeleri ve başvuru niteliğinde yapıtlar da bulunmuştur Bu ise

Antik Yunan ve Roma İmparatorluğunun kuumlltuumlrel kimliği yayma

şeklindeki amacının youmln değiştirerek Hıristiyanlığı yayma amacına

youmlneldiği anlamına gelir (Mc Garry 1975 123-124)

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu kuumltuumlphanelere bakıldığında ise Kutsal

Kitap ccedilevirilerinin bu tuumlr kuumltuumlphanelerin accedilılmasıyla birlikte başladığı

soumlylenebilir Kutsal Kitap ilk ccedilevirileri Yunan-Roma kuumlltuumlruumlnuumln egemen

olduğu doumlnem İOuml 200 ve İS 700 yılları arasında yapılmıştır Bu

doumlnemde oumlnce buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İbranice yazılmış Eski Ahitrsquoin İOuml 2

yuumlzyılda Septuaginta adı verilen Yunanca ccedilevirisi yapılmıştır Yeni

Ahitrsquoin (Septuaginta) ccedilevirisiyle birlikte Kutsal Kitap ccedilevirilerinde ne

tuumlr bir yol izlenmesi gerektiği bir başka deyişle de genelde soumlzcuumlk

57

duumlzeyinde kalan ccedileviri ilkeleriyle ilgili ya da ccedileviri ldquokanonurdquo10

konusunda tartışmalar guumlndeme gelmeye başlamıştır (Nida 1998 21-

23) Oumlte yandan İS 50 ve İS 100 yılları arasında Yeni Ahitrsquode Yunanca

olarak yeniden yazılmıştır Başka bir deyişle Eski Ahitrsquoin transliteral

ccedilevirisinin okuyucuya dini yayma amacını tam anlamıyla yerine

getirmediğinden Yeni Ahitrsquote Eski Ahitte bulunan 39 kitabın 27rsquosi

yeniden Yunanca olarak yazılması gereği doğmuştur Oumlte yandan Kutsal

Kitabın Latincersquoye ccedilevirisi İS 4 yuumlzyılda St Jeremo (Hieronimus)

tarafından yapılmıştır Ne var ki St Jerome Vulgata adı verilen bu

Kutsal Kitap ccedilevirisini kendinden oumlncekilerden farklı olarak Eski Ahitle

Yeni Ahiti karşılaştırarak ve anlama oumlncelik vererek yaptığını oumlne

suumlrmuumlştuumlr Burada akla oumlzellikle Vulgatarsquodan oumlnceki ccedilevirilerin kimler

tarafından ve oumlzellikle kutsal kitap ccedilevirilerinde neyin oumllccediluumlt alındığı

sorusu gelir

Ccedilevirilerden oumlzellikle yukarıda soumlzuuml geccedilen Yeni Ahitrsquoin

(Septuaginta) ccedilevirisi yazıcı-aktarıcılar tarafından yapılmıştır Bu ccedile-

virirsquode neyin oumllccediluumlt alındığı ise Aristeasrsquoın konuyla ilgili olarak yazdığı

mektubunda ortaya ccedilıkar

ldquoCcedileviri guumlzel diyanetli ve tam doğru olarak yapılmış bu yuumlzden de-

ğiştirilmemesi olduğu gibi kalması gerekiyorBoumlylece doğruyu yaptılar

ccediluumlnkuuml yazı tuumlm zamanlar iccedilin değişmeden kalmalıydırdquo şeklindeki soumlzleri

hem bu ccedilevirinin yukarıda da değinildiği gibi ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

yapıldığını hem de yazılı kuumlltuumlruumln tam anlamıyla oumlzuumlmsenmeyerek

insanın duumlşuumlnce suumlreccedillerinin dışında kutsal dokunulmazlığa sahip sim-

gelerden oluşan bir sistem olarak duumlşuumlnuumllduumlğuumlnuuml goumlsterir Uumlstelik

Aristeasrsquoın yukarıda soumlylediklerinin ardından soumlzlerini ldquotoumlre gereği her-

hangi bir değişiklik yapmaya kalkanın herhangi bir şey ekleyen ya da

yazılı olandan değiştirip ccedilıkaranın lanetlenmesini emrettirdquo (Assmann

2001 106) şeklinde tamamlaması o doumlnemde yazının kutsallığıyla ilgili

duumlşuumlnceleri de yansıtır niteliktedir Bu soumlzler aynı zamanda

aktarıcıların yazılı metinle biccedilimsel accedilıdan soumlzleşmeye girdiğini

goumlstermektedir Uumlstelik Babil doumlneminden başlayarak kolofon adı

10

Burada ldquokanonrdquo ldquokanunrdquo anlamında kullanılmayıp Asmannrsquoın tanımına dayanarak ldquoyazılı aktarım araccedillarında rituumlel bağdaşıklıkrdquo olarak kulla-nılmıştır Bir başka deyişle birbirini ince bir taklitle izleyerek rituumlel bir devamlılık ve buumltuumlnluumlk sağlanma amacı oumln plandadır (Assmann agy 106-107)

58

verilen dip notlarda metne bağlı kalınacağı konusunda yemin edilmesi

aksi takdirde lanetleyici soumlzlerde bulunulması yazıcı-aktarıcıların metne

bağlılık konusundaki titizliklerine işaret eder Ancak burada metne

bağlılığın anlamdan ccedilok şekle bağlılık olduğunun akıldan ccedilı-

karılmaması gerekir Başka bir deyişle bu soumlzleşmede oumlnemli olan

oumlzguumln metnin kopyasını ccedilıkartmaktır Bu soumlzleşme akdinin

sorgulanmasına ise ccedileviri suumlreci ve youmlntemiyle ilgili duumlşuumlncelerini yine

Aristeas gibi arkadaşı Pammechiusrsquoa yazdığı mektupta dile getiren St

Jeremorsquode rastlanır Soumlz konusu mektupta St Jeremorsquonun Kutsal Kitap

ccedilevirileri dışında ldquoanlamına goumlrerdquo ccedileviriden yana olduğunu ccedilekinmeden

dile getirdiği gibi metin tuumlruuml ayrımına da dikkati ccedilekmesi yazılı suumlreccedille-

rin Roma İmparatorluğunda Antik Yunanrsquoa goumlre daha işlerlik

kazandığını goumlsterir (Hieronimus 1992 74)

Sonuccedil olarak Antik Ccedilağ Hıristiyanlık kuumltuumlphanelerinde Kutsal Kitap

ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlz ccedileviri tarihi ve kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından

oumlnemi her ikisinin de ortak araştırma nesnesi yazılı metnin daha geniş

okuyucu kitlesine seslenme olanağını bulmasıdır Bu ise artık yazıyla ya

da metinle iletişim kurma gereksiniminin duyulmaya başladığını

goumlsterir Tarihteki bu suumlrec okuyucunun ccedilevirmenle olduğu kadar

metinle de hesaplaşmasını sağlamıştır

15 Orta Ccedilağ Kuumltuumlphaneleri

Roma İmparatorluğunun sona ermesiyle birlikte Hıristiyanlık yay-

gınlık kazanmaya başlamış ve kuumlltuumlrel etkinlik kilise ve manastırlarda

suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Bu şekilde imparatorluk doumlnemindeki kuumltuumlphaneler ve

burada suumlrduumlruumllen etkinlikler sona ererek yerini Hıristiyanlık oumlğretisinin

ağır bastığı kilise ya da manastır kuumltuumlphanelerine bırakmıştır Ayrıca bu

doumlnemde tarikatların kurulmasıyla birlikte yeni bir yaşam tarzı da doğ-

muştur Benediktus Von Nursiarsquonın kurduğu Benediktin tarikatına (İS

529) bağlı keşişlerin goumlrevleri arasında kitap ccediloğaltmanın da bulunması

soumlzkonusu keşişlerin sadece dinsel konularda saplanıp kalmadıklarını

duumlnyevi konularla bağlantılarını hiccedil değilse kitap kopya ederek hepten

koparmadıklarını goumlsterir Keşişlik kurumunun bu şekilde ortaya ccedilık-

ması oumlrneğin Doğu Got Kralı nazırı Cassiodorosrsquoun (İS 540)

goumlrevinden ayrılarak Vivarium adlı ccediliftliğinde kuumltuumlphane kurup kendini

guumlndelik yaşamdan ccedilekmesine neden olmuştur (Baysal 1992 42-43)

59

Antik Ccedilağdaki kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel yaşamdaki etkisine karşın yu-

karıda soumlzuuml geccedilen bu uumlccedil tip kuumltuumlphanedeki durağanlığa buumlyuumlk bir olası-

lıkla Kutsal toprakları ele geccedilirmek uumlzere yaklaşık 11 yuumlzyıldan 13

yuumlzyıla dek suumlren Haccedillı Seferleri neden olmuştur Başka bir deyişle bu

soumlzuuml edilen kuumltuumlphanelerin savaşmaktan hoşlanmayanların sığınağı ha-

line geldiği de soumlylenebilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedilbir etkinlikte bu-

lunulmadığı da soumlylenemez Daha da accedilılacak olursa dinsel yazıların

yanı sıra Latince yapıtlar da sadece papiruumls tomarlarına değil kodekslere

de kopya edilip ccediloğaltılmaya başlamıştır Soumlz konusu doumlnemde oumlzguumln

kitap sayısının artmamakla birlikte ccediloğaltılan kitap sayısının oldukccedila

arttığını goumlsterir Kilisenin dinsel konulara odaklanmak amacıyla

gittikccedile artan dinsel baskısının bireysel yaratıcılığı dizginine alarak

başta kitap uumlretimi olmak uumlzere en azından eski değerli metal taşıyan

ciltlerin ve kitaplardaki suumlslemeleri bile kısıtladığı ya da yasakladığı

goumlruumlluumlr Buumltuumln bu olup bitene karşın kopyacılık aracılığıyla kitap

sayısının ccediloğalması geccedilmişin bir tekrarı da olsa bilginin yayılmasına

neden olmuştur

151 İslam Kuumlltuumlruuml ve Ccedileviri Etkinliği-Kuumltuumlphane İlişkisi

İskenderiyersquonin İOuml 642rsquode oumlnce Romalılar ardından Arap istilasına

uğramasıyla birlikte bilimsel etkinlik Hıristiyan duumlnyasından İslam

duumlnyasına kaymaya başlamıştır İskenderiyersquodeki kaynakların buumlyuumlk bir

boumlluumlmuuml savaş ve istilalar sırasında yok olmuştur İskenderiyersquoden kaccedilan

oumlzellikle tıp ve felsefe ile ilgilenenlerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml de bu

geleneği suumlrduumlrmek uumlzere Antakya ve Harranrsquoa ya da Suriyersquoye

yerleşmiştir (Uumllken 1997 74-85) Bu goumlccediller sırasında sayıları gittikccedile

azalan bilim adamı yanısıra istila ve savaşlardan oumltuumlruuml kaybolmaya yuumlz

tutan bilgi kaynağı yapıtlardan geriye kalan kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi ccedileviri

yoluyla bile olsa geccedilmişteki bilimsel geleneği suumlrduumlrmeye yetmiştir

Oumlzellikle 9 yuumlzyılda Abbasiler doumlneminde Halife El-Memun tarafından

kurulan ve ldquoBilgelik Evirdquo anlamına gelen Beyt-uumll Hikmersquoyle birlikte

hem geccedilmişin nerdeyse yok olmuş mirası bir oumllccediluumlde korunmuş hem de

bilimsel etkinlik yeniden canlanmaya başlamıştır (ldquobeytuumllhikmerdquo 1992

1601)

Bu kurum başta kuumltuumlphane olmak uumlzere hem akademi hem de ccedileviri

buumlrosu olarak hizmet vermiştir Bilgi uumlretimi suumlreci Batırsquoda olduğu gibi

ccedileviriyle başlamış ardından oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmiştir İşte bu

60

nedenle Beyt-uumll Hikmersquode 65 ccedilevirmen goumlrevli olup bunların

ccediloğunluğu sayılacak 47rsquosi ya vaktiyle Bizans Ortodoks kilisesinden İS

5 yuumlzyılda kovularak Anadolursquoya sığınan Suumlryaniler tarafından

Yunancarsquodan Suumlryanicersquoye ccedilevrilmiş metinleri ya da sonradan edinilen

Yunanca metinleri Arapccedilarsquoya ccedileviren Suumlryani koumlkenli ccedilevirmenlerden ya

da yukarıda soumlzuuml edilen şekilde İskenderiyersquoden etrafa dağılmış Yunan

ye da İbrani koumlkenli bilim adamı ccedilevirmenlerden oluşmaktadır Oumlte

yandan ccedilevrilen yapıtların buumlyuumlk bir boumlluumlmuuml İslam anlayışına ters

duumlşmeyecek nitelikte Aristotelesrsquoin başlattığı ahlak felsefesi tıp ya da

goumlkbilim uumlzerinedir (Baker 1998 320) Bu yapıtların oumlzellikle seccedililmesi

ise İslam felsefesinin guumlndelik yaşamı dinin bir parccedilası olarak

goumlrmesinden kaynaklanabileceği gibi bu durumun yazının

iccedilselleşmesiyle de ilintili olduğu oumlne suumlruumllmektedir Nitekim Havelock

Yunanca alfabeye sesli harflerin katılması soyut duumlşuumlncenin simgeye

doumlnuumlştuumlruumllerek bellekteki ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin gelişmesine katkıda

bulunduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr

Ccediloumlzuumlmleyici yeteneklerin bu şekilde gelişmesi ise somut ve soyut

duumlnyanın birbirinden yalıtlanmasına neden olmuştur Platonrsquoun idearsquo

larla ilgili felsefesi ve Devlet adlı yapıtında ozanları dışlaması soyut ve

somut kavramlarının birbirinden ayrıldığını goumlstermektedir Bu

Havelockrsquoa goumlre alfabeden kaynaklanmıştır Oumlte yandan burada akla

Arap alfabesinin uumlnsuumlz ve yarı uumlnluuml harflerden oluşmasının soyut

duumlşuumlnce ve buna dayalı olarak yazılı kuumlltuumlruuml sınırlayıcı bir unsur mu

olduğu sorusu gelir Bir başka deyişle Havelockrsquoa goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde

yazı guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil olmaktan oumlteye gide-

memektedir (aktaran Ong 1995 42) Bununla birlikte bir dilin

alfabesinde uumlnluuml harflerin bulunmaması kuşkusuz bu dilde konuşan ya

da yazan kişilerin sezgi guumlcuumlnuumln alfabesinde sesli harf bulunanlara goumlre

daha gelişmiş olmasını gerektirir Sezgi guumlcuuml ise soyut duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine bağlıdır Oumlzellikle ccedileviri accedilısından kestirime

dayalı sezgi guumlcuumlnuumln oumlnemi ve ciddi anlamda ilk ccedileviri etkinliğinin

Beyt-uumll-hikmersquode başladığı goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Havelockrsquoun11

alfabeye dayalı geliştirdiği duumlşuumlncelerin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi

gerekir Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzde bilgisayarın ccediloumlzuumlmleyici soyut yeteneğe

11

Ongrsquoun oumlne suumlrduumlğuuml bu Havelockrsquoun ldquoPreface to Platonrdquo (1963) ve ldquoOrigins of Western Philosophyrdquo (1976)rsquodan alıntı yapılarak oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

61

sahip kimseler tarafından kullanabileceği savından yola ccedilıkılacak

olursa o zaman ccediloğu uumlnluuml harften yoksun uumllkelerde bilgisayarın bu

denli yaygın kullanımının soumlzkonusu olamaz Uumlstelik bu doumlnemde

Batırsquodaki soumlnuumlk kuumlltuumlrel yaşama goumlre Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan yoğun

ccedileviri etkinliği her kuumlltuumlruumln kendine oumlzguuml geliştirdiği bir yazılı kuumlltuumlr

anlayışının varlığını kanıtlar

Kuşkusuz Arap kuumlltuumlruumlnde yaşanan bu ccedileviri etkinliğinin genelde

oumlteki kuumlltuumlrlerdeki yazılı geleneğe en buumlyuumlk etkisi Batırsquodaki yapay bir

bilim dili olan Latincersquoye karşılık Beyt-uumll Hikmersquode ccedilevirilerin yaşayan

bir dil Arapccedila ya da Farsccedilarsquoya yapılmış olmasıdır Bu ise bir yandan

bilginin tabana yayılmasını sağlarken oumlte yandan da ortak bir dilde

birleşen ldquoulusrdquo kavramının ortaya ccedilıkmasına neden olur Bu accedilıdan

bakıldığında Arap yazılı geleneğinin guumlndelik yaşamdan yola ccedilıkması

en azından İslam dinini paylaşanlar arasında kuumlltuumlrel birliği sağlamaya

yaramıştır

Buraya kadar Arapccedilarsquonın bilim dili olarak İslam ve Batı yazılı kuumlltuuml-

ruumlne etkisi uumlzerinde durulmuştur Oysa Farsccedilarsquonın da Doğu kuumlltuumlruumlne et-

kisi yadsınamaz Farsccedilarsquonın suumlsluuml ve muumlzikalitesi yuumlksek bir dil olarak

yazınsal alanda Arapccedilarsquoya tercih edilmiştir Bu dil İslam duumlnyasının

Hint kuumlltuumlruuml felsefesi ve tıbbıyla da tanışmasına aracılık etmiştir Oumlyle

ki Sanskritccedile Tıprsquola ilgili metinler Farsccedila yoluyla bu kuumlltuumlre girmiş

ardından bilim dili olan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir Bu arada Arapccedilarsquonın

Farsccedilarsquonın suumlsluuml dilinden etkilendiği bile oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

Sonuccedil olarak Batırsquoda başlayan ccedileviri hareketi Bey-uumll Hikme ile

birlikte Doğursquoya kaymış ve ccedileviri etkinliği iccedilinde bulunduğu topluma

goumlre yeni bir kimlikle karşımıza ccedilıkmıştır Ne var ki Doğu ve Batırsquodaki

ccedileviri etkinliği birbirinden yalıtlanmış olarak duumlşuumlnuumllemez Bu iki

gelenek yukarıda da belirtildiği gibi gerccedilekte ccedileviriler aracılığıyla birbi-

rini tamamlar ve birlikte evrensel kuumlltuumlruuml paylaşma ccedilabası iccedilerisine girer

Bu suumlreccedil ise ancak tarihteki ccedileviri yayınların izlenmesiyle goumlzler oumlnuumlne

serilebilir

152 Toledo Okulu

5 yuumlzyıldan 10 yuumlzyıla kadar suumlren ve kimi zaman da ldquoKaranlık

Ccedilağrdquo adı verilen doumlnemde Yunanca ve Arapccedila metinlerin Latincersquoye

ccedilevirilerinin yanı sıra yorumlarının yapılması kesintiye uğramış ve eski

62

kuumlltuumlrel geleneğin dinginliği suumlrduumlruumllememiştir Bununla birlikte

manastırlardaki disiplinli yaşam tarzı sistemli duumlşuumlnmeye ve bilgiyi

ldquosistemleştirmeyerdquo olanak sağlamıştır Ne var ki bu doumlnemde okul ve

uumlniversite kavramları ortaya ccedilıkarak ldquoSkolastikrdquo adı verilen ccedilağa girilmiş

ve bir kesim papaz rahip ya da keşişin bilim adamı kimliğine

buumlruumlnerek bilginin manastır ya da dini ortamlardan taşınıp dışarı

accedilılmasına fırsat verilmiştir (Burke 2001 21) Kiliselerdeki sistemli

yaşam biccedilimi bilginin sistemli kılınmasına bundan boumlyle de bilimin ve

İtalya Fransa ve İngilterersquodeki uumlniversitelerin Doğuşuna neden

olmuştur Bu ise 12 yuumlzyıldan başlayarak Antik Yunan-Roma kuumlltuuml-

ruumlnuumln yeniden guumlndeme gelmesine neden olmuştur Başlangıccedilta Arapccedila

ve İbranice metinlerden Aristoteles ve Platonrsquoun dediklerinden yola

ccedilıkarak yapılan yorumlarının(şerhlerin)oumlnce Kastilya halk diline

ardından yazılı dil Latinersquoye ccedilevrilmesi duumlnyaya kapılarını kapatan

Avrupa Ortaccedilağ uygarlığının ccedileviriler aracılığıyla soyut yazılı duumlşuumlnce

yeteneklerinin gelişmesine fırsat verilmiştir (Adorna 1991 436-437)

12 yuumlzyılda kağıdın Avruparsquoda uumlretilmeye başlaması soumlzluuml kuumlltuumlrden

yazılı kuumlltuumlre geccedilişin en buumlyuumlk kanıtı olamakla birlikte başlangıccedilta

uumlretilen metinlerin soumlzluuml dil biccedileminde yazıldığı metinler goumlruumllmuumlştuumlr

Bu şekilde Hıristiyanlık ve felsefe arasındaki ilişkiler de sorgulanmaya

başlamıştır Oumlrneğin Akinalı Thomasrsquoda bu şekilde yetişmiş Domenikan

tarikatı uumlyesi bir kimse olarak Platonnrsquodan ccedilok Hıristiyanlıkla

uzlaştığını duumlşuumlnduumlğuuml Aristotelesrsquoın duumlşuumlncelerinden yeni bir felsefe oumlne

suumlrmuumlştuumlr Summa Theologiae adlı yapıtını kendi eliyle soru-cevap

başka bir deyişle karşı savlardan yola ccedilıkarak soumlyleşi şeklinde yazması

bu doumlnemde hala Antik Yunanrsquodaki hitabet sanatı izlerinin huumlkuumlm

suumlrduumlğuumlnuuml ve Orta Ccedilağ kuumlltuumlruumlnuumln temellerinin ldquooumlzguumlnrdquo yapıtlar

uumlzerine değil ldquoccedilevirirdquo yapıtlar uumlzerine kurulduğunu goumlsterir (Ong 1995

115-116)

Ccedileviri etkinliğin en guumlzel oumlrneğine ise Toledo Okulunda rastlanır

Toledo okulunun Batırsquodaki ccedileviri etkinliğini canlandırması ve ona

kaynak teşkil etmesi accedilısından oumlnemi vardır 12 ve 13 yuumlzyılda

kendinden oumlnceki Beyt-uumll Hikmersquoden oumlrnek alarak kurulan Toledo

Ccedileviri Okulu Batırsquoda Roumlnesansrsquoın ilk temellerini atan bir ccedileviri

merkezidir 9 ve 11 yuumlzyılları arasında etkinliğini suumlrduumlren ve 11

yuumlzyıldan başlayarak duraklama doumlnemine giren Beyt-uumll Hikmersquonin

Arap duumlnyasındaki oumlnemini yitirmesinin başlıca nedeni Uumllkenrsquoe goumlre

Eski Yunan Huumlmanizmasına yabancı kalarak kuumlltuumlrel alanda oumlzellikle

63

sanat edebiyat tiyatro gibi sanatı ilgilendiren konularda Eski Yunanrsquoı

kendine oumlrnek alıpkendine oumlzguuml kuumlltuumlrel bir kimlik oluşturamamasından

kaynaklanır (Uumllken 1997 205-212)

Toledo Okulunun bilimsel ve felsefi bilginin Orta Avruparsquoya yayıl-

masında buumlyuumlk katkısı olmuştur Oumlzellikle Eski Yunan ve Arap duumlnya-

sındaki tıp matematik astronomi gibi konularla İbni Ruumlşt ve İbni

Sinarsquonın Aristoteles ile ilgili şerhleri yeni kurulan uumlniversitelerde Sko-

lastik duumlşuumlncenin yerleşmesine neden olmuştur Bu okulun etkinliği 12

ve 13 yuumlzyıl olmak uumlzere dilsel olarak iki doumlneme ayrılabilir 12 yuumlzyıl

Arapccedilarsquodan Latincersquoye ccedilevirilerin yapıldığı bir doumlnemdir Ccedileviribilim

accedilısından bu doumlnemin ilginccedilliği yaşayan bir dil Arapccedilarsquodan oumlluuml ya da

yapay olarak yaratılmış bir dil Latincersquoye ccedilevirilerin yapılmasıdır Bu

yuumlzyılda ccedilevirmenler yapıtlarını kilise namına yapmakta olup başlıca

hedefleri Yunan ve Arap duumlnyasından kalan kuumlltuumlr mirasını aktarmaktır

Batı duumlnyası bu şekilde bir yandan tıp alanında Hippocratesrsquoi ve Galenrsquoi

tanırken evrenin duumlzeniyle ilgili Ptolemersquonin yapıtlarına ulaşmış oumlte

yandan da Arap duumlnyasından aritmetik cebir gibi konuların yanı sıra

tıp alanındaki yeni bilgilere de ulaşmışlardır Bu ilk evre iccedilin ccedilevirilerin

sadece kiliseye bağlı bilim adamları din adamları arasında Arapccedilarsquodan

Latincersquoye bilgi alışverişine yaradığı soumlylenebilir Oumlyle ki Hıristiyanlığı

kabul etmeyen ya da oumlrneğin Musevi dininden doumlnmeyen ccedilevirmenlere

bu doumlnemde sadece Arapccedila metinleri soumlzluuml olarak halk diline ccedilevirmede

aracı roluuml verilmiştir Buradan şoumlyle bir uumlccedilgen ortaya ccedilıkmaktadır verici

kaynak kuumlltuumlr Arap kuumlltuumlruumlnuumln egemen olduğu Arap İspanya oumlte yan-

dan alıcı kuumlltuumlr yerli halk İspanyol kuumlltuumlruuml ve uumlccediluumlncuuml olarak yazılı

kuumlltuumlruumln yarattığı Latin kuumlltuumlruumlduumlr Uumlstelik soumlzkonusu doumlnemde Toledo

kuumltuumlphanesinde 300000 bin Arapccedila yazma bulunduğu duumlşuumlnuumllecek

olursa verici kuumlltuumlre goumlre alıcı kuumlltuumlruumln ne denli zayıf duumlştuumlğuuml

anlaşılır(Salama-Carr 1995 116)12

Bu yukarıda soumlzuumlnuuml ettiğim yerli dile ccedileviri sadece Latincersquoye

bilgiyi aktarmak olduğundan bu ilk aşamada bilginin alıcı yerli kuumlltuumlre

ulaşması soumlz konusu değildir Oumlte yandan Bağdat okulundaki ccedilevirilerin

ccediloğunun Suumlryani ya da Musevi koumlkenli ccedilevirmenler tarafından başta

12

Aynı doumlnemde İspanyarsquonın yeniden işgali sırasında bilim merkezlerinin tarikatlar olduğu doumlnemde oumlnde gelen ve ismini Fransarsquodaki bir şehirden alan Tarikatlardan Clunyrsquode ise sadece birkaccedil yuumlz kitap bulunmaktadır

64

Yunancarsquodan Suumlryanice ve İbranice olarak kendi dillerine ardından da

Arapccedilarsquoya ccedilevirildiği anımsanacak olursa ccedilevirilerin ikincil hatta

uumlccediluumlncuumll kaynaklardan yapıldığı anlaşılır Ancak bu aşamada oumlnemli

olan bilginin aktarılıp oumlzuumlmsenmesidir Bundan boumlyle ccedilevirmenlerin

Roumlnensansrsquoın mimarı sıfatını kazanabilmeleri ancak bu ccedilevirilerin

kiliseden ccedilıkarak halka yayılmasıyla muumlmkuumlnduumlr Bu aşamaya ise ancak

13 yuumlzyılda bilginin ccedileviri yoluyla işlenerek yaratıcılığın guumlndeme

gelmesiyle ulaşılabilecektir

13 yuumlzyılda ccedileviriye yaratıcılık oumlğesinin girmesi sadece ccedilevirmenin

bireysel tercihi değildir Oumlnceden kiliseye bağlı etkinliğin bu kez de ikti-

darın ya da bir haminin eline geccedilmesi ccedilevirmenleri soumlz konusu kimsele-

rin istekleri doğrultusunda ccedileviri yapmaya zorlamıştır Ne var ki bu zor-

lama oumlzellikle eskiden kutsal kitap ccedilevirilerinden kalma alışkanlıkla

ldquoanlama goumlrerdquo ccedileviri yapmaktan sakınan ccedilevirmenlerin eline yasal bir

koz kazandırmıştır Oumlzellikle İspanyanın bu doumlnemde başında bulunan

X Alfonsorsquonun bilginin aktarılıp yayılması ve halka inmesi amacıyla

ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnem ccedilevirmenleri bir uumlst konuma ccedilıkardığı

gibi ccedileviri dilinin giderek İspanyolcarsquoya doumlnuumlşmesini ve ccedileviri metni

dilinin herkesin anlayabileceği şekilde yazılmasına neden olmuştur

Bunun ise halk dilinin yazılı dile doumlnuumlşuumlmuumlnde ve terminolojinin

gelişmesinde buumlyuumlk katkısı olmuştur (Salama-Carr 1995 115-120)

Alfonsorsquonun ccedilevirmene oumlzguumlrluumlk kazandıran gibi goumlruumlnen bu kararı

bir oumlnceki doumlnemde olduğu gibi ccedilevirmene Arapccedila kelimeye boğulan

dolaylı anlatım tarzından oumltuumlruuml bir takım boumlluumlmleri (tarihi veya coğrafi

olarak ilgisiz goumlruumllen ya da kuumlltuumlrel kavram farklılığından

kaynaklananlar dışında) ccedilıkartma ya da eksiltme hakkını vermemiştir

Aksine 12yuumlzyılda aynı okulda Yunanca oumlğrenilmeye ve ana

kaynakların izi aranıp bulunulmaya ccedilalışılması bir yuumlzyıl sonra ana

kaynaklarla Arapccedila kaynakları karşılaştırma olanağı vermiştir Bu ise

sanılanın aksine eksiksiz olarak Yunanca ana kaynakla boy oumllccediluumlşecek

duumlzeyde Latince ya da İspanyolca bir ccedileviri metinlerin yaratılmasına

neden olmuştur Bu durumda 12yuumlzyılda olduğu gibi eksiltme ya da ccedilı-

kartmadan ccedilok karşılığı yeni terimler yaratma ve bunları tanımlama

gereğini ortaya ccedilıkmıştır Bundan boumlyle 13 yuumlzyılda ccedilevirmene

kısıtlama iktidarrsquodan veya hamiden olduğu kadar yapay ve oumlluuml bir dil

olması yuumlzuumlnden aritmetiksel kurallarla sınırlı yazılı dil Latince ve soumlzluuml

dil İspanyolcarsquonın ccedilatışmasından gelmiştir Genellikle bilim adamı

kimliği taşıyan bu ccedilevirmenlerin ccedilevirileri haminin gereksinim ya da

65

isteklerine goumlre yeniden duumlzenlenip okuyucuya ulaşmıştır Bu yeniden

yaratılmış metindeki bilgi ise ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

gelmekten ccedilok yoruma dayalı bilgi halini almıştır Bu da bilginin

kaynağını sorgulama gereksinimini Doğurmuş ve 13 yuumlzyıldan

başlayarak bilim adamlarının oumlrneğin Aristoteles başta olmak uumlzere

dayandığı kaynağa goumlndermede bulunmak bilimsel bir ilke olarak

yerleşmiştir (Eco 1985 498-499)

Bu boumlluumlmden sonra 13 yuumlzyılın sonunda kurulup yeni bir ccedilağa

damgasını vuran Osmanlı İmparatorluğunu ccedileviri etkinlikleri

kuumltuumlphaneleri ve bilgi uumlretimi accedilısından irdelemek hem geccedilmişi

anlamak hem de Tuumlrkiye Cumhuriyetinde buguumlnuuml anlamak accedilısından

anlamlı olacaktır

66

II BOumlLUumlM

OSMANLILARDA CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ VE

KUumlTUumlPHANELER (1299-1836)

21Osmanlırsquoda Bilgi Uumlretim ve Ccedileviri etkinliği Geleneğine Genel

Bakış

Osmanlırsquoda bilgi uumlretim geleneğinin anlaşılması toplumsal alt yapı

ve onun oluşturduğu kurumların ya da soumlz konusu kurumlardaki etkin-

liklerin anlaşılmasını gerektirir Başka bir deyişle yaklaşık altı yuumlzyıl

suumlren imparatorlukta bilginin geccediltiği suumlreccedil ve evrelerin en buumlyuumlk kanıtı

olarak kuumltuumlphane ve ccedileviriler toplumsal yapının ve kuumlltuumlrel anlayışın

uumlruumlnleridir Bundan boumlyle konuya doğrudan kuumltuumlphane ve ccedileviri

etkinliğinden başlamak yerine bu her iki etkinliğin alt yapısını oluşturan

toplumsal ve siyasal yapıyı oumlncelikle incelemek gerekir Uumlstelik askeri

uumlstuumlnluumlğuuml sayesinde sınırlarını her geccedilen guumln genişleten bir imparator-

lukta artan milletlerin sayısı da goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu imparator-

luğun bu kadar uzun suumlre varlığını suumlrduumlrebilmesi toplumsal ve siyasal

birliği nasıl sağladığı sorusunu guumlndeme getirir Kısacası hem ccedilok

milletli hem de askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran bir imparatorlukta top-

lumsal ve kuumlltuumlrel birliğin nasıl sağlandığı sorusuna yanıt bir oumllccediluumlde

bilginin hangi etkiler altında kalarak uumlretildiği sorusuna da yanıt verir

Osmanlı imparatorluğunu ccediloğunluğu Muumlsluumlman Rum-Ortodoks

Ermeni ve Yahudilerden oluşan ccedilok milletli bir imparatorluk olması iki

soruyu guumlndeme getirir (Tekeli amp İlkin 1999 4) Bunlardan birincisi soumlz

konusu doumlnemde ccedilok milletlilik kavramının irdelenmesi ikincisi ise İm-

paratorluğun kuumlltuumlrler arası kaynaşmayı nasıl sağladığı sorusudur Bu iki

soru ccedilağdaş accedilıdan ilk bakışta temelde uzlaşma iccedilerisinde birbiriyle kay-

naşmış ccedilok milletliliğin bilgiye bakışı accedilısındaki ve bilginin akışındaki

67

ccedilok boyutluluğu ve zenginliği goumlstermekle birlikte imparatorluğun bunu

ne oumllccediluumlde başarıp başaramadığı başta ccedilok milletli bir imparatorluk

olarak iccedilindeki kuumlltuumlrel alışverişi en azından anlamak accedilısından hangi

dillerden ccedileviri yapıldığından doumlnemin bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerinin

hangi eğitim kurumlarından ne gibi bir eğitimden geccedilerek

yetiştiklerinden bu eğitim kurumlarının hangi oumlzelliklere sahip

kuumltuumlphanelerden ve ne tuumlr kaynaklardan beslendiklerinden anlaşılır

Oumlzetle bu boumlluumlmde hem bilginin kaynağı eğitim kurumları ve onun

beslendiği kaynakların hem de duumlnyaya bakışının işareti olarak

ccedilevirilerin bulunduğu kuumltuumlphanelerdeki amaccedil işleyiş konusunda bilgiler

verilerek bilgi uumlretim suumlreci ccediloumlzuumlmlenmeye ccedilalışılacaktır

Osmanlılar doumlnemindeki ldquoccedilok milletlilikrdquo kavramı guumlnuumlmuumlzde oldu-

ğundan farklı bir kavrama işaret etmektedir Guumlnuumlmuumlzde ccedilok milletli de-

nildiğinde akla etnik koumlkene dayalı farklılık gelmekle birlikte soumlz ko-

nusu doumlnemde bu daha ccedilok dinsel farklılığa dayalı ayrılık anlamına gel-

mektedir Bu durumda Osmanlıların Hıristiyan koumlkenli milletleri Muumls-

luumlmanlarla kaynaştırması duumlşuumlnuumllemediğinden ccediloumlzuumlm olarak her toplu-

ma kendi iccedilinde oumlrguumltlenme hakkını vermiştir Ne var ki Osmanlının

merkeziyetccedili devlet anlayışıyla ldquoccedilevrerdquo konumunda bulunan Hıristiyan

topluluğa verilen bu oumlzguumlrluumlk birbiriyle ccedilelişmiştir Bu konuyla ilgili ola-

rak Ahmed İnselrsquoin ldquoccedilevrenin olası oumlzguumlrluumlğuuml karşısında merkezin

durup dinlenmeden verdiği muumlcadelerdquo şeklindeki yorumu Osmanlının

iccedilinde bulunduğu durumu accedilık bir şekilde yorumlamaktadır (İnsel

199686) Temelde ldquoşeriata dayalırdquo devlet anlayışını ise toplumu askeri

sınıf ve reaye olmak uumlzere ikiye ayırarak sağlamaya ccedilalışmıştır Bu şe-

kilde youmlnetici sınıf askeri sınıfa işaret ederken ldquoreayersquoderdquo dini ayrım

goumlzetilmeksizin her tuumlrluuml halk tabakasına işaret etmiştir Reaye vergi

oumldeyen kesim olarak imparatorluğun mali kaynaklarını sağlamıştır

Muumlsluumlman ve Hıristiyan olmak uumlzere her iki kesim de vergi oumldeyenler

sınıfına sokularak aralarında bir farklılık ya da ayrıcalık goumlzetilmemeye

ccedilalışılmış bununla birlikte Tanzimat doumlnemi 1839rsquoa kadar askerlik ve

devlet işlerine alınmamalarının yanı sıra askere alınmayan erkek

Zımmirsquolerden (Muumlsluumlman olmayan) askerlik vergisi olarak ldquocizyerdquo ve

toprak vergisi olarak ldquoharaccedilrdquo haraccedil adı altında ayrıca vergi toplanmıştır

(ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo1992 8945-8947)

Yukarıda anlatılanların dışında Hıristiyan kesim dil din ve kendi

oumlzel hukuki işlemlerinde oumlzguumlr bırakılmış ve genellikle de bu oumlzguumlrluumlk-

leri iccedilinde bulundukları dini cemaatler tarafından oumlrguumltlenerek İmpara-

68

torluk iccedilinde varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Bu dinsel farklılığa karşın bir-

liktelik 17 yuumlzyılın sonlarından başlayarak ulusal kimliklerin gelişme-

siyle birlikte toplumsal yapı ve toplumsal ccedilıkarların Batırsquoda ekonomik

uumlstuumlnluumlğe dayalı bir anlayışı ortaya ccedilıkartana dek bir sorun yaratmamış

ne var ki 18 yuumlzyılda Osmanlı İmparatorluğunun askeri uumlstuumlnluumlğuuml eko-

nomik sorunları ccediloumlzmeye yetmeyince sorunlar ve farklılıklar goumlze ccedilarp-

maya başlamıştır

Bu kısaca değinilen toplumsal yapı goumlz oumlnuumlne alındığında

Osmanlıların yuumlkselme ve genişleme doumlnemi olarak goumlruumllen 1453-1566

yılları arasında oluşturduğu toplumsal yapıyla aynı zamanda

imparatorluğun amaccedilları ve bu amaca bağlı ortaya ccedilıkan bilgi uumlretim

sistemleri arasında doğrudan bir bağ olduğu goumlruumlluumlr Başka bir deyişle

İmparatorluğun Hıristiyan kesime kendini kabul ettirmek gibi bir kaygı

taşımaktan ccedilok İslam duumlnyasının oumlnderliğine soyunmak gibi bir kaygısı

bulunmaktadır Kuşkusuz bunun altında İslamiyetrsquoin oumlbuumlr dinlerin

varlığını kabul etmesi yatmakla birlikte İslam duumlnyasının 9-12 yuumlzyıllar

arasında Hıristiyan duumlnyasına karşı uumlstuumlnluumlğuuml duumlşuumlncesi de yatmaktadır

Başka bir deyişle Osmanlılar kendilerine rakip olarak Batırsquoyı değil Arap

duumlnyasını rakip goumlrmuumlş olabilirler

Osmanlı İmparatorluğunun yukarıda değindiğim şekilde İslam duumln-

yasında oumlnderliğinin kabul ettirmek şeklindeki amacı ister istemez top-

lumsal yapıyı oluşturmadaki tutumunu da belirlemiştir Hıristiyan mil-

letleri bir yandan kendi iccedilinde oumlzguumlr bırakırken oumlte yandan vergi topla-

ması onun yasal olarak varlığının Hıristiyan topluluklar tarafından kabul

edildiğinin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Ne var ki asıl amacın İs-

lam duumlnyasında yasal varlığının kabuluuml olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu-

nun iccedilin İmparatorluğun kurduğu şeriata dayalı duumlzende yasal kimliğinin

halife tarafından kabuluuml oumlnem taşır Oumlrneğin İmparatorluğun Doğu ve

oumlzellikle Batırsquoda genişlemesiyle birlikte IBeyazıdrsquoın (1385-1402)

Moğolların istilasından kaccedilarak Memluumlk Sultanına sığınan halifeden

Rumeli Sultanı unvanını istemesi halifeliğin yasal kimliğin ta-

nınmasında ne denli belirleyici roluuml olduğunu goumlsterir1 Kuşkusuz bu

1 Bu youmlnetici sınıfı olarak yetişen kadro toplumsal yaşamda hiyerarşi

olarak başta padişah olmak uumlzere goumlccedilebe asker geleneğinden kalma tarım yanısıra asker yetiştirmekle yuumlkuumlmluuml tımar sahipleri profesyonel memur olarak kapıkulları ve din bilim ve yargı alanında ccedilalışan ulema olmak uumlzere uumlccedil sınıfa ayrılmaktadır (İnsel 1996 78-79)

69

toplumsal ve siyasal arka plan İmparatorluğun işleyişini sağlayacak ve

onun saygın konumunu koruyacak kadronun yetiştirilip eğitilmesinde ve

ona uygun bilginin uumlretilmesinde etkili olacaktır

Oumlzetlenecek olursa askeri nitelikleri uumlstuumln bir imparatorlukta toplum

askeri ve reaye olarak ikiye ayrılmış buna bağlı olarak da youmlnetici

kadro askeri sınıfa dayalı olarak şekillendirilmeye ccedilalışılmıştır Seyfiye

ilmiye ve kalemiye olmak uumlzere uumlccedile ayrılan youmlnetici kadronun eğitim

şekilleri de birbirinden amaca uygun olarak ayrılmak zorunda kalmıştır

Daha da accedilılacak olursa imparatorluğun varlığını koruma ve suumlrduumlrmede

kul olarak yetişeceklerle yargı goumlrevinde bulunacakların eğitimi

birbirinden farklıdır Bundan boumlyle veziriazam yeniccedileri ağaları eyalet

valileri ve sancak beyleri vb şeklindeki askeri youmlneticilerin yetiştiği

saray okulu Enderun oumlte yandan yine imparatorluğun denetiminde

olmakla birlikte askeri baskıdan uzak yetiştirilerek adaletin işlemesini

sağlayacak kadı kazasker ve şeyhuumllislamın yetişeceği medreseler o

doumlnemin bilgi uumlretim merkezi olarak değerlendirilebilir Kalemiye ise

hem seyfiye hem medrese hem de usta ccedilırak ilişki sonucu yetişecek

elemanlardan oluşmaktadır Bu sıralama aynı zamanda gelecekte

youmlnetim kadrosunda yer alacak Osmanlıdaki hiyerarşik duumlzenin de bir

aynasıdır2

Buna goumlre youmlnetici sınıfa girecekler enderun ve medrese olmak

uumlzere iki yuumlksek oumlğretim kurumuna devam etmek zorundandırlar Youmlne-

tici kadroya gireceklerden uumlst mevkilerde yer alacaklar ya 1380rsquode baş-

layan ldquodevşirmerdquo yoluyla ya da babadan oğulla geccedilme yoluyla oumlnce

acemi oğlanlar kışlasına gitmiş ardından başarılı olanlar ise Enderunrsquoa

devam etmişlerdir Bu okula devam edenlerin oumlzellikle Balkanlardan

Hıristiyan ailelerden alınarak Anadolursquoya goumlnderilip Muumlsluumlman

kimliğine uygun olarak yetiştirilen ardından Sultanın kulu olmak uumlzere

Enderunrsquoa goumlnderilen devşirme sistemiyle gelen oumlğrenciler olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa buradan ccedilıkanların ne gibi bir kimlikle mezun

oldukları merak konusu olabilir Sanırım bu konuyla ilgili olarak Niyazi

Berkesrsquoin Osmanlılardaki youmlnetici kadroyla ilgili ironik olarak dile ge-

2 Osmanlılar Halifelik unvanının Yavuz Sultan Selimrsquoin (1512-1520)

Memluumlkleri 1516- 1517 yıllarında yenilgiye uğratması sonucu Mısırrsquoa sığınan son Abbasi halifesi Muumltevekkilrsquoden almışlardır Bununla birlikte İmparatorluğun askeri başarısının duumlşuumlşuumlne dek (1774 yıllında IAbduumllhamitrsquoin tahta ccedilıkışına dek) bu unvan bir uumlstuumlnluumlk aracı ol-maktan ccedilok sembolik bir unvan olarak kullanılmıştır

70

tirdiği duumlşuumlnceleri gerccedilekte Osmanlıların kendi amaccedillarına uygun olarak

devşirme sistemini ne denli başarılı uyguladığını ve bu kadronun her şey

bir yana gerccedilek anlamda ldquopadişahın kulurdquo olarak yetiştiklerini kanıtlar

niteliktedir

ldquoOsmanlı padişahlarının youmlnetme sanatında goumlsterdikleri en buumlyuumlk

başarı belki de sınıfsal bağımlılığı geleneği vatanı ulusu ve hatta bir

anlamda dini olamayan ccedilok oumlzel bir insan tuumlruumlnuuml yaratmaları ve devletin

youmlnetimini bu makinalara emanet etmeleriydirdquo(İnsel 1996 79)3

İlmiyersquonin Muumlsluumlman her kesim insana accedilık olması buna karşılık

eğitim suumlresinin oumltekilere oranla en uzun suumlrmesi gerccedilekte İmparatorlu-

ğun askeri baskıdan uzak adalete4 dayalı yargının işlediği bir sistem is-

tediğini goumlsterir Ne var ki din ve yargının iccedilice aynı eğitimden geccedilmesi

ve yargının başına Şeyhuumllislamrsquoın geccedilmesi askeri baskının yerini dini

baskıya bırakmasına neden olmuş ve bir suumlre sonra medreselerde ldquoakli

ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo ldquoakli ilimlerrdquo yerini ldquonakli bilimlererdquo

bırakmıştır Gerccedili Şeyhuumllislamlık muumlessesinin kurulmasının temelinde

Arap kuumlltuumlruumlnde yaygın olan kimi zaman duumlzeni koruyucu kimi zaman

onu tehdit edici rol oynayan tekke ve tarikatların etkisinden impa-

ratorluğu koruma amacı bulunmaktadır Daha da accedilılacak olursa II

Muratrsquoın (1421-1451) şeyhuumllislamlık muumlessesini Osmanlı

İmparatorluğunun kuruluş aşamasında oluşturmak istemesinin başlıca

nedeni Anadolursquoya sıccedilrayan tekke ve tarikatlara karşı İmparatorluğun

yasal kimliğini hatırlatmak ve youmlnetimi dinsel yolla da olsa impa-

ratorluğun denetimi altına alarak halk tabakasına yasal varlığını kabul et-

tirmek iccedilindir

Oumlte yandan Muumlsluumlman ve Muumlsluumlman olmayan reayersquode Muumlsluumlman

olanlar camilerin yanında Sıbyan okulu adı verilen ve beş altı yaşındaki

ccedilocuklara din kurallarının oumlğretildiği odalara gitmekte guumlndelik yaşamla

ilgili bilgilerini ise ailelerinden edinmektedirler Oumlte yandan Hıristiyan

topluluklar kilise ya da patrikhane okullarına devam etmişlerdir

3 agy iccedilinde Berkes 1972 cilt II s58

4 İnsel adaletin Osmanlı doumlneminde ldquodemokrasirdquo anlamında değil ldquoden-

geyi sağlamardquo anlamında kullanıldığına işaret etmiştir(İnsel 1996 96) Bundan boumlyle ilmiye sınıfından yetişenlerin her tuumlrluuml oumln yargıdan uzak bağımsız duumlşuumlnmelerine olanak sağlayacak bir eğitimden geccedilmelerin-den ccedilok Sultanın kurduğu duumlzene uygun bir eğitim anlayışı iccedilerisinde yetiştiği sonucuna varılabilir

71

Soumlzkonusu patrikhane okullarından kimi Osmanlıların işgalinden oumlnce

yuumlksek oumlğretim kurumu olarak işlev goumlrse de Osmanlı İmpara-

torluğunun himayesi altına girmeleriyle birlikte onun yarattığı toplumsal

yapının kaccedilınılmaz sonucu olarak patrikhane okulları iccedilerisinde

varlıklarını suumlrduumlrmuumlşlerdir Ne var ki Osmanlıların Muumlsluumlman tebaayı

kuumlltuumlrel dinsel ve yargı olmak uumlzere her youmlnden denetimi altında

tutarken Muumlsluumlman olmayan tebaayı iccedilişlerinde oumlzguumlr ya da kendi

halinde bırakması zaman iccedilerisinde hiccedil değilse doumlnemin yuumlksek oumlğretim

kurumları sayılan enderun medrese ve patrikhane okulları arasında bilgi

alışverişini engellediği gibi bir suumlre sonra kuumlltuumlrel kaynaşma bir yana

bilgi alışverişini de engelleyerek aynı toprağı paylaşan insanların

kuumlltuumlrel yabancılaşmasına neden olmuştur (Tekeli 1980 30-36)

Osmanlı toplumsal yapısının bir uumlruumlnuuml olan bu eğitim kurumları ve

toplumsal olduğu kadar kuumlltuumlrel gelişmenin de temeli olan kuumltuumlphane ve

iccedilinde yer alan kaynaklar bir yandan Osmanlıdaki kurumsal geleneği

başka bir deyişle de kurumsallaşmayı oumlte yandan da imparatorluğun

kimliğini oluşturmadaki kuumlltuumlrel eğilimi ortaya ccedilıkarır Toplumsal yapısı

hem Doğu hem de Batı oumlzelliklerini taşıyan bir İmparatorlukta bu oumlzel-

likleri kaynaştırarak yeni bir kimlik ortaya ccedilıkarmak kuşkusuz kolay de-

ğildir Ne var ki Osmanlırsquoda hedef İslam duumlnyasının oumlnderi olarak

İslam kimliğini oumln plana ccedilıkarmak şeklinde belirlendiğinden dizginini

elinde tuttuğu kuumlltuumlrel politikası da İslam kuumlltuumlruumlne dayalı olarak

gelişecektir

Ne var ki imparatorluğun kuruluş ve yuumlkselme doumlneminde Osmanlı-

ların Anadolursquonun Batısına youmlnelmesi ister istemez uzun suumlre Orta

Doğu ve Arap yarımadasında kapalı kalan İslam kuumlltuumlruumlnuuml Batı

duumlnyasıyla tanıştırma olanağı yaratacaktır Uumlstelik İmparatorluğun ilk

aşamada Batırsquoda kendini kabul ettirebilmesi ve varlığını suumlrduumlrebilmesi

en azından askeri de olsa onu Batıdaki bilgiyi yakalamaya zorlayacaktır

Kuumlltuumlrel yapısı bu denli karmaşık olan bir imparatorlukta soumlz konusu

kuumlltuumlrler yukarıda değinildiği şekilde bir potada eritilmese de

Osmanlıların askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuumln devamı en azından Batıdaki 15 ve 16

yuumlzyıldaki teknolojik gelişmeye yol accedilacak evrenle ilgili olduğu kadar

din ve felsefeyle ilgili bilgilerin de temelini sarsan bilgilere ulaşmasını

kaccedilınılmaz kılacağı duumlşuumlncesini uyandırabilir Bu yeni bilgi ve eğitimle

ilgili İmparatorluğun nasıl bir yol izlediği ise kuumltuumlphanelerdeki kay-

nakların incelemesinden olduğu kadar ccedilevirilerin hangi dilden

yapıldığından ve hangi konularda ccedilevirilere yer verildiğinden

72

anlaşılacaktır Ancak bunun anlaşılması ve kuumltuumlphanelerde yapılacak

araştırmalar sonucu elde edilecek verilerden sağlıklı sonuccedillara erişilmesi

oumlncelikle Osmanlırsquodaki kuumltuumlphanelerin oluşumu ve işleyişiyle ilgili

bilginin ardından da soumlz konusu doumlnemde uumlretilen kaynak ve yapılan

ccedilevirilerle ilgili bilginin verilmesini gerektirecektir Boumlyle bir inceleme

aynı zamanda Osmanlının tarihsel geccedilmişine ve duumlnyaya bakışına da ışık

tutacaktır

211 Osmanlı İmparatorluğunda Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlne-

minde Genel Olarak Kuumltuumlphane Anlayışı

Osmanlı imparatorluğunda saray kuumltuumlphaneleri medrese camilere

imarethane (duumlşkuumlnler evi) ve oumlzel kişilere bağlı olmak uumlzere beş ccedileşit

kuumltuumlphane bulunmaktadır İstanbulrsquoda 15 yıl elccedililik yapmış Sır James

Porterrsquoın guumlnluumlk ve mektuplarından yola ccedilıkarak torunu Sir George

Larpent tarafından 1854rsquode yayınlanan Turkey Its History and Progress

adlı yapıt bu tarihe kadar eğitim konusuna yer verilmekle birlikte

Kuumltuumlphane konusuna ilk yer veren ve bir Batırsquolı goumlzuumlyle Osmanlıdaki

kuumltuumlphanelerin işleyişini değerlendiren bir yapıt olarak dikkati ccedilekicidir

Bu yapıta goumlre ilk Osmanlı padişahları Abbasi doumlnemi halifelerini ken-

dilerine oumlrnek alarak kuumltuumlphaneleri kurmuşlardır Porter bundan boumlyle

Osmanlıdaki kuumltuumlphanelerin Abbasi doumlnemi kuumltuumlphanelerine benzer

amaccedillarla kurulduğunu şu soumlzleriyle dile getirmiştir

ldquoEğitim ve bilim alanında Abbasi halifelerine oumlzenen ilk Osmanlı

Sultanları saltanatlarının kudretini sadece kendi veya kendinden oumlnce

gelenlerin uumlruumlnlerini gelecek kuşaklara aktaracak bilginleri destekleyip

oumlduumlnlendirerek değil aynı zamanda bu uumlruumlnlerin korunmasını

sağlayacak kurumlar da oluşturarak goumlstermeye ccedilalışmışlardırrdquo (Porter

1854 166)5

Bu soumlzlerin İstanbulrsquoda uzun suumlre yaşamış ve siyasal kimliği olan bir

kimsenin ağzından ccedilıkması Osmanlıdaki kuumltuumlphane geleneğinin İslam

5 Tuumlrkccedilersquoye tarafımdan ccedilevrilen bu metnin İngilizce orijinali şu şekildedir

The first Ottoman Sultans eager to imitate the Chalifes of Baghdat sought to illustrate their reigns not only encouraging and rewarding learned men but by founding establishments wherein their productions and those of their predecessors in the field of instruction and science might be preserved to posterity

73

kuumlltuumlruumlne dayalı olarak geliştiğini goumlsterir Ne var ki 1258rsquode

Moğolların Bağdatrsquoı son yağmalamasıyla birlikte Arap kuumlltuumlruumlnuumln

kaynağı Dar-uumll-Hikmersquoden geriye yok denecek kadar az yapıt kalmıştır

(Baysal 1992 49) Bununla birlikte Fatih Sultan Mehmetrsquoin Bursa

Edirne Şam Konya ve oumlteki şehirlerden oumlzellikle Selccediluklular

doumlneminden kalma kitap ve yazmaları toplayarak İstanbulrsquoun işgaliyle

birlikte oumlnce ldquoeski sarayardquo ardından yaptırdığı ldquoyeni sarayardquo taşıdığı

goumlruumllmuumlştuumlr Bu kaynakların buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuuml ise sonradan Eyuumlp

Ayasofya ve kendi adına yaptırdığı camiye bağlı kuumltuumlphanelere

bağışlamıştır Fatihrsquoin kısaca değinilen bu tutumu Porterrsquoın yukarıda

Osmanlı Padişahlarıyla ilgili soumlzlerini doğrular niteliktedir

2111 Yuumlkselme Doumlneminde Kuumltuumlphaneler

Fatih başlattığı bu girişim II Beyazıt I Selim Kanuni Sultan Suuml-

leyman ve ardından gelen sultanlar tarafından da suumlrduumlruumllerek buguumlnkuuml

Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesi oluşturulmuştur Bunu oumlrnek alan ulema ve

vezirler de sonraki yıllarda bu geleneği oumlrnek alarak buumlyuumlk kuumltuumlphaneler

kumuşlardır Oumlrneğin Koumlpruumlluuml Fazıl Ahmet Paşarsquonın kurduğu ilk oumlzel

olarak yaptırılan kuumltuumlphane binası vezir ve ulema ve oumlteki oumlnde gelen

buumlrokratlara oumlrnek olmuştur Bundan boumlyle oumlzellikle ccedilalkantılı

doumlnemlerde oumlnde gelen kimselerin kuumltuumlphane accedilma gereğini duyarak

kendi adlarına kuumltuumlphaneler kurdukları goumlruumllmuumlştuumlr Bunlar arasında

Ahmet Salis Paşa doumlnemindeki Vezir Ali Paşarsquonın Yeni Cami

kuumltuumlphanesi (1724) Damat İbrahim Paşa (1719) ve Amcazade Huumlseyin

Paşarsquonın (1669)6 kendi adlarına kurdukları kuumltuumlphaneler oumlrnek olarak

goumlsterilebilir (Balcı zade 1931 468)

Yine bunlar arasında Fatih Sultanrsquoın Saray-ı Huumlmayuumln Daruumllkuumltuumlb

adıyla saray da kurduğu ilk oumlzel kuumltuumlphanenin en zengin dermeye sahip

olduğu oumlne suumlruumllmektedir Ne var ki Porter Fatihrsquoin sarayda oluşturduğu

kuumltuumlphaneden 12000 cilt kitabın 1465rsquode İstanbulrsquoda ccedilıkan buumlyuumlk

yangında yandığını oumlne suumlrmuumlştuumlr (Porter 1854 167)Oumlte yandan

Tekeli ve İlkin Fatihrsquoin Kurduğu kuumllliye iccedilindeki cami tetimme

medreseleri daruumlşşifa imarethane ve hamamların yanı sıra oumlzellikle

cami ve medreselere bağlı olarak kurdurduğu kuumltuumlphaneler ve oumlteki

6 Yukarıda belirtilen tarihler ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo İslam Ansiklopedisi

İstanbul 1997 s 1129rsquodan alınmıştır

74

onbir kuumltuumlphaneye kendi oumlzel kuumltuumlphanesinden buumlyuumlk sayıda

kitapgoumlnderdiği bildirilmiştir(Tekeli amp İlkin 1999 15)7 Bununla

birlikte Porterrsquoın yukarıda yandığını iddia ettiği net cilt sayısı ile oumlteki

kuumltuumlphanelere goumlnderilen kitap sayısı konusunda net bir bilgi

bulunmamaktadır Ayrıca Porterrsquoın bu bilgiyi hangi kaynaktan edindiği

konusunda bilgi verilmemesi uumlstelik bu konuda verilen sayılar arasında

tutarsızlık olması konuyla ilgili ayrıntılı yorumda bulunmanın sakıncalı

olacağı duumlşuumlncesini uyandırır8

Kuşkusuz Fatihrsquoin kurduğu kuumllliye beraberinde bu kuumllliyede yer

alan kuumltuumlphane ve medreselerin ne şekilde işlediği sorusunu guumlndeme

getirir Kuumltuumlphaneler Osmanlı geleneğinde Arap geleneğinde olduğu

gibi vakfa bağlı kuruluşlar olarak ortaya ccedilıkmışlardır Bu kurumların

işleyişi kaydı kadılarda bulunan ve vakfın amacını işleyiş şeklini

ccedilalışma koşullarını belirleyen ldquovakfiyelerrdquo (İccedil talimatları) aracılığıyla

duumlzenlenmiştir Soumlzkonusu ldquovakfiyelerrdquo kuumltuumlphanelere sadece kitap

sayısı gelir ve binaların youmlnetimiyle ilgili bilgi vermekle kalmaz aynı

zamanda burada ccedilalışanların oumlrneğin ne iş yapılacağı okuyucuya nasıl

davranılması gerektiği konusunda ccedilalışma koşullarıyla ilgili bilgileri

iccedilerirdi Guumlnuumlmuumlzde ccediloğu kez goumlzardı edilen bu accedilık iş tanımı ve sosyal

hizmet goumlrevinde bulunanların insan ilişkilerini youmlnlendirici bu

vakfiyeler son derece anlamlı olup bunun temelinde kuşkusuz vakıfların

başlangıccedilta insana hizmet ve hayır amacıyla kurulması yatmaktadır Bu

vakıfların idaresi temelde denetici (Nazır) ve youmlnetici (Muumltevvelli)

olmak uumlzere iki kişinin uumlzerindedir Denetici vakfın denetlenmesi ve

kuumltuumlphanedeki işlerin yasal olarak yerine getirilmesinde devleti temsil

etmekte youmlnetici ise doğrudan vakfın youmlnetimiyle ilgili iccedilişlerin yerine

getirilmesiyle yuumlkuumlmluuml bulunmaktadır (Eruumlnsal 1999 99-100)

Kuumltuumlphanedeki hiyerarşık duumlzen sırasıyla kuumltuumlphaneyle ilgili kitapların

7 İslam Ansiklopedisi ldquoİstanbul Kuumltuumlphanelerirdquo başlıklı yazıda Fatih Sul-

tan Mehmetrsquoin Eyuumlb ve Fatih Kuumltuumlphanelerinden birine 2000 oumltekine de daha yuumlksek sayıda kitap bağışladığı oumlne suumlruumllmektedir

8 Kitap sayısı ile ilgili olarak aşağıda bir kuumltuumlphanedeki kitap sayısını bil-

diren uumlccedil farklı kaynaktan verilen oumlrnekten bu sayıların birbiriyle nedenli ccedileliştiğini goumlsterir Kuskusuz bunda kaynağın yazıldığı tarihte oumlnem taşımaktadır Oumlrneğin Suumlleymaniye Kuumltuumlphanesinde Balcı zadersquonin 3943 cilt kitap bulunduğu şeklinde verdiği bilgi ile(Balcı zade 1931 175 470) Porterrsquoın yapıtında yazma şeklinde ortalama 2000 kitap bulunduğu bunlardan 1750rsquosinin ciltlenmiş olduğu şeklinde bilgi birbiriyle tutarsızlık goumlstermektedir

75

sağlanması personelin seccedilimi gibi goumlrevlerle yuumlkuumlmluuml ldquosahiprdquo adı

verilen bir muumlduumlr onun altında ldquohafız-ı kuumltuumlprdquo adıyla bilgili

kuumltuumlphaneciler daha alt sırada ise Orta Ccedilağ Batı Kuumltuumlphanelerindeki

kopyacıları gibi işlev goumlren ldquomuumlstensihlerrdquo bulunmaktadır Bu persone-

lin yanı sıra Hafız-ı Kuumltuumlp yamağı ciltccedili ve hem kapıcı hem de bekccedililik

goumlrevini başlangıccedilta birden uumlstlenen (zaman iccedilinde bu iki goumlrev iki farklı

personele verilmiştir) bir personel daha bulunmaktadır

Bu kuumltuumlphanelerde genelde Hafız-ı Kuumltuumlpler az maaşla ccedilalışmakla

birlikte Porterrsquoın dediğine goumlre bu kuumltuumlphaneciler aynı zamanda usta

hattatlar olup korumaları altındaki yazmaları kopya ederek maaşlarına ek

gelir sağlamaktadırlar Ayrıca her kuumltuumlphanede kitap listelerinin yanı sıra

her yapıtın iccedilindekilerini goumlsteren bir indeks ya da oumlzetinin bulunması

oumlğrencilere aynen guumlnuumlmuumlzdeki web bilgi sitelerine benzer bir hizmette

bulunulduğunu goumlstermektedir (Porter 1854 167) Oumlte yandan Eruumlnsalrsquo

ın Fatih kuumllliyesinde ccedilalışan kuumltuumlphanecilerin nitelikleri ile ilgili vak-

fiyersquode kuumltuumlphanecilerin bibliyografya bilgisinin yanı sıra medresedeki

ulema ve oumlğrencilerin kullandığı kitaplar konusunda bilgi sahibi olma

koşuluyla ilgili bir maddenin bulunması bu iki bilginin birbiriyle

oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlstermektedir Oumlrneğin Fatih doumlneminde kuumltuumlphanecilerin

maaşlarının ccedilalıştıkları kuumltuumlphane tam ya da yarım guumln ccedilalışmalarına goumlre

duumlzenlendiğini oumlrneğin yine Fatih kuumllliyesinde (1470) ccedilalışan

kuumltuumlphaneciye guumlnde 6 Asper oumldenirken sıradan kuumltuumlphanede ccedilalışana

guumlnde 1 ya da 2 Asper oumldendiği bildirilmektedir (Eruumlnsal 1999 110-115)

Bu boumlluumlmde Osmanlı İmparatorluğunda bilgi uumlretiminin fiziksel ko-

şullarını hazırlayan eğitim ve ona bağlı kuruluşlar olarak kuumltuumlphanelerden

soumlz edilmiştir Ne var ki bu fiziksel koşulların bilgi uumlretimine ne şekilde

yansıdığı bu kurumların dermesinin incelemesiyle ancak accedilığa

ccedilıkarılabilir Bundan boumlyle Osmanlı toplumsal yapısı ve ona bağlı olarak

gelişen eğitim kurumları ve kuumltuumlphanelerin ayrıca durağan veya

devingenlik derecesine goumlre de değerlendirilmesi gerekir Bir kurumun

durağanlığı ancak bilginin uumlretilemediği ya da yavaş uumlretildiği bundan

boumlyle yaratıcı ve yapıcı yeteneklerin giderek kaybolduğu ve sonunda

kendini de yok eden yapılar iccedilin soumlz konusudur Bir kurumun devingenliği

ise duumlşuumlnceye suumlreklilik kazandırarak bilgiyi devingen kılan yazılı kayıt

ya da yapıtların toplumda işlerlik kazanmasıyla sağlanır Ccedilağımızda

goumlrsel kayda dayalı bilgiler goumlzde konumda olmakla birlikte bilginin salt

goumlrsel yolla edinilmesi kısa vadeli belleğe işlerlik kazandırarak tuumlketmelik

bilgiyi uumlretirken toplumu şekillendirici onun kimliğini geliştirici bilgiler

76

ancak uzun vadeli bellek olarak kuumltuumlphanelerin devingenliği ile sağlanır

Ccedilağın ne derecede yakalandığı ise ancak oumlteki uumllkelerde uumlretilen bilgi-

lerden ne derecede yararlanılıpedinilen bilginin uygulamaya sokulduğuna

ya da uumllkenin koşullarına dayalı olarak bundan ne tuumlr bilgiler uumlretildiğine

bağlıdır Bundan boumlyle Osmanlıdaki bilgi uumlretimini kuumltuumlphanelerin

dermelerinde bulunan ccedileviri yayınlardan izlemek bu konuda aydınlatıcı

olacaktır

2112 Kuruluş ve Yuumlkseliş Doumlneminde Ccedileviri Etkinliği Yoluyla

Osmanlıda Bilgi Uumlretimi

Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluş yıllarında askeri uumlstuumlnluumlkleri sa-

yesinde coğrafik olarak Batırsquoya youmlnelmiş olmalarının yanı sıra Katolik

dini baskısından kurtulmak isteyen Yahudi ve Moreskrsquolerin

Osmanlıların koruması altına sığınmak istemeleri İmparatorluğu ister

istemez Batı ile bilgi alışverişine girmeye zorlamıştır (İhsanoğlu 1992

336) Burada oumlnemli olan Osmanlının soumlz konusu doumlnemde hangi

bilgiyi hangi amaccedilla aldığının bulunmasıdır Oumlrneğin Batırsquoda Roumlnesans

hareketini başlatan 16 yuumlzyılda Leonardo da Vincirsquonin mekanik

anatomi ve fizyolojiyle ilgili ccedilalışmalarının yanı sıra Kopernikrsquoin

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) yer merkezli sistemine karşıt olarak geliş-

tirdiği guumlneş sistemine dayalı evren anlayışı Cardenrsquoin uumlccedil bilinmeyenli

denklemlerle ilgili ccediloumlzuumlmleri ve anatomi ya da tıptaki yeni gelişmeler

eski bilimsel geleneği temelden yıkarken Osmanlı bu bilgilerle ne

derecede ilgilenmiş midir Ya da Osmanlıda hangi bilgi kimin ilgisini

ccedilekmiştir şeklinde sorular hem Osmanlının kurduğu toplumsal yapıyı

irdeler hem de bu imparatorluğun ilgi alanını da goumlzler oumlnuumlne serer

Osmanlının başlıca amacının askeri uumlstuumlnluumlk sağlamak olduğu duumlşuuml-

nuumllecek olursa Batıyla bilgi alışverişinin oumlzellikle askeri alanla ilgili

olarak teknik coğrafi ya da tıprsquola ilgili uygulamaya youmlnelik bilgilerin

edinilmesine dayalı olduğu goumlruumlluumlr (İhsanoğlu 1992 336) Oumlrneğin

hem Piri Reisrsquoin duumlnya haritasını ccedilizen Kitap-ı Bahriye hem de Seyd Ali

Reisrsquoin Muhit adlı yapıtının Batı teknik ve bilgilerinden yararlanarak

yazıldığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu aynı zamanda Osmanlıların bu doumlnemde

amacına uygun olarak oumlzellikle askerlikle ilgili teknik konularda bilgi

alışverişinde tutucu bir tutum sergilemediğini goumlstermektedir

İhsanoğlursquonun ldquoihtiyac duyduğu uzman ve teknisyenleri Avruparsquoda

getirtip istihdam etmiştirrdquo (İhsanoğlu 1992 338) şeklinde verdiği bilgi

77

Osmanlırsquonın bu konudaki yaklaşımını doğrular niteliktedir Ne var ki

Tekeli ve İlkinrsquoden edinilen bilgiye goumlre hem Piri Reisrsquoin hem de Seyd

Ali Reis medrese ya da Enderunrsquoa gitmemiştir Bu edinilen bilgi sınırlı

da olsa Osmanlının eğitim kurumlarının bilgi tetikleyici olmaktan uzak

olduğunu bunun yanı sıra Osmanlının İslam kuumlltuumlruumlnden esinlenerek

yarattığı ldquokullukrdquo anlayışına dayalı toplumsal yapının ve ona bağlı

kurumların bireysel gelişimi engellediği goumlruumlluumlr Bu ise toplumun

okumuş kesimini uygulama alanıyla ilgili konulara youmlneltmiştir

(Tekeliampİlkin 199923)

Kuşkusuz bu yukarıda oumlne suumlruumllen savda Tuumlrklerin İslamiyeti

8yuumlzyılda kabuluumlyle birlikte başlangıccedilta goumlccedilebe bir topluluk olarak sa-

vaşccedilı yeteneklerinin gelişmiş bulan Arapların dini yayma goumlrevini

Tuumlrklere bırakması sonucu uzun suumlre yerleşik bir toplum olma fırsatını

bulamayışı da oumlnemli rol oynamıştır (Lewis 1987 10-15) Oumlyle ki 16

yuumlzyılda ulusal diller halk dili olmaktan ccedilıkıp bilim dili olarak kullanıl-

maya başlarken Osmanlı Anadolursquoda Hıristiyan topluluklar da dahil

Tuumlrkccedile konuşulurken hatta kimi tıp kitapları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş olma-

sına karşın henuumlz ulusal dilini resmi ve bilimsel dil olarak kullanmayı

duumlşuumlnmemiştir

Bilgi uumlretiminde anadilin duumlşuumlnceyi harekete geccedilirici oumlzelliği

goumlzoumlnuumlne alınacak olursa Osmanlının dil konusundaki kararsızlığı onun

hakla iletişimini koparmış ve iccedilişlerinde olduğu kadar dış ilişkilerinde

de siyasal ccedilarkın yavaş işlemesine neden olmuştur Uumlstelik bilim dilinin

Enderunrsquoda Osmanlıca Medresede Arapccedila olması bilginin uumlreticisi

olduğu duumlşuumlnuumllen iki yuumlksek oumlğretim kurumu arasındaki bağları

koparmakla kalmamış bu kurumların akli bilimlerden ccedilok nakli

bilimlere9 youmlnelmesine de neden olmuştur

Bu sayılan nedenler sırasıyla şu gibi sonuccedilları doğurmuştur birinci

olarak halkın ve artık 16yuumlzyılda hanedan haline gelmiş sarayın dilinin

birbirinden farklı ve yazılı dilin Arapccedila alfabeyle yapay olarak zorlanıl-

mış olması halkın yerleşik toplumların en oumlnemli oumlzelliği olan yazılı

kuumlltuumlre geccedilişini geciktirmiş ve okuma yazmanın tabana bir tuumlrluuml yayıla-

mayarak sadece youmlnetici sınıfa oumlzguuml bir ayrıcalık olarak kalması sonu-

9 Kanıtları goumlzlem ve deneye dayalı akli bilimlerin aksine dine delillere

dayalı bundan boumlyle de bilgi aktarımına bir başka deyişle de aktarıma (nakle) dayalı bilimler anlamında kullanılmaktadır ldquoNakli bilimlerrdquo terimi aynı zamanda İslami bilimler olarak nitelendirilmektedir

78

cunu doğurmuştur Bu youmlnetim accedilısından halkı tımar sahiplerinin eline

duumlşuumlrmuumlş ve feodal sistemin giderek koumlkleşmesine neden olmuştur

İkinci olarak Osmanlıcarsquonın dış ilişkileri zorlaştırması resmi yazış-

malarda yanlış ya da eksik anlamaya yol accedilmıştır Gerccedili bu goumlrev baş-

langıccedilta devşirme yoluyla Enderunrsquoda yetişmiş kimselere verilmiştir

Oumlrneğin resmi il saray Tercuumlmanı sıfatı Fatih Sultan Mehmet

doumlneminde guumlndeme gelmiş ve bir antlaşma goumlndermek uumlzere Venedikrsquoe

Rum koumlkenli devşirme sistemiyle yetişmiş Luumltfi Bey (1479)

goumlnderilmiştir Ne var ki İmparatorluğun genişlemesiyle birlikte salt dış

işlerinde değil Rumelirsquondeki eyaletlerin youmlnetiminde eğitim

kurumlarında elccedililik konsolosluk ve deniz ve tersanelerde ve askeri

eğitim kurumlarında tercuumlmanlara gereksinimini arttırmıştır Bu ise

beraberinde başka sonuccedilları da doğurmuştur Oumlrneğin oumlteden beri

Venediklilerle ticari ve siyasi ilişkilere giren Osmanlılardaki bu aksaklık

1551rsquode Venedik Cumhuriyetinin senato kararıyla ticari ve diplomatik

yazışmayı sağlamak uumlzere Doğu dilleri oumlğretmek ve ccedileviri becerilerini

geliştirmek amacıyla bir okul accedilmasına neden olmuştur Bu okula

İmparatorlukta yaşayan Rum ve Latin koumlkenli ccedilocukların yanı sıra

dışardan bir grup oumlğrenci de yollanmıştır (Enfents de Langue 1995 19-

28) Oumlte yandan bunu oumlrnek alan Fransızlar Cizvitleri İstanbulrsquodaki

Latin Rum ve az sayıdaki Yahudileri eğitmek uumlzere 1583rsquote İstanbulrsquoa

goumlndererek St Benoit okulu kurmuşlardır Bu okulun ardından 1587rsquode

yine bir Katolik okulu olan Kapusenler Perarsquoda 1587rsquode Saint Louis

okulunu kurmuş ancak yerleşik Hıristiyan azınlığın bu okula devam

etmesinin amacı din ve temel eğitimi almak olduğundan Fransızlar

1673rsquode İzmirrsquodeki Kapusen okullarına ek olarak İstanbulrsquoda bir bina

daha inşa ettirerek ticari ve siyasi yazışmada ccedilevirmen yetiştirmeyi

amaccedillamışlardır Buraya ldquodil oğlanırdquo adıyla oumlğrenciler goumlndermeye

başlamışlardır Bu okulun programına Tuumlrkccedile Arapccedila ve Farsccedila başka

bir deyişle Osmanlıcarsquonın temelini oluşturan diller de konulmuştur10

Ne

10

Bu okulların programında başlangıccedilta Hıristiyan oumlğretisinin yanı sıra Rumca Batırsquonın bilim dili olan Latince dilbilgisi ve matematik gibi ko-nulara yer verilmiş ancak 17yuumlzyılda ulusal dillerin yazılı dil olarak kullanımıyla birlikte Fransızca Tuumlrkccedile Rumca gibi dersler de konul-muştur (Tekeli amp İlkin 1999 37) Yukarıda Tuumlrkccedilersquonin resmi dilde ya da yazışmada kullanılamadığı ifade edilmekle birlikte guumlndelik yaşam ve oumlzellikle yargı gibi mahkemelik konularda Tuumlrkccedile bilmek yabancı azınlığa en azından ticari davalarda haklarını korumaları iccedilin gereklidir

79

var ki bu okullardan ccedilıkanlar da soumlzkonusu alanda ccedilevirinin zorluğu ve

ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml karşısında Doğu bilimlerine youmlnelmişlerdir Bu

durum karşısında İstanbulrsquodaki ccedileviri işleri Hıristiyan azınlığın eline

geccedilerek babadan oğula geccedilme yolla bir tekel oluşturulmaya ccedilalışılmıştır

Vezir-i Azam Fazıl Ahmet Koumlpruumlluuml Paşarsquonın 1669rsquodaki Girit Deniz

seferinde Karlofccedila antlaşmasındaki katkılarından oumltuumlruuml Paduarsquoda ye-

tişmiş bir Rum olan Panagiotius Nicoussioss Mamounasrsquoı Babıalirsquoye

Tercuumlman başı olarak atamasından başlayarak tercuumlmanlık Hıristiyan

topluluğun eline geccedilmiştir (Paker 1998 571-573) Divan-ı Huumlmayun

tercuumlmanlığıyla başlayan uumlstelik Divan-ı Huumlmayunrsquoda Reis-uumll-Kuumlttaprsquoın

hemen altında yer verilerek uumlst kademe bir konuma getirilen bu kesim

oumlteki Hıristiyanlardan ayrılarak birtakım rekabete yol accedilacak

ayrıcalıklara sahip olmuşlardır Oumlrneğin Divanı Huumlmayun Ter-

cuumlmanlarından başarılı bulunanların 18yuumlzyılda Eflak Boğdan

voyvodalıklarına tayin edilmelerinin yanı sıra konsolosluk liman

tersane vb tercuumlmanlık goumlrevinde bulunanların da oumlteki Hıristiyan

kesimin oumldediği haraccedil ve cizyeden (Hıristiyanlara mahsus vergiler) muaf

tutulması en oumlnemli ayrıcalıklardan biridir (Orhonlu 1997 180) Bu

şekilde Osmanlılar buumlyuumlk bir olasılıkla Hıristiyan tercuumlmanların kendi

aleyhlerine ccedilalışmalarını engellemeye ccedilalışmıştır Kuşkusuz başlangıccedilta

sadece Osmanlıcarsquonın ccedileviride yarattığı zorluklardan oumltuumlruuml son derece

haklı nedenlere dayalı olarak başlatılan bu girişimler oumlzellikle Batırsquoda

ulusal dillerin gelişerek ulusccediluluk kavramının guumlndeme gelmesiyle

birlikte yukarıda belirtilen amaccedillardan sapmaya başlamış ve Hıristiyan

topluluğun Osmanlılara karşı oumlrguumltlenmesinde aracı rol oynamak du-

rumunda kalmışlardır Sonuccedil olarak Osmanlıların hem siyasal ve

ekonomik hem de bilgi alışverişi accedilısından Batıyla ilişkileri artmasına

karşın eğitim kurumlarındaki yanlış yapılanma onları Rum

tercuumlmanlara bağımlı kılmış ve bu eksiklik bilgi uumlretimi bir yana

imparatorluğun temellerini sarsmaya başlamıştır Oumlyle ki 1821rsquode Rum

ayaklanmasıyla birlikte tercuumlme işleri Rumların elinden alınmak

zorunda kalınmıştır (Bosworth 2000 237)

Uumlccediluumlncuuml olarak medreselerde Arapccedilarsquonın ve Enderunrsquoda Osmanlıca

kullanılması her iki yuumlksek oumlğretim kurumunun yollarını birbirinden

ayırmıştır Oysa her ikisinin aynı dili kullanması hiccedil değilse ikisi

arasında bilgi alışverişinde bulunulmasını sağlayacaktır Gerccedili her iki

kurumunda amacı farklı olmakla birlikte oumlrneğin 18 yuumlzyılın sonunda

Levent Ccediliftliği kışlasındaki Nizam-ı Cedid askerlerine goumlnderilen

80

Fransız uzmanlara ldquomuumlessese tercuumlmanırdquo adı altında dilmaccedillık yapanla-

rın bilgi aktarıcısı olarak medreselerde de hizmet verebilecekleri hiccedil

duumlşuumlnuumllmemiştir (Guumlnyol 1985 325) Ne var ki boumlyle bir şeyin

gerccedilekleşememesi sadece bu iki yuumlksek oumlğretim kurumunda eğitim

dilinin farklılığından kaynaklanmamıştır Osmanlılar Nizam-ı Cedide

yabancı uzman getirme gereksinimini askerliğe verdikleri oumlnemden

oumltuumlruuml duymuşlardır Oumlte yandan oumlrneğin yargı organında ya da

medresede goumlrev alacakların Batıdan bilgi edinmeleri ya da ccedilağa ayak

uydurmaları konusunda hiccedilbir ccedilaba harcanmamıştır Oysa topluma

doğrudan hizmet verecek kesimi yetiştiren medreselerdeki oumlğrencilere

de aynı youmlntemle Batıdan bilgi aktarımında bulunulması kuşkusuz bi-

limsel goumlruumlş accedilısını genişletecektir Oumlzetle aynı uumllkede yuumlksek oumlğretim

kurumlarında iki farklı dilin kullanılması sadece bilginin homojen

olarak dağılmadığına işaret etmekle kalmamış aynı zamanda bilginin

adil olarak da dağılmadığına işaret etmiştir

Konuya medreselerdeki dil accedilısından bakıldığında ise buguumln bile bir

oumlğrencinin ana dilinden farklı bir koumlkten gelen bir Doğu dilini oumlzel bir

konu alanında eksiksiz ya da kusursuz anlayıp ondan yabancı bir dilde

bilgi uumlretmesi hemen hemen duumlşuumlnuumllemez Uumlstelik guumlnuumlmuumlzuumln

sağladığı dil oumlğrenme olanaklarında bile bir yabancı dili bilgi uumlretecek

duumlzeyde bilip yazabilmek kuumlltuumlrel bilgiyi de gerektiren uzun yıllar

isteyen bir suumlreccediltir Duruma daha ayrıntılı olarak bakıldığında ise soyut

duumlşuumlnmeyi de gerektiren konularda dilin Arapccedila olması bu oumlğrencilerin

oumlğrenmesini zorlaştırdığı gibi dili oumlğrenirken kaybedilen zaman da

halkın gelirinin ve ortalama oumlmruumln duumlşuumlk olduğu uumllkelerde goumlz ardı

edilemez Bu bilginin yayılma hızını kestiği gibi ilmiye sınıfına girecek

adaylarında eğitim suumlresini de uzatarak hizmet suumlresinin kısalmasına

neden olur Ayrıca yargı medrese ve din organlarında goumlrev alacak bu

kimselerin dini delillere dayalı olarak goumlrevlerini yerine getirmek

zorunda kalmaları İslami Bilimlerde uzmanlaşmalarını sağlayacak

duumlzeyde Arapccedila bilmelerini gerektirir Bu ise uzun suumlre ana dilin iccedilinde

bulunduğu koşullarda duumlşuumlnmeyi engelleyerek beynin sadece belleğe

dayalı işlemler aracılığıyla ccedilalışmasını sağlar Beynin uzun suumlre bu

şekilde ccedilalışması ise bir kimsenin goumlzleme dayalı bulgulandırma

bilgiyi ccediloumlzuumlmleme ve bundan bir genelemeye varma şeklindeki yetilerini

zaman iccedilerisinde kaybetmesine neden olur Bir başka deyişle uzun suumlre

salt belleğe dayalı duumlşuumlnmek belirli bir konuda odaklanarak onu

inceleyip yaratıcı fikirler geliştirmeyi de engeller Bu bir yer de beyni

81

iccedili doldurulması gereken boş kavanozlar yerine koymak anlamına gelir

Oysa oumlğrenme yaratıcılık gerektiren aktif bir suumlreccediltir Bilgi oumlzuumlmsenip

ardından yeni duumlşuumlnceler uumlretilmediği suumlrece bilgi uumlretimi soumlzkonusu

olamaz (Papert 1999 65)

Ne var ki eğitimin soyut duumlşuumlncenin gelişmesini sağlayacak şekilde

felsefe ve kuramsal bilimlere11

ağırlık verilerek yapılandırılmamasının

temelinde Osmanlının ayrışık yapıya sahip toplumu bir merkez

etrafında toplama amacıyla oluşturduğu babaerkil (patromanial) siyasal

anlayışın da roluuml vardır (Heper 1985 295) Halk kesimi youmlnetici

kesime tımar sisteminden oumltuumlruuml ağır vergi oumldediğinden ve im-

paratorluğun sivil buumlrokratlarla ilişkisi de kulluğa dayandığından boumlyle

bir toplumsal yapıda medreselerden ccedilıkanların ilgileneceği konular da

guumlndelik yaşamla sınırlı kalmaktadır İşte bu nedenle medreselerde

eğitim ister istemez akli bilimlerden ccedilok nakli bilimlere kaymıştır12

Ne

var ki İmparatorluğun kuruluş yıllarında Fatih Sultanrsquoın eğitim

kurumlarını ve bilgi uumlretimini Batıya ccedilevirmek amacıyla harcadığı

ccedilabaların ne derecede oumlnemli ve başarılı olduğunun incelenmesi gerekir

Fatih Sultan Mehmet askeri dehası yanı sıra bilime bundan boumlyle

medreselere ona bağlı olarak kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğine verdiği

11

The New Turks adlı yapıtta Tuumlrklerin Matematik dışında soyut duumlşuumln-ceyi gerektiren bilgilere iccedilinde bulunduğu fakir durumdan oumltuumlruuml ilgisinin bulunmadığı ancak İslam Tasavvufunun bir nebze de olsa soyut duumlşuumlnceye ilgiyi arttırdığı oumlne suumlruumllmuumlştuumlr (Besbee 1975 159 267) Oumlrneğin İslamiyetrsquote 8 yuumlzyıldan ortaya ccedilıkan tekkelerden Selccediluklular doumlneminde ileri kademeye varmış olanlar arasında medresede muumlderrislik yapanlar olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 14)

12 Medreselerde dil Arapccedila olmasına karşın tekkelerde halkın dilinin kullanılması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Şoumlyle ki tekkelerde Medreselere goumlre dini ve Tasavvufi konulara daha ağırlık verilmekle birlikte halk dilinin yeğlenmesi bu kurumlara halkı ccedilekmek anlamına gelir Oumlte yandan halkın adli işlerine bakacak sınıfın medreselerde yabancı dilde eğitim goumlrmesi elden geldiğince halkı youmlnetimden uzak tutmak anlamına gelebilir Gerccedili bu eğitim diliyle ilgili sorun guumlnuumlmuumlzde de ccediloumlzuumlmlenmiş değildir Genelde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenim goumlrenler guumlnuumlmuumlze değin Orta Doğu Boğaziccedili gibi teknik konulara ağırlık veren uumlniversitelerde kullanılmakla birlikte son zamanlarda oumlrneğin Cumhuriyet Tuumlrkiyersquosinde hiccedil akla gelmeyen alanlarda da Avrupa birliğine aday uumllke olarak yabancı dilde eğitim gereği doğmuştur Bunun yanı sıra kuşkusuz devlet ve oumlzel uumlniversitelerdeki eğitim dili farklılığının da incelenmesi gerekir

82

oumlnem onun İslam kuumlltuumlruuml kadar Batı kuumlltuumlruuml ve uygarlığına da oumlnem

verilmesi gerektiği konusundaki duumlşuumlncelerini yansıtır Bunda Bizans

İmparatorluğunun katkısı olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu

doumlnemde Bizans imparatorluğundaki ccediloumlkuumlş ister istemez bilimsel

yaşamı da etkilemiştir Uumlstelik İlkin ve Tekelirsquonin ldquoİstanbulrsquodan kaccedilan

bilim adamlarının Avruparsquoda Roumlnesansrsquoın doğmasına katkısı olmadığırdquo

(Tekeli amp İlkin age 15) şeklindeki goumlruumlşuuml Fatihrsquoin soumlz konusu

doumlnemde Batıya ilgisinin Bizansrsquotan kalan bilimsel ya da kuumlltuumlrel

etkinliğe duyduğu hayranlıktan değil doğrudan onun bilimsel me-

raklılığından kaynaklandığı sonucunu doğurur Oumlyle ki kendi

medreselerindeki ders programını oluştururken bile Batırsquoda 12

yuumlzyıldan başlayarak gelişen uumlniversite programını inceleyerek

yaptırttığı medreselerde bu programa uygun dersler koydurtmaya

ccedilalışması başlangıccedilta Osmanlıların akli bilimlere ağırlık verdiğini goumlste-

rir Avrupa uumlniversitelerindeki gramer retorik mantık-diyalektik

derslerinden oluşan Trivium (salus) adı verilen programla ile aritmetik

geometri astronomi ve musiki derslerinin eklendiği Quadrivium (rabu)

programının medreselerde oumlrnek alınarak temel hazırlık derslerinin ve

Arapccedilarsquonın goumlruumllduumlğuuml ldquohariccedilrdquo ve uumlst duumlzey bilimlerin goumlruumllduumlğuuml ldquodahilrdquo

şeklini aldığı goumlruumlluumlr(Tekeli amp İlkin 1999 16) Ne var ki bu şekilde

akli bilimlere ağırlık veren bir program Osmanlıların yuumlkselme ve

genişleme doumlneminde sadece Medreselerde suumlrduumlruumllmek istense de

uygulamada bu programlar Enderunrsquoda suumlrduumlruumllmuumlştuumlr Oumlrneğin

Anadolursquoda Kayserirsquode 1490rsquoda doğup devşirme olarak Yavuz Sultan

Selim zamanında yetişmiş Mimar Sinanrsquoın medrese cami mescit

kervansaray yol koumlpruuml vbşeklinde kendini goumlsteren mimari dehasının

belki de boumlyle bir eğitimin sonucu olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Aslanapa 1997

655-660) Fatihrsquoin eğitim alanında bu şekilde yuumlzuumlnuuml Batıya ccedilevirmesi

Batıdaki askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kuumlltuumlrel ve bilimsel alanda goumlsterme

isteğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir

Fatihrsquoin bilime verdiği oumlnem salt medreselerle sınırlı kalmamıştır

Oumlrneğin dini bir ayrım goumlzetmeksizin her tuumlrluuml bilim adamını bir araya

getirerek ulemanın oumlnuumlnde Rum-Ortodoks patriği olarak atadığı aynı

zamanda patrikhanedeki okulu youmlnetme izni verdiği Gennadiusrsquou Hıris-

tiyanlığı tartışmak uumlzere bir tercuumlman aracılığıyla tartışmaya ccedilağırması

uumlstelik bunun bir de yazıya geccedilirilmesini istemesi onun bilgi aktarıcı

olarak ccedilevirmene ve yazılı kuumlltuumlre verdiği oumlnemi goumlsterir (Paker 1998

83

576)13

Bunun yanısıra soumlzkonusu doumlnemde biri Yunanca biri

İtalyancarsquodan iki ccedileviriden soumlz edilebilir Bunlardan ilki Bizansrsquotan

kalan yazmalar arasında bulduğu Ptolemaiosrsquoun ldquoCoğrafyardquo adlı yapıtını

Rum Pontus İmparatorluğunda tanınmış bir bilim adamı olan Giorgius

Amerikusrsquoa Arapccedilarsquoya oumlnceden ccedilevrilmiş olmasına karşın yineden

Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş olması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Kuşkusuz Tuumlrkccedile yerine

Arapccedilarsquoya niccedilin yeniden ccedilevrilme gereği sorusu o sırada Osmanlıda

bilimsel dilin Arapccedila olmasının yanı sıra Fatihrsquoin Arapccedila ve Farsccedilarsquoyı

ccedilok iyi bildiğini ve Arap yazılı kuumlltuumlr geleneğinde yetişmiş bir kimse

olarak bilimsel konularda Arapccedila duumlşuumlnuumlp tartıştığını goumlsterir Ne var

ki Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş bir yapıtı tekrardan istemesi onun bilginin

doğruluğu konusunda goumlsterdiği titizliğe işaret eder Oumlrneğin bu bilim

adamını sarayında 1461rsquoden 1475rsquode oumlluumlmuumlne dek ağırlamasının nedeni

de bilimsel konuları accedilımlamak uumlzere derinine tartışabileceği bir

kimseye gereksinim duymasından oumltuumlruumlduumlr Fatihrsquoin bilime ilgisi

yukarıdaki boumlluumlmlerde anlatıldığı gibi yaptırdığı medreselerden saray

da kurdurduğu kuumltuumlphanelerden ortadır Ne var ki askeri youmlnuumlnuumln muuml

bilim adamı youmlnuumlnuumln muuml ağır bastığı sorusu guumlndeme geldiğinde bilim

adamı kimliğinin de en az askeri kimliği kadar Osmanlı tarihinde oumlnemli

olduğu ortaya ccedilıkar Bu en accedilık olarak Bizansrsquotan kalan yazmaları yok

etmeyip kendi dermesi iccedilerisinde yer vermesinden de anlaşılır14

Başka

bir deyişle bu doumlnemde tıpkı Romalıların kendilerinden oumlnce gelen

13

Soumlz konusu kaynakta bu yapıtın kısmen Mecmua-i Ebuzziya İstanbul 1911rsquode yayınladığı belirtilmektedir

14 Osmanlılarda Bizansrsquotan kalma Latince ve Rumca yazmalar Saray kuumltuumlphanelerinde tutulmuştur Bunların sonraki doumlnemlerde kimi yangın kimi deprem doğal afetler yanı sıra tutuculuk nedeniyle de yok edileni kuşkusuz olmuştur Ne var ki bu yazmaların hangi dillerde olduğu ve ne olduğuyla ilgili kuumlnyesi konusundaki bilgiler de ya yok edilmiş ya da saklanmıştır Bundan boumlyle Osmanlı kuumltuumlphanelerinde Arapccedila Farsccedila ve Eski Tuumlrkccedile yapıtların bibliyografyası bulunmakla birlikte oumlteki dillerdeki yapıtlarla ilgili veya Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiş yapıtlar konusundaki bilgiler bile ya kataloga girmemiş ya da farklı adla kataloga işlenmiştir (Porter 1854 178) Oumlte yandan Balcı zadersquonin Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtındaki yazmalarla ilgili boumlluumlmde Yunan ve Latin yazmaları konusuna hiccedil değinilmemiş ama Batı dillerine ve Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen Arapccedila ve Farsccedila ve Osmanlıca yapıtlara yer verilmiştir Bu saray kuumltuumlphanelerinin başta yabancı olmak uumlzere yerli bilim adamlarına da kapalı olduğunu goumlstermektedir (Balcı zade 1931 528-555)

84

Yunanlıların kuumlltuumlrel uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kabul edip Latincersquoye ccedileviri

yapmaları gibi Fatihrsquote benzer bir tutum sergileyerek Batı dillerinden

biri olan Yunancarsquodan ccedileviri yapılmasını desteklemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 22) Fatihrsquoin Plutarchrsquoın Hayatlar adlı yapıtının da Arapccedilarsquoya

ccedilevrilmesini istemesi de hakkında verilen bu bilgiyi destekler

niteliktedir Bu onun dinin etkisinde kalmadan Batıdan gelen bilgiye de

sahip ccedilıkıp bilginin kaynağını herkese accedilık tutmak istediğinin de bir

kanıtıdır

Yunan felsefesinin Romalılar doumlneminde olduğu gibi doğrudan alın-

mayıp İskenderiye okulundan felsefenin İslamiyetrsquole bağdaştırılmış

Neo-Platonculuk adı verilen farklı bir yorumla alınması Fatihrsquoin bu

atılımının yeterince etkili olamamasına neden olmuştur Başka bir

deyişle Yunan felsefesi Osmanlırsquoya Gazalirsquonin felsefeye karşı ccedilıkan

tutumuna tepki olarak dini ve felsefeyi birbiriyle uzlaştırmaya ccedilalışarak

Aristotelesrsquoin ilahi felsefesini oumlrnek alan Farabi İbn-i Ruumlşt ve İbn-i Sina

gibi duumlşuumlnuumlrler tarafından girmiştir Buradan Arap bilim adamlarının

bilgi aktarımında Osmanlırsquodaki oumlnemi de ortaya ccedilıkmaktadır Ayrıca

Fatih salt Batıyla sınırlı kalmamıştır Oumlrneğin Ali Kuşccedilu gibi astronomi

ve matematik alanında uzman bir bilim adamının Farsccedilarsquodan iki

makalesini bilim dili Arapccedilarsquoya ccedilevirtmiş ve onu Semerkantrsquotan

İstanbulrsquoa getirterek medreselerin oluşumunda goumlrev verdiği gibi Ende-

runrsquoda yuumlksek uumlcret karşılığında da ccedilalıştırmıştır (Paker 1998 575)

17 yuumlzyıla kadar Fatihrsquoin kişiliğine bağlı bu gelişmeler Katip Ccedile-

lebirsquoyle (1608-1657) birlikte bilimsel kimlik kazanmaya ve uumlruumln ver-

meye başlar Osmanlı hanedanının kendi kimliğini gelecek kuşaklara ta-

nıtmak uumlzere sarayda resmen tarih yazıcısı olarak bir vakanuumlvisti

atamasının yanısıra ccedilevirilerin ve ldquoyeniden yazmardquo denilen oumlzellikle

Arapccedila oumlykuumllerin ccedileviri yoluyla değil de onlardan esinlenerek yeniden

yazılan oumlykuumllere yer verilmiştir Bunun yanı sıra askeri accedilıdan oumlnem

taşıyan tarihsel olay ve kişilerle ilgili yazıların tasavvuf veya din ile

ilgili oumlnde gelen kişi ya da ahlakla ilgili makalelerin Osmanlıca duumlz yazı

dil geleneğine katkıda bulanarak bilimsel yapıtların temel koşulu olan

duumlz yazının yerleşmesine katkısı olmuştur Bu bir yerde ağdalı ve suumlsluuml

bir dil olan Farsccedila ve Arapccedilarsquonın giderek kaybolup Tuumlrkccedilersquonin daha

egemen olduğu ve duumlz yazıya daha yakın bir dil olan Osmanlıcarsquonın

artık yerleşmeye başladığını goumlsterirBu ise Osmanlı kimliğinin

benimsendiğinin bir kanıt olarak da değerlendirilebilir Bir başka deyişle

bilgi uumlretiminde dilin ağdasız olması birbirini tetikleyen bilgiler

85

arasında bağlantının kopmamasına neden olduğu iccedilin Osmanlıca bilgi

uumlretiminin Arapccedila ve Farsccedilarsquoya goumlre daha kolaylık sağladığı

duumlşuumlnuumllebilir

Bu yukarıda oumlne suumlruumllenlerin geccediliş doumlneminde ilginccedil bir oumlrneği

Katip Ccedilelebirsquonin Fezlekesirsquonde (1642) goumlruumlluumlr Bu yapıt ccedileviri

olmamakla birlikte hem dilsel hem de bilimsel youmlntem accedilısından tarihi

suumlreci yansıtması bakımından ilgi ccedilekicidir İslam tarihi ve Osmanlı

tarihi olmak uumlzere iki kitaptan oluşan bu yapıtın doumlrt boumlluumlm şeklinde

duumlzenlenen Ikitabı İslam duumlnyasına seslenildiği iccedilin Arapccedila yazılırken

Osmanlı tarihi ile ilgili 2 kitap Osmanlıca yazılmıştır Bu yapıt İslam

geleneğine uygun olarak evrenin doğuşundan başlamasına karşın tarih-

teki oumlnemli olay peygamber hekim bilim adamı şair veya sultanları

gibi kişiler kronolojik sıraya dizilerek kaleme alınmışlardır Uumlstelik bu

yapıta hangi kaynaklardan yararlanıldığını goumlsterir bir bibliyografya da

eklenerek Osmanlı bilimsel geleneğine farklı bir bakış accedilısı getirilmiştir

Oumlte yandan 2 kitap 1591-1654 arasında Osmanlı tarihinde geccedilen olaylar

ve her yılın sonunda oumllen bilim ve devlet adamlarının oumlz yaşam oumlykuumlsuuml

ve yapıtları yanı sıra oumlzellikle Revan15

seferiyle ilgili ayrıntılı bilgi

verilmiştir Bilgi uumlretimi accedilısından Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtının oumlnemi

kaynakccedila goumlstermesi ayrıntılı bilgi vererek betimleyici youmlntemi

kullanması ve bununla da kalmayıp kendi konuyla ilgili goumlruumlşlerini dile

getirerek yapıtına accedilıklayıcı nitelik kazandırmasından kaynaklanmıştır

Ccedilelebirsquonin bu eleştirel youmlntemi aynı zamanda guumlnuumlmuumlzdeki goumlzlem ve

kaynakccedilaya dayalı gerekccedilelendirme şeklinde de yorumlanabilir (Goumlkyay

1997 432-439)

Katip Ccedilelebirsquonin bir oumlzelliği de Batı kaynaklarından yararlanmaktan

ccedilekinmemesi ve bu şekilde oumlzellikle Mizan-uumll-hakrsquoda belirttiği şekilde

İslamrsquodaki skolastik duumlşuumlnceye ve medreselerdeki pozitif bilimlere karşı

tutumla ilgili goumlruumlşlerini ccedilekinmeden yazıya geccedilirebilmesidir (Uumllken

1997 309) Bu onun Fatihrsquoin başlatmak istediği akli bilimlere oumlncelik

verilmesi goumlruumlşuumlnde olduğunun da bir kanıtıdır Oumlrneğin Fatihrsquoin

15

Katip Ccedilelebi babası Enderundan ccedilıkmış bir silahdarın oğludur Bu ne-denle babasıyla birlikte bir ccedilok sefere katılmış ve eğitimini medrese-lerde goumlrmuumlştuumlr Bu babasıyla birlikte katıldığı seferlerden biri de IV Muradrsquoın Revan (Erivan) seferidir Bundan sonra kendini bilime ver-miştir(Tekeli amp İlkin 1999 43) Bundan boumlyle Revan seferini bu denli ayrıntılı bilgi verebilmesi doğrudan kişisel goumlzlem ve deneyimine da-yanmaktadır

86

Gazalirsquonin akıl ve felsefeyi dışlayarak dinin uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlne ccedilıkaran

Tehafuumltrsquouumll Felasifa adlı yapıtı uumlzerine Fatih Hocazade ve Alaeddin

Tusirsquoye risaleler yazdırmasının nedeni akıl ve felsefenin gerekliliği

konusunda tartışmayı başlatmak ve medreselerde akli bilimlere oumlncelik

vermektir (Tekeli amp İlkin 1999 11-16)

Ne var ki Fatihrsquoin başlatmak istediği bu akım ancak Katip

Ccedilelebirsquonin iki kez kaleme aldığı Cihannuumlmarsquoda yeniden ortaya ccedilıkmıştır

İlk 1648rsquo de Ccedilelebirsquonin kitabını yazmadaki amacı klasik İslam

coğrafyasında varolan yapıtların akli bilimlere oumlzellikle astronomiyle

ilgili bilgilere başvurmamasından oumltuumlruuml ortaya ccedilıkan bilgi eksikliğini gi-

dermektir Ccedilelebirsquonin bu yapıta ldquoastronomi bilmeyenin Tanrırsquoyı

tanımakta yetersiz kalacağırdquo (ldquoKatip Ccedilelebirdquo 1992 6511) şeklinde bir

hadisi eklemesi dinle akıl ve felsefeyi uzlaştırmak istediği konusundaki

goumlruumlşuumlnuuml de ortaya koyar

Osmanlı Avruparsquosı Anadolu İspanya ve Kuzey Afrikarsquoyla ilgili

bilgilerin verildiği ilk kitabı ardından 1654rsquode Japonya ve Asya uumllkeleri

tanıtılmıştır Bu kitabın bilgi uumlretimi accedilısından oumlnemi ilk kez

Batlamyusrsquoun (Ptolemaios) goumlruumlşuumlnuuml yıkan Kopernikrsquoin duumlnyanın

yuvarlak ve guumlneş merkezli olduğu goumlruumlşuumlne yer vermesidir Ayrıca

Kristof Kolomb ve Magellanrsquoın duumlnyayı keşiflerinden de soumlz etmiştir

Ne var ki guumlneş merkezli ya da duumlnyanın ldquoarmutrdquo şeklinde olduğu

konusunda Kopernikrsquoe atıfta bulunulmamış olması dikkat ccedilekicidir

Kopernik sistemiyle ilgili doğrudan atıfta bulunularak verilen bilgi ancak

Muumlteferrikarsquonın bu yapıta 18 yuumlzyılın başında yaptığı eklemelerde

verilmiştir Bununla birlikte İslam coğrafyacıların harita kullanmadaki

yanlışlara değinerek her iki yapıtına haritalar eklemesi bununla da

kalmayıp Aristoteles Ortelius Cluverius ve Lorenz gibi Batırsquodaki kay-

naklarından ccedileviri yoluyla bilgi aktarması ve alıntıda bulunması dikkat

ccedilekici olduğu gibi bu kaynakların kiminin yeni basılmış kaynaklar

olması onun ccedilağdaş ve guumlncel bilgiyi yakalamadaki ustalığına işaret

eder Oumlrneğin Cluveriusrsquoun Evrensel Coğrafya adlı yapıtı 1624rsquote

basılmıştır (Tekin amp İlkin 1999 51) Buumltuumln bu oumlzellikler

Cihanuumlnnuumlmarsquonın bilgi uumlretimi accedilısından tek youmlnluuml değil iki youmlnluuml bir

işlev goumlrmesine neden olmuştur Başka bir deyişle Batırsquodan Osmanlıya

bilgi akışını sağlamakla kalmamış başka dillere de ccedilevrilerek Doğudan

Batıya bilgi akışının gerccedilekleşmesine neden olmuştur

87

17 yuumlzyılda ccedileviri accedilısından dikkati ccedileken ve Kopernik adını ilk

duyuran yapıt Zigetvarlı Tezkereci Koumlse İbrahim Efendinin 1660rsquoda

eklemelerle oumlnce Arapccedila ardından Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirdiği Noel Duretrsquoin

ldquoEphemeeridess Motuum Celestium Richeliause ex Lannnsbergi

Tabulisrdquo (1651) adlı yapıtıdır Bu yapıt Secence-tuumlrsquol Eflak adıyla

ccedilevrilmiş olup iki youmlnden bilgi uumlretimi accedilısından dikkat ccedileker Birincisi

Kopernik sistemi hakkında bilgi birinci kaynak yerine ikinci kaynaktan

verilmiş olması ikincisi ise oumlnce Osmanlıda bilim dili kabul edilen

Arapccedilarsquoya sonra da Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye (Osmanlıcarsquoye) ccedilevrilmiş

olmasıdır Bu yapıtın ccedilevrilmesinde buumlyuumlk bir olasılıkla Katip

Ccedilelebirsquonin atıfta bulunmadan Cihanuumlnnuumlmarsquoda evrenle ilgili verdiği

farklı bilgilerin de payı olmuştur Bir başka deyişle bilgi uumlretimi

accedilısından ccedileviri yapıt telif yapıtı değil telif yapıt ccedileviriye yol accedilmıştır

(İhsanoğlu 1992 339)

Osmanlının askeri uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kanıtlamış bir imparatorluk olarak

dikkatini ccedileken ve Batıdan bilgi almak istediği en oumlnemli konu

astronomi olmakla birlikte bu alanda kuramsal ccedilevirilerden ccedilok

astronomik tabloların ccedilevirisinden bilgi edinmek yeğlenmiştir Bu onun

kuramsal alandan ccedilok uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlstermektedir Oumlrneğin 1660rsquoda Duret 1772rsquode Cassini 1839rsquoda

Lalende Tablolarının (Ziccedillerinin) ccedilevirisinin yapılmış olması

Osmanlıların geleneksel olarak uygulama alanındaki bilgiye ilgisini

goumlsterir

Ne var ki Osmanlıda 1726 yılına dek matbaaya izin verilmemiş

olması bu bilgilerin tabana yayılarak duyulmasını engellediği gibi bilgi

uumlretiminin de gecikmesine neden olmuş ancak Lale devrinde

Muumlteferrika gibi kimselerin bireysel ccedilabaları sonucu İmparatorluk

iccedilinde ve dışında uumlretilen bilgiden haberdar olunmaya başlanmıştır

Hıristiyan azınlığa Matbaa izni verilirken Muumlsluumlman tebaaya bu iznin

verilmemesi hem medreselerdeki eğitimin gittikccedile akla dayalı

bilimlerden uzaklaşarak taassuba kaccediltığını hem de İmparatorluğun 16

ve 17 yuumlzyılda kuumlltuumlrel kimlikten ccedilok askeri uumlstuumlnluumlğe oumlncelik verdiğini

goumlsterir

88

22 Lale Devrinden Tanzimatrsquoa Bilgi Uumlretimi

Whorf ve Sapirrsquoin16

her topluluk kendi iccedilinde yaşadığı dile goumlre

duumlşuumlnuumlr şeklindeki savından yola ccedilıkarak bu doumlnemi anlatmak dil kuumlltuumlr

ve bilgi uumlretimi uumlccedilgeni arasındaki eytişimsel (diyalektik) ilişkileri

accedilıklamak ve ulusal kimliklerin dilin geccedilirdiği evrelere bağlı olarak nasıl

değişikliğe uğrayıp bilgi uumlretim suumlrecindeki akışı değiştirdiğini goumlster-

mek accedilısından oumlnem taşır

Lale Devri olarak anılan III Ahmetrsquoin (1703-1730) huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

bu doumlnem İmparatorluğun askeri ekonomik ve siyasal nedenlerle

Batıyla ilişkilerinin yoğunlaştığı temeli İslam felsefesindeki ldquokanaaterdquo

dayalı basit tuumlketim alışkanlıklarından vazgeccedililerek saray hanedanlığını

oluşturmak uumlzere ldquosafahatardquo dayalı bir duumlzenin başlangıcı olarak

değerlendirilebilir Oumlte yandan bu doumlnem aynı zamanda goumlccedilebe bir

imparatorluktan daha yerleşik bir imparatorluğa bir geccediliş doumlnemi olarak

da duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili saray hanedanlığının oluşması guumlnuumlmuumlz

demokratik anlayışında halkla iktidar arasındaki uccedilurumun daha da

accedilılacağı anlamına gelmekle birlikte Osmanlı kimliğini daha saygın bir

konuma getirmek amacıyla Arap ve Fars kuumlltuumlrel etkilerini yazınsal ol-

duğu kadar bilimsel alanda da azaltarak kendi kimliğine oumlzguuml uumlruumlnleri

yaratma ccedilabalarının da bu doumlnemde filizlenmeye başlayıp oumlzguumln bilgi

uumlretimini kolaylaştırdığı da yadsınamaz Kuşkusuz boumlyle bir sefahat

doumlneminde Osmanlı uumlstuumlnluumlğuumlnuuml oumlncelikle yazınsal alanda kanıtlayarak

Arap ve Fars kuumlltuumlrel tema ve motiflerini daha az kullanıp Tuumlrk

kimliğinin oumlzelliklerini daha oumlne ccedilıkaracak yapıtlara değer verilmiştir

Oumlrneğin Nedim (1681-1730) gibi bir Divan edebiyatı şairinin ortaya

ccedilıkması saray edebiyatı olarak Divan edebiyatının yazınsal ccediloğul

dizgede saygın bir konuma oturmasına neden olmuştur (İz 1989 43)

Gerccedili Divan edebiyatı saraya oumlzguuml bir edebiyat olarak ccediloğunluğu temsil

16

Sapirbu konudaki goumlruumlşleri en accedilık şekilde şu soumlzlerle dile getirmiştir No two languages are ever sufficiently similar to be considered as representing the same reality The worlds in which different societies are distinct worlds not merely the same world with different labels attached (Sapir 1956 69)(İki hiccedilbir dil aynı sosyal gerccedilekliği ifade edecek derecede birbirine benzer olamaz Toplulukların birbirinden farklılığı sadece aynı duumlnyayı paylaşmakla birlikte birbirinden farklı etiketler taşımasından değil birbirinden farklı duumlnyalar yaşamasından-dır) (Ccedileviren Mine Yazıcı)

89

eden halkın kuumlltuumlrel kimliğini oluşturmada bir payı olduğu duuml-

şuumlnuumllemez Bununla birlikte sarayın Arap ve Fars etkisinden kurtulmak

uumlzere soumlzkonusu doumlnemde başvuracağı ya da besleneceği tek kaynak

Anadolursquoda yerleşmiş bulunan halk olduğundan ister istemez yazılı

kuumlltuumlruumln temelini oluşturmada onun soumlzluuml kuumlltuumlre dayalı geccedilmişinden

yararlanacaktır Bu ise Tuumlrkccedile konuşan halkın imgelem (hayal) guumlcuumlnuumln

yaratığı yazınsal uumlruumlnlerden yola ccedilıkarak ulusal belleğin kaccedilınılmaz

olarak yazıya doumlkuumllmesini sağlayacaktır Osmanlı kuumlltuumlrel yaşamındaki

bu değişim bir yandan dil ve kuumlltuumlr ikilisinin sorgulanmasına yol

accedilarken oumlte yandan da İmparatorluğu ldquogoumlccedileberdquo bir topluluk olmaktan

kurtarıp daha ldquoyerleşikrdquo bir toplum olmaya zorlayacaktır Bundan boumlyle

imparatorluğun saray hanedanlığını oluşturmak uumlzere başlattığı bu

hareket tıpkı her insanda varolan noumlronlar arasındaki bağlantıyı kurarak

ona oumlzel kimlik kazandıran sinir sistemindeki noumlron yapısını oluşturan

lifler gibi Tuumlrkccedile duumlşuumlnme suumlrecini başlatarak başta Osmanlı kimliği

olmak uumlzere Tuumlrk kimliğinin de yapı taşlarını oluşturmaya

başlayacaktır

Hem dil hem de bilginin temeli duumlşuumlncenin bilginin ilk uumlretim

aşamasında17

birbirine bağlı dinamik kavramlar olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa yazınsal alanda dilde başlayan Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil

yapısını daha ortaya ccedilıkaran Lale Devrinin yarattığı ve Tanzimatrsquoa kadar

uzanan bu akım ister istemez yazınsal olduğu kadar bilimsel akışın da

youmlnuumlnuuml değiştirmeye başlayacaktır Tercuumlme Heyetine ilk gereksinimin

duyulması Muumlsluumlman ccediloğunluğa ilk kez matbaa izninin verilmesi ve

yeni eğitim kurumları ve ona bağlı olarak yeni kuumltuumlphanelerin kurulması

17

Burada dil ve duumlşuumlncenin oumlzellikle başlangıccedil aşamasında birbirine bağlı kavramlar olduğu belirtilmiştir Bunun nedeni ise bilginin toplumsal youmlnuumlne karşılık dilin geliştikccedile bireysel youmlnuumlnuumln artmasıdır Şoumlyle ki dil geliştikccedile bilgi aynı kalsa da bireysel ifade şekilleri birbirinden ayrılır Bir başka deyişle dil zenginliği bilgiye bakış accedilısını etkileyerek duumlşuumlncenin sıralanmasına ayrıntılara girilmesine bilginin eksiksiz aktarılmasına neden olduğundan duumlşuumlncenin mi bilgiyi uumlrettiği yoksa dilin mi bilgiyi uumlrettiği şeklindeki bir ikilemin bir kez daha goumlzden geccedilirilmesi gerekir Bu aynı zamanda ldquoduumlşuumlnce ve dilinrdquo bir kaynaşık bir buumltuumln olmayıp her ikisinin de farklı bir gelişim suumlreci olduğuna işaret eder Başka bir deyişle Vygotskyrsquonin dilin bi-reyselliğinin ya da dilin bireysel yaratıcılığını oumlne ccedilıkaran goumlruumlşuuml bilgi uumlretiminde dilin oumlnemine dikkati ccedileker (bkz Vygotsky L Dil ve Duumlşuumlnce ccedilev Semih Koray İstanbul Kaynak Yayınları 1985)

90

toplumsal yapıdaki geccediliş suumlrecinin somut oumlrnekleri olarak

değerlendirilebilir Bundan boumlyle Osmanlı İmparatorluğursquondaki bilgi

uumlretim suumlrecinin akışı ancak onu tetikleyen toplumsal yapının

anlaşılmasıyla birlikte anlam kazanıp toplumsal bilincin uyanmasına

aracı olur

221 Batıdan Gelen Bilginin Kuumlltuumlrel ve Toplumsal Yapıya

Etkisi

Osmanlı İmparatorluğunun bu yeni tutumu Osmanlının toplumsal

yapısını belirleyen buumlrokratik işleyişi değiştirdiği gibi onun alt yapısını

oluşturan eğitim anlayışını ve uzantısı kurum kuruluşları da etkilemiştir

Genel ccedilerccedileveyi ccedilizmek accedilısından konuya buumlrokratik değişiklikleri

anlatmakla başlamak bu ccedilarkın yarattığı yeni bilgi uumlretim

mekanizmalarının hangi koşullar altında ortaya ccedilıktığını accedilıklamak

accedilısından kaccedilınılmazdır Şoumlyle ki sarayın hanedan olma yolundaki

kararı siyasetin saraydan Babıalirsquodeki Veziriazamlık konağına

taşınmasına ve Saray Divanının yerini Veziriazam Divanının almasına

neden olmuştur Bu durumda Osmanlı toplumsal yapısında youmlnetici

konumda bulunan ilmiye sınıfının yerini de kalemiye almıştır Kuşkusuz

hiyerarşik sıralamadaki bu değişiklik rastlantı olmayıp youmlnetimin el

değiştirmesi sonucu ortaya ccedilıkmıştır Bir başka deyişle Medreseden

ccedilıkan ilmiye sınıfının toplumsal işlevinin medreselerde goumlruumllen eğitime

bağlı olarak yetersiz kalması kalemiyersquonin farklı bir eğitimden

geccedilmesine neden olmuştur Bu doumlnemde kalemiyersquoden kişilerin hizmet

iccedili eğitimden geccedilerek uygulamalı eğitimin pratik hayatta başarıyı nasıl

etkilediğinin anlaşılması medreselerdeki eğitimin de sorgulanmaya

başlamasına yol accedilmıştır Ayrıca bu sınıfta ccedilalışanların başına Reis-uumll

Kuumlttap getirilerek Divan-ı Huumlmayun Kalemi amedi kalemi ve tercuumlme

Kalemi şeklinde birimlere ayrılması konu alanlarına goumlre

uzmanlaşmanın oumlnemini de guumlndeme getirmiştir Başlangıccedilta katip ccedilırak

şeklinde belirlenen kadrolaşmaya zaman iccedilerisinde şerhli ve muumllazım

kadroları da eklenerek sistem daha da genişlemiştir (Tekeli amp İlkin

1999 25-28) Kuşkusuz bu şekilde yeniden yapılanma bir yandan buuml-

rokratik işleyişin daha yetkin kılınması amacını taşırken oumlte yandan da

alt yapıda değişikliklere de neden olmuştur

Kalemiyenin eğitimi geleneksel olarak medrese tekke ve oumlzel

konaklarda suumlrduumlruumllmekle birlikte başarısının temelinde hizmet verilen

91

birimdeki usta ccedilırak ilişkisine dayalı eğitim anlayışı yatmaktadır Bu

şekilde eğitim almış Reis-uumll Kuumlttaprsquoların her geccedilen guumln sayılarının

artırılarak eyalet valilikleri elccedililik hatta sadrazamlık makamlarına kadar

yuumlkseltilmeleri medreselerdeki eğitimi etkilememişse de askeri alanda

yenilgilerin ortaya ccedilıkmasıyla birlikte uygulama ve kuramın bir arada

yuumlruumltuumllmesinin oumlnemine dikkat ccedilekilmiş olmuştur Bundan boumlyle

medreseleri olduğu gibi bırakarak yeni eğitim anlayışını destekleyecek

yeni eğitim kurumları oluşturulmaya başlanmıştır Ne var kikalemiye

bir yandan Batıyla ilişkilerin suumlrduumlruumllmesinde Tercuumlme Kalemi accedilarak

Osmanlının Batıyla siyasi olduğu kadar kuumlltuumlrel olarak da daha sıkı

ilişkiye girmesine neden olurken oumlte yandan da buumlrokratik sınıfın alt

yapısını tamamıyla Osmanlının iccedil işleyişinin oluşturduğu bir eğitim

sistemine dayalı olarak değiştirmeyi başarmıştır Bir başka

deyişlekalemiyersquode uygulamalı oumlğretim doğrudan Osmanlının kendi

buumlnyesine bağlı olarak şekillenmiştir Oysa ilerde tarihsel sıralamaya

goumlre daha ayrıntılı olarak anlatılacak yeni askeri eğitim kurumlarında

uygulamalı eğitim doğrudan yabancılara bırakılmıştır

2211 Ccedileviri Etkinliği ve Matbaa İlk Tercuumlme Heyeti (1717)

1717rsquode Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşarsquonın şair Nedimrsquoin

başkanlığında hem Doğu hem de Batı dillerinden ccedileviri yapmak uumlzere

doumlnemin bilginlerini bir araya toplayarak kurduğu ilk Tercuumlme

Heyetinin hem İslam kuumlltuumlruumlyle ilgili kimliği kaybetmemek hem de

Batının teknolojik gelişmelerinin gerisinde kalmamak şeklinde birbiriyle

ccedilelişen iki farklı amacı vardır Başta bu heyetin kurulmasındaki amaccedil

oumlncelikle Batıdaki bilgiyi aktarmak olmakla birlikte felsefe ve

edebiyatla ilgili yapıtlar Arapccedila ve Farsccedilarsquodan Osmanlıcarsquoya ccedilevrilirken

teknik ve tıpla ilgili bilimsel yapıtlar Osmanlıcarsquoya değil bilim dili

Arapccedilarsquoya ccedilevrilmiştir 25 kişiden oluşan kurulda Arapccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedilevrilen yapıtlar arasında oumlzellikle İbrahim Paşarsquonın

ilgisini ccedileken İslam tarihiyle ilgili Bedruumlddin Mahmut Aynirsquonin İkd-uumll

Cuumlman fi Tarih-i Ehl iz-Zaman ve Huvandmarrsquoın Habib uumls-Siyer adlı

yapıtları ve doumlnemin en goumlzde ccedilevirmenlerinden Ahmet Vefik Paşarsquonın

da dedesi olan Yanyalı Esat Efendinin ccedilevirdiği İbni Sinarsquonın Şifa adlı

yapıtı Suhreverdirsquonin Hikmet uumll-İşrakrsquoı ve ilk kez Eski Yunanca ana

kaynaktan Aristotelesrsquoin Physikarsquosının Kitab uumls-Semaniye adıyla

Arapccedilarsquoye Yanyalı Esat Efendinin tarafından yapılan ccedilevirisi

92

bulunmaktadır (Guumlnyol 1985 age 325) Ne var ki Yanyalı Esat

Efendinin Batı kuumlltuumlruumlyle ilgili olarak Fransızca yerine oumlluuml bir kuumlltuumlruumln

uumlruumlnuumlnuuml uumlstelik de Farabi ve İbni Ruumlşdrsquouumln uumlzerinde Arapccedila

yorumlarının bulunduğu bir yapıtı yeniden Arapccedilarsquoya ccedilevirme gereğini

duyması bir yandan Osmanlının bilimsel olarak Arap bilimini kendine

rakip goumlrduumlğuumlnuuml oumlte yandan da Fransız dil ve kuumlltuumlruumlnuumln henuumlz

yeterince tanınmadığı gibi kabul edilmediğini de da goumlsterebilir

Oumlte yandan Tercuumlme Heyeti dışında yapılan ccedilevirilerde bu geleneğe

uygun bir tutum sergilemişlerdir Oumlrneğin 28 Mehmet Ccedilelebirsquonin

Şehrezurirsquonin Seretuumll İlahiyesinin fizik kısmını Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmiş

olması Tercuumlme Heyetinden farklı olarak fen alanında bir yapıtı

Arapccedilarsquoye ccedilevirmek yerine Osmanlıcarsquoye ye da Tuumlrkccedileye ccedilevirmesi

dikkat ccedilekicidir Bununla birlikte oumlzel girişim olarak da Batıdan bir

kaynak ccedilevrilmemiştir (Tekeli amp İlkin 1999 42) Ne var ki oumlzel

girişimin hiccedil değilse fizik gibi bir alanda Tercuumlme Heyetinin aksine

Arapccedila bilim dili yerine Osmanlıcayı bilim dili olarak seccedilmesi onun

Tercuumlme heyetinden bir adım daha ileri olduğunu goumlsterir Bu

bilgilerden de anlaşılacağı gibi başta heyetin kurulmasındaki oumlzellikle

Batırsquodaki bilginin aktarılması konusundaki amaca ulaşılamadığı

goumlruumllmektedir

2212 Babıali Tercuumlme Odası (1833)

III Selim doumlneminde kurulan Babıalirsquodeki Tercuumlme Odası yukarıda

belirtildiği gibi Fener Rum ailelerinin tekeli altındaydı Ne var ki Rum

ayaklanması ile birlikte sarayın Fener Rum ailelerine guumlvenini yitirmesi

IIMahmut doumlneminde son Rum tercuumlmanın da goumlrevinden atılmasına

neden olmuştur Oysa sarayın varlığını suumlrduumlrmede dış ilişkilerinin ve

yazışmaların oumlnemi her geccedilen guumln artmaktadır Bununla birlikte bu

alanda eleman yetiştirilmemiş olması bu işlerin 1821rsquoden 1833rsquoe dek

vardiya usuluuml Muumlhendishanelerdeki oumlğretmenler tarafından yuumlruumltuumllme-

sine neden olmuştur Gerccedili bu doumlneme kadar Osmanlının soumlzkonusu

alanda kendi elemanının yetiştirmemiş olması ve ccediloğu konuda dışardan

gelen yardımın kısa erimli olacağını goumlz oumlnuumlnde bulundurmaması

siyasal bir eksiklik olarak değerlendirilebilir Buna karşın bu işe

93

atanacak oumlğretmenlerin de yine Rum koumlkenli Yahya Efendi18

ve Musevi

koumlkenli İshak Efendi19

gibi azınlık olmakla birlikte Osmanlının kuumlltuumlrel

kimliğini kabul etmiş ona bilgisel katkıda bulunmuş kimseler olması

Osmanlının hepten peşin huumlkuumlmluuml davranmayıp sınırları geniş ccedilok

milletli bir imparatorluğun bakış accedilısını hala koruduğunu goumlsterir Oumlte

yandan bu kişilerin 1833rsquote resmi olarak kurulacak Tercuumlme Odasında

Osmanlı Aydınını Batıyla tanıştırmadaki ustalıkları Osmanlının eğitim

alanında başaramadığı Batırsquodan Doğursquoya bilgi aktarımını onların

başardığını goumlsterir Kuşkusuz bunda hem oumlğretmen hem de ccedilevirmen

kimliklerinin payı olmuştur

Ccedilevirmen kimlikleri onların ilk kez resmi yazışmalarda ccedileşitli

dillerde koşut metinler oluşturmalarına neden olurken eğitici kimlikleri

bu odanın aynı zamanda bir dil oumlğrenim merkezine doumlnuumlşmesine yol

accedilmıştır Ali Saffet Paşa Muumlnif Paşa Ahmet Vefik Paşa Şinasi Namık

Kemal gibi Tanzimat doumlneminin oumlnde gelen kişilerinin hem

Fransızcarsquoyı oumlğrenmesi hem de Fransız kuumlltuumlruumlyle tanışıp Fransız

edebiyatı ve felsefesi hakkında bilgi edinmeleri bu oda sayesinde

olmuştur Oumlyle ki bu etkinlik sonunda Tuumlrk Aydınlanma hareketinin

doğmasına neden olmuştur (Berkes 2002a 253-266) Oumlte yandan

Tanzimat doumlneminde elccedililiklerde ccedilalışacak buumlrokrat sınıfının da daha

sağlam temeller uumlzerinde yetişmesine aracılık etmiştir Ayrıca bu

goumlrevde ccedilalışacakların oumlzgeccedilmişlerinde Tercuumlme Odasında hizmet ver-

diğini bildirenlere oumlncelik tanınması hem bu odanın goumlrevini beklenenin

uumlzerinde yerine getirdiğini hem de ccedilağdaş dışa doumlnuumlk buumlrokrat profilini

ccedilizmede katkıda bulunduğunu goumlsterir (Zuumlrcher 1997 46-47)

2213 Matbaa (1726-1742) ve Ccedileviri Yayınlar

Osmanlıda kuumlltuumlrel olarak bir değişikliğin yaşandığının en buumlyuumlk

kanıtı Muumlsluumlman ccediloğunluğa Matbaarsquo ya iznin ccedilıkmasıdır Lale devrinde

1726rsquoda İbrahim Muumlteferrika ve Paris elccedilisi 28 Sait Ccedilelebi (Tekeli amp

İlkin 1999 31) doumlnemin Şeyhuumllislamından sadece din dışı yayınların

basılması koşuluyla izin almışlardır Dilden edebiyata edebiyatrsquotan

18

Muumlhendishanedeki derslerde kullanılmak uumlzere Fransızca ve İtal-yancarsquodan ccedileviriler yapmaktadır

19 Muumlhendishanenin matematik ve fen bilimleri alanında oumlnde gelen oumlğ-retmeni ve ulum-i Riyaziyersquonin yazarı olarak tanınır

94

bilime uzanan yelpaze iccedilerisinde Muumlteferrikarsquonın oumlncelikle 1729rsquoda

Arapccedilarsquodan Tuumlrkccedilersquoye Vankulu adlı bir soumlzluumlkle Tuumlrkccedile dilbilgisiyle

ilgili Grammaire Turque adlı yapıtı 1731rsquode basmış olması yukarıda

soumlzuuml edilen kuumlltuumlrel değişikliğin ilk olarak dilden başlatılmak istendiğini

goumlsterir Oumlte yandan ilk basılan bilimsel kitabın yazarının bir oumlnceki

doumlnemden olmakla birlikte din bilimlerine ağırlık veren ccedilağdaşlarından

farklı bir bilimsel kimlik sergileyen Katip Ccedilelebirsquonin seccedililmiş olması

dille başlayan bu akımın bilimsel alanla tutarlılık goumlsterdiğinin bir kanıtı

olarak değerlendirilebilir Ne var ki Katip Ccedilelebirsquonin Cihanuumlnnuumlmarsquoda

yazıya doumlktuumlğuuml bilgiler ancak 1734rsquote basılarak yayınlanmıştır Bununla

birlikte Muumlteferrikarsquonın bu yapıtı Tekelirsquonin deyişiyle ldquobir oumllccediluumlde

yenileyerek yayınlamışrdquo (Tekeli amp İlkin 1999 42) olması o doumlnemde

bilginin guumlncelleşmesi gereksiniminin bilincine varıldığını goumlsterir

Oumlrneğin Muumlteferrikarsquonın 1650rsquode Galileo-Keplerrsquoin sistemiyle ilgili

bilgi veren Cihanuumlnnuumlma ile neredeyse aynı zamanda ccedilıkan Variusrsquoun

Genel Coğrafya adlı yapıtındaki bilgileri ve Descartesrsquoin goumlruumlşlerini

Katip Ccedilelebirsquonin bu yapıtına eklemiş olması boumlyle bir gereksinimin so-

nucudur

Oumlte yandan Batıdan ccedilevrilen kitapların ccediloğunun bir oumlnceki yuumlkseliş

doumlnemine ait siyasal amaccedillı coğrafya alanında olması ve bunlar arasında

Wilhelm amp John Blaeaursquonun 11 ciltlik Atlas Majorrsquounun 17 yuumlzyıl

sonunda Behram-uumld Dımışkı tarafından yapılan eklemeli ccedilevirisinin de

bulunması matbaanın guumlncel bilgiyi yakalamak şeklindeki amacından

saparak bir doumlnem oumlncesine ait yapıtları okura ulaştırmak zorunda

kaldığını goumlsterir Kuşkusuz matbaanın geccedil izni bilgi uumlretim

mekanizmasını yavaşlattığından Muumlteferrikarsquonın ilk kuruluş aşamasında

III Murad iccedilin Lopez de Gomara Oviedo ve Zaratersquonin kaynaklarından

derlenerek yazılan Hind-i Garbi Mercatorrsquoun Atlasrsquoı gibi hazırda

bulunan el yazması ccedileviri ya da oumlrtuumlk ccedilevirileri basmayı tercih etmesi

son derece doğal ve haklı bir gerekccediledir (Burke 2001 79) Burada sorun

yaratan Avruparsquoda bilimsel alanda 16 yuumlzyıldan başlayan bilimsel

alandaki devrimin Osmanlıya iccediline kapalı bir imparatorluk olarak geccedil

erişemesinden kaynaklanır Başka bir deyişle bilginin uumlretilemediği bir

ortamda eskimiş bilgi basılmak zorunda kalmıştır Uumlstelik 1726-1742

yılları arasında matbaada basılan 17 kitaptan sadece altısının pozitif

bilimlerle ilgili olması da bu alanda oumlnceden ccedilok az sayıda ccedileviri

yapıldığını goumlstermektedir (Tekeli amp İlkin 1999 41-42)

95

22131 Matbaa 1784-1830 ve Ccedileviri Yayınlar

1742rsquode kapatılan Matbaarsquonın IIISelim doumlneminde yeniden

duumlzenlenerek canlanması doğrudan III Selimrsquoin iktidar olarak Batıya

doumlnuumlk bakış accedilısının bilgiye yansımasıdır Bu doumlnemin ccedilevirmeni Asım

Efendinin Necduumlddin Firuz Abadirsquonin Kamusrsquounu Okyanus adıyla

ccedilevirmesi ve 60000 soumlzcuumlğe halk dilindeki metinlerden karşılıklar

bulması bilginin halka yayılmasının oumlnemini guumlndeme geldiğini

goumlsterir Bu ccedilalışma bilimsel etkinlik olarak Idoumlnem Matbaa

etkinliğindeki soumlzluumlğe ve dilbilgisine dayalı ccedilalışmalardan

araştırmacılığı da oumlne ccedilıkaran daha oumlzguumln bir ccedilalışmadır (Adıvar 1991

206-213)

Bu doumlnemde ilk doumlnemden farklı olarak Arapccedila ve Farsccedilarsquoya

Fransızcarsquoda eklenmiştir Oumlzellikle askeri alanda Batının bilgisine

ulaşma oumlzlemi oumlrneğin Konstantin İpsilantirsquonin Fenni harp Fenni

lağım Fenni Muhasara adlı yapıtları Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirmesine neden

olmuştur (Guumlnyol 1985 326) Bu belki de Tuumlrkccedile oumlzel alan

terminolojisiyle ilgili bilimsel dili zorlayan ilk ccedileviri olmuştur Bu

doumlnemle ilgili genel bir değerlendirme yapılacak olursa yapılan

ccedilevirilerin ccediloğu yine Doğu kaynaklarından olmuştur Yapılan ccedilevirilerin

amacı kuumlltuumlrler arası alışverişten ccedilok askeri alanda teknolojik olarak

bilgi alışverişe dayanmaktadır Bu aynı zamanda Batıdan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmemeye oumlzellikle oumlzen goumlsterildiğinin de accedilık bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Oumlzetle soumlylenecek olursa Muumlteferrika doumlneminde Batı dillerinden

(doumlnemin goumlzde dili ccediloğunlukla Fransızcarsquodan) yapılan ccedilevirilerin ccediloğu

bilgi aktarma niteliğindedir Bu doumlnemde sırasıyla en ccedilok askerlik

ardından fen tıp ve doğa bilimleri alanında ccedileviri yapılmıştır Yukarıda

soumlzuuml edilen Asım Efendinin dışında bu doumlnemde Batı koumlkenli

soumlzcuumlklere ya Arapccedila karşılıklar bulunmuş ya soumlzcuumlk Tuumlrkccedile ses

uyumuna uygun duumlşecek şekilde aynen korunmuş ya da anlamca dengi

olmamakla birlikte yabancı soumlzcuumlğuuml ccedilağrıştıracak kulağa hoş gelen

Tuumlrkccedile bir soumlzcuumlkle karşılanmaya ccedilalışılmıştır (Berkes 2002 a 253-256)

96

23 Ccedilağdaş Eğitim Kurumları ve Elccedililikler

Kalemiyersquonin uumllkenin koşularına uygun olarak yetişmesi onları bir

yandan idari uumls makamları taşırken oumlte yandan da Osmanlının onların

sayesinde kapıları Batıya accedilılmışolmuştur Ne var ki Batıya accedilılma bir

taraftan askeri sınıfta oumlnce Lale devrinin yeniliklerine karşı oumlrneğin

1730rsquoda Patrona Halil isyanının ccedilıkmasına neden olurken oumlte yandan da

18 yuumlzyılın sonunda hendeshane ya da muumlhendishane adı altında yeni

eğitim kurumlarıyla birlikte teknolojik bilginin doğrudan alınması iccedilin

yabancı kaynaklara ve eğiticilere yer verilmesine neden olmuştur20

Askeri alandaki uumlstuumlnluumlğuumlnuuml kaybetmek istemeyen Osmanlı

İmparatorluğu yenilgilerle birlikte teknolojik alanda eksikliğini fark

etmiş ve bu alanda bilginin temelini fen bilimlerinin oluşturduğunu goumlz

oumlnuumlnde bulundurmakla birlikte Batı biliminin sunduğu teknolojik

olanaklara en hızlı ve kolay ulaşmanın yolunun Batıdan uzmanlar

getirerek eğitim vermek olduğunu duumlşuumlnmuumlştuumlr Osmanlının geleneksel

askeri eğitiminin uygulamaya doumlnuumlk olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa yabancı

kaynaklı da olsa bu şekilde uygulama ağırlıklı bir eğitim şekli

Osmanlıya ters duumlşmemiştir Oumlte yandan bu eğitim kurumlarının

oluşmasında kalemiyersquonin yarattığı yeni goumlrevlerin de payı olmuştur

Kalemiyersquonin guumlccedil kazanmasıyla birlikte geccedilici konsolosluklar yerini

kalıcı elccedililiklere bırakmış ve bu elccedililikler aracılığıyla Batıyla ilişkiler

kuvvetlenerek soumlzkonusu eğitim kurumlarına yabancı uzmanlar getirme

kolaylaşmıştır

1734rsquode I Mahmud (1730-1754) doumlneminde Uumlskuumldarda kurulan

hendesehanersquonin başına sonradan Muumlsluumlman olan Comte de Bonneval

getirilirken bu yeni eğitim şekline destek olmak uumlzere elccedili Sait Paşarsquonın

22 Fransız topccedilusunu da beraberinde getirmesi bu doumlnemde elccedililerin

kuumlltuumlrel alışverişe verdiği oumlnemi goumlsterir Oumlte yandan bu ilişkinin tek

taraflı değil karşılıklı olduğu Fransız elccedilisi DeVergennesrsquoin topccedilu subay

oumlğretmen damadı De Tottrsquoun oumlnce III Mustafa (1757-1773) zamanında

Suumltluumlcersquodeki hendesehanede hizmet vermesi ardından 1784 de I Abduumll-

20

Burada askeri alanda yeni eğitim kurumlarının iktidar tarafından oluştu-rulmasında sadece kalemiyersquonin etkisi olduğu soumlylenemez Kalemiye bu konuda aracılık etmiş olmakla birlikte bu kurumların oluşturulması ile ilgili kararlar Osmanlının savaş alanlarında başarılı olsa da zorlan-maya başlamasıyla birlikte alınmıştır Bu konuda 1716rsquoda Fransız subay Rochefordrsquoa bir rapor bile hazırlatılmıştır

97

hamit (1774-89) doumlneminde Fransız elccedilisi Comte de Choiseul-Goufierrsquoin

desteğiyle hendesehanelerin Muumlhendishane-i Bahri Huumlmayun adıyla ye-

niden duumlzenlenmesinde katkıda bulunması kalıcı elccedililiklerin eğitimin

Batılılaşmasında oynadıkları roluuml goumlsterir Uumlstelik soumlzkonusu elccedililiklerle

ilişkiler salt dışardan uzman getirilmekle sınırlı kalmamış az sayıda da

olsa Tuumlrk subaylarının Fransarsquoya gitmelerine de olanak sağlamıştır

Yukarıda da goumlruumllduumlğuuml gibi Fransa ile bu şekilde kuumlltuumlrel ilişkilerin

pekişmesinde doumlnemin padişahlarının kimliğinin de roluuml olmuştur

Oumlrneğin I Abduumllhamitrsquoten sonra gelen III Selimrsquoin (1789-1807)

oumlncekilerden farklı olarak dışa doumlnuumlk yetişmiş olması onun Batıyı daha

yakından tanıyarak Fransız kuumlltuumlruumlne hayranlık duymasına neden

olmuştur Onun bu hayranlığı Fransarsquodan eğiticiler getirerek yeni

orduyu oluşturacak yeni eğitim kurumlarını oluşturma kararı vermeye

zorlamıştır Yeniccedilerilere karşı Nizam-ı Cedid ordusu kurmaya ve bu

amaccedilla eski okullardaki yetenekli oumlğrencilerin yetişeceği

ldquoMuumlhendishane-i Sultanirdquo adında bir okul accedilmaya karar vermesi onun

geleneksel askeri eğitimin yetersizliği konusundaki duumlşuumlncesini goumlsterir

Ne var ki Bonapartersquoın Hint yolunu ele geccedilirmek uumlzere Mısırrsquoa huumlcum

etmesi III Selimrsquoi guumlccedil duruma duumlşuumlrmuumlş bir suumlre İngiltere ve Rusya ile

ittifak yapmak zorunda kalmıştır Bu durumdan yararlanan Ruslar

Fransızların imparatorluktan ccedilekilmesi konusunda bir yandan baskı ya-

parken oumlte yandan da kimi eyalet valilerini Babıalirsquoye karşı

ayaklandırarak yeniccedilerilerin saraya muhalif eyaletlerden destek

almasına ve guumln geccediltikccedile ilerleyen Nizam-ı Cedide karşı isyanlar

ccedilıkmasına neden olmuşlardır

Oumlzetle Batıdaki bilgiye erişme gereksinimi IIISelimrsquole birlikte

oumlncelikle toplumsal yapının ve oumlzellikle buumlrokratik yapının değişmesi

sonucu duyulmaya başlamıştır IIISelimrsquoin dışa doumlnuumlk kişiliği sonucu

genccedilliğinde ve hatta tahta ccedilıktığının ilk yıllarında yazıştığı XVILouis

mutlakıyetccedili monarşisine duyduğu hayranlık onun orduyu yeniden

yapılandırmada Fransız eğiticileri goumlrevlendirmesine ve başta Londra

(1793) olmak uumlzere Viyana (1795) ve Parisrsquote(1796) suumlrekli elccedililikler

accedilmasına neden olmuştur Soumlzkonusu Fransız eğitmenler aracılığıyla

orduda Fransızca oumlğrenenlerin giderek sayısının artması ve elccedililikler

Osmanlının Batıya accedilılmasında etkin bir rol oynamıştır Bununla

birlikte 1789rsquodaki Fransız İhtilalinin temelinde yatan ldquooumlzguumlrluumlk eşitlik

ve kardeşlikrdquo gibi yurttaşlık haklarının bundan boumlyle de bireysel

duumlşuumlnmenin gelişmesine neden olan soyut kavramlardan İslamiyetrsquoin

98

baskısıyla halkın etkilenmediği goumlruumlluumlr Bundan boumlyle Fransız kuumlltuumlruumlne

yaklaşılmasıyla birlikte Fransız İhtilalini hazırlayan yurttaşlık haklarına

dayalı ldquooumlzguumlrluumlkrdquo kavramının Osmanlıda zaman iccedilerisinde anlam

değiştirerek ldquoulusal bağımsızlıkrdquo kavramına doumlnuumlşeceği duumlşuumlnuumllebilir

Batının Osmanlıyı etkileyen yanı daha ccedilok rejimin iktidar guumlcuumlnuuml

artıracak askeri alandaki teknolojik ilerlemeler ve Batının buumlrokratik

işleyişi olmuştur Başka bir deyişle Osmanlıyı bilginin pratik yaşama

getirdiği kolaylıklar ilgilendirmiştir (Zuumlrcher 1997 27-31) Bununla

birlikte III Selimrsquoin Fransız kuumlltuumlruumlne yaklaşması ona bir yandan eski

padişahlardan farklı olarak yenilikccedili sıfatını kazandırırken oumlte yandan

da Fransız İhtilalinin ccedilıkması onun siyasi iktidarını zayıflatmıştır Şoumlyle

ki Fransız İhtilaliyle birlikte yukarıda da değinildiği gibi ulusal

bağımsızlık kavramı guumlndeme gelmiş ve bu da azınlıkların

ayaklanmasına neden olmuştur Uumlstuumlne uumlstluumlk buumlrokratik yapının

Batıdan uumllkenin koşullarının goumlzoumlnuumlne alınmadan oumlrnek alınması bu

kadronun giderek şişmesine neden olduğu gibi maaş sistemine de

geccedililmiş olması ekonomik krize yol accedilmış ve bu tablo III Selimrsquoin

sonunu hazırlamıştır

Bu şekilde yenilikten yana olan III Selim ve ordusu Kabakccedilı

İsyanıyla birlikte 1807rsquode sona ermiştir Oumlte yandan bu yenilik hareketi

herşeye karşın sonlanmamış ve 1795rsquode Muumlhendishane-i Berr-i

Huumlmayun kurulmuştur Yine bu kara muumlhendishanesinin kurulmasında

Avusturya elccedilisi Ebubekir Ratip Efendirsquonin İmparatorluğa sunduğu

ldquoAkademya Enjeniyorrdquo başlıklı 46 sayfalık elccedililik raporunun da etkisi

yadsınamaz (Tekeli amp İlkin 1999 31)

231 Yeni Eğitim Kurumlarının Akademik Niteliği ve İccedil İşleyişi

Muumlhendishaneler

Bu yeni eğitim kurumlarında ilk sistemli eğitimin 1795rsquote oluştuğu

soumlylenebilir Başlangıccedilta bu kurumların amacı teknik bilgiye sahip

subaylar yetiştirmektir Bundan boumlyle kuumlltuumlrel kimliğin kaybolmadan

Osmanlı-Batı sentezi bir eğitim anlayışı egemen olmuştur Osmanlı

kanadına kalemiye oumlrnek alınırken Batı kanadının oluşmasına şekil

verenler yerli elccedililer olmuştur Bu iki kanadın ne şekilde uzlaştığının en

basit oumlrneği hiccedil değilse şekilsel olarak bu kurumların yapılanmasında

benimsenen modelden anlaşılır Bununla ilgili olarak iki oumlrnek bu karma

99

modeli accedilıklığa kavuşturur birinci olarak medreselerdeki hocadan

ldquoicazet almardquo bir yandan yerini Batı oumlrneğine bakılarak sınıf geccedilmeye

bırakırken oumlte yandan bir uumlst sınıfa geccedilebilmek iccedilin yerin boşalmasını

beklemek zorunda kalmak Enderun geleneğinin devam ettiğini goumlsterir

İkinci olarak ise sınıfların derecelendirilmesinde Batı uumlniversitelerinde

kilisedeki oumlrguumltlenmeden esinlenerek kullanılan Latince koumlkenli

soumlzcuumlkler kullanılmadığı gibi geleneksel medreselerdeki alt kademedeki

oumlğrencilere verilen ldquosoftardquo (suhte) ya da uumlst kademe oumlğrencilere verilen

ldquodanişmentrdquo gibi soumlzcuumlklere de yer verilmediği bunun yerine

Osmanlının yeni buumlrokratik yapısında goumlzde konuma ccedilıkan kalimiyedeki

kademeleri goumlsterir muumllazim şakird halife ya da hace soumlzcuumlklerinin

yeğlendiği goumlruumlluumlr Bu ise aynı zamanda Osmanlının kendine oumlzguuml

yenilikccedili bir eğitim şekli yaratma ccedilabası iccedilerirsinde olduğunu goumlsterir

(Karş İhsanoğlu 1992 350 Tekeli amp İlkin 1999 46) Oumlte yandan bu

eğitim kurumlarında medreselerden farklı olarak Tuumlrkccedile araştırma

yazma ya da Doğu dillerinden bir yapıtı Tuumlrkccedilersquoye ccedilevirme gibi bir

koşulun yanı sıra hocalık iccedilin Fransızca bilmenin oumln koşul olması

soumlzkonusu doumlnemde henuumlz bilgi aktarım aşamasında bulunulduğunu ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini goumlsterir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun bu doumlnem eğitmenlerinin arka plan eğitimiyle ilgili

olarak ldquoOsmanlı toplumunun koşulları iccedilinde Avrupa dillerini ve Doğu

dillerinin bilen Batırsquodaki gelişmeyi aktarabilecek biccedilimde yetişmişlerdirrdquo

(aktaran Tekeli amp İlkin 1999 45)21

şeklindeki soumlzleri İmparatorluğun

eğitim konusuna gerccedilekte oumlnem verdiğini goumlsterir Ne var ki

başhocalığa tayinde oumlzel konu alanında uzmanlaşma yerine her konuyu

bilme koşulu ister istemez hocayı her konu alanında temel bilgiler

edinerek bilgi uumlretecek duumlzeyde oumlzel alanda uzmanlaşmasını

engellemiştir Bu accedilıdan 17 ve 18 yuumlzyılda bu yeni eğitim kurumları

medreselere bu konuda benzemekle birlikte ana dilde araştırma yazmayı

ve ccedileviri yapmayı koşul olarak oumlne suumlrmeleri hiccedil değilse ana dilde

yazılı kuumlltuumlruumln başlamasına neden olmuştur

2311 Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri

21

Bu bilgi Ekmelleddin İhsanoğlu Başhoca İshak Efendi Kuumlltuumlr Bakan-lığı Yayınları Ankara 1989 s9rsquodan aktarılmıştır

100

Eğitim kurumlarının işleyişiyle ilgili bu fiziksel suumlrecin soumlzkonusu

kurumlarda ders malzemesi olarak kullanılan yayınlara da yansıdığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz burada bilgi uumlretimini tetiklemede

Osmanlının hangi konu alanlarında yayınlar seccediltiğinin hangi dillerden

hangi konulara goumlre seccedilimde bulunduğunun ccedilıkartılması yukarıda soumlzuuml

edilen kurumların fiziksel işleyişiyle eğitim anlayışının ne derecede

koşutluk goumlsterdiğini anlamak ve Osmanlının duumlnyaya bakış accedilısını

kuumlccediluumlk de olsa bu eğitim kurumlarındaki bilgi uumlretiminde kullanılan

somut bir malzemeden ccedilıkartmak accedilısından oumlnem taşır İhsanoğlursquonun

1797rsquodeki Baş Muhasebe dersleri arasında Muumlhendishane Hocası

Abdurahman Efendinin listesinden yola ccedilıkarak yaptığı incelemede

kaynak kitapların astronomi geometri ve coğrafya ile ilgili yapıtlar

olduğu bildirilmekte ve bunların bir boumlluumlmuumlnuumln klasik İslam bir

boumlluumlmuumlnuumln yeni telif bir boumlluumlmuumlnuumln ise Avrupa kaynaklı olduğu

bildirilmiştir Soumlzkonusu kitaplar arasında Ptolemersquonin klasik İslam

duumlnyasındaki El-Macesti Katip Ccedilelebirsquonin Muumltefferika tarafından

eklerle basılan Cihannuumlma ve Atlas Minor gibi eski bilgiyi taşıyan

kitaplar bulunmaktadır Oumlte yandan harp tekniğiyle ilgili bilgiyi taşıyan

ccedileviri yapıtlar hem Avrupa koumlkenli hem de daha yeni bilgi iccedilermektedir

(İhsanoğlu 1992 351)

Bu listeye goumlre kaynakların koumlkeninin konu alanlarına goumlre

dağılımına bakıldığında ise matematik ve astronomiyle ilgili yapıtlar

İslam kaynaklarına coğrafya harp tekniği ve askeri bilimler Batı

kaynaklarına dayanmaktadır Kullanılan dil Arapccedila ya da Osmanlıca

olup Batı dilinde hiccedilbir kaynağa rastlanmamıştır Bu ise muumlhendisha-

nelerde henuumlz Batıdaki kuramsal bilgiyle tanışılmadığını geccedilmişteki

pratiğe dayalı eğitim şekline ters duumlşmeyecek bir eğitim anlayışının

egemen olduğunu goumlsterir Ne var ki Batıdaki teknolojik olanaklara en

kolay ve en hızlı yoldan erişimi sağlayacak bir eğitim reformunun

kaccedilınılmazlığı karşısında ister istemez doğrudan olmasa da dolaylı

olarak oumlrneğin oumlrtuumlk ccedileviri şeklinde ccedileviri ile telif yapıt sınırını ortadan

kaldıran kaynaklar uumlretme gereği doğmuştur Burada amaccedil Batı bilimini

yakalamaktan ccedilok teknolojik olanaklar aracılığıyla askeri uumlstuumlnluumlğuuml

suumlrduumlrecek bir eğitim verme olduğundan program yukarıdaki listeden de

anlaşılacağı uumlzere fen bilimleri ağırlıklı olarak duumlzenlenmiştir

Osmanlıların fen bilimlerinde Arap bilimsel geleneğine dayalı olarak

geleneksel olarak geometri astronomi ve matematik konularına ilgisi

onları kuramsal derslerde oumlrneğin Gelenbevi İsmail Efendi gibi bilgide

101

tutucu olmayan Medreselerdeki hocalardan yararlanmaya bundan boumlyle

kuramsal bilginin Arapccedila koumlkenli bilgiye dayanmasına oumlte yandan uy-

gulama derslerini dışardan (Batıdan) gelen konunun uzmanı kimselere

bırakmaya youmlneltmiştir Uygulama derslerine giren kimselerin uumlniver-

sitelerden değil de savaş alanlarında kendini kanıtlamış kimselerden

seccedililmiş olması ise Osmanlının İhsanoğlursquonun ifadesiyle ldquopratik ihtiyaca

cevap verecekrdquo bir eğitim reformunun gerccedilekleştirdiğini goumlstermektedir

(İhsanoğlu 1992 348-350)

Bu ise uygulama derslerine ağırlık verilerek kuramsal derslerin

uygulamaya youmlnelik olarak hazırlandığı anlamına gelmektedir Oumlrneğin

topccediluluk alanında uzmanlık yabancı uzmandan oumlğrenilirken matema-

tikte topccediluluğun gerektirdiği kadar kuramsal bilgiye yer verilmiştir Bu

uygulamadan bir yandan Osmanlıda ldquobilimsel meraklılığınrdquo henuumlz

uyanmadığı gibi bir ccedilıkarımda bulunulabileceği gibi Osmanlının

Batıdaki yuumlksek oumlğretim modelini kopyalamak yerine bilgiyi edinmede

kendi geleneksel yapısına uygun bir eğitim reformu gerccedilekleştirmeye

ccedilalıştığı da duumlşuumlnuumllebilir Bilgiyi algılama ve uumlretmenin etkin olduğu

kadar bireysel youmlnuuml de duumlşuumlnuumllecek olursa bu gerccedileğin toplumsal yapıya

goumlre de değiştiğinin kabul edilmesi gerekir Ne var ki Osmanlıda ki bilgi

uumlretimi konusunda en buumlyuumlk eksikliğin ana dilde bilgi edinme ve uumlretme

geleneğinin uzun suumlre Arap kuumlltuumlrel egemenliği altında kalması sonucu

Batıdaki bilimsel devrimi en az 200 yuumlz yıl sonra yakalamaya ccedilalış-

masından kaynaklanmış olabilir Bir başka deyişle aradaki zaman farkını

kapatmak amacıyla bilgiyi sorgulamadan oumlduumlnccedil alma geleneği bilimsel

yaşamı durgunluğa itmiştir Bir başka deyişle ldquoneden niccedilinrdquo sorularına

fırsat bırakmayan guumlnuumlmuumlzde ldquoknow-howrdquo (nasıl sorusuna dayalı bilgi)

adı verilen bilgiyi edinmeye yarayan bir youmlntem kullanılmıştır

Oumlte yandan bu kaynaklardan Batı kaynaklarına dayanılarak yazılan

telif yapıtların ya da Arapccedila kaynakların Osmanlıca olduğu goumlz oumlnuumlne

alınacak olursa bu kurumlarda bilim dilinin Osmanlıca olarak kabul

edildiği anlaşılır Uumlstelik bu bilgiler yukarıda matbaanın yayımladığı

kitaplarla ve Tercuumlme heyetinin etkinliği ile oumlrtuumlşmekte olup bilim

dilinin Osmanlıca olması soumlzkonusu okulların Enderunrsquoun bir devamı

olarak algılandığını ve Tuumlrkccedilersquoye daha yakın bir dil olarak

Osmanlıcarsquonın bilim dili olarak daha ağırlıklı kullanılması ise oumlzguumln

bilgi uumlretimine bundan boumlyle daha kolay geccedililebileceğini goumlsterir Bu

durumda ise Arapccedila bilim dili konumu ikinci yabancı dil konumuna

bırakacaktır

102

Zaman akışı iccedilerisinde eğitimin Doğudan Batıya iyice youmlnlendiği ise

Huumlseyin Rıfkı Tamani (1806-1817) adlı baş hocanın doumlneminde III

Selimrsquoin Muumlhendishanersquoye 1806rsquoda bağışladığı 300 kitaplık listenin

iccedileriğinden anlaşılmaktadır Bu listedeki kitapların tuumlmuumlnuumln Batı koumlkenli

olması Avruparsquonın bilimsel uumlstuumlnluumlğuumlnuumln başta padişah olmak uumlzere

kabul edildiğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Listedeki

kitapların ccediloğu Fransarsquoda kullanılan kitaplar olup matematik fizik

astronomi yanısıra askerlik ve denizcilik alanlarında yapıtlardır Bu

yapıtlar arasında 147 ciltlik Rousseau Diderot drsquoAlembert gibi doumlnemin

oumlnde gelen duumlşuumlnuumlr ve bilginlerinin de yazılarının bulunduğu bir

ansiklopedinin bulunması Batı kuumlltuumlruumlyle tanışmaya olanak sağlaması

accedilısından oumlnem taşır Ayrıca bu listede bulunan Bezoutrsquoin doumlrt ve altı

ciltlik eserinin 1830-1836 yılları arasında baş hocalık yapan İshak

Efendirsquonin doumlrt ciltlik Mecmua-i Ulum-i Riyaziye adlı yapıtına ana

kaynak olması hem Batıdaki bilginin daha oumlzuumlmsendiğinin hem de bu

bilgiyi zaman kaybetmeden daha yakından izlendiğinin de bir

goumlstergesidir Oumlte yandan İshak efendinin Usul-i Siyaga Usul-i

İstihkamet ve Huumlseyin Rıfkı Tamaninin İmtihanrsquol-Muumlhendisin adlı

yapıtlar eğitimin ağırlığının pratiğe youmlnelik olduğunu kitapların

başlığındaki ldquousulrdquo soumlzcuumlğuumlnden de anlaşılacağı gibi neden niccedilinrsquoden

ccedilok nasıl sorusuna yanıt verecek bilginin halen geccedilerli olduğunu

goumlstermektedir Bu bir yerde Batı kaynaklarına başvurulmakla birlikte

henuumlz Batıyla duumlşuumlnsel olarak iletişime geccedililemediği anlamına da gele-

bilir Ne var ki bu doumlnemde hiccedil olmazsa bilgi uumlretimini harekete

geccedilirecek etkin ortam yaratılmıştır Oumlrneğin Batı kaynaklarının ccedilevril-

mesine Huumlseyin Rıfkı Tamanirsquonin başhocalığı zamanında başlanmış bu

etkinlik ardından gelen baş hoca Seyyid Ali bey (1817-1830) tarafından

biraz yavaşlatılmakla birlikte İshak Efendiyle yeniden canlanmıştır

Uumlstelik bu ders kitabı ya da ccedilevirilerin Muumlhendishane-i ber-i Huumlma-

yunun kendi matbaasında basılma olanağının bulunması bilimsel uumlret-

kenlikte fiziksel koşulların daha o guumlnden oumlnemine işaret etmektedir

(İhsanoğlu 1992 352-353)

Oumlzetle soumlylenecek olursa medrese ve halka accedilık Umumi Kuumltuumlp-

hanelerle Muumlhendislik okulu kuumltuumlphaneleri karşılaştırıldığında sınırlı

sayıdaki Batı kaynağının bile bilgi uumlretimini etkilediği goumlruumllmektedir

Oysa sadece Arapccedila Farsccedila ve Osmanlıca yapıtların bulunduğu vakıf

kuumltuumlphanelerden yararlanan kesimde bu şekilde bir girişim soumlz konusu

olmamıştır

103

23111 Bilgi Kaynağı Muumlhendislik Okulu Kuumltuumlphaneleri ve

Bilgi Uumlretim Suumlreci

Muumlhendislik okullarında yayınlanan kitapların ccediloğu ders kitabı

niteliğinde derleme ya da ccedileviridir Bu doumlnemde henuumlz bilgi birikimi

olmadan yazarların oumlzguumln yapıt vermesi de duumlşuumlnuumllemez Bir başka

deyişle bu sadece Osmanlılara oumlzguuml bir durum olmayıp genelde

evrensel olarak bilgi uumlretim suumlrecinin geccediltiği aşamalar olarak kabul

edilmesi gerekir Kitap listelerinden yola ccedilıkarak ccedilıkartılan bilgilerde

Osmanlıların bu suumlreci izlediğini goumlsterir Daha da accedilılacak olursa bilgi

uumlretim suumlrecinin geccediltiği evreler genel olarak şoumlyle sıralanabilir

1) Bilginin erek ekinde kabuluuml evresi

2) Bilginin oumlzuumlmsenerek aktarılma evresi

3) Bu bilgiden iccedilinde bulunulan koşullara uygun oumlzguumln bilgi uumlretme

evresi

Bu listelerdeki kaynakların yanı sıra Tercuumlme Heyeti ve Matbaarsquonın

yayınladığı kaynaklara bakıldığında Osmanlının bu doumlnemde (18 yuumlz-

yılın sonu) ikinci evreyi bir başka deyişle de bir geccediliş doumlnemini

yaşadığı goumlruumllmektedir Bu doumlnemde yukarıda belirtilen konu alanlarına

uygun yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek Tuumlrkccedile soumlzcuumlkler

tuumlretilmeye ccedilalışılmış bununla birlikte Osmanlıca gibi yapay bir bilim

dilinde oumlzguumln bilgi uumlretiminde bulunmak yine de kolay değildir Uumlstelik

kaynak olarak Arapccedilarsquonın yanı sıra Fransızca kaynakların egemenlik

kurmaya başlaması bilim dili olarak yeni kimliğini bulmaya ccedilalışan

iktidarın zorlanmasına neden olmuştur Bu kez de Batıdan gelen yabancı

bir kuumlltuumlruumln boyunduruğu altına girme tehlikesiyle karşı karşıya

kalmıştır Ne var ki III Selimrsquoin başta Fransız kuumlltuumlruumlne tuumlm

hayranlığına karşın XVI Louisrsquoin saltanatının Fransız İhtilaliyle sona

ermesi ve bunun sonucunda mutlak monarşi anlayışının yıkılması ve

Bonapartersquoın Mısırrsquoa girerek İslam uumllkelerini tehdit etmesi onun

Fransızcarsquoyı eğitim dili olarak kabul etmesini oumlnlemiştir Bu kararda

Fransız İhtilalinin uyandırdığı bireysel oumlzguumlrluumlk ve ulusal kimlik

kavramlarının etkisi olmuştur Bir başka deyişle Osmanlının kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde Arapccedilarsquoyı bilim dili olarak sorgulamadan kabul

etmesindeki hataya yeniden duumlşuumllmemiştir Uumlstelik Tanzimat oumlncesi

duumlşuumlnuumlr bilginlerinden Kethuumldazade Mehmet Arif Efendirsquonin kendi

bilimini okumadan yabancılara oumlzguuml bilimi okumanın bir kimseyi kendi

104

kuumlltuumlruumlne yabancılaştırarak onu dilinden yararlandığı kuumlltuumlruumln bireyi

yapabileceği şeklindeki uyarısı ulusal bilincin ilk tohumlarının da bu

doumlnemde atıldığını goumlsterir (İhsanoğlu 1992 354) Buna goumlre

muumlhendishanelerde Fransızca kaynaklar yerine ccedilevirinin teşvik edilmesi

de iktidarın benimsediği resmi dili oumlnde tutarak ulusal kuumlltuumlre sahip

ccedilıkma duumlşuumlncesinden kaynaklandığı soumlylenebilir Ne var ki iktidarın

askeri okullardaki bu kararlılığı 1827rsquode ordunun gereksinimini

karşılamak uumlzere accedilılan Tıbbiye mekteplerinde suumlrduumlruumllememiştir

2312 Tıbbiye Mektepleri

Bu dilsel değişimi başlatan ilk yuumlksek oumlğretim kurumu olması

accedilısından ldquoMektep-i Tıphane-i Amirerdquo dikkati ccedileker Bu okulda yabancı

dil derslerine ek olarak kimi derslerin de yabancı dilde yuumlruumltuumllduumlğuuml oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Buna goumlre eğitim dili başta Osmanlıca olmak uumlzere

Fransızca ve İtalyancarsquodır Okulun başına getirilen ve ccediloğu ders yuumlkuumlnuuml

uumlzerine alan Hekimbaşı Mustafa Behccedilet Efendi ders kitabı olarak

Parisrsquoten getirilen doumlrt nuumlsha fizyoloji ve terapi kitabını altı nuumlsha

anatomi kitabını ve iki cilt buumlyuumlk tıp soumlzluumlğuumlnuuml kullanmıştır Bu okula

ek olarak aynı yılda bir de Cerrahhane accedilılmış 1831-1832 yıllarında ise

bu okul Şehzadebaşından Topkapı Sarayının yanına taşınarak başına da

muumlduumlr olarak Fransız Cerrah Sat de Gallieacutere getirilmiştir Bu okulda

bilim dili olarak Osmanlıca kullanılmıştır 1836 yılında bu iki okul

birleştirilmiş ve 1839 yılına kadar etkinliğini suumlrduumlrmuumlştuumlr(İhsanoğlu

1992 354-355)

Bu eğitim şeklinin yetersiz bulunmasıyla birlikte 1839 yılından Guumll-

hanersquoden Galatasarayrsquoa taşınan okulun başına Avusturyalı Doktor C

Ambroise Bernard getirilmiş ve okulun adı Mektep-i Tıbbiye-i Adliye-i

Şahane olarak değiştirilmiştir Eeğitim dili olarak da Fransızca kabul

edilmiştir Oumlyle ki Bernard bu okulda kullanılacak ders kitaplarını22

bile

Fransızca olarak hazırlayarak İstanbulrsquoda bastırmıştır Bu mesleki ders-

22

Bu kitapların adları sırasıyla Elements de Botanique a lrsquousage des eleves a lrsquoecole de Meacutedicine Imperiale de Galata Serai ve Precis de Percussion et drsquoAuscultation a lrsquousage de ses leccedilons olup dikkati ccedile-ken her ikisinin de ders kitabı olarak oumlzellikle Galatasaray iccedilin kullanı-lacağının daha başlıkta bildirilmesidir Bu kitaplardan birincisi botanik ikincisi ise kulakla kalp muayenesiyle ilgili bilgiler iccedilermektedir (İhsanoğlu 1992 355)

105

lere ek olarak Fransızca yabancı dil derslerinde Fenelonrsquoun Teacuteleacutemaque

adlı yapıtı okutulmuştur Bu şekilde yabancı dilin dilsel amaccedillı da olsa

kaynak kuumlltuumlruuml tanımadan oumlğrenilemeyeceği duumlşuumlncesi akla getirilerek

Osmanlıdaki dilbilgisine dayalı yabancı dil oumlğretimine yeni bir boyut

kazandırılmıştır Bir başka deyişle bilginin uumlretildiği kuumlltuumlrel ortamın

oumlnemi guumlndeme gelmiştir23

Bu kitabın Tuumlrk ccedileviri tarihi accedilısından esas

oumlnemli noktası amaccedillı olarak saptırılmış olmasıdır Şoumlyle ki Fenelonrsquoun

(1651-1715) tahta ccedilıkacak Burgondiya Kralına ldquohuumlkuumlmdarın halk iccedilin

varolduğurdquo duumlşuumlncesini vurgulayan bir huumlkuumlmdarlık dersi vermek uumlzere

yazdığı roman Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699rsquoda saray

edebiyatının saygınlığına uygun duumlşecek şekilde bir aşk oumlykuumlsuuml olarak

ccedilevrilmiş ve ccedileviri sarayın onayını almıştır (Berkes 2002 a 359) Oumlte

yandan gerccedilekte adalet kavramını iktidar accedilısından sorgulayan boumlyle bir

yapıtın seccedililmiş olması eğitimin her alanında bu yabancı eğitimcilerin

bilinccedilli adım attığını da goumlstermektedir Bununla birlikte tıp alanında

eğitim dilinin bu şekilde yabancı dil olması ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımını engellediğinden bilgi uumlretimi accedilısından tekrardan yabancı

kuumlltuumlre bağımlı olma tehlikesini yaratmaktadır Başka bir deyişle bu

hem ccedilevirilerin erek ekin uumlruumlnuuml olarak oumlzguumln bilgi uumlretme işlevini

ortadan kaldıracak hem de bilgi uumlretiminde kendi koşullarından ccedilok

yabancı bir kuumlltuumlruumln ortamından yola ccedilıkıldığından ortaya ccedilıkacak uumlruumln

kendi ortamına yabancı kalacaktır Oumlte yandan bu durum telif yapıtlarda

yabancı kaynaklara yapılan atıfların sayısını artıracaktır

Osmanlıda telif yapıtlarda Batı kaynaklarına ilk atıfta bulunma tıp

alanında gerccedilekleşmiş olup bu konuda ilginccedil bir yol izlenmiştir Tıprsquota

kimya konusunun oumlnemini 16 yuumlzyılın ilk yarısında guumlndeme getiren

Paracelsusrsquoun yapıtının 17 yuumlzyılda Halepli Salih bin Nasrullah tarafın-

dan Arapccedilarsquoya ccedilevrilmesiyle birlikte Batı kaynaklarına atıfta bulunul-

maya başlanılmıştır Paracelsusrsquoa Tuumlrkccedile kaynakta ilk atıfta bulunan

23

Bu yapıtın seccedililme nedenikonu olarak Doğuda yaygın oumlrneklerine rast-lanan bilge devlet adamının başından geccedilenleri anlatan bir oumlykuuml olma-sıdır Sarayın saygınlığını oumln plana geccedilirecek şekilde Sadrazam Yusuf Kemal Paşa tarafından 1699 da İnşa denilen bir duumlzyazı koşuk biccedilimi seccedililerek ccedilevrilmiştir Saraya ters duumlşecek kimi boumlluumlmler ccedilıkarılmıştır Soumlzkonusu ccedilevirinin bu oumlzellikleri onun 1862 ilk kez olmak uumlzere 1863 1867 ve 1870rsquode yeniden basılmasına neden olmuştur Ne var ki bu kısaltılmış ve aşırı ağdalı ccedileviriye karşı 1881rsquode Ahmet Vefik Paşa duumlz yazıyla kısaltılmamış bir ccedileviri yaparak Kemal Paşarsquonın ccedileviri youmlntemini eleştirmiştir (Paker 1991 17)

106

18yuumlzyılda Oumlmer Şifairsquodir O da bu Batı kaynağına değil yukarıda soumlzuuml

edilen Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmuştur Başka bir deyişle kendi

oumlzguumln yapıtını uumlretirken kuumlltuumlrel ve dilsel olarak kendisine daha yakın

hissettiği Arapccedila ccedileviriye atıfta bulunmayı tercih etmiştir Oysa Adnan

Adıvar ldquoOsmanlı Tuumlrklerinde İlimrdquo adlı yapıtında Paracelsusrsquoun Halepli

Salih bin Nasrullah tarafından yapılan ccedilevirisinin III Selim ve I

Abduumllhamit doumlneminde Hekimbaşılığa kadar yuumlkselen Gevrekzade

Hasan tarafından Muumlrşid-uumll-etibba fi terceme-i ispagiriya adıyla Os-

manlıcarsquoya ccedilevrildiğini belirtmiştir Ne var ki ccedilevirmenin bile aslı

Paracelsus tarafından Almanca yazılan sonradan Latincersquoye ccedilevrilen bu

yapıtın Yunanca olduğunu oumlne suumlrmesi o doumlnemde Batı kaynaklarıyla

gerccedilek anlamda tanışılmadığını bununla birlikte Batı kaynaklarına atıfta

bulunmanın moda olduğunu goumlstermektedir (Adıvar 1991 211)

Oumlte yandan bu Arapccedila ccedileviri yapıttan oumlrnek alan Hayatizade

Mustafa Fevzi ise Hamse-i Hayati adlı yapıtında Batı kaynaklarına atıfta

bulunmuştur Oumlzetle Batılı kaynaklara atıfta bulunma Arapccedila ccedileviri

yapıtla birlikte guumlndeme gelmiş ve bilgi uumlretiminde ccedileviri yapıt

Doğudan Batıya youmln değiştirici bir rol oynamıştır Ne var ki burada da

Arap biliminin goumlsterdiği yoldan Batıya bakılmıştır Arap biliminin yuumlz-

yıllar suumlren Osmanlı bilimindeki egemenliği Osmanlının coğrafik olarak

kendine daha yakın olan Batırsquodan ccedileviri yapma fikrini bile aklına

getirmemiştir Oumlte yandan bu şekilde dolaylı yoldan Batıya atıfta

bulunma ya da Tuumlrk bilimsel geleneğinde henuumlz Batı kaynaklarından

ccedileviri yapılmaya başlamadığından Batıdan gelen bilgi başlangıccedilta

gecikmeli olarak Arapccedila ccedileviriler yoluyla gelmiştir Oumlrneğin Batı kay-

naklarına 18 yuumlzyılın başında en ccedilok atıfta bulunan Abbas Vesimrsquoin

Duumlstur-uumll Vesim adlı yapıtında 1664rsquode kan dolaşımında akciğerlerin

oumlnemini ortaya ccedilıkaran Harveyrsquoin ne kendisinden ne de buluşundan soumlz

etmemesi dikkat ccedilekicidir (Tekeli amp İlkin 1999 50) Uumlstelik Padua

uumlniversitesinde tıp eğitim goumlruumlp bu konuda araştırma yapmış olmasına

karşın Boğdan voyvodosı Alexander Mavrocordatarsquoda bu bilgiyi

Osmanlıya taşımamıştır Bu aynı zamanda farklı dinlerdeki Osmanlı

buyruklarının sadece dinsel olarak değil kuumlltuumlrel olarak da birbir-

lerinden nasıl yalıtlanmış olduğuna işaret etmektedir Bununla birlikte

İhsanoğlursquonun Osmanlıların Roumlnesans tıbbırsquoyla ilgili bilgiyi

İspanyarsquodan kaccedilan ve Osmanlırsquoya sığınan Yahudi koumlkenli hekimler

aracılığıyla edindiklerini belirtmesi (İhsanoğlu 1992 358) yuumlzyıllardır

Osmanlı toprakları iccedilinde yaşayan buyrukların birbirinden kopukluğuna

107

karşın yeni gelenlerin ilk heyecanla bilgiyi paylaşmadaki isteklerini ve

Osmanlı kuumlltuumlruumlne katkılarını goumlsterir Bu bir yerde Osmanlıların yeni

kuumlltuumlrlere accedilık olduğunu goumlstermekle birlikte toplumsal alt yapının

yeterince kuvvetli oluşturulamaması İmparatorluğun dışardan gelen

tesirler karşısında zayıf kalarak buyruklarıyla ilişkilerinin kopuk

olduğunu goumlsterir

232 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşundan Tanzimatrsquo a

Kuumltuumlphaneler

Kuumltuumlphaneler bir uumllkenin kuumlltuumlrel belleğidir Bundan boumlyle kuumltuumlpha-

nelerin oluşumu ve şekillenişinin yanı sıra iccedilindeki dermeden kuumlltuumlrel

olarak ne gibi bir suumlreccedilten geccedilildiği ve hangi etkiler altında kalarak oumlz-

guumln yapıtların uumlretildiği konusunda bilgi edinilebilir Ancak burada so-

run kuumlltuumlrel etkinlik accedilısından ccedileşitli tipte karşımıza ccedilıkan kuumltuumlphanele-

rin neye goumlre sınıflandırılacağıdır Oumlrneğin Balcı zade Tarihi Medeni-

yette Kuumltuumlphaneler adlı yapıtında kuumltuumlphaneleri saray kuumltuumlphaneleri

İstanbul kuumltuumlphaneleri Bursa Edirne ve Konya kuumltuumlphaneleri şeklinde

sınıflandırmıştır (Balcı zade 1931 464-478) Bu ise kuumltuumlphanelerin

saray ve şehir kuumltuumlphaneleri şeklinde seslendikleri kitleye goumlre iki sınıfa

ayrıldığına işaret eder Ne var ki bu şekilde basit bir sınıflama farklı

kesimlere hizmet veren vakıf kuumltuumlphanelerinin kuumlltuumlrel etkinlikteki

işlevinin goumlz ardı edilerek dikkati kuumltuumlphanenin iccedil ve dış yapısına ccedileker

Bu accedilıdan bakıldığında kuumltuumlphanelerin zaman iccedilerisinde değişen iccedil

ve dış yapısından ccedilok verdiği hizmet ve seslendiği kitleye goumlre bir

sınıflandırma yapmak kuumltuumlphanelerin insan uumlruumlnuuml kuumlltuumlrel etkinlikteki

payını anlamak accedilısından daha anlamlı olur Oumlzer Soysalrsquoın ldquotek objektif

oumllccediluumlt olarak hizmet faktoumlruumlnuumlrdquo değişmez bir oumllccediluumlt olarak ele alıp yaptığı

sınıflamada Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan 19 yuumlzyılın

sonlarına doğru şoumlyle bir tablonun ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr

a) Eğitim gerekleri duumlşuumlnuumllerek cami medrese mektep iccedili veya yanın-

daki kuumltuumlphaneler

b) Varlık nedeni doğrudan doğruya ve oldukccedila kapsamlı toplumsal

bir yarar amaccedillı başlı başına ya da bir tesis iccedili veya kuumltuumlphaneler (cami

ve zaviye gibi) veya bedesten hastane gibi yerlerde oumlzel ihtiyacı karşı-

layan kuumltuumlphaneler

108

c) Belli bir inanccedil ya da duumlnya goumlruumlşuumlnuuml paylaşmak uumlzere cami tuumlrbe

dergahlarda oluşmuş sınırlı amaca hizmet eden kuumltuumlphaneler

d) Ulema devlet adamı ve saray erkanı tarafından konak ya da saray-

larda kişisel amaccedilla kurulmuş kuumltuumlphaneler (Soysal 1973 20-21)

Bu şekilde hizmet ve hedef kitle arasında ilişki kurularak bir sınıf-

lama yapıldığında oumlzetle mescid medrese kuumltuumlphanelerinin muumlderris

ulema ve oumlğrencilerecami tekke tuumlrbe kuumltuumlphanelerinin ise cemaate

accedilık kuumltuumlphaneler olduğu ortaya ccedilıkar Bu kuumltuumlphanelerin belli bir hedef

kitlenin hizmetine accedilık olması onların halk kuumltuumlphanesi sıfatını alması

konusunda da kuşku uyandırır (Keseroğlu 1989 82-86) Ancak hedef

kitle farklı olmakla birlikte hizmet accedilısından oumlğretimin tamamlayıcısı

şeklindeki ortak amaccedil halk kuumltuumlphanelerinin halkı eğitmek şeklindeki

temel amacıyla oumlrtuumlşuumlr Bu ise Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

kadar youmlnetim şekli vakıf olan kendine ekonomik bakımdan yeterli dev-

letten bağımsız bu kuumltuumlphanelerin halkın eğitim gereksinimini karşıla-

mak uumlzere kuruldukları sonucunu doğurur (Soysal 1973 102) Ne var

ki yukarıdaki sınıflamada aralarında eşit bir dağılım soumlzkonusu olmadı-

ğından halka verdiği hizmet accedilısından bir derecelendirme yapıldığında

bu kuumltuumlphane tuumlrleri arasında Muumljgan Cumburrsquoun cami kuumltuumlp-

hanelerinin guumlnuumlmuumlz halk kuumltuumlphanelerine daha benzediği şeklindeki

saptaması seslendiği geniş kitle accedilısından cami kuumltuumlphanelerinin

Osmanlı kuumlltuumlruumlnuuml belirlemede payı olduğu duumlşuumlncesini akla getirir

(Cumbur 1963 113) Bununla birlikte başlangıccedilta cami kuumltuumlphaneleri

halka okumayı sevdirmek accedilısından buumlyuumlk rol oynasa da medrese gibi

bilgi ortamının yarattığı kuumltuumlphanelerin işlevsel olarak bilgi birikimine

ve bilginin sistemleşmesine daha uygun olduğu duumlşuumlnuumllebilir

Bu konuyla ilgili olarak İsmail Eruumlnsal da Medreselerin oumlzguumln yapıt

uumlreterek ulusal kuumlltuumlruuml şekillendirme şeklindeki işlevlerinin

kuumltuumlphanelerin oluşumu ve sistemleşmesinde daha etkin bir rol

oynadığını belirtmesi yukarıda ne suumlruumllen savı destekler(Eruumlnsal 1988

4) Uumlstelik kuumltuumlphanelerin kuumlltuumlrel etkinliğin somut bir ifadesi olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa kuumlltuumlrel etkinlik olmadan kuumltuumlphanelerin ortaya

ccedilıkması da beklenemez Bu araştırmanın kapsamında vakıf kuumltuumlphanesi

olarak oumlzellikle medrese kuumltuumlphaneleri uumlzerinde durulmasının nedeni de

bilgi uumlretimi ve kuumltuumlphane arasındaki ilişkiyi ccedilıkartmak iccedilindir Ayrıca

bu ilişkinin karşılıklı olduğunun unutulmaması gerekir Osmanlı

İmparatorluğunda kuumltuumlphaneler medreselerde suumlrduumlruumllen kuumlltuumlrel

109

etkinliğin yerleşmesi sonucunda ortaya ccedilıkmakla birlikte kuumltuumlphaneler

olmadan da medreselerdeki kuumlltuumlrel etkinlik suumlrduumlruumllemez Eruumlnsalrsquoa

goumlre kuumltuumlphaneler medreselerin kopmaz bir parccedilası haline ancak 16

yuumlzyılda gelebilmiştir (Eruumlnsal1988 279) Bununla birlikte zaman

iccedilerisinde Medrese kuumltuumlphanelerinin vakıf kuumltuumlphanesi olarak hem

uumlniversite hem de halk kuumltuumlphanesi işlevini goumlrduumlğuuml duumlşuumlnuumllecek

olursa kuumlltuumlrel accedilıdan cami tekke tuumlrbe ve şahsa ait vakıf kuumltuumlphanele-

rine goumlre daha geniş bir yelpazeye seslenme potansiyaline sahip olduğu

ve ulusal kuumlltuumlre oumlzguuml oumlzellikleri oumlzguumln yapıtlar aracılığıyla daha iyi

yayıp duyurabilecekleri oumlne suumlruumllebilir

Osmanlı İmparatorluğunda ilk medrese 1331rsquode Orhan gazi tarafın-

dan kurulmakla birlikte kuumltuumlphane konusunda vakfiye ve muhasebe ka-

yıtlarında bir bilgi bulunmamaktadır Bu doumlnemde Selccediluklardan ve Ana-

dolu Beyliklerinden oumlrnek alarak medreseler kurulmakla birlikte henuumlz

bu aşamada oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililememiştir Bu ise soumlzkonusu ku-

rumlarda bilgi eksikliğinin dışardan karşılanacağı anlamına gelmektedir

Oumlğretim kadrosu başta Anadolursquoda Konya ve Kayseri gibi kuumlltuumlr

merkezlerinden olmak uumlzere İran Suriye ve Tuumlrkistanrsquodan gelecek bilim

adamlarından oluşmuştur Medreselerdeki bu yabancı ccedilok kuumlltuumlrluuml karma

eğitimin Osmanlılara oumlzguuml kuumlltuumlrel yapıyı oluşturması kuşkusuz zaman

alacağı gibi uzun bir suumlre sonra kurulacak kuumltuumlphanelerin dermelerinin

de İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln uumlruumlnleri olacağı yadsınamaz

Bu yabancı kaynaklardan bilgi uumlretimine ise ancak Tuumlrkccedile duumlşuumlnuumlp

Arapccedilarsquoyı ana dili kadar iyi yazmasıyla geccedililebileceği ortada bir

gerccedilektir Osmanlılarda bilgi uumlretiminde gecikmenin en oumlnemli

nedenlerinden biri olan farklı dilde bilgi uumlretiminde bulunmaktır Gerccedili

Batı kuumlltuumlruumlnde Latincersquonin bilim dili olarak kullanılması bilgi uumlreti-

mine bir engel teşkil etmemiştir Bununla birlikte Arapccedila ve Tuumlrkccedilenin

farklı dil ailesinden gelen diller olmasına karşın Latincenin Batı dilleri-

nin bir uzantısı uumlstelik de yapay bir dil olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa

Osmanlılar accedilısından Arapccedilarsquonın bilgi uumlretimini geciktirecek bir engel

olduğunun kabul edilmesi gerekir Ne var ki farklı diller Osmanlıların

bilgi alışverişinde bulunmak uumlzere farklı uumllkelere gitmesine neden

olmuştur I Murad doumlnemine (1362-1389)gelindiğinde Edirnersquonin ve

Anadolursquodaki beyliklerin alınmasıyla birlikte hem bu beyliklerden bilim

adamları İmparatorluğa akın etmeye başlamış bundan boumlyle

Anadolursquodaki kitaplar Osmanlırsquoya taşınmaya başlamış hem de

İmparatorluktan Horasan ve Maverauumlnnehrrsquoe giden Bursa kadısı Mev-

110

lana Mahmud ve eğitim amacıyla Mısırrsquoa giden oumlrneğin Molla Fenari24

gibi bilim adamları da bu uumllkelerden kitap toplayarak kendilerine ait

derme oluşturmaya başlamışlardır Bu yoğun bilgi trafiği Eruumlnsalrsquoa goumlre

Osmanlıdaki bilim adamlarının oumlzguumln yapıt uumlretmesine bu eserlerin

kopyalarının ccedilıkarılarak sonunda kitap birikimine neden olmuştur

(Eruumlnsal 1988 5) Oumlte yandan Yıldırım Beyazıd doumlnemine (1389-1421)

gelindiğinde Kuumltahya Manisa ve Kastomonu gibi beyliklerin de

Osmanlıya katılmasıyla birlikte bu bilim merkezi medreselerde uumlretilmiş

bilgi Osmanlının kuumlltuumlr merkezi Bursarsquoya taşınmış bununla da

kalmayıp Bursarsquoda Ebu İshak Eyne Bey Subaşı Molla Fenari gibi

medreselerde kurulmuştur Ne var ki Timur istilası derme ve

kuumltuumlphanelerin bundan boumlyle ilgili kayıtların kaybına neden olmuştur

II Murad doumlnemine (1421-1451) gelindiğinde ise huumlkuumlmet

merkezinin Edirnersquoye taşındığı ve 1430rsquoda Tunca nehri kenarında

Daruumlrsquol-hadis medresesi kurulduğu goumlruumllmektedir Bu medresenin

oumltekilerden farkı vakfiye ve muhasebe defterinin bulunmasıdır Bu

medrese ilmiye sınıfından olanlara accedilık olup dermesinde sadece 71 cilt

Arapccedila kitabın bulunmaktadır Bu ise medresede bilimsel olarak

Arapccedilarsquonın ve Arap kuumlltuumlruumlnuumln bilimsel olarak Osmanlıların kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde egemen olduğunu goumlstermektedir Bu doumlnemde

vakfiyesi bulunan oumlteki kuumltuumlphaneler ise Bursa Umur bey camii

kuumltuumlphanesi ve Uumlskuumlp İshak Bey medresesi kuumltuumlphanesidir Bunlar

arasında en ilginccedil olan vakfiye 1454rsquote son duumlzenlenmiş haliyle Umur

Beyrsquoe ait olup bu Arapccedila vakfiyenin aynı yıl iccedilerisinde Tuumlrkccedilersquoye

ccedilevrilip taş uumlzerine kazınmış olması ilginccediltir Bu ise Arapccedilarsquonın resmi

dil olmasına karşın Tuumlrkccedilenin uygulama alanında henuumlz silinmediğini

goumlstermektedir Oumlzellikle yazıya geccedilmiş olması dikkat ccedilekicidir Oumlte

yandan oumlrneğin Bursarsquodaki camide 33 Tuumlrkccedile kitap bulunması halk

arasında Tuumlrkccedilenin varlığını suumlrduumlrduumlğuumlnuuml kanıtlamaktadır Bu

doumlnemdeki en accedilık niteliğe sahip olan Umur Beyrsquoe ait bu son vakfiyede

300 cilt kitabın yanı sıra kimlerin bu kitaplardan yaralanacağından

kitaplardan kimin sorumlu tutulacağına ve nerede nasıl saklanacağına

varıncaya dek Tuumlrkccedile bilgini bulunması gerccedilekte guumlnuumlmuumlzde

uumllkemizdeki en buumlyuumlk eksiklik olan yazılı olarak goumlrev tanımını Umur

24

Molla Fenarirsquonin 10000 ciltlik bir derme bıraktığı oumlne suumlruumllmekle birlikte Veliyuumldduumln kuumltuumlphanesindeki bazı kitaplar dışında bunu belgeleyecek yeterince kanıt olmadığından sadece nakle dayalı bilgi olarak kalmak-tadır (aktaran Eruumlnsal 1988 5)

111

Beyin yaklaşık altı yuumlzyıl oumlnce akıl ettiğini goumlsterir Kuşkusuz vakıf

kuumltuumlphanelerinin yozlaşmasını oumlnleyecek en buumlyuumlk etkenlerden birinin

vakfiyedeki koşulların accedilık seccedilik dile getirilmesi olduğunun goumlzden

kaccedilırılmaması gerekir Bu kısa bilgilerden de anlaşılacağı uumlzere

Osmanlıların kuruluş doumlneminde derme sayısının 500rsquouumln altında olduğu

ve dermenin ccediloğunun Arapccedila olduğu anlaşılmaktadır (Eruumlnsal 1988 3-

19)

Bu şekilde bir sınıflandırma tarihi sıralamaya goumlre ele alınacak olursa

İstanbulrsquoun Fatih Sultan tarafından alınmasının ardından Manisarsquodan

Edirne sarayına taşıdığı kitapları oumlnce Beyazıdrsquoda yaptırttığı Eski Saraya

ardından Yeni Sarayrsquoa taşıdığı goumlruumlluumlr Bu Balcı zadersquonin yukarıda

soumlzuumlnuuml ettiği ilk saray kuumltuumlphanelerine oumlrnek olarak goumlsterilebilir Ne var

ki henuumlz yeni kurulmuş daha alt yapısı oluşturulmamış savaşlardan yeni

ccedilıkmış bir imparatorlukta henuumlz yerleşik olmanın getirdiği kuumlltuumlrel etkin-

likleri başlatmak olanağı olmamıştır ilk doumlnem de geccedilici ccediloumlzuumlm olarak

Ayasofya Semaniye Zeyrek gibi medreseler oluşturulmakla birlikte I

Mahmutrsquoun Ayasofyarsquoyı yeniden duumlzenlerken verdiği katalogun

oumlnsoumlzuumlnde geccedilmişten sadece bir kitap kaldığını belirtmesi dışında bu

medreselerde kuumltuumlphane olduğuna dair hemen hiccedilbir kayıt bulunma-

maktadır İşte bu yuumlzden Fatih Sultan Mehmetrsquoden kalan en eski olarak

1472-1473 yıllarında duumlzenlenmiş olan ve doumlrt medreseye vakfedilen

kitapların listesinin bulunduğu vakfiyeden yola ccedilıkarak Fatih kuumllliyesin-

deki kuumltuumlphanelerin varlığından soumlz edilebilir Ne var ki burada da şoumlyle

bir sorun ccedilıkmıştır 1596 tarihli II Beyazıdrsquoın Fatihrsquoin vakfiyesinin ye-

niden duumlzenlenmiş kopyasında medreselerdeki kuumltuumlphaneler yerine

ldquomescidrsquoin Batısında medreselerdeki muumlderris ve oumlğrenciler iccedilin bir yer

yaptırdquo denilmesi ccedilelişki yaratmaktadır (aktaran Eruumlnsal1988 25) Oumlte

yandan Fatih Kuumllliyesinin II Beyazıd doumlnemindeki 1489-1490 tarihli

muhasebe bilanccedilosunda hafız-ı kuumltuumlbrsquoe rastlanmaması bu goumlrevin cami

vazifelileri arasında goumlruumllduumlğuumlne işaret etmektedir Buna bağlı olarak bir

başka varsayımda medreselerdeki kuumltuumlphanelerin ya camilere taşındığını

ya da medreselerdeki kimi kitapların nuumlshalarının cami kuumltuumlphanelerinde

de bulunduğudur (Eruumlnsal 1988 25-27) Ne var ki İstanbulrsquoda medrese

kuumltuumlphanelerinde boumlyle bir goumlreve II Beyazıd doumlneminde yer

verilmezken Fatihrsquoten kalan Topkapı sarayında oumlzel olarak bir hafız-ı

kuumltuumlbrsquouumln goumlrevlendirilmesi buna karşılık medreselerde kuumltuumlphane

goumlrevlisi bulunmadığı gibi giderek kuumltuumlphanelerinde kaybolması

İstanbulrsquodaki medreselerde gerccedilek anlamda bir eğitim verilmediğini veya

112

sarayın bilginin halka yayılmasında koumlpruuml vazifesi goumlrecek medreselere

yeterince oumlzen goumlstermediğini ortaya ccedilıkarmaktadır Ne var ki II

Beyazıdrsquo ın Edirne kuumllliyesi vakfiyesinde tam karşıtı bir tavır sergilediği

goumlruumllmektedir (Eruumlnsal 1992 30-40) Vakfiyede medrese iccedilin gerekli dini

eserlerin yanı sıra tıprsquola ilgili yapıtlarında bulunması II Beyazıdrsquoın

medreselerdeki eğitime ve eğitimin can damarı olan kuumltuumlphaneye oumlzellikle

oumlnem verdiğini goumlstermektedir Ayrıca dikkat ccedileken bir başka noktada

vakfiyelerin hem Fatih hem de II Beyazıd doumlneminde Arapccedila olmasıdır

Bu ise vakfedilen kitapların Arapccedila olduğu ve Arapccedilanın giderek yerleş-

tiğinin bir goumlstergesidir

XVI yuumlzyılın ilk yarısı I Selimrsquoin kısa ve seferlerle suumlren saltanatı

yuumlzuumlnden kuumltuumlphaneler accedilısından durağan geccedilmiş Kanuni Sultan Suumlley-

manrsquoın doumlneminin ilk yılları da geccedilmiş doumlnemin yarattığı sosyal ve eko-

nomik krizden oumltuumlruuml kuumlltuumlrel accedilıdan geri kalmıştır Ancak Kanunirsquonin

saltanatının II Doumlneminde devletin oumlnde gelen kişilerinin evlerinde ya

da vakfettikleri konaklarında yaptırdığı kuumltuumlphanelerin İstanbulrsquoda

kuumlltuumlrel yaşamı yeniden canlandırdığı soumlylenebilir Bu yuumlzyıldaki en

oumlnemli diğer bir oumlzellik de artık Anadoluda ve İstanbulrsquodaki kuumllliyelerin

medreselerinde kuumltuumlphanelerin eğitimin kopmaz bir parccedilası haline

gelmesidir 16 yuumlzyıldaki bu durum guumlnuumlmuumlzle karşılaştırıldığında

devlet okul ya da uumlniversitelerinde olduğu kadar oumlzel okul ve

uumlniversitelerinde de kuumltuumlphanelere yeterince oumlzen goumlsterilmediği ortadır

Bir başka deyişle bu hareketin 16yuumlzyılda sadece İstanbulrsquola sınırlı

kalmayıp Anadoluda da yaygın bir gelenek halini almasına karşın

guumlnuumlmuumlzde artan okul sayısına karşılık kuumltuumlphane sayısı ve dermesinin

duumlşuumlk kalması geccedilmişteki bu olumlu geleneğin zayıfladığını

goumlstermektedir

III Murad doumlneminde ise oumlzellikle dikkati ccedileken ihtisas

kuumltuumlphanelerinin kurulmaya başlamasıdır Oumlrneğin Topkapı sarayındaki

tıprsquola ilgili kitapların liste ve korumasının hekimbaşının denetiminde

olması ya da İstanbulrsquodaki rasathaneyi kuran Takiyuumlddinrsquoin (1525-1585)

rasathanenin yanında astronomiyle ilgili kitapların bulunduğu bir

kuumltuumlphane oluşturması dikkat ccedilekicidir 17 yuumlzyılın başında ise kuuml-

tuumlphaneler İstanbulrsquoun dışında da ccediloğalmaya başlamıştır Kuumltuumlphanelerin

dermesinin medrese eğitimine youmlnelik olması ise Eruumlnsalrsquoa25

goumlre

25

Bu doumlnemde Anadolursquoda oumlzellikle 17 yuumlzyıl sonunda sadece medrese kuumltuumlphanelerinin değil cami kuumltuumlphanelerinin de arttığı goumlruumllmektedir

113

medrese eğitiminin yaygınlaştığını goumlstermektedir (Eruumlnsal 1988 64-

68) Bu doumlnemde yeni kurulan kuumltuumlphanelerin yanı sıra eskiden

kurulmuş kuumltuumlphanelere bağışta bulunanların artması derme sayısını

yuumlkseltmiştir XVII Yuumlzyılın sonunda kuumlltuumlrel etkinliğin zirveye

ccedilıktığı kurulan uumlccedil buumlyuumlk medrese kuumltuumlphanesinden anlaşılmaktadır

İkisi Koumlpruumlluuml ailesi tarafından kurulan bu medreselerde kuumltuumlphanelerin

vakfiyelerinden hem personel hem de derme sayısının arttığı goumlruumlluumlr

Buumltuumln bunlar aslında Osmanlı kimliğinin de şekillendiğinin bir kanıtıdır

Oumlte yandan oumlzellikle bu hareketin devlet eliyle değil de o uumllkede

yaşayan bireyler tarafından benimsenip uygulanması Osmanlı

kuumlltuumlruumlnuumln baskıyla değil toplumun kendi iccedilinden oluşarak

şekillendiğini goumlstermektedir

1718rsquodeki Pasorafccedila anlaşmasıyla birlikte Lale Devrine girilmiştir

III Ahmet bu doumlnemde halka accedilık kuumltuumlphanelerin sayısını arttırdığı gibi

Topkapı sarayında da biriken kitaplar ve oumlzellikle de yazmaları korumak

uumlzere saray okulunun bir uzantısı olarak yeni bir kuumltuumlphane accedilılmıştır

(Tekin amp İlkin 1999 31)Bu doumlnemde oumlzellikle ilginccedil olan konu Şeyh-

uumllislam İsmail Efendinin tarih felsefe edebiyat gibi kitapların vakfının

caiz olmadığıyla ilgili fetva vermesine karşın Ali Paşaya ait zengin bir

kitap koleksiyonun III Ahmetrsquoin kurduğu bu saray kuumltuumlphanesinde

(1719) uumlccedil yıl sonra yer almasıdır (Eruumlnsal 1988 73-77) Bu ise savaş

yoluyla da olsa Batıyla ilişkilerin Osmanlı hanedanını bir yandan

safahata suumlruumlklerken oumlte yandan da onu tutuculuktan kurtardığını ve

ufkunu accedilarak yerleşik bir toplum olmanın inceliklerini aramaya

youmlnelttiğini goumlsterir Oumlrneğin henuumlz kuumltuumlphanenin temeli atılmadan

hangi kitapların kuumltuumlphaneye konulacağının saptanmış kitaplar

ciltlettirilmiş ve kuumltuumlphane personelinin bile oumlnceden tayin edilmiştir

Oumlte yandan II Beyazıd doumlneminde kurulup III Ahmet doumlnemine kadar

birkaccedil kez accedilılıp kapanan Galatasaray mektebinin yeniden duumlzenlenmesi

de hanedanın eğitime verdiği oumlnemin yanı sıra gittikccedile yerleşerek

kendine oumlzguuml kimlik ve geleneğini kuumlltuumlrel yolla kurma yoluna girdiğini

goumlsterir (Eruumlnsal 1988 95) İstanbulrsquodaki bu kuumlltuumlrel etkinlik ve

kuumltuumlphane kurma girişimlerine karşın Anadolursquodaki kuumltuumlphane kurma

etkinliğinin durgunlaşması youmlnetimle halk arasında kopukluğun daha da

Oumlrneğin Huumlseyin Ağa Kuumltuumlphanesi (Amasya) İbrahim Efendi Kuumltuumlp-hanesi (Urfa 1689) Musli Efendi Kuumltuumlphanesi (Kastamonu 1699) gibi kuumltuumlphaneler Anadoluda halkın bilgiye gereksiniminin bir kanıtı olarak değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 66)

114

arttığı şeklinde değerlendirilebilir (Eruumlnsal 1988 78-82) Bununla

birlikte İbrahim Paşarsquonın da katkılarıyla yabancı dilde yazılmış

kaynakların Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmesi iccedilin bir komisyon kurulması matbaa

ve ccedileşitli kaynaklardan kitap biriktirme isteğinin duyulması hanedanın

yerleşik bir toplum olma yolunda attığı ilk adımlardır Ayrıca

medreselere bağlı kuumltuumlphanelerin ve vakfedilen kitapların sayısı da

artmaya devam etmiştir

I Mahmud doumlnemi Patrona Halil isyanı nedeniyle iccedilte ccedilıkan karga-

şalığın ve dışta İran Avusturya ve Rusyarsquoda ccedilıkan savaşların yaşandığı bir

doumlnem olmasına karşın I Mahmudrsquoun Yalova kağıt fabrikası yanı sıra

matbaarsquoyı da yeniden harekete geccedilirmesi onun kuumlltuumlrel etkinliğe verdiğin

oumlnemin somut ifadesi olarak duumlşuumlnuumllebilir (Eruumlnsal 1988 83) Fatih

Sultan Mehmetrsquoten sonra gelen padişahlar tarafından ihmale uğrayan ve

III Selim doumlneminde Patrona Halil isyanıyla birlikte iyice zarar goumlren

oumlrneğin Ayasofya kuumltuumlphanesi (1744) I Mahmud doumlneminde yeniden

inşa edilip duumlzenlenerek Topkapı Sarayı kuumltuumlphanesinden sonra en oumlnemli

dermeye sahip kuumltuumlphanelerden biri durumuna yuumlkselmiştir (Porter 1854

174) Buna ek olarak Fatih ve Galatasaray mektebindeki kuumltuumlphaneleri de

aynı doumlnemde kurulmuştur Galatasaray mektebi kuumltuumlphanesinin

kuruluşuna neden olarak oumlzellikle Eruumlnsalrsquoın deyişiyle ldquooumlğrencilerin kitaba

şiddetle ihtiyaccedil duymaları olarak goumlsterilmesirdquo ise I Mahmudrsquoun kuumltuumlp-

hane ve eğitim arasında koumlpruuml kurulması gereğini oumlzellikle vurgulaması

şeklinde değerlendirilebilir Ancak buumltuumln bunların uumlstuumlnde III Ahmet

doumlneminden farklı olarak Anadolursquonun en uzak koumlşesindeki kalelere

kadar kuumltuumlphane kurma girişiminde bulunması hem uumllkesi iccedilin hem de

etrafındaki devlet adamları bilim adamları ve başka sınıftan gelenlere

erk sahibi olarak oumlrnek olması accedilısından buumlyuumlk oumlnem taşır (Eruumlnsal

1988 83) I Mahmutrsquoun iccedilinde buumlyuumlk bir kuumltuumlphanede kurmak istediği

ve iccediline konulacak dermenin bazı kitapların bile hazırlattığı ancak

tamamlayamadığı kuumllliye 1754rsquode oumlluumlmuuml uumlzerine kardeşi III Osman

tarafından 1755rsquote tamamlanmış ve Nur-i Osman adıyla kurulmuştur

(Eruumlnsal 1988 100) İccedilinde 3000 yazma olduğu bildirilen bu

kuumltuumlphanede Cassinirsquonin Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilmiş Astronomi tabloları bu-

lunmaktadır (karş Porter 1854 174 Eruumlnsal 1988 100)26

Ayrıca III

26

Bu sayı İsmail Eruumlnsal tarafından kuumltuumlphanenin accedilılışında 5031 olarak bildirilmiş ne var ki ileriki yıllarda sayının pek artmadığı da ifade edil-miştir

115

Osman ve III Mustafa doumlneminde sadrazamlık goumlrevinde bulunan Koca

Ragıp Paşarsquonın kurduğu kuumltuumlphanenin temeli ilk Sadrazam Koumlpruumlluuml Ah-

met27

tarafından atılmakla birlikte onun başarılı bir selefi olması ve 1837

de Divan-ı Ragıp adıyla basılan felsefe ve ahlaki goumlruumlşlerini topladığı

yapıtına ek olarak oumlluumlmuumlnden bir yıl oumlnce mektep kuumltuumlphane ve şadır-

vandan oluşan bu yapıyı tamamlamasından oumltuumlruuml bu kuumltuumlphaneye 1762 de

Koca Ragıp Raşa Kuumltuumlphanesi adı verilmiştir (karş Eruumlnsal 1988 101

Porter 1854 174-176) III Selim doumlneminde ise İstanbul dışındaki

kuumltuumlphanelerin sayısı artmıştır 1780rsquode I Abduumllhamit tarafından kurulan

kuumltuumlphanede de Porterrsquoın deyişine goumlre 1600 basma ve el yazması yapıt

bulunmaktadır Oumlzellikle 1788 de DrsquoOhssonrsquonun Osmanlı İmparatorlu-

ğunun Genel Tablosu adlı yapıtında İmparatorluktaki kuumltuumlphanelerdeki

kayıp ya da eksik dermeyle ilgili eleştirileri ve bu dermenin guumlnuumln gereksi-

nimlerini karşılamadığı şeklinde ldquobu eserlerin buumlyuumlk bir kısmının şimdiki

halkın muumltalaasına uygun bulunmadığı hissolunmaktadırrdquo (aktaran Baysal

1992 54) verdiği bilgi kuumltuumlphanelerin o guumlnkuuml durumunu goumlstermektedir

Kuşkusuz bu yazılanlar youmlnetimi kuumltuumlphanelerdeki yazmaların korunması

ve ilgili olarak kuumltuumlphanelerin youmlnetimine daha oumlzen goumlsterilmesi

konusunda bilgilendirme amacını taşımaktadır DrsquoOhssonrsquoun eleştirileri

ve uyarıları doğrultusunda hemen harekete geccedililmemekle birlikte bu

sonunda IIMahmutrsquoun kuumltuumlphaneleri denetlemesine yol accedilarak 1826rsquoda

Evkaf-ı Huumlmayuumln nezaretinin kurmasına neden olmuştur

(KarşDrsquoOhsson 1957 51-60 Baysal 1992 52-54) II Mahmutrsquoun bu

hareketi aynı zamanda imparatorluğun dizginleri her alanda eline

geccedilirmek amacıyla merkeziyetccedili politikasının kuumlltuumlrel alana da yansıması

ya da iktidarı elinde tutabilmek iccedilin kuumlltuumlrel alanda hakimiyet kurmasının

27

Bu kuumltuumlphanenin temelini Ahmed Koumlpruumlluuml attığı şeklindeki bilgi Porterrsquodan alınmış olup bu konuyla ilgili soumlzleri şu şekildedir The Library of Raghıb Pacha was originally founded by Kiuprili Achmed the second of the three celebrated Vizirs of that time and the greatest statesman of whom Turkey can boast Raghib Pacha the worthy successor of the illistrious Kiuprili added largely to it(Porter 1854 176) Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesinin temeli aynı adrsquodaki uumlccedil uumlnluuml vezirden Tuumlr-kiyersquonin onur duyabileceği ikincisi tarafından atılmıştır Uumlnluuml Koumlp-ruumlluumlrsquonuumln değerli selefi ona buumlyuumlk ccedilapta ilavelerde bulunmuştur (ccedilev Mine Yazıcı) (ccediln Metnin orijinali 1854 de yazıldığından bazı soumlzcuumlkle-rin İngilizce imlası guumlnuumlmuumlzden farklı yazılmıştır Bu konuyla ilgili bilgi hem eski hem de konunun uzmanı İsmail Eruumlnsal tarafından belirtil-mediği iccedilin doğruluğu konusunda araştırma yapılması gerekir)

116

gerektiğinin farkına varması şeklinde değerlendirilebilir Bu şekilde

vakıfların da devletin denetimi altına girmesi iktidarı yeniden merkezi-

yetccedili bir youmlnetimle ele geccedilirme duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Sonuccedil

olarak Ccedilavdarrsquoa goumlre ldquooumlzden ccedilok biccedilim ile ilgili bu değişme

kuumltuumlphanelerin statuuml ve niteliğini değiştirmemiştirrdquo (Ccedilavdar 1995 27) II

Mahmud doumlnemine (1808-1839) dek kuumltuumlphaneler kasaba ve koumlylere

kadar uzanmış bununla birlikte tekkelerdeki kuumltuumlphanelerin sayısı da

artmıştır Bu bir yerde hem merkeziyetccedili youmlnetimin baskısından bir kaccedilış

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlte yandan da inanccedilla sınırlı konularda

bile olsa halkın okumaya gereksinim duyduğunun oumlnemli bir goumlstergesi

olarak da değerlendirilebilir Oumlte yandan Batı koumlkenli yapıtlarda anlatıl-

dığı şekilde 1796rsquodaki Muumlhendishane-i Berri-i Huumlmayuumln kuumltuumlphanesinde

toplanmaya başlamıştır

24 Tanzimat Oumlncesi Genel Değerlendirme

Osmanlı imparatorluğunun Lale devrinden başlayıp Tanzimatrsquoa ka-

dar uzanan bu doumlneminde bilimsel geleneğinin geccedilmişteki gibi ccediloğun-

lukla Arap bilimine dayandığı oumlte yandan Batırsquoda 16 yuumlzyılda doruğa

eren evrenin sırlarını bilimsel bir tabana oturtmaya ccedilalışan bilimsel dev-

rimin ne Tercuumlme heyeti ve matbaa yoluyla ne de yeni oluşan eğitim

kurumları aracılığıyla Osmanlırsquoya yansıdığı soumlylenebilir Batırsquoda

Aydınlanma hareketi denilen bilimsel alt yapının temelini deneye dayalı

bilimlere dayandıran bilimsel yaklaşımını tanımadan yapılan başıboş

ccedilevirilerde bilgiyi doğrudan aktaran kaynaklar yerine ikinci elden

aktaran kaynaklardan aktarıldığından zaten sınırlı sayıda olan bu

ccedilevirilerin de bilgi uumlretimine buumlyuumlk bir katkısı olmamıştır

Bilimsel gelenek sistemi oluşturacak youmlntemlerin saptanmasıyla

ancak oluşur Bundan boumlyle oumlncelikle bilimsel sistemi yerleştirecek

youmlntemlerin oumlncuumlleri olan Kopernik (1473-1543) Galileo (1561-1626)

Bacon (1561-1626) ve Descartes (1596-1650) gibi bilim adamlarının

bilimsel devrime yol accedilan youmlntemlerinin ccedileviri yoluyla hedef kuumlltuumlre

girmesi gerekir Oysa bu bilgiler uumllkemize yuumlzeysel olarak ya ccedileviri

telif arasındaki ikincil kaynakların oumlrtuumlk ccedilevirileri aracılığıyla ya da

Muumlteferrikarsquonın Katip Ccedilelebirsquonin Cihannnuumlmarsquoyı basarken yaptığı

şekilde eklemelerle Osmanlırsquoya girebilmiştir Bu ise aktarılan bilginin

yazarın suumlzgecinden geccedilerek telif olarak oumlne suumlrduumlğuuml yapıt iccedilerisinde

eksik ya da kendi amacına uygun olan aktarılma tehlikesini yaratır

117

Başka bir deyişle bu şekilde telif adı altındaki yapıtlar bilginin

saptırılması tehlikesini de beraberinde getirebilir Bundan boumlyle telif ve

ccedileviri yapıt arasındaki sınırların ccedilizilmiş olması başta bilimsel etik

olmak uumlzere telif yapıtlarda doğru bilgi kaynağından yola ccedilıkarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminin sağlanması accedilısından da oumlnemlidir

Bununla birlikte II Mahmudrsquoun (1808-1839) Tanzimat

doumlnemindeki reformları hazırlayan ve eğitim alanında geccedilmişten farklı

olarak ilk kez eğitimin yuumlksek oumlğretimden değil de tabandan başlayarak

duumlzenlenmesi gerektiğini oumlne suumlren28

bununla da kalmayıp uumllke

idaresinde eyaletler arası iletişimin oumlneminin farkına vararak ilk posta

hizmetini yol yapımını guumlndeme getiren ve Takvim-i Vekai (1831)

adıyla ilk resmi gazeteyi ccedilıkaran kişi olarak tarihimizde oumlnemli bir yeri

olduğu unutulamamlıdırNe var ki bu doumlnemde bile Lallende Astronomi

Tablolarrsquoının ccedilevirisinin oumlncelikle yapılmış olması bilgiyi kolay yoldan

sorgulamadan aktarma eğiliminin hala değişmediğini goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 340-341) Oysa Batırsquoda sistemi harekete geccedilirecek

Doğarsquodan yola ccedilıkarak goumlzlem ve deneye dayalı bir takım bulguların

ortaya ccedilıkarılması Baconrsquoın Novum Organumrsquoda tuumlme varımlı

youmlntemini oumlne suumlrmesine neden olurken Rene Descartesrsquoın da ona karşı

olmakla birlikte yine guumlcuumlnuuml Doğarsquodan alan tuumlmden gelimli bilimsel

youmlntemini Discourse sur la Meacutethodersquoda bilim duumlnyasına tanıtma

olanağını yaratacaktır (Forti 2000 33) Bu temel sistematik bilgilerin

Osmanlı geleneğine hiccedil değilse eğitim kurumları aracılığıyla gelmesi

beklenirken eğitim kurumlarındaki neden niccedilinrsquoden ccedilok uygulama

28

II Mahmutrsquoun 1824rsquote İstanbulrsquoda oturanlara Sıbyan okullarına devam zorunluluğu getirmesi eğitimde uumlstten değil de tabandan eğitimin oumlneminin bilincine vardığını goumlsterir(Tekin amp İlkin1999 62) Ne var ki boumlyle bir talebin tabandan gelmemesi ya da tabandan gelecek kuumlltuumlrel ortamın yaratılmamış olması bu kararın bir tuumlrluuml uygulamaya geccedilemeyen bir buyruk olarak kalmasına neden olmuştur Ayrıca 1838rsquode sıbyan okullarının ardından Ruumlşdiye okullarını accedilmaya karar vererek bunları Mekatib-i Ruumlşdiye nezaretine bağlamayı oumlngoumlrmesi onun bir yandan eğitimde merkeziyetccedili yaklaşımını sergilerken oumlte yandan da bilginin derecelendirilmesi konularını tartışmaya accediltığını goumlsterir Burada merkeziyetccedili zihniyetin iki şekilde algılanması gerekir birincisi iktidarın guumlcuumlnuumln eğitime uzanması ikincisi ise eğitimin eşit şekilde sağlamak uumlzere tek merkezden denetim altına almak olarak değerlendirilebilir Ne var ki IIMahmut doumlneminde genellikle birinci anlamında kullanıldığı duumlşuumlnuumllebilir

118

alanına doumlnuumlk amaccedillardan oumltuumlruuml ne bilinccedilli bir ccedileviri hareketini

başlatabildiği ne de Osmanlının temelde İslam kuumlltuumlruumlne dayalı bilimsel

geleneği değiştirebildiği soumlylenebilir Bilimsel geleneği Osmanlıdaki

yeni eğitim kurumları ve kuumlltuumlrel oluşumlarının değiştirememesi karşı-

sında ilk 1830rsquoda II Mahmutrsquoun dışarıya oumlğrenci goumlnderme girişimi de

yetersiz kalmıştır Başta dışarıya goumlnderilen oumlğrenciler arasında tıbbiye

ve Enderunrsquodan 150 oumlğrenci bulunurken 1834-1838 yılları arasında

sadece Muumlhendishane ve Harbiyersquoden oumlğrenci goumlnderilmiş olması

sadece askeri alanda teknik bilginin Osmanlıya gelmesine neden olmuş

oumlte yandan bilimsel alanın alt yapısını temsil eden felsefe başta olmak

uumlzere sosyal bilimler ve fen bilimleri alanında Batıdan doğrudan bilgi

akışına olanak sağlayacak bir girişimde bulunulmamıştır (Tekeli amp İlkin

1999 61)

Sonuccedil olarak bu doumlnemle ilgili olarak bilimsel ccedilalışmaların bireysel

ccedilabalara dayalı olarak ortaya ccedilıktığı bu bireysel ccedilabaların da hiccedil değilse

Batıdaki bilimsel geleneğin varlığını ortaya ccedilıkardığı soumlylenebilir Os-

manlıdaki yeni eğitim kurumları Batı kaynaklarına başvurmayı ve

Arapccedila kaynaklar kadar Batı kaynaklarının da oumlnemine dikkati ccedilekmeyi

sağlayarak başta bilim dili olmak uumlzere yazılı dilde devrim yaratmayı

başarmış ve ccedileviri ağırlıklı bu kaynaklar sonunda ulusal bilincinde geliş-

mesine yardımcı olmuştur Eğitim dil ve ccedileviri konusundaki girişim ve

ccedilabalar ancak Tanzimat Fermanı ile youmlnuumlnuuml Batırsquoya ccedilevirerek hız kaza-

nacaktır

119

III BOumlLUumlM

TANZİMATrsquoTAN CUMHURİYETrsquoE CcedilEVİRİ ETKİNLİĞİ

VE KUumlTUumlPHANE İLİŞKİSİ (1836-1920)

31 Tanzimat Doumlnemi (1839-1876) Bilgi Uumlretim Geleneğine

Toplumsal Bakış

Tanzimatrsquoa kadar Batırsquodan gelen bu dağınık ve kısıtlı bilgi uumlstelik

İmparatorluğun hem iccedilte hem de dışta gittikccedile azalan itibarı onu ister

istemez yeni kararlar almaya zorlamıştır II Mahmutrsquoun oumlluumlmuumlyle tahta

geccedilen buumlyuumlk oğlu Abduumllmecit (1839-1861) 1839rsquoda ilk iş olarak

Tanzimat Fermanırsquonı ccedilıkartarak babasının merkezileştirme ve

modernleştirme konularında başlattığı hareketi suumlrduumlreceğinin muumljdesini

vermiştir Bu fermanla birlikte Osmanlının yarattığı toplumsal yapı da

değişmek zorunda kalmıştır Prigionersquonin ldquoBilim şiddetin gerekmediği

bir uygarlık uumltopyasını eşitsizliğin toplumsal bir zorunluluk olmadığı bir

duumlnya uumltopyasını yaşatmamızı sağlamaktırrdquo (Prigione 2000 V)

şeklindeki soumlzleri bilim ve toplumsal yapı arasındaki bağı accedilıkladığı

gibi bu kadar kuumlccediluumlk ccedilapta bilgi akışının bile Osmanlı toplumsal yapısını

etkileyeceği duumlşuumlncesini de akla getirir Kuşkusuz 18 yuumlzyılın ilk yarı-

sında başlayan bu hareket henuumlz nicel olarak yaygınlaşmamakla birlikte

nitelik accedilısından hem geleneksel Osmanlı eğitiminden geccedilerek Doğu

bilimlerinde uzmanlaşmış hem de birkaccedil Batı dilini oumlğrenerek Batırsquodaki

bilimsel anlayışa accedilılmış ccedilok iyi yetişmiş bir oumlbek aydın arasından

oumlrneğin Mithat Paşa gibi sadrazamların ccedilıkmasına olanak sağlayarak

toplumsal yapıyı etkileyecek kararlar alınmasını sağlamıştır (İhsanoğlu

1987 43-48)

Bu aydınların yetişmesinde geleneksel Osmanlı eğitim anlayışından

kalma konaklarda suumlrduumlruumllen bilimsel toplantıların buumlyuumlk payı olmuştur

120

Boumlyle bir gelenek aynı goumlruumlşte olan kimseleri bir araya getirerek tartışma

olanağı yarattığı gibi az sayıda da olsa onlara birlikteliğin verdiği

kuvvetten seslerini duyurabilme olanağını da yaratmıştır Bu şekilde her

iki kuumlltuumlruumln bilgisine sahip bu kimseler Doğu-Batı eski-yeni din-bilim

gibi temel konularda tartışmaları başlatarak Osmanlının iccedil ve dış siyase-

tinin sorgulanmasına neden olmuşlardır Tarihccedililer bu bilimsel toplantı-

lardan oumltuumlruuml yuumlruumltuumllen etkinliğin adını Beşiktaş-ı Cemiyet-i İlmiye adını

vermişlerdir (Tekeli amp İlkin 1999 62-63) Bu etkinlik gelecekte kurula-

cak tuumlzel kişilik niteliğini taşıyan bilimsel derneklerin kurulmasına da

oumlnayak almakla birlikte esas oumlnemli yanı toplumsal reformları

hazırlayacak doumlnemin aynı zamanda aydın kimliğini taşıyan siyaset

adamlarının yetişmesinde katkısı olacaktır (İhsanoğlu 1992 378) Ne

var ki 1826rsquoya değin etkinliğini suumlrduumlren bu dernek Mısır valisi

Mehmet Alirsquoyi oumlrnek alarak reformları ilk başlatan II Mahmutrsquoun

Yeniccedilerilerin Yunan seferlerindeki tutumundan rahatsız olup Nizam

Cedid gibi Asakir-Mansure-i Muhammadiye adıyla bir ordu kurmaya

karar verdiği sırada Yeniccedilerileri ortadan kaldırıp ardından onların

yakından bağlı olduğu duumlşuumlnuumllen Bektaşi tarikatını kapatmasıyla birlikte

derneğin bilimsel etkinliğine de son verilmiştir Bir başka deyişle

derneğin bu tarikatla ilgisi olduğu oumlne suumlruumllerek kapatılmış bununla da

kalmayıp Bektaşi tarikatına bağlı olduğu oumlne suumlruumllen uumlyeleri de İstanbul

dışına suumlruumllmuumlştuumlr (karş Zuumlrcher 1997 40-44 Tekin amp İlkin 1999 63)

Tanzimatrsquoı hazırlayarak Osmanlırsquoya yenilikleri getiren II Mah-

mutrsquoun bu konuda reformcu youmlnuumlyle aldığı ivedi kararlar koumlkten

ccediloumlzuumlmler gibi goumlruumlnmekle birlikte zaman zaman birbiriyle ccedilelişkili

goumlruumlnuumlr Şoumlyle ki zaman iccedilersinde bu şekilde kesin ve ivedi kararların

bilimselliğin getirdiği yapıcı ve geniş oumllccedilekli ccediloumlzuumlmlerden ccedilok kısa

erimli ccediloumlzuumlmler olduğu anlaşılır Şoumlyle ki Bilimsel sistemin yerleştiği

toplumlarda oumlrneğin ccedilok sayıda kendi yetiştirdiği yeniccedileriyi bir anda

kışlaları ateşe vererek yok etmek yerine bu kişileri bireysel olarak

değerlendirerek topluma katkısı olacak şekilde youmlnlendirmek ya da

yukarıda dernek oumlrneğinde olduğu gibi derinine araştırma yapmadan bu

derneğin uumlyelerini bir komploya maruz bırakarak dağılmalarına neden

olmak yerine nesnel ve soğukkanlı davranarak iyi yetişmiş bu kişi ve

bilim adamlarının uumllkeye katkısını artırmak başta kuumlltuumlrel olmak uumlzere

bilimsel geleneğin kesintiye uğramadan suumlreklilik kazanmasına yol accedilar

Kısacası Tanzimatrsquoın eşiğinde bilimin Prigionersquonin dediği gibi

şiddeti ve haksızlığı ortadan kaldıracak ve uygarlık uumltopyasını yaratacak

121

duumlzeye geldiği soumlylenemez Bilimsel anlayış sadece pratik hayata

youmlnelik kolaylıkları sağlayıcı bir araccedil olarak goumlruumllduumlğuumlnden toplumsal

hayatı etkileyecek reformlar yuumlzeysel kalmıştır Gerccedili derneğin

uumlyelerine bir suumlre sonra haksızlık yapıldığı anlaşılmış ve İstanbulrsquoa geri

doumlnmeleri sağlanmıştır

Buumltuumln bu tarihsel olaylara karşın bu iyi yetişmiş bir avuccedil aydının bi-

limsel etkilerinin Tanzimat Fermanına da yansıdığı goumlruumllmektedir

Başta ldquokullukrdquo kavramının bu fermanda yer almaması yerini Osmanlı

ldquotebaarsquo yardquo bırakması ve dini ve etnik koumlkene bakılmaksızın bu tebaada

olan herkese mal ve can guumlvencesinin verilmesi bununla da kalmayıp

youmlnetici sınıfın halkın fazla uumlruumlnuumlne el koyup geccedilimini sağlama

olanağını ortadan kaldırarak onları maaşa bağlaması youmlnetici ve reaye

ayrımının ortadan kalkarak daha eşitlikccedili bir toplumsal yapıya gidileceği

anlamına gelir

Bu kararlar Osmanlının toplumsal yapısını temelden değiştiren onu

Batırsquoya daha yaklaştıran kararlar olmakla birlikte uygulamada

geccedilmişten kalan alışkanlıkların yarattığı aksaklıklar bu reformların bir

tuumlrluuml uygulamaya geccedilememesine ya da koumltuumlye kullanılmasına neden

olmuştur Oumlrneğin buumlrokratik yapının gereğinde fazla şişirilmesi sonucu

Osmanlının ekonomik yuumlkuumlnuumln daha da artmasına ya da buumlrokratik

kadroya girmek uumlzere ruumlşvet ve buumlyuumlk hediyelerin verilmesi sonunda

devletin işlerini yuumlruumltecek kadronun yozlaşmasına neden olmuştur

Buumlrokratik sistemdeki değişikliğin buumltuumln bu olumsuz yanlarına karşın

Hegelrsquoin diyalektik felsefesine dayalı olarak oumlne suumlrduumlğuuml sivil buumlrokra-

siye dayalı ldquoideal devletrdquo kavramı Osmanlıya Tanzimat fermanıyla

birlikte girmiş olmuştur Hegelrsquoin sivil buumlrokratlara yuumlklediği ldquoeğitim

yoluyla genel ccedilıkarların savunuculuğurdquo roluuml yukarıda belirtildiği şekilde

Tanzimat oumlncesi yetişen aydınların sivil buumlrokratlar sınıfına girerek bir

yandan youmlnetici sınıfta yer almalarına neden olurken oumlte yandan da pa-

dişahın oumlzel ccedilıkarlarına karşı bir cephe oluşturmalarına neden olmuştur

Hegelrsquoe goumlre buumlrokratik sınıf ve Padişahın oumlzel ccedilıkarlarının bu şekilde

ccedilatışması genel ccedilıkarın goumlzetilmesine yol accedilarak bilgi ve eğitim

accedilısından daha eşitlikccedili bir toplum yaratılmasına neden olacaktır (Heper

1985 291-296) Oumlrneğin Daruumllfuumlnunrsquoun kurulurken ilk hedefi

buumlrokratik sınıfa memur yetiştirmek olmakla birlikte buumlrokratik sınıfın

guumlccedillenmesi bu hedefin İhsanoğlursquonun deyişiyle ldquoDaruumllfuumlnunrsquodan

beklenen fenlerin ve ilimlerin halk tarafından tanınması oumlğrenilmesi ve

122

buna bağlı olarak cehaletten kurtulmasırdquo (İhsanoğlu 1992 369) şekline

doumlnuumlşmesine yol accedilmıştır Bu soumlzler Hegelrsquoin diyalektik felsefe

anlayışının Osmanlıda ne gibi bir suumlreccedilten geccedilerek genel ccedilıkarı koruma

aşamasına gelindiğini goumlsterir Bu gelişmeler II Mahmut doumlneminde ket

vurulan bilimsel derneklerin yeniden kurulması duumlşuumlncesini akla getirir

311 Islahat Fermanından (1856) II Meşrutiyet Doumlnemine

Maarif-i Umumiye Nizamnamesi(1869) ve Muumlnif Paşarsquonın Roluuml

Islahat Fermanının Tanzimat fermanından farklı olarak en oumlnemli

oumlzelliği tek madde ile bile olsa eğitime değinilmiş olmasıdır Eğitimin

bilgi uumlretimini ilk başlatan kurum olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bu konu-

nun resmen dile getirilmesi bilimin toplumsal yapıyı uumlst kademeden de

olsa etkilemeye başladığını goumlsterir ldquoOsmanlı tebaasında bulunanlarrdquo

diye başlayan bu madde de ilk dikkati ccedileken Muumlsluumlman Hıristiyan ay-

rımı yapılmaksızın Osmanlı kimliğini kabul eden herkese yaş ve sınav

koşularını yerine getirmek koşuluyla askeri ve sivil yuumlksek okullara

girme hakkının verilmesidir Bunun yanı sıra her cemaate kendi okulunu

accedilma hakkı eskiden olduğu gibi her kesime verilmekle birlikte bu

okulların izlek ve oumlğretmen atamaları Padişahın temsilcisi Maarif

Meclisi tarafından yapılacağı bildirilmiştir Ancak bunlar arasında

nizamnamede eğitim accedilısından en oumlnemli madde geleneksel sıbyan

okullarından farklı olarak yeni eğitim şekli uygulanan ldquoİptidairdquoden

başlayarak Daruumllmuallim ve Daruumllfuumlnunrsquou da ilgilendiren okul

kuumltuumlphanelerinin kurulması ve idari oumlrguumltlenmesi konularının resmen ele

alınmış olmasıdır (Ccedilavdar 1995 31) Bu bilginin bir merkezden

denetim altına alınmak istendiğini goumlstermektedir Ne var ki bu madde

de oumlne suumlruumllenler Muumlsluumlman tebaadan ccedilok Hıristiyan tebaayı

ilgilendirmekte olup Batı uumllkelerinin bu maddede geccedilenlerin uygulanıp

uygulanmadığını sorgulamalarına neden olmuştur Oumlrneğin 1867rsquode

Fransız dışişlerinin sunduğu nota buna oumlrnek goumlsterilebilir Bu nota

Osmanlının iccedilişlerine muumldahalede bulunmakla birlikte iccedilindeki oumlteki

oumlneriler 1869rsquoda hazırlanacak Maarif-i Umumiye Nizamnamesine

(Abduumllaziz doumlnemi) ışık tutmuştur (İhsanoğlu 1992 370-371) Notarsquoda

yer alan oumlneriler arasında başta yer almamakla birlikte eğitimin temeli

Muumlsluumlman ilkokullarının geliştirilmesi konusu bir yandan tabanda

bilginin hiccedil değilse okuryazarlık duumlzeyinde yaygınlaştırılmasına oumlte

yandan da iptidai ruumlştiye idadi ve sultani şeklinde derecelendirilmesine

123

yol accedilmıştır(Tekin amp İlkin 1999 75-76) Boumlylelikle oumlnceden yuumlksek

oumlğretim kapsamına giren temel eğitimin yuumlksek eğitimden ayrılarak

yuumlksek oumlğretimde uzmanlaşmaya fırsat tanınmış olmuştur Ayrıca

Osmanlının bu notayı dikkate alarak 1869rsquoda ccedilıkardığı Maarif

Nizamnamesinin en oumlnemli oumlzelliklerinden birisinin kuumltuumlphanelerin ilk

kez eğitim kapsamı iccedilerisine alınması olduğu soumlylenebilir Bu nota bir

yerde yuumlksek oumlğretimin amacı belirlemiş ve oumlzel alanda uzmanlaşma

kavramının gelişip yeni bilim dallarının accedilılmasına oumlrneğin tıp ve

muumlhendishane yanısıra hukuk tarih gibi alanlarda yeni disiplinlerin

kurulmasına neden olmuştur Eğitimin bu şekilde yaygınlaşması ise

bilgiye gereksinimi artıracağından notada bulunan halk kuumltuumlphanelerin

geliştirilip artırılması şeklindeki madde de kaccedilınılmaz olarak Maarif

Nizamnamesinde yer almıştır Buumltuumln bu siyasal ilişkiler youmlnetimi

geleneksel olarak vakfiyelere bağlı vakıf kuumltuumlphanelerinin yanı sıra yeni

kuumltuumlphane tuumlrlerinin de doğmasına neden olmuştur Bir başka deyişle

başlangıccedilta Osmanlının iccedilişlerine muumldahale olarak kabul edilecek bu

nota sonunda Osmanlı youmlnetimini kurumsal olarak olumlu youmlnde

etkilemiştir Bundan boumlyle Tanzimatrsquotan sonra bu gelişmeler

kuumltuumlphaneleri de etkileyerek başta okul kuumltuumlphaneleri olmak uumlzere

resmi daire kuumltuumlphaneleri ve bilimsel dernek kuumltuumlphanelerinin ku-

rulmasına aracı olmuştur (Ccedilavdar 1995 29-53) Bu ise nizamnamenin

sadece eğitimi değil youmlnetimle ilgili iccedil işleyişi de etkilediğini goumlster-

mektedir Oumlrneğin Meclis-i Mebusanrsquoda resmi kuumltuumlphanenin kurulmuş

olması yazılı belgeye dayalı youmlnetim şekline geccedilildiğini ve youmlnetim de

keyfi değil de bilgiye dayalı karar almanın oumlnemsenmeye başladığının

bir işareti olarak değerlendirilebilir

Geriye doumlnuumlp bakılacak olursa 1788rsquode DrsquoOhssonrsquoun kuumltuumlphanelerin

gerek derme gerekse youmlnetim accedilısından guumlnuumln gerisinde kaldığı şeklin-

deki eleştirilerine yanıt 1826rsquoda II Mahmut doumlneminde Evkaf-ı Huumlma-

yun nezaretinin kurulmasıyla verilmiştir (DrsquoOhsson 1957 51-60) Ne

var ki bu nezaret İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin kataloglarının hazırlan-

ması konusunda bile ccedilok geccedil kalmış ve İstanbulrsquodaki kuumltuumlphanelerin

kataloglarının hazırlanmasına ancak 1862rsquode başlanabilmiştir İlk taş

basma katalogu hazırlanan kuumltuumlphane ldquoDamat İbrahim Paşa Kuumltuumlphane-

sinirdquo 1868rsquode Ragıp Paşa Kuumltuumlphanesi izlemiştir Ne var ki eski youmln-

temlere goumlre hazırlanan bu kataloglar da yetersiz kalmıştır (Kayaoğlu

1998 152) 1869rsquoda ise geccedilmişteki bu eksik ve aksaklıklar

kuumltuumlphanelerin eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte bir oumllccediluumlde

124

giderilmeye ccedilalışılmıştır (Baysal 1992 54) Kuşkusuz burada Fransızla-

rın verdiği notanın etkisi de yadsınamaz Bununla birlikte Tanzimatrsquotan

bu yana yetişen aydınların bu eleştirilere tepki goumlstererek bildirilen

eksiklikleri goumlrmezden gelmek yerine bunları uumllke yararına kullanmaları

devlet politikası accedilısından buumlyuumlk bir gelişme olarak değerlendirilebilir

Oumlrneğin Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniyersquonin de kurucuları arasında yer

alan Muumlnif Paşarsquonın aynı zamanda 1869-1871 arasında Maarif

başkanlığı sırasında herkesin yararlanabileceği ldquoMillet Kuumltuumlphanesirdquo adı

altında ilk genel kuumltuumlphane kurulması konusunda oumlneride bulunması

aydınların oumlnemi kadar aydınlanma hareketinde kuumltuumlphanelerin oumlnemine

de işaret eder (karş Baysal 1992 54 Keseroğlu 1989 91-92)1 Bu

aynı zamanda medrese okul cami tekke kuumltuumlphanelerine karşı yeni bir

kuumltuumlphane modeli arayışı olarak da değerlendirilebilir Ayrıca bununla

da kalmayıp Maarif Nazırlığı sırasında2 vakıf kuumltuumlphanelerinin yeni

youmlntemlere uygun katalog defterlerinin hazırlanması konusunda bir emir

vererek komisyon kurması onun bilginin yayılmasında bilimsel

dernekler aracılığıyla ccedileviri etkinliği kadar kuumltuumlphanelerin işleyişine de

oumlnem verdiğini goumlsterir

Oumlte yandan 1879rsquoda Maarif-i Umumiye nezaretinin bir komisyon

aracılığıyla İstanbulrsquodaki 69 vakıf kuumltuumlphanesinin 40 ciltlik bir katalog

dizisinin ccedilıkması kuumltuumlphanelerde oumlrguumltlenme gereksinimini ortaya ccedilı-

karmıştır Oumlyle ki 1882rsquode kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle ilgili bir youmlnerge

ccedilıkarılmakla kalınmamış ayrıca Maarif Nezareti Telif ve Tercuumlme daire-

sine3 bağlı bir Kuumltuumlphaneler Muumlfettişliği de oluşturularak kuumltuumlphanele-

rin youmlnetimi eğitim kapsamı iccedilersinde yayınlarla ilgili bir boumlluumlme

bağlanmıştır Boumlyle bir birime belki de yukarıda anlatılan katalog

ccedilalışması sonucu yayınların dokuumlmantasyonuyla ilgili bilgiye doğrudan

1 Muumlnif Paşarsquonın bu oumlnerisinin ardından 1882 Beyazıt Kuumltuumlphane-i

Umumi 1901 Balıkesir Umumi Kuumltuumlphanesi 1913 Kadıkoumly Kuumltuumlp-hane-i Umumi 1918rsquode Suumlleymaniye ve 1923rsquode Ankara Umumi kuumltuumlphaneleri kurulmuştur (Alpay 1976 69)

2 Muumlnif Paşa 1877 1878-1881 1884-1892 yılları arasında Maarif

Nazırlığı yapmıştır (Kayaoğlu 1998 190) 3 Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre bu daire IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı youmlne-

timi yuumlzuumlnden kısa bir suumlre sonra yerini Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyetine bırakmıştır Bundan boumlyle kuumltuumlphane ve ccedileviri etkinliğini biraraya getirerek kuumlltuumlrel gelişmeyi olumlu youmlnde etkileyebilecek bir girişim siyasal anlayış yuumlzuumlnden sona ermiştir (Kurultay 1998 20-21)

125

erişmenin getireceği kolaylıktan yararlanma amacıyla bağlanma

gereksinimi duyulmuş olabilir Daha da accedilılacak olursa vakıf

kuumltuumlphanelerindeki katalog ccedilalışması sonucu elde edilen bilgiden başka

bir bilginin eksikliği (kaynaklara erişebilirliğin zorluğu) ortaya ccedilıkmış ve

bu da kuumltuumlphanelerin genel bir başlık altında değil de Kuumltuumlphaneler

Muumlfettişliği adı altında daha oumlzel bir başlıkta yer alması duumlşuumlncesini akla

getirmiştir Bununla da kalmayıp ilk kez 1881rsquode Muumlnif Paşarsquonın

Nazırlığı sırasında 19 maddelik Telif Tercuumlme Dairesi youmlnetmeliğinin

ccedilıkarılmış olması ve bu youmlnetmelikte kuumltuumlphanelerle ilgili iki maddenin

de bulunması Osmanlıda eğitim ve onun uzantısı kuruluşların yasa ve

youmlnetmeliklerle kurumsal kimlik kazanmasının uumllkenin kalkınmasında

oumlnemli roluuml olduğu duumlşuumlnuumllebilir Gerccedili youmlnetmelikteki bu iki madde

kuumltuumlphanelerdeki katalogların oumlnemine işaret etmekle birlikte ayrıntılara

girilmemiş ve sadece kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ve denetimi kapsamı

iccedilerisinde ele alınmıştır Bu konuyla ilgili olarak iki maddeden ilkinde

geccedilen Kayaoğlursquonun Tercuumlme Muumlesseseleri4 adlı yapıtından aktarılan şu

soumlzler bu yukarıda soumlylenenleri kanıtlar niteliktedir

ldquoKuumltuumlphaneler Muumlfettişliği tarafından her kuumltuumlphanenin mevcut ne

kadar kitabı var ise bade-l-muayene hafız-ı kuumltuumlblere tutturulacak def-

ter-i mahsusun bir aynı bu kere Telif ve Tercuumlme Dairesirsquonde

muumlceddeden accedilılan sicil-i umumiye kayd olunacakhellipbu sicil-i umu-

mide her kuumltuumlphanenin kuumltuumlb-i mevcudesi yazıldığı sırada hafız-ı

kuumltuumlbuumlyle muumlfettişliği tasdikleri bulunacaktırrdquo (aktaran Kayaoğlu

1998 152-153)

Sonuccedil olarak toplumda aydınların yaratıcı fikirlerinin oumlneminin

yadsınamayacağını bununla birlikte bu yaratıcı duumlşuumlncelerin hayata

geccedilirilmesinde Muumlnif Paşa oumlrneğinde olduğu gibi kurumlar arası

ilişkileri doğru bağlamda kurmanın (başka bir deyişle eğitim

bağlamında) kurumsal işleyişi hantallıktan kurtaracağı oumlne suumlruumllebilir

4 Kitabın adından da anlaşılacağı gibi Osmanlıdaki ccedileviri kurumlarını il-

gilendiren bir yapıtta Osmanlıda ccedileviri ve kuumltuumlphane konusunun iccedil iccedile ele alınmış olması iki bilim dalı arasında doğal bir ilişki olduğuna dik-katti ccedileker Bu aynı zamanda her iki disiplin arasıdaki ilişkinin yapay olmadığını ve bu araştırmade savunulan ccedileviribilim ve kuumltuumlphanecilik alanındaki ilişkinin guumlnuumlmuumlzde de suumlrduumlruumllmesinin tarihsel olarak haklılığını kanıtlar

126

312 Maarif-i Umumiye Nizamnamesine Bağlı Bilimsel Dernek-

ler ve Ccedileviri Etkinliği Encuumlmen-i Daniş (1851-1862)

Encuumlmen-i Daniş 1851rsquode ileride kurulacak yuumlksek oumlğretim kurumu

Daruumllfuumlnuumlnrsquoa ders kitabı hazırlamak uumlzere Daruumllmaarif binasında yerli

yabancı 33 uumlyeden oluşan resmi bir bilim akademisidir (İhsanoğlu 1992

369) Bu derneğin kurulmasında Ahmet Cevdet Paşa (18221823-1895)

oumlnemli rol oynamıştır Oumlnde gelen uumlyeler arasında ise Ahmet Vefik

Paşa Hayrullah Efendi Hoca İshak Efendi gibi Osmanlı kimliğini

taşıyanların yanı sıra JV Hammer Redhouse ve Bianchi gibi

Doğubilimci tarihccedili yabancılar uzmanlar da bulunmaktadır (Tekin amp

İlkin 1999 74)

Ahmet Cevdet Paşarsquonın bu bilim akademisini kurmak istemesindeki

temel neden Arapccedila ve Farsccedilarsquodaki soumlzcuumlklerin daha az yer aldığı

Tuumlrkccedile soumlzcuumlklerin daha ağırlık kazandığı bir bilim dili yaratmaktır Bu

yukarıda belirtilen bilginin halka inmesi şeklindeki amaccedilla oumlrtuumlşmekte-

dir Bilginin halka inmesi kuşkusuz oumlncellikle ortak bir dilde karar kı-

lınmasını gerektirir (karş İhsanoğlu 1992 370 Tekeli amp İlkin 1999

130) Akademinin ilk kurulduğu guumln Cevdet Paşarsquonın Fuad Paşarsquoyla

birlikte yazdığı Osmanlıca dilbilgisi kitabı ldquoKavaid-i Osmaniyersquoyirdquo

Padişaha sunmuş olması onun bu konudaki duyarlılığını olduğu kadar

akademinin de temel amacını goumlsterir Soumlz konusu dernek buna ek

olarak Osmanlı tarihini de yazmayı uumlstlenmiştir Ne var ki Cevdet

Paşarsquonın hazırladığı Tarih-i Cevdet dışında bu konuda bir kitap

yayınlanmamıştır Buradan da anlaşılacağı gibi bu akademi ccedilalışma-

larını başta dil ve soumlzluumlk olmak uumlzere bir yuumlksek oumlğretim kurumuna

uygun duumlşecek oumlrneğin tarih jeoloji politika iktisat gibi oumlzel konu

alanlarında toplamak istemiştir Ne var ki Daruumllfuumlnuumlnrsquoa malzeme olacak

nitelikte ccedilok az sayıda kitap yayınlanmıştır

Kurultayrsquoın verdiği bilgiye goumlre yayınlanan kitap sayısı 21 olup bu-

nun 15rsquoi ccedileviri 6rsquosı teliftir Ccedilevirilerin dillere goumlre dağılımı ise 7rsquosi

Fransızca 3rsquouuml Arapccedilarsquodır Bu yapıtlar ansiklopedik nitelikte ve yukarıda

belirtilen konu alanlarındadır (Kurultay 1998 20) Edebiyat ve felsefe

alanlarına girilmemiş olması ise dikkat ccedilekicidir Oysa Batırsquoda kurulan

yuumlksek oumlğretim kurumları en başta bu konu alanlarıyla oumlğretime

başlayıp oumlzel alanlarda serpilme olanağı bulabilmiştir Ne var ki

doumlnemin reformcu olmakla birlikte duumlşuumlnce de baskıcı tutumu kuumlltuumlrel

gelişmeyi sağlayacak temel konu alanlarında aydınların ccedilekimser

127

kalmasına neden olmuştur Oumlrneğin dil ve kuumlltuumlruumln kalbi edebiyata

girmeden dili geliştirmek uumlzere dilbilgisi ve soumlzluumlk ccedilalışmalarıyla sınırlı

kalmak bu şekilde siyasal ve toplumsal bir anlayışın uumlruumlnuumlduumlr Gerccedili bu

anlayış bireysel duumlşuumlnceleri dile getiren yapıtlar yerine ccedilok ciltli

ansiklopedik ccedilalışmalara youmlnelinmesinden de anlaşılabilir Bununla

birlikte soumlzkonusu doumlnemde duumlnyada bilgiye ansiklopedik goumlzle bakma

akımının yaygın olduğu da yadsınamaz Oumlte yandan edebiyat ve felsefe

alanında ccedilalışma yapılmamış olması Arapccedila ccedilevirilerin sayısını

azaltmış ister istemez Fransızca ccedilevirilerin sayısını ccediloğaltmıştır Bunda

Cevdet Paşarsquonın kişisel tercihi kadar Tanzimat doumlneminde kurulan

eğitim kurumlarının da payı olmuştur Ne var ki boumlyle bir eğilim

sonunda Arapccedilarsquodan sonra Fransızcarsquonın Osmanlının bilim diline girme

tehlikesini yaratmış ve oumlzellikle Cevdet Paşarsquonın Osmanlıca bilim dili

yaratma konusundaki titizliği 1869rsquoda Ahmet Vefik Paşarsquonın Lehccedile-i

Osmani adı altında Fransızcarsquodan Tuumlrkccedilersquoye geccedilen soumlzcuumlkleri iccediline alan

bir soumlzluumlk yayınlamasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa bu dil

bilinci derneğin ccedilalışmaları yetersiz de olsa hiccedil değilse oumlnceki

doumlnemlerde Arapccedilarsquonın bilim dili olarak suumlrduumlğuuml uzun egemenliği

Fransızcarsquonın suumlrmesine izin verilmemiştir Bununla birlikte Berkes dil

konusunda yapılan ccedilalışmaların Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak kabul

ettirmeye yaradığını halk dili olan Tuumlrkccedilersquonin henuumlz bilim dili olması

iccedilin bir ccedilaba goumlsterilmediğini vurgulamıştır Halk dili Tuumlrkccedilersquonin resmi

yazılı dil olması konusunda ilk girişimde ise Encuumlmen-i Daniş

uumlyelerinden James Redhouse bulunmuştur Anadolursquodan topladığı halk

soumlzcuumlklerini hazırladığı soumlzluumlklerde yer vererek Tanzimat doumlnemi ccediloğu

aydının savunduğu Osmanlıcarsquoya karşı Tuumlrkccedilersquoyi getirmiştir (Berkes

2002 (a) 260) Onun bu ccedilalışmaları hem ilk kez Fransızcarsquodan farklı bir

dilin (İngilizcersquonin) Osmanlı kuumlltuumlruumlne girmesi hem de Osmanlıca

yerine Tuumlrkccedilersquoyi bilim dili olarak oumlne suumlrmesi accedilısından oumlnemlidir

Encuumlmen-i Danişrsquoin temelde amacı bir ekip ccedilalışması sağlayacak bi-

limsel ortamı yaratmak olmakla birlikte burada ekipten ccedilok Cevdet

Paşarsquonın bireysel olarak bilimsel kimliği ortaya ccedilıkmıştır Bu Cevdet

Paşarsquonın bilimsel kimliğinin baskın olmasından ccedilok Osmanlının genelde

ekip ccedilalışmasını başaramamasından kaynaklanmıştır Bundan boumlyle

Cevdet Paşarsquonın bireysel ccedilabalarıyla on yıl suumlren bu dernek kapatılmak

zorunda kalmıştır Burada ilginccedil olan devletin boumlyle bir girişimde bu-

lunmasına karşın akademik ccedilevrenin boumlyle eşit paylaşım gerektiren bir

ccedilalışmaya hazır olmamasıdır Bu ise boumlyle olumlu başlayan bir

128

derneğin verimsiz ve yetersiz kalmasına neden olmuştur Bir başka

deyişle bilim buguumln olduğu gibi soumlzkonusu doumlnemde de aydınları bile

eşitlikccedili paylaşımın soumlz konusu olduğu bir etkinlikte bir araya getirecek

duumlzeye erişememiştir Gerccedili bunda devletin bu dernekleri kendi eliyle

kurmakla birlikte temelde amacının siyasal iktidarını bilimsel yolla

sağlama duumlşuumlncesi olduğundan bu duumlşuumlncenin yarattığı baskının bu

aydınları uzun suumlre kendi kabuklarına ccedilekilmesine yol accediltığı ve sonunda

bilimin temel koşularından ve gereklerinden biri olan ekip ccedilalışması

ruhunu kaybettirdiği olasılığını da unutmamak gerekir Guumlnuumlmuumlzde de

bu geleneğin suumlrduumlğuuml disiplinlerarası ilişkiler bir yana disiplin iccedilindeki

bilimsel alışverişlerde bile zorluk ccedilekildiği goumlruumllmektedir Ne var ki

Internet gibi teknolojik olanakların ister istemez bu bilimsel yalıtlanmayı

yıkacağı duumlşuumlnuumllebilir

Sonuccedil olarak 1863rsquote Daruumllfuumlnunrsquoda okutulacak malzeme hazır ol-

mamakla birlikte hiccedil değilse herkesin ortak olarak anlayabileceği daha

sade ve daha accedilık bir bilim dili5 oluşturma konusunda toplumsal bir bi-

linccedil kazanılmıştır Bu dil bilinci Osmanlı tarihinde bilgi uumlretimi accedilısın-

dan geccedilmişe goumlre bir adım daha ileri gidildiğini goumlsterir Bunun da bilgi

uumlretimi accedilısından tarihsel suumlrecin bir ileri aşaması olarak kabul edilmesi

doğru olur Oumlzetle Osmanlırsquoda bilim tarihi ağır ilerleyen bir suumlreccedilten

geccedilmiştir Uumlstuumlne uumlstluumlk bu suumlreccedilte bazı evreleri ccedilağı yakalama

kaygısıyla atlayarak Batırsquodaki bilgiye erişme arzusu iyi niyetle başlayan

girişimlerin bir kısmının da başarısızlıkla sonuccedillanmasına neden

olmuştur Her şeye karşın boumlyle bir etkinlik başka bilimsel derneklerin

kurulmasına oumlrnek oluşturmuştur

3121Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye (1861-1867) ve Muumlnif Paşa

Ccedileviri etkinliği ve İlk Dernek Kuumltuumlphanesi

Bu dernek Encuumlmen-i Danişrsquoteki fen bilimi alanındaki eksikliği

tamamlamak uumlzere kurulmuştur 1861rsquode Petersburg Elccedilisi Halil Bey ta-

rafından din ve politika dışında her tuumlrluuml ccedilevirinin yayınlanması ve

5 Gerccedili bu doumlnemde Tanzimat aydınlarının Osmanlıcarsquoyı bilim dili olarak

geliştirmeye ccedilalıştıklarının akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Ne var ki Osmanlıcarsquonın Arapccedila etkisinden daha arındığı ve Tuumlrkccedilersquonin dilbilgi-sel yapısının daha baskın bir duruma girmesinden oumltuumlruuml yukarıda dilin daha sadeleştiği oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

129

halka accedilık dersler verilmesi amacı olan bu derneğin başına medresede

yetişmiş olmakla birlikte Mısırrsquoda ve Batırsquodaki gelişmelerle tanışma

olanağını bulup doumlnuumlşuumlnde Muumlhendis Emin Efendirsquoden ders alarak

Fransızca oumlğrenen Muumlnif Efendi gelmiştir Bunun uumlzerine Kemal

Paşarsquonın katibi olarak Berlinrsquoe gitmiş ve orada Fizik ve Hukuk eğitimi

goumlrmuumlştuumlr Doumlnuumlşuumlnde ise Babıali tercuumlme odasında goumlrev almış ve bu

cemiyetin kurulmasına Fuad Paşarsquonın desteğini alarak yardım etmiştir

Encuumlmen-i Daniş uumlyesiyken Osmanlıcarsquoyı bilim dili yapma goumlruumlşuumlnde

olan Cevdet Paşaya karşı ccedilıkarak okuma yazmanın yaygınlaştırmak

amacıyla Arap harflerinin kolaylaştırılması goumlruumlşuumlnuuml savunan Muumlnif

Paşa6 Cevdet Paşayla duumlştuumlğuuml goumlruumlş ayrılığı sonucu Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniyersquonin kurulmasına oumlncuumlluumlk etmiştir (Berkes (a) 2002 260-263)

Bu derneğin uumlyelerinin Encuumlmen-i Danişrsquoin uumlyelerinden farkı ise En-

cuumlmen-i Daniş 73 uumlyesinden 16rsquosı Medrese eğitimi ccedilıkışlı olmasına kar-

şın Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniyersquode medrese ccedilıkışlılara hiccedil yer verilme-

miştir Bu aynı zamanda mektep ve medrese ccedilıkışlılar arasında farklılığın

giderek derinleştiğini ve bu konuda tartışmaların başladığını da goumlsterir

(İhsanoğlu 1992 366) Bir başka deyişle bu laik ve dini eğitimin tartı-

şılması anlamına gelmektedir Encuumlmen-i Danişrsquole ortak yanı ise yine

devlet eliyle kurulmuş olmasıdır

Bu yeni heyecanla kurulan Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye adlı der-

nekte Batırsquodaki bilimsel gelişmeleri tanıtmak uumlzere ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo

adında ikinci bilimsel dergi 1862rsquode ccedilıkarılmış ve 1867rsquode 47sayıya ge-

lindiğinde derginin basımı sona erdirilmiştir Oumlte yandan 1849rsquoda Mek-

tep-i Tıbbiye-i Şahane tarafından ccedilıkarılan ve bilim dallarının oluşumu-

nun ilk muumljdecisi dergi Vakayi-i Tıbbiye adlı dergiden farkı bir ccedilok konu

alanıyla ilgili yazıyı iccedilermesidir (Bahadır 2001 11-16) Bundan boumlyle

sanayileşmiş bir toplumun kuramsal olarak alt yapısını oluşturmak ama-

cıyla başta iktisat7 olmak uumlzere felsefe coğrafya ve fen bilimleriyle il-

6 Berkes Muumlnif Paşarsquonın Latin harflerinin kabul edilmesini gerccedilekte

istediğini bununla birlikte toplumsal yapıyı goumlz oumlnuumlnde bulundurarak bu şekilde koumlkten bir değişimi ne aydın ne de youmlnetici sınıfın kal-dıramayacağını duumlşuumlnerek hiccedil değilse Arapccedila harfleri daha kolay oku-nur kılacak bir youmlntem bulunmasıyla ilgili yazılar yazdığını belirtmiştir Bununla birlikte iki farklı koumlkten gelen dilde yine Arapccedila harflerle devrim yapmaya ccedilalışmak ister istemez başarısızlıkla sonuccedillanmıştır

7 İktisat alanında başta yazı yazanlar arasında Muumlnif Paşa ile Tercuumlme

Heyetinden Mehmet Şerif Efendi vardır (Uumllken 1992 343)

130

gili konu alanlarını iccedileren bu dergi hem duumlzyazı bilim dilini geliştirmesi

(Uumllken 1992 340-350 Paker 1991 19) hem de iccedilerdiği konu alanları

accedilısından ilk ansiklopedik ccedilerccedileveyi oluşturan dergilerden biridir

Bu derginin Batı bilimini oumlrnek alarak her konuyu bilimsel bir daya-

nağa oturtma gereğini başta aydınlar olmak uumlzere topluma duyurmaya

ccedilalışması pozitif bilim kavramının Osmanlı da kabuluumlnuuml sağlamıştır

Oumlyle ki siyasal youmlnetim şeklinin bile bilimsel bir tabanı olması gerektiği

konusunda bile yazılar ccedilıkarak ilk kez bilimselliğin oumlnemi anlatılmaya

ccedilalışılmıştır Bundan boumlyle ldquoMecmua-i Fuumlnunrdquo iccedilin ldquomaddeciliğinrdquo

topluma girme aracı olduğu soumlylenebilir (Hanioğlu 1985 346) Bununla

da kalmayıp Cemiyet-i Kitabetccedile ve İber-i İntibah gibi bilimsel dergilere

de oumlrnek olmuştur

Oumlte yandan Muumlnif Paşarsquonın fen bilimleriyle ilgili ccedilevirilerine koşut

olarak felsefe alanında da ccedileviriler yaptığı goumlruumllmektedir Bu oumlnceki

boumlluumlmde oumlne suumlruumllen fen alanındaki ccedilevirileri doğal olarak felsefe ala-

nındaki ccedileviriler izlediği şeklindeki savın da doğrulanması olarak goumlruuml-

lebileceği gibi (bkIIBoumlluumlm) Muumlnif Paşarsquonın Aydınlanmayı ne dere-

cede oumlzuumlmsediğinin de bir kanıtı olarak değerlendirilebilir Muhaverat-ı

Hikemiye (1859) (Felsefi Konuşmalar) adlı yapıtında Voltaire Feacuteneacutelon

ve Fontenellersquoden alıcı kitleyi (okur kitlesini) goumlz oumlnuumlnde bulundurarak

seccedililmiş parccedilalar bir antolojide toplanmıştır (Berkes (a) 2002 264)

Bununla birlikte bilimsel yazılarda kullandığı duumlzyazı biccedileminden farklı

olarak felsefenin okuyucu accedilısından anlaşılırlığını kolaylaştırmak

amacıyla bu yapıtta soumlyleşi biccedilemini seccedilmiştir

Bu biccedilem şekli henuumlz tam anlamıyla yazılı kuumlltuumlre geccedililemediğini

goumlsterdiği gibi İslam felsefesinden sonra Batı felsefesini Osmanlırsquoya

daha kolay ve kendine daha yakın hissettirmek iccedilin de kullanılmış

olabilir Muumlnif Paşarsquonın antolojisindersquode doumlnemin felsefe akımlarından

Voltairersquoin ldquoYaradancılıkrdquo (Deism)8 felsefesini seccedilmesinin de bir

rastlantı olmadığı gerccedilektir Şoumlyle ki dini deneysel bilimlerle

uzlaştırarak dinlerin varlığını mucizelere değil doğanın varlığına

dayandıran vicdan oumlzguumlrluumlğuuml ve hoşgoumlruumlyuuml savunan Voltairersquoden ccedileviri

yapılmış olması Muumlnif Paşarsquonın hem dilsel hem de felsefi accedilıdan

8 Yaradancılık Tanrıtanımazlık olmayıp Tanrının evreni yarattıktan

sonra kendi işleyişine bıraktığı savını oumlne suumlrer Bu durumda Tanrırsquonın varlığını kabul etmekle birlikte belli bir dinin inanccedil ilke ve dogmalarını kabul etmez (Akarsu 1975 184)

131

buyurganlıktan uzak okuyucuyu bilgiye davet edici bir tutum

sergilediğini goumlsterir

Muumlnif Paşarsquonın iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruuml bu denli yakından tanıması

onun iktidar tarafından da benimsenmesine yol accedilmıştır Onun bu

oumlzelliği Cemiyet-i İlmiye Osmaniyersquonin kurulmasında devlet desteğinin

alınmasının yanısıra Aydınlanmarsquonın yol accediltığı aklın uumlstuumlnluumlğuuml

eğitimin oumlnemi gibi duumlşuumlncelerin de yayılmasını kolaylaştırmıştır

3122 Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesi

Bu bilimsel dernek Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ccedilıkan on maddelik

kuumltuumlphane youmlnetmeliğiyle kuumltuumlphanelere ldquoduumlzenrdquo kavramını sokarak

onun işleyişini etkileyecek daha ccedilağdaş anlamda bir kuumltuumlphane anlayışını

da beraberinde getirmiştir (Keseroğlu 1989 91)9 Bununla da kalmayıp

sonradan kurulacak Kuumltuumlphane-i Umumilere Tuumlrk Ocakları

kuumltuumlphanelerine de oumlrnek oluşturmuştur Ne var ki bu kuumltuumlphanenin

sadece dernek uumlye ve youmlneticilerine accedilık olması onun genel

kuumltuumlphaneden ccedilok bir derneğe ait ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo oumlzelliğini ta-

şımasına neden olmuştur Geleneksel kuumltuumlphanelerden farklı olarak bu

tip kuumltuumlphanelerin ldquodernek kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği gazete dergi

gibi guumlndelik yayınlar ve sosyal ilişkileri pekiştirecek ortamın

sağlanmasından ileri gelmektedir Oumlte yandan yardımcı araccedillar labo-

ratuvar dil oumlğrenme ve yabancı kaynaklardan ccedileviri olanağı yanı sıra

Arapccedila ve Farsccedila kaynaklara ek olarak Fransızca İngilizce Almanca

gibi Batı dillerinden bilimsel kaynakların da bulunması bu kuumltuumlphaneye

ldquoaraştırma kuumltuumlphanesirdquo olma oumlzelliği katmıştır (Keseroğlu 1989 91-

92) Bununla birlikte soumlz konusu kuumltuumlphanenin herkese accedilık olmaması

ve uumlcretli olması ileride kurulacak kuumltuumlphanelerin de hizmet vereceği

okuyucu kesimine sınır getirilmesi fikrini akla getirmiştir Gerccedili

başlangıccedil aşamasında derneğe uumlye olma sadece kuumlccediluumlk bir uumlcret

karşılığında hizmet alanının genişletmek amacını taşımaktadır

9 Keseroğlu bu youmlnetmelikle ilgili olarak amaccedil ve işlevleri konusunda bir

madde bulunmadığını belirtmiştir Ne var ki kuşkusuz bir sistemin kurulması zaman isteyen uzun bir suumlreccediltir Bu şekilde hiccedil olmazsa yazılı olarak ilk adım atılmış olmuştur (Alpay 1987 263 Keseroğlu 1989 91-92 Akın 1999 90-92)

132

31221 Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesi (1911) ve Tuumlrk

Ocakları Kuumltuumlphanesi

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye Kuumltuumlphanesini oumlrnek alarak 1911rsquode

kurulan Tevauumln-i İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin dernek uumlyeliği iccedilin

oumldenen uumlcret karşılığında derneğe ait kitap ve dergi satışları bedava

kuumltuumlphane hizmeti bununla da kalmayıp bedava sağlık muayenesi gibi

sunduğu hizmetler onun ldquososyal yardımlaşmardquo anlamına gelen adıyla

işlevinin oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir Ne var ki derneğin kuruluşunda

amaccedillarının Batı uygarlığına ulaşmak uumllke eğitimine hizmet vermek

şeklinde belirtilmesine karşın guumlnuumlmuumlz bir kısım sosyal yardımlaşma

derneklerinde olduğu gibi bu derneğin de toplumsal amaccedillardan ccedilok

bireysel amaccedillara hizmet ettiği ortaya ccedilıkar Bununla birlikte

Osmanlının sosyal yardımlaşmayı algılayış şekli doğrudan toplumsal

yapı ve kendi geleneksel anlayışından kaynaklanmaktadır Bu şekilde

ccedilok youmlnluuml fedakarlık gerektiren bir uygulama gerccedilekten de toplumsal

kaynaşma ve uumllke eğitimi accedilısından bir katkıdır Ne var ki ilk 1912-

1918 yılları arasında kurulan Tuumlrk Ocakları derneklerinde Tevauumln-i

İccediltimai Cemiyeti Kuumltuumlphanesinin ve Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye

Kuumltuumlphanesinin Muumlnif Paşarsquonın oumlne suumlrduumlğuuml şekilde Batının uygarlık

duumlzeyine ulaşma şeklindeki temel amacı I Duumlnya savaşının da etkisiyle

aşırı milliyetccedili akımların doğması sonucu ldquoyurt dışı da dahil olmak uumlzere

buumltuumln Tuumlrkler arasında kuumlltuumlrel bilinccedil uyandırma amacırdquo şeklinde

değişmiş ve derneğin ister istemez hizmet vereceği kesim sınırlanmıştır

(Keseroğlu 1989 91-102)

Bu durumda Tuumlrk Ocakları Derneği Kuumltuumlphanesi evrensel bilgiyi

yakalamak uumlzere Doğu kaynaklarının yanı sıra Batı kaynaklarına da yer

veren ve bilginin ulusal bilinci uyandıracağına inanan Cemiyet-i İlmiye-i

Osmaniye Kuumltuumlphanesindeki anlayışın gerisinde kalmıştır Oumlrneğin

Muumlnif Paşarsquonın Mecmuai-Fuumlnunrsquoda ldquoDersaadetrsquode yabancı dilde kitabı

bulunan hiccedilbir umumi kuumltuumlphane yokturrdquo (aktaran Baysal 1985 1307)

şeklindeki yakınması onun evrensel bilgiyi yakalama konusundaki ek-

sikliğin ne derecede farkında olduğunu goumlsterir Bu ise Batı

kaynaklarının bu eksikliği gidereceği konusundaki goumlruumlşuumlnuuml dile

getirdiği gibi bilgi ve bilimde tutuculuğun10

karşısında olduğunu da

10

Cemiyet-i İlmiye-i Osmaniye kitaplığında sadece Batı kaynaklarına değil Doğu dillerinde kaynaklara da yer verileceği şeklindeki Baysal

133

kanıtlar Ne var ki Tuumlrk Ocakları Derneğinin yukarıda belirtilen uumlye ve

kaynak konusundaki tutuculuğu duumlnyadaki milliyetccedililik akımlarının

uumllkemize de yansıması sonucu farklı dinlerde olanlar bir yana aynı dini

paylaşmakla birlikte farklı etnik koumlkenlerden gelenlerin bile kendi

kuumlltuumlrlerini yaşatmak uğruna oumlzerk bir devlet kurma isteğinin guumlndeme

gelmesiyle birlikte ortaya ccedilıkmış olabilir (Keseroğlu 1989 101)

3123 Tercuumlme Cemiyeti (1865)

Muumlnif Paşarsquonın yabancı kuumlltuumlruuml olduğu kadar kendi kuumlltuumlruumlnuuml de ta-

nıması sonucu oluşan bu hoşgoumlruumlluuml ve esnek yaklaşımı onun başkanlı-

ğında Maarif Nezaretine bağlı Telif ve Tercuumlme Cemiyetinin de

kurulmasına neden olmuştur Bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin

goumlrevini uumlstlenerek eğitim alanına hizmet vermek uumlzere sadece ccedileviri ya

da telif okul kitaplarını yayınlamakla sınırlı kalmamış halka seslenen

ccedileviri ve telif yapıtları da yayınlamayı hedeflemiştir Bir başka deyişle

bu cemiyetin amacı Encuumlmen-i Danişrsquoin uluslararası akademik iletişim

kurmaya youmlnelik amacı yerine yurticcedili eğitim duumlzeyini artırma amacını

taşımaktadır (Uumllken 1992 50) Oumlrneğin Meclis-i Maarif tarafından

yazılıp Meclis-i Vala tarafından duumlzeltilen nizamname muumlsveddesinden

yola ccedilıkarak Kayaoğlursquonun kaleme aldığı raporda geccedilen ldquoPadişah buumltuumln

tebaasının eğitim ve terakkisi yolundardquo şeklinde kullanılan ifade ilk kez

hedef kitleye eğitim konusunda ayrım goumlzetilmeksizin seslenildiğini

goumlsterir (aktaran Kayaoğlu 1998 121) Bundan boumlyle soumlzkonusu

cemiyetin Encuumlmen-i Daniş yerine kurulmayıp daha geniş bir kesime

hizmet vermek uumlzere kurulduğu anlaşılır

Konuya bir de ldquoccedileviri etkinliğinerdquo merkezi otoritenin bakış accedilısını

değerlendirmek accedilısından bakılacak olursa youmlnetimin ccedileviriyi seccedilme

nedeni yukarıda soumlzuuml edilen muumlsvedde rapordan şu şekilde oumlzetlenebilir

birincisi azınlık ve yabancı okullarında yabancı dilin zorunlu olması

siyasal youmlnden tehlikeli bulunmakta bundan boumlyle yabancı dilde eğitimi

oumlnlemek amacıyla ccedileviriye başvurmanın daha doğru olacağı duumlşuumlncesi

yaygınlık kazanmış ikincisi ise bilimde Batı dillerine başvurmanın o

guumlnkuuml resmi dil Osmanlıcarsquonın bilimsel alanda terminolojisinin geri

kalmasına yol accedilacağı gibi Arapccedila Farsccedila yanı sıra bir Batı dilini daha

tarafından aktarılan ifade onun tutuculuktan uzak ve bilimsel olarak geniş ufuklu olduğunu goumlsterir (Baysal 1985 1307)

134

oumlğrenmenin zaman kaybına yol accedilarak oumlzguumln dilde bilgi uumlretimine ket

vuracağı duumlşuumlncesini akla getirmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınları

artırarak ulusal dilin dinamiklerini zorlamak gereği ortaya ccedilıkmıştır

(Kayaoğlu 1998 119-123) Ccedileviri hareketini destekleyici buumltuumln bu

duumlşuumlncelere karşın bu cemiyetin de yeterince verimli olmadığı goumlruumlşuuml

ise (Tekin amp İlkin 1999 75) kuşkusuz ccedilevirinin zor ve zaman alan bir

etkinlik olmasından oumlzellikle kaynaklanmıştır

3124 Daire-i İlmiye (1870)

1870rsquode Maarif nezaretine bağlı olarak kurulan bu daire bilimsel an-

layışın gelişmesiyle birlikte Avruparsquodaki uumlniversitelerle iletişim kurmak

amacıyla kurulmuştur Abduumllaziz (1861-1876) doumlneminde kurulan bu

dairersquonin oumltekilerden en buumlyuumlk farkı da ilk kez Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviri yapılamasının oumlnerilmesidir Kurultayrsquoa goumlre bu ldquopratik yararın

oumltesinde bilgi gereksinimirdquo duyulduğuna işaret etmektedir (Kurultay

1998 20) Bunda Batırsquodaki uumlniversitelere giden oumlğrencilerin oradaki

uumlniversitelerdeki eğitimde Yunan ve Latin dili ve kuumlltuumlruumlne verilen oumlne-

min ulusların kalkınmasındaki etkisiyle ilgili aktardıkları bilgiler de

oumlnemli rol oynayabilir Oumlzellikle Ortaccedilağda uumlniversitelerde eğitim diline

Yunanca ve Latince başlandığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa Hıristiyan fel-

sefesinden farklı olarak Yunan ve Latin felsefesine dayalı bir eğitim

goumlrmenin Batıyı goumlzleme dayalı bilimlere doumlnduumlrmedeki etkisinin Os-

manlı iccedilinde geccedilerli olabileceği duumlşuumlnuumllebilir Oumlte yandan oumlrneğin En-

cuumlmen-i Daniş doumlneminde yaşayan bir dil Fransızcarsquodan ccedileviriler yapıl-

ması oumlzellikle istenirken Ahmet Mithatrsquoın (1844-1913) doumlneminde La-

tince ve Yunancarsquodan ccedileviri yanlısı olması dikkat ccedilekicidir (Tekin amp

İlkin 1999 133) Bunun ileride anlatılacak olan Pozitivist felsefeyle

ilgisi olduğu kadar temelde amaccedil Batının geccediltiği yollardan geccedilerek uumll-

keyi koumltuuml durumdan kurtarmaktır Oumlyle ki oumlnceki ccedileviri derneklerinde

sadece Arapccedila ve Farsccedilarsquodan bir Doğu dili yanı sıra her ne olursa olsun

bir Batı dili bilmek yeterli bir oumllccediluumlt iken bu daireye girecek elemanlarda

Latince yada Yunanca bilme koşulu aranmıştır

Encuumlmen-i Daniş (1851) ve Tercuumlme Cemiyetinden (1865) sonra ku-

rulan bu dairenin kendinden oumlncekilere goumlre goumlrev tanımı ve amacı daha

accedilık olarak ifade edilmiştir Şoumlyle ki Encuumlmen-i Daniş hem okul hem de

halkın okuyabileceği kitapları ccedilevirmeyi hedeflerken Maarif Nezaretine

bağlı Tercuumlme Cemiyeti sadece halka seslenecek kitaplar ccedilevirmeyi

135

yeğlemiştir (Uumllken 1992 50-56) Daireyi-i İlmiye gelindiğinde ise goumlrev

tanımları iccedilersinde bu dairenin okul kitapları ccedilevirmekle yuumlkuumlmluuml ol-

duğu accedilıkccedila belirtilmiştir Bunun yanı sıra 1870rsquode Telif ve Tercuumlme Ni-

zamnamesi hazırlama goumlrevi de bu daireye verilmiştir (Kayaoğlu 1998

135-138)

31241 Telif ve Tercuumlme Nizamnamesi (1870)

Otuz beş maddeden oluşan accedilık ve sade bir dille yazılmış bu nizam-

namede sıbyan okullarında başlayarak yuumlksek oumlğretime kadar

yayınlanacak kitapların iccedileriğiyle ilgili olduğu kadar tipografik

oumlzellikleriyle de ilgili koşullara yer verilmiştir Oumlrneğin dilinin accedilık

iccedileriğinin bilgiye merak uyandırıcı olması ya da yapıtın buumlyuumlkluumlğuumlne

veya yazımının guumlccedilluumlğuumlne goumlre yazarccedilevirmene zaman tanınacağı

şeklinde koşullar oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bu ise bir yandan devletin denetimi

artırdığını goumlsterirken oumlte yandan da tipografik oumlzelliklerle ilgili

koşulları bulunması yazılı kuumlltuumlruumln Osmanlıya girdiğini goumlstermiştir

(Kayaoğlu 1998 138-142)

313 Tuumlrk Bilimsel Kimliğinin Oluşumunda Ccedileviri Yoluyla Bilgi

Aktarımının Roluuml

Batıda goumlzleme dayalı bilimlerin yarattığı bilimsel devrimin sonucu

ortaya ccedilıkan yeni toplumsal anlayış Tanzimatrsquotan başlayarak Mithat

Paşa Ahmet Vefik Paşa gibi youmlnetici kadroda bulunan kimi aydın kesim

tarafından topluma ccedileviriler yoluyla kazandırılmaya ccedilalışılmıştır Ne var

ki bu anlayışın yerleşmesi oumlncelikle rasyonel duumlşuumlnceyi olgunlaştıracak

goumlzleme dayalı bilimlerin gelişmesine bağlıdır Oysa soumlz konusu

doumlnemde bu bilgiyi Osmanlıya taşıyacak yeterince telif ve ccedileviri yapıt

bulunmamaktadır Aydınlanma hareketini temsil eden felsefi duumlşuumlncenin

Rousseau Fenelon gibi oumlncuumllerinden yapılan ccedileviriler de ne kuumlltuumlrel ne

de toplumsal yapıyı da birden etkileyecek guumlce sahip değildir Bununla

birlikte felsefe alanındaki ccedilevirilerin fen alanındaki ccedilevirilerden sonra

yer alması bilimsel geleneğin kendine oumlzguuml bir suumlreci olduğunu

goumlstermektedir Boumlyle bir suumlreccedil izlendiğinin en buumlyuumlk kanıtı ise felsefe

alanındaki ccedilevirilerin Fen alanındaki ccedilevirilerin bir toplumdaki soyut

duumlşuumlnce yeteneğini geliştirmesinin sonra yer almasıdır Başka bir deyişle

136

goumlzleme dayalı bilimler sınıfına giren fen bilimleri alanında ccedileviriler

Tanzimat doumlneminden başlamasına karşın fel alanındaki ccedilevirilere 1908

II Meşrutiyetrsquoten sonra rastlanmaktadır (bkz Tablo 11)

Bu suumlreccedil biraz daha geniş bir zaman yelpazesi iccedilinde ele alındığında

ise Matbaanın kuruluşundan Tanzimatrsquoa (1727rsquoden 1839rsquoa) kadar 9 fen

kitabı basılmış Tanzimat doumlneminde ise (1840-1875) bu sayı 68rsquoe

yuumlkselmiştir (Baysal 1968 29-45) Fen bilimleri alanındaki kitapların

yeni accedilılan eğitim kurumlarına goumlre sayısının az olduğu ortada bir

gerccedilektir Oumlte yandan bu doumlnemde ccedileviri ve telif arasındaki farkın iyice

ayırt edilmemiş olması ccedileviri yayın sayısının net olarak verilememesine

neden olmuştur Uumlstelik bu kadar sınırlı sayıdaki ikincil kaynaklara

dayalı bilgilerin verildiği ccedilevirilerden toplumun tabanı bir yana eğitim

goumlrmuumlş kimselerin bile goumlzleme dayalı yetilerini geliştirmesi ve buradan

yola ccedilıkarak rasyonel duumlşuumlnceye dayalı kararlar vermeyi başarması

kuşkusuz kolay değildir Bununla birlikte bu kadar az bilgi kaynağından

bilgi bile yukarıda sayılan oumlzelliklere sahip kişiler yine de ortaya

ccedilıkmıştır

Kuşkusuz bu durum sadece bireysel oumlzveriyle bilgiyi etkin bir suumlreccedil

olarak algılayıp yaratıcı guumlccedillerini iccedilinde bulundukları topluma

uyarlayabilen doğuştan uumlstuumln yetenekli kimseler iccedilin geccedilerlidir Oysa

eğitimin her doumlnemde olduğu gibi Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine

amacı bilgiyi her nitelik ve her kesimdeki insana yaymaktır Oumlte yandan

Baysalrsquoın 1729rsquodan 1875rsquoe uzanan doumlnem iccedilin verdiği ldquobasılı

yayınlarlardquo ilgili sayılarla Meral Alpayrsquoın ldquoccedilevirilerlerdquo ilgili sayısal

doumlkuumlmlerin karşılaştırılması ortaya şoumlyle bir tablo ccedilıkarmaktadır (Baysal

1968 53 Alpay 197650-51 Akbayar 1985 450-451 )

Tablo 1 Telif ve Ccedileviri Dağılımı

Doumlnem Toplam Sayı Ccedileviri Ccedileviri Yuumlzde

1)Doumlnem 1729-1875 3074 203 64

2)Doumlnem 1876-1907 7527 1776 23

3)Doumlnem 1908-1928 13766 1555 119

Toplam 27367 3534

137

Alpayrsquoın verdiği bilgiye goumlre 1729rsquodan 1928 harf Devrimine uzanan

doumlnemde kuumltuumlphane kataloglarında kitap sayısı 27367rsquoyi bulmakta olup

3534rsquouuml ise ccedileviri olduğu bildirilmiştir (Alpay 1976 84) Ayrıca

1876rsquodan sonra Batı dillerine doumlnuumllmesiyle birlikte yukarıda tablodan

da anlaşılacağı gibi kitap sayısında artış olmuştur

Tablo 11 Konu Alanlarına Goumlre Ccedileviri Dağılımı11

Doumlnem Siyaset Fen

Ccedileviri

Askerlik

Ccedileviri

Felsefe

Ccedileviri

Din Halk

Kitap

Edebiyat

1)Doumlnem

1729-1875

-

2)Doumlnem

1876-1907

- 142 139 175 887

3)Doumlnem

1908-1928

55 67 209 56 48 114 506

31) 1908-

1917

55 74 56 299

32)1918-

1928

67 135 48 114 207

Tabloda temel olarak uumlccedil zaman kesiti oumllccediluumlt alınmıştır Bunlardan ilki

Matbaarsquodan Tanzimatrsquoa kadar uzanan doumlnem ikincisi Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyete kadar sonuncusu ise II Meşrutiyetten Harf Devrimine dek

olan doumlnemdir 1727-1875 arası I Doumlnemde ccedileviri yoluyla bilgi edinil-

mekle birlikte ccedileviri sayısının kesin olarak ccedilıkartılamamış olması accedilık

olarak ccedileviri yoluyla gelen yabancı bilgiyi toplumun kabul etmeye daha

hazır olmadığını bununla birlikte telif adı altında oumlrtuumlk ccedileviriyle gelen

bilginin toplumda daha kabul goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise

ccedilevirilerin sadece bilgi aktarım aracı olarak kullanıldığına işaret

11

Bu Tablo Baysalrsquoın ve Alpayrsquoın verdiği sayılara dayanılarak der-lenmiştir Boş bulunan kutularda ilgili konularda sayı verilmediği iccedilin boş bırakılmıştır Bunun bir nedeni de Alpayrsquoın oumllccediluumlt olarak en ccedilok ccedileviri yapılan konuları saptamasından kaynaklanmış olabilir Bu şe-kilde en ccedilok ccedileviri yapılan konulara goumlre bir değerlendirme aynı za-manda bilginin hangi youmlnde toplumu etkilediği konusunda da ipucu vermektedir

138

etmektedir Oumlrneğin Baysalrsquoın bu doumlnemle ilgili olarak oumlrneğin fen iccedilin

77 askerlik iccedilin 146 şeklinde telif yapıt sayısını verirken bu alanda

ccedileviri sayısına değinmemesi ccedileviri ve telif arasında kesin sınır bu-

lunmamasından kaynaklanmaktadır Buna karşın oumlzellikle 1840 ve 1868

doumlnemine ldquoİlk Edebi Batı Ccedilevirilerirdquo şeklinde başlık atması toplumda

ccedilevirinin varlığının ancak edebi eserler aracılığıyla 1840rsquodan sonra

kabul edildiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu başlığın ardından 1869-

1875 doumlnemi iccedilin ldquoTiyatro ve Roman devrirdquo şeklinde bir başlığın

atılması yeni bir tuumlr tiyotronun da 1869rsquodan sonra benimsendiğini

goumlstermektedir Bu ise kuumlltuumlrel gelişmede edebiyatın oumlnemine işaret

ettiği gibi yeni yazınsal tuumlrlerin bir topluma kazandırılmasında ccedilevirinin

oumlnemine de işaret etmektedir (Baysal 1968 65-74)

Oumlte yandan Matbaarsquodan Tanzimat doumlnemine kadar olan doumlnemle

(1729-1875) Tanzimat ve II Meşrutiyet doumlnemi (1876-1907) arasında

Batırsquoya goumlre bilgi eksikliğinin kabul edilerek oumlzellikle yeni accedilılan

oumlğretim kurumlarında giderek artan bilgi gereksinimini karşılamak

uumlzere ccedileviri sayısının 203rsquoten 1726rsquoya yuumlkseldiği goumlruumllmektedir

(bkTablo 1) Bu birikimin sonunda II Meşrutiyetrsquoten Harf devrimine

uzanan kısa doumlnem aralığında ise ccedileviri sayısının (1555) nerdeyse II

Doumlnemdekine yakın olduğu goumlruumlluumlr Uumlstelik III Doumlnemde yukarıda oumlne

suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefe alanında da ccedileviriler (toplam114) yapılmaya

başlandığı goumlruumlluumlr (bkzTablo11) Bu aynı zamanda ccedilevirilerin konu

alanlarına goumlre de bir suumlreccedil izlediğini kanıtlamaktadır Alpayrsquoın konu

alanlarına goumlre verdiği tabloda fen bilimleri ve askerlik bilimlerinin

birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Oysa Matbaadan Tanzimata kadar fen

bilimleri askerlik kapsamı iccedilerisinde ele alınmıştır Bu askeri

mekteplerle başlayan fen bilimleri kavramının bilimsel dernekler ve

daruumllfuumlnunla birlikte yeni bir şekil alması anlamına da gelebilir Bu bir

yerde oumlzel alanda uzmanlaşma gereksinimi duyulduğunun da bir

goumlstergesi olarak değerlendirilebilir(bkz Tablo11)

Oumlzetle başta (1 Doumlnemde) fen bilimleri ve askerlik alanındaki telif

ve ccedileviri yapıt sınırının belli olamaması nedeniyle ccedileviri sayısı

verilemezken ikinci doumlnemde fen bilimleri ve askerlik konularındaki

ccedileviri ve telif sayısının sınırlarının birbirinden ayrıldığı goumlruumlluumlr Son

doumlnemde ise (1908-1928) bir oumlnceki doumlnemde (1876-1907) fen

bilimlerinden ccedileviri yoluyla edinilen bilginin (142) ve ccedileviri edebi

eserlerin sayısının (887) artması sonucu rasyonel duumlşuumlnce yeteneklerinin

geliştiği ve 1908-1928 yılları arasında felsefe alanında 56 adet ccedileviri

139

yapıldığı goumlruumllmektedir (Alpay 1976 46-52) 1908-1917 arasında Fen

bilimleriyle ilgili ccedilevirilerin yerini askerlikle ilgili ccedileviriler (74) aldığı

goumlruumlluumlr Bunda kuşkusuz savaş yıllarının etkisi olmuştur Yine bu

doumlnemde savaşa rağmen fen alanında ccedileviri yokken 56 adet felsefe

ccedilevirisinin bulunması ilginccediltir Oumlte yandan yine bu son doumlnemde siyaset

alanında 55 adet ccedileviri bulunması felsefe ve siyaset arasındaki

bağlantıyı goumlsterdiği gibi duumlşuumlnsel evrim olmadan toplumsal gelişme

olamayacağı duumlşuumlncesini de akla getirir Bir başka deyişle salt ccedileviri

yoluyla teknolojiyi model almak toplumsal kalkınmayı sağlamaz Buumltuumln

bunlar ccedileviri yoluyla da olsa bilgisel birikiminin yeni bir konu

alanlarına merak uyandırdığı ve bu konu alanlarının da kimi zaman

ulusal bilinci uyandırarak toplumsal değişiklik ya da başkaldırılara

neden olduğu goumlruumlluumlr Bundan boumlyle yayınların konulara goumlre

dağılımıyla ilgili tarihsel suumlreccedilten kuşkusuz toplumsal yapının geccedilirdiği

evreler de kolaylıkla anlaşılabilmektedir Bu durum sadece ccedileviri

yapıtlarla ilgili olmayıp genelde toplumdaki bilimsel uumlretkenlik

derecesiyle de doğrudan ilintilidir Oumlrneğin Aykut Kazancıgilrsquoin Tuumlrk

Bilim Tarihi Bibliyografyası adlı yapıtında 1850 ve 1908 tarihleri

arasında bilimsel uumlretkenliğin yok denecek kadar az olduğunu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Bu bilgiler soumlz konusu doumlnemde ccedilıkan bilimsel

dergilerden12

izlenerek ccedilıkartılmıştır Buna karşın 1908rsquoden sonra II

Meşrutiyetle birlikte genelde yayın sayısının birden arttığı belirtilmiştir

Cumhuriyetin kuruluşunun hemen ardından oumlzel konu alanlarıyla ilgili

ayrı ayrı yayın organlarının kuruluşu ve Servet-i Fuumlnun İkdam Vakit

Cumhuriyet Yeni Sabah gibi guumlnluumlk gazetelerde bilimsel konu ve

tartışmalara eğilinmesi siyasal değişiklerle bilgi uumlretimi arasındaki

ilişkinin doğru orantılı olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır (Kazancıgil 1981

IX-XVII) Toplumsal yapının oumlzguumlrluumlk derecesine goumlre bilimsel

uumlretkenlik derecesinin arttığı ve bilginin tabana yayılma hızı ve

araccedillarının ccediloğaldığı goumlruumllmektedir Bundan boumlyle Kazancıgilrsquoin farklı

nitelikte yayın tuumlrlerinden ve telif ccedileviri ayrımı goumlzetmeden yaptığı bu

değerlendirmenin yukarıda bilimsel ccedilevirilerle ilgili olarak oumlne suumlruumllen

bilgilerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir

12

Bu doumlnemde Mecmua-i Fuumlnun ve birkaccedil tıp dergisinden başka bilimsel dergi bulunmadığı belirtilmiştir Bu bilgi adı geccedilen yapıtta 7 numaralı dipnotta verilmiştir (Kazancıgil 1981 XV )

140

Oumlzetle telif olduğu kadar ccedileviri yapıtların da dağılımından

askerlikle ilgili ccedilevirilerin her doumlnemde en ccedilok ccedileviri yapılan bilimsel

alanlar arasında yer alması iktidarın guumlcuumlnuuml askeriyeden aldığı ne var

ki listeye her doumlnemde farklı konu alanlarının girmesiyle birlikte

toplumda da yeni arayışlara youmlnelindiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1908-1917

arasında siyasetle ilgili ccedilevirilerin artması toplumsal olarak demokratik

yapıya kavuşma oumlzleminin de habercisi olarak da yorumlanabilir Bu-

nunla birlikte 1918-1928 arasında Tablo1 1rsquoden de anlaşılacağı gibi en

ccedilok ccedilevrilen konu alanları arasında siyasetin yerini 48 adet dinle ilgili

ccedilevirinin alması siyaset alanında Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

laiklik ilkesi konusunda bir ikilem yaşandığını goumlsterir Alpay bu

konuyla ilgili ldquoCumhuriyet duumlzeninin iccedilinde dinin yerini tespit işi

yeniden oumlnem kazanıyorrdquo (Alpay 1976 51) şeklinde bir ccedilıkarımda

bulunmuştur Ne var ki bu konuda akla bir de dinle ilgili ccedilevirilerin

sayısının artması din bilim ve toplum arasındaki ilişkilerin daha

derinden sorgulanarak bu konuda tartışma gereğinin doğduğuna da

işaret edebilir Bu durum fen bilimleriyle başlayan ccedileviri hareketinin

dinle sonladığından ccedilok fen bilimleri ve Batırsquodaki felsefe akımlarının

biraz daha tanınmasıyla birlikte Doğu-Batı kuumlltuumlruuml arasındaki farklı-

lıkları karşılaştırma gereksiniminin duyulmaya başlandığını da

goumlsterebilir Bundan boumlyle uzun suumlre ldquotefekkuumlrerdquo dayalı bir eğitim

anlayışından sonra ccedilevirilerin hiccedil değilse konuyu sorgulamayı

hatırlatması yine de ileri bir adım olarak değerlendirilebilir Burada

ccedileviri etkinliği accedilısından oumlnemli nokta tartışmanın bastırılması yerine

etraflıca tartışılarak bilginin accedilılmasına olanak vermesidir Ne var ki

boumlyle bir ortam ancak toplumların iccedilerde ve dışarıda her tuumlrluuml sorununu

ccediloumlzmuumlş ve belirli bir refah duumlzeyine ulaşmış olmasını gerektirir Oysa

doumlnemin gerek ekonomik gerekse dış uumllkelerle ilişkileri ve eğitim

alanındaki alt yapısı bu kadar geniş bir konuda kapsamlı bir tartışmaya

olanak vermemiştir Bu durumda ise ccedilevirilerin işlevi hepten

yadsınamamakla birlikte kuumlltuumlrel accedilıdan ileri adımlar toplumsal

tartışmadan ccedilok bireysel girişim ve yaptırımlarla sağlanabilimiştir

Bilimsel akışın youmlnuuml kuşkusuz dillere goumlre yapılan ccedilevirilerin dağı-

lımından da ccedilıkarılabilir Oumlrneğin bu konuda yine Alpayrsquoın verdiği bil-

giler hem fen bilimleri hem de felsefe akımları accedilısından Tanzimatrsquotan

Cumhuriyetin kuruluş yıllarına (harf devrimine dek) hangi kuumlltuumlrlerin et-

kisi altında kaldığını goumlsterir (Alpay 1976 56)

141

Tablo 2 Dillere Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

1876-1907 1908-1917 1918-1928

Fransızca Fransızca İngilizce

Arapccedila+Farsccedila İngilizce Fransızca

İngilizce Arapccedila+Farsccedila Almanca

Diğer Avrupa Dilleri Diğer Avrupa Dilleri Arapccedila+Farsccedila

1876rsquodan II Meşrutiyetrsquoe kadar Fransızcarsquonın en ccedilok ccedileviri yapılan

dil olması sadece Osmanlılara oumlzguuml bir oumlzellik olmayıp Batırsquoda goumlzde

bir dil olarak en yaygın ccedileviri yapılan dillerden biri olması Osmanlının

Batırsquodaki bilgiyi yakalama ccedilabasının bir kanıtı olarak da

değerlendirilebilirBunda elccedililiklerin dışarıya goumlnderilen oumlğrenci ve

yeni eğitim kurumlarının etkisi yadsınamaz Ne var ki Fransızcarsquodan ya-

pılan ccedilevirilerin genellikle ikinci kaynaktan ya da kısaltılmış

metinlerden yapıldığı goumlruumllmektedir Ayrıca ccediloğu zaman kaynak metnin

kime ait olduğu bile bildirilmemiştir Kimi zamanda Almanca ya da

İngilizce kaynakların ikinci dil Fransızcarsquoya ccedilevirilerinden

yararlanılmıştır 1876-1907 doumlneminde Arapccedila ve Farsccedilarsquodan

Osmanlıcarsquoya ccedileviri yayınların ccedilokluğu İslam kuumlltuumlruumlnuumln yuumlzyıllar boyu

etkisi altında kalan bir imparatorluk iccedilin son derece doğal bir sonuccediltur

Burada oumlnemli olan bilimsel dilin Arapccedila kalmayıp Osmanlıcarsquoya ccedile-

virme gereğinin duyulması ve ulusal bilinccedille birlikte ana dilin resmi dil

olması konusunda ilk adımların atılmış olmasıdır Gerccedili IIMeşrutiyetten

sonraki doumlnemde Arapccedila Farsccedilarsquodan ccedilevirilerin son sıralarda yer alması

Osmanlı aydınının bu doumlnemde zaten bu dilleri medrese eğitimi

sonucunda oumlğrendiğinden ccedileviri yapıt yerine ana kaynaktan beslenmeyi

yeğlediğini de goumlsterebilir Ayrıca yeni bilginin Batı kaynaklarında

142

bulunması ister istemez Batı kaynaklarından ccedileviri sayısını hızlandırdığı

gibi bu kaynaklardan yararlanarak derleme tuumlruuml ortaya ccedilıkan

yapıtlarında sayısında da artma olmuştur Ne var ki bu dolaylı olarak

Batı kaynaklarından edinilen bilgi Osmanlı bilimsel geleneğinde devrim

yaratacak guumlccedilte değildir Ccedilevirilerde bile Arap bilimsel geleneğinin

suumlrduumlğuuml en kuumlccediluumlk oumlrnek olarak ccedileviri yapıtlarda kaynak adının bile

verilmediği goumlruumllmektedir Oumlte yandan son doumlnemde 1908-1928 yılları

arasında Arapccedila ve Farsccedila ccedilevirilerin son sıralarda olmakla birlikte

hepten ortadan kalkmaması uumlstelik Alpayrsquoın Tablo 11de belirttiği gibi

bu doumlnemde dini ccedilevirilerin sayısının artması bir yandan gericilik

tehlikesi olarak goumlruumllmekle birlikte oumlte yandan da Osmanlıcarsquodaki

Tuumlrkccedile soumlzcuumlk ve dil yapısının giderek etkisini goumlstererek artık bu

dilleri bilen ve kullananların sayısının azaldığına bundan boumlyle de

Arapccedila ve Farsccedila ccedileviriye gereksinim duyulduğuna işaret edebilir Harf

devriminin 1928rsquode kabuluuml ve halk tarafından benimsenmesi de işte

boumlyle bir suumlrecin sonucudur

3131 Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetin Sonuna Dek Bibliyograf-

yalar

Tanzimatrsquotan II Meşrutiyetrsquoin sonuna kadar Fransız etkisinin gittikccedile

kendini hissettirmesine karşın Derleme Yasası konusunda hiccedilbir adım

atılmamış olması dikkat ccedilekicidir Oysa kuumltuumlphanelerin youmlnetimi ile ilgili

youmlnergeler (talimatnameler) kuumltuumlphanelerin vakıflara bağlı olduğu

zamandan beri bilinmektedir Buna karşın kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili

bir yasaya ya da youmlnetmeliğe yer verilmemiş olması soumlzkonusu doumlnemde

kuumltuumlphanelerin devlet accedilısından bilgiden ccedilok yapı olarak değeri olduğunu

ortaya ccedilıkarır Kuumltuumlphanelerdeki kitapların fen ve bilimden ccedilok dinle ilgili

olduğu şeklinde kuumltuumlphanelerin iccedileriğiyle ilgili ilk değerlendirme ise

yukarıda da değinildiği gibi Muumlnif Paşa tarafından verilen raporrsquoda (la-

yiha) ortaya ccedilıkmıştır Ne var ki Muumlnif Paşarsquonın uumlccedil yıllık (1869-1871)

Maarif Nezareti başkanlığı onun bir derleme yasası ccedilıkarmasına olanak

vermediği gibi II Abduumllhamit doumlneminde sunduğu talimatnamede de

bibliyografya ile ilgili bir kayıtın bulunmamaktadır Şoumlyle ki II Ab-

duumllhamit doumlneminde 1881rsquode Muumlnif Paşarsquoya kuumltuumlphanelerin youmlnetimiyle

ilgili olarak ldquoKuumltuumlphanelerin Suret-i İdaresi Hakkında Talimatnamerdquo ha-

zırlatırılmasına karşın ne Muumlnif Paşarsquonın derleme yasası ile ilgili bir oumlne-

ride bulunduğu ne de Abduumlhamitrsquoin Fransız oumlrneğinden yola ccedilıkarak

143

boumlyle bir girişimde bulunduğu goumlruumlluumlr Sonuccedil olarak kuumltuumlphanelerdeki

kitapların basılı fihristleri13

ile yetinilmiş olup Mizancı Muradrsquoın 1870-

1890 yılları arasında İstanbulrsquoda yayınlanan telif ve ccedileviri basmalarla ilgili

bibliyografyası dışında yeni yayınlarla ilgili hiccedilbir kayda rastlanmamıştır

Bu durum ise IIAbduumllhamitrsquoin baskıcı iktidar anlayışının yeni yayınlara

sansuumlrcuuml bir şekilde yansıdığını goumlsterir (Keseroğlu 1989 92-93)

Muumlnif Paşarsquoyla başlatılan kuumltuumlphane kataloglarının hazırlanmasıyla

ilgili ccedilalışmalar bile bu sansuumlrcuuml rejim karşısında duraklamıştır Tanzi-

matrsquotan (1845) 1918rsquoe dek uzanan ccedileviri yapıtlar listesini ccedilıkarmak

isteyen Cumhuriyet doumlnemi Tercuumlme Dergisi ekibinden Şerif Hulusirsquonin

bile Tanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyeti adlı yazısında ccedileviri

alanında yayınlanmış sadece edebiyat alanında ccedilok fakir bir liste

bulunduğuyla ilgili eleştirisi Osmanlının bilginin dizgeleştirilmesi

konusunda bir tuumlrluuml yerleşik bir sisteme geccedilemediğini goumlsterir (Hulusi

1999 203-207) Hulusi soumlzkonusu doumlnemde gazete ve dergi

koleksiyonlarının bulunmamasını derleme yasasının bir tuumlrluuml ccedilıkarıla-

mamasına ve devletin kuumltuumlphane ve matbaalara koyduğu hacizlere

bağlamıştır Hulusirsquoye goumlre bu ihmal telif kaynaklar kadar ccedileviri

yayınların da eksiksiz bir bibliyografyasının ccedilıkartılmasını engellemiştir

Bununla birlikte soumlz konusu doumlnemdeki ccedileviri yayınlarla ilgili ilk bilgi-

ler Fransız Doğu bilimcilerin 1845rsquoten sonra ccedilıkarmaya başladıkları

Journal Asiatique aracılığıyla yayınlanan Bibliography Ottomanersquodan

elde edilmiştir Bu bibliografyayı hazırlayanlar arasında doumlnemin oumlnde

gelen Doğu bilimcilerinden Hammer Bianchi Belin ve Cl Huart

bulunmaktadır Anımsanacağı gibi adı geccedilen Doğu Bilimciler aynı

zamanda Encuumlmen-i Danişrsquoe seccedililmiş kimselerdir Ne var ki boumlyle bir

bibliyografyanın hazırlanmasına katkıda bulunmalarına karşın

Encuumlmen-i Danişrsquote bu şekilde bilimsel bir işbirliğine gidilememiştir

Şerif Hulusirsquonin dağınık bulduğu bu ccedilalışmayı Leipzigrsquodeki Otto

Harrossowitz kuumltuumlphanesinin 1917rsquode Tuumlrkccedile yapıtlar iccedilin hazırladığı

katalog izlemiştir Soumlz konusu katalogda felsefe fen bilimleri din

bilimleri tarih ve edebiyat alanlarında 61 ccedileviri yapıt saptanmıştır Sayı

az olmakla birlikte sağlam kaynaklara dayalı bir katalog olması

accedilısından bu alanda ccedilalışacaklara ışık tutmuştur Oumlyle ki Otto

13

Bu fihristler arasında Muumlnif Paşarsquonın 1878rsquode kurduğu komisyonun uumlyelerinden Selim Sabit Efendinin yeni youmlntemlere uygun olarak ha-zırladığı Hamidiye Kuumltuumlphanesi fihristi oumlrnek goumlsterilebilir (Kayaoğlu 1998 152)

144

Hachtmann bu katolağa dayanarak 1918rsquode yine Leipzigrsquode hazırladığı

Europaumlische Kultureinfluumlsse in der Tuumlrkei adlı yapıtı yayınlanmıştır

Burada kitap katologlarından dergi ve gazete kolleksiyonlarından

saptanan ccedileviri yapıt ve makale sayısı 141rsquodir Bu sayıda tam

olmamakla birlikte yazarın bu ccedilalışmayı yapmasının temel nedeni ilgi

ccedilekicidir Yazar ccedileviri yayınlar aracılığıyla Avrupa kuumlltuumlruumlnuumln Os-

manlırsquodaki etkisini araştırmak istemiştir

Onun bu ccedilalışması iki nedenden oumltuumlruuml oumlnemlidir birincisi ccedileviri

tarihi accedilısından ikincisi ise geleceğe youmlnelik olarak ccedileviri ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasındaki bağı yakalama accedilısından oumlnemlidir Birincisiyle

ilgili olarak Osmanlırsquodaki ccedileviri yayınlara başvurması her ne kadar

Şerif Hulusi tarafından 1914-1918 arasında suumlren I Duumlnya Savaşı nede-

niyle siyasi amaccedillı olarak goumlruumllse de Otto Hachtmannrsquoın tarihle ilgili

saptamaları guumlnuumlmuumlz iccedilinde geccedilerliliğini korumaktadır Bu saptamalar

kısaca Fransızcarsquodan ccedilevirilerin ccedilokluğuna karşın Almancarsquodan

ccedilevirilerin azlığına İngilizce ve Yunancarsquodan ccedilevirilerin bile ikinci

dilden bir başka deyişle yine Fransızcarsquodan ccedilevrildiğine Fransız

İhtilalinin Tuumlrklerin Avrupalılaşmasında etkisi olduğuna işaret et-

mektedir Bu saptamalar goumlruumllduumlğuuml gibi guumlnuumlmuumlzde bu doumlnemle ilgili

olarak verilen bilgilerle ccedilelişmemektedir (Hulusi 1999 204) İkinci

olarak ccedileviri yayınların incelenmesinden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml ldquoTuumlrk

karakterinin Fransız karakteriyle uzlaşıp uzlaşmayacağırdquo tartışması ise

guumlnuumlmuumlzdeki ccedileviribilim ve kuumlltuumlr araştırmaları arasındaki yakınlaşmaya

işaret etmektedir

Sonuccedil olarak yukarıda oumlrneği verildiği şekilde kuumltuumlphanecilik

alanındaki bibliyografya ccedilalışmalarının ccedileviri etkinliği ve kuumlltuumlr

araştırmaları arasında koumlpruuml vazifesi goumlreceği ve disiplinlerarası

araştırmada bibliyografyaların oumlnemi ortaya ccedilıkmaktadır

3132 Milli Kuumltuumlphane Kavramının Oluşumu

Fransız kuumlltuumlruumlne accedilılan İmparatorluğun II Meşrutiyet doumlnemi

1908rsquoe kadar Fransarsquoyı kendine oumlrnek almaya ccedilalışması 1789 Fransız

İhtilali sonucunda uyanan ldquoulusal bilincirdquo kendi sınırları iccedilersinde

yerleştirmek amacını taşımaktadır Bu nedenle İmparatorluğun kalıtı

goumlrduumlğuuml kuumltuumlphanelere bir yenisini ldquoMilli Kuumltuumlphanersquoyirdquo eklemek

istemiştir Bu amaccedilla 1912-1918 yılları arasında İzmir Kayseri Bursa

145

gibi ccedileşitli illerde ldquomilli kuumltuumlphanelerrdquo kurulmuş ancak gerek fiziksel

koşullar gerekse derme ve dokuumlmantasyon konusunda hiccedil bir

değişiklik ya da yenilik ortaya atılmamıştır Bu yeni kuumltuumlphaneler

sadece o doumlnemde yaygın bir ideolojinin adının kurumlara takılmasıyla

sınırlı kalmıştır Bir başka deyişle Fransız Milli Kuumltuumlphanesinin bir

ulusun kuumlltuumlrel kalıtını en sistemli şekilde aktarım amacıyla konu

alanlarına goumlre bir sınıflandırma bile ccedilalışma yapılmamıştır Oumlyle ki

1909rsquoda Mısır Nazırlar Meclisi ikinci katibi Ahmet Zeki Beyin

Sadrazam Hilmi Paşaya verdiği doksan altı maddelik rapordan

anlaşıldığı kadarıyla vakıf kitapları arasında imparatorluğun kalıtı olan

yazma kitapların bile Milli Kuumltuumlphanelere aktarılamadığı konu

alanlarına goumlre sınıflandırmanın doğru olarak yapılamadığı bildirilmiştir

Uumlstelik Evkaf Nazırının kendisinin bu kitapların Paris kuumltuumlphanelerinde

goumlrduumlğuumlnuuml bildirmesi şeklindeki bilgi Milli Kuumltuumlphanelerin bir kuumlltuumlruumln

kimliğinin yazılı belleği olan kitaplara sahip ccedilıkamayarak Fransız milli

kuumltuumlphanesinin amacına ulaşamadığını goumlsterir (Oumltuumlken 1956 206-226)

Kuşkusuz bu durum genel kuumltuumlphanelerin guumlndeme geldiği bir oumlnceki

doumlneme goumlre milli kuumltuumlphanelerin de ulusal mirası koruyup gelecek

kuşaklara aktaracak bilgisel donanımı bir tuumlrluuml oluşturamadığını ortaya

koyar

Burada kuumltuumlphanelerini geri kalma nedeni sadece Evkaf ve Maarif

Nezaretine bağlanamaz Bu kurumların işleyememesi oumlncelikle bilimsel

geleneğin yerleştirdiği ccediloumlzuumlmleyici ve birleştirici yeteneklerin sorun

ccediloumlzecek duumlzeyde bir sistem oluşturamamasından kaynaklanır Bilginin

tabandan başlayarak en uumlst kademeye kadar toplumsal kurumlara işlerlik

kazandıracak duumlzeyde yayılamaması kurumsal anlayışı da etkilemiş ve

guumlnuumlmuumlze değin ccediloğu devlet kurumunda suumlren kaos durumundan

sistemli bir alt yapıya geccedilmekte her zaman zorlanılmıştırır Bir başka

deyişle ldquoulusal bilincinrdquo oluşması da iktidarın zorlamasıyla değil bilgi

birikimiyle oluşur Bu şekilde evrensel kuumlltuumlre yeni bir boyut yeni bir

renk katacak duumlzeyde dışa accedilık ulusal bilinccedil anlayışı oluşturulmadan

Milli Kuumltuumlphanelerin kurulması ise yuumlzeysel bir ccedilaba olarak kalmıştır

Oumlrneğin guumlnuumlmuumlzdeki Milli Kuumltuumlphane anlayışıyla karşılaştırıldığında

o doumlnemde Milli Kuumltuumlphane adı verilen kuumltuumlphanelerin gerccedilekte halk

kuumltuumlphaneleri işlevini yerine getirdiği goumlruumlluumlr Ne var ki Baysalrsquoın

ldquoCumhuriyetimizin hemen oumlncesindeki yıllarda kuumltuumlphanelerimizin

durumunu accedilıkccedila ccedilağdışı olarak niteleyebilirizrdquo (Baysal 1992 55)

146

şeklindeki saptaması Osmanlının Batırsquoya accedilılmasına karşın uygulamada

geri kaldığı sorusunun biraz daha accedilıklanmasını gerektirir

Aydınlanma hareketinin Osmanlıya ilk yansıması bir başka deyişle

Fransız İhtilalinin yaratığı ulusal bilinccedil halk tarafından oumlne suumlruumlluumlp

onun tarafından sahiplenilmesine karşın Osmanlıda bunun iktidarı

temsil eden ldquomerkezrdquo tarafından oumlne suumlruumllmuumlş olması buumlrokratik yapıda

olduğu gibi kuumltuumlphanelerde de hiyerarşik bir duumlzenin kabul edilmesine

neden olmuştur Bu durumda kuumltuumlphanelerde başta padişahın oumlrguumltuuml

verimli kılmak şeklindeki amacını yerine getirmek uumlzere atanan youmlneti-

ciler ve youmlneticilerin emirlerini yerine getirmekle yuumlkuumlmluuml personel

bulunmaktadır Yontarrsquoın tanımlamasına goumlre bu youmlnetim şekli ldquohat ve

kurmayrdquo tipi oumlrguumltlemedir (Yontar 1995 122) Uumlst konumdaki youmlnetici

kesim ldquohatrsquoırdquo temsil ederken personel ldquoastrdquo konumundadır Kuumltuumlphane

youmlnetimindeki eşguumlduumlm yukarıdan aşağıya dikey bir suumlreccedil izlemektedir

Bu durumda ldquohatrdquo konumundakiler padişahın amacını yerine getirmek

ve ona hesap vermek durumundayken temelde kuumltuumlphanelerin işleyişini

sağlayacak ldquokurmayrdquo konumundakiler hiccedil sorgulamadan sadece verilen

emirleri yerine getirmek zorundadır Bu klasik youmlnetim şekli o doumlnemde

sadece Osmanlılara oumlzguuml bir youmlnetim şekli değil genelde soumlzkonusu

doumlnemde yaygın olan bir youmlnetim şeklidir Kuşkusuz bu youmlnetim şekli

eşguumlduumlm ve iletişim eksikliği accedilısından ideal bir youmlnetim şekli

olmamakla birlikte Osmanlırsquonın bu konuda ccedilağdışı kalmasının sadece

youmlnetim şekliyle mi ilgili olduğu sorusu akla gelir Bu sadece klasik

youmlnetim anlayışının eksikliğinden değil aynı zamanda temelde eğitimin

bireyin oumlncelikle ldquotoplumsal bir varlıkrdquo olarak yaptığı işin amacını ir-

delemeden bir başka deyişle akılla eylem arasındaki bağlantıyı kuracak

bir eğitim anlayışının henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmaktadır

Bundan boumlyle Osmanlıda kuumltuumlphanelerin son doumlnemde ccedilağdışı duruma

gelmesi sadece klasik anlayışa goumlre genelde youmlnetim ve personel

arasında ccedilıkan ccedilatışmalardan değil henuumlz devlet youmlnetiminde ve eğitim

sisteminde ldquokullukrdquo anlayışının yıkılmayıp yapılan işin ulusal gelişmeye

katkısının değil padişaha yararının oumln plana ccedilıkmasından kaynaklanmış-

tır

Oumlzetle Aydınlanma hareketinin bilimsel devrimle yarattığı devletin

Tanrının bir kurumu olmayıp bireyin yararına bir kurum olduğu şeklin-

deki duumlşuumlncenin bundan boumlyle de dini bilimden olduğu kadar devletten

de ayıran duumlşuumlncenin henuumlz yerleşmemesinden kaynaklanmıştır

Oumlrneğin Rousseaursquonun ldquoToplum Soumlzleşmesirsquonderdquo yer verdiği devletin

147

bireyin oumlzguumlrluumlğuumlnuuml guumlvence altına alan hukuki bir kurum olduğu

şeklindeki duumlşuumlncenin Batıda eğitim yoluyla yaygınlaşmasıyla birlikte

bireyin toplumdaki kurum ve oumlrguumltlerin konum ve işlevini sorgulamaya

başlayıp toplum iccedilinde kendi varlığını suumlrduumlrmesini kolaylaştıracak

sistemler oluşturmaya ve bu sistemlere bilinccedilli olarak katkıda bulunmaya

başladığı goumlruumlluumlr Osmanlıda bu şekilde bilgi birikimine dayalı

ldquosistemlilikrdquo anlayışının yerleşmesi ancak Cumhuriyetrsquoin eşiğinde bir

başka deyişle II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquoe kadar uzanan doumlnemde

duyulmaya başlamıştır II Meşrutiyetrsquole birlikte Batırsquodan ccedileviri

yayınların ccediloğalması hem bir ulusun uyanışına hem de youmlnetici konuma

yuumlkselmeye ccedilalışan aydınların seslerini duyurarak Maarif Nezaretinin

yeniden yapılanmasına neden olmuştur

314 Abduumllhamit Doumlneminde Batı Felsefesi Devlet Politikası ve

Ccedileviri Yayınlar Arasındaki Etkileşim

Devletin eliyle ldquoulusal kuumlltuumlr politikasınırdquo oluşturmak uumlzere kurulan

bu bilimsel derneklerin başarısız olmasının başlıca nedeni bilimsel

gelişmeyi yakalama kaygısıyla sistem yaratma kaygısının birarada

bulunmasıdır Zira ulusal kuumlltuumlruuml oluşturacak sistemi yaratma

duumlzenlilik sistemlilik ve oumlnceden planlanmış hedefleri gerektirirken

gelişme suumlreci yaratıcılık ve oumlzguumlrluumlk gerektirir Babıali Tercuumlme

Odasından başlayarak uumlstelik de devletin de desteğiyle kurulan bu

derneklerin başarısızlığı başındakilerin ya da uumlyelerinin (iccedilinde

bulundukları uumllkenin koşuları da goumlzoumlnuumlne alındığında) yetersizliğinden

ccedilok bu yukarıda anılan iki suumlrecin birbiriyle ccedilelişmesinden

kaynaklanabilir Bir başka deyişle Muumlnif Paşa gibi kendini kanıtlamış

kişilerin bu kurumların bilimsel gelişme suumlrecindeki beklentilerini

karşılayamamaları bir yerde resmi kimlikle bilimsel kimliğin

ccedilatışmasından kaynaklanmaktadır Bilimsel olarak uumlretkenliğin bu

derneklerde duumlşuumlşuumlnuumln bir nedeni de iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln sınırlarını

aşmış kişilerin ekonomik bağımlılıktan oumltuumlruuml devletin siyasal goumlruumlşuumlyle

uzlaşacak bilgi uumlretiminde bulunma kaygısına da bağlanabilir

İktidarın kendi desteklediği ve eliyle kurduğu derneklerden iktidar

aracı olarak yararlanmak istemesi ne kadar doğalsa bu koşullarda bilim-

sel verimliliğin duumlşmesi de o kadar doğaldır Bu konuda Kurultayrsquoın

devletin oluşturmak istediği devlet politikasıyla ilgili olarak ldquoDeğişim

suumlreci accedilısından asıl gelişmeler kişisel girişimlerle ortaya ccedilıkan yenilikccedili

148

ruhtan kaynaklanan ccedilok duumlzenli olmayan ve zamana yayılan ccedilalışma-

larda aranmalırdquo (Kurultay 1998 22) şeklindeki goumlruumlşleri devlet ve

bilimsel gelişmedeki ccedilelişkiden ccedilok bilimsel gelişmenin siyasal baskı-

dan uzak oumlzguumlr ortamda gelişebileceği duumlşuumlncesini vurgular

Burada şu sorular akla gelebilir ulusal kuumlltuumlr politikasının oluşu-

munda devletin roluuml ne olmalı Ulusal kuumlltuumlr politikamızın Osmanlıdan

bu yana bir tuumlrluuml oluşamaması devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice

girmiş olmasından mı kaynaklanıyor Bu iki sorunun yanıtı birbiriyle

son derece ilintilidir Şoumlyle ki ulusal kuumlltuumlr politikasının gelip geccedilen huuml-

kuumlmetlerin siyasal kararına goumlre değil devletin ccedilağa ayak uydurma ev-

rensel bilgiye ortak olma şeklinde ulusun yararına onu kuumlltuumlrel accedilıdan

devingen bir suumlrece sokacak temel ilkelerine goumlre saptanabileceği

şeklindeki bir accedilıklama devletin ldquoulusal kuumlltuumlruumlrdquo oluştumadaki işlevini

ortaya koyar Bu ise duumlşuumlnuumllenin aksine devletin ulusal kuumlltuumlr

politikasını belirlemekten ccedilok bilginin yayılımı ve ccedilağdaş bilgi uumlretimini

kolaylaştırıcı temel ilkeleri saptamakla yuumlkuumlmluuml olduğu bununla

birlikte devlet ve huumlkuumlmet kavramlarının iccedilice girmesinin ulusal kuumlltuumlr

politikasını amacından saptırdığı duumlşuumlnuumllebilir

Osmanlıdan bu yana bilginin bu şekilde devlet-huumlkuumlmet ikilisinin

himayesinde kalması bilim adamı ve duumlşuumlnuumlrlerin ancak huumlkuumlmetin

siyasal goumlruumlşuumlne koşut bilgi uumlretmek koşuluyla varlığını

suumlrduumlrebilmesine neden olmuştur (Lewis 1982 415-421) Bu iki

kavramın bu şekilde oumlrtuumlşmesi ise bir yerde ulusal kuumlltuumlr politikasının

resmen oluşumunu oumlnlemiştir İşte bu yuumlzden Muumlnif Paşa gibi

huumlkuumlmetle uzlaşarak bilgi uumlretimine yapıcı ve somut katkıda bulunmak

isteyen kimselerin kurdukları dernekler de bilimsel uumlretkenlik accedilısından

bireysel ccedilabaların oumltesine geccedilememiştir Oysa hedefleri belirlenmiş bir

kuumlltuumlr politikasında uumlretilmiş her tuumlrluuml bilginin dizgeselleştirilmesi bir

yandan yeni bilgilerin sağlam bir zemin uumlzerinde uumlretilmesine yol

accedilarken oumlte yandan da geccedilmişteki bilginin gelecek kuşaklara

aktarılmasını sağlar Bu şekilde ulusal kimlikle ccedilağdaşlığın aynı ccedilatı

altında toplanması evrensel kuumlltuumlre yeni bir bakış accedilısı kazandırır

Muumlnif Paşa ve onun gibi yetişmiş youmlnetici sınıfından duumlşuumlnuumlrlerle

başlayan bilim ile huumlkuumlmet politikasını uzlaştıran bu bilim adamı

kimliği sonunda bilimi her şeyin uumlzerine ccedilıkaran Pozitivist felsefenin

benimsenmesine yol accedilmıştır Bu felsefenin yayılmasında Fransız

okullarının ve 1863rsquode Fransarsquoya oumlğrenci olarak goumlnderilen Şinasi gibi

149

aydınların etkisi olmuştur Ne var ki bu felsefenin benimsenmesinde

August Comtersquoun kendi ccedilabalarının da payı yadsınamaz Oumlrneğin

Abduumllmecit zamanında Sadrazam Reşit Paşarsquoya 1854rsquode İstanbul

Buumlyuumlkelccedilisi eliyle goumlnderdiği mektubun da bu felsefe akımının

tanınmasında etkisi olmuştur (İhsanoğlu 1992 391) Dini bilimle

oumlzdeşleştiren bu felsefe anlayışı Hıristiyan ve Muumlsluumlman ayrımını

ortadan kaldırarak temelini doğa ve insana dayandıran Yunan felsefesini

kendine oumlrnek almıştır Kuşkusuz bu felsefe anlayışının Osmanlı

tarafından daha kolay kabul edilmesinde Katip Ccedilelebirsquoden14

kalma

İslamiyetrsquoin Yunanrsquodan gelen Rasyonel bilimlerle ccedilatışmadığı şeklindeki

goumlruumlşuumlnuumln de etkisi olduğu duumlşuumlnuumllebilir (Uumllken 1997 309) II

Abduumllhamitrsquoin aşırı denetimci ve tutucu youmlnetimi sırasında Yunanca ve

Latincersquoden ccedileviri yapılması fikri belki de dayanağını Katip Ccedilelebirsquoden

almış olabilir Oumlte yandan oumlrneğin Ahmet Mithatrsquoın Cevdet Paşarsquoya

karşı Yunanca ve Latincersquoden ccedileviri yapılmasını savunması Osmanlının

kabul ettiği bildik bir felsefe anlayışından yola ccedilıkarak Pozitivist

felsefeyi aşılamak duumlşuumlncesinden de kaynaklanabilir

Sonuccedil olarak toplumsal yapıyı olduğu kadar bilimsel yaşamı da

etkileyecek bu felsefe akımları Batırsquoda Sanayi Devrimi sonucunda

ortaya ccedilıkmıştır Osmanlının bilimsel gelişmeler sonucu ortaya ccedilıkan bu

devrimi yaşamadan uumlstelik de az sayıda ve genellikle ikincil kaynakların

ccedilevirisi aracılığıyla gelen bu felsefe akımlarından etkilenerek yeni bir

kuumlltuumlrel kimlik ve toplumsal duumlzen yaratacağı duumlşuumlncesi kuşkusuz bir

duumlş olmaktan oumlteye geccedilememiştir

3141 II Abduumllhamit (1876-1909) ve Ahmet Mithat (1844-1913)

II Abduumllhamit youmlnetimine ccedileviri etkinliği accedilısından bakıldığında

bir yandan Doğu dillerinden ccedilevirilerin artması oumlte yandan yukarıda

değinilen Pozitivist akımı temsil eden ccedileviri yapıtların artması birbirine

karşıt iki farklı duumlnya goumlruumlşuumlnuumln birarada bulunduğunu goumlsterir Bir

başka deyişle Abduumllhamitrsquoin tutucu ve sansuumlrcuuml rejimi ister istemez

karşıt eğilimlere karşı merak uyandırarak muhalif bir grup yaratmış ve

tuumlm baskılara karşın farklı bir kuumlltuumlrel goumlruumlşuumln doğmasına neden olmuş-

tur Oumlte yandan Abduumllhamit yanlısı olarak bilinen Ahmet Mithatrsquoın

14

Bu şekildeki goumlruumlşuumlnuuml oumlzellikle Mizan-uumll hakrsquoda Skolastik duumlşuumlnceyi eleştirerek dile getirmiştir

150

yaşayan dillerden ccedileviri yapmak yerine (oumlrneğin yaşayan dil Arapccedila

kaynaklardan ccedilevirileri bulunmasına karşın) Yunanca ve Latincersquoden

ccedileviriden15

yana olması akla iktidarın denetimi altında İslamiyeti daha

derinden sorgulayan daha koumlkten bir devrim mi yapılmak istendiği

sorusunu getirir Bu soruya yanıt bir oumllccediluumlde Ahmet Mithatrsquoın iki

evreden oluşan bilimsel bakış accedilısının yapıtlarına yansımasından

anlaşılabilir Bu yapıtlar arasında oumlzellikle IMeşrutiyet doumlneminde

ccedilıkardığı Dağarcık (1872) ve Kırkanbar (1873) adlı dergilerde Pozitivist

felsefeye uygun olarak materyalist ve dini sorgulayan bir tutum

sergilerken II Abduumllhamit doumlneminde ccedilıkarttığı Tercuumlman-ı Hakikatrsquote

(1878) iktidarı destekleyecek goumlruumlşlere rahatlıkla yer verebilmesi onun

gerccedilekte Eski Yunanrsquoın temel oumlğretilerinden biri olan karşı savdan yola

ccedilıkarak fikir yuumlruumltmeyi oumlğreten soumlylev sanatının inceliklerini yazıya

doumlkme yeteneğine sahip olduğunu goumlsterir Kuşkusuz boumlyle bir youmlntem

soyut duumlşuumlnce yetilerinin geliştirerek yazılı kuumlltuumlre geccedilişi kolaylaştırır

Onun bu diyalektik duumlşuumlnme yeteneği bir yandan John William

Draperrsquoın 1875rsquote History of Conflict between Science and Religion adlı

dinin bilimle ccedilatıştığı şeklindeki goumlruumlşlerine yer verdiği yapıtı Nizai-İlm

uuml Din adıyla ikinci dil Fransızcarsquodan 1896rsquoda ccedilevirmesine neden olurken

(Tekeli amp İlkin 1999 167-168) oumlte yandan da ldquoDıvardan Bir Sedardquo

adıyla bu goumlruumlşleri eleştirecek bir makale yazmasına neden olmuştur Bu

durum bir yandan Abduumllhamitrsquoin goumlruumlşlerine katılmak duumlşuumlncesiyle bu

makaleyi yazdığı fikrini akla getirirken oumlte yandan da onun diyalektik

duumlşuumlnce şeklinin kendini ccedileviri sınırları iccedilersinde kapalı tutamayıp bir

makaleyle dışarı vurması şeklinde de değerlendirilebilir

Ahmet Mithat hem ccedileviriyi yapıp ardından eleştiri yapma gereği

duyması iki şekilde algılanabilir Bunlardan birincisi ccedileviri yapıt yeni ve

farklı bir bilginin guumlndeme gelmesine neden olmuştur daha geniş oumllccedilekli

duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde ise Ahmet Mithatrsquoın diyalektik duumlşuumlncenin uumllkenin kal-

kınmasındaki oumlneminin farkında olduğunu ne var ki uumllkenin kendi koşul

ve oumlzelliklerine uygun olarak denetim altında kalkınmayı savunduğunu

goumlsterir Ahmet Mithatrsquoın gerek birbirine karşıt iki evreden oluşan yaşamı

gerekse yukarıda değinilen yapıttaki goumlruumlşe karşı olmakla birlikte onu

ccedilevirme gereği duyması ve buna karşı bir sav niteliğinde bir makale

geliştirebilmesi onun Hegelrsquoin (1770-1831) diyalektik felsefesine koşut

15

Ahmet Mithatrsquoın aynı zamanda Batı klasiklerinin ccedilevrilmesinin sıkı bir savunucusu olduğunun akılda tutulması gerekir

151

bir ccedilizgi de yuumlruumlduumlğuumlnuuml goumlsterir (Akarsu 1994 70-74) Nasıl ki Hegelrsquode

bir araştırma karşı bir savı doğurarak sonunda bir bireşime (senteze) ya da

bir uzlaşmaya varılıyorsa Ahmet Mithatrsquoın Abduumllhamit yanlısı olarak

tanınması boumlyle bir bireşimin sonucu olarak da duumlşuumlnuumllebilir (Bryan

1988 191-208) Uumlstelik Adıvarrsquoın ldquoBilim ve Dinrdquo16

adlı yapıtında Ahmet

Mithatrsquoın yaptığı bu ccedilevirinin eksik olmakla birlikte iccedilinde bir de İs-

lamcılık ve İlimler adlı bir yapıt oluştuğu şeklindeki duumlşuumlncuumllerine ek

olarak ldquoAhmet Mithatrsquoın kendi reddiyelerine mi yoksa Draperrsquoın

duumlşuumlncelerine mi inanmış olduğuna henuumlz karar vermiş değilimrdquo

şeklindeki soumlzleri ardından da ldquobu vesileyle halkımıza konmuş kurallar

dışında duumlşuumlnmek olanağını goumlstermiş olacağırdquo şeklindeki savunması

yukarıda oumlne suumlruumllen savları kanıtlar niteliktedir (Adıvar 1994 8-9)

Ahmet Mithatrsquoın bu ikilemi sadece din-bilim alanında değil

ekonomi alanında yaptığı ccedilevirilerde de goumlruumlluumlr Oumlrneğin B Sayrsquoın

Liberalist duumlşuumlnceyi savunan kitabının kolaylaştırılmış şeklinden

1880rsquode Ekonomi Politik adlı ccedileviride başlangıccedilta liberal goumlruumlşuuml

savunan duumlşuumlnceleri olduğu gibi ccedilevirirken accedilık guumlmruumlkler konusuna

gelindiğinde ccedileviriye muumldahale ederek Osmanlı İmparatorluğunun

koşullarının buna uygun olmadığını bundan boumlyle Osmanlıda serbest

ticaretin soumlz konusu olamayacağını dile getirmesi (Tekeli amp İlkin1999

186) bir yandan hem ccedileviri ve telif yapıtın nasıl iccedil iccedile girdiğini

goumlsterirken oumlte yandan da ccedilağdaş ccedileviribilimci Vermeerrsquoin amaca goumlre

ccedileviriyi savunan ldquoSkopos Kuramınardquo uumllkemizle ilgili tarihsel bir gerekccedile

daha oluşturur (karş Nord 1997 26-38 Vermeer 1989 173-180)17

Bir

16

Adıvar Bilim ve Din adlı yapıtı aşağıda da belirtildiği gibi Ahmet Mithatrsquo ın adı geccedilmese de derleme fikrinden yola yaptığı duumlşuumlnuumllebilir

17 Skopos soumlzcuumlk olarak ldquoamaccedilrdquo anlamına gelirken kuramsal olarak en basit şekliyle ccedileviriyi verenin (iş verenin) amacı doğrultusunda ccedileviri yapmak anlamına gelir Ccedilevirirsquoyi amacı olan bir eylem olarak tanımlayan Vermeer ldquoSkopos Kuramınırdquo tarihsel gerekccedilelere dayandırarak kanıtlamaya ccedilalışmıştır Bu kurama goumlre ldquoccedilevirirdquo ccedilevirmenin hedeflediği son nokta ldquoerekrsquoerdquo varmak uumlzere yerine getirmek istediği bir dizi amacı olan eylemin sonucudur Bundan boumlyle ccedilevirmen işveren arasında ccedileviri suumlreci oumlncesinden başlayarak ccedileviri suumlreci sırasında alınan kararların ve yerine getirilen eylemlerin tuumlmuumlnuumln bir amacı olup bu amaccedillar zinciri ccedileviri eyleminde erekrsquoe ulaşmada geccedililen evreler olarak değerlendirilir Buna goumlre İngilizcersquodeki ldquoPurposerdquo terimi Tuumlrkccedilersquode ldquoamaccedilrdquo ldquoaimrdquo soumlzcuumlğuuml de ldquohedefrdquo ya da ldquoerekrdquo olarak karşılanabilir

152

başka deyişle ldquoSkoposrdquoun amaccedil anlamına geldiği goumlz oumlnuumlne

alındığında burada Ahmet Mithatrsquoın amaca uygun olarak ccedileviri yaptığı

bu amaccedil ccedilerccedilevesinde de alıcı kuumlltuumlrde daha sade ve daha kabul

edilebilir bir uumlruumln oumlne suumlrduumlğuuml ortada bir gerccedilektir

315 I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyete İttihad ve Terakki Cemi-

yeti Ahmet Rıza Bey (1859-1930) ve İlericilik Akımı

1889rsquoda parlamento ve anayasayı geri getirmek uumlzere Mektep-i Tıb-

biyersquoden doumlrt oumlğrencinin kurduğu bu dernek Abduumllhamitrsquoin baskıcı youml-

netiminde ccedilok yavaş buumlyuumlmekle birlikte baskıdan kaccedilarak Fransarsquoya sı-

ğınan muumlltecilerle kuvvet bularak sesini ve varlığını Osmanlı başta ol-

mak uumlzere Batırsquoya da duyurmuştur Kuşkusuz bunda 1895rsquoten başlaya-

rak Tuumlrkccedile ve Fransızca olarak İttihat ve Terrakirsquonin Paris şubesi

başkanı Ahmet Rıza Beyrsquoin oumlnderliğinde yayınlanan Meşveret

gazetesinin de buumlyuumlk payı olmuştur (Zuumlrcher 1997 90-91) Bu

cemiyetin II Meşrutiyetrsquo in kurulmasında ve ulusun bağımsızlığını

kazanmasında siyasal kuumlltuumlrel ve toplumsal ilkeleri saptaması accedilısından

buumlyuumlk bir yeri olmakla birlikte Osmanlının bilimsel anlayışını Batırsquoya

youmlneltmesi accedilısından da oumlnemi yadsınamaz (Işın 1985 357)

İttihat ve Terraki Cemiyeti adı altında Batırsquoda yetişen aydınların Os-

manlı bilimine en buumlyuumlk katkısı medreselerdeki ldquotefekkuumlrerdquo dayalı eği-

time karşın Pozitivist felsefeyi yurt iccedilinde ilk bilimsel dergiler arasında

ikinci sırayı alan Mecmua-i Fuumlnun ve yurt dışında ccedilıkan gazeteler

aracılığıyla sokmasıdır (Tekin amp İlkin 1997 168-169) 1850-1908

yılları arasında birkaccedil tıp dergisi ve Mecmua-i Fuumlnun dışında ccedilıkan

bilimsel dergilerin sayısının azlığı goumlz oumlnuumlne alınacak olursa bu

derginin bilginin yayılmasındaki oumlnemi anlaşılır (Kazancıgil 1981 XV)

Yukarıda da değinilen bu felsefe anlayışının İttihat ve Terakkiciler

kadar iktidar accedilısından da nasıl algılandığı bu yaklaşımın bilimselliği

Osmanlırsquoya ne oumllccediluumlde taşıdığı ya da taşıyamadığının anlaşılması oumlncel-

likle Comtersquoun Pozitivist felsefe anlayışının ortaya ccedilıkışını ve gelişimini

ardından da Osmanlırsquoyı Cumhuriyetrsquoe taşıyan Batırsquodan ccedileviri yoluyla

gelen duumlşuumlnce akımlarının aydınları nasıl etkileyip onlara

Cumhuriyetrsquoin kurulmasında etkin bir rol yuumlklediği ilk akla gelen sorular

arasında yer alır

153

Aydınlar arasında yayılan Rasyonalizmrsquoin etkisiyle yeniden duumlzen

oluşturma duumlşuumlncesi ilericileri Pozitivizmrsquoin ışığında Osmanlıda

ldquovarolan ilişkilerirdquo inceleyerek ldquovarlığı zorunlurdquo toplumsal yasaların

neden niccedilin ccedilıktığını araştırmak yerine nasıl gelişmiş bir toplum

yaratılabileceğiyle ilgili kimi zaman aşırı materyalizmle sonuccedillanan

arayışlara sokmuştur Batırsquodaki din ve bilim ccedilatışması sonunda bilimsel

youmlntemleride ve buna bağlı olarak toplumsal yapıyı etkilemiştir Bundan

boumlyle laik hukuk anlayışı ve toplumsal ilişkiler Pozitivist anlayışın oumln-

goumlrduumlğuuml ampirik (goumlrguumll) youmlntemle incelenerek oumlnce bulgulandırılıp

sonra da gerekccedilelendirilmiştir Bir başka deyişle Batırsquoda uygulanan

temeli hukuka dayalı yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp top-

lumsal ilişkilerin yarattığı zorunluluk sonucu ortaya ccedilıkan yasalar olduğu

anlaşılmış ve laik duumlzenin daha sağlam temellere dayalı olarak

işlemesine neden olmuştur Oysa Osmanlırsquoda Katip Ccedilelebirsquoden bu yana

gelen İslamiyetrsquoin bilimle ccedilatışmadığı goumlruumlşuuml ccediloğu Fransarsquoda bulunan

İttihat ve Terakkicilerin bile toplumsal ilişkileri incelemeden oumlnerilerde

bulunmasına neden olmuştur Bundan boumlyle Pozitivist felsefeden geriye

toplumsal gelişmede ldquoduumlzen ve disiplininrdquo oumlnemi kalmıştır Batırsquoda

bilimsel devrim laik hukuk duumlzenini getirirken Osmanlırsquoda İslamiyetccedili

Cumhuriyet anlayışı egemen olmuştur Oumlrneğin İttihad ve Terakkirsquonin

1895rsquote Paris başkanı olacak Ahmet Rıza Beyrsquoin (1859-1930) Pierre

Latiffersquoin Parisrsquoteki Pozitivist ccedilevrenin toplantılarına katılmasına karşın

1890rsquoda Revue Occidentalersquode ccedilıkan yazılarında iktidara hepten ters

duumlşmemek amacıyla başta İslamiyetrsquoin Hıristiyanlığa goumlre sosyal

gelişmeyi engellemediği goumlruumlşuumlnuuml savunurken ardından bu gelişmenin

ilahi yasalarla değil hukuki yasalarla sağlanabileceği goumlruumlşuumlnuuml dile

getirmesi ister istemez Pozitivist18

(Olguculuk) felsefenin uumlruumlnuuml olan

dini duumlzene karşı laik duumlzen kavramlarını tartışmaya accedilmıştır Bu ise

İslamiyetccedili Cumhuriyet kavramını da guumlndeme getirmiştir Bununla

birlikte laik bir eğitim ve youmlnetimi savunan Ahmet Rıza Beyrsquoin

Pozitivizme bu ılımlı ve uzlaştırmadan yana yaklaşımı ya doğrudan

kaynaklar yerine oumlrneğin 1887rsquode Dr Robinetrsquoin Comte uumlzerine

yazdığı bir kitabından oumlğrendiği kadarıyla ikincil kaynaklardan veya

Fransarsquoda Pozitivistlerin başında bulunan Pierre Latifettersquoin devam ettiği

derslerinden oumlğrendiği kadarıyla tanımasından kaynaklanabileceği gibi

18

TDK Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuumlrsquone goumlre kısaca araştırma ve olguları gerccedileğe ve deneye dayanan felsefe akımı olarak tanımlanabilir

154

yuumlzyıllar boyu İslam kuumlltuumlruumlyle beslenmiş bir imparatorluğa ters duumlş-

memek kaygısından da kaynaklanabilir

Ahmed Rızarsquonın ldquoEtik Pozitivizmrdquo kavramını oumlne suumlrmesi de

gerccedilekte Comtersquoun Pozitivist felsefeden yola ccedilıkarak oumlne suumlrduumlğuuml siyaset

felsefesinde duumlzen (ordreacute) ve ilerleme (progress) sloganını Osmanlıya

uyarlamak iccedilindir Oumlzetle ilerlemenin temelinde duumlzen yattığı ve bu

duumlzenin de ancak toplumu dengede tutacak onun buumltuumlnluumlğuumlnuuml

koruyacak buumlrokratik oumlrguumltlenmeyle sağlanabileceğini savunmaktadır

Buradan da anlaşılacağı gibi Rızarsquonın Batılılaşma adı altında gerccedilek

amacı dağılan imparatorluğu Osmanlılık uumllkuumlsuuml etrafında toplayarak

onu geleneksel buumlrokratik işleyişten kurtarıp akılcılığın egemen olduğu

sağlam bir buumlrokratik sistem kurmaktır Onun Cevdetrsquoten farkı belki de

Batılılaşma başlığı altında İslamiyet uumllkuumlsuumlnuuml değil Batılaşmanın

uzantısı milliyetccedililiğin etkisiyle Osmanlılık uumllkuumlsuumlnuuml oumlne suumlrmesidir

Bunun altında ise Batı emperyalizmine karşı kendini koruma duumlşuumlncesi

yatmaktadır Oumlrneğin Meşveretrsquote Herbert Spenserrsquoin19

Batırsquodan uzak

durmaları konusunda Japon devlet başkanına goumlnderdiği mektubu ccedilevir-

me gereksinimini duymuş olması Osmanlıcılık şeklinde aşırı milliyetccedili-

likten ccedilok ldquomilletrdquo olma yolunda atılan ilk adımlar olarak değerlendiri-

lebilir (Tekeliampİlkin 1999 169) Ne var ki onun buumlrokratik

oumlrguumltlenmeye verdiği oumlnem ldquobuumlrokratik elitrdquo kavramını guumlndeme

getirmiş bu durumda buumlrokratik kesimin seccedilkinliğini bilimsel bir

gerekccedileye dayandırmak amacıyla Le Bonrsquoun duumlşuumlncelerine

başvurmuştur (bkz 323 s 155) Bu şekilde Osmanlıda yuumlzyıllar boyu

suumlren youmlnetimdeki askeri egemenliğin buumlrokratik elite geccedilmesi

konusunda bir goumlruumlş oumlne suumlruumllmuumlş olmuştur

Oumlzetle onun bir yandan yeni Osmanlılardan farklı olarak doğa

yasaları ya da toplumsal yasaların Tanrının koyduğu yasalar olmayıp

Pozitif bilimlere (neden sonuccedil ilişkisine dayalı olarak) dayalı ortaya

ccedilıkan yasalar olduğunu savunurken oumlte yandan birleştirici ve itici bir

guumlccedil olarak İslamiyetrsquoin bilimle ccedilelişmediğini oumlne suumlrmesi ortaya ldquoetik

pozitivizmrdquo diye bir kavram ccedilıkarmıştır

19

Darwinrsquoin ldquoBiyolojik Evrimrdquo Kuramını sosyolojiye uygulayarak 1873rsquote ldquoBetimleyici Sosyolojirdquo ve 1876-1896 yılları arasında ldquoSosyolojinin İlke-lerirdquo adlı bir yapıt yayınlamış ve Pozitivizmin sosyoloji alanına girme-sine yol accedilmıştır (Szacky 1979 248-252)

155

3151 İttihat ve Terraki ve Pozitivist Duumlşuumlnce

Yukarıda oumlne suumlruumllen akımların İttihad ve Terrakirsquoye esin kaynağı

olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa Pozitivist felsefenin kurucusu Comtersquoun

felsefi anlayışı ve onun İttihad ve Terrakirsquoye etkisine kısaca değinmek

gerekir August Comtersquoun (1830-42) yılları arasında yayınladığı

Pozitivist Felsefe Dersleri adlı metafiziği kabul etmeyen yapıtı ldquoUumlccedil Hal

Yasasırdquo adını verdiği bir yasaya dayanmaktadır Buna goumlre uumlst bilim

dalı olarak Sosyolojinin de her bilim dalı gibi goumlzleme dayalı (Ampirik)

youmlntemler aracılığıyla toplumda ldquovarlığı zorunlu yasalarırdquo ccedilıkarması

evresinde Pozitivist aşamaya gelinmiş olacaktır Bundan boumlyle

oumlzguumlrluumlk de bu yasalara uyma şeklinde değerlendirilecektir (Adıvar

1994 331-340) Oumlzguumlrluumlğuuml toplumsal yasalarla kısıtlayıcı bu anlayış

1851-1854 yılları arasında ccedilıkan Pozitivist Politika dersleri adlı yapıtta

felsefenin neredeyse dine doumlnuumlşmesiyle sonlanmıştır İlke olarak sevgi

temel olarak ldquoduumlzenrdquo ve amaccedil olarak ldquoilerlemeyirdquo hedef alan bu siyaset

felsefesi Osmanlıya ters duumlşmemiştir (Tekeli amp İlkin 1997 141) Ne

var ki Pozitivizmrsquoin temel kavramlardan yuumlzeysel olarak Osmanlıya

girmesi Pozitivist felsefenin ldquoduumlzenin korunmasınardquo şeklindeki ilkesine

odaklanan iktidarı duumlzenin sağlanmasında hak sahibi ederken20

onun

ikinci amacına bir başka deyişle de ldquoilerlemeye odaklanan muhalefeti

de (İttihad ve Terakki) toplumsal duumlzeni yeni baştan kurmaya itecektir

32 Cumhuriyeti Hazırlayan Batılı Duumlşuumlnce Akımların Bilgi Uumlre-

timiyle İlişkisi

Osmanlıdaki bilimsel geleneğin ve bu felsefe akımlarının

Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki yeni rejimle etkileşimini bir oumlnceki

doumlneme başvurarak accedilıklamak bu geccediliş doumlnemindeki bilimsel etkinliğin

kuumlltuumlrel olduğu kadar siyasal yaşama da ne gibi etkisinin olduğunu

anlamak accedilısından oumlnemlidir Bir başka deyişle Cumhuriyet rejiminin

kurulmasında ya da alt yapısının hazırlanmasında niccedilin aydınların roluuml

olduğu bunda hangi yabancı kaynaklardan doğrudan etkilenildiği ya da

ccedileviri yayınların etkisi olup olmadığı sorusu Cumhuriyet kavramının

temelleri arasında yer alan huumlrriyet eşitlik ulus gibi kavramların hangi

20

Kuşkusuz boumlyle bir hak İstibdatrsquola (despotism) ister istemez sonuccedillan-mıştır

156

yolla yeni kurulacak Cumhuriyete girdiğinin araştırılmasını da gerektirir

Bunun iccedilin ise oumlncelikle IIMeşrutiyetten Cumhuriyete kadar olan

geccedilmiş doumlneminin incelenmesi hem Baha Tevfikrsquo in de dediği gibi

geleceğin bilimsel anlayışını hem de bu bilimsel anlayışın Cumhuriyetin

kurulmasındaki etkisini accedilıklığa kavuşturmak accedilısından oumlnemlidir

Aydın materyalizmiyle sonuccedillanan Pozitivist duumlşuumlncenin uumllkeye

belli başlı olarak doumlrt şekilde girdiği oumlne suumlruumllmektedir Bunlardan

birincisi bir oumlnceki boumlluumlmde de belirtildiği gibi August Comtersquoun

Pozitivist kuramı ikincisi Claude Bernardrsquoın ldquoFizyolojist kuramırdquo

uumlccediluumlncuumlsuuml Darwinrsquoin ldquoEvrim Kuramırdquo sonuncusu ise Ludwig Buchnerrsquoin

ldquoBiyolojik Kuramırsquodırrdquo (Işın 1985 363) Bir başka deyişle fizyoloji

sosyoloji ya da biyoloji gibi her oumlzel alan kendinin oumlteki bilim dalından

uumlstuumlnluumlğuumlnuuml insanın varlığını kendi bilim dalı iccedilersindeki ilişkilere

dayalı olarak accedilıklayarak kanıtlamak istemiştir Toplumsal bir varlık

olan insan sonunda materyalizmin etkisiyle biyolojik bir varlık olarak

ele alınmaya başlamıştır Ne var ki bu doumlrt kuram gerccedilekte birbirini

buumltuumlnler nitelikte olup hepsinde ortak yan ldquoseccediliciliktirrdquo Bununla

birlikte ldquoseccedilicilikrdquo Aydın kesimi devlet youmlnetiminde hak sahibi

etmiştir Bu bilimsel kuramlar Aydınlara yeni siyasal rejimde oumlzellikle

de halkın youmlnetimi anlamına gelen Cumhuriyeti kurmada uzun suumlre

başta eğitim olmak uumlzere toplumsal olanaklardan yoksun bırakılmış

reayersquoye karşı bilimsel bir dayanak yaratmıştır Bir başka deyişle

ldquoaydının seccedilkinliğirdquo kavramı aydının halktan kopukluğu da

gerekccedilelendirilmiş olmuştur Madalyonun aydın accedilısından oumlteki yuumlzuuml

ise aydının kabuğundan ccedilıkarak halkı ve onun eksiklerini saptayıp

halkı Cumhuriyet rejimine uygun bireyler olmalarını sağlayacak ccedilareler

arama goumlrevini uumlstlenmiş olmalarıdır Gerccedili bu bir yerde aydın

despotizmine yol accedilmakla birlikte soumlz konusu koşullarda ortada başka

bir seccedilenek de kalmamıştır

Cumhuriyet rejimi aydınlanma felsefesinin uumlruumlnuumlduumlr Bu doumlneme

gelindiğinde Ulusccediluluk Batılılık ve İslamcılık şeklinde uumlccedil akımın baş

goumlsterdiği goumlruumlluumlr Ne var ki İslamcılığın Cumhuriyetin temel ilkelerin-

den biri laikliğe aykırı olması bu akımı tutan aydınların ister istemez

geri plana atılmasına neden olmuştur Bu durumda geriye ulusccediluluk ve

Batılılık akımları kalmış İslamcılık akımı ise geccediliş doumlneminde hiccedil

değilse İslamiyetrsquoin bilime karşı olmadığı goumlruumlşuumlyle Batırsquodan gelen

bilginin toplum tarafından kabuluumlnuuml kolaylaştırmıştır

157

Ulusccediluluk Batılılık akımının bir uzantısı olmakla birlikte kavramsal

olarak sorun yaratan ulusccediluluk başlığı altında Osmanlı ya da Tuumlrk hangi

kimliğin seccedilileceği olmuştur Batırsquoda ulusccediluluk genellikle aynı din ve

etnik koumlkenden gelinmesinden oumltuumlruuml sorun yaratmazken ccedilok milletli bir

İmparatorluktan gelme yeni Tuumlrkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında

Osmanlılık uumllkuumlsuumlyle Tuumlrkccediluumlluumlk uumllkuumlsuuml arasında bir ikilem yaşanmıştır

Oumlrneğin Namık Kemal (1840-1888) yazılarının ccediloğunda ldquoOsmanlırdquo soumlz-

cuumlğuumlnuuml kullanırken bir kısmında ldquoTuumlrkrdquo soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmıştır Os-

manlı soumlzcuumlğuumlnuuml kullanmasının temelinde ise ldquovatanrdquo olarak Hıristiyan

Batırsquoya karşı Muumlsluumlman Osmanlı topluluğunu goumlrmesidir (karş Mardin

1985 348-349 Berkes 2002 56-58) Ona goumlre bu topluluk ya da cami-

anın tek eksiği uygarlıktır Buradan da anlaşılacağı gibi Namık Kemal

ldquovatanrdquo kavramını aydınlanma felsefesinin bir uzantısı olarak

goumlrmemiştir Zaten o doumlnemde soumlz konusu felsefe hakkında doğrudan

bilgi edinilecek doumlnemin ccedilağdaş felsefe anlayışını doğrudan aktaracak

bir ccedileviride ortada yoktur Aydınlanmayla ilgili bilgiler genellikle

dolaylı olarak ikincil ve uumlccediluumlncuumll kaynaklardan edinilmiştir Darwinrsquoin

1865rsquode yazdığı The Origin of The Species (Tuumlrlerin Koumlkeni) adlı yapıtı

ancak 1925rsquoten sonra yayınlanabilmiştir Oumlte yandan Namık Kemalrsquoin

Muumlsluumlman birliğine dayalı vatan kavramının iccedilersine Tuumlrk ırkı kavramı

gerccedilekte Polanyalı bir muumllteci olan Mustafa Celaleddinrsquoin Fransızca

olarak yazdığı ldquoLes Turcs Ansiens et Modernesrdquo adlı yapıtındaki

oumlzellikle dil reformunun oumlneminin vurgulayan duumlşuumlncelerin etkisiyle

girmiştirNe var ki bu yapıtta Darwinrsquoin biyolojik materyalizmle

sonuccedillanan Pozitivist youmlnteminden ccedilok A Gobineaursquonun Essai sur

lrsquoingalite des Races Humaines (1853-1855) adlı tarih felsefe ve

antropolojiye dayanarak yazdığı denemenin etkisi vardır (Larouse 1992

4613) Bu yapıta goumlre oumlrneğin ldquoGermenlerinrdquo en saf ırk olduğu oumlne

suumlruumllmuumlştuumlr Kuşkusuz boumlyle bir yapıtın ileride ancak Nazizmi

tetikleyecek oumlzellikte olduğu oumlne suumlruumllebilir Bununla birlikte

Osmanlırsquoda da bu yapıtların Tuumlrk kavramını guumlndeme getirerek ldquovatanrdquo

ın oluşumunda dinsel faktoumlruumln yanında ırk birliğinin de bir faktoumlr

olduğu guumlndeme gelmiş bu ise hem aydınlanma felsefesiyle yetişmiş

hem de İslam kuumlltuumlruumlnden geccedilmiş youmlnetici aydın sınıfta ırkccedilılıktan ccedilok

Tuumlrkccedile dil reformunu akla getirerek uumllkenin birliğinin sağlanmasında

dilin oumlnemini ortaya ccedilıkarmıştır Bir başka deyişle Osmanlı kuumlltuumlruumlnden

kalma hoşgoumlruuml sayesinde vatan kavramıyla Almanyarsquodaki Nazi ya da

İtalyarsquodaki Faşist akımların etkisiyle ırk ayrılığının uumlstuumlne giderek uumllkeyi

158

boumllme yerine herkesin kolayca okuma yazma oumlğrenebileceği ortak resmi

bir dilde buluşarak uumllkenin buumltuumlnluumlğuumln sağlanması duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr

Bu şekilde aynı dilin paylaşılması etnik koumlkene dayalı iletişim ko-

pukluğundan doğan yalıtlanma durumunu ortadan kaldırarak etnik ya da

dinsel farklılıkların uumllkenin buumltuumlnluumlğuumlnuuml bozmaktan ccedilok ona kuumlltuumlrel

zenginlik katması olanağı yaratılmış olmuştur Bu aşamada sorulacak so-

rular ise sırasıyla gerccedilek anlamda Pozitivizmin ve ona bağlı olarak ay-

dınlanma felsefesinin soumlz konusu doumlnemde uumllkeye ne şekilde hangi kay-

naklardan girdiği ve Cumhuriyetin kurulmasıyla aydınların Pozitif bi-

limlere niye başvurduğudur

Teknolojiyle birlikte gelen Batılılaşma eğilimi hemen ardından

kendi felsefesini de getirmiş olmakla birlikte genelde sağlıklı kuumlltuumlrel

bir devrimde oumlnce felsefe ardından da teknolojik olanakların gelmesi

toplumun geniş kapsamlı sağlam temeller uumlzerinde oturmasını sağlar

Bununla birlikte Japonya Rusya gibi uumllkelerin Batırsquonın teknolojik

olanaklarından yararlanarak ulusal kalkınmayı sağlamakla birlikte Batı

felsefesinden etkilenmedikleri şeklindeki savın altında uygarlık ve

kuumlltuumlr kavramları arasındaki ilişki de yatar Şoumlyle ki Japonların Batı

uygarlığından yararlanmakla birlikte ulusal kuumlltuumlrlerini korumuş

olmaları uygarlığın kuumlltuumlrden yalıtlandığı anlamına gelmeyip uygarlığın

kuumlltuumlrel dokuya nasıl işlediği sorusunu akla getirir

Uygarlık akılcı ve bireysel olmasına karşın kuumlltuumlr ulusaldır İkisinin

ortak yanı devingenlik olmakla birlikte her iki kavramın ayrı ayrı ele

alınması ulusal kuumlltuumlruuml durağan bir suumlrece sokar Bir başka deyişle uy-

garlığın milletccedile kabul edilmesi onun toplumla kaynaşmasını ve

toplumun kendi koşul ve oumlzelliklerine goumlre yeniden yapılanmasını

gerektirir Bu ise bir topluma ldquoulus olmardquo niteliğini katarak onun bir

yandan kuumlltuumlrel kimliğinin oluşmasına neden olurken oumlte yandan da

ccedilağdaş toplumlar arasında yer alarak devingen bir suumlrece girmesi sağlar

Oysa uygarlık ve kuumlltuumlr arasında iletişim kuramayan toplumlar ulustan

ccedilok bir topluluk olarak kalmaya mahkum olurlar Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyetrsquoe geccediliş doumlneminde ise Namık Kemal ya da Ziya Goumlkalp

gibi toplumculuğu savunanların en buumlyuumlk sancısı uygarlığın maddeci

yanının kuumlltuumlruumln tinsel yapısıyla uzlaşmamasıdır Bu ise toplumun salt

varolan kuumlltuumlrel yapısının korunarak ulus olunabileceği duumlşuumlncesinin

yaygınlık kazanmasına neden olmuştur (Berkes 2002 92-93) Uygarlık

ve kuumlltuumlr arasında bu doumlnemde yaşanan ikileme karşı bu iki kavramın

159

ccedilekişmesi sonuccedilta ulus kavramını ortaya ccedilıkarmıştır Uumlstelik bu

teknolojiyi ortaya ccedilıkaran felsefeye karşı da bir merak uyandırmıştır

321 Şinasi (1826-1871)

Uygarlık ve kuumlltuumlr konusunu 1862rsquode ccedilıkarttığı Tasvir-i Efkar adlı

gazete aracılığıyla ilk irdeleyen kişi ise Şinasi (1826-1871) olmuştur

Bundan boumlyle Cumhuriyetin ilk temellerinin de yuumlzyılın sonundan

başlayarak atıldığı soumlylenebilir Reşid Paşa tarafından iktisat ve maliye

okumak uumlzere Avruparsquoya goumlnderilen Şinasi orada tanıştığı Sylvester de

Sacy gibi Doğu Bilimcilerden etkilenerek Batırsquodan gelen enduumlstrinin

uumllkenin ulusal kimliğini bulmasında yeterli olmayacağı bunun iccedilin de

oumlncelikle dil yazı basın gibi yazılı iletişim araccedillarıyla kuumlltuumlrel kimliği

oluşturmanın gerekliliğine inanmıştır Gerccedili başlangıccedilta Şinasi maliye

ve iktisat alanında yetiştirilmek uumlzere devlet tarafından goumlnderilenler

arasında yer almıştır Bu devletin ekonominin ulusal kimliği

oluşturmada ve kalkınmadaki roluumlnuumln farkına vardığını ve Adam

Smithrsquoin İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği)21

adlı yapıtının uumll-

kenin ekonomik sorunlarını ccediloumlzmeye yetmediğini anladığını goumlstermekle

birlikte Şinasirsquonin bireysel olmak koşuluyla ulusal kimliği oluşturma-

nın sanayi devriminden oumlnce geldiğini savunması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Onun bu goumlruumlşuuml hem aydınlanma felsefesinin hem de bireysel youmlnuumlyle

romantizmin bir bireşimidir Şinasirsquonin bireyselliği algılayışı bireysel

ilişkilere dayalı bir duumlzende duumlşuumlnduumlruumlcuuml olabilir Şinasi ilk kez Batılı

anlamda ldquobireyselliğirdquo aydınlara seslendiği Tasvir-i Efkarrsquoda araya

kitap kavramını sokarak bireyselliği karşılıklı ilişkilerde değil de yazılı

iletişim araccedillarında sorgulamanın oumlnemine işaret etmiştir Bundan boumlyle

ilk kez huumlrriyetin temel ilke olduğu bireysel ilişkilere dayalı olmayan

bir toplum duumlzeni kavramını guumlndeme getirmiştir Bu merkezi toplumsal

bir yapıdan bireyin oumln plana geccediltiği oumlzguumlr bir rejim arayışı anlamına da

gelebilir Ne var ki kitabın metinsellik oumlzelliği akla bir yandan metinsel

buumltuumlnluumlk kavramını getirirken oumlte yandan da toplumsal buumltuumlnluumlğuumln

oumlnemini getirir Şinasirsquonin ileride kurulacak Cumhuriyetrsquote maliye ve

21

Adam Smithrsquoin Meşrutiyet doumlneminde Huumlseyinzade Ali tarafından Servet-i Milel adıyla ccedilevrilip yayınlanmayan yapıtını Tercuumlme Heyeti 1925rsquote İlm-i Servet-i Milel (Ulusların Zenginliği) adıyla Ağaoğlu Ahmet Beyrsquoe teklif etmiştir (Karş Uumllken 1997 337 Kayaoğlu 1998 239)

160

iktisat alanında yetişip bu alanda ccedileviri yapmak yerine edebiyatın milli

bir birlik aracı olduğu duumlşuumlncesini oumlne suumlruumlp yazınsal alanda ccedileviriler

yapmayı yeğlemesi akıl uumlruumlnuuml edebiyatın doğasındaki soyut

ldquobuumltuumlnluumlğuumlnrdquo bireyde ldquobirlikrdquordquobuumltuumlnluumlkrdquo kavramlarını oluşturacağı

duumlşuumlncesinden kaynaklanabilir Zamanla Şinasirsquonin başta ağırlık verdiği

ldquobireysel huumlrriyetrdquo kavramının milli birlik duumlşuumlncesi iccedilersinde eriyerek

yerini ulusal bağımsızlık kavramına bıraktığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin Namık

Kemal Şinasirsquonin ortaya attığı bireysel oumlzguumlrluumlk savına karşılık ilerleme

uğruna bireysel oumlzguumlrluumlkten vazgeccedililebileceği duumlşuumlncesini oumlne suumlrmesi

toplumda farklı goumlruumlşlerin hakim olduğunu goumlsterir Bu durum ise Şerif

Mardinrsquoe goumlre huumlrriyet kavramının kamu ve oumlzeli ayıracak oumllccediluumlde

gelişmemesinden kaynaklanmıştır Namık Kemalrsquoin parlamenter

demokrasiden yana olmakla birlikte ulusal bağımsızlığa kavuşmada

milli kuumlltuumlre oumlncelik vermesi milli birliği sağlamada ulus ya da ldquovatanrdquo

kavramına verdiği oumlnemden kaynaklanmıştır (Mardin 1985 342-350)

Buradan Şinasi ve Namık Kemal her ikisinin de huumlrriyetrsquoten yana

olmakla birlikte ilerleme konusunda duumlşuumlnce ayrılığına duumlştuumlkleri ortaya

ccedilıkar Şinasi ilerlemeyi oumlnce bireyin akılsal olarak gelişmesine bundan

boumlyle ccedilağdaş uygarlığa ancak aklın eleştirel bir işlev kazanmasıyla

ulaşılabileceği inancındadır Akıl ise hem nesnel gerccedilekliği kavrayıp

hem de bundan ldquoadaletrdquo gibi soyut değerler uumlreten bir araccedil olarak

uygarlığın etrafında doumlnduumlğuuml bir merkezdir Ona goumlre aklın bir yandan

bir kavramı uumlretirken oumlte yandan toplumsal işlevi olan bir yasayı

uumlretebilmesi toplumsal duumlzenin tanrısal olmayıp insanın aklını

kullanarak kurduğu bir duumlzen olduğunu goumlsterir Bu ise onun aydın-

lanma felsefesinden ne denli etkilendiğini goumlsterir Şinasi ile birlikte ilk

kez aklın Doğu kuumlltuumlruumlndeki sezginin yerini aldığı ve onun sayesinde

Rasyonalizm akımının uumllkeye girdiği soumlylenebilir Ancak Şinasi aklın

gelişebilmesi ve toplumsal bir işlev kazanabilmesini oumlncellikle bireyin

gelişmesine bağlı bulduğundan Batı kuumlltuumlruumlnuuml tanıtan ve okumayı halka

sevdiren edebiyat aracılığıyla aklı geliştirmenin doğru olacağı ka-

nısındadır22

Edebiyatın soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirerek bireyin

22

Şinasi bu amaccedilla Parisrsquoten doumlnduumlğuumlnde Fransız şairlerinden La Fontaine Lamartine Gilbert ve Telemaquersquotan şiire doumlnuumlştuumlrduumlğuuml bir paragrafı Tercuumlme-i Manzume adı altında bir yapıtta toplamış ve Batı şiirini okura sevdirebilme ve kabul ettirebilmek amacıyla uumlstelik de Aruz vezninde ccedileviri yaparak ilk kez Batırsquodan koşuk ccedilevirisi oumlrneği

161

rasyonel duumlşuumlnmesine katkısı olduğu yadsınamaz Bununla birlikte olay

ve gerccedileklere sadece aklın sınırları iccedilersinde bakma bireyin giderek

toplumdan yalıtlanmasına neden olur Edebiyatın toplumsal birliği

sağlayıcı işleviyle bireyin rasyonel duumlşuumlnme yetisinin gelişimine etkisi

kimi zaman birbiriyle ccedilelişebilir Oumlrneğin her şeyi akla dayandırma

eğilimi ldquomaddeci pozitifrdquo adı verilen bir anlayışla da sonlanabilir Bu

ise tarihi ve toplumsal yapıyı yadsıyacak derecede pozitif bilimlere

sarılma olarak da tanımlanabilir Oumlrneğin Hanioğlursquonun ldquoBilim ve

Osmanlırdquo başlıklı yazısında belirttiği gibi ldquogeccedilmişimizi anlamak iccedilin

tarihe mi jeolojiye mi başvurmalıyızrdquo şeklindeki bir soruya maddi ve

gerccedilek olduğu iccedilin jeolojiye başvurulması gerektiği şeklinde verdiği

bilgi pozitif bilim anlayışının bir toplumun alt yapısını ve ulusal

kimliğini temsil eden sosyal bilimleri yadsıyacak oumllccediluumlde abartıya

kaccedilıldığını goumlsterir23

(karş Işın 1985 355 Hanioğlu 1985 346-347)

Oysa bu goumlruumlşe tepki olarak Namık Kemal ldquoilerlemeyirdquo Batırsquodan en-

duumlstri yoluyla sağlanacak maddi zenginliğin Batırsquoya karşı Osmanlıya

bağımsızlık kazandıracağı bundan boumlyle de Batırsquodan kuumlltuumlrel olarak

etkilenmek ya da bilgi alışverişinde bulunmak yerine milli kuumlltuumlruuml

koruyarak Batırsquoya karşı bağımsızlığını korumak duumlşuumlncesi egemendir

Bir başka deyişle Şinasirsquonin aklı ve bireysel oumlzguumlrluumlğuuml oumlne ccedilıkaran

ulusal bağımsızlık kavramı aydınlar arasında ikilem yaratmıştır Bu ise

aydınlar arasında sosyal ve fen bilimleri arasında olduğu kadar eskiden

toplumsal yapının temeli din ve bilim arasında da tartışma ve goumlruumlş

ayrılıklarına yol accedilmıştır

vermiştir Onun bu hareketi duumlşuumlncelerinin eylemiyle oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlsterir (karş Paker 1991 21 Akuumlnal 1985 452)

23 Gerccedili Pozitif bilim iccedilin oumlrneğin Jeoloji alanında tarihi accedilıklayacak duuml-zeye gelmek bir yana yaşanan depremlere ve buumlyuumlk kayıplara karşın uumllkenin deprem haritaları daha yeni hazırlanmaktadır Ayrıca pozitif bi-limlerden farklı olarak tarihin verilere dayalı yoruma accedilık youmlnuuml tarihin salt verilerle sınırlı olmayıp yorum ve ccedilıkarımda bulunmaya da accedilık olduğunu goumlsterir Bu gibi bilginin bu şekilde işlenmesi ise onun zenginleşmesine ve yeni hipotezlerin doğmasına yol accedilar Oumlzellikle kuumlltuumlrel yapının temeli sosyal bilimlerde salt gerccedilekleri saptamak tarihi vakanuumlvistlik duumlzeyine indirgemek anlamına geldiğinden yukarıda soumlylenen sav olsa olsa kuumlltuumlrel yapıyı zedeler Uumlstelik guumlnuumlmuumlzde Pozitif bilim youmlntemini kullanmak kaygısıyla salt betimle-yici incelemelerde bulunmak oumlnemini yitirmiş accedilıklama yorum ve var-sayımların da ileride yapılacak ccedilalışmalarda bilgiyi tetikleyici youmlnuuml olduğu anlaşılmıştır

162

322 Baha Tevfik (1881-1914)

Baha Tevfik bilimselliği siyasetle bağdaştıran bir kişi olarak

Cumhuriyetin alt yapısının hazırlanmasında buumlyuumlk payı olmuştur Onun

kendinden oumlnce gelen materyalist akımlardan (maddecilik) etkilenerek

hem materyalizmin ilk kurucusu ve pozitif bilimlerin goumlzleme ve

deneye dayalı youmlnteminin ilk savunucusu Beşir Fuatrsquotan (1852-1887)

hem de siyaseti pozitivizmrsquole uzlaştırmaya ccedilalışan ve bireyi duumlşuumlnsel

olarak geliştirmenin toplumsal kalkınmaya katkısı olacağı goumlruumlşuumlnuuml oumlne

suumlren Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir

II Meşrutiyetrsquoin yarı oumlzguumlr ortamında oluşan ve Batırsquodan gelen duuml-

şuumlnce akımlarının etkisiyle Osmanlının kuumlltuumlrel dokusuna bağlı olarak

farklı biccedilimlere buumlruumlnen ldquoOsmanlıcırdquo ldquoİslamcırdquo ve ldquoTuumlrkccediluumlrdquo şeklindeki

akımların ilk sorgulaması Baha Tevfik tarafından yapılmıştır Bu

akımların felsefi bir dayanağı olmadığı goumlruumlşuumlnuuml savunan Tevfik

oumlncelikle felsefe alanıyla ilgilenerek bilimi siyaset dışında

oumlzuumlmsemenin uumllkenin kalkınmasındaki oumlnemine işaret etmiş ve bu

amaccedilla ilk oumlzguumln ve ccedileviri yayınların yayınlandığı Tecedduumld-i İlmi ve

Felsefi KuumltuumlphanesiYayınları24

adlı felsefe serisini ccedilıkarmıştır Bundan

boumlyle yukarıda belirtildiği şekilde Osmanlılarda gelişen akımlara

karşın Batı felsefesini benimseyen Tevfik daha Cumhuriyet

kurulmadan kuramsal olarak felsefenin (tutarlı kanıtlanabilir soyut

duumlşuumlnce şekli) bilimsel alanla ilişkisinin oumlnemine ldquoHer zaman duumlnuumln fel-

sefesi buguumlnuumln ilmi ve fenni yarının ilmi ve fenni buguumlnuumln

felsefesidirrdquo (aktaran Işın 1985 368) şeklindeki soumlzleriyle dikkati

ccedilekerek duumlnuumln felsefesinin buguumlnuumln teknolojik ilerlemesine katkıda

bulunacağını savunmuştur Bir başka deyişle bireyin eğitim yoluyla

gelişmesiyle birlikte ldquohuumlrriyetrdquo kavramının oluşacağı bunun yaratıcılığı

tetikleyecek oumlzguumlr ortamı yaratarak uumllkenin kalkınmasında ya da

24

Onbir adet kitap yayınlanmıştır Soumlz konusu seride Ovdet Lakerrsquoın Feminizm Alem-i Nisvan adlı ccedilevirileri ve yine Ahmet Nebil ile birlikte ccedilevirdiği Alfred Foullersquonini Tarih-i felsefe gibi yapıtları da bu-lunmaktadır Onun bu ccedilevirileri toplumun eksikliklerini goumlz oumlnuumlne ala-rak yaptığı ortada bir gerccedilektir Oumlrneğin daha o doumlnemde feminizmle ilgili bir yapıt ccedilevirmesi eğitim olanağı bile verilmeyen kadının Osmanlı toplumundaki duumlşuumlk konumunu hatırlatmak iccedilindir İlerlemeyi hedef alan Baha Tevfikrsquoin kadının toplumdaki oumlnemine daha o doumlnemde dikkat ccedilekmesi onun kendini toplumsal konulardan yalıtlamamış bir bilim adamı kimliği taşıdığını goumlsterir

163

ilerlemesinde buumlyuumlk etkisi olacağını oumlne suumlrmuumlştuumlr Bir başka deyişle

bilimi her alanda kendine oumllccediluumlt alan materyalist goumlruumlşten yola ccedilıkarak

felsefeyi siyaset dışı olarak ele almakla birlikte sonunda bilime dayalı

bu felsefe anlayışının Osmanlının monarşik yapısını etkileyeceğini

duumlşuumlnmuumlştuumlr

Oumlzetle Baha Tevfikrsquoin bir yandan Osmanlıdaki Materyalist akımın

oumlncuumlsuuml Beşir Fuadrsquoın bilimselliğinden oumlte yandan da bilimle siyaseti

uzlaştırmaya ccedilalışan Abdullah Cevdetrsquoten etkilendiği soumlylenebilir Bu

ise onun Cumhuriyet rejiminin temel kavramlarından biri olan ldquohuumlrri-

yetirdquo ilerleme olarak ele aldığını ve bu ilerlemenin de bilimle

sağlanabileceği goumlruumlşuumlnde olduğunu goumlsterir (Işın 1985 370) Ancak

Baha Tevfikrsquo in Ahmet Nebilrsquole birlikte ccedilevirdiği Louis Buumlchnerrsquoin

Madde ve Kuvvet ya da Ernest Haeckelrsquoin Vahdet-i Mevcut Bir Tabirsquoat

Aliminin Dini gibi yapıtlara bakıldığında ise Abdullah Cevdetrsquoten farklı

olarak tarih antropoloji ve siyaset biliminden yola ccedilıkan Gobineau ya da

Toplum ruhbilimini dayanak alan Le Bon gibi sosyal bilimlerden değil

de doğrudan Pozitif bilimlerden yola ccedilıkarak ilerlemeyi savunduğu

goumlruumlluumlr (Tekin amp İlkin 1999 173-175)

323 Abdullah Cevdet (1869-1932)

Baha Tevfikrsquoin ccedilağdaşı olan Abdullah Cevdetrsquoin siyasete ilgisi onu

sosyal bilimlerle pozitif bilimleri uzlaştırma yoluna itmiştir Onun

Gustave Le Bonrsquoun 1895rsquoteki Les Lois Psychologiques des Peoples adlı

yapıtında bireysel bilincin toplum ya da kolektif bilince boyun eğdiği

şeklinde geccedilen duumlşuumlncesinden etkilendiği ve bu yapıtı 1902rsquode ldquoRuh-uumll

Akvamrdquo adıyla ccedilevirdiği goumlruumlluumlr Abdullah Cevdet cumhur(halk) ruhunu

olduğu kadar bir uygarlığın yuumlkseliş ve ccediloumlkuumlşuumlnuuml de ırk oumlzelliklerine

dayandıran Le Bonrsquoun goumlruumlşlerinden etkilenmiştir Bu ise onun

ldquoCumhurrdquo psikolojisinin ırktan ırka değiştiğini ve Le Bonrsquoun goumlruumlşuumlnuumln

siyasetccedili ahlakccedilı ve eğitimciye yol goumlsterdiğini oumlne suumlrmesine neden

olmuştur (Mardin 1983 180-200) Bununla birlikte ccedileviri ve telif

yapıtlarını yayınladığı İctihad Kuumltuumlphanesi serisi yayınları arasında ccedilı-

kan kitapların girişinde ldquoAydınlanma felsefesinirdquo tanıtmıştır Bu ise

Cevdetrsquoin ilk laiklik tartışmalarını guumlndeme getirmesine neden

olmuştur Ne var ki bu felsefe akımını tanıtırken oumlrneğin yapıtın ilk

kısmında maddenin varlığının doğa yasalarıyla belirlendiği şeklinde

goumlruumlşuuml oumlne suumlren Ludwig Buchnerrsquoin ldquo Nature et Sciencerdquo ın accedilıklamalı

164

ccedilevirisine yer vermiş ikinci kısımda ise oumlnde gelen İslam ve Batı

felsefecilerinin goumlruumlşlerine yer vermiştir Bu ccedileviri ve telif yapıt

arasındaki sınırın bu doumlnemde daha net olarak ccedilizilmediğini goumlsterir

Gerccedili bu belirsizlik felsefi bir dayanaktan yola ccedilıkmak isteyen bireysel

goumlruumlşlerin ifadesinde de ortaya ccedilıkar Oumlrneğin dinin dogmatik youmlnuumlnuumln

dural olmasına karşın İslamiyetrsquoin kalkınmada itici bir guumlccedil olduğunu sa-

vunması ya da Ernest Haecklerrsquoin canlıların evrimden geccedilme

suumlrecindeki eşitsiz gelişim ilkesinden ve Darwinrsquoin ldquoDoğal Elemerdquo

savından yola ccedilıkarak bazı insanların eğitim yoluyla

seccedilkinleşebileceğini oumlne suumlrmesi başka bir deyişle de toplumsal

ilerlemenin ancak youmlnetimin bu seccedilkin kadroya bırakılmasıyla sağla-

nabileceği goumlruumlşuumlnuuml savunması felsefe ve siyaseti uzlaştırma ccedilabalarının

yarattığı ccedilelişkiler olarak da değerlendirilebilir (Mardin 1983 60-105)

Kuşkusuz Cumhuriyete geccediliş doumlneminin sancılarını yaşayan bir

bilim adamının o toplumun bir uumlyesi olarak toplumsal konuları biyolojik

materyalizme dayandırarak accedilıklamaya ccedilalışması veya bu yukarıda

oumlrnekleri verildiği şekilde ikileme duumlşmesi gerccedilekte aydın kesimde

ldquohuumlrriyetinrdquo ilerleme olarak algılanmasından kaynaklanır Bu Abdullah

Cevdetrsquoin bilimi toplumsal kalkınmada bir amaccedil olmaktan ccedilok bir araccedil

olarak goumlrmesi şeklinde değerlendirilebilir Bu accedilıdan Baha Tevfikrsquoin

bilimsel olarak Abdullah Cevdetrsquoten daha tutarlı olduğu soumlylenebilir

324 Salih Zeki(1864-1921)

Şinasi ile birlikte başlayan Baha Tevfik ile filizlenen Rasyonalizmrsquole

(Akılcılık) ilgili duumlşuumlnceler fen alanına da yansımıştır Salih Zeki (1864-

1921) gibi 1910 yılında Galatasaray Sultanisi muumlduumlrluumlğuuml 1913 yılında

Daruumllfuumlnun rektoumlrluumlğuuml yapan bir Tuumlrk matematikccedilisinin ilk kez

matematiğin salt aritmetiksel bir işlemden oluşmayıp eğitimin bireyin

soyut duumlşuumlnce yeteneklerini geliştirmedeki roluumlnuuml goumlzoumlnuumlnde tutması

onun ldquoakılcılığınrdquo sağlam temeller uumlzerine oturmasında eğitimin

oumlnemine işaret ettiğini goumlsterir Bu amaccedilla oumlncellikle Henri Poincareacutersquoın

yapıtlarını İlim ve Usul İlmin Kıymeti Felsefe-i İlmiye (1914 (1330)

281+2 s) İlim ve Faraziye Felsefe-i İlmiyye (1916 (1332) 80 s)

matematik felsefesiyle ilgili kitapların ccedilevirisiyle birlikte bu bilgiyi

uygulama alanına da yansıtarak Usul-i Cebir 1 Kitap (1915) ve Usul-i

Cebir 2 Kitap (1915) şeklinde 9 ve 10rsquouncu sınıflarda okutulmak uumlzere

kitapları yazmıştır Bunun yanı sıra yine okullar iccedilin Alexy Bertrandrsquoın

165

Felsefe-i İlmiye ve Ahlakiye adlı yapıtını (1917) ccedilevirmesi onun bilgi

uumlretiminde kuramdan uygulamaya doumlnguumlsel bir suumlreccedil izleyerek ccedilağdaş

bilimsel youmlntemi kullandığı goumlruumlluumlr (karş Kayaoğlu 1998 161-175

Uumllken 1997 334)

Burada amaccedil bilgi uumlretiminden ccedilok bilginin yayılması olduğundan

yapıtların ccedileviri derleme ya da telif olmasından ccedilok bilginin edinilme-

sinde izlenen yol oumlnem kazanır Salih Zekirsquonin ister telif ister ccedileviri ol-

sun oumlteki fen alanıyla ilgili ccedileviri yapanlardan ya da oumlzguumln yapıt

yazarlarından uumlstuumlnluumlğuuml bilgi aktarımındaki amacını yukarıdaki

yapıtlardaki sıralamadan da anlaşılacağı gibi mantıksal bir akış iccedilersinde

vermesinden kaynaklanır Oumlzetle matematik alanında bilim adamı

kimliğini ccedilevirmen kimliğiyle birleştirerek ldquoAkılcılıkrdquo akımının

bilimsel alana yayılmasında buumlyuumlk katkısı olduğu bir gerccedilektir Ne var

ki İsmet Oumlzel ldquoTanzimatrsquoın getirdiği Aydınrdquo başlıklı yazısında Salih

Zekirsquonin guumlnuumlmuumlzde hala oumlnemini koruyan Henri Poincareacutersquonin

yapıtlarını ccedilevirmiş olmasının Tuumlrkiyersquode bilim konusunu tartışan bir

ccedilevre yaratmadığıyla ilgili duumlşuumlnceleri ccedilevrilecek yapıtın bilinccedilli olarak

seccedililmesi durumunda bile alıcı kitlenin bu yapıtı oumlzuumlmseyecek duumlzeyde

bilgi donanımına sahip olmaması durumunda bireysel girişimlerin

bilgiyi tetikleyecek oumllccediluumlde kuvvetli olamayacağını goumlsterir (Oumlzel 1985

61-65) Oumlte yandan tuumlm bu yukarıda adı geccedilen yapıtların Maarif-i

Umumiye nezareti yayınları arasında ccedilıkmış olması 1869rsquodan 1924rsquoe

kadar etkinlik goumlsteren bu nezaretin II Meşrutiyetrsquoten sonra

Cumhuriyetin oluşumundaki etkilerini ve toplumsal işlevini

değerlendirmek accedilısından oumlnemlidir

325 II Meşrutiyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Dairesi (1914-

1919)

1914rsquote yeniden yapılanan Maarif-i Umumiye Nezareti daireleri ara-

sında en etkin rollerden birini Telif ve Tercuumlme Dairesi oynamıştır Bu

daire geccedilmişte Encuumlmen-i Teftişrsquoin yayınları ccedilıkarmaktan ccedilok yayınları

sansuumlr etme goumlrevinden farklı olarak ccedileviri yayınları teşvik etme youmln-

lendirme goumlrevini uumlstlenmesinden kaynaklanmıştır Bundan boumlyle temel

amacı hem okul hem de halka seslenecek yayınlar ccedilıkarmak olmuştur

Bu şekilde devlet eliyle geniş halk yelpazesine seslenilmek istenmesi

okur yazar halkı okuyan yazan halk konumuna yuumlkseltme konusunun

gerccedilekten bir devlet politikası olarak benimsendiğini de goumlstermektedir

166

Bu dairenin yayınladığı ccedileviri kitaplar arasında tıp zooloji kimya

ziraat tarih coğrafya hukuk ve iktisat gibi konulara yer verilmiştir Bu-

radan da anlaşılacağı gibi eski konu alanlarına ek olarak uumllkenin

gereksinimi olup da bilimsel olarak ele alınmamış ziraat veterinerlik

hukuk iktisat gibi konu alanlarında ccedileviriler yayınlanması uumllkenin

bilimsel temeller uumlzerinde kalkınması konusuna oumlzellikle oumlnem vermeye

başladığını goumlstermektedir Bu aynı zamanda disiplinlerin sınırlarının

ccedilizildiğinin ve sayılarının giderek artmaya başladığının da bir işaretidir

Ayrıca bir toplumun geleceğinin ve devingenliğinin en buumlyuumlk simgeleri

olarak kadın ve oumlzellikle ccedilocuklara youmlnelik ccedileviri yayınlara yer

verilmesi aşağıda da anlatılacağı şekilde son derece anlamlı bir adım

olarak da değerlendirilebilir

Ccedilocuklarla ilgili ccedileviri yayınların resim okumayı sevme ya da

oumlrneğin ldquoCcedilamur İşleri Nasıl Yapılmalırdquo adlı ccedileviri yapıtta olduğu gibi el

ve beden becerilerini geliştirici yapıtlar ya da kadınlara youmlnelik telif

olarak ipekccedililik tavukccediluluk vb gibi konularda yapıtların bulunması

oumlzellikle dikkat ccedilekicidir Guumlnuumlmuumlz eğitim anlayışında bile geri plana

atılan guumlndelik yaşamın temel gereği olan konuların ccedileviri olarak daha o

doumlnemde yayınlanmış olmasının iki amacı olabilirbirincisi gerccedilek ya-

şamla bilgiyi uzlaştırma bundan boumlyle okumanın gerccedilek yaşamın bir

parccedilası olduğunu goumlstermek buna bağlı gelişen ikinci amaccedil ise

duumlşuumlnceyle bedene egemenlik kurmayı ve giderek duumlşuumlnceyle eylem

arasında tutarlılık sağlamayı oumlğretmektir

Oumlzetle devletin geleceğe youmlnelik olarak bu şekilde ccedilocuklar ve ka-

dınlara oumlzellikle seslenmeyi duumlşuumlnmesi ccedilağdaş bir topluma duyulan oumlz-

lemin bir goumlstergesi olarak kabul edilebileceği gibi bu kitapların

hepsine seri ve cilt numarası verilmesi de profesyonel yayıncılık

konusunda ilk adımların yine devlet tarafından atıldığını goumlsterir

326 II Meşrutiyetrsquoten Cumhuriyetrsquo e Bilgi Uumlretim Geleneği ve

Ccedileviri Etkinliğiyle ilgili Son Değerlendirme

Osmanlılarrsquodaki yaklaşık 600 yıl suumlren bu tarihsel suumlreccedil kuruluş ve

yuumlkseliş doumlneminde İslamiyetrsquoin etkisiyle Arap kuumlltuumlruumlnuumln etkisinde

kalmış Lale devrinde Tuumlrk kuumlltuumlruumlnuumln izlerinin biraz daha ccediloğalarak

Osmanlı kimliği yaratılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu doumlnemde de

Arapccedila ve Farsccedilarsquodan ccedileviri sayısı azalmamıştır Tanzimatrsquola birlikte ise

167

Batırsquoyla ilişkilerin ccediloğalması oumlzellikle elccedililikler aracılığıyla yeni eğitim

kurumlarının accedilılmasıyla birlikte Fransızcarsquoya rağbet artmıştır Tanzi-

matrsquotan sonraki doumlnemde ise Batırsquodan ccedilevirilerin sayısı artmakla

birlikte ana kaynaklardan ccedileviri sayısı artmamıştır Batırsquoyla ilgili temel

bilgiler bu doumlnemde de Arapccedila kaynaklar yoluyla elde edilmeye

ccedilalışılmıştır I Meşrutiyetrsquoten II Meşrutiyetrsquoe kadar olan doumlnemde ise

eğitimin yaygınlaşması ve ulusal bilincin artması sonucu hem geccedilmişle

bağın kopartılmaması hem de ilerleme isteği bir araya gelerek Doğu ve

Batırsquodan ccedileviriler yapılmaya başlanmış ancak buumltuumlnuumlyle ele alındığında

yapılan ccedilevirilerin gerek nicel gerekse nitel olarak Osmanlıda bilimsel

devrimi tetikleyecek guumlce sahip olmadığı goumlruumllmuumlştuumlr II Meşrutiyetrsquoten

Cumhuriyete kadar uzanan doumlnem ise aydınların Batırsquodan etkilenerek

siyasal rejimi şekillendirmede ve uumllkenin kalkınmasında buumlyuumlk bir rol

oynadıkları doumlnemdir Bu doumlnemde bilimsel olarak temel yapıtların

ccedilevirilerinin bizzat aydınlar tarafından yapıldığı ve başta felsefe olmak

uumlzere toplumbilim konusunda yapılan ccedilevirilerin fen bilimlerine ya da

pozitif bilimlere etkisi olduğu ve buna bağlı olarak başta tıp alanı olmak

uumlzere biyoloji ve matematik alanında edinilen bilgilerin bilimsel

yaşama olduğu kadar toplumsal bilince de katkıda bulunduğu ortaya

ccedilıkmıştır Cumhuriyetin bu kadar kısa zamanda benimsenmesinde

aydınların gerccedili başta Despotism gibi goumlruumlnmekle birlikte toplumu

youmlnlendirici ona ışık tutucu roluuml yadsınamaz İşte bu bakış accedilısı ccedilerccedileve-

sinde Batılılaşmanın oumlnce siyasi otoriteye etkisi ardından da aydınların

toplumsal yapıya hangi Batı kaynaklarına dayanarak etkileri olduğu

goumlruumlşuuml ele alınmıştır

II Meşrutiyet doumlnemine gelindiğinde II Abduumllhamitrsquoin ilk ve orta

eğitimin yaygınlaştırılması konusu başta olmak uumlzere ccedileviri etkinliğini

ve kuumltuumlphaneleri ulusal kuumlltuumlr politikası kapsamında ele alıp onları

eskiden olduğu gibi ikincil derecede oumlnem taşıyan kuruluşlar yerine

devletin merkezinde yer alan temel kurumların yanında oumlrguumltlenmeleri

konusunda aldığı kararların oumlnemi yadsınamaz Bununla birlikte bir suumlre

sonra iccedilerde ve dışarıdaki olaylar karşısında iktidarı kaybetme

kaygısının baskın ccedilıkarak aşırı baskıcı youmlnetimin benimsendiği

goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise eğitim ve ona bağlı kuruluşların gelişmesini engel-

lemiştir Oumlyle ki yukarıda soumlz edilen Telif ve Tercuumlme dairesinin yerini

Encuumlmen-i Teftiş ve Muayene Heyeti (1881) almış ve bu heyette başta

Tuumlrkccedile olmak uumlzere Arapccedila Farsccedila Fransızca vb dillerdeki yayınları in-

ceme ya da guumlmruumlklerde kontroluumlnuuml yapma veya okul ve kuumltuumlphaneleri

168

denetlemenin oumltesine geccedilememiştir Her ne kadar 10 yıl sonra Telif ve

Tercuumlme Muumlduumlrluumlğuuml yeniden kurulmuş (1891) olsa da merkezi

youmlnetimin geccedilmişteki bu sansuumlrcuuml tutumu uzun yıllar ulusal kuumlltuumlr

politikasının vazgeccedililmez bir unsuru olmuştur Bir başka deyişle ulusal

kuumlltuumlr politikası deyince temel ilkeler arasında birinci sırada akla

yaratıcılığı destekleyerek bilgi uumlretimine katkıda bulunmak gelirken

aksine ldquosansuumlrrdquo kavramı ilk sırayı almış ve guumlnuumlmuumlzde bile bu anlayış

etkisini suumlrduumlrmuumlştuumlr (Kayaoğlu 1998 155-156) Oumlyle ki 1869rsquoda

Maarif-i Umumiye Nizamnamesinde başta sıbyan okulları olmak uumlzere

ruumlştiyelere de tarih dersi konulurken uumlstelik de Namık Kemalrsquoin ldquoTarih

yalnız erbabı huumlkuumlmet iccedilin değil efradı millet iccedilindirrdquo (aktaran Tekin amp

İlkin 1999 177) şeklindeki soumlzlerinden de anlaşılacağı uumlzere tarih ve

tarih yazma bilinci tam uyanırken II Abduumllhamidrsquoin Muumllkiyersquode Tarih

dersi veren 1879-1881 arasında 6 ciltlik Tarih-i Umumirsquonin yazarı

Mizancı Muradrsquoı Rodosrsquoa suumlrmesi bununla da yetinmeyip (Tekin amp

İlkin 1999 179) ilk oumlğretimden Osmanlı tarihini orta oumlğretimden de

Genel Tarihi kaldırması onun toplumun ilerlemesinden yana olmadığı

izlenimini yaratır Bununla birlikte oumlrneğin Muumllkiye mektebini (1887)

bir yandan yuumlksek oumlğretim konumuna ccedilıkarırken 1878rsquode Osmanlının

koşullarını goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ilk arazi kanunnamesi ve medeni

yasanın ccedilıkmasına oumln ayak olan hukuk mektebi ticaret mektebi ya da

sivil muumlhendislik okulu (1883) gibi yeni eğitim kurumlarını topluma

kazandırması (Tekin amp İlkin 1999 77-78) ya da devletin oumlrguumltlenmesi

şeklindeki atılımları onun başta oumlne suumlruumllen oumlzellikle tarihe karşı

olumsuz tutumuna karşın gerccedilekte uumllkenin ilerlemesinden yana olmakla

birlikte siyasi otoritesini kaybetmeme uğruna ccedilelişkili davranışlarda

bulunduğunu goumlsterir Ne var ki duumlşuumlncenin 1892rsquode Tuumlrk-Muumlsluumlman

oumlğrencilerin dışarı gitmesini yasaklayacak oumllccediluumlde dizginlenmiş olması

bu accedilılan yeni eğitim kurumlarının da gerccedilekten ccedilağdaş anlamda yuumlksek

oumlğretim kurumu işlevini yerine getirememelerine yol accedilmıştır

Batılılaşma suumlrecinin yavaş olmasının temelinde İslamiyetrsquole ilgili

değerlerin kaybolarak uumllkede ldquodayanışmanınrdquo sağlanamayacağı korkusu

yatmaktadır Oysa seferberlik ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışının

bir uumlruumlnuumlduumlr Abduumllhamitrsquoin bu dayanışmayı sağlamak uumlzere eğitimi

merkezi bir sistem iccedilersine sokarak ldquomilli bir kuumlltuumlrrdquo oluşturma konu-

sunda attığı adımlar gerccedilekte ccedilağdaş merkeziyetccedili devlet anlayışı bun-

dan boumlyle de Batılılık yolunda atılan ilk adımlar olarak da

değerlendirilebilir II Abduumllhamitrsquoin bir yandan Batılılaşmanın uumllkenin

169

ilerlemesine katkıda bulunacağı duumlşuumlncesiyle Batırsquodaki merkeziyetccedili

devlet sistemini yerleştirmeye ccedilalışırken oumlte yandan da yine Batılaşma

etkisiyle gelişen ulusal kimlik bilinciyle temeli dine dayanan Osmanlı

kimliğini kaybetmeden Batılılaşma suumlrecine girmeye ccedilalışması onu guumlccedil

duruma sokmuştur Bu ikilem onu sonunda sıkı denetim ve sansuumlruumln

egemen olduğu istibdat youmlnetimine zorlamıştır (Mardin 1983 343-345)

Oumlte yandan Abduumllhamitrsquoin sıkı sansuumlruumlne karşın gerek aydın gerekse

alt yapı olarak Batılılaşma konusunda en ciddi adımların yine bu

doumlnemde atıldığı ancak bu kavramın ileriki yıllarda daha ldquoccedilarpık Batılı-

laşmardquo şeklinde yozlaştığı goumlruumlluumlr Oumlrneğin bu konuda II Abduumllhamitrsquoe

muhalif olan Genccedil Osmanlılar ve Genccedil Tuumlrklerin bile dini değerleri kay-

betmeden Batılılaşmadan yana olması bu suumlrecin yavaş ilerlemesine ne-

den olmuştur Kuşkusuz kuumlltuumlrel kimliğini kaybetmeden boumlyle bir

suumlrece ayak uydurmak oumlzellikle sıkı baskının olduğu doumlnemlerde ileri

suumlruumllduumlğuuml gibi kolay olmayıp topluma yeni giren bu akımın oumlnce

kuumlltuumlrel kimliğin potasında eritilip ardından oumlzuumlmsenmesini gerektirir

Bir başka deyişle soumlz konusu durumda kuumlltuumlrel geccedilmişini ve varlığını

kaybetme tehlikesi de guumlndemde olduğundan bu suumlrecin sindirilerek

ağır ağır ilerlemesinin doğal karşılanması gerekir Ne var ki burada II

Abduumllhamitrsquoin de uumllkesinin kalkınmasından yana olmakla birlikte

duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlnuuml kısıtlayarak bu fikirlerin oumlzguumlrce tartışılıp uumllkenin

kuumlltuumlrel kimliğine uygun şekilde duumlzenlenmesine fırsat vermediği ve bu

akımın uumllkeye yuumlzeysel olarak girdiği soumlylenebilir Tuumlm bu ccedilelişkilere

karşın iktidarın duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuuml25

dışında uumllkenin youmlnetimi

konusunda aldığı kararlar Batılılaşma suumlrecini başlatmış ve tuumlm

baskılarına karşın II Abduumllhamitrsquoin kendi eliyle kurduğu yeni yuumlksek

oumlğretim kurumlarında Batı duumlşuumlncesinin yavaş da olsa giderek

filizlendiği goumlruumlluumlr

Bu doumlnemde Aydınların siyasete bakış accedilısı ve Batırsquodan gelen

bilgiyle toplumu ccedilağdaş kılma ccedilabalarının Cumhuriyetin

kurulmasındaki payı yadsınamaz Tuumlrkiyersquode Cumhuriyetin alt yapısını

hazırlamada aydınların katkıları ve ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın ulusal

kalkınmayı sağlamadaki oumlnemini kavramaları uumllkenin yuumlzuumlnuuml ccedilağdaş

bilimin kaynağı Batırsquoya ccedilevirmiş ve uumllkede sadece maddesel değil sosyal

25

Gerccedili duumlşuumlnceye getirilen bu sıkı denetim mekanizması beraberinde buumlrokrasinin gereğinden fazla şişirilmesine ve imparatorluğun ekonomik accedilıdan daha da guumlcuumlnuuml yitirmesine neden olmuştur

170

devrimlerin de gerccedilekleşmesine zemin hazırlamıştır Aydınların

toplumsal kalkınmada farklı goumlruumlşler oumlne suumlrmekle birlikte hepsinin

Batı bilimlerinin oumlzellikle de pozitif bilimlerin etkisi altında kaldıkları

yukarıda kısaca ccedilevirilerinden yola ccedilıkarak anlatılmaya ccedilalışılan

tutumlarından da zaten anlaşılmaktadır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Pozitivismrsquoe karşı yukarıda accedilıklandığı

şekilde uumlccedil ccedileşit yaklaşım ortaya ccedilıkmaktadır Birincisi temeli duumlzenden

yola ccedilıkıp toplumsal yasaların Tanrının baştan koyduğu yasalara

dayanıp iktidarlarını da guumlvence altına almak isteyen II Abuumllhamit ve

yandaşlarının tutucu yaklaşımı ikincisi Hıristiyanlığa goumlre İslamiyetrsquoin

kuumlltuumlrel gelişmeye daha accedilık olduğu goumlruumlşuumlnuuml oumlne suumlrmekle birlikte

yasaların toplumsal ilişkiler sonucu ortaya ccedilıktığını savunan Ahmet Rıza

Bey gibi ılımlı kesim ve son olarak da iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

geccedilmişini goumlzardı edip pozitivizmin amacı ldquoilerlemeyirdquo kendine hedef

seccedilerek başta youmlnetim olmak uumlzere eğitim ve toplumsal yapıyı alaşağı

edip yeniden bir duumlzen kurma yanlısı materyalist kesim II Meşruti-

yetrsquote egemen olan bu uumlccedil anlayış ccedileviri etkinliğini dil accedilısından şoumlyle

yansıdığı goumlruumlluumlr Doğu dillerinden ccedilevirileri destekleyenler (oumlrn II

Abduumllhamit doumlneminde bu dillerden ccedileviri sayısı artmıştır) oumlte yandan

da Pozitivizmrsquoin temelinde Doğadan yola ccedilıkan Antik Yunan ve Latin

kuumlltuumlruumlnuumln etkisine dikkati ccedilekmek uumlzere Eski Yunan ve Latincersquoden

ccedilevirileri destekleyenler (oumlrneğin Ahmet Mithat gibi) en uccedilta olanlar

ise eğitim dili başta olmak uumlzere Fransızcarsquodan ccedileviriler yapılmasını ve

hatta eğitim dilinin Fransızca olması konusunda ısrar edenlerdir

(oumlrneğin Abdullah Cevdet gibi) Ccedileviri dilindeki bu tartışmalar

beraberinde hedef dilin Osmanlıca ya da Tuumlrkccedile olması konusundaki

tartışmaları da başlatacaktır Bu ise Cumhuriyet doumlneminde 1928 Harf

Devrimiyle sonlanacaktır

33 Tuumlrkiyersquo de Cumhuriyet Doumlnemi Kuumlltuumlr Anlayışında Ccedileviri

Yayınlar ve Bilgi Uumlretimi Etkileşimi

Cumhuriyetin kuruluş yılları kuumlltuumlrel accedilıdan birbirine karşıt duumlşuumlnce

akımlarının birbiriyle uzlaştırılarak yeni bir Tuumlrk kimliği yaratma kay-

gılarının yoğun olarak yaşandığı bir bocalama doumlnemidir Bu birbirine

karşıt Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık Batılılaşma şeklindeki duumlşuumlncelerin bireşi-

minden yeni bir Tuumlrk kimliği ve buna bağlı olarak ulusal yeni bir kuumlltuumlr

politikası yaratma goumlrevi ise eğitimin uzun suumlre yuumlksek oumlğretimden baş-

171

layarak oumlrguumltlenmesinden oumltuumlruuml aydınlara kalmıştır Ancak aydınların

ulusal birliği sağlamada sesini duyurabilmesi oumlncelikle okur-yazar bir

halk kitlesini gerektirdiğinden kuumlltuumlruumln en oumlnemli aracı eğitimin yay-

gınlaştırılması ilk kez ccediloumlzuumllmesi gereken siyasal bir guumlndem maddesi

olarak ele alınmak zorunda kalınmıştır Gerccedili II Meşrutiyet doumlneminin

Maarif Nazırı Emrullah Efendirsquonin geccedilmişten kalma alışkanlıkla eğiti-

min en uumlst duumlzeyden başlayarak yeniden duumlzenlenmesi savında ısrar et-

mekle birlikte onun karşıtı goumlruumlşte olan oumlrneğin Daruumllmualimrsquoin muuml-

duumlruuml Satı Bey gibi kimselerin eğitimin İptidairsquolerden başlayarak yeniden

duumlzenlemesi şeklindeki goumlruumlşleri sonuccedilta her iki uccedilta da yeni bir uygu-

lamaya gidilmesine neden olmuştur (Tekeli amp İlkin 1999 84-86)

Bu eğitim alanında başlayan gelişmeler Osmanlıdan miras soumlzluuml

kuumlltuumlr geleneğine dayalı toplum yapısının temellerinin II Meşrutiyetle

birlikte İttihat ve Terakki doumlneminde alınan kararlarların etkisiyle

sarsılmaya başladığını goumlruumlluumlr Oumlrneğin ilk oumlğretimin zorunlu ve

parasız olması okuma yazmanın kolaylaştırılması amacıyla Arap harfle-

rinde değişiklikler yapılması kadınlara eğitim olanağının daha

yaygınlaştırılması Cumhuriyetrsquoin eşiğindeki aydınların eğitim alanında

alınan bu yeni kararlarla seslerini geccedilmişteki aydınlara oranla halka

daha kolay duyuracağı anlamına gelir(Tekeli 1985 471-476) Bu

durum aynı zamanda hiccedil olmazsa temel bilgilerin yayılımını

hızlandırıp uumlstelik de toplumda hiccedil değilse okuma yazma konusunda

cinsiyet ayrımını ortadan kaldırarak bilginin daha geniş bir halk

kitlesine yayılmasını kolaylaştırmıştır Oumlte yandan yuumlksek oumlğretimde

Abduumllhamit doumlneminde kaldırılan tarih edebiyat ve felsefe gibi konu

alanlarının yeniden programa alınıp programın daha da geliştirilerek

Daruumllfuumlnuumln-ı Şahanersquonin Daruumllfunuumln-ı Osmani (1909) adıyla doumlrduumlncuuml

kez yineden oumlnem kazanması yeni bir rejim arayışının da işaretini verir

Başka bir deyişle milletin egemenliğindeki devlet biccedilimi anlamına gelen

Cumhuriyet rejiminin temellerinin İttihat ve Terakki doumlnemindeki

aydınlar tarafından atıldığı oumlne suumlruumllebilir Gerccedili halkın rejimi anlamına

gelen Cumhuriyet kavramının halkın kendi iccedilinden gelmesi

duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki yukarıda da oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde yuumlzyıllar

boyu halkın eğitim bir yana ekonomik sıkıntılar iccedilinde olması uumlstelik

soumlz konusu doumlnemde genelde I Duumlnya Savaşı nedeniyle duumlnyada

yaşanan ekonomik ve sosyal sıkıntılar aydınların o doumlnemde etkin bir

rol oynamasına neden olmuştur Bununla birlikte 1918rsquoden 1923rsquoe

değin suumlren Bağımsızlık Savaşı hiccedil değilse yuumlzyıllar boyu aynı toprağı

172

paylaşan insanların ilk kez bir amaccedilta toplanmasına fırsat vermiştir Bir

başka deyişle İmparatorluğun buyruğu altında aynı dini paylaşsalar

bile kendi kuumlltuumlrleri iccedilinde kapalı olarak yaşayan topluluklar ilk kez

ldquokalabalıkrdquo olmaktan ccedilıkmış ve dayanışma ruhunun verdiği guumlccedille

ldquomilletrdquo olma yolunda ilk adımlar atılmıştır

Bu bir yerde Roma hukukundan kalma uumlstelik insanın doğasından

kaynaklanan ldquomuumllkiyetrdquo kavramının yarattığı bir dayanışma ruhu olarak

da değerlendirilebilir Ne var ki Cumhuriyet rejimi sadece muumllkiyetrsquole

sınırlı olmayıp ldquomilletrdquo olma kavramını da beraberinde getirir Milleti

kalabalıktan ayıran en oumlnemli etmen ise kuumlltuumlrel dayanışmadır Ne var

ki soumlz konusu doumlnemdeki ldquodayanışma ruhurdquo kuumlltuumlrel kaynaşmadan ccedilok

savaşı ortamının yarattığı bir dayanışma ruhudur Aydınların bunun

kuumlltuumlrel zemine kaydırılararak Cumhuriyet rejimine geccedililmesi aşama-

sında roluuml buumlyuumlktuumlr26

Okur yazar olmayan bir toplumda aydınların

halktan uzun suumlre kopuk olmasına karşın bu kadar etkin rol oynaması

gerccedilekten duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr Aydının ldquoCumhuriyetrdquo kavramını guumlndeme

getirmesindeki başarısı Cumhuriyetin temel unsuru millet olmakla

birlikte onu ilk aşamada geri plana atıp devleti oumln plana geccedilirmesine

bağlanabilir Bununla birlikte bu kadar uzun suumlre goumlzardı edilmiş halkın

youmlnlendirilmesinde ortada başka bir seccedilenek kalmadığı da yadsınamaz

bir gerccedilektir Bu doumlnemde kuumlltuumlrel birliğin sağlanmasında akla gelen

sorular ise ne gibi kuumlltuumlrel bir alışverişin rejimi sarsmaya başladığı

duumlşuumlnce akımlarının ve bu akımların topluma başta eğitim olmak uumlzere

devletin oumlteki kurumlarıyla ilgili alt yapıya ne şekilde yansıdığıdır

Aydınların II Meşrutiyetrsquoten başlayan girişimlerinin başta

Cumhuriyetin rejiminin kabuluumlyle birlikte hem eğitimin oumlrguumltlenerek

birleştirilmesi anlamına gelen Tevhid-i Tedrisat (1924) hem de

1928rsquodeki Harf Devrimiyle sonuccedillanması ise en temel konular olarak

yukarıda sorulan soruların eyleme geccedilirilmiş bir yanıtı olarak

değerlendirilebilir Bu şekilde aydınla halk arasındaki kopukluğun

giderilmesi konusunda yasal olarak alınan kararlar yuumlz yıllarca soumlzluuml

26

Bağımsızlık savaşından sonra ortaya ccedilıkan ldquoseferberlikrdquo (dayanışma) ruhunun Abduumllhamitrsquoin baskıyla gerccedilekleştirmeye ccedilalıştığı seferberlik ruhundan farklıdır Bu yeni ldquoseferberlik anlayışırdquo toplumun ortak bir amaccedil uğruna savaş verdiği kendi iccedil dinamiğinden ortaya ccedilıkmış bir seferberlik ruhudur Halkın her tuumlrluuml ekonomik siyasal yoksunluğa karşı varlığını suumlrduumlrebilmesi ona uumllkenin kaderinde hak sahibi olma yetkisini kazandırmıştır

173

geleneğe dayalı yaşayan toplumun genelde soumlzde kalan duumlşuumlnce ve

girişimlerinin yazılı bir taahhuumlde bağlı olarak eyleme geccedilirilmesi

anlamına gelir Bu ise ccedilağdaşlaşma konusunda atılan ilk adımlar olarak

da değerlendirilebilir Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iki kavramın

ortaya ccedilıktığı goumlruumlluumlr bunlardan biri Adıvarrsquoın27

guumlndelik gazetelerde

ccedilıkan yazılarını iccedilinde topladığı kitabının ilk makalesindeki adından

esinlenerek koyduğu ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo oumlteki ise Azra Erhatrsquoın

kullandığı ldquoCcedileviri Cumhuriyetirdquo (Erhat 1980 328) Bu her iki kavram

da Cumhuriyetin kuruluş yıllarında bilgi ve ccedilevirinin en azından

cumhuriyeti sağlam temeller uumlzerine oturtmada oumlnemine işaret eder Bir

başka deyişle ccedileviri yayınlar yoluyla gelecek bilginin yeni rejime uygun

kuumlltuumlrel kimliği oluşturabileceği duumlşuumlncesi yaygınlık kazanmıştır Bu du-

rumda Ziya Goumlkalprsquoin oumlne suumlrduumlğuuml Tuumlrkccediluumlluumlk İslamcılık ve Batıcılığın

bireşiminden oluşan ideolojinin soumlzkonusu doumlnemde ulusun gerccedilek kuumll-

tuumlrel kimliğini ne oumllccediluumlde yansıttığı ya da yeni Tuumlrkiye Cumhuriyeti kuumll-

tuumlrel kimliğinin gerccedilektende bu uumlccedil unsurun aritmetik bir toplamından mı

oluştuğu ve ccedileviri yayınlarla kuumlltuumlrel kimliğin ne ilgisi olduğu soruları

akla gelir

Batırsquoda ldquobilgi devrimirdquo sonucu yaratılan ldquosanayi devrimirdquo olarak ad-

landırılan teknolojik devrim feodalizme dayalı toplumsal yapıyı alt uumlst

ederek yeni uumlretim şekilleri ve buna bağlı yeni bir ekonomik bir duumlzen

getirmiştir Bundan boumlyle Orta Ccedilağların Skolastik duumlşuumlnce anlayışı

hepten yıkılmış ve yerini yepyeni ldquoaydınlanmacırdquo bir duumlşuumlnce

anlayışına bırakmıştır Bu bilimin tetiklediği yeni uumlretim ilişkileri top-

27

Adıvar ldquoBilgi Cumhuriyetirdquo adını 17 yuumlzyılda Pierre Baylersquoın La Republique des Lettres adlı ccedilıkardığı bilimsel dergiden aldığını belirtmiştir Gerccedili ldquolettresrdquo Fransızca da 20 yuumlzyılda yazınedebiyat anlamında da kullanılmaktadır Adıvar bu bilgiden yola ccedilıkan ccedilevirmenlerin soumlzcuumlğuumln geccedilmişte ldquokitaplar muumltalaasıyla edinilen bilgirdquo anlamında kullanıldığını bilmediklerinden genellikle ldquoyazın cumhuriyetirdquo şeklinde ccedilevirdiklerini belirtmiştir Adıvar soumlzcuumlğuumln bu şekilderdquo bilgirdquo anlamında kullanıldığı bilgisini ise Descartesrsquoin Discourse de la Methodersquoda yazdığı şu soumlzlerinden ccedilıkarımda bulunarak ve ldquolettresrdquo soumlzcuumlğuumlnuumln etimolojik koumlkenine inerek ccedilıkarttığını soumlylemiş ve soumlzcuumlğuuml şu oumlrnekle accedilıklamıştır ldquoCcedilocukluğumdan beri ldquolettresrdquo iccedilinde buumlyuumltuumllduumlm ve bu vasıta ile ha-yatta faydası olan sarih ve emin bilgiler kazanmak kabil olduğuna inandırdıkları iccedilin onları oumlğrenmeyi son derece arzu ederdimrdquo (Adıvar 1942 7)

174

lumsal yapıyı da etkileyerek sınıf farklarını giderek ortadan kaldıran

bireyi oumln plana geccediliren materyalist nitelikte yeni duumlşuumlnce akımlarının

doğmasına neden olmuştur Daha da accedilılacak olursa Batırsquoda teknoloji

dinin yerine doğayı oumlne geccediliren daha evrensel bir kuumlltuumlrel kimlik

yaratmıştır Buna karşın Osmanlıdan Cumhuriyete geccedilişte ve

Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında toplumun Sanayi Devrimini

yaşamadan sadece teknolojik olanaklardan yararlanmak amacıyla yeni

uumlretim ilişkilerine geccedilmiş olması onun eski kuumlltuumlrel kimliğini

bırakmamasına neden olmuştur Bundan boumlyle bu doumlnemde teknoloji

Batırsquoda olduğu gibi karşısında doğayı değil eskiden olduğu gibi yine

dini bulmuştur Daha accedilıkccedilası Pozitivist felsefenin oumlngoumlrduumlğuuml şekilde

bilgiyi doğada aramak yerine bu felsefenin İslamiyete aykırı

olmadığını bundan boumlyle de Batırsquodaki teknolojik olanaklardan

yararlanmanın dine aykırı olmadığını destekleyecek kaynağını

Doğursquodan alan tartışmalarla vakit geccedilirmiştir Dinin bilimle uzlaşmadığı

goumlruumlşuumlnuumln kabuluuml iccedilin ise 1940rsquolı yıllara Adnan Adıvar gibi bilim

adamlarının ccedilıkmasına kadar beklemesi gerekecektir Ne var ki Adnan

Adıvar oumltekilerden farklı olarak dinin bilimle uzlaşmadığı goumlruumlşuumlnuuml

yine Batı bilim tarihiyle ilgili kaynaklardan yola ccedilıkarak kanıtlamak

zorunda kalmıştır Bu ise Cumhuriyetrsquoin ilk yıllarında da kuumlltuumlrel

kimliğin Batırsquoda olduğu gibi toplumun kendi iccedil dinamiğinden

gelmediğini goumlsterir Kuumlltuumlrel kimlik yine teknoloji alanında olduğu

gibi dışardan getirilmeye ccedilalışılmıştır Ancak Adnan Adıvarrsquoın bu

konuda accedilık davranarak bir kitabı ccedilevirip onu telif olarak goumlstermek

yerine (sahte ccedileviri) accedilıkccedila derlemeyi seccediltiğini bildirmesi bilimsel

olarak eğitim alanında kurumların yerleşmesiyle birlikte bir adım daha

ileri gidildiğini goumlsterir Uumlstelik oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından

derlemenin (derleme burada daha ccedilok ldquoyeniden yazmardquo anlamında

kullanılmıştır) ccedileviriden bir adım daha ileri olduğunun da unutulmaması

gerekir Adıvarrsquoın derlemeyle ilgili goumlruumlşleri şu şekildedir

ldquoBen okuyucular hesabına ve kendi adıma ikinci yolu (derleme)

daha yararlı buldum Ccediluumlnkuuml Batının bu yolla yazdığı kitaplar yapıtlar

aslında bilim ve duumlşuumlnce tarihini bilenler iccedilin yazılmış olduğundan

anlaşılması pek kolay değildi Halbuki ben bu kitabı insanların fizyolojik

goumlrevleri yanında bir de duumlşuumlnmekten oluşan ruhsal bir goumlrevleri

olduğuna inanacak kadar oumlğrenim goumlrmuumlş herkesin anlayabileceği

biccedilimde yazmak istedimrdquo (Adıvar 1994 9)

175

Bu soumlzler onun ccedileviriyi yadsımamakla birlikte ccedilevirinin birinci

amacı ldquoişlevselliğininrdquo oumlnemi uumlzerinde durduğunu ve guumlnuumlmuumlzde olduğu

gibi okuyucuyu goumlz ardı ederek yapılan ccedilevirinin bilginin aktarılıp

oumlzuumlmsenmesine bir katkısı olmadığı goumlruumlşuumlnde olduğunu kanıtlar Oumlte

yandan derlemenin bilim adamının analitik ve sentez yeteneklerini

geliştirerek dili daha bireysel olarak kullanma olanağı verdiği

yadsınamaz Bu ise bilgi uumlretimini hızlandırır Bu accedilıdan bakıldığında

oumlzguumln bilgi uumlretimi accedilısından rasgele ccedileviri etkinliği yerine derlemeye

geccedililmiş olmasının bilgi uumlretimini daha tetikleyeceği ortada bir gerccedilektir

Daha accedilıkccedilası bilginin doğrudan yabancı kaynaklardan ya da ccedileviriden

alınması yerini geccediliş doumlneminde derlemeye bırakmıştır Oumlzellikle

bilimsel alandaki bilgi eksikliğini doldurmak iccedilin doğrudan yabancı

kaynaklarla ya da ccedilevirilere başvurmak kaccedilınılmazdır Bununla birlikte

derleme yapıldığında bilginin iccedilinde bulunulan kuumlltuumlruumln koşullarına uy-

gun olarak ana dilde yeniden uumlretilmesi ya da seccedililmesini gerekir

Uumlstelik ccedilevirideki kullanmalık metinlerde geccedilen mekanik ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnteminin bırakılarak metnin iccedilindeki bilgiyle

iletişim kurma gereği ortaya ccedilıkar Bu bakımından derlemenin ccedileviriye

goumlre daha yazılı kuumlltuumlr uumlruumlnuuml olduğu da savunulabilir Ne var ki bu

ccedilevirinin yazılı kuumlltuumlre etkisi olmadığı anlamına gelmeyip derlemenin

goumlnderdiği bilginin seslendiği okuyucu kitlesine erişme oranının ve

kuumlltuumlrel yapıya etkisinin ccedileviriye goumlre daha ccedilok olduğu anlamına gelir

Oumlrneğin yine Adıvarrsquoın ldquoccedilevirinin karşısında değilim ancak ne orijinal

ne de komplasyon (derleme) şeklinde daha iyisi yapılamayacak kadar ve

oumllmez yapıtları elbette ccedilevireceğizrdquo (Adıvar 1994 8-10) şeklindeki

soumlzleri ccedileviriye bilim adamı goumlzuumlyle yaklaşımını yansıttığı gibi ccedileviri

yayınların kuumlltuumlre etkisi accedilısından ccedileviride amaccedil ve seccediliciliğin

oumlnemine işaret eder Nitekim 1960 ve 70rsquoli yıllarda oumlzel yayınevlerinin

ccediloğalmasıyla birlikte ccedileviri yayınlardaki patlamaya karşın kuumlltuumlrel

yapıda bir değişiklik olmaması ccedileviri yayınların sayısı ile etkisinin

birbiriyle doğru orantılı olmadığı ancak bilinccedilli bir ccedileviri yayın

politikası izlenmesiyle ccedilağdaş kuumlltuumlr anlayışına erişilebileceği savını

ortaya ccedilıkarır Bu konuyla ilgili olarak Uumllkenrsquoin 1935rsquolerde soumlylediği şu

soumlzler yukarıda dile getirilen ccedilevirinin sayısıyla etkisi arasında bir bağ

olmadığını ve ccedileviri alanındaki başıboşluğun daha o yıllarda başladığını

goumlsterir

ldquoBizde tercuumlme sayı itibarıyla hiccedilte eksik sayılamaz Fakat onların

meydana getirilmesinde muumlhim bir prensip eksikliği var Tercuumlme bir

176

medeniyeti nakletmektir Bu nakil işi dağınık ve gelişiguumlzel intihaplarla

olmazrdquo (Uumllken 1997 348)

Bu durumda yabancı kuumlltuumlr ccedileviri yayınlar aracılığıyla bilgi olarak

alınsa bile bu bilginin Osmanlıdan kalma kuumlltuumlrel kimliği değiştirmeye

guumlcuuml yetmez Bununla birlikte derlemede (yeniden yazmada) akıl araya

girdiği iccedilin metnin toplumsal işlevselliği geleneksel ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri anlayışıyla yapılmış metinlere goumlre artar Bu ise

yabancı kanalla da olsa derlemenin ana dilde yeniden uumlretilme

zorunluluğu bilginin kuşaktan kuşağa aktarılarak zaman iccedilinde kuumlltuumlrel

dokuya işlemesini ve ccedilağa ayak uydurmasını kolaylaştırır Oysa

doğrudan geleneksel kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin yaygın olarak

kullanıldığı durumlarda yabancı kuumlltuumlrden aktarılan bilginin uygarlığa

katkısı azalır Bu durum Osmanlının son doumlnemlerinde olduğu kadar

Cumhuriyetrsquoin kuruluş doumlnemi iccedilinde geccedilerlidir Tercuumlme Heyetleri bile

amaccedillarını accedilıkccedila saptayıp sistemli bir ccedilalışmaya giremediklerinden

harcanan emekler beklenilen etkiyi yaratamamıştır Burada iki etkenden

soumlz edilebilir Bunlardan birincisi bilginin topluma yayılamaması

sonucu Cumhuriyetin Batı uygarlığına erişme şeklindeki hedefine

temeli İslam İdeolojisine dayalı Osmanlı bilimsel geleneğine uygun

youmlntemlerle ulaşılmak istenmesi Cumhuriyet rejiminin temelinde yatan

bireyin gelişmesine olanak sağlayan demokratik yapının bir tuumlrluuml

yerleşememesine neden olduğu gibi kuumlltuumlruumln halk tarafından değil

devlet eliyle aydınlar tarafından oluşturulmasına da neden olmuştur

Murat Belgersquonin ldquoCumhuriyet kuumlltuumlruumlnuumln bir sanatccedilı elinden değil

muumlhendis elinden ccedilıktığırdquo şeklindeki savı da bu goumlruumlşuuml destekler nite-

liktedir (Belge1985 1299) İkinci etken olarak ise ccedileviri yoluyla bilgi

aktarımında sadece geccedilmişten kalma kuumlltuumlrel kimliği meşru kılacak

yayınların seccedililmesi yeni youmlnetim şekline karşın kuumlltuumlrel yapının

olduğu gibi kalmasına neden olabilir

Ulusal kuumlltuumlr tanımının guumlnuumlmuumlzde bile accedilık olarak verilemeyişinin

altında belki de bu neden gizli olabilir Ancak her şeye karşın cumhuri-

yetin varlığını suumlrduumlrebilmesi beraberinde tanımı accedilık bir ideolojinin

varlığını gerektirir Taner Kışlalırsquonın ldquoideolojiyirdquo ldquotoplumda benzer

koşulları paylaşanların bu koşullardan doğan gereksinimlerini

karşılayan kendi iccedilinde tutarlı inanccedil sistemlerirdquo (Kışlalı 1978 1)

şeklinde tanımlaması Bağımsızlık Savaşından yeni ccedilıkmış ekonomik

sıkıntılar iccedilindeki bir uumllkede Cumhuriyetin varlığını ancak bu şekilde

uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullara uygun uumlretilen bir ideolojiye borccedillu

177

olduğu soumlylenebilir İşte bu yuumlzden Ziya Goumlkalprsquoin Tuumlrkccediluumlluumlk

İslamcılık ve Batıcılık kavramlarından oluşturduğu ideolojinin doumlnemin

koşullarına en uygun ideoloji olduğu soumlylenebilmekle birlikte gerccedilekte

temeli ulusccediluluk din ve ccedilağdaşlaşmaya dayalı birbiriyle hiccedil uzlaşmayan

kavramlardan bir bireşime gidilmiş olması sonunda bu ideolojinin de

yetersiz kalmasına neden olmuştur Gerccedili bu ideolojinin Cumhuriyetin

kuruluş aşamasında etkisi kesinlikle yadsınamamakla birlikte

Cumhuriyet doumlnemi kendi kuumlltuumlrel kimliğini ancak birbirine ccedilelişmeyen

kavramlara dayalı ve kendi iccedilinde tutarlılığı olan ccedilağdaş bilginin eğitim

yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılarak toplum tarafından kuumlltuumlrel kimliği

oluşturacak duumlzeyde oumlzuumlmsenmesiyle birlikte bulacaktır Bu ise

Cumhuriyet doumlnemi kuumlltuumlrel kimliğin oluşturmak uumlzere aydına verilen

yeni rejime uygun ideoloji uumlretme goumlrevinin hangi kaynaklardan

beslenerek ortaya ccedilıktığı bunların toplum tarafından ne oumllccediluumlde kabul

edildiği ye da edilmediği sorularını akla getirir Bu sorulara yanıt aynı

zamanda Cumhuriyet rejimine uygun ccedilağdaş kuumlltuumlrel kimliğin

gecikmesindeki ya da bir tuumlrluuml sağlam temellere oturtulamamasının ne-

denlerini de bir oumllccediluumlde accedilığa kavuşturur

Bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin oluşması tutarlılığı olan sağlam

felsefi bir bakış accedilısı edinilmesini gerektirir Cumhuriyet ideolojisini

hazırlayan II Meşrutiyet doumlneminden başlayan Tuumlrkccediluumlluumlk Osmanlıcılık

ve İslamcılık Milliyetccedililiği akımları tartışmaları soumlzkonusu doumlnemin

materyalist duumlşuumlnuumlrlerinden Baha Tevfik (1881-1914) tarafından sağlam

felsefi dayanağı bulunmadığı gerekccedilesiyle şiddetle eleştirilmiştir Gerccedili

halka hepten yabancı olmayan bu akımların Cumhuriyet rejiminin

kurulması aşamasında ulusal birliği sağlamak uumlzere tartışılabilmesi ilk

kez aydın ve halk arasında yuumlzyıllar boyu suumlren kopukluğu bir oumllccediluumlde

ortadan kaldırma olanağı yarattığı yadsınamaz Ne var ki bu akımlarım

sağlam temele oturtulmadan yuumlzeysel olarak guumlndeme gelmesi gele-

cekte Cumhuriyetin varlığını suumlrduumlrmesinde sancılar yaratabilir

Cumhuriyetin bilim ve teknoloji alanında ilerlemiş uumllkelerin

benimsediği bir rejim olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa bilim ve teknolojide

geri kalmış uumllkelerin bu rejime sahip ccedilıkmaları zorlaşır Bu accedilıdan bilgi

uumlretimiyle siyasal rejim arasında doğrudan bir bağ olduğu bilgi

uumlretimini hızlandıracak oumlzguumlrluumlk ortamının ise ancak Cumhuriyet

rejimiyle sağlanabileceği soumlylenebilir Ne var ki hem bilim hem de

Cumhuriyetin temel ilkesi ldquooumlzguumlr duumlşuumlncerdquo başıboş bırakılmış duumlşuumlnce

anlamına gelmeyip kendi iccedilersinde tutarlılığı olan gerekccedilelendirilebilen

178

duumlşuumlnce bir başka deyişle sağlam felsefi bir bakış accedilısını ya da soyut

duumlşuumlnce geleneğini iccedilinde barındıran duumlşuumlnce anlamına gelir Oysa

Cumhuriyetin eşiğinde Batırsquodan model olarak rastlantı ya da uumlstuumlnkoumlruuml

alınan duumlşuumlnce akımlarının Osmanlı kuumlltuumlrel kimliğine uydurularak

aktarılmaya ccedilalışılması yeni kurulacak Cumhuriyet rejiminin temel

ilkeleriyle ccedilelişmiştir En azından Cumhuriyetin en temel ilkelerinden

biri laikliğin ya da eşitliğin goumlz ardı edilerek Pan İslamcılık ya da Pan

Tuumlrkccediluumlluumlk şeklindeki birbirine karşıt akımların ulusal birliği sağlamak

uğruna Cumhuriyetin kurulmasında payı olması yeni kurulacak

Cumhuriyetin yukarıda oumlne suumlruumllduumlğuuml şekilde felsefi bir dayanağa bağlı

olmadan Batılılaşma adı altında oumlduumlnccedil bilgilerle kurulduğunu goumlsterir

Kuşkusuz Batırsquoda Cumhuriyet rejimine karşın aşırı milliyetccedililik

akımları da gelişmiştir Ne var ki Batırsquoda goumlrguumll bilimlerin ulusal

belleğe iyice yerleşmesiyle birlikte aşırı dincilik ve aşırı ulusccediluluk

şeklinde birbirine karşıt iki kavram bir potada eritilmeye ccedilalışılmamıştır

Bir başka deyişle savunulan duumlşuumlncelerin kendi iccedilersinde bir tutarlılığı

olmuştur Pozitif bilimlerin etkisiyle başlayan bu tutarlı duumlşuumlnce

geleneği ise bilgi uumlretim suumlreccedillerini de etkileyerek yaratıcılıkta ne-

densellik kavramının yerleşmesine neden olmuştur Oysa bu şekilde akıl

yuumlruumltme ve onun uzantısı bilimsel geleneğinin yerleşmediği uumllkelerde

Cumhuriyet rejiminin temel amaccedillarından biri teknolojik kalkınma da

oumlzguumlrluumlk ortamına karşın sağlanamayabilir

Bu yukarıda anlatılanlar ışığında Cumhuriyet rejiminin en temel il-

kelerinden biri tarihsel suumlreccedil iccedilerinde Batılılaşma olmakla birlikte bu

kuumlltuumlrel kimliği değiştirmek anlamında kullanılmayıp ldquokalkınmardquo olarak

değerlendirilmiştir Kalkınmadan algılanan ise toplumun ekonomik

duumlzenini değiştirerek toplumsal refahı sağlayacak teknolojik bilgiye

erişimdir Bundan boumlyle bilgiye kuumlltuumlrel yapıyı değiştirmekten ccedilok

toplumsal kalkınmayla ilgili guumlndelik yaşamı kolaylaştırıcı bir araccedil

goumlzuumlyle bakılmıştır Oumlyle ki uumllkenin teknolojik kalkınmasına yardımcı

olacağına inanılan muumlhendislik ve askeri mekteplere oumlzel oumlnem verilip

bu konuda yabancı eğitmenler getirilirken sosyal bilimler alanına

yatırım ancak 1930rsquolu yıllarda yerleşik toplum yapısına girilmesiyle

birlikte yapılmaya başlamıştır Bu ise yeni kurulan karmaşık kuumlltuumlr

yapısına sahip bir uumllkede son derece doğal bir suumlreccediltir

Devletin eğitime sahip ccedilıkarak bilginin yayılması konusunda varlı-

ğını goumlstermesi ise ancak 3 Mart 1924 te ccedilıkarılan Tevhid-i Tedrisat

Kanunu ile muumlmkuumln olmuştur Bu şekilde medreselerde dahil olmak

179

uumlzere tuumlm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlanarak oumlzel-

likle de 1928rsquoden sonra Latin harflerinin de kabuluumlyle birlikte hiccedil

değilse ana dilde laik ve yazılı bir kuumlltuumlr oluşturma uumllkuumlsuumlnuumln ilk

adımları atılmıştır Bu şekilde geccedilmişteki Evkaf Nezaretine ve Maarif

Nezaretine bağlı iki başlı eğitim sisteminin toplumu boumllmesi de

engellenmiş olmuştur Kuşkusuz bu oumlnemli adımın Cumhuriyet

Tuumlrkiyersquosindeki en buumlyuumlk kanıtı 1933 Uumlniversite reformuna kadar

Medrese adını taşıyan yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen bilgi kay-

naklarıdır (Akyuumlz 2002 1-11) Bu konunun ccedilerccedilevesi accedilısından ccedileviri

yayınlar aracılığıyla yuumlksek oumlğretim kurumlarında uumlretilen ccedilevirilere

bakılacak olursa bu kurumlarda 1923rsquoten başlayarak 1980rsquoe kadar olan

doumlnemde buumlyuumlk sayıda ccedileviri yayından soumlz edilememekle birlikte

kuruluş aşamasında dışarıdan getirilen yabancı oumlğretim uumlyelerinin sayısı

goumlz oumlnuumlne alındığında gerccedilekte bilgi olarak yabancı kaynaklardan

doğrudan beslenildiği ortaya ccedilıkar

Oumlte yandan sosyal bilimler alanında ilk sıccedilramaların oumlzellikle 1933

ve oumlncesinde ilk Uumlniversite Reformuyla birlikte uumllkemize sığınan Yahudi

koumlkenli Alman bilim adamları sayesinde gerccedilekleştiği yadsınamaz Yeni

disiplinlerin kurulması ya da varolanların yeniden Batı normlarında

oluşturulması ve akademik duumlzeylerinin yuumlkseltilmesinin yanında

yuumlksek oumlğretimin varoluş nedeni kuumltuumlphanelerin yeniden yapılanmasında

buumlyuumlk katkıları olmuştur Bu iki şeye işaret eder alıcı kuumlltuumlruumln tutucu

davranmayıp bilgi aktarımına accedilık olduğunu ikincisi ise geleneksel

kuumlltuumlruumln evrensel bilgiye ulaşarak ccedilağa ayak uydurabileceğini bundan

boumlyle de teknolojik kalkınmanın alt yapısının kuumlltuumlre dayalı

olduğunun anlaşıldığını goumlsterir Ne var ki bu alanda da buumlyuumlk sayıda

ccedileviri yapıt resmi olarak yuumlksek eğitim kurumlarında ccedilıkarılmamış

onun yerine oumlzguumln adı altında derleme yapıtlar tercih edilmiştir

180

331 Cumhuriyetin Kuruluş Doumlnemindeki Ccedileviri Etkinliğinin

Bilgi Uumlretimine Yansıması

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında ccedileviri etkinliği yazınsal ccedileviriyle sı-

nırlı kalmıştır Cumhuriyetin kuruluş aşamasındaki heyecanla birlikte

Batırsquodan gelen her tuumlrluuml yazınsal eseri ccedilevirerek uumllkemizin kaderinin

değişeceği duumlşuumlncesine kapılınmıştır Bu durumda kuumlltuumlrel sosyal ve

siyasal yapısı goumlz ardı edilerek her tuumlrluuml ccedileviriye kapılar accedilılmış ve

ccedileviri etkinliğine uumllkenin kaderini değiştirecek sihirli bir tılsım olduğu

duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Arada az sayıda da olsa hem kaynak dil ve ekin hem de

erek dil ve ekin konusunda yetkin niteliğe sahip birtakım ccedilevirmen ve

yazarların ortaya ccedilıkarak uumllkenin ccedileviri politikasının bir an oumlnce

belirlenmesi gerektiği yolundaki goumlruumlşlerini accedilıkccedila dile getirmesi

onların guumlnuumlmuumlzde bile aydınlatıcı bir rol oynamasına neden olmuştur

Ne var ki bu doumlnemde de ccedileviri etkinliğikonusunda bir başıboşluk

yaşanmadığı soumlylenemez (Bozok 1943 36-37) Erek kuumlltuumlruuml

goumlzetmeden ya da toplumun hangi bilgiye gereksinimi olduğunu

duumlşuumlnmeden girişilen ccedileviri etkinliğinin toplumu değiştirme guumlcuumlne

sahip olmadığı konusunda o doumlnemin oumlnde gelen simalarından Bozokrsquoun

goumlruumlşuumlnuumln guumlnuumlmuumlzde yazınsal alanda olduğu kadar sosyal ve fen

bilimleri alanında da tartışma konusu olduğu herkes tarafından

bilinmektedir Uumllkemiz tarihi accedilısından Cumhuriyet tarihinin ilk kuruluş

yıllarına ccedileviri tarihi accedilısından bakılacak olursa ccedileviri denince akla ilk

edebiyat alanında yapılan ccedileviriler gelmiştir Bir başka deyişle II

Meşrutiyet doumlneminde devlet eliyle kurulan Telif ve Tercuumlme

dairelerinde yapılan ccedileviriler genellikle yukarıda da değinildiği gibi

bilgi aktarım amaccedillı olmasına karşın Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri

etkinliği kuumlltuumlrle bağlantısı accedilısından değerlendirilmiştir Tarihteki bu

duumlşuumlnce şekli guumlnuumlmuumlzde Muumltercim Tercuumlmanlık boumlluumlmlerinin Kuumlltuumlr

Araştırmalarına youmlnelmesinin haklılığını da ortaya koymaktadır

Konuya kuumlltuumlrel accedilıdan yaklaşıldığında bir ulusu bir araya getiren

en oumlnemli etmenlerden birinin dil birliğinden sonra kuumlltuumlrel birlik

olduğu yadsınamaz Aynı topraklarda yaşamış aynı tarihsel yazgıdan

geccedilmiş bir toplumda insanlar arasındaki karşılıklı ilişkiler etnik ya da

dini koumlken ne olursa olsun onları aynı dili paylaşmaya zorlar Bu ise

aynı uumllkeyi paylaşan insanların sonunda ortak bir kuumlltuumlr yaratmalarını da

kaccedilınılmaz kılar Bu koşullar altında Cumhuriyetin kuruluş yıllarında

181

Berkes Batıcılık Ulusccediluluk ve Toplumsal Devrimler adlı yapıtında uumlccedil

ccedileşit ulusccediluluk anlayışının egemen olduğunu oumlne suumlrmuumlştuumlr Bunlar

sırasıyla

1Varolmayan bir ulus olma oumlzlemi

2Varolan ulusu yok ettirmeme azmine dayalı devrimcilik

3 Kan ya da din birliğine dayalı ulusdışı birlik olma oumlzlemirdquo

(Berkes 2002 b103)

Bunlardan birincisi Ziya Goumlkalprsquoin milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr-

ken ikincisisi Atatuumlrkrsquouumln milliyetccedililik anlayışıyla oumlrtuumlşuumlr uumlccediluumlncuumlsuuml ise

II Meşrutiyet doumlneminde İmparatorluğun devamını isteyen kesime

uygun duumlşmektedir Gerccedili bu son oumlne suumlruumllen anlayış Cumhuriyetin

kurulmasıyla birlikte varlığını kaybetmiştir Burada sorulması gereken

baştaki bu iki anlayışa goumlre ccedilevirinin bir araccedil olarak kuumlltuumlruuml oluştur-

mada payının ne olduğu ya da daha başka deyişle yukarıda oumlne suumlruumllen

başlıklara uygun olarak ne gibi bir ccedileviri politikası izlendiğidir

23 Nisan 1920rsquode Buumlyuumlk Millet Meclisinin accedilılmasıyla birlikte biri

İstanbulrsquoda Osmanlının devamı Maarif-i Umumiye Nezareti oumlteki An-

kararsquodaki Maarif Vekaleti olmak uumlzere iki başlı eğitim anlayışına koşut

olarak birbirinden farklı iki kuumlltuumlr politikasının huumlkuumlm suumlrduumlğuuml

goumlruumllmektedir Ne var ki Osmanlıdaki Maarif-i Umumiyersquoye bağlı Telif

ve Tercuumlme dairesi Prusya Eğitim Bakanlığı Muumlşavirinin oumlnerisi sonucu

kaldırılırken bir yandan Bağımsızlık savaşı veren oumlte yandan bir yeni

bir ulus yaratma kaygısı iccedilinde bulunan Buumlyuumlk Millet Meclisi Maarif

Vekaletine bağlı Telif ve Tercuumlme Encuumlmenini kurmada hiccedil zaman

kaybetmeden karar vermiştir Oumlrneğin Fevzi Ccedilakmakrsquoın başkanlığındaki

Geccedilici İcra Vekilleri programında eğitimin yaygınlaştırılarak ulusal

birliğin sağlanması goumlruumlşuumlnuumln yanı sıra amaccedillardan birinin de ldquogarb ve

şarkın muumlellefat-ı ilmiye ve fenniyesini dilimize tercuumlme ettirmektirrdquo

(aktaran Kayaoğlu 1998 199) şeklindeki soumlzler ulusal kalkınmanın

daha başlangıccedil aşamasında ccedileviriye oumlnem verildiğini ve Doğursquodan

ccedilevirilere alışık bir uumllkede ldquoDoğu-Batırdquo sıralamasının ldquogarp ve şarkrdquo

şeklinde değişerek Batırsquodan ccedilevirilere ağırlık verileceğinin de işareti de

verilmiştir

182

332 Telif ve Tercuumlme Encuumlmeni (1921-1926) Ziya

Goumlkalp(1876-1924)

1921 yılında Samih Rıfat başkanlığında kurulan Telif ve Tercuumlme

Encuumlmeni uumllkenin iccedilinde bulunduğu koşullar altında ancak bu encuumlme-

nin işleyişiyle ilgili birtakım youmlnetmelikler ccedilıkarabilmiştir Samih

Rıfatrsquoın 1923rsquote Maarif vekaleti muumlsteşarlığına getirilmesiyle birlikte

Ziya Goumlkalp 1923rsquote onun yerini almıştır Kuşkusuz yukarıda Berkesrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml Ziya Goumlkalprsquoin ldquovarolmayan bir ulus olma oumlzlemirdquo

şeklindeki milliyetccedililik anlayışıyla bu resmi goumlrevinde kendi uumllkuumlsuumlne

uygun ne gibi bir ccedileviri politikası izlediği merak konusudur Osmanlının

Tuumlrk kimliğini uzun suumlre geri plana atmış olması Goumlkalprsquoin Tuumlrk ulusal

kimliğini yaratacak ve ulusun yuumlzyıllar boyu geri plana atılan kimliğine

oumlzguumlvenini artıracak bir ccedileviri politikası izlemesine yol accedilmıştır

Ziya Goumlkalprsquoin (1876-1924) doumlrt aylık suumlren başkanlığı ve

Encuumlmenin kuruluşundan itibaren uumlyeliği sırasında kendi uumllkuumlsuumlne

uygun olarak Tuumlrk tarihi sosyoloji ve felsefe alanında ccedilevirilere ağırlık

ve oumlnem verdiği goumlruumllmektedir Yeni oluşan bir ulusta Goumlkalprsquoin bu

alanlara youmlnelmesi yeni kurulan Cumhuriyetin kimlik kazanması ve

toplumun bir uumllkuuml etrafında toplanması amacını taşımaktadır Ne var ki

zaman iccedilersinde duumlnyadaki aşırı milliyetccedililik akımlarının etkisiyle onun

gerccedilek amacının yanlış anlaşılmasına neden olmuştur Oysa Goumlkalprsquoin

uumllkuumlsuuml yukarıda da değinildiği gibi yepyeni ccedilağdaş bir toplum yaratmak

olduğunun akıldan ccedilıkarılmaması gerekir İşte bu bilgiler ışığında

Huumlseyin Cahit Yalccedilınrsquoa Joseph de Guınesrsquoin Historie Generale des

Mongols et des Autres Tartares Occidentaux Avant et Depuis Jesus-

Christ Jusgursquoaacute Present adlı yapıtını ldquoHunların Tuumlrklerin Moğolların ve

daha sair Garbi Tatarların tarih-i Umumisirdquo adıyla Maltarsquoda yaptığı

Devlet Matbaasında bastırtmıştır Bunun yanı sıra yine aynı ccedilevirmene

Herald Hoffdingrsquoin Tecruumlbe Uumlzerine Muumlesses Psikolojisini ve Emile

Durkheimrsquoın Din hayatının İbtidai Şekilleri adlı yapıtlarını ccedilevirterek bu

kez de Tanin matbaasında basılmalarını sağlamıştır Bu yapıtlardan ilki

1923-1925 yılları arasında sekiz cilt halinde yayınlanmış ikincisi iki cilt

halinde 1924rsquote uumlccediluumlncuumlsuuml ise yine iki cilt olarak 1923 ve 1924

yıllarında yayınlanmıştır

Ccedileviri etkinliği accedilısından bu ccedilevirilerin oumlnemi bilimsel ccedilevirilerde

birincil kaynaklardan ccedileviriye başvurulmuş olması ve bu şekilde

bilginin ana kaynağına inilmesidir Goumlkalp bu şekilde birincil

183

kaynaklara inmenin oumlnemine dikkati ccedilekmesidir Uumlstelik Goumlkalprsquoin

bununla da kalmayıp ldquoİlimde Ana Kitaplarınrdquo ccedilevrilmesi konusunda

ilan verdirerek bilim adamlarını ccedileviri etkinliğine davet etmesi bu

araştırmada savunulan ccedilevirinin bilgi uumlretimindeki oumlneminin bilincinde

olduğunu goumlstermektedir Oumlrneğin Daruumllfuumlnun hukuk muumlderrislerinden

Mithat Beyrsquoin Emile Durkheimrsquoın toplumsal iş boumlluumlmuumlyle ilgili yapıtını

ldquoİccediltimai Taksim-i Amelirdquo28

adıyla ccedilevrilmiş olması ya da

Montesquieursquonunu ldquoDe lrsquoesprit de loisrdquo adlı yapıtının ldquoRuhuumlrsquol-Kavaninrdquo

(Kanunların ruhu) adıyla yine Daruumllfuumlnun muumlderrislerinden Huumlseyin

Nazım Beyrsquoin ccedilevirmiş olması ve Goumlkalprsquoin bu ccedilevirileri ilk partide

basmaya karar vermesionun ccedileviri etkinliğine verdiği oumlnemin bir

işaretidir (Kayaoğlu 1998 217-224) Ccedileviri etkinliğine sosyal bilimler

alanında bu şekilde oumlnem verilerek devlet tarafından desteklenmesi

ldquomilletrdquo olma yolunda bilim adamları ve devlet arasındaki işbirliğinin

ilk aşamada ccedileviriler aracıyla sağlanmaya ccedilalışıldığını goumlsterir Bu aynı

zamanda bilgiye dayalı toplum yaratma oumlzlemi şeklinde de

değerlendirilebilir Uumlstelik bilim adamlarına soumlzkonusu yapıtların

ccedilevirilerinin oumlzellikle halk diliyle yazılması konusunda uyarıda bulu-

nulmuş olması Goumlkalprsquoin bilgiyle halkı buluşturarak yeni bir ulus

yaratma şeklindeki uumllkesine uygun kararlar aldığını goumlsterir Goumlkalprsquoin

ccedileviri alanında Daruumllfuumlnunrsquola yapmaya ccedilalıştığı işbirliği guumlnuumlmuumlzde

bile zor başarılan ekip ccedilalışmasına dikkati ccedileker Oumlrneğin Ernest

Lavisse ve Albert Ramboudrsquoun başkanlığında ccedilıkarılan 12 ciltlik Tarih

kitabının Tarih-i Umumi adıyla daruumllfuumlnun tarih muumlderrislerinin oumlzel

alan konularına uygun olarak ccedilevirmeye başlamaları yine Goumlkalp

doumlneminerastlar Goumlkalprsquo in bu encuumlmendeki uumlyeliği ve 14 Nisan 1923

ve 11 Ağustos 1923 yılları arasında suumlren kısa başkanlığı doumlneminde

aldığı kararlar ve getirdiği teklifler Cumhuriyet doumlnemindeki Telif ve

Tercuumlme dairesinersquode ışık tutmuştur

28

Bu yapıtın ikinci baskısıTuumlrkccedilersquoye İngilizcersquoden oumlnce ccedilevrilmiş olup soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirinin bilgi aktarımında ne denli oumlnemli roluuml olduğunu goumlstermektedir (Toprak 1997168)

184

3321 Cumhuriyet Doumlnemi Telif ve Tercuumlme Heyeti ve Kuumltuumlp-

haneler John Dewey Raporu

Cumhuriyetin ilanından sonra 11 Ağustos 1923 yılında milletvekili

seccedililen Goumlkalprsquoin ardından Telif ve Tercuumlme Heyeti Maarif Vekaleti ta-

rafından yeniden duumlzenlenerek bir talimatnamesi ccedilıkarılmış (24 Ocak

1925) ve bu talimatnamede hangi yapıtların ccedilevrileceği konusunda bir

listeye de yer verilmiştir Bu listede yeni Cumhuriyetin ccedilağdaş uygarlığı

ve evrensel kuumlltuumlruuml yakalamasına katkısı olacağı duumlşuumlnuumllen iktisat sos-

yoloji hukuk ve dil edebiyat gibi oumlzel alanlardaki duumlnyadaki baş yapıt-

ların ve ders kitaplarının konu alanlarına goumlre bir dağılımı ccedilıkarılmıştır29

Bu heyetin goumlrevleri arasında Maarif Vekaleti tarafından accedilılan yarış-

malarda hangi yapıtların derece alacağına karar vermek yapılan ccedilevirileri

incelemek ccedileviri ders kitaplarının uygulama alanında işlevselliğini

denetlemek bilimsel terimlerin yerleşmesi konusunda Daruumllfuumlnunrsquola

işbirliğinde bulunmak yabancı uumllkelerdeki Milli Eğitim oumlrguumltlenmesi ve

programlarıyla ilgili raporlar vermek gibi goumlrevler yer almaktadır Ne var

ki bu heyetrsquote suumlrekliliğini koruyamamış ve zamanın Maarif Vekili Vasıf

Bey tarafından bu kadar ağır yuumlkuumln başarılamayacağı duumlşuumlncesiyle

1926rsquoda kaldırılmıştır (Kayaoğlu 1998 233-246) Bununla birlikte soumlz

konusu karar alınırken o guumlnuumln koşullarında ağır yuumlkuumlmluumlluumlğuuml olan bu tuumlr

heyetlerin şekil almasının zaman alacağı goumlzden kaccedilmıştır Bu şekilde

bireylerin oumlzellikle de devletin iyi niyetle başlayan ccedilalışmalarının gelişti-

rilmesi yerine ani kararlarla yine devletin kendi eliyle kapatılmasının

devletin suumlrekliliğine ve yapıcılığına zarar vereceği ortadır Oumlrneğin bu

heyetin oumlzellikle oumlzel alanlarda başlattığı ccedileviri hareketinin devam

ettirilmesinin bilginin uumllkeye ccedilok daha kısa zamanda akışını sağlayacağı

buguumln daha iyi anlaşılmaktadır

Yeni heyetin oumlrguumltlenmesinde 1923 yılında uumllkemize davet edilen

Columbia Uumlniversitesi profesoumlrlerinden John Deweyrsquoin oumlnemli payı

olmuştur Onun 1924rsquote sunduğu raporda iki unsur oumlzellikle dikkati

ccedilekmektedir Bunlardan birincisi eğitim oumltekisi ise kuumltuumlphanelerdir

Deweyrsquoin her iki oumlğeyi de Telif ve Tercuumlme Heyeti kapsamı iccedilersinde

goumlrmesi bir yandan eğitim alanında o guumlnuumln koşullarında ccedileviri

yayınların guumlncel bilgiyi yakalamadaki oumlnemine işaret ederken oumlte

29

Bu listede tarih coğrafya dil ve edebiyat başta olmak uumlzere 96 kitap teklif edilmiştir

185

yandan da bu yayınların yine bu heyet tarafından oumlrguumltleneceğine işaret

etmektedir Oumlrneğin kitapların seyyar kuumltuumlphaneler aracılığıyla

dağıtılması bilgiye doğrudan erişimi sağlamıştır Bununla birlikte

Deweyrsquoin ccedileviriler konusunda kuramsal yapıtlardan ccedilok uygulama

alanına youmlnelik bilgiyi taşıyan yayınların ccedilevrilmesi konusundaki

oumlnerisi oumlzellikle teknolojik kalkınmayı hedefleyen uumllkelerde haklı bir

nedene dayalı olmakla birlikte ulusal bilinci teknolojik kalkınmaya hazır

duruma getirecek kuumlltuumlrel alt yapıyı hazırlayan kuramsal yapıtların bir

kenara atılmasına neden olabilir Ne var ki Telif ve Tercuumlme Heyetinin

aşağıda değinilen ccedileviri yapıtlardan da anlaşılacağı gibi kuramsal

yapıtların ccedilevirilerine yer vermesi bu konuda heyette bulunanların

bilinccedilliliğini goumlstermektedir Oumlte yandan Deweyrsquoin halka okumayı

sevdirmek uumlzere oumlne suumlrduumlğuuml iccedilinde 25-50 kitap bulunan sandıkların

okullara kıraathanelere ve koumlylere birkaccedil aylığına dağıtılması şeklindeki

ldquogezici kuumltuumlphanelerrdquo oumlnerisi bilgiyi tekel altından ccedilıkarmak accedilısından

son derece pratik bir oumlneri olarak değerlendirilebilir Bu oumlneri Telif ve

Tercuumlme Dairesi tarafından kız ve erkek liseleri oumlğretmen okulları

Daruumllfuumlnun fakuumllteleri Tuumlrk ocakları ve Vilayet Kuumltuumlphanelerine vb

duumlzenli olarak bedava kitap verme şeklinde gerccedilekleşmiştir (Kayaoğlu

1998 229-233) Oumlzetle Deweyrsquoin bilgiyi gerccedilekte toplumun en aşağı

tabakasına kadar goumltuumlrmek şeklindeki oumlnerisi 1925rsquote Telif ve Tercuumlme

Heyetinin kurulmasıyla yerine getirilmiş gibi goumlruumlnse de bunun ccedilok kısa

suumlrmesi soumlzkonusu heyetin ileriye youmlnelik işlevini yerine

getirememesine neden olmuştur

3322 Ccedileviribilim Accedilısından Telif ve Tercuumlme Heyetinin İşlevi

Ccedileviribilim accedilısından bu heyetin işlevi doğrudan ccedilağdaş

ccedileviribilimci Vermeerrsquoin uygulama alanına youmlnelik Skopos Kuramı

ccedilerccedilevesinde değerlendirilebilir Heyetin yaptığı işler Vermeerrsquoin30

kuramında geccedilen ccedilevirileri erek ekinde işlevsel kılma şeklindeki

30

Metinde adı geccedilen ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo oumlncuumllrdquo ya da ldquoccedileviri suumlrecirdquo normları Toury tarafından adlandırılıp tanımlanmıştır Bir başka deyişle Vermeerrsquoin kuramında ccedilevirmene yuumlklediği goumlrevler Touryrsquonin kuramı-nın sonunda yer verdiği normlarla oumlrtuumlşmektedir (Bengi 1995 9-29) Yeni oluşan bir bilim dalı olarak Ccedileviribilimde ldquogoumlrevlerrdquo yerine Touryrsquonin metinde geccedilen normlarının kullanılması bu bilim dalının jargonunun oluşturulması accedilısından oumlnemlidir

186

ldquoamacınardquo uygun duumlşmektedir Ne var ki Vermeerrsquoin uygulama alanına

youmlnelik ccedilevirmen davranışı uumlzerinde odaklanan bu kuramında ccedileviri

suumlrecini belirlemede uzman kişi olarak karar verme yetkisi

ldquoccedilevirmendeykenrdquo burada karar yetkisi Tercuumlme Heyetine

bırakılmıştır Bundan boumlyle Tercuumlme Heyetinin amacı ccedilevirmenlerin

ldquoccedileviri suumlreci sırasındardquo alacakları kararları belirlemektir Oumlrneğin hangi

yapıtların ccedilevirileceği ile ilgili ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo normları saptamak uumlstelik

ccedilevrilecek metinlerin halkın diliyle yazılması şeklinde bir kısıtlama

getirerek kaynak ya da erek kutuptan hangisinin seccedilileceğine (oumlncuumll

normları) karar vermek Tercuumlme Heyetinin goumlrevleri arasında yer

almaktadır Bu şekilde ortaya işlevsel ccedileviriler ccedilıkarılması

hedeflenmiştir (Bengi 1990 167-169) Oumlzetle soumlylenecek olursa

Vermeer kuramında Touryrsquonin betimlediği ldquosuumlreccedil oumlncesirdquo ve ldquooumlncuumllrdquo

normları ve bu normlara bağlı olarak ccedileviri suumlreci sırasında oluşturduğu

normlar uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlere bırakırken Tercuumlme

Heyeti de uzman bir ekip olarak ccedileviri suumlrecini youmlnlendiren konumda

bulunmaktadır Bu şekilde ccedileviri suumlreciyle ilgili normların ilk iki aşama-

sında karar yetkisinin Telif ve Tercuumlme Heyetinin bırakılması

Vermeerrsquoin uzman olarak nitelediği ccedilevirmenlerin kendi kuumlltuumlrleri

konusunda eksik bilgiye sahip olmasından değil kuumlltuumlrel kimliğini yeni

bulmaya ccedilalışan bir ulusta yetkinin iktidarın elinde bulunmasından

kaynaklanır

Bu ccedilerccedileve iccedilersinde 1925rsquote ccedilıkarılan youmlnergenin ilk maddesinde

ldquoyayınlanması uygun goumlruumllen yapıtlarlardquo ilgili ccedilevirilerin sosyoloji

iktisat tarih-coğrafya Tuumlrk sanat tarihi biyoloji felsefe dil ve edebiyat

alanlarında olduğu ve bu alanlardaki temel yapıtların ccedilevirisine yer

verildiği goumlruumlluumlr Kayaoğlursquonun verdiği sayılara goumlre konu alanlarına

goumlre ccedileviri yayın sayısı şoumlyledir (Kayaoğlu 1998 244)

Sosyoloji 6

İktisat 2

Tarih-Coğrafya 20

Hukuk 6

Sanat tarihi 3

Biyoloji 6

Felsefe 38

Dil ve Edebiyat 14

187

Toplam 95 yapıt bulunmaktadır Deweyrsquoin uygulama alanında ccedileviri

yapılması konusundaki oumlnerisine karşın toplumsal siyasal ekonomik

hukuki ve kuumlltuumlrel alanları kapsamına alan sosyal bilimler ağırlıklı ccedileviri

listesinin ortaya ccedilıkması uumlstelik de ccedileviri sayısının en ccedilok felsefe

alanında olması devletin kendi kurumları aracılığıyla uumllke

kalkınmasında oumlncellikle kuumlltuumlrel alt yapının oluşumu konusunda aldığı

oumlnemli kararlara işaret etmektedir Ccediloğu doumlnemin aydınları tarafından

yapılan bu ccedilevirilerin akademik amaccedil kadar ulusal devlete geccedilişte de

etkin bir roluuml bulunmaktadır Sonuccedil olarak 1926 yılında Latin

Alfabesine giden yolda Dil Heyetinin kurulmasıyla birlikte sosyal

bilimler alanındaki ccedilevirileri youmlnlendirecek yetkinlikteki başarılı heyetin

işlevinin artırılarak suumlrduumlruumllmesi yerine kaldırılması ulusal kuumlltuumlr

accedilısından bir eksiklik olduğu kadar sosyal bilimler alanında da bilginin

bir tuumlrluuml sistemlilik kazanamaması accedilısından bir kayıp olarak

değerlendirilebilir Kuşkusuz bu son soumlzler akla sosyal bilimler

alanındaki ccedileviri etkinliğinin toplumsal etkisinin biraz daha irdelenmesi

duumlşuumlncesini getirir

333 Sosyal Bilimler Alanında Ccedileviri Yayınların Toplumsal Etkisi

Batıda aydın ccedileviriyi guumlnceli yakalamak uumlzere kullanırken Tuumlr-

kiyersquodeki aydın ccedileviriyi toplumu değiştirme aracı olarak kullanma yo-

luna gitmiştir Anglo-Sakson koumlkenli normların ccedileviri etkinliği aracılı-

ğıyla oumlzuumlmsenmesi ve bu normlar ışığında Tuumlrkiyersquonin kendine oumlzguuml

bilgisini uumlretmesi 1910rsquolu yıllardan 1970rsquoli yıllara uzanmaktadır

Oumlrneğin ldquoSosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi

Muumlmkuumln muumlrdquo başlıklı Defter dergisinde Zafer Toprakrsquoın goumlruumlşlerine

yer verilen soumlyleşi de I Duumlnya Savaşı ve 1933 Uumlniversite Reformundan

sonra Tuumlrkiyersquoye goumlccedil eden Yahudi koumlkenli Alman Bilim adamlarının

Tuumlrk Uumlniversitelerine katkısından soumlz ederek Keynesrsquoin eski Tuumlrkccedile

makalelerinin Alman iktisat normlarını Tuumlrkiyersquoye tanıştırdığını

soumlylemekle birlikte bu bilginin devletin 1930 krizinin uumlstesinden

gelmesine yaramadığını oumlne suumlrmesi ccedilevirinin etkisi konusunun biraz

daha irdelenmesini gerektirir (Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin

vd 1997 169-173) Bu ise guumlncel de olsa sosyal bilimler alanında

yapılan her ccedilevirinin aynı anda toplumsal işlevi olmadığını ve bir ccedileviri-

nin işlevsel nitelik kazanması iccedilin bazen zaman gerektiğini bir başka

deyişle her gelen bilginin toplumun gereksinim duyduğu anda

188

kullanılmadığını goumlstermektedir Nitekim Keynesrsquoin oumlne suumlrduumlğuuml

normlar Batırsquoda II Duumlnya Savaşının hemen ardından uygulamaya

geccedilirilirken bu bilginin uumllkemizde işlevsellik kazanması ancak 1940rsquolı

yıllarda muumlmkuumln olmuştur Kuşkusuz bu gecikmenin bir nedeni de Batı

dinamiklerinden yola ccedilıkarak uumlretilen bilginin iccedilinde yaşanılan

toplumun sorunlarına yabancı kalmasından da kaynaklanabilir Ancak

bu ccedileviri yayınlara gerek olmadığı duumlşuumlncesinden ccedilok ccedileviri yoluyla

gelen bilginin oumlzuumlmsenerek toplumun ihtiyaccedillarını karşılayacak oumlzguumln

bilgi uumlretimine etkisi olması gerektiği duumlşuumlncesini akla getirir Bu

şekilde aydının roluuml de ccedilevirilerle toplumu değiştirme misyonundan

ccedilıkarak asıl goumlrevi oumlzguumln bilgi uumlretmeye doumlnuumlşuumlr

Sonuccedil olarak 80rsquolı yıllardan sonra uumlniversitelerdeki sosyal ekono-

mik ve bilgi yığılmasına dayalı tıkanmadan sonra bilim adamının top-

lumu değiştirme misyonunu bırakarak Batı normlarında tarihi sorgula-

mak yerine eşsuumlremli bir yaklaşımla guumlncel bilgiyi yakalama ccedilabasına

girdiği goumlruumllmektedir Ancak bilgi ccedilağının kaccedilınılmaz sonucu telif ve

ccedileviri yayınların ccedilokluğu aydının ccedilağdaş bir yana guumlncel bilgiyi de

ccedileviri yoluyla yakalayamamasına ve hele yabancı dil bilmiyorsa bilginin

gerisinde kalmasına neden olmuştur Bununla birlikte uumllkemizde guumlncel

bilgiyi yakalamada uumlniversitelerden ccedilok yayınevlerinin işlevsellik

kazandığı oumlne suumlruumllebilir Bundan boumlyle soumlz konusu doumlnemde

ldquoAkademiardquo oluşturmada ldquouumlniversitelerrdquo değil yayınevlerinin

yayınladığı ccedileviriler oumlnemli rol oynamıştır Ne var ki yayınevlerinin

Cumhuriyetin Kuruluş yıllarındaki Telif ve Tercuumlme heyetlerinde olduğu

gibi bilinccedilli ellerde bulunmaması bilginin sistemlilikten uzaklaşarak

başıboş kalmasına neden olmuştur

334 Yazınsal Alanda Tercuumlme Buumlrosunun İşlevi (1940-1966)

Latin Harf devriminin onuncu yılı dolayısıyla 2 Mayıs 1939rsquoda top-

lanan Birinci Tuumlrk Neşriyat Kongresi nedeniyle guumlndeme gelen ccedileviri

konusu doumlnemin Maarif Vekillerinden Hasan Ali Yuumlcelrsquoin ccedilabalarıyla

yeniden devlet politikası kapsamında ele alınmaya başlamıştır Oumlyle ki

konuyla ilgili olarak Maarif Vekaleti tarafından oluşturulan Tercuumlme

Encuumlmeni Kongresinin uumlccedil ve doumlrduumlncuuml guumlnuumlnde bir Tercuumlme

Buumlrosunun kurulmasına karar verilmiş bununla da kalmayıp ne gibi

goumlrevleri yerine getireceğini de saptanmaya ccedilalışılmıştır Tercuumlme

Encuumlmeninin bu denli ivedi karar alabilmesi hem evrensel kuumlltuumlr

189

mirasına ortak olmak hem de dilin dinamiklerini zorlayarak onu

geliştirip zenginleştirmek amacını taşımaktadır İşte bu amaccedilla bir

tercuumlme buumlrosunun kurulmasına karar verilmiştir Bu buumlro da oumlnceki

tercuumlme daire ya da encuumlmenleri gibi klasik eserlerin ccedileviri listelerini

hazırlamak yapılan ccedilevirilerini planlı olarak denetleyip yayınlamak ve

buna ek olarak suumlreli tercuumlme dergilerinin ve ccedileşitli dillerde soumlzluumlklerin

ccedilıkartmakla yuumlkuumlmluuml tutulmuştur Buradan da anlaşılacağı gibi Tercuumlme

Buumlrosunun başlıca amacı bu doumlnemde halka okumayı yazmayı

sevdirmektir Bundan boumlyle eğitim alanında oumlğrenci ve akademisyenlere

seslenen ccedilevirilerden ccedilok daha geniş tabana yayılan bir halk kitlesine

seslenme hedef seccedililmiştir Tercuumlme Buumlrosunun yaptığı işler arasında en

başarılı olan Tercuumlme Dergileridir

1940rsquolardan 66rsquolara dek suumlren H A Yuumlcelrsquoin başlattığı Tercuumlme

Dergileri ldquoSayısal Verilerle Tuumlrkiyersquodeki Ccedileviri dergilerirdquo başlıklı Metis

dergisinde ccedilıkan yazıda beş doumlneme ayrılmıştır (Ayav amp Dolanoğlu

Guumlrsoy vd 1992 136-139) Soumlz konusu doumlnemler yapılan ccedilevirilerin

telif yazılara oranı dil dağılımı ve Antik Ccedilağ Ccedilağdaş ve Yakın Ccedilağ

olmak uumlzere hangi doumlnemlere ait yapıtların ccedilevirileri olduğu konusunda

oumlnce sayısal ardından yuumlzde olarak değerleri bildirilmiştir Yakın ccedilağla

ilgili yapıtlardan ldquoklasik yapıtlarrdquo kastedilmiştir Bu yazıdan ccedilıkartılan

bilgilere goumlre aşağıdaki birtakım sonuccedillara ulaşılabileceği gibi bilgi

uumlretimi accedilısından bu verilerin anlamı aşağıda ccedilizilen tabloyla daha da

accedilıklığa kavuşur

Tablo 3Tercuumlme Dergileriyle İlgili Yuumlzde Olarak Toplu Veriler

1Doumlnem

1940-1945

2Doumlnem

1945-1951

3Doumlnem

1953-1959

4Doumlnem

1953-1959

5 Doumlnem

1964-1966

Ccedileviri

Oranı 59 72 70 74 78

Dil

Dağılımı

Fransızca 34 Fransızca

38

Fransızca

35

Fransızca

51

Fransızca

28

Almanca25 Almanca

29

Almanca

29

Almanca

25

Almanca

24

İngilizce 17 12 11 4 19

Latince+Yunanca20 5 11 7 10

Ccedilağ Goumlre

Metin

Tuumlruuml

Yakın Ccedilağ 58

(Klasikler)

58 52 25 49

Ccedilağdaş 6 27 24 54 34

Antik 26 6 16 11 10

190

1 doumlnemde ccedileviri etkinliği hareketinin başlıca iki nedeni vardır

Bunlardan birincisi evrensel kuumlltuumlre ortak olma kaygısı ikincisi ise

Harf Devriminin 1928rsquode kabul edildiği goumlz oumlnuumlne alınacak olursa soumlzluuml

kuumlltuumlrden yazılı kuumlltuumlre geccedilişte oumlzellikle yazınsal metinlerin ccedilevirisine

ağırlık vererek ulusu bir araya getiren en oumlnemli etmen ortak resmi bir

dilde anlaşmak ve o dilde duumlşuumlnuumlp yazan yerleşik bir toplumun alt yapı-

sını kurmaktır İşte bu amaccedil ccedilerccedilevesinde Yunanca ve Latince

ccedilevirilerin oumlteki doumlnemlere goumlre en uumlst duumlzeyde olduğu doumlnem 1

doumlnemdir Bu ise Batırsquodaki kuumlltuumlrel ve teknolojik kalkınmanın

temelinde Antik Yunan ve Latin kuumlltuumlruumlnuumln yattığı duumlşuumlncesinden

kaynaklanmıştır Oumlte yandan Yunanca ve Latincersquoden yapılan

ccedilevirilerin ileriki doumlnemlerde giderek duumlştuumlğuuml goumlruumlluumlr Bir başka deyişle

teknolojik kalkınmanın Batırsquodaki hızı karşısında bu inancının zamanla

sarsılarak ccedileviri dili olarak gelişmiş uumllkelerinin dilinde yazılmış

yayınların seccedilildiği goumlruumlluumlr Oumlrneğin 1940-1966 yılları arasında

duumlnyada goumlzde bilim dili Fransızca olduğundan uumllkemizde de en ccedilok

ccedilevirinin bu dilden yapıldığı goumlruumlluumlr Ayrıca Tanzimatrsquotan bu yana

siyasal ve ekonomik nedenlerden oumltuumlruuml Fransız dili ve kuumlltuumlruumlyle yakın

ilişkiler Fransızcarsquonın buumltuumln duumlnyada olduğu gibi Tuumlrkiyersquode de en ccedilok

kullanılan yabancı dil olmasına neden olmuştur Oumlte yandan 1 Duumlnya

savaşı 2 Duumlnya Savaşları sırasında uumllkemize sığınan Yahudi koumlkenli

Alman bilim adamlarının Almancarsquonın hiccedil değilse akademik alanda

uumllkemize girmesine neden olmuşlardır Uumlstelik Almanya ile olan siyasl

ekonomik ve kuumlltuumlrel ilişkiler de ister istemez 1940rsquodan 1966 yıllarına

kadar Almancarsquonın Fransızcarsquodan sonra en yaygın dil olmasına neden

olmuştur 1940-1966 yılları arasında uumlccediluumlncuuml sırada yer alan

İngilizcersquoden ortalama ccedileviri oranı ortalam 14 olmakla birlikte 60rsquolı

yıllardan başlayarak İngiliz edebiyatından ccedilevirilerin arttığı bunda ise

Amerikarsquodan gelerek ccedilağdaş bilim dallarını uumlniversitelerde kuran

Amerikalı akademisyenlerin ya da kuumlltuumlrel antlaşmayla Amerikada

yetişip uumllkesine doumlnen yerli akademisyenlerin buumlyuumlk payı olmuştur Bir

başka deyişle Amerikarsquoyla olan kuumlltuumlrel değişim antlaşmaları

Amerikarsquoda doktora ya da yuumlksek lisans yapanların sayısını artırarak

Anglo-Saxon kuumlltuumlruumln daha yakından tanınması olanağını yaratmıştır

Bu son doumlnemde İngilizcersquonin ve İngiliz edebiyatının tanınmasında

Amerikarsquonın bizzat kendisinin aracı olduğu da duumlşuumlnuumllebilir Bu tablo

Ccedilağa goumlre metin tuumlruuml accedilısından tekrar incelendiğinde ise klasiklerin

191

ccedilevirilerinin Yakın Ccedilağ kapsamında ele alındığı ve en ccedilok ccedilevirinin

ldquoklasiklerdenrdquo yapıldığı goumlruumllmektedir Bunun nedeninin yazınsal

metinler aracılığıyla hem yazılı dili zorlamak hem de okumayı

sevdirmek olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki 60rsquolı yıllardan başlayarak

ccedilağdaş yapıtların ccedilevirilerinin oranı birden artmıştır Bu ise iletişim

oluklarının artmasıyla birlikte ccedilağdaş ve guumlncel konulara ilginin arttığını

goumlstermektedir

Bu şekilde sadece belli bir kesime mal edilen okur-yazarlığın ve ev-

rensel bilginin Milli Eğitim Bakanlığı başkanlığında Tercuumlme Dergileri

ve Milli Eğitim Bakanlığı yayınları aracılığıyla topluma yayılmaya

başladığı goumlruumlluumlr Bu ise bir yandan bir uumllkenin kuumlltuumlrel kimliğinin

oluşumunda son derece oumlnemli bir adım olarak değerlendirilebileceği

gibi oumlte yandan da doumlnemin ccedilevirmenlerine para olmasa da saygın bir

kimlik kazandırması accedilısından da buumlyuumlk oumlnem taşır Kuşkusuz burada

ccedilevirmenlerin doumlnemin oumlnde gelen yazarları olarak saygın bir kimliğe

sahip olmalarının da buumlyuumlk payı olmuştur Yazarların oumlzellikle ccedilevirmen

olması Milli Eğitim Bakanlığırsquonın başlattığı hareketin amacına

ulaşmasına daha geniş anlamıyla da dil birliğinin sağlanmasına neden

olmuştur Oumlrneğin Sabahattin Eyuumlboğlu Nurullah Ataccedil gibi oumlnde gelen

yazar-ccedilevirmenlerin ccedileviri suumlreci sırasında aldıkları kararlar kaynak

kuumlltuumlr odaklı da olsa onların yazar olarak baskın ccedilıkan kimlikleri erek

dil ve kuumlltuumlr konusunda hepten teslimiyetccedili bir tutum sergilememelerine

neden olmuştur Uumlstelik soumlzkonusu yazarların ccedilevirilerinin oumlzellikle de

klasiklerin ccedilevirilerinin guumlnuumlmuumlzde bile okunuyor olması bunun en

buumlyuumlk kanıtıdır

Tercuumlme Dergilerinin bir diğer oumlnemi ise uumllkemizde ccedileviri konu-

sunda kaynakccedilalara ilk kez Tercuumlme dergilerinde yer verilmiştir

Oumlrneğin 1940 ve 1966 yılları arasında kesintilere uğrayarak beş yayın

doumlnemi şeklinde yayınlanan derginin 1940 dan 1951e kadar uzanan

birinci ve ikinci doumlneminde yabancı dilden Tuumlrkccedilersquoye ccedilevrilen ccedilo-

ğunluğunu klasiklerin oluşturduğu yapıtların listesi ya Son Altı Ayın

Tercuumlmeleri ya da Klasikler Listesi başlığı altında kaynakccedila olarak

yayınlanmıştır Derginin 3 ve 4doumlneminde ise Behire Abacıoğlunun

1958 ve 1959 yıllarında ldquoyayınlananrdquo 1960 yılında ise ldquoyayınlanmamış

ccedilevirilerlerdquo ilgili olarak derlediği kaynakccedila soumlzkonusu derginin sırasıyla

12 14 ve 15inci ciltlerinde yer almıştır (Demircan 1989 142) Ne var ki

Tercuumlme dergilerinde yer alan bu kaynakccedilalar soumlz konusu yayınların

daha ccedilok yazınsal alanla ilgili ccedileviriler olduğunu Ccedileviribilim accedilısından

192

doğrudan ccedileviri konusunu ilgilendiren yayınlara yer verilmediğini

goumlsterir Bu ise soumlz konusu doumlnemde ldquoccedilevirirdquo denince akla yazınsal

alanla ilgili ccedileviriler geldiği ve ccedileviriye bir uumlst bakış accedilısının henuumlz

yerleşmediğini goumlsterir Ccedileviribilim accedilısından konuya yaklaşıldığında

ise bu dergilerde Sabri Esat Siyavuşgil Orhan Burian gibi doumlnemin

oumlnde gelen yazarlarının İncelemeler ve Toplamalar başlığı altında

ccedilıkan ccedileviri uumlzerine duumlşuumlnce ve goumlruumlşleri bilimsel dayanaktan yoksun

oldukları iccedilin sadece ccedileviri sorunlarını dile getirmekle sınırlı kaldığı oumlne

suumlruumllebilir Bununla birlikte henuumlz varlığı yeni kabul edilmiş bir bilim

dalı iccedilin uumllkemizin bu oumlnde gelen yazarlarının bireysel deneyimlerinden

yola ccedilıkarak hiccedil değilse ccedileviri sorunlarını dile getirmeleri bilimsel

suumlreci başlatmaları accedilısından son derece buumlyuumlk oumlnemi taşır

Oumlzetle soumlylenecek olursa Tercuumlme Dergileri hem guumlnuumlmuumlzdeki

adıyla ccedileviribilim gibi yeni bir disiplinin uumllkemizdeki ilk habercisi

olarak değerlendirilebileceği gibi oumlteki bilim dallarına da ccedileviri uumlst

bilinci kazandırmak konusunda oumlrnek teşkil etmiştir Bundan boumlyle

Tercuumlme Dergilerinin bilgi uumlretimine katkıları şu şekilde sıralanabilir

birincisi bilgi kaynağı olarak tek dille beslenmeden ccedilıkarak başka dil ve

kuumlltuumlrlerin varlığını ortaya ccedilıkarmış ve bu farklı dil ve kuumlltuumlrlerden de

bilgi edinileceğini akla getirmiştir ikincisi bilgi edinmede ccedileviriye

saygınlık kazandırarak oumlzguumln bilgi uumlretimi ve ccedileviri metin arasındaki

muğlak ccedilizgiyi belirginleştirmiştir uumlccediluumlncuumlsuuml yazılı dilin ccedileviri yoluyla

gelişmesi sonucu bilim adamının kendi iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln

dilinde bilgi uumlretebilmesini kolaylaştırmıştır ve sonuncu olarak da

yazınsal alanda da olsa buumlronun sistemliliğini goumlsteren liste ya da

kaynakccedilalar aracılığıyla bilimde sistemliliğin oumlnemine dikkat ccedilekmiştir

Ne var ki yazınsal alanla sınırlı olması bu konunun dışında kalan

oumlzellikle fen bilimleri alanında bilimsel dilin yerleşememesine neden

olmuş ve bilginin Tanzimatrsquotan başlayarak ccedileviri yoluyla sadece bilgi

almak amacıyla ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo aktarılması Tuumlrkccedile bilimsel dilin

kendini zorlayarak zenginleşememesine neden olmuştur

Aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatılacağı gibi fen bilimleri alanında

yapılan ccedilevirilerin sayısının yanı sıra bilgi uumlretimine katkısının azlığı

devlet eliyle de olsa fen bilimleri alanında boumlyle bir buumlronun

bulunmamasına bağlanabileceği gibi Tuumlrkiyersquode bilim dilinin bir tuumlrluuml

yerleşememesi accedilısından da bir şansızlık olarak değerlendirilebilir

193

335 Fen Bilimleri Alanında Yapılan Ccedileviriler (1928-1981)

Bu alanda ccedileviri yayınları incelemek uumlzere hazırlanan bibliyografya-

lardan oumlzellikle Tıp alanındaki akademisyenlerden Prof Aykut

Kazancıgil ve Doccedil Dr Vural Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi

Bibliyografyarsquosı seccedililmiştir (Kazancıgil amp Solok 1981) Bu bibliyograf-

yanın oumlzellikle seccedililmesinin birinci nedeni Tıbbiye Mekteplerinden baş-

layarak Tıp alanındaki bilim adamlarının oumlnder olarak Tuumlrk tarihinde bi-

lime olduğu kadar kuumlltuumlre de katkılarının ccedilağdaş toplum olma yolundaki

toplumsal ve siyasal yaşama etkilerini goumlrmek ve guumlnuumlmuumlzde aynı alan-

daki akademisyenlerin bilime nasıl baktıklarını irdelemektir Bundan

boumlyle bu bibliyografyadan elde edilen veriler hem uumllkemizde hangi

konu alanlarının ldquobilimrdquo olarak kabul edildiğini hem de bu bilim

dallarında yoğun ccedileviri etkinliğinde bulunulup bulunulmadığını goumlsterir

Bu bibliyografyanın diğer bir seccedililiş nedeni de inceleme malzemesi

olarak Osmanlıdan bu yana bilgi edinme ve uumlretiminin devlet eliyle

youmlnlendirilmiş olması sonucu onun denetimindeki yuumlksek oumlğretim

kurumlarında uumlretilen bilgide ccedilevirinin payının ne olduğunu goumlrmek ve

Osmanlıyla başlayan devletin denetimindeki ccedileviri etkinliği geleneğinin

Cumhuriyet doumlneminde bir suumlrekliliği olup olmadığını ya da bir

evrimden geccedilip geccedilmediğini goumlrmektir

Cumhuriyet doumlneminde yerleşik bir topluma geccedilmenin en oumlnemli

goumlstergelerinden birinin ldquosuumlreklilikrdquo olduğu ve Berkesrsquoin yukarıda Ata-

tuumlrkrsquole ilgili olarak değindiği ldquoVarolan ulusu yok ettirmeme azmine da-

yalı devrimcilikrdquo şeklindeki soumlzleri de anımsanacak olursa Kazancıgilrsquoin

oumlne suumlrduumlğuuml 1850 Tanzimatrsquotan 1981rsquoe kadar uzanan zaman diliminin

bir ulusun suumlrekliliğiyle ilgili savları vurgulamak accedilısından anlamlı

olduğu duumlşuumlnuumllebilir Ne var ki bu araştırmade Tanzimatrsquotan II

Meşrutiyetrsquoe kadar olan boumlluumlm bilimsel ccedileviri yayınlar accedilısından II ve

III Boumlluumlmlerde ayrıntılı olarak anlatıldığından bu bibliyografyanın

taraması araştırmanın kronolojik akışına bağlı olarak 1928rsquoden

başlatılacaktır Oumlte yandan hem bu bibliyografyanın hem de

araştırmanın ilk uumlccedil boumlluumlmuumlndeki kuramsal alanla ilgili tarihsel

irdelemenin 1981 yılına kadar uzanması hem 1980 Yuumlksek Oumlğretim

Kanunursquoyla birlikte uumlniversitelerdeki akademik gelenek ve kurumsal

işleyiş accedilısından koumlkluuml değişikliklerden hem de 1980rsquoden sonra iletişim

kanallarının hepten artması sonucu devlete bağlı yuumlksek oumlğretim ku-

rumlarının ccediloğu kez maddi olanaksızlıklar nedeniyle bilginin gerisinde

194

kalıp bilgi uumlretim merkezlerinin oumlzel sektoumlre kayması yuumlzuumlndendir

Uumlstelik 1981-2000 yıllarını kapsayan bu şekilde sistemli bir

bibliyografya bulunmamaktadır Ayrıca 1980 ve 2000 yılları arasındaki

20 yıllık bir geccedilmişle ilgili bir değerlendirme yapmak nesnellik

accedilısından sağlıklı olmayabilir

3351 İnceleme Malzemesi Kaynaklar

Araştırmanın tarihsel akışından da anlaşılacağı uumlzere Tuumlrk bilgi uumlretim

geleneğinde devletin youmlnlendirici etkisi yadsınamaz Buna bağlı olarak bu

bibliyografyanın oumlzellikle seccedililiş nedeni de devletin kendi kurduğu bilgi

uumlretim merkezlerindeki yayınları oumllccediluumlt alan bir bibliyografya olmasıdır

Bu bibliyografya geccedilmişle guumlnuumlmuumlz arasında nasıl bir bağlantı

kurulduğunu ve Tuumlrk bilgi uumlretim geleneğinde devletin youmlnlendirici

etkisinin ccedileviri etkinliği accedilısından kendi kurumlarına nasıl yansıdığını

goumlstermesi accedilısından oumlnemlidir Bundan boumlyle burada kullanılan

kaynaklar devletin kendi kurumlarının uumlruumlnuuml olup inceleme malzemesi

olarak taranan yayınlar ya devlet uumlniversiteleri ya da TUumlBİTAK gibi

devlet kurumlarının yayınları arasından seccedililmiştir

Bu bibliyografya daha yakından incelendiğinde ise hem oumlzel alandaki

bilgi uumlretimine hem de halka inen popuumller bilim konusuna ağırlık verildiği

goumlruumlluumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir ccediloğunluğu ise kitaplardan ccedilok

uumlniversitelere bağlı fakuumlltelerin ccedilıkardığı suumlreli yayınlardan oluşmaktadır

Bunlar arasında ccedilevirilerin en ccedilok bulunduğu yayınlar sırasıyla şoumlyledir

İstanbul Fen Fakuumlltesi Mecmuası DTCF Araştırma Dergisi Tuumlrk

Veteriner Hekimliği dergisi Yuumlksek Ziraat Enstituumlsuuml Mecmuası Kimya ve

Sanayi dergisi Tıp tarihi Araştırmaları dergisi Tuumlrk Tarih Kurumu

Yayınlarından Belleten Diş Hekimliği Alemi Tuumlrkiyat Mecmuası İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi yayınları İTUuml dergisi İUuml Orman Fakuumlltesi dergisi

TUumlBİTAKrsquoın31

ccedilıkarttığı Bilim ve Teknik Tıp alanıyla ilgili olarak İstan-

31

Tuumlrkiye Bilimsel Araştırma Kurumu 17 Temmuz 1963rsquote kurulmuş bir devlet kurumu olup pozitif bilimler alanında bilim adamlarını araştır-maya teşvik etmesi halkı bilgiye davet etmesi accedilısından oumlzel bir yeri vardır Bu kurum oumlzguumln yapıtlar kadar ccedileviri yapıtları da teşvik ederek Tuumlrk bilim hayatına oumlnemli bir katkıda bulunmuştur Ccedileviri yapıtlar genellikle pozitif bilim alanındaki klasik nitelikte yapıtlar olup bilginin tabana yayılması amacıyla popuumller bilim alanına da odaklanmıştır İlgi alanı olarak oumlzellikle temel bilimler veterinerlik

195

bul Tıp Fakuumlltesi Mecmuası Abbotempo (1963-70) Organorama (1965-

78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi dergiler bulunmaktadır Bu

yayınların iccedileriği ile ilgili bilgi sırasıyla şu şekilde verilebilir bu yukarıda

sıralanan dergiler Tuumlrkiyersquodeki yuumlksek oumlğretim kurumlarının ccedilıkarttığı

akademik nitelikli dergiler olup bunların dışında kalan Tuumlrk Tarih

Kurumu Belleten dergisi Tuumlrk Dil Kurumu Terim soumlzluumlkleri

TUumlBİTAKrsquoın Bilim ve Teknik dergisi gibi dergiler de devletin Atatuumlrkrsquouumln

ccedilağdaş toplum olma yolunda tuttuğu ışıkla kurduğu bilimsel araştırma

merkezlerinin dergileridir Ne var ki bu bibliyografyarsquoda TUumlBİTAKrsquoın

yayınladığı popuumller bilimle ilgili kitapların ccedilevirilerine yer verilmemiştir

Devlet kurumlarının dışında ccedilıkan yayınlar ise bu bibliyografyada ccedilok

az sayıda olup adı geccedilenlere de devlet kurumlarında ccedilalışan

akademisyenlerin yayın listesinde yer verilmiştir Bunlarda genellikle

soumlzluumlk ve terimce alanında olup bu duruma akademisyenlerin 1980rsquoden

sonra ccedilıkan yapıtlarında rastlanmaktadır Ayrıca sosyal bilimlerle ilgili

yayınların Tuumlrk bilim tarihi kapsamına alınmaması duumlşuumlnduumlruumlcuumlduumlr

Sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Dergisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Belleten dergisi ya da Tuumlrkiyat Mecmuası

gibi dergilerde sadece fen bilimlerini ilgilendiren konulardaki makalelere

bibliyografyada yer verildiği goumlruumllmektedir Bir başka deyişle Tıp Tarihi

Otopsi Tarihi veya Coğrafya gibi fen bilimleri arasında yer almakla

birlikte sosyal bilimlerle bağı olduğu duumlşuumlnuumllduumlğuuml konularda bu

dergilerde ccedilıkan yazıların Tuumlrk bilim tarihi Bibliyografyası kapsamına

alındığı goumlruumlluumlr Kuşkusuz burada coğrafyanın fen bilimleri iccediline alın-

ması bu konunun Osmanlılardan başlayarak goumlrguumll verilere dayalı olarak

incelenmesinden kaynaklanmıştır Oumlte yandan fen bilimleriyle ilgili

ccedileviri yayınların da kuramsal olmaktan ccedilok fen alanında ya da teknik

alanda oumlnde gelen bilim adamlarının biyografilerinin ccedilevirisi olduğu

goumlrmuumlştuumlr

muumlhendislik tarım ormancılık tıp gibi konular seccedililmiş olup 1967rsquoden bu yana yayınlanan Bilim ve Teknik Dergisirsquonin de halkta bilimsel meraklılık uyandırmak accedilısından bilgi uumlretimine buumlyuumlk katkısı vardır (Larouse 1992 11781)

196

3352 Bibliyografyarsquo ya Giren Konu Alanlarının Değerlendir-

mesi

1928 ve 1981 tarihleri arasındaki toplam 1100 kaynaktan oumlzel konu

alanına goumlre ccedileviri yayın dağılımı aşağıdaki tabloda şu şekilde ccedilıkartıl-

mıştır

Tablo 4 Fen Bilimleri Alanında 1928 ve 1981 Tarihleri Arasındaki

Konu Alanına Goumlre Ccedileviri Yayınların Dağılımı

Tuumlr Tıp Vet Kimya Ecz Diş Coğ Orm Mat Harita Biyografi Soumlzluumlk Top

Kit 3 1 1 1 2 12 20

Dergi 52 9 3 1 3 3 4 1 1 10 96

Top 55 10 4 1 4 3 6 1 1 10 12

Kazancıgil ve Solokrsquoun hazırladığı Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyograf-

yasırsquondan yola ccedilıkarak ccedilizilen bu tablonun başlığında yapıtın adından

esinlenerek ldquoTuumlrk Bilim Tarihi Alanında Ccedileviri yayınlarrdquo yerine ldquoFen

Bilimleri Alanında ccedileviri Yayınlarrdquo seccedililmiş olmasının baş nedeni kay-

nakların tuumlmuumlnuumln fen bilimleri alanından seccedililmiş olmasından kaynak-

lanmaktadır Bu kaynakta sosyal bilimlerle ilgili DTCF Araştırma Der-

gisi İUuml Edebiyat Fakuumlltesi yayınlarına Tuumlrkiyat Mecmuası ya da Belle-

ten gibi Tarih alanındaki yayınlara yer verilmiş olması bu bibliyografya-

nın sosyal bilimleri de kapsamına aldığı anlamına gelmeyip sadece fen

bilimleri alanındaki biyografik veya bilim tarihi ile ilgili bilgiyi almak

amacını taşımaktadır Bu ise ccedilağdaş Tuumlrk bilim adamlarının da bilimi

sadece fen bilimleri alanıyla sınırlı goumlrduumlğuumlnuuml ortaya ccedilıkarır Boumlyle bir

saptama aynı zamanda ccedilağdaş bilim adamlarının sosyal bilimlerin

goumlrguumll verilere dayalı olarak incelenmediği kanısından yola ccedilıkarak bu

bilimlerle ilgili konuların bireysel yorum ccedilıkarım ve accedilımlamalara da-

yalı olduğunu bundan boumlyle de bu konu alanlarının pozitif bilimler kap-

samına alınamayacağı goumlruumlşuumlnde olmalarından kaynaklanır Bu ise

Pozitif bilimler kavramından halen II Meşrutiyet doumlneminde olduğu

gibi ldquotarihi anlamak iccedilin tarihsel bilgiye değil de jeolojiyi başvurmakrdquo

anlaşıldığını goumlsterir Oysa bilindiği uumlzere guumlnuumlmuumlzde konu alanı

sosyal bilimler de olsa kullanılan youmlntemler goumlrguumll verileri toplayacak

şekilde duumlzenlendiğinden kaccedilınılmaz olarak bu konu alanının da goumlrguumll

bilimler sınıfına girmesi gerekir Oumlrneğin ccedileviri gibi ccediloğu işlemin

beyinde geccediltiği bir konu alanında bile ccedileviri işleminin oumlnceden

197

belirlenen bir amaca goumlre yerine getirilmesi ya da ccedileviri yapılırken sesli

tutanaklar tutma şeklindeki youmlntemler akılda geccedilen işlemlerin bile

goumlrguumllluumlk kazanmasını sağlar (Kussmaul 1995 39-55) Buradan da

anlaşılacağı gibi soumlzkonusu bibliyografyada sosyal bilimlere yer

verilmemesi belli ki yukarıda değinildiği şekilde bu alanda yaşanan

bilimsel devrimden fen bilimleri alanındakilerin haberdar olmadığını

goumlsterir Bu ise accedilıkccedilası disiplinlerarası iletişim kopukluğundan ileri

gelir

Yukarıdaki tablodan Tuumlrkiyersquodeki pozitif bilimler alanına başta tıp

olmak uumlzere veterinerlik kimya eczacılık diş hekimliği coğrafya or-

mancılık matematik haritacılık biyografi ve oumlzel alan soumlzluumlk ve terim-

celeri gibi konular girmektedir Toplam ccedileviri sayısı 116 olup toplam

yapıt sayısının 10rsquounu oluşturmaktadır En ccedilok ccedileviri yapılan alan ise

Tıprsquotır Yine aynı şekilde Tıp alanıyla ilgili Abbotempo (1963-70)

Organorama (1965-78) Image (1966-73) ve Dirim (1944-80) gibi der-

gilerde ccedilıkan ccedilevirilerin ya biyografi ya da Tıp tarihiyle ilgili konularda

olması buumlyuumlk bir olasılıkla daha buumlyuumlk bir okuyucu kitlesine seslenme

amacı taşımaktadır İkinci konu alanı ise Tıbbın bir uzantısı olan Veteri-

nerlik alanıdır Sırasıyla bu konu alanlarını biyografi ormancılık

kimya diş coğrafya eczacılık matematik ve haritacılık alanları

izlemektedir Bu sıralama ccedilevirilerin sayısının uumllkenin gereksinim

duyduğu konu alanlarına goumlre dağıldığını ve geccedilmişte ilgi alanı olan ge-

leneğin bir devamı niteliğindeki konularda daha ccedilok ccedileviri yapıldığını

goumlstermektedir Bunun yanı sıra soumlzluumlk ve terimcelerin sayısının

ccedilokluğu bilim dalıyla ilgili jargonun oluşturulması amacını taşımaktadır

3353 Ccedileviri Youmlntemi ve Bilim dili

Fen bilimleri alanında hangi dillerden ccedileviri yapıldığı konusuna ge-

lince 1928-1933 yılları arasında oumlzellikle II Meşrutiyet doumlneminde

Fransızca buumltuumln duumlnya da olduğı gibi ayrıca tıp alanında eğitim dili

olarak da kullanılması nedeniyle en ccedilok ccedileviri yapılan dil olmasına

karşın 1933 Uumlniversite Reformuyla birlikte oumlzellikle boumlluumlmleri

kurmaya gelen Alman bilim adamlarının ve kuumlltuumlrel değişim

antlaşmalarıyla uumllkemizden Almanyarsquoya goumlnderilen oumlğrencilerin

etkisiyle ccedileviri dili Almanca olmaya başlamıştır Ne var ki I ve II

Duumlnya savaşlarından başlayarak suumlre gelen Amerikarsquoya beyin goumlccediluuml en

yaygın bilim dilinin 1960rsquotan sonra İngilizce olmasına neden olmuştur

198

Bu bibliyografyadaki ccedilevirmenlerin tuumlmuuml akademisyen olup ccedilevirilerde

en başta gelen amaccedil bilgi almak olduğundan ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo

ccedileviri youmlntemi kullanılmıştır Ne var ki uzun suumlre bu youmlntemin kulla-

nılmış olması bilim dili ve bilim dalı jargonunun gelişememesine neden

olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra pozitif bilimler alanında oumlzguumln

yapıtların bile ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri diliyle yazıldığı

goumlruumllmektedir Kuşkusuz bu durum bilgiyi suumlrekli yabancı dildeki

kaynaklardan edinmekten oumltuumlruuml bilim adamlarının iki dilli olmalarına

karşın ccedileviri edinccedillerinin bir tuumlrluuml geliştirememelerinden

kaynaklanmıştır Bu tablo ancak 1980rsquolerden sonra ccedilevirilerden

yararlanarak oumlzguumln yapıtlar uumlretmeye başlanmasıyla birlikte değişmeye

başlamıştır Oumlrneğin en az ccedileviri yapılan alanlardan biri eczacılıkta

oumlzguumln yapıtların bili ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri gibi yazıldığı

goumlruumllmektedir Ccedilevirilerde bu youmlntemin oumlzellikle kullanılması ise bilim

adamının bilgiyi kaccedilırmamak kaygısından kaynaklanabilir Ne var ki

bunun ccedilevirideki yaratıcılığı oumllduumlrme tehlikesi vardır Bir başka deyişle

bilimsel doğruluk uğruna ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yapma

alışkanlığının bir suumlre sonra bilimsel işlevi olmayan yapıtların ortaya

ccedilıkaracağı unutulmamalıdır Uumlstelik Jaques Barzun ve Henry F Graffrsquoın

Modern Araştırmacı adlı yapıtta ldquoRaflarımız ldquooumlzenlerdquo ldquosoumlzcuumlğuuml

soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedilevrilmiş sayfalar dolusu saccedilmalıklar iccedileren ldquouumlnluumlrdquo ccedileviri

yapıtlarıyla doludurrdquo şeklindeki soumlzleri de yukarıda anlatılanları haklı

ccedilıkarır niteliktedir (Graff amp Barzun 1999 248)

Ccediloğu kez oumlzellikle suumlreli yayınlarda ccedilevirmenin kimliği saklanmış

ve anonim ccedileviri başlığı atılmıştır Bu ise bir yerde bilginin kaynağının

da saklanmasına neden olmuştur Nitekim uzun suumlre ccedileviri yayınlarda

kaynak adının verilmemesi de bununla ilgili olarak goumlruumllebilir Oysa

ccedileviri kaynağının belirtilmemesi birincil kaynağa inme gibi bilimsel bir

kaygının da goumlz ardı edilmesine neden olmuştur Oumlyle ki bir suumlre sonra

derleme ve oumlzguumln yapıt arasındaki sınırın karışması da buna bağlı olarak

değerlendirilebilir

336 Cumhuriyet Doumlnemindeki Disiplinler Accedilısından Genel De-

ğerlendirme

Cumhuriyet doumlnemiyle ilgili olarak buraya kadar yapılan tarihsel in-

celeme uumllkemizde devlet eliyle ccedilıkarılan ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine doğrudan katkısı olmadığını ortaya ccedilıkarmakla birlikte

199

oumlzellikle yuumlksek oumlğretim kurumlarındaki bilim dallarının yabancı (Batı)

koumlkenli bilim adamları tarafından kurulduğu goumlz oumlnuumlne alınacak olursa

bu dallarda oluşturan bilimsel geleneğin ya da ccedilağdaş bilgi aktarım

yolunun gerccedilekte soumlzluuml ccedileviri olduğu anlaşılır Oumlzellikle Cumhuriyetin

kuruluş yıllarında Almanyarsquoya okumak uumlzere goumlnderilen oumlğrencilerin

kendi uumllkelerinde akademisyen olarak doumlnduumlklerinde bu yabancı bilim

adamlarıyla hem ccedilevirmen hem de araştırmacı olarak yakın ilişkileri

guumlnuumlmuumlz uumlniversitelerinin temelini atmıştır Ne var ki burada oumlrneğin

Tuumlrk oumlğrenci ya da akademisyenlerin Batı kuumlltuumlruumlyle soumlzluuml ccedileviri

yoluyla ilk tanışmasının onları niccedilin bilimsel alanda yoğun bir ccedileviri

etkinliğine itmediği sorusu akla gelebilir Kuşkusuz yazılı kuumlltuumlr

geleneğinin bir başka deyişle geniş halk kitlesinde yazılı kuumlltuumlre

merakın 1928 Latin alfabesinden sonra ancak 1960rsquolı yıllarda gerccedilek

anlamda uyanmaya başladığı soumlylenebilir Bununla birlikte bu kadar

kısa zaman aralığında ccedileviri yayınların sayısının az olmakla birlikte

Tuumlrk bilimine etkisini buumlyuumlk olduğu yadsınamaz

Yazılı kuumlltuumlruumln ulusal kuumlltuumlr politikasına girmesi ve yazılı kuumlltuumlruumln

benimsenmesinin Batırsquoda bile yuumlzyıllar aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa en

azından Cumhuriyetin kuruluş yıllarında soumlzluuml geleneğin egemen ol-

duğu bu nedenle de ancak 1960rsquoli yıllardan sonra bilimsel alanda yazılı

ccedileviri uumlruumlnlerinin verilmeye başlandığı goumlruumlluumlr İşte bu nedenle başlan-

gıccedilta yuumlksek oumlğretim kurumlarının soumlzluuml kuumlltuumlruumln egemen olduğu bir

toplumda ccedilağdaş bilgiyi yabancı bilim adamlarından soumlzluuml ccedileviri

yoluyla aldığı bununla birlikte 1960rsquolı 70rsquoli yıllara dek bu şekilde

alınan bilginin telif adı altında derleme niteliğinde ortaya ccedilıkarak geniş

halk kitlelerine yayıldığı soumlylenebilirHem ccedileviri yayınlar hem de

derleme yapıtların bilimsel olduğu kadar dilsel accedilıdan da oumlnemi vardır

Şoumlyle ki yabancı bilim adamlarının değil de Batıda yetişmiş yerli bilim

adamlarının kurduğu boumlluumlmlerde yazılı ccedileviriye daha ccedilok başvurulmakla

birlikte bilim adamının bilginin doğruluğu konusundaki titizliğinin onu

ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviriye ittiği soumlylenebilir Oumlte yandan soumlzluuml

ccedileviri geleneğinin hakim olduğu boumlluumlmlerde yabancı bilim adamlarının

Tuumlrkiyersquode yetiştirdiği yerli bilim adamlarının en azından yabancı oumlğ-

retim uumlyeleriyle birlikte ccedilevirmen olarak girdikleri derslerde bilgiyi

oumlğrenciye anlaşılır kılma (işlevsel) amacıyla daha esnek ve dilin doğal

akışını daha bozmadan kullanma yeteneğini bir başka deyişle de ccedileviri

edincini geliştirerek derleme niteliğinde yapıtlar daha ccedilok uumlrettiği

soumlylenebilir Derleme yapıtların bilimsel accedilıdan iki oumlnemi

200

vardırbirincisi bilgi uumlretim zincirinin ccedileviriden sonra gelen bir halkası

olması nedeniyle bilgiyi daha bilinccedilli olarak aktarma gereksiniminin

duyulması ikincisi ise dilsel olarak da okuyucu odaklı olması

nedeniyle binlerce sayfa ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo yapılmış anlaşılmaz

ccedileviri yerine toplumsal ve kuumlltuumlrel etkisinin daha fazla olmasıdır Ne

var ki bu aşamada ccedilıkan ccedileviri ya da derleme şeklinde ccedilıkan yayınların

yukarıdaki taramadan da anlaşılacağı gibi bilimsel araştırmadan ccedilok

eğitim amaccedillı olduğu ortaya ccedilıkmaktadır

Guumlnuumlmuumlzde ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine etkisi ise son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasındaki disiplinlerarası betimleyici bir uygulama oumlr-

neğiyle anlatılmaya ccedilalışılacaktır

201

IV BOumlLUumlM

DİSİPLİNLERARASI İLETİŞİM OLARAK KUumlTUumlPHANE BİLİMİ VE CcedilEVİRİBİLİM İLİŞKİSİNİN CcedilEVİRİ VE TELİF YAYINLARDA YANSIMASI1

41 Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000 Yılları

Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Ccedileviribilimsel youmlntemle

analizi

Tarihsel olarak oumlnceki boumlluumlmlerde yapılan araştırmadan uumllkemizde

ccedileviri yayınların bilgi uumlretimine beklendiği oumllccediluumlde katkısı olmadığı or-

taya ccedilıkmıştır Bu tuumlr ccedileviri yayınların başta oumlteki disiplinlere model ol-

mak uumlzere kuumlltuumlre ve topluma etkisini artırmak amacıyla son boumlluumlmde

iki uumlst bilim dalı arasında disiplinlerarası bir uygulama oumlrneğine yer ve-

rilmiştir Bu betimleyici ccedilalışmayla hem oumlteki disiplinlere kendi konu

alanlarıyla ccedileviri yayınlarında bilinccedillilik kazandırmak hedeflenmiş hem

de oumlzel bir disiplin olarak kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların

bilgiyi tetikleyip tetiklemediği nesnel verilerle ortaya ccedilıkarılmak

istenmiştir Oumlzellikle 1980 ve 2000 yıllarını kapsayan telif yayınlarda

ccedilevirilere ldquoatıf analiziylerdquo ilgili 42 Boumlluumlm III Boumlluumlmde eksik bırakılan

bu zaman dilimine nesnel veri bırakması accedilısından oumlnem taşımaktadır

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla sınırlı gibi

goumlruumlnmekle birlikte gerccedilekte bilimsel gelenek iccedilersinde bir buumltuumlnuumln

parccedilası olarak oumlteki disiplinlere de geleceğe youmlnelik olarak betimleyici

bir uygulama oumlrneği sunma2 amacını guumltmektedir Bu şekilde hem ilk uumlccedil

boumlluumlmdeki disiplinlerarası araştırmadan ortaya ccedilıkan hipotezler bir yan-

dan betimleyici ccedilalışmadaki oumllccediluumltleri belirlerken oumlte yandan da son

boumlluumlmde elde edilen somut veriler (sayısal veriler) ilk uumlccedil boumlluumlmde oumlne

1 Bu boumlluumlmle ilgili ayrıntılı bilgiler ve ekler iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003)

ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora Tezi İstanbul s301-343 ve Ekler Boumlluumlmuuml

2 Goumlrguumll (ampirik) hiccedilbir ccedilalışma buumltuumlnsel olamaz oumlzellikle betimleyici

ccedilalışma ister istemez ldquokısmirdquo olarak yapılabilir Bununla birlikte bu ldquokısmirdquo ccedilalışma buumltuumlnuumln bir parccedilası olarak genelde ccedileviri yayınların bilgi uumlretim geleneğindeki yeri konusunda fikir verir

202

suumlruumllen hipotezlerin somut verilerle gerekccedilelendirmesini sağlayacaktır

Ccedileviri etkinliği ve kuumltuumlphanecilikle ilgili ilk uumlccedil boumlluumlmden ccedilıkan

hipotezler şu şekilde sıralanabilir

1 Disiplinlerarası bir araştırma Ccedileviribilim gibi uzun suumlre başka

bilim dallarının boyunduruğu altında kalmış bir disiplinin ldquooumlzerkliğinirdquo

kaybettirmekten ccedilok ldquooumlzerkliğininrdquo daha sağlam temeller uumlzerine otur-

masını sağlar

2 Ccedileviri yayınlar aracılığıyla tarihsel toplumsal ve siyasal alanda

yapılan oumlnceki boumlluumlmlerde yer alan araştırma ise betimleyici boumlluumlmde

yer alacak oumllccediluumltlerin belirlenmesinde buumlyuumlk rol oynadığı gibi bu araştır-

manın geriye doumlnuumlk olarak yeniden yapılanmasını da sağlar

3 Belge ve Bilgi youmlnetimi alanı gibi oumlzel alanda ccedileviri yayınlar

uumlzerinde yapılacak disiplinlerarası betimleyici bir ccedilalışma sadece bu

alanda ki ccedileviri yayınlarla ilgili bilgi uumlretimi konusundaki sonuccedilları

vermekle sınırlı kalmaz genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviri ya-

yınların payı konusunda da bilgi verir Boumlyle bir ccedilalışma aynı zamanda

disiplinlerin geleceğe youmlnelik ccedileviri politikalarını belirlemede yol goumlste-

rici olur

4 Ccedileviribilim youmlntemiyle taranacak yayınların kuumltuumlphane bilimi-

nin sağladığı ldquobibliyometrik atıf analizi youmlntemiyle sayısal verilere

dayalı olarak tamamlanması bilim dalına goumlrguumlluumlk kazandırır

Bundan boumlyle son boumlluumlmde genel anlamda ccedileviri yayınların bilimsel

alanda bir işlevi olması amacıyla ccedilağdaş oumllccediluumltler ışığında disiplinlerarası

bir araştırma oumlrneği verilmiş ve bunun oumlteki disiplinlerarası ccedilalışmalara

da ışık tutması hedeflenmiştir Oumlteki bilim dallarına tarihte ışık tutmuş

iki uumlst bilim dalı arasındaki ilişkinin disiplinlinlerarası araştırmayla nasıl

zenginleştirilebileceği bu oumlrnekle accedilıklanmak istenmiştir Bir başka

deyişle hangi niteliklere sahip hangi ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katkısı

olacağı konusunda disiplinlerarası bir youmlntem geliştirilmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki ilişkinin iki uumlst bilim

dalı olarak oumlteki bilim dallarının gelişimine ve bir ulusun bilimsel kimli-

ğinin oluşumuna katkısı olduğu yukarıdaki tarihsel akıştan accedilıkccedila anla-

şılmaktadır Bu boumlluumlme kadar yapılan tarihsel araştırma iki bilim dalının

henuumlz kuramsal kimliğini bulmadan oumlnceki uygulama alanıyla sınırlı et-

kinliklerini sergilemektedir Oumlte yandan iki bilim dalının oumlzellikle 20

yuumlzyılın son ccedileyreğinde bilimsel kimliklerini bulmalarıyla birlikte uy-

203

gulama alanıyla sınırlı bu tarihsel birlikteliklerinin ccedilağdaş bilim anlayışı

ccedilercevesinde geliştirilerek kuramsal alanda kanıtlanması zorunluluğu

ortaya ccedilıkmaktadır

Aşağıda yer alacak kuumltuumlphane Bilimi ve ccedileviribilim İlişkisinin ccedileviri

ve telif yayınlarda yansıması şeklindeki disiplinlerarası incelemede

ccedilağdaş bilimsel youmlntem olarak Gideon Touryrsquonin ccedileviribilim alanında

oumlne suumlrduumlğuuml ldquoErek Odaklı Kuramınardquo3 başvurulacaktır kuumltuumlphane

bilimi ve Ccedileviribilim arasındaki iletişimi incelemek uumlzere kuumltuumlphane

bilimi kuramları yerine ccedileviribilim kuramlarının seccedililmesi ise bu

disiplinlerarası araştırmanın oumlncellikle ccedileviri yayınlar uumlzerinde odaklan-

masından kaynaklanmaktadır Buna gerekccedile olarak ise hem

disiplinlerarası kavramının tanımı hem de bu incelemede oumlzellikle ccedileviri

yayınlardan yola ccedilıkılarak ilişkilerin accedilıklanması goumlsterilebilir Buna

goumlre I Boumlluumlmuumln 11 şeklindeki alt başlığında yer alan ldquodisiplinlerarasırdquo

araştırmanın tanımına uygun olarak disiplilerarası araştırmanın bilim

dalının kendini tamamlayıcı bilimlerden gelen araştırma sonuccedillarıyla

birlikte bildiren araştırma olduğu şeklindeki accedilıklama ccedileviribilim youmlnte-

miyle taranacak yayınların kuumltuumlphane biliminin sağladığı bibliyometrik

atıf analiz youmlntemiyle tamamlanacağı anlamına gelmektedir

Buraya kadar oumlteki bilim dallarının tarihsel gelişimine olanak

sağlayan ccedileviribilim ve kuumltuumlphane bilimi arasındaki uygulama alanıyla

sınırlı disiplinlerarası iletişimi incelemiştir Bu son boumlluumlmde

kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların incelenmesine rasgele kara

verilmemiş aksine tarihsel araştırma bu iki bilim dalının kuramsal

olarak daha sıkı disiplinlerarası iletişime geccedilmesinin hem bu

disiplinlerin gelişmesine hem de oumlteki bilim dallarının gelişimine daha

yararlı olacağı sonucunu ccedilıkartmıştırBoumlyle bir sonucun ccedilıkmaması

durumunda ise geleneksel olarak bu incelemenin bilimsel alanda ccedileviri

yayınlar uumlzerinde yine uygulama alanıyla sınırlı oumlnerilerle sonlanması

gerekir Şoumlyle ki tarihe bakıldığında bu iki disiplin arasındaki ilişkinin

genellikle bilimsel dayanaktan yoksun uygulama alanındaki bireylerin

3 Erek Odaklı youmlntem bir kuumlltuumlrde ccedileviri sayılan metinleri ccedileviri olarak

kabul edip aralarındaki ilişkileri oumlnce betimleyip ardından accedilıklayarak iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrdeki ccedileviri anlayışını ortaya ccedilıkarmaktır Bu du-rumda kaynak kuumlltuumlr birincil derecede oumlnem taşımaktan ccedilıkar yerini erek kuumlltuumlre bırakır Ne var ki ccedileviribilim alanı jargonunda kullanılan bu terim daha geniş kesime seslenen bu ccedilalışmada ldquookuyucu odaklırdquo şeklinde kullanılmıştır

204

kararına goumlre şekil aldığı goumlruumllmektedir Oumlrneğin Muumlnif Paşa ya da

Mithat Paşa gibi yenilikten yana kimselerin ccedileviri yayınları ulusal

kalkınmanın bir parccedilası goumlrerek desteklemesine karşın bu kararlar

onların yokluğu durumunda geccedilerliliğini yitirmektedir Bu ise kalıcı

kararların bilimsel dayanak aradığını aksi durumda kurumsal olarak

yerleşemediği goumlstermektedir Ccedileviri yayınlarla ilgili kararların

kurumsallık kazanması ise ancak kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilimrsquoin

oumlzerk bir bilim dalı olarak gelişip dayanağını bilimsel youmlntemlerden

almasıyla birlikte sağlanabilecektir Bu incelemenin yukarıda belirtildiği

şekilde uygulama alanında oumlneriler yerine betimleyici bir ccedilalışmayla

sonlanması ccedilağdaş bilimsel anlayışın goumlrguumlluumlğe verdiği oumlnemden

kaynaklanmaktadır Bu şekilde uygulama alanındaki kararların bilimsel

verilere dayalı olarak alınması hedeflenmektedir

Bu incelemenin akışı iccedilerisinde yapılan tarihsel inceleme iki youmlnluuml

ilişkinin varlığının ortaya ccedilıkarmıştır bunlardan birincisi yukarıda deği-

nildiği gibi uumlst bilim dalı olarak iki bilim dalı arasındaki ilişkinin

varlığı ikincisi ise bu tarihsel gelişim iccedilinde kendi oumlzerk kimliğini

bulan iki bilim dalının karşılıklı ilişkilerinin varlığını goumlzler oumlnuumlne

sermiştir Bundan boumlyle birincisiyle ilgili olarak tarihte ccedileviri yayınla-

rın oumlteki bilim dallarının gelişimine etkisi olup olmadığının betimleyici

youmlntemle tarihte varolan ilişkilerden yola ccedilıkılarak accedilıklanmış

ardından olası ilişkiler uumlzerine kurulan kuramsal alanla ilgili yeni

hipotezler ortaya ccedilıkarılmıştır Bu hipotezler ise iki bilim dalının

tarihsel gelişmedeki ilişkilerini bulgulandırıp gerekccedilelendirmek uumlzere

yeni disiplinlerarası bir incelemeye yol accedilmıştır (bk Boumlluumlm123)

Bundan boumlyle tarihte uygulama alanındaki bu kaccedilınılmaz ilişki

betimleyici bir ccedilalışmayla sonlanmıştır Bu soumlylenenler aşağıdaki şu

tabloyla da accedilıklanabilir

205

Tablo 5 Disiplinlerarası Bilim olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve

Ccedileviribilim İlişkisi

Kuramsal Uygulama

Betimleyici Kuram Uygulama

Varolan İlişkiler

aTarihsel gelişim

iccedilerisinde uumlst bilim

dalı olarak

kuumltuumlphane ve

ccedileviribilim

arasındaki ilişki

b Disiplinlerarası ile-

tişim olarak

kuumltuumlphane bilimi

ve ccedileviribilim ara-

sındaki ilişki

Olası ilişkiler ( ortaya ccedilıkan

hipotezler)

a Uumlst bilim dalı olarak iki

disiplin arasındaki ilişki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini ve ulusal kuumlltuumlruuml

etkilemiştir

b İki bilim dalının oumlzerklik

kazanarak disiplinlerarası

iletişime geccedilmesi oumlteki

bilim dallarındaki bilgi

uumlretimini daha arttıracağı

gibi ccedileviri yayınların bilgi

uumlretimine daha sistemli

olarak girmesini de sağlar

Olması Gereken İlişkiler

Şimdiye kadar ortaya ccedilıkan

verilerden Kuumltuumlphane bilimi

alanındaki ccedileviri yayınların

seccediliminde ve bu metinlerin

ccedilevirisinde iki bilim dalı ara-

sında karşılıklı iletişim

kurulması gerekir

Bunun iccedilin ccedilevirilerin bu

alandaki bilgi aktarımında

daha etkin rol oynaması

accedilısından seccedililen metinlerin

ccedilevirisinde sadece dil edinci

değil hedef kuumlltuumlr ve kaynak

kuumlltuumlr arasındaki ilişkilerin de

bilincinde olunmalıdır

Genelden oumlzel konu alanına inen bu incelemede yukarıda genel ola-

rak verilen hipotezler ışığında kuumltuumlphane bilimi alanındaki oumlnde gelen

kitap ya da suumlreli yayın şeklindeki ccedileviri yayınlar disiplinlerarası bir

youmlntemle incelenmeye ccedilalışılmıştır

Kuumltuumlphanecilik alanındaki ccedileviri yayınların disiplinlerarası iletişim

accedilısından incelenmesi hem kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlarla

ilgili verileri ortaya ccedilıkaracak hem de bu ilişkilerin accedilıklanması

ccedilevirilerin bilgi uumlretimine katalizoumlr etkisini artıracaktır Gerccedilekte ccedilok

ccedilaba ve emek isteyen uumlstelik de ccedilok az sayıda yapılan ccedileviri yayınlarda

daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce ccedilevrilecek yayının sorgulanmasına

olanak sağlayacak ccedileviriyle ilgili oumllccediluumltler de bu betimleyici araştırma

aracılığıyla saptanmış olmuştur Bu şekilde betimleyici youmlntemle

yapılacak disiplinlerarası araştırma ccedilevirilerin kuumlltuumlrel olarak işlevsellik

kazandırmak amacını da taşımaktadır Ayrıca soumlzkonusu incelemenin

hedefleri arasında bu konu alanında olduğu kadar oumlteki konu alanlarında

da daha ccedileviri işlemine girmeden oumlnce nasıl bir politika izlenmesi

206

gerektiği konusunda ccedileviri bilinci kazandırmak şeklinde ileriye doumlnuumlk

bir hedefi bulunduğunun da akıldan ccedilıkarılmaması gerekir Bundan

boumlyle bu son boumlluumlmde yer alacak iki bilim arasındaki disiplinlerarası

incelemede bu iki bilim dalının uumlst bilim dalı olarak işlevleri goumlz

oumlnuumlnde bulundurularak bir uygulama oumlrneği hazırlanmaya ccedilalıştığı oumlne

suumlruumllebilir

412Betimleyici Ccedilalışmadaki Oumllccediluumltler

Bu betimleyici ccedilalışmadaki taramada şu oumllccediluumltler seccedililmiştir

Tuumlr

Betimleyici ccedilalışmada inceleme malzemesine işaret etmektedir Buna

goumlre ccedileviri yayının makale rapor ya da kitap tuumlruumlnde mi olduğu

anlaşılmaya ccedilalışılmıştır Soumlz konusu araştırmada ise kuumltuumlphanecilik

alanındaki ccedileviri kitap makale ve rapor ccedilevirileri seccedililmiştir

Makalelerin seccediliminde oumllccediluumlt olarak kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri

yapıtlar akademisyenlerin en ccedilok başvurduğu ve kuumltuumlphanecilik alanının

ilk ve uzun soluklu yayını Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni (1952-

1986) devamı olan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği dergileri (1987-) dergileri ve

soumlzkonusu araştırmanın yapıldığı İstanbul Uumlniversitesi Edebiyat Fa-

kuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlnuumln yayını olan ldquoKuumltuumlphanecilik dergisi

Bilgi ve Belge Araştırmalarırdquo adlı dergiler esas alınmıştır

Sayı

İnceleme sırasıyla ilgili sayıya işaret etmektedir

Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi

Tarama oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt olarak iki başlık altında duumlşuumlnuumll-

duumlğuumlnden taramanın ilk boumlluumlmuuml oumlzguumln yapıtın kuumlnyesiyle ilgili şu mad-

deleri iccedilermektedir

Yazar soyadı adı

Yapıt adı

Oumlzguumln Yapıt Kaynak

Yayın Yılı

Dil

Ccedilevirinin hangi dilden yapıldığına işaret eder

207

Ccedileviri Youmlntemi

Ccedileviride youmlntem olarak hedef ya da kaynak odaklı kutuptan

hangisine daha yakın yapıldığını goumlsterir Seccedilenekler şu şekilde

sıralanabilir

KO-kaynak odaklı

OO-okuyucu odaklı

SCcedil OumlCcedil-Sahteoumlrtuumlk ccedileviri

Ccedileviri yapıtın amacıyla ilgili olarak ccedilevirmenin kaynak kuumlltuumlrdeki

metni hem bilgisel hem de dilsel olarak aynen aktarması halinde

kaynak odaklı ccedilevirmenin okuyucunun bilgisel eksikliğini ya da

iccedilinde bulunduğu kuumlltuumlruumln (hedef kuumlltuumlruumln) bilgi gereksinimini ve dilini

goumlz oumlnuumlnde bulundurarak ccedilevirmesi halinde okuyucu odaklı4 olarak ni-

telendirilmiştir

Sahte ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde kabuluuml zor goumlruumlnen bilginin ccedileviri

olmadığı halde ccedileviri yayın gibi goumlsterilmesi olarak tanımlanır Bu

accedilıdan soumlz konusu ccedileviri de eğilim kaynak odaklıdır

Oumlrtuumlk ccedileviri Hedef kuumlltuumlrde bilginin daha kolay benimsenip oumlzuumlm-

senmesi amacıyla ccedileviri yayını oumlzguumln yapıt gibi goumlstererek ccedilevirme şek-

linde kullanılmıştır Bu accedilıdan soumlz konusu ccedileviride genel eğilim okuyucu

odaklı ccedileviridir

Ccedileviri yapıt kuumlnyesi

Ccedileviren soyadı ad

Ccedileviri yapıt adı

Ccedileviri yılı

Kaynak

Ccedilevirenin Kimliği

Ccedilevirenin akademisyen ya da meslek elemanı oluşuna goumlre hangi

konu alanında ccedileviri yaptığını anlamak amacıyla bu oumllccediluumlt konulmuştur

Oumlrneğin uygulama ya da kuramsal alanla ilgili bilginin kimler tarafından

yapıldığını ortaya ccedilıkarır Buna goumlre meslek elemanı ve akademisyen

olmak uumlzere iki seccedilenek oluşturulmuştur

4 Ccedileviribilimrsquode bu terime karşılık ldquoerek odaklırdquo ccedileviri youmlntemi terimi

kullanılmaktadır

208

Konu

Bu oumllccediluumlt aracılığıyla her metnin ya da yapıtın oumlnceden ccedilıkarılmış

oumlzlerine bakılarak ccedileviri yapıtın oumlzel alanda hangi konu alanına girdiği

saptanmaktadır Ccedileviri yapıtın birden fazla konu alanına girdiği

saptanması durumunda 1konu başlığı 2konu başlığı ve 3 konu başlığı

olmak uumlzere 3 başlık oluşturulabilir

Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Bu maddeyle ilgili olarak uumlccedil seccedilenek uygun goumlruumllmuumlştuumlr Seccedilenekler

sırasıyla şunlardır

Klasik Geccedilmişten guumlnuumlmuumlze temel bilgiyi taşıyan ve bilgi uumlretim

zincirindeki eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini engelleyen temel yapıtlar

Ccedilağdaş Kuumlltuumlrel ve teknolojik gelişmeye uygun olarak ccedilağımızı ve

geleceği ilgilendiren yapıtlar

Guumlncel Guumlndelik bilgiyle ilgili ve eksikliği yeni bilgilerin uumlretimini

etkilemeyen yapıtlar

Etkileme Alanı

Ccedileviri yapıtın dil bilgilendirme soyut duumlşuumlnce ve teknik beceri ol-

mak uumlzere ileriye doumlnuumlk olarak okur kitlesini hangi accedilıdan etkilediğini ve

ulusal kuumlltuumlre hangi alanda katkıda bulunduğunu saptamak uumlzere seccedilil-

miş bir başlıktır

Dil Kuumltuumlphanecilik alanında oumlzguumln yapıtın bilimsel terminolojisini

karşılamak ya da bu alanda bilimsel bir dil yaratma accedilısından ccedilevirinin

dile etkisi oumln plandadır

Soyut duumlşuumlnce Oumlzel konu alanına yeni kavramları ya da o anda

gerccedilekleşme olasılığı bulunmayan duumlşuumlnceleri sokarak bilim dalına

farklı bir bakış accedilısı kazandıran ve kuramsal alandaki hipotezlerin alt

yapısını oluşturan bir etkileme alanıdır

BilgilendirmeEtkileme alanı olarak bir konu alanıyla ilgili kanıt-

lanmış ya da goumlrguumll olan bilgileri bir disipline kazandırarak ondaki bilgi

birikimini artırmayı hedefler

Teknik Beceri Uygulama alanındaki işlerin yanı sıra akademik

alandaki araştırmaları kolaylaştıran teknik beceri ve bilgilerin

edinilmesini sağlayan ccedileviridir

209

Ccedileviriyi Etkileyen

Ccedileviriyi başlatan etken anlamında kullanılmıştır Sırasıyla şu seccedile-

nekler bulunmaktadır

Ulusal Kuumlltuumlr Oumlzel konu alanında ccedilevirinin yapılmasının oumlncelikle

disiplindeki bilgi eksiğini gidereceği ve zaman iccedilerisinde ccedileviri yoluyla

aktarılacak bu bilginin ulusal kuumlltuumlre katkısı olacağı duumlşuumlncesinden yola

ccedilıkarak ccedileviriye başlanması

Yayınevi politikası Yayınevinin okur kitlesini artırmak ya da okur

kitlesine yayınevi politikası doğrultusunda bilgi vermek amacıyla ccedileviri

yapmaktır

Bireysel istek Oumlnceden belirlenmiş hiccedilbir amaccedil olmadan herhangi

bir konu alanında sadece yabancı dil bilgisine guumlvenerek ya da hedef

kuumlltuumlruuml goumlz ardı edip sadece bireysel ilgi alanına goumlre ccedileviriye

başlanmasıdır

Tarama Oumlncesi Oumllccediluumltlerle İlgili Değerlendirme

Tarama oumlncesi alınan kararlar hangi ilişkilerin goumlz oumlnuumlnde tutularak

bu araştırmaya girildiğini goumlsterir Ayrıca araştırmanın bilgi ve belge

youmlnetimi alanında ccedileviri yayınların oumlzguumln bilgi uumlretimine etkisi

şeklindeki oumlzel amaccedil etrafında araştırmanın akışını youmlnlendirir Bundan

boumlyle araştırmada ccedileviri uumlruumlnler arasındaki ilişkilerin karşılaştırmalı ola-

rak incelenmesi konuyla ilgili başka verilerin ve buna bağlı hipotezlerin

de ortaya ccedilıkmasına olanak sağlar Bu taramayla ilgili birinci planda alı-

nan kararlar taramanın sınırlarını ccedilizerek kısıtlamaların da

belirlenmesini sağlar

Bu kısıtlamalar sırasıyla şu şekildedir

Yapıtın yabancı dilden ccedilevrilmiş olması

Yazarın yabancı olması

Yerli yazarların yabancı dildeki yayını olmaması

Yapıtın ccedilevirisinin 1923 ve 2000 yılları arasında yapılmış olması

Telif yayınların 1980-2000 yılları arasında yayınlanmış olması

Kitap tuumlruumlndeki yayınların ccediloğunun derleme olması nedeniyle

akademik olarak en ccedilok başvuran kaynak olarak 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu

210

buumlltenin devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk

Kuumltuumlphaneciliği dergisi ve 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul

Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquonin bibliyometrik atıf

analizinde kullanılması

İnceleme Malzemesi

Bu taramada inceleme malzemesi olarak kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında uumlccedil ccedileşit malzeme seccedililmiştir Bunlardan birincisi

Cumhuriyet doumlneminden 2000 yıllına kadar kuumltuumlphanecilik ve kuumltuumlphane

bilimi alanında yayınlanan ccedileviri kitaplar ikincisi raporlar uumlccediluumlncuumlsuuml ise

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği tarafından ccedilıkarılan ve 1952-1986 yılları

arasında yayınlanan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni ve bu buumlltenin

devamı niteliğinde olan 1987-2000 arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

dergisi ikincisi 1987-2000 yılları arasındaki İstanbul Uumlniversitesi

Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquodir5 Bu kitap ve dergilerdeki toplam telif ccedileviri

makale ve kitap sayısı aşağıda belirtildiği şekildedir

Tablo 6 Yıllara goumlre Telif Ccedileviri ve Kitap Dağılımı

Dergi dı Yıl Telif Sayı Ccedileviri Sayı

TKDB6 1952-1986 698 98

TK 1987-2000 421 43

İUuml Edebiyat Fakuumlltesi KD

1987-2000 72 15

Kitap sayısı7

1923-2000 401 42

5 Bu dergiler iccedilin sırasıyla şu kısaltmalar kullanılmıştır

Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni TKDB Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği

Dergisi TK İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi KD 6 Bu sayısal veriler Doccedil Dr Hasan S Keseroğlursquonun Tuumlrk Kuumltuumlp-

haneciliği dergisindeki ldquoOkur Goumlzuumlyle 1952-1986rdquo yazısında yer alan Tablo 3ten yararlanılarak ccedilıkartılmıştır (Keseroğlu 2001 216-236)

7 Kitap sayısı iccedilin 1923rsquoten ve 1976 yılına kadar Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik

Bibliyografyasırsquona başvurulmuş ve bu yıllar arasında yeni harfli olarak 287 kitap olduğu anlaşılmıştır (Savaşccedilı amp Eke 1976 1-42) 1976rsquodan 2000 yılının sonuna kadar olan İstanbul Uumlniversitesi Merkez Kuumltuumlphanesinden 104 olarak ccedilıkartılmıştır Bundan boumlyle toplam olarak bu alanda yaklaşık 401 kitap bulunmaktadır

211

Tarama oumlncesinde 1980-2000 yılları arasındaki telif makalelerde atıf

yapılan ccedileviri yayınlar oumllccediluumlt alınması şeklinde karar verilmiştir Kuumlnye

ile ilgili tarama sırasında telif yapıtların genelde derleme niteliğinde

olduğu anlaşılmış ve bunun uumlzerine başvuru niteliği taşıyan hem

araştırmacı hem de akademisyen ve meslek elemanlarına seslenen yay-

gın olarak kullanılan TKDB ve TK ve İUuml Kuumltuumlphanecilik dergilerindeki

telif makaleleri oumllccediluumlt almanın daha doğru olacağına karar verilmiştir

Uumlstelik Milli kuumltuumlphanenin katalog taramasına web sitesinden girildi-

ğinde yukarıda belirtilen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinin bile kitap olarak

değerlendirildiği goumlruumllmuumlştuumlr Buumltuumln bunlar soumlz konusu disiplinde bilgi-

nin genelde makale tuumlruumlnde aktarıldığını goumlstermektedir Uzun soluklu

araştırmalar yerine uygulama alanını genellikle ilgilendiren konular

uumlzerinde mesleki ağırlıklı araştırmaların daha ccedilok olduğu anla-

şılmaktadır Buna goumlre kuumlnye taraması sırasında 1980-2000 yılları

arasındaki kitaplar yerini 1980-2000 yılları arasındaki TK TKDB ve İUuml

Kuumltuumlphanecilik dergilerine bırakmıştır

Bu araştırma gerccedilekte iki youmlnluuml olarak duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr birincisi ccedilevi-

rilerin telif makalelerdeki işlevselliğini ortaya ccedilıkarmak ve ccedilevirileri oumln

plana geccedilirerek değerlendirmede bulunmak ikincisi ise kuumltuumlphane

bilimi ve mesleğiyle ilgili 1980-2000 yılları arasında yayınlanan telif

yayınlarda ccedilevirilere ne kadar atıfta bulunulduğunu ccedilıkartarak oumlzguumln

bilgi uumlretiminde ccedilevirilerin ne oumllccediluumlde etkili olduğunu ve onlardan ne

şekilde yararlanıldığını ortaya ccedilıkartmaktır Bundan boumlyle araştırmanın

birinci boumlluumlmuuml ccedileviri yayın odaklı ikinci boumlluumlmuuml ise telif yayın odaklıdır

Kaynakccedila ya da dipnotlarda yabancı kaynak ccedilokluğu oumlzguumln bilgi

uumlretiminde yabancı kuumlltuumlrden doğrudan bilgi aktarımına işaret ederken

ccedilevirilerin sayısının ccedilokluğu ana dilinde duumlşuumlnmeye geccedilişin bir işareti

olarak duumlşuumlnuumllebilir Ana dilinde duumlşuumlnme ise bir suumlre sonra yabancı

kaynağı kendi iccedilinde yaşadığı kuumlltuumlruumln koşularına goumlre değerlendirmeye

yol accedilacağından oumlzguumln bilgi uumlretiminde ccedileviri yayınlar geccediliş doumlneminin

habercisi olarak da goumlruumllebilir Bu ise bir suumlre sonra kaynakccedila ve

dipnotlarda yabancı yayın ve ccedilevirilerin yerini oumlzguumln yapıtların alacağı

anlamına gelir Ne var ki bu doğal suumlreccedil yabancı kuumlltuumlruumln uumlstuumlnluumlğuuml

karşısında her zaman aynı mantıksal akışı goumlsteremeyebilir Oumlrneğin uumll-

kemizde yabancı dilde yuumlksek oumlğrenimin desteklenmesi yabancı kay-

naklara atıfta bulunma oranını ister istemez artırır Kuşkusuz burada

212

1980-2000 yılları arasındaki telifccedileviri makale sayısının ve ccedileviriye atıf

sayısının ne olduğu sorusu da guumlndeme gelir

Tablo 7 1980-2000 Yılları Arasında-TKDB-TK ve Kuumltuumlphanecilik

Dergisinde Telif ve Ccedileviri Sayısı8

TKDB KD ve KD

Telif makale yayın sayısı

Ccedileviri makale sayısı

Yararlanılan

ccedileviri sayısı

1980-2000 1923-2000 1980-2000

575+15(KD)=590 (41+96)+15 (KD)=152 13

1923 ve 2000 yılları arasında bu degilerdeki toplam ccedileviri sayısı

152rsquodir Yararlanılan ccedileviri makale sayısı ise 13rsquotuumlr Oumlte yandan

mesleki yanı ağır basan Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneğinin TKDB ve TK

Dergilerinde atıfta bulunulan ccedileviri yazı sayısı sadece 13 olmakla

birlikte akademik yanı daha ağır basan İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde

TKDB TK dergilerindeki ccedileviri makalelere hiccedilbir atıfta bulunulmadığı

ortaya ccedilıkmıştır Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf sayısının ise 30 olduğu ve

kitaba atıfta bulunma oranının daha yuumlksek olduğu goumlruumllmektedir

Ayrıca mesleki makalelere daha ccedilok atıfta bulunulması mesleki

yazıların akademik yazılara yeğlendiğini goumlstermektedir Uumlstelik bu

ccedilıkarım Yontar ve Yalvaccedilrsquoın 2000 yılında IFLA dergisinde yayınlanan

1952-1994 yılları arasındaki 644 makaleden sadece 127rsquosinin araştırma

517rsquosinin mesleki olduğu şeklindeki bilgiyle de oumlrtuumlşmektedir (aktaran

Tonta Yaşar 2000 285) Oumlzetle tarihte olduğu gibi guumlnuumlmuumlzde de

kuumltuumlphane bilimi alanında kuramsal bilginin uygulama alanındaki

bilginin gerisinde kaldığını goumlstermektedir Bu kuumlnye ile ilgili daha

başlangıccedilta ortaya ccedilıkan sayısal veriler ccedilevirinin ne akademik ne de

uygulama alanında işlevselliği olmadığını bundan oumltuumlruuml ccedileviri

yayınların seccediliminde onların bilgiye hangi youmlnde katkısı olacağının

iyice değerlendirilip ccedileviri yoluyla gelen bilgiden yararlanılmasının

hem ccedilevirmenin emeği hem de ccedilevirinin işlevselliği accedilısından buumlyuumlk

oumlnemi olduğu anlaşılmaktadır

8 Araştırmanın bu boumlluumlmuumlnde taramanın amacı ccedileviri yayınların

incelenmesi ve analizi olduğundan telif yayınlarda atıf yapılan ccedileviri yayınların ayrıntılı listesine ve atıf sayısıyla ilgili bilgilere araştırmanın 422 boumlluumlmuumlnde yer verilecektir

213

412Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4121Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi-Ccedileviri Yapıt Kuumlnyesi

(OumlzguumlnCcedileviri Yazar soyadı ad OumlzguumlnCcedileviri Yapıt adı Oumlzguumln

Ccedileviri Yapıt Kaynak)

Ccedileviri uumlruumlnuumln hedef kuumlltuumlrde saygın konumda bulunmaması ne-

deniyle oumlzguumln yapıtın ne yılı ne de kaynağıyla ilgili bilginin verilmemiş

olması hem ccedilevirinin duumlşuumlk konumunu hem de hedef kuumlltuumlrde bilimsel

meraklılığın tam anlamıyla uyanmadığına işaret etmektedir Ne var ki

Even-Zoharrsquoın ccedileviri alanında oumlne suumlrduumlğuuml ldquoCcediloğul Dizge Kuramınardquo

goumlre ccedilevresel konumda bulunan ccedilevirinin yeni bilgiyi taşıması nedeniyle

yenilikccedili bir guumlce sahip olduğu ve bu guumlccedille bilgi eksiğini kapamak uumlzere

bir suumlre sonra merkeze geccedilerek saygın bir konuma ulaşacağı konusunda

verdiği bilgi ccedileviri yayınların belli bir zaman suumlrecinden geccediltikten sonra

merkeze yerleşeceği duumlşuumlncesini akla getirir (Even-Zohar 1979 287-

310) Bununla birlikte hangi ccedileviri yapıtın yenilikccedili guumlce sahip olduğu

oumlzguumln yapıtın niteliğine bağlı olduğundan ccedileviri yapıtın kuumlnyesi kadar

oumlzguumln yapıtın kuumlnyesi de oumlnem taşımaktadır Bundan boumlyle bu gibi

taramalarda hem oumlzguumln hem de ccedileviri uumlruumln kuumlnyesi konusunda bilimsel

titizlik goumlstermek her iki yapıtın kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi vermek

hem ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli yayın ya da kitaplar konusunda uumlst

bilgi edinilmesini sağladığı gibi hem de oumlzguumln yapıta doğrudan ulaşma

olanağını sağlayacaktır

4122Bilgi Uumlretim Suumlreci Accedilısından Kuumlnye Bilgisi Tuumlr ve

Ccedileviri Youmlntemi İlişkisi

Ccedileviri 205 yayından 48 tanesinin kuumlnye bilgisi hiccedil bildirilmemiş 57

tanesinin bilgileri tam olarak 100 tanesinin de eksik olarak bildirilmiştir

Kuumlnye bilgisi tam olarak bildirilen yazılardan 11 tanesi Tuumlrkiyersquodeki

kuumltuumlphaneler veya Uumlniversite kuumltuumlphaneleri uumlzerinde uzman kişilerin

konferans metinleri ye da Tuumlrkiyersquoye ilişkin goumlruumlşleriyle ilgili rapor

7rsquosi kitap 39 tanesi ise makale tuumlruumlndedir

214

DeğerlendirmeKuumltuumlphanecilik alanında kuumlnyesi eksik ve ya da hiccedil

bildirilmeyen oumlzguumln yapıtların sayısının 148 olması ccedilevirinin ldquoccediloğul

dizgerdquo kuramına goumlre ccedilevresel konumda olduğunu veya oumlrtuumlk ccedileviri

sayısının yuumlksek oranda olduğunu goumlstermektedir

41221Oumlzguumln Yapıt kuumlnyesi-Ccedileviri Youmlntemi

Oumlzguumln yapıt kuumlnyesinin ccedileviri yayında ayrıntılı olarak verilmesi

hem birincil kaynağa ulaşmayı kolaylaştırır hem de bir kuumlltuumlrde hangi

tuumlrde bilgiye oumlzellikle hangi yabancı kaynaktan başvurulduğunu accedilığa

ccedilıkarır Oumlrneğin aynı yabancı yazarın yapıtlarının ccedilevirisinin bulunması

hedef kuumlltuumlruumln tek kaynaktan bilgisel olarak beslendiğini goumlsterirken

farklı dil ve kuumlltuumlrlerden yapılan ccedileviriler bilginin ccedileşitliliğini goumlsterir

Oumlte yandan ccedilevirinin hangi kaynaktan alındığının bildirilmemesi ise

yabancı bilginin hedef kuumlltuumlrde zor kabul edilmesinden kaynaklanabilir

Ccedilevirmenin bu bilgiyi daha kolay kabul edilmesi amacıyla oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesini bildirmemesi ilerde ccedileviri youmlntemi olarak oumlrtuumlk

ccedileviriye başvurmasına neden olabilir Ne var ki yukarıda oumlrtuumlk

ccedileviride youmlntemin okuyucu odaklı olduğu oumlne suumlruumllmekle birlikte

Latin alfabesinin uumllkemizde 1928rsquode kabul edildiği ve dilimizin yazılı

olarak kullanılmaya bu tarihten sonra başlandığı duumlşuumlnuumllecek olursa

ccedilevirmenin oumlrtuumlk ccedileviri yapmak amacıyla oumlzguumln yapıtın kuumlnyesini

bildirmediği halde youmlntem olarak bilimsel yazı dilinin daha yerleşmemiş

olması nedeniyle kaynak odaklı youmlntemi seccediltiği duumlşuumlnuumllebilir

Kuşkusuz bunun başlıca nedeni bilginin Cumhuriyetin kuruluş

aşamasında ve ileriki yıllarda ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri yoluyla

aktarılmasından kaynaklanabilir

41222Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Hiccedil Bildirilmeyen -Ccedileviri

Youmlntemi ilişkisi

Oumlzguumln yapıt kaynak ve ccedileviri youmlntemi arasındaki ilişkiyi accedilıklamada

kuumlnyesi hiccedil verilmemiş yayınlardan yola ccedilıkmak hedef kuumlltuumlrdeki ccedileviri

anlayışını ortaya ccedilıkarmak accedilısından oumlnem taşır Bu durum aynı za-

manda ldquoHedef kuumlltuumlrde ccedileviri kabul edilen her metni ccedileviri olarak

kabul edip onların hedef kuumlltuumlruumln uumlruumlnuuml olduğurdquo savunan Gideon

Touryrsquonin ldquoerek odaklı kuramınardquo doğal zemin hazırlar Sayısal veriler

215

goumlz oumlnuumlne alındığında 152 makaleden 24rsquouumlnde hiccedil kaynak verilmediği

goumlzlenmiştir Oumlte yandan kitaplardan da 24rsquouumlnde yabancı yazar adı-

oumlzguumln yapıt kuumlnyesiyle ilgili hiccedilbir bilgi verilmemiştir

Buna karşın oumlrneğin 24 ccedileviri makale birbiriyle karşılaştırıldığında

bunların kaynak odaklı ccedileviri kutbuna yakın bir anlayışla ccedilevrildiği gouml-

ruumllmuumlştuumlr Oysa ccedileviri de hem kaynağın bildirilmemesi hem de metnin

ana dil yazı geleneğine goumlre değil de ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ccedileviri youmlnte-

miyle sanki yapay bir dille yazılmış izlenimi uyandırması akla

genellikle ldquosahte ccedilevirirdquo duumlşuumlncesini getirmekle birlikte soumlz konusu

makalelerin Milli Bibliyografyarsquoda da ldquoccedilevirirdquo olarak tanımlanması

ccedilevirinin ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo olduğunu goumlstermiştir Ne var ki ldquooumlrtuumlk ccedilevirirdquo

ccedilevirmenin okuyucu odaklı ccedileviri youmlntemine başvurmasını

kolaylaştırmakla birlikte ccedilevirilerin oumlzellikle kaynak odaklı yapılmasına

oumlzen goumlsterilmesi iki şeye işaret etmektedir bunlardan birincisi

ccedilevirinin sadece bilgi kaynağı olarak hedef kuumlltuumlrde kabul edildiğini ve

henuumlz oumlzguumln bilgi uumlretimine geccedililmediğini ya da ccedilevirinin varlığının

bilincinde olunmadığına işaret eder Ccediloğul dizge kuramına goumlre oumlzguumln

yapıtın kuumlnyesinin tamamıyla bildirilmemiş olması ccedilevirinin ccedilevresel

konumda olmakla birlikte yenilikccedili guumlce sahip olarak zaman iccedilerisinde

birincil derecede oumlnem kazanacağını goumlsterir

Sonuccedil olarak soumlzkonusu değerlendirmede kuumlnyesi hiccedil ya da eksik

bildirilen makale ya da yapıt sayısının toplam 205rsquoe karşı 148 olması

ccedilevirinin bu alanda saygın bir konumda olmadığını goumlstermektedir Ne

var ki ccedileviride kullanılan kaynak odaklı youmlntem ccedileviriye oumlnem

verilmemekle birlikte yabancı kuumlltuumlrden gelen bilgiden doğrudan

beslenildiği anlamına da gelebilir

41223 Oumlzguumln Yapıt Kuumlnyesi Eksik Bildirilen-Ccedilevirmen

Kimliği İlişkisi

Oumlzguumln yapıt adının verildiği ccedileviri yayın sayısı 82rsquodir Buna karşın

oumlzguumln yapıt adının verilmediği ccedileviri yapıt sayısı (123) ccediloğunluktadır

Oumlzguumln yapıtın yabancı dildeki adının bildirilmesi bilgiye erişim accedilısın-

dan kolaylık sağlar Ne var ki yapıtın kaynak olarak yabancı dildeki

kuumlnyesinin bildirilmemiş olmasına karşın Tuumlrkccedile dergilerin

ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedileviri makalelerin İngilizce başlıklarının

Tuumlrkccedile başlığın geri ccedilevirisi olarak verildiği goumlruumlluumlr Oysa yazılı me-

216

tinlerin ccedilevirisinde oumlzellikle yabancı kaynağa inilmek istendiğinde ya-

bancı dildeki başlığın verilmesi bilgiye erişimi kolaylaştırır Oumlte yandan

aynı şekilde ldquoİccedilindekilerrdquo boumlluumlmuumlnde ccedilevirinin yabancı dildeki

başlığının yanı sıra kaynakccedilada kuumlnyesinin bildirilmesi bilimsel

titizliğin de bir goumlstergesi olarak kabul edilebilir

Ne var ki akademisyenler arasında da yazar adı verilmekle birlikte

oumlzguumln kaynağın adının verilmediği 40 ccedileviri bulunmaktadır Bu durum

akademisyenlerin bilginin kaynağından ccedilok kaynağın bilgi iccedileriğine oumln-

celik verdikleri şeklinde yorumlanabilir Bu sayı meslek elemanlarına

ait ccedilevirilerde ise 117rsquoye ulaşmaktadır Bu ise ccedilevirinin kendisinden

ccedilok iccedilindeki bilgiye oumlnem verildiğinı ve ccedilevirinin varlığının oumlzellikle

vurgulanmak istenmediğini goumlsterir Burada ccedilevirmenin okuyucuya

bilgiyi yabancı goumlstermemek ve bilginin daha kolay benimsenmesini

sağlamak şeklinde bir amacı olduğu soumlylenebilir

4123Tuumlr- Ccedileviri Yapıt Yayın Yeri-Ccedileviriyi Etkileyen

Yukarıdaki tarama oumlğelerini goumlsterir listede tuumlr başlığı altında

makale kitap ve rapor olmak uumlzere uumlccedil seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr Bunun

nedeni makale rapor ya da kitap olmak uumlzere uumlccedil tuumlrden hangisinden

daha ccedilok ccedileviri yapıldığını saptamaktır Kuumltuumlphane Bilimi alanında

yayınlanan ccedileviri kitapların sayısı ile makalelerin sayısını ortaya

ccedilıkması iki tuumlruuml sayısal olarak karşılaştırma fırsatı yaratır Bu

betimleyici ccedilalışmada makaleler iccedilin kaynak olarak kuumltuumlphane bilimi ile

ilgili suumlreli yayınlar seccedililmiştir Ccedilevirinin kaynağı ile ilgili ayrıntılı bilgi

(kuumlnyesi)verilmesi ise hem oumlrneğin ccedilevirinin yayınlandığı suumlreli

yayının ne gibi bir suumlreccedilten geccediltiğini goumlsterdiği gibi hem de kitapların

oumlzel yayınevi mi yoksa oumlrneğin Milli Eğitim Bakanlığı Kuumlltuumlr

Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Tuumlrk Dil Kurumu veya Tuumlrk

Tarih Kurumu gibi devlet kurumları tarafından mı ccedilıkarıldığı konusunda

da bilgi verir Bu ise bilginin yayılımında ulusal kuumlltuumlr politikasının

uzantısı olarak devletin desteğini goumlsterdiğini gibi yayınevi

politikasının baskın duruma geccedilmesi durumunda oumlzel sektoumlruumln desteğini

goumlsterir

217

Değerlendirme

42 kitap 152 makale ve 11 rapordan oluşan 205 ccedilevirinin 195rsquoi

resmi yayınevi tarafından yayınlanmıştır Oumlzel yayınevinin yayınladığı

ccedileviri tuumlruuml kitap olup sayısı 10rsquodur Bu ise kuumltuumlphane bilimi alanında

ccedileviri yayına oumlzel sektoumlruumln ilgi goumlstermediğini goumlstermektedir Bu

guumlnuumlmuumlzde bile kuumltuumlphane biliminin uygulama alanıyla sınırlı bir

disiplin olarak goumlruumllmesinden kaynaklanabilir Ancak bu konunun daha

aydınlanması iccedilin ccedileviri tuumlruuml ve ccedileviriyi etkileyen oumlğeler arasındaki iliş-

kinin incelenmesi gerekir

Elde edilen sayısal verilerden de anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane bilimi

alanında yayınlanan kitap makale ve raporların toplam 205 adetinden

195 adeti Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği gibi devletin kendi kurumları tarafından yayınlanmış olup bu

yayınların ortaya ccedilıkmasında ulusal kuumlltuumlr politikasının ccedileviriyi

etkilediği anlaşılmaktadır Şoumlyle ki 205 adet ccedileviri yapıttan 161rsquoinde

ccedileviryi etkileyen ulusal kuumlltuumlrduumlr Ccedileviriyi etkileyenin yayınevi poli-

tikası+ulusal kuumlltuumlr olması durumunda ise sayı 15rsquodir Bu durum oumlzguumln

makale sayısının yetmediği durumlarda ortaya ccedilıkmıştır İccedilerik

accedilısından oumlzel alan bilgisinden ccedilok her okuyucunun ilgisini ccedilekebilecek

farklı uumllkelerin kuumltuumlphanelerinden soumlz eden uluslararası dergilerden

alınmış makalelere başvurulmuştur Burada farklı kuumlltuumlruuml tanımak

ulusal kuumlltuumlre zenginlik katmakla birlikte oumlzellikle bu konu alanında

ccedilevirilere yer verilmesi devlet kuruluşu tarafından da olsa yayınevinin

yayının kesintiye uğramaması ve daha geniş bir okuyucu kitlesine

seslenmek istemesinden kaynaklanmaktadır Oumlteki tuumlrlerde boumlyle bir du-

ruma rastlanmamasına karşın dergilerde boumlyle bir durumla karşılaşıl-

ması ise yukarıda soumlzuuml edilen yayınevi politikasının hepten zarara

uğramadan yayınını suumlrduumlrebilme amacındandır Ne var ki ccedileviriyi

etkileyenin ldquoyayınevi politikası + ulusal kuumlltuumlrrdquo politikası olduğu

durumlar makalelerle sınırlı olup sayıları sadece 15 dir Bu makalelerin

2rsquosi resmi kuruma bağlı yayınevi tarafından ccedilıkarımakla birlikte ccedilalışan

ekibin kendi yetkisini kullanarak yayınevine yeni bir kimlik

kazandırmak amacıyla bu tuumlr tanıtıcı makalelere başvurduğu goumlruumlluumlr Ne

var ki bu oumlne suumlruumllen yenilikler bir suumlre sonra sona ermiştir Bunun yanı

sıra Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumlltenindersquode goumlzde kitap roman

218

yayınların iccedileriğiyle ilgili ya da oumlnde gelen kuumltuumlphanecilerin yaşam

oumlykuumlleriyle veya dışarıdaki kuumltuumlphaneleri tanıtan yazılara bir suumlre yer

verilmiş ancak karar yetkisine sahip yetkilinin ayrılmasıyla birlikte bu

tuumlr girişimler sonlanmıştır Buradan da anlaşılacağı uumlzere 195 resmi

yayınevinin ccedilıkardığı kitap makale ya da raporun ccedilevirisinde ulusal

kuumlltuumlruumln ccedileviriyi etkilediği yayın sayısı 161rsquodir Bu ise bilginin

uumlretilmesinde ve youmlnlendirilmesinde en belirleyici unsurun uumllkemizde

devlet olduğunu ortaya ccedilıkarmaktadır Aşağıdaki sayılar da bu

soumlylenenleri doğrular niteliktedir

Toplam 205 yapıtın

161rsquoinde ccedileviriyi etkileyen ulusal kuumlltuumlr

15rsquoi yayınevi+ulusal kuumlltuumlr politikası

27rsquosi bireysel istektir

4124 Bilgi Uumlretim Suumlreci-Youmlntem ilişkisi

Ccedilevirinin hangi youmlntemle yapıldığı bilgi uumlretim suumlrecinde bir uumllkenin

hangi evrede olduğunu da goumlsterir Oumlrneğin ldquosoumlzcuumlğuuml soumlzcuumlğuumlnerdquo ya da

kaynak odaklı youmlntemle yapılan ccedilevirilerin ccedilokluğu bir uumllkenin henuumlz

bilgi aktarım suumlrecinde olduğunu goumlsterdiği gibi okuyucu odaklı

ccedilevirilerin bolluğu da soumlz konusu uumllkede bilgi aktarım suumlrecinin aşılıp

bilgi uumlretim evresine girildiğini goumlsterir Bir başka deyişle bu evredeki

bir uumllkede bilim dalı kendi jargonunu geliştirdiğinden ccedileviride hedef

dilin dinamikleri zorlanmadan ldquookuyucu odaklırdquo bir dil kullanılmış olur

Bu ise okuyucu odaklı youmlntemle bilgi uumlretimi arasında bir ilişki

olduğunu goumlsterir (bk 2223)

Oumlte yandan bilgi aktarım suumlrecinde olan uumllkelerde telif yapıt ile

ccedileviri yapıt arasındaki sınırın accedilık olarak ccedilizilememesi ya da oumlrtuumlk

ccedileviri sayısının fazlalığı henuumlz bilginin tam anlamıyla oumlzuumlmsenemeyip

dilin doğal akışı iccedilerisinde bilgi uumlretimine geccedililemediğini goumlsterir

Bilginin evrensel olduğu tartışılmaz bir gerccedilektir Bu ise temel bilgi-

nin ccedileviri yoluyla geleceğini goumlsterir Bir başka deyişle farklı kuumlltuumlr-

lerde uumlretilen oumlzguumln bilginin ortak bir payda da birleşmesi bilginin geli-

şerek evirilmesine ve zenginleşmesine yol accedilar Oumlte yandan kendi sınır-

ları iccedilinde kapalı kalan bilgi tuumlketmelik bilgi olmaya mahkumdur Daha

da accedilılacak olursa bu bilgi sadece belli bir zaman ve uzam iccedilerisinde

sınırlı kalarak guumlndelik gereksinimlere yanıt verebilecek nitelik taşır

219

Ccedileviri youmlntemi ve bilgi uumlretim suumlreci arasındaki ilişki ise bir oumllccediluumlde

ccedileviriyle gelen bilginin evrensel kuumlltuumlruuml paylaşmada ne derece de etkili

olduğu sorusuna cevap verir Bilgi uumlretim suumlreci bilginin kabuluuml

aktarımı ve oumlzuumlmsenerek oumlzguumln bilgi uumlretimi geccediliş evreleri olarak

tanımlanabilir Bu uumlccedil evre kışkusuz birbirinin devamıdır Ccedileviri youmlntemi

ve bilgi uumlretimi arasındaki ilişki accedilısından değerlendirilecek olursa

oumlncelikle kaynak odaklı youmlntemin fazlalığı bilginin kabul edilip

aktarılma aşamasında olduğunu goumlsterirken okuyucu odaklı ccedileviri

youmlnteminin fazlalığı da bilginin oumlzuumlmsendiğine işaret eder Okuyucu

odaklı youmlntem iki şeye işaret eder bunlardan birincisi ccedileviri suumlreci

oumlncesinden başlayarak hedef kitlenin dilsel ve kuumlltuumlrel oumlnceliklerinin

goumlz oumlnuumlnde bulundurulduğunu ikincisi ise ccedileviri yayının iccedilindeki bilgi

yeni ve farklı da olsa dilsel olarak bu farklılığı kapatacak ve bu bilginin

kabuluumlnuuml kolaylaştıracak bir youmlnteme başvurulduğunu goumlsterir Bu

durumda kuşkusuz ccedilevirmenin amacı bilgiyi okuyucuya goumltuumlrmektir

Bundan boumlyle ccedilevirmen en azından yabancı dil kadar ana dilinde de

dilsel yetenek ve kuumlltuumlrel bilgilerini bir başka deyişle de ccedileviri edincini

kullanarak bu bilginin hedef kitle tarafından oumlzuumlmsenmesini

kolaylaştıracak bir youmlntem geliştirir Ayrıca okuyucu odaklı ccedilevirilerin

ccedilokluğu disiplinin jargonunun ccedilağdaş bilgiyi karşılayacak duumlzeyde

geliştiğini goumlsterir

4125 Bilgi Uumlretimi Accedilısından Ccedileviriyi Etkileyen-Youmlntem İliş-

kisi-Ccedilevirinin Yapıtın Niteliği İlişkisi

Yayınevi politikasının ticari amacı goumlz oumlnuumlne alındığında okuyucu

odaklı olması hedeflenir Bu durum ccedileviri yapıtın niteliğini kuşkusuz

sınırlar Oumlrneğin oumlzellikle oumlzel sektoumlre ait yayınevlerinde yayınevi

politikası olarak ccedilağdaş ve guumlncel nitelikte yayınların yayınlanması

daha ccedilok kabul goumlrebilir Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlr politikasının bir

sonucu olarak devlet eliyle ccedilıkartılan oumlrneğin suumlreli yayınlarda ccedilağdaş

bilgiyi yakalamak amacıyla uumlstuumln olan kuumlltuumlruumln ccedilıkardığı dergilerin hiccedil

seccedilicilik goumlstermeden doğrudan model alınması kimi zaman hedef

kuumlltuumlruumln gereksinim duyduğu konuların goumlzardı edilmesine neden

olabilir Tam karşıtı bir biccedilimde aradaki bilgi boşluğunu kapatmak uumlzere

sadece klasik yapıtların ccedilevirisine de ağırlık verilebilir Ne var ki kimi

zaman ccedilevirinin niteliği ccedilağdaş da olsa yapıtın ccedilevrilmesinde kaynak

odaklı youmlnteme başvurulmak zorunda kalınabilir Bu ise okuyucu

220

kitlesinin sayısını azaltır Oumlte yandan oumlrneğin ulusal kuumlltuumlr politikasının

egemen olduğu Tuumlrk kuumltuumlphaneciliği ve benzeri bir dergide

karşılaştırmalı kuumltuumlphanecilik alanında Libri IFLA Journal gibi

uluslararası bir dergiden bir uumllkenin kuumltuumlphanelerini tanıtan bir metin se-

ccedililirken hedef kuumlltuumlre coğrafi ekonomik ve kuumlltuumlrel olarak daha yakın

bir uumllkeyle ilgili bir metnin ccedilevrilmesi bilgisel accedilıdan olduğu kadar uy-

gulama olanağı accedilısından da daha anlamlı olabilir Kuşkusuz bu şekilde

bir tutum bir başka deyişle okuyucu kitlesini goumlz oumlnuumlnde bulunduran

bir ccedileviri politikası ccedileviriyi yapanların kimliğine goumlre de şekil değiştirir

Değerlendirme

Ccedileviriyi etkileyenin ulusal kuumlltuumlr ağırlıklı olması durumunda kulla-

nılan youmlntemin kaynak odaklı olması son derece doğaldır Ulusal

kuumlltuumlr politikasının en temel ilkelerinden birinin evrensel bilgi

duumlzeyine erişmek olduğu duumlşuumlnuumllecek olursa burada bilginin eksiksiz

ve doğru olarak aktarılmasının ccedileviri youmlntemini etkilemesi

kaccedilınılmazdır Uumlstelik ccedilevirmenin ulusal kuumlltuumlr politikasının uzantısı

olarak bilginin daha ilk hedef kuumlltuumlre ilk tanıştırılması aşamasında

kavramsal eksikliklerden kaynaklanan hedef dildeki terminoloji

eksikliğinden oumltuumlruuml kaynak odaklı youmlnteme başvurmaya zorlandığının

da akılda tutulması gerekir

Betimleyici taramada uumllkemizde kuumltuumlphane biliminin ulusal

kuumlltuumlruumln politikasının vazgeccedililmez bir parccedilası olduğu yadsınamaz bir

gerccedilektir Bundan boumlyle oumlzel yayınevleri yerine devlet kurumlarının soumlz

konusu yapıtları makaleleri ve raporları yayınlaması doğaldır Bunlar

sırasıyla başta Tuumlrk kuumltuumlphaneciler derneği olmak uumlzere Milli Eğitim

Bakanlığı Kuumlltuumlr Bakanlığı Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Uumlniversite

yayınları Tuumlrk Tarih Kurumu Tuumlrk Dil Kurumu ya da uumlniversiteye bağlı

yayınevleridir Oumlzel yayınevleri tarafından yayımlanan yapıtların tuumlruuml

kitap olup devlet kurumları yayınevlerinin yetersiz kaldığı 1963-1976

yılları arasında biri 1985rsquode olmak uumlzere sadece 10 adet kitap

basılmıştır Bu yıllar kuşkusuz bilgi uumlretiminin oumlteki alanlarda olduğu

gibi devlet kurumlarından oumlzel sektoumlre geccediltiği yıllara denk gelmektedir

Oumlte yandan yapıtın niteliği soumlz konusu araştırmada Ccedileviriyi etkile-

yen-Youmlntem-ccedileviri Yapıtın niteliği arasındaki uumlccedilgende yukarıda oumlne

suumlruumllen oumln bilgilerin uumllkemizdeki yansıması aşağıda verilecek sayılardan

da ccedilıkarılabilir

221

Tablo 8Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın niteliği

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak odaklı Klasik 32 16

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Klasik 3 1

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Ccedilağdaş 76 37

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Ccedilağdaş 10 5

Ulusal kuumlltuumlr Kaynak Odaklı Guumlncel 35 17

Ulusal kuumlltuumlr Okuyucu Odaklı Guumlncel 6 3

Bu sayısal verilerden ulusal kuumlltuumlruumln ccedilağdaş bilgiye erişme şeklinde

hedefinin oumlncelik taşıdığı klasik nitelikte bilginin ikinci sırada geldiği

goumlruumllmektedir youmlntem olarak her iki nitelikte ccedileviride de kaynak odaklı

youmlntemin daha ccedilok kullanıldığı goumlruumllmektedir Ne var ki ccedilağdaş nite-

likteki ccedilevirilerde okuyucu odaklı ccedileviri youmlnteminin daha fazla kullanıl-

mıştır Oumlte yandan ulusal kuumlltuumlruumln tetiklediği klasik ve guumlncel nitelikte

kaynak odaklı youmlntemle yapılmış ccedilevirilerin neredeyse aynı oranda

olduğu goumlruumllmektedir Bu ise guumlncel bilgiyle klasik nitelikte bilgiye

aynı değer verildiği ya da klasik nitelikte ccedileviriyi yapacak alt kadronun

oluşturulamadığı anlamına gelir

Yayınevi Politikası+Ulusal Kuumlltuumlr-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Nite-

liği

Ulusal kuumlltuumlruumln kendi yayınevlerini oluşturup bunların alt yapısı ha-

zırlandıktan bir suumlre sonra yayınevi kadrosunda ccedilalışanların devletin

eliyle kurulan yerlerde soumlz sahibi olma yetkileri kuvvetlendiği iccedilin kimi

zaman bu kadronun seccedilkileri ulusal kuumlltuumlr politikasına ters duumlşmeyecek

şekilde ccedileviri yayınlara youmln verebilir Kimi zaman yayınevlerinde ccedilalı-

şanların yaratıcılıkları geleneksel resmi yayınevi formatından şekilsel ve

iccedilerik olarak değişiklik yaratabilir Ne var ki bu şekilde yayınevi+ulusal

kuumlltuumlr politikasının birleştiği oumlrneklerin sayısı sadece 17rsquodir Bu disiplin

de sınırlı okuyucu kitlesine seslenildiği iccedilin oumlzel yayınevlerinin bir

yayınevi politikası benimseyerek bu alanda ccedileviri yayınlaması soumlz

konusu olmamıştır Gerccedili yayınevi politikası ve ulusal kuumlltuumlruumln

etkilediği ccedilevirilerin ccediloğunluğu yine ccedilağdaş nitelikt olmasına karşın

youmlntem olarak ulusal kuumlltuumlr politikasından farklı bir youmlntem izlememiş

yine kaynak odaklı youmlntemle sınırlı kalmıştır

222

Bireysel İstek-Youmlntem-Ccedileviri Yapıtın Niteliği

Burada ccedileviriyi etkileyen bireysel istek de olsa bir uumllkede hakim

olan ccedileviri anlayışının bireyin seccedilimini nasıl etkilediği goumlruumllmektedir

Oumlrneğin youmlntem olarak yine kaynak odaklı youmlntemin ağırlıklı olması (22

kaynak odaklı ccedileviriye karşın okuyucu odaklı ccedileviri sayısı 5rsquotir)

bireysel seccedilimlerin de toplum tarafından şekillendiğini goumlstermektedir

Bir başka deyişle okuyucu ccedileviri yayını okurken onun yabancı bir

kuumlltuumlrden geldiğini hissetmek ister Bu ise onun ccedilevirinin dilini ana dili

kadar yetkin goumlrmek istemediğini goumlsterir Ccedilevirmeni koşullandıran da

okuyucunun bu isteğini yerine getirmektir

Oumlzetle bu sayısal verilerin tarama oumlncesi verilen kararlarda oumlne

suumlruumllen hipotezlerle oumlrtuumlştuumlğuuml goumlruumllmektedir Şoumlyle k ccedileviriyi etkileyen

ulusal kuumlltuumlr ccedilağdaş ve klasik nitelikte yapıtları evrensel bilgiyi

yakalamak amacıyla ccedilevrilmesini desteklemiştir Ne var ki bilginin uzun

suumlre gerisinde kalmak bu ccedilevirilerin kaynak odaklı youmlntemle

yapılmasına neden olmuştur Yukarıda da belirtildiği gibi buna neden

hem bilginin hiccedil eksiksiz aktarılması şeklindeki bilimsel titizlik hem de

soumlz konusu bilgiyi karşılayacak bilimsel terminoloji ve kavramsal

bilginin henuumlz tam anlamıyla yerleşmemiş olmasıdır Kuşkusuz bunda

yazılı kuumlltuumlruumln 1928rsquoden sonra yayılmaya ve yerleşmeye başlamasının

da buumlyuumlk payı vardır

1983rsquoten başlayarak 2000rsquoli yıllara bilginin daha oumlzuumlmsenmiş

olduğu konu alanlarında ya da her duumlzey eğitimden gelen uygulama

alanındaki kuumltuumlphanecilere bilgiyi taşıyabilmek amacıyla okuyucu

odaklı ccedileviri youmlntemine daha ccedilok başvurulduğu goumlruumllmuumlştuumlr Ne var ki

bu youmlnteme bilinccedilli olarak değil ya ccedilevirmenin kendi edincinden ya da

guumlndelik dil kullanımını gerektiren guumlncel metinlerde başvurulmuştur

Bunun bir nedeni de oumlnceden de belirtildiği gibi bilimsel dilin yeterince

gelişmemesine karşın soumlzluuml dilin egemen olduğu guumlncel metinlerde

ccedilevirmenin kendi ana dilini kullanmada zorlanmaması goumlsterilebilir

4126Ccedilevirmen Kimliği-Youmlntem

Ccedileviri yapanın meslek elemanı ya da akademisyen kimliğine bağlı

olarak hangi youmlntemi seccediltiği bilginin kabul edilmesinde hangi youmlntemin

daha etkili olacağı konusunda bilgi verir

Değerlendirme

223

Bu oumln bilgiler sayısal verilere doumlkuumllduumlğuumlnde 179 (86) adet ccedileviri

yayının kaynak odaklı youmlntemle yapıldığını ve sadece 26rsquosında (13)

okuyucu odaklı youmlntemin kullanıldığı ortaya ccedilıkmıştır Hem

akademisyenler hem de meslek elemanları accedilısından kaynak odaklı youmln-

temin okuyucu odaklı youmlnteme tercih edilmesinin en oumlnemli nedenleri

arasında hem bilgisel hem de bilimsel jargonun eksikliği okuyucunun

gereksinimlerinin oumlnuumlne geccedilmesidir Bilginin oumln plana geccediltiği akademik

alanda bilimsel titizlik sonucu bilgiyi kaccedilırmamak kaygısıyla kaynak

odaklı youmlntemin seccedilimi haklı karşılanabilmekle birlikte kimi durumlarda

da ana dilde kendi kaynağından beslenme olanağını bulamayan

akademisyenlerin yabancı kaynaklardan bilgi edinme alışkanlığı zaman

iccedilerisinde yabancı dili ccedilok iyi bilmelerine karşın ccedileviri edinccedilsizliğine de

yol accedilabilmektedir (Toury 1995 241-259)9 Bu durumda akademisyen

soumlzcuumlk duumlzeyinde başlayarak ya kendi alanındaki yabancı soumlzcuumlğuuml ol-

duğu gibi aktararak anadilinde bilimsel jargonu geliştirememekte ya da

dilsel duumlzeyde kendi dilinin metin tuumlruuml ya da yazı geleneklerini goumlzden

kaccedilırarak kaynak dil yazı geleneğini hedef dile olduğu gibi aktarmak zo-

runda kalmaktadır Oumlte yandan uygulama alanında ccedilalışan meslek ele-

manlarının hem kaynak odaklı hem de okuyucu odaklı youmlntemleri aka-

demisyenlerle neredeyse aynı oranda kullanıyor olmaları soumlzkonusu

kimselerin uygulama alanında da olsa akademisyenlerle aynı inceleme

malzemesi ldquokitabırdquo paylaşmalarından kaynaklanmaktadır Bu ise her iki

kesimin de dil kullanımıyla ilgili yazılı yeteneklerinin oumlteki disiplinler-

den gelen meslek elemanlarına ya da akademisyenlere oranla daha fazla

gelişmiş olduğuna işaret eder Bundan boumlyle ccedilevirilerin metin iccedili

bağlaşıklığında ccedileviri accedilısından bir sorun ccedilıkmadığını eşdeğerlik oumllccediluumltuuml

olarak soumlzdizimsel eşdeğerliğin her iki kesim tarafından da yeğlendiğini

goumlstermektedir

9 Touryrsquoye goumlre ldquodil edincinerdquo sahip olmak ldquoccedileviri edincinerdquo sahip olu-

nacağı anlamına gelmemektedir Bir başka deyişle ldquoiki dillirdquo olmak bilgi aktarımı accedilısından toplumsal iletişimi sağlamada yeterli olmakla birlikte esas dilin bireysel yaratıcılık youmlnuumlnuuml de ilgilendiren ldquoccedileviri edincirdquo kaynak hedef dil ve kuumlltuumlruumln her tuumlrluuml oumlzelliğini bilip bu bilgi birikimini kendi bireysel yaratıcılığıyla birleştirmektir Bu ise bilinccedilli olarak ana dilinin dinamiklerini zorlayarak ccedileviriyi dili zenginleştirmede araccedil olarak kullanma yetisine sahip olma anlamına gelmektedir Bundan boumlyle ccedileviriye guumlnuumlmuumlzde salt bir bilgi aktarım aracı goumlzuumlyle bakmanın oumltesine geccedililmiştir

224

Kaynak odaklı youmlntemin ccedilok kullanılmış olması zaman iccedilerisinde

hedef dildeki yazı dilini etkileyeceği anlamına gelmektedir Uumllkemizde

uzun suumlre kaynak odaklı ccedileviri youmlnteminin kullanılması Tuumlrk bilim

dilinin gelişememesine neden olan etkenlerden biri olduğu oumlne suuml-

ruumllebilir Aşağıdaki youmlntemle ilgili şu sayılar yukarıda soumlylenenlerin bir

kanıtı olarak da değerlendirilebilir

Tablo 9 Ccedilevirmen Kimliği ve Youmlntem Arasındaki İlişkilerin Sayısal

Dağılımı

Ccedilevirmen kimliği Sayı Yuumlzde Youmlntem

Akademisyen 72 35 Kaynak Odaklı Okuyucu odaklı

65 7

Meslek elemanı 119 58 100 19

Belirlenemeyen 14 7 14 -

Bu tablodan da anlaşılacağı uumlzere meslek elemanı sayısı akademis-

yen sayısından daha fazladır Bunun nedeni kuumltuumlphane biliminin oumlzel-

likle Cumhuriyetin kuruluş yıllarında uygulama alanındaki oumlneminden

kaynaklanır Bu ise uygulama alanıyla ilgili bilginin akademik alandaki

bilgiden oumlnce geldiğine işaret etmekle birlikte uygulama alanında ya-

bancı dil bilenlerin sayısının akademik alanda ccedilalışanlardan daha az ol-

duğu da bir gerccedilektir Oumlte yandan bu bir yerde soumlzkonusu disiplinin uy-

gulama alanındaki işlevinin ulusal kuumlltuumlre etkisi accedilısından akademik

alandaki işlevinden oumlnce geldiğini goumlstermektedir Uygulama alanına

kolaylık sağlayacağı duumlşuumlnuumllen oumlrneğin teknolojik bilginin ivedi olarak

ccedilevrilmesi gereği meslek elemanlarını bilgisel eksikliği ccedileviri yoluyla

kapatmaya zorlamıştır Kuşkusuz bunda yuumlksekoumlğretim kurumlarındaki

kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili boumlluumlmlerin geccedil kurulmasının da payı

vardır

4127Zaman Kesitleri

Yıllara goumlre dağılım konusunda temel oumllccediluumlt ccedileviri yayınlar olarak

alındığından zaman kesiti olarak neyin oumllccediluumlt alınacağı sorusu guumlndeme

gelir Bu taramada zaman kesiti olarak bilimsel alanda ccedileviri yayınlar

goumlz oumlnuumlnde bulundurularak 1 zaman kesiti olarak 1923-1960 ikinci za-

man kesiti olarak 1961-1980 uumlccediluumlncuuml zaman kesiti olarak ise 1981-2000

yılları saptanmıştır Buna neden olarak ise 1 zaman kesiti iccedilin bilimsel

225

geccedilmişi Doğu kuumlltuumlruumlne dayanan bir uumllkede yeni kurulan Cumhuriyetin

Batı standartlarında toplumsal bir alt yapı oluşturmak uumlzere başta

uygulama alanındaki eksiği kapatmak amacıyla Batırsquodan gelen ccedileviri

yayınlara gereksinim duyması goumlsterilebilir Bu doumlnemde amaccedil temel

bilgileri uygulama alanına geccedilirecek nitelikte metinlerin ccedilevrilmesine

gereksinim duyulduğundan ccedileviri yayın sayısı kısıtlı olmakla birlikte

temel bilgileri karşılayacak niteliktedir Oumlte yandan akademik accedilıdan

ccedileviri yayınların oumlnemi 1933 yeni uumlniversite tasarısıyla birlikte

anlaşılmıştır Bununla birlikte taramaya 1933rsquoten değil de

Cumhuriyetin kuruluşundan başlanmasının nedeni ulusal kalkınmanın

kuumlltuumlrel kalkınmayla sağlanabileceğinin Cumhuriyetrsquole birlikte

anlaşılmış olmasıdır Bir başka deyişle bilginin tabana en temel yayılma

aracı kuumltuumlphane ve kuumltuumlphaneciliğe yuumlksek oumlğretimden zamansal olarak

daha oumlnce yer verilmiştir Nitekim Milli kuumltuumlphanenin Cumhuriyet Douml-

nemi Makaleler Bibliyografyasırsquoda (1923-1999) bu alanda ccedilalışmaların

Cumhuriyetle birlikte başladığını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak 1961-1980 yıllarının saptanması da

rastlantı değildir Şoumlyle ki siyasal yaşamdaki değişiklikler kaccedilınılmaz

olarak bir toplumun eğitim ve kuumlltuumlr yaşamına yansır Siyasal iktidarın

tek partilikten ccedilok partililiğe geccedilişi ile birlikte siyasal alanda olduğu

kadar eğitim ve kuumlltuumlr alanında da İsmail Kaplanrsquoın deyişiyle ldquoccedilalkantılı

bir doumlneminrdquo yaşanmıştır Bu durum akademik alandaki disiplinlere de

yansımış ve bilginin devlet kurumlarından oumlzel alana kaymasına neden

olmuştur Bu bir yerde 1961 anayasasıyla birlikte duumlşuumlnce oumlzguumlrluumlğuumlne

ve oumlzellikle 21madde de geccedilen ldquobilim ve sanat oumlzguumlrluumlğuumlrsquonuumlnrdquo bir

sonucu olarak değerlendirilebilir (Kaplan 1999264-275) Bu ccedilalkantılı

doumlnemde farklı kutupların ortaya ccedilıkması farklı kanallardan bilgiye

gereksinimi artırmıştır Ne var ki bir yandan geccedilmişteki bilginin

eksikliği oumlte yandan bu doumlnemde uumlretilen bilgiye yetişme kaygısı

uumlniversitelerin ccedileviri yoluyla gelebilecek bilgiye yetişememesine neden

olmuştur Bu bilgi accedilığı ise oumlzel yayınevleri tarafından başıboş bir şe-

kilde kapatılmaya ccedilalışılmıştır Ne var ki bu ccedilalkantılı doumlnem 1980rsquode

yeni bir askeri darbeyle sonuccedillanmış ve ccediloğulculuğun yarattığı

kargaşanın yerini ulusal birliğin alması amacıyla 1981rsquode yeni bir

Yuumlksek Oumlğretim Kurumu Yasası ve 1982rsquode yeni bir Anayasa ve

duumlzenlenmek zorunda kalınmıştır Bu yeni yasayla birlikte yuumlksek

uumlniversiteler ldquobilimsel ve idari oumlzerkliğirdquo hakkının kaybetmiştir 1981

Yuumlksek Oumlğretim Yasası yuumlksek oumlğretim kurumlarının devletin resmi

226

kurumları olarak yer almasına neden olmuştur Bu şekilde denetim altına

girme ise yine ccedileşitli kanallar ve dillerden gelen ccedileviri yollu bilginin

normal olarak serbest piyasa ekonomisini benimsemiş bir uumllkede oumlzel

sektoumlrde uumlretileceği anlamına gelmektedir Daha da accedilılacak olursa

tarihte yukarıda kısaca değinildiği şekilde bu toplumsal olay ve

ccedilalkantıların bilgi uumlretim şekil ve youmlntemine yansıması kaccedilınılmazdır

Bundan boumlyle uumllkenin koşullarını da goumlze alarak zamanın 1923-1960

1961-1980 1981-2000 şeklinde dilimlere boumlluumlnmesinde hem kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedileviri yayınların bu toplumsal olaylardan ne derecede et-

kilendiğini goumlrmek hem de ccedileviri yayınların oumlzel disiplin iccedilerisindeki

konumu ve gelişimi kadar genelde Tuumlrk bilimsel geleneğinde ccedileviriye

bakış accedilısını da değerlendirmek accedilısından yararlı olacaktır

4128 Ccedileviri Yılı -Niteliği

Nitelikle ilgili değerlerin sırasıyla klasik ccedilağdaş ve guumlncel olduğu

duumlşuumlnuumllecek olursa oumlrneğin belli bir konu alanındaki temel değişmez

bilgiyi taşıyan klasik bir yapıtın aradan buumlyuumlk bir zaman farkı geccedilerek

ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr politikasının ilke olarak klasik nitelikte

bilgiye oumlnem vermediğini işaret ederken ccedilağdaş bilgiyi taşıyan bir

ccedileviri uumlruumlnuumln zaman aralığı verilmeden ccedilevrilmiş olması ulusal kuumlltuumlr

politikasının ccedilağdaş bilgiye karşı duyarlılığını goumlsterir

Bilim dalında konu alanıyla ilgili uzmanlık metinleri yerine guumlncel

metinlerin ccedilevirilerinin bulunması bir yandan ccedilevirilerin bireysel isteğe

dayalı olarak yapıldığını goumlsterirken oumlte yandan da soumlz konusu alanda

henuumlz bilimsel bir sistemlilik kurulmadığı ve araştırmanın bilinccedilsiz ola-

rak keyfi yapıldığı anlamına gelir Bu ise soumlz konusu ccedileviri yayınların

genellikle tuumlketmelik bilgi taşıdığı anlamına gelebilir

Değerlendirme

Tablo 10 Ccedileviri Yılı ndashNiteliği-Ccedileviri Sayı ve Yuumlzdesi

1924-1960 1961-1980 1981-2000

Toplam 35 88 83

Yuumlzde 17 43 40

Nitelik Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel Klasik Ccedilağdaş Guumlncel

Sayı 13 8 14 13 49 26 12 49 22

yuumlzde 37 23 40 15 56 30 14 59 27

227

Bu tabloda goumlruumllduumlğuuml uumlzere 205 ccedileviriden ilk doumlnemde toplam ccedileviri

sayısı sadece 35 olmasına karşın ikinci (toplam 88) ve uumlccediluumlncuuml douml-

nemde(83)bu sayının birbirine neredeyse eşit olduğu goumlruumllmektedir Ne

var ki nitelik accedilısından bu doumlnemler birbiriyle karşılaştırıldığında en

ccedilok klasik ccedilevirinin 1 doumlnemde yapılmasına karşın bu nitelikte

ccedilevirilere 2 ve 3 doumlnemde ilginin azaldığı goumlruumllmektedir Bu ise 2 ve 3

doumlnemde temel bilgilerin bu konu alanında artık yerleştiğini ya da

ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemdeki bilgi patlaması karşısında klasik nitelikte

konuların bir kenara atılıp ccedilağdaş bilgiyi yakalama kaygısına girildiği

anlamına gelebilir Nitekim ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde klasik nitelikte

ccedileviriler 15 civarında olmasına karşın ccedilağdaş nitelikteki ccedilevirilerin

50rsquonin uumlzerine ccedilıkması bunun bir kanıtı olarak da goumlsterilebilir Oumlte

yandan guumlncel tuumlketmelik bilgiyi taşıyan ccedileviriler 1doumlnemde 40

iken ikinci ve uumlccediluumlncuuml doumlnemde bu oranın daha azaldığı goumlruumllmektedir

Ancak aradaki farkın sadece 10 olması guumlncel nitelikte ccedilevirilere

guumlnuumlmuumlzde de gereksinim duyulduğunu goumlsterir Bunun başlıca nedeni

iletişim ağının giderek artması ve karmaşıklaşması sonucu en azından

guumlndelik yaşamla ilgili bilgilendirmede bu nitelikte ccedilevirilerin de oumlnemi

olduğu ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu nitelikte ccedileviriler toplumun o andaki

ihtiyacına cevap verdiğinden o doumlnemdeki mesleki ilgi alanı ve

yaşamıyla ilgili veri niteliğini de taşır

4129Ccedileviri Yılı-Dil

Bu ikili arasındaki ilişki hangi yıllarda hangi dillerden ccedileviri

yapıldığını accedilıklar Oumlrneğin soumlzkonusu doumlnemde ccedilevirlerin uluslararası

bilim dili sayılan bir dilden yapılıp yapılmadığı konusundaki veriler

ccedilağdaş bilginin yakalanıp yakalanmadığı konusunda da bilgi verir 18

yuumlzyıldan başlayarak 20 yuumlzyılın başına dek Fransızcarsquonın akademik

yabancı dil olarak en ccedilok kullanılan yabancı dil olmasına karşın 20

yuumlzyılda giderek saygınlığını kaybederek yerini İngilizcersquoye bırakması

kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirilere yansıyıp yansımadığının

anlaşılması evrensel bilginin hedef kuumlltuumlre ulaşıp ulaşmadığını goumlsterir

Oumlte yandan Fransızcarsquonın uumlstuumln konumda olduğu doumlnemde başka

dillerden de ccedilevirilere yer verilmesi bilginin farklı kuumlltuumlr ve kanallardan

girdiğine işaret ederek bilimsel olarak disiplinin geniş oumllccedilekli bir bakış

accedilısına sahip olduğunu goumlsterir

228

Değerlendirme

Hangi yıllarda hangi dillerden ccedilevirinin yaygın olduğu konusuyla il-

gili bilgi bir uumllkenin sadece hangi yabancı kanallardan bilgi aktardığı

konusunda sayısal veriler ortaya ccedilıkarmakla kalmaz aynı zamanda disip-

linler arasında hangi disiplinin hangi yabancı kaynaklı kuumlltuumlrden beslen-

diği konusunda da bilgi verir Aşağıdaki sayısal verilerden kuumltuumlphane

bilimi alanında genel olarak oumlteki disiplinler gibi yabancı dil olarak İn-

gilizcersquonin baskın olduğu goumlruumllmektedir Bununla ilgili veriler toplam

205 makale ve ccedileviri yapıttan şu şekilde bir sıralama izlemiştir

Tablo 11 Sayısal ve Yuumlzde Olarak Dil Dağılımı

Dil Sayı Yuumlzde

İngilizce 152 74

Fransızca 41 20

Almanca 7 3

Ar+Farsccedila 2 1

Dil belirsiz 3 2

Bununla birlikte bu sayısal veriler kuumltuumlphane biliminin oumlzel bir di-

siplin olarak hep aynı dilden kaynaklarla mı beslendiği sorusunu akla

getirir Bununla da kalmaz soumlz konusu bilim dalının oumlteki bilimlerden

ccedileviri dili olarak farklı bir dil seccediliminde bulunup bulunmadığının da

araştırılmasını gerektirir Daha da accedilılacak olursa İngilizcenin guumlnuuml-

muumlzde en ccedilok kullanılan uluslararası bilim dili olması doğal olarak İngi-

lizcersquoden ccedileviri sayısını oumlteki dillere goumlre artıracaktır Ne var ki tarihsel

akış iccedilerisinde İngilizcersquonin hep uumlstuumln dil konumunda olmadığı da or-

tada bir gerccedilektir İşte bu noktada hangi dilden hangi doumlnemde en ccedilok

ccedileviri yapıldığı sorusu guumlndeme gelmektedir

229

41291 Zaman Kesitlerine Goumlre Ccedileviri Yılı-Dil

Tablo 11 Dil ve Yıllara Goumlre Ccedileviri Dağılımı

1923-1960 1961-80 80-2000 1923-2000

33+ 1 dili belli değil

17

85+3

43

83

40

ccedileviri205

Fransızca İngilizce Almanca Arapccedila Fra İng Alm Arap Fra İng Alm Ar toplam

13 17 1 2 24 58 4 - 4 77 2 - 205

6 8 - 1 12 28 2 2 37 1

Bu sayılara goumlre İngilizce 152 ccedileviriden 17rsquosi 1doumlnem 58rsquoi

2doumlnem 77rsquosi ise son doumlnemde yapılmıştır Bu bir yandan

İngilizcenin uluslararası bilim dili olarak giderek kuumltuumlphane bilimi

alanında oumlteki dillere goumlre uumlstuumlnluumlk kazandığını goumlsterirken oumlte yandan

da başka dil ve kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye her geccedilen guumln kapılarını

kapattığı anlamına gelmektedir Oysa bilgi ccedileşitlendikccedile disiplinin

ufkunun genişleyerek zenginleşeceği ortada bir gerccedilektir Oumlte yandan

kuumltuumlphane bilimini oumlteki disiplinlerden farklı kılan bir başka oumlğe de

Fransızcarsquonın goumlzde bilim dili kabul edildiği doumlnemde bile İngilizce

ccedilevirilere yer verilmesidir Bunda akademik disiplin olarak oumlteki

disiplinlerden daha sonra kabul edilmesinin payı olacağı kadar uumllkenin

kuumlltuumlrel alışveriş olarak daha Cumhuriyetin kuruluş aşamasında

Amerika ile iletişimde bulunmasının da roluuml olabilir Bir başka deyişle

geleneksel Avrupa kuumlltuumlruumlne Amerika gibi gelişmiş bir uumllkeden

teknolojik bilgiyi alarak yetişilmeye ccedilalışılmıştır Ne var ki bu arada

Amerikanın teknolojik kalkınmasının temelinde Avrupa bilimsel

geleneğinin yattığı gerccedileği goumlz ardı edilmiştir (bk431)

Oumlte yandan doğal olarak oumlteki bilim dallarının goumlzde dili Fransızca

2 sırada yer almış 3 dil olarak ise oumlzellikle İstanbul Uumlniversitesinin

1933rsquoten başlayarak Alman bilim adamlarıyla oumlzellikle uumlniversite

kuumltuumlphaneleri konusuyla ilgili olarak kuumlltuumlrel işbirliği bu dilde

ccedilevirilerin oumlzellikle bu uumlniversitedeki akademisyenler tarafından

yapılmasına neden olmuştur (Hildegard 1998 85-96) Almancarsquodan

ccedilevirilerin oumlzellikle ikinci doumlnemde yapılması ise soumlz konusu boumlluumlmuumln

İstanbul Uumlniversitesinde oumlteki disiplinlerden sonra kurulmasından

230

kaynaklanmıştır Bu ise gizli de olsa uumlniversite geleneğinin bir

goumlstergesi olarak da değerlendirilebilir

41210 Ccedileviri Yılı-Konu Alanı

Bu ilişki hangi yıllarda hangi konu alanında ccedileviriye gereksinim du-

yulduğunu ortaya ccedilıkaracaktır Bu ccediliftin accedilıklanması belli zaman

kesitinde hangi konu alanında en ccedilok ccedileviri yapıldığı olduğu konusunda

bilgi verir

Değerlendirme

Bu listeden en ccedilok ccedileviri yapılan konu alanının yabancı uumllkelerdeki

kuumltuumlphane halk kuumltuumlphaneleri ile ilgili olması onu sırasıyla kataloglama-

sınıflama milli kuumltuumlphane ya da eğitim okuma alışkanlığı gibi ulusal

kuumlltuumlr politikasının oumlnderlik ettiği konu alanlarının izlediği goumlruumllmekte-

dir Bununla birlikte bilim dalının oumlzerk kimliğinin 80rsquoli yıllardan başla-

yarak akademik ccedilevre tarafından daha kabul goumlrmesiyle birlikte

belgebilim bilgibilim gibi daha ccedilağdaş ve daha oumlzel alan bilgisi

gerektiren konularda ccedileviri yapıldığı goumlruumlluumlr

Tablo12 Konu-Ccedileviri Sayısı

Konular sayı

Kuumltuumlphaneler ndash uumllkelermdashtarih 26

Sınıflamakataloglama 17

Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(6)-eğitim-yapı- 13

Kuumltuumlphanecilik-uumllkeler 11

Kitap -kuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 10

Arşiv-arşivcilik 9

Uumlniversite Kuumltuumlphaneleri-uumllkeler(2) 9

IFLA ndash Bildiriler 8

Belgebilim ndash Gelişme 8

Bilgi-ağı-dağılımı-bilgibilim-kavram-politikalar-israil 6

Yapılan araştırmada 61 farklı konu alanı saptanmış olup en ccedilok

ccedileviri yapılan konu alanı sayısı on birdir Sıralamada kuumltuumlphaneler-

231

uumllkeler halk kuumltuumlphaneleri--uumllkeler sınıflama kataloglama

kuumltuumlphanecilik-uumllkeler eğitim ve kitap konularında ccedileviriler en uumlst

sırada yer almaktadır Bir başka deyişle 205 ccedilevirinin 132rsquosi (64) bu

konu alanlarındandır Bu ise kuramsal araştırmaya dayalı bilgiden ccedilok

yabancı kuumlltuumlrdeki uygulamaları tanımaya oumlncelik veren ccedilevirilerin

tercih edildiği goumlruumllmektedir

412101Ccedileviri Yılı-Konu Dağılımı

Yukarıdaki bilgiler beraberinde soumlz konusu konu dağılımının hangi

yıllara arasında yer aldığı sorusunu da getirir Burada oumlnceden belirlen-

miş zaman kesitleri oumllccediluumlt alınarak konu alanlarının 1923-1960 1961-

1980 1981-2000 yılları arasındaki dağılımı goumlzler oumlnuumlne serilmeye

ccedilalışılmıştır

Tablo 13 En Ccedilok Ccedileviri Yapılan Konuların Yıllara Goumlre Dağılımı

Konu sayı yıl 1923-60 1961-80 1981-2000

1Kuumltuumlphanelerndashkuumltuumlphanecilik-- uumllkeler-- 37 1956-97 7 8 22

11 Kuumltuumlphaneler Uumllkeler 26 1957-98 5 6 15

12 Kuumltuumlphanecilik-Uumllkeler 11 1956-91 2 2 7

2Halk kuumltuumlphaneleri-uumllkeler-eğitim-yapı- 13 1925-99 3 7 3

3 Kitap ndashkuumltuumlphane-ticareti-koruma-yılı 12 1952-87 2 8 2

4Sınıflama Kataloglama 17 1953-89 6 8 3

Bu tablo belirtilen zaman kesitine goumlre yeniden değerlendirilecek

olursa 1925-1960 yılları arasında ccedileviri yapıt konularının doğrudan

uygulama alanıyla ilgili olarak seccedilildiği goumlruumllmektedir Bu ise

ccedilevirilerin kuumltuumlphaneler-eğitim kuumltuumlphanecilik milli kuumltuumlphane halk

kuumltuumlphaneleri bibliyografik servis kataloglama kuumltuumlphane hizmeti gibi

doğrudan mesleki alanına seslendiğini goumlstermektedir

Oumlte yandan ikinci doumlnem olarak adlandırılan 1961 ve 1980rsquoli yıllara

gelindiğinde yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı uumlzere kuumltuumlphane ve

kuumltuumlphanecilik alanında yabancı kuumlltuumlrlere accedilılma isteğinin bir goumlster-

gesi olarak yabancı kuumlltuumlrlerdeki uygulama alanını ilgilendiren konu-

232

larda ccedileviri yayınlara yer verildiği goumlruumllmektedir Halk kuumltuumlphaneleriyle

ilgili yabancı uumllkelerle karşılaştırmalı ccedileviri yayınların sayısının ccedilokluğu

da bu doumlnemde bilginin herkese eşit şekilde erişmesi konusunda bilgi

edinme amacı taşımaktadır Buna bağlı olarak uluslararası IFLA

CENTO gibi kurumlar ve onların yayınlarından ccedilevirilere de yer veril-

miştir Bu ise soumlz konusu alanda uluslararası evrensel bilgiye verilen

oumlnemin artığını kanıtlar Ne var ki ccedileviri yayınların ccediloğu oumlzel bilgi ala-

nından ccedilok genel bilgi verici nitelikte yapıtlardır Ne var ki bu şekilde

mesleki goumlruumlş accedilısını genişleten genel bilgi akademik olmadığı gerekccedile-

siyle eleştirisi konusu olabilir Bununla birliktebilgi edinme suumlrecinde

mantıksal akışın genelden oumlzele gideceği konusundaki gerccedileğin de goumlz

ardı edilmemesi gerekir Şoumlyle ki akademik meraklılık ancak oumlteki

uumllkelerdeki uygulamalar konusunda genel bilgiyi edinip bu kurumların

işleyişiyle ilgili konularda soruların ortaya ccedilıkmasıyla birlikte

uyanacaktır Bu ise araştırmacıyı soumlz konusu uumllkelerdeki işleyişin arka

plan bilgisiyle ilgili bilgiyi yabancı kaynak ya da ccedilevirilerden

edinmesini ve iccedilinde yaşanılan kuumlltuumlrde yabancı uumllkelerdeki işleyişin

uygulanırlık derecesinin araştırmak uumlzere oumlzguumln bilgi uumlretimine

geccedilmesini sağlayacaktır Bu doumlnem de ikinci sırada yer alan

kuumltuumlphaneler eğitim ya da kuumltuumlphanecilik eğitim konusundaki ccedileviri

yayınlar ise en azından eğitim konusunda evrensel bilgi eksiğinin kabul

edilerek yeni bilgiye bir başka deyişle geleneksel kuumltuumlphanecilikten

ccedilağdaş kuumltuumlphaneciliğe geccedilişe duyulan gereksinimin bir ifadesi olarak

duumlşuumlnuumllebilir

Uumlccediluumlncuuml doumlneme geccedilildiğinde ise yabancı uumllke kuumltuumlphaneleri kuumltuumlp-

haneciliğiyle ve halk kuumltuumlphaneleri eğitim ile ilgili konular konu dağı-

lımı accedilısından ikinci doumlneme benzerlik goumlstermekle birlikte bilgibilim

belgebilim bilgisayar bilgi teknolojileri gibi yeni konu alanlarının da

ccedileviri yayın olarak devreye girdiği goumlruumlluumlr Tabloda ilgi ccedileken bir so-

nuccedilta 1960 ve 80 yıllarında kuumltuumlphaneler ve uumllkeler konusuna ilginin

oumlzellikle kuumltuumlphane biliminin akademik olarak yerleşmesinden sonra

başka alanlara youmlnelmesi beklenirken daha da artması dikkat ccedilekicidir

Ne var ki uumlccediluumlncuuml doumlnemde geleneksel Avrupa uumllkelerindeki

kuumltuumlphanecilik deneyimlerini anlatan yazıların yanına bizim uumllkemizin

gerccedileğine ve koşullarına daha yakın olan uumlccediluumlncuuml duumlnya uumllkelerindeki

uygulamalardan soumlz eden yazılar da eklenmiştir Kuşkusuz bu konuların

seccediliminde ccedilağımızdaki Kuumlreselleşme hareketinin uluslararası iletişime

verdiği oumlnemin etkisi de vardır Oumlte yandan bu şekilde konuların

seccedililmesi yayınevi politikasının konuların herkese seslenecek nitelikte

233

olmasına oumlzen goumlstermesinin de bir sonucu olabilir Tarama malzemesi

olarak incelenen İUuml Kuumltuumlphanecilik dergisinde ise yabancı uumllkelerle

ilgili tanıtıcı değil de kuramsal bilgiyi taşıyan metinler yeğlenmiştir

Bunun yanı sıra bilgibilim belgebilim kuumltuumlphane-buumltccedile kuumltuumlphane-

teknoloji kuumltuumlphane-internet kuumltuumlphane bilimi kuumltuumlphane-tarih gibi

kuramsal alanı ilgilendiren konulara yer verilmiş ve tarih konusunda bile

oumlzellikle Tuumlrk kuumltuumlphaneciliğini doğrudan ilgilendiren ccedileviri yayınlara

yer verilmeye oumlzen goumlsterilmiştir Bundan boumlyle ccedileviri yayınlar

konusunda bu akademik dergilerde daha seccedilici davranıldığı soumlylenebilir

Ne var ki TKrsquonın oumlzellikle hakemli dergi (1995) olduktan sonraki

konumu akademisyenlerin bu dergiye ilgisini artırdığından Uumlccediluumlncuuml

zaman kesitinin sonuna doğru bu dergide yer alan ccedilevirilerin konu

alanlarının akademik dergilerdeki konu alanlarına koşut bir tutum

sergilediği goumlruumllmektedir

Oumlzetle sayısal verilere tekrar bakıldığında en ccedilok ccedileviri son 3

doumlnemde yapılmış olmakla birlikte uumllkemizde ccedileviri etkinliğinin en

yoğun yaşandığı 2doumlnemle aralarında neredeyse hiccedil fark

bulunmamaktadır Aralarındaki fark sadece 1rsquodir Oumlte yandan

uumllkemizde dil bilenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri sayısında

2doumlnemden 3doumlneme bir artış olmadığı goumlruumllmektedir Bu ise ccedileviri

yerine yabancı kaynaklardan doğrudan beslenerek oumlzguumln yapıt verme

eğiliminin arttığını goumlstermektedir Bir başka deyişle bu disiplinde

ccedilalışan elemanların ve akademisyenlerin sayısı artmasına karşın ccedileviri

yayın sayısının aynı kalması gerccedilekte uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayın

konusunda bir duumlşme baş goumlsterdiğini goumlstermektedir Kuşkusuz ccedileviri

yayının bir talep sonucu ortaya ccedilıkacağı tartışılmaz bir gerccedilektir Ne var

ki ccedileviri yayına talebin azalması bu konu alanında ccedilalışan oumlzellikle

akademisyenlerin yabancı dil bilme oumln koşuluyla bu mesleğe

seccedililmelerinden kaynaklanmaktadır Bu şekilde yabancı dildeki bilgi

telif yazılarla okuyucuya ulaştığından ccedileviri yayınlarla olmasa bile telif

yayınlarla okuyucuya eğitimde ya da bilgiye erişimde fırsat eşitliği yara-

tılmış olmaktadır Uumlstelik yılların dilimlerine goumlre ccedileviri yayınların

iccedileriklerinin Batırsquodaki gelişmelere koşut iccedilerikte olması bilginin geri-

sinde kalınmadığının oumlteki bir işareti olarak kabul edilebilir Bunun en

tipik oumlrneği 2 doumlnemde bilgibilim belgebilim konuları oumlne ccedilıkarken

uumlccediluumlncuuml doumlnemde bilgisayar Internet teknolojileri ve tuumlrevleri konusunda

ccedileviriler arttığı goumlruumlluumlr Bu ikinci doumlnemde başlayan youmlnelmenin

giderek 3doumlnemde benimsendiği guumlnuumlmuumlzde yuumlksek oumlğretim

kurumlarındaki kuumltuumlphanecilik boumlluumlmlerinin adlarının bilgi ve belge

234

youmlnetimi şeklinde değiştirilmesi gereksiniminin duyulmasından da

anlaşılmaktadır Oumlte yandan artık teknolojinin gerisinde kalan sınıflama

ve kataloglama gibi konularda ccedileviri sayısı ilk iki doumlnemde eşit olarak 6

ve 8 iken bu konuda ccedileviri sayısı uumlccediluumlncuuml doumlnemde 3rsquoe duumlşmuumlştuumlr Bu

ya bu konuda artık bilgi gereksinimi duyulmadığına ya da bu konu alanı

yerini yeni teknolojiye bıraktığına işaret eder Konu alanlarıyla ilgili bu

saptamalar kuşkusuz berberinde hangi nitelikte ccedilevirilerin hangi

doumlnemde yapıldığı sorusunu da guumlndeme getirir Konu alanlarının

doumlnemden 3 doumlneme doğru gittikccedile ccedilağdaşlaştığı yukarıdaki tablodan

anlaşılmakla birlikte niteliğinin de ortaya ccedilıkarılması bu bilgilerin

gerekccedilelendirmesi accedilısından oumlnem taşır

41211Ccedilevirinin Niteliği-Oumlzguumln Yapıt Yılı- Ccedileviri Yılı ilişkisi

1Doumlnem (1923-1960)

1 Doumlnemde toplam ccedileviri sayısı 35 olup ccedilağdaş nitelikte olan 8 ccedile-

viriden 3rsquouumlnde oumlzguumln yayın yılı belirtilmiş 5rsquoinde ise oumlzguumln yayın yılı

belirtilmemiştir Oumlte yandan klasik nitelikte olan 13 yayından 5rsquoinde ta-

rih var 8rsquoinde ise tarih verilmemiş guumlncel nitelikte ccedileviri yayında ise

6rsquosında tarih verilirken 8rsquoinde tarih bulunmamaktadır Bununla birlikte

guumlncel nitelikteki ccedilevirilerin ccedileviri ve telif yayın yılları zorunlu olarak

birbirine yakın olarak kabul edilebilir Toplu olarak duumlşuumlnuumllecek olursa

35 yayından 14 yayının yılı belirtilmesine karşın 21rsquoinin yayın yılı

verilmemiştir Bu durum soumlz konusu doumlnemde 40 yayının tarihi

verilirken 60rsquoının verilmediğini goumlsterir

Oumlte yandan bu verilerden ccedilıkan ikinci soru ccedileviri yılı ile oumlzguumln yapıt

yılı arasında ne kadar zaman geccediltiğidir Bununla ilgili olarak ise sadece 6

yapıtta yayın yılıyla ccedileviri yılı arasında fark olduğu buna karşın birinci

doumlnemde aradaki farkın sadece bir ya da aynı olduğunu goumlsterir Ne var

ki bu yayın yılları ve nitelikle ilgili bilgiler birleştirildiğinde soumlz konusu

doumlnemde yayın yılları arasında fark bulunmaması guumlncel nitelikte ve te-

mel bilgiyi taşıyan ve o doumlnemde kuumltuumlphanelerin işleyişi konusunda bilgi

veren klasik nitelikte yapıtlara daha gereksinim duyulduğu ortaya

ccedilıkmıştır Guumlncel ve klasik nitelikte metinlerin ccedilevirisinde amaccedil ccediloğu

kez salt bilgiyi aktarıp onu uygulamaya geccedilirmek olduğundan bu

ccedileviriler genellikle ccedilevirmen tarafından seri halde yapılacak niteliktedir

Uumlstelik bu ccedilevirmenlerin bizzat uygulamanın iccedilinde geldiği duumlşuumlnuumllecek

235

olursa bilimsel terminoloji accedilısından zaman kaybedilmediği duumlşuumlnuuml-

lebilir

2 Doumlnem (1961-1980)

Bu doumlnem genelde her disiplinde yoğun ccedileviri etkinliğinin yaşandığı

bir doumlnemdir Toplam 88 ccedileviriden 41rsquoinde oumlzguumln yapıt yılı

bulunmaktadır Bu ise soumlz konusu doumlnemde 47 sinin oumlzguumln yapıt yılı

verilmesine karşın 63 uumlnde yayın yılına ait bir bilgi olmadığını

goumlstermektedir Ccedilağdaş klasik ve guumlncel olmak uumlzere oumlzguumln yayın yılı

verilen ccedileviri sayısı yaklaşık yarıyadır Buna goumlre klasik yapıtlardan

7rsquosinde yayın yılı bildirilmiş ccedilağdaş yapıtlardan 22rsquosinde oumlzguumln yapıt

yılı belirtilirken guumlncel yapıtlarda 26 yayından sadece 12rsquosinde yayın

yılı bellidir Birinci doumlnemle yayın yılı accedilısından karşılaştırıldığında ise

oranlar arasındaki ortalama farkın sadece 7 olduğu goumlruumllmektedir Bu

oranların birbirine yakın olması ise bilginin kaynağına inme konusunda

henuumlz bilimsel bir meraklılık uyanmadığını işaret etmektedir

Oumlte yandan oumlzguumln yapıt ve ccedileviri yapıt yılı belli olan yayınlarda

arada yıl olarak farkın hiccedil olmaması veya en fazla bir ya da iki yıl

olması ccedileviri yoluyla gelen bilgiyi edinmede geccedil kalınmadığını

goumlstermektedir 45 yayın arasında sadece 3rsquouumlnde aradaki yıl farkı 8 ila

10 arasındadır

Guumlncel klasik ve ccedilağdaş nitelikte olan ccedilevirilerin yayın yılı ve ccedileviri

yılı aynı oranda bildirildiği ortaya ccedilıkmaktadır Oumlzguumln yayın yılı ile

ccedileviri yayın yılı arasında zaman aşımı olan ccedileviri yayınların ikisi klasik

biri guumlncel olmasına karşın bunların arasında ccedilağdaş nitelikte ccedileviri

yapıt bulunmamaktadır

3 Doumlnem (1981-2000)

Bu doumlnemde toplam 83 ccedileviri yayından 63rsquouumlnde bir başka deyişle

76rsquosında oumlzguumln yapıt yılı ve ccedileviri yılı bildirilmiş 20rsquosinde(24) ise

bildirilmemiştir Oumlrneğin 12 klasik nitelikte yapıttan 9rsquou 49 ccedilağdaş

yapıttan 35rsquoi ve 22 guumlncel yapıttan 19rsquounda oumlzguumln yayın yılı

bulunmaktadır Oysa 1 ve 2 doumlnemdeki 41 ve 47 oranlarının 3douml-

nemde birden 76rsquoya ccedilıkması akademik ccedilevrenin bilimsel meraklılık ve

titizliğinin etkisinin ancak bu doumlnemde ortaya ccedilıktığını goumlstermektedir

Bu bir yandan da bilgiyi ccedileviri kaynak yerine oumlzguumln kaynaktan

edinmek isteyenlerin sayısının arttığının bir goumlstergesi olarak da kabul

edilebilir

236

Bu doumlnemde oumlzguumln yapıt seccediliminde yeni bilgiye ulaşma konusunda

oumlzen goumlsterildiği ve oumlzellikle bilginin ccedilok ccedilabuk tuumlkendiği guumlnuumlmuumlzde

yeni bilgi taşıyan ccedilevirilere yer verildiği goumlruumllmektedir Bu bir yerde ccedila-

ğın ve gittikccedile ilerleyen teknoloji sonucu aşırı oumllccediluumlde artan yayın sayısı-

nın karşısında bilginin gerisinde kalma kaygısının yarattığı duyarlılık

sonucu disiplinde yeni bilgiye değer verildiğini goumlsterir

Oumlte yandan 63 ccedileviriden sadece 6rsquosının yayın yılıyla ccedileviri yılı

arasında fark bulunması da bunun bir kanıtı olarak goumlsterilebilir Bu douml-

nemde ccedileviri yayınla oumlzguumln yapıt arasında en az 4 en fazla 26 yıl fark

bulunmaktadır En fazla yıl farkının klasik nitelikte bir yapıtta bulunması

ise soumlz konusu ccedilevirideki konu alanının ya uumllkemizde yeni tanınıp

benimsendiğini ya da tarihsel bir belge niteliğini taşıdığını goumlsterir

Bundan boumlyle bu nitelikte bir ccedileviriye ancak 26 yıl sonra yer verilmiş

olabilir Ne var ki bu şekilde ccedileviri sayısının sadece bir olması

gerccedilekte disiplinin bilgisel olarak oumlteki uumllkelerdeki disiplinlere ayak uy-

durduğunu da goumlsterebilir

Sonuccedil olarak bu disiplinde 205 ccedileviri yayından 88rsquoinde ( 43)

ccedileviri yayın yılına karşın oumlzguumln yapıt yılı verilmediği bununla birlikte

107 (52)sinde oumlzguumln yapıt yılı verildiği goumlruumllmektedir Yayın yılı

verilen ve verilmeyen sayısı birbirine yakın olmamakla birlikte

verilenlerin sayısının yarıdan fazla olması yine de bir ipucu olarak

değerlendirilebilir Her uumlccedil doumlneme genel olarak bakıldığında ise bu

disiplinde yeni yayınlanmış metinlerin ccedilevirisine yer verildiği kabul

edilebilir Bu ise hiccedil değilse ccedilevirilerin oumlzellikle son doumlnemde ccedilağa ayak

uyduran bilgiye yer verdiğini goumlsterir

41212 Etkileme Alanı-Ccedilevirmen Kimliği

Etkileme alanının bilgilendirme dil soyut duumlşuumlnce teknik beceri ve

etik gibi konuları kapsamına aldığı duumlşuumlnuumllecek olursa meslek elemanı-

nın uygulama alanındaki işlemlerini kolaylaştıracak ldquoteknik beceriyirdquo

geliştirici ya da mesleğin etik accedilıdan sorgulanarak ona saygınlık ka-

zandıracak ccedileviri yapmaya eğilim goumlstermesi son derece doğaldır

Kuşkusuz mesleğin ccedilağımızda etik accedilıdan sorgulanması uygulama

alanında sadece asrsquoları değil uumlsleri de ilgilendiren bir konudur Etik

konusu son zamanlarda teknolojinin giderek artan kullanımı sonucu

akademik alanda ortaya ccedilıkan bilimsel yozlaşmadan oumltuumlruuml ilgi ccedilektiği

237

oumlne suumlruumllebilir (bilim hırsızlığı gibi) Ne var ki her uumllkenin kuumlltuumlrel

olduğu kadar sosyo-ekonomik koşullarının da birbirinden farklı olması

bu konu alanında ccedileviri sayısının oumlteki konu alanlarına goumlre daha az

olabileceği duumlşuumlncesini de akla getirir Soyut duumlşuumlnce ile ilgili konular

ise iki accedilıdan duumlşuumlnuumllebilir Bunlardan birincisi meslek elemanının

oumlrneğin ccedilocukların okuma becerisini geliştirmek uumlzere yaptığı soyut

duumlşuumlnme becerisini geliştiren ccedileviriler oumlteki ise akademisyenlerin

kuramsal alandan yaptıkları ccedilevirilerdirOumlte yandan ldquodilrdquo konusu

genellikle akademisyenlerin ilgilenmesi gereken bir konu alanıdır

Oumlrneğin kavramsal metinlerde kavramlara karşılık gelecek ve oumlzel alan

jargonunu en iyi yerleştirebilecek kimselerin akademisyen olduğu

duumlşuumlnuumllebilir Buumltuumln bu konu alanları arasında kuşkusuz ccedileviriye

atfedilen geleneksel en buumlyuumlk işlev bilgilendirmedir Bundan boumlyle

oumlzellikle bilgi aktarımından bilgi uumlretimine geccediliş suumlreci iccedilerisinde

bulunan uumllkelerde birinci planda ldquobilgilendiricirdquo metinlerin seccedililmesi hiccedil

de rastlantı olarak kabul edilmemelidir

Değerlendirme

Tablo 14 Ccedilevirmen Kimliği-Etkileme Alanı

AKADEMİSYEN (72) 35 MESLEK ELEMANI (119) 58

Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil Bilgilendirme Etik

Soyut

Duumlşuumlnce

Teknik

beceri

dil

61 4 - 7 - 99 3 - 15 3

(30) 2 - (3) - (48) (1) - (7) (1)

Bu listede kimliği belirli olan ccedilevirmenlere ek olarak 14 (7)

kimliği belirsiz ccedilevirmen bulunmaktadır Bu 14 ccedilevirmenin etkileme

alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Buradan da anlaşılacağı uumlzere

ccedilevirmenlerin 81 uuml hem uygulama hem de kuramsal alandaki bilgi

eksikliğini kapatmak amacıyla etkileme alanı olarak bilgilendirmeyi

seccedilmişlerdir Bu da ccedilevirmenlerin kuumltuumlphaneciliğin ve kuumltuumlphane

biliminin oumlncellikli olarak bilgisel eksiğinin farkında olduklarını goumlsterir

Oumlte yandan ikinci sırayı teknik becerinin almış olması doğal olarak

meslek elemanlarının etkileme alanı olarak gereksinim duydukları bir

alanda ccedileviri yapmayı yeğlediklerini goumlsterir Ne var ki guumlnuumlmuumlz

238

ccedilağdaş eğitim anlayışında akademisyenlerin teknik beceriyle ilgili

etkileme alanına youmlnelmeleri kaccedilınılmazdır Akademisyenlerin teknik

beceriye daha az youmlnelmelerinin altında kuramsal alandan uzaklaşma

kaygısı bulunabilir Bu ise Kuumltuumlphane bilimini tarihte olduğu gibi tekrar

uygulama alanında sınırlı kalmasına neden olabilir Oumlte yandan etkileme

alanı olarak etik konusunun akademisyenler tarafından daha ccedilok seccedililmiş

olması hem eğitim veren hem de araştırma yapan kimseler olarak

bilimsel geleneğin temelinin oluşumunda etikrsquoin oumlneminden

kaynaklanmaktadır Soyut duumlşuumlnce alanında akademisyenler ccedileviriye

rağbet etmezken 3 meslek elemanı etkileme alanı olarak soyut

duumlşuumlnceyi seccedilmiştir Ne var ki dil konusunda 3 yayından sadece bir

tanesi bilimsel terimlerle ilgili olup bu ccedileviriyi gerccedilekleştiren de meslek

elemanıdır Oysa yeni bilgiyi oumlzuumlmsemek ve bilim dalında yeni oluşan

kavramları tanıştırıp yerleştirmek accedilısından akademik ccedilevrenin bu

alanda ccedileviri yayınlara youmlnelmesi bilimsel dilin olduğu kadar disiplinin

de gelişmesine yardımcı olur

413Kuumltuumlphane Bilimi ve Uygulama Alanıyla İlgili 1923-2000

Yılları Arasında Yayınlanan Ccedileviri Eserlerin Değerlendirilmesi

Bu boumlluumlmle ilgili tarama sonucunda Cumhuriyet doumlneminden 2000

yılına dek yapılmış olan kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedilevirileri ulusal

kuumlltuumlr politikasının etkilediği ortaya ccedilıkmıştır Ccedilevirilerin zaman akışı

iccedilersinde klasik ve guumlncel nitelikteki yazılardan ccedilağdaş nitelikte yazılara

doğru kaydığı goumlruumllmuumlştuumlr Ccedilevirilerin buumlyuumlk bir boumlluumlmuumlnuumln ulusla-

rarası bilim dili kabul edilen İngilizcersquoden yapıldığı ortaya ccedilıkmıştır En

ccedilok ilgi goumlsterilen konu alanı yabancı uumllkelerdeki kuumltuumlphaneler halk

kuumltuumlphaneleri ve buradaki kuumltuumlphanecilik mesleğiyle ilgili uygulamaları

olup bu konu alanıyla ilgili ccedilevirmenlerin ccediloğunun da meslek elemanı

olması konu alanıyla ccedilevirmen kimliği arasındaki ilişkiyi doğrular

Ccedileviriye akademisyenlerden ccedilok meslek elemanlarının ilgi goumlstermesi

ise iki nedene bağlanabilir Bunlardan birincisi ccedilağımızdaki bilginin

hızla artmasına karşın ccedilevirinin zaman ve emek gerektiren bir edim

olması akademisyenlerin ccedileviriyle zaman kaybetmek yerine yabancı

kaynaktan bu bilgilere yetişme isteğidir Ne var ki bilim adamının

toplumsal goumlrevi de goumlz oumlnuumlne alındığında yabancı bilgiye erişip ufkunu

genişletmek isteyen bu meslek alanındaki kimselere soumlz konusu bilgiyi

aktarma goumlrevini bilim adamı seccediliciliğiyle akademisyenlerin de uumlst-

239

lenmesi buumlyuumlk oumlnem taşır İkinci neden ise genelde bu taramadan elde

edilen sonuccedillara goumlre kaynak odaklı bilgilendirici yazıların ccedilokluğu uumll-

kemizde ccedileviriye yaratıcı bir edim olarak değil de mekanik bir işlem

olarak bakıldığını goumlstermektedir Bu ise ccedilevirinin uygulama alanında

emir komuta zinciri iccedilerisinde mekanik ccedilalışmaya daha alışkın olduğu

duumlşuumlnuumllen meslek elemanlarının daha yatkın olacağı peşin huumlkmuumlnuuml

doğurmaktadır Bir başka deyişle bu şekilde yaratıcılıktan uzak bir

işlemi yapmaya meslek elemanlarının daha uygun olacağı yaygın

goumlruumlşuuml hakimdir Ccedilevirinin yaratıcı bir edim olmadığı şeklindeki

geccedilmişten guumlnuumlmuumlze suumlren ccedileviri tanımı ccedilevirinin yaratıcılığa ket

vurduğu duumlşuumlncesini yaratmış olabilir Bundan boumlyle akademisyenlerin

ccedileviriye ilgi goumlstermemesi doğal bir sonuccedil olarak goumlruumllebilir Bu

yukarıda akademisyen kimliği taşıyan ccedilevirmen sayısının 73 (35) iken

meslek elemanı sayısının 119 (59) olmasından da accedilıkccedila

anlaşılmaktadır Oumlte yandan aşağıdaki telif yapıtların analiziyle ilgili

boumlluumlmde de telif yazarlarının 46rsquosından sadece sekizinin akademisyen

olmaması bu oranın telif yazılarda tersine değiştiğini goumlstermektedir

(Uraz 2000 160-163) Ne var ki akademisyenlerin yaptığı ccedilevirilerin

giderek sayıca olmasa da hem konu alanı hem de nitelik accedilısından daha

bilinccedilli olması bilimsel alanda ccedileviri edincinin yuumlkseldiğini goumlsterir

Genel olarak sayısal verilerden de anlaşılacağı gibi ccedilevirinin kuumltuumlphane

bilimi alanında ccedilevresel bir konumda olduğu anlaşılmaktadır Bununla

birlikte telif yayınların incelenmesi sonucu ccedileviriye atıf sayısının az

olduğu goumlzlemlenmekle birlikte yabancı kaynağa atıf sayısının telif

yapıttan daha ccedilok olduğu da goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise yabancı bilgiye

gereksinim olduğunu goumlstermekle birlikte aşağıdaki bibliyometrik

analiz sonuccedillarından da anlaşılacağı gibi ccedileviriye atıf sayısının yok

denecek kadar az olduğunu goumlsterir

Sonuccedil olarak bu bilim dalında ldquoCcediloğul Dizgerdquo kuramına goumlre ccedileviri

saygın bir konumda olmadığı gibi bilgi uumlretimine de bir katkısı olmadığı

ortaya ccedilıkmaktadır Aşağıdaki bibliyometrik analizle ilgili veri sonuccedilları

da ayrıca bu ccedilıkarımlara bir gerekccedile olarak da goumlsterilebilir

240

42 Kuumltuumlphane Bilimi Ve Uygulama Alanıyla İlgili Olarak 1980-

2000 Yılları Arasında Yayınlanan Yapıtlarda Başvurulan Ccedileviri

Yapıtların Bibliyometrik Analizi10

421Oumllccediluumltler

Araştırmanın bu boumlluumlmuuml yukarı da değinildiği gibi hem 1 boumlluumlmuumln

bir gerekccedilelendirmesi hem de kendi başına genelde ccedileviriye en ccedilok ge-

reksinim duyulduğu ccedilağımızda kuumltuumlphane bilimi alanında telif yapıtların

ccedilevirilerden ne oumllccediluumlde yararlandığını ortaya ccedilıkarmak amacını taşır

Buna goumlre 1980 ve 2000 yılları arasında Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler

Derneği Buumllteni (TKDB) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği (KD)dergisi

İstanbul Uumlniversitesi Kuumltuumlphanecilik Dergisirsquondeki (KD) telif ya-

zılarda atıfta bulunulan ccedilevirilerin bibliyometrik atıf analizi yapılmaya

ccedilalışılmıştır Buna goumlre tarama oumlncesinde aşağıdaki şu oumllccediluumltler sırasıyla

yer almıştır

Telif yayının kuumlnyesi

Telif yazarı

Telif adı

Telif yılı (Etkileme yılı)

Telif yılı yukarıda soumlzuuml edilen telif yazıların 1980rsquoden başlayarak

2000 yılına kadar suumlren yayınların yayın tarihine işaret ettiği gibi ccedileviri

yayınların analiziyle ilgili tablodaki etkileme yılı olarak kullanılmıştır

Bunun nedeni ise ccedileviri yayının telif yapıtı hangi yılda etkilediğine

oumlzellikle dikkat etmek iccedilindir Bunun kuşkusuz bir başka nedeni de soumlz

konusu araştırmada ccedilevirinin temel oumllccediluumlt alınmasıdır

Telif yayınlayan

Telif yazının yukarıda belirtilen TKDB TK ya da KDrsquode der-

gilerinden hangisinde telif yazının yayınlandığını goumlsterir

10

Telif yapıt ve atıfta bulunulan ccedilevirilerin yıllara goumlre ayrıntılı olarak dağılımı ve değerlendirmesi iccedilin bkz Yazıcı Mine (2003) ldquoDisiplinlerarası Bilim Olarak Kuumltuumlphane Bilimi ve Ccedileviribilim İlişkisirdquo Doktora tezi İstanbul 266-275

241

Atıf yeri

Kaynakccedila ve dip not olmak uumlzere iki şekilde duumlşuumlnuumllmuumlştuumlr Bu

oumlzelliğin saptanması iccedilin 1980-2000 yılları arasındaki telif yapıtlar

taranarak atıfın kaynakccedila da mı yoksa dipnotta mı yer aldığının

saptanması gerekir 1980 ve 1987 yılları arasında atıf şekli olarak dip-

notun tercih edildiği goumlruumllmekte bu yıllardan sonra ise kaynakccedilanın ccedilo-

ğaldığı izlenmektedir Bir başka deyişle dipnot ilk yıllarda kaynakccedila iş-

levi goumlrmektedir Oumlyle ki ayrıca bir kaynakccedilaya yer verilme gereği bile

duyulmamıştır Bununla birlikte dipnotun giderek azalması aynı za-

manda ccedilizgisel duumlşuumlnce şeklinin telif yazılarda egemen olmaya başladı-

ğının da bir işareti olarak değerlendirilebilir

Atıf sayfa no

Ccedileviriye telif yazının hangi sayfasında atıfta bulunulduğunun

goumlsterir

Yabancı Yazar Soyadı Ad

Ccedileviri yazının oumlzguumln yazarının soyadı ve adı istenmiştir

Yabancı kaynak kuumlnyesi

Yabancı kaynağın nerede yayınladığı bilgisi istenmiştir

Ccedileviri kaynak Atıfta bulunulan ccedilevirinin adı ve Tuumlrkiyersquode hangi

kaynakta ya da nerede yayınlandığı sorusuna yanıt verir

Ccedileviri yılı

Etkileme ya da telif yayın yılıyla ccedileviri yılını karşılaştırma olanağı

yaratmak iccedilin eklenmiştir Bu şekilde telif yazının yeni bilgiden mi

yoksa geccedilmişte ccedilıkan bilgiden mi yararlandığı konusunda bilgi

edinilmek istenmiştir

Konu Başlığı

Bu taramanın 1Boumlluumlmuumlnde analizi yapılan ccedileviri yazılardan hangi

konu alanlarında yararlanıldığını anlamak uumlzere listeye eklenmiştir Bu

aynı zamanda ccedileviri konu başlığı ve telif konu alanının birbiriyle ne

oumllccediluumlde oumlrtuumlştuumlğuumlnuuml goumlrmek amacıyla listede bulunmaktadır Ne var ki

burada telif konu başlığı etkileme konusu adını almıştır

Telif (Etkileme) Konusu

242

Bu başlık telif yayında ccedilevirinin hangi konu alanlarını etkilediğini

goumlsterir Bu durumda telif yazı konusu aynı zamanda atıfta bulunulan

ccedilevirinin hangi alanı etkilediğine de işaret eder

Sonuccedil

Yukarıda belirtilen oumlğeler arasındaki ilişkilere goumlre sonuccedilta ccedileviri

yayınların telif yapıtları sayısal olarak hangi oumllccediluumlde etkilediği ortaya ccedilı-

karılmıştır Buradaki seccedilenekler

Ccedileviri yapıt oumlzguumln yapıtı etkiledi Ccedileviri yapıta tek bir oumlzguumln kay-

nakta atıfta bulunulduğuna işaret eder

Ccedileviri oumlzguumln yapıtları etkiledibirden fazla oumlzguumln yapıtta ccedileviriye

atıfta bulunulması durumunda bu seccedilenek oumlne suumlruumllmuumlştuumlr

422Oumllccediluumltler Arası İlişkiler

4221Telif Yayın (Etkileme) Yılı - Ccedileviri Yılı-Atıf Sayısı

Telif yapıtların 1980-2000 yılları arasında incelendiği goumlz oumlnuumlne

alındığında telif yapıtları en ccedilok etkileyen ccedileviri yapıtın yılı ile etkileme

yılı arasıdaki fark ccedileviri yapıta yeni bilgi kaynağı olarak mı yoksa geccedil-

mişle ilgili bilgi veren dokuumlman niteliğinde bir metin olarak mı bakıldığı

konusunda bilgi verir

Değerlendirme

En ccedilok atıf yapılan ccedileviri yapıt Thompson Lawrencersquoın Tuumlrkiyersquodeki

Kuumltuumlphaneleri Geliştirme Programı adlı yapıtıdır Bu yapıat 11 kez

atıfta bulunulmuştur En ccedilok atıf Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisirsquonin

hakemli dergi olduğu 1995 yılında yapılmıştır Diğer bir ilginccedil nokta ise

bu ccedileviri yapıta aynı yıllarda peş peşe atıf yapılmış olmasıdır Ccedilevirinin

yayın yılıyla etkileme yılı arasında en az 30 yıl fark olmasına karşın

ccedilevirinin doğrudan Tuumlrkiyersquodeki kuumltuumlphanelerle ilgili olması bu yapıtın

kuumltuumlphanecilik tarihi accedilısından oumlnem taşıdığını goumlstermektedir

İkinci sırada yer alan John Deweyrsquoin Tuumlrk Maarifi Hakkında Rapor

adlı ccedilevirisine atıf sayısı 9 olup yine Lawrence gibi en ccedilok atıf

sayısının 1995rsquoe denk gelmesi ilgi ccedilekicidir Bunda Kuumltuumlphanecilik

dergisinin hakemli bir dergi olarak yayımlanmasının da etkisi vardır Bu

yapıtın oumlteki sık atıfta bulunulduğu yıl (3 tane) 1987rsquodir Deweyrsquoin

1924 yılındaki rapor tuumlruumlndeki ccedilevirisine 3 kez atıfta bulunulmuştur Bu

243

aynı zamanda akademisyen kimliğindeki telif yazarının bilginin ilk

kaynağına inmede goumlsterdiği titizliğin de bir işaretidir Bununla birlikte

1939rsquoda 1 kez 1952rsquode 5 kez olmak uumlzere kitap tuumlruumlndeki ccedilevirisine de

toplam 6 kez atıfta bulunulmuştur

Tarihsel sıralamaya goumlre giden araştırmaya goumlre 1959 yılındaki Kuuml-

tuumlphanecilik Terimleri adlı ccedileviri yapıta iki kez 1991 yılında atıfta bu-

lunulmuş olması kuumltuumlphane bilimi alanında terminoloji sıkıntısı ccedilekildi-

ğini goumlstermektedir Oumlte yandan 1962 yılında halk kuumltuumlphaneleri ile

ilgili olarak yayımlanmış Yetişkinlerin Eğitiminde Halk Kuumltuumlphaneleri

adlı ccedileviri yapıta iki kez atıfta bulunulmuş olması onun en ccedilok atıfta

bulunulan yayına goumlre daha az ve sadece birbirine yakın 1982 ve 1984

yıllarında atıfta bulunulduğunu goumlstermektedir Bununla birlikte bu

kitabın halk kuumltuumlphaneleriyle ilgi sonradan ccedilevrilmiş yapıtlara oumlnderlik

ettiği de duumlşuumlnuumllebilir Son olarak yine Mukayeseli Kuumltuumlphaneciliğe

Giriş Modern Kuumltuumlphaneciliğin Esasları adlı ccedileviri yapıtların 1961 yı-

lında yayımlanmış olması 1960rsquolı yılların uumllkemiz ccedileviri tarihi

accedilısından doumlnuumlm noktası olduğunu goumlsterir Bir başka deyişle ccedilağdaş

kuumltuumlphaneciliğe geccedilmede tarihsel ccedileviri yayınların yanında kitabların

başlığından da anlaşılacağı uumlzere daha ccedilağdaş yapıtların ccedilevrilmesi

ccedileviride ccedilağdaş bilgiyi yakalamanın oumlneminin farkına varıldığı bununla

birlikte bu konudaki yapıta 1980rsquoli yıllarda atıfta bulunulmuş olması bu

bilginin yaklaşık 20 yıl sonra gerccedilekten kabul edilip hayata geccedilirildiğini

goumlstermektedir Ayrıca 1972rsquode ccedilevrilmiş olan Modern Dokuumlmantasyon

ve Enformasyon işlemleri adlı yapıta 1982 ve 1991 yılında iki kez atıfta

bulunulmuş olması ccedilağdaş bilginin geccedil olmakla birlikte ccedileviri yoluyla

geldiğini belirtir Kuşkusuz atıf yılı ve etkileme yılı arasındaki fark

teknolojik alt yapının da ccedilevirinin benimsenmesinde rol oynadığına

işaret eder

4222Telif Yayın Etkileme Konusu ve Ccedileviri Yayın Konusu

Ccedileviri konusuyla atıfta bulunan telif yapıt konusu arasında bir bağ

olup olmadığını ya da ccedilevirinin konusuyla telif arasında bir sapma olup

olmadığını goumlzlemlemek uumlzere bu iki oumlğe arasındaki ilişki incelenmeye

ccedilalışılmıştır Telif yayın konusuna ldquoetkileme konusurdquo denmesinin bir

nedeni de ccedileviri konusuyla telif yayın konusunun oumlrtuumlşmesinin

ccedilevirinin telif yayındaki bilgiyi tetiklediğini oumlzellikle belirtmek iccedilindir

Gerccedilekten de aşağıdaki tabloya bakıldığında ccedileviri konularının telif

244

konularıyla bağdaştığı ve telif yayını etkileyerek onları nasıl

zenginleştirdiği accedilıkccedila goumlzlemlenebilir Atıf analizinden ccedileviri

yayınlara ilk zamanlar ilginin doğrudan uumllkemizle ilgili konulara olduğu

ortaya ccedilıkmaktadır Bir başka deyişle uumllkeye yarar sağlayacak

yayınların ccedileviriye atıf sayısını artırdığı goumlzlemlenir Bu ise bilgi

uumlretiminde ccedilevirinin işlevselliğinin ne denli oumlnemli bir konu olduğunu

ortaya ccedilıkarır Aşağıdaki tablorsquoda atıf sayısı telif konusu ve ccedileviri

konusu arasındaki ilişki goumlsterilmeye ccedilalışılmıştır

Tablo 15 Atıf Sayısı-(Telif) Etkileme Konusu-Ccedileviri Konusu İlişkisi

Ccedileviri

Yıl

Atıfta

Bulunulan

Yazar

Atıf

sayısı

Ccedileviri Konusu Telif Etkileme Konusu

1952 Thompson

Dr

Lawrence

11 Kuumltuumlphaneler-Rapor

Kuumltuumlphanecilik

Eğitimi

Eğitim ve kuumltuumlphane kuumltuumlphanecilik

eğitim okul kuumltuumlphanesi

kuumltuumlphanecilik-yeni gelişmeler

uumlniversite kuumltuumlphaneleri-bilgi po-

litikası kuumltuumlphanecilik eğitimi-tarih

1924

1939

1952

Dewey

John

9 Eğitim ve Kuumltuumlphane

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphanecilik-

Tuumlrkiye

Kuumltuumlphane-Personel Eğitim ve

Kuumltuumlphane Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Halk Kuumltuumlphaneleri Okul

Kuumltuumlphanesi

1925 Guyaş Paul 5 Halk kuumltuumlphaneleri -

Halk Kuumltuumlphaneleri

Youmlnetimi

Kuumltuumlphanecilik-Tarih İUuml Kuumltuumlpha-

necilik Boumlluumlmuuml-Tarihccedile-Halk Kuumltuumlp-

haneleri Kuumltuumlphanecilik-Tuumlrkiye

Zaman iccedilerisinde bu konu alanlarının giderek ccedilağdaşlaşması ve ulu-

sal sınırların dışına ccedilıkarak daha uluslararası niteliğe buumlruumlnmesi ise

kuumlreselleşen duumlnyaya ayak uydurma ccedilabalarının bir goumlstergesi olarak

değerlendirilebilir Bununla birlikte gerek telif yayınlarda gerekse

ccedileviri yayınlarda genel konulara değinilmesi oumlzel alan bilgisinin

derinliğine yeterince inilmediğini goumlstermektedir Oysa ccedileviri sayısının

ccediloğalması bir yandan oumlzel alandaki terminoloji sorununun ccediloumlzuumllmesine

yardımcı olurken oumlte yandan da telif yayınlarda daha ccedilağdaş konuların

uumlretimini kolaylaştıracaktır Bilgi uumlretimi accedilısından duumlşuumlnuumllduumlğuumlnde en

ccedilok atıfın en eski ccedilevirilere yapılmış olması ise hem bu alanda ccedileviri

etkinliğinin gerccedilekte desteklenmediğini hem de ccedileviriye salt bilgi

aktarım aracı olarak bakıldığını goumlstermektedir

245

4223Yıl-Tuumlr- Atıf Sayısı

1980-2000 TKDBTK ve KD dergilerindeki toplam 50 makaledeki

atıf sayısı yaklaşık 92 olup ccedileviri kitaba atıf sayısı 70rsquodir Buna karşın

makaleye atıf sayısı 17 rapora atıf sayısı ise 5rsquotir Bu ise kitap

ccedilevirilerinin makale ccedilevirilerinden daha uumlstuumln tutulduğunu

goumlstermektedir Yıllara ve tuumlre goumlre atıf sayısı olarak TKDBrsquo(1980-

1986) nin 1986 yılına kadar suumlren doumlnemi TKrsquonın hakemli dergi olduğu

yıla kadar olan doumlnem (1987 -1994)ve sonrası (1995-2000) İUuml KDrsquonin

ise ilk yayın yılı 1987rsquoden 2000 yılına kadar olan doumlnemi oumllccediluumlt olarak

seccedililmiştirYıllara goumlre ccedileviri tuumlrlerine atıf sayısının dağılımı şu

şekildedir

Tablo 16 Telif Yıl-Ccedileviri Tuumlr-Atıf Sayısı

Yıl 1980-1986 1987 -1994 1995-2000

Tuumlr kitap makale rapor kitap makale rapor kitap makale rapor

Atıf

sayısı

15 6 2 22 5 33 6 3

Yuumlzde 25 29 46

Uumlccedil doumlneme ayrılan bu tabloda uumlccediluumlncuuml doumlnemde ccedileviri yayına atıfta

bulunma oranının birden yuumlkseldiği goumlruumllmektedir Atıfta bulunma ora-

nın ilk iki doumlnemde 26 ve 29 iken dergilerden birinin (TKrsquonın)

hakemli olmasından sonra atıf oranının 46rsquoya yuumlkseldiği

goumlruumllmektedir Derginin hakemli dergi olması uluslararası bilimsel

oumllccediluumltlere sadık kalmasını gerektirdiğinden bilginin kaynağını bildirme

zorunluluğu genelde dergideki atıfta bulunma oranını etkilediği gibi bu

durumun ccedileviriye atıfta bulunma oranını da etkilediği soumlylenebilir

Buna goumlre ccedileviri kitaba atıf 76 oranındayken makaleye atıf oranı-

nın 18 rapora atıf oranının ise 5 olduğu goumlruumllmektedir Bu ise

ccedileviri yapıta atıfta kitap tuumlruumlnuumln yeğlendiğini goumlstermektedir Makale

tuumlruumlnuumln ccedilok yoğun oumln bilgiyi gerektiren bir konuyu ayrıntıya girmeden

anlatması bir başka deyişle de accedilımlayıcılıktan uzak tutumu yabancı

kuumlltuumlrden gelen bilginin ccedileviri yoluyla ldquoanlaşılırlıkrdquo oranını duumlşuumlruumlr Bu

ise ccedileviri atıf olarak kitabın tercih edilmesine neden olabilir

246

4224Telif Yayın-Ccedileviriye Atıf Sayısı

1980-1986 yılları arasında TKDBrsquode yayınlanan telif yazı sayısı

154 TKrsquode 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif sayısı 421

Kuumltuumlphanecilik dergisinde 1987-2000 yılları arasında yayınlanan telif

sayısı ise 72rsquodir Buna goumlre 1980-2000 yılları arasında TKDB ve TKrsquoda

yayınlanan toplam 575 telif yazıda ccedileviriye atıf sayısı 42rsquodir KDrsquode

yayınlanan 72 telif yapıttan ccedileviri yazı ya da yapıta atıfta bulunan telif

yazı sayısı ise 8rsquodir Bu yazılardan İUumlKuumltuumlphanecilik Dergisinde 72 te-

lif yazıdan 8rsquoinde ccedileviri yapıta atıfta bulunulurken TKDBrsquode 1980-1986

yılları arasında 154 telif yazıdan 12rsquosinde ccedileviri yapıta atıfta bulunul-

muştur 1987-2000 yılları arasında ise TKrsquoda yayınlanan 421 telif

yazıdan ccedileviriye atıfta bulunan telif yazı sayısı ise 30rsquodur

Tablo 17 Telif Yazılarda Atıf Yapılan Ccedileviri Yazı Sayısı

Telif Kaynak Telif yıl Telif sayı Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı sayısı

Ccedileviriye atıfta

bulunan telif

yazı oranı

TKDB 1980-1986 154 12 8

TK 1987-2000 421 30 7

İUuml KD

Edebiyat

Fakuumlltesi

1987-2000

72

8

11

Kuşkusuz burada akla oumlzellikle TKDBTKrsquonın Tuumlrk Kuumltuumlpha-

necilerinin en ccedilok başvurduğu dergi olarak (aktaran Keseroğlu

Kurbanoğlu 2001 225) hangi kaynaklardan yararlandığı bilgisi birincil

derecede oumlnem taşır Atıfta bulunulan yapıtın kaynağının yabancı dilde

mi ccedileviritelif mi olduğu bilgisi disiplinin yabancı koumlkenli bilgiye mi

yoksa oumlzguumln uumlretilen bilgiye mi oumlnem verildiğini goumlsterir Oumlrneğin İUuml

Edebiyat Fakuumlltesi KD dergilerine bakıldığında iki şey dikkati ccedileker

bunlardan birinci başvurulan kaynakların yabancı kaynaklar olması

oumlteki ise yabancı kaynağa atıf sayısının ccedileviriye atıf sayısından daha

yuumlksek olmasıdır Bu akademik bir dergi olan Kuumltuumlphanecilik Dergisi-

nin bilgi eksikliğini kapamak ve kuramsal alanda ccedilağdaş bilgiyi

yakalamak uumlzere yabancı koumlkenli bilgiden doğrudan yararlandığını

247

goumlsterir Ne var ki ccedileviriden ccedilok yabancı kaynaklara başvurulması

ccedilevirilerin hızla biriken bilgiye yetişememesinden kaynaklandığı oumlne

suumlruumllebilir

423Ccedileviri Yayınların Ccedileviribilimsel Analizi ve Bibliyometrik

Atıf analiziyle İlgili Toplu Genel Değerlendirme

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve İUumlKuumltuumlphanecilik

Dergilerine yapılan ccedileviri yayınlara atıf analizinden bu dergilerdeki telif

yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına karşın ccedileviri yayınlara

ccedilok az sayıda atıfta bulundukları ortaya ccedilıkmıştır Ayrıca bu dergilerde

yer alan ccedilevirilere atıfta bulunma oranının da ccedilok duumlşuumlk olduğu

goumlzlenmiştir Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde olduğu gibi

bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte ccedileviri yayınlara atıfta

bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden gelen bilgiye kapalı olduğuna işaret

etmediğisoumlz konusu yayınların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki

yabancı dildeki kaynaklardan anlaşılmaktadır Bu oumlne suumlruumllenler IV

Boumlluumlmuumln ilk ve ikinci kısmında yer alan sayısal verilerden yola ccedilıkarak

şu şekilde ifade edilebilir

1 Son boumlluumlmde yer alan disiplinlerarası incelemede buumltuumlnce

uumlzerindeki betimleyici ccedilalışma sonucunda 205 ccedileviri yayından 42rsquosinin

ldquokitaprdquo 152rsquosinin ldquomakalerdquo 11rsquoinin de ldquoraporrdquo olduğu anlaşılmıştır

Bunlardan 163rsquouumlnde ccedileviriyi etkilen faktoumlr ldquoulusal kuumlltuumlrrdquo olup

86rsquosında ccedileviri yapıtların niteliği ldquoccedilağdaştırrdquo Soumlzkonusu ccedilevirilerin

etkileme alanı ise ldquobilgilendirmedirrdquo Ccedilevirilerin 177rsquosinde ldquokaynak

odaklırdquo ccedileviri youmlnteminin seccedililmesi ve ccedilevirilerin 119rsquou ldquomeslek

elemanı 72rsquosinin de ldquoakademisyenlerrdquo tarafından yapılması ccedilevirilerin

ldquobilgi uumlretim aracındanrdquo ccedilok ldquobilgi aktarım aracırdquo işlevi goumlrduumlğuumlnuuml

ortaya ccedilıkarmaktadır Bu ise ulusal kuumlltuumlr politikasında ccedilağdaş bilgiye

sadece uygulama alanına ldquobilgi aktarmardquo amacıyla oumlnem verildiğini

goumlstermektedir

2 Bu yukarıda soumlylenenler ile ilgili bilgiler betimleyici ccedilalışmanın

son boumlluumlmuumlnde şu sayısal verilerle de doğrulanabilir 1980-2000 yılları

arasında TKTKDB yayınlanan telif yazı sayısı 575 toplam atıf sayısı

131 ccedileviri yapıta atıf sayısı ise 42rsquodir (32) Oumlte yandan İUuml

Kuumltuumlphanecili dergilerindeki toplam telif sayısı 72 ccedileviriye atıf sayısı

248

8rsquodir Ne var ki baştaki tarihsel araştırmada az sayıda ve ikincil kay-

naktan ccedileviri yapıtların bile bilgi uumlretimine katkısı olmasına karşın

yapılan ldquoBibliyometrik Atıf Analizirdquo sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedilevirilerin

uumllkemiz bilimsel geleneğinde bilgi uumlretiminde etkin bir rol oynamadığı

yabancı kaynağa oranla sadece ikincil derecede başvuru kaynağı

konumunda olduğu ortaya ccedilıkmıştır

249

SONUCcedil

Ccedilevirinin bilgiyi ve kuumlltuumlrel kimliği oluşturmadaki roluumlnden

başlayarak ccedilağdaş anlamda ccedileviri yayınların bilime ve disiplinlere

etkisini anlamak ve oumlteki disiplinlerin ccedileviri politikalarına youmln vermek

amacıyla girişilen ccedileviri etkinliği kapsamındaki bu disiplinlerarası

araştırma tarihsel ve betimleyici olmak uumlzere iki boumlluumlmden oluşmuştur

Tarihsel incelemede ccedileviri yayınların oumlzellikle Osmanlırsquodan başlayarak

Tuumlrk kimliğine kavuşana dek bilimsel kimliği oluşturmadaki roluuml

uumlzerinde durulmuş ve aşağıdaki şu sonuccedillar elde edilmiştir

Tarihsel boumlluumlmle ilgili sonuccedillar

Tuumlrk Kuumlltuumlruumlnde başlangıccedilta İslam kuumlltuumlruumlnuumln etkisiyle

Doğursquodan ccedileviriler yapılmıştır Bununla birlikte Tanzimatrsquola birlikte

Batırsquodan yapıtlar ccedilevrilmeye başlanmıştır

Kuumltuumlphanelerin uzun suumlre İslam kuumlltuumlruumlnuumln mirası vakıflara

bağlı kalması ccedileviri kaynaklarının sadece Doğu kaynaklarıyla sınırlı

kalmasına neden olmuştur

Osmanlıda uzun suumlre ccedileviriler sadece aydın kesime seslenmiş-

tir Ancak II Meşrutiyetrsquoten sonra ccedileviri yoluyla gelen bilgi toplumsal

ve siyasal bakış accedilısını değiştirmeye başlamıştır

Guumlnuumlmuumlzden farklı olarak elccedililikler yabancı kuumlltuumlruumln

tanıtılmasında yeni eğitim kurumlarının oluşturulmasında ve yabancı

bilginin aktarılmasında etkin rol oynamıştır

Batı tarihindeki bilimsel gelişmenin uumllkelerarası ekonomik ve

siyasal yapıyı zorlaması Tuumlrk tarihinde Ccedileviri yayınların youmlnuumlnuuml

Doğursquodan Batırsquoya değiştirmesine neden olmuştur

Tuumlrk tarihinde Batırsquodan yapılan ccedileviriler bilimsel ve toplumsal

yapıyı koumlkten sarsacak guumlccedilte olmamakla birlikte bu kısıtlı ccedileviri

etkinliği bile tarihsel suumlreccedil iccedilerisinde bilgi uumlretimi geleneğini sorgula-

maya yetmiştir

Ccedileviriler Osmanlı doumlneminden başlayarak 1980rsquoli yıllara

kadar ya ikincil kaynaklardan ya da derleme (erek kuumlltuumlre uygun

bilginin birincil kaynaklardan seccedililerek yabancı kaynakların

derlemesinden ccedilıkartılan bilginin aktarılması) niteliğindedir İkincil

kaynaklar yerine derleme niteliğinde olan ccedilevirilerin daha bilgiyi

250

tetikleyici oumlzelliği olduğu ortaya ccedilıkmakla birlikte bu nitelikte ccedileviriler

telif ve ccedileviri sınırının kaybolmasına neden olmuştur Bununla birlikte

derleme niteliğindeki ccedileviri ccedilevirmeni oumlzellikle akademisyen olması

durumunda kendi dilinde duumlşuumlnmeye zorlayacağından oumlzguumln bilgi

uumlretiminde tarihsel olarak daha etkili olduğu sonucu ortaya ccedilıkmıştır

Tanzimat doumlneminden başlayarak kurumların bilgi aracılığıyla

ulusal kimliği oluşturmadaki oumlnemi anlaşılmıştır Bu amaccedilla devlet

eliyle tercuumlme buumlroları oluşturulmaya başlamıştır Ne var ki bilginin bu

şekilde kurumsallaşması kimi zaman onu ldquoamaccedilrdquo olmaktan ccedilıkarmış

ldquoaraccedilrdquo haline sokmuştur Devletin kontroluumlndeki bilgi uumlretim geleneği

kuumlltuumlrel yapıyı oluşturmada ve geliştirmede başlangıccedilta olumlu youmlnde

belirleyici rol oynamakla birlikte bir suumlre sonra bilgi uumlretiminde bireysel

yaratıcılığın ve bilgiye karşı merakın giderek yok olmasına neden ol-

muştur

Cumhuriyet doumlneminde ccedileviri etkinliği bilimsel alandan ccedilok

yazınsal alanda yoğunlaşmıştır

Cumhuriyet doumlnemindeki yazınsal ccedileviri etkinliğinin ana dilde

oumlzguumln bilgi uumlretmeye etkisi olmuştur

Kuumltuumlphanelerin ccedilağdaşlaşmasında bizzat devletin yabancı bilim

adamlarından istediği raporların bilginin tabana yayılmasında buumlyuumlk et-

kisi olmuştur

Betimleyici araştırma sonuccedilları

Tarihsel bu gelişmenin ccedilağdaş bilimler uumlzerindeki etkisini anlamak

uumlzere seccedililen kuumltuumlphane bilimi alanındaki ccedileviri yayınlar konusunda ya-

pılan ve yukarıdaki tarihsel suumlrecin oumlzel alanda guumlnuumlmuumlze nasıl yansıdı-

ğının anlaşılması iccedilin başvurulan betimleyici ccedilalışma sonucunda elde

edilen veriler her ne kadar sadece kuumltuumlphane bilimi alanıyla ilgili gibi

goumlruumlnse de gerccedilekte ccedileviri yayınlara disiplinlerin bakış accedilısını yansıt-

maktadır Bundan boumlyle bu alanda elde edilen veriler ve sonuccedillar oumlteki

disiplinlerin kendi ccedileviri politikalarını sorgulamaları accedilısından

oumlnemlidir

Kuumltuumlphane bilimi alanında TKDBTK ve KD dergilerinde

yapılan ldquobibliyometrik atıf analizindenrdquo bu dergilerdeki

telif yazıların en ccedilok atıfta bulunulan yazılar olmasına

karşın ccedileviri yayınlara ccedilok az sayıda atıfta bulundukları

ortaya ccedilıkmıştır Bu accedilıdan ccedileviri yayınların ccediloğu disiplinde

251

olduğu gibi bilgi uumlretimini tetiklemediği bununla birlikte

ccedileviri yayınlara atıfta bulunmamanın yabancı kuumlltuumlrlerden

gelen bilgiye kapalı olunduğuna işaret etmediği telif

yazıların kaynakccedilalarında yer alan ccedilok sayıdaki yabancı adlı

kaynaktan anlaşılmaktadır Bununla birlikte yukarıdaki

ccedileviri yayınlara atıfta bulunan telif yazıların ccedileviri

konularını aşarak nasıl zenginlik ve ccedileşitlilik kazandığı da

ortada bir gerccedilektirCcedilevirinin ana dilinde farklı konularda

duumlşuumlnme yeteneğini geliştirerek oumlzguumln bilgi uumlretimini

olduğu kadar bilimsel dilin gelişmesine de katkısı olduğu

gerccedileğinin goumlz ardı edilmemesi gerekir Atıfta bulunulan

ccedilevirinin dili yetersiz bile olsa telif yazarının bunu

sorgulayarak dilinin sınırlarını aşmaya ccedilalıştığı ve bireysel

olarak diline zenginlik kattığı goumlruumllmuumlştuumlr Bu ise dilsel

olarak koumltuuml ccedilevirilerin bile bir işlevi olduğu anlamına

gelmektedir

Betimleyici ccedilalışma sonucunda guumlnuumlmuumlzde ccedileviri

yayınların kuumltuumlphane bilimine bilgiyi tetikleyici bir etkisi

olmadığı anlaşılmıştır Bu durum sadece Kuumltuumlphane

bilimiyle ilgili bir durum olmayıp genelde sosyal bilimler

alanı iccedilinde geccedilerlidir

Ccedilevirinin bir ldquoaktarım aracırdquo olarak değil de ldquoamacı olan bir eylemrdquo

olduğunun kabul edilmesiyle birlikte ccedilevirinin salt bilgi taşımakla sınırlı

bir eylem olarak kalmayıp başta ccedileviriyi yapan olmak uumlzere duumlşuumlnsel

yaratıcılığı da tetikleyeceği bundan boumlyle ccedileviri yayınların

desteklenmesinin hem okuyucu hem de ccedileviren accedilısından oumlzguumln bilgiyi

tetikleyici bir etkiye sahip olduğu anlaşılmıştır

252

KAYNAKCcedilA

Adıvar Adnan (1991) Osmanlı Tuumlrklerinde İlim İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1994) Tarih Boyunca İlim ve Din İstanbul Remzi Kitabevi

Adıvar Adnan (1945) Bilgi Cumhuriyeti Haberleri T Neşriyatı

Akarsu Bedia (1994) Ccedilağdaş Felsefe Kantrsquotan Guumlnuumlmuumlzde Felsefe Akımları3 bsm İstanbul İnkilap Kitabevi

Akarsu Bedia (1975) Felsefe Terimleri Soumlzluumlğuuml AnkaraTDK Yayınları

Akbayar Nuri (1985) ldquoTanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul ss 447-541

Akın Adem (1999) Muumlnif Paşa ve Tuumlrk Kuumlltuumlruumlndeki Yeri Ankara Atatuumlrk Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu

Akuumlnal Duumlndar (1985) ldquoCcedileviri ve Batılılaşmardquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s452-454

Akyuumlz Yahya (2002) ldquo17 Yuumlzyıldan Guumlnuumlmuumlze Tuumlrk Eğitiminde Başlıca Duumlzenleme ve Geliştirme Ccedilabalarırdquo (ccedilevrimiccedili) httpwww yakyuz1 doc 28102002 s 1-11

Alpay Meral (1976) Harf Devriminin Kuumltuumlphanelere Yansıması İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Alpay Meral (1983) ldquoKuumltuumlphane Bilimi ve Kuumltuumlphanecilikrdquo TKD Buumllteni Sayı 324

Alpay Meral (1987) ldquoDeğişen Kuumltuumlphane Anlayışı ve Muumlnif Paşardquo Tuumlrkische Miszellen Robert Anhegger Festschrift İstanbul Editions Divit Press

Armağan İbrahim (1974) Bilgi ve Toplum-1 Bilgi Sosyolojisine Giriş İstanbul

Aslanapa Oktay (1997) ldquoSinan Mimarrdquo İslam Ansiklopedisi c10 Milli Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi Yayınları s655-661

Assman Jann (2001) Kuumlltuumlrel Bellekİstanbul Ayrıntı Yayınları

Ayav Oumlzlem Sosi Dolanoğlu Muumlge Guumlrsoy vd (1992) Sayısal Verilerle Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Dergileri Metis Sayı 2021 İstanbul Metis Yayıncılık s135-150

Bahadır Osman (2001) Cumhuriyetin İlk Bilim Dergileri ve Modernleşme İstanbul İzduumlşuumlm Yayınları

Baker Mona (1998) ldquoArabic Traditionrdquo HazMona Baker Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CII s 316-321

253

Balcı zade Tahir Harimi (1931) Tarihi Medeniyette Kuumltuumlphaneler Balıkesir s 464-479

Barzun Jaques ampHenry F Graff (1993) Modern Araştırmacı 8 Bsm Ccedilev Fatoş Dilber Ankara TUumlBİTAK

Batuhan Huumlseyin (2001) Bilim ve Şarlatanlık 6 bs İstanbul Bulut Yayınları

Bassnett-McGuire Susan (1980) Translation Studies Methuen London and New York

Baysal Jale(a) (1987) Kuumltuumlphanecilik Alanında Yeni Kavramlar Araccedillar ve Youmlntemler 2bsm İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi

Baysal Jale (b) (1987) İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmuumlrsquonuumln Yirmi Yıllık Tarihccedilesi1964-1984rdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik DergisiBelge-Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları 1987 s 5-15

Baysal Jale (1973) Cumhuriyet Doumlneminde Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliğinin Gelişmesi Cumhuriyetin 50 Yılına Armağan İstanbul İUuml Edebiyat Fakuumlltesi s98-112

Baysal Jale (1992) Kitap ve Kuumltuumlphane Tarihine Giriş2bs İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği s 52-61

Baysal Jale (1985) ldquoKuumltuumlphanecilikrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul İletişim c5 s 1306-1310

Belge Murat (1985) ldquo Kuumlltuumlrrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul c5 s 1288-1304

Bengi Işın (1992) ldquoCcedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuumlne Doğrurdquo Metis Ccedileviri Sayı 2021

Bengi Işın (2001) Ccedileviribilim Terimleri Soumlzluumlğuuml İstanbul Sel Yayıncılık

Berkes Niyazi (a) (2002) ldquoDil Ccedilağdaşlaşması ve Siyasal Anlamlarırdquo Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaşlaşma haz Ahmet Kuyaş İstanbul Yapı Kredi Yay Ekim s253-266

Berkes Niyazi(b) (2002) Batıcılık Ulusculuk ve Toplumsal Devrimler İstanbul 2bsm

Besbee Eleanor (1975) The New Turks Pioneers of the Republic 1920-1950 Greenwood Press Publishers

ldquoBeytuumllhikmerdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse c3 İstanbul Milliyet Yay s1600

Bosworth CE (2000) Tardjuman (Translator)rdquo Encylopaedia of Islam LeidenBrill s 236-238

Bozok Huumlsamettin (1943) ldquoFaydasız Tercuumlmelerrdquo Yurt ve Duumlnya 1Teşrih Ekim s34

Bryan Maggie (1988) The Great Philosophers An Introduction to Western Philosophy Oxford University Press Oxford

Burccediloğlu (Kuran) Nedret (1997) ldquoBoğaziccedili Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi Sayı 1 İstanbul Sel Yayıncılık s138-143

254

Burke Peter (2001) Bilginin Toplumsal Tarihi CcedilevMete Tunccedilay IstanbulTuumlrk Tarih Vakfı Yurt Yayınları

Ccedilağlar Tanyeli Turgay Kurultay (1998) Bilimselliğin Neresindeyiz Germanistik Sempozyumu Accedilılımlar Olanaklar ve Erekler Mersin

MersinUuml Fen Edebiyat Fakuumlltesi Alman Dili ve Edebiyatı Yay s 444-459

Ccedilavdar Tuğba (1995) ldquoTanzimattan Cumhuriyete Kadar Osmanlı Kuumltuumlphanelerinin Gelişimirdquo Basılmamış Doktora tezi İstanbul s 154

Dilek Huumllya (1992) Kuumltuumlphane Biliminin Kapsamı ve Tuumlrkiyersquode Durum İstanbul Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Yayınları

DrsquoOhsson M (1957) ldquo170 Yıl Oumlnce İstanbulda Umumi Kuumltuumlphanelerrdquo TKDB c 6s 3 ccedilev Şahap Nazmi Ccediloşkunlar s51-60

Eco Umberto (1985) ldquoTowards a New Middle Agesrdquo On Signs haz M Blonsky Baltimore Johns Hopkins University Press

Enfents de Langue et Dragomans (1995) Dil Oğlanları ve Tercuumlmanlar Istanbul Yapı Kredi Yayınları

Erhat Azra (1940) ldquoLatince İlk Edebi Eser Bir Tercuumlmedirrdquo Tercuumlme 13 s270-274

Eruumlnsal İsmail (1999) ldquoPersonnel Employed in Otoman Librariesrdquo İslam Araştırmaları Dergisi Sayı 3 İstanbul Tuumlrk Diyanet Vakfı

Eruumlnsal İsmail (1988) Tuumlrk Kuumltuumlphaneler Tarihi II Kuruluştan Tanzimata Kadar Osmanlı Vakıf Kuumltuumlphaneleri Ankara Atatuumlrk Kuumlltuumlr Dil ve Tarih Yuumlksek Kurumu Atatuumlrk Kuumlltuumlr Merkezi Yayın No 22 s 344

Even-Zohar Itamar (1990) Polysystem Studies Poetics Today (oumlzel baskı) c 11 Sayı 1Durham NCDuke University Pres

Forti Augusto (2000) ldquoModern bilimin Doğuşu ve Duumlşuumlnce Oumlzguumlrluumlğuumlrdquo Bilim ve İktidarYay HazFederico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsm Ankara TUumlBİTAK s 23-37

Garry Kevin Mc (1975) Communication Knowledge and the Librarian London Bingley

Goumlkyay Orhan Şaik( 1997) Katip Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi c 6 Eskişehir Anadolu Uumlniversitesi Guumlzel Sanatlar Fakuumlltesi s432-438

Guumlnyol Vedat (1985) ldquoTuumlrkiyersquode Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 324-329

Guumlrsel Nedim (1985)ldquoUygarlık ve Ccedilevirirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 320-324

Hanioğlu Şuumlkruuml M (1985) Bilim ve Osmanlı Duumlşuumlncesi Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 346-347

Heper Metin (1985) ldquoBuumlrokrasirdquoCumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul s290-297

Hildegard Muumller (1998) ldquo1933-1945 yılları Arasında Tuumlrkiyede Suumlrguumlnde Yaşayan Alman Kuumltuumlphanecilerrdquo ccedilevTurgun Hakan Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane Araştırmaları Sayı5 s İstanbul Ccedilantay

255

Kitabevi s 85-96 IFLArsquo95 İstanbul Toplantısı (Orientalist Libraries and Orientalism)

Holmes James (1998) ldquoThe Name amp Nature of Translation StudiesrdquoPapers on LiteraryTranslation and Translation Studies AmsterdamRodopi s 53-64

Houmlnig Hans G (1990) ldquoHolmesrsquo Mapping Theoryand the Landscape of Mental Processesrdquo Translation Studies the State of Art YayhazKMLeuven ZwartT Naaijken Amsterdam s77-89

Huart Cl (1955) Katib Ccedilelebi İslam Ansiklopedisi Cilt 6 Istanbul Maarif Bakanlığı s 432-439

Hulusi Şerif ( 1999) ldquoTanzimattan Sonraki Tercuumlme Faaliyetirdquo Yay Haz Oumlner Yağcı Cumhuriyet Doumlnemi Edebiyat Ccedilevirileri Seccedilkisi TC Kuumlltuumlr Bakanlığı Yayınları s 203-207

Hieronimus Pammachiusrsquoardquo (1992) ccedilevEvren Erem Metis Ccedileviri 18 74

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı Materyalizmirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c2 İstanbul 1985 s 363-370

Işın Ekrem (1985) ldquoOsmanlı modernleşmesi ve Pozitivizmrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul 1985 s 352-362

İhsanoğlu Ekmeleddin (1987) Osmanlı İlim ve Meslek Cemiyetleri İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

İhsanoğlu Ekmeleddin (1992) ldquoTanzimat Oumlncesi ve Tanzimat Doumlnemi Osmanlı Bilim ve Eğitim Anlayışırdquo 150yılında Tanzimat Yay Haz Hakkı Dursun Yıldız Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu s335-395

İnsel Ahmet (1996) Duumlzen ve Kalkınma Kıskacında Tuumlrkiye ccedilev Ayşeguumll Soumlnmezay İstanbul Ayrıntı

İz Fahir (1989) ldquoThe Ottoman Period 1300-1850rdquo The Book of Turkish Verse London Penguin s35-47

Kaplan İsmail(1999) Tuumlrkiyede Milli Eğitim İdeolojisi İstanbul letişim Yayınları s 200-382

ldquoKatip Ccedilelebirdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi C 13 İstanbul Milliyet Yayınları s 6511-6512

Kayaoğlu Taceddin( 1998) Tuumlrkiyede Tercuumlme Muumlesseleri İstanbul Kitabevi

Kazancıgil Aykut Vural Solok (1981) Tuumlrk Bilim Tarihi Bibliyografyası İstanbulTUumlBİTAK

Keseroğlu Hasan Serdar Goumlkalp (1985) Cumhuriyetten Guumlnuumlmuumlze Ccedileviri uumlzerine Yazılar Kaynakccedilası Duumln ve Buguumln Ccedileviri 2 Kitap 1985 s 191-228

Keseroğlu Hasan S (1989) Halk Kuumltuumlphaneleri Politikası ve Tuumlrkiye Cumhuriyetinde Durum İstanbul Edebiyat Fakuumlltesi Basımevi

Keseroğlu Hasan S (1985) Milli Kuumltuumlphanerdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c İstanbul 1985 c 5 s 1310-1311

256

Keseroğlu Hasan S (2002) Okur Goumlzuumlyle TKDB (1952-1986) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16(3) 2002 s 217-236

Kışlalı Taner (1978)ldquoUlusal Demokratik Halkccedilı Kuumlltuumlr Siyasetirdquo Ulusal Kuumlltuumlr (Temmuz) Ankara Kuumlltuumlr Bakanlığı 1978 s 1-6

Klein JT (1996) Crossing Boundaries Knowledge Disciplinarities and Interdisciplinarities Charlotteville VAUniversity Press of Virginia

Klein JT (1996) ldquo Interdisciplinary Needs The Current Contextrdquo Library Trends

45(2) 134-154 (ccedilevrimiccedili)wwwlibraryucsbeduist00 fall

Kranz Walther (1994) Antik Felsefe Tuumlrkccedilesi Suad Y Baydur 2bs İstanbul Sosyal Yayınlar

Kurultay Turgay (1998) ldquoCumhuriyet Tuumlrkiyesinde Ccedilevirinin Ağır Yuumlkuuml ve Tuumlrk Huumlmanizmasırdquo Alman Dili ve Edebiyatı Dergisi Sayı XI Istanbul Universitesi Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul Ccedilantay s 13-33

Kussmaul Paul (1995) Training The Translator AmsterdamPhiladelphia John Benjamins Publishing Company

Lefere Andreacute (1978) ldquoTranslation Studies The Goal of the Disciplinerdquo Literature and TranslationNew Perspectives in Literary Studies with a Basic Bibliography of Books on Translation Studies hazJames HolmesJose LambertampRaymond van den Broeck Leuvan Acco s 234-244

Lewis Bernard (1982) ldquoHuumlkuumlmet ve Devletrdquo Belleten CXLVI sayı 182rsquoden ayrı basım s415-421

Lewis Bernard (1987) Istanbul amp the Civilization of the Ottoman Empire NormanampLondonUniversity of Oklohoma Press

Mardin Şerif (1985) ldquo19yyrsquode Duumlşuumlnce Akımları ve Osmanlı Devletirdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 342-352

Mardin Şerif (1983) Joumln Tuumlrklerin Siyasi Fikirleri 1894-1908 İstanbul İletişim yayınları

McGarry Kevin (1987) ldquoBelgebilim Alanındaki Gelişmeler Kuumltuumlphanecilik Bilgibilim Oumlğretimi Geccedilmişe Bakış ve Yeniden Değerlendirmerdquo İUuml Edebiyat Fakuumlltesi Kuumltuumlphanecilik Dergisi Belge Bilgi Kuumltuumlphane

Araştırmaları İstanbul s 109-155

Mulkay Michael (1969) ldquoSome Aspects of Cultural Growth in the Natural Sciencesrdquo Social Research c 1 s 36 s 126-141

Musgrave Alan (1993) Common Sense Science and Sceptism CambridgeCambridge University Press

Nida Eugene (1964) Toward a Science of Translation Boumlluumlm 8 Leiden Netherlandss 156-171

Nida Eugene A (1998) ldquoBible Translationrdquo Routledge Encyloepadia of Translation Studies s CI s 21-28

Nord Christiana (1997) Translating as a Purposeful Activity Manchester St Jerome Publishing

257

Ong Walter J (1995) Soumlzluuml ve Yazılı Kuumlltuumlr İstanbul Metis Yayınları

Orhonlu Cengiz (1974) ldquoTercuumlmanrdquo İslam Ansiklopedisi cilt12-1 Istanbul Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları s175-181

ldquoOsmanlı İmparatorluğurdquo (1992) Buumlyuumlk Larousse Soumlzluumlk ve Ansiklopedisi c17 İstanbul Milliyet Yayınları s 8933-8948

Ozankaya Oumlzer (1980) Toplumbilim Soumlzluumlğuuml AnkaraT D K Yayınları

Oumltuumlken Adnan (1956) ldquoİstanbul Kuumltuumlphaneleri Hakkında 48 Yıl Oumlnce Zamanın Sadrazamına Sunulmuş Rapor rdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 sayı 3 s 206-226

Oumltuumlken Adnan (1957) ldquoTuumlrkiyersquode Kuumltuumlphanecilik Oumlğretiminin Tarihccedilesirdquo Tuumlrk Kuumltuumlphaneciler Derneği Buumllteni c 6 s 1-2 s 1-35

Oumlzel İsmet (1985) ldquoTanzimatrsquoın Getirdiği Aydınrdquo Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi c 2 İstanbul s 61-66

Paker Saliha (1991) ldquoThe Age of Translation and Adaptation 1850-1914 Turkeyrdquo Modern literature in the Near and Middle East 1850-1970 ed Robin Ostle LondonampNewyorkRoutledge s 17-32

Paker Saliha amp Zehra Toska (1997) ldquoA Call for Descriptive Translation Studies in the Turkish Tradition of Rewritesrdquo Snell Hornby etal 1997 s 79-88

Paker Saliha ( 1993) ldquoTranslated European Literature in the Late Ottoman Literary

Polisystemrdquo New Companion 1 67-82 1986 reprinted in Lambert ampLefere s 181-192

Paker Saliha (1998) ldquoTurkish Traditionrdquo yay hazMona Baker Routledge

Encyloepadia of Translation Studies cII s 571-582

Papert Seymour (1999) ldquoJean Piagetrdquo Time c 153 s 12 2931999

Porter James (1854) Turkey Its History and Progress c II yay haz George Larpent Hurst and Blackett Publishers

Prigione İlya ldquoOumlnsoumlzrdquo Bilim ve İktidar yay haz Federico Mayoramp Augusto Forti ccedilev Mehmet Kuumlccediluumlk 7bsmAnkara TUumlBİTAK 2000 s I-VI

Rappaport William J (1997) ldquoMultidisciplinary vsInterdisciplinary Sciencerdquo University at BuffaloCenter For Cognitive Science1996-1997 Annual Report httpwwwcsbuffaloedupubwwwcogsci 12 Sep 1997

Robinson Douglas (1992) ldquoClassical Theories of Translation from Cicero to Aulus Gelliusrdquo Textcontext c 7 s15-25

Salama-Car Myriam (1995) ldquoThe Dissemination of Knowledgerdquo Translators Through History yay haz Jean Delisle ampJudith Wordsworth John Benjamins Publishing Company s101-130

Savaşccedilı Abdullah Nur Eker (1976) Tuumlrk Kuumltuumlphanecilik Bibliyografyası Ankara

Savory Theodore (1957)The Art of Translation London The Alden Press

258

Shuttleworth Mark ampMoira Cowie (1997) Dictionary of Translation Studies St Jerome Publishing Manchester

Soysal Oumlzer (1973) Cumhuriyet Oumlncesi Doumlnem Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Sosyo- Ekonomik Yapı Uumlzerine Bir Araştırma Ankara Doccedilentlik araştırmai

Stiles Andrina (1996) The Ottoman Empire 1450-1700 London HodderampStoughton

Szacky Jersy (1979) The History of Sociological Thought Aldwuch Press London

Tapan Niluumlfer (1997) ldquoİstanbul Uumlniversitesirdquo Forum Tuumlrkiyersquode Ccedileviri Eğitimi s 1 İstanbul Sel Yayıncılık s150-154

Tekeli İlhan (1980) Toplumsal Doumlnuumlşuumlm ve Eğitim Tarihi Uumlzerine Konuşmalar TMMOB Mimarlar Odası Ankara

Tekeli İlhan Selim İlkin (1999) Osmanlı İmparatorluğunda Eğitim ve Bilgi Uumlretim Sisteminin Oluşumu ve Doumlnuumlşuumlmuuml 2bs Ankara Tuumlrk Tarih Kurumu

Tekeli İlhan (1985) Tanzimatrsquotan Cumhuriyetrsquoe Eğitim Sistemindeki Değişmeler Cumhuriyet Doumlnemi Tuumlrkiye Ansiklopedisi C2 İstanbul s456-484

Tonta Yaşar (2002) Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği Dergisi 1987-2001 Tuumlrk Kuumltuumlphaneciliği 16 (3) s 282-320

Toprak Zafer Başak Tuğ Ferda Keskin Guumlliz Aydın Semih Soumlkmen (1997) Sosyal Bilimlerde Alternatif Bir Paradigma Gerekli mi Muumlmkuumln muuml Defter 31 s 164-181

Toury Gideon (1985) ldquoA Rationale for Descriptive Translation Studiesrdquo The Manipulation of Literaure Studies in Literary Translation haz Theo Hermans LondonampSydney Croom Helm s 16-41

Toury Gideon (1995) Descriptive Translation Studies and Beyond Amsterdam ampPhilaedelphia John Benjamins Publishing

Uraz Neslihan (2000) ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphanecilik Boumlluumlmlerinde Yayınlanan Dergi

Makaleleriin İccedilerik Analizi İstanbulrdquo İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 Edebiyat Fakuumlltesi Yayınları İstanbul s137-163

Uumllken Hilmi Ziya (1992) Tuumlrkiyersquode Ccedilağdaş Duumlşuumlnce Tarihi İstanbul Uumllken 1992

Uumllken Hilmi Ziya (1997) Uyanış Devirlerinde Tercuumlmenin Roluuml İstanbul Uumllken Yayınları

Vermeer Hans J (1989) ldquoSkopos and Commision in Translational Actionrdquo Reading in Translation Theory yay haz Andrew ChestermanOy Finn Lectura Ab s173-200

Verra Adorno Gregory (1991) Storia della Filosofia RomaLaterzaampFigli c 1

259

Vleeshauwer HJ de (1960) Library Science as a Science Musaion 37-40 PraetoriaUniversity of South Africa

Vygotsky LS (1985) Duumlşuumlnce ve Dil ccedilevSemih Koray İst Kaynak Yay

Westfall Richard S (1997) Modern Bilimin Oluşumu Ccedilev İsmail Hakkı Duru Ankara TUumlBİTAK

Yontar Aysel (1995) Kuumltuumlphane ve Belge-Bilgi Merkezlerinde Bilimsel Youmlntemin Oumlnemi İstanbul TKD

Yontar Aysel Mesut Yalvaccedil (2000)ldquoTuumlrkiyede Kuumltuumlphane ve Bilgi Bilimi KonusundakiAraştırma Sorunları1952-1994 Yıllarında Yayınlanan Dergi Makalelerinin İccedilerik Analizirdquo İstanbul İUuml Kuumltuumlphanecilik Dergisi s 6 s165-186

Yurdadoğ Berrin (1974) Kitaplıkbilim Terimleri Soumlzluumlğuuml Ankara TDK Yayınları

Zuumlrcher Erik J (1997) Turkey A Modern History 3 bsm LondonampNew YorkIB TaurisampCo Ltd Publishers

Page 4: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 5: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 6: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 7: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 8: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 9: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 10: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 11: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 12: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 13: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 14: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 15: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 16: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 17: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 18: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 19: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 20: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 21: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 22: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 23: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 24: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 25: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 26: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 27: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 28: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 29: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 30: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 31: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 32: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 33: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 34: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 35: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 36: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 37: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 38: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 39: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 40: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 41: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 42: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 43: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 44: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 45: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 46: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 47: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 48: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 49: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 50: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 51: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 52: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 53: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 54: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 55: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 56: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 57: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 58: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 59: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 60: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 61: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 62: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 63: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 64: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 65: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 66: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 67: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 68: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 69: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 70: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 71: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 72: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 73: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 74: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 75: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 76: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 77: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 78: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 79: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 80: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 81: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 82: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 83: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 84: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 85: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 86: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 87: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 88: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 89: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 90: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 91: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 92: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 93: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 94: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 95: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 96: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 97: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 98: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 99: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 100: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 101: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 102: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 103: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 104: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 105: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 106: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 107: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 108: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 109: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 110: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 111: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 112: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 113: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 114: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 115: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 116: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 117: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 118: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 119: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 120: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 121: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 122: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 123: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 124: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 125: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 126: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 127: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 128: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 129: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 130: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 131: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 132: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 133: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 134: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 135: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 136: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 137: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 138: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 139: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 140: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 141: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 142: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 143: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 144: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 145: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 146: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 147: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 148: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 149: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 150: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 151: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 152: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 153: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 154: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 155: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 156: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 157: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 158: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 159: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 160: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 161: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 162: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 163: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 164: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 165: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 166: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 167: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 168: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 169: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 170: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 171: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 172: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 173: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 174: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 175: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 176: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 177: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 178: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 179: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 180: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 181: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 182: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 183: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 184: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 185: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 186: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 187: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 188: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 189: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 190: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 191: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 192: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 193: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 194: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 195: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 196: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 197: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 198: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 199: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 200: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 201: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 202: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 203: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 204: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 205: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 206: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 207: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 208: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 209: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 210: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 211: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 212: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 213: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 214: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 215: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 216: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 217: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 218: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 219: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 220: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 221: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 222: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 223: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 224: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 225: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 226: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 227: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 228: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 229: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 230: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 231: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 232: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 233: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 234: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 235: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 236: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 237: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 238: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 239: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 240: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 241: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 242: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 243: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 244: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 245: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 246: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 247: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 248: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 249: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 250: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 251: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 252: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 253: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 254: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 255: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 256: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 257: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 258: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili
Page 259: Mine Yazıcı, 1978 yılında İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili