mesnevİ hadİslerİ

370

Upload: mmeehhmmeett

Post on 07-Aug-2015

235 views

Category:

Documents


14 download

DESCRIPTION

HADİS-TASAVVUF

TRANSCRIPT

Page 1: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 2: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 3: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 4: MESNEVİ HADİSLERİ

MESNEVİ HADİSLERİ (TESBÎT VE TAHRÎC)

Page 5: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 6: MESNEVİ HADİSLERİ

MESNEVİ HADİSLERİ

(TESBÎT VE T A H R Î C )

Prof. Dr. Ali Y A R D I M

(1939 - 02.01.2006)

İ S T A N B U L -2008

Page 7: MESNEVİ HADİSLERİ

Damta Yayınevi Nu..-1205

DAMLA YAYINEVİ Prof. K. İsmail Gürkan Cad. Nu.: 6

34110 Cağaloğlu-İSTANBUL ISBN 978-605-308-009-2 tel.: 0212 514 28 28 (pbx) faks: 528 24 OI

Copyright ©: Damla Yayınevi, Dizgi: Dr. M. Sinan Yardım, Basla: Çevik Matb., Cilt: Erdoğanlar Ciltevi, İstanbul 2008/9.

Page 8: MESNEVİ HADİSLERİ

ithâf : H a k D o s t H z . M e v l â n â ' n ı n az îz h â t ı r a s ı n a .

Page 9: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 10: MESNEVİ HADİSLERİ

E S E R Ü Z E R İ N E

Hz. Mevlânâ ' n ın Mesnevî'sindeki hadîslerin tesbît, tahrîc ve değerlendirmesini konu alan bu eseri, 2007 'de Mevlânâ Yılı dolayısıyla kamuoyuna arz etmek niyetindeydik. Ancak fiilî şartların zorlamasıyla, tüm gayretlerimize rağmen, bu niyetimizi geçen sene içinde gerçekleştirmek maalesef mümkün olamadı.

Mesnevî Hadîsleri adlı bu eser, merhum Prof. Dr, Ali Y a r d ı m ' ı n Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü hocalığı yıllarında (1967-1970) Prof. M. Tayyib Okiç nezâretinde hazırladığı Liyâkat Tezine dayanmaktadır . Çalışma, 1984 yılında tekrar gözden geçirilerek Doktora Tezi hâline getirilmiştir. Biz im neşrine esas aldığımız bu nüsha, Doktora Tezi olarak sunulan nüshadır .

Müellifin de belirttiği gibi, bu eser "Mevlânâ'da Hadîs" mes 'e lesini ele almayıp, sâdece "Mesnevî'nin HadîslerV'ni esâs alan bir çalışmadır. Aslında vefatından önceki konuşmalanmızdan, Ali Yardım ' ı n , artık Mesnevî'nin yanısıra Fîhi Mâfıh, Dîvân-ı Kebîr ve Mecâlis-i Seb 'a ile Hz. Mevlânâ ' n ın oğlu Sultan Veled ' in Maârifinin de içinde bulunduğu eserleri beraberce aynı metod ve anlayışla değerlendirdiği "Mevlânâ'da Hadîs Kültürü" projesini tamamlama niyetinde olduğunu biliyoruz. Kendisi bu büyük çalışmayı 2007 senesinde neşretmeyi düşündüğünü de bize söylemişti. Ancak, o yıllarda 2007 'ye daha iki üç sene vardı ve Ali Yardım H o c a ' n m tezgâhında başka eserier bulunuyordu. Nitekim benzeri bir çalışmayı, 20. asrın mütefekkir ve mutasavvıf yazarlannda Sâmiha Ayverdi ' n in eserleri için de başlatmış, bu çerçevede 2004-2005 yıllarında, yeniden A y v e r d i o k u m a l a r ı (o dönemde çıkan en son kitabı Mülakatlar da dâhil olmak üzere) yapmıştı . Büyük ölçüde fişlenip tahrîc işlerinin bitirildiği "Sâmiha Ayverdi'de Hadîs Kültürü" adlı bu çalışmayı Aralık 2005 'de neşretmek (Adı geçen çalışmayı önümüzdeki dönemlerde evlâtları ve talebeleri olarak neşretmek üzere tezgâhımızın bir

VII

Page 11: MESNEVİ HADİSLERİ

köşesine almış bulunuyoruz), ardından da "Mevlânâ'da Hadîs Kültürü" projesini tekrar tezgâhına almak istiyordu. Buna ömrü vefa etmedi. Bu iki çalışma neticelendiğinde, 13. asırdaki M e v l â n â ve 20. asırdaki S â m i h a Ayve rd i arasındaki irtibatı kurmak niyetindeydi.

Prof. D r . Ali Y a r d ı m , "zora talip olma"y\ prensip edinmiş, çalışmala-n n d a hep ortaya o r i j i n a l eserler koymak gayreti içinde olan bir ilim adamı tipi idi. Bu bakımdan da, çal ışmalanm her zaman "yeni bir şeyler söylemek ve yapmak" adına yürütürdü. İlk yetişme çağlarından beri kendisini besleyen ve şekillendiren eserler, "Türk-İslâm kültürünün klâsik kaynaklan "dır. Bu mânâda, gerek m u h a d d i s l i k c e p h e s i n d e , gerek k ü l t ü r a d a m l ı ğ ı c e p h e s i nde hep birinci el klâsik kaynaklara dayanma ve bunları maharetle kullanma titizliği ve disiplini müşahade edilir. Günümüz hadîsçileri arasında, "Kültür Hadîsçiliği" konusundaki çalışmalanyla ç ı ğ ı r açmıştır. Hâmili olduğu birikim ve tecrübeyle, günümüz hadîsçiliğinin sâdece masa başında yapılamayacağını; buna mukabil "hadîs bereketi"mn vatan coğrafyasının her karışma saçılmış bulunduğunu bizzat göstermiştir. B u h â r î ' n i n kendi döneminde yaptığı meşakkatli "hadîs yolculukları"nm bir benzerini günümüzde icra etmiş ve "mimarî eser kitabelerinde hadîs aramak" maksadıyla, iki vilâyet dışında, ülkemizdeki her yere gitmeye muvaffak olmuştur (Hadîs Kıvdcım-ları, bu sürecin sonunda ortaya çıkan bir eseridir). Diğer taraftan, "hadîs arayışlarım" yazma eser kütüphanelerinde de sürdürmüş, binlerce yazmayı tedkîk etmiş v e tesbît ettiği "yazma hadîs kitapları" üzerine doktora tezleri yöneterek de ayn bir çığır açmıştır. Mesnevi Hadîsleri çalışması, işte bu "Kültür Hadîs-çiliği"mn n ü v e s i olması bakımından da ayn bir önemi hâizdir.

Esasen biz im burada yaptığımız merhum Prof. D r . Ali Y a r d ı m tarafından dikkatle hazır lanmış , ince ayarlan sabırla yapılmış kıymetl i bir çalışmayı , kamuoyunun dikkatlerine arz etmekten ibarettir. Hadîs ve Tasavvuf sahasının mensubu o lmamamıza rağmen, böylesine ağır bir yükün altına girmiş bu lunmamız , kamuoyu ve özellikle sahanın mütehassısları tarafından hayretle karşılanıp, yadırganmış olabilir. 1983' lerden vefatına kadar geçen uzun yıllar boyunca, bizi yazdıklarının neşredilmesi hususunda çal ışma ekibinin dışarısında bırakmayarak, bizzat işin içinde pişirme gayret inde olan B a b a m ı z ı n , emekler i semeresinin zâyî olması da söz konusu değildi . Prof . D r . Ali Y a r d ı m , bu güne kadar, bilaistisna, yazıp çizerek tezgâhında işlediği

VIII

Page 12: MESNEVİ HADİSLERİ

makale, tebliğ, konferans metni, proje, kitap, mühim bir mesele hakkında ricale yazdığı mektup vs. türünden tüm eserlerini, neşre tmeden önce mutfa-ğmda bizlerle paylaşırdı. Kendisini ikna e tmemiz kaydıyla, tenkid ağımıza takılan bazen bir kel imenin, bazen bir cümlenin, bazen de bir paragrafın üzerini ç izmekten kaçınmazdı . Bir büyüğünün kaliteli yazı hususunda kendisine: "İnsan yazdıklarının üzerini çizebilmeli" dediğini, sık sık hatırlatırdı. Ali Yardım, çal ışma disiplini gereği, seviyeli ve ilmî mesnedi olan tenkidlerden çekinmeyen, bilâkis eserlerinin kemâle ermesi yolundaki katkılarından dolayı m e m n u n olan bir i l im adamıydı .

Biz de el imizden geldiğince, vüs ' a t ve vukufumuz çerçevesinde bu işi t amamlama gayret inde olduk. Çok şükür, etrafımızdaki "Ali Yardım dostları" sıkıştığımız ve ihtiyaç duyduğumuz her ânımızda seve seve yardımımıza koştular. Yine de Ali Yardımsız geçen günlerin ve firakın hüznünü, bu eseri yayına hazırlarken her safhada, iliklerimize kadar, tekrar tekrar hissettik. Maâmâfıh ö lüm Hakk'h ve Âdetullâh'a muhalefet imiz de mevzu bahis değildi. Çok daral ınca onun rûhâniyetinden ist imdâd di lediğimiz zamanlar da oldu; o da hep yetişti.

Burada üzer inde durmak istediğimiz bir diğer hususu da şöylece ifâde etmekte fayda var: Muhakkak ki, Ali Yard ım ' ı n hadîs sahasında m u v a f f a k olmasının ve sözü dinlenen bir o t o r i t e seviyesine gelmesinin muhte lif sebepleri vardır. Şahsî kabiliyetleri, sağlam karakter ve mant ık yapısı , aldığı husûsî ve resmî eğitim, özellikle dört yıllık İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü dönemini azamî bir verimlilikle geçirmesi . Klâsik Türk ve İslâm kaynaklarına merakı ve bunları kullanmadaki mahareti, hocalarından ve İstanbul'un ilim ve kültür muhit lerinden, bilgi, edep, erkân ve âdaba dâir hususları adetâ sağarcasına dağarcığına doldurması , sürekli okuyup araştırması, ilim adamlığını bir hayat tarzı olarak benimsemesi , sindirilmiş bilgilerinin üzerine dâima yeni bir şeyler ilâve etme gayreti, yüksek meslekî ahlâkı, ilk kalemde sayabildiklerimizdendir. Ancak bunların ötesinde, onun muvaffakiyetini, h a d î s i , sâdece n a z a r î b i r b i l g i olarak değil , fakat aynı zamanda bir h â 1 b i l g i s i olarak telâkki etmesinde de aramak yerinde olur. H a d î s s a h a s ı n d a tefekkür ederek, yazıp çizdiği konulan pek çok defâ doğmdan bir Peygamber emri ve hayat düstûru formasyonunda algılamıştır. Yazdıklanndan, yaşayabildiklerini yaşamış; yaşayamadıklanna ise en azından muhalefet etmeme hassasiyetini göstermiştir. Bu bakımdan muhaddis o lmak.

IX

Page 13: MESNEVİ HADİSLERİ

onun için h a d î s u s û l ü n e ve literatürdeki malumata hakkıyla vâkıf olmaktan öte, h a k k ı y l a y a ş a y a b i l m e k ti. Bu yaşayış da kendisinde hep gördüğümüz d o s d o ğ r u , t u t a r l ı bir hayat çizgisi şeklinde tezahür etmişti.

Bir seferinde kendisine kaç hadîs bildiğini sorma cahil l iğinde bulunmuştuk. Önce yüzümüze sessizce, manidar ve hüzünlü bir nazarla baktı . Bir süre sonra da illâki bir cevap bekleyen bizlere, kısık bir ses tonuyla: "Saymadım", dedi. Bu hâl ehli olabilme çilesi, onun mutasavvıf veçhesinin bir aksi idi. Bu çileyi her ânında yaşadığı için olsa gerek, hikâyesi bir "hüzün hikâyesi", belki de "o kamışlıktan kopanlma"nm hikayesiydi. Allahıyla samimiyetinin, Peygamberiy le samimiyetinin, Mevlânâsıyla samimiyetinin kaynağı da belki bu hâlindendi. Mesnevi Hadîsleri, bu açıdan m u t a s a v -v ı f - m u h a d d i s bir ilim adamının emekleri mahsûlüdür.

Malûmdur ki Ali Yardım ' ın bir eserini neşretmek, Ali Yardım ' ın bir eserini kendisinin neşretmesi gibi olamazdı. Bu bakımdan, varsa, hatâlar ve eksikler bize, bizim kifayetsizliğimize aittir. Eseri, yazıldığı dönemin şartlan içinde, o l d u ğ u g i b i neşretme gayreti içinde bulunduk. Genel bir prensip olarak bâzı kelime, imlâ ve dizgi tashihleri dışında (ki bu tür tasarruflar, Ali Yardım Hoca da böyle isterdi, diye çok emîn olduklanmızdır) o r i j i n a l m e t n i n içine müdâhale etmedik. Eser 1970 senesinde, devrin imkânlan dâhilinde tamamlandığından, o t a n t i k 1 i ğ i korunsun istedik. Bu bakımdan, kitapta yer yer geçen " . . . hiçbir yerde tesbît edemedik", "... kaynaklarda rastlayama-dık" nev ' inden bâzı ifâdelerin, okuyucu tarafından bu nokta göz önünde bulundurularak değerlendiri lmesi yerinde olur. Ni tekim Ali Yardım da sağlığında, günümüz bilgisayar imkânlarını kullanarak, yeniden bir t a h r î c çalışması yapmak niyetindeydi. Biz, çok îcâb ettiğini düşündüğümüz durumlarda ise "Naşirin notu" ibaresiyle dipnotlarında okuyucuya bilgi ve rme yoluna gittik.

Ali Y a r d ı m ' ı n Önsözündtn önce, 1970 senesinde Mesnevi Hadîsleri çalışmasının tamamlanmasını müteâkib, merhum Prof. M. Tayyib Okiç H o c a ' m n ka leme aldığı takdim yazısını, özellikle bir vesika hüviyeti taşıması hasebiyle, kitaba ilâve etmeyi uygun bulduk. Mesnevi Hadîsleri hakkında kamuoyunun ilk defâ bilgilendirildiği ve Kubbealtı Akademi Mecmuası 'nm 1979 senesindeki ilk sayısında neşredilen, kısa araştırma makalesini de b u düşünceyle aldık ve E k olarak kitabın sonuna koyduk. Giriş kısmına, dizgiye esas aldığımız nüshadaki "Mevlânâ'nın hayâtı kısaca anlatılacak" noti-

X

Page 14: MESNEVİ HADİSLERİ

na istinaden, ana hatlarıyla Hz. Mev lânâ ' n ın hayâtını ilâve ettik. Bil iyoruz ki, Hazretin hayâtını bir defa da Ali Y a r d ı m ' ı n kaleminden okumak çok daha başka olurdu.

Ali Y a r d ı m ' ı n son dönemler inde tercih ettiği a y r ı n t ı l ı i n d e k s usûlünü burada da tatbîk ettik. Bunun dışında ayrıca, kitabın sonuna da Mesnevî Hadîsleri İndeksi adıyla bir liste koyduk.

Dizgi sırasında bazı tasarruflarda bulunduk. Orijinal met inde Arapça karşılığı "kaf" olup da "q" harfi ile gösterilen yerleri "k" ile değiştirdik. Özell ikle şahıs , kitap ve yer adlarının yazıhş ında dikkat imize takı lan bazı küçük farklılıkları gidererek, azamî seviyede imlâ birliğini sağlamaya çalıştık. Ali Yard ım ' ı n önceki eserlerinde olduğu gibi y ine şahıs adlarını koyu, kitap adlarını beyaz-italik, konuşma metinlerini "tırnak içinde koyu-italik" yaptık. Bu kitapta "hüküm" fasıllarında sıkça kullanılan ve de sıhhat derecelerini gösteren "sahîh", "hasen", " za î f , "mevzu" ' , "merfu" ' , " m e v k u f , "garîb", "leyyin", "münker" gibi hadîs ıstılahlarını "tırnak içinde-koyu-italik-ar alıktı" olarak yazdık. Orijinal nüshadaki çoğu yerde, bu iföde-1er tırnak içinde, aralıklı olmalannın yanı sıra, bazen ilk harfleri büyük yazılmıştı. Biz, yeknesaklığı temin için bunlan küçük harfli yazmayı tercih ettik.

Mesnevî 'den iktibas edilen Farsça kısımlan dizerken de ta 'lîk fontunu tercih ettik. Yine orijinal nüshada, bir kaçı hâriç, "benzeri beyitler", Veled İzbudak tercümesi ve Ankaravî şerhindeki yerlerine sâdece atıf yapma şeklinde belirtilmişti. Dipnotlarına "Naşirin notu" ibaresiyle bunlann Veled İzbudak tercümelerini de yazdık. Neşre esâs nüshada Ali Yard ım Hoca ' n ın kurşun kalemle sonradan ilâve ettiği beş adet notu [Müellifin hadîsle ilgili derkenarı] ibaresiyle dipnotlarında verdik. Merhumun yazma hâlde kullandığı kaynakların sonradan basılmış olanlarına da işaret etmedik. Bu neşir çal ışmasında bizim kullandığımız birkaç kaynağı ise, [Naşirin ilâvesi] ibaresiyle bibliyografyaya ekledik.

Tâ işin en başında, 1967-1970 yıllan arasında, eserin vücûda gelmesi sürecinde gerek ilmî metod, gerek kaynakların tesbîti gerekse de değerlendirilmesi hususlannda merhum Ali Y a r d ı m ' a önemli katkılarda bulunan, bugün de eserin neşri sırasında, dizgileri bir muhaddis hassasiyetiyle gözden geçirmenin yanı sıra, t a k r i z yazılması ricamızı kı rmayarak bizi şevklendiren,

XI

Page 15: MESNEVİ HADİSLERİ

kıymetli ve müşfik büyüğümüz Prof. Dr. M e h m e d Hatiboğlu Beyefendi 'ye en samîmi hislerimizle teşekkür eder, sıhhat ve âfıyetli uzun ömürler dileriz.

Baba dostlan hocalanmız, muhterem Prof. Dr. Mustafa Fayda, Prof. Dr. Mustafa Tahralı, Prof. Dr. Mehmet Demirci ve Prof. Dr. Ali Osman Ateş Beyefendilere, kitabın yayına hazırlanma sürecindeki çeşitli safhalarda, gerek bilgi, gerek tecrübe cihetinden, verdikleri her türlü destek ve katkıdan dolayı teşekkürü bir borç biliriz.

Farsça beyit ler ve Arapça hadîs metinlerinin ilk dizgilerini hazır layan ve kitabın neşri hususunda merhum Ali Yard ım ' l a sağlığındaki muhavere lerini b ize aktararak desteğini esirgemeyen, gerekli gördüğü yerlerde açıklayıcı bilgilerle kitaba katkı sağlayan. Babamızın asistanı, azîz kardeşimiz Dr . Mehmet Sait Topra l i ' a hassaten teşekkür ederiz.

Farsça beyitlerin dikkatli bir okumayla gözden geçirilmesi ve bazı dizgi eksiklerinin giderilmesi işini, ricamızı kırmayarak, deruhte eden Mevlevilik ve Mesnevi sahaları mütehassısı , muhte rem Dr. Safî A r p a g u ş ' a teşekkürü bir borç biliriz. Farsça beyitleri kendi anadiliyle okuyan, dikkat nazarına takılan tashihleri bize bildiren, öğrencimiz, genç Mesnevi Dostu Elnaz Forouzesh ' e de teşekkür ederiz.

Kitabın hazır lanmasındaki her safhada, bize anlayışla gerekli kolaylığı ve çalışma imkânlarını sunan. Damla Yayınevi sahibi, merhum Ali Yard ım ' ı n bizi k a r d e ş l e ş t i r d i ğ i , kadîm dostumuz Hasan Hüseyin Doğru Beyefendi 'ye de teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Eserin neşri sürecinde en baştan beri maddî ve manevî her türlü desteğini sürekli yan ımda hissett iğim ve dizgileri bir başka gözle okuyarak, tashih eden Ağabey im Ali Şîr Y a r d ı m ' a da hürmetle teşekkürlerimi arz ediyorum.

Mesnevi Hadîsleri çalışmasının neşrinden dolayı Büyük Mutasavvı f Hz . M e v l â n â ve Babamız Prof. Dr . Ali Y a r d ı m ' ı n azîz ruhlarının şâd olduğuna inanıyor, Cenâb-ı H a k ' d a n rahmet niyaz ediyoruz. Eserin fikir, kültür ve irfan hayat ımıza kazandır ı lmasına bizi vesîle kılarak, bu şerefi ve hazzı bizlere tattıran M e v l â m ı z ' a sonsuz hamd ü senalar . . .

Fâtih, 13 May ı s 2008

D r . M u s t a f a S i n a n Y A R D I M

Neşre hazırlayan

XII

Page 16: MESNEVİ HADİSLERİ

T A K R İ Z

Kur'ân-ı Kerîm't göre, beşeriyetin tek üstünlük ölçüsünün "Takva" mertebesi olduğu malûmdur . M ü t t a k î , yânî takvâlı k imse demek, her çeşit müsbet değere sâhib çıkıp, Yarat ıc ı ' ya hakkiyle kulluk eden kimse demektir . Bu mertebeye ulaşabilmekte, neseb, haseb, zaman, devir, çevre, dil, cinsiyet, meslek ... gibi farklılıkların hiçbir dahli olmayacağı da açıktır. Gerçek m ü ' m i n olabi lmek en üstün insanlık derecesidir. Bu dereceye ancak j_]jmj/e ahlâkla ulaşılabilecektir. Bunlara sırtını dönmüşler in ne Y a r a t a n ' a kul luğundan, ne de topluma yararından bahsedilebilir .

Hz. Peygamber , bu eskimez ölçüleri dünj/evî hayatta hâkim kümak la uğraştı ve gelecek nesillere vasiyet olarak bıraktı. Sonraki nesillerin kültürlü kesimleri , müsbet ve rûhânî ilim mensupları şeklinde kısımlara ayrıldı ve 11/ VIII. asrın aydınları arasında zühd hayâtını tercih edenler Tasavvuf iklimini vücûda getirdiler. İlk devir mutasavvıflarının temel hedefleri. Kur'ân ve Sünnet'ten kaynaklanan bir şahsiyet modelinin temsilcileri o lmakdı . Tasavvuf ilminin dayanması gereken kaynak konusunda bu yolun ulularının gayet açık beyânları bizlere kadar ulaşmışdır. Meselâ III/IX. asrın bir velîsi, Şeyh'ul-Ârifîn unvanlı Sehl-i Tusterî (ö: 283/896) , şu yedi maddeyi tasavvufun temelleri olarak göstermektedir: "Allah'ın kitabı Kur'ân'a bağlanmak, Resûlullah 'in Sünneti 'ne uymak, helâl yemek, eziyet etmekten uzak durmak, günâhlardan sakınmak, tevbekâr olmak, hukuka riâyet etmek".

Yine meselâ meşhur Cüneyd-i Bağdadî (ö: 298/911) aynı mâhiyet te olarak: "İlmimiz Kur'ân ve Sünnet'le kayıdlıdır. Bunları bilmeyenlerin ardından gidilmez" demektedir .

Emsali çoğaltı labilecek bu tesbîtlerin ışığında yürümek, tabîatiyle her zaman ve çevre için mümkin olabilmiş değildir. Bizzat tasavvuf müntesibleri arasında bile, çürümeler, yoldan çıkmalar görülünce, idrak sahibi pek çok

XIII

Page 17: MESNEVİ HADİSLERİ

âlim ve edîb, tenkidlerini dile getirmekten geri kalmadılar, pek çok eser yazdılar. Tek gayeleri vardı: "Mensub oldukları millete İslâm'ın gerçeğini anlatmak ve onları bu yola çevirmek",

VII/XIII . asrın Mev lânâ ' s ı da ilk devir Tasavvuf imamlarının çizdiği yolda, İslam Peygamberim kendisine ufuk bilmiş ve eserlerinde, edindiği Kur 'ân ve Sünnet kültürünü geleceğin istifadesine sunmuştur.

Asırlardır huşu içinde dinlenen Itrî bestesi na ' t inde Peygamber ine : "Nûr-i çeşm-i enbiyâ, çeşm-i çerâğ-ı mâ Tuyî - Nebilerin gözlerinin nuru, bizim nûr kaynağımız sensin " diye hitâb eden, kendisini "Pâk Muhammed yolunun toprağı" sayan bu büyük zât, acaba O M u h a m m e d ' i n hangi sözlerini, hangi fiillerini bizlerle paylaşmak istemişdi? Binlerce sahîfe tutan kitabî mîrâsmda bu yolda neler diyordu?

İşte b u c â z i b k ü l t ü r e l e n d î ş e nin cevâbı sadedinde, bilhassa geçen asırdan beri, pek değerli eserler ortaya konmuş bulunmaktadır. Şahsen bilebildiğim kadarıyla, Mevlânâ ' n ın Mesnevî'smde zikrettiği hadîsleri kitablık çapta bir ilmî araştırma konusu yapan ilk âlim, İranlı Bedîuzzamân Fürûzanfer (1899-1970) olmuştur. Yedi yüz elli beş sahîfelik son baskısı 2002 'de yapılmış: "Ehâdis ve Kısas-ı Mesnevi" isimli değerli eserinin ilk baskısına yazdığı önsöz, 21 Mayıs 1954 târihini taşıyor (Hicrî 1373, Şemsî 1333).

Türkçemizde bu çapta bir çal ışmaya nail o lmak için, m e r h u m Ali Yar-d ım ' ı bek lememiz gerekti .

Seneler önce O ' n u n ilmî hassasiyet ve eğilimini müşahede etmiş bir takdirkârı olarak, Mev lânâ ' n ın hadîs kültürünü bizlere aydınlatmasını teklîf edenlerden o lmuşdum. Ali Bey, kendi , zamanının bütün imkânlarını kullanarak ilim dünyâmıza müstesna bir eser kazandırdı; ama, takdir-i İlâhî, basılmış hâlini dünyâ göziyle görmek kendisine kısmet olmadı.

Başta pek değerli evlâdı Mustafa Sinan Bey o lmak üzere O 'nun bu muhal led eserini Türk Kültür Dünyâsına, kazandıranlara şükran duymamak mümkin değildir. Diğer pek çok ilmî hizmetlerinin yanı sıra, husûsîyle bu kitabı Ali Bey ' i n ruhunu ilelebed şâd ettirecektir. Bizlere düşen vazife, bu çileli ilmî emekten yeterince faydalanma liyâkati göstermek olacaktır. Mevlâmız ' ı n rahmet ve gufranı üzerinden eksik olmasın, âmin.

Ankara,!^ Nisan 2008 Pazartesi

M e h m e d S . H A T İ B O Ğ L U

XIV

Page 18: MESNEVİ HADİSLERİ

P R O F . M. T A Y Y İ B O K İ Ç ' İ N T A K D Î M İ

Dünya çapında şöhret olan Muhamtned Celâlüddîn er-Rûmî ' n in meş hur eseri "Kitabu'l-Mesnevf'de birhayli Hadîs-i şerif mevcud bulunmaktadır. Tahran Üniversitesi profesörlerinden, büyük âlim, merhum Bedî 'u 'z-Zaman Firuzanfer ' in "Ehâdîs-i Mesnevî" isimli risalesi varsa da, müellif, mevzuu tamamiyle eserine almadığı gibi, ilmî tahlîl ve tenkîdler de yapmamıştır .

Bay Ali Yardım, Millî Eğitim Bakanlığının nâzik müracaatı üzerine, bize bağlanıp nezâretimizin altında, ciddî ve yorucu tedkîklere girişmiş ve bugün elimizde olan "Mesnevî Hadîsleri" isimli eserini ortaya koymuş bulunmaktadır.

Mevzuun daha iyi anlaşılabilmesi için Bay Yardım, önsözünü müteâkıb, araştırmasına faydalı bir Giriş kısmıyla başlamaktadır ki şöylece bâblar sıralanmaktadır: Hadîs ' in ehemmiyeti; Hadîslerin toplanışı ve yazıya geçirilişi; Hadîsleri tasnîf faaliyeti ve semereleri (Sünenler, Câmi'ler, Müsnedler ve Müstedrekler); Tasnîf devri Hadîs mecmualarının hususiyetleri; Hadîslerin tahrici (Tahrîcu' l-Ahâdîs); Mesnevî Hadîslerinin tahrîci; Mesnevî Hadîsleri üzerinde yapılan diğer çalışmalar; Mesnevideki Hadîslerin kaynakları bakımından durumu; Mesnevideki Hadîslerin değer hükümlerine göre tasnîfı; Mesnevideki Hadîslerin nakil tarzı; Araştırmamızda ta 'k îb ettiğimiz metod.

Bu girişten sonra müellif, eserinin asıl mevzuuna geçmekte , Celâlüddîn Rûmî ' n i n Mesnevisinde kullandığı Hadîs-i şerifleri tedkîk ederek, bunları Mesnevî cildlerine göre sırasıyla sunmaktadır . Hadîs-i şeriflerin geçtiği farsça beyitleri, türkçe tercemeleriyle birlikte başa alan yazar, daha sonra, Hadîslerin, tedkîkleri sonunda bulduğu arabça metinlerini , yine türkçe\eriy\e birlikte, vermekte ve bu Hadîslerin muhteva bakımından ben-

(*) Metin, merhum M. Tayyib Okiç Hoca 'nın imlâ hususiyetleri muhafaza edilerek dizilmiştir.

X V

Page 19: MESNEVİ HADİSLERİ

zerleri varsa, onlara da işarette bulunmaktadır . Metin üzerindeki tedkîklerini böylece bitirdikten sonra müellif. Hadîslerin kaynakları üzerine eğilmiş, münekkıdler in görüşlerini ele alarak. Mesnevide geçen her Hadîsin sıhhat yönünden değeri hakkında n ihâ ' î değer hükmünde bulunmaktadır .

Celâlüddîn Rûmî , Mesnevısme bazan farsça olarak ancak hadîsin hulâsasını hattâ ondan bir tek kelimeyi almış olduğu için, bu gibi Hadîslerin kaynaklarını veya arabça asıllarını tesbît e tmek tabiî ki hayli zor bir iştir. Müell i f bu noktada büyük bir sabır ve sebat göstererek. Hadîsin senedini veya senedlerini arabça metinleriyle tesbît e tmeğe çalışmıştır ki, araştırmasının zâten en güç tarafı da burasıdır.

Bay Ali Yardım, tedkîkleri sonunda. Mesnevide 158 Hadîs bulmuştur . Bunlardan 78 inin, yani yarısına yakın bir kısmının, sahîh olduğu neticesine varmaktadır . Zaîf Hadîsler 38, apokrif (mevdu ' ) olanlar ise, 14 kadardır. Mesnevide Hadîs olarak geçtiği halde. Hadîs olmayan, fakat benzerleri bulunan Hadîsler 8 olup, kaynaklarını tesbît ettiği, fakat değerlendirmelerine tesadüf edemediği Hadîs sayısı ise 4 dür.

Yazarın tesbît edebildiği kadarıyla Hadîslerin kayn£,klara dağılışı da enteresandır. Mesnevi Hadîslerinin büyük kısmı, altı otantik (Sahîh) Hadîs ki tabında bulunmaktadır (el-Buhârî ve Müs l im ' i n Sahîhlen, Ebû Dâvûd, et-Tirmizî, en-Nesâî ve İbn Mâca ' n ı n Sünen]en). ed-Dârimî ' n in es-Sünen 'i ile A h m e d İbn Hanbel ve et-Tayâlis î 'n in Müsned\en de bu Hadîslerin pek çoğunu ihtiva etmektedir. Bu eserler dışında diğer bazı Hadîs mecmuaları da nazar-ı itibâra alınmıştır.

Doğrudan doğruya mevdu ' , apokrif, olan Hadîslerin sayısı çok sayılamaz (14). Yazar bu rakamı tesbît e tmekle, Mesnevînm. büyük müellifi lehine olacak bir hakikati tesbît etmiş olmaktadır . Bay Yard ım ' ı n bu çalışmalarından önce , Mesnevî'de M e v d u ' Hadîs mikdârmın daha kabarık olacağı tahmin edilebilirdi. Böylece bu gibi teşevvüşlerden Celâlüddîn Rûmî asırlar sonra t e b r i y e edilmiş oluyor. Zayıf sayılan Hadîslerin sayısı her ne kadar küçümsenemezse de (38), didaktik ve tasavvufî eserler için, bu durum tabiî karşılanabilir. Net îce itibârı ile yazar, Mesnevi Hadîslerini sıhhat yönünden vuzuha kavuşturmuştur ki, tedkîkinin asıl ehemmiyet i de buradadır .

XVI

Page 20: MESNEVİ HADİSLERİ

O N S O Z

İslâm âlimleri, başlangıçtan hicri V. asrın ikinci yarısına kadar, te ' l i f ve tasnif etmiş oldukları eserlerinde, h a d î s v e h a b e r nev ' inden vesikaları, umumiyet le senedli olarak kaydetmeyi bir prensip hâline getirmişlerdi. Bu durumun, V. asır sonları ve VI. asır başlarından itibaren terk edi lmeye başlandığı dikkati çekmektedir . Artık, o devirden günümüze kadar sürdürülen nakil geleneği, -hadîs sahasındaki eserler de dâhil- hadîs ve haberlerin senedini atıp, sâdece metnini kaydetmek şeklinde ortaya çıkmıştır.

Ancak, kendi devir ve şartları içinde belki normal karşı lanan bu şekilde bir nakil tarzının, zamanla bir kusur sayı lmaya ve tenkîd konusu edi lmeğe başladığı müşahede edilmektedir. Nitekim, senedsiz hadîs nakle tme geleneğinin başlamasından iki asır bile geçmeden, ortaya çıkan mahzûr l an telâfi edici yeni bir çal ışma metodunun geliştirilmesi, bunun bir tezahürü olmalıdır. İçinde hadîs bulunan her hangi bir eserin. H a d î s i l m i bak ımından değerini tesbît e tmek maksadıyla geliştirilen bu metoda "Tahrîc" adı verilmiştir.

Mevlânâ ' n ın MesnevTsı de, yazıldığı zaman bakımından, hadîslerin senedsiz olarak nakledildiği devre rastlar. Eserinde, az ımsanmayacak kadar h a d î s zikreden Mevlânâ , kendine has metoduyla onların bir nevi açıklamalarını yapmıştır . Ne var ki, gerek üzerinde durduğu hadîsler, gerekse onları ele alış tarzı, MesnevTnm hadîsleri ve onun sahibinin hadîslere bakışı konusunda bâzı tereddütlerin yayı lmasına yol açmıştır.

Türk-îslâm kültürü üzer inde olduğu kadar, diğer yabancı kültürler üzerinde de derin izleri bulunan MesnevVnm, sâdece H a d î s i l m i bak ımından bir değerlendirmesini yapma hedefini güden bu araştırma, onun hadîslerinin

XVII

MESNEVİ HADİSLER) FORMA 2

Page 21: MESNEVİ HADİSLERİ

metinlerini, senedlerini, kaynaklarmı ve sıhhat derecelerini tesbît e tmeye çalışmaktadır.

Çal ışmalar ım sırasında yardım ve alâkalarını esirgemeyen Hocam Prof. M. Tayyib OI<iç B e y ' e ve Sayın Prof. Dr. M e h m e d Hat iboğ lu ' na şükranlarımı sunarım.

Her şeyin en doğrusunu bilen ve doğru yolu gösteren Al lah ' d ı r . Kulun vazifesi; gayret, titizlik ve sadâkatten ibarettir.

Kay seri ,\1 Ocdk 1970

A l i Y A R D I M

XVIII

Page 22: MESNEVİ HADİSLERİ

İ Ç İ N D E K İ L E R

E S E R Ü Z E R İ N E VII

T A K R İ Z XIII

P R O F . M. T A Y Y İ B O K İ Ç ' İ N T A K D İ M İ X V

Ö N S Ö Z XVII

İ Ç İ N D E K İ L E R X I X

G İ R İ Ş 1

1- M E V L Â N Â V E M E S N E V İ S İ 1

2- H A D Î S L E R İ N T A H R Î C İ 14

3- K A Y N A K V E A R A Ş T I R M A L A R A BİR B A K I Ş 17

I . B Ö L Ü M

M E S N E V İ H A D Î S L E R İ

G İ R İ Ş 27

M E S N E V İ I. C İ L D H A D Î S L E R İ 29

M E S N E V İ II. CİLD H A D Î S L E R İ 91

M E S N E V İ III. CİLD HADÎSLERİ 129

M E S N E V İ IV. C İ L D H A D Î S L E R İ 161

MESNEVİ V. C İ L D H A D Î S L E R İ 197

M E S N E V İ VI. CİLD H A D Î S L E R İ 233

X I X

Page 23: MESNEVİ HADİSLERİ

1 1 . B Ö L Ü M

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N

D E Ğ E R L E N D İ R İ L M E S İ

G İ R İ Ş 269

1- M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N M U H T E V A S I 269

2- M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N K A Y N A K L A R I 270

3 - M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N S I H H A T D E R E C E L E R İ 272

S O N U Ç 275

B İ B L İ Y O G R A F Y A 281

E K - 1 : M E S N E V Î H A D Î S L E R İ Ü Z E R İ N D E BİR A R A Ş T I R M A 287

EK-2 : A Ç I K L A M A L A R 299

E K - 3 : C Â M İ ' U L - Â Y Â T ' I N Y A Z M A N Ü S H A L A R I 303

EK-4 : M E S N E V Î H A D Î S L E R İ İ N D E K S 307

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N D E BENZERİ B E Y İ T L E R İNDEKSİ . . . . 313

İ N D E K S 315

X X

Page 24: MESNEVİ HADİSLERİ

G İ R İ Ş

İslâm'ın uzun târihi ve geniş coğrafyası içinde, çeşitli sahalarda pek çok yazılı eser verilmiştir. Bunların arasında ilmîleri o lduğu gibi, öğretici ve eğitici mâhiyette olanları da vardır. Belli bir ilim ve san 'a t zümresine hitâb edenleri yanında, geniş kütlelerin anlayacağı dil ve muhteva ile ka leme alınanları da mevcûddur . İşte, Mev lânâ ' n ın eserleri bu gözle ele alındığında, onların, öğretici, eğitici ve sevdirici karakterli oluşları kendini gösterir.

Klâsik İslâmi eserlerde, hangi türden olursa olsun, az-çok hadîslere yer veri lmeyeni hemen hemen yok gibidir. Tefsir, Fıkıh, Târih, Kelâm, Tasavvuf, Ahlâk, Tıb, Edebiyat, Tabakât, Menâkıb, Lügat vb . dallardaki eserlerde, dâima, hadîsler bulunagelmiştir . Esasen bu neviden eserler, hadîsleri hayâta aktaran, onları toplumun malı yapan aracılar rolünü oynamışlardır .

Ancak, bunlar içerisinde, eserlerinde kullandıkları hadîsleri , hadis kaynaklarından alanlar olduğu gibi, hiçbir kaynağa baş vurmadan, duyduğu işittiği ve hafızasında kaldığı şekliyle kaydedenler de olagelmiştir. Bu durum, sonraki nesiller tarafından dikkate alınmış ve klâsik eserlerin ciddiyeti ve güvenilirliği konusundaki değerlendirmelerinde ölçü olarak kullanılmıştır.

1 - M E V L Â N Â VE M E S N E V İ S İ

Hicrî 604 senesinde (M. 1207) Belh\e doğup, 672 yıl ında (M. 1273) Konya'ddi vefat eden Mev lânâ ' n ın ciddî bir medrese tahsili geçirdiği bilinir. Uzun süre, Konya'da müderrisl ik yaptığı da adına tahsîs edilen bir medresenin mevcudiyet inden anlaşılmaktadır. Ni tek im tabakât kitapları , onun , "Hanefi mezhebi sahasında, Hilaf ilminde ve çeşitli ilim dallarında otorite

Page 25: MESNEVİ HADİSLERİ

bir âlim" o lduğunu kaydeder<".

M e v l â n â ' n ı n H a y â t ı ' '

Sahanın klâsik kaynaklarında'^* belirtildiği üzere H a z r e t i M e v l â n â 6

Rebîülevvel 604 (30 Eylül 1207) 'de bir ilim merkezi olan ve bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Horasan'ın Belh şehrinde doğdu. Künyesini

Mesnevinin girişinde M u h a m m e d b . M u h a m m e d b . H ü s e y i n el-Belhî

olarak kaydetmiştir . Lakabı Ce lâ ledd în 'd i r . "Efendimiz" anlamına gelen

M e v l â n â unvanından başka kendisine babası tarafından verilen

H ü d â v e n d i g â r (Farsça, Sultan anlamında) lakabıyla da bilinir. Hayâtının

mühim bir kısmını Anadolu (Diyâr-ı Rûmyda geçirdiği için M e v l â n â - y ı

R û m , M e v l â n â Ce lâ l edd în - i R û m î adlarıyla; müderrisl iğine nisbetle de

M o l l a H ü n k â r , Mol lâ -y ı R û m unvanlarıyla anılır.

Soyu H z . E b û B e k i r ' e kadar gitmektedir. Babası S u l t a n ' ü l U l e m â (A-

limlerin Sultânı) lakabıyla bilinen M u h a m m e d B a h â e d d î n Veled 'd i r . An

nesi ise Hârizmşahlar hanedanına mensup olan Belh Emîri R u k n e d d î n ' i n

kızı M ü ' m i n e H â t u n ' d u r . Kübreviyye'nin kurucusu N e c m e d d î n - i K ü b r â

(ö: 618/1221) 'n in müridi kabul edilen B a h â e d d î n Veled, Belhli bir u lemâ

(1) Bkz. Kasım b. Kutluboğa, Tâc'üt-Terâcimfi Tabakât'il-Hanefiyye, s. 57, Bagdâd 1962. (...(.jUll ^1 y\) uJ>U-lj L_J .ÜL ÎİU OlT . . . )

(2) Naşirin notu: Bu başlık altındaki bilgiler, merhum Ali Yardım 'm muhtemelen Doktora Tez Savunması sırasmda yöneltilen bazı tenkîdler üzerine 9 Nisan 1984 târihinde kaydettiği "Mevlânâ'nın hayâtı kısaca anlatılacak" notum, istinaden tarafımızdan ilâve edilmiştir. İlgili not kağıdı, "Tenkidler" başlığı altında sekiz madde olarak yazılmış ve bu kitabın hazırlanmasına esas olan tez nüshasına âit cildli kapağının iç kısmına yapıştırılmış vaziyettedir. Söz konusu tenkidler, görebildiğimiz kadarıyla esâsa taalluk etmeyen, daha ziyâde küçük tashihleri içeren kısa notlar olarak listelenmiştir.

(3) Naşirin notu: Hz. Mevlânâ 'nın hayâtına dâir birinci el bilgiler, kendi eserlerinde verdikleri hâriç tutulursa, büyük ölçüde Sultan Veled 'in İbtidânâme (Velednâme)'si, Ferîdûn-i Sipehsâlar 'ın Risâle'si ve Ahmed Eflâkî 'nin Menâkıb'üt-'Arifin'ine dayanmaktadır (Bkz. Reşat Öngören, "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî", TDVİslâm Ansiklopedisi, C. XXIX, s. 441-448, Ankara 2004). Biz de Mevlânâ 'nın hayâtını ana hatlarıyla kaleme alırken, büyük ölçüde bunlara dayanılarak hazırlandığını gördüğümüz üç kaynaktan istifâde ettik: 1- Dr. Reşat Öngören ' in TDV İslâm Ansiklopedisi için kaleme aldığı "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî" maddesi. 2- Mesnevîhan Şefik Çan ' ın Mevlânâ.-Hayatı, Şahsiyeti ve Fikirleri (Ötüken Neşriyat, yayın nu: 305, İstanbul 1995) adlı geniş etüdü. 3- Dr. Sâfı Arpaguş 'un "Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (1207-1273)" {İSTEM, yıl:5, sayı; 10, s. 91-111, Konya 2007) adlı muhtasar makalesi.

Page 26: MESNEVİ HADİSLERİ

ailesine mensup , halk tarafından sevilen, sözüne itibâr edilen kâmil bir şahsiyetti. Vaaz lannda icâbmda, hakikat adma, Hârizmşah idarecilerini ve diğer âlimleri tenkîd etmekten çekinmeyen bir üslûbu vardı. Ni tekim özellikle Yunan felsefesinin te 's ir i alında kaldıklarım düşündüğü Fahreddîn- i Râzî ve Zeyn-i Kîşî ile Hârizmşah Alâeddîn M u h a m m e d ' i ağır bir şekilde eleştirmesi , o dönemde ciddî bir tatsızlık yarattı . Bunun sonucunda Belh'i terk etmek durumunda kaldı. Bahâeddîn Veled, yanma en yakın mürîdlerini , halîfelerini ve ailesini alarak 609 (1212-1213) senesinde Hicaz'a g i tmek üzere Belh şehrinden ayrıldı. Bu göçte yaklaşan Moğol istilâsının etkisi üzerinde de önemle durulur. Ni tekim bir süre sonra bölge Moğolların işgaline uğrar.

İlk duraklan olan Semerkand 'dan sonra, yol üzerindeki Nişâbur 'a vardılar. Burada Ferîdüddîn Attâr (ö: 618/1221) kendilerini ziyaret etti. Bu iki velînin karşılaşması sırasında Attâr, Sultan'ül U l e m â ' y a Mev lânâ ' y ı kasdederek: "Bu senin oğlun çok zaman geçmeyecek, âlemde yüreği yanıkların yüreğine ateşler salacaktır" dedi; Mev lânâ ' y a da meşhur mesnevisi Esrâr-nâme'yi hediye etti. Daha sonra dönemin Abbasî Devleti'nin başkenti ve hilâfet merkezi olan Bağdâd'a ulaşan kafile burada fazla ka lmadan Hac farizasını edâ etmek üzere Mekke'ye yöneldi . Dönüşte Medine'de Ravza-i Mutahhare, Kudüs 'te Mescid-i Aksa ziyaretlerinden sonra Şam 'a doğru yol aldılar. Kısa süreli duraklamalarla Şam, Halep, Malatya, Sivas üzer inden Erzincan 'm Akşehir kasabasına geldiler. Bahâeddîn Veled, Mengücek Sultânı Fahreddîn Behramşah ve eşi İsmetî H â t u n ' u n kendi adına yaptırdığı medresede bir müdde t ders okuttu. Buradan da ayrılarak Sivas, Kayseri, Niğde yoluyla hârende (bugünkü KaramanYye gelişleriyle en nihâyet inde büyük yolculuk tamamlandı . Sultan'ül U lemâ ' y ı burada Karaman Emîri M û -sâ Bey karşıladı. Kendis ine iltifat etti. Lârende 'de kalması için ısrar e tmekle kalmayıp adma bir medrese yaptırdı. Ailesi ve mürîdleriyle buraya yerleşen Bahâeddîn Veled yedi yıl süreyle ders verip, vaaz etti.

Mevlânâ on yedi veya on sekiz yaşlarında iken Lârende'de Semerkandlı âlim Şerefeddîn Lâlâ ' n ın kızı Gevher H â t u n ' l a evlendi. Düğün merasimini tâkib eden günlerde önce Mev lânâ ' n ın annesi M ü ' m i n e Hâtûn; ardından ağabeyi Alâeddîn M u h a m m e d ; son olarak da kayın validesi vefat etti. Bu hüzünlü dönemin sonunda 623 (1229) 'de önce büyük oğlu Sultan Veled, bir yıl sonra da ağabeyinin adını verdiği Alâeddîn Çelebi dünyâya geldi. Mevlânâ hanımı Gevher H â t u n ' u n vefatından sonra Konyalı

Page 27: MESNEVİ HADİSLERİ

İzzeddîn Al i ' n in dul olan kızı Kira Hâtun ' l a evlendi. Önceki evliğinden Şemseddîn Yahya adında bir de oğlu olan Kira Hâtûn, bu izdivacından Emîr Muzafferüddîn Âl im Çelebi ve Mel ike Hâtûn adlı iki çocuk dünyaya getirdi.

Bahâeddîn Ve led ' i n şöhretini duyan devrin Selçuklu Hükümdarı Alâeddîn Keykûbad , kendisini Konya'ya davet etti. O da, 626 (1231) 'da ailesiyle birlikte Konya'ya gidince Altınapa (Altun Aba) medresesine yerleştirildi. Burada iki yıl kadar müderrisl ik yaptıktan sonra 18 Rebîülâhir 628 (23 Şubat 1231) 'de vefat etti. Ardında Mevlânâ gibi bir e v i â d ve Farsça mensur hâlde yazılmış Maârif adlı üç cildlik bir eser bırakarak bu dünyâdan ayrılan Bahâeddîn Veled, başta Sultan Alâeddîn Keykûbad o lmak üzere, emirler, âlimler, şeyhler ve halkın katıldığı büyük bir merasimle uğurlandı. Bu sırada yirmi dört yaşlarında olan Mevlânâ, babasının bıraktığı boşluğu doldurmak üzere müderrisl ik yapmaya başladı.

Bir yıl sonra, çocukluğunda mürebbîliğini üstelenen ve Sultan'ül Ule-m â ' n ı n da mürîdlerinden olan Seyyid Burhâneddîn Muhakkık- ı Tirmizî (ö: 639/1241) ziyaret maksadıyla Konya'ya gelmişti . Şeyhinin vefatım mânâda öğrenen bu velînin, yine mânâda şeyhinin vasiyeti üzerine oğlu Mevlâ-nâ ' y ı irşâd vazifesiyle Konya 'ya gelmiş olduğu rivayet edilir. Çocukluğundaki "ntürebbîsi" artık Mevlânâ ' n ın "mürşîdi"div. Lârende'den Konya'ya gelen Mevlânâ dokuz sene kadar Seyyid Burhâneddîn ' e hizmet etti. Bu yıllar, ileride yaşayacağı Ş e m s d ö n e m i ne manevî bir hazırlanış olarak da telâkki edilebilir.

Bu dönemde Seyyid Burhâneddîn ' den Kübreviyye'nin evrâd ve teşbihlerini ta ' l im etti; halvete girerek erba 'in çıkardı. Mürşidinin tavsiyesiyle zahir ilimlerinde daha da ileri gidebilmek için 630 (1233) 'da Şam'a doğru seyahate çıktı. Seyyid Burhâneddîn bu seyahatte müridine Kayseri 'ye kadar refakat etmiş; bundan sonrasına da Mevlânâ birkaç arkadaşıyla birlikte devam etmişti. Şam'a varmadan önce Halep'de iki yıl kadar kaldı. Burada Hallâviyye Medresesi'nde ikamet ederek, şehrin idarecisi de olan Kemâleddîn İbn'ül -Âdim (ö: 660/1262) ' in derslerine devam etti. Halep'de ilmini biraz daha derinleştirme imkânı bulan Mevlânâ Şam 'a ulaştığında ise Mukaddemiyye Medresesi 'ne yerleşti. Şam 'da kaldığı dört sene boyunca Arap Dili ve Edebiyatı. Lügat, Fıkıh, Tefsir ve Hadîs gibi ilimler başta olmak üzere pek çok aklî ve nakli ilim sahalarında icazet aldı. O dönemde Muhyiddîn İbn'ül - 'Arabî (ö: 638/1240), Sâdedîn-i Hamevî (ö: 650/1252), Osmân-ı

Page 28: MESNEVİ HADİSLERİ

R û m î ve E v h a d ü d d î n - i K i r m â n î (ö. 673/1274) ile sohbetlerde bulundu.

H z . M e v l â n â Anadolu 'ya dönüşünde Seyyid B u r h â n e d d î n H a z r e t l e -r i ' n i ziyaret etmek üzere önce Kayseri'ye uğradı. Burada şeyhinin isteğiyle üst üste üç defa erba 'in çıkardığı rivayet edilir. Konya 'ya şeyhiyle beraber geldiler. Seyyid B u r h â n e d d î n artık belli bir kemâl mertebesine ulaştığını müşâhade ettiği müridine, irşâd icazeti verdikten sonra Kayseri'ye döndü. Takriben bir yıl sonra, o da tıpkı şeyhi S u l t a n ' ü l U lemâ B a h â e d d î n Veled gibi ardında M e v l â n â gibi bir m ü r î d ve Makâlât adlı bir büyük eser bırakarak 639 (1241) 'da bu âlemden beka âlemine göç etti. Zahirdeki bu ayrılış M e v l â n â ' y a pek ağır geldi, büyük bir kedere düştü. Bu dünyâda tek başına kalan M e v l â n â , irşâd vazifesi ve derslerini aksatmamakla birlikte, uzun süre derin bir riyazete daldı.

Bu dönemin sonunda, M e v l â n â ' n ı n hayatındaki seyri değiştiren, mühim bir hâdise cereyan etti: 26 Cemâziyelâhir 642 (29 Kas ım 1244) 'de Konya'da Teb r i z l i Ş e m s ile karşılaştı. Bu zât M e v l â n â ' y ı kendinden geçirip, coşkun bir â ş 1 k hâline soktu. Bir yere bağlanıp kalmaması ve çokça dolaşması sebebiyle Şems-i Perende (Uçan Şems) lakabıyla da anılan Şems- i T e b r î z î ise istediği menzil i bir türlü bulamadığı için, yolu Diyâr-ı Rûm {A-nadoluYa kadar düşmüş bir H a k â ş ı ğ ı k imse idi. İlk karşı laşmalarına dâir muhtelif ve farklı rivayetle vardır. Hattâ ilk defa Şam 'da karşılaştıkları bile söylenmektedir.

M e v l â n â , Şems- i T e b r î z î ile karşı laşmalarından sonra tüm vaktini ona hasretmeye başlamış; halkla münâsebet ini keserek, mederesedeki derslerini ve mürîdlerini irşâd vazifesini bir kenara bırakmıştı . Zamanla bu durum Konya 'da büyük bir huzursuzluk meydana get i rmeye başladı. Halk, talebeleri ve mürîdleri , M e v l â n â l a r m ı kendilerinden ayıran bu zâta kıskançl ık duyar, kin güder hâle gelince. Ş e m s 21 Şevval 643 (11 Mart 1246) 'de ansızın ortadan kaybolarak şehri terk etti. Bu ayrılış M e v l â n â ' y a çok te 's îr etti; M e v l â n â ' y ı adetâ mateme boğdu. Bir müddet sonra Şam 'da olduğunu öğrendiği Ş e m s ' e geri dönmesi için, M e v l â n â çok içli mektuplar yazdı . Derin bir aşk hâlindeki M e v l â n â ' n ı n , semâ meclislerini bu dönemde başlattığı r ivayet edilir. M e v l â n â , en sonunda oğlu Su l t an Ve led ' i Şam 'a gönderdi . Israrlı davet üzerine Şems Konya 'ya dönmeyi kabul etti ve beraberce döndüler .

M e v l â n â - Ş e m s kavuşmasından sonra, altı ay boyunca M e v l â n â ' n ı n hücresinde sohbetler ettiler. Hücreye S u l t a n Veled ve Şeyh S e l â h a d d î n - i

Page 29: MESNEVİ HADİSLERİ

Zerkûb dışında k imse alınmadı. Bu dönemde, Ş e m s ile Mev lânâ ' n ı n evlâtlığı Kimya Hâtûn evlendiler.

Ancak daha önceki ayrılıştan sonra nedamet getirip, Mevlânâ ve Şems tarafından bağışlanan halk tekrar dedikodu yapmaya, bir çekememezl ik hâli içinde fitne ve fesat yoluna sapmaya başladı. Şems , bu durumu Sultan Veled ' l e birkaç defa paylaşıp, artık kendisini kimsenin bulamayacağı şekilde gideceğini söyledi. Ni tekim 645 (1247) senesinin Aralık ayında ansızın kayboldu. Bu ikinci ayrılışla ilgili olarak bir sûikaste uğradığı veya sırr olduğu şeklinde muhtel if rivayetler vardır. Doğrusunu Allah bilir; ancak bütün rivayetlerde Mev lânâ ' n ı n oğlu Alâeddîn Çelebi ' n in bir çekememezl ik ve kıskançlık içinde olduğu, hasımların yanında yer almış olabileceğinden bahsedilir. Rivayet edilir ki, bir belâya duçar vaziyette ölen Alâeddîn Çelebi ' n in cenazesine baba Mevlânâ katılmamıştır. Şems-i Tebrîzî de ortadan kaybolurken, ardında y a n ı k bir Mevlânâ ile hikmetlerini ve sohbetlerini saçtığı Makâlât adlı bir eser bıraktı.

Mevlânâ , M u h a m m e d i b i r a ş k l a bağlandığı Şems ' i n bu ikinci gidişinden sonra onu her yerde aradı. Rivayete göre 40 gün sonra başındaki beyaz sarığı çıkarıp, daha koyu renkli bir sarık saran Mevlânâ, bu dönemde mahzun ve mükedder fakat aşkla ve coşkunluk içinde şiirler söylemeye, semâ e tmeye başladı. Dîvân-ı Kebîr'de Şems mahlasıyla söylediği şiirler, bu devirdeki taşkın rûh hâlini yansıtır.

Konya 'da Şems ' i bu lamayan Mevlânâ bir süre sonra ümidle Şam 'a gitti. Rivayete göre Şam'a dört defa gidip, hepsinde de bulamayınca çaresiz geri döndü. Şems ' i zahirde bulamayan Mevlânâ, onu kendi gönlünde, kendisinde bulduğunu anlayınca da onun gibi bir gönül dostu olan Selâhaddîn-i Z e r k û b ' u onun yerine koydu. Rivayet edilir ki, Mevlânâ ' n ın kuyumculuk yapan Selâhaddîn-i Zerkûb ' un dükkânından gelen çekiç seslerindeki i l â h î r i t m i d u y u ş u ve çarşı ortasında semâ e tmeye başlayışı bu yeni dönemin habercisidir. Seyyid Burhâneddîn Muhakkık- ı Tirmizî ' n in müridi olan bu zât ü m m î fakat hâl ehli, velî meşrep, kâmil bir kişi idi. Daha sonra Mevlânâ , Selâhaddîn-i Zerkûb ' un kızı Fatma Hâtun ' u oğlu Sultan Ve led ' e a lmak suretiyle aralarındaki kurbiyeti daha da sağlamlaştırdı. Mevlânâ ile on yıllık yakın dostluk ve beraberlikten sonra onun halîfesi de olan Şeyh Selâhaddîn-i Zerkûb, 1259 yılında vefat etti.

Mevlânâ , Selâhaddîn-i Zerkûb ' d an sonra musâhib olarak

Page 30: MESNEVİ HADİSLERİ

mürîdlerinden H ü s â m e d d î n Çeleb i (ö: 662/1284) 'y i seçti. İ b n A h î T ü r k lakabıyla da tanınan Çeleb i H ü s â m e d d î n , Urmiye 'den Konya 'ya gelen muhacir bir ailenin evlâdı idi. Babası Konya 'daki Ahî teşkilâtının başkanı , itibarlı bir zât idi. Babasının vefatından sonra teşkilâtm başına geçmesi istenmiş, o ise kendisine uyan adamlarını da yanına alarak bütün malı ve mülküy-le M e v l â n â ' y a intisâb etmişti.

Bu sükûn döneminde en yakın sohbet arkadaşı ve yardımcısı olan H ü s â m e d d î n Çe leb i ' n in teşvikiyle, M e v l â n â İslâm Tasavvufunun büyük şaheseri Mesnevî-i Şerîf (Mesnevî-i Mânevi) 'i yazmaya başladı . Asl ında ilk on sekiz beyti M e v l â n â bizzat yazarak H ü s â m e d d î n Çe l eb i ' ye verdi; bundan sonrasını ise M e v l â n â söyledi, H ü s â m e d d î n Çe leb i yazdı . H ü s â m e d d î n Çe leb i , M e v l â n â ' d a n sonra on yıl daha hilâfet vazifesini deruhte etmiş; onun da vefatından sonra yerine S u l t a n Veled geçmiştir .

S u l t a n Veled , M e v l â n â ' n ı n , Şems- i T e b r î z î ' y i güneşe, S e l â h a d d î n - i Z e r k û b ' u aya, H ü s â m e d d î n Çe leb i 'y i de yıldızlara benzettiğini ve onu meleklerle aynı mertebede gördüğünü kaydeder.

M e v l â n â , nihayet rahatsızlanarak 5 Cemâziyelâhir 672 (17 Aralık 1273) 'de H a k k ' a yürüdü. Rahatsızlığının, yakıcı bir humma olduğu veya benzinin sararmasından dolayı bir karaciğer problemi o lduğu rivayet edilir. Cenazesinde ağlayıp, feryâd edilmemesini istediğinden ve ö lümünü M e v -lâsına kavuşma olarak tarif etmesinden dolayı , bu güne "şeb-i arûs" (düğün günü) denmiştir.

M e v l â n â ' n ı n cenaze meras imine büyük, küçük demeden her meşrep , mezhep ve dînden bütün Konya halkı büyük bir izdiham oluştururcasına iştirak etmişti. İzdihamın önüne geçmek için, idarecilerin bâzı grupları men etme teşebbüsleri karşısında herkesin M e v l â n â ' n ı n kendilerinden olduğunu söyleyerek sahiplendikleri ve ayrılmak istemedikleri rivayet edilir. Vasiyeti üzerine S a d r e d d î n - i K o n e v î ' n i n cenaze namazını kıldırmak için tabutun önüne geldiğinde, hıçkırıklar içinde kendinden geçtiği, bu yüzden namazı K â d ı S i r â c e d d î n ' i n kıldırdığı hususu da rivayetler arasındadır.

Yine vasiyeti üzerine mezân üzerine bir türbe inşâ edilmiştir. Su l t an Veled ve Alâedd în K a y s e r ' i n gayreti ve Selçuklu Emîri M u î n e d d î n P e r v a n e ile hanımı G ü r c ü H â t u n ' u n maddî desteği ile tamamlanan bu türbe "Kubbe-i Hadrâ " {Yeşil Kubbe) olarak bilinir. Mimarı da Tebr iz l i Bed redd în ' d i r .

M e v l â n â , şiirlerini ve mektuplarını , arasında yer yer Arapça olanları

Page 31: MESNEVİ HADİSLERİ

bulunmakla beraber, Farsça söyleyip yazmıştır . Eserleri , kaside, gazel ve rubailerden meydana gelen Dîvân-ı Kebîr; temel kaynağını Kur 'ân ve Hadîslerin oluşturduğu, tasavvufî düşüncenin bütün konularını içeren, muhtevasında pek çok hikâye bulunduran ve İslâm Kültürünün en önemli şaheserlerinden kabul edilen, büyük manzumesi Mesnevi; sağlığında sohbetlerinden oğlu Sultan Veled ve mürîdlerinin kaydettiği, Fîhi Mâfîh; yedi vaazı ve içinde vaazlar esnasında tutulan notların da bulunduğu Mecâlis-i Seb 'a; çeşitli vesilelerle yakınlarına, evlâtlarına, mürîdlerine ve ricale yazdığı mektuplarının toplanarak bir araya getirildiği, Mektûbât 'tır.

Anlatı lanlara göre, Mevlânâ ' n ın sureti şöylece idi: Narin denebilecek ölçüde zayıf bir vücûd yapısı vardı. Genellikle az yeyip, az uyuduğu; çokça tefekkür ve ibâdetle meşgul olduğu için, zayıfça idi. Ancak bunun aksine nûrânî ve mehâbet l i bir görünüşe sahipti. Gözleri çok çekici, te 'sirli ve coşkulu idi. Bu te 's i r i bi lmeyenler in, gözlerine baktıkları zaman o kudretin etkisi altında kalıp da gözlerini oradan ayırdıkları rivayet edilir.

Mevlânâ ' n ın iç âlemi, ahlâk ve karakteri tek kelimeyle ifade edilmek istense, o da "aşk"t\v. Bir hakikat talibi olan Mevlânâ ' n ın sevgi ve tevhîd potasında cehalet, benlik, hırs, gurur, kin, haset, nefret, kötülük, dedikodu, vb. ş e r kavramlarına yer olmadığı , bilâkis o kemâl mertebesinin îcâbı, ilim, hilm, irfan, îman, şefkat, merhamet vb. h a y ı r kavramlarıyla donandığı görülür.

Merhum Ali Yardım, Hadîs Kıvdcımları^"^ adını verdiği Kuzâ ' î ' n in Şihâb'ül-Ahbâr'mm tercümesinde, Mev lânâ ve Me5«evrsinden kısaca şöyle bahseder:

"Çığır açmış ve iz bırakmış müslüman Türk büyüklerinin önde gelen simalarından olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (ö: 672/1273); iyi yetişmiş, eser yazmış (müellif), ders okutmuş (müderris), adam yetiştirmiş (mürşîd), bilgili (âlim) bir Türk büyüğüdür. "Mesnevi" adlı eseri, onun adını, hem çağlar ötesine hem de İslâm coğrafyası dışına taşıyarak, ölümsüzleştirmiştir.

. . . Hz, Mev lânâ ' ı«« Mesnevi'de işlediği hadîs metinlerini kaynakları bakımından değerlendirdiğimizde, Şihâb'ül-Ahbâr'ın. Mesnevi'nin bir numaralı kaynağı olduğu gerçeği ile karşılaşmaktayız. Hz. Mevlânâ gibi bir

(4) Naşirin notu: Ali Yardım, Hadîs Kıvılcımları (Şihâb'ül-Ahbâr Tercümesi), s. 10-11, Damla Yayınevi, İstanbul 2007 (2. baskı).

Page 32: MESNEVİ HADİSLERİ

âlim mutasavvıfın, bu eseri böylesine kaynak olarak kullanması, Şihâb 'ül-Ahbâr hadîslerinin muhtevaları hakkında da bir fikir vermektedir".

Ana hatlarıyla kaleme aldığımız bu Hak Dostu ve Allah Âşığı velînin hayat hikâyesini , başka bir Hak ve Mevlânâ dostu, mutasavvıf ve mütefekkir yazar S â m i h a A y v e r d i ' d e n yaptığımız, onun şahsiyeti ve fikriyatına dâir, iktibaslarla nihayete erdirelim:

" H a z r e t i M e v l â n â , her cephesi bir başka görünüş, bir başka renk ve cazibe arzeden o menşura benzer ki, bu hikmetler, bu bilgiler, bu aşklar, bu san'at ve zerafetler hevenginden, isteyen istediğini çekip alabilir. M e v lânâ , kendi şahsiyetini, bir ayağı şeriatta kâim dururken öteki ile yetmiş iki milleti devreden bir pergele benzetmekle, bu çok cepheli iç portresini bizzat ve kuvvetle çizmiş bulunmaktadır.

S u l t a n ' ü l U l e m â ' « ı « oğlu müderris M e v l â n â C e l â l e d d î n , Şems- i T e b r î z î ' « i r t şevkiyle karşılaşıp hayâtının aklî ve ilmî diyebileceğimiz ilk safhasını kapatıp bir karar ve devam devresine girdikten sonra, vazife ve mes'ûliyetlerinin şuurunu taşıyan büyük insan rolünde, o binbir cepheli şahsiyetiyle, bir mürebbî-mürşîd olarak beşer saflarının arasına atılmıştır.

Kendini bir beşeriyet fedaisi olarak insanlara nezretmiş müstesnalar arasında bulunan M e v l â n â C e l â l e d d î n - i R û m î ' n / » kütle terbiyesin-deki gayesi, sistemi ve metodları gayet sarih ve hasbî idi: Tam bir vah-detçi görüşle, iyalullah tanıyıp saygı, sevgi ve şefkatle bağlı olduğu insanları, hayvanı insiyaklarının esaretinden kurtararak tasfiyeli ve mu-hasebeli bir ruha, bir vicdan hürriyetine eriştirmek istiyordu. Bunun için de kütlenin bir şevk ve îmân potasında birleşip bir bütün hâline girmesi ve sonra da bu şevk ve îmânın o bütünün müşterek enerji kaynağı hâline gelmesi lâzımdı.

İşte rehber ve mürebbî M e v l â n â , bu gaye uğrunda nesi var nesi yoksa insanların önüne döküp, onları bulundukları seviyeden bir adım ileri götürmek için san 'atını, îmânını, ahlâkını, şevk ve aşkını kütle emrinde seferber eden örnek terbiyecidir.

Page 33: MESNEVİ HADİSLERİ

insanları kendi kendileriyle yüzleştirerek kötülüklerinden utandıran ve onlara kemâlin ve müteâlin hasret ve iştiyakını aşılayan Hazreti Mevlânâ, böylece nefsânî kuvvetlerin baskısı ile sinip, şuuraltında uyuklaya kalmış değerleri, sihirli aşk asâsiyle dürterek faaliyete geçirmeyi bir dîn gibi mukaddes bilmiştir. Zîrâ kendi kendinde bilkuvve mevcûd kıymetlerle aşinalık kurup, onları yüksek ve müşterek bir îmânın içinde faal kılan kimselerdir ki cemiyeti cehilden bilgiye, karanlıktan aydınlığa çıkarırlar; müşkülleri yener, zorlukları aşar, güzeli bulur, doğruyu arar ve iyinin peşine düşerler. Öyle ki bu şevk ve îmân potası içinde harmanlanıp savrulan ferdî egoizm yâni nefsânî kuvvetler, musaffa bir enerji hâline gelince de, iç tabiatın pençesinden kurtulan insanoğlu, kinlerden, hasetlerden, gurur, intikam gibi yıkıcı ve menfi duygulardan boşalarak bir vicdan cennetinin hürriyetine adımını atmış olur.

Kütle terbiyesinde sevgiyi esas tutan büyük hakim, bunun içindir ki cemiyetin her bir tabakasına cömert hattâ müsrif bir efendi ikrâmiyle el uzatarak: "Ben cemiyette nâlân oldum, kötü halliler ile de iyi halliler ile de beraber oldum " demekten çekinmemiştir.

Hudutsuz bir aşk, başı sonu olmayan bir sevgi ummanı hâlinde gönüllere dalga dalga çarpan M e v l â n â ' « j H , insanoğluna en büyük armağanı, onu kendi ayıplarından utandıracak kadar müsamahalı ve anlayışlı bir muhabbet ve şefkate gark etmiş olmasıdır"^^\

"Ölümlerinden sonra da tasarrufları devam eden ve yaktıkları ışık sönmemiş olan velîlerden biri olan Mevlânâ, acaba kendini dünyâya kabul ettirmek ve asırlar boyu felsefe ve îmânını aynı tazelikte tutabilmek için ne yapmıştır?

Zamanında kerametler mi göstermiş, gaipten haberler mi vermiştir? Yoksa kimyada simyada başarılı hünerleri mi olmuştur? Hayır, hayır... Hiçbiri... Zira gerek O, gerek aynı serinin mensubu bulunan velîler, vicdanlara hükmetmek yolunda aslâ maddeyi teshir etmek gibi küçük bazların peşine düşmemişlerdir.

Şu halde, insanları ona doğru çekip bağlayan tılsım nedir? diye sora-

(5) Sâmiha Ayverdi, Âbide Şahsiyetler, Kültür Bakanlığı, Kültür Eserleri: 11, s. 3-8, İstanbul 1976.

10

Page 34: MESNEVİ HADİSLERİ

cak olursak, kütlelerin hasta, yaralı ve muztarip ruhlarına şifâ vermekte, donup katılmış yüreklerini ısıtıp yumuşatmakta kullandığı metodun, hareket ve vüsûl noktası olarak, sevgiyi görmek mümkündür. Çünkü o, maddî manevî bütün illetlerin devası olarak aşkı tanımakta ve bu ilâhî kudrete: "Ey bizim sevdası güzel olan aşkımız, ey her derdimizin tabibi, şâdol!" diye seslenmektedir. Ve yine: "Peygamberimizin yolu aşk yoludur. Ben aşka tabiim, rehberim, hocam odur!" demektedir.

Evet kendine de cümle âleme de bu ilâhî kudreti rehber ve mürşîd bilen Mevlânâ, işe yedi düvele ikram ettiği, yedi düveli garkettiği şevk, îmân ve hikmetini, hep mâlik olduğu o ezelî ve ilâhî aşk kaynağından dağıtmıştır. Bu yüzden de dünyâlara sığmayan fikir ve duygu lirizmi, yedi yüz yıldır, bir Tanrı saçısı olarak, hikmetli ve san 'atlı üslûbu ile beşeriyetin üstüne akıp çağlaya gelmiştir.

Şunu da belirtmek icâbeder ki, Mevlânâ, gerek Mesnevî'si gerek rubaileri ve gazelleri ile insanoğlunu hep düşünmeğe sevketmiştir. Böylece de kendini kendi iç hazînelerinden, vicdan dünyâsından haberdar etme yoluna giderken, aslâ körü körüne inanmaya zorlamamıştır. Zira onun fikir çevresinde, körü körüne îmân diye bir şey yoktur. Bu sebeple de Mesnevi kıssaları, aynı kuvvette çarpışan zıd fikirlerin insan şuuruna verdiği mukayese malzemesiyle doludur.

Ama Mesnevî'sini bir kıssalar hevengi hâlinde realize etmiş olan Mevlânâ, ne bir hikâye söyleyici, ne de bir masal anlatıcıdır. Belki şarkın kültür hazîneleri içinden seçip kitabına aldığı hikâyeleri, kendi üslûbu ve tefekkürü ile değerlendirip, günlük hayâtın üstüne ışık tutan realist bir terbiyecidir. Öyle ki katmer katmer açan bir çiçek gibi birbirine bağlı ve birbirini bütünleyici olan bu hikâyeleri okuyanın, onlarda kendini bulmaması ve bir aynaya bakar gibi, bunların içinde kendini görmemesi, yine onların terazisinde iyiliklerini ve kötülüklerini tartıp kendine çeki-düzen vermemesi mümkün değildir"^''\

(6) Sâmiha Ayverdi, a.g.e., s. 34-35.

11

Page 35: MESNEVİ HADİSLERİ

M e v l â n â ' n ı n M e s n e v î ' s i >

M e v l â n â ' n ı n , h a d î s sahasında da geniş bilgisi bulunduğu, eserlerinin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Ni tekim Mesnevi, Fîhi Mâfîh, Dîvân-ı Kebir ve Mecâlis-i Seb 'a gibi eserleri ile oğlunun Maârifi hadîsler bakımından gözden geçirilince, bu eserlerde, tahmin edilenin üstünde h a d î s kullanıldığı kendini göstermektedir . Doğrudan doğruya hadîs olarak zikrettikleri bir tarafa; mânâ, işaret, telmih yoluyla ifâde ettikleri de dikkate alındığında, çok daha geniş bir hadis kültür hamûlesiyle karşılaşılmaktadır.

Ancak biz, bu araşt ırmamızda, "Mevlânâ'da Hadîs" mes 'e les ine değil, sâdece "Mesnevî'nin Hadîsleri"m esâs aldığımız için, diğer eserlerindeki hadîsleri bir başka araştırma konusu yapmak ve ileride hepsini bir bütün hâlinde değerlendirmek istiyoruz.

Bilindiği gibi Mesnevî'nin dili Farsça'dır. Ve eser, mesnevi tarzında manzumdur . Klâsik İslâm ilimlerinden birine mâl edilmek istenirse, o. Tasavvuf ve Ahlâk grubu eserler arasında yerini alabilir.

Mesnevî'nin, temel fikir olarak, '•'•Kur'ân" ve "Hadîs" üzer ine oturtulduğu, onda, bir k ıs ım âyet ve hadisin yo rum ve açıklamalar ının yapı ldığı, muhtevas ından anlaşı lmaktadır . Ni tek im, altı ci ldinde 950 civar ında "başlık" huiunm Mesnevî'nin, 53 başl ığını hadîsler, 50 küsur baş l ığ ım da âyetler teşkil e tmektedir . Diğer ara başl ıkların pek çoğu ise, âyet ve hadislerin o luş turduğu ana başl ıklar ın tâli derecedeki a h başlıkları du rumundadırlar. Ayet ve hadîslerin s e r l e v h a yapı larak açıklamalar ına girişi ldiğin-de eserler, o devir lerde, kendi türünde hemen hemen yok gibidir. Üzer inde pek duru lmamış olan bu husus , Mesnevî'nin d ikkat çekici yönler inden birisidir.

Öte yandan , M e v l â n â ' n ı n hadîsleri kullanış tarzı, i l im çevrelerinin özell ikle Arapça olarak ka leme aldıkları mensur eserlerden oldukça farklıdır. Eserin Farsça o luşunun yanında, ayrıca m a n z u m da oluşu, -vezin ve kâfiye zaruret inden olsa gerek- onu, bâzı tasarruflara mecbur etmiştir. Şöyle ki; M e v l â n â , yer ine göre hadîsin tam metnini a lmış , yer ine göre bir kel ime veya cümlesini kayde tmiş , bazen mânâyı bozmayacak bir başka lâfiz-la vermiş , bazen Farsça tercümesini yapmış , bazen de m â n â olarak a lmış .

(7) Naşirin notu: Bu başlık bir önceki "Mevlânâ'nın Hayâtı" başlıklı kısım ilâve edilince konu bütünlüğünü sağlamak maksadıyla tarafımızdan ilâve edilmiştir.

12

Page 36: MESNEVİ HADİSLERİ

lâfzı kendisi şekil lendirmişt ir . Fakat her hâl ü kârda, râvî ve kaynak ismi kaydetmemişt i r .

Bütün bu değişik üslûblar içerisinde, bir ifadenin hadîs o lup o lmadı ğını anlamakta , bir bak ıma güçlük çeki lmektedir . Özel l ikle Farsça tercümeleri veri len hadîslerin, orijinal met inler inin tesbî t inde te reddüde düşül -mektedir .

Ancak bir çok yerde, ifâdenin hadîs olduğuna işaret eden tâbirler de kullanılmıştır. Bunlar, umumiyet le , şu formüllerle kendini göstermektedir:

gibi tâbirler^", duruma göre kullanılagelmiştir . Bu ifâdeler, Arapça'da kullanılan " iiıi Jj ~.j ju", " |JL.-J U P i»ı J L ^ ju" , " |JL.-_, U P i»( J^" gibi hadîs

rivayet formüllerinin, edebî üslûb içinde Farsça karşılıkları oluyor.

Hadîsleri '''•başlık'" olarak aldığı yerlerde ise, kullandığı ifâdeler bi raz farklıdır. Bu gibi yerlerde, daha çok şu tâbirler"' dikkati çekmektedir :

Gerek hadîsleri naklederken kullandığı formüllerde, gerek beyit ler içerisinde. Peygamber Efendimiz ' den bahsederken, M u h a m m e d (s.a.s) ism-i şerîfı yerine, Arapça literatürde pek rast lanmayan, M u s t a f â ismini kullanmış veya onu bir sıfatı ile zikretmiştir.

(8) Naşirin notu: Sırasıyla bu tâbirlerin mânâları: Mustafâ fermûd (Mustafâ buyurdu); Mustafâ güft... (Mustafâ dedi ki...); Güft Peygamber ki... (Peygamber dedi ki...); Hândeş Resul (Resûlullah söyledi); Kavl-i Resul (Resul'ün sözü); Der hadîs âmed ki... (Hadîsde geldi ki...); Bişnev în haber (Bu habere kulak ver); Behr-i în fermûde est (Bu yüzden buyurmuştur).

(9) Naşirin notu: Sırasıyla bu tâbirlerin mânâlan: Der beyân-i kavl-i Resul Aleyhisselâm... (Resul Aleyhisselâm'ın sözünün açıklanması hakkındadır...); Der tef-sîr-i kavlihî Aleyhisselâm... (Peygamber Aleyhisselâm'ın sözünün tefsiri hakkındadır...); Der sebeb-i vürûd în hadîs-i Mustafâ ki... (Peygamberin bu hadîsinin söyleniş sebebi hakkındadır...); Der tefsîr-i în haber ki... (Bu hadîsin açıklanması hakkındadır.,.); Der ma'ni-i în hadîs ki... (Bu hadîsin mânâsı hakkındadır...).

13

MESNEVÎ HADÎSLERİ FORMA 3

Page 37: MESNEVİ HADİSLERİ

Biz, Mesnevî'nin hadîslerini tesbît ederken, yukarıdaki formüllerden birisi ile sarahaten "hadîs" o lduğunu kaydettiklerini aldık. Açıkça "hadîs" o lduğunu tasrîh etmediği ifâdeler, bir hadîsin mânâ ve mefhûmuna uysa bile, "bu beyitle şu hâdise işaret etmektedir" şeklinde bir karşılaştırmaya gitmedik.

Öte yandan, Mesnevî'nin bir çok yerinde. P e y g a m b e r Efend imiz (s.a.s) ' le ashabı arasında geçen hâdiseler, karşılıklı konuşmalar ve Asr-ı Saadet dönemi vak 'a lar ı h ikâye edilmiştir. M e v l â n â ' n ı n , oldukça geniş bir Târih kültürüne sâhib olduğunu gösteren bu neviden ifâdelere de, araştırmamızda pek yer vermedik. Zîrâ bu bilgileri kaynakları , daha çok. Târih, Siyer, Tabakât, Menâkıb grubundan eserlerdir. Mecbur kalmadıkça, çeşitleri o ldukça zengin olan, b u tip eserlere baş vurmadık. Bu durum, ileride kaynakların değerlendirmesini ele alırken, ayrıca bahis konusu edeceğiz.

2- H A D Î S L E R İ N T A H R Î C İ

Senedsiz hadîs nakletme geleneğinin başlangıcı , bâzı istisnalarla, takriben hicri V. asrın ikinci yarısı sonlarına doğru başlar. Bu durum, bir bakıma, hadîs metinleri yönünden, k a y n a k e s e r l e r d e v r i 'n in kapandığı dönemeci de işaretlemektedir.

Nitekim, hadîs ve haberleri senedi ile birlikte kaydetme geleneğinin V. asır içinde hâlâ devam ettirildiği, o devrin eserlerinde kendini göstermektedir. Bu gelenek, sâdece h a d î s sahasındaki eserlerde değil, diğer ilim dallarının kaynaklar ında da sürdürülmüştür. Meselâ, bir tabakât kitabı olan E b û N u ' a y m e l - I s fehânî (ö: 430 /1039) 'n in Hdyetul-Evliyâ's\, bir menâkıb kitabı olan Saymer î (ö: 436/1044)'nin Ahbâru Ebî Hanife'si"''\ bir hadîs kitabı olan K u z â ' î (ö : 454 /1062) 'n in Müsned'üş-Şihâb'ı, B e y h a k î (ö: 458 /1066) ' n in es-Sünen'ül-Kübrâ, Şu'abul-îmân vb . eserleri , İ b n ' A b d ' i l - B e r r (ö: 463/1071) ' in Câmi'u Beyân'il-İlm'i, H a t î b e l -Bağdâd î (ö: 463/1071) 'n in Târîhu Bağdâd, Şerefti Ashâb'il-Hadîs, el-Kifâye, gibi değişik muhteval ı eserleri, K u ş e y r î (ö: 465/1072) 'n in tasavvufî eseri er-Risâle'si gibi daha pek

(10) Haydarâbâd'da 1394/1974 senesinde basılmıştır (169 sahîfe). Diğer eserler, bibliyografyamızda tanıtıldığı için, burada üzerinde durulmamıştır.

14

Page 38: MESNEVİ HADİSLERİ

çok eser, senedli hadîs ve haber nakletme devrinin son mahsûlleri olarak târihî yerlerini almışlardır.

Adı geçen a snn sonlarına doğru yeni bir t e ' l i f ve t a s n i f ç ığın a-çılır. Artık, diğer il im dal lan bir tarafa, h a d î s sahasında yapılan yeni çalışmalarda bile, hadîsler, sâdece ilk râvîleri ve alındıkları kaynaklar verilerek kaydedilmeye başlar. Meselâ, Deylemî (ö: 509/1115) 'nin Firdevsul-Ahbâr\, Bağavî (ö: 5\6in22ymn Mesâbîh'us-Sünne'sı, İbn'ül-Esîr (ö: 606/1209) ' in Câmi'ul-UsûVü, Hafız el-Münzirî (ö: 665-1258) 'nin et-Terğîb ve't-TerhW\, Nevevî (ö: 676/1277) 'nin Riyâzus-Sâlihîn'i, Heysemî (ö. 807/1404) 'nin Mecme'uz-Zevâid'i, İbn Hacer (ö: 852/1448) ' in el-Metâlib'ül-'Âliye'si, Suyûtî (ö: 911/1505) 'nin el-Câmi'us-Sağîr'i, 'Alâ'üd-dîn el-Hindî (ö: 975/1567) 'nin Kerız'Ul-'UmmâFi ve daha sonra günümüze kadar ka leme alınagelen hadîs kitapları, hep senedsiz olarak yazı lmış eserlerdir.

Hadîs kitaplarında başlatılan bu çığır, diğer ilim dallarında rahatça yaygınlaşır. Ve zamanla, kaynak da gösteri lmeden, hadîslerin sâdece metinleri kaydedilmekle yet ini lmeğe başlar. Bu arada, hadîsleri kaynaklar ından alıp kullananların yanında, hiç kaynak endişesine düşmeden, sırf duygular ına dayanarak kullananlar da or taya ç ıkmağa başlar. İlk devir kaynaklar ında senedi ile birlikte yer a lmamış ifadelerin, "hadîs" olarak kaydedi lme temayülü, hadîsler adma endîşeler husule getirir. Bu durum, hadîsleri senedsiz olarak kaydeden ciddî eserlerin de töhmet altında bırakı lmasına yol açar.

H a d î s i l m i ile meşgul olan İslâm âlimleri, ortaya çıkan bu durum karşısında, yeni bir çal ışma sistemi geliştirerek, hadîs sahası dışında kalan ciddî eserlerdeki hadîsleri vesiklandırma yoluna giderler. İşte, "A/r eserde bulunan hadîslerin; senedini, kaynağını ve sıhhat derecesini tesbît etme''' şeklinde kendini gösteren bu neviden çalışmalara ^^Hadîslerin Tahrîci'^ (tahrîc 'ül-ehâdîs) adını verirler.

Tahr îc ça l ı şmalar ın ın ilk örnekler i , hicr î VII I . as ı rda kendin i g ö s termektedir . D a h a önceki as ı r larda (hicrî VI . ve VII . asır lar) böy le bir çal ışma ö rneğ ine ras t l ayamıyoruz . Bu ç ığ ın açan ilk i s imler a ras ında ; ez-Zeyla'î (ö; 762/1362) , Tâcüddîn es-Sübkî (ö: 771/1369) , Zeynüddîn el-'Irâkî (ö: 806/1403), 'Abd'ül -Kâdir el-Kuraşî (ö: 775/1373) , İbn'ül -Mülakkın (ö: 804/1401), Bedrüddîn İbn Cemâa (ö: 819/1416) ve benzeri muhaddisler vardır. Daha sonraları; İbn Hacer (ö: 852/1448) , Kas ım b.

15

Page 39: MESNEVİ HADİSLERİ

K u t l u b o ğ a (ö: 879/1474), Suyû t î (ö: 911/1505) , 'Al i e l -Kâ r î (ö: 1014/1605), e l - M ü n â v î (ö: 1031/1622) gibi muhaddisler de tahrîc çalışmalarını devam ettirmişlerdi.

K â t i b Çe leb i , bu ilk devir tahrîc örneklerinden 8 tanesini kaydeder*'". e l - K e t t â n î ise, 22 kadarını tanıtır*'^'. Bunlar arasında, ' I r â k î ' n i n , Gazâ l î ' n in İhya''smdaki hadîslerin tahrîci olan el-MuğnVû ile; Zey l a ' î ' n i n , el-Hidâye hadîslerinin tahrîci maksadıyla kaleme aldığı Nasb'ür-Râye'si, bu nev ' in güzel örneklerinden sâdece ikisidir.

G ü n ü m ü z d e de tahrîc çalışmaları sürdürülmektedir. Meselâ , ' A l â ' ü d -dîn e s - S e m e r k a n d î (ö: 552/1157) 'n in ölümsüz eseri Tuhfet'ül-Fukahâ'mn tahrîci'"' bunlardan birisidir. Özellikle ciddiyet ve titizlikle hazırlanan tahkîkli neşirlerde, klâsik eserlerin hadîslerinin tahrîci de verilmektedir ki, bu mesâi, eserden istifâdeyi kolaylaştırmakta ve esere karşı ilgi ve güveni arttırmaktadır.

Klâsik tahrîc çal ışmalarında dikkati çeken bir husus da. Fıkıh v e Tefsir sahasındaki eserlerin ilk sıraları işgal etmiş olmasıdır. Tasavvufî mâhiyetteki eserler üzerinde ise, ' I r â k î ' n i n İhya, K a s ı m b . K u t l u b o ğ a ' n ı n Âvârif'ül-M a â n / ü z e r i n d e k i tahrîcleri dışında, kayda değer bir tahrîc çalışması yapılmadığı dikkati çekmektedir .

Halbuki , geniş kütlelere hitâb edişleri dolayısıyla, tasavvufî eserlerin de, hadîsleri yönünden incelenip değerlendirilmesi yerinde olurdu. Zîrâ, hadîsler bakamından en çok tenkide ma ' rûz kalan saha, tasavvufî eserler olarak karşımıza çıkmaktadır . N e var ki, üzerinde köklü çalışmalar yapılmamış bir mes ' e l e hakkında kesin hükme varmak, ilim çevrelerince ciddîye al ınmamaktadır .

Araşt ı rma konusu olarak "M es nevî H adîsi er i"m seçerken, bu boşluk dikkate alınmış ve cevap vereceği ihtiyaç göz önünde bulundurulmuştur. Bildiğimiz kadarıyla da. Cumhuriyet Türkiyesi'nde, tahrîc sahasında bir çal ışma yapılmamıştır .

(11) Kâtib Çelebi, Keşf'üz-Zunûn. 1/380.

(12) Kettânî, er-Risâlet'ül-Müstatrafe. s. 185-191.

(13) Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi Hadîs Üstadı Muhammed Muntasır el-Kettânî tarafından gerçekleştirilen bu ciddî tahrîc çalışması, eserin aslı ile birlikte, dört cild hâlinde (Beyrut 1964) neşredilmiştir. İleride, bu çalışmadan tekrar bahsedeceğiz.

16

Page 40: MESNEVİ HADİSLERİ

3 - K A Y N A K V E A R A Ş T I R M A L A R A B İ R B A K I Ş

Tahrîc çahşmalannda , "kaynak" mes 'e les i son derece önemlidir . Zîrâ araşt ırmada bahis konusu olan, "hadîs " diye yaygınlaşmış her hangi bir ifâdenin, hadîs olup olmadığının tesbîtidir. Bunun da en başka gelen birinci yolu, o ifâdenin " s en e d "ini, bir bakıma "tapu "sunu ve yer aldığı yazılı kaynağı tesbîtle işe başlamaktır . Senedin ve kaynağın tenkidi ve metnin muallel olup olmadığı hususları ise, ancak, sened ve kaynağın tesbîtinden sonra mümkün olabilmektedir.

H a d î s m e t i n l e r i n i n k a y n a ğ ı mes 'e les ini , devirler bakımından kesin bir çizgi ile ayırmak -belki- mümkün olmayabilir . Çünkü karşımıza dâima "istisnâ'larm çıkması mümkündür . Ancak, hadîslerin. Peygamber Efendimiz (s .a .s) 'den itibaren müselsil senedle alınıp kaydedildiği eserler, o hadîsin kaynağı o lma vasfını kazanmış olmaktadır. Bu neviden eserler ise, -daha önce de işaret ettiğimiz üzere- "tasnîf devri" dediğimiz, hicrî II. asır ortaları ile V. asır sonları arasında görülmektedir . Hadîs sahasının daha sonraki dönem eserlerine gelince, onlar, hep bu ilk dönem kaynaklar ından d e r l e m e suretiyle meydana getirilmişlerdir. Bu haliyle onların hepsi de "ikinci el"durumundadırlar.

İtiraf etmek gerekir ki, i l k m u s a n n a f h a d î s k i t a b ı olarak bilinen M a ' m e r b. Râşid (152/769) ' in Câmrinden""*, kaynak eserler devrinin kapandığı V. asır sonlarına kadar, kaç hadîs kitabı ortaya konduğu ve bu eserlerin tamamında -mükerrerler hâriç- ne kadar hadîs bulunduğu, aradan geçen bunca zamana rağmen, bir s a y ı ile ifâde edi lememektedir .

Ancak, belli b ir grup eserdeki hadîsleri bir araya get i rme yo lunda ferdî gayret ler de eksik değildir. Mese lâ İbn'ü l -Es îr (ö: 606 /1209) ' in ; Buhârî ve M ü s l i m ' i n el-Câmi'us-Sahîh'\er\, İ m â m Mâl ik ' i n Muvatta'ı ve Ebû Dâvûd , Tirmizî ve Nesâ î ' n in 5 'M«e«'lerindeki hadîsler i , mükerrer ler i ni birleştirerek, bir serîde topladığı Câmlul-Usûl'ü, böyle bir gayret in ilk mahsûlüdür . O, bu teşebbüsü ile tek ka lmamış , açtığı çığırı takipçileri baş ka eserler üzer ine mesaîlerini sürdürmüşlerdir . N i t ek im e l -Heysemî (ö: 807/1404) 'n in ; A h m e d b. Hanbel , Bezzâr ve Ebû Y a ' l â ' n ı n Müsned'leri ile Taberân î ' n in Kebîr, Evsat ve Sağîr sıfatları ile ayrı ayrı tasnif ettiği

(14) Bkz. Fuad Sezgin, "Hadîs Musannefâtınm Mebdei ve Ma'mer b. Râşid'in Câmi'i", Türkiyat Mecmuası, C. XII, s. 115-134, İstanbul 1955.

17

Page 41: MESNEVİ HADİSLERİ

Mu'cemleri''ndcki hadîs ler in , Kütüb-i Sitte'de yer almayanlar ını topladığı Mecme'uz-Zevâid'ı i le; İbn Hacer e l - 'Askaiânî (ö: 852 /1448) 'n in ; Tayâlis î , Ebû Bekir e l -Humeydî , M ü s e d d e d , İbn Ebî Şeybe , İbn Ebî Ö m e r e l -Adenî , İbn Menî ' , 'Abd b. H u m e y d ve e l -Hâris ' i n Müsned ' lerindeki hadîs lerden, yine Kütüb-i Sitte 'de yer a lmayanlar ını bir araya getirdiği el-Metâlib'ül-'Âliye'si ve diğer bir kıs ım zevâid ki tapları"" bu bir a raya top lama gayret ler inin meyveler idir . Öte yandan , bir çok örneklerini gö rdüğümüz "cem" grubu hadîs kitapları içerisinde' '*, Suyût î (ö: 911 /1505) ' n in Câmi'leri ile 'Alâ 'üd-dîn el-Hindî (ö: 975 /1567) 'n in Kenz 'ül- 'UmmâVi de bu maksad la vücûde getir i lmişlerdir .

Bütün bunlar, faydalı çalışmalardır. N e var ki, büyük bir ihtiyâcın bir kısmım karşılamaktadır . Her şeye rağmen, bütünün kaçta kaçını karşılayabildikleri hususu, yine de cevapsız kalmaktadır . Şöyle ki, kaynak devri eserlerindeki hadîsleri -kısım kısım da olsa- bir yere toplama faaliyetlerinde, umumiyet le , bir muhaddis in en hacimli veya en meşhur olan eseri dikkate alınageldiği müşahede edilmektedir. Halbuki , aynı muhaddislerin, belki konulardaki hadîsleri topladığı başka müstakil eserleri de vardır. Onların bu eserlerinde, hacimli veya meşhur olan eserinde yer vermediği pek çok hadîs bulunabilmektedir . Meselâ Buhârî ' n in el-Edeb'ül-Müfred'i ile et-Târîh'ul-Kebir'inde, el-Câmi'us-Sahih'inde yer almayan bir hayli hadîs vardır. Aynı durum, Tirmizî 'n in ŞemâiVi, Ebû Davud 'un Kitâb'üz-Zühd'ü, Nesâî 'n in Hasâisu Emir'il-Mü'minin 'Ali b. Ebî Tâlib f^.v/i"'>, Beyhakî 'n in diğer eserleri yanında Şu'ab'ül-îmân'ı ve Kitâb'üz-Zühd'il-Kebîr'i, Kuzâ' î ' n in Müsned'üş-Şihâb'ı için de varittir. Aynı şekilde, İbn Ebî 'd-Dünyâ (ö: 282/895) . Harâitî (ö: 327/939), Müstağfirî (ö: 432/1041) , Hatîb el-Bağdâdî (ö: 463/1071) ve sayıları oldukça kabarık diğer muhaddislerin eserlerinde yer alıp da, üzerinde hiç çalışı lmamış hadîslerin yekûnu ise hâlâ meçhûlümüzdür . Üstelik, bu eserlerdeki hadîslerin bir çoğu, "Zevâid ve Cem*" grubu eserlere de girmemiştir .

Bu arada, tasnif devr inde ka leme al ınmış Siyer, Meğâzî, Şemail, Tabakât, Menâkıb, Şehir Târihleri, Usûl Kitâbları vb . gibi eserler vardır ki .

(15) Bkz. Kâtib Çelebi, ATejfüz-Zunûn, 11/956-957; Kettânî, er-Risâlet'ül-Müstatrafe, s. 170-172. (16) Bkz. Kettânî, er-Risâlet 'ül-Müstatrafe, s. 173-185.

(17) Bu eser, Mısır el-Matba'at'ül-Hayriyye''de 1308 târihinde basılmış olup, 40 sahîfe tutarındadır. Siinen'inde bulunmayan, fakat Mesnevî'de yer alan bâzı hadîsler senedli olarak burada mevcûddur.

18

Page 42: MESNEVİ HADİSLERİ

bunlar da, senedli hadîs metinleri ihtiva etmektedir . Bi lhassa İ b n S a ' d (ö: 230 /845) ' ın et-Tabakât ul-Kübrâ'sı, B u h â r î ' n i n et-Târîh'ul-Kebîr'i, el-H â k i m (ö: 405 /1014) ' i n Târîhu Nîsâbûr'u''\ E b û N u ' a y m ' m Hüyet'ül-Evliyâ'sı, H a t î b e l - B a ğ d â d î ' n i n Târîhu Bağdâdh, İ b n ' A s â k i r (ö: 571 /1175) ' in Târîhu Dımeşkh ve benzerler i sonraki müell if ler tarafmdan, hadîslerin kaynağı olarak sık sık kullanı lmışlardır .

«s

Öte yandan, tahrîc çahşmalannda , mevcûd kaynaklardan pratik olarak istifâde edebi lme hususu da ayrı bir problem teşkil etmektedir . Mes ' e len in bu yönüne, -bir kısım atlamalar bir yana bırakılırsa- Hollandalı bir hey ' e t tarafından gerçekleştirilen dokuz hadîs mecmuasının indeksi durumundaki Concordance ile Suyû t î ' n i n el-Câmi'us-Sağîr'i vb gibi çalışmalar k ısmen yardımcı olmaktadır . Bâzı m o d e m neşirlerde tatbik edi lmeğe çalışılan, hadîslerin alfabetik fihristleri de, bu maksada hizmet için tanzim edilmektedir . Ne var ki, hadîs metinlerindeki rivayet farklılıkları, hadîsin ilk kel ime veya harfinde değişiklik arzettiği, ya da uzunca bir hadîsin ortasından bir cümle , müstakil bir met in olarak karşımıza çıktığı zaman, alfabetik fihrisfler de fonksiyonunu kaybetmekte , çoğu zaman kendisinden beklenen faydayı sağlayamamaktadır .

Tahrîc çalışmalannı zorlaştıran durumlardan birisi de yazmalar problemidir. Öyle ki, "hadîs kaynaklarından ne kadarı basılmıştır, ne kadarı yazma hâlinde mevcûddur ve ne kadarı bize kadar ulaşmamıştır veya ulaşmıştır da meçhûlümûzdür?" sorulan, hâlâ kesin cevâbını alamayan istifhamlar hâlinde zihnimizi meşgul etmektedir. Yurt içi ve yurt dışı yazmalardan istifâde edebilmek ise, hem zaman, hem imkân, hem de dil ve yazı tekniğine tam vukuf gibi pek çok maddî-mânevî şartlann birleşmesine bağlı kalmaktadır.

Bir durum değerlendirmesi mâhiyet inde kuş bakışı ele aldığımız b u girişten sonra, çal ışmamızda kullandığımız kaynaklar ve takip ettiğimiz yol hususunda kısaca durmamız yerinde olur kanâatindeyiz.

"Mesnevî Hadîsleri"nin tesbît ve tahrîci sırasında, mâhiyet itibariyle

(18) Diğerleri arasında inceleme imkânı bulamadığımız bu Târîh hakkında, Kâtib Çelebi, muhtevasını aydınlatıcı mâhiyette bilgi vermektedir {Keşf'üz-Zunûn, 1/308).

19

Page 43: MESNEVİ HADİSLERİ

biribirinden farklı, fakat aralarında organik bir bütünlük arzeden pek çok kaynak ve araşt ırmaya baş vurma durumunda kaldık. Maâmâfih bu durum, bütün ilmî çalışmalar için bahis konusudur. Ancak, her çalışmanın kendine göre bir bünye hususiyeti vardır. Bu yüzden, müşterek yönleri yanında, farklı taraflarının da olması tabiidir. Esasen, değişik araştırmalara değer kazandıran unsur da, metod ve kaynaklardaki bu farklılık olmalıdır.

a) Mesnevi'deki hadîslerin metinlerini tesbît ettikten sonra, önce, günümüzde matbu olarak yaygın olan kaynaklan taramakla işe başladık. Bunlar; Cami', Sünen, Müsned, Mu 'cem, Müstedrek grubuna giren, Buhârî ve M ü s l i m ' i n el-Câmi'us-Sahîlt'len, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce , Dâr imî ve Dârekutn î ' n in Sünen'leri^''", İmâm Mâl ik ' i n Muvatta'\, A h m e d b. Hanbel ve Tayâl is î ' n in Müsned'ieri, Taberânî ' n in sâdece matbu olan el-Mu 'cem 'üs-Sağir'i ile el-Mu 'cem ul-Kebir'inin yazma nüshasından bir kısmı , H â k i m ' i n el-Müstedrek'i gibi kaynaklardır. 'Abd'ür-Razzâk b. H e m m â m ' ı n Musannaf\ ise, çal ışmamızı yaparken henüz neşredi lmemiş olduğu için, l istemize alınamamıştır .

b) Tasnif devri muhaddislerinin, yukarıda sözünü ettiğimiz hacimli e-serlerinin yanında, bir tek ana mevzu etrafındaki hadîsleri ayrıca toplayarak Ki t âb ünvânı ile tasnif ettikleri müstakil eserleri de vardır. Daha önce bir kısmından bahsett iğimiz bu neviden eserler içinde, Buhârî ' n in el-Edeb 'ül-Müfred'i, Tirmizî ' n in ŞemâiPi, Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe (ö: 235/849) 'n in Kitâb'iil-îmân'ı, 'Abdul lah b. e l -Mübârek ' i n Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik'ı, Beyhakî ' n in Şu'ab'ül-îmân'ı, Nesâî ' n in Hasâis'i inceleyebildiklerimiz arasındadır. Öte yandan, kaynağını tesbîtte güçlük çektiğimiz bâzı hadîsler, Beyhakî 'n in Kitâbuz-Zühd'il-Kebîr'inde, Harsitî 'nin Mekârim'ül-Ahlâk'mda, Müstağfirî'nin el-Müselselâf\nda, İbn Ebî'd-Dünyâ 'n ın Kitâb'ül-Yakin'inde ve benzeri eserlerde senedli olarak bulunmaktadır. Bu durumu, ikinci el kaynaklardan tesbît e tmemize rağmen, adı geçen eserlerin matbu olmayışları ve yazma nüshalannın kolaylıkla temin edilememesi yüzünden tahkik edemedik.

c) Târih ve Tabakât grubuna giren kaynaklardan yukarıda söz etmiştik.

(19) Beyhakî 'nin es-Sünen 'ül-Kübrâ'sim taramadık. Onun yerine, yazma olmasına rağmen, Şu'ab'ül-Imân'mı baştan sona gözden geçirdik. Zîrâ Beyhakî, MesnevVâe bahis konusu edilen hadîslere, eserlerinin muhteva özellikleri dolayısıyle, Sünen'mde değil, Şu'ab'mAa yer vermiştir. Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesi'nin 109 sıra numarasında kayıdlı (büyük boy, 37 satır, 667 varak) güzel bir nüshası bulunan Şu 'ab 'öl-îmân, Mesnevî'nin hadîslerinin başta gelen kaynaklarından birisidir.

20

Page 44: MESNEVİ HADİSLERİ

Bunlann pek çoğu el imizde bu lunmasma rağmen, hepsini tam olarak taraya-bildiğimizi söylemek güçtür. Bunlar arasmda; Buhârî ' n in et-Târîh 'ul-Kebîr ve Kitab'ül-Künâ'sı ile Ebû N u ' a y m ' i n Hılyet'ül-Evliyâ'smı t amamen; Hatîb e l -Bağdâdî ' n in Târîhu Bağdâd'mı, İbn S a ' d ' m Tabakâf ım, İbn'ül-Esîr ' in Üsd'ül-Ğâbe'sini kısmen inceleyebildik. Bu sahanın diğer kaynakları, zamanın vereceği imkâna bırakılmıştır.

d) Özellikle Rivayet Tefsirleri, tahrîc çahşmalannda baş vurulması gereken kaynaklar arasındadır. Nitekim yerine göre, bir kısım âyetlerin tefsiri mâhiyetinde olan hadîsler karşımıza çıkmaktadır. Biz, bu neviden bir iki hadîs için Taberî, Zemahşerî ve Kurtubî tefsirlerini kullandık; diğerlerine bakamadık.

e) Cerh ve Ta'dîl, Tezkire ve Nakd-i Rical g rubuna giren eserler de, tahrîc çalışmalarının bir yönüne ışık tutan kaynaklardır. Ni tekim hadîslerin sıhhat derecelerini tâyin ve tesbît ederken, yer yer, bir ibir inden çok farklı hükümlerle karşılaşılmaktadır. Aynı metinle ilgili olarak; "sahîh", " hasen" zaîf' ve " m e v 2 M ' " gibi ayrı ayrı k ıymet hükümler i ifade eden değerlendirmelerin yapıldığı görülmüştür. Böyle durumlarda, bu farklı hükümlerin karşılaştırmalı tenkidini yapabilmek ve gerekçe göstererek birisini tercih edebi lmek için, sened ve râvî değerlendirmesine ışık tutucu bilgiler bu neviden kaynaklarda bulunmaktadır . Biz, bu grubun kaynaklar ından, sâdece Zehebî ' n in Tezkiret ul-Huffâz, ve Mîzân 'ül-î'tidâVi ile İbn Hacer ' i n Tehzîb 'üt-Tehzîb'ini kullanabildik.

f) Rivayetler arasındaki metin farklılıklarının açıklanmasında, hadîs lügati durumundaki Garîb'ül-Hadîs'ler biricik müracaat kaynağı durumundadırlar. T a h r î c çalışması yapan bir araştırıcının ise bundan müstağni kalması m ü m k ü n değildir. Çalışmalarımız esnasında, Îbn'ül -Esîr ' in en-Nihâye fi Garîb 'il-Hadls ve l-Esef inden çok istifade ettik.

g) İkinci el kaynaklara gelince: Bu sahanın eserleri sayı lamayacak kadar çoktur. Suyûtî ' n in el-Câmi'us-Sağîfi, Heysemî ' n in Mecme'uz-Zevâid'i, İbn Hacer ' i n el-Metâlibul-'Âliye'si, Sehâvî ' n in el-Makâsıdul-Hasene'si, 'Aciûnî ' n in Keşf'ül-Hafâ'sı, Hafız e l -Münzir î ' n in et-Terğîb ve't-Terhîb'i, Sağânî ' n in Meşârık'ul-Envâr'ı, Münâv î ' n in Künüz'ül-Hakâyık'ı, Gümüşhânev î ' n in Râmûz'ül-Ehâdîs'i ile bibliyografyada gösterilen diğerleri, araşt ırmamızda dâima müracaat ettiğimiz ve bâzı hadîslerin kaynaklar ının tesbîtinde faydalandığımız eserler olmuştur.

h) Önceki tahrîc çalışmalarından, bilhassa ' Irâkî 'n in el-MuğnVsi ile

21

Page 45: MESNEVİ HADİSLERİ

Zeyla ' î ' n in Nasb'ür-Râye'sinin araşt ırmamıza olan yardımlarını kaydetmeliyim. Özell ikle hadîslerin sıhhat derecelerinin tesbîtinde, ' Irâkî 'n in tahrîcinden çok istifâde ettim.

ı) Mevzu ' ât kitapları da tahrîc çalışmalarında baş vurulması gereken ikinci el kaynaklar arasındadır. Gerek hadîslerin kaynaklarının, gerek onların sıhhat derecelerinin tesbîtinde, bir kısım hadîsler üzerinde ileri sürülen görüşleri bir araya toplamaları dolayısıyla, bu neviden eserler, araştırıcıya ışık tutmaktadır . Mevzu'ât sahasında, sayıları oldukça fazla bir literatür oluşmasına rağmen, ihtiva ettikleri malzeme ve verilen hükümler bakamından, eserler arasında tutarsızlıklar müşahede edilmektedir. İbn'ül-Cevzî (ö: 597/1201) 'n in Kitâb'ül-Mevzû'âfı, Suyûtî ' n in el-Le'âlî'l-Masnû'a'sr, 'Ali e l -Kârî ' n in Mevzû'ât'ül-Kebîr'i, el-Fettenî (ö: 986/1578) 'n in Tezkiretul-Mevzü'ât'ı, e l-Hût el-Beyrûtî (ö: 1276/1859) 'nin Esnâ'l-Metâlib'i, b iz im dâima el alt ında bulundurduklar ımız arasındadır.

k) Tahrîc çal ışmasında olduğu kadar, Islâmî ilimlerin her hangi bir dalının sıradan bir problemini inceleyen araştırıcıların bile baş vurması zaruri olan kaynaklar da vardır. Araşt ı rmamız açısından ayrı bir özellik arzetmeyen bu neviden eserlere, burada yer vermek istemiyoruz: Lügatler, biyografik ve bibliyografik kaynaklar, ansiklopediler, şerhler, usûl kitâbları, ilgili araştırmalar ve makaleler... araşt ırmamızın seyrine ışık tutan ve belirli ölçülerde katkıda bulunan çalışmalardır.

Bu arada Mesnevi üzerinde yapılan çalışmalara da bir göz atmak, yerinde olacaktır. Zîrâ hadîs metinlerinin tesbîtinde kendilerinden istifâde ettiğim araştırmalar vardır:

Bilindiği gibi Mesnevi, kendi sahasında, üzerinde çok çalışılmış ve geniş zümreler üzerinde te 's i r icra etmiş eserlerin başında gelmektedir. Muhte lif dillere yapılan tercümeleri , yazılan şerhleri, dil, san 'at , ve muhteva bakımından üzer inde yapılan araştırmaları burada anlatacak değiliz. N e var ki, çok yönlü işlenip değerlendiri lmiş olan bu klâsik eserlerin, hadîsleri yönünden tatmin edici bir şekilde ele al ınmadığı görülmektedir . Bunda, eserin dilinin Farsça oluşu ve edebî bir uslûbla kaleme alınışı dolayısıyla, İslâm âlimlerinin, daha çok Arapça ile yazılan eserlere ilgi göstermelerinin de rolü olduğu düşünülebilir . Buna rağmen, bu yönünün hiç işlenmediği de

22

Page 46: MESNEVİ HADİSLERİ

söylenemez. Bir ilmî tahrîc hüviyeti t aş ımamasma rağmen, b u sahadaki klâsik ve çağdaş araştırmaları şöyle özetleyebiliriz:

Bir M e v l e v i d e d e s i olup "Rusûhî" mahlası ile anılan İsmail b. Ahmed el -Ankaravî (ö: 1041/1631), MesnevVnin hadîsleri üzerine eğilen ilk isim^™* olarak karşımıza çıkmaktadır . Câmi'ul-Âyât^^^ adlı eseri, Mesne-vî 'deki âyetleri, hadîsleri ve Arapça beyitleri ayrıca toplayıp şerheden bir çalışmadır. Onun yedi cildlik Mesnevî Şerhi de, MesnevVnm hadîslerine işaret etmiştir. Câmi'ul-Âyât, Mesnevî ŞerhVn&Q\d ilgili malûmatın ayrıca kitap hâline getir i lmesinden ibaret o lup, farklı bir çal ışma değildir. B u sebeple biz, araşt ı rmamızda hep esâs kaynak olan Mesnevî ŞerhVni kullandık. Cami'ul-AyâVa hiç atıfta bulunmadık. Bir şükran borcu olarak kaydetmemiz yerinde olur ki, MesnevTde özellikle Farsça olarak meâlen verilen hadîslerin Arapça orijinal metinlerini tesbît ederken bu eserden büyük ölçüde faydalandık. Bu durumu da, her beytin altında bel ir tmeğe çalıştık.

M o d e m araştırmalar döneminde ise, Mevlânâ üzerinde araştırma ve çalışma yapan üç isim karşımıza çıkmaktadır: Batı'da A . R. Nicholson, Doğumda Fürûzanfer, Türkiye'de de Abdülbâki Gölpmarlı . Bunlardan son ikisinin, Mesnevî'nin hadîsleri üzerine de eğildiklerini gö rüyomz. Şöyle ki:

Mevlânâ üzerindeki çalışmalarıyla tanınan İranlı Profesör Bedîuzzamân Fürûzanfer, diğer Mesnevî çalışmaları arasında, onun hadîsleri üzerinde de durarak, Ehâdîs-i Mesnevî adı altında bir eser ka leme almıştır. Tahran Üniversitesi yayınları arasında hicrî 1375 senesinde (İran takvimine göre 1334) neşredilen bu eserde 745 beyit tesbît edilmiştir'"'. Kendis in-

(20) Mesnevî üzerinde yapılan diğer klâsik dönem çalışmaları için bkz. Kâtib Çelebi, Keşfuz-Zunûn, 11/1587-1589.

(21) Naşirin notu: Merhum Ali Yardım ' ın "Câmi'ul-Ayât, ayrı bir eser ise, bunun yazma ve basma nüshaları hakkında bilgi verilecek" notuna istinaden, eserin tesbît edebildiğimiz 42 adet yazma nüshasına âit künyelerini, EK-3'de liste halinde veridik. Bu listeyi hazırlarken şu elektronik kaynaklardan istifâde ettik: 1- https://www.yazmalar.gov,tr (erişim: 30.04.2008), 2- http://www.suleymaniye.gov.tr (erişim: 02.05.2008).

(22) Yazar, mükerrer hadîsleri ayrı ayrı numaralandırdığı gibi, beyitler içinde geçen Arapça "vecize" ve "darb-ı mesel'leri de bu tasnîfm içine almıştır. Ayrıca işaret ve delâlet yönüyle hadîslerin mefhûmuna uyan beyitleri, mümkün olduğu kadar tesbît etmeğe çalışmış ve böylece 745 rakamına ulaşmıştır. Bu rakamın, Mesnevî'd&ki hadîslerin yekûnu olarak değerlendirilmemesi gerektiğine işaret etmemiz yerinde olur.

Bu arada, yazarın atladıkları da olmuştur. Bunlara, yeri geldikçe araştırmamız içinde i-şâret ettik.

23

Page 47: MESNEVİ HADİSLERİ

den yer yer istifâde ettiğimiz bu eser de, ilmî mânâda bir tahrîc çalışması

değildir. Zâten bu maksat la kaleme alınmamıştır .

Gölpınarh da, M e v l â n â ' y a âid tercüme ve neşirlerinde, metinler içinde geçen "hadîs " l e r e işaret etmeyi ihmâl e tmemiş ve kendi imkânları ölçüsünde, -ikinci el de olsa- bâzı kaynakları gösterme gayreti içinde olmuştur.

Fürûzanfer, yer yer, hadîslerin bâzı kaynaklarına da işaret etmiştir. Ne var ki, bir kaçı hâriç, diğerlerinin "kaynak" hüviyeti taşımayan ikinci el hattâ üçüncü el eserler olduğu görülür. Çoğunlukla da, Ş î a literatüründe meşhur olan kaynakları me'haz olarak verir.

Bir tahrîc çalışmasında yer alması gereken "sıhhat derecesi" mes'elesine gelince; yazar, bâzı hadîsler için İbn Teymiye 'nin "ı«mK'</«»•" dedikleri dışında bir bilgi kaydetmemiştir. Bu konuda da, doğrudan doğruya İbn Teymiye 'nin eserlerini değil, el-Kavukcî diye meşhur Mulıammed b. Halîl et-Trablusî (ö: 1305/1888)'nin el-Lü lü ul -Mersû 'fımâ kile lâ asla lehû ev bi-aslihî Mevzu' adlı eserini kaynak olarak kuUanmıştır.^

24

Page 48: MESNEVİ HADİSLERİ

B İ R İ N C İ B Ö L Ü M

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ

Page 49: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 50: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ

Araşt ırmamızın ağırlık merkezini teşkil eden bu bölüm, MesnevVdeki hadîslerin t a h r î c ' ini hedef almaktadır. İlmî bir tahrîc çal ışmasında gerekli olan unsurların sıralanışında şöyle bir metod tâkib edilmiştir**'.

Önce, içinde hadîsin geçtiği Farsça beyit başa yazılmış, hemen altına da Türkçe tercümesi konmuştur . Sol baş köşede ( ) parantez içindeki rakam, beyitlerin ve dolayısıyla hadîslerin sıra numarasıdır . Beyitlerin tercümesi , hiç değiştir i lmeden. Maârif Vekâleti Şark-îslâm Klâsikleri arasında yayımlanan Veled Izbudak ' ı n altı cildlik Mesnevi tercümesinden alınmıştır. Tercümelerin altına, yine parantez içinde; Mesnevî'nin cildi, ( B . ) rumuzu ile be yit numarası ve (Ank.) rumuzu ile de, beytin, Ankaravî ŞerhVndeki cild ve sahîfe numarası veri lmek suretiyle, beyitlerin kaynağı işaretlenmiştir. Mes-nevVde bulunan mükerrer hadîsler, geçtiği cild ve beyit numaraları kaydedilmek suretiyle, hadîsin ilk geçtiği beytin kaynağı yanında gösterilmiştir.

Daha sonra, tahrîcin üç esaslı rüknü olan "Sened - Kaynak - Sıhhat derecesi" sırasına göre bir tertibe gidilmiştir. Bu sıralamada da şu hususlar dikkate alınmıştır:

A - M e t i n : Bu kısımda, hadîsin, senedi ile birlikte metni yazı lmış , altına da Türkçe tercümesi konmuştur . Tercümede, senede yer veri lmediği gibi, açıklama ve yorumlara da gidilmemiştir . Sâdece, gerekli hâl lerde, kelime ve tâbirler üzerinde açıklamalar yapıldığı olmuştur.

Metinler arasında tercih yapılırken, MesnevV deki metne uyan ve -şayet farklı bir durum varsa- sahîh senedle r ivayet edilen şekli al ınmış ve o metnin kaynağı birinci sırada verilmiştir. Diğer farklılıklar, "kaynaklar" k ı smında değerlendirilmiştir.

(*) Araştırma konusunun seçilişinde olduğu gibi, plânın yapılışında, dipnotu sıralaması tertibinde, bâzı tâbirlerin seçilişinde ve bir kısım kaynakların temininde de bana ışık tutan, yol ve yön gösteren, metod veren Sayın Prof. Dr. Mehmed Hatiboğlu 'na, burada, minnet ve şükranlarımı dile getirmek isterim.

27

Page 51: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r : Bu kısımda da, m ü m k ü n olduğu kadar, metnin çeşitli varyant lannı ihtiva eden kaynaklar gösterilmiş; dipnotlarında, bu kaynakların künyeleri kaydedilmiştir . Kaynakların sıralanışında, kesin bir ölçüye uymak m ü m k ü n olmamıştır . Müelliflerin ö lüm târihlerinin kronolojik sırasını esâs aldığımız gibi, yerine göre, eserlerin İslâm nezdinde kazandığı merâtibi dikkate aldığımız da olmuştur.

Görünüşte teferruat gibi telâkki edilebilecek nitelikteki bâzı ikinci el kaynaklara da dipnotlarında yer verilmiştir. Üzerinde durduğumuz hadis metninin her hangi bir yönüne ışık tutucu bir katkısı bulunduğu düşüncesiyle bu yola gidilmiştir. Ancak, çok meşhur kaynaklarda yer alan metinler için bu ikinci el kaynaklar pek kul lanı lmamış, sâdece ana kaynaklarla yetinilmiştir.

C - H ü k ü m : Bu araşt ırmamızda, "Sıhhat derecesi" yerine "Hüküm" tâbirini kullandık. Çal ışmamızın bu kısmında ise, hadîsin sıhhat derecesini tesbîte gayret ettik. Yaptığımız, "ta'yîn" âeg\\, "tesbît"ik. Bu sebeple, hadîs hakkında söylenen bütün bilgileri toplamaya ve bu bilgilerin kaynaklarına işaret e tmeye çalıştık. Ancak, farklı hükümlerin mevcudiyet i hâlinde, bunların mukayesel i tenkidini yaptığımız oldu. Ayrıca, hiçbir sıhhat derecesi değerlendirmesine ras t layamadıklanmızm yanında, eldeki vesikalar yardımıyla, bizim, bir neticeye götürme denemesi yaptıklarımız da olmuştur.

28

Page 52: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I I. CİLD HADÎSLERİ

MESNEVİ HADÎSLERİ FORMA 4

Page 53: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 54: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 ) ^JI^.J^.^}\y\J.)I/))J . j ^ > / > / ^ ^ ^

Peygamber demiştir ki: "Her kim sırrını saklarsa çabucak muradına erişir".

(Mesnevî: C. I, B . 176; Ank. 1/86)

A - M e t i n :

« j ( J I ^ ûLs i uU::^L; jv^v 'l

M u ' â z b. Cebel ' den . Peygamber Efendimiz: "İhtiyâçlarınızı, sırrınızı saklamak suretiyle başarıya ulaştırınız. Zîrâ, her nîmet sahibi kıskanılmaya mahkûmdur" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukandaki metin Taberânî 'nindiı^"'. Aynca , Ebû Nn'aym""», Kuzâ'î'^', Beyhakî* '*', Deylemî"' de rivayet etmişlerdir. Kaynaklarda, metinler arasında, mânâya te 'sîr etmeyen küçük lâfız farklılıklan göze çarpmaktadır.

C - H ü k ü m :

'Irâkî'^" ve Suyûtî''" "zaîf" b ir senedle rivayet edi ldiğini söylerler. Zehebî'^"', Sa ' îd b . S e l l â m ' m (dördüncü râvî) münker /îa(/î5İerinden

(23) Taberânî, el-Mu 'cem us-Sağîr, 11/149.

(24) Ebû Nu'aym, Hılyet 'ül-Evliyâ, V/215.

(25) Kuzâ'î, Müsned uş-Şihâb, vr. 84', r. 458, 459; /// . Ahmed Kütübhânesi, nu: 370.

(26) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 410'', Kayseri Râşid Efendi Kütübhânesi, nu: 109.

(27) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 34", Kayseri Râşid Efendi Kütübhânesi, nu: 108.

(28) 'Irâkî, el-Muğnî, İhyâu 'Ulûm 'id-Dîn haşiyesinde, 11/188, dipnotu: 2.

(29) Sviyût\,el-Câmi'us-Sağîr, 1/40.

(30) Zehebî, Mîzân ul-î 'tidâl, 11/141.

31

Page 55: MESNEVİ HADİSLERİ

birisi a ras ında İcaydeder. D a h a sert b i r had îs tenkidçis i olan İbn 'ü l -Cevz î (ö: 597/1201) ise, "mevzu"' hadîsler meyânında gösterir*^".

* 0

( 2 ) ^ J:^MJjjJ^cJ^j.'. J^^^^ Jy^^^Ai/

"Arş, kötü kişinin öğütmesinden titrer". Suçlardan ve şüpheli şeylerden korunan kişi de, kötü medhedil ince, medheden kişi hakkında fena bir zanna düşer.

(Mesnevi- C. I, B. 240; Ank. 1/94)

Beyitte sarih olarak hadîsin metni ver i lmemekle beraber, birinci mısraı aşağıdaki hadîse işaret etmektedir:

A - M e t i n :

<• cr^' i^î ' t ^ ^ ^ i (*^' Cf-) ^ ' ^ ' ^ j '

Enes ( r .a) 'den rivayet edilmiştir. ResûluUah (s.a.s): "Kötü bir kimse öğüldüğü zaman, Cenâb-ı Hakk öfkelenir ve bu yüzden Arş titrer" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Beyhakî'nindir<^^>. Ayrıca Deylemî<"' de nakletmiştir.

(31) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzûat, 11/164-166 (Dört ayn rivayetin tenkidini yapar). Aynca bkz. Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, VlII/195; Suyûtî, el-Le'âlî'l-Masnû'a, 11/43; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 56; 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 1/123; Hût el-Beyrûtî, Esna 1-Metâlib, s. 38.

(32) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 325^

(33) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 28*'.

32

Page 56: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Z e h e b î " ' , senede ikinci râvî durumunda olan Enes ' i hizmetçisi E b û H a le f in tanmmayan bir râvî oluşu yüzünden "Bu, münker bir haberdir" der.

' I râkî"" ' ve Suyûtî""' ise hadîsin "zaîf bir senedle" r ivayet edildiğini söylerler.

O büyükler büyüğünün haberlerinden birini dinle: "Huzur u kalb olmadıkça namaz tamam olmaz".

(Me^evf: C. I, B. 381; Ank. 1/116)

Tetkik ettiğimiz hadîs mecmûala rmda yukarıdaki metne rast layamadık. Bunun, namazda huşûu emreden âyet ve hadîslerin Mevlânâ tarafından böylece nazım şekline sokulmuş olması muhtemeldir . MesnevVde yer yer bu tip örneklere rastlanacaktır.

Bu mânâyı destekliyen hadîslerden bir tanesi şöyledir:

A - M e t i n :

« dL-'jU' j c-id: 'i ö\j <. (,1-11 d-U: ' OiL- ûîj t v -^ ' j ^ y ^ l »

Ali b. Ebî Tâl ib ' den "Mü'minler, namazlarında huşûa riâyet e-derler"''^^ âyeti sorulduğu zaman O: "Huşu kalbdedir. Huşu, Müslüman

(34) Zehebî, Mîzân, 11/109, r. 3041; İbn Hacer el-'Askalânî, Tehzîb ut-Tehzîb, XII/87, r. 380. (35) 'Irâkî, el-Muğnî, 11/87; III/160 (Her iki sahîfenin ikinci haşiyeleri).

(36) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1735 (Ebû Yaiâ, İbn 'Adiyy ve Beyhakî'den naklen); aynca bkz. 'Aciûnî, Keşfül-Haja, 1/99, r. 275.

(37) Kur'ân-ı Kerîm, el-Mü'minûn sûresi, 2. âyet.

33

Page 57: MESNEVİ HADİSLERİ

vekarına yakışır şekilde, vücûdunun sakin olması ve gözünü namaz kıldığın yerden ayırmamandır" demiştir.

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdalii metin ' A b d u l l a h b . el-Mübârek<'^' ve e l -Hâk im"" tarafından nakledilmiştir.

C - H ü k ü m :

e l - H â k i m , "sahîh " bir senedle rivayet edildiğini söyler. Z e h e b î de Telhîs 'inde aynı hükme iştirak eder.

Görüldüğü gibi hadis, "merfû'" değil "mevkuf" dur. Yâni A s h â b ' d a n H z . Al i 'n in sözüdür ve âyeti tefsir maksadıyla söylenmiştir.

' I r â k î , İhyâ'nm tahrîcinde'"»», Dey lemî 'n in Übeyy b . K a ' b ' d e n

"zaîf" bir senedle rivayet ettiği şu hadîsi de zikreder: " ">UP iiıi j . J i V

ajjj ^ "Allah, kalbi bedeni ile birlikte oluncaya kadar, kulunun

hiç bir amelini kabul etmez".

Allah, can atlarını eyersiz kor. Bu, "Uyku ölümün kardeşidir" sırrıdır.

(Mesnevi: C. I, B. 400; Ank. 1/120)

A - M e t i n :

(38) 'Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb 'üz-Zühd ve 'r-Rekâik, s. 403, r. 1148. (39) el-Hâkim, el-Müstedrek 'alâ 's-Sahîhayn, 11/393, Kitâb ut-Tefsîr. (40) 'Irâkî, el-Muğnî, 1/150, haşiye: 7. Hadîsin kelimelerinin îzâhı için bkz. İbn'ül-Esîr, en-

Nihâye, 1/151, 159; IV/73.

34

Page 58: MESNEVİ HADİSLERİ

Câbir ( r .a) 'den. Adamın birisi ResûluUah (s .a.s) 'dan "Cennet ehli uyur mu?" diye sordu. ResûluUah (s.a.s) da: "Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli ise ölmez" buyurdular .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Beyhakfuindir*"". Ayrıca Taberânî*"'' ve Deylemî"^'

yine Câbir ' den "oj^-u. -y^ o y y : V a J r i JAÎJ > ı ç>Ji"

"Uyku, ölümün kardeşidir. Cennet ehli ise ölmeder ve uyumazlar" şeklinde naklederler.

C - H ü k ü m :

el-Hatîb et-Tebrîzî<"' ve Suyûtî*'», Beyhakî ' den naklen zikrettiği bu hadîs için "zaîf" hükmünü vermişlerdir.

( 5 ) ^jfJj , jl^. jp ^ ^ ^ I ^ J ^ j /

Benim kulağım, "Mü'min, bir zehirli hayvan deliğinden iki kere dağlanmaz" sözünü işitti. Peygamber ' in sözünü canla, gönülle kabul etti.

{Mesnevi: C. I, B. 907; Ank. 1/210)

(41) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 316^

(42) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, I l / l89 (Taberânî 'den naklen). (43) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 285''. (44) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât'ül-Mesâbîh, 111/96, r. 5654.

(45) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr. II/l 89. Ayrıca bkz. ' Aciûnî, Keşful-Hafâ, 11/329, r. 2868.

35

Page 59: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

Ebû Hüreyre (r .a.) 'den. Peygamber Efendimiz: "Mü'min, bir zehirli hayvan deliğinden iki kere dağlanmaz" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, Buhârî'«, Müslim'«', Ebû Dâvûd'^"', İbn Mâce"'", A h m e d b. Hanbel""', Dârimî'" gibi meşhurların hadîs mecmualar ında aynı sened ve metinle Ebû Hüreyre ' d en rivayet edilmiştir. Ayrıca A h m e d b, Hanbel ve İbn Mâce , 'Abdullah b. Ö m e r tarikiyle gelen ayrı bir senedle de rivayet etmişlerdir*^".

C - H ü k ü m :

Hadîs, sened ve metin yönünden ittifakla "s ahîh" olarak kabul edilmiştir.

( 6 ) ^ y U ^ I ıj^\j jfjj i MJ Jhl ^.YR^^

Peygamber , yüksek sesle: "Tevekkülle beraber yine devenin ayağını bağla" dedi.

(Mesnevî: C. I, B. 913; Ank. 1/211)

(46) Buhârî, el-Câmi us-Sahlh, VII/103; Buhârî, el-Edeb 'Ül-Müfred. s. 435-436, r. 1278.

(47) Müslim, el-Câmi 'us-Sahîh, VIII/227.

(48) Ebû Dâvûd, Sünen. IV/368, r. 4862.

(49) İbn Mâce, Sünen. 11/1318, r. 3982.

(50) Ahmed b. Hanbel, Müsned 11/379.

(51) Dârimî, Sünen, U/227, r. 2784.

(52) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 11/115; İbn Mâce, Sünen, 11/1318, r. 3983. Ayrıca bkz. a) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/625, r. 5053; b) Suyûtî, el-Câmi us-Sağîr, 11/205; c) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 472, r. 1329; d) 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 11/374, r. 3132,

36

Page 60: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

« J S ' U A J J J » : ^ j AJLP <UII ^_JL^ iil J J . ^ J J U i

' A m r b . Ü m e y y e ed-Dımrî'den<">. O, Peygamber Efendimiz 'e "Yâ Resûlallah! Bineğimi salıverip Allah 'a tevekkül edeyim mi?" diye sorunca, ResûluUah (s.a.s) Efendimiz: "Hayır! Önce bağla sonra tevekkül et" buyurmuşlardır .

B - K a y n a l i l a r :

Hadîsi , el-Hâkim''*>, K u z â ' î " ' , Beyhakî '» ' , E b û N u ' a y m ' " ' r ivayet etmişlerdir. Yukarıdaki met in e l -Hâk im ' ind i r . Ayrıca Tirmizî'**', E n e s b . M â lik tarikiyle gelen diğer bir rivayet nakleder. Deylemî"" de hadîse yer verir.

C - H ü k ü m :

e l -Hâkim ' in rivayeti için Zeheb î Telhîs 'inde " " "Sahîh 'e yakın

bir senedle rivayet edilmiştir" der. T i rmiz î şârihi E b û Beki r İ b n ' ü l - ' A r a b î " '

(53) ' A m r b . Ümeyye, Uhud Muharebesi 'nden sonra Müslüman olmuştur. Peygamberimiz kendisini birkaç defa elçi olarak göndermiştir. Medine'de, Muâviye'nin hilâfeti zamânmda hicrî 60 senesinden önce vefat etmiştir (bkz. İbn Hacer, Tehzib, VlIl/6, r. 6).

(54) el-Hâkim, el-Müstedrek, 111/623.

(55) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 76^ r, 404.

(56) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 102" (dört rivayet).

(57) Ebû Nu'aym, Hdyet 'ül-Evliyâ. VlII/390.

(58) Tirmizî, Sünen, lX/320; XIII/339.

(59) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 371

(60) Tirmizî, a.g.y., İbn 'ü l - 'Arab î el-Mâlikî, Hicrî 438 senesinde İşhiliyye'de doğmuş ve 543 senesinde Fâj-'da vefat etmiştir. Tirmizî 'nin en geniş şerhini yapanlardandır (bkz. Zehebî, Tezkirefiil-Huffâz, IV/1294-1298, r. 1081).

37

Page 61: MESNEVİ HADİSLERİ

ve Suyûtî"" de e l -Hâkim ve Beyhakî rivayeti için "s a h îh "dir demişlerdi.

T i r m i z î ' n i n E n e s b . M â l i k rivayeti ise râvîleri yönünden tenkide uğramıştır . Şöyle ki : Hadîs in ikinci râvîsi e l - M u ğ î r e b . E b î K u r r a e s -Sedûs i , y ine üçüncü râvî Y a h y a b . S a ' î d e l - K a t t â n tarafından "durumu belli değil" " 4JU- V " gerekçesiyle tenkîd edilmiş ve : "Bu hadîs, bana göre

münker dir" demiştir*"'. Buna karşılık Z e h e b î " ' ve İ b n Hacer ' " ' ise: " M u ğ î r e , Yezîd b . M ü h e l l e b ' / n kâtibi idi. Aynı zamanda onunla birlikte S ü l e y m a n b . ' A b d ' ü l - M e l i k devrinde Cürcân fethine iştirak etmiştir" der ve T i r m i z î rivayetini zikreder.

T i r m i z î de: "Bu, E n e s rivayeti ile garîb bir hadîsdir. Zîrâ, E n e s rivayeti, sâdece bu yolla rivayet edilmiştir. Aynı hadîs, ' A m r b . Ümeyye ed-D ı m r î tarikiyle de rivayet edilmiştir" der. Bu sebeple biz, bu yolla gelen rivayeti tercih ettik.

"Çalışan kimse Tanrı sevgilisidir" işaretini dinle. Tevekkülden dolayı esbaba teşebbüs hususunda tembel olma.

{Mesnevi: C. I, B. 914; Ank. 1/212)

A ç ı k l a m a :

Burada bahis konusu edilen " ^ 1 iSOı " Çalışan Al lah ' ın sevgili

kuludur ifadesi, hadîs olarak değil de, r e m z , i ş a r e t şeklinde zikredilmiş-(61) SuyM, el-Câmi •us-Sağîr,lVSS. (62) Tirmizî, a.g.y. (63) Zehebî, Mîzân, IV/165, r. 8720; III/149, r. 5906.

(64) İbn Hacer, Tehzîb. X/268, r. 480. Ayrıca bkz. a) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/47 (Tirmizî 'den); b) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 65, r. 128; c) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/144, r. 418; d) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Melâlib, s. 44; e) 'Irâkî, el-Muğnî, 1/279, haşiye: 1.

38

Page 62: MESNEVİ HADİSLERİ

tir ki, "bu vecizeye dikkat et, kulak ver" mânâsı da düşünülebilir .

Biz, tetkiklerimiz çerçevesi içerisinde, hiçbir kitapta, böyle bir ibareye rastlayamadık. Daha ziyâde günümüzün ticarî müesseseler inde duvar levhası olarak kulandan ve dînî bir vecize olarak dillerde dolaşan bu sözün, çal ışmaya ve el emeği , alın teri ile helâl yoldan rızkımızı temîn e tmeye teşvik eden âyet ve hadîslerden istifâde ederek, müteahhir İslâm büyükleri tarafından söylenmiş olması kuvvetle muhtemeldir .

Yalnız Ankaravî (1/212), beytin îzâhı sadedinde, " a ı ^ ı ^ ı " "hadîsinin remzini işit" şeklinde hadîs olarak göstermişse de her hangi bir kaynak zikretmemi ştir.

Fürûzanfer ise, Ehâdis-i Mesnevi'sinde bu beyte yer vermez.

Biz, halk arasında hadîs olarak bilindiği için bu beyti a lmayı ve yukarıdaki açıklamayı yapmayı uygun bulduk.

( 8 ) J ı p j L y ^ l ^ . : ^ J ^ \ .

Biz, Hakk ' ı n ayali ve süt isteyen yavrularıyız. Peygamber : "Halk, Tanrı ayalidir" dedi.

(Mesnevi: C. I, B. 927; Ank. 1/214)

A - M e t i n :

M\ jv^l^U t<Ûıl J L P J İ İ - 1 j «ULP ^\ JL^ «UJI J J ^ J J l i : jLi ( j j j )

'Abdullah b. Mes 'ûd ' d an . ResûluUah (s.a.s): "Bütün insanlar Allah 'ın ayalidir. Allah yanında en sevimlisiniz ise ayaline karşı iyi davranandır" buyurmuşlardır .

39

Page 63: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs ; E b û N u ' a y m ' " ' , Bezzâr""", Kuzâ ' î ' " ' , Beyhakî""' , tarafından farklı sened ve metinlerle r ivayet edilmiştir. Yukandak i metin E b û N u ' a y m ' ı n d ı r . Beyhak î , Şu'ab'ül-îmân'mdm, altı rivayeti toplamıştır. E b û Y a ' l â ve T a b e r â n î tarafından da rivayet edildiğini S u y û t î haber vermekte-diı^'" a y n c a Deylemî'™', Heysemî"" , H a t î b e t - T e b r î z î " ' ve İ b n Hacer< ' de hadîsi eserlerinde kaydetmişlerdir . Rivayetler arasında metin farklılıkları olmakla beraber, hiç birisinin mânâya te 's i r eden yönü yoktur.

C - H ü k ü m :

E b û N u ' a y m , hadîsin sonuna: "Bu hadîs, e l - H a k e m b . U t e y b e (ö: lisyden gelen tarîkle garîb 'dir. Çünkü ondan, sâdece M û s â b . U m e y r (ö: ?) rivayet etmiştir" kaydını koyarak, senedi bakımından "garîb " yâni "zaîf" o lduğuna işaret eder. B e y h a k î de: "Başka senedlerle de rivayet edilmesine rağmen zaîf'tir" kaydını ilâve eder. Suyû t î ise; E b û Y a ' l â , B e z z â r ve T a b e r â n î ' d e n aldığı bu hadîs için, aynı şekilde "zaîf" hükmünü vermiştir*"".

'Ac iûn î " ' de, İ b n H a c e r e l -Mekkî (ö: 973)'nin Fetâvâ-yı Hadîsiy-j^e 's inde: "Bu hadîs çeşitli yollarla rivayet edilmiştir. Fakat hepsi de z a îf'tir" dediğini nakleder.

Görüldüğü üzere, hadîs hakkında verilen hüküm, umumiyet le senedinin "zaîf" oluşudur.

(65) Ebû Nu'aym, Hılyet 'ül-Evliyâ, 11/102; IV/237.

(66) Bezzâr, Müsned. (Heysemî, Keşfül-Estâr. 11/398, r. 1949).

(67) Kuzâ'î, Müsned uş-Şihâb, vr. 104\ r. 802.

(68) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 462"•^

(69) S,\iyüû,el-Câmius-Sağîr. 11/12.

(70) Deylemî, Müsned 'ül-Firdevs, vr. 115''.

(71) Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, VIII/191.

(72) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât 'ül-Mesâbîh, II/613, r. 4998-4999.

(73) İbn Hacer, el-Metâlib 'ül- 'Âliye, 1/262, r. 897.

(74) Suyûû, el-Câmi'us-SağIr, 11/12.

(75) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/381. Ayrıca bkz. Sehâvî, el-Makâsıd, s. 200; Zehebî, Mîzân 'ül-1'tidâl. IV/469; Hût el-Beyrûtî, ^ « â 7-Me/â//6, s. 102.

40

Page 64: MESNEVİ HADİSLERİ

Hadîs-i şerifte geçen " 'lyâl" kelimesi, hakikat değil , mecaz olarak kullanılmıştır. Allah, bütün kullarının rızıklarını tekeffül ettiği için, O ' n a karşı dâima muhtaç durumda olan kullarına "Hakk'ın 'lyâli" demiştir*"*'.

( 9 ) J r - V ^ ' ^ ^ İ ^ ^ J ^ r " J^(/^-c/^^-Aj^ Dîn yolunda sarfetmek üzere kazandığın mala, Peygamber: "Ne güzel

mal!" demiştir .

{Mesnevi- C. I, B. 984; Ank. 1/225)

A - M e t i n :

j I^LJ J>-T j î j,yli i ^ j Aİs- AÎJI J L S Ö AÎII J J - - J J I : J ü t ^ ' ^ ^

IJ » : JL» ^ <. Üs Üs ^ t j- aJl J,l Jjw2İ U^yj _j " ijli ı cJ j l i î : jLî A^T ^ <.

« ^U^l i.y>^ ^Ua Jlil ^ : ^JAS- L » :jLâi j j - ' j

'Amr b . el-As anlatıyor: Bir gün ResûluUah (s.a.s) Efendimiz beni çağırarak, üzer ime kıyafetimi ve silâhımı alıp gelmemi söyledi. Ben hazırlığımı yapıp döndüğüm zaman ResûluUah (s.a.s) abdest alıyordu. Bakışlarını bana doğru kaldırdı tekrar indirdi v e şöyle buyurdu: "Yâ 'Amr! Ben, seni, askerin başında kumandan olarak göndermek istiyorum. Bu vesîle ile Allah seni zenginleştirecek (yani bir çok ganimet elde edeceksin). Senin bir miktar temiz mal kazanmanı son derece arzu ediyorum" dedi. Ben: "Yâ Resûlallah! Mal heveslisi olduğum için Müslüman olmadım. Sâdece İslâm 'a karşı sevgim ve Allah 'ın Resulü ile beraber olabilmem için Müslü-

(76) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye. 111/139.

41

Page 65: MESNEVİ HADİSLERİ

man oldum" dedim. Bunun üzerine Resûlullalı (s.a.s): "Ya 'Amr! Salih kimse için temiz mal ne güzel şeydir! " buyurdular.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Buhârî"), A h m e d b. H a n b e P ' , el-Hâkim™, Beyhakr"' ve Kuzâ'î"" ve Deylemî*^' tarafından rivayet edilmiştir. Rivayetlerin senedleri arasmda kayda değer bir farklılık yoktur.

Metin bakımından ise, sebeb-i vürûd k ısmında kayda lüzum görülme

yecek kadar cüz ' î farklılıkların (meselâ: "Lci" yerine gibi) yanında esâs

metin üzerinde, mânâya te 's î r e tmeyen şu farklılıklar göze çarpar: e l -Hâkim,

" J Ü . U U J Ü " şeklinde medih fiilinin sonuna bir elif ve "Mâl" kelimesinin basma

da "Bâ" harf-i cerr ' i i lâvesiyle, " « y e r i n e de JS" değişikliğiyle rivayet

etmiştir.

Gazâlî, İhyâ's,mm iki yerinde hadîse yer verir** '. 'Irâkî, îhyâ'nm tahrîcinde ayrıca Ebû Ya' lâ ve Taberânî ' n in de 'Amr b. e l -Âs ' ın hadîsleri arasında rivayet ettiğini kaydeder**"'.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü hakkında e l -Hâkim: "Müslim'/ra şartına göre sahîh bir hadîsdir" der. Zehebî, Telhis 'inde bu hükmü tasdik eder. 'Irâkî de: "Sahîh bir senedle rivayet edilmiştir" diyerek hadîsin "sahîh" oluşunu belirtir.

(77) Buhârî, el-Edeb ul-Müfred s. 112, r. 299.

(78) Ahmed b. Hanbel, Müsned IV/197, 202.

(79) el-Hâkim, el-Müstedrek, II/2.

(80) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 103.

(81) Kuzâ'î, Müsned 'üş-Şihâb, vr. 145", r. 808.

(82) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 284*'.

(83) Gazâlî, İhya, 111/234, IV/104.

(84) 'Irâkî, el-Muğnî, a.g.y.ler, birinci dipnotlan.

42

Page 66: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 0 ) ^ y j i i : i ~ J \ / ^ J ^ dyi^J ^ . / ^ - ^

Peygamber: "Ey tedbîr sahibi! Danış ki, kendisiyle danışılan kişi e-mîndir" dedi.

(Mesnevî: C. I, B. 1044; Ank. 1/235)

A - M e t i n :

jiy j L i ^ l j Aİp iîıl 4İ1İ J_j^j J l i ı^î ^ j ^ ^ l j - p ^ js>

E b û H ü r e y r e ' d e n . Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur : "Kendisine danışılıp istişare edilen kimse, emin ve güvenilir kimsedir". Yani kendisine bir şey danışılan kimse, danışana karşı hainlik yapıp şaşırtıcı söz söylemez, söylememesi lâzımdır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , T i r m i z î * E b û Dâvûd'*"', B u h â r î * ' , İ b n Mâce'»*', Dâr imî*" , Beyhakî"" , Hâk im ' " ' , E b û N u ' a y m " " , K u z â ' î " ' tarafından E b û H ü r e y r e rivayeti olarak nakledilmiştir. D â r i m î ile İ b n M â c e ' n i n ikinci rivayet'"'" E b û M e s ' û d ; K u z â ' î rivayeti S e m ü r e b . C ü n d e b tarîkiyledir. Hadîsin dördüncü râvîsi Ş e y b â n b . ' A b d u r r a h m â n (ö: 164) 'a kadar, bütün rivayetlerde râvîler müşterektir. Ondan itibaren değişiklik arz eder. Zâten T i r m i z î ; "Bu hadîsi

(85) Tirmizî, Sünen, X/261; Tirmizî, Kitâb uş-Şemâil, s. 113.

(86) EbûDâvûd, IV/453,r. 5128.

(87) Buhârî, el-Edeb ul-Müfred s. 99, r. 256.

(88) İbn Mâce, Sünen, 11/1233, r. 3745.

(89) Dârimî, Sünen, 11/138, r. 2452.

(90) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 345".

(91) e\-mkim, el-Müstedrek, IV/131.

(92) Ebû Nu'aym, Hılyet 'ül-Evliyâ, VI/190.

(93) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 3 \ r. 3.

(94) îbn Mâce, Sünen, a.g.y., r. 3746.

43

Page 67: MESNEVİ HADİSLERİ

Ş e y b â n b . 'Abdurrahmân'rfaM bir ço/cları rivayet etmiştir"^'^^^ diyerek bu noktaya dikkati çekmiştir. T i r m i z î ' d e , Ü m m ü Se leme tarikiyle gelen ikinci bir rivayet daha vardır'"*' ki; T i r m i z î : "Bu bâbta, İ b n M e s ' û d , E b û H ü r e y r e ve İ b n Ömer ' r f e« diğer rivayetler de mevcûddur. Fakat Ü m m ü Se leme tarikiyle gelen rivayet garîb dir" der.

C - H ü k ü m :

T i rmiz î : "Bu, hasen bir hadîsdir" diyerek hadîsin sıhhatine hükmeder.

F u â d ' A b d ü l b â k î , İ b n M â c e ' d e k i hadîs için: " E b û M e s ' û d ' H « hadîsinin senedi sahîh ricali ise sika dan olan kimselerdir" diyerek hadîsin "sahîh " o luşunu ifâde eder. Diğer kaynaklar ise hep T i r m i z î ' n i n hükmünü benimsemişlerdi .

Hadisleri , sahîh ve zaîf diye iki grupta değerlendirmek icap ederse, ikisinin arasında yer alan "hasen" ta 'bîr ini , daha ziyade "sahîh" hükmünde mütâlâa e tmemiz gerekir.

Bu rivayetler içerisinde metin bakımından bir değişiklik yoktur. Sâdece B u h â r î rivayeti ile T i r m i z î ' n i n Kitâb uş-ŞemâU'indeki r ivayetlerinde uzunca bir sebeb-i vürûd kısmı da yer almaktadır.

( 1 1 ) ^ ^ c / > ? - » ^ t ; i > ' ^ > ^. Ü^^J J ^ y r ^ ^ : ^

Peygamber : "Şakacıktan hastalanış, gerçekten hastalık getirir ve o adam nihayet mum gibi söner gider" dedi.

{Mesnevi: C. I, B. 1070; Ank. 1/241)

(95) Tirmizî, Sünen, a.g.y. (96) A.g.e., X/262. Ayrıca, bkz. Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/186; Sehâvî, el-Makâsıd, s.

383; 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 11/205.

44

Page 68: MESNEVİ HADİSLERİ

Kabul edilmesi farz olan Peygamber hadîsidir bu: "Hasta değilken kendinizi hasta gösterirseniz sahiden hastalanırsınız".

(Mesnevi- C. III, B. 1580; Ank. III/257)

A - M e t i n :

"Hasta olmadığınız hâlde hasta imiş gibi görünmeyin (temaruz etmeyin); gerçekten hasta olursunuz. Kabirlerinizi de önceden kazdırmayın, sonra ölürsünüz".

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metni sâdece Dey lemî 'n in Müsned 'ül-Firdevs ' inde'"' tesbît etmiş bulunuyoruz. Ayrıca ikinci el eserlerde de"" hadîse yer verilmiştir.

C - H ü k ü m :

Deylemî , V e h b b . Kays '* ' dan rivayet ettiği bu hadîs için sened serdetmemiştir .

İkinci el kaynakların hepsi de S e h â v î ' d e n naklederek müştereken şu bilgiyi verirler: "Bu hadîsi İ b n E b î H a t i m (e r -Râz î ) , tlel isimli eserinde İ b n ' A b b â s zikretmiş ve münkerdir demiştir. Dey lemî , İ b n E b î H a t i m

(97) Deylemî, Müsned 'ül-Firdevs, vr. 186*'.

(98) a) Sehâvî, el-Makâsıd'ül-Hasene, s. 459, r. 1287. b) 'Aciûnî, Keif'ül-Hafâ, 11/349, r. 2290. c) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 92. d) Münâvî, Künûz'ül-Hakâyık, 11/163, Deylemî'den naklen. e) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 246.

(99) Vehb b . Kays 'm Ashâb'Am olduğu Taberân î tarafından zikredilir (İbn Hacer, el-İsâbe, 11/55).

45

MESNEVÎ HADİSLERİ FORMA S

Page 69: MESNEVİ HADİSLERİ

(er-Râzî) kanalıyla merfû' olarak sened serdetmişse de, her hâl ü kârda, sahîh değildir" şeklindedir.

( 1 2 ) ^J^Uİ^JJyJ^ ^ J i J ^ ^ y ^ \ /

Şu hâlde sen, her göz açıp kapamada ölüyor, d inl iyorsun. Mustafâ: "Dünyâ, bir ândan ibarettir" buyurdu.

{Mesnevî: C. I, B. 1142; Ank. 1/255)

A - M e t i n :

"Dünyâ kısa bir ândan ibarettir. Onu da ibâdetle geçir".

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi ilk kaynaklarda tesbît edemedik. Yukarıdaki metni , 'Ali el-Kâr î ' n in Mevzu 'âbında'™' ve 'Aciûnî ' n in Keşful-Hafâ 'smda<""' tesbît ettik.

C - H ü k ü m :

'Ali e l -Kârî: "Lâfzı bakımından hadîs olarak aslı yoksa da, mânâsı âyete uygundur" d iyerek, yukar ıdaki metn in hadîs o lmadığ ın ı , belki diğer âyet ve hadîs le rden m â n â olarak a lman bir vecize o lduğunu söy lemek ister.

Buradaki "Sâat" kel imesi , a l t m ı ş d a k i k a l ı k zaman parçası mânâsına değil , "Vakt-ı kalîl"çok a z b i r v a k i t ve â n anlamını taşır*'"".

(100) 'Ali e\-KM, Mevzu'ât, s. 43.

(101) 'hc\ûm, Keşfül-Hafâ, 1/416, r. 1331.

(102) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 11/192.

46

Page 70: MESNEVİ HADİSLERİ

ö t e yandan e l - H â k i m , el-Müstedrek'mde""^^ bu mânâya çok y a k m bir hadîs r ivayet eder ki, şöyledir:

(J,UJ AJJI ö\ » : jJ— j "UIP <ajl ,_JUÖ AJII J J l i : J l i C 4 ^ <ÜJI i_jj<w ^ 1

^ ı r ^ u 4 j i ü i ^ JJLU i V I ^ t t>ui L ^ ı r g j j ı

i b n M e s ' û d ' d a n . Peygamber Efendimiz: "Allah dünyâyı tamamen küçücük yaratmıştır. Ondan geriye kalan ise azın da azıdır. O geriye kalan, aynen, yerde veya dağ tepesinde bulunan ve temizi içilip tortusu kalan su birikintisine benzer" buyurmuşlardır*'"*'.

e l - H â k i m ve Z e h e b î ' y e göre hadîsin senedi "sahîh "d i r .

eI-Hâkim"°*' ve Tirmizî'nin*'*' aynı mânâda ikinci bir rivayeti daha vardır:

LJJÜI U : ^JL^J <U1P J U J 4İI ^J.^ iSıl J J U i . . . JlS -up *îıl j ijyuJkl ji^

. U J J I ^ ^ • V "^«^1 J ^ i ' ^ ( V . S ' J ^ Î L.İ' Nl 5 J

M ü s t e v r i d (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s) Efendimiz: "Âhirete nisbetle dünyâ şuna benzer: Sizden biriniz denize gider, ona parmağını batırırsa, işte parmağındaki damla dünyâdır" buyurmuşlardır .

Hadîs; T i rmiz î , e l - H â k i m ve Z e h e b î ' y e göre "sahîh "d i r .

( 1 3 ) i / / ^ c/-^ ^ / ^ - ^ ^ ' ^ ^

"Mü'minler birbirinin aynasıdır". Bu haberi Peygamber ' den rivayet etmediler mi?

(103) el-Hâkim, el-Müstedrelc. IV/320.

(104) " ^ \ " kelimesi için bkz. İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/129.

(105) el-Hâkim, el-Müstedrek, IV/319; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, IV/267.

(106) Tirmizî, Sünen, IX/199.

47

Page 71: MESNEVİ HADİSLERİ

{Mesnevî: C. I, B. 1328; Ank. 1/284)

Benzeri beyit; {Mesnevî: C. II, B. 30; Ank. 11/14)'""'

A - M e t i n :

E b û H ü r e y r e ' d e n . Resûlullah (s.a.s) Efendimiz: "Mü'min, mü'minin aynasıdır. Mü'min, mü'minin kardeşidir. Bütün işlerinde onu korur ve arkasından destek O/MJ*" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi E b û Dâvûd"»»', Buhârî '"»' , T i r m i z î ' y e <" Beyhak î" ' " E b û

H ü r e y r e ' d e n gelen kanalla rivayet etmişlerdir. B u h â r î ' n i n rivayeti, E b û

D â v û d ' u n k i n e sened ve metin bakımından çok benzer. Sâdece "v"î ^ V "

"Mü'min, kardeşinin aynasıdır" farkı vardır. E b û H ü r e y r e hâriç, senedin

deki rical t amamen değişik olan T i r m i z î rivayeti de " v " ' y ^ - ^ î o!"

şeklindedir. En yaygın şekli E b û D â v û d rivayeti olduğu için biz onu tercih

ettik. K u z â ' î de, E n e s b . M â l i k ' d e n gelen rivayeti nakletmiştir.

C - H ü k ü m :

Değer hükmü olarak ' I r â k î : " E b û D â v û d hasen bir senedle rivayet

(107) Naşirin notu: Veled Izbudak'taki tercümesi: "Zira mü'min, mü'minin aynası olunca yüzü buğulanmadan kurtulur".

(108) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/385, r. 4918.

(109) Buhârî, el-Edeb'ül-Müfred s. 93, r. 239.

(110) Tirmizî, Sünen, VIII/115.

(111) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân. vr. 477".

(112) Kuzâ'î, Müsned uş-Şihâb, vr. 15^ r. 86.

48

Page 72: MESNEVİ HADİSLERİ

etmiştir"^"'' der ki "sa h îh " demektir .

T i r m i z î ' n i n rivayetinde sened tamamen değişik olduğu için verilen hüküm de değişiktir: Seneddeki üçüncü râvî durumunda olan Y a h y a b . Ubeydul lah""" , umumiyet le tenkîd edilen bir râvî oludu için hadîs, "zaîf" olarak mütâlâa edilmiştir.

T i rmiz î , bu konuda E n e s ' t e n de bir rivayetin olduğunu haber verir*'"».

Zeheb î , Mîzân 'mda, Enes tarikiyle gelen diğer bir rivayet daha zikreder. Bu rivayetin metni E b û D â v û d ' d a k i gibi olduğu hâlde, senedi bak ımm-dan "münker" o lduğunu söyler. Ve üçüncü râvî durumunda olan M u h a m m e d b . 'Ammâr 'm* ' "" münkerleri meyâmnda zikreder.

Buradaki dikkati çeken şey, aynı metnin hem "sahîh" hem de "münker" hükmünü alabilme durumuyla karşı karşıya oluşudur. Hadîs ricalinin, hadîslerin değer hükümler ine ne kadar te ' s i r ettiği ortadadır. Bu bakımdan muharriçlerin çok dikkatli ve titiz davranmaları gerekiyor.

Biz, "sahîh" kanalla gelen rivayeti tesbît etmiş bulunuyoruz.

"Biz, küçük muharebeden büyük muharebeye döndük" hadhimn tefsiri.

{Mesnevî: C. I, 1373. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/292)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. I, B. 1387; Ank. I/294)<'"'

(113) 'Irâkî, e/-MMğ«U/l82. (114) Bkz. Zehebî, Mîzân. IV/395; İbn Hacer, Tehzîb. XI/252-254.

(115) Tirmizî, a.g.y., s. 116. Aynca bkz. Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/184; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 439; 'Aciûnî, Keiful-Hafâ, 11/294.

(116) Bkz. Zehebî, Mîzân, III/661-662; İbn Hacer, Tehzîb. IX/358.

(117) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Biz şimdi küçük muharebeden döndük; Peygamberle beraber büyük muharebedeyiz".

49

Page 73: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

"^Jz, küçük cihâddan büyük cihâda döndük".

B - K a y n a k l a r :

Hadîsin kaynaklardaki yerini ancak ikinci el kitaplardan tesbît edebildik. Şöyle ki: Gazâl î , İhyâ'smm iki yerinde*"" hadisi zikreder. ' I r â k î de, İhyâ'mn tahrîcinde'"": v J U - I ı l* :Jii_, c^Ur ^ AAJJI J ^^i^ı " S » Aarfıs/

Beyhak î , Kitâb 'üz-Zühd isimli eserinde^™^ Câbir 'rfe/ı rivayet etmiş ve zaîf bir senedle rivayet edildiğini söylemiştir" şeklinde bilgi verir.

'A l i e l - K ü r î de Mevzu'ât'mda^'"^ ikinci bir kaynaktan bahseder : e l -H a t î b e l - B a ğ d â d î ' n i n Târîhu Bağdâd isimli eserinde C â b i r (r .a) 'den naklettiği şu hadîs daha tafsilâtlıdır:

« OLY> ^ 1 J J L A U » : J L I ? JJS'^L J ^ I R L U J :LJJLI C ^ S / L : > L ^ I J ! y^S/L

Peygamber Efendimiz (Ashabı ile birlikte) bir muharebeden dönüşlerinde: "Hayırla döndünüz, hoş geldiniz, sofalar getirdiniz. Artık, küçük muharebeden büyük mücâhedeye dönmüş bulunuyoruz" buyurdular. "Büyük mücâhede hangisidir?" diye sordukları zaman: "İnsanın nefsi arzularıyla mücadelesidir" buyurdu.

Diğerleri"" ' de aynı ma ' lûmât ı nakletmişlerdir.

(118) Gazâlî, İhyâ, III/7; III/66. (119) ' Irâkî , e/-MMğ«î, a.g.y.\ex.

(120) Beyhakî 'nin Kitâb'üz-Zühd'ü şimdiye kadar basılmamıştır. Türldye Kütübhânelerinde ise yazma nüshalanm tesbît edemedik. Böylece, inceleyip hadîsin senedini tesbît etme imkânmdan mahrum bulunuyoruz (Naşirin notu: 1983, Kuveyt baskısmda, r. 374).

(121) 'Ali e\-Kân, Mevzû'ât, s. 44-45.

(122) a) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, V'M'İ-AIA, r. 1362.

b) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 149 (el-Hatîb 'in Câbir 'den nakli için "senedi zaîf tir" der).

50

Page 74: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîs , Beyhakî v e ' I r â k î ' y e göre, içinde "zaîf" râvîler bulunan bir senedle rivayet edilmiştir.

Elçi, Ö m e r ' i t a ' z îm etti, ona selâm verdi. Peygamber : "Önce selâm, sonra söz" demiştir .

(Mesnevî: C. I, B. 1427; Ank. 1/301)

A - M e t i n :

Câbir b. 'Abdul lah ' t an . Resûlul lah (s.a.s): "Kelâmdan önce selâm " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi, sâdece Tirmizî'^" ve Kuzâ'î'de<'"> tesbît edebildik. Her iki r ivayetin de ilk üç râvîsi müşterek olan bu hadîsi , Deylemî'"' de nakleder.

«s

C - H ü k ü m :

Zehebî, Mîzân'mm M u h a m m e d b, Zâzân maddesinden"'*' aynı senedle nakleder ve râvînin tenkidini yapar.

(123) Tirmizî, Sünen, X/173-174.

(124) Kuzâ'î, Müsned'üŞ'Şihâb, vr. 6\ r. 22.

(125) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 132^

(126) Zehebî, Mîzân, III/546, r. 7525.

51

Page 75: MESNEVİ HADİSLERİ

Suyûtî , T irmiz î ' den naklederek "zaîf tir" der<'"'. Diğerleri"" ' de aynı nakilleri yapar.

Hadîsi naklettikten sonra Tirmizî şu açıklamayı yapmıştır"^": "Bu, münker bir hadistir. Zîrâ hadîsin, bu isnâd zinciri dışında başka bir yolla rivayet edildiğini bilmiyoruz. M u h a m m e d b. İsmâ'î l el-Buhârî'rf^« işittim, şöyle diyordu: "Anbese b. 'Abdurrahmân"^"* hadîsde zaîf, M u h a m m e d b. Zâzân"'" damünker'ül-hadîs 'dir".

Görüldüğü gibi râvilerin durumu metne te 's î r ederek hadîse "münker" hükmünü verdirtmiştir. Bu tip hadîslere, " senedi yâni râvîleri

yönünden münker bir hadîs "dir demek daha uygun olur.

İkinci bir husus da; T i r m i z î ' n i n de işaret ettiği gibi , hadîs in , başka yo l la rdan , m e v s u k olan râvî ler z incir iy le r ivayet in in tesbî t ed i l ememiş o lmasıd ı r .

Burada metne te 's îr eden iki husus karşımıza çıkıyor: 1- Râvilerin, şahsiyet ve ilmî (teknik) yönden mükemmel olmayışı; 2- Her nesilde, tek râvî zinciri ile rivayet edilip, haberin fazla yayılmaması! . . . Muhaddisler in bütün gayretleri , bu i k i e n g e l i aşacak meşru yollar aramak olmuştur. M ü s t a h r e ç ismi verilen ve hadîs literatüründe geniş yer işgal eden hadîs mecmualar ı bu gaye ile meydana getirilmiştir.

( 1 6 ) 0 > ^ ^ ^ t / ^ > ( J ^ ^ i l ^ i f l J ^ . ^

Peygamber buyurdu ki: "Ey cür'etli tâlib! Sakın, hiçbir matlûb ile mücâdele etme".

(Mesnevi: C. I, B. 1605; Ank. 1/335)

(127) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/39.

(128) 'Ac\ûm,Ke$fai-Hafâ. 1/545; Hût el-Beyrûtî, & « â 7-A/e/â//A, s. 121. (129) Tirmizî, a.g.>'., s. 174.

(130) Zehebî, Mzân , III/301; İbn Hacer, Tehzîb, VIII/160.

(131) Zehebî, Mîzân, III/546; İbn Hacer, Tehzîb, 1X/165. Ayrıca bkz. İbn Hacer, el-Melâlib'ül-'Âliye, 11/425; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 242, r. 566.

52

Page 76: MESNEVİ HADİSLERİ

A ç ı k l a m a :

Hadîsin Arapça metni de tesbît edilemediği için her hangi bir inceleme yapma imkânı olmamıştır . Gerek Ankaravî ve gerekse Fürûzanfer me tne hiç temas etmemişlerdir. Esasen Fürûzanfer bu beyti almamıştır .

« U J ^ \ ^ \ ^

"Sa'd çok kıskançtır. Ben Sa'dW^n daha kıskancım. Tanrı ise benden de kıskançtır. Kıskançlığından dolayı, görünür görünmez bütün kötülükleri haram etmiştir" hadîsinin açıklaması.

{Mesnevî: C. I, 1763. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/366)

A - M e t i n :

J pî AÎJIJ 4..:/. j i P Î UN/ ijjlj AJ,^ Ij^ < * ) 0 : J L Ü j A İ P AJJI ^_JL/5 AÎII J

• • • u ^ Uj ^ U j u ^ i y J l A İ ı l Ijş.

Muğîre ' d en rivayet edilmiştir. Sa 'd b. 'Ubâde: "Eğer bir erkeği karımla birlikte görsem, hiç tereddüd etmeden, kılıcımın keskin yanı ile vururum" demişti . Bu söz, Resûlul lah (s.a.s) Efendimiz 'e ulaşınca: "Sa'd'/« kıskançlığına hayret mi ediyorsunuz? Vallahi ben, ondan daha kıskancım. Allah ise benden de kıskançtır. Kıskançlığından dolayı gizli ve açık bütün kötülükleri haram etmiştir" buyurmuşlardır .

(*) Müslim 'in rivayeti ile Buhârî 'nin diğer bir rivayeti (bkz. dipnotu: 135), "0^,*^- î " şek

lindedir ki, yaygm olanı da budur.

53

Page 77: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, aynı sened ve met in le Buhârî""' ve Müslim""' tarafından ittifakla r ivayet edi lmişt i r . Tirmizî'"'", 'Abdul lah b. M e s ' û d ' d a n değişik senedle "SiSij jı^' "if " şeklinde, hadîsin sâdece son kısmını ihtiva eden rivayeti nakletmiştir . Buhârî 'nin'"*', başka bir şeyhinden (Mûsâ) aynı senedle > î İJıi/' ye kadar olan kısmı ihtiva eden diğer bir rivayeti daha

vardır. Aynı şekilde Müslim'"**', değişik sened ve metinlerle dört hadîs daha rivayet eder. Beyhakî"" de, Buhârî ve Müs l im ' i n yukarıdaki rivayetini senediyle birlikte, onlardan aldığını zikrederek, nakletmiştir. İbn Fûrek'"*' ve İbn'ül-Esîr<"" de müşkil kelimelerini îzâh maksadıyla zikrederler"'"".

C - H ü k ü m :

Buhârî ve Müs l im ' i n ittifakla veya ikisinden birinin münferid olarak rivayet ettikleri hadîsler, "sahîh" olarak kabul edilirler, umumiyet le tenkîd edilmezler.

( 1 8 ) ij'y ^jy^.> ^J^y^.. i ^Jh^ ^ ^.^^jL^

Mustafa: "Beni görene, benim yüzümü gören kişiyi görene ne mutlu!" dedi.

(Mesnevi: C. I, B. 1946; Ank. 1/396)

(132) Buhârî, Sahîh, VIII/174.

(133) Müslim, Sahîh, IV/211.

(134) Tirmizî, Sünen. XIII/53.

(135) Buhârî, Sahîh. VIII/31; ayrıca bkz. Buhârî, Sahîh. VI/156.

(136) Müslim, Sahîh, VIII/100 (dört hadîs).

(137) Beyhakî, Kitâb ul-Esmâ ve's-Sıfât. s. 213.

(138) İbn Fûrek, Müşkifül-Hadîs, s. 24.

(139) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye. 11/265.

(140) [Müellifin 17. hadîsle ilgili derkenarı]: Gazâlî, İhyâ, 11/59, dipnotu: 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/248; Dârimî, Sünen, 11/149.

54

Page 78: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

j l y . ^ Q,ji ^ j ^'S ^ î j ^ î j ^ : ^1 <ÜJİ J _ ^ j

E b û Ü m â m e el -BâhıI î 'den. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Beni görüp de bana îmân edene ne mutlu. Aynı şekilde beni görmeden bana îmân edene ne mutlu!" Râvî ilâve eder: "Peygamberimiz bu ifâdeyi yedi defa tekrar etmiştir".

B- K a y n a l i l a r :

Hadîs, A h m e d b . Hanbe l ' " " , E b û D â v û d et-Tayâl is î ' "" , e l -Hâk im"« ' ve Deylemî""* tarafmdan değişik sened ve metinlerle rivayet edilmiştir. Yukarıdaki metin A h m e d b . Hanbe l ' i nd i r . Tayâ l i s î ' n in rivayeti de sened ve metin bakımından aynıdır. A h m e d b . H a n b e l , ayrı ayrı yollardan, aynı konuda, dört hadîs daha nakleder"""'. Bütün rivayetler içerisinde sened bakı mında en kuvvetlisi yukarıdaki metin olduğu için biz, diğerleri arasından, bu rivayet tercîh ettik.

C - H ü k ü m :

e l - H â k i m , kendi rivayetinin sonuna şu notu ilâve eder: "Bu, E n e s b . M â l i k kanalıyla gelen rivayete, senedi bakımında çok yakın olarak rivayet edilmiş bir hadîsdir. Bu rivayetlerin içerisinde sahîh'e en yakın bizim zikrettiğimizdir"^""'\

(141) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/248.

(142) T&yâhsı, Müsned, s. 154, r. 1132; Tayâlisî, s. 252, r. 1845 (İbn Ömer 'den, aynı metin).

(143) el-Hâkim, el-Müstedrek, IV/86; el-Hâkim'in rivayeti şöyledir:" ^\ ^ ^ İbı j - p ^

(144) Deylsmî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 146".

(145) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/257, 264 (Ebû Ümâme 'den); III/71 (Ebû Sa'îd el-Hudrî 'den); III/155 (Enes 'den).

(146) el-Hâkim, el-Müstedrek, a.g.y.

55

Page 79: MESNEVİ HADİSLERİ

Zehebî , gerek Telhîs 'inde ve gerekse Mîzân 'ında'""' e l -Hâkim rivayetini tenkîd ederken, üçüncü râvî durumunda olan Cemi ' b . Süveyb ' i n " z a « / " o l d u ğ u n u söyler. Zehebî bu ifadesiyle, e l -Hâkim rivayetinin "zaîf" bir senedle rivayet edildiğini ifâde etmek ister. Ayrıca Mîzân'da diğer rivayetlerin de ayrı ayrı tenkidini yapar*'"".

Suyûtî, çeşitli kaynaklardan dört ayrı rivayet nakleder*""' ve A h m e d b. Hanbe l ' i n Ebû Ü m â m e ' d e n olan nakline "sahîh " rumuzunu koyar -ki bu, bizim metinde zikrettiğimiz rivayettir-. Suyûtî, diğer rivayetler için "hasen 'dir"dev.

Hadîsin "zaîf" olan râvîleri umumiyet le z a b t yönünden tenkîd e-dildikleri için "hasen" olması daha uygun gibi görünüyor. Fakat ''^ has en "1er, "sahîh " b ö l ü m ü n d e mütâlâa edildikleri için, Suyûtî biraz daha toleranslı bir ifade kullanmış da olabilir.

( 1 9 ) L ^ / ^ ^ i / î c ^ U j ^ Y ^ - V r ^ o ' l - . ^ . ^

"Zamâmmzdalii günlerde Rabbımzın güzel kokuları vardır. Kendinize gelin; o güzel kokuları almaya fa/if ı« " hadîsinin tefsiri.

{Mesnevi: C. I, 1951. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/398)

A - M e t i n :

(147) Zehebî, Mîzân, 1/422, r. 1554.

(148) bkz. Zehebî, Mîzân, 11/25,11/342,111/442, IV/144, lV/209.

(149) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/55.

56

Page 80: MESNEVİ HADİSLERİ

E n e s b . M â l i k (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz ' in : "Zamanınızın hayırlı şeylerini taleb ediniz ve Allah 'ın rahmet esintisinin kokularını almağa çalışınız. Zîrâ Allah 'ın rahmetinin eseri bir takım kokuları vardır ki, onları, kullarından dilediğine isabet ettirir. Allah 'dan, ayıplarınızı örtmesini ve korkularınızdan emin kılmasını isteyiniz" huyummşlarâvc.

0

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Kuzâ'î'nindir<'»>. Ayrıca, Tabe rân î ' ^» , E b û Nu 'aym""», Beyhakî""», H a k î m et-Tirmizî" '" ' de rivayet etmişlerdir. Bütün bu rivayetler E n e s b . M â l i k kanalıyla nakledilmiştir. Bir de M u h a m m e d b . M e s l e m e tarikiyle gelen rivayet vardır ki""», o, M e v l â n â ' n ı n serlevha yaptığı lâfza uymaktadır . Biz im elimizdeki kaynaklarda o rivayetin senedi mevcûd olmadığı için, biz, yukarıdaki daha yaygın nakli aldık.

C - H ü k ü m :

Heysemî" '" , yukarıdaki E n e s rivayeti için: "Senedinin ricali sahîh râvîlerdir" der. M u h a m m e d b . M e s l e m e rivayeti için de: "Tanımadığım râvîler olduğu gibi, râvîlerinin mevsuk olduğunu söleyen bir kimse de bilmiyorum" diyerek "zaîf" bir senedle rivayet edilmiş olduğunu söylemek ister. Suyûtî""» de, bu ikinci rivayeti kaydeder ve "zaîf" rumuzunu

(150) Kuzâ'î, Müsned uş-Şihâb. vr. 83", r. 453.

(151) Taberânî, el-Mu 'cem ul-Kebîr, (Heysemî, Mecme 'uz-Zevâid, X/231 'den).

(152) Ebû t^u'aym, Hdyet'ül-Evliyâ, III/162.

(153) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, {SuyM, el-Câmi'us-Sağîr, I/44'den).

(154) Hakîm et-Tirmizî, 7Vevâ(iir'M/-f75M/, s. 223.

(155) Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, X/231; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/96.

(156) Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, a.g.y,

(157) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, a.g.y.

57

Page 81: MESNEVİ HADİSLERİ

koyar. ' I r â k î , İhyâ'mn tahrîcinde"**', kaynaklar ında bâzısını tesbît ettikten sonra, her hangi bir değer hükmü belir tmez. Biz im yukarıda tesbît etmiş o lduğumuz E n e s rivayeti , H e y s e m î ' n i n verdiği bilgiye göre "sahîh", diğer r ivayet ise "z aîf" bir senedle rivayet edilmiş oluyor.

( 2 0 ) ^ s l y l ^ j i r ^ ^ j ^ j j U / L - J ^

Mustafa, bir hem-dem elde e tmek için geldi: "Kellimînîyâ Humeyrâ!"

dedi.

{Mesnevi: C. I, B. 1972; Ank. 1/401)

Benzeri ikinci bir beyit de şöyledir:

Sözlerinden âlemin sarhoş olduğu ol kimse [ M u h a m m e d ] bile: "Kellimînîyâ Humeyrâ!" derdi.

{Mesnevi: C. I, B. 2428; Ank. 1/472)

A - M e t i n :

"Ey beyaz ve güzel kadın! Benimle konuş".

(158) Trâkî, İhyâ, 1/186, III/9'daki hadîsin tahrîcinde, "J^ J y -4^ "Ebû

Hüreyre ve Ebû Sa'îd'tVı hadîsleri olduğunda Buhârî ve Müslim ittifak etmişlerdir" ifâdesini koymuşsa da, bu, bir matbaa hatâsı olmalıdır. Zîrâ Buhârî ve Müslim 'de böyle bir rivayete rastlayamadık. Yanlışlıkla, başka bir hadîsin dipnotu olarak onun altına yazılmış olması da mümkündür.

Aynca bkz. İbn Hacer, Tehzîb'Üt-Tehzîb, lX/455; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 1/231; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, IV/161; 'Accâc el-Hatîb, es-Sünnetü Kable't-Tedvîn, s. 346.

58

Page 82: MESNEVİ HADİSLERİ

B- K a y n a k l a r :

Hadîse, sâdece İhyâ 'da"'" rastlayabildik. Diğer eserlerde böyle bir nakil

tesbît edemedik. G a z â l î ' n i n nakli şöyledir: "UL>. Î SJUJIP j > j Js. »a. .^j^, ois"'

"îuto'ip IJ ^^;jJis'":J^.j Peygamber Efendimiz bâzı ânlar ında, elini H z .

 i şe ' n in uyluklar ına vurur ve "Yâ Âişe! Benimle konuş" derdi .

' I r â k î ise, hadîsin tahrîcinde: " A ^ Î j l " "Hadîsin aslını bulama-

difn'v<-o) diyerek kaynağını tesbît edemediğini ifâde e tmek ister.

'Al i e l -Kar î " ' " de; " H u m e y r â " ile ilgili başka bir hadîs münâsebetiyle şöyle der: "Ayrıca, Yâ Humeyrâ! Benimle konuş, şeklinde diğer bir rivayet daha şöhret bulmuşsa da bunun, hadîs âlimlerine göre, aslı yoktur".

İbn'ül-Esîr<"*" "»ı>J-i ^ > i ı^:^" "Dîninizin yarısını Humeyrâ'dan

öğreniniz" şeklinde bir hadîs nakleder ve bu münâsebet le : " H u m e y r â , H z . Aişe ' / ı /n lakabıdır. Peygamber Efendimiz, ona, bazen böyle hitâb ederdi. Beyaz ve güzel kadın demektir" der.

C - H ü k ü m :

İ b n Mâce 'dek i , Hz . Âişe 'ye karşı "Yâ Humeyrâ" hitabını ihtiva eden bir hadîs '"", münâsebetiyle şârih es -Sündî ; " o u ^ ^ ^ji ^ - - ^ : ( » ^ - ^ J ^ j "

"Bâzıları, içinde "Yâ Humeyrâ" hitabı bulunan bütün hadîsler zaîf'tir demişlerdir" şeklinde nakleder ve e l - H â k i m ' i n bu konudaki bir hadîsini istisna eder. Bu ifâdeye dayanarak hadîse "zaîf" hükmünü vermek, delîl kifayetsizliğinden, belki de mümkün olabilir.

B u verdiğimiz m a ' l û m â t dışında kaynaklarda her hangi bir bi lgiye rastlayamadık.

(159) Ga.7m,îhyâ. III/lOl.

(160) 'Irâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 3.

(161) 'Ali e.\-K.M,Mevzû'ât, s. 41 .

(162) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye. 1/258.

(163) İbn Mâce, Sünen, 11/92 (Sindî Şerhi); 11/826, r. 2474 (Fuâd 'Abdülbâkî neşri).

59

Page 83: MESNEVİ HADİSLERİ

( 21 ) Jikk dk/j^ j L / j ' {Jl^ i J^J^-

Cân kemâldir ; çağırması , sesi de kemâldir . Onun için Mustafâ: "Ey Bilâl! Bizi dinlendir, ferahlandır" buyurdu.

{Mesnevi- C. I, B. 1986; Ank. 1/404)

A - M e t i n :

jLâi d i l i AJLP 1 JJLP j»>t5o O J L s ^ Âplj?^ oljî J l i J:>rj J l î : J l i

. « U bj>-jî â*>lv2Jl piî J">IJ U » J y j ( J l v - J ^\ ^\ J j - ^ j «OA£^

Salim b. Ebî ' l -Ca'd ( r .a) 'den. Der ki: Adamın birisi (üçüncü râvî Müs' îr , o şahsın Hudâa kabilesine mensûb biri olduğunu zannediyorum der), keşke namazım kılmış olup da rahatlığa kavuşsaydım dediği sırada, yanındakiler , onun bu sözünü ayıplar gibi olunca; Ben, Peygamber imiz ' in : "Ey Bilâl! Namaz için ezan oku, namazımızı kılıp kalb huzuruna kavuşalım" dediğini işittim, der.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Ebû Dâvûd*'"' ve A h m e d b. Hanbel'""' tarafından nakledilmiş

tir. Yukarıdaki metin, Ebû Davud 'undur. Ayrıca Ebû Dâvûd""' ve Ahmed b. Hanbel ' i n"" ' müşterek ikinci bir rivayetleri daha vardır: M u h a m m e d b. e l -Hanef ıyye ' den rivayet edilen bu metin şöyledir: " s % J b u^jü L, ^ " "Yâ Bilâl! Kalk. Ezan oku da, namazla bizi ferahlandır".

el-Hatîb et-Tebrîzî, M/.^Â:â/'mda*"**' Ebû Davud 'un birinci rivayetini nakleder. Gazâlî ise İhyâ 'sının iki yerinde hadis yer verir""'.

(164) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/406, r. 4985.

(165) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/364.

(166) Ebû Dâvûd, a.g.y., r. 4986.

(167) Ahmed b. Hanbel, Möinec/, V/371.

(168) Hatîb st-Tshnzi, Mişkât'ül-Mesâblh, 1/393, r. 253.

(169) Gazâlî, % â , 1/165; III/lOl.

60

Page 84: MESNEVİ HADİSLERİ

İbn'ül-Esîr"™' de, "Rahat" kelimesini şerh ederken bu hadîsi misâl olarak zikreder. Biz, hadîsin tercümesini , İ b n ' ü l - E s î r ' i n verdiği bilgiye dayanarak yaptık.

C - H ü k ü m :

' I r â k î , hadîsin ayrıca D â r e k u t n î tarafından İlel isimli eserinde M u ' â z ' ı n hadîsleri arasında rivayet edildiğine işaret ettikten sonra "Sahîh senedle rivayet edilmiştir"^"'^ diyerek hadîsin sıhhatine hükmeder .

Mişkât naşiri M u h a m m e d N â s ı r u d d î n e l -E lbân î de aynı görüşe katılarak "5 e n c ı sahîh 'dir'""''der.

( 22 ) ^ i ^ l J^. U ^IMI J ^ ^ ^ji )yJ. ^ ) ^ J i

"Bahar serinliğini ganimet bilip istifâde edin. Çünkü o, ağaçlarınıza ne yaparsa bedenlerinize de onu yapar. Güz (sonbahar) serinliğinden de sakının. O da, ağaçlarınıza yaptığı te'sîrin aynısını bedenlerinizde de gösterir" hadîsinin mânâsı .

(Mesnevî: C. I, 2046. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/415)

A ç ı k l a m a :

Araştırmalanmız çerçevesi içerisinde hadîsin kaynağını tesbît edemedik**'.

Hz . Ali ( r .a) 'ye atfen Nehc'ül-Belâğa 'da""' şöyle bir nakil vardır: (170) İbn'ül-Esîr, 11/109.

(171) 'Irâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 1.

(172) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, a.g.y., dipnotu: 5. Aynca bkz. 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/108, r. 312.

(*) Nâş i r i nno tu :Bkz .Ek-2 , Açıklamalar: 1.

(173) Nehc'ül-Belâğa, III/180-181, r. 128.

61

MESNEVİ HADİSLERİ FORMA 6

Page 85: MESNEVİ HADİSLERİ

"Başlangıcında soğuktan sakınınız. Ahirinde de ganimet bilip istifâde ediniz. Zîrâ o, ağaçlardaki te'şirini bedenlerinizde de gösterir. Onun evveli yakar (yaprakları döker), âhiri ise ağaçları yapraklandırır".

Buna göre bu sözün. Peygamber Efendimiz ' in değil , H z , A l i ' ye âid olması ihtimâli vardır. Ashâb 'm sözleri ise, hadis usûlünde, "Mevkuf Hadîs " diye isimlendirilir.

( 2 3 ) _ : i ^ U 7 J%>[^^ ^ijLJ/ ri^y^^Juj, ıj\^, ^jf^ ^jJo

DY^ ^ Ç ^ I J ' j ^ - y) JLA J>K^ J^'YI

"Cemâat çoğaldı. Vaaz ettiğin zaman mübarek yüzünü göremiyoruz" diye Peygamber (s.a.s) için minber yaptıkları vakit , evvelce dayanıp vaaz ettiği, H a n n â n e direğinin inlemesi ve Peygamber ' l e Sahâbe 'n in , o iniltiyi işitmeleri; Mustafâ (s.a.s) 'nın o direkle açıkça suâl ve cevâbı.

(Mesnevi: C. I, 2113. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/426)

A - M e t i n :

JİI\ ^ U - JF- iJı JF- JÎ) ^ a^l_pi Jup b'j.^ ^ JJ U;.A^

ÂjtJrl f j j ıl)lS' LJi rtJ C U U j i İ J l î . ( O J L İ ol ) J l i . I j U J ols A İ P

U j ^ ı_-İ2i4 015' âL=^1 o -^Uai ( jD l juil j J - - j «uip <oıl ^ \ J l x î

C^IK:^ «tJi ^ A I P <ÜJİ J j i J - İ -J O i l S " ^

( /"Ut | ^wJ o J lS ' U JLP ) J l i o ^ ^ l ^ c^jJl

62

Page 86: MESNEVİ HADİSLERİ

C â b i r (r.a) anlatıyor: Ensâr 'dan bir kadın, Resûlul lah (s.a.s) Efen-d imiz 'e : "Yâ Resûlullah! Sana, hutbe okurken, üzerine oturacak bir şey yapsak. Benim marangoz bir oğlum var" dedi. Resûlullah (s.a.s) da: "İstersen yaptır" buyurdu. C u m ' a günü olunca. Peygamber imiz , inşâ edilen minberin üzerine oturdular. Bu esnada, daha önce dayanarak yanında hutbe okuduğu hurma kütüğü, yan lmcaya kadar, inlemeğe başladı. Sonra Resûlul lah (s.a.s) minberden inerek onu tutup kucakladı . O sırada kütük, susturulan çocuk gibi için için inliyordu. Nihayet durdu. Resûlullah (s.a.s): "O, yapılan zikri işittiğinden dolayı ağladı" buyurdular".

B - K a y n a k l a r :

Değişik sened ve metinlerle meşhur hadîs mecmûa lannda rivayet edilmiştir. Yukandak i metin B u h â r î ' n i n bir rivayetidir*""*. B u h â r î ' n i n , yine C â b i r b . ' A b d u l l a h ' d a n değişik sened ve metinle iki rivayeti daha vardır*'"*.

E b û Dâvûd*"", Sehl b . S a ' d es -Sâ ' id î 'den , minberin yapılışı tarihçesiyle ilgili olan hadîsi zikreder. Bu rivayette, direğin inleyişi hâdisesi geçmez.

T i rmiz î , İ b n Ö m e r ' d e n olan rivayeti naklettikten sonra*'"'; "Bu bâbda E n e s , C â b i r , Sehl b . S a ' d , Übeyy b . K a ' b , İ b n ' A b b â s ve Ü m m ü Sele-me'den de rivayetler vardır" der. Diğer bir yerde de E n e s b . M â l i k r ivayetini nakleder*"".

Nesâî, değişik sened ve metinlerle C â b i r b . 'Abdu l l ah rivayetini verir"™'.

İ b n M â c e »»'; Übeyy b . K a ' b (a), E n e s (b), Sehl b . S a ' d (c) ve C â b i r b . ' A b d u l l a h (d) 'dan değişik sened ve metinlerle dört hadîs rivayet eder.

D â r i m î ise Sünen'inin Mukaddime'sinde^'^'^ bu konuya bir bâb tahsîs

(174) Buhârî, Sahîh, III/14.

(175) Buhârî, Sahîh, 1/220; IV/173 (Câbir 'den iki rivayet).

(176) Ebû Dâvûd, Sünen. 1/388, r. 1080.

(177) Tirmizî, Sünen, 11/293.

(178) Tirmizî, Sünen, XIII/111.

(179) Nesâî, 5fine«, 111/102.

(180) ibn Mâce, Sünen, 1/454-455.

a) Hadîs: 1414; b) Hadîs: 1415; c) Hadîs: 1416; d) Hadîs: 1417.

(181) Dârimî, Sünen, 1/22-26, Hadîs: 31-42.

63

Page 87: MESNEVİ HADİSLERİ

eder ve aşağı y u k a n bütün rivayetleri teker teker nakleder ki, bu bölümde rivayetini verdiği hadîslerin toplamı on iki 'dir. Ayrıca başka bir yerde"*" dört hadîs daha nakleder. Bunlardan sonuncusu (1573. hadîs) hâriç diğer üçü bir öncekilerin tekrarıdır.

E b û N u ' a y m da Delâil un-Nübüvve''^^' isimli eserinde, bu rivayetleri toplar ve dokuz tanesini nakleder.

Peygamber Efendimiz ' in T e v a t ü r derecesine varan bu mu 'c izes ine âid rivayetleri diğer hadîs mecmûala rmda da bulmak mümkündür . Biz bu kadarla yetiniyoruz.

C- H ü k ü m :

Ashâb 'dan itibaren her nesilde büyük bir kitle tarafından rivayet edilen bu hadîs ittifakla "sahîh " olarak kabul edilmiştir.

Hadîs , göz ve kulağa hitâb eden bir hâdiseyi bize aktardığı için, rivayetler arasında lâfız farkı olması gayet tabiîdir.

" ü b ^ ^ i l / yy^] yy-'\

Her pazar yer inde; "Yâ Rabbi! Muhtaçları doyuranların her birine, verdiklerine karşılık mükâfat ihsan eyle. Yâ Rabbi! Vermeyip saklıyanların mallarını da telef et, onları zararlandır" diye duâ eden iki meleğin dualarım tefsîr.

{Mesnevi: C. I; 2223. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/444) Benzeri beyit: {Mesnevî: C. II; B. 380-381; Ank. 11/72)"*"'

(182) Dârimî, Sünen. 1/305, Hadîs: 1570-1573.

(183) Ehû'Hw'aym,Delâil'ün-Nübüvve, s. 143.

(184) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Peygamber dedi ki: Pazarlarda iki melek dâima duâ eder. Ey Tanrı, sen verenlere, ihsan edenlere faüasiyle ver; nekeslerin malını da telef eti"

64

Page 88: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

UL- LSLof Jap î ^ \ J y j j U U U İ L ^ i a p î L ^ J l ^ î J d ' İ j o

E b û H ü r e y r e ' d e n . ResûluUah (s.a.s) Efendimiz şöyle buyurmuştur : "Kendisinde, kulların sabaha erdiği hiçbir gün yoktur ki, onda iki melek nazil olmasın. Bunların birisi: Yâ Râb! Malını infâk edene bedelini bahşet, diye duâ eder. Öbürü de: Yâ Râb! Malını vermeyip tutanın da malını telef et, diye beddua eder".

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, Buhâr î"* ' , Müslim"*"', Beyhakî"" ' tarafmdan E b û H ü r e y r e ; H â kim"»"' tarafından E b û Sa ' îd e l -Hudr î ; E b û N u ' a y m A h m e d b . Hanbel"'»' , Kuzâ ' î " ' " ve Tabe rân î "^ ' tarafından E b û ' d - D e r d â rivayeti olarak nakledilmiştir. Rivayetler arasında kayda değer bir metin farklılığı yoktur.

C - H ü k ü m :

Hadîs , B u h â r î ve M ü s l i m ' i n de ittifakıyla "sahîh "d i r .

(185) Buhârî, el-Câmi'us-Sahîh, 11/120.

(186) Müslim, el-Câmi •us-Sahîh, 111/83.

(187) Beyhakî, Şu'abul-îmân. vr. 646".

(188) el-Hâkim, el-Müstedrek. lV/559.

(189) Ebû Nu'aym, Hılyet'ül-Evliyâ. 11/233.

(190) Ahmed b. Hanhel, Müsned. 11/347; V/197.

(191) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb. 96^ r. 532.

(192) Taberânî, el-Mu'cem'ül-Kebîr. (Heysemî, Mecme'uz-Zevâid. X/255'den). Ayrıca bkz. Hafız el-Münzirî, et-Terğîb, 11/48; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 1/185; 11/305.

65

Page 89: MESNEVİ HADİSLERİ

( 2 5 ) ğ j j h y h p b ^

Peygamber: "Kanâat nedir? Hazînedir" dedi. Sen, hazîneyi mihnet ve meşal<katten ayırt edemiyorsun.

{Mesnevî: C. I, B. 2321; Ank. 1/458)

A - M e t i n :

J.^ Ü)l J _ ^ j J l i J l i ^ Sjilâ ^ i'>U ^ ^ ^ Ü ^ ^

-Uü J U Âj^Uill : (JL-j üjI

Enes ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Kanâat, bitip tükenmeyen bir servettir" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin Kuzâ'î 'nindir<"". Başka senedli rivayet tesbît edemedik. Aynı metinle, Taberânî el-Mu'cem'ül-Evsat'mda^""' da nakletmiştir. Diğer ikinci el kaynaklar da metne yer verirler*"'*.

İkinci el kaynaklardaki naki l lerde bâzı ke l ime farklılıkları göze çarpmaktad ı r ki , bunun nereden kaynaklandığı tesbît edi lememişt i r . Meselâ , Hâfız el-Münzirî: V Â P L U I " şekl inde, İbn'ül-Esîr"">, Zehebî""

''JJL. n JS apia)ı"şeklinde kaydeder . 'Aciûnî'"", "Halk arasında meşhur

olanı "^>ii > r ÂpLüı" şeklinde olanıdır", der.

(193) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 8 \ r. 42. (194) Taberânî, el-Mu'cem'ül-Evsat, {Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, X/256'dan).

(195) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, V590; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/89; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 308; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 153; Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 167^

(196) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, III/280. (197) Zehebî, M z â « «7-/Wâ/, 1/656. (198) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/102.

66

Page 90: MESNEVİ HADİSLERİ

Nehc 'ül-Belâğa 'da ise""', H z . Al i 'n in sözü olarak zikredilir.

C - H ü k ü m :

Suyû t î , yukarıdaki K u z â ' î rivayeti için "zaîf" rumuzunu koyar. Heysemî 'n in , T a b e r â n î rivayeti için görüşü de aynı yöndedir .

( 2 6 ) ; b ^ ^ ^ ' c > ^ ^ t i / / > ( ^ ^ M)^j^\ ^Ijfjl {JyJ^y:^

"el-Fakm fahrî" hadîsi , saçma ve asılsız bir söz mü? Bu sözde, binlerce yücelik binlerce nâz ve nîmet gizli değil mi?

{Mesnevi: C. I, B. 2357; Ank. 1/462)

ji ^^L-,\ ^ pi; ıjy^^ jji ^J^{:i Ij

"Yokluk benim iftihârımdır" sırrına zînet yokluktur . Bu çeşit adam, m u m u n alevi gibi gölgesizdir.

{Mesnevi: C. V, B. 673; Ank. V/177)

"Yokluk benim iftihârımdır" sözü, onun için yüce bir söz oldu; tamah-kârlardan ganî Tanr ı ' ya kaçmama yol açtı.

{Mesnevi: C. V, B. 715; Ank. V/187)

A - M e t i n :

j>^\ AJ j c5y^

"Fakirlik benim iftihârımdır. Ve ben, onunla öğünürüm" şekl iyle meşhur olan bu sözün, sened ve met in olarak kaynaklarda tesbîti m ü m k ü n

(199) Nehcul-Belâğa, III/164; 111/266.

67

Page 91: MESNEVİ HADİSLERİ

olmamışt ı r . Umumiye t l e zaîf ve mevzu' hadîsleri tanıtan eserler»™', İ b n H a c e r e l - ' A s k a l â n î (ö: 852 ) ' nin: "Mevzu' ve bâtıldır" dediğini nakleder ler .

Biz, hadîs mecmualar ı dışında Tasavvufla ilgili ilk kaynak eserleri inceleme fırsatı bulamadık. Sâdece K u ş e y r î ' nin Risale si ile, Gazâ l î ' n i n İhyâ ' smda bu ifâdeye yer verilmediğini tesbît edebildik.

Fakr kelimesi Tasavvufla, başlı başına bir ıstılah olarak kullanılmıştır. Tasavvufla fakr, Türkçe'deki "fakirlik ve yoksulluk" anlamından tam a m e n ayrı bir hüviyet taşır.

Değerli H o c a m Mahir İ z Bey, Tasavvuf isimli eserinde'^"", bu incelik üzerinde uzun boylu durmuş, fakat: "Önce hadîs olarak meşhur olan " t £ ^ 1 " cümlesindeki fakr, yoksul anlamına alındığı için bu yanlışa

düşülmüş, hattâ Edebiyât-ı Söfıyyeye de öylece intikâl etmiştir. " diyerek, bu ifâdenin, ilk devirlerde hadîs olarak şöhret yaptığını söylemişse de . Hadîs ilmi yönünden tatmin edici delîUer serdetmemiştir .

Reddedenin de ortaya sürdüğü açık bir delil mevcûd değil. Eğer söz Peygamber Efendimiz 'e âid değilse, o hâlde kimin sözüdür? Niçin söylenmiştir? Mânâsı Kur'ân ve Hadis prensiplerine uygun mudur? Değil midir? Değilse niçin?

"Mevzu 'dur" demek , mânâs ı ne olursa olsun. Peygamber Efendim i z ' i n sözü deği ldir demektir . Öyle ise k imin sözüdür ve ne zaman söylemişt i r?

"Bâtıl'dır" demek, İslâm prensiplerine uygun değildir demektir . O hâlde hangi prensiplere aykırıdır?

Bu iki hükmün -bâtd ve mevzu'- ilmî bir hüviyet taşıması için yukarıdaki soruları vesikalarla değerlendirmek gerekmektedir .

(200) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 300, r. 745; 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât. s. 57; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 11/87, r. 1835; Hût el-Beyrûtî, Esiıâ'l-Metâlib, s. 147.

(201) Mahir İz, Tasavvuf s. 96-99 (İstanbul 1969, Rahle Yayınlan).

68

Page 92: MESNEVİ HADİSLERİ

( 27 ) J5 (J / ^ \ : / > ^Ljjy

"Kadınlar, akıllı kişiye galebe ederler. Fakat câhil kişi onlara gâlib olur" hadîsinin îzâhı.

(Mesnevî: C. I, 2433. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/473)

N o t : Araşt ırmalarımız çerçevesinde, kaynaklarda böyle bir metne rastlayamadık*"'.

( 2 8 )

yi^ ijI d^J ^ i r- > d^h cC-^^^

w ^ dhj ^jLr'- ^y^/ - T - ^ ^ J >->

Peygamber: "Tanrı, ben yücelere, aşağılara, yere, göğe, hattâ arş'a sığmam, buyurdu" dedi. Bunu ey Azîz yakînen bil. Fakat şaşılacak şeydir ki, "İnanan kişinin kalbine sığarım. Beni ararsan inanan gönüllerde ara, buyurdu" dedi.

(Mesnevî: C. I, B. 2653-2655; Ank. 1/510)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. VI, B. 3071-3073; Ank. IV/203)"*"'

A - M e t i n :

^ j l l ^ U

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 2.

(202) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Peygamberlerin sonuncusu, bunu hiçbir an zevali olmayan pâdişâhlar pâdişâhlarından nakletmiştir.

Tanrı demiştir ki: Ben göklere, boşluğa, yüce akıllarla nefislere sığmadım da

Konuk gibi vardım, mü 'minin gönlünde keyfiyetsiz, mâhiyeti anlaşılmaz bir şekilde yurt tuttum, oraya konuk oldum".

69

Page 93: MESNEVİ HADİSLERİ

"Beni, yaratmış olduğum semâ ve an içine almadı da Mü'min kulumun gönlü içine aldı".

B - K a y n a k l a r :

Yukandaki şekliyle şöhret yapan bu metnin ashm, birinci derece hadîs mecmualarında bulamadık. Dolayısıyla bir sened tesbît etmek de mümkün olmadı.

Gazâ l î , İhyâ 'sının bir yerinde""": " J U - Hi cs^. l : J,U: İii Jü .jJ~\ j

OiUi t -M^ '-Ji ^ j " şeklinde nakleder. T r â k î ise hadîsin tahrîcinde:

"t>Ut AJ J y "Hadîsin kaynağını göremedim " der.

Sehâvî™', yukarıda tesbît etmiş o lduğumuz metni nakleder ve G a z â l î 'nin İhyâ'daki nakli ile ' I r â k î ' n i n *W//« ' ' 'AM /a /narf ı /M " şeklindeki hükmüne atıf yapar. Ayrıca, İ b n Teymiye ' n in (ö: 728): "O, İsrâîliyâtta mezkûrdur. ResûluUah (s.a.s)'dan rivayet edildiğine dâir her hangi bir senedi yoktur" dediğini nakleder. Z e r k e ş î (ö: 794) de: "Bâtıl bir hadîsdir" der.

Sehâv î ayrıca kendi fikrini verir ve şöyle der* "*':

"Ben de derim ki; bu hadîsi T a b e r â n î , E b û ' U t b e t ' i l - H a v l â n î ( A h m e d b . e l -Ferec) (ö: 21\)'den merfû' olarak rivayet etmiştir: "Allah 'ın, yeryüzü ehlinden birtakım kapları vardır. Rabbımzın kabı ise, sâlih kullarının kalbleridir. Allah yanında o kalblerin en sevimlisi ise yumuşak olanıdır" şeklinde nakleder" der ve hadîsin senedinde bulunan Bak ıyye t İ b n ' ü l - V e l î d (ö: 197)' ı« Müdellis olduğunu, fakat "Haddesenâ" ile tasrîh ettiğini" söyler.

Ayrıca İ b n T e y m i y e ve diğerlerinin: "Mü'minin kalbi, bana îmânı ve sevgimi istîâb etti, aldı" mânâsında ise doğru; yoksa: "Allah, mü'minlerin kalblerine hulul etmiştir, mânâsında ise, Allah 'ın Mesîh 'in hulul ettiğine

(203) Gazâlî, İhyâ. III/15; 'Irâkî, el-Muğnî. haşiye: 3. (204) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 373, r. 990.

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 3. (205) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 374.

70

Page 94: MESNEVİ HADİSLERİ

inanan Nasârâ'nın inancından daha da küfürdür ve bâtıldır" şeklindeki îzâh tarzlarına yer verilir*™".

Daha ziyâde bâtını cepheyi temsîl eden "Sûfî"\Qv\Q, zahirî cepheyi temsîl eden "Fukahâ" arasındaki çatışmaların sebebi, görüldüğü gibi, a n l a y ı ş f a r k ı n d a n ileri gelmektedir. Halbuki , hüsnü niyetli bir mü 'min in ikinci şıkkı düşünebilmesi biraz da akılsızlık olmaz mı?

C - H ü k ü m :

Bu durumda, tatmîn edici kesin bir hükme varmak m ü m k ü n olmamıştır .

Peygamber (s.a.s)'in, H z . Ali (k.v) 'ye: "Herkes bir çeşit ibâdetle Tan-

rı'ya yaklaşmayı diler; sen, akıllı ve Tanrı'ya ulaşmış kulla sohbet yüzünden yaklaşmaya çalış ki, o kulların en ileri gideni olasın" diye nasihat etmesi.

(Mesnevî: C. I, 2959, beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/556)

A - M e t i n :

t_jyû ^ IJ (U. J <UİP üıl J l i J l i \\s-yy. j AÎIİ y_

.5^ ' : i i j üji LioJi (3

(206) Bkz. a) Sehâvî, el-Makâsıd, a.g.y.; b) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/195; c) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 71; d) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Melâlib, s. 192.

71

Page 95: MESNEVİ HADİSLERİ

H z . Ali (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.s) 'den merfû'an rivayet etmiştir. ResûluUah (s.a.s) buyururlar ki: "Yâ Ali! Bütün insanlar tanrılarına bir çeşit ibâdet ve iyilik yapmak suretiyle yaklaşmak istedikleri zaman sen, akıl yollarından birisiyle ona yaklaşmaya çalış".

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i hadîs, E b û N u ' a y m el - Is fehânî tarafmdan Hılyet'ül-Evliyâ 'smda"*"' H z . Al i 'n in hadîsleri arasmda nakledilmiştir.

Gazâ l î , thyâ'sımn iki yerinde'^"" hadîse yer verir. ' I r â k î de hadîsin tahrîcinde: "Ehû N u ' a y m , Hılye'sinde H z . A l i ' n in hadîsleri arasında nakletmiştir" diyerek bizim verdiğimiz kaynağa atıf yapar.

Zehebî*^"" ve İ b n H a c e r el-'Askalânî**""' de, hadîsin râvîleri arasmda bulunan A h m e d b . e l - M u f a d d a l (ö: 214) 'dan bahsederlerken, bu hadîsi onun kanalıyla naklederler.

A h m e d b . e l -Mufadda l ' ı n , Şiilerin ileri gelenlerinden olup, hadis rivayetinde ise "Sadûk" olduğu rivayet edilir*^'". İ b n H a c e r , onun biyografisi hakkında gerekli bilgiyi naklettikten sonra, onun kanalıyla rivayet edilen bu hadîs hakkında kendi görüşünü de açıklayarak: "AJLP i iî AI*J . j t b ^ . . ^ j l ^ ij> -.cJi"

"Ben de derim ki; bu, bâtıl bir hadîsdir. Onun rivayetleri arasına sonradan karıştırılmış bir hadîs olması pek muhtemeldir"'"'^ diyerek, güvenilir bir râvînin, böyle bir metni rivayet etmesine ihtimâl vermediğini ifâde etmek ister.

C - H ü k ü m :

Burada iki değer hükmüyle karşılaşıyoruz: 1- 'Irâkî'nin*^"' " OJU. - IJ

(207) Ebû'Nu'aym, Hılyet'ül-Evliyâ, 1/18.

(208) Gazâlî, İhyâ, 1/86; 111/16.

(209) Zehebî, Mzâ/7, 1/157, r. 625.

(210) İbn Hacer, Tehzîb, 1/81, r. 139.

(211) Zehebî, Mîzân ve İbn Hacer, a.g.yAsr.

(212) İbn Hacer, a.g.y.

(213) Trâkî, el-Muğnî, a.g.y.lsnn haşiyeleri.

72

Page 96: MESNEVİ HADİSLERİ

O H ^ " "Senedi zaîf tir" hükmü ki o, senedini inceleyip bu net iceye varmıştır. 2- İ b n H a c e r ' i n "Bâtd'dır" hükmüdür ki, o da, senedi sağlam bile olsa muhteva bakımından îslâmîprensiplere aykırı olduğu görüşü üzerinden hareket etmiştir. Fakat aykırılığın hangi noktada olduğunu belirtmemiştir .

İşte Tan r ı ' nm O Hak Peygamberi , sözü doğru Peygamber , bize bu yüzden: "Acınmış ümmet" adını taktı.

(Mesnevî: C. I, B . 3120; Ank. 1/577)

A - M e t i n :

rfi ^\ y , ju^ ^ Lj ( " UA j i i T U; o U i p IÜJ^

LJJLC- \/>y~y> Â^l «JLA ^ ] :^JLM J AJLP AJIİ j_J)LV5 ÜJ) J J l i J l i ^ y ( 1

E b û M û s â (r.a) dan rivayet edilmiştir. Resûlullah (s.a.s) Efendimiz: "Benim bu ümmetim, "Ümmet-i Merhume" dir. Âhirette onlar üzerine azâb yoktur. Onların azabı dünyâda: Fitneler, zelzeleler ve çarpışarak ölümdür" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , E b û Dâvûd'"" ' el-Hâkim<"" ve Beyhakî»""' tarafından aynı sened ve yaklaşık metinle rivayet edilmiştir. Yukarıdaki metin E b û D a v u d ' u n d u r . Sâdece e l - H â k i m ve B e y h a k î ' n i n rivayetlerinden "ol*" kelimesi yoktur. Bir

(214) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/148, r. 4278.

(215) el-Hâkim, el-Müstedrek, IV/444; IV/254.

(216) Beyhakî, Şu'ab •ül-îmân. vr. 595''.

73

Page 97: MESNEVİ HADİSLERİ

de: " i»ı Jjor 5^"yı j ^ J p c^ılp V" şeklinde bir değişiklik vardır ki, değişikliğin

mânâya te 's î r eden bir tarafı yoktur.

İbn Mâce ' de ' ' " ' , Enes b. Mâl ik ' den : " ^^ j^r «-^ J l" şeklinde başl ıyan ve fakat devamı tamamen değişik olan diğer bir rivayet daha vardır. Deylemî""" ve Suyûtî^'" de ayrıca hadîse yer verirler. Gazâlî ise İhyâ 'sının bir yerinde*^^"' hadîsi zikreder*"".

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmüne gelince: e l -Hâkim ve Zehebî: "Bu, senedi sahîh bir hadîsdir" derler*"^'. Suyûtî de; Ebû Dâvûd, Taberânî , el-H â k i m ve Beyhakî ' den naklettiği bu hadîs için "sahîh " rumuzunu koyar. Trâkî, İbn Mâce r ivayetine "zaîf senedlidir" dedikten sonra; Ebû M û s â r ivayetine "Sahîh 'dir", der<"".

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi, hadîs, muhaddislerce "sahîh" o-larak kabul edilmiştir.

( 3 1 ) j î l / j ^ ^ ^ J ^ i i ^ ^ ^ U ^ ^ ^ ^ : ^

Peygamber , bir riyakâra, namaz kıldığı hâlde: "Ey yiğit! Kalk, namaz kıl. Çünkü senin kıldığın namaz, namaz değildir" dedi.

{Mesnevi: C. I, B. 3390; Ank. 1/614)

(217) İbn Mâce, Sünen, 11/1434, r. 4292.

(218) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 53" (iki rivayet).

(219) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 1/65.

(220) Gazâlî,//lyâ, 111/147.

(221) [Müellifin 30. hadîsle ilgili derkenarı]: "ı ja L UIAp Û Buhârî, et-Târih 'us-

Sağîr, 1/248. "(222) el-Hâkim, el-Müstedrek, a.g.y.

(223) Trâkî, el-Muğnî, a.g.y, haşiye: 3. Aynca bkz. 'Adüm, Keşf'ül-Hafâ, 1/198, r. 600.

74

Page 98: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

jt- AJI jc- ISJ>ÂJI - U * - " UJ'.A^ J l i AÎII J - * - . . j j j>-î J l i : > ^ ^ bî-V^

J - ^ ı ^ j l : J U i ^*>LJl A - I P j <UP AJJI j_yLva i j i J J L - J AAS- üıl j_5L/'

JUİ (U-'J AİP Üll j_jU> ( t I - İ fb»r J.^ US' ^^^jLm2J 2;?r/ . J - ^ ' (i diilJ . J-.^- ji tiilli J - . İ I İ 1 ^ j l

E b û H ü r e y r e (r.a) anlatıyor: Bir gün Peygamber Efendimiz mescide girmişti . O sırada adamın birisi de girip namaz kıldı. Sonra Resûlullah (s.a.s) ' ın yanma gelip selâm verdi. Resûlullah (s.a.s) Efendimiz selâmını aldıktan sonra: "Dön, namazını tekrar kıl. Zîrâ kıldığın namaz, namaz olmadı " buyurdular.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , aşağı yukarı bütün meşhur hadîs mecmûa lannda yer almaktadır . Aynı sened ve metinle Bulıârî ' ' '" ' , Müs l im"" ' , E b û Dâvûd<"", T i r m i z î " " ve Al ımed İ b n Hanbel""" E b û H ü r e y r e ' d e n ; Nesâ î ' " ' , Dâr imî"» ' , T a y â l i s î " " ve ikinci bir rivayet olarak T i r m i z î " " ve E b û Dâvûd<"" R i f â ' a b . Râ f i ' den ; değişik bir senedle ve fakat yine E b û H ü r e y r e ' d e n olmak üzere İ b n Mâce'"" ' rivayet etmişlerdir.

Hadîs , on onbeş satır arasmda değişen uzunca bir hâdiseyi nakletmek-

(224) Buhm, Sahîh, 1/192.

(225) Müslim, .Sa/!;/!, 11/11.

(226) Ebû Dâvûd, Sünen, 1/313, r. 856.

(227) Tirmizî, Sünen, 11/97; Tirmizî, X/]67.

(228) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/340.

(229) Nesâî, Sünen, 11/193.

(230) Dârimî, Sünen, 1/247-248, r. 1335.

(231) Tayâlisî, Mö5«erf, s. 196, r. 1372.

(232) Tirmizî, a.g.y., 1. hadîs.

(233) Ebû Dâvûd, a.g.y.. r. 857, 858.

(234) İbn Mâce, Sünen, 1/336, r. 1060.

75

Page 99: MESNEVİ HADİSLERİ

tedir. Hadîsin devamında, usûlüne uygun bir şekilde abdestin alınışı ile dört

r ik 'at l ı bir namazın . Peygamber Efendimiz tarafından îzâhı yer alır. En so

nunda da: db-^.ö ı3 liJJi J« i i j " "Bütün namazlarını bu şekilde kıl" diye,

namazın iç ve dış erkânı Peygamber Efendimiz tarafından belirtilmiş oluyor.

Sâdece Tayâ l i s î r ivayetinde " ^ f j t " yerine ">ib->U. A P I " "Namazını iade et"

ifâdesi değişiktir ki, mânâ bakımından aynıdır.

C - H ü k ü m :

Hadîs , B u h â r î ve M ü s l i m ' i n ittifakıyla "sahîh "d i r .

T i r m i z î , R i f â ' a b . Râ f i ' den naklettiği rivayetin sonunda: " R i f â ' a rivayeti, hasen bir hadîsdir. Bu hadîs ise Rifâ 'a '</ö« bir çok yollarla rivayet edilmiştir" der. E b û H ü r e y r e rivayetinden sonra ise: "Bu hadîs de hasen ve sahîh bir hadîsdir. Yahya b . S a ' î d ' ı n , U b e y d u l l a h b . Ömer '</e« rivayeti ise daha da sahîh 'dir" demektedir .

T i r m i z î ' n i n bahsettiği bu senedi, biz im tercih ettiğimiz, B u h â r î ' n i n serdettiği seneddir.

( 3 2 ) ^ ^ ) ^ / ç » ^ U l ^ — ( O / ^ ^ ^ J : ^

Peygamber: "Ümmetimden öyleleri vardır ki, benimle aynı yaratılıştadırlar, benimle aynı himmete sahihtirler.

Ben onları hangi nurla görüyorsam, onların canları da beni mutlaka aynı nârla görür" dedi.

{Mesnevi: C. I, B. 3462-3463; Ank. 1/628)

A - M e t i n :

76

Page 100: MESNEVİ HADİSLERİ

0 ( » i y AÎiI ^Li 01 Ulj ;jç^J^ i»_ji j l i j » ^ ^ j«%Jl J U i öjjiil j j -v j AJ ls- ASiİ

LJl_^|j ^ U v ' î J l i ? üıl J ^ j b dİJl_p^l L J j î l^li L ü l ^ l Lüjj JLi UÎ o j i j

_jJ O j Î J Î J U İ ? ÜJİ J j - - J b ıjjb . î Jbt; o b ) . J/> ^ J S L ^ I_^Uİ Jjtj Ijj'b ji jjJÜl

üıl J_5_.j b IjJli ? «d^ ^ ^ . pjij J - ^ ^ 5 J ı > ^ •>U-j j î

J ^ J " ^ ^ ^ - ^ t > - dr" ' > û / b j^Jli J l i

XA:>^ U ; > w J y l i iİJbv 1 _jJju J i (^il J U J (Jjü " î jv^jbî jLiJ l j o J l ilJb L ^ "

E b û H ü r e y r e (r.a) anlatıyor: Resûlul lah (s.a.s) bir gün kabristana gelmişlerdi. O sırada şöyle buyurdular: "Allah 'ın selâmı üzerinize olsun ey Mü'min kavimler topluluğu! Bizler de inşâallah sizlere kavuşacağız. Doğrusu, kardeşlerimizi görmüş olmamızı çok arzu ederdim ".

Ashâb: "Bizler senin kardeşlerin değil miyiz? Yâ Resûlullah", dediler. Bunun üzerine: "Sizler benim ashâbımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz daha gelmemiş olanlardır" buyurdu.

Hadîsin beş altı satırlık daha devamı vardır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , çok cüz ' î değişikliklerle Müs l im ' "" , İ b n M â c e ' " " ve A h m e d b . H a n b e l ' " " r ivayet etmişlerdir. Yukarıdaki met in Müs l im ' i nd i r .

C - H ü k ü m :

Yukarda ismi geçen kaynaklar her hangi bir değel hükmü belirtmemişler-se, de, hadîsin bilhassa M ü s l i m ' d e yer alışı "sahîh" o luşunun ifadesidir.

A n k a r a v î , yukarıdaki beyitle, hadîs-i şerîf arasında şöyle bir münâsebet kurar ve : "Mertebe-i uhuvvet, hem-gevher ve hem-himmet olmayı iktizâ

(235) Müslim, Sahîh, 1/150-151.

(236) İbn Mâce, Sünen, 11/1439, r. 4306.

(237) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/300, 408.

77

MESNEVİ HADÎSLERİ FORMA 7

Page 101: MESNEVİ HADİSLERİ

eder. Nûr-u uhuvvet ve velayetle bunların canı Peygamber Aleyhisselâm 'ı; nûr-u nübüvvet ve velayetle Peygamber Aleyhisselâm bunları gd>M>">""der ve M e v l â n â ' n ı n , beyit te bahis konusu ettiği hadîsin, yukarıdaki hadîse işaret o lduğunu söyler.

Peygamber Aleyhisselâm'ın Zeyd ' e : "Bu gün nasılsın, nasıl kalktın?" diye sorması; Onun da: "Mü'min olarak ey Tanrı Elçisi" diye cevap vermesi.

{Mesnevi: C. I, 3500. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/633)

A , B - M e t i n v e K a y n a k l a r :

Hadîs , değişik şahıslara hitâb şeklinde çeşitli kaynaklarda geçmektedir :

Ebû N u ' a y m , Hılye 'sinde'"":

iU/ ı OÎ d i iU JI JF- (^bJl cujb' JS- 'Jı JT- O U - T JI <u ) l J -p JI ( j U ^ I

?iU.^ L o j > » ~ y 9 Î ( J l İ ' : J U İ jJL-_j -Up <aıl - i l J _ ^ j j _ j l p J > - j «up J U : «iîıl j

. J U ; İİıb L.._^ o . = ^ î :J l i

Enes b. Mâl ik ' d en : M u ' â z b. Cebel , ResûluUah (s.a.s) ' ın yanına girdiği zaman, M u ' â z ' a : "Yâ Mu'âz! Nasıl sabahladın, nasılsın?" diye sorunca; M u ' â z : "Allah'a îmânım tam olarak, yani mü'min olarak, yâ Resûlallah " diye cevâb vermişt ir" şeklinde nakleder.

'Abdul lah b. el-Mübârek*""': "Peygamber Efendimiz, Ashâb'ından

(238) Ankaravî, Şerh-i Mesnevi, 1/629. Müşkil kelimelerinin îzâhı için bkz. İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 11/34; IIl/l 94; IV/51.

(239) Ebû Nu'sym, Hılyet'ül-Evliyâ, 1/242.

(240) 'Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik, s. 329, r. 937.

78

Page 102: MESNEVİ HADİSLERİ

birisiyle karşılaştığı sırada " c^ .v - ' î " "Nasıl sabahladın?" şeklinde

sorduğunu ve verilen cevâbı rivayet eder.

Beyhakî ise dört ayn nakil yapar""'*: Ensâr 'dan bir genç olan Haris b. Ma

lili, Peygamber Efendimiz'e uğradıklan sırada: " sîjU b o ^ ^ - î «juT " "Yâ Hâri-

jg<242), ]\f(fgıi sabahladın?" diye sorunca, onun da: " U;^ o . > ^ î " "Gerçek

mü'min olarak yâ Resûlullah " şeklinde cevâb verdiği rivayet edilir.

Aynı rivayeti , Deylemî"" de naki eder.

Zehebî , Mîzân 'ında râvîlerin tenkidini yaparken, iki yerde zikreder:

"""».U>- o ; > ^ î : J l i ? ÂÎjU L o ^ > ^ î ^ : U y ^ - ^ -I

ÜJI ^y.j û î S j v J b JJÜU ^ : J l i t ^ î J^ 'JL : - cy.j:.r Lî-b>. cj!>l^l ^LxJ l - I I

: J U i -u-lj ^ y I -LU-^ A S " t j v i L ı dUL* OjU-l_j Jb!wAl J > - j ıvi.»j AJL* üıl j_jUa

""".U>- L . > . o ^ x - v î : J l i ? o ^ w » î U u T

C - H ü k ü m :

Diğer kaynaklar her hangi bir değer hükmü belirtmezler. Zehebî ise birinci rivayetin râvîlerinden olan Yûsuf b. At ıyye (ö: 187) nin, "zaîf bir râvî olduğu hususu üzerinde ittifak edildiğini"; ikinci rivayetteki Cerîr (b. 'Utbe ) 'n in ise, "hakkında çok konuşulduğu ve iki bâtıl hadîs rivayet ettiği" ni nakleder ve bu iki bâtıl hadîsden birisine yukarıdaki hadîsi (Zehebî ' n in ikinci nakli) misâl verir.

Bâtıl hükmü, Zehebî ' n in ikinci nakli için bahis konusu o lduğuna göre, diğer rivayetler için "Senedi bakımından zaîf bir hadîsdir" denebilir.

(241) Beyhakî, Şu'ab ul-îmân. vr. 634" ^

(242) Harise diye isimlendirildiği rivayet edilir.

(243) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 175".

(244) Zehebî, Mîzân, III/27, r. 5475.

(245) A.g.e., IV/469, r. 9877.

79

Page 103: MESNEVİ HADİSLERİ

( 3 4 ) ^ t . ^ > ^ / ^ U ' ^ ^ ü / ^ ^ . ^ ^ ^ /

"Şakî, ana karnında şakî olur" (fakat bi l inmez). Cis im âlemindeyse cisimdeki hâllerden, ruhun hâlleri de anlaşılır.

{Mesnevi- C. I, B. 3513; Ank, 1/636)

A - M e t i n :

... Ojjju Jip_) j " -UK..-JIj «ul

'Abdul lah b, Mes 'ûd ( r .a) 'un şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Şakî, anasının karnında şakî olan; Sa 'îd de, başkasından ibret alan basiretli kimsedir".

B - K a y n a k l a r :

S a a d e t v e ş a k â v e t konusunda bir çok hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir. Bunlar ın en meşhuru, yukarıda Müslim 'den'""* naklett iğimiz hadîsedir.

Daha ziyâde yaygın olan metin ise şöyledir:

^ y '- i <j -u.- ^ -L^l :JU AJP İjjl ^ .üil J_j-.j JU :JU Sy.y. ^ »

«-fi J

Ebû Hüreyre ' d en . ResûluUah (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Sa'îd, ana karnında sa'îd olan; şakî de ana karnında şakî olan kimsedir". Bu rivayet, Suyûtî»" ve Sehâvî"" tarafından Taberânî ' n in Ebû Hüreyre rivayeti olarak nakledilir. Ayrıca İbn Kuteybe'"" de, ikinci şıkkı ( ) başa alarak

(246) Müslim, Sahîh, VIII/45.

(247) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/37 (Taberânî, el-Mu 'cem ul-Evsat 'dan Ebû Hüreyre rivayeti).

(248) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 240, r. 561 (Taberânî, el-Mu 'cem 'üs-Sağîr, 1/74; 11/5). (249) İbnKuteybe, Te'vîlüMuhtelif il-Hadîs, s. 128.

80

Page 104: MESNEVİ HADİSLERİ

nakleder. Beyhakî""" ise aynı senedle M ü s l i m rivayet verir.

Lâfzı değişik olmakla beraber mânâ bakımından tamamen bu mevzu ile alâkalı ve s a a d e t v e ş a k â v e t mes 'e les ini teşrih eden diğer hadîslerin sayısı ise bir hayli kabarıktır: M ü s l i m , ayrıca sekiz rivayet daha nakleder" '". T i rmiz î , bir yerde" '" altı, diğer bir yerinde de" '" bir r ivayet verir. İ b n Mâce""" de ise bir hadîs vardır.

C - H ü k ü m :

T i rmiz î , bütün rivayetlerin sonuna: "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" hükmünü koymuştur .

T a b e r â n î r ivayet için gerek S u y û t î ve gerekse Sehâv î , ayrıca Sehâv î ' n in Şeyhi İ b n H a c e r e l - 'Aska l ân î , "Sahîh 'dir"demişlerdir.

Bizim M ü s l i m ' d e n aldığımız metin ise, prensip olarak, "sahîh "d i r .

Böylece, bu konuda rivayet edilen hadîslerin hepsi "sahîh" durumundadır. Sâdece M ü s l i m rivayeti için: "Mevkuf hadîsdir" ya 'n î İ b n M e s ' û d ' u n kendi sözM'dür, diye itiraz edenler de olmuştur. Hadîs, diğer tarîklerden "merfû' " olarak da rivâye edildiği için bu görüş pek tutunmamıştır.

( 3 5 ) Çfjb ^ ^-1 Ü^İy^J (j!^^'^/r^

Peygamber: "Sahabem, yıldızlar gibi, yola gidenlere ışık, şeytânlara taşdır" dedi.

(Mesnevî: C. I, B. 3656; Ank. 1/661)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. VI, B. 2643; Ank. Tekmile, VI/115)"">

(250) Beyhakî, Kitâb'ül-Esmâ ve's-Sıfât. s. 102. (251) Müslim, a.g.y., s. 44-46. (252) Tirmizî, Sünen, VIII/299-302. (253) A.g.e.. XII/245-246. (254) İbn Mâce, 1/32, r. 82.

(255) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Dost, kudûmüyle adetâ yol kılavuzudur.

81

Page 105: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

cf- ly- ^ J ^ j iy- cr^^ y^ ^ ^J"^^^ <J^ cy- ^

jf- jf- ji Y.YR ji U Jlî Jlî ^ I j ^ l ^ LJ

frgs^ J âl ^ Jt. ^^Uw9Î Ji^ : Jlî jO-j AİP <ai J..^ ^ 5 ^

. I S ^ \ l ^

E b û H ü r e y r e (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Ashabımın durumu, yıldızların durumu gibidir. O yıldızlardan birisinin peşine takılan doğru yolu bulur" buyurmuştur .

B - K a y n a l d a r :

Yukandalfi metin, K u z â ' î ' n i n Müsned'üş-Şihâb'mâan'^'^''^ aimmıştır . Diğer kaynaklarda tesbît edilememiştir . Ancak, İ b n ' A b d ' i l - B e r r ' " " , senedi ile birlikte üç a y n varyantmı nakleder. Onun, C â b i r ( r .a) 'den gelen rivayetinin metni , " , , ^^^« .1 ^,JCI\ 4 ^ı_jUw»î" şeklinde, yaygm olan metne daha

uygundur . H a t î b el-Bağdâdî<"" de, mânâ bak ımmdan y a y m lâfızları farklı iki rivayet kaydeder. Dey lemî 'n in ' " " de yer verdiği metni , ikinci el kaynaklar da almışlardır*^"".

İ b n ' A b d ' i l - B e r r , rivayetleri kaydett ikten sonra, hadîsin yorumu ile ilgili olarak uzunca bir değerlendirme yapar. Z e h e b î ise'^'". Mizan'mm birkaç yer inde, râvîlerinin tenkidi vesîlesiyle hadîsi zikreder ve hepsinin de râvîleri arasında, şiddetle tenkide uğrayan kimselerin olduğunu ileri sürer.

Mustafâ, bunun için "Sahabem yıldıza benzer" demiştir. (256) KUTÂ'T, Müsned uş-Şilıâb, vr. 150^ r. 825.

(257) İbn 'Abd'il-Berr, Câmi'u Beyân'il-'İlm. 11/89-91.

(258) Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, s. 48.

(259) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 35".

(260) 'Aciûnî, Kesfül-Hafâ, 11132; Münâvî, Künûz'ül-Hakâyık, 1/31. (261) Zehebî, Mîzân 'ül-î'tidâl, 1/413; 1/607; 11/90. Aynca bkz. Hakîm et-Tinnizî, Nevâdır'ul-

Usûl, s. 263.

82

Page 106: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîsin sıhliat derecesini gösteren herhangi bir kayıd tesbît edi lememiştir, î bn 'Abd' i i -Berr, kendi Câbir r ivayetinden sonra: "Bu hadîs, hüccet olarak kabul edilemeyecek bir senedle rivayet edilmiştir. Zîrâ, el-Hâris b. Gusayn (dördüncürâvî) tanınmayan (meçhul) bir râvîdir"der.

( 3 6 ) jJ^JÜ^H^^,)^, ^ J ^ ^ ^ ^ ^ ^ . i c i y i

Peygamber in: "Rabbime misafir olurum" demesi ortalığa yayıl ınca; "O, beni doyurur ve sular" sözü, bu m a ' n e v î yemekten kinaye oldu.

{Mesnevî: C. I, B. 3741; Ank. 1/762)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. VI, B. 2008; Ank. VI/490f""

A - M e t i n :

Ebû Hüreyre ' d en . Peygamber Efendimiz: "Birbirine eklenen çift oruç (savm-ı visal) tutmayın (Bu ifâdeyi iki kere tekrar etmiştir). Kendisine: Yâ Resûlullah, siz tutuyorsunuz ya!" denilince: "(Bu hususda ben sizin gibi değilim^'K) Geceyi geçirirken Rabbim beni doyurur ve susuzluğumu giderir. Binâenaleyh, amellerinizden gücünüzün yettiği kadarının altına girip yüklenin ".

(262) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Yâhud da "Ben Rabbime konuk olurum " hadîsini okudun, ateş denizinin tâ içine atıldın..."

(*) Birçok rivayetlerde ''^S-^ c—l o ! " ve benzeri gibi ifâdeler vardır.

83

Page 107: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , değ iş ik sened ve met in ler le , aşağı yukar ı bütün m e ş h u r hadîs m e c m û a l a n n d a r ivayet edi lmişt i r . Yukar ıdak i met in Buhârî ' n in" ' ' " bir r ivayet idi r . B u h â r î ' d e ayr ıca sekiz r ivayet daha vardır'^"'. M ü s l i m ise on r ivaye t nakleder*^"". A y n c a M â l i k b. Enes Muvatta 'ında'^"", Ebû Dâvûd"'", Tirmizî'^"" ve Dârimî""" Sw«e« ler inde, Tayâlisî'"»» Müsned'inde, H e m m â m b. Münebbih'"" Sahîfe'sinde hadîse yer verirler .

Ayr ı ayrı kaynaklarını verdiğimiz otuz ayrı rivayetin, on ikisi Ebû Hüreyre ' den , altısı 'Abdullah b. Ömer ' d en , beşi Enes b. Mâl ik ' den , dördü Ebû Sa'îd e l -Hudrî ' den , üçü Hz. Aişe ' den rivayet edilmiştir.

Daha fazla uza tmamak için, rivayetler arasındaki birleşen ve ayrılan noktaları göstermekten sarf-ı nazar ettik.

C - H ü k ü m :

Tevatür derecesine varan bu hadîs "sahîh "d i r .

( 3 7 ) ^ ^ t / ^ l i l ^ ^ l / t ? Jj^.^1 b

(263) Buhârî, Sahîh. 11/243 (iki hadîs).

(264) A.g.e.. 11/242 (dört hadîs); 11/243 (bir hadîs); VIII/131 (bir hadîs); VIII/144 (bir hadîs). (265) Müslim, Sahîh, III/133-134 (on hadîs).

(266) Mâlik b. Enes, el-Muvatla', 1/300-301, r. 38, 39 (iki hadîs).

(267) Ebû Dâvûd, Sünen, 11/411-412, r. 2360, 2361 (iki hadîs).

(268) Tirmizî, Sünen, III/306 (bir hadîs).

(269) Dârimî, 5««e«, 1/340-341, r 1710-1713 (dört hadîs).

(270) Tayâlisî, M«5«ec/, s. 221, r. 1579.

(271) Hemmâm b. Münebbih, Sahîfe, 68. hadîs.

84

Page 108: MESNEVİ HADİSLERİ

Bu suretle "Sevgisi Tanrı içindir" denmesini di ledim. Ancak Tanrı için birisine düşmanlık etmeli.

Cömert l iğimin Tanrı yolunda olmasını , varımı yine Tanrı için sakınmamı istedim.

Benim sak ınmam da Tanrı içindir, ve rmem de. Tamamıy la Tanrınınım, başkasının değil.

(Mesnevî: C. I, B. 3803-3805; Ank. 1/683)

A - M e t i n :

j ^ ^\ J j - - j ü î : <UP -ÜJİ A^î jj> ^ \ jj\ y j JJ

. AjLc| J . » S ^ I AÎ) AÎI ı j ^ î j AÎI S - ^ Î J Üi üi ^J^\ jA : ^^L*.

Mu'âz b. Enes babasından rivayet etmiştir. ResûluUah (s.a.s): "Kim Allah için verir, Allah için tutup vermez, Allah için sever, Allah için buğzeder ve Allah için evlenirse, îmânını kemâle erdirmiş O/M»-" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Hadis, aynı sened ve metinle Tirmizî'"", el-Hâkim'™' ve Beyhakî™' tarafından nakledilmiştir . Ayr ıca Ebû Dâvûd'"*', Ebû Ü m â m e ' d e n değişik sened ve çok az metin değişikliğiyle rivayet eder ki, şöyledir:

Ebû Dâvûd ve Tirmizî rivayetini ayrıca Hafız el-Münzirî""' ve el-Hatîb et-Tebrîzî"" de naklederler.

(272) Tirmizî, Sünen. IX/323.

(273) el-Hâkim, el-Müstedrek, 11/164.

(274) Beyhakî, Şu'abul-îmân, vr. 2^

(275) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/304, r. 4681.

(276) Hafız el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, lV/23-24, r. 28, 29.

(277) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât'ül-Mesâbîh. 1/16-17, r. 30, 31.

85

Page 109: MESNEVİ HADİSLERİ

Kaynaklarda, "Allah için sevgi" ve "Allah için buğz" prensibini ifâde eden bir çok hadîs-i şerîf daha vardır*"".

C - H ü k ü m :

Tirmizî , değer hükmü olarak: "Bu, hasen bir hadîsdir" der.

İbn Hacer de, hadîsin ikinci râvîsi olan Mu'âz b. Enes ' den bahsederken*"": "Mu'âz b. Enes'ı/ı hadîsleri, fezâil ve iyiliğe teşvik hususunda olduğu zaman hasen 'dir" diyerek Tirmizî 'nin verdiği hükmü vuzuha kavuşturur.

el -Hâkim ise: "Bu, Buhârî ve Müs l im'm şartlarına göre sahîh bir hadîsdir" demektedir .

Hâfız el-Münzirî , hadîsin sonunda: "/^ c^o^ tt^l.>Ji J i i / ' "Tirmizî:

Münker bir hadîsdir, dedi" ifâdesini koyar ki, bu bir hatâdır. Zîrâ, asıl kaynak ve diğer yerlerde hep bizim tesbît ettiğimiz gibidir.

İbn'ül-Cevzî*^*"», İbn Ö m e r tarikiyle gelen ve tamamen değişik sened ve metni ihtiva eden bir r ivayet nakleder. Beş maddelik bir hadîsin son cümlesi olarak geçen mezkûr hadîs için, el-Hatîb e l -Bağdâdî ' n in : "Bu hadîs, bu isnâd silsilesiyle bâtıldır" dediği nakledilir.

Yukardan beri b iz im naklett iğimiz rivayetlerin hepsi , t amamen değişik senedlerle r ivayet edilmiş olup, hiç birisi de, İbn'ül -Cevzî ' n in naklettiği senedle rivayet edilmemiştir . Dolayısıyla, onun naklettiği hüküm, bizim verdiğimiz rivayetler için muteber değildir.

( 3 8 ) l^ii U^J ) ^ 1 i j ^ ^ ^ b ^ ^ J

"Bizim makamımıza, ne bir şeriat sahibi Peygamber erişebilir, ne me-

(278) Meselâ bkz. Ebû Dâvûd, IV/277, r. 4599; Buhârî, Kitâb ul-Künâ, s. 82, r. 802; Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb, IV/24, r. 30, 31; Taberânî, Sağîr, 1/223; 224.

(279) îbn Hacer, Tehzîb. X/186, r. 346.

(280) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû'ât, 1/136.

86

Page 110: MESNEVİ HADİSLERİ

lek, hattâ ne de rûh " dedi. Artık düşünün anlayın.

{Mesnevi: C. I, B. 3953; Ank. 1/705)

A - M e t i n :

"Benim, Allah ile öyle ânlarım olur ki, hiçbir Melek-i Mukarreb ve Peygamber oraya erişemez".

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n y a aldığımız şekliyle şöhret bulan bu söz, gerçi Mesnevî 'de sarîh olarak Peygamber Efendimiz ' in sözü diye zikredilmemiştir . Fakat halk arasında umumiyetle h a d î s diye tanınır.

Biz, yapt ığımız araştırmalarda, kaynak hadîs mecmuala r ında böyle bir hadîse rast layamadık. Buna daha ziyâde, Zu 'afâ ve Mevzu 'ât ki taplarında yer verilmiştir.

İlk devir mutasavvıflarından Kuşeyrî, Risale 'sinde"*'*": " j .âı

y ıJ:j ji^ ı>«--i ^ ii "Peygamberimiz: Benim, Allah ile öyle bir

vaktim vardır ki, azîz ve celîl olan Rabbimden başka kimse oraya sığmaz" buyurdular, şeklinde sened ve kaynak göstermeden, hadîs diye nakleder.

Sehâvî"*", 'Ali el-Kârî^"', 'Aciûnî""' ve diğerlerinin'"" verdiği müşterek bilgiye göre: "Daha ziyâde mutasavvıfların ağzında dolaşan, yani onlar arasında şöhret yapan bir sözdür. Kuşeyrî, Risale 'sinde zikretmiştir" denmektedir.

(281) Kuşeyrî, er-Risâle, s. 41 {et-Telvm ve't-Temlân bölümü). (282) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 256, r. 927.

(283) 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât, r. 392 [Naşirin notu: Elimizdeki tez nüshasında kitap adını müteâkib " s." yazıldıktan sonra numara yazılmamıştır. Biz, ilgili hadîs numarasını tesbît e-dip burada verdik. Eserin 1406 (1986) tarihli Beyrut (el-Mektebet'ül-İslâmî) baskısındaki yeri ise s. 292'dir].

(284) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/173-174, r. 2159.

(285) mAQ\-B&ymû,Esnâ'l-Metâlib, s. 181.

87

Page 111: MESNEVİ HADİSLERİ

'Al i e l -Kâr î , müşterek bilgiyi verdikten sonra, ayrıca kendi görüşünü de açıklar ve: "Ben de derim ki: Melek-i Mukarreb'den maksad Cebrail'i, Nebiyy-i Mürsel'den maksad da büyük kardeşi İbrahim Aleyhisselâmı kasdetmiştir" dedikten sonra: "Burada; sekr, mahv ve fena diye ta'bir edilen istiğrak makamlarına bir imâ vardır"^'^^' demektedir .

Kaynaklarda, bunların dışında kayda değer bir m a ' l û m â t ver i lmemektedir.

( 39 ) D ^ ' J ^ IS^FYI ^ D^)Y>. '-^ IJI^

Peygamber : " Eğer bunu (ölümü) dillerine getirirlerse dünyâda tek bir Yahudi bile kalmaz" dedi.

{Mesnevi: C. I, B. 3972; Ank. 1/709)

A ç ı k l a m a l a r :

A n k a r a v î , şöyle bir metin kaydeder:

Peygamber Efendimiz: "Eğer Yahudiler ölümü temenni etselerdi, her birinin tükrüğü boğazına tıkanır ve olduğu yerde ölür; yer yüzünde de bir tek Yahudi kalmazdı" buyurmuşlardır .

Böyle bir metni hadîs mecmûala rmda tesbît edemedik. Ancak, Tefsîr kitaplarında, şu âyet-i kerîmenin tefsiri sadedinde, hadîs olarak nakledilmektedir:

"Habîbîm de ki: Allah yanında âhiret yurdu cennet, diğer insanların

(286) 'Ali ç\-K.M,Mevzû'ât \Q 'Admı,Keşf'ül-Hafâ, a.g.yAer.

88

Page 112: MESNEVİ HADİSLERİ

değil de yalnız sizinse ve bu dâvanızda doğruculardan iseniz, haydi ölümü temenni edin, bunu canınıza minnet bilin"''^^\

Yukarıda hadis diye kaydedilen metni, Taberf"*', Z e m a h ş e r î " " , K u r t u b î " " ' gibi müfessirler, senedsiz olarak. Peygamber Efendimiz 'den ve İ b n ' A b b â s ' d a n (merfû' ve mevkuf olarak) naklederler.

Sıhhat derecesi hakkında ise, her hangi bir kayda rastlanmamıştır .

(287) Kur'ân-t Kerîm, Bakara sûresi, 94. âyet. (288) Taberî, Câmi'ul-Beyân fi Tefsir'il-Kur'ân, 11/424-425. (289) Zemahşerî, Keşşaf 1/297. (290) Kurtubî, el-Câmi'u li-Ahkâm'il-Kur'ân, 11/33.

89

Page 113: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 114: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I II. CİLD HADÎSLERİ

Page 115: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 116: MESNEVİ HADİSLERİ

(40 ) ^ : ^ - ^ İ 5

"Ben, gizli rahmet olan bir hazîne idim. Hidâyete erişmiş bir ümmet gönderdim ".

{Mesnevî: C. II, B. 364; Ank. 11/69-70)

A ç ı k l a m a :

Yukandak i beyitte bahis konusu edilen hadîs, Hadîs-i Kudsi hüviyeti taşımaktadır. Biz araştırdığımız hadîs mecmualar ında, b u mea lde bir Hadîs-i Kudsi'ye rast layamadık. A n k a r a v î : " c ^ ı " füU, lâzım fiil olarak

kullanıldığı zaman "gönderildim" mânâsı ifâde eder ki, o zaman Peygamber Efendimiz'in hadîsi olabilir. Bu takdirde şu hadîs-i şerife işarettir"''^ der: ^

A - M e t i n :

İiıl ^ ^ 1 üir : Jli ^ ^ ^ ^ J i^ ^ J^l^l U ^ î

E b û Sâ l ih ' den rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Ey insanlar: Ben, sâdece, sizi hidâyete ulaştıran bir rahmetim " diye nida ederdi.

«s

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Dârimî 'den*" alınmıştır. Aynı metin ve pek az değişik senedle Beyhakî*" de nakleder ve "s i -v" kelimesinden sonra

Ya 'nî , "ben sizi hidâyete ulaştıran bir rahmetim" demektir, diye mezkûr kelimeyi tefsir eder. Gerek D â r i m î ' n i n ve gerekse Beyhak î ' n in rivayetleri "mürsel" hadîsdir. Zâten Beyhak î , "J^-y il»" kaydını koyarak bu noktaya

(1) Ankaravî, Şerh-i Mesnevî, 11/70.

(2) Dârimî, Sünen, illi, r. 15.

(3) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 113*'.

93

MESNEVİ HADÎSLERİ FORMA 8

Page 117: MESNEVİ HADİSLERİ

işaret eder. Çünkü E b û Salih, Ashâb 'dan değildir, Resûlullah (s.a.s)'ı görmemiştir.

Fakat, el-Hâkim'" ' , Tabe rân î " ' , Kuzâ' î" ' ' ve B e y h a k î ' n i n ikinci r ivaye

ti'" ": JU s^y^ ^ Lv ^ " şeklinde "Mevsûl" olarak gelmekte

dir. Böylece aradaki kesiklik bertaraf edilmiş oluyor.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için e l - H â k i m : " B u h â r î ve Müs l im ' ı / ı şartlarına göre "sahîh" bir hadîsdir" der. Z e h e b î de aynı hükmü benimser. S u y û t î " ise "sahîh " r u m u z u n u koyar.

Peygamber dedi ki: "Elinle aldığını geri vermek gerek".

(Mesnevî: C. II, B. 548; Ank. 11/92)

A - M e t i n :

S e m ü r e (r .a) 'den rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Aldığınızı tekrar geri verinceye kadar el borçludur" buyurmuşlardır .

(4) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/15.

(5) Taberânî, es-Sağîr, 1/95.

(6) Kuzâ'î, Müsned 'Üş-Şihâb, vr. 129\ r. 722.

(7) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, a.g.y.

(8) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/103. Aynca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât'ül-Mesâbîh, III/138.

94

Page 118: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Ebû Dâvûd", Tirmizî'"', İbn M â c e " ve A h m e d İbn Hanbel '" tarafından aynı sened ve metinle rivayet edilmiştir. Y u k a n d a k i metin Ebû

Davud 'undur. Sâdece, Ebû Dâvûd dışındaki kaynaklarda "^i^f şeklinde

mef'ûl zamiri i lâvesiyle nakledilmiştir.

C - H ü k ü m :

Tirmizî: "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" diyerek hadîsin sıhhatma hükmeder .

Ayrıca mevzûumuzla ilgili: "(• ^j''^} o'-^'^i '"^fiy i " ' ^ J ^ ^ - - ı * ^ ' "

şeklindeki Ebû Dâvûd"^', Tirmizî""' ve İbn Mâce"" tarafından bir hadîs daha rivayet edilir ki, Ebû Ü m â m e ' d e n müşterek sened ve metinle rivayet edilen bu hadîs de "sahîh "dir<"*'.

* %

Peygamber: "Tanrı, gönlünde sabrı olmayana îmân da vermemiştir" dedi.

(Mesnevi: C. II, B. 601; Ank. 11/99)

(9) Ebû Dâvûd, Sünen. 11/400, r. 3561.

(10) Tirmizî, 5û«en, V/269.

(11) İbn Mâce, Sünen. 11/802.

(12) Ahmed b. Hanbel, Müsned. V/8, 13.

(13) Ebû Dâvûd, Sünen, a.g.y.. r. 3565.

(14) Tirmizî, Sünen, a.g.y (2. hadîs); ayrıca Tirmizî, Vlll/276.

(15) İbn Mâce, Sünen, a.g.y.. r. 2405.

(16) Tirmizî, a.g.;^. 1er.

95

Page 119: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

isy "jJ^-

' İkr ime ' den rivayet edilmiştir. Hz. Ali (r.a): "Beş şeyi hafızanızda iyi tutun: îmâna nisbetle sabır, vücûddalü baş durumundadır. Sabrı olmayanın îmânı rfajo tor "buyurmuş tu r .

«s

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, Beyhakî ' n in , Şu'ab'ül-îmân'mdan^"' alınmıştır. Beyhakî , aynca, yine Hz. Al i ' den : " s-^i tij^ -»—ir* y ) \ iijs. oU" ! y jy^\

oLc'^ı " "imâna nisbetle sabır, vücûddaki baş mertebesindedir. Sabır

gidince îmân da gider" şeklinde ikinci bir nakil yapar*'". İkinci rivayeti ayn ca Deylemî'" de Enes ' den nakleder.

C- H ü k ü m :

Suyûtî*™', ikinci rivayeti nakleder ve "zaîf" rumuzunu koyar.

Görüldüğü gibi hadîs, "merfû'" değil "mevkuf "dur. Ya ' n î Hz. A l i ' y e âiddir.

(17) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 590".

(18) Ag.e., v r . 5 ^ (19) Deylemî, Müsned 'ül-Firdevs, vr. 140"

(20) Snyûû, el-Câmi'us-Sağir, 11/49.

96

Page 120: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamber: "Kadriyüce Tanrı, her derde bir derman yarattı" demiştir.

{Mesnevî: C. II, B. 683; Ank. II/l 12)

A - M e t i n :

J j i İ U : J l i A J P <Ü)1 ^ : Aip <il ; ^ \ jf- ^J\ f L k p

. AJ jjiî -yi fb <îı

Ebû Hüreyre ' den . Peygamber Efendimiz: "Allah, vermiş olduğu her derdin muhakkak şifâsını da ve/'/M/jrf/'" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Kütüb-i Sitte ve diğer hadîs mecmualar ında değişik sened ve metinlerle bu konuda birçok hadîs rivayet edilmiştir:

Yukarıdaki metin Buhârî 'nindir*"'. İbn Mâce , 'Abdul lah b. Mes 'ûd ' d an ayrı bir senedle'" ' , Ebû Hüreyre ' d en ise aynı senedle'" ' y u k a n daki metni nakleder. Müsl im ' in ' " ' Câbir ' den rivayeti ise: " ü i » i\y cb JS3

j ^ İiıi o i i i .U l . i j j ^ î " şeklindedir . Ebû Dâvûd'"', E b û ' d - D e r d â ' m n :

" f ' y ^ b j ' - ^ " ^ } b j ' - ^ ' ' j - ^ J ^ j . i j j J i j J > î . i l o ! " rivayetinden başka, bir

de, Üsâme b. Şerîk 'den' '": ' \ > ı > . I J J AJ Vi ^jû\ j «b ^ iiıi j l i ı

ikinci bir rivayet nakleder.

(21) Buhârî, Vll/11. (22) İbn Mâce, Sünen, Il/l 138, r. 3438. (23) ^.g.e., 11/1138, r, 3439. (24) Müslim, Sahîh, Vll /21. (25) Ebû Dâvûd, Sünen, lV/11, r. 3874. (26) A.g.e., lV/6, r. 3855.

97

Page 121: MESNEVİ HADİSLERİ

Ti rmiz î " ' , Ü s â m e b . Şerî l i 'den aynı sened ve metinle E b û Davud 'un i-kinci rivayetini verir. A h m e d b . Hanbe l " " ise çeşitli rivayetlerin hepsini toplar.

e l - H â k i m " " de, Ü s â m e b . Ş e r î k ' d e n bir, ' A b d u l l a h b , M e s ' û d ' d a n iki hadîs o lmak üzere üç nakil yapar.

0

C - H ü k ü m :

Hadîsin çeşitli varyantlarının gerek B u h â r î ve M ü s l i m ' d e oluşu; gerekse T i r m i z î ' n i n : "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" ifâdesi; İ b n M â c e rivayetlerine F u â d ' A b d ü l b â k î ' n i n : " ' A b d u l l a h b . M e s ' û d hadîsinin senedi sahîh 'dir. Râvîleri de sika 'dandır" deyişi; E b û H ü r e y r e rivayeti için de: "Bu, senedi hasen olan bir hadîsdir" kaydını koyması ; el-H â k i m ' i n r ivâyederine "sahîh" hükmünün verilip, Z e h e b î tarafından bunun tasdik edi lmesinden anlaşılacağı gibi, bu konuda zikri geçen hadîslerin hepsi "sahîh "d i r .

0 0 0

Ey boşboğaz: Eşeğe çıplak bin. Peygamber çıplak binmedi mi?

Peygamber çıplak eşeğe bindi. Yaya yürüdü de denmiştir .

(Mesnevî: C. II, B. 121-12%; Ank. 11/121)

A - M e t i n :

(27) Timıizî,5'ü«en, VIII/192.

(28) Ahmed b. Hanbel, Müsned. \mi, 413, 443, 446, 453; III/335; IV/278, 315; V/371.

(29) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/121; IV/197; IV/399. Ayrıca bkz. Suyûtî, el-Câmi'us-Sagir, 11/125, 143; 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 1/302, r. 961.

98

Page 122: MESNEVİ HADİSLERİ

Câbir b. Semüre (r.a) anlatıyor: "Peygamber (s.a.s) 'e, eğersiz bir at getirildi. İbn'üd-Dahdâl ı 'm cenazesinden döndüğü sırada ona bindi. Biz de etrafında yürüyorduk".

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Müslim ' in"" ' bir rivayetidir. Hemen bir sonraki hadîs de yine aynı mânâyı ifade etmektedir. Müs l im ' i n ikinci rivayetini, aynı sened ve metinle A h m e d b. HanbeF" de nakleder.

Ayrıca İbn Mâce"", Tirmizî*"', 'Abdullah b. el-Mübârek""', el-Hâkim"" ve Beyhakî"" de, Peygamber Efendimiz ' in eşeğe bindiğine dâir hadîsler naklederler. Meselâ İbn Mâce ' n i n rivayeti şöyledir:

^ J A • J > \ ^ \ vj- J t ^ j j

Enes b. Mâl ik anlatıyor: "ResûluUah (s.a.s). hastayı ziyaret eder, cenazeyi kabre kadar ta'kib eder, kölelerin de da'vetine icabet eder ve eşeğe binerdi Kureyza ve Nadir günü, eşek üzerinde idi. Hayber günü, lif den yapılmış yularla bağlı bir eşek üzerinde idi. Altında da, lif den yapılmış bir bez parçası vardı" demektedir . Diğer rivayetler de aşağı yukarı aynı mâhiyettedirler.

(30) Müslim, Sahîh, III/60.

(31) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/59.

(32) İbn Mâce, Sünen, 11/1398, r. 4178.

(33) Tirmizî, Kitâb 'üş-Şemâil, s. 99.

(34) 'Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb uz-Zühd ve 'r-Rekâik, s. 202, r. 575; s. 353, r. 995.

(35) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/61 (iki rivayet).

(36) Beyhakî, .Ş'«''a6'w7-/mân, vr. 510" (iki rivayet).

99

Page 123: MESNEVİ HADİSLERİ

Suyû t î " ' de İbn Sa 'd ' den : ' V ^ 4^ ^4 ky jU^ı ^y. ^}4^ii^ J-^ ^\ j iT"

"Peygamber Efendimiz, üzerinde hiçbir şey olmadığı hâlde çıplak eşeğe binerdi" şeklinde nakleder.

M ü s l i m " " ve A h m e d b . H a n b e l " " aynca: " U , L - J L T I ^ j , y , j iT"

''Resûlullah (s.a.s), Kubâ mezarlığını bazen binitli, bazen de yaya olarak ziyaret ederdi" şeklinde bir nakil daha rivayet eder ki, beyitte bahis konusu edilen "yaya yürüdü de denmiştir" ifâdesi bu hadîsden ilham almarak söylenmiş olabilir.

C - H ü k ü m :

M ü s l i m rivayeti , prensip olarak "sahîh "d i r . e l - H â k i m : " B u h â r î ve M ü s l i m ' i » şartlarına göre sahîh 'dir" der. Z e h e b î de Telhîs'mde aynı hükmü benimser. Diğer kaynaklar, değer hükmü belirtmezler. Suyû t î , İ b n S a ' d ' a rivayeti için: "Mürsel olarak rivayet edildiğini" söyler ve "zaîf" rumuzunu koyar.

( 4 5 ) j i i > ; / ^ j ^ ^ c / ' - ^ ^ ^ V c r ij'^^ ^-Jr^-^ cPC^y

Çünkü halkla hoş geçinen Peygamber: "Eğer" demeyi menetti . "Onu söylemek münafıklıktandır", dedi.

(Mesnevi: C. II, B. 738; Ank. 11/123)

A - M e t i n :

(37) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, II/l 17.

(38) Müslim, Sahîh, IV/127 (sekiz rivayet).

(39) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/5.

100

Page 124: MESNEVİ HADİSLERİ

. 0 Ü 2 ~ i J l _jJ 0 l i J x i f L i L » j <uil

E b û H ü r e y r e ' d e n . Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur : "Kuvvetli mü'min, zayıf mü'minden daha hayırlı ve Allah yanında daha sevimlidir. Her şeyde bir hayır vardır. Sana faydası olan şeye karşı haris ol. Allah 'ın yardımına sığın. Acze düşme. Başına herhangi bir şey geldiği zaman: Eğer şöyle hareket etseydim, şöyle şöyle olurdu, deme. Fakat: Allah'ın takdiri! Allah dilediğini yapar, de. Zîrâ, "eğer" diye şartlı ve şüpheli konuşmak, şeytânın başarısına yol açar".

B - K a y n a k l a r :

Hadis , aynı sened ve metinle Müslim'"'", İ b n Mâce'"", A h m e d İ b n Hanbel '"" ve Beyhakî '"" tarafından nakledilmiştir. Yukarıdaki met in M ü s l im' indir .

İ b n Mâce'nin'""' y ine E b û H ü r e y r e ' d e n ikinci bir rivayeti daha vardır. Hadîsin baş tarafı aynı olmakla beraber, esâs mevzûumuzla ilgili kısmı şöyledir. "üiMJı j .»^ jcu; ^ ou iJL.Sj . . . " "Sizi, kesin olarak "eğer " şeklinde

konuşmaktan menederim. Zîrâ, "eğer " şeklinde konuşmak şeytânın başarısına yol açar".

C - H ü k ü m :

Hadîsin M ü s l i m ' d e yer alışı, prensip olarak "sahîh " oluşunun ifadesidir.

(40) Müslim, Sahîh, VIII/56.

(41) İbn Mâce, Sünen, 1/31, r. 79.

(42) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/366, 370 (iki rivayet).

(43) Beyhakî, Kitâb ul-Esmâ ve 's-Sıfât, s. 122; Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 24"

(44) İbn Mâce, Sünen, 11/1395, r. 4168. İkinci derece kaynaklar için bkz. a) Hatîb et-Tebrîzî, Mişliât'ül-Mesâbîh. 11/679, r. 5298; b) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 343, r. 891; c) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/275, r. 862; 11/155, r. 2097; d) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 175.

101

Page 125: MESNEVİ HADİSLERİ

"Riya ile teşbih, külhanda biten yeşilliğe benzer" meal inde bir hadîs vardır. Bunu böyle bil ey ulu kişi.

{Mesnevî: C. II, B. 1018; Ank. 11/168)

A ç ı k l a m a :

Hadîsin Arapça metnini tesbît edemedik. Zâten Mesnevî'de meal olarak zikredilen bu hadîsin benzerini de tesbît e tmek mümkün olmamıştır. Fürûzanfer ise, bu beyte hiç yer vermemiştir .

Mustafâ, cehennemin sözünü naklederek buyurdu ki: "Cehennem, korkusundan mü'min'e yalvararak: Pâdişâhım! Çabuk geç, nurun ateşimi söndürecek" dev.

(Mesnevî: C. II, B. 1248; Ank. 11/200)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. I, B. 3700; Ank. 1/668)'""

A - M e t i n :

^ JL İ^ Î y) ^ o j i ' ey- -^'^ -'^ y'^ ^ (iUw,ı y, y^ ^j^'^

0|: j A-İp iîıl J U : J l i Â^i^ ^ Jju jc- Â>JLU JJ:.^, JS- dL jJJ l JÜl>-

İ^jy Laisî -J-âİ y - ! b : Â^LÂJI J ^ j U l

(45) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Şehvet ateşine ne çâre var? Dîn nuru. Mü'minler; nurunuz kâfirlerin ateşini söndürdü".

102

Page 126: MESNEVİ HADİSLERİ

Y a ' l â b . M ü n e b b i h ' d e n . Peygamber Efendimiz buyururlar ki: "Kıyamet günü Cehennem: Ey Mü'min! Çabuk geç. Zîrâ nurun ateşimin alevini söndürecek" der.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi, yukandak i senediyle Beyhak î ' n in Şu'ab'ül-îmân'mda.'"''^ tesbît edebildik. A y n c a metin olarak, Deylemî*"', Sehâvî*'"", Suyûtî*"'" ve diğerleri de*'"' hadîsi naklederler. Bu kaynaklar , T a b e r â n î ' n i n de, el-Mu'cem'ül-Kebîr'de r ivayet ettiğini haber verirler.

Z e h e b î de, M a n s û r b . ' A m m â r maddesinde*'" onun rivayetleri meyânmda aynı sened ve metinle zikreder. B e y h a k î ' n i n dışındaki metinlerde: " yr is uJı ^jJJ jLJi J^- "şeklinde küçük bir değişiklik vardır ki ,

bunun mânâya herhangi bir te 's ir i yoktur.

C - H ü k ü m :

Beyhak î , hadîsi naklettikten sonra: "Hadîsin rivayetinde, S ü l e y m b . M a n s û r (b . ' A m m â r ) tek kalmıştır. O ise münker'ül-hadîsdir"kaydını ilâve eder. Bu görüş daha ziyâde İ b n 'Ad iyy ' in hükmü olarak yaygındır.

Suyû t î ise hadîsin sonunda "zaîf" rumuzunu koymuştur .

Beyhak î ' n in dışındaki senedlerde H â l i d b . D ü r e y k , ikinci râvî olarak gösterilmiştir. Bu durum dikkate alınarak, hadîsin "mürsel" ve "Munkatı'" olduğu, kendisi E t b â ' u t - T â b i ' î n ' d e n olduğu için, A s h â b ' d a n yaptığı bütün rivayetlerin "mürsel" hükmünü aldığı ileri sürülmüştür**'.

(46) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 45*'

(47) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 10T.

(48) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 160, r. 344.

(49) Suyûtî, el-Câmi us-Sağîr. 1/133.

(50) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 1/313, r. 1010; Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Metâlib. s. 85.

(51) Zehebî, Mîzân. lV/187, r. 8790.

(*) A.g.e. 1/630; İbn Hacer, Tehzîb. 111/86.

103

Page 127: MESNEVİ HADİSLERİ

Fakat, Beyhakî ' n in serdettiği senede ikinci râvî durumunda olan şahıs Beşîr b. Talha ' d ı r . Ve tâbi 'ün 'dandır . Aynı zamanda Hâlld b. Düreyk ondan hadîs r ivayet etmiştir""'. Bu duruma göre Hâl id üçüncü râvîdir ve Ya'lâ b. Münebb ih ' l e aralarında inkıta ' yoktur. Beşîr b. Talha arayı kapatmıştır . Zehebî , Mîzân 'ındaki zikrettiği senede, Beşîr b. Talha ' y ı üçüncü râvî olarak göstermiştir ki, bu, gözden kaçmış bir dizgi hatâsı da olabilir. Çünkü: "Beşîr'ı« Tâbi'ûn'dan olduğu ve Etbâ'ut-Tâbi'în'den olan Hâlid' ın kendisinden hadîs rivayet ettiği" yine aynı Zehebî tarafından nakledilir*'".

İkinci bir husus da; gerek Sehâvî ve benzerlerinin ve gerekse Suyût î ' n in , sâdece, Taberânî ve Ebû Nu'aym r ivayetlerinden bahsedişi , Beyhakî ' n in rivayetini gözden kaçırdıklarını ifâde etmektedir.

Sehâvî , gerekli ma ' lûmâ t ı verdikten sonra: "Bunun (hadîsin) sahîh olduğunu ümit ediyorum " diyerek ihtimâlli bir ifâde de kullanır.

( 4 8 ) J>J^Ji uy. Jr^ df^ df-:

Bu yüzden Peygamber: "Noksanı olan kişiye Mel'ün" dedi. Fakat bu noksan, te 'v î lde , akıl noksanıdır.

{Mesnevî: C. II, B. 1536; Ank. 11/248)

A ç ı k l a m a : Ankaravî ' n in : "cMJi A-U J Ü U T " şeklinde tesbît etmiş olduğu metin,

mevcûd kaynaklarda bulunamamışt ır . Bu sebepten, herhangi bir değer hükmü belir tme imkânı elde edemedik.

0

(52) Zehebî, Mîzân, 1/329. (53) Zehehl, a.g.y.

104

Page 128: MESNEVİ HADİSLERİ

( 4 9 ) j^iy:ûi\j^j^^^ ^'^ji^y^ J'\:^::^J^'\

Tanrı onun hakkında: "Hastalandım da yine hâlimi hatırımı sormadın. Yalnız o hastalanmadı, ben de hasta oldum " demiştir.

Bu çeşit sözler, "Benimle duyar, benimle görür" hakîkatma erişen kişi için de bâtıldır.

{Mesnevi: C. II, B. 1738-1739; Ank. 11/283)

A - M e t i n :

ç«iT ^1 b Â^LiJl J j i j j ü ı l j l jvL.»j 4_LP ,_5L/' ÜJI J y j J l i : J l i

( ^ - L P j î C _ « I P U Î J l i tjvlUJl ı_jj O J Î J ? i i iy- î iJıŞ Lj J l i J O J Ü j»JLi o - s i

jjıi di :UJı I2I - - i b ? ı ^ A S R ^ AJ-IP _ dbî c~»JU- b.î «JL»; |JLİ bMi

( ^ A ^ ^ L . J 2 : : ^ l AJÎ O - J P b.î J l i ^ b J l c J Î j ? >iJU^Î o ^ ^ j b J l i

^ dkJu^\ (»iî b ? (^JLLP dUi o-U-_^ A i . ^ ! ji c _ J i p U Î ? |4i

U l <ü.VW j j i j*>li ( ^ - U P ilbâ.->:u-l J l i jJ.UJl J o J l j ? liL»-! <_.IJ b J l i (^i—J

E b û H ü r e y r e (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz, Cenâb-ı H a k k ' m kıyamet günü insanlara şöyle dediğini naklediyor: "Ey âdem oğlu: Hastalandım da beni ziyaret etmedin, der. Onlar da: Yâ Rabbi! Biz, seni nasıl ziyaret edip hâlini hatırını sorabiliriz. Sen ki, âlemlerin Rabbısın, derler. Cenâb-ı Hakk: Sen bilmiyor musun ki, falan kulum hastalandı da onu arayıp sormadın. Yine bilmiyor musun ki, eğer onu ziyaret etseydin, beni, onun yanında bulurdun ".

Hadîsin, beş satırlık daha "acıktım ve susadım da bana yemek ve su vermedin " meal inde ve yukarıdaki tarzda devamı vardır.

105

Page 129: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Müslim""' ve Beyhakî"" tarafmdan rivayet edilmiştir. Metin Müsl im ' i nd i r . Ayrıca İbn Fûrek"" ve İbn'ül-Melek"" de, müşkil kelimelerinin îzâhı gayesiyle hadîsin tamâmını naklederler. Bütün rivayetlerin esâsı, Müsl im r ivayetine dayanmaktadır .

C - H ü k ü m :

Müs l im ' i n rivayeti olan bu hadîs "sahîh "d i r .

İkinci beyitte bahis konusu edilen hadîs ise şudur:

A - M e t i n :

d\ : j < - I P "ûıl AJJİ J _ ^ j J l i : J l i â^y^ sIk^ ^ y: _jî ^ ASJI jj

bf (il s - ^ ' f-ı^. iŞ-^ J l b . j <^J-'^. A^iT -LÜ Ü j J, (^JLP :JL5 .uıl

(^JJl <b«J - ouS ' A i ^ l liU Ji*>Jb J l ^jiii (ŞXş- J IJJ U J A J ^ O - > / S I

.U j ^ l A L T J J U '-^-J <: - * ° r ^ J (^: '^

Ebû Hüreyre ' den . ResûluUah (s.a.s) Efendimiz buyururlar ki; Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmuştur: "Kim benim Velî 'me düşmanlık ederse, ben de ona harb ilân ederim. Kulum bana öyle bir şey ile yaklaşmaya çalışır ki, o, farz kıldığım şeylerle yaklaşmasından, bence, daha sevimlidir. Kulum bana, devamlı olarak nafilelerle yaklaşmaya gayret eder. Tâ ki, ben onu severim. Sevince de, artık beni onun işittiği kulağı, gördüğü gözü, tuttuğu eli ve yürüdüğü ayağı olurum....".

(54) Müslim, Sahîh, VIII/13.

(55) Beyhakî, Kitâb ul-Esmâ ve 's-Sıfât, s. 166.

(56) İbn Fûrek, Müşkil ul-Hadîs, s. 44.

(57) İbn'ül-Melek, Şerh 'ul Meşârık 'ul-Envâr, 11/339.

106

Page 130: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , B u h â r î " " r ivayet etmiştir.

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

Gerek rivayet şekli ve gerekse ifade tarzmdan da anlaşılacağı gibi, her iki hadîs de "Hadîs-i KudsV'dır.

( 5 0 ) ^[h> M ^p ^\ ^J'. p )l ^i/jjjÜb^Jj:jJj

Bu zâlimlerin âteşinden gönlün kebâb olduğu hâlde, dâima: "Yârabbi! Kavmime hidâyet eyle!" diye hitâb ediyordun.

{Mesnevî: C. II, B. 1871; Ank. 11/309)

A - M e t i n :

ıjlS' : İi\ JuP J ü J l i ıJgJ-^ J ü c A ^ ^ * UJ-V:^ U J - U - ^jOJi^ j>, y^S- L J O J -

' A b d u l l a h b . M e s ' û d anlatıyor: Sanki bugün olmuş gibi gözümün önünde. Peygamber Efendimiz, peygamberlerden birinin başından geçen bir hâdiseyi anlatıyordu. Kavmi onu döğmüş ve yüzünü yaralamıştı . O da yüzünden akan kanı siliyor ve şöyle diyordu. "Yârabbi! Kavmimi bağışla. Çünkü onlar, yaptıklarının farkında değiller".

(58) Buhârî, Sahîh, VIl/190. Ayrıca bkz. tbn'ül-Melek, Şerh 'ul-Meşârık 'ul-Envâr, 11/337.

107

Page 131: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, B u h â r î ' " , Müsl im'" ' ve A h m e d b . Hanbel""' tarafmdan müşterek sened ve metinle rivayet edilmiştir. Yukandaki metin Buhârî 'nindir . Beyhak î " ' de, Sehl b . S a ' d ' d e n sâdece metin kısmmı " Ü J J * ; ^ ^yi ys-\ şeklinde nakleder. Burada sebeb-i vürûd kısmı yoktur.

B e y h a k î ' n i n , ' A b d u l l a h b . U b e y d ' d e n "milrsel" olarak ikinci bir rivayeti ise t amamen değişiktir: Bu rivayette, hâdise Peygamber Efendimiz üzerinde cereyan etmiş (Uhud Muharebesi'nde dişlerinin kırılışı kasdedil iyor) , acıklı hâdise karşısında müşriklere beddua etmesi istendiği zaman, kendisinin la 'net edici olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildiği ifâde edildikten sonra: " ojJ^. ^ ^y .XA\ ^\ " "Yârabbi! Kavmime hidâyet eyle. Onlar ne yaptıklarını bilmiyorlar" buyurmuşlardır"*".

B e y h a k î ' n i n bu ikinci rivayeti, M ü s l i m ' i n E n e s b . M â l i k ' d e n olan diğer bir r ivayetine benzemektedir . Her iki rivayet de, Uhud Muharebesinde Peygamber Efendimiz ' in yaralanma hâdisesini naklediyor. Fakat M ü s l i m ' i n bu rivayetinde, sondaki duâ kısmı yoktur. Sâdece "^ı J ! ^y^Jb y>y' "Resûlullah ise onlar için Allah 'a duâ ediyordu" kaydı vardır"*"'.

M e v l â n â ' n ı n , adı geçen beyitte kasdettiği, H z . Musa 'dır. Ve söz ondan nakledilir. Hadîsde, " ^Ji\ cy W ' "Peygamberlerden birisi" şeklinde geçen

P e y g a m b e r , M û s â P e y g a m b e r olsa gerek. Böylece, adı geçen beyitle, naklett iğimiz hadîs arasında bir münâsebet hâsıl o lmuş oluyor.

C - H ü k ü m :

B u h â r î ve M ü s l i m ' i n ittifakıyla nakledilen bu hadîs "sahîh "d i r .

(59) Buhârî, 5a/!?/!, VIII/51.

(60) MüsHm, Sahîh. V/179.

(61) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/380, 427, 432, 456.

(62) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 117*'.

(63) Beyhakî, a.g.y. (64) Müslim, Sahîh, a.g.y., bir önceki rivayet. Hadîs, İhyâ'da iki yerde zikredilmiştir. Bkz.

III/70, 291.

108

Page 132: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamber: "Akıllının düşmanlığı, câhilin sevgisinden iyidir" dedi.

(Mesnevî: C. II, B. 1877; Ank. 11/309)

A ç ı k l a m a :

Temel kaynaklarda böyle bir hadîse rast layamadık. Diğer ikinci el eserlerde ise, bununla ilgili bâzı bilgiler verilmektedir. Şöyle ki:

'A l i el-Kârî<"": ' > b L ı j i - u J i V j J i U J i "Akıllı düşman, düşman

değil; ahmak dost da dost değildir" şekl inde nakle t t ik ten sonra, bu hadî si, V e k î ' i n , GMrer ' inde S ü f y â n ' d a n r ivayet et t iğini ve E b û C â z i m ' i n :

J û / L üî ^ Jl J üSl" "Benim için akıllı düşman,

kötü dosttan daha iyidir" dediğini nakleder.

'Aciûnî"" , 'Al i e l -Kâ r î ' n in yukarıdaki ma ' l ûmâ tmı naklett ikten sonra,

ayrıca: " N e c m ' ı « bu mânâda zikrettiği: " J * u j^j^ J i u J J ^ " "Akıllı

düşman, câhil dosttan daha hayırlıdır" sözü, hadis değildir" demektedir .

A n k a r a v î " ' , ' > ü r i ^ J i U J i 5 ş e k l i n d e zikreder, fakat her

hangi bir kaynak ve değer hükmü belir tmez.

Fakat biz, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, hadîs olarak, böyle bir m e tin tesbît edemedik.

)jp^ ( / > L r >

(65) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât. s. 54.

(66) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/56, r. 1716.

(67) Ankaravî, Şerh-i Mesnevî, 11/309.

109

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA 9

Page 133: MESNEVİ HADİSLERİ

Mustafâ: "Camnızdaki düşmanı size olduğu gibi anlatsam, yiğitlerin bile ödü patlar... ne yol yürümeğe tâkatlan kalır, ne bir işin tasasına düşerler. Ne kimsenin gönlünde niyaz etmeye kudret kalır, ne de teninde oruç tutmaya, namaz kılmaya kuvvet" buyurdu.

{Mesnevî: C. II, B. 1911-1913; Ank. 11/313-314)

A - M e t i n :

A i j ^ j j j i » j VI ^U*î ^ j î y U l i J:>-j fLwJl c-i^î ü ^

J'jii\ cL-Jli ( iJLb- L.J IjıiT |»iiLJj Mii ^ \ L. ü^U*: üı lo^U

Ebû Zerr ( r .a) 'den. Resûlullah (s.a.s): sizin görmediklerinizi görür, işitmediklerinizi işitirim. Semâ, üzerindeki meleklerin çokluğundan inliyor. Orada, dört parmaklık bir yerde, muhakkak bir melek alnını koymuş, secde ediyor. Allah 'a yemîn ederim ki; sizler, benim bildiğimi bilseniz, az güler, çok ağlardınız. Yataklarınızda karılarınızla eğlenmez, feryâd ederek Allah'a yalvarırdınız" buyurmuşlardır. Râvî Ebû Zerr der ki: "Vallahi, kesilen bir ağaç, yani hissiz bir kimse, olmayı çok arzu ederdim ".

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i hadîs , Tirmizî*'" ve İbn Mâce"" tarafından müşterek sened ve metinle rivayet edilmiştir. Metin Tirmizî 'n indir . Sâdece İbn Mâce rivayet inde "cJ=.î »U-Ji O!" , " o U y i l ı " ve gibi küçük metin değişiklikleri vardır ki, bun lann mânâya bir te 's îr i yoktur.

(68) Tirmizî, 5«ne«, IX/194.

(69) İbn Mâce, Sünen. 11/1402, r. 4190.

110

Page 134: MESNEVİ HADİSLERİ

e l - H â k i m ' i n E b û ' d - D e r d â rivayeti'™' de metin olarak aşağı yukarı aynı mealdedir:

"0_pcJ V j \ dy^ ÖJJJ: ^ hi\ J ! djjl oiJbc .Jı J ! ^ > _ , "

"Kurtulmayı akıl edemezsiniz veya kurtulamazsınız" ilâvesi vardır.

Beyhak î " " de , hocası e l - H â k i m ' i n rivayetini aynen nakleder.

Hadîsin, " ı ^ k j i ^,j:£İ^ U O _ ^ - / ' bö lümü ise, B u h â r F " ,

Müsl im'" ' , Tirmizî""' , İ b n Mâce ' " ' , Dâ r imî"" , B e y h a k î " ' ve benzerleri tarafından değişik senedlerle nakledilmiştir.

C - H ü k ü m :

Y u k a n d a senediyle naklett iğimiz metin için T i r m i z î : "Bu bâbda, H z . Âişe, İ b n ' A b b â s ve Enes^den de rivayetler vardır" dedikten sonra: "Bu, garîb ve hasen bir hadîsdir. Bunun dışında diğer yollardan da rivayet edilmiştir" demektedir .

e l - H â k i m de: "Bu, isnadı sahîh bir hadîsdir. Fakat B u h â r î ile M ü s l im, bu geliş tarzı ve bu ifâdelerle rivayet etmemişlerdir" diyerek, hadîsin sıhhatine hükmeder . Z e h e b î de Telhîs ' inde "Sa h îh 'dir" şeklinde, el-H â k i m ' i n görüşüne iştirak eder.

İkinci bö lüm ise, T i r m i z î ' n i n de: "Bu, sahîh bir hadîsdir" kaydıyla belirttiği gibi, müttefekun aleyh olarak "sahîh "d i r .

M e v l â n â hadîsi, metni olarak değil, meâlen zikretmiştir.

(70) el-Hâkim, el-Müstedrek, lV/320.

(71) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 75".

(72) Buhârî, Sahîh, V/190 (Enes 'den); Vll/186 (Ebû Hüreyre ve Enes 'den iki hadîs).

(73) Müslim, Sahîh, Vll/92 (Enes 'den).

(74) Tirmizî, Sünen, a.g.y. (Ebû Hüreyre 'den).

(75) İbn Mâce, a.g.y, r. 4191 (Enes 'den).

(76) Dârimî, Sünen, 11/216, r. 2738, 2739.

(77) Beyhakî, a.g.y., iki hadîs.

111

Page 135: MESNEVİ HADİSLERİ

( 5 3 ) ' » ' > ^ ^ c / j ^ ^ ^ c / ' ' ' > > t ^ c / V y - ^ - ^

Peygamber o hastaya dedi ki: "Sen şunu söyle: Tanrım! Sen bize güçlükleri kolaylaştır.

Dünyâ yurdunda da bize iyilik ver, âhiret yurdunda da.

Yolumuzu gül bahçesi gibi latif bir hâle getir. Ey yüce Tanrı! Konağımız zâten sensin ".

{Mesnevî: C. II, B. 2551-2553; Ank. 11/398-399)

Mesnevî'Ğe, uzunca bir hikâyenin konusu olan bu hâdise, ayrıca bir başlık olarak:

"Peygamber (s.a.s)'in hastaya vasiyyet etmesi ve duâ öğretmesi" şeklinde zikredilmiş, arkasından da bu beyitlerle Hadîs-i Şerifin meali , Farsça olarak, verilmiştir.

A - M e t i n :

J j i î C-JLS' ı^jıj : J l î ? sbl AJL-J" J Î yi-^ c u i ' Jji :|»JL'j A J I P ÜSI ü l J y ^ j AJ

:J4..OJ A J P <UII (_jisfi> «ül J J L Ü bJjJl J J, A L B J J S ^ ^ 1 J AJ j ^ b w c - ; S ' b. j^^l

»y-H\ j j g j l j b ;T ^ \ . A U S İ ^ - j î A i ja ; ! Üıl jU_v-

. o U J J Aİ İîsl I P A İ : J Ü ? jÜI C - . I A P b i j

E n e s (r .a) 'dan rivayet edilmiştir: Peygamber Efendimiz bir gün, Müslümanlardan, kuş yavrusu gibi zayıflayan hasta birisini ziyaret etmişti.

112

Page 136: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamberimiz, hastaya: "Sen, herhangi bir şeyle Allah 'a duâ ediyor veya afiyete kavuşman için ondan bir şey istiyor musun?" dedi. Hasta da: "Evet, Allahım! Ahirette cezalandıracağın şeyle beni hemen dünyâda cezalandır" diyorum dedi. ResûluUah (s.a.s) Efendimiz bunun üzerine: "SübhânellâhJ Senin buna gücün yetmez veya buna muktedir olamazsın. Sen, 'Allahım! Bize dünyâda da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Ve bizi ateşin azabından koru" diye duâ etmiyor musun?" dedi. E n e s (r.a) der Ici: "ResûluUah (s.a.s) Efendimiz hastaya duâ etti. O da şifâ buldu ".

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi M ü s l i m " " ve T i rmiz î " " müşterek sened ve k ısmen değişik metinle rivayet etmişlerdir. Metin Müs l im ' ind i r . Ayrıca gerek M ü s l i m ve gerekse T i rmiz î , diğer geliş yollarını da gösteren birkaç sened zikrederler**"'. H a t î b e t -Tebr î z î de Mişkât 'mda'*", M ü s l i m rivayetini nakleder.

Öbür taraftan Buhârî"*" ve Müslim'*", sâdece duâ kısmını ihtiva eden hadisler naklederler:

E n e s ' d e n . Peygamber Efendimiz ' in ekserî duası: "Rabbena âtinâ fî'd-dünyâ haseneten vefi'l-âhıreti haseneten, ve kınâ azâb'en-nâr" idi.

Metin Buhâ r î ' n i nd i r . M ü s l i m ' l e sâdece sened farkı vardır.

C - H ü k ü m :

Hadîsin M ü s l i m ' d e oluşu, "sahîh" o lduğunun ifadesidir. Ayrıca

(78) Müslim, Sahîh, VIII/67.

(79) Tirmizî, Sünen. XIII/26.

(80) Müslim, a.g.y. müteâkib üç rivayet; Tirmizî, a.g.y.. müteâkib iki rivayet.

(81) Hatîb et-Tebrîzî, Mişlcât. 1/765, r. 2502.

(82) Buhârî, 5a/î?/!, Vll/163.

(83) Müslim, Sahîh. VIII/68-69 (iki rivayet).

113

Page 137: MESNEVİ HADİSLERİ

T i r m i z î : "Bu, hasen, sahîh ve bu yoldan garîb bir hadîsdir" der. İkinci şık ise müttefekun aleyh olarak "sahîh "d i r .

( 54 ) ^JL^. ^ ^^Ji df-, J^ 'A^ Mustafâ, mânâ incisini delerek: "Acele edin, ibâdetleri vakti geçmeden

yapın" ds,d\.

{Mesnevî: C. II, B. 2613; Ank. 11/406)

A ç ı k l a m a :

Umumiye t le halk arasmda: " o ^ ı J j if^L, ı_>l>o>_, l o y J i J J s^uJL.

"Vakti geçmeden evvel namazı, ölüm gelmeden evvel tevbeyi acele edin " şekl inde meşhur olan bu ifâdeye, araşt ı rmalar ımız çerçevesinde, hadîs olarak ras t layamadık . Bunun , çeşitli hadîs lerden istifâde edilerek toplanmış bir vecîze olması çok muhtemeld i r . Bu mânâda , hadîs olarak şu metni tesbît ettik:

A - M e t i n :

ÜJI J ^ j L İ î : . ^ : J U ÜJI J J jjU- jP c ji - ^ J y c5j-uJl

Â İ - U ı J l J U ^ V b 1 j j i b j t l y y ûî J J <i( J l l_^y c ^ U l l^j L, : J U » |JL._5 4 P üıl J L s ^

(J ÂîJuJl «jiS'j t<d j ^ i " ğ j y j j , . ^ Jül I j i I û î J J

t I İ A J ^ L L . J ÂJt«Jrl (v^^Jp jj^yjl J i ÜJI OÎ I j t I j I j j ^ j I y j y ' v%Jl_j

j î t J L ^ J L ^ y j ^ c S^LâJ l ^ j j , J l c I I A J ^ C I İ ^ C ^ ^ J C I ^ A J ^ J J J

*yj i AL^ AJ ASII 2 ^ *>U c U. b_p»>- j l t U liU?i^l t y U - _jl i J i U > j»L«l ıJj t (^OJU

114

Page 138: MESNEVİ HADİSLERİ

. A İ » y j 4 J L ^ ı 3 U 4 t OUaL«j 9 ^ ; ^ ÜL V I 4 >>RLI

C â b i r b . ' A b d u l l a l ı anlatıyor: ResûluUah (s.a.s), bir gün bir hutbe îrâd ettiler ve: "Ey insanlar! Ölüm gelip çatmadan önce Allah 'a tevbe edin. Meşguliyete düşmeden önce de amel-i sâlih işlemekte elinizi çabuk tutun, acele edin Hadîsin devamında, bunlara benzer tavsiyeler yer almaktadır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , İ b n Mâce'*"' tarafından rivayet edilmiştir.

C - H ü k ü m :

Zehebî**" ve İ b n Hacer**", hadîsin dördüncü râvîsi ' A b d u l l a h b . M u h a m m e d e l - 'Adev î ' den bahsederken, onun merviyyât ına misâl olarak, yukarıdaki hadîsi aynı sened ve metinle zikreder ve hakkında, B u h â r î , V e k î ' ve İ b n H ı b b â n gibi muhaddislerin: "Münker'ül-hadîs; hadîs uydurur; onun haberi ile ihticâc olunmaz. " şeklindeki hükümlerini naklederler.

Ayrıca İ b n H a c e r : " İ b n M â c e kendisinden, Cum 'a namazı hakkında sâdece bir tek hadîs rivayet etmiştir" der ve İ b n ' A b d ' i l - B e r r ' i n : "Hadîs âlimlerinden büyük bir grubun: Bu hadîs, yani İ b n Mâce ' / ı ı / ı kendisinden rivayet ettiği yukarıdaki mezkûr hadîs, ' A b d u l l a h b . M u h a m m e d el-'Adevî 'm' / ı uydurmuş olduğu bir hadîsdir" dediğini nakleder ve hadîs âl imlerine göre, onun yalancılıkla isim yaptığını ilâve eder.

F u â d ' A b d ü l b â k î ise, hadîsin dipnotunda, Bûs ı r î ' den : "Hadîsin râvîlerinden olan 'Al i İ b n Z e y d ve ' A b d u l l a h b . M u h a m m e d ' ı / ı zaîf râvîler oluşu yüzünden senedi zaîf bir hadîsdir" hükmünü nakleder.

0 ®

(84) İbn Mâce, Sünen, 1/343, r. 1081.

(85) Zehebî, Mîzân, 11/485, r. 4538.

(86) İbn Hacer, Tehzîb, VI/20-21, r. 27.

115

Page 139: MESNEVİ HADİSLERİ

( 5 5 ) c > ^ ' c / ^ ^ . - 1 ^ ' » ^ r y

Peygamber : "Tanrı, âlemi yaratmadan maksadım, ihsan etmekti.

Yarattım ki, benden bir fayda görsünler, balıma parmaklarını bassınlar.

Ben bir fayda göreyim, çıplak adamdan bir libâs elde edeyim diye yaratmadım, dedi" buyurmuştur .

{Mesnevî: C. II, B. 2635-2637; Ank. 11/409-410)

Benzeri ilcinci bir beyit ise şöyledir:

Ey dâ ima faâl olan diri Tanrı! Senin lûtfun: "Halkı, benden faydalansınlar diye yarattım.

Ben onlardan faydalanayım diye değil" buyurmuştur . Bu, senin cömertliğindir. Bütün noksanlar, o cömertl ikle düzelir.

{Mesnevî: C. V, B. 4173-4174; Ank. V/866-867)

A - M e t i n :

^ ^jSl ( v ^ î (1 j ^ l y i ^ j i i L l Ul

"Ben, halkı, benden faydalansınlar diye yarattım. Yoksa ben onlardan faydalanayım diye yaratmadım".

116

Page 140: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîs-i Kudsî hüviyetini taşıyan yukandaki metni , araş t ınnalar ımız çerçevesinde, kaynaklarda'"' tesbît edemedik. Mevzu 'ât kitaplarında da yer almayan metni'""' Ebû Tâlib el-Mekkî""' ve Gazâlî""" zikretmişlerdir.

îhyâ hadîslerinin tahrîcini yapan 'Irâkî'*", " J ^ î J ı P »_üî j l" "Hadîsin

aslına vâkıf olamadım"^'"' d iyerek, had îs m e c m û a l a r m d a böy le bir me tn e ras t layamadığmı söyler. Bunun d ı şmda herhangi bir bilgi e lde ed i l ememiş tir.

Peygamber: "Yalan, kalblerde şüphe uyandırır; doğru, kalblere emniyet ve neş'e verir" demiştir.

(Mesnevî: C. II, B. 2734; Ank. 11/423)

Hadîs , ikinci bir yerde ise başlık olarak zikredilmiştir:

"^VU J ^ / ) ^ ^M^l /yr> jLjM "

"Yalan, insana şüphe verir, doğru ise /«aı i f "had î s in in îzâhı

{Mesnevî: C. VI, 4274. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. Tekmile, VI/449)

A - M e t i n :

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 4.

(**) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 5.

(87) Ebû Tâlib el-Mekkî, Küt ul-Kulûb, 1/446.

(88) Gazâlî,//ıj'â, IV/150.

(89) 'Irâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 4.

(***) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 6.

117

Page 141: MESNEVİ HADİSLERİ

E b û ' l - H a v r â ' ( R a b î a b . Ş e y b â n ) anlatıyor: H z . AU'« /n o^/« H a -s a n ' a sordum: "ResûluUah'dan neler belledin?" diye. Dedi ki: ResûluUah (s.a.s): "Sana şüphe veren şeyi, şüphe vermeyen şeye bırak. Zîrâ doğruluk insana itmînân ve emniyet verir, yalan ise şüphe" buyurduklarını hafızamda sakladım". T i r m i z î : "Hadîsin devamında bir kıssa vardır" der.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi bu sened ve metinle Tirmizî"»', Tayâ l i s î ' " , A h m e d İ b n H a n b e l " " ve e l -Hâk im"" rivayet etmişlerdir. Metin Ti rmiz î 'n indi r . Yalnız, gerek Tayâ l i s î ve A h m e d b . H a n b e l , gerekse e l - H â k i m rivayetlerinde, ü-çüncü râvî durumunda olan " B ü r e y d b . E b î M e r y e m (ö: 144)", "Yezîd b . E b î M e r y e m (ö: 144)" şeklinde geçmektedir. Bu hat (imlâ) bakımından birbirine çok benzeyen "-»J .^" ile "-^iji" arasındaki yakınlıktan ileri gelen bir hatâ

olsa gerek. Zîrâ, Nakd-i Rical kitaplarına'"" baktığımız zaman, B ü r e y d b . E b î M e r y e m ' i n , E b û ' l - H a v r â ' d a n hadîs alıp Ş u ' b e ' y e hadîs rivayet ettiğini görürüz. Halbuki , Yezîd b . E b î M e r y e m ' i n , gerek bocalan ve gerekse talebeleri arasında E b û ' l - H a v r â ' ve Ş u ' b e zikredilmemektedir"". Her ikisinin de ölüm târihleri, y u k a n d a da gösterdiğimiz gibi Hicrî 144'tür.

Dâr imî"" , aynen T i r m i z î ' n i n sevk ettiği senedle ve B ü r e y d b . E b î

M e r y e m olarak sâdece birinci cümleyi (DL.Y. "VU J ! DI^Y. U ^i) nakleder.

Sened aynı o lduğuna göre, D â r i m î ' n i n rivayeti, hadîsin kısaltılmış şekli olabilir.

(90) Tirmizî, Sünen. IX/320-321.

(91) Tayâlisî, Müsned. s. 163, r. 1178.

(92) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/200.

(93) el-Hâkim, el-Müstedrek. 11/13 (iki rivayet).

(94) Zehebî, Mızân. 1/306, r. 1155; İbn Hacer, Tehzîb. 1/432, r. 796.

(95) A.g.e.. IV/439, r. 9751; İbn Hacer, Tehzîb. Xl/359, r. 695.

(96) Dârimî, Sünen. 11/161, r. 2535.

118

Page 142: MESNEVİ HADİSLERİ

Buhârî"", bir b â b ' m ser-levhası olarak: " J jt J J U J O L J - ı I I ı J ^ - U :

^ . Y . V L« J l ^.ji L. ^ J J J ı ^ J Y . Î U-I O J Î J U : Ü U - " "Şüpheli şeylerin tefsiri

bâbı: Hassan İbn Ebî Sinan: "Verâ ve takva bakımından 'Sana şüphe veren şeyi, şüphe vermeyen şeye bırak' prensibi kadar ehven bir şey görmedim, demiştir" şeklinde nakleder.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için Tirmizî: "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" der. e l -Hâkim de: "Bu, senedi sahîh bir hadîsdir" hükmünü verir. Zehebî de Telhîs 'inde aynı hükmü benimser.

( 5 7 ) L / , V L / ^ f/y^cjhyj^^b

o kerem denizi doğru buyurmuştu: "Ben, sizi sizden ziyade esirgerim.

Ben, adetâ, dehşetli surette alevlenmiş, yalınlanmış bir ateşin kıyısına oturmuş bir adama benzerim.

Siz pervane gibi o tarafa koşuyorsunuz. Ben de iki elimle pervane kovmaktayım".

{Mesnevî: C. II, B. 2854-2856; Ank. 11/438)

A - M e t i n :

(97) Buhârî, Sahîh. III/4. Aynca bkz. Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb. III/589; Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 11/15; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 214, r. 490.

119

Page 143: MESNEVİ HADİSLERİ

IjU J ^ j Juf ^ \ J i . j ^Jl> Ul ijO-j A-İP 1 J ^ 1 J _ ^ j J l i : J l i

E b û H ü r e y r e (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Benimle ümmetimin misâli aynen şuna benzer: Adamın birisi, iyice alevlenmiş bir ateş yakmış, hayvanlar ve kelebekler (pervane) kendilerini o ateşin içerisine atıyorlar. Sizler şuursuzca kendinizi o ateşin içine atıyorsunuz, ben ise sizin eteklerinizden tutuyorum " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs aynı sened ve metinle yukarıdaki şekliyle Müslim'"" ve Ti rmiz î"" ; değişik sened ve fakat E b û H ü r e y r e ' d e n çok cüz ' î değişik metinle Buhâr î""" ve Müslim"""; üçüncü bir rivayet olarak da E b û D â v û d et-Tayâl i s î ' "" ve Müsl im""" tarafından rivayet edilmiştir. Yukarıdaki metin M ü s l i m ' i n birinci rivayetidir.

Diğer bütün rivayetlerde "<ui" zamiri , " ı ^ " şeklinde müennes olarak

geçmektedir . "jUlı" kel imesi , müennes- i semaî olduğuna göre, " L ^ J " şeklinde

gelişi daha uygundur. Biz, metnin aslını muhafaza ettik.

* C - H ü k ü m :

Gerek B u h â r î ve M ü s l i m ' i n ittifakla rivayet edişleri, gerekse T i r m i z î ' n i n : "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" hükmü ve Suyû t î ' n in "sahîh" rumuzunu koyması , hadîsin "sahîh "o luşunun delilleridir.

(98) Müslim, Sahih, VII/63 (1 . hadîs).

(99) Tirmizî, Sünen, X/324.

(100) Buhârî, Sahîh. Vll/186.

(101) Müslim, Sahîh. a.g.y. (2. hadîs).

(102) Tayâlisî, A/w5«e^, s. 236-237, r. 1784.

(103) Müslim, a.g.y. (3. hadîs, Câbir 'den).

(104) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/155 (Müslim ' in Câbir rivayeti). Aynca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişlcât 'ül-Mesâbîh. 1/53, r. 149 (Buhârî ve Müslim 'den).

120

Page 144: MESNEVİ HADİSLERİ

( 5 8 ) ^ r ^ / ^ ^ . ^ / ^ U ^ ^ ^ ^ ı ^ ' ^ r ' ^ U ^ ^ ^ ' ^ ^ ^

"Kur'ân'ın hikmeti, mü'minin kayıp malıdır. Herkes kaybını bilir, tanır".

(Mesnevî: C. II, B. 2910; Ank. 11/446)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. II, B. 1669; Ank. 11/273)"°"; (Mesnevî: C. VI, B. 4507; Ank. VI/483)"'""

A - M e t i n :

X ^ j P J - A İ j l JJ ^ \ j i i j j İ J J Üll wLP Uj-b^ iJJc^\ aJ_^l J J J J W U J I UJJL>-

E b û H ü r e y r e ' d e n . Peygamber Efendimiz: "Hikmetli söz, mü 'minin kayıp malı gibidir. Onu nerede bulursa, o, ona herkesten daha fazla lâyıktır" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Tirmizî""" ve İ b n Mâce"™' tarafından müşterek sened ve metinle

rivayet edilmiştiri. Sâdece İ b n M â c e rivayetinde " U i ^ " değişikliği vardır ki,

bu mânâya bir te 's îr i yoktur. Yukarıdaki metin T i rmiz î ' n ind i r . Diğer ikinci

derece eserler*""', hep T i r m i z î ve İ b n M â c e ' y e atıflar yaparak zikrederler.

0

(105) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Hikmet, mü'minin kaybolmuş devesine benzer. Hikmet, teşrifatçı gibi adamı pâdişâhla görüştürür".

(106) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Bilgi, mü'minin kayıp malıdır. Bu sebeple mü'min, kendi yitiğini bilir, anlar".

(107) Tirmizî, Sünen, X/159.

(108) İbn Mâce, Sünen, 11/1395, r 4169.

(109) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 1/75, r. 216; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 191, r. 415; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/363, r. 1159; İbn Hacer, Tehzîb, 1/151.

121

Page 145: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

T i r m i z î , hadîsin sonuna şu açıklamayı ilâve eder: "Bu, garîb bir hadîsdir. Başka yollardan rivayet edildiğini bilmiyoruz. İ b r â h î m b . el-FazI e l -Meden î e l - M a h z û m î (üçüncü râvî), hafızası yönünden, hadîs ilminde, zaîf bir râvî olarak tanınır" der.

Gerek Zehebî""" ve gerekse İ b n Hacer<"", mezkûr râvî için, "zaîf" ve hattâ bâzılarının "Metrûk'ül-Hadîs" hükmünü verdiklerini naklederler. İ b n H a c e r , aynca, senediyle birlikte hadîsin metnini de vererek, Ukâyl î 'n in , bu hadîsi; "onun m ünkerleri meyânında" zikrettiğini söyler*"".

Fakat T i r m i z î ' n i n , "Hıfzı yönünden zaîf" hir râvî kaydını koyması dikkat çekicidir. Bir hadîsin râvîsi, sâdece zabtetme yönünden kusurlu bulunursa ki, bu teknik bir kusurdur, o hadis, "sahîh" derecesinden "hasen" derecesine düşer ya da "zaîf" olarak kalır. Bu sebepten olsa gerektir ki Suyûtî*"", hadîsin değer hükmü için "hasen" rumuzunu koymuştur. Hadîsin sâdece yukanda serdedilen senedle rivayet edilişi ve başka rivayet tarîkatlerinin bulunmayışı, o hadîsin g a r a b e t i n i ifade eder k i , o z a ' f i y e t i telâfi edecek başka bir unsur olmadığı için "zaîf" olması da düşünülebilir .

0

( 5 9 ) cjUy^ ^-^/r-ü. d^J c/U/b ^ ^ j , ü /

Söz mânâya dâima kifayetsiz. Onun için Peygamber: "Tanrı'yı bilenin dili tutulur" dedi.

{Mesnevî: C. II, B. 3013; Ank. 11/460)

A - M e t i n :

(110) Zehebî, Mîzân, 1/52, r. 165.

(111) İbn Hacer, Tehzîb, 1/151, r. 270.

(112) Tehzîb, a.g.y. (113) Suyûû,el-Câmi'us-Sağîr, 11/98.

122

Page 146: MESNEVİ HADİSLERİ

Sehl b. S a ' d (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Rabbından korkanın dili tutulur ve kinini, öfkesini açığa vurmaz" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki met in Deylemî, Müsned'ül-Firdevs'mAe^^^''' nakletmiştir . Aynı metin, a y n c a Suyûtî"'" de İbn Ebî 'd -Dünyâ ' n ın et-Takvâ isimli eserinden almıştır. S â d e c e f yerine " ^ ı " değişikliği vardır.

'Aciûnî"'", " A ; U J R w i o y ^ ^ " şeklinde bir nakil yapar ve 'Ali el-

Karî'nin, Suyûtî 'den naklen "Böyle bir hadîs sabit değildir" dediğini zikreder.

Halbuki 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât'vaâa böyle bir hadîsden bahsetmez. Bu durumda 'Aciûnî ' n in yukandak i naklini tevsik etmek m ü m k ü n olmamıştır .

C - H ü k ü m :

Hadîsi aynen Dey lemî ' n in rivayet ettiği lâfızla Gazâlî de İhyâ 'sına almış" '" ve hadîsin tahrîcinde 'Irâkî: "Deylemî Müsned'ül-Firdevs'inde "za if" bir senedle Sehl b. Sa'd'</e« rivayet etmiştir" der.

Suyûtî de "zaîf" rumuzunu koyar.

( 6 0 ) J ^ o ^ U b ^ik^j) ^ \ ^ ı : ^ ^ c/- '>^

Ahmed, bu koku için vaazlarında dâima: "Gözüm namazda ışıklanır" buyurdu.

(Mesnevî: C. II, B. 3235; Ank. 11/493)

(114) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 242*'.

(115) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/159.

(116) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/262, r. 2533.

(117) Gazâlî, İhyâ, III/149, 'Irâkî, el-Muğnî, haşiye: 2.

123

Page 147: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

Enes ( r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Bana; kadın, güzel koku sevdirildi ve gözümün nuru namazda A;ı/ı«rfı" buyurmuşlardır .

B - K a y n a l c l a r :

Hadîs, bu sened ve metinle Nesâî"'*' ve el-Hâkim"'" tarafından rivayet edilmiştir. Yukar ıdaki met in Nesâî 'n indir .

Yine Enes ' d en , fakat değişik senedlerle, ikinci bir rivayet olarak Nesâî"^"' ve A h m e d İbn Hanbel""' de rivayet etmiştir. Bu ikinci rivayetlerde " I ^ U J J Î LÜJJI J l "Dünyâdan veya dünyânızdan" şeklinde bir değişiklik vardır. Ayrıca Taberânî""' ve Deylemî""' de hadîse yer verir. Öte yandan, yukarıda ismi geçen ana kaynaklardan alarak, ikinci el hadîs kitaplarının birçoklarında da zikredilmiştir""'.

Hadîs kitapları dışındaki bâzı eserlerde""' " cy J ! s - ^ " Şek

linde "<i^%'" "Üç şey" kelimesi ilâve edilerek nakledilmiştir ki, mânâya da

te 's ir i olan bu ilâve -Sehâvî, 'Ali el-Kârî ve benzerlerinin de işaret ettikleri gibi- sonradan dere edilmiş bir fazlalıktır. Kaynaklardaki mevcûd rivayetlerde bu fazlalık yoktur.

(118) Nesâî, Sünen, Vll/62 (2. hadîs).

(119) el-Hâkim, el-Müstedrek. 11/160.

(120) Nesâî, a.g.y. (1. hadîs).

(121) Ahmed b. Hanbel, Müsned III/128, 199, 285 (Enes'den üç rivayet).

(122) Taberâni, es-Sağîr. 1/262.

(123) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs. vr. 108^

(124) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/669, r. 5261; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağir. 1/146; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 180, r. 380; 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât, s. 37-38; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/338, r. 1089; Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Metâlib. s. 91; Gazâlî, İhyâ. 11/30,111/219.

(125) Meselâ: Gazâlî, İhyâ, III/219; K e ş ş a f , Âl-i İmrân sûresinin tefsiri v.s.

124

Page 148: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Nesâ î ' n in Sünen'inin ilgili bö lümünde birinci hadîs olarak geçen hadîsin'"" râvîleri arasmda bulunan E b û ' l - M ü n z i r Se l lâm b . Sü leyman"" ' , tenkide uğramış bir râvî olduğu için, hadîsin "zaîf" olabileceğini iddia edenler olmuşsa da, biz ikinci rivayeti almayı tercîh ettik. e l - H â k i m de b iz im tercîh ettiğimiz rivayeti almıştır. e l -Ha t îb e t -Tebr î z î ve Sehâv î de aynı rivayeti zikretmişlerdir.

Bu durumda, yukarıya aldığımız rivayet için e l - H â k i m : "Bu, M ü s

l im ' in şartlarına göre sahîh bir hadîsdir" der. Suyû t î , "hasen " rumu

zunu koyar. Mişkât naşiri de "Senedi hasen'dir" kaydını ilâve eder.

' I r â k î : " A ^ "sahîh 'e yakın bir senedle rivayet edilmiştir" der .

İ b n H a c e r , hadîsin üçüncü râvîsi C a ' f e r b . S ü l e y m a n ' d a n bahsederken"^*'

"e-j-U-i "O, rivayet ettiği hadîsleri hasen olan bir râvîdir" şek

linde nakleder.

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi hadîs, "hasen "d i r . Ye "sahîh" bölümünde mütâlâa edilir.

( 6 1 ) ^bi// ^j^^^jJS (^ik il ( / İV

Peygamber: "Gözlerim uyur amma. Tanrı lûtfuyla kalbim uyumaz" Aeâi.

{Mesnevî: C. II, B. 3549; Ank. 11/541)

A - M e t i n :

AJÎ j i Y I - J I X P Y J\ J P iŞjiAS x ^ ^\ JJ js> J P JA^J

KİS- <DLL <JJL J _ ^ J C - I L S ' KJSL^ ' . ^ ^ J ' « - I P ÜıL ı^YLV» ^ J J 2- IÜLP J L . .

(126) 120. dipnotunda bahis konusu edilen hadîs. (127) Zehebî, Mîzân, 11/177, r. 3345. (128) İbn Hacer, Tehzîb, 11/96, r. 145.

125

MESNEVI HADISLERI FORMA 10

Page 149: MESNEVİ HADİSLERİ

j A > j J l -^ ' ^ j l • O ^ > j jf- '^J

ül ÎÂJuîU L :J l i ÛÎ J J j'LJÎ ! Jjl J ^ j L i c J î cJLÜ Ü^' j ^ ^ .

E b û Se leme b . ' A b d u r r a h m â n b . 'Avf, Peygamber imiz ' in zevcesi H z . Aişe 'den , "Resûlullah'ın Ramazan'daki namazı nasıldı?" diye sordu. H z . Âişe de: "Resûlullah, ne Ramazan 'da ne de diğer gecelerde on bir rik'at üzerine ilâve etmiş değildir. Resûlullah, önce dört rik'at kılardı. Artık o rik'atlerin güzelliğinden ve uzunluğundan sorma. Sonra dört rik'at daha kılardu Bunların da güzelliğinden ve uzunluğundan sorma. Sonra da üç rik'at kılardı".

H z . Aişe der kv. "Yâ Resûlullah! Vitir namazını kılmadan önce uyur musunuz?" diye sordum. Resûlul lah (s.a.s) da: "Yâ Aişe! Benim iki gözüm uyur, fakat kalbim uyumaz" buyurdular.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , bütün meşhur hadîs mecmualar ı aynı sened ve metinle rivayet etmişlerdir. Yukarıdaki metin M â l i k b . E n e s ' i n el-Muvatta ' ından'"" alınmıştır. Öbür taraftan Buhâr î " '% Müs l im '"" , E b û Dâvûd"^", Ti rmizî"" ' , Nesâî"'"', A h m e d b . H a n b e l " ' " hepsi de, el-Muvatta' rivayetini almışlardır. Biz, bu sebeple, Muvatta' rivayetini tercîh ettik.

Görüldüğü gibi M e v l â n â , hadîsin son cümlesini almıştır. Zâten, esâs Peygamber Efendimiz 'e âid olan kısmı da orasıdır.

(129) Mâlik b. Enes, el-Muvatta', 1/120, r. 9.

(130) Buhârî, Sahih, 11/47-48; 11/252-253; IV/168.

(131) Müslim, fe/ii/!, 11/166.

(132) Ebû Dâvûd, Sünen, 11/55, r. 1341; Benzeri rivayet, 1/91, r. 202.

(133) Tirmizî, Sünen. 11/228.

(134) Nesâî, SM«E«, III/234.

(135) Ahmed b. Hanbel, Mü5«ec/, 1/220.

126

Page 150: MESNEVİ HADİSLERİ

C- H ü k ü m :

Hadîs, bütün meşhur muhaddisler in ittifakıyla "sahîh "d i r .

Hepsini , ana gibi birbirini esirger bir hâle getirir. Onun için Müslümanlara: "Tek bir nefis" demiştir.

{Mesnevi: C. II, B. 3711; Ank. 11/560)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. IV, 406. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/83-84)'""

A - M e t i n :

A. 01 0 jAA. \ ( J - j aJlp ^1 j_jLvs .Ûjl J _ ^ j J l i : J U jJu, ^

.AİS' A--Îj ,_5$^l OİJ AİT j_5^^l

N u ' m â n b . Beş î r (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Müslümanlar, tek bir nefis gibidir" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki met in Müsl im ' ind i r"" ' . M ü s l i m ' i n bir önceki rivayeti ise

"a^Ij ^ / öyJi~S\" "Mü'minler, tek bir insan gibidir" şeklindedir.

Mevzûumuzla ilgili, aynı yerde, ayrıca dört rivayet daha vardır.

0

(136) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Söz, ancak budur. İnsanlar kardeştir" ve "Alimler, tek bir insan gibidir" hadîslerinin şerhi, bilhassa Dâvûd ve Süleyman Peygamberle diğer peygamberlerin-aleyhisselâm- birliği, birisini inkâr edenin, hiçbir peygambere îmân etmemiş sayılacağı. Birlik alâmeti olarak o binlerce evden birini yıktın mı hepsinin yıkılmış ve bir duvarın bile ayakta kalmamış olacağı, Tann'nın "Biz, onların arasından bir tanesini bile ayırt etmeyiz" demesi. Âkil kişiye bir işaret yeter, zâten bu, işareti de geçti ya!"

(137) Müslim, Sahîh, VIII/20.

127

Page 151: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

M ü s l i m ' i n rivayeti olan bu hadîs " s a h î h "d i r .

128

Page 152: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V Î III. CİLD HADÎSLERİ

Page 153: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 154: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamber: "Tedbîr, sû-i zan'dır" dedi. A boşboğaz, her adımı bir tuzak bil.

(Mesnevî: C. III, B. 268; Ank. III/59)

A - M e t i n :

.J^\ (.j^ : A^s- 4Î1İ JJUTF» J J l i : J l i İ Î L P J J J ^ J U P J P «uj ie-

'Abdurral ımân b. Âiz ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Tedbirli olmak, sû-i zannın eseridir" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs i , senedli olarak sâdece Kuzâ' î 'de '" tesbît edebildik. Diğer ikinci el kaynakların bir kısmı '" "mürsel" olarak Peygamber imiz 'den nakledildiğini, kaydederler. Deylemî"', "mevkuf" olarak Hz. A l i ' y e nisbet edildiğini nakleder. Beyhakî'"' ise, Arablar arasında bir vecîze olarak kullanıldığını söyler. İbn'ül-Arabî el-Mâlikî, şerhi arasında kullanır ve hadîs hakkında açıklamalar yapar"'.

C - H ü k ü m :

Aşağıda işaret edilen kaynaklarda: "Çeşitli rivayetlerin hepsinin de "zaîf" senedlerle rivayet edildiği, fakat biri diğerini takviye etmek suretiyle z a îf ilkten kurtulabileceğini" söylerler.

(1) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 4 ^ r. 14.

(2) Zehebî, Mîzân, IV/344; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 23-24; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/55; 1/355; Esnâ'l-Melâlîb, s. 96. Ayrıca bkz. İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/224.

(3) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 110".

(4) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 313".

(5) Tirmizî Şerhi, VIII/156.

131

Page 155: MESNEVİ HADİSLERİ

Bu sebeple olmalıdır ki, Suyû t î , "hasen" rumuzunu koymuştur*".

( 64 ) b^ijj} .Mİ Jifjf ^ ^\ p J i J p

Ey seçilmiş temiz adam! Peygamber ' in sözünü dinle: "Köyde yurt tutmak aklın mezarıdır".

{Mesnevi: C. III, B. 518; Ank. III/98)

A - M e t i n :

C J U ? " : J l î (1)1 YLSÖ : J l î L -L>- : J L I Öj~>- UJJB^ : J l î J L ^ ı UJJLJ-

» : J J - C J - U P .ÜJı 4Î1İ J J J J l î : J _ J I O L Y O-JU?- : J - ' - i ' J

S e v b â n (r.a) anlatıyor: ResûluUah (s.a.s) bana: "Yâ Sevbân! Köylerde oturma. Zîrâ köylerde oturan, aynen kabristanda oturanlara benzer" buyurmuşlardı .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , B u h â r î " ve B e y h a k î " tarafmdan aynı sened ve metinle ikişer r ivayet olarak nakledilmiştir . B e y h a k î ' n i n birinci rivayeti ile B u h â r î ' n i n her iki r ivayetinin senedleri baştan dördüncü râvî (Bak ıyye ) ' ye kadar aynıdır. Met in bakımından da, B e y h a k î ' n i n her iki rivayeti ile B u h â r î ' n i n ikinci r ivayetinde " j i j . y k" hitabı vardır.

(6) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr. 1/151.

(7) Buhârî, el-Edeb ul-Müfred. s. 203, r. 579, Bâb Sâkin'ül-Kurâ.

(8) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 467^

132

Page 156: MESNEVİ HADİSLERİ

S u y û t î " ve ' A c i û n î ' " de yukarıdaki metni, her iki kaynaktan naklederler.

Z e h e b î ' " , râvîlerinin tenkidi gayesiyle, B e y h a k î ' n i n ikinci rivayetini Mîzân 'ında aynı sened ve metinle alır ve kritiğini yapar. B u h â r î r ivayette, mevzûumuzla ilgili o lmayan bir buçuk satırlık " o ı H " şeklinde devam

eden bir i lâve vardır. Bu yolla gelen nakil şekli, pek şöhret yapmamış ve râvîlerinin bir kısmı tenkide uğramıştır.

İ b n ' ü l - C e v z î de Mevzu'âr ' ında'"" bu rivayeti alır ve "sahîh olmadığını" söyler.

Bu sebepten biz, B u h â r î ' n i n yukarıdaki rivayetini tercîh ettik.

C - H ü k ü m :

Suyû t î , yukandak i nakil için "hasen" rumuzunu koyar. Diğer kaynaklar ise değer hükmü belir tmez. Hadîsin, B u h â r î tarafından, Sahîh 'inin dışındaki bir eserinde nakledilişi, "hasen" hükmünün isabetli o lduğunu gösteriyor.

A ç ı k l a m a :

İ b n ' ü l - E s î r , en-MTıâje 's inde"" sened zikretmeden metni aynen alır v e

" jj iSÜı" "el-Küfûr" kelimesini açıklarken şöyle der: "Küfür ehli, şehirlilere

göre; dirilere nisbetle ölüler gibidir. Sanki onlar, kabirlerde yaşıyorlarmış

hükmündedir. Şamlılar köye " " "el-Kefr" derler " demektedir .

Bizim, "köy" diye tercüme ettiğimiz kel ime, bugünkü mânâda "köy " mefhûmunun çok gerisinde kalmaktadır .

(9) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 11/201.

(10) 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 11/355, r. 3024.

(11) Zehebî, Mîzân, 11/144, r. 3208 (Ebû Mehdî Sa ' îd b . Sinan maddesi).

(12) Îbn'ül-Cevzî, el-Mevzû 'ât, 11/70-71.

(13) İbn'ül-Esîr, en-M/îâye, IV/27-28.

133

Page 157: MESNEVİ HADİSLERİ

( 6 5 ) ^ ^ -./J^j ^ j ^ , .Xy^^- M ••'^^^^^^ C^P

"Küfre razı olma küfürdür" hadîsi ile "Kazâ ve kaderime razı olmayan, benden başka bir Tanrı arasın " hadîsinin mânâsını birleştirmek.

{Mesnevî: C. III, 1362. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. III/221)

A - M e t i n :

J A-S' _jy. (jlj_>Jl y j ~ J - l J J J U ^ _JJÎ JÜÜ-I ^1 U

J J j>Lvaf- C->tC^ SJ..- 3 J "S;^ -'^ J Lİ*^y'rl jJ J J

J _ ^ j : J U dUb. J J ^ \ J Â j p Ü l t) S j l y j » j J - J l j ^ l ^ 1

Enes b. Mâl ik ' den . Resûlullah (s.a.s) ' ın: "Cenâb-ı Hakk: Kim, benim kazâ ve kaderime razı olmazsa, benden başka bir Rabb arasın" dediğini işittim, demiştir.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , yukarıdaki sened ve metinle Beyhakî ' n in Şu 'ab 'ül-îmân 'ında'"" tesbît etmiş bulunuyoruz. Ayrıca Deylemî"" ve Suyûtî"», Taberânî ' n in el-Mu 'cem 'ül-Evsat ' ında "IIıI U I .ûı j o i yy. ^ IIıI ^Uıi ^ y"

şeklinde yine Enes ' d en rivayet ettiğini naklederler. Bu rivayet, el-Mu 'cem 'üs-Sağîr 'de de yer almaktadır"'*.

(14) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 24^

(15) Deylemî, Müsned 'ül-Firdevs, vr. 273''.

(16) SuyM, el-Câmi'us-Sağîr, 11/181.

(17) Taberânî, es-Sağîr, 11/48-49.

134

Page 158: MESNEVİ HADİSLERİ

M u h a m m e d el-Medent'*> ve ' A c i û n î ' " de, ayrıca E b û H i n d e d - D â r î

tarikiyle: " j ı ^ i.j . j . ^ j ^ . Jj^ j ^ ^ , ^ JC^. > y ^ " şeklinde

T a b e r â n î ' n i n naklini zikrederler.

Gazâ lP" ' , //îj^â'sının bir yerinde hadîse yer verir. ' I r â k î ise, hadîsin tahrîcinde: ' T a b e r â n î ' n i n el-Mu'cem'ül-Kebîr'inde, İ b n Hıbbân ' ı / ı</a da ez-Zu'afâ'sında E b û H i n d ed-Dâr î ' r fe« rivayet ettiklerini" söyler. Bu rivayet, ' A c i û n î ' n i n bahsettiği rivayettir.

Z e h e b î " ' de: " y^ CAI» y:- T*JL,î y> T^JU ı ^jj- ^\ y. I U J y. M\i ^ JL.J J; J L . ^

j\y^ bj ,_Jkü ^ 'Lü; J=y. ^ cy '-ı^i '-^ ı ^ ı " şeklinde zikreder. Öyle

görünüyor ki, Z e h e b î ' n i n naklettiği sened, T a b e r â n î rivayetinin senedidir. Zeheb î , hadîsin râvîlerinden olan S a ' î d b . Z iyâd 'dan ' " ' bahsederken, hakkında "Metruk 'ül-Hadîs " dendiğini ve İ b n H ı b b â n ' ı n kendis inden bu hadîsi naklett iğini i lâve eder. Daha sonra da: "Hatânın hangisinden olduğunu bilmiyorum: Kendisinden mi, babasından mı, yoksa dedesinden mi?" der. Dedes inden kasdı da yukar ıda ismi geçen E b û H i n d ed -D â r î ' d i r .

C - H ü k ü m :

Gerek ' I r â k î ve gerekse Suyû t î , hadîs için: "Senedi zaîf bir hadîsdir" demişlerdir. Biz im naklett iğimiz rivayet, E n e s rivayeti olduğu için, Z e h e b î ' n i n mezkûr râvî için "Metruk'ül-Hadîs" hükmü, bu rivayet için mu ' t ebe r değildir.

"y iT yiS^JU Ui^t " "Küfre rızâ küfürdür" hadîsini ise tesbît e tmek

mümkün olmamıştır .

(18) Medenî, el-İthâfât'üs-Seniyye, vr. l"".

(19) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. II/l 02.

(20) Gazâlî, thyâ, IV/345.

(21) Zehebî, Mzâ« , 11/138.

(22) Zehebî, a.g.y., r. 3183.

135

Page 159: MESNEVİ HADİSLERİ

( 66 ) d^^^. ^d^i J^^J

Peygamber : "İleri giden şeyh, kavminin arasında Peygambere benzer "

dedi.

{Mesnevi: C. III, B. 1774; Ank. III/288)

A - M e t i n :

J^J'LP y ^ J J A J J ı A ^ LJA>- j j jU l - U ^ J J ^ bj'o» J J ^ 1 J J

. o y J ^^ir ^ 1 :U .y j^ ^ y l j p j p dUU j p

' A b d u l l a h b . Ö m e r (r .a) 'den. Sözü Peygamber Efendimiz 'e nisbet ederek şöyle Aex:"Kendi muhitinde şöhret yapmış üstün ve faziletli kimse (şeyh), kavmine ve ümmetine nisbetle Peygamber gibidir" demiştir.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , daha ziyâde ikinci el eserlerde tesbît edebildik. Yukarıdaki metni bu senedle S u y û t î " ' , İ b n H ı b b â n ' ı n ez-Zw'q/a 's ından nakleder. Aynı sened ve metinle Z e h e b î ' " ve İ b n Hacer*"' de naklederler. A y n c a Deylemî*'", S e h â v î " ' ve benzerleri"*' de hadîse yer verirler. Gazâ l î , İhyâ 'sınm"" bir yerinde hadîsi bahis konusu eder.

(23) Suyûtî, el-Le 'âlî l-Masnû 'a fi 'l-Ehâdîs 'il-Mevzû 'a, 1/80.

(24) Zehebî, Mîzân, 11/464, r. 4470.

(25) İbn Hacer, Tehzîb. V/332, r. 567.

(26) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 139".

(27) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 257, r. 609.

(28) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 11/43; 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 50-51; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/17, r. 1576; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib. s. 126.

(29) Gazâlî, İhyâ, 1/83; 'Irâkî, el-Muğnî. a.g.y., haşiye: 1.

136

Page 160: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

İ b n H a c e r , hadîsin dördüncü râvîsi ' A b d u l l a h b . Ö m e r b . G a n â i m (ö: 190) 'den bahsederken""' , onun hakk ında İ b n H ı b b â n ' ı n : " M â l i k b . Enes 'rfen normal yollarla elde etmediği hadîsleri rivayet etmiştir. Onun hadîslerini zikretmek ve kitaplarda rivayet etmek doğru olmaz. Sâdece, ibret için ma'lûmât kabilinden alınabilir. O; M â l i k - N â f i ' - İ b n Ö m e r tarikiyle "AL-Î j ^ 1 5 " •^ji j " hadîsini rivayet etmiştir ki, bu hadîs mev-zû'dur" dediğini nakleder . Bundan sonra İ b n H a c e r kendi görüşünü açıklar ve şöyle der: " J«J _j v j V j-xiJi J J ı ^ ^ ^ y-1. o u - y.'' J^j

.<,y y yT di^ u ^ î ^ \ c> •>M' " "Öyle zannediyorum ki, İ b n

H ı b b â n bu zâtı tanıyamamıştır. Zîrâ o, kadri yüce ve sika bir kimsedir. Bunda şüphe yoktur. Ümîd ediyorum ki, İ b n H ı b b â n ' ı n reddettiği hadîs-lerdeki hatâ, hadisin diğer râvîlerinden ileri gelmektedir".

Gerek İ b n H a c e r ve gerekse Z e h e b î , böylece İ b n Ğ â n i m ' i n "zaîf" râvî oluşu keyfiyetini ve hadîsin "mevzu ' " oluşu fikrini reddetmektedi r ler. Hattâ E b û Davud 'un, kendis inden hadîs naklett iği ve onun hakk ında "Müştekim'ül-Hadîs- Hadîsleri doğrudur "hükmünü verdiği r ivayet edilir.

Dey lemî ve diğer bâzı rivayeti, E b û Râf i ' den , başka bir tarîkle rivayet edilmiştir. Ve metin "O^Î J <UÎ j ^ ^ ^ ı " şeklindedir.

' I r â k î ve Suyû t î , hadîsin "mevzu '" değil, "zaîf" bir senedle rivayet edildiğini söylerler.

Sehâv î ve ona dayanarak 'Al i e l -Kâr î ; İ b n H a c e r ve İ b n T e y m i y e ' n i n de İ b n H ı b b â n ' ı n görüşüne katılarak, hadîsin "mevzu'" o lduğunu ve eskilerden birisinin uydurması olabileceğini söylemişlerdir.

Fakat biz, İ b n H a c e r ' i n görüşünü yukarıda tesbît etmiş bulunuyoruz . İ b n T e y m i y e ' n i n ise fikirlerinin mesnedi behrtmediği için, verdiği hükmün tahkiki bir hayli güçtür.

0 0

(30) Bkz. İbn Hacer, Tehzîb, a.g.y.; aynca Zehebî, Mîzân, a.g.y.

137

Page 161: MESNEVİ HADİSLERİ

( 67 ) yj ^ \ 0 ji-^ çAfj' ^ j J u /y^^ ^jL^

^J\J^'r^:Jji\ j Jı^\s»j b ^ ^ b J^[f ^ ^

))y^ J b ^ L ^ ü â \j J^) Jl/

Peygamber : "Kıyamet günü suçluları ağlar, inler bir hâlde nasıl terk ederiz?

Ben, o gün canla başla onların suçlarını affettirir, onlara şefaat eder, onları ağır işkencelerden kurtarırım.

Suçluları, büyük günahlarda bulunanları, çalışıp çabalar, ne yapıp yapıp Tanrı azabından halâs ederim.

Ümmetimin iyileri zâten kurtulurlar. O azâb günü, benim şefaatime ihtiyâçları olmaz.

Hattâ onlar bile suçlulara şefaat ederler. Onların bile sözleri geçer, hükümleri yürür.

Hiç kimse, başkasının suçunu almaz, yükünü yüklenmez... Yüklenmez amma yüklenen ben değilim ki.. Onların yüklerini alan, onları hafifleten Tanrı'dır"dedi.

(Mesnevî: C. III, B. 1783-1788; Ank. III/289)

Yukar ıda söz konusu edilen hadîs, M e v l â n â tarafından genişletilerek nakledilmiştir . Hadîsin, metninden ziyâde mânâsı dikkate alınmış ve metinle mânâ meczedilmiştir .

İlk üç beyit te zikredilen hadîsle, son üç beyitte anlatılan mânâ ayrı ayrı hadîslerdir. Şöyle ki:

138

Page 162: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

<İ I J J l i : Jli _pjî jf- C - J Ü ^ yM js^ liO ' bj-b J U J J I J J - ^ I L J U ^

E n e s (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Benim şefaatim, ümmetimin büyük günahlüarmadır" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , T i rmiz î ' E b û D â v û d ' " , İ b n Mâce ' " ' , T a y â l i s î A i ı m e d b .

Hanbel'^", e l - H â k i m " " ve B e y h a k î " ' tarafından değişik sened ve müşterek

metinle nakledilmiştir. Bâzı rivayetlerde " ^ U I " yerine "SPU- IJ I " değişikliği

vardır ki, bunun mânâya herhangi bir te 'sîri yoktur.

C - H ü k ü m :

Hadîsin hükmü için T i r m i z î : "Bu, hasen, sahîh ve garîb bir hadîsdir" der.

e l - H â k i m ' i n birinci rivayeti, sened ve metin bakımından aynıdır. Bu hadîs için de e l - H â k i m ; "Bu, B u h â r î ve M ü s l i m ' i n şartlarına göre sahîh bir hadîsdir" der. Z e h e b î ise Telhîs ' inde, bu hükme herhangi bir itirazda bulunmaz. Diğer kaynaklar, herhangi bir değer hükmü belir tmemişlerdir .

Son üç beyit ise, şefaatle ilgili çeşitli hadîslerden istifâde edilerek ifâde-lendirilmiştir. Meselâ:

(31) Tirmizî, Sünen, 1X7266-267 (iki hadîs, ikincisi Câbir 'den) .

(32) Ebû Dâvûd, Sünen. IV/325, r. 4739 (Enes 'den).

(33) İbn Mâce, Sünen, 11/1441, r. 4310 (Câbir 'den).

(34) Tayâlisî, Müsned, s. 270, r. 2026 (Enes 'den).

(35) Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/213 (Enes'den).

(36) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/69 (ilk üçü Enes 'den, son ikisi Câbir 'den, beş rivayet).

(37) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 35" (Biri Enes, diğeri Câbir 'den iki rivayet).

139

Page 163: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

Uap jf. J\ Y ı / ' J c/- cf- J - ^ ' ^y^^ ÛV-J - i y}

Y FLIÜ] ^JLİ^, Y » ÜL J L I A İ P İ J I J - , ^ ÜL J _ J ^ J O İ : O-*^ jf-

. Â J T I L _ ^ - B J ^ R ^ ^ J L İ O Y ( ^ ^ J ^ J L İ O Y . ( » ^ J SIJ^ÂÜ

Ebû Sa'îd ( r .a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "Ümmetimden öyleleri vardır ki, bir kısmı büyük bir topluluğa, bir kısmı bir kabileye, bâzıları bir sülâleye, bâzıları da bir adama, cennete girinceye kadar şefaat ederler" buyurmuşlardır .

Hadîsi, Tirmizî"" rivayet etmiş ve: "Bu, hasen bir hadîsdir" demiştir.

A y n c a :

Jl ÜL - L P jS- jı\ ÜL J L P j P JIJL>- LJ . ^ — - A J BJ . Â - ~ İ jı ^ y\ BJO^-

j ^ ı > ' î y J ^ j  P U J O IJRL J ^ J u : J J J L . - J Aİp ÜL J L V J ^^L A;Î «.U-ÜRL

'Abdul lah b. Ebî ' l -Ced'â ( r .a) 'dan rivayet edilmiştir. Der ki: Resûlullah (s.a.s): "Ümmetimden bir kişinin şefâatıyla. Benî Temîm'den daha fazla kimse C^/ıng^'^^ıVer" buyurmuşlardır .

Bu hadîsi de Tirmizî'", İbn Mâce'*», Dârimî"' ve el-Hâkim'"" r ivayet etmişlerdir.

Gerek Tirmizî ve gerekse e l -Hâkim, hadîsin "sahih" oluşu üzerinde ittifak etmişlerdir.

(38) Tirmizî, Sünen, IX/269.

(39) A.g.e., IX/268.

(40) İbn Mâce, Sünen, 11/1444, r. 4316.

(41) Dârimî, Sünen, 11/235, r. 2811.

(42) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/170. İlk hadîs için aynca bkz. Hatîb et-Tebrizî, Mişkât, III/81, r. 5598-5599; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/40; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/10, r. 1557; Zehebî, Mîzân, 11/314, 399; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 122.

140

Page 164: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamber ; "Ey ulular, ben size baba gibi şefkat ederim. Sizi babanız gibi severim " demiştir.

{Mesnevi: C. III, B. 1934, Ank. III/312)

A - M e t i n :

oJl^l -iSjs. ^ \:,\ \J:\ -.^j ^ İîıl ^y.j J l i : J l i 5 ^ ^ 1 ^ ^jî

Ebû Hüreyre ' den . Peygamber Efendimiz: "Ben, sizin için aynen babanız gibiyim. Size öğretirim " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, müşterek sened ve metinle Ebû Dâvûd""', Nesâî"""', İbn Mâce""", Dârimî"""', Al ımed b. Hanbel""" gibi muhaddis ler tarafından nakledilmiştir . Yukarıdaki metun Ebû Davud 'undur.

Nesâî ve A h m e d b. Hanbel rivayeti "AJIj,\ J i . " ; İbn Mâce ve Dâr imî

rivayeti ise " A I ^ A J I J T . " gibi değişiklikle arz eder. Bu takdirde "Size göre

ben, çocuğuna nisbetle babası gibiyim" şeklinde tercüme edebiliriz. Görüldüğü gibi değişiklik, sâdece lâfız yönündendir , mânâ yönünden değil.

(43) Ebû Dâvûd, Sünen, 1/30, r. 8.

(44) Nesâî, Sünen, 1/38.

(45) İbn Mâce, Sünen, 1/114, r. 313.

(46) Dârimî, Sünen, 1/138, r. 680.

(47) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/247.

141

MESNEVI HADÎSLERI FORMA ]

Page 165: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Yukar ıda ismini verdiğimiz kaynaklar, hadîs hakkında herhangi bir değer h ü k m ü belirtmemişlerdir . Fakat, meşhur hadîs mecmualar ında ittifakla yer ahşı , hadîsin "sahîh " o luşunun ifâdesi olarak kabul edilebilir.

Sâdece Mişkât'm^"^' dipnotunda: "Senedi hasen bir hadîsdir" kaydı vardır. Bilindiği gibi "hasen "1er, "sahîh" bölümünde mütâlâa edilirler.

( 6 9 ) 'Li^l >\Ji\ ^ -.jyyi jy.j M ^Lj

Resûlullah Sallallâhü Aleyhi ve Sellem: "Şüpheyok ki, Tanrı'nin gizli velîleri var" buyurdu.

(Mesnevî: C. III, 3104. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. III/518-519)

A - M e t i n :

J J J u « - - La (^jİjJl JLJ«— J J OUiP LJ ıjj^^ J J j i t l r -^ '

cf. -^J o^^' cy- Ls-^ cf- o-^^ ^-y- cy cf^ r-r j j u - j «uLe- ü l Ül J J j x . ^ J l - u p ü l ı-jUaJİ-l j j j î : o î j p

U : jLâi ( $LJ j -UİP Ül |_jLsdi ü l J _ ^ j j J - U P -UP ü l J J J^LC . y> lili

o t j r ' : J l i ? Aijüf- l>j : J l i jjiJl I I A t _ - ^ U t f j ^ ADU?- ı ^ : ^ . : J ^ ^ W ^iJ^:^.

ü l j l _j .ÂjjL^b J U J ' ü l jjl> ü l J J ( ^ i L p j ^ j l j iJyo «.b^l j ^ J^-.Jl j l : J y j

iy_/<j |i j ly^Jj |1 û l j IJJUİ:Û!J Jİ I_^LP jJ J J J J I f U ^ ^ I «.Li'SlI

Ö m e r b . e l - H a t t â b , bir gün Mescid-i Nebevî'ye gitmişti. O sırada M u ' â z b . C e b e l ' i , Resûlullah (s.a.s) ' ın kabrinin yanında ağlar bir vaziyette gördü ve : "Yâ Mu'âz! Seni ağlatan şey nedir?" diye sordu. M u ' â z da: "Bu

(48) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât. I/l 12, r. 347.

142

Page 166: MESNEVİ HADİSLERİ

kabrin sahibinden işittiğim bir şey vardı. İşte o beni ağlatıyor", dedi . H z . Ö m e r : "Nedir o işittiğin?" deyince; M u ' â z , Peygamber Efendimiz ' in : "Riyanın en basiti bile şirktir. Kim Allah 'ın Veli'sine düşmanlık ederse Allah'a karşı muharebe i'lân etmiş olur. Allah, muttaki ve gösterişsiz gizli amel işleyen iyi kullarını sever. Ki onlar, ortada yok iken hiç kimse tarafından sorulup araştırılmaz (Yâ 'n i madde p lânmda kendilerine hiç değer verilmez). Eğer bir topluluğun yanında iseler, çağmiıp fikirleri alınmaz. Onlar tanınmazlar da!.. Kalbleri, hidâyet lambalarına benzer. Bütün müşkil ve muğlak işlerin altından çıkarlar, uhdesinden gelirler" buyurduğunu işitmiştim" dedi.

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, e l -Hâkim' in '"" bir rivayetidir. Aşağı yukarı aynı

sened ve metinle İ b n Mâce'™', E b û N u ' a y m el- Isfehânî"" ve Beyhak î " "

tarafından da rivayet edilmiştir. Bâzı rivayetlerde (meselâ: İ b n M â c e , H â

k im ' in ikinci rivayeti, B e y h a k î ) "v -^" den sonra "J^yH'^" kelimesi ilâve

edilmiştir. Biz, tercümeyi buna göre yaptık.

C - H ü k ü m :

e l -Hâk im, hadîsin sonuna: "Bu, senedi sahîh bir hadîsdir" hükmünü ilâve eder. Zeheb î , Telhîs'irLâs "Sahîh 'dir" diyerek aynı hükmü benimser.

e l - H â k i m ' i n ikinci r ivayetinde de: "Bu, sahîh bir hadîsdir. Bütün muhaddisler, Z e y d İ b n E s l e m ' m , babasından, onun da, Sahâbe '</e« yaptığı nakillerle ihticâc etmişlerdir... " der. Aynı hadîs için Z e h e b î de: "S a -hîh 'dir. Herhangi bir illeti yoktur" hükmünü verir.

İ b n M â c e rivayetinin senedinde, beşinci râvî durumunda olan ' A b d u l lah b . L e h î a ' n m "zaîf" bir râvî olduğu söylenir. Biz, bu sebepten, İ b n M â c e rivayetini değil, e l - H â k i m rivayetini tercîh ettik.

(49) el-Hâkim, el-Müstedrek, IV/328; ayrıca bkz. 1/4. (50) İbn Mâce, Sünen, 11/1320-1321, r. 3989. (51) Ehn'Nu'&ym, Hüyetul-Evliyâ, 1/15. (52) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 419^ ; Beyhakî, Kitâb 'ül-Esmâ ve 's-Sıfât, s. 3 51.

143

Page 167: MESNEVİ HADİSLERİ

ihyâ 'nm tahrîcinde ' I r âk î " " , e l - H â k i m ' i n hükmünü naklettikten sonra: "Ben de derim ki, sahîh değil zaîf bir hadîsdir. Zîrâ senedde bulunan ' î s â b . ' A b d u r r a h m â n "% zaîf hattâ metruk bir râvîdir" der.

Diğer kaynaklar , hep e l - H â k i m ' i n görüşüne katılırlar"".

Peygamber : "Dfn, nasihattir" dedi. Nasihat , lügatta hıyanetin zıddıdır.

(Mesnevî: C. III, B. 3943; Ank. III/659-660)

Ayrıca: " . . . j i-üi ..." Peygamber ' in : "Dîn, öğütten ibarettir"

demesi , şeklinde B A Ş L I K olarak da zikredilmiştir.

(Mesnevî: C. V, 3351. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/717)

A - M e t i n :

JJ çlW jf- ^ U » jî ji J - ^ jf- öLâ^ UÎJ.>- ıŞX^ jj\ UIO^ j<rU JJ J . ^ ^^ .>•

: Jli ? ^ Ldi i o ^ ] jij]\ -.^M ^j ^ Jîi\ J..^ ^ \ j ^ ıŞj\Jİ\ ^ jj> ^ \ Ajy_

.ı^-f^\f-j ı > J - ~ i l j Jj A J L : ^ J «Sı

T e m î m ' ü d - D â r î (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Din, sâdece nasihatten ibarettir" buyurdu. Biz: "Kimin için?" dedik. O da: "Allah için, kitabı için, Resulü için, Müslümanların imamları (liderleri, başkanları) ve top yekûn Müslümanlar için " buyurdular demiştir.

(53) Trâkî, el-Muğnî, milli, haşiye: 3. (54) Zehebî, Mîzân, III/317, r. 6583; İbn Hacer, Tehzîb, Vni/218, r. 404.

(55) Hafız el-Münzirî, et-Terğîb ve't-Terhîb, 1/68, r. 22; IV/154, r. 51; İhyâ, a.g.y Ayrıca bkz. Zehebî, Mîzân, IV/264; 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 1/53, r. 127.

144

Page 168: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin Müsl im' in ' "" bir rivayetidir. Aynı yerde ayrıca iki rivayet daha vardır. Öbür taraftan, değişik sened ve aynı metinle E b û Dâvûd'"», Ti rmiz î"" , Nesâî"", Dâr imî ' " ' , A h m e d b , H a n b e l ' " ' ve Beyhak î " " de rivayet etmişlerdir"".

Metinde, bâzı rivayetlerde "ji-iJı J i " bâzılarında "^i-^J' L C I " farklıl ıklanyla;

"Xiıi J j - j L. J^" gibi fazlalıklar vardır ki, bunların, mânâya herhangi bir te 's îr i

yoktur.

Senedde ise; D â r i m î , ' A b d u l l a h b . Ö m e r ' d e n ; E b û D â v û d , B e y h a k î ve Nesâ î ' n in ilk iki rivayeti ile M ü s l i m ' i n her üç rivayeti T e m î m ' ü d -D â r î ' d e n ; T i r m i z î ve A h m e d b . H a n b e l ile Nesâ î ' n in son iki rivayeti E b û H ü r e y r e ' d e n d i r . Müşterek rivayetler hemen hemen birbirinin aynıdır.

C - H ü k ü m :

Hadîsin, M ü s l i m ' d e yer alışı ve T i r m i z î ' n i n ; " 5M, sahîh ve hasen bir hadîsdir" hükmü, Suyût î ' n in ' " ' de "sahîh" rumuzunu koyusu, hadîsin sıhhatinin delilleri olarak kabul edilebilir.

*

(56) Müslim, Sahîh, 1/53-54 (üç rivayet).

(57) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/392-393, r. 4944.

(58) Tirmizî, Sünen, VIII/113-114.

(59) Nesâî, Sünen, VlI/156-157 (dört rivayet).

(60) Dârimî, Sünen, 11/220, r. 2757.

(61) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 11/297.

(62) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 458 b.

(63) [Mttellifin 70. hadisle ilgili derkenarı]: "LSJ^İ\ ^ y i>^ı .jüı" Buhârî, et-Tarîh 'us-

Sağîr, 11/35. Rivayetlerle ilgili geniş bir değerlendirme de var. (64) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/18. Aynca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/608, r. 4966;

Hâfız el-Münziri, et-Terğîb. 11/575, r. 13; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/414, r. 1324.

145

Page 169: MESNEVİ HADİSLERİ

( 7 1 ) ^ , / \ J J

O gayb askerinin başbuğu Peygamber dedi ki : "Ey yiğit! Savaştan önce yiğitlik olamaz".

(Mesnevi: C. III, B. 4004; Ank. III/668)

A ç ı k l a m a :

A n k a r a v î ' n i n de J J V" şeklinde tesbît etmiş olduğu hadîs

metnine, hiçbir yerde rastlayamadık.

Mesnevî Hadîsleri üzer inde bir araşt ırma yapan F ü r û z a n f e r , Ehâdîs-i Mesnevî'sinde, her nedense, bu beyti zikretmemiştir . Belki de, hiçbir kaynak tesbît e tmemiş olmasından dolayı a lmamış olabilir.

Bu sebeple biz, herhangi bir şekilde, değer hükmü belir tmek imkânı elde edememiş oluyoruz.

( 7 2 )

Hadîsdeki şu güzel öğüdü duy: "Düşmanlarınızın en kuvvetlisi içinizdedir".

(Mesnevî: C. III, B.4066; Ank. III/676-677)

A - M e t i n :

" d l ^ ^ 1 d U ü c5-^î "

"Düşmanınızın en kuvvetlisi, içinizde bulunan nefsinizdir".

B - K a y n a k l a r :

Kaynak hadîs mecmûa lannda böyle bir metne rast layamadık. Gazâl î ,

146

Page 170: MESNEVİ HADİSLERİ

ihyâ'smm bir yerinde*"' jo ıkandaki metinle zikreder. T r â k î ise hadîsin tahrîci'nde'^\ bu hadîsi , "Beyhak î ' n / / ı , Kitâb'üz-Zühd'de İ b n ' A b b â s rivâ-yetiyle naklettiğini" söyler.

' I r â k î , a y n c a "Hadîsin senedinde bulunan M u h a m m e d b . ' A b d u r r a h m â n b . Ğ a z v â n ' m ' " ' hadîs uyduruculardan birisi" o lduğu kay-dmı ilâve eder.

'Ac iûn î "" de aynı şekilde " B e y h a k î , Kitâb'üz-Zühd'de zaîf bir senedle rivayet etmiştir" der.

' A b d ' u r - R a û f e l - M ü n â v î ise, değer hükmü bel i r tmeden, sâdece, Beyhak î ' n in rivayet ettiğini zikreder*"".

Biz, daha önce de ifâde ettiğimiz gibi, B e y h a k î ' n i n Kitâb'üz-Zühd'ünü inceleme imkânı bulamadık. Hadîs hakkında, yukarıdaki m a ' l û m â t dışında, herhangi bir doküman da elde edemedik. Bu sebeple, kesin bir değer hükmü tesbît edilememiştir .

«s

( 7 3 ) jl^^jp^j^^j^)''!^ c / M ^ ' c / ' " : / ^ ^ ^

O güzel yiğit, O Peygamber : "Sözde sihir hâssası var" dedi. Doğru da söyledi.

(Mesnevî: C. III, B. 4079; Ank. III/678)

A - M e t i n :

01 :J l î j\ I o U l 01: ( J L - J AJLP ^1 J v ^1 J _ ^ j JU î U İ U ^ U l ^

(65) Gazâlî, İhyâ. III/4.

(66) Trâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 1.

(67) Bkz. Zehebî, Mîzân. III/625, r. 7857.

(68) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/143, r. 412.

(69) Münâvî, Künûz 'ül-Hakâyık, 1/32-33 (Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr'in kenarında).

147

Page 171: MESNEVİ HADİSLERİ

'Abdul lah b. Ö m e r anlatıyor: Maşrık tarafından iki kişi gelip veciz bir konuşma yapmışlardı da halk, bunların ifâde tarzlarına hayran olmuştu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Güzel konuşmada sihir hâssası vardır" buyurdular . Râvî, tereddüd ederek, yâhud: "Güzel ifâde ile konuşmanın bâzısında sihir hâssası vardır" buyurdu, demektedir .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Mâl ik b. Enes ' i n el-Muvatta 'ından'™' alınmıştır. Ayrıca Buhârî"', Ebû Dâvûd"", Tirmizî"" ve Ahmed b. Hanbel'"', hepsi de aynı sened ve metinle el-Muvatta' rivayetini naklederler. Buhârî el-Edeb 'M7-Afö/reJ ' inde"", Tayâlisî de Müsned'inde''"'' İbn 'Abbâs rivayetini verirler. Biz, bu sebeple el-Muvatta' r ivayetini tercîh ettik.

C - H ü k ü m :

Meşhur hadîs mecmualar ında ittifakla yer alışı, hadîsin "sahih" oluşunun ifadesidir. Ayrıca Tirmizî: "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" kaydını da ilâve eder.

( 7 4 ) ^ ^ U ^ ^ ^ ^ k ^-J^\ ^ M -./yr^^^^

Peygamber dedi ki: "İhsan edilen şeye verilecek karşılığı iyice bilen, bu dünyâda ihsanda bulunur".

{Mesnevî: C. III, B. 4103; Ank. III/681)

(70) Mâlik b. Enes, el-Muvalta'. 11/986, r. 7.

(71) Buhârî, Sahih, VII/30; VI/137.

(72) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/413, r. 5007; ayrıca bkz. 5010, 5011, 5012. hadîsler.

(73) Tirmizî, Sünen, VIII/184.

(74) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/16.

(75) Buhârî, el-Edeb 'ül-Müfred s. 301, r. 872.

(76) Tayâlisî, Müsned, s. 348, r. 2670.

148

Page 172: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

l ' (v^lyl ^y J U : ^ ! UJ ı.ijjh>yil «Sil JLJP ^ J-«^î _JJÎ L J ı.y,s- jj X^

^ ^ • ^ Cf. y ^ 0^ cr^)^ j>. j f - J J . I J B JJ. ^ y ^

• J j h ( J — J ^ .üjl J _ ^ j O J ^ J " : J l i <UP «Sil J ^ ^ .trfî ^ jojJl ^

H z . Ali ( r .a) 'den: Peygamber Efendimiz, uzunca bir hadîsinin arasmda: Yaptığı işin karşılığını yakinen bilen kimse, ihsanda cömert davranır"

buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsin yegâne kaynağı, K u z â ' î ' n i n Müsned uş-Şihâb'ıdıfDiğer bütün ikinci el kaynaklar, K u z â ' î ' y e atıf yapmakla yetinirleı^'". Aynca , Nehc 'ül-Belâğa 'da'"', Hz . Ali 'nin hikmetli sözlerinden birisi olarak da zikredilir.

C - H ü k ü m :

Hadîsin sıhhat derecesi ile ilgili bir kayda rastlanmamıştır . Biz de, sened üzerinde araştırma yapıp bir neticeye gitmeyi denemedik.

( 7 5 ) ^ / ^ U , l ^ > ^ U j t >

"Hepiniz çobansınız. Peygamber de çobandır. Halka gelince, sürüye benzer. Peygamber onların çobanıdır, onları sürer durur".

(17) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb. vr. 47", r. 265.

(78) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 401; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/231; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 201.

(79) Nehc 'ül-Belâğa, Ill/l 85, r. 138.

149

Page 173: MESNEVİ HADİSLERİ

(Mesnevî: C. III, B. 4146; Ank. III/689)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. VI, B. 4395; Ank. VI/468f

A - M e t i n :

OÎ : U ^ ü l ^ j JJ ü l A-P J P jLüj JJ ü l J L P J P diiL» ı^'J^ , ^ ' ^ \

.. j J P J j j w ( v ^ ^ j ^1 j ( » ^ ^ : J l i ( . -L - j A J P ü l J- .Ö ü l J_)~ .J

'Abdullah b. Ö m e r ( r .a) 'den, Resûlullah (s.a.s): "İyi biliniz ki, hepiniz çobansınız. Ve hepiniz sürüsünden mes 'ûldür " buyurmuşlardır .

Hadîsin, dört satırlık kadar bir devamı vardır. Burada mes 'û l iye t yüklenen kimselerden bâzı lan , m e s ' û l oldukları hususlarla birlikte belirtilir.

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i metin Buhârî 'nin'*" bir rivayetidir. Buhârî ' n in , ayrıca birkaç rivayeti daha vardır"*". Diğer taraftan, müşterek diyebileceğimiz kadar benzer senedler ve aynı metinlerle Müslim"", Ebû Dâvûd'*"*, Tirmizî*" ve A h m e d b. Hanbel'*'* de nakletmişlerdir.

C- H ü k ü m :

Buhârî ve M ü s l i m ' i n ittifakla rivayet ettikleri hadîsler, prensip olarak, "sahîh " kabul edilirler.

(80) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Hepiniz çobansınız ve size tâbi olanlardan mes'ûlsunuz" diyen, sürünün hâlini bilir. Ot mu otluyor, yoksa bir savaşa mı düştü? Bundan haberdârdır".

(81) Buhârî, Sa^/î, VIlI/104.

(82) A.g.e., VI/146; VI/152; ^215; aynca Buhârî, el-Edeb-ül-Müfred s. 81, r. 206; s. 83, r. 212.

(83) Müslim, Sahîh, VI/7-8.

(84) Ebû Dâvûd, Sünen, III/180, r. 2928.

(85) Tirmizî, 5ö«e«, VII/198.

(86) Ahmed b. Hanbel, Müsned II/5, 54, 111, 121.

150

Page 174: MESNEVİ HADİSLERİ

Mustafâ Aleyhisse lâm' ın : "Kur'ân'ın zahiri var, bâtını var. Bâtınının da yedinci batna kadar bâtını var" hadîsinin tefsiri.

{Mesnevi: C. III, 4244. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. III/706)

Yukandak i metnin aynısmı, kaynak hadîs mecmûala rmda bulamadık. Fakat benzerini , bâzı kaynaklarda tesbît etmiş bulunuyoruz.

A - M e t i n :

Jl, ^Lfr Uî J \ Lî 01 j y j> Ji ( J l ^ l Uî ,^L2Jl ^ - ^ ^ j , , y.JJ f^\j>\\ y \ Uî-b^

i_j*.w» Jl « Ü I İ J L P jS- jS- ÖJı—f- jS- liJÜL» y \ gjİJUjil OUiP <_JU- UJ A İ I J I - J P

^ LU 01_) jjJajj ^ AJ " 1 U c J ^ Î Âjv- J y î o T 0 1 : J l î

'Abdullah b. Mes 'ûd ( r .a) 'dan. Der ki: "Kur'ân, yedi harf üzerine indirilmiştir. Onda olan her harfin muhakkak bir zahiri bir de bâtını vardır. Ali b. Ebî Tâlib ise, zahir ve bâtın ilmine tamamen vâkıftı".

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin, Ebû N u ' a y m el-Isfehânî 'n in Hılyet'ül-Evliyâ 'sından'"' alınmıştır.

Hakîm et-Tirmizî de Nevâdir'ul-UsüPünde'^'\ sened zikretmeden

'Abdurrahmân b. ' A v f d a n : CMJ ^ AJ jT^Ji :j^yJi  . U " ' "ÜÇ

şey Arş'ın altındadır: Birincisi Kur'ân-ı Kerim 'dir ki, onun zahiri ve bâtını vardır. Kullar buna muhtâcdırlar....." şeklinde nakleder.

(87) Ebû Nu'aym, Hılyet 'ül-Evliyâ, 1/65 (Ali b. Ebî Tâlib bâbı).

(88) Hakîm et-Tirmizî, Nevâdir 'ul-Usûl, s. 406.

151

Page 175: MESNEVİ HADİSLERİ

İ b n ' ü l - E s î r , en-Nihâye'sinde'^'"; "bâtın" kelimesini îzâh ederken:

"Kur'ân'ın sıfatı hakkında" " j i ^ j ^ J^" "Onun her âyetinin bir

zahiri bir de bâtını vardır" cümlesini nakleder. Fakat kaynak zikretmez. Bu arada şu açıklamayı yapar: "Zahirinden maksat, mânâsı açık olan kısmıdır. Bâtınından maksat da tefsire ihtiyâç gösteren kısımlarıdır" der.

îhyâ'nm bir yerinde'*" " U K U J lyife d'\jüi oı" "Kur'ân'ın zahiri ve bâtını

vardır" şeklinde nakledilir. Hadîsin tahrîcinde ' I r âk î " " de bunun, " İbn H ıbbân ' ı / ı , Sahîh 'inde İ b n Mes 'ûd ' r fan rivayet ettiğini" söyler. Bu rivayetin, yukandaki E b û N u ' a y m ' i n İ b n M e s ' û d rivayeti ile aynı olması muhtemeldir.

'Aciûnî ' '" ; T a b e r â n î ' d e n şöyle bir nakil daha zikreder. " ^ JSO

JS3j ı-iy- JSİj j j a j / ' "Kur 'ân 'ın her harfinin bir zahiri, bir de bâ

tını vardır. Ayrıca her harfin bir hadd'i ve her hadd'in de bir matlaı vardır".

Aynı ibareye en-Nihâye'de.^''^' İ b n ' ü l - E s î r de yer verir.

Mevcûd kaynaklarda tesbît edebildiğimiz ma ' lûmât , aşağı yukarı , bunlardan ibarettir.

C - H ü k ü m :

Mevcûd kaynaklarda herhangi bir değer hükmü beyân edilmemiştir .

( 7 7 ) ^ r ^ ^ j y - C ^ / y ^ â ^ / ^ : ^ ..^-^.JJ}lîİ^^)\y^.

Muradsızl ık cennete kılavuzdur. Ey yaratılışı güzel! "Cennet, istenmeyen, hoşa gitmeyen şeylerle, murada nail olamayışlarla kaplanmıştır" hadîsini işit.

(89) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/84.

(90) Gazâlî, İhyâ, 1/99.

(91) 'Irâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 1.

(92) 'Aciûnî, Keşful-Hafâ, 1/209, r. 630.

(93) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, III/42.

152

Page 176: MESNEVİ HADİSLERİ

{Mesnevi: C. III, B. 4467; Ank. III/742-743)

Benzeri beyit: {Mesnevi: C. V, B. 4030; Ank. V/839)<'""

A - M e t i n :

. O L j ^ - I J L J J L J I j ojlSvib  J T ı C-a>- :j»-L-j «ULC- i i l «il Jj->.j J l i : J l i

E n e s b . M â l i k ' d e n . Peygamber Efendimiz: "Cennet, hoşa gitmeyen ve yapması insana ağır gelen şeylerle; Cehennem ise, insan nefsinin hoşuna giden câzib şeylerle çevrilmiştir" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Müs l im"" , Buhâ r î " " , T i r m i z î " ' , A h m e d b . Hanbe l " " , D â r i m F " , ' A b d u l l a h b . el-Mübârek"""» ve Beyhakî""" tarafından rivayet olunmuştur. Ayrıca E b û Dâvûd"'"", Tirmizî"'"" ve el-Hâkim"""' de benzeri bir hadîsi naklederler. B u h â r î dışında hepsi de yukarıdaki metni r ivayet etmişlerdir"»".

0

(94) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Cennetin, hoşa gitmeyen şeylerle çevrildiği, kaplandığı söylenmiş, cehennemin hevâ ve hevesten meydâna geldiği haber verilmiştir".

(95) Müslim, Sahîh, VIII/142-143 (Müslim'in Ebû Hüreyre'den ikinci bir rivayeti daha vardır).

(96) Buhârî, VII/186.

(97) Tirmizî, Sünen. X/32-33.

(98) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 11/380.

(99) Dârimî, Sünen, 11/245, r. 2846.

(100) 'Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik, s. 229, r. 650; s. 325, r. 925.

(101) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, vr. 395b.

(102) Ebû Dâvûd, Sünen. IV/326, r. 4744.

(103) Tirmizî, Sünen. X/33, a.g.y.

(104) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/26.

(105) Buhâr î rivayeti şöyledir: " sJ ı j o t j L J i ". Değişiklik, daha ziyâde

lâfzîdir.

153

Page 177: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Tirmiz î ' n in de "Sahîh 'dir" diye işaret ettiği bu hadîs, kaynakların durumuna göre ittifakla "sahih" olarak kabul edilmiştir.

( 7 8 ) -./^^d>/^i c / V ' ' • ^ / ^ ^'/y^

j m J^D-Jb J/ c/V^ ^ / ^

Peygamber Aleyhisse lâm' ın , esirlere bakıp gülerek: "Şaşarım şu icav-me ki, onları cennete zincirlerle, bukağılarla sürüklüyorlar" demesi .

(Mesnevî: C. III, 4473. beyitten önceki BAŞLIK; Ank, III/743-744)

A - M e t i n :

"UP ü l » J I Y C/' ^^-J cy- l-J-B»- J J L P BJJB>- jLiü J J U J O ^

.J--'>LJl J aJrl û J I ^ J U j»y J ^ ü l c-^s.^ : J l i jvJLoJ A - IP ü l ,_yU9 ^^l J P

Ebû Hüreyre ' den . Peygamber Efendimiz: "Allah, cennete zincirlerle giren kavmin hâline taaccüb erfer" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i me t in Buhârî 'nindir*""". Ö b ü r taraf tan aynı sened le " j - t > L J i j  J . 1 J l oj .u , j.^ j . j j^ j L4j şeklinde Ebû Dâvûd<"">, Ahmed

İbn Hanbel*'™'; biraz değişik metinle Beyhakî*"»';" Jı J - t > U i j O_,JUJ ^y ^ o-=^

(106) Buhârî, Sa/îf/ı, IV/20.

(107) Ebû Dâvûd, Sünen, III/75-76, r. 2677.

(108) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/302; IV/406, 448, 457 (her dört rivayet de aşağı yukarı birbirinin aynıdır).

(109) Beyhakî, Kitâb 'ül-Esmâ ve 's-Sıfât, s. 334.

154

Page 178: MESNEVİ HADİSLERİ

*Jri " şeklinde A h m e d b. Hanbel ' in'"»' diğer bir rivayeti vardır. A h m e d b.

Hanbel ' in bu son rivayeti hâriç, diğer bütün rivayetler, aşağı yukarı yaklaşık senedlerle rivayet edilmişlerdir. Ahmed b, Hanbel ' in sonuncu rivayeti, Ebû Ü m â m e el-Bâhılî tarikiyle ve değişik bir senedle nakledilmiş olup şöylece tercüme edebiliriz: "Peygamber Efendimiz gülüyordu. Biz: "Yâ Resûlullah, seni güldüren şey nedir?" dedik. Resûlullah (s.a.s) da: "Zincirlere bağlanmış olarak cennete sevk edilen kavmin hâline taaccüb ettim " buyurdular".

A y n c a İbn Fûrek"'" de, hadîsi îzâh maksadıyla iki ayn yerde aynen biz im yukarıda naklett iğimiz senedle zikreder.

C - H ü k ü m :

Hadîsin Buhâr î ' d e yer alışı, "sahîh" o luşunun ifadesidir. Ayrıca Suyûtî"" de "sahîh " rumuzunu koymuştur .

( 7 9 ) ^ ^ ^ ^ y , ^ ^ ^ ] i : j ^ ^ ^ i U / / ^ ^ ^ ^ y J ^

Mustafâ Aleyhisse lâm' ın : "Beni, Yûnus İbn Mettâ'rffl« üstün tutmayın " hadîsinin tefsiri.

{Mesnevî: C. III, 4512. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. III/751)

A - M e t i n :

• Cs* if. U^y- O* J I ^ J ^ . û i AYJ : J l î AİP ü l ^_5U ^ ^ l j P A;P i l i

Ebû Hüreyre ' den . Peygamber Efendimiz: "Hiçbir kimsenin beni.

(110) Ahmed b. Hanbel, Müsned. V/249. (111) İbn Fûrek, Müşkil ul-Hadîs, s. 54, 119.

(112) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. U/52. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/389, r. 3960; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/55, r. 1710.

155

Page 179: MESNEVİ HADİSLERİ

Y û n u s î b n M e t t â V a / ı üstün tutması yakışık « /» l az" buyurmuştur .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki met in B u h â r î ' n i n bir rivayetidir*"". Aynı sened ve metinle Müs l im"" ' , Tayâlisî*"", A h m e d b . Hanbel*"", E b û N u ' a y m * " ' ve Beyhakî*""'; değişik sened ve yaklaşık metinle ayrıca Buhârî*"", Müslim*'-"', E b û Dâvûd"^", Tayâlisî"^" (hepsi de aynı sened ve metinle İ b n ' A b b â s ' d a n ) ; üçüncü bir r ivayet olarak yine Buhâr î "" ' , Tirmizî*'"" ve İ b n Mâce*'"' de E b û H ü r e y r e ' d e n nakletmişlerdir. Değişik bir sened ve metinle Dârimî*'^" ve el-Hâkim*'" ' de hadîse yer vermiştir.

Met in ve sened farklılıkları, kayda değer ehemmiyet te olmadığı için, ayrı a y n gösteri lmemiştir .

Bunun yanında İ b n Kuteybe*"": 'Vu^ı uv.''}J^'^i Cs" Cf- o-^y- O . ^ "

"Beni, Y û n u s İ b n Met tâ '< /an üstün tutmayın ve Peygamberler arasında da bir üstünlük ayırımı yapmayın" şeklinde, Mesnevî 'dekine benzer bir metin nakletmiş ve bir sahîfeyi aşkın açıklama yapmıştır . Fakat yukarıdaki kaynaklarda nakledilen metinlerin hiçbirisi, lâfız bakımından böyle değildir. Maamâfîh, m â n â bakımından hiçbirisinin arasında bir fark yoktur.

(113) Buhârî, Sahîh, lV/133 (4. hadîs).

(114) Müslim, Sahîh, Vll/102 (1. hadîs).

(115) Tayâlisî, Müsned, s. 330, r. 2531.

(116) Ahmed b. Hanbel, Müsned 1/205, 242, 254, 440.

(117) Ehû'Hu'aym, Hılyet'ül-Evliyâ, V/57.

(118) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, vr. 121".

(119) Buhârî, Sahîh, a.g.y. (2. hadîs).

(120) Müslim, Sahîh, VII/103 (2. hadîs).

(121) Ebû Dâvûd, Sünen, lV/301, r. 4669, 4670.

(122) Tayâlisî, Müsned, s. 346, r. 2650.

(123) Buhârî, Sahîh, IV/132 (3. hadîs).

(124) Tirmizî, Sünen, Xll/123-124.

(125) İbn Mâce, Sünen, 11/1428-1429, r. 4274.

(126) Dârimî, Sünen, 11/218, r. 2749.

(127) el-Hâkim, el-Müstedrek, 11/584. (128) îbn Kuteybe, Te'vîl'ül Muhtelif il-Hadîs, s. 116. Aynca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât,

111/114, r. 5708-5710; Meşârık'ul-Envâr, 1/64; 11/337.

156

Page 180: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

B u h â r î ve M ü s l i m ' i n de ittifakıyla rivayet edilen bu hadîs "sahîh "d i r .

Peygamber: "Cennet ehli olanlar, bâzı şeyler yüzünden savaşlarda, düşmanlıklarda mağlûb ve zebûn olurlar" dedi.

(Mesnevî: C. III, B. 4571; Ank. III/761)

A - M e t i n :

: J l i ı^^r~'^ S - * J cf. ^ j b - J l i JJU- y _LX-. js- O L i ^ UJJU.- J^-JÜ _JJÎ UÎJb-

J OiJ<-iîi^ ULJ<-> Ji" ? i J r l JAL J ^ ^ " J J ^ Î : J ( v i - - J «ULP ül JJLVS ( ^ I C_>üf-

. j ^ - ^ ^\y>r y \^ p \ Jj L (,r^î . İsıl ^

H a r i s e b . V e h b e l -Huzâ î ' den . Peygamber Efendimiz ' in : "Ashabım, haberiniz olsun, size Cennet ehlini bildireyim: Zayıf olan ve halk tarafından zayıf görülen mütevazı her mü'min cennetliktir. Halbuki o mü'min, Allah'ın kerem ve inayetine yemîn etse, muhakkak Allah onu, ihsan ve inayeti ile, yemininde gerçek çıkarırdı. Ey Ashabım, iyi dinleyiniz. Size Cehennem halkını da bildireyim: Onlar da katı yürekli, kibirli ve hîle-kâr, ululuk taslıyan kimselerdir" buyurduğunu işittim, der.

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, B u h â r î ' n i n iki r ivayetinden birisidir*"", ikinci riva

yeti'""' de aynı sened ve metinle rivayet edilmiştir. Sâdece ".JL^^" yer ine

"OIPUTU" değişikliği vardır.

(129) BvhM, Sahîh, VI/72.

(130) A.g.e., VII/89.

157

MESNEVI HADÎSLERI FORMA 12

Page 181: MESNEVİ HADİSLERİ

Ayrıca aynı sened ve metinle Müslim*"'*, Tirmizî"^", İ b n Mâce"" ' , Tayâl i s î"" ' ve Beyhakî*'" ' tarafından da rivayet edilmiştir.

C - H ü k ü m :

Hadîs , diğerleriyle birlikte, B u h â r î ve M ü s l i m ' i n ittifakıyla "sahîh "d i r .

N o t : Yukarıdaki metnin, M e v l â n â tarafında bahis konusu edilen hadîs olduğu şüphesizdir. Bunun yanında, lâfız bakımından tamamen uygun bir r ivayet daha vardır ki şöyledir:

S ü r â k â b . M â l i k ' d e n . ResûluUah (s.a.s): "Size Cennet ehlini haber vereyim mi?: Onlar, mağlûb, zayıf ve zebûn düşmüş kimselerdir. Cehennem halkı da, katı yürekli, kibirli, hîlekâr, ululuk taslıyan kimselerdir" buyurmuşlardır .

Görüldüğü gibi M e v l â n â , hadîsin sâdece birinci şıkkını bahis konusu etmiştir.

Hadîsi el-Hâkim"^"' rivayet etmiş ve: "Bu, M ü s l i m ' i n şartına göre sahîh bir hadîsdir" demiştir . Aynı hükmü, Telhîs'mde Z e h e b î de benimsemişt i r .

(131) Müslim, Sahîh, VIlI/154 (üç rivayet).

(132) Tirmizî, Sünen, X/67. (133) İbn Mâce, Sünen, 11/1378, r. 4116.

(134) Tayâlisî, Müsned, s. 174, r. 1238.

(135) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, vr. 630".

(136) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/61.

158

Page 182: MESNEVİ HADİSLERİ

( 81 ) MJ J\j ^J:^\S' ^JJ --Çr^ . . J L ^

Peygamber dedi Ici: "Bir kapıyı çalar durursan, nihayet o kapıdan bir baş çıkar görünür".

(Mesnevî: C. III, B . 4782 ; Ank. III /797)

A - M e t i n :

<Ü)L JLP L I J L I ıJI^-J-L B J J J - J L I U J J ^ î J L I jAj h j ı j y S - jj\ ıJ

AJ '>L^ ( j JLJJ I J L S ' l i l : I 1 ^ «ÎJİ JUP J Ü J L I â y ^ J J J ^ 4-«-I U^^^I J L I jı

' A b d u l l a h b . M e s ' û d (r.a) şöyle demiştir: "Kul, namazda olduğu müddetçe Cenâb-ı Hakk'ın kapısını çalmış olur. Kim ki Cenâb-ı Hakk'ın kapısını çalmayı âdet edinirse, o kul için kapının açılması mukadderdir".

B - K a y n a k l a r :

Yukandaki metin ' A b d u l l a h b . e l - M ü b â r e k ' i n Kitâb uz-Zühd'ünden'"'^ ahnmıştır.

E b û N u ' a y m da Hılye'sinde'"'^ yaklaşık senedle: " J ^ Jı» - ^ ' J ^

A! ^ ;IUIı DULı cuiîi i-^ " " 'Abdullah b. Mes'ûd der ki:

"Sen namazda olduğun müddetçe Cenâb-ı Hakk'ın kapısını devamlı çalmış olursun. Cenâb-ı Hakk 'ın kapısını çalan kimseye ise o kapı muhakkak açılır" şeklinde nakleder.

B e y h a k î ise, birbirine çok benzeyen iki rivayeti nakleder*"":

" A J J Î U-ji ^Ul yıTÎ AJU (LUJJı \JJS'\ : J J I JLS' fbjjJl BÎ J I . . . . " -I

" «3 ^B« I - o J Î L IL IJJ «.UJJı I > * J AJ ÛÎ L IL IJ I v^M' ^ / J ^ . (>•:JL^ TBJJÜı UÎ J Î . . . " -II

(137) 'Abdullah b. eVMühârek, Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik, s. 7-8, r. 21 .

(138) Ebû Nu'aym, i/z/^/e/'öZ-^v/iyâ, 1/130.

(139) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 97". Ayrıca bkz. Zehebî, Mızân, IV/386, r. 9544.

159

Page 183: MESNEVİ HADİSLERİ

I- E b û ' d - D e r d â şöyle derdi: "Çok duâ edin. Zîrâ kim kapıyı çok çalarsa, muhakkak kapı ona açılır".

II- E b û ' d - D e r d â şöyle buyurmuştu: "Kim kapıyı çalarsa, kapı kendisine muhakkak açılır. Kim çok duâ ederse, onun da duası kabul edilir".

Yukandak i rivayetlerin her üçü de bu durumlarıyla, "merfû'" değil, "mevkuf" hadîsdir. ' A b d u l l a h b . e l - M ü b â r e k ile E b û N u ' a y m rivayetlerinde söz ' A b d u l l a h b . M e s ' û d ' a ; B e y h a k î ' n i n her iki r ivayetinde ise E b û ' d - D e r d â ' y a âiddir.

C - H ü k ü m :

Yukandak i kaynaklar ın musannıf lan tarafından, hadîs için, herhangi bir değer hükmü belirti lmemiştir. Sâdece Kitâb uz-Zühd'de, mezkûr hadîsin dipnotunda, E b û N u ' a y m rivayetine de işaret edildikten sonra: "Aynı hadisi, el-Mu 'cem 'ül-Kebir inde T a b e r â n î de nakletmiştir. Hadisin râvîleri ise Sıhhatli râvîlerdir. ez-Zevâid isimli eserde (11/257) de aynı şekilde nakledilir" denmektedir .

160

Page 184: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I IV. CİLD HADİSLERİ

Page 185: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 186: MESNEVİ HADİSLERİ

Bak da b ıkmadan, usanmadan emîn ol. İşte O Ulu Peygamber bunun i-çin: "Kim kendini Tanrı'ya verirse, Tanrı da kendisini ona verir" dedi .

(Mesnevî: C. IV, B. 78; Ank. IV/27)

A ç ı k l a m a :

A n k a r a v î ' n i n "A5 J I T ^ OVR y" şeklinde zikrettiği metni , araşt ırmala

rımız çerçevesi içerisinde, hiçbir yerde tesbît edemedik.

'Ac iûnî" ' iki yerde -âı olT İİıi ^ O I T ^ " "Kim Allah'la beraber

olursa, Allah da onunla beraberdir" şeklinde nakleder, fakat herhangi bir kaynaktan bahsetmez.

( 8 3 ) ılflyJ^U^^, 'J> >y\ i Ç)\/.^ı^^j Ji>^

Mustafâ onun için: "Adem'le bütün Peygamberler, benim ardımda ve sancağım altındadır" dedi.

(Mesnevî: C. IV, B. 525; Ank. IV/107)

A - M e t i n :

"VJ JUJ-L FI_JJ ( ^ J L J J j>â ^j Â^LÂJI J«JÎ JÜJ JL~- UÎ J <Ü)L ,_JL.<5 ÜL J_J-.-J J L I

• j ^ ' ^ "^J l / ' j ^ * ( > ^ ' 4,^*J "yi sl_j^ C^T Ji._jj iy'^j

E b û S a ' î d ' d e n . Resûlullah (s.a.s): "Ben, kıyamet günü Âdem 'in evlâdlarının efendisiyim. Livâ'ül-Hamd de benim elimdedir. Fakat bu, benim için bir iftihar vesilesi değildir. O gün bütün Peygamberler, Adem ve diğerleri, tamamen benim sancağım altında toplanacaklardır. Ben, yer

(1) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/272, r. 2578; 11/280, r. 2623.

163

Page 187: MESNEVİ HADİSLERİ

yarılınca, onun içinden çıkanların da ilkiyim. Fakat bununla da öğünmüyorum " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i metin Tirmizî 'nindir*". T i r m i z î ' n i n , "Hadîsde uzunca bir kıssa da vardır" diye işaret edip, fakat kendisinin sâdece metnini rivayet ettiği bu hadîs , a y n c a İ b n Mâce ' " , Dârimî*"', Tayâlisî*", A h m e d b . H a n b e F ' , E b û Nu'aym*", el-Hâkim*" ve Beyhakî*" tarafından da uzunca bir met in içerisinde rivayet edilir. Müslim'"" ve Buhârî* '" de yukarıdaki metne çok yakm, aşağı yukarı aynı mânâda, diğer bir rivayeti naklederler.

C - H ü k ü m :

T i r m i z î , yukarıdaki nakli için: "Bu, hasen ve sahîh bir hadîsdir" der. A y n c a , "bu senedle İ b n 'Abbâs ' r f an da rivayet edilmiştir" kaydını ilâve eder. Biz im y u k a n d a işaret ettiğimiz kaynaklardan Tayâl is î , A h m e d b . H a n b e l , B e y h a k î ve E b û N u ' a y m ' ı n birinci rivayeti , İ b n ' A b b â s kanalıyla yapılan rivayetlerdir.

e l - H â k i m de: "Bu, B u h â r î ve M ü s l i m ' m şartlarına göre sahîh bir hadîsdir" der. Z e h e b î de Telhîs 'inde aynı görüşe iştirak eder.

«s

(2) Tirmizî, Sünen, XII/102 (ayrıca iki hadîs daha vardır).

(3) ibn Mâce, Sünen, 11/144, r. 4308.

(4) Dârimî, Sünen, 1/30, r. 48.

(5) Tayâlisî, Müsned, s. 353, r. 2711.

(6) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/295.

(7) Ebû Nu'aym, De/â//'««-A'öMvve, s. 13.

(8) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/30.

(9) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. n&; 121".

(10) Müslim, Sahih, VIl/59. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, III/127, r. 5761; Suyûtî, el-Câmi-us-Sağlr, 11/196; Gazâlî, İhyâ, 111/161, IV/526 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 1/16, r. 11,1/203, r. 616; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 111/187.

(11) Buhârî, et-Târîh 'ul-Kebîr. IV/286.

164

Page 188: MESNEVİ HADİSLERİ

( 8 4 ) "dy^.UI ji^Dİ ^ dr^VcJİ^^I'^yyc/'ly^-

O hünerler sahibi, onun için: "Biz, sonda gelen, fakat en ileri giden ve ön dölü alanlarız" buyurdu.

(Mesnevî: C. IV, B.526; Ank. IV/107)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. II, B. 3056; Ank. II/466)""

A - M e t i n :

U IJLA J l i <uj« J J j p U J l j J \ J U P L J O ^ - (^ jliiJ-l (v^AIjj\ J J j ^ ^ l ı ^ ' - ^

. O _ ^ L J I Û j y ^ ^ l j r ^ : J l i («J--j "^JLP ü l j_jL4» ü l J y j j P : â _ _ r i < j U J ^ J -

E b û H ü r e y r e (r .a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "Bizler, elıl-i kitâb'a göre, en sonda gelenleriz. Kıyamet gününde ise en başta gelecek olanlarız" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, B u h â r î ' n i n " " bir rivayetidir. Ayrıca Buhârî*"", M ü s lim*'', Nesâî*'", İ b n Mâce*'", Dârimî*'", A h m e d b . Hanbe l " " , E b û Nu'aym*™', H e m m â m b . Münebbih*" ' tarafından da rivayet edilmiştir.

Rivayetler arasında, çok cüz ' î değişiklikler vardır: Bazen müstaki l , bâ-

(12) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Zamanlardan sonuncusu, ilk devirlerden daha üstündür. Hadîste "Ahirûnes Sâbikun"denmektedir".

(13) Buhârî, VIII/81.

(14) ^.g.e, VIII/40;VIII/197.

(15) Müslim, Sahîh. III/6-7 (beş rivayet).

(16) Nesâî, Sünen, III/85-87 (iki rivayet).

(17) İbn Mâce, Sünen, 1/344, r. 1083; 11/1434, r. 4290.

(18) Dârimî, Sünen, 1/32, r. 55.

(19) Ahmed b. Hanbel, Müsned 1/282, 296; 11/243, 249, 273.

(20) Ebû Nu'aym, Delâil'ün-Nübüvve, s. 9. (21) Hemmâm b. Münebbih, es-Sahîfe'üs-Sahîha (1. hadîs). Aynca bkz. Hatîb et-Tebrîzî,

Mişkât, 1/427, r 1354, 1355; III/128, r. 5763; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, IV/117.

165

Page 189: MESNEVİ HADİSLERİ

zen de uzunca bir hadîsin bir cümlesi olarak nakledilir. Bilhassa M ü s l i m

rivayetleri ile B u h â r î ' n i n bir r ivayetinde (VIII/197) son tarafta "Â^LÜI (.y."

"Kıyamet gününde" ilâvesi vardır. Biz tercümeyi buna göre yaptık.

C - H ü I c ü m :

Hadîs , B u h â r î ve M ü s l i m ' i n de ittifakıyla "sahîh "d i r .

( 8 5 ) ^ l l L ^ e ^ ^ i ^ ^ j L T ^ / J I . X ^ > ^ ^ / J ^

"ümmetim, Nûh gemisine benzer. O gemiye giren kurtuldu, girmeyen boğuldu gitti" hadîsinin tefsiri.

{Mesnevî: C. IV, 538. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/111)

A - M e t i n :

^Ls-a J - i ı i i l bl JSJ, Jl ^Jl UJ' j L J r l JLP j ı Jui î 1 ^ ^ ^ ' (3b>x.v.'l jJ UJ'Jl^

L^î \j : 3-j<$ÜI I_JLJ J l ^ T y> j J ^ j i j i bî c->tc^ : Jl5 ( j L ^ I Jijj.- jc- öU.w.J (_ î

j <uU ^1 J-.^ <üll J _ ^ j j i y î UU ^ j ^ UU j A ^Ül

. J y ^ cJıii^ j ^ i tU L f ^ j Ji/ . J a Î Ji/ . : J ^ . (4.,-

Haneş 'üNKinân î*" ' anlatıyor: Ebû Z e r r (r.a), Ka'be'nin kapısını tutmuş bir vaziyette şöyle diyordu: "Ey insanlar! Kim beni tanıyorsa, işte ben sizin tanıdığınız adamım. Kim tanımıyorsa, bilsin ki ben Ebû Z e r r ' ı /M .

(22) Haneş b. el-Mu'tcmir el-Kinânî, Kûfe'li râin ' lerdendir. Kendisinden "mürsel" olarak hadîs rivayet edenler olduğu için "Sahâbe"den sayanlar olmuşsa da bu, doğru değildir (İbn Hacer, el-İsâbe, 1/396, r. 2114; Zehebî, Mîzân, 1/619-620, r. 2368; İbn Hacer, Tehzîb. 11^58-59, r. 104).

166

Page 190: MESNEVİ HADİSLERİ

Ben, Resûlullah (s.a.s)'ın: "Ehl-i Beyt'im aynen Nûh gemisine benzer: O gemiye binen kurtuldu, geride kalan da boğuldu gitti" dediğini işittim".

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin, e l -Hâk im ' in ' " ' bir rivayetidir. İkinci rivayeti '" ' de, M u f a d d a l b . S a l i h ' e kadar aynı senedle nakledilmiş olup

şeklindedir.

Deylemf" ' de e l - H â k i m ' i n birinci rivayetini nakleder.

Mişkât ddt'''\ e l - H â k i m ' i n ikinci rivayeti nakledilir ve "-w-î »ijj"

" A h m e d İ b n H a n b e l rivayet etmiştir" diye Müsned kaynak gösterilirse de, Mişkât muhakkikinin da ifâde ettiği gibi'"', Müsned 'de böyle bir hadîs yer almamaktadır . Bu, bir yanlışlık eseri olabilir.

SuyûtP*' , e l - H â k i m ' i n dışında a y n c a B e z z â r ' ı n da İ b n ' A b b â s ve İ b n ' ü z - Z ü b e y i r ' d e n rivayet ettiğini nakleder.

Z e h e b î , Mîzân 'inin iki yerinde'" ' , râvîlerinin tenkidi maksadıyla , hadîse yer verir.

C - H ü k ü m :

e l - H â k i m , yukarıda yaptığımız nakil için: "Bu, M ü s l i m ' i n şartı üzerine sahîh bir hadîsdir" der. Aynı hadîs için Z e h e b î ise Telhîs ' inde: "Ben de derim ki: M u f a d d a l b . Sâlih'rf^n, sâdece T i r m i z î hadîs rivayet etmiştir. Bütün münekkidler, onun zaîf bir râvî olduğunu ileri sürmüşlerdir"

(23) el-Hâkim, el-Müstedrek, 11/343.

(24) A.g.e., III/150-151.

(25) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 226b.

(26) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 111/265, r. 6174.

(27) Mişkât, a.g.y., haşiye: 4.

(28) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, II/l 55.

(29) Zehebî, Mîzân, 1/482, r. 1826; IV/167, r. 8728.

167

Page 191: MESNEVİ HADİSLERİ

diyerek, bu râvîden dolayı hadîsin "sahîh" değil "zaîf" olabileceğini ifâde e tmek ister.

e l - H â k i m , ikinci rivayeti için de yine "Sahîh 'dir" der. Fakat Z e h e b î aynı şekilde M u f a d d a l ' ı n "zaîf" o lduğunu ileri sürer.

Ayrıca Z e h e b î , Mîzân 'ında""' aynen yukarıdaki sende ve metinle hadîsi naklett ikten sonra, M u f a d d a l b . Sâl ih hakkında İ b n ' A d i y y ' i n : "Onun hadîsleri arasmda gördüğümün en münker'i e l -Hasan b . A\Vden naklettiği hadîsdir. Diğer hadîslerinin ise doğru olduğunu ümîd ediyorum" dediğini söyler ve kendi görüşünü de ilâve eder: "Ben de derim ki: Sefînet'ü Nûh hadîsi daha da münker dir".

S u y û t î ise, hadîs için "hasen " rumuzunu koyar.

ö l ü kuş , vuslat ve firkat arasında ihtiyârsız bir hâldedir. "Kalb, Tann'nın iki parmağı arasındadır" hadîsim okumadın mı?

(Mesnevî: C. IV, B. 1056; Ank. IV/216)

A - M e t i n :

^ U J I Ji jys- <ü)lj_p ^ AJÎ J J - I J ^ b î «J Î ji\ j i y p - b îo^

cy Cv. L j - l^ C' ' 1 ^ s - ' j^ ıJl : J ^ (»-'-^J AİII J j - . - j ^ <üî : J _ ^

:jJ-_5 <ULP <Ü)I <UII J J - - J J l î . « . b i o c u ^ A î ^ . j ı . J U S ' JÂ^J\ ^ b ^ î

.dhs-Ûs J L P bj j l î ı _ 3 ^ ı_jjÜJl ı^j^

(30) Ag.e.. IV/167, r. 8728. Aynca bkz. Taberânî, es-Sağîr. 1/139; 11/22; Ebû Nu'aym, Hılyet ul-Evliyâ. lV/306; Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb. vr. 150b, r. 824; Heysemî, Mecme'uz-Zevâid. IX/168.

168

Page 192: MESNEVİ HADİSLERİ

'Amr b. el-Âs (r.a), Resûlullah (s.a.s)'ın şöyle buyurduğunu işittim der."Âdem oğullarının kalbleri tamamen, bir tek kalb gibi, Allah'ın iki parmağı arasındadır. Allah onu dilediği gibi tasarruf eder". Resûlullah (s.a.s) sonra şöyle buyurdular: "Ey kalbler üzerinde tamamen tasarrufa sâhib olan Allahım! Kalblerimizi, sana tâat etmek üzere tasarruf et, yönelt!..."

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, aynı sened ve metinle Müslim"", A h m e d b. HanbeF" ve Beyhakî""; değişik sened ve metinle Tirmizî""', İbn Mâce"" ve el-Hâkim""' tarafından rivayet edilmiştir. Yukarıdaki metin Müsl im ' ind i r .

" ^ U Î " "Esâbi'-Parmak" kelimesini îzâh ve te 'vî l maksadıyla İbn

Kuteybe"" ve İbn Fûrek"" de hadîse yer verirler.

m

C- H ü k ü m :

Müs l im ' i n rivayeti olan bu hadîs "sahih "d i r . e l -Hâkim de: "Müslim'in şartına göre sahîh bir hadîsdir" der. Tirmizî, kendi her iki rivayeti için de "hasen" hükmünü verir. Zehebî de Mîzân 'mda"", senediyle birlikte Tirmizî ' n in birinci rivayetini zikreder ve "Bu, sahîh ve garîb bir hadîsdir" der. Suyûtî'""', Müsl im ve A h m e d b. Hanbel rivayetini nakleder ve "sahîh " rumuzunu koyar.

(31) Müslim, 5a/if/!, VIII/51.

(32) Ahmed b. Hanbel, Müsned. Il/l 68, 173.

(33) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 73''; Beyhakî, Kitâb 'ül-Esmâ' ve 's-Sıfât, s. 113, 248. (34) Tirmizî, Sünen. VIII/307; XIII/49. (35) İbn Mâce, Sünen, 11/1260, r. 3834. (36) Q\-m\i\m, el-Müstedrek, IV/321. (37) İbn Kuteybe, Te 'vîlü Muhtelif il-Hadıs. s. 209. (38) İbn Fûrek, Müşkil 'ül-Hadîs, s. 76-77. (39) Zehebî, Mîzân, 11/343, r. 4012.

(40) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/93. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât. 1/33, r. 89; 1/37, r. 102; Gazâlî, îhyâ. 1/102; III/20.

169

Page 193: MESNEVİ HADİSLERİ

(87) ^ jâ,l;ljil^,üjj^ i\ / \ j d \ ^ y ^ ^ i - ^

Peygamber : "Ne mutlu o adama ki, dünyâdan gitti de ondan iyi bir iş kaldı" demiştir.

{Mesnevî: C. IV, B. 1203; Ank. IV/251)

A - M e t i n :

•ky. Ji ^^-^ Ji j ^ J ^ ^ ' j ^ -uJ-ij-p yy-r bîA^ JJ ^ds^

^ly^S/l jA jUr : Jli JJ , y y r js> J*>U JJ , j^yi lJ^ j ^

Â^U- j^^Uöî di jt-i'b- ( . j i diyii\ (v-L-j A İ P «il JUo <üil Jj-z-j Jl

«.U jUaiS/l ül :Jli A ^ J t) dUi ç^jj Cs^ ^ IjK;' 2İJLs<aJl JLP ^Ul

<üil (_jL/' «il Jj--j JUi J j j ^ ' >-*y- Cs^ lyub" y T (ir ( ijj j / . 5 ^

U J ^ j>ı yrî Jt. AJ »jju U J^oe C*>U' I J :(.!-'j

jjj »- tK** *^ ^ C^'yı ı3 o-- r^jj^^ r'j'jjî dr* u ^ . ^ 3 ^ . J^

C e r î r b . ' A b d u l l a l ı : ResûluUah (s .a .s) : "Her kim, İslâm'da iyi olduğunu bildiren güzel bir hayrı yapmak suretiyle iyi bir çığır açar ve kendisinden sonra, te'sîs ettiği bu güzel âdetle amel olunursa, o kimseye, onunla amel eden kimsenin sevabı kadar daha yazılır ve sonrakilerin sevabından hiçbir şey de eksilmez. Yine bir kimse, İslâm 'da kötülüğü bildiren hayırsız bir işle kötü bir çığır açar ve kendisinden sonra da bununla amel edinirse, onun üzerine, onunla amel edenin günâhı yazılır ve sonrakilerin günâhlarından hiçbir şey de eksilmez" buyur muşlard ı r .

Öyle ümid ediyoruz ki M e v l â n â , yukarıdaki hadîsin mefhûmunu nakletmek istemiştir.

170

Page 194: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, Müslim 'in""» bir rivayetidir. Ayrıca sened ve metin bakımından küçük değişikliklerle Tirmizî"", Nesâî"", İbn Mâce'"">, A h m e d b. Hanbel'"", Dârimî"" ve el-Hâkim'"" tarafmdan da rivayet edilmiştir.

C - H ü k ü m :

Müs l im ' i n rivayeti olan bu hadîs "sahîh "d i r . Ayrıca Tirmizî , her iki rivayeti için; e l -Hâkim de kendi rivayeti için "Sahîh' dir" demişlerdir. Zehebî de, Telhîs 'inde e l -Hâkim ' i n görüşüne iştirak eder.

( 88 ) ytJl c/Ü^ ^ ^ ^ ^ J ^ ij\ "JJI j * / ^ '

Babam, insanların pâdişâhı, bunun için: "Cennettekilerin çoğu abtallardır" dedi.

{Mesnevî: C. IV, B. 1420; Ank. IV/294-295)

A - M e t i n :

ül J-c- j J J - u ^ î j ^ U l JüU-l ışjj^ J J AoA y\ UÎ j ^ l l l Ojt _JJÎ U

^ C^j Cf. '^"^ ^ y.y J J UJ' : IJli  i ^ L ^ j j U ^ J l ^ J J

.-dJl  J T I J A Î ^ Î Ü! : U P ül ül J _ ^ j J l i : J l i ^ î j p ^ ^ J o j j l

(41) Müslim, Sahih, VIII/61 (bu bâb'da dört rivayet daha vardır); III/86-87.

(42) Tirmizî, Sünen, X/142-143 (iki rivayet).

(43) Nesâî, Sünen, V115-16. (44) İbn Mâce, Sünen, 1/74-75, r. 203-207 (beş rivayet).

(45) Ahmed b. Hanbel, Müsned. IV/362.

(46) Dârimî, Sünen. I/l 07, r. 518-520 (üç rivayet).

(47) el-Hâkim, el-Müsledrek. 11/516. Ayrıca bkz. Hâfız el-Münzirî, el-Terğîb, 1/90, r. 1; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/255, r. 2509.

171

Page 195: MESNEVİ HADİSLERİ

E n e s (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Cennet ehlinin ekserisi ebleh 'fer</ıV"buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Beyhakî"" , K u z â ' î " " ve Deylemî™' tarafından nakledilmiştir. Yukarıdaki metin B e y h a k î ' n i n bir rivayetidir. B e y h a k î ' n i n aynca iki r ivayeti daha vardır. Biz, sâdece B e y h a k î rivayetini tesbît edebildik. S u y û t î " ' ve diğerleri"", B e z z â r ' ı n da E n e s ' d e n bir nakli bulunduğunu haber verirler. B e y h a k î ve K u z â ' î ' n i n yukarıdaki naklinin dışındaki rivayetlerin hiçbirisinde baştaki " û i " edatı yoktur.

C - H ü k ü m :

Hadîsin dördüncü râvîsi durumunda olan S e l â m e t ' ü b n R a v h (ö: 197), tenkide uğramış bir râvîdir. Z e h e b î " ' , onunla ilgili bâzı hükümler nakleder. Şöyle ki: " E b û H a t i m : Hadîsi yazılabilir; S e l â m e t ' ü b n R a v h , kuvvetli bir râvî değildir. Bence, o gafil bir râvîdir" der. E b û Z ü r ' a : "Münker 'ül-hadîs " ; İ b n H ı b b â n ise: "Müştekim 'ül-hadîs " olduğunu söylerler.

Seneddeki bu râvînin durumu dikkate alınarak, hadîs için, bâzıları "münker";h\r kısmı da "zaîf" hükmünü vermişlerdir.

Meselâ: Suyû t î , " z a / / " r u m u z u n u koyar; ' Irâkî"" ' , " B e z z â r ' ı n zaîf bir senedle rivayet ettiğini" söyler. Sehâvî , "Biraz zaîf (leyy in)" olarak tavsif eder.

Öbür taraftan, râvîyi "münker'ül-hadîs" kabul edenler de hadî-

(48) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 110** (aynı yerde iki rivayetle bâzı açıklamalar daha vardır). (49) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 114*', r. 637 (iki rivayet). (50) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 40". (51) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 1/53. (52) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 74, r. 144; 'Ali el-Kârî, Mevzû'âl, s. 24; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ,

1/164, r. 495; Zehebî, Mîzân. 1/126; 11/183; Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Melâlib, s. 48; Gazâ-n,îhyâ, III /18,23;IV/175, 335.

(53) Zehebî, Mîzân, II/l83-184. (54) İhyâ'da zikredilen yerler.

172

Page 196: MESNEVİ HADİSLERİ

SQ "münker" hükmünü vermişlerdir. İ b n ' A d i y y gibi.

Ayrıca Beyhak î , kendisinin birinci rivayeti için: "Bu hadîs, bu isnâd zinciriyle münker bir hadîsdir" der. Sebebi de, senedde bulunan altıncı râvî A h m e d b . 'isa'nın "münker'ül-hadîs" oluşudur. Zehebî*"' de aynı senedle alır ve : "Bu hadîs, bu senedle bâtıldır" der. Biz, bu tarîkle gelen rivayeti almadık.

Senedler arasındaki farklılık, hadîse "zaîf" ve "münker" gibi iki ayn hükmün verilmesine sebep olmuştur. Fakat, râvîdeki "Gaflet", z a b t yönünden bir kusur olduğu için, rivayet ettiği hadîsin, "münker" olmaması gerekir. "Münker" hükmü, daha ziyâde, adalet yani şahsiyet ve karakter bakımından kusurlu olan râvilerin rivayetlerine verilen bir hükümdür.

İbn 'ü l -Es î r ' " ' , "Bülh - Ebleh" kelimesini îzâh maksadıyla hadîs metnini olduğu gibi nakleder ve şu açıklamayı yapar: "Bülh, ebleh 'in cem 'idir. Ebleh ise, kötülükle ilgisi olmayan ve iyilikten başka bir şey yapmayan kimse demektir. Aynı şekilde: Herkese hüsnü zan besleyin, gönüllerinde kötülük barınmayan kimse demektir, şeklinde de rivayet edilir. Zîrâ onlar, dünyânın dedikodularından sıyrılıp, âhiretlerine yönelen ve onunla meşgul olan kimselerdir. Elbetteki cennetin ekserisini onlar teşkil ederler. Bir de "akılsız kimse" mânâsına "ebleh" vardır ki, hadîsde kasdedilen mânâ bu değildir" demektedir .

( 8 9 ) JÜI^ky^hUp^ -.^p ^

Sen demedin mi ki, "Körü yolda tutup yeden, Tanrı'dan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer!

Kim, bir körü kırk adım yederse, günâhları bağışlanır, doğru yolu bulur!"

{Mesnevi: C. IV, B. 1468-1469; Ank. IV/307-309)

(55) Zehebî, A/îzâ«, 1/126.

(56) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/94.

173

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA 13

Page 197: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

A J İ j»Jij U AJ J İ P Ö O y v j î L?*-^^ o"

I- "J?/ı- A:ö>M, elinden tutup kırk adım götüren kimse cennetlik olur"

II- "Bir körü, kırk adım götüren kimsenin geçmiş günâhları affedilir"

ve benzerleri şeklinde rivayet edilmiştir<''. Çeşitli tarîkleri olduğu için sened tercihi yapamadık. Bu sebeple de, senedsiz olarak, sâdece iki metin nakletmekle yetindik.

B - K a y n a k l a r :

Biz, hadîsi , senediyle Beyhakî ' n in Şu 'ab 'ül-îmân 'ında'"' tesbît edebildik. Beyhakî burada, üçü 'Abdullah b. Ömer , birisi de Enes b. Mâl ik ' d en o lmak üzere dört r ivayet nakleder.

Suyûtî"»'; aynca Ebû Ya'lâ, Taberânî, İbn 'Adiyy ve Ebû Nu'aym ' i n da İbn Ömer, İbn 'Abbâs, Câbir ve Enes 'den nakiller yaptıklannı haber verir.

İbn'ül-Cevzî"" ise İbn Ömer ' den beş, İbn 'Amr ' dan bir, İbn 'Abbâs 'dan bir, Enes 'den üç, Câbir 'den iki ve Ebû Hüreyre 'den bir olmak üzere on üç rivayeti, senedleriyle birlikte ayn ayn zikredip tenkîd ve tahlilini yapar.

Bu arada Suyûtî""" de el-Le'âlî'l-Masnû'a'smda, aynı şekilde on üç rivayetin kritiğini yapar.

C- H ü k ü m :

İbn'ül-Cevzî""', mezkûr rivayetleri naklettikten sonra: "Bu hadislerin

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 7.

(57) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 476".

(58) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 11/177.

(59) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû 'ât, 11/173-178.

(60) Suyûtî, el-Le 'âlî 'l-Masnû 'a, 11/47-48.

(61) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû'ât, 11/176. Aynca bkz. Zehebî, Mîzân, 11/388, r. 4189; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/269, r. 2558.

174

Page 198: MESNEVİ HADİSLERİ

hiçbiri arasında, Peygamber Efendimiz'den sahîh rivayetle nakledileni yoktur" der ve ayrı a y n sebeplerini zilcreder.

Beyhak î , E n e s rivâyetiyle İ b n Ö m e r rivayetlerinden birisi için "Senedi zaîf bir hadîsdir" der.

Suyû t î , el-Câmi'us-Sağîr'mâe "hasen" rumuzunu koymuşsa da, bunda bir yanlışlık eseri o lma ihtimâli kuvvetlidir. Çünkü aynı S u y û t î ' n i n el-Le'âli'l-Masnû'a'smdaki hükümleri , hadîslerin "zaîf" oluşu etrafında toplanır.

On üç rivayet arasında, "münker" ve "mevzu'" olanları olduğu gibi "zaîf" olanları da mevcûddur . Bu bakımdan, ihtiyaten, kesin bir hükme varmak m ü m k ü n olamamıştır .

J2>JI ^ ^ ^ i S j ^ / ^ ^ ^ i ^iyjl J^) ^J2^l ^ ^ r ^

Mustafâ Aleyhisse lâm' ın : "Ulu Tanrı melekleri yarattı, onlara akıl verdi. Hayvanları yarattı, onlara şehvet verdi. İnsan oğullarını yarattı, onlara da hem akıl verdi, hem şehvet. Kimin aklı şehvetinden üstün olursa, meleklerden daha yücedir. Kimin şehveti, aklından üstünse hayvanlardan aşağıdır" hadîsinin tefsiri.

(Mesnevi: C. IV, 1497. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/315-316)

N o t : Yukarıdaki metin kaynaklarda tesbît edilememiştir**'.

0

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 8.

175

Page 199: MESNEVİ HADİSLERİ

Arifin, Tanrı nurundan gıdası vardır. "Ben Rabbime konuk olurum, O, beni doyurur ve suvarır"^'' denmiştir.

"Açlık, Tanrı yemeğidir. Tanrı, doğruların bedenlerini onunla diriltir"

hadîsi de vardır. Ki, açlıiila adama Tann yemeği gelir, demektir. (Mesnevi: C. IV, 1641. beyitten önceki BAŞLIK; Ank, IV/351-352)

Benzeri beyit: (Mesnevî: C. V, 1743. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/401)'"'

A ç ı k l a m a :

Birinci hadîs hakkında, gerekli bilgi 36. hadîsde verilmişti .

İkinci olarak zikredilen "oi^-uıiı o u î ^ .îı j.uk ^ j i r \ " "Açlık, Allah'ın

ikram ettiği bir yemektir. Onunla sıddîk'ların bedenlerini diriltir" hadîsini ise hiçbir yerde tesbît edemedik*"'.

Bunun, birinci hadîsi şerh maksadıyla söylenmiş bir söz olması kuvvetle muhtemeldir .

0 0

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 9. (62) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Dünyânın yağlı, ballı nimetlerini yemek

tehlikelidir, Tanrı yemeğine mâni olur. Nitekim Peygamber, "Açlık, Tann yemeğidir. Onunla, yâni açlıkla sözü doğruların bedenlerini diriltir" demiştir. Yine "Ben Rabbime misafir olurum, O beni doyurur, suvarır" buyurmuştur. Tann da "Ferahlanarak nzıklanırlar" demiştir".

(**) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 10.

176

Page 200: MESNEVİ HADİSLERİ

( 9 2 ) ^/Jj^^y/^^li^/ :^i^/^J^,J/ Resul Sallallâhü Aleyhi ve Sel lem' in: "Ben, Yemen tarafmdan Rah

man kokusunu almaktayım" demesi.

(Mesnevî: C. IV, 1834. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/405)

A - M e t i n :

c j j ^ j AJJI J P L Ü J . ^ ! S^yss bî L,: J U i 5^y» bî j î bjly>î OÎ

j t ÂJU. Î.SJ~\J i Ob: üU."^! 01*^1": U P İiıl J l i : J U i ^.jJ~\

" ijı^ cy ^.j ı _ r ^

' A ' r â b î ' n i n birisi E b û H ü r e y r e ' y e gelerek: "Yâ Ebâ Hüreyre! Bize Peygamber Efendimiz'den bir hadîs söyle", dedi . E b û H ü r e y r e , hadîsi zikrett ikten sonra, ResûluUah (s .a .s) ' ın şöyle buyurduğunu söyledi : "İyi biliniz ki, imân Yemen 'dedir. Allah bilgisi ve korkusu olan hikmet de Yemen'dedir. Ben, Rabbinizin nefesini Yemen taraflarında buluyorum "

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin A h m e d b . Hanbel ' indir*" ' B e y h a k î " ' , Se leme İ b n Nüfeyl es-Sükûnî 'den '"" : "Peygamber Efendimiz'in, arkası Yemen tarafına dönmüş bir vaziyette, " u ^ ^ ^.i-^ı ^ A:> Î " "Ben, Rahman 'ın nefesini

bu tarafta buluyorum" buyurduğunu nakleder. "Bu taraf derken. Yemen tarafım işaret etmiştir.

Aynca , "Nefes" ke l imesini ' îzâh maksadıyla İ b n Kuteybe'"", İ b n

(63) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 11/541. (64) Beyhakî, Kitâb 'ül-Esmâ' ve 's-Sıfât. s. 325. (65) ^i/ ıâö'dandır ve Yemenlidir (İbn Hacer, Tehzîb. IV/159, r. 273). (66) İbn Kuteybe, Te 'vîlü Muhtelif'il-Hadîs. s. 212.

177

Page 201: MESNEVİ HADİSLERİ

Fûrek'"' ve İbn'ül-Esîr"*' de "cr^\ J J ^ ^ " şeklinde naklederler.

Gazâlî , İhyâ 'sının iki yerinde"" hadîse yer verir.

Buhârî , hadîsin sâdece baş tarafını ihtiva eden "vU. iSJ-\j ou. ou.-^ı"

şeklinde birkaç tane hadîs rivayet eder^™'.

C - H ü k ü m :

'Irâkî'"', A h m e d b. Hanbe l ' i n yukandak i rivayeti için: "Râvîleri, güvenilir (sika) kimselerdir" diyerek hadîsin sened bakımından "sahîh" oluşunu ifâde e tmek ister. 'Irâkî, Gazâl î ' n in ikinci naklinin haşiyesinde"" ""^l A ^ I jl" "Aslını bulamadım" kaydını koyar ki, bu, bir önceki hükmüne tezad teşkîl etmektedir. Biz, kaynakları yukanda vermiş bulunuyoruz.

'Ali el-Kârî"" ve 'Aciûnî""' de hadîsi naklederler ve " 'Irâkî'nin, aslını bulamadım" dediğini söylerler. Halbuki 'Irâkî, İhyâ'daki birinci nakilde: "Ahmed b. Hanbel ' in , Ebû Hüreyre'rf^n nakledilen bir hadis arasında rivayet ettiğini ve ricalinin sika'dan oluşlarını" beyân eder ki, bu, gerçeğe daha uygundur . B u da bir yanlışlık eseri olabilir.

Burada "Nefes " t a ' b î r i n e gel ince: Yukar ıda ismini verdiğ imiz bütün kaynaklar aşağı y u k a n aynı açıklamayı yaparak: "Nefes; ferah, sıkıntıdan kurtulma, ilâhi yardım, iç huzuru " ve benzerler i gibi mânâ la r vermişlerdir.

Ayrıca, zayıf bir te 'v î l olarak, bununla Veysel Karân î ' y e işaret edildiği de nakledilir .

0 0

(67) İbn Fûrek, Müşkil ul-Hadîs. s. 56. (68) İbn'ül-Esîr, en-M/îâ;;e, IV/163.

(69) Gazâlî, îhyâ, 1/104; III/222.

(70) Buhârî, Sahîh, IV/97; V/122 (mevzu ile ilgili dört hadîs).

(71) 'Irâkî, el-Muğnî, 1/104, haşiye: 2..

(72) A.g.e., III/222, haşiye: 1.

(73) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 30.

(74) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/217, r. 659; 1/260, r. 801.

178

Page 202: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamber: "Kim ahmaksa düşmanımızdır, yol kesen gulyabânîdir" dedi.

{Mesnevî: C. IV, B. 1947; Ank. IV/429)

A ç ı k l a m a :

A n k a r a v î ' n i n "Jk-^ J^^Jb j ^ S / ı " "Ahmak, düşmanım; akıllı

kimse ise dostumdur" şeklinde zikredilmiş olduğu metni , araşt ırmalarımız çerçevesinde, tesbît edemedik.

( 9 4 ) J^\j[^J,y.J^,^J ^SyJ\ J^Şy^

Ey yiğit, ö lmeden evvel ö lüm emniyettir. Bize Mustafâ böyle buyurdu.

Dedi ki: "Size ölüm, sınamalarla gelmeden hepiniz ölünüz".

{Mesnevî: C. IV, B. 2272-2273; Ank. IV/508-509)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. VI, 723. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/174)'">; {Mesnevî: C. VI, B. 3837; Ank. VI/372)<™'

A ç ı k l a m a :

Tasavvuf li teratüründe daha ziyâde "ı y y ö\ J J t yy" "Ölmeden evvel ö-

lünüz" şeklinde şuyû ' bulan ve hadîs kabul edilen bu vecize, hadîs olarak,

(75) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Peygamberin "Ölmeden önce ölün" hadîsinin tefsiri

Dirilik istersen dostum, ölmeden önce öl İdris, böyle ölümle öldü de bizce cennetlik oldu"

(76) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Ölmeden önce ölüm" sırrı budur işte. Çünkü ölümden sonra ganîmetler elde edilir".

179

Page 203: MESNEVİ HADİSLERİ

kaynak hadîs mecmualar ında tesbît edilememiştir . Daha ziyâde, Hicrî IX. asırdan sonra, zaîf WQ mevzu' hadîsleri tanıtma gayesiyle derlenen hadîs kitaplarında'" ' , hepsi de İ b n H a c e r e l - ' A s k a l â n î ' y e atfederek; "Böyle bir hadîs sabit değildir" şeklinde naklederler. Fakat, bu eserlerin hiç birisi, ' A s k a l â n î ' n i n sözünün nerede zikredildiğini belirtmezler. Bunlar içerisinde sâdece 'A l i e l -Kâr î"" : "Ben de derim ki; Bu, Sûfî'lerin sözüdür. Mânâsı: Izdırâri ölüm gelmeden önce kendi ihtiyarınızla ölünüz, demektir. İhtiyarî ölümden maksad ise, ölmeden önce, nefis ve şehvetlerinizin esiri olmaktan kendinizi kurtarınız" demektir şeklinde bir açıklama yapar.

Aynı mânâyı ifâde eden ve sahîh hadîsler arasında zikredilen, lâfzı b i raz değişik bir hadîs daha vardır. Öyle zannediyoruz ki, yukarıdaki vecîze, müteahhir devir sûfîleri tarafından, aşağıdaki hadîsden istifade edilerek bu şekle sokulmuştur . Çeşitli edebiyatlarda bunun benzerini görmek mümkündür. Bahsi geçen hadîs şöyledir:

A - M e t i n :

jf- J p UJ ^tvU J J J U T ^ I UJ ÂJ Aİ y\ UJ (^LoJ* Cf- ^

<ai <ü)l J_j.,^j J l i : J l i <up .üJİ İİıl a - p J J tijli- j ^ J ^ l y ^ j ^

. o j i l J j j j J J c_j/JJ OJCU-I ! J U : j * ^

T â r i k b . ' A b d u l l a h el -Muhârabî 'den '™' rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Yâ Târik! Ölüm gelip çatmadan önce ölüme hazırlanın " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i metin, el-Hâkim'*"' tarafından rivayet edilmiştir. Aynı sened

(77) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 436, r. 1213; 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât, s. 87; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/291, r. 2269; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 229.

(78) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 87.

(79) Tâ r ik b . Abdullah, ResûluUah (s.a.s)'ı, Hicret'ten önce Zû'l-Mecâz denilen yerde görmüştür. Aynca Peygamber Efendimiz'le sohbeti de vardır (İbn Hacer, el-İsâbe, 11/212, r. 4227; İbn Hacer, Tehzîb, V/4, r. 6.).

(80) el-Hâkim, el-Müstedrek IV/312.

180

Page 204: MESNEVİ HADİSLERİ

ve metinle Taberânî*" ve Beyhakî*" de nakleder. el-Hâkim<*", ayrıca başka bir hadîsin son cümlesi olarak da rivayet eder.

C - H ü k ü m :

Hadîs , e l -Hâkim ve Zeheb î ' y e göre "sahîh "d i r .

( 95 ) î Jl ^ j L ^ ^ Ij^

"Ben gidi bir hazîne idim, bilinmeyi sevdim " Hadîs-i KudsV sinin tefsiri.

{Mesnevî: C. IV, 2540. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/572)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. VI, B. 698; Ank. VI/168)<*'"

«s

A ç ı k l a m a :

Tasavvuf li teratüründe "cJyH jü-i c^ iU i ^/\ Ûİ O _ : - U ı>r c u T " "Ben

gizli bir hazine idim. Bilinmekliğimi sevdim ve bilineyim diye halkı yarattım" şeklinde şöhret yapan ve, zaîf ye mevzu' hadîsleri tesbît gayesiyle derlenen hadîs kitaplarında ise: " ^j,yj>i /\ oî c - ^ ü c - ^ "

"Ben, bilinmeyen gizli bir hazine idim. Bilinmemi sevdim de halkı yarattım. Böylece kendimi onlara tanıttım, onlar da beni tanıdılar, bildirdiler" şeklinde nakledilen bu hadîsi, hiçbir kaynak hadîs mecmuas ında tesbît edemedik.

Bu hadîs hakkında söylenilen sözlerin ve verilen hükümler in , hemen hemen hepsi , İbn Teymiye ' n in görüşünü tekrarlamaktan öteye geçmez. Son

(81) Taberânî, el-Mu 'cem 'ül-Kebîr. c. I, vr. 278"; Sağîr, 11/87.

(82) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 632°.

(83) el-Hâkim, el-Müstedrek. IV/311.

(84) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Deniz coşup kûkredi mi, kükreyişi köpük hâlinde görünür; köpürüşü, "Bilinmeyi diledim, sevdim de halkı yarattım " sırrını meydâna getirir".

181

Page 205: MESNEVİ HADİSLERİ

devirlerde derlenen kitapların'*" müştereken verdikleri m a ' l û m â t şöyledir: " ü u ^ N i JLL^ A) J î y y V j , 0 - j . â l Jiv> ^ 1 {.-j r ^ ^ A;I -.-^ ^ 1 J l i " 'ibn Teymiye: "Bu, Peygamber Efendimiz'in sözlerinden değildir. Bu hadîs için ne sahîh, ne de zaîf bir sened bilinmektedir, demiştir. Zerkeşî ve İbn Hacer el-'Askalânî de onun fikrini benimsediler" şeklindedir. Bunun dışında herhangi bir bilgi yoktur. Sâdece 'Ali el-Kârî: "Fakat mânâsı doğrudur ve Cenâb-ı Hakk'ın: "ö}X^ V! "Vb cA' ^j" "Ben, insanları ve cinleri, ancak beni bilmeleri için yarattım âyet-i celile'sinden alınmıştır" der.

İsmaîl Hakkı Bursevî, sırf bu hadîsi şerh e tmek maksadıyla Kenz-i Mahfi isminde 156 sahîfelik müstakil bir kitap ka leme almıştır. Bursevî, kitabının mukaddimes inde şöyle der:

"Muhyiddîn tbn'ü l - 'Arabî , Fütuhat'ül-Mekkiye'sinde; Keşfen sahîh, naklen gayr-i sabit bir hadîsdir, der. Nitekim İ m â m Suyûtî, Dürer-i Münteşire nâm kitabında "Aslı yoktur" demiştir. Feemmâ ınde'l-mükâşifin hadîs-i sahîh 'dir. Zîrâ huffâz, sened ile naklederler. Mükâşifûn ise, Fem-i Nebevi (s.a.s)'den bizzat ahzedip söylerler. Ve bir nesnenin sened-i ma'lûmu olmamaktan fînefs'il-emr adem-i sübûtu lâzım gelmez. Belkikeşf-i sahîh ile olunca esahh olur..... "

Bu ma ' lûmât tan da anlaşılacağı gibi, metin, hadîs literatüründe carî o-lan nakil metodlarıyla rivayet edilmemiştir .

Mükâşefe yoluyla elde edilen bilginin, delîl olup olmayacağı hususu ihtilâf konusudur . Bu bir tarafa, kaynaklar, hadîsin kâşifinin k im olduğundan bahsetmemektedir ler . K i m tarafından ve hangi asırda ortaya çıkmıştır? sorusu, ayrıca bir araştırma mevzuudur .

(85) a) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 327, r. 838; b) 'AH el-Kârî, Mevzu 'âl. s. 62; c) Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Melâlib. s. 165; d) Fettenî, Tezkiret'ül-Mevzû'ât, s. 11, e) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/132, r. 2016.

Prof. Tancî, İbn Teymiye'nin bu hükmünün kaynağmı tesbît eder ve "Risale fı'l-Ehâdîs 'il-Kâzibe ve 'z-Zaife ve 7 'İbn Teymiye. vr. 227", Fâtih Kütübhânesi, nu: 2266'da olduğunu haber verir (bkz. Şifâ 'üs-Sâil li Tehzîb 'il-Mesâil. s. 60, Tancî 'nin notu). Biz, İbn Teymiye'nin bu eserini inceleme imkânı bulamadık.

(86) Kur'ân-ı Kerîm, Zâriyât sûresi, 56. âyet.

182

Page 206: MESNEVİ HADİSLERİ

(96) lyXl^^ .çl^f^jJS^ Û .^fJ^jJS^

"Halka, kendi aklınız mikdârınca değil, onların akılları mikdârınca söz söyleyin ki, Tanrı'ya ve Peygamberine yalan demesinler" hadîsi .

(Mesnevi- C. IV, 2577. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/582)

A ç ı k l a m a :

Bu mevzuda iki ayn hadîsden bahsedilir: Birisi; daha çok halk arasmda vecîze gibi kullanılan ve Mesnevî'de geçen şeklidir. Biz, hadîsi bu şekliyle, esâs kaynaklarda tesbît edemedik. Sâdece Deylemî'" " , 4 y p j - ^ ^ ^ r ^ ' "Biz, insanlara akılları mikdârınca konuşmakla emrolunduk" şeklinde İbn 'Abbâs ' dan , "zaîf" bir senedle rivayet etmiştir. Ayrıca ikinci el eser-ler***" de hadîse yer vermişlerdir.

İkincisi ise: Daha çok, kaynaklarda zikredilen şeklidir ve biraz değişikliklerle şöyledir: " «İp iıi -il J ^ - j u^ î :cJU Ut JU; ^\ ^j jt> /"i M ^ ( j . jU ı ^ ü ı J j u jl ^ j " Hz. Aişe (r .a) 'den zikrolunmuştur ki. O: "ResûluUah

(s.a.s), bize, insanları kendi derecelerine indirmemizi emir buyurdu" demiştir. Bu metni Müslim'*", s e n e d z i k r e t m e d e n , t a ' l î k a n nakleder.

A y n c a Ebû Dâvûd""», Hz. Âişe ' den , Peygamber Efendimiz ' in : " IJJJJİ

^jb^ ^ L J I " "İnsanları, kendi derecelerine indirin" şeklinde rivayet ettiğini

naklederler ki, Müsl im rivayeti mânâ, Ebû Dâvûd rivayeti ise lâfız olarak nakledilmiştir. Esâsında ikisi de aynı hadîsdir.

(87) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 54".

(88) a) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 93, r. 180; b) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/196, r. 592; c) Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 53.

(89) Müslim, Sahîh, 1/5, Mukaddime. Ayrıca bkz. Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân. vr. 652^ el-Hakîm et-Tirmizî, A'evâıiir'M7-C/5«/, s. 124.

(90) Ebû Dâvûd, Sünen. lV/361, r. 4842. Ayrıca bkz. Sehâvî, el-Makâsıd, s. 92, r. 179; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 1/194, r. 590; 1/209, r. 629; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib. s. 53-54; Gazâlî, İhyâ. 1/57.

183

Page 207: MESNEVİ HADİSLERİ

Sehâvî, bu ikinci rivayet için e l -Hâkim ' i n " s a A f A " hükmünü verdiğini nakleder.

( 97 ) Py^. .y^\ rJs

Peygamber Aleyhisse lâm'm: "Safer'in çıktığını kim müjdelerse, ona cennet müjdesi vereceğim" buyurması .

(Mesnevî: C. IV, 2585. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/584)

A ç ı k l a m a :

Bu konuda rivayet edilen hadîs, tesbît edebildiğimiz kadarıyla şöyledir:

J ^ j ilt- ü l j_Jv' ü l J _ ^ j ^ j j j j" O J J U - Î ÂJUJÎ :J l i tâ\ J J xsA j p UiL

 J T L ; A ; ^ jliT ıj/* -J-^î ^ (_r^ t i '_^^l

İbn'üs-Salâh<"' naklediyor: "Ahmed b. Hanbel'</e« bize gelen habere göre. O: "Sokaklarda, halkın dilinde, Resûlullah (s.a.s)'ın hadisi olarak dolaşan dört tane hadis vardır ki, bunların hiçbirinin aslı yoktur. Birincisi: "Âzâr (veya azâr) ayının çıktığını bana kim müjde ederse, ben de ona cenneti müjde ederim"hadîsidir.

İbn'ül-Cevzî"" ve benzerleri"" de, aynı şekilde, A h m e d b. Hanbe l ' e atfen, böyle bir hadîsin, aslının olmadığını naklederler.

"Azâr", Mart ayı demektir . Bâzı kitaplarda "Safer", bir k ısmında da "Nisan " olarak nakledilmektedir .

(91) İbn'üs-Salâh, Mukaddimet u Ulûm 'ül-Hadîs, s. 239.

(92) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû 'ât, illi A, Bâb fi zikri âzâr.

(93) a) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 79, ^ " şeklinde.

b) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/237, r. 2321; 11/236, r. 2418, ^ijf-. " şeklinde.

c) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 202, " ıJri 'c:-.^ ÜL_J J- jytu ^ " şeklinde.

184

Page 208: MESNEVİ HADİSLERİ

Peygamberin , nuru anlatırken, gönüllerdeki nişanesini söylediği gibi han i . . .

Dedi k i : "Nûr, kalbe girdi mi nişanesi şudur: İnsan bu yalan yurttan uzaklaşır, neş'eler yurdu olan âhiretten de geçer".

{Mesnevî: C. IV, B. 3082-3083; Ank. IV/707)

* A - M e t i n :

C^-^ (jlS'j^l j j J ^ b l > > . j j y U ; j i - W i U Î <b_jJlj Ji X^ y\

d r ^ J ' cy- r"^ ' İSll - U P J i j ^ J I - U P j P J ^ l j ;

<oA^ j l Aiil :>Jİ j ^ i : j "ULP <ÜJI Jii\ ^]y^J : J l i "up <üil i j ı \

j _ u J l ^ : > lil j j J l j l : (J-v» j AJLP AİII AJIİ J _ ^ J J L Ü .J»'>L-*>U ejOv ^ j - ^

J JJ>^ ' P ^ : J l j ? j ' ^ - J J Jj» İsıl J_j~-j b : ^ ^ 1

.«JjjJ J J o j - i ] iİJbc^NII j i _ ^ l j b J l ÂJU-^I

İ b n M e s ' û d (r .a) 'dan rivayet edilmiştir: Der ki: ResûluUah (s.a.s), "Allah kimin hidâyete ermesini dilerse, onun göğsünü İslâm için genişle-fif"t9') âyetini okudu ve şöyle buyurdu: "Nûr, insanın göğsüne girince içerisi genişler".

Denildi ki: "Yâ Resûlallah! Bunun, bilinen bir alâmeti var mıdır?" ResûluUah (s.a.s) da: "Evet, insanın bu gurur diyarı olan dünyâdan uzaklaşması, ebediyet diyarı olan âhirete yönelmesi ve ölüm gelmeden önce ölüme hazırlanması, bunun nişânesidir" buyurdular.

(94) Kur'ân-ı Kerîm, En 'âm sûresi, 125. âyet.

185

Page 209: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi, el-Hâkim"", 'Abdullah b. e l -Mübârek'" ve Beyhakî"" rivayet etmişlerdir. Metin el-Hâkim'indir.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü hakkmda kaynaklar , hiçbir beyânda bulunmamışlardır. Sâdece Zehebî , Telhîs ' inde"", beşinci râvî durumunda olan Adî b. el-Fadl (ö: 171) ' ın, düşük'" ("i^L." "Sakıt") bir râvî oluşuna temas eder. Nakd-i

Rical kitapları"" umumiyet le , onun "zaîf" b ir râvî oluşu üzerinde dururlar. Bu durumda, "Senedi bakımından zaîf bir hadîsdir" denebilir.

(99) j)L£i^jjUjl> ,jyjl ^ ^t^ ^ly. I^LJJ ^

Dünyâ, halkı büyü yaparak kuyuya atmıştır da Peygamber , onun için dünyâya "B üy ü c ü " demiştir.

{Mesnevi: C. IV, B. 3193; Ank. IV/734)

A - M e t i n :

^ 4'}}• Cş'-^ o\y^ Ji UÎ 0 1 ^ J J Oi.^\ y\ U

J l i : J l i iŞjİAJl f bj jJl J J Î UÎ (_ î J J j p jJU- ÂiJUö UÎ j l ^ J J («Lij»

. o j j U j ojjLft j A UiLi L J J J I I j j l ^ l : ^ j <As- ü l ü l J_j--j

(95) el-Hâkim, el-Müstedrek, IV/311.

(96) 'AhAu\\a\ib. t\-Umdxek,Kitâb'üz-Zühdve'r-Rekâik, s. 106-107, r. 315.

(97) Beyhakî, Şu'ab ul-îmân, vr. 632"""'; Beyhakî, Kitâb'ül-Esmâ ve's-Sıfât, s. 120 (bu mânâda üç rivayet vardır).

(98) el-Hâkim, el-Müstedrek, a.g.y.

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 11.

(99) Bkz. Zehebî, Mîzân, III/62, r. 5593; İbn Hacer, Tehzîb, VII/169, r. 335.

186

Page 210: MESNEVİ HADİSLERİ

E b û ' d - D e r d â e r - R u h â v î ' d e n rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Dünyâdan sakının. Zîrâ o, Hârût ve Mârût'dan daha da büyücüdür" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Beyhakî'nindir*™'. Ayrıca H a k î m et-Tirmizî""",

' A b d u l l a h b . B ü s r el-Mâzinî 'den""": " o_, jU j . . Ui »JL^ ^ csJJty LJJJ I I y û \

o^ jL . "Dünyâdan sakının. Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin

ederim ki, o, Hârût ve Mârût'dan daha da büyücüdür" şekl inde nakleder. Hadîse, diğer ikinci derece kaynaklarda""" da yer verilir.

C - H ü k ü m :

Kaynaklar , hadîs hakkında herhangi bir değer hükmü beyân e tmemişlerdir. Sâdece Zehebî"*", Mîzân 'ının E b û ' d - D e r d â e r - R u h â v î maddes inde hadîsi aynen alır ve : "Onun kim olduğu bilinmiyor. Münker bir hadîsdir ve aslı yoktur" der. Bilinen bir şey varsa, o da A s h â b ' d a n olmayışıdır . ' I r âk î 'n in""" de dediği gibi hadîs, "mürsel" olarak rivayet edilmiştir. Senedde kesiklik vardır.

( 100 ) ' V UT^ ' / j ^ l y ^ ^i" ' ^ > - cZ-'y-^^^

"Ben, her gün Tanrı'ya yetmiş kere istiğfar e r fmiM " hadîsinin tefsiri.

(Mesnevî: C. IV, 3300. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV1161)

(100) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 631".

(101) Hakîm et-Tirmizî, Nevâdir'ul-Usûl. s. 25-26, el-Asl'ür-râbi' aşar.

(102) Kendisi de, babası da Ashâb'A&ndvc. Şam'da., Ashâb'dan en son vefat edenlerdendir. Hicrî 96 senesinde 100 yaşında iken Şam'da vefat etmiştir (İbn Hacer, Tehzîb. V/158-159, r. 271).

(103) a) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. 1/9 (Hakîm et-Tirmizî 'den nakil); b) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 1/57, r. 139; 1/39, r. 76; c) Gazâlî, İhyâ. 111/204.

(104) Zehebî, Mzân, IV/522, r. 10172. (105) 'Irâkî, el-Muğnî. a.g.y.. haşiye: 4.

187

Page 211: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

y \ J l i :jLs j^Jl J - P J J y \ J l i ıŞy^jl J p U O U J l J J Î

j A J | v y ^ j yUz-./'y "^'j : J_?^ (•-'-^j * ^ - " j i y

E b û H ü r e y r e (r .a) ' den. Resûlullah (s.a.s): "Allah'ayemîn ederim ki. Ben, günde Allah'a yetmiş defadan fada tevbe ve istiğfar ederim" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki met in Buhârî 'nindir*'"". Aynı sened ve metinle Tirmizî""" de nakleder.

Öte yandan Müslim""", E b û Dâvûd ' "" , Tirmizî*""', D â r i m î " " ,

Tayâlisî*"", A h m e d İ b n Hanbel*" ' , ' A b d u l l a h b . e l - M ü b â r e k ""', el-

Hâkim*"", Beyhakî*"" ve T a b e r â n î " ' " de "5 y «L . " "YÜZ defa" değişikliği ile

çeşitli rivayetleri naklederler.

C - H ü k ü m :

Hadîs , müttefekun aleyh olarak "sahîh "d i r .

(106) Buhârî, Sahîh, VII/145. (107) Tirmizî, Sünen, XII/144. (108) Müslim, Sahîh. VIII/72-73 (iki hadîs). (109) Ebû Dâvûd, Sünen, II/l 13, r. 1515.

(110) Tirmizî, Sünen, XII/145 (iki hadîs). (111) Dârimî, Sünen, 11/212, r. 2726.

(112) Tayâlisî, MM5«erf, s. 166, r. 1202. (113) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 11/282, 341. (114) 'Abdullah b. el-Mübârek, Kitâbuz-Zühd ve'r-Rekâik, s. 400-401, r. 1136, 1137, 1138,

1140. (115) el-Hâkim, el-Müstedrek. 1/511. (116) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân. vr. 67", 417 "', 342". (117) Taberânî, el-Mu 'cem us-Sağîr, 1/85, 109.

188

Page 212: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 0 1 ) i\iJM^J^^ f j ^ l ^ : : ^

Yol güneşi olan Peygamber bile: "Nefsini aşağılayan kişiye ne mutlu!" dedi.

{Mesnevî: C. IV, B. 3344; Ank. IV/782-783)

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. VI, B. 4859; Ank, VI/539-540)<"*'

A - M e t i n :

• V ^ Cf. Ji- JiU> j j J^Lij-l Uî ^ş^s. J J Uî ^ŞyA\ jıSJ^j J J XSA bî-u-

: < L I P ^1 <ü)l J j^^j J l i : J l i ^ 1 j j p j p j_^!>lSOl J J

J » j j ü î j i^SL^ J I P J ^ 4 ^ J J i j a-^-ai^ J ı P J / . J I

< ı~ - 5 ' I _ J Ü 5 J -U^JÜ " J ^ ı4->^ 3-»^v^lj "»^1 J»î Js3l>-j Jjiî t j ı i ' LJ . I (^-»-J

i L ^ î j <db. ^ J ^ l J I J Î J 4 ^ J I oyi ^ U l J P J j p j -Gy.^

R a k b ' ü l - M ı s r î ' d e n " ' " r ivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: Nefsini kötüleyen kişiye ne mutlu! " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukar ıdak i met in , Taberânî 'nin*'^" ' el-Mu'cem'ül-Kebîr'\ ile

(118) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Bu köpek, terbiye edilse bile yine köpektir. "Ne mutlu nefsini aşağılayana" hükmüne uy, o, kötü damarlıdır".

(119) Rakb'ül-Mısrî'nin Ashâb'dan olduğu rivayet edilir. İbn 'Abd'il-Berr: "Kendisinden âdâbla ilgili, hasen hükmünde bir hadîs nakledildiğini, Ashâb'dan oluşu şöhret yapmamış olmakla beraber, umumiyetle Ashâb arasında zikredildiğini", söyler. İbn Hacer de: "Hadîsin senedi zaîf olup, İbn Abdülberr'in "hasen" tâbirinin daha ziyâde "Lâfız bakımından güzel" bir hadîs mânâsı taşıdığını", ilâve eder. İbn Hıbbân da: "Onun, Peygamber Efendimiz'le sohbeti olduğu söylenir. Fakat, ona isnâden yapılan rivayetlere itimâd olunmaz" der (bkz. İbn 'Abd'il-Berr, el-İsti'âb, 1/517; İbn Hacer, el-İsâbe. 1/506, r. 2690).

(120) Taberânî, el-Mu 'cem 'ül-Kebîr, c.Ill, vr. 2 i ' ' {Fâtih Kütübhânesi, nu: 1198).

189

MESNEVÎ HADISLERI FORMA M

Page 213: MESNEVİ HADİSLERİ

B e y h a k î ' n i n " ' " Şu 'ab 'ül-îmân ' ından alınmıştır. Görüldüğü gibi metin müstakil değil , uzunca bir hadîsin bir cümlesidir.

Hadîse, B u h â r î , R a k b ' ü l - M ı s r î ' n i n hayât ından bahsederken işaret e-deı^'"'. K u z â ' î ise aynı senedle t am metin hâl inde verir*'"'.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için Suyû t î , "hasen" rumuzunu koyar. Diğerleri ise, senedinin "zaîf" oluşunu zikrederler""".

"Mü'min, Tann nuruyla görür" sözü saçma değil. Tanrı nuru, gökleri bile delip geçer.

(Mesnevî: C. IV, B. 3400; Ank. IV/795)

A - M e t i n :

^ Ji jyS. jS- j . * > U Ji U Î J l ^ ı__iıJl ^J\ Ji \^As>- J^Vs^l Ji - U J İ L İ O ^

j ^ j l l j I : | v L - j -ULP <ÜII ü l J J l i J l i ç5j-i^' (4* CJ^

.Ü l jyj, J i ü Aili

E b û S a ' î d e l - H u d r î (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Mü'minin firâsetinden sakının. Zîrâ o, Allah 'ın nuru ile bakar" buyurmuşlardır .

0

(121) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, vr. 632''-633".

(122) Buhârî, et-Târîh 'ul-Kebîr, 111/398.

(123) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 75", r. 396.

(124) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/55; Suyûtî, el-Le'âlî'l-Masnû'a, 11/192; Sehâvî, el-Makâsıd, s. 277, r. 662; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/45, r. 1667; 11/46, r. 1672.

190

Page 214: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Tirmizî 'nindir*'" ' . Ayrıca E b û Nu'aym"^"', T a b e r â n î " " ' ve İ b n 'Abd'i l-Berr"^*' müşterek senedle E b û Ü m â m e r ivayetini naklederler . İ bn ' ü l -Cevz î ' ^ " de ; İ b n Ö m e r , E b û S a ' î d , E b û Ü m â m e ve E b û H ü r e y r e ' d e n o lmak üzere dört ayn nakil zikreder.

C - H ü k ü m :

T i r m i z î , yukarıdaki nakli için: "Bu, garîb bir hadîsdir. Biz, sâdece bu yoldan yapdan nakli biliyoruz" diyerek, hadîsin tek râvî silsilesi ile rivayet edildiğini ifâde eder.

İ b n ' ü l - C e v z î ' n i n naklettiği dört ayrı rivayet içerisinde T i r m i z î rivayeti yoktur. Bu bakımdan onun verdiği hüküm, yukarıdaki T i r m i z î rivayetinin dışındaki rivayetler için bahis konusudur.

Gerek Zehebî'^"' ve gerekse İbn 'ül-Cevzî 'n in"" ' , "çok zaîf" veya

"münker" diye tamttıklan rivayet: " ı î y ÂJ^P C/- -4 y- cf-

. . . : a ^ " " M u h a m m e d b . Kes î r - ' A m r b . K a y s - A t ıyye - E b û S a ' î d : "

senediyle gelen nakildir. Burada ağır tenkîdlere uğrayan râvî, M u h a m m e d b . Kesî r 'd i r ' "" . Halbuki T i r m i z î rivayeti, y u k a n d a da işaret ettiğimiz gibi, üçüncü râvî ' A m r b . K a y s ' d a n itibaren değişiktir ve M u s ' a b b . Se l lâm"" ' tarikiyle rivayet edilmiştir.

S u y û t î ' " ' : "Buradaki garabet, hadisi, sahîh derecesinden hasen derecesine düşürmüştür ve hadîs, hasen bir hadîsdir" der.

(125) Tirmizî, Sünen, XI/288-289. (126) Ebû Nu'aym, Hılyet ul-Evliyâ, Vl/118, r. 349. (127) Suyûtî, el-Le 'âlî 'l-Masnû 'a 'da Taberânî rivayetinin tam senedini verir (bkz. l l / l 76). (128) İbn 'Abd'il-Berr, Câmi'u Beyân'il-'İlm, 1/196. (129) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû'ât, 111/145-148. (130) Zehebî, Mîzân, lV/17, r. 8098. (131) İbn'ül-Cevzî, e/-A/evzM ar, 111/146-147. (132) Bkz. Zehebî, Mfeâ«, lV/17; İbn Hacer, Tehzîb, 1X/418, r. 685. (133) Bkz. Zehebî, Mîzân, lV/120, r. 8562; İbn Hacer, Tehzîb, X/161, r. 306. (134) Suyûtî, el-Le'âlî'l-Masnû'a, 11/177. Ayrıca bkz. Buhârî, et-Târîh'ul-Kebîr, Vll/354;

Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 80", r. 430.

191

Page 215: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 0 3 ) j^.d^^{SM/^'^jt^.^j^\j

Doğru görüş, kolay ve bedava olsaydı, Mustafâ, Tanr ı 'dan bu görüşü diler miydi?

Dedi ki: "Yârabbi! Yukarıda olsun, aşağıda olsun, her cüz'ü bana olduğu gibi göster".

(Mesnevî: C. IV, B. 3567-3568; Ank. IV/832-833)

A ç ı k l a m a :

A n k a r a v î ' n i n :

"Yârabbi! Bize, hakkı hakk göster ve ona uymayı müyesser kıl; bâtılı da bâtıl gösterip ondan sakınmayı nasib et. Ve bize, eşyayı olduğu gibi göster" şeklinde hadîs olarak zikrettiği metni , hadîs mecmualar ında tesbît edemedik.

Buna benzer bir sözün, Vâsıt'da hutbe okurken H a c c â c tarafmdan söylendiğini İ b n K u t e y b e ' " " nakleder.

Sâdece D e y l e m î " " , hadîs olarak, E b û ' l - K a s î r e l -K inân î ' den şöyle bir

met in nakleder: " J J U ı^ISis' UAJ I UJ Î " "Allahım! Bana dünyâyı,

aynen sâllh kullarına gösterdiğin gibi göster".

Deylemî , sened zikretmediği için, değer hükmünü tesbît e tmek m ü m kün olmamıştır .

* 0

(135) İbn Kuteybe, TeVüüMuhtelif il-Hadîs, s. 84.

(136) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 48^ Aynca bkz. 'Irâkî, el-Muğnî, IV/218, haşiye: 1.

192

Page 216: MESNEVİ HADİSLERİ

( 104 ) /> ^Ijj) juj.fZ ^ / l * ^ '- -î/

Mustafâ, bunun için bize: "Tann'nın zâtından pek bahsetmeyin" diye vasiyette bulundu.

{Mesnevî: C. IV, B. 3700; Ank. IV/861)

A - M e t i n :

(_jî U ^Js- J J Ü <jU.w.l J J J . * : * U j^-^^l ^ U J l J J Î Li JüULl Ül J - P _JJÎ L;

.ü l ojl i J I j jS^ '

İ b n ' A b b â s (r .a) 'dan rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz: "Herşey üzerinde düşünün. Fakat Allah 'ın zâtı üzerinde fazla düşünme

yin " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, B e y h a k î ' n i n Kitâb ul-Esmâ ve 's-Sıfât^'^'^ isimli eserinden alınmıştır. Ayrıca E b û N u ' a y m ' " " , T a b e r â n î " ' " , Beyhakî""", Deylemî""", İ b n Fûrek""" de değişik sened v e metinlerle naklederler. Hadîse ikinci el eserlerde""" de yer verilir.

(137) Beyhakî, Kitâb ul-Esmâ ve's-Sıfât, s. 210. (138) Ebû Nu'aym, Hılyet'ül-Evliyâ, (Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr'âsn naklen, 1/132). (139) Taberânî, el-Mu'cem'ül-Evsat, (Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, I/132'den). (140) Beyhakî, ^M'û&'«7-/mâ«, vr. \3^. (141) Dey\em\, Müsned'ül-Firdevs, vr. lOD*" (iki rivayet). (142) İbn Fûrek, M«.yfa7'ö/-//a&, s. 181. (143) Meselâ bkz. Sehâvî, el-Makâsıd 1/159, r. 342; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/311, r. 1005;

Gazâlî, İhyâ, IV/424; Zehebî, Mîzân, IV/327, r. 9320; Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 85; Heysemî, Mecme'uz-Zevâid, 1/81.

193

Page 217: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Trâk î "^ ' , Zehebî*'"", Suyût î"* ' ve diğerlerine""" göre, bütün rivayetler " z a ı / " s e n e d l e nakledilmiştir . Sehâvî""" ise: "Hepsinin de senedleri zaîf tir. Fakat, senedlerin birleşmesiyle kuvvet kazanır ve zaîf ilkten çıkar" der.

( 105 ) ^ J ) ^ , ^ ) ^ -Jl ^ J>ii^ ^. O İ f ^ İ J - J / M^f JJyr^. c / V

C e b r â î l A l e y h i s s e l â m ' m , kendisini, Mustafa Sallallâhü Aleyhi ve Se l lem'e kendi suretiyle göstermesi ve yedi yüz kanadmdan bir tanesi görününce ufku kaplaması ve bütün parlaklığıyla beraber güneşin görünmez bir hâle gelmesi .

{Mesnevi: C. IV, 3755. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. IV/874)

A - M e t i n :

«il Jjî jf- (ji-:^ JJ j j OJL» :Jli (jl~iJl ıi\s.^\ y \ Uj_b- Xı\jS- y \ UjJls- 4 ^ bjJb-

iosMy:^ jjl UjJ i : : - Jli jî U idş- J | Ci^'^ ^ üy^^ s-*^ Ol^: (JU;

(144) Trâkî, el-Muğnî, IV/424. (145) Zehebî, Mîzân, IV/327, r. 9320. (146) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/132. (147) Yukarıda ismi geçen eserler. (148) Sehâvî, el-Makâsıd, 1/159, r. 342.

194

Page 218: MESNEVİ HADİSLERİ

E b û İ s h â k e ş -Şeybân î (ö: 129) anlatıyor: Z i r r b . Hubeyş 'e""" : "Cebrâîl, Peygamber'e iki yay mesafesi kadar, yahut daha yakın oldu da; Allah 'ın, kuluna vahyettlği neyse onu vahyetti"'"''^ âyeti hakkında sordum. O da, İ b n M e s ' û d , "Peygamber Efendimiz'in, Cebrail Aleyhisselâm'ı, altı yüz kanadıyla gördüğünü" bize haber verdi , dedi.

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, B u h â r î ' n i n ' " " bir rivayetidir. Ayrıca, aynı sened ve metinle Müslim"«>, Tirmizî"» ' , Tayâlisî"^"' ve Beyhakî""» de naklederler.

Rivayetler arasında küçük metin değişiklikleri vardır. Meselâ:

B u h â r î ' n i n bir rivayeti""': "jj ı oy. ^ j •^jj^ 4 Jij ^ cs'j "Peygam

ber Efendimiz Cebrail'i, kendi suret ve yaratılışında gördü ki, o, iki ufuk

arasını kaplamıştı" şeklindedir.

C - H ü k ü m :

Hadîs , müttefekun aleyh olarak "sahih "d i r .

N o t : Biz im tesbît ett iğimiz bütün rivayetlerde, _y e ö? f yüz değil , a / -tı yüz olarak nakledilmektedir .

(149) Zirr b . Hubeyş, Câhiliyye devrini idrâk edip 120 küsur sene yaşayan uzun ömürlü Muhadram'lardandiT. Hicrî 81-83 senelerinde vefat etmiştir. Peygamber Efendimiz'i görememiştir. Çok sayıda hadîs rivayet eden sika râvîlerindendir (bkz. İbn Hacer, Tehzîb, III/321-322, r. 597).

(150) Kur'ân-ı Kerîm, Necm sûresi, 9-10. âyetler. (151) Buhârî, Sahîh, IV/83 (dört rivayet). (152) Müslim, Sahîh, 1/109 (üç rivayet). (153) Tirmizî, Sünen, XI1/168 (iki rivayet). (154) Tayâlisî, Müsned, s. 48, r. 358. (155) Beyhakî, Kilâb'ül-Esmâ ve's-Sıfâl, s. 206 (üç rivayet). (156) Buhârî, a.g.y.; Tirmizî, Sünen, XII/170.

195

Page 219: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 220: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I V. CİLD HADİSLERİ

Page 221: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 222: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 0 6 ) IY. c / M » I ^ - ı J ^ J P A (/^ D ' - ^

Çünkü yavaşlık, Tanrı ışığıdır. O çabukluksa şeytânın dür tmesinden ileri gelir.

(Mesnevi: C. V, B. 59; Ank. V/25)

A - M e t i n :

-^l c5-^LvJl J * ^ J J J J ^ L P J J J ^ I U Î ^ ( J J I I C_,JWILI y \

'Abd'ü l -Müheymin b. 'Abbâs<", babasından, o da dedesi (Sehl b. Sa'd es-Sâ'idî)nden, Peygamber Efendimiz ' in : "Yavaş iş Allah'tan, acele iş ise şeytândandır" buyurduğunu rivayet etmiştir.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , kaynak hadîs mecmualar ından sâdece Tirmizî", yukarıdaki şekliyle rivayet etmiştir.

Hadîsin daha ziyâde meşhur olan metni ise "oik_sJi iUjJij iüi y j î - J i "

şeklidir ki, bu metnin senedini tesbît edemedik. Hafız el-Münzirî", Deylemî"', Sehâvî" ve diğerler i" ; Enes b . Mâl ik tarikiyle Ebû Ya' lâ (ö: 307) ve A h m e d b. Menî ' in '" , Mü^nec?'lerinde naklettiklerini söylerler.

";uVı" "el-Enât" ve " a ü ı " "et-Teennî" kelimeleri , aynı kökten müştak.

(1) Hadîsin üçüncü râvîsi olan Abd 'ü l -Müheymin b . 'Abbâs , Tirmizî 'nin de dediği gibi, bâzı muhaddisler tarafından tenkide uğramış ve hıfzı yönünden "zaîf" bir râvî olduğu ifâde edilmiştir. Hicrî 180-190 seneleri arasında vefat etmiştir (Zehebî, Mîzân, 11/671; İbn Hacer, Tehzîb, VI/432).

(2) Tirmizî, Sünen, XI1/172; Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât. 11/625, r. 5055. (3) Hafız el-Münzirî, et-Terğîb. 11/327, r. 49; 111/418, r. 16. (4) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs. vr. 96". (5) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 151, r. 312. (6) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. 1/134; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 1/295, r. 943; Hût el-Beyrûtî,

Esnâ'l-Metâlib. s. 87; 'Irâkî, el-Muğnî. 111/33, haşiye: 1. (7) Ahmed b . Menî ' , Hicrî 244'de vefat edip, Buhârî 'nin, kendisinden, Sahîh'inm dışın

daki eserlerinde hadîs rivayet ettiği bir muhaddisdir (İbn Hacer, Tehzîb. 1/84, r. 144).

199

Page 223: MESNEVİ HADİSLERİ

birisi sülâsî, öbürü de t e f îl babından masdardır ve isim olaralc kullanılmışlardır. Bu bak ımdan değişiklik sâdece şeklîdir.

C - H ü k ü m :

Tirmizî , kendi rivayeti için: "Bu, garîb bir hadîsdir" der ve üçüncü râvî e l -Müheymin ' i n , "Hıfzı yönünden zaîf bir râvî olduğunu " zikreder.

Birçok kaynaklar*", Tirmizî ' n in , "hasen ve garîb" hükmünü ver

diğini nakleder ki, T irmiz î ' de sâdece " v ^ . / I ^ - J - ^ I-L*" kaydı vardır.

Maamâfîh, bir râvînin, hıfzı yönünden "zaîf" oluşu, o hadîsi , "sahih" derecesinden "hasen" mertebesine düşürür. 'Irâkî do, "hasen" olarak nakletmiştir .

İkinci rivayet için ise el-Münzirî , "Râvîleri güvenilir kimselerdir" diyerek hadîsin senedi yönünden "sahih" oluşunu ifâde eder.

Diğerleri hep , Tirmizî ve e l -Münzir î ' n in hükümlerini nakletmişlerdir.

( 1 0 7 ) ^ j j ^ ^y^h j jitl^a / ^ jij, ^^jj

Mustafâ 'n ın şu: "Kâfir yedi barsaklayer, inanan bir barsakla" hadîsini söylemesindeki sebep.

{Mesnevi: C. V, 64. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/26)

* A - M e t i n :

"Mü'min bir barsakla, kâfir ise yedi barsaklayer".

(8) Beşinci dipnotundaki eserler.

200

Page 224: MESNEVİ HADİSLERİ

"Mü'min bir barsakla içer, kâfir ise yedi barsakla".

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , Buhârî", Müslim'"», Mâl ik b. Enes"", Tirmizî'-', İbn Mâce'", Dârimî"", Tayâlisî'", A h m e d b. Hanbel"" gibi meşhur muhaddis ler tarafmdan rivayet edilmiştir.

Hadîsin, meşhur hadîs mecmûalannda çeşitli senedleri olduğu için, herhangi birisini tercîh ederek sened vermekten sarf-ı nazar ettik. Sâdece kaynaklan ve kaynaklardaki rivayet sayısmı vermekle iktifa ediyoruz. Birçok rivayetlerde aynca sebeb-i vürûd kısmı da vardır. Uzatmamak için onu da almadık.

C - H ü k ü m :

Tevatür derecesine varan bu hadîs müttefekun aleyh olarak "sahîh "dir.

( 108 ) ^ J K ^ V t? ^ ^ Lf'^ D^- IJ^^ D ^ .

• V - ^ j ^M RF^^{B QJ) U D^-

"Şeytânım, benim elimde müslüman oldu" hadîsine göre, can gıdası olan nûr, ruha eş ve dost olmak için VelîTerin cisimlerine gıdâ olur.

{Mesnevi: C. V, 288. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/81)

(9) Buhârî, Sahîh, VI/200-201 (beş rivayet). (10) Müslim, Sahîh, Vl/132-133 (altı rivayet). (11) Mâlik b. Enes, el-Muvatta', 11/924, r. 9-10 (iki rivayet). (12) Tirmizî, Sünen, Vlll/12-13 (iki rivayet). (13) İbn Mâce, Sünen, 11/1084, r. 3256, 3257, 3258 (üç rivayet). (14) Dârimî, Sünen. 11/25-26, r. 2046, 2047, 2048, 2049 (dört rivayet). (15) Tayâlisî, Müsned, s. 251, r. 1834; s. 329, r. 2521 (iki rivayet). (16) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/21, 43, 74, 145, 318, 415, 452, 455 (sekiz rivayet).

201

Page 225: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

JIj>r L î a ^ jLoJ^ J l i j LiJJA ijUr—i J l i tj» lj>\ J l ij[s>^\j j , \ J l OUiP UJJLJ-

ü l |_jL/j jjjl J _ ^ j J l i : J l i j J l A J I İ J L P J P J P JuJrl (_jî J J |i J P J^A^ J P

: J l i ? ü l J_j..v-j b .iJblj :l_^li . j i r l j ^ •^.ji Al J T j J i j N/l -b-î j ^ jv L. b. i j j - . , j Aİp

. j ^ . (3yij :>li |Ju.U U P ^ ^ I P Î İ İ I Û Î >Î\ t^Uj

' A b d u l l a h b . M e s ' û d (r .a) 'dan. Resûlullah (s.a.s): "Sizden hiçbir kimse yoktur ki, dâima yanında, cinlerden yanında bir arkadaşı bulunmamış olsun ".

Dediler ki: Yâ Resûlallah! Senin de mi?... Resûlullah (s.a.s): "Ne zannediyorsunuz? Evet, benim de! Ne var ki, Allah, ona karşı bana yardım etmiştir de o, müslüman olmuştur (Veya Allah 'ın lûtfu ve yardımıyla ben, onun şerrinden selâmette olurum'"'). Böylece o, bana sâdece hayrı emreder" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , aym sened ve metinle Müs l im"" , Dâr imî"" , A h m e d İ b n Hanbel'^"' ve E b û Nu 'aym'^" rivayet etmişlerdir. Yukarıdaki met in M ü s l im' indi r .

Aynı mânâyı ifâde eden diğer bir rivayet daha vardır<"'.

(17) "^i" kelimesi, iki şekilde rivayet edilmiştir: 1) "Esleme" şeklinde fl'l-i mâzî olarak. Buna göre: "Müslüman oldu" mânâsma gelir. 2) "Eslemü" şeklinde muzâri' nefs-i mütekellim vahde olarak. Buna göre de: "Selâmette olurum" anlamma gelir. Parantez içindeki tercüme bu ikinci şıkka göre yapılmıştır.

(18) Müslim, Sahîh. VIII/139 (üç rivayet). (19) Dârimî, Sünen, 11/215-216, r. 2737. (20) Ahmed b. Hanbel, Müsned 1/257, 397, 401, 460 (dört rivayet). (21) Ebû Nu'aym, Delâil'ün-Nübüvve, s. 58. (22) a) Tirmizî, Sünen, V/121; b) Nesâî, Sünen, VII/72; c) Dârimî, Sünen, 11/228, r. 2785; d)

Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/309; e) Taberânî, es-Sağîr. 1/171. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 1/26, r. 67; Sehâvî, el-Makâsıd s. 371, r. 979; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/193, r. 2242,11/303, r. 2743; Gazâlî, % 4 11/31; III/29; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, III/249.

202

Page 226: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

( 1 0 9 ) ~ ; U ' ^ ^ - ( 2 > ^ Lf '4^3 > V Jr--^ c/'

İyi şeyleri caiz gören O Peygamber , ne de güzel söyledi: "Bir zerre aklın oruçtan da yeğdir, namazdan da.

Çünkü aklın cevherdir, bu ikisi ise araz. Bu ikisi, yani namaz ve oruç, onun tam olmasıyla farz olur".

{Mesnevî: C. V, B. 454-455; Ank. V/125-126)

A ç ı k l a m a :

Yukarıdaki beyitler, iki ayrı hadîse işaret etmektedir: I- Beyitte geçen " j i ^ j'y^" "Hoş-cevâz" ta 'b î r ine tekabül eden bâzı

hadîsler nakledilir. Bunlardan bir tanesi, Ebû Davud 'un'"', ' A m r b. el-Âs (r.a) tarikiyle rivayet ettiği şu hadîsdir:

J j p U - I Jl «î-b- j jLf- Jl, J^Lc-l J - ^ î ( J îji " î - f J-* Cf- ^'-^

^ U J l Jl, DÎ ÂJi _jjÎ Uî J l i X ^ J J j p j ^ ' o ^ J l i J\ J l i o l

Ajıi J : < ü I ( 1 ) 1 ^ t3 -L-ai _ Jy^^ j f ^ j ^y

. " j i ^ y . <")jl^rl Û U JyJ I J j y i î üî o y î j î c U i î j J i ! " J y j ( J L . j -İl Ju-s

"Bir gün adamın birisi kalktı ve uzunca bir konuşma yaptı. Orada bulunan ' A m r b, e l-Âs: "Eğer sözü kısa ve ölçülü konuşsaydı onun için daha iyi olurdu", dedi ve Peygamber Efendimiz' in: "Ben, konuşurken müsamahalı.

(23) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/413, r. 5008. (24) " j i y r i " "el-Cevâz" ta'bîri; kolaylık, müsamaha ve îmân mânâlarına gelmektedir (bkz.

İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/187; ve Lügat kitapları).

203

Page 227: MESNEVİ HADİSLERİ

ölçülü ve karşımdakine imkân vererek konuşmakla emrolundum. Zîrâ bu şekilde ölçülü konuşmak, daha /ıajı/*//£fır" buyurduklarım işittim, dedi".

S u y û t î " ' , bu hadîs için "hasen" rumuzunu koyar.

II- İkinci beyitte, aklın üstünlüğü ile ilgili hadîse gelince: Bu konuda en çok meşhur olan rivayet şudur:

A - M e t i n :

: AJ Jli J - I Ü Jjf : AJ Jli (.? iU :AJ Jli (.Ui ^J : AJ Jli cJiJl ül li

dJb idi-^ j - ^ î ^ j tdJb. J-.aiî ^j CiiL» jı?^ jA l iU c_iU^ L. : 4J Jli j<r J L » Ü JL»IÎ

"Allah, aklı yaratınca, ona: Kalk! dedi. O da kalktı. Sonra: Arkanı dön! dedi. O da döndü. Yüzünü bana çevir! dedi. O da çevirdi. Otur! dedi. O da oturdu. Sonra da: "Ben, senden daha hayırlı, daha faziletli ve daha güzel bir şey yaratmadım: Seninle alır, seninle verir, seninle bilinir ve tanınır, seninle cezalandırırım. Sevâb da seninledir, 'ı'câb da senin yüzündendir" buyurdu.

B - K a y n a k l a r :

Hadîs , bu veya pek değişik şekillerde çeşitli hadîs kitaplarında nakledilmiştir. Yukarıdaki metin Beyhakî'nindir*^". Aynı şekilde H a t î b et-T e b r î z î " ' ve benzerleri'^*' de nakletmişlerdir.

Deylemî^", iki ayrı nakil yapar ki, şöyledir: "*i v Jip y" "Kimin

aklı yoksa dini de yoktur (a)" . İkincisi de, C â b i r b . ' A b d u l l a h ' d a n rivayet

(25) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/125 (Ebû Dâvûd ve Beyhakî'nin Şu'ab'ül-îmân'mdstn naklen). Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/575, r. 4803.

(26) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 310", 313^ (27) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/627, r. 5064. (28) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 118, r. 233; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/148, r. 2075; Suyûtî, el-

Le'âlî'l-Masnû'a, 1/67-69; Medenî, el-îthâfât'üs-Seniyye, vr. 42"; 'Ali el-Kârî, s. 30, 65; Zehebî, Mîzân, III/356, r. 6740.

(29) Deylemî, Müsned 'ül-Firdevs, vr. a) 272*'; b) 167".

204

Page 228: MESNEVİ HADİSLERİ

edilmiş olup şu şekildedir: "AJ J I P j «OOP ^Jı \/' "Kişiyi ayakta tutan

aklıdır. Aklı olmayanın dîni de yoktur (b)" .

T a b e r â n î ' " ' de, senediyle şöyle bir rivayet nakleder:

" Şii'mij j . _ ^ l j İ'^L^\ J A Î ^ O ^ J\ j l - . ^ j ^ 1 ^ 1 J _ ^ j J U J l i ^ jı\ j p

Aİâp J A İ J "yi Â^LâJl j>jj c S y ^ J ( U - ^ JJ^'"' ("^-' L S ^ ) i

' A b d u l l a h b . Ö m e r (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "İnsan; namaz, oruç, zekât, hacc, umre... ehli olabilir (ResûluUah (s.a.s), yap ı lmasmda hayır olan bütün amelleri söylemiştir). Fakat, kıyamet günü, sâdece aklı mikdârınca karşılığını bulacaktır" buyurmuşlardır .

C - H ü k ü m :

Aşağ ıda işaret e t t iğimiz kaynaklar : İ b n ' ü l - C e v z î , İ b n T e y m i y e ve bu ikisine t âb i ' o larak bâzı k imseler in : "Husûsî olarak bu, umûmî olarak da, akıl hakkında rivayet edilen bütün hadîslerin sahih olmadığını; ayrıca İ b n T e y m i y e ' / ı m , hepsine birden mevzu' hükmünü verdiğini" nakleder .

Beyhak î , hadîsin sonunda ' V y j>*- ^"^^ "Bu, kuvvetli olmayan bir

seneddir" diyerek, hadîsin "zaîf" oluşuna işaret eder.

' I r â k î de, thyâ 'daki rivayet için ( T a b e r â n î ve E b û N u ' a y m rivayeti) , "Senedi zaîf bir hadîsdir" der.

Suyû t î : Halbuki ben aslını buldum: ' A b d u l l a h b . A h m e d b . H a n b e l , Zevâid'ül-Müsned isimli eserinde: " j^u- ji jU« b'jb- ^X~-> j , , Js- bî-b-

j U - l i :<ujjj iŞr^'* 0™='-' c/" J^-^ Cf- '^•^ j U - L - jı y U j r LÜOJ- " " 'Al i b .

M ü s l i m - S e y y a r b . H a t i m - C a ' f e r b . S ü l e y m a n - M â l i k b . D î n â r - H a s a n ' ü l - B a s r î tarikiyle merfû' olarak rivayet eder ki, bu, mürsel bir hadîsdir. Fakat senedi iyicedir"^^'* der.

Ayrıca; "Mutasavvıflar, akıldan maksad. Peygamberlerin Efendisi

(30) Taberânî, es-Sağîr, 1/108. (31) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'ât, s. 65; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, a.g.y.

205

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA IS

Page 229: MESNEVİ HADİSLERİ

Hz. Muhammed (s.a.s)'dir, derler ve kitaplarında, akılla ilgili çok hadîs zikrederler"''^' şeklinde fikir yürütenler de vardır.

( 1 1 0 ) yUL^j// J '^İJ^J I)'':^IJ~JI ^ Juj, Ji

Peygamber Aleyhisse lâm' ın : "Müslümanlıkta papazdık yoktur" hadîsi.

{Mesnevi: C. V, 574. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/153)

Benzeri beyit: {Mesnevi: C. VI, 478. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/119)""; {Mesnevî: C. VI, B. 2620; Ank. Tekmile, VI/109)""

A ç ı k l a m a :

Halk arasında daha ziyâde: "(••>L.'yı j ÂJLAJ V " şeklinde meşhur olan ha

dîsi, bu şekliyle, kaynak hadîs mecmûa lannda tesbît edemedik. Sâdece

İ b n ' ü l - E s î r , en-Nihâye'sinde'^^' sened ve kaynak zikretmeden " J ^ V j

- ı j " şeklinde zikreder. 'Ac iûn î"" de, aynı lâfızla nakleder ve İ b n

H a c e r ' i n : "Bu şekliyle hiçbir yerde görmedim" dediğini söyler. Ki, bu da bizi doğrulamaktadır .

Fakat, aynı mânâyı ifâde eden ve küçük bir hafız değişikliği ile rivayet edilen şöyle bir hadîs daha vardır.

0

A - M e t i n :

y^j- j p jjl j p y Vl oL^ J i OU-L. jJb^ yi\ UΠ™i ^\ jj j U i P Uîo^

(32) Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 59; ayrıca bkz. Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. 11/88; Gazâlî, İhyâ, 1/83, 84 (üç nakil).

(33) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Mustafâ Aleyhisselâm "İslâm 'da RAHIP

lik yoktur" buyurmuştur. Bu esâsa göre kuşun, avcıyla konuşup görüşmesi" (34) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "İşte o azametli Peygamber, RAHIPLIĞI,

dağlara çekilip yalnızca ibâdet etmeyi bunun için menetmiştir". (35) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/59. (36) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/377, r. 3154.

206

Page 230: MESNEVİ HADİSLERİ

üıl Jw= &ı\ J _ ^ j J l i : J l i J - L P J J I J P J P ( j ly^ j>\ ^ ) j.lkp J J

. " («'>U'^I j » j j ^ "lif "c-'-^j

İ b n ' A b b â s (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "İslâmiyette, papazların âdetini yapmak yoktur" buyurmuşlardır .

0

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin E b û Davud 'undur*"'. Aynı sened ve metinle A h m e d b . Hanbel"*' ve e l - H â k i m " " de rivayet ederler. Diğer ikinci el kaynaklarda'""' da bu metin nakledilir.

0

C - H ü k ü m :

e l - H â k i m , "Bu, B u h â r î ' n i n şartına göre sahih bir hadisdir" der. Suyû t î de "sahih " r u m u z u n u koyar.

Ayrıca; kadınlardan ayrı yaşamaya söz veren A s h â b ' d a n O s m a n b .

M a z ' û n ' a , Peygamber Efendimiz ' in : r j ' j ! Î O L » ^ L," "Yâ Osman!

Ben, papazların yaptıklarını yapmakla emrolunmadım. Yoksa, benim sünnetimden yüz mü çeviriyorsun?!.." buyurduğu rivayet edilir*"".

N o t : İbn 'ü l -Es î r ' " " ve diğerleri, "Sar üret" kelimesi için şöyle bir açıklama yaparlar: "Bu hadis, Tebettül yani nikâhı (evlenmeyi) terk edenler hakkında söylenen hadisin bir bölümüdür. Yani, hiç kimsenin, "Ben hiç evlenmeyeceğim" demeye hakkı yoktur. Zîrâ, böyle bir hareket, mü'minleregöre değildir. O, ruhbanların (papazların) işidir" der.

D â r i m î rivayetinin, sonradan,"cM-'Vi j Î J L J . J " şeklinde bir vecîze hü

viyetine bürünmüş olması çok muhtemeldir . Zîrâ, mânâ bakımından her ikisi

de aynıdır.

(37) Ebû Dâvûd, Sünen, 11/192, r. 1729. (38) Ahmed b. Hanbel, Müsned. (39) sl-üâkım, el-Müstedrek, 11/159. (40) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/6, r. 2522; Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 11/203. (41) Dârimî, Sünen. 11/58, r. 2175.

'•(42) İbn'ül-Esîr, en-Nihâye. 11/258.

207

Page 231: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 1 1 ) Jİ Di c^L- U" Jh ^ M ^ J / / : ^ - ^ v j

a/^ J 2 J ( U I ^ L T . j J / c/y^ j^-Jİ .^i- U

Resul Aleyhisse lâm' ın : "Ölümünü, ölmeden önce isteyen, ölmemiş sayılır: İyi ise iyiliğe ulaşmaya acele eder, kötü ise kötülüğünün azalmasını diler" hadîsin tefsiri.

(Mesnevî: C. V, 604. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/163)

Mesnevî 'de yukarıdaki şekilde zikredilen metnin esâsı şöyledir:

A- M e t i n :

L A:o.laj Uj :l_jJli "^I oyr , o^l j ^ U : j^L- j Aİe- ül ül J J l i : J _ ^ y.

. ^ j j üjS^. V j î l i ^ olj ^ibjl j ^ . \ j î CJLJ JlS' j l : Jli ? ül J j ~ . j

E b û H ü r e y r e ' d e n . Resûlullah (s.a.s): "Ölen hiç kimse yoktur ki, öldüğü için pişmanlık duymamış olsun" buyurdular. Ashâb: "Pişmanlığı ne sebeptendir, yâ Resûlallah.'" deyince; Resûlullah (s.a.s): "Eğer iyilik yapan bir kimse ise, iyiliğini daha da artıramadığı için; kötülük yapan bir kimse için kötülükten sıyrılıp kurtulamadığı için pişmanlık </M_y«r" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , aynı sened ve metinle Ti rmiz î"" , E b û Nu'aym'"», ' A b d u l l a h b . e l -Mübârek ' " " r ivayet etmişlerdir. Yukarıdaki metin T i rmiz î 'n ind i r .

Ayr ıca B u h â r î " " ve Dâr imî"" , müşterek sened ve metinle, aym mânâyı destekleyen şu hadîsi naklederler: " v^ui„j. A L J İ L\ ^^o^ı ^AS^\ ^ N "

"Sizden hiç biriniz ölümü temenni etmesin: O, ya iyilik yapan bir kimsedir,

(43) Tirmizî, Sünen, 1X1246. (44) Ebû Nu'aym, Hılyet ul-Evliyâ, VIII/178, r. 397. (45) Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb uz-Zühd ve 'r-Rekâik, s. 11, r. 33. (46) Buhârî, 5a;!Î/7, VIII/130. (47) Dârimî, 5'M«e«, 11/221, r. 2761.

208

Page 232: MESNEVİ HADİSLERİ

den hiç biriniz ölümü temenni etmesin: O, ya iyilik yapan bir kimsedir, iyiliğini artırabilir; ya da kötülük yapan bir kimsedir, hatâlarını affettirmesi mümkündür".

C - H ü k ü m :

T i r m i z î , aç ık o l a rak b i r h ü k ü m b e l i r t m e m i ş t i r . H a d î s i n s o n u n d a : " 4 ^ y n i A ^ AIYÜ Ul I J J » " "Bu, bir hadîsdir. Biz sâdece bu yoldan gelen nakli biliyoruz" kaydı vardır. "Hadîs" kel imesinden sonra, "Sahîhun", "Hasenün" veya " Garîb ün" gibi bir kaydın olması gerekmektedir . T i r m i z î ' n i n bu tip ifâdelerinde, umumiyet le , "Garîbün" hükmü yer alır. Burada, bir müstensih hatâsı o lma ihtimâli kuvvetlidir . Zîrâ, mevcûd matbu nüshalar böylece kaydetmişlerdir .

Suyûtî"*' ise, T i r m i z î ' d e n , naklettiği bu hadîs için "sahîh " rumuzunu koymuştur .

( 1 1 2 ) j y ' > ? ' / ^ _ i _ ^ ^ )y. il k ^jjj

Bu âlemde de onunladır; o âlemde de. Bu, huyları güzel A h m e d ' i n hadîsidir.

Dedi ki: "İnsan, sevdiği ile beraberdir". Kalb dilediğinden ayrı lmaz.

(Mesnevî: C. V, B. 746-747; Ank. V/193-194)

A - M e t i n :

j P 4İI J - P j P J j l j (_ î j P OU-L- jS- j P jiix>r J l , U J ' J ^ jJb^ J l , UJ ' J . ^

(48) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/248. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 111/60, r. 5545; Zehebî, Mîzâ«, IV/395.

209

Page 233: MESNEVİ HADİSLERİ

' A b d u l l a h b . M e s ' û d (r .a) 'dan. Peygamber Efendimiz: "Kişi, dâima, sevdiği ile beraberdir" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin, Buhâr î 'n in ' "" bir rivayetidir. Ayrıca, cüz ' î değişikliklerle Buhârî '»», Müs l im"" , E b û Dâvûd '" ' , T i r m i z î " ' , Tayâ l i s î " ' , A h m e d İ b n H a n b e l ' " , D â r i m î " ' , ' A b d u l l a h b . e l - M ü b â r e k ' ', B e y h a k î T a b e r â n î ' " , Kuzâ ' î"" ' tarafmdan rivayet edilmiştir.

(58).

C - H ü k ü m :

Hadîs , ittifakla "sahîh "d i r .

( 113 ) ^p ^ , c J) çp:^Ü5 JlS

Peygamber Aleyhisselâm : "Üç kişiye acıyın: Bir kavmin aşağı bir hâle düşen yücesine, yoksullaşan zenginine ve câhillere oyuncak olan bilginine" dedi.

{Mesnevî: C. V, 823. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/210)

(49) Buhârî, 5û/!?/î, Vll/n 2. (50) A.g.e.. IV/200; VIII/108. (51) Müslim, Sahîh, VIII/42-43 (on rivayet). (52) Ebû Dâvûd, Sünen, IV/453, r. 5127. (53) Tinmizî, Sünen, 1X7232-233 (dört rivayet). (54) Tayâlisî, Müsned, s. 23, r. 159; s. 34, r. 253 (iki rivayet). (55) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/399. (56) Dârimî, Sünen, 11/229, r, 2790. (57) Abdullah b. ei-Mübârek, Kitâb 'üz-Zühd ve 'r-Rekâik. s. 360-361, r. 1011. (58) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 111^ 1231 (59) Taberânî, el-Mu 'cem 'üs-Sağîr. 1/28, 51, 58; l l / l30, 150. (60) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 23", r. 128.

210

Page 234: MESNEVİ HADİSLERİ

Benzeri beyit: {Mesnevî: C. II, B. 3037; Ank. IIMÖS)'""

A ç ı k l a m a :

Küçük metin farklarıyla rivayet edilen bu hadîsi, kaynak hadîs mecmualarında tesbît edemedik. Daha ziyâde zaîf \ Q mevzu' hadîsleri derleyen kitaplarda zikredilmiş ve üzer inde söz söylenmiştir.

İbn'ül-Cevzî"', Sehâvî'"', Suyûtî'"' ve benzerlerinin'^" verdiği ma ' lûmâ ta göre: "İbn Hıbbân, ez-Zu'afâ isimli eserinde (İbn Kuteybe-Yûsuf b. Hâş im- Zeyd b. Ebî 'z-Zerkâ- ' î sâ b. T a h m â n - Enes: ) senediyle Peygamber Efendimiz 'e nisbet ederken {merfû') nakletmiş ve seneddeki ikinci râvî ' î sâ b. Tahmân""*' hakkında şöyle demiştir: " ' î sâ b. T a h m â n , meşhur râvîlere nisbet etmek suretiyle münker hadîsleri rivayet etmekle isim yapmış bir râvîdir. Onun haberleriyle ihticâc olunmaz" dediği nakledilir.

İbn'ül-Cevzî ve diğerleri ayrıca: "Bu hadîs, daha ziyâde Fudaly b. 'Iyâz'/«'"' sözü olarak bilinir" diyerek hadîs olmadığını ifade e tmek isterler.

Kaynakların verdiği kayda değer ma ' lûmât , aşağı yukan bu mealdedir'"*'.

(61) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Yarayı ayıplamak, ona merhem koymaktır. Sınık bir hâle de düştü mü "Bir kavmin azîzi zelîl oldu mu acıyın ona " hadîsine mahzar oldu ".

(62) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû 'ât, 1/236-237. (63) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 49, r. 89. (64) Suyûtî, el-Le'âlî'l-Masnû'a, 1/110 (İbn Hıbbân'dan naklen); İbn Hacer, Tehzîb, VIll/215-

216, r. 398. (65) Meselâ: 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 1/115, r. 318; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 36;

'Irâkî, el-Muğnî. lV/28, haşiye; 3. (66) 'îsâ b. Tahmân, Hicrî 160 senesinden önce vefat etmiştir. İbn Hıbbân dışmdaki

muhaddisler, umumiyetle, sika 'dan olduğunu veya kendisinden hadîs rivayet etmekte bir beis olmadığmı söylerler (bkz. Zehebî, Mîzân, 111/314, r. 6574; İbn Hacer, Tehzîb, Vlll/215-216,r.398).

(67) FudayI b. 'lyâz, Hicrî 187 senesinde vefat etmiş âbid, zâhid bir zâttır. Kadri yüce ve sika bir râvî oluşu üzerinde ittifak edilmiştir. Kütüb-i Sitte sahihleri, onun kanalıyla gelen pek çok hadîsi eserierine almışlardır (bkz. Zehebî, Mîzân, 111/361, r. 6767; Zehebî, Tezkiret'ül-Huffâz, 1/245-246, r. 232; İbn Hacer, Tehzîb, Vlll/294-297, r. 538).

(68) [Müellifin 113. hadîsle ilgili derkenarı]:

(İbn 'Abd'il-Berr, Câmi'u Beyân 'il-'İlm, 1/158.)

211

Page 235: MESNEVİ HADİSLERİ

"İslâm, garîb başlar, garîb biter. Ne mutlu gariblere" denmiştir. Tanrı Peygamberi doğru söylemiştir.

(Mesnevî: C. V, 833. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/212) Benzeri beyit:

J .^^D\^yj ^^^^ y j j l ^ ^ ^ J ^ .

o şefaatçi Peygamber , bu yüzden: "İslâm dünyâda garibdir" remzini söylemiştir.

(Mesnevî: C. V, B. 925; Ank. V/231)

A - M e t i n :

Î J J : ( . - U J ü l ü l J j_ - j J l i J l i 5^.ys. ,_iî j p ı^î J P Ü L ^ J J I A- j i

.fi)yıiJ (^jjai IJL; U5' J_JJT~-J ' -^i7* C'>L^'^I

E b û H ü r e y r e (r .a) 'dan. Resûlullah (s.a.s): "İslâm, garîb olarak başlamış ve yine başlayışı gibi garibllğe dönecektir. Ne mutlu gariblere..!" buyurmuşlardır .

* B - K a y n a k l a r :

Hadîs , müşterek ve değişik senedlerle Müs l im"" , Tirmizî'™', İ b n Mâce"" , Dâr imî"" , A h m e d b . Hanbe l ' " ' , T a b e r â n î " " tarafından rivayet e-dilmiştir. Y u k a n d a k i metin, M ü s l i m ' i n bir rivayetidir.

(69) Müslim, Sahîh, 1/90 (iki rivayet). (70) Tirmizî, Sünen, X/96-97 (iki rivayet). (71) İbn Mâce, Sünen, 11/1320, r. 3986, 3987, 3988 (üç rivayet). (72) Dârimî, Sünen. 11/220, r. 2758. (73) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/184, 398; 11/389 (üç rivayet); Taberânî, el-Mu'cem us-

Sağîr. 1/104. (74) Taberânî, el-Mu 'cem 'ül-Kebîr, c. III, vr. 126'' (Süleymâniye Kütübhânesi Fâtih Bölümü, nu:

1198). Aynca bkz. İbn Kuteybe, Te'vîlü Muhtelif il-Hadîs. s. 114-115; Sehâvî, el-Makâsıd. s. 143, r. 287; Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 1/78; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/282, r. 887.

212

Page 236: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H U k i i m :

Hadîs "sahîh "d i r .

( 1 1 5 ) ^ ^ ^ _ J ^ / / 3 / y i i / U

Peygamber: "Tanrı, suretlerinize bakmaz, kalbe bakar. Kalb işlerinizi düzene koyun " demiştir.

{Mesnevî: C. V, B. 869; Ank. V/218)

A - M e t i n :

^Jı jf- Ji -hy. cf- '^'^y. j'. y^ \^d^ («Liji J J U J J . ^ J i ü l L Ü A ^

j $ 3 j ^\y\j (SjyP (il plim -üJİ (31 :jU-'J ^ AÎIİ .il J _ ^ J J l i J l i S^ys,

E b û H ü r e y r e ' d e n . ResûluUah (s.a.s) Efendimiz: "Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz; fakat, kalblerinize ve amellerinize bakar" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Müslim'indir*"' . Aynı sened ve cüz ' î metin değişikliği ile İ b n M â c e " " ve Beyhakî*"' de rivayet etmişlerdir.

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahih "d i r .

(75) Müslim, Sahîh, VIII/11 (iki rivayet). (76) İbn Mâce, Sünen, 11/1388, r. 4143. (77) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 629b.

213

Page 237: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 1 6 ) ^Jj^^^yy^^jM^^^J^^Mj:^IJ-Jl^^y^Jp^jj

^^^y^iJI ^i) UJuiTjh U/j[^j\ -.^ı^.^'h

Mustafâ Aleyhise lâm' ın : "Sana, seninle beraber mezara gömülecek bir eş, bir arkadaş lâzım. Sen onunla gömülürsün. Sen ölüsün amma o diridir. İyi ise sana iyilikte bulunur, kötü ise senden kurtuluşu giderir. Bu eş, bu arkadaş, senin yaptığın işlerdir. Elinden geldiği kadar işlerini iyileş-tir, iyi amelde bulun" hadîsinin tefsiri. T a n n elçisi doğru söylemiştir.

(Mesnevî: C. V, 1051. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/260)

A ç ı k l a m a :

Yukandak i metni , araştırmalarımız çerçevesi içerisinde, hiçbir yerde tesbît edemedik.

Tesbît edemediği için olmalı ki, F ü r û z a n f e r de, Ehâdîs-i Mesnevî'sinde bu bölümü zikretmemiştir . Biz, bulunamayanlar ın da tesbîtini yapabi lmek için, hadîs olarak zikredilen bütün beyit ve başlıkları, mümkün olduğu nisbette bel i r tmeye çalıştık.

( 1 1 7 ) ^^y^yU^/ j t iT /^ /^b .^^ /J* ;r^ ' '

.jL iyJ^jlf Jl JJJİ ^Li D f-yJl M

Peygamber Aleyhisse lâm' ın : "Bütün dertleri bir dert yapanı. Tanrı, başka dertlerden kurtarır. Fakat dertlerini dağıtan, birçok şeylere dertlenen kişiyi, hangi vadide helak olacaksa Tanrı Afl j ı rmaz" hadîsinin tefsiri.

(Mesnevî: C. V, 1084. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/267)

214

Page 238: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

J J JUJTV- Lü J J J U J İ U Î 4^IJIJL i3[:>^l J J ju.^ Liî «uiiJl ( J U ^ ı J J ^ J J Î b ' j ^

^ JJL J P J P J J J J J J J ^ J P j r ^ l l J ; ^ J O P _JJÎ ^ ^ 1 ^ 1 üUO^

»US' İJL^Ij U* J-« IJJL/. J <LIP JU» AJJİ J j~- j J l i : J l î U.f;p iSıl

. d lU LJjJl 5 j iJİ ı ş \ (J ,uıl J U J |1 j » A J c~j>-iJ J > j toUjj ^SJI

'Abdu l l a l ı b . Ö m e r (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Kim, bütün ü-züntü ve düşüncelerini bir noktada toplar birleştirirse, Allah, onun diğer dünyâ düşüncelerinden kurtarır. Fakat dertlerini dağıtan, rastgele herşeye üzülen kimseyi ise, dünyânın hangi vadisinde helak olacaksa, Allah aldırmaz ve kayırmaz" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin e l -Hâkim' in '"" bir rivayetidir. Aynı sened ve metinle Beyhakî"™'; değişik sened ve cüz ' î metin değişikliği ile İ b n Mâce""" ve E b û Nu 'aym'*" de rivayet etmişlerdir. İ b n M â c e ve E b û N u ' a y m ve rivayetleri , metin ve sened bakımından aynıdır.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için e l - H â k i m , her iki rivayetine de: "Bu, senedi sahih bir hadîsdir" der. Z e h e b î ' d e Telhîs'inde aynı görüşe iştirak eder. Sâdece, dördüncü râvî Yahya b . el-Mütevekkil ' in"^ ' ," j ; f l f/ " râvî oluşunu ileri sürer.

Hâf ız e l -Münzi r î*" tarafından da aynı görüş ya ' n î hadîsin "sahîh" oluşu benimsenmişt ir .

(78) el-Hâkim, el-Müstedrek, 11/443; ayrıca lV/328-329. (79) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 622*'. (80) İbn Mâce, Sünen, 1/95, r. 257; ayrıca 11/1375, r. 4105, 4106. (81) Ebû Nu'aym, Hüyet 'ül-Evliyâ, 11/105. (82) Hayâtı için bkz. Zehebî, Mîzân, lV/404, r. 9614; İbn Hacer, Tehzîb, Xl/270, r. 540;

Ölümü: Hicrî 167. (83) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb ve 't-Terhîb. IV/122-123, r. 8-9.

2 1 5

Page 239: MESNEVİ HADİSLERİ

i b n M â c e , dolayısıyla E b û N u ' a y m rivayetleri; râvîleri arasında bulunan Nehşe l İ b n Sa ' î d ' i n ' " ' çok "zaîf" bir râvî oluşu ve ayrıca senedde diğer "zaîf" râvîlerin bulunuşu yüzünden, "zaîf" bir hadîsdir. Biz, bu sebeple, e l - H â k i m ve dolayısıyla B e y h a k î rivayetini tercih ettik.

( 1 1 8 ) J^P^J^J^Jr-^d^

O Tanrı Resulü, O sülük kılavuzu: "İnsanlar, Pâdişâhlarının dînindedir" dedi.

(Mesnevî: C. V, B. 1593; Ank. V/376)

A ç ı k l a m a :

Halk arasında daha ziyâde " ,» -«^ ^c/-^ JJ- ^ U ' " "İnsanlar, kendilerini idare eden kimselerin dîni üzeredir" şeklinde meşhur olan bu vecizeyi, kaynak hadîs mecmualar ında tesbît edemedik. Sehâvî'*" de: "Hadis olarak böyle bir şey bilmiyorum" der. Ayrıca bunun, H z . Ö m e r ' i n sözü olduğu da rivayet edilmektedir<*".

Bu mânâya çok benzer diğer bir hadîs daha rivayet edilmiştir ki, şöyledir:

A - M e t i n :

j ı \ ( ^ . ^ J l i A ^ J J L J "I^LJ i j b _jjt_j yU- y \ UJ jLi j J J J U ^ UİJt^

. A L U J J . J J S . yJ,\ " : J l i U P ü l ^ \ j î \ly,y (_jî j p j b j j

(84) Bkz. Zehebî, Mîzân, IV/275, r. 9127; İbn Hacer, Tehzîb. X/479, r. 864. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 1/87-88, r. 263, 264.

(85) Sehâvî, el-Makâsıd. s. 441, r. 1236; 'Ali el-Kârî, Mevzû'ât. s. 88; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 11/311, r. 2790.

(86) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 239.

216

Page 240: MESNEVİ HADİSLERİ

E b û H ü r e y r e ' d e n . Peygamber Efendimiz: "Kişi, arkadaşının dini ya'ni gidişatı üzeredir. Şu Itâlde her biriniz, arkadaşlık yapacağı kimseye baksın " buyurmuştur .

B - K a y n a k l a r :

Yuicandalci metin E b û Davud'undur"*". Aynı sened ve metinle Tirmizî*", Tayâl is î*" ve el-Hâkim*"" de rivayet etmişlerdir. Sâdece Tayâ l i s î ve e l - H â k i m ' i n rivayetlerinde "J^jJi" yerine şeklinde zikredilmiştir. İkisi de aynı mânâyadır .

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için T i rmiz î : "Bu, hasen ve garîb bir hadîsdir" der. UmûmiyeÜe T i r m i z î ' n i n hükmü benimsenmiştir .

E l - H â k i m , aynı yerdeki ikinci rivayeti için: "İnşâallah s ahi h dir" diyerek, biraz "zaîf" o lduğunu ifade etmek ister. Fakat e l - H â k i m ' i n bu hükmü, işaret ettiğimiz gibi, ikinci rivayeti içindir. Birinci rivayeti ise aynen E b û D â v û d ve T i r m i z î r ivayetine benzemektedir .

Gerek T i r m i z î ve gerekse E b û D â v û d , Tayâl i s î rivayetini almışlardır. Y u k a n d a naklett iğimiz rivayetin senedindeki dördüncü râvî E b û D â v û d , Tayâ l i s î ' n in künyesidir .

0

( 1 1 9 ) ^ / ı / ^ ^ y ^ ^ J ^ Î J ^ J J İ J / M I ^ J ^ J ^ J )

Hadîsde gelmiştir ki: "Kıyamet günü her bedene "Kalk! " diye emir gelir".

(Mesnevî: C. V, B. 1772; Ank. V/407)

(87) Ebû Dâvûd, Sünen, lV/359, r. 4833. (88) Tirmizî, Sünen, lX/223. (89) Tayâlisî, Müsned, s. 335, r. 2573. (90) el-Hâkim, el-Müstedrek, lV/171 (iki hadîs).

217

Page 241: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

j j l ü l Xş- J J A^ L J D L U L - J J J — İ - I L J Ül A -P j ^ ^ ı3j>^î ü l J - P y\ U jo^ î

I J J - - j U P Ül ü l J J l S J l i J\ j P ^Lva ı_}î j P J ^ ^ S l I UJ LJ

L j»i :5^Lill j«_jj J,L»j"j ÛJLJ ü l J y j

E b û Sa' îd (r.a) rivayet ediyor. Peygamber Efendimiz: "Cenâb-ı Hakk, kıyamet günü: Yâ âdem, kalk ! rfer" buyurmuşlardır .

B - K a y n a i c l a r :

Yukarıdaki metin, Beyi ıakî 'n in Şu'ab'ül-îmân'mdan''"' alınmıştır. Ayrıca, M u h a m m e d e l -Medenî , el-îthâfât'üs-Seniyye'sinde'""', T a b e r â n î ' n i n , el-Mu 'cem 'ül-Kebîr'inde E b û ' d - D e r d â ' d a n aynı metni rivayet ettiğini zikreder.

Bu, uzunca bir hadîsin başlangıç kısmıdır.

C - H ü k ü m :

Her iki kaynakda da herhangi bir değer hükmü belirtilmemiştir.

Ancak, tesbîtlerimize göre: Ebû Sa'îd el-Hudrî (ö: 74)- Ebû Salih (ö: 101)- A ' m e ş (61-147)- Vekî' (118-196)- M u h a m m e d b. 'Abdullah b. N ü m e y r (ö: 234) ' e kadar ilk beş râvîsi ile senedde bir kesiklik olmayıp, râvîlerinin de hepsi güvenilir {sika) şahsiyetlerdir. Beşinci râvî M u h a m m e d b. 'Abdul lah , başta Buhârî olmak üzere , diğer çağdaşı muhaddislerin de şeyhidit^'".

Bu duruma göre, "senedi sahîh bir hadîsdir" diyebiliriz.

(91) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 42^ (92) Medenî, el-İthâfât 'Üs-Seniyye fi 'l-Ehâdîs 'il-Kudsiyye, vr. 11 \ 22^ (93) Râvîler için bkz. Zehebî, Mîzân'ül-İ'tidâl ve İbn Hacer, Tehzîb'üt-Tehzîb, isimlerin

geçtiği yerler.

218

Page 242: MESNEVİ HADİSLERİ

( 120 ) )y^.i ^ t/Vj^^-' y . ^ - y ^ ^ s L ^

Peygamber: "Rükû' ve secde, varlık halkasını Tanrı kapısına vurmaktır" dedi.

(Mesnevî: C. V, B. 2048; Ank. V/461)

A ç ı k l a m a :

A n k a r a v î ' d e " J ^ ^ I J ^ji'^ib o / ü ı \y:J" "Rükû' ve secde ile Melekût kapısını çalmaya devam ediniz" şeklinde bir hadîs zikredilmişse de biz, bu metni , herhangi bir hadîs mecmûasmda tesbît edemedik. Fakat, secde 'n in , Al lah ' a yakmiık ifade ettiğine dâir hadîsler mevcûddur . Bir tanesi şöyledir:

A - M e t i n :

O J L J - I J J j P S - * J Ji •^^^ U J J . ^ i\y^ Ji jy^j ^jj^ Ji o J j L *

j î V . y J j P J l j T i uj ^ AJ\ J,\ ^ jf- h)İ- J J S J U P J P

.flpjJl I J L J T L - " ^ J J ^ - > ^ I ÖJ^, U t_jyî : J l i jt-L--j A J P AİJİ (_^U ' Sıl Jy^j

E b û H ü r e y r e ' d e n . ResûluUah (s.a.s): "Kulun, Rabbına en yakın olduğu hâli, secde ederken ki hâlidir. Binâenaleyh çok duâ ediniz" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin Müslim'indiı^ '" . Hadîsi , aynı sened ve metinle E b û D â v û d " " ve Nesâî<'"'de rivayet etmişlerdir.

(94) Müslim, Sahîh, 11/49-50. (95) Ebû Dâvûd, Sünen, 1/320-321, r. 875. (96) Nesâî, Sünen, 11/226. Ayrıca, bkz. el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/263; Hâfız el-Münzirî, et-

Terğîb. 1/249, r. 5; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/52,

219

Page 243: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

0 m

Onun için Peygamber bunu anlattı. Dedi ki: "Kim kendini bilirse Rabbim de bilir".

{Mesnevi: C. V, B. 2114; Ank. V/472)

A ç ı k l a m a :

^y xa ^ ^y y" "Kendini bilen Rabbinl de bilir" şeklinde nakledilen vecizeyi , hadîs olarak hadîs mecmualar ında tesbît edemedik. Sâdece Zu 'afâ ve Mevzu 'ât kitapları buna yer vermişler ve üzerinde tenkidi mâhiyet te konuşmuşlardır .

Bütün bu kaynakların"" verdiği müşterek ma ' lûmât , birbirinin aynıdır ve bunun, "hadîsya'ni Peygamber Efendimiz'in sözü olmadığıdır".

Yine bu eserlerin verdiği bilgiye göre bu söz, E b û Z e k e r i y y â Y a h y a b . M u ' â z e r -Râz î ' n in" " olduğu söylenir. Bâzısı"" da, E b û S a ' î d A h m e d b . ' î s â el-Harrâz 'a '""» nisbet edildiğini nakleder.

'Aciûnî 'n in '"" ' nakline göre: " M u h y i d d î n İ b n ' ü l - ' A r a b î ve benzerleri, bunu, hadîs olarak sevk etmişlerdir. O da Huffâz'dan sayılmaktadır. O der ki: Bu hadis, ne kadar rivayet yoluyla gelmemişse de, bize göre keşif tarikiyle s ahîh dir".

(97) Sehâvî, el-Makâsıd. s. 419, r. 1149; 'Ali el-Kârî, Mevzuat, s. 83; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. U/262, T. 2532; Hût el-Beyrûtî, Esna •l-Metâlib. s. 214.

(98) Yahya b . Mu 'âz , sûfîlerm ileri gelenlerindendir. G ö r ü l m e m i ş bir ifâde kudreti olup devrinin ilim ve amel yönünden mümtaz şahsiyetleri arasındadır. Hicrî 258 târihinde veföt etmiştir (bkz. Zehebî, Tezkiret ul-Huffâz. U/532; Kuşeyrî, er-Risâle. s. 16).

(99) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 214. (100) Ebû Sa'îd el-Harrâz, Bağdâdlı olup, büyük mutasavvıflardan ve Zû 'n-Nûn el-Mısrî'nin

muâsırlarmdandır. Hicrî 277 târihinde vefat etmiştir (bkz. Kuşeyrî, er-Risâle, s. 23). (101) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, a.g.y.

220

Page 244: MESNEVİ HADİSLERİ

Suyûtî, bu mevzuda el-KavI 'ül-Eşbeh jî Hadîs-i Men Arafe Nefsehü fe kad Arafe Rabbeh isimli bir de eser te ' l i f etmiştir. Bu eser, Suyût î ' n in el-Hâvî jî 'l-Fetâvâ 'sı arasında mevcûddur""".

( 1 2 2 ) iy^Jiy.}^:L^^.i^Ji ^ J\ ^OJJyJ.

Peygamber, nzık için: "Kapısı bağlıdır, kapısında kilit var" buyurmuştur.

O kilidin anahtarları; b iz im hareketlerimiz, gelip gi tmemiz ve kazancı-mızdır.

{Mesnevî: C. V, B. 2385-2386; Ank. V/515)

«s

A ç ı k l a m a :

Ankaravî , 'V^^ Âr>ij jJyi.. jijjSiı "Rızkın kapıları kilitlidir.

Hareket ise onun anahtarıdır" şeklinde bir hadîs zikrederse de biz, böyle bir hadîsi kaynaklarda tesbît edemedik.

Fakat Suyûtî"""; Dârekutnî ' n in , el-îfrâd isimli eserinde Enes b. M â l ik 'den şöyle bir hadîs rivayet ettiğini nakleder: ^•^ p' yi i|^İUiJ jji Js- Jjî j_;-LJl Jlju- J j ü t ^yJ l y i Â;-_^ J j^ l ^ - U . 01

"Rızkın anahtarları arş'a doğru yönelmiştir. Allah, insanlara rızıklarını, Infâk edişleri nisbette indirir. Çok infâk edenin rızkını çoğaltır, az infâk edeninkini de azaltır".

Suyût î ' ye göre hadîs , " z a î / " d i r .

Mevlânâ, hadîsi, mânâ olarak zikrettiği için, tam maksadını tesbît güçtür. Onun, yukandaki Dârekutnî hadîsinden ilham almış olması muhtemeldir .

(102) Aynı eser, a.g.y. (103) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/98.

221

MESNEVI HADISLERI FORMA 16

Page 245: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 2 3 ) / > ; / J / > i ^ U ^ ^ / ^ ^ ^yk^JI ^^M^O ^,^J

Bir zâlıid, Mustafâ 'dan: "Herkesin rızkı Tanrı'dan gelir. Dilesen de, dilemesen de rızkın, senin aşkınla koşa koşa gelir, sana ulaşır" sözünü duymuştu.

(Mesnevî: C. V, B. 2401-2402; Ank. V/518-519)

A - M e t i n :

J J U j ; j.Lij!> Ü ^ys:'^\ y\ ^ ^ J J L J I J L 4 J ; y\ ^ 5:.b5 j ; ^ U ^ î

j p ^bjOjl (.1 j P ^1 J J J ^ b - I j P j j l j P ^ J J J j j j l UJ' ^ _ ^ A J 1 J j j ^ l

.^UÎ U k i JijJl c^JJaJ t3j_^l 01 : J l i |JL- j < d p İ i l ,_jU' i ı l J _ ^ j j p s-bjjJl j , \ E b û ' d - D e r d â (r .a) 'dan. ResûluUah (s.a.s): "Herkesin rızkı, aynen

ecelinin gelip bulduğu gibi, kendisini bulur" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Beyhakî 'nin"*" bir rivayetidir. A y n c a , hepsi de E b û ' d - D e r d â ' d a n olmak üzere, aşağı yukarı aynı senedle Taberânî""" , İ b n 'Adiyy""«, E b û Nu 'aym""'», İ b n H ı b b â n ve Bezzâr""" da rivayet etmişlerdir.

T a b e r â n î ve İ b n 'Ad iyy rivayeti: "<LUÎ UJaj br . J A J j i "

"Rızık, ecelden daha çok, kulu arar bulur" şeklindedir.

(104) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân. vr. 1OO'' (iki rivâyeO. (105) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb. 11/535, r. 8 ve Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. l/80'den naklen. (106) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. a.g.y. (107) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât. 11/682, r. 5312'den naklen. (108) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb. a.g.y. Ayrıca bkz. Sehâvî, el-Makâsıd. s. 113, r. 224;

'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 1/229, r. 705; Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib. s. 57.

222

Page 246: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hâfız el-Münzirî; Taberânî rivayeti için: "Sahîh'e yakın (c ey yi d) bir senedle rivayet edilmiştir" der. Suyût î ' de "hasen" rumuzunu koyar. Ki , bu iki hüküm birbirini destekler mâhiyettedir .

Beyhakî, ikinci naklinin sonunda: "Peygamber'in sözü olarak (merfû') değil de, Ebû'd-Derdâ'/ıı/ı sözü (mevkuf hadîs) alarak yapılan rivayet daha sahîh dir" der. Beyhakî 'nin ikinci naklinin senedi o şekildedir.

( 1 2 4 ) ^ l i / ^ ı ^ U ^ y ^ > ^

"Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım" Hadîs-i Kudsî'sinm mânâsı .

{Mesnevî: C. V, 2734. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/591)

Benzeri beyitler: {Mesnevî: C. V, B. 2737; Ank. V/592)*"""; {Mesnevî: C. VI, B. 1661; Ank. VI/400)<'""; {Mesnevî: C. VI, B. 2103; Ank. VI/519)'""; {Mesnevi: C. VI, B. 2884; Ank. Tekmile, VI/163)'""

A ç ı k l a m a :

"iJt>\jS!i o-iU li " şeklinde şuyû ' bulan bu vecizeyi, araşt ırmalarımız

çerçevesi içerisinde, hadîs mecmualar ında hadîs olarak tesbît edemedik.

Gerek 'Ali el-Kârî""> ve gerekse 'Aciûnî""", Sağânî (ö: 650/1252) 'n in "Mevzu 'dur" dediğini naklettikten sonra: "Her ne kadar hadîs değilse

(109) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Pâk, aşk, Muhammed'le eşti. Tann aşk yüzünden Ona "Sen olmasaydın..."dedi".

(110) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Sen olmasaydın" sözü, keskin ve görür gözier içindir".

(111) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Fermanında "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım " hadîsi yazılı olan zât, bir zâttır ki herkes, onun ni'metlerine, onun nzık taksimine muhtaçtır".

(112) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Onun için bizim ŞAHIT (güzel) seven Tanrımız, Mîrac gecesi, Peygamberle buluşunca "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım" dedi".

(113) 'Ali el-Kârî, Mevzu 'âl, s. 67-68. (114) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/164, r. 2123.

223

Page 247: MESNEVİ HADİSLERİ

de mânâsı s ahîh dir" derler. Öbür taraftan, bu konuda hükürn verenler, aşağı yukarı , hep S a ğ â n î ' n i n hükmünü tekrarlamışlardır.

Aşağı yukan bu mânâyı te 'yîd eden diğer bir hadîs nakledilir ki, şöyledir:

A - M e t i n :

jyu:^ Lü j 5 \ j J J JjL>- bî j -L* i l J J o j j ü » Lî ,.'%>\ J O J J I jLi^i^ j j ^ U î o ^

J J . 45 ' j i î j , . y î j Juj»o:. j ^ T !^_5-~:P L :j»*>LJl A J P ^..^ J l i ı l j î : J l i ^ 1

C - â U A i l j jLjl SJrl C - â i ^ L. V j J j ("JÎ CUİL»^ U J L ^ N|jli 4j Iy. . j j . OÎ dJo.î

. j^Li ^ 1 J j _ j -u^ <il " 1 <ül J i v a l i *lil ^_JİP j-yJl

İbn 'Abbâs ( r .a) 'dan. Cenâb-ı Allah, îsâ Aleyhisse lâm'a : "Yâ îsâ! Muhammed'e inan ve ümmetinden ona ulaşanlara da imân etmelerini emret. Eğer Muhammed olmasaydı Âdem'i yaratmazdım. Muhammed olmasaydı ne cenneti yaratırdım ne de cehennemi. Arş 'ı su üzerinde halk eylemiştim de sallanmaya başladı. Nihayet üzerine "Lâ ilahe illallah, Muhammedün ResûluUah" yazdım da böylece sükûnete kavuştu" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Bu hadîs , sâdece e l -Hâkim ' i n el-Müstedrek'inde'"^^ yer almaktadır.

C- H ü k ü m :

e l -Hâkim, hadîsin değer hükmü için: "Bu, senedi sahîh bir hadisdir" der. Fakat Zehebî , gerek Telhîs'ül-Müstedrek'de'"''' ve gerekse Mîzâ«'da<"", bu hükmü reddeder. Telhîs'de: "Bunun, Sa' îd (b. Ebî 'Arûbe) üzerine uydurulmuş bir söz olduğunu zannediyorum" der. Mîzân 'da ise.

(115) el-Hâkim, el-Müstedrek. 11/614-615. (116) el-Müstedrek, a.g.y. (117) Zehebî, Mîzân, III/246, r. 6330.

224

Page 248: MESNEVİ HADİSLERİ

senedde bulunan bir sonraki râvî 'Amr b. Evs hakkmda m a ' l û m â t verirken: ' " A m r b. Evs' /n durumu meçhuldür. Münker bir haber nakletmiş ve bunu da e l -Hâkim, Müstedrek'ine almıştır. Zannedersem bu, Cendel b. Vâlik (ö: 216) yolundan uydurulmuştur" âer.

Zehebî, her iki yerde de "^Jiî" "Zannediyorum ki....." ifadesini

kullanmış ve kesin bir hüküm beyân etmekten çekinmiştir.

Ayrıca, Taberânî"'" ve el-Hâkim""', müşterek sened ve metinle ikinci bir rivayet daha kaydederler ki şöyledir:

İjll Xş- bJJ. iŞQ,A\ J L ^ Ji AJA b ' j ı^ ıJ-UaJl (JL- Î J J i j b J J - U ^

c^lkl-l J J ^ j P o A ^ j P <U;Î j P (»L-î J J J i j j ; j ^ ) \ J » P j P Q,A\ ^\^\ J J

jjl t_jJül j ju- j A J P Ül cT <_Jil li : ^Ju-j AJLP ül JU-s ül J J l i J l i ü l

j ^ j ju.^ Uj -ül ü l j t i J o y i p "yî J u ^ j * ^ dliL-i : J l ^ ^ y j l J,l <U-îj viî

j u ^ ül VI AJI <_jySCı A J lili d L i y J l li <iVl iijLj : J lÜ ?-Uji

J ^ j J P ü l jU dic-l ^ Ai l c~U=^ j£ IjJi ii-up jjipî Jı^î ^ Ajî ı.ı_<J*i ü l J _ ^ j

.jJcOİ^ U (.iT IJ, «"il jJj . . i b j i j ^ 'cJ\ Olj d İ J j i j » oijJl y^T AJİ !j.iî L. : A J I

Hz. Ö m e r (r .a) 'den. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Âdem Aleyhisselâm, işlemiş olduğu günâhı işlediği sırada başını Arş'a kaldırdı ve "Yârabbi! Muhammed hakkı için beni bağışlamanı niyaz ediyorum" dedi. Cenâb-ı Hakk kendisine: Muhammed nedir? Muhammed kimdir? diye vahyetti. O da: Yârabbi, senin ismin ne yücedir!. Beni yarattığın zaman, başımı, Arş'ına kaldırmıştım, orada "Lâ ilahe illallah, Muhammedün Resûlullah" yazılmış olduğunu görmüştüm. O zaman anladım ki, senin katında, ismini kendi ismin ile beraber zikrettiğin kimseden daha değerli bir kimse yoktur. Bunun üzerine Cenâb-ı Hakk ona şöyle vahyetti:

"Yâ Âdem! O, senin neslinden gelecek olan peygamberlerin, onun ümmeti de, senin zürriyetinden üreyecek ümmetlerin sonuncusudur.

Yâ Âdem! Eğer O olmasaydı, seni yaratmazdım".

(118) Taberânî, el-Mu -cem 'üs-Sağîr. 11/82-83. (119) el-Hâkim, el-Müstedrek, 11/615.

225

Page 249: MESNEVİ HADİSLERİ

H ü k ü m :

Hadîsin sılıliat derecesi hakkında e l -Hâkim, "Bu, senedi sahih bir hadisdir" der. Zehebî ise Telhîs'inde: "Ben de derim ki; sahih değil, mevzu' dur. 'Abdurrahmân (dördüncü râvî) boş bir râvîdir" der.

«s

( 1 2 5 ) " ^ J/ JÜi^. ^ \ /Ul J\ ^iü "

Bu, "Halkıma, benim sıfatlarımla görün" Hadîs-i Kudsi'simn nişânesidir.

{Mesnevi: C. V, 2799. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/604)

A ç ı k l a m a :

Araşt ı rmalar ımızda J l j - y i " şeklinde herhangi bir hadîs

tesbît edemedik. Fürûzanfer ise, Ehâdîs-iMesnevi'sinde bu kısmı zikretmemiştir .

( 1 2 6 ) "yJ>l^dAdl^ -»'^ J.^ d^J

Kendisine hakikatler keşfedilen Peygamber , onun için: "Az kaldı ki yoksulluk, küfür olay azdı" dedi.

{Mesnevi: C. V, B. 2819; Ank. V/608)

Benzeri beyitler: {Mesnevi: C. II, B. 517; Ank. 11/88)"''"; {Mesnevi: C. VI, 435. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/113)""'

(120) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Sofiler, çok, yoksul kişilerdi Yoksulluk, az kala helak edici bir küfür olayazdı".

(121) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Bir avcı, kuşlar kendisini ot sansınlar diye otlara, çimenlere bürünmüş, başına da külah gibi gül ve lâleler koymuştu. Akıllı bir kuş, ben bu çeşit çayır çimen görmedim, bu insan olsa gerek diye ondan bir koku almıştı ama tam değil. Çünkü bu ilk şüphesi, kat'î değildi, ikinci şüphesi daha kat'î

226

Page 250: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

J l i J - J l ^\s. y \ L J J l i y \ LJ ' "^li ^^lU^l J j j l i " ^ - ^

cy- o-^'^ İLjr'^J^ cy) -^-y- c/" cy-^ " ^ J - ^ ^ ' ^

j l S ' j i l 0 _ j ^ j î y j i i l i lS ' » : j v l - j A~IP ü l ^Ju.^o ü l Jj - .»j J l i J l i t ü l j

« c jJLiJl ü î J u J - l

E n e s b . M â l i k (r .a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "Az kalsın fakirlik küfür olayazdı. Hased de, kadere gâlib gelmek üzere idi" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin E b û Nu'aym'ındır* '" ' . Aşağı yukarı aynı sened ve metinle Beyhakî*'"', Taberânî*'^"' ve Deylemî"" ' de rivayet etmişlerdir. Diğer ikinci el kaynaklar*'"' da hadîse yer verirler.

C - H ü k ü m :

Hadîsin râvîleri arasında bulunan Yezîd b . E b â n er -Rakkâş î 'n in* ' " ' çok "zaîf" bir râvî oluşu yüzünden, aşağı yukan bütün muhaddis ler "Bu, zaîf senedle rivayet edilmiş bir hadîsdir" hükmünü vermişlerdir.

0 0

oldu yâni hayır hayır dedi, herhalde çayır çimen olmalı. Bu şüphe hırs ve tamahtan gelmişti. Hırs ve tamah hele ihtiyâç ve yoksulluk zamanı pek müşküldür. Peygamber, "Az kaldı yoksulluk küfür oluyordu" demiştir".

(122) Ebû Nu'aym, Hılyef ül-Evliyâ, III/53, r. 205. (123) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 4071 (124) Taberânî, el-Mu 'cem 'ül-Evsat, (Sehâvî, el-Makâsıd ve diğerlerinden naklen). (125) Dey [emî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 168". (126) a) Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, U/624, r. 5051; b) Sehâvî, el-Makâsıd s. 311, r. 789; c)

Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/89; d) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ. 11/107, r. 1919; e) Zehebî, Mîzân, 1/463, r. 1743; IV/416, r. 9661; f) Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib. s. 154; g) Gazâlî, İhyâ. 111/187, 234.

(127) Bkz. Zehebî, Mîzân, IV/418, r. 9669; İbn Hacer, Tehzîb, Xy309-310, r. 597 (Hicri 110-120 seneleri arasmda vefat etmiştir).

227

Page 251: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 2 7 ) J^U >\J^\^ ,^J^

"Tanrı ne dilediyse o oldu" hadîsinin mânâsı .

(Mesnevî: C. V, 3111. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/670)

A - M e t i n :

liL- OÎ J - A I I ^jU-l J J ) Q>jy^^ V - * 3 Cf- '^^ ^ lif-

^ \ O L J ^JÎXJ ^di- c J l 5 ' j o J ^ 4^1 DÎ AJJL>- ^ J , y j ;yj- l x.p OÎ «oO^ yiJl

jj.*-j AJLP <ÜJI | _ J İ V _pJl üî L^'J>- JJLV.'J " U U <Ü)I ^J,^ ^\ o l j î rjjı^-j o ip «ül

0 1 5 ' AİII f,Li U Âîılj " ^1 âjî » J L » ^ J <il : ji>t--.<2j J , j î » : J l - f ^ > i * i

AjU ^Ulp JaU - l Ji AJJI O Î J tjjJi ^(_^ J S " J_JİP -il (jî ( . İPÎ . J ^ (1 Li-i (i b«j

' A b d ü l h a m î d M e v l â B e n î Hâş im" ' " , annesinden'*' naklediyor . Annes i , Peygamber Efendimiz ' in kızlar ından bâzı lar ına dadılık yapıyordu. ResûluUah (s .a .s) ' ın kızlar ından, kadının h izmet inde bu lunduğu, bâzıları haber veriyor: Peygamber Efendimiz , kızlarına bâzı dualar öğret ir ve şöyle derdi : "Sabahleyin kalktığınız zaman: "Allah'ı teşbih ve ona hamd ederim. Kuvvet sâdece Allah'ındır. Allah'ın dilediği olur, dilemediği de olmaz. Biliyoruz ki, Allah herşeye kadir'dir ve Allah'ın ilmi herşeyi kaplamıştır" deyiniz. Zira, kim bunları, sabah kalktığı zaman söylerse akşama kadar korunmuş olur. Kim de akşama ulaştığı zaman söylerse sabah oluncaya kadar korunur".

B - K a y n a k l a r :

Yukar ıdaki met in E b û Davud 'undur""'. Aynı sened ve metinle

(128) 'Abdttlhamîd Mevlâ Benî Hâşim, sâdece bu hadîsi ile tanınır. Tek hadîs rivayet ettiği için Hadîs ilminde "Meçhul râvî" sıfatını almıştır. İbn Hıbbân ise sika râvîler arasında zikretmiştir (bkz. Zehebî, Mîzân, 11/543, r. 4790; İbn Hacer, Tehzîb, Vl/122, r. 252).

(*) Annesinin ismi meçhuldür. Nakd-i Rical kitaplan sâdece "Annesi" demekle yetinmişlerdir. (129) Ebû Dâvûd, Sünen. lV/435-436, r. 5075.

228

Page 252: MESNEVİ HADİSLERİ

Beyhakt""' de rivayet etmiştir. el-Hâkim'"" de benzeri bir hadîs nakleder.

C - H ü k ü m :

Kaynaklar, hadîsin değer hükmü hakkmda, herhangi bir beyânda bulunmamşılardır .

Baştan itibaren râvîleri gözden geçirirsek bir h ü k m e varmamız m ü m kün olabilir:

I- Benî Hâş im ' i n kölesi 'Abdülhamîd, sâdece bu hadîsi ile tanındığı için "Meçhul râvî" olarak kabul edilmiştir.

II- Sâlim'ül-Ferrâ""', İbn Hıbbân tarafından sika râvîler arasında zikredilmiştir.

III- 'Amr b. el-Hâris""' ise kuvvetli bir râvîdir.

IV- 'Abdullah b. Vehb 'den" '" ' ise Buhârî ve Müs l im bol sayıda hadîs almıştır.

V- A h m e d b. Salih 'e'"" gelince; o, Ebû Davud 'un şeyhi (hocası) olup ayrıca Kütüb-i Sitte sahihlerine hadîs rivayet etmiştir.

Bütün bunlar, hadîsin râvîlerinin kuvvetli oluşunu gösteriyor. Bu kadar kuvvetl i râvîlerin, başlangıçta, meçhul olan bir râvîden hadîs almaları , o meçhul râvînin de hadd-i zâtında "zaîf" bir râvî olmadığı intibaını vermektedir . Senedde böylesine meçhul bir râvînin bulunuşu, hadîsi , olsa olsa "hasen" veya "z a » / " d e r e c e s i n e düşürebilir. Hadîsin, "sahîh" veya "hasen " olması muhtemeldir .

(130) Beyhakî, Kitâb ul-Esmâ ve's-Sıfât, s. 124 (dokuz hadîs). (131) el-Hâkim, el-Müstedrek. 1/516; ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 1/734, r. 2393. (132) İbn Hacer, Tehzîb. III/444, r. 821. (133) A.g.e., VIII/14-16, r. 221. Hicrî 158'de vefat etmiştir. (134) Zehebî, Mîzân, 11/522. Hicrî 197'de vefat etmiştir. el-Câmi' isimli eseri 120.000 hadîs

ihtiva eder. (135) İbn Hacer, Tehzîb, 1/39, r. 68. Ölümü: Hicrî 248. Hadîsde "Hâfız" lâkabını almıştır.

229

Page 253: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 2 8 ) ^ ^ ^ . ^ 1 ^ ^ , ^ 1 ^.^jy^

"Kalem, olacak şeyleri yazdı, mürekkebi bile kurudu " demek de buna (Mâşâal lahü Kâne) benzer. Yani kalem yazdı , mürekkebi bile kurudu

(Mesnevî: C. V, 3131. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/674-675)

A - M e t i n :

^^1 J U İ d J i Ji. . c J i (<? ^ d U i J i ' c U i c - S L i (^UJl Aj ^jjj-î b.

. . . ( i V cu)î U j j i l l y> IJÎ U : j AJLP ü l ^J.^

Ebû Hüreyre ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Yâ Ebâ Hüreyre! Hayatında karşılaşacağın şeyleri kalem yazmış ve mürekkebi bile kurumuştur.... " buyurmuşlardır .

Bu, başı ve sonu olan bir hadîsin bir parçasıdır.

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki met in Buhârî 'nindiı^"". Buhârî ayrıca bu isim altında bir de bâb açmış ve Ebû Hüreyre ' n in kendisine. Peygamber Efendimiz ' in , yukarıdaki sözü söylediğini zikretmiştir*'"'.

Hadîsi aynı sened ve metinle Nesâî*"", A h m e d b. Hanbel'"" ve

Beyhakî*""" de rivayet etmişlerdir. Ancak, bâzı rivayetler y ^- r ^ '

şeklindedir ki, bu, sâdece bir lâfız değişikliğidir.

(136) BuhM, Sahîh. VI/119. (137) A.g.e, VII/210 ( Si oJÎ U|Ji]ı ' ü ^ , &\ J..^ ^ \ Ş J ü Sy.y. y\ Jl î_,) .

(138) Nesâî, Sünen, VI/59. (139) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307; 11/197. (140) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân, vr. 606".

230

Page 254: MESNEVİ HADİSLERİ

Ayrıca Tirmizî""" ve İ b n Mâce""" de bu mânâyı ifâde eden birer hadîs nalclederler.

C - H ü l c ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

( 1 2 9 ) l^ılfl^ih ipJI ı^iJ-JI ^ iy^

Onun için Mustafa Aleyhisselâm: "Dünyâ bir leştir. Onu isteyenler de köpeklerdir" buyurdu.

(Mesnevî: C. V, 3591. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. V/759)

Benzeri başlık: (Mesnevî: C. I, 3948. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. 1/705)"""

A ç ı k l a m a :

"L-l^r LjJü,j gjJi" "Dünyâ bir leştir. Onun talihleri ise köpeklerdir"

şeklinde zikredilen hadîsi , hadîs mecmûala rmda senediyle birlikte tesbît edemedik.

Sâdece 'Aciûnî"""', bâzı tâlî derecede kaynaklar vererek zikreder ve yine S a ğ â n î ' n i n "Mevzu 'dur" dediğini nakleder. Kendis i de : "Her ne kadar hadîs değilse de mânâsı sahîh 'dir" der.

(141) Tirmizî, Sünen, IX/320. (142) İbn Mâce, Sünen, 1/35, r. 91. Aynca bkz. 'Aciûnî, Keşfül-Hafö, 1/332, r. 1071; Hût el-

Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 89. (143) Naşirin notu: Veled İzbudak'taki tercümesi: "Mustafâ Sallallâhü Aleyhi ve Sellem'in,

Mekke'yi ve diğer yerleri fethetmeli istemesi, dünyâ mülkünü sevdiğinden değildi; Tanrı emriyleydi. Çünkü "Dünyâ ci'fedir"buyurmuştu".

(144) Bkz. 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/409, r. 1313.

231

Page 255: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 3 0 ) -JJ ^'l b'l

Peygamber : "Ben, Tanrı'yı en iyi bileniniz ve Tanrı'dan en çok korkanınızım " dedi

{Mesnevî: C. V, 4153. beyitten öncelci BAŞLIK; Ank. V/863)

A - M e t i n :

" . . . \ ^ -d ^ - L i î j ^\ (»-^-JPÎ J İ i ı l y . . . . "

I- Allah 'a yemin ederim ki, ben, onların içinde Allah 'ı en iyi bilen ve O'ndan en çok korkanımdır".

"^-1 U j İâ ^ L i ^ î d ö \ y > . } û 3 ! İsılj "

II- "Allah 'a kasem olsun ki, sizin içinizde Allah 'dan en çok korkan ve yaptığı şeyleri şuurlu olarak bilenin ben olduğumu ümîd ediyorum ".

0

B - K a y n a k l a r :

Dalıa ziyâde yukandak i metinlerle nakledilen hadîslerin, baş tarafmda uzunca birer sebeb-i vürûd kısmı da vardır. Kaynaklar meşhur olduğu için sened zikretmedik.

Birinci hadîs, Buhârî<'«' ve Müslim*'""; ikinci hadîs de E b û Dâvûd""" tarafından rivayet edilmiştir.

0

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

(145) Buhârî, Sahîh. VIII/145; a.g.e.. Vl/116. (146) Müslim, Sahîh. Vll/90 (iki hadîs). (147) Ebû Dâvûd, Sünen, 11/419, r. 2389.

232

Page 256: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I V ı . C I L D H A D I S L E R I

Page 257: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 258: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 3 1 ) , / / G R ^ ^ ^ ( ^ ^ ^

Peygamber: "Tanrı 'dan cenneti istiyorsan, kimseden bir şey isteme. Kimseden bir şey istemezsen ben kefilim, cennete de girersin. Tan

rı 'ya da ulaşırsın " dedi.

{Mesnevî: C. VI, B. 333-334; Ank. VI/88)

A - M e t i n :

J y obj j J p ÂJUJİ J P O U J L . - J J (^-VSIP J p v<-i UJ LJ İLH^ J J ü l X^ L ÎUP-

N/ j l (j, JjiSc jA j AJLP ü l ı jUö ü l J J L 5 J l i j vJL , j A J P ü l ^J-.^ ü l J ^ - j

. L ^ la»! j L u N| j l $ ^ .UÎ : jlj_^' J U İ .SJrU <d JjiS^'l L - A ^LJl J ' L ^J .

Sevbân ( r .a) 'dan. Sevbân, Resûlullah (s .a .s) 'm âzâdlısı idi. Resûlul lah (s.a.s): "Kim bana, hiç kimseden bir şey istememeyi garanti ederse, ben de ona, cenneti garanti ediyorum" buyurunca; Sevbân: "Ben söz veriyorum" dedi. Rivayet edilir ki, O hiç k imseden bir şey istememiştir.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , aym sened ve metinle Ebû Dâvûd", A h m e d b. Hanbel'", Ebû Nu'aym'" ve el-Hâkim''"; değişik sened ve metinle Nesâî" ve İbn Mâce"* ve Tayâlis î" hepsi de Sevbân ' d an olmak üzere rivayet etmişlerdir. Yukandak i metin Ebû Davud 'undur.

(1) Ebû Dâvûd, Sünen, II/163, r. 1643. (2) Ahmed b. Hanbel, Müsned, V/275, 276. (3) Ebû Nu'aym, Hüyet'ül-Evlîyâ, 1/181 (iki rivayet). (4) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/412. (5) Nesâî, Sünen, V/96. (6) İbn Mâce, Sünen. 1/588, r. 1837. (7) Tayâlisî, Müsned, s. 133, r. 994. Aynca bkz. Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb. 1/580-581, r.

13, 26; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/183. 235

Page 259: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "d i r .

( 1 3 2 ) ^ ^ M f d i y ^ . d ^ ^ , / ^ ^ \ \ f i c ^ \ ^ : ^ y ^ ^ ^ ^ _

Bunun için Peygamber : "Müftüler sana kuvvetli fetvalar bile verseler, sen kalbine danış" dedi .

{Mesnevi: C. VI, B. 380; Ank. VI/100)

A - M e t i n :

Jp j '^LJl J - p jojJl jP 2.«JL< Jl iU^ Lo O j j U J J J J J J UJ J Î ^^'-b^ -İl d-ş- LÜ

L l j jJ..,.-j " U İ P AÎII |_yL4' iîıl J j~.-J C ~ J Î : J L Î OYT* j j Ö^ıJL j jf- j ^ J J "il - V ^y)

\jJUi ^Lül Jai^î ^ l i l j <up d L N/l ( " Ij jJl j . ^ J L -bjî

j j i l (3y-i iv iJ İ j L İ c J Ü Â^aulj L d U l ( J — j -il _5U3 <üil J J P Ö<2JIJ L viJJl

"U» o _ J J J ı I < L ^ I j L j j l 2U.2Jİj L J.5İ J, jLâi o» _jjil j l J,! j -LJl j ^ «ULI o»

<üll J L cJ-âİ ı ^-—' j î C - S ' R L » iljo^î Î U A J I j L J L Â İ O J S ' j ^s^j

J Li C - S o JJTJNJ O ^ l -OTıLV?! ^x^«J>J |»JlJ O İ Î jtf ' l_J j j l J p (JgJL-J C - i ^ R jLs JO^U

j ,_;~iJl A J I C J L J S I J t -JiJl <üj j L j s l L . j J l tiL.Uj cui:u.-l ! 2 - ^ l j L : Jyj_j iŞj-^

. i l j i i î j : J L - L - j L i ^LJ I ilbsî j l j jX.A ajj ^__UJl <j i l U b .

V â b ı s a b . M a ' b e d (r .a) 'den. ResûluUaiı (s.a.s): "Yâ Vâbısa! Kalbine danış, fetvayı kalbinden iste. İyilik (birr), kalbin ve nefsin mutmain olduğu şeydir. Kötülük (ism) de, kalbinde bir şüphe ve iz bırakan, içinde tereddüd uyandıran şeydir. Sana insanlar fetva verse bile" buyurmuşlardır . Sü fyân : "Sana, fetva verseler bile" şeklinde nakletmiştir.

236

Page 260: MESNEVİ HADİSLERİ

B - K a y n a k l a r :

Bilhassa Müftülüklerde duvar levhası olarak kullanılan ve " dL-ij

öyiiı Jbjî 01 j " şeklinde şöhret bulan bir hadîs, uzunca bir hadîsin içerisinden

seçilerek bu şekle sokulmuştur.

Yukarıda senediyle birlikte naklett iğimiz metin A h m e d b. Hanbe l ' i n Müsned'inde'^' alınmıştır. Hadîsi , aynı sened ve metinle Dârimî"' ve Ebû Nu'aym"" da nakletmişlerdir. A h m e d b. Hanbel"" ve Ebû Nu'aym"", müşterek sened ve metinle Ebû Sa' lebe b. e l -Huşenî ' den ikinci bir hadîs daha rivayet ederler ki, onun son cümlesi "Oyiiı iibii ot^" "Müftüler sana fetva verseler bile" şeklindedir.

Halk arasında yaygın olan hadîs metni , öyle tahmin ediyoruz ki; birinci

rivayetten " ^ L - Ü ^ZJ^\", ikinci rivayetten de "Oyüı ıluji o ı / ' cümleleri

birleştirilmek suretiyle, sonradan meydâna getirilmiş bir hadîsdir .

Hadîse, yukarıda zikrettiğimiz kaynaklardan alarak, ikinci el eserlerde de yer verilmiştir"".

C - H ü k ü m :

Nevevî, Suyûtî ve el-Münzirî; hadîsin "hasen" derecesinde bir senedle rivayet edildiğini söylerler.

0 0

(8) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/228; aynca IV/227, 288. (9) Dârimî, Sünen. 11/161, r. 2536. (10) Ebû Nu'aym, Hılyefül-Evliyâ, 11/24, r. 121. (11) Ahmed b. Hanbel, Müsned IV/194. (12) Ebû Nu'aym, Hüyet 'ül-Evliyâ, 11/30, r. 128. (13) Meselâ bkz. Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb, 11/556-558, r. 3,4; Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/76,

r. 2774; Sehâvî, el-Makâsıd s. 57, r. 107; Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/40; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, 1/246, III/183; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/124, r. 345; 'Irâkî, el-Muğnî, 1/19, haşiye:

. 2; Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib. s. 39.

237

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA 17

Page 261: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 3 3 ) j M \ j . ^ , ^ ^ , ^ ^ / j M , i j \ ^ \ ^ \ ^ , j \ ^ b y : y

"İnsanların hayırlısı, halka faydalı olanıdır" babacığım. Taş değilsen, taşla toprakla işin ne?

{Mesnevî: C. VI, B. 482; Ank. VI/I20)

A - M e t i n :

^ UÎ Jİy>Sfl j>. i U j j ; JJ J ^ î J ^ UÎ j U L j l JJ j ^ ^ l - L P U ^ Î

j p j P 2^.y. j j l j P Â İ T / JJ ^ 1 UÎ Cf.J^^ ^ j ^ ^ "i^^^ j ' .

. ^UU |*4><ijî j-Ull : j j u - j <dp AJII ,_yU' -üil J J l * : J l i ^U>r

Câbir ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olanıdır" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîs i , senedi ile b i r l ik te sâdece K u z â ' î ' n i n Müsned'üş-Şihâb 'ında""' tesbî t edebi ld ik . Diğer ikinci el kaynaklar""' , hep K u z â ' î ' y e atıf yapar lar . B i r de , Taberânî""', Hz . Ö m e r tar ikiyle gelen lâfzı değiş ik şu metn i nak leder k i , uzunca bir hadîs in iç inde geçmekted i r : " v ^ î . . . .

^Uü hi\ J !"

Öte yandan, müteahhir hadîs dışı eserlerde y ^uJi j ^ " şeklinde

bir metin geçmektedir ki, halk arasında da böyle yaygınlaşmıştır. Kaynaklarda rastlayamadığımız bu metin için 'Aciûnî: "Bunun hakkında, hadîs midir, değil midir, söz söyleyen bir kimseyi görmedim. Araştırılsın. Fakat mânâsı sahîhdir" der ve yukandaki Kuzâ' î hadîsini şahit olarak gösterir""'.

(14) Kuzâ'î, Müsned'Ü?-Şihâb, vr. 138", r. 761. (15) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/9; Münâvî, Künûz'ül-Hakâyık, 1/125; 'Aciûnî, Keşfül-

Hafâ, 1/393. (16) Taberânî, el-Mu 'cem 'üs-Sağîr, 11/35. (17) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, a.g.y

238

Page 262: MESNEVİ HADİSLERİ

C - H ü k ü m :

Hadîsin sıhhat derecesi hakkında Suyûtî "hasen", Münâv î "zaîf" rumuzunu koymuştur .

Peygamber kılıçla gönderildi . Ümmet i de saflar yaran bir ümmett i r .

(Mesnevî: C. VI, B. 493; Ank. VI/122)

A ç ı k l a m a :

Mev lânâ ' n ın mânâ olarak zikrettiği hadîsi , tevsîk eder mâhiyet te şöyle bir hadîs rivayet edilir:

A - M e t i n :

j P î j a p Ji üL->>- js> ö\jy Ji UÎ | ^ ^ j ) s u - l J ü j j Ji UÜ ,_^Î Ü l Xş- U J ' O »

o > : ^ U o ^ ı ^ a - j Ü l J - . ^ j P Ü l j ' } j ^ <^ J

j U u ^ l j J U İ J « . j J J i J « r _ , tAJ >lj » -X»j J U J Ü l ^

•(«-fr^ ^ ^j^. ^ cyj ' ç 5 y î ^ L = ^

'Abdullah b. Ö m e r ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Ben sâdece hiçbir ortağı olmayan Allah 'a ibâdet edilinceye kadar, kılıçla gönderildim. Rızkım, süngümün himayesinde kılınmıştır. Zillet ve meskenet ise, emrime muhalefet eden kimseleredir. Kendini başka bir millete benzeten kimse, o milletten sayılır" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin, A h m e d b. Hanbel ' den"" alınmıştır. Suyûtî'", ayrıca

(18) Ahmed b. Hanbel, Müsned, II/l50 (Müşterek sened ve metinle iki rivayet). (19) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/126. Ayrıca bkz. Gümüşhânevî, Râmûzul-Ehâdîs, s. 245.

239

Page 263: MESNEVİ HADİSLERİ

T a b e r â n î ve E b û Y a ' l â tarafmdan da nakledildiğini kaydeder.

C - H ü k ü m :

A h m e d b . H a n b e l ve Suyû t î bir hüküm belirtmezler. el-Câmi'us-Sağîr sarihleri, "hasen" derecesinde bir senedle rivayet edildiğini söylerler.

( 135 ) 1 } y L / y ^ 0 | c^U,!/ Jl;C? J t /" i

\y\^\iyC\-)\?

"Ulu Tann'nın, dostlarına hazırladığı bir çeşit şarap vardır ki, onu içtiler mi sarhoş olurlar, sarhoş olunca da tertemiz bir hâle gelirler. " hadîsinin tefsiri.

{Mesnevi: C. VI, 643. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/150)

Not : Araştırmalanmız çerçevesi içerisinde böyle bir hadîs tesbît edemedik.

Mustafâ bunun için: "Ey sırları arayan! Diri olan bir ölü görmek istersen", dedi.

Tertemiz E b û B e k i r ' i gör ki o, doğruluğu yüzünden mahşere varmış, haşrolmuş kişilerin ulusudur.

{Mesnevi: C. VI, Beyit.742-748; Ank. VI/178-179)

240

Page 264: MESNEVİ HADİSLERİ

A ç ı k l a m a :

Ankaravî J J ! > i i y-j^fi ^ > J ı > i oî iijî y " "Kim,

yeryüzünde yürüyen ölü bir kimsenin yüzüne bakmak isterse, Ebû Bekir'e baksm" şeklinde bir hadîs zikreder. Biz, bu metinle bir hadîs tesbît edemedik. Fakat, Hz. Ebû Bekir için, aşağı yukan aynı anlamda, şöyle bir hadîs nakledilir.

A - M e t i n :

J l i : c J l i ü l tjv^jil 1 i-ioU- j p Â^Jds C - J 2-İoIP J P J U ^ I J J j U . 4 J P

• j ^ çi' J l J ^ * J : ^ J ! J ^ . uî 0 ^ j ^ ^ j "dp ül J U ö ü l J ^ j

Hz. Aişe (r.a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "Kimi, cehennemden âzâd olmuş bir kimseye bakmak sevindirlrse, Ebû Bekir'e baksın " buyurmuşlardır.

Aynı hadîsin, Mevlânâ tarafından, mânâ olarak zikredilmiş olması da muhtemeldir .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin el-Hâkim'indir*^"'. A y n c a Deylemî'^" de nakletmiştir .

C - H ü k ü m :

e l -Hâkim: "Bu, senedi sahih bir hadîsdir" der. Fakat Zehebî , Telhîs inde "Dördüncü râvî Salih b. Mûsâ et-Talhî'/jm'"' zaîf bir râvî olduğunu hadisin senedinin de karanlık olup açık olmadığını" söyler.

0 *

(20) e\-MKIM, el-Müstedrek. III/61-62. (21) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 238"'. (22) Bkz. Zehebî, Mîzân, 11/301-302, r. 3831; İbn Hacer, Tehzîb, IV/404-405, r. 690.

241

Page 265: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 3 7 ) ^ JLU^JI ^ 1 REIFI^ı ^ i ^ ^jii^'

M/l ^ ^ L A y -./I^J IJIJ^ ^ U L J (

Mustafâ Aleyhisselâm, îsâ Aleyh isse lâm'm su üstünde yürüdüğünü duyunca: "Yakîni artsaydı hava üstünde yürürdü" buyurmuştur.

(Mesnevî: C. VI, 1186. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/273)

A - M e t i n :

y.1 j_jlp ^^ -il UJj j b j l _jJ : | J L » j AJLP İJII

Peygamber Efendimiz 'e , î s â A l e y h i s s e l â m ' m su üzerinde yürüdüğü hâdisesi söylendiği zaman, ResûluUah (s.a.s): "Eğer yakîni artsaydı hava üstünde ya 'nî boşlukta yürürdü " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , kaynak hadîs mecmûa lannda tesbît edemedik"''. Bildiğimiz kadarıyla, Gazâ l î , îhyâ 'da'"' yukarıdaki metni nakletmiştir*"'.

C - H ü k ü m :

Hadîsin kaynaklar ım araştıran Trâkî"" ' : "Bu, münker bir hadisdir. Bu şekilde tanınmaz" der ve İ b n E b î ' d - D ü n y â ' n ı n , Kitâb ul-Yakîn'""'de benzeri bir r ivayet naklettiğini zikreder.

(*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 12. (23) Gazâlî, İltvâ, IV/97. (24) [Müellifin 137. hadîsle ilgili derkenârı[: Ebû Nasr es-Serrâc, el-Lüma', Bağdâd

1380/1960, s. 102. (25) Irâkî, el-Muğnî, a.g.y., haşiye: 2. (26) Kitâb ul-Yakîn 'in bir yazma nüshası İstanbul Köprülü Kütübhânesi nu: 388'de kayıdlıdır.

Çalışmalarımız sırasında, kütübhâne kapalı olduğu için, tahkik imkânı bulamadık.

242

Page 266: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 3 8 ) " ^ ^ / ? ^ ^ U / c < y ^ / ' ^ ^ U / ( ^ "

^py^.jl ^ j ^ J ^ A ^ y j ^ i ' ^ i i )J} J r ^

Geçip gitmiş olanlara, ö lüm yüzünden elem ve sıkmtı yoktur; onlar, ancak ellerinde olanı kaybettiler, ona acınırlar (BAŞLIK) .

İnsanların başbuğu doğru söylemiştir: "Dünyâdan geçip giden kişinin

Ölüm yüzünden bir derdi, bir acısı yoktur. Elindekini kaçırdığından dolayı yüzlerce acıya düşer".

{Mesnevi: C. VI, BAŞLIK ve B. 1450-1451; Ank. VI/337)

A ç ı k l a m a :

Burada bahis konusu edilen hadîsin " ''il oy: . o^î y u " şeklinde rivayet edilmiş olan (bkz. s. 208 , 111. hadîs) hadîs olduğu söylenir. Bu bakımdan tekrar burada nakletmiyoruz.

( 1 3 9 ) jjj^^jb,^yj^\^^l

"Kim kardeşine kuyu kazarsa kendi düşer" hadîsini okumadın mı? Okuduysan a babasının kuzusu, önce o hükme sen uy.

(Mesnevi: C. VI, B. 1571; Ank. VI/371)

A ç ı k l a m a :

Halk arasmda " v ^ j A^S/ \y y ^ j * " "Kim kardeşi için kuyu kazarsa,

kazdığı kuyuya kendi düşer" şeklinde şöhret yapan ve Zu 'afâ ve Mevzu 'ât

243

Page 267: MESNEVİ HADİSLERİ

kitaplarında*"' da ^ • ı y " "Kardeşi için kuyu kazan

kimseyi, Allah, tezelden o kuyuya düşürür" şeklinde nakledilen hadîsi, kaynak hadîs mecmûala rmda tesbît edemedik.

Aşağıda isimlerini verdiğimiz ikinci el kaynakların hepsi , istisnasız, İ b n H a c e r e l - 'Aska l ân î ' n in : "Aslını bulamadım" dediğini nakleder.

( 1 4 0 ) ^1^1 ıcU'l ^ 'jyi jiL, ^ / J, ^ J j l ^ j l S

Peygamber Aleyhisselâm: "Şüphe yok ki Tanrı, dinleyenlerin him-metince, vaaz edenlerin diline hikmet telkin eder" buyurdu.

{Mesnevî: C. VI, 1656. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. VI/399)

N o t : Araşt ırmalarımız çerçevesi içerisinde böyle bir metin tesbît e-demedik.

0 0

( 1 4 1 ) ^ l ^ b l . y ^ \ ^ ) l ^ A j y . i ^ \ j : > ^ b

"Sabır, sıkıntının anahtarıdır" s ı m n a ermek için gülerek oynayarak onun derdini çek.

{Mesnevî: C. VI, B. 2148; Ank. VI/530)

A ç ı k l a m a :

"^jjS\ ^ l i L ı j ^ \ " "Sabır, sıkıntıdan kurtulmanın anahtarıdır" şeklinde

(27) a) Sehâvî, el-Makasıd, s. 410, r. 114; b) Fettenî, Tezkiret'ül-Mevzû 'ât, s. 204; c) 'Ali el-Karî, Mevzû'ât, s. 80; d) 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/245, r. 2464; e) Hût el-Beyrûtî, Esna 'l-Metâlib, s. 206.

244

Page 268: MESNEVİ HADİSLERİ

nakledilen hadîsi, senediyle birlikte, kaynaklarda tesbît m ü m k ü n olmamıştır .

Sâdece Deylemî"'*', senedsiz olarak, Hüsey in b . Ali (Hz . H ü s e y i n ) ' d e n şu

şekilde naklederler: "-b^ı ^ AAJJIJ ^yJi ^ u i . "Sabır, sıkıntıdan kurtul

manın anahtarıdır. Zühd ise ebedi zenginliktir".

Bir de " S J L P ^yilı J U Ü I " "Sabırla, sıkıntının gitmesini beklemek,

ibâdettir" şeklinde diğer bir hadîs nakledilir*™'.

K u z â ' î ' n i n , birisi İ b n 'Abbâs*"", diğerini de İ b n Ö m e r ' d e n ' " ' r ivayet ettiği bu metin de, senedli olarak diğer kaynaklarda bulunmamaktadır . K u zâ ' î , tek kaynak durumundadır .

C - H ü k ü m :

K u z â ' î rivayetleri için Suyû t î "zaîf" rumuzunu koyar*'".

( 1 4 2 ) ^ r ^ l b ^ ^ l p ^ ^ ^ P ^ d î ^ ^ ^ ) ^ .

Onun için sıkıntıları gideren O zât: "Bizim denizimizden zuhur eden sözleri rivayet edin. Bu hususda size bir teklif yoktur" dedi.

{Mesnevi: C. VI, B. 2252; Ank. Tekmile, VI/30)

A - M e t i n :

ii:>^^ jTyJl ^ j»j (.^ \ V : J l i j>-Lvj <dp <üil ül J j . ^ j j î L S J J İ - I

. jÜI j/> »AxİA \ydi \X.^ (J l i <u-^î j»U* J l i ) Js- >_->Jı5' j ^ j ' j ^ y Vj IjîÜb-j

(28) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 140". (29) Kuzâ'î, Müsned 'üş-Şihâb, vr. 7^ r. 31 . (30) Müsned'üş-Şihâb, Aym yer. (31) Müsned 'üş-Şihâb, Aynı yer. (32) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/108. Ayrıca bkz. Sehâvî, el-Makâsıd. s. 260; 'Aciûnî,

Keşfül-Hafâ. U/21; Hût e\-Beymü, Esna'l-Metâlib, s. 128.

245

Page 269: MESNEVİ HADİSLERİ

E b û Sa' îd el-Hudrî ( r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Benden, (Kur'ân 'dan başka bir şey) yazmayınız. Kim benden, Kur'ân 'dan başka bir şey yazmışsa, onu imha etsin. Benim Ha d îs 'terimi rivayet edin. Bunun, herhangi bir vebal ve günâhı yokur. Kim, ben söylemediğim hâlde, bilerek, bana yalan isnâd ederse, cehennemdeki yerine Aaz^r/ansı/ı" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i metin Müslim ' indir*"'. A y n c a Ebû Dâvûd*"", Tirmizî*"' ve İbn Mâce""; hadîslerin, duyan tarafından bir diğerine nakledilmesi için. Peygamber Efendimiz ' in tavsiyelerini ihtiva eden hadîsler naklederler.

C - H ü k ü m :

Gerek yukandaki Müsl im hadîsi ve gerekse diğer rivayetler "sa-h îh "dir.

( 143 ) J fi-İ-^/jf jfj) Jj::^)y

İkisi birden hayır dediler, pay etmeyi bırak. "Her pay eden cehennemdedir" sözünü duy.

{Mesnevî: C. VI, B. 2410; Ank. Tekmile, VI/69)

A ç ı k l a m a :

Ankarav î ' n in " jü t j ^\^\" "Pay eden cehennemdedir" şekli ile

zikrettiği metni , kaynaklarda tesbît etmiş bulunuyoruz.

(33) Müslim, Sahîh, VIII/229. (34) Ebû Dâvûd, Sünen, III/438, r. 3660. (35) Tirmizî, Sünen, X/124-126, 136-137. (36) İbn Mâce, Sünen, 1/84-86, r. 230 ,231 ,232 ,233 , 236.

246

Page 270: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

(^jJül-l JLJC.- bî ûî ojo^î j L J i j ^ J \ J i J L ^ OÎ ÂİIj- J J ü l J L P J J û U i p

U j :Ui« :J l i . " i^UJJlj |v5'bl " :J l i ( J - - j * Î İ P ü l ^_JİUÖ ü l J _ ^ j OÎ :o>>^î

. " { ^ ^ ) ı T ^ ' i^j^Jl " : J l i ? ^ L ^ l

Ebû Sa'îd el-Hudrî (r.a) anlatıyor. Peygamber Efendimiz: "Sizi, liusâme'den kesinlikle men ederim" buyurdular. "Yâ Resûlallah! Kusâme nedir?" dedik. O da: "İnsanlar arasında dağıtılacak olan bir şeyin eksik olarak pay edilmesidir" buyurdular.

B- K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Ebû Davud 'un Sünen ' inden"" alınmıştır. A y n c a , aynı senedle Zehebî , A/?zâ«'ında"" zikreder. İbn'ül-Esîr<'", el-Münâvî**' ve Kamus mütercimi*"" de metni naklederler.

C - H ü k ü m :

Mevcûd kaynaklar, hadîsin değer hükmü hakkında herhangi bir görüş belirtmemişlerdir. Senedi incelemek suretiyle bir fikir edinmemiz mümkündür:

Ebû Sa'îd el-Hudrî (ö: 74)- M u h a m m e d b. 'Abdurrahmân (ö: ?)-ez-Zübeyr b. O s m a n (ö: 132)- Mûsâ b. Ya 'kûb ez-Zemeî (ö: 150 c ivân) -îbn Ebî Füdeyk (ö: 200)- Ca'fer b. Müsâfır (ö: 254) senediyle rivayet edilen bu hadîsin; râvîleri arasında irtibat vardır ve senedde kesinlik yoktur. Ayrıca, râvîlerinin hiç birisi, nakd-i rical kitaplarının verdiği bilgiye göre*"", teknik tabiri ile, "adalet bakımından kusurlu değillerdir". Sâdece, üçüncü ve dördüncü râvîler, "zabt yönünden", bâzı râvî tenkîdcileri tarafmdan

(37) Ebû Dâvûd, Sünen, III/121, r. 2783. (38) Zehebî, Mîzân ul-İ 'tidâl, 11/68. (39) İbn'ül-Esîr, en-M^âye, III/253. (40) Mimâvî, Künûz'ül-Hakâyık, 1/91. (41) Kamus Tercümesi, IV/446. (42) Bkz. Zehebî, Mîzân 'ül-İ'tidâl ve îbn Hacer, Tehzîb 'üt-Tehzîb, isimlerinin geçtiği yerlerde.

247

Page 271: MESNEVİ HADİSLERİ

tenkîd edilmişlerdir. Bu tip bir senedle rivayet edilen metinlere, hadîs usûlünde "hasen" hükmü verilir. Bir de, hadîsin, başka kanallarda nakledil-meyişi ve, meselâ, e z - Z ü b e y r b . O s m â n ' m , sâdece bu hadîsle tanmış ve ondan da, yalnız M û s â b . Y a ' k û b ez -Zemeî ' n in bu metni nakledişi, rivayet tekniği bakımından, hadîsin, "garîb" oluşunu ifâde ediyor. Bu durumda "hasen" veya " z a f / " hükümlerinden birisi verilebilir.

A ç ı k l a m a :

Gerek E b û Davud 'un bir sonraki rivayeti ve gerekse İ b n ' ü l - E s î r ' i n ve Kamus müterciminin verdiği bilgiye göre mes ' e l e şudur:

Ganimet ve sadaka malları , fakirler ve hak sahihleri arasmda paylaştırılırdı. "Kassam" tabîr edilen t a k s i m m e m u r l a r ı , kendi aldıkları muayyen ücretleri dışında, dağıt ım esnasında, onun bunun hakkı olan mallardan da bir kısmını , ayrıca kendilerine ayırırlar. Aynen s i m s a r l a r ı n , belirli hisseleri dışında, ana maldan da kendilerine bir pay ayırmaları gibi. İşte gayr-i meşru olarak alınan bu mikdâra "kusâme" denir ve bu, İslâm 'da haramdır. Mesnevî 'deki bir sonraki beyit de aynı mânâyı açıklar mâhiyettedir.

( 1 4 4 ) cJ(^y^ )h *ûJJ iy^ iSj^\ :_r «/

Peygamber : "Sadaka, belâyı defeder" dedi. Ey yiğit, hastalığını sadakayla tedâvî et.

{Mesnevî: C. VI, B. 2591; Ank. Tekmile, VI/102)

A ç ı k l a m a :

Halk arasında daha ziyâde " y^ ı j -hy} t'iUı Ü J - J I " "Sadaka belâyı

defeder ve ömrü de uzatır" şekHnde meşhur olan hadîsi, bu şekliyle, kaynaklarda tesbît edemedik. Fakat, sadakanın ömrü uzattığına ve belâları da defet t iğ ine dâir, ayn ayn hadîsler ve başka lâfızlarla yapılmış rivayetler mevcûddur. Zâten Mev lânâ , hadîsi, lâfız olarak değil, mânâ olarak zikretmiştir.

248

Page 272: MESNEVİ HADİSLERİ

Meselâ Ti rmiz î"" :

^ ) \ jyikJ ol : | J — j A-IP iîıl ^jU» <üil J J U J l i dJL- j>. J p

E n e s b . M â l i k ' d e n . ResûluUah (s.a.s) Efendimiz: "Muhakkak sadaka, Rabb'ın gazabım söndürür ve insanı, kötü yolda ölmekten alıkoyur" buyurmuşlardır , şeklinde bir nakil yapar. T i r m i z î ' y e göre "Bu, hasen ve garîb bir hadîsdir".

T a b e r â n î , el-Mu'cem'ül-Kebîr'inde'*": " » ^ ı y bU '-^ Â J O - J I "

"Sadaka, yetmiş tâne kötülüğün kapısını kapatır" şeklinde R â f i ' b . H a d î c ' d e n bir hadîs nakleder.

Yine T a b e r â n î " " : " ^ ı j ^ty ^ ı y-uJi oi" "Müslümanın sadakası,

ömrünü uzatır" şeklinde diğer bir nakil daha yapar.

A y n c a E b û Ya'lâ'"": "«_^~lı ^-kj ^ ı jun, hi\ JU^J ^J\ÎL^J O I "

"Sadaka ve sıla-i rahim vasıtasıyla Allah ömrü uzatır ve kötü yolda ölmeyi önler"'"' şeklinde diğer bir rivayet nakleder.

Öyle zannediyoruz ki, bu konuda meşhur olan başta verdiğimiz metin, bu ve benzeri hadîslerden, sonradan kompoze edilmiştir.

( 145 ) Jjjb \j ^> JJ) ^ i JJ) I JJ,^\J

Gâh baş diliyle, gâh hâl diliyle sırlarmı ortaya koyuyarlar "Topluluk rahmettir" sözünü te 'vî l ediyorlardı.

{Mesnevî: C. VI, B. 2636; Ank. Tekmile, VI/113)

(43) Tirmizî, 5ö«e«, 111/168. (44) Hâfız el-Münzirî, el-Terğîb, 11/19, r. 36'dan naklen. (45) A.g.e.. um, T. 42'den naklen. (46) A.g.e., 111/335, r. 6'dan naklen. (*) Naşirin notu: Bkz. Ek-2, Açıklamalar: 13.

249

Page 273: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

: ^ U P ü l ^ ü l J _ ^ j J l i J l i J ; ü U ^ I J P j ^ l J P J ^ ; i

ü l ^Ac^\j tü l ji ^ U l / L i o (1 J ^ J Ijii53l / L i o jl JJüJl ji J ^

.I_J|JLP 4 İ y ü l j I.AJS^J ÂpUJrlj i y S ' y_j l

N u ' m â n b. Beşîr ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz minberde: "Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez. İnsanlara teşekkür etmesini bilmeyen Allah'a da şükretmesini bilmez. Allah'ın ni'metini dile getirmek şükür, bunu yapmamak ise küfürdür. Topluluk rahmettir. Ayrılık ise azâb!..." buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin A h m e d b. Hanbel ' i n Müsned'mâen'"'" alınmıştır. Diğer ikinci el kaynaklar da<*' hep oraya atıflar yaparlar.

Tirmizî*", "iiıi / A ; ,1 ^ U i (1 ^ " şeklinde iki hadîs nakleder ve

"sahih" hükmünü verdiği bu hadîsin, ayırca, N u ' m â n b. Beş îr ' den de nakledildiğini söyler. Bu duruma göre, Tirmizî ' n in nakli , hadîsin bir bölümü olmuş oluyor.

Deylemî"" de sâdece 'Vilt Âîyüij  P U T I " bö lümünü nakletmiştir.

C - H ü k ü m :

Hâfız el-Münzirî"': "il i'^V oijj" "Pek mahzuru olmayan bir

senedle rivayet etmiştir" der. Suyûtî'" ise "za if" rumuzunu koyar.

(47) Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV/275, 278. (48) Meselâ: Sehâvî, -Makâsıd s. 173, r. 369; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 1/333, r. 1074; Hût el-

Beyrûtî, Esna l-Metâlib, s. 90. (49) Tirmizî, 5ü«en, VIII/132-133. (50) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 1071 (51) Hâfız el-Münzirî, e / - re rğ» , 11/78, r. 8. (52) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 1/145.

250

Page 274: MESNEVİ HADİSLERİ

Bizim buraya aldığımız rivayetle, T i r m i z î rivayetinin senedleri aynı olmadığı için, T i r m i z î ' n i n verdiği hüküm, bu nakil için değildir. T i r m i z î rivayeti, gerçekten bu metnin bir bölümü ise, o zaman o rivayeti a lmak daha uygun olur. Rivayetin sonunda, aynı hadîsin, N u ' m â n b . Beş î r ' d en de rivayet edildiğini haber verdiğine göre, ikisinin de aynı metin olması kuvvetle muhtemeldir .

( 1 4 6 ) c/'JjU ,_::^.w^iA_iJ. ^ j : ^ ^ t^/ l l ib U/j ^

"Beni az ziyaret et" sözü âşıklara göre değildir. Doğru sözlü âşıkların canı pek susuzdur.

"Beni az ziyaret et" sözü, balıklara göre değildir. Çünkü onların canları, deniz olmadıkça hiçbir şeyle ünsiyet edemez.

{Mesnevî: C. VI, B. 2671-2672; Ank. Tekmile, VI/121)

A - M e t i n :

. L > - jijî L P jj M Jİ yı U IJ : jJL, j <ULP ^ ^ L ^ ,il J J . . ^ ^ Jli Jli 5^y> J_JÎ J P (^b j

E b û H ü r e y r e (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Yâ Ebâ Hüreyre! Seyrek ziyaret et ki, sevgin artsın " buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukarıdaki metin Tayâ l i s î ' n in Müsned'vaden'^^' alınmıştır. A y n c a

(53) Tayâlisî, Müsned. s. 330, r. 2535.

251

Page 275: MESNEVİ HADİSLERİ

Beyhakî""», D e y l e m î " ' ve ikinci el kaynaklar*"' da nakletmişlerdir.

C - H ü k ü m :

Hâf ız e l - M ü n z i r î " ' , hadîsin metnini naklettikten sonra şu açıklamayı yapar: "Bu hadîs, Ashâb 'dan birçoğu tarafından''^' nakledildiği gibi, pek çok muhaddis de çeşitli rivayet yollarını toplamış ve üzerinde söz söylemiştir. B e z z â r ' / « da dediği gibi, ben, sahîh senedle rivayet edilmiş bir tarik tesbît edemedim. Sâdece T a b e r â n î ve diğerleri, hasen derecesinde bir senedle nakletmiştir" der.

Sehâvî™' de: "Her ne kadar B e z z â r , bu bâbda sahîh bir senedin bulunmadığını söylemişse de, pek ço tarikden rivayet edilişi, hadisin senedini kuvvetlendirir" diye fikir beyân eder.

Bu sebepten olacak ki Suyû t î , "hasen" rumuzunu koymuştur .

( 147 ) . . r ^ / Mif^, ^ jl / jh jji^ (/'^'^

"İnsanlar, ma'denlere benzerler" sırrına ermişim. Peygamber onu ne için söylemişti?

{Mesnevî: C. VI, B. 2826; Ank. Tekmile, VI/148)

(54) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 517^ (iki rivayet); 518" (iki rivayet). (55) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 128". (56) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb, III/366, r. 11 (Taberânî ve Bezzâr 'dan naklen); Suyûtî, el-

Câmi 'us-Sağîr, 11/27 (Taberânî, Bezzâr, Beyhakî ve el-Hâkim 'den naklen); 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/438, r. 1412; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, III/146; Zehebî, Mîzân, 11/329; III/304, 539; IV/391; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 114.

(57) Hâfız el-Münzirî, et-Terğîb, m/367. (58) Ashâb'dan Ebû Hüreyre, Hz. Âişe, Hz. Ali, Enes, Câbir, Ebû Zerr, 'Abdullah b.

Ömer, 'Abdullah b. 'Abbâs, Habîb b. Mesleme, Ebû'd-Derdâ tarafmdan rivayet edilmiştir.

(59) Sehâvî, el-Makâsıd s. 232, r. 537.

252

Page 276: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

jc- ı^H\ Ji - I JJJ L j - l ? - ö\iJİ JJ, y U s r b j O j - j>Lij i Ji ji^ LJJJ>- ı _ j y - J J J J A J

E b û H ü r e y r e (r.a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "İnsanlar, gümüş ve altın ma'denlerine benzerler. Câhiliyye devrinde hayırlı olanlar, imânının şuuruna ermek şartıyla, İslâm 'da da hayırlı olanlardır. " buyurmuşlardır.

«s

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin Müslim'indir*"". "s-»-i)ı_) O J U ^ T " cümlesi

hazfedilerek B u h â r î ' ^ M ü s l i m ' " ' , Tayâlisî<«', A h m e d b . H a n b e l ' " ' ve el-H â k i m ' " ' tarafmdan da r ivayet edilmiştir.

C - H ü k ü m :

Hadîs "sahîh "dir.

« 0

( 1 4 8 ) iMİlJiM d h ^ : L ^ . l J ^ 'i.t^J, )y?: i y j ^ J>

Peygamber: "Hamd ve cömertlik, dünyâya uzanmış cennet dalla-rındandır" demedi mi?

{Mesnevî: C. VI, B. 2982; Ank. Tekmile, VI/186)

(60) Müslim, Sahîh, Vni/41-42. (61) Buhârî, SaM/ı, IV/154. (62) Müslim, 5a/!îA,VII/181. (63) Tayâlisî, Müsned, s. 324, r. 2476. (64) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 11/257, 260, 391 ,431,438; III/367. (65) el-Hâkim, el-Müstedrek, III/243. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 1/70, r. 201;

Sehâvî, el-Makâsıd s. 441, r. 1238; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/312, r. 2793.

253

MESNEVI HADISLERI FORMA 18

Page 277: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

.jUl (Jl j - ^ \ d i i i « i l i Lf^ jjs-aij İj^î j j « i U J J I <j oU-U/ .

H z . Ali (r .a) 'den. ResûluUah (s.a.s): "Cömertlik, cennet ağaçlarından bir ağaçtır. Dalları ise dünyâya sarkmıştır. Kim bu dallardan birisini tutarsa, bu dal onu cennet götürür. Cimrilik ise, cehennem ağacından bir a-ğaçtır. Dalları dünyâya uzanmıştır. Kim bu dallardan birisini tutarsa, o dal da onu cehenneme götürür" \)uymmyxş\arû\r.

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i met in Beyhakî'nindir*"". A y n c a Suyûtî*"' ve 'Aciûnî*"*' diğer kaynakları ve tarîkleri ayrı ayrı zikretmişlerdir.

C - H ü k ü m :

Beyhak î , yukarıdaki hadîs için "zaîf dir" der. ' I râkî '"" de, aynı şekilde "zaîf" hükmünü vermiştir.

İbn'ül-Cevzî '™', "mevzu'" hadîsler arasında zikretmişse de buna i ' t irâzlar yapılmıştır: "Hadisin birçok geliş yolları vardır. Zaîf olması, onun mevzu' olmasını îcâb ettirmez. Birçok zaîf hadîslere, mevzu' hükmünü vermek yersizdir"'^'' denir.

0 0

(66) Beyhakî, Şu 'ab 'ül-îmân, vr. 648*' (iki rivayet). (67) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/37; Suyûtî, el-Le'âlî'l-Masnû'a, 11/49-50 (Dârekutnî,

Beyhakî, İbn 'Adiyy, Ebû N u ' a y m ...den naklen Hz. Ali, Ebû Hüreyre , Câbi r , Ebû Sa' îd, Enes rivayetleri).

(68) 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/450, r. 1469. (69) 'Irâkî, el-Muğnî, 111/243, haşiye: 3. (70) İbn'ül-Cevzî, el-Mevzû'ât, 11/180-185. (71) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 239, r. 557; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/450, r. 1468 (her ikisi de

'Askalânî 'den naklen).

254

Page 278: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 4 9 ) Ji,y.>.iJjh^/ f M f M \ ^ ç ^ ^ ^

Artık sen, "önce komşu gerek, sonra ev" de. Gönlün varsa yürü, bir gönül sahibi dost ara.

(Mesnevî: C. VI, B. 3010; Ank. Tekmile, VI/191)

A - M e t i n :

J J JLİ-Î Lî Â; jy J Lî ^^^IkiS/l Oy^\ J J LJ / - I (»-Aİyl J J Ül v> U

: A-İp ü l j_yLso ü l Jyv-j J ü J l i o.A>- j p o î j p ^a:>^ J J ^ I j J J ^

. j j > J l J J J ^ > j cjloll . İy i J J j l ^ l I

Râ f ı ' b . H a d î c (r.a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Evi satın almadan önce komşuyu, yola çıkmadan önce de arkadaşı araştırınız" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi bu sened ve metinle K u z â ' î ' d e ' " ' tesbît edebildik. Ayrıca D e y l e m î " ' de aynı metne yer verir. İkinci el kaynaklar da küçük lâfız değişikliği ile iki a y n metne yer verirler*"".

C - H ü k ü m :

Zeheb î " " ve Suyût î"" , hadîsin " z a î ' / " b i r senedle rivayet edildiğini belirtirler. S e h â v î ' " ise, diğer kaynakları ve rivayet yollarını verdikten sonra: "Bütün rivayet tarikleri zaîf tir. Fakat birbiriyle karşılaştırılınca kuvvet kazanır; böylece, "hasenli-gayrihî"olur"der.

(72) Kuzâ'î, Müsned •üş-Şihâb, vr. 84", r. 460. (73) Deylemî, Müsned ul-Firdevs, vr. 106". (74) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağir. 1/62; 1/144; Sehâvî, el-Makâsıd s. 83-84; 'Aciûnî, Kefül-

Hafâ, 1/179; 1/327. (75) Zehebî, Mîzân 'ül-İ'Udâl, I / l5; 11/159. (76) Suyûtî, el-Câmi 'us-Sağîr, 1/62. (77) Sehâvî, el-Makâsıd s. 83-84.

255

Page 279: MESNEVİ HADİSLERİ

( 1 5 0 ) ^ ^ b ^ ^ ^ l ^ j ^ ^ ^ -./iy^

Mustafâ buyurmuştur ki: "Her Peygamber, gençliğinde, yahut çocukluğunda mutlaka çobanlık yapmıştır".

{Mesnevî: C. VI, B. 3288; Ank. Tekmile, VI/252)

A - M e t i n :

J l i i J - y\ Q,j^\ J l i j , \ jP jf- j j l bj'j>- jJiP Ji LüO .

^ O l ^ ^ l / . ^ j ^\ <üjl ^j^j ^ UT: J l i J L P J J ^U-

• ^\ ^ Lr* > J ^ r ^ ' J'j : JUi .U=i î -üls -u.. ^ ^ S I I J ,viUp:JlÜ

C â b i r b . ' A b d u l l a h (r.a) anlatıyor: "Merr 'iz-Zahrân''^' denilen yerde ResûluUah (s.a.s)'la birlikte olduğumuz bir sırada biz, kara dut topluyorduk. ResûluUah (s.a.s): "Size, bunların siyahlaşanlarını yemenizi tavsiye ederim. O gerçekten çok güzel olur" buyurdular".

C â b i r b . ' A b d u l l a h : "Sen koyun güttün mü yâ Resûlallah?" deyince, "Evet! Hiç bir Peygamber var mıdır ki çobanlık yapmamış olsun!..." buyurdu.

B - K a y n a k l a r :

Y u k a n d a k i metin, Buhârî 'nin'™' bir rivayetidir. Aynı sened ve metinle Müslim"«" ve E b û Nu'aym'*";

"  ^ } Js. UUj l : J U J ?oJÎj :4JUW»Î J U I .^1 ^yij - t L J .üll ılou U "

"Allah'ın gönderdiği bütün Peygamberler muhakkak koyun gütmüştür". Peygamber ' in Ashabı : "Sende mi yâ Resûlallah?" deyince, ResûluUah (s.a.s): "Evet, bir vakitler, Mekkelilerin koyunlarını birkaç kırat karşılığında gütmüştüm" buyurdular şeklinde, B u h â r î " " M â l i k b . Enes"" , İ b n

(78) Merr 'iz-Zahrân, Mekke yakınlarında bir konak yeridir. (79) Buhârî, Sa/ıî/ı,Vl/213. (80) Müslim, Sahîh, VI/125 (mânâya te'sîr etmeyen küçük metin değişikliği var). (81) Ebû Nu'aym, Delâil'ün-Nübüvve, s. 55. (82) Buhârî, Sahîh, 111/48. (83) Mâlik b.Enes, el-Muvatta; 11/971, r. 18.

256

Page 280: MESNEVİ HADİSLERİ

Mâce""", A h m e d İ b n Hanbel**" ve E b û Nu'aym***"; biraz daha değişilc metinle Tayâlisî**" de rivayet etmişlerdir.

C - H ü k ü m :

Hadîs , ittifakla "sahîh "d i r .

( 1 5 1 ) j^jjpy,;s^]^

Verdiğini geri alan, Peygamber ' in sözüne göre, köpek gibi kusmuğunu yemiş olur.

{Mesnevî: C. VI, B. 3549; Ank. Tekmile, VI/311-312)

A - M e t i n :

«.yJi\ J i . U ^j-J AJLi ( j j y u ı _ J^ lS ' AJUA (J O J U J I : j JL.j «dp ül ^JL,.» ^_^\ J l i : J l i

İ b n ' A b b â s (r .a) 'dan. Peygamber Efendimiz: "Bağış olarak verdiği şeyi tekrar geri alan kimse, kusmuğunu tekrar yiyen köpeğe benzer" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Yukandaki metin Buhârî'nindiı<**>. Hadîs, çeşitli sened ve metinlerle, ayn-

(84) İbn Mâce, Sünen, 11/727, r. 2149. (85) Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/326. (86) Ebû Nu'aym, Delâil'ün-Nübüvve, s. 55. (87) Tayâlisî, Müsned s. 185, r. 1311; s. 235, r. 1692. (88) Buhârî, Sahîh, Vni/65.

257

Page 281: MESNEVİ HADİSLERİ

ca Müslim"", Ebû Dâvûd'", Tirmizf"'; Nesâî'", İbn Mâce"", Tayâlisî""', Ahmed b. Hanbel"", Taberânî'", Kuzâ'î'" tarafından da rivayet edilmiştir.

0

C - H ü k ü m :

Hadîs , ittifakla "sahîh "d i r .

0 0

( 152 ) [}>J U J / JJ/ k ^LJI [İÂ «U ^yko^ ^ t?

Bunun içindir ki, O kurtuluş pâdişâhı Mustafâ: "Ey ni'met sahihleri.' Cömertlik kazançtır, kârdır" demiştir.

{Mesnevî: C. VI, B. 3572; Ank. Tekmile, VI/317)

A - M e t i n :

J~\ hjjP y\ L J ^\2İ\ j w J - l J J L J (_îlya]\ ^ \ ^ 1 j j <üil v > >

C/. '^'^ C/' -^J C/- J'' ^ r^'^A üi ^ Cf- Cf- f^'^

.(.j-i ^ ^ I j c ^ L j ^ L - J l : jvJL-j AJLP .ujl J.^ .il J _ ^ j JlS J l i

'Abdul lah b. Ö m e r ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Kolaylık göstermek kazanç, güçlük çıkarmak da bereketsizlik getirir" buyurmuştur .

0

B - K a y n a k l a r :

Hadîs, mevcûd kaynaklar içinde, senedli olarak sâdece K u z â ' î ' n i n

(89) Müslim, Sahih, V/64 (altı rivayet). (90) Ebû Dâvûd, Sünen, 111/394-395, r. 3538, 3539, 3540 (üç rivayet). (91) Tirmizî, Sünen. Vlll/293-294 (iki rivayet). (92) Nesâî, Sünen, VI/264-268 (on yedi rivayet). (93) İbn Mâce, Sünen, 11/797-798, r. 2384, 2385, 2386 (üç rivayet). (94) Tayâlisî, Müsned, s. 344, r. 2649. (95) Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/40, 54, 217; 11/259, 430, 492. (96) Taberânî, el-Mu 'cem 'üs-Sağîr, Il/l 04. (97) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 36^ r. 205.

258

Page 282: MESNEVİ HADİSLERİ

Müsned uş-Şihâb'mda'"'' yer almaktadır. Ayrıca senedsiz olarak Deylemî"" de Ebû Hüreyre ' d en gelen rivayet nakleder. Diğer ikinci el eserler*'"", hep bu iki kaynağa atıflar yapmışlardır.

C - H ü k ü m :

Suyûtî "hasen" rumuzunu koymuştur .

( 1 5 3 ) Jl ,^[J^^jy,Ujl±.{> J \ ^iiM^. —<' J^

Şartı, "Kim susarsa kurtulur" hükmüydü. Kesesi , kâsesi susanlarındı.

{Mesnevi: C. VI, B. 3811; Ank. Tekmile, VI/369)

A - M e t i n :

.L4 C ^ - ^ J ^ rjj-vj AJLP ü l ü l J J l i J l i J J

'Abdullah b. 'Amr ( r .a) 'dan. Resûlullah (s.a.s): "Kim susarsa kurtulur" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukandak i metin Tirmizî 'nindir""". Aynı sened ve metinle 'Abdul lah

(98) Kuzâ'î, Müsned uş-Şihâb. vr. 4*', r. 13. (99) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs. vr. 133''. (100) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr. 11/38; Sehâvî, el-Makâsıd. s. 243; 'Aciûnî, Ke^fül-Itafâ.

1/456; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 121 (Burada, D â r e k u t n î ' n i n 'münker hadîs " dediği kaydedilir). Ayrıca bkz. İbn'ül-Esîr, en-Nihâve. II İSO

(101) Tirmizî, Sünen, IX/309.

Page 283: MESNEVİ HADİSLERİ

b. el-Mübârek<"'", Dârimî'»", A h m e d b. H a n b e l v e B e y h a k î " " de rivayet etmişlerdir.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için Tirmizî: "Bu, garîb bir hadîsdir" der. Trâkî""" ve Suyûtî""' de "zaîf" hükmünü vermişlerdir. Gerek Hâfız ei-Münzirî'"" ve gerekse Trâkî, "ayrıca bir de Taberânî rivayeti olduğunu, onun ise sahîh 'e yakın zararsız bir senedle rivayet edildiğini" söylerler . Bu duruma göre hadîs, "hasen" hükmünü alır*'"". Zîrâ hadîs, garabetten kurtulmuş oluyor.

( 1 5 4 ) ıjL^, 1} Ls» fji'yyj^-.Jİ/J ijL/jjil^ 'X^ ^Jy^j ıjU^

Tanrı elçisi hadîsinde: "İşte iki tâne haris ki, hiç doymazlar" dedi.

{Mesnevî: C. VI, B. 3883; Ank. Tekmile, VI/379)

Tanrı rahmet etsin, Mustafa: "İki haris vardır ki, hiç doymaz: Biri dünyâyı dileyen, öbürü bilgi isteğinde bulunan" dedi.

{Mesnevî: C. VI, yukarıdaki beyitten sonraki BAŞLIK; Ank. Tekmile, VI/379)

(102) Abdullah b. el-Mübârek, Kitâb uz-Zülid ve'r-Rekâik. s. 130, r. 385. (103) Dârimî, Sünen. 11/209, r. 2716. (104) Ahmed b. Ranhst, Müsned. 11/159, 177. (105) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân. vr. 330''. (106) Trâkî, el-Muğnî. 111/108, haşiye: 1; 111/162, haşiye: 7. (107) Suyûû, el-Câmi'us-Sağîr, 11/175. (108) Hâfız el-Münziri, et-Terğîb ve't-Terhîb. 111/536. (109) Sehâvî, el-Makâsıd. s. 416, r. 1141. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/581, r.

4836; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 11/258, r. 2521; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib. s. 212.

260

Page 284: MESNEVİ HADİSLERİ

A - M e t i n :

<ŞA^ ^ J J a ^ î bİ (^jyLl J J ^ U ^ Jo^Jl :>Uu^ J J LJJ»

;^'a» j.U'yi c J U ^ ı J J ç^yy i - l Ül J - p J J J . . . J - ı y î (3JJ>-Î J iŞjy\^\

ü l J j - - j : j p « i k i j p ÂJl_jP y î UÎ OLudl j j UÎ ^ J J

V LJi t) ( « _ ) ( « - A : (»^ j e : D L » ^ j U . : j JL» j A J P ü l

E n e s (r .a) 'den. Resûlullah (s.a.s): "İki tâne harîs vardır ki doymazlar: Birisi ilme susamıştır, doymaz. Öbürü de dünyâya karşı hırslıdır, doymaz" buyurmuşlardır .

B - K a y n a t a l a r :

Yukarıdaki metin, el-Hâkim'indir*"°' . Hadîs , değişik sened ve metinlerle; "merfû'", "mevkuf """\ ve "munkatı'" olarak aynca D â r i m î " " ; B e y h a k î " " ve diğer<"" bâzı muhaddisler tarafından da nakledilmiştir.

C - H ü k ü m :

E l - H â k i m , yukandaki nakil için: "Bu, B u h â r î ve M ü s l i m ' i n şartlarına göre sahîh bir hadîsdir. Hadisin senedinde, herhangi bir illet bulamadım" der. Aynı hükme, Telhîs'mâe Zeheb î de iştirak eder. ' I r â k î " " ve Suyûtî"*'; diğer bâzı rivayetlerin bir kısmı için "zaîf", bir kısmı için de "leyyin " ya'ni "peAfazla zararı olmayan"hir senedle rivayet edildiğini söylerler.

Biz , b u bakımdan, e l - H â k i m ' i n bu rivayetini seçtik.

(110) el-Hâkim, el-Müstedrek, 1/92 (iki rivayet). (111) Meselâ: Diğerlerinin yanmda, ayrıca Nehc'ül-Belâğa, III/261, r. 457'de Hz. Ali'nin

hikmetli sözleri arasında da zikredilir. (112) Dârimî, Sünen, 1/81, r. 338, 339, 341 (üç rivayet). (113) Beyhakî, Şu'ab'ül-îmân, vr. 620". (114) Taberânî, Bezzâr, İbn 'Adiyy gibi.

(115) 'Irâkî, el-Muğnî, III/238, haşiye: 4; III/280, haşiye: 1. (116) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, 11/184. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/86-87, r. 260,

261; İbn'ül-Esîr, en-Nihâye, IV/187; Sehâvî, el-Makâsıd s. 434, r. 1206; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ, 11/287, r. 2260; Hût el-Beyrûtî, Esnâ'l-Metâlib, s. 228.

261

Page 285: MESNEVİ HADİSLERİ

(155 ) dr^ L / ^ : ^ ^ ^ ! jyi))

Hünerler sahibi Peygamber 'den u t a m n m . O: "Hizmetçinize, siz ne giyiyorsanız onu giydirin " dedi.

Mustafa, evlâdı olan ümmet ine : "Elinizin altındakilere, yediğiniz şeyden yedirin " diye vasiyette bulundu.

{Mesnevî: C. VI, B. 3974-3975; Ank. Tekmile, VI/395)

A - M e t i n :

: J l i Joy- J J j jydl c - jor - J l i v - ^ ^ l J - ^ b b î -b - UÎJb- J \ J J (.JT L Î İ

Q\ J l Ü dili J p « L ü L - i SİJ- <L«*>IP ( . S ' ^ J *Jpj j t^jlüJl j i bî C - J Î J

•b'jıpî : |JLV-J AJLP .ÜJI J , J U İ jj-vj .üil J l ı^l^Lü ^ U - j

^ ^ . j j a j i «Jü »_j:> î (1)15' j < J (»^-bî AJIİ jt-fl^r- p-SOy- y>-\ d\ : J l i .t^t; j . ^ l i b« jvJüj.<aaiS' j l i j t - fJ ju L» j»-»jiiSvj "^j Ljf ' « - ' J ı J j J ^ ^ br

E b û Z e r r ' i l - Ğ ı f â r î ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Allah'ın, e-linizin altında bulundurduğu hizmetçileriniz, sizin kardeşlerinizdir. Kimin, kardeşi elinin altında hizmetçi olarak bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Aynı zamanda onlara, altından kalkamayacakları şeyi teklîf etmeyiniz Eğer, altından kalkamayacakları bir şeyi teklîf ederseniz onlara yardım e(///ıfe" buyurmuşlardır .

B - K a y n a k l a r :

Yukar ıdaki met in , B u h â r î ' n i n Sahîh ' inden'"" alınmıştır . Aynı r ivayette iki satırlık bir de sebeb-i vürûd k ısmı vardır ki , bu kıs ım buraya al ınmamışt ı r .

(117) Buhân, Sahîh. 111/123.

262

Page 286: MESNEVİ HADİSLERİ

Hadîsi ayrıca, müşterek ve değişik sened ve met inler le Buhârî'"", Müslim'"'», Tirmizî'""», İbn Mâce""»; A h m e d b. Hanbel"^" de r ivayet etmişlerdir .

C - H ü k ü m :

Hadîs , ittifakla "sahîh "d i r .

Peygamber: "inanan, kamışa benzer" demiştir. İçi boş olunca feryâd eder.

(Mesnevi: C. VI, B. 4213; Ank. Tekmile, VI/440)

A ç ı k l a m a :

Hadîs mecmûalannda, bu mealde bir hadîs tesbît edemedik. Sâdece Gazâlî""», Ebû Tâlib el-Mekkî (ö: 386) 'ye nisbet ederek, şöyle bir metin nakleder:

lil -jU-jSlI f:> i y i \ y>j - Ji. j k J l Ji. y \ Jli

• r ^ jiîj

Ebû Tâlib el-Mekkî der ki: "İnsanın karnı, aynen ud'a benzer. O ud'un sesi, hafif ve inceliğinden dolayı, güzeldir. Zira, ud'un içi boştur, dolu değildir. İnsanın içi de böyledir. İçi boş olunca, okuyuşu (tilâveti) tatlı, namazı devamlı, uykusu ise az olur".

(118) Buhârî, el-Edeb ul-Müfred. s. 75-79, r. 187, 188, 189, 190, 192, 193, 194, 199. (119) Müslim, Sahîh. VII/232; V/92-94 (dört rivayet). (120) Tirmizî, Sünen, VIII/126. (121) İbn Mâce, Sünen, 11/1216-1217, r. 3690, 3691. (122) Ahmed b. Hanbel, Müsned IV/36; V/161. Ayrıca bkz. Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât, 11/231,

r. 3345. (123) Gazâlî, îhyâ, III/83, Fazilet ul-Cûi ve Zemm 'iş-Şebei.

263

Page 287: MESNEVİ HADİSLERİ

Metni , Mesnevî dışında sâdece îhyâ 'da tesbît edebildiğe. Görüldüğü gibi bu da hadîs değil , meşhur Mutasavvıf Ebû Tâlib e l -Mekkî ' n in sözüdür. Zaman zaman karşılaşıldığı gibi, bunun, ileriki devirlerde hadîs hüviyetine bürünmüş olması da muhtemeldir .

/ > > ^

Peygamber Aleyhisselâm da: "Ey eziyet ve zahmet! Şiddetlen, açılırsın " demiştir. Bütün Kur 'ân ve gökten inen kitaplar, bunu anlatır.

{Mesnevî: C. VI, 4255. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. Tekmile, VI/446)

A - M e t i n :

Jl y^S- Jl ^ bî ı_jl50l J J j Jl djw Jl Jl Jy~J~\ <üll JuP j j î U

Jl CJ:^ bî j J U Jl, V Î bî <t^H\ y} J l î yi-^ j ı , Xş. j ı , Jj^ \^ t^UI JüU-l

J J - J j l S ' : J l i -UP «il ^ j >_JÜ9 ^J, Jl, ^ jP aJjr jS- AJI jP l J J İİI J - p

jkj s^jî (^J ı i l : J _ j ^ (t-b-j AJIP (_jL^ -üil

Ali b. Ebî Tâlib ( r .a) 'den. Peygamber Efendimiz: "Ey eziyet ve zahmet, şiddetlen; a f i / ı r s ı « / " buyururlardı .

B - K a y n a k l a r :

Hadîsi , bu sened ve metinle sâdece Kuzâ ' î ' n in Müsned'üş-Şihâb 'ında"*" tesbît edebildik. Ayrıca, Deylemî"'" de hadîse yer verir. Diğer

(124) Kuzâ'î, Müsned'üş-Şihâb, vr. 91 ' , r. 495. (125) Deylemî, Müsned'ül-Firdevs, vr. 34*'.

264

Page 288: MESNEVİ HADİSLERİ

ikinci el kaynaklar da""' hep bu iki kaynağa atıflar yaparlar.

C - H ü k ü m :

Suyûtî""*,"^ « ı / " r u m u z u n u koyar.

( 158 ) ^^^^-/'-^y? (^^^ '^/^

Mustafâ Aleyhissalâtü vesselam: "Ben kimin mevlâsıysam, şüphe yok ki, Ali de onun mevlâsıdır" buyurdu.

(Mesnevi- C. VI, 4538. beyitten önceki BAŞLIK; Ank. Tekmile, VI/488)

A - M e t i n :

L İ cu>tc* J l i J J İ-J^ J p ÂJ I - İ LJJLJ- J J J-'>-S^ LJJL?- jLio J J X ^ bji

: J l i U P İîıl ^ ^^1 js> (»ijî J J J J j j î ç l J P O J - ^ J ^ ^ l .»N|y. oN/yı O u T jA

... Zeyd b. Erkam veya Ebû Süreyha (r.a)'dan. Peygamber Efendimiz: "Ben kimin mevlâsı isem, şüphe yok ki, Ali de onun «lev/âs/rfır" buyurmuşlardır.

B - K a y n a k l a r :

Yukandaki metin, Tirmizî'nindir»'^". Hadîsi, aynı sened ve metinle el-

(126) Sehâvî, el-Makâsıd, s. 59; Suyûtî, el-Câmi us-Sağîr, 1/42; 'Aciûnî, Keşf'ül-Hafâ, 1/127; Hût el-Beyrûtî, Esna'l-Melâlib, s. 40. Ayrıca bkz. İbn'ül-Esîr, en-Nihâye. 1/30; Zehebî, Mîzân, 1/538.

(127) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, a.g.y. (128) Tirmizî, Sünen, XII1/165.

265

Page 289: MESNEVİ HADİSLERİ

H â k i m " " ' ; farklı sened ve aynı metinle Bulıârî"^"', A i ımed b . Hanbe l " " ' , İ b n M â c e " ' " de rivayet etmişlerdir. Nesâî"" ' ise bütün rivayetleri bir araya toplamıştır. T i r m i z î ve B u h â r î dışındaki rivayetlerde, ayrıca, sebeb-i vürûd kısmı da vardır.

C - H ü k ü m :

Hadîsin değer hükmü için T i r m i z î : "Bu, sahîh ve hasen bir hadîsdir" der. e l - H â k i m de, birinci rivayeti için: '*Buhârî ve M ü s l i m ' m şartlarına göre"; ikinci rivayeti için de: 'TMüslim'/n şartına göre sahîh bir hadîsdir" der. Suyûtî'^"' de "hasen" rumuzunu koyar.

e l - H â k i m ' i n , diğer bir rivayeti de, aşağı y u k a n aynı mânâda ve sâdece

lâfız değişikliği ile "-tJj LU ol» LuT y." şeklindedir"'"'.

(129) el-Hâkim, el-Müstedrek. 111/110 (iki rivayet). (130) Buhârî, et-Târîh ul-Kebîr. 1/375; IV/193. (131) Ahmed b. Hanbel, Müsned. 1/84; lV/281, 368, 370, 372. (132) İbn Mâce, Sünen. 1/45, r. 121. (133) Nesâî, Hasâisu Emîr'il-Mü'minin Ali b. Ebî Tâlib. s. 15-16 (on rivayet). (134) Suyûtî, el-Câmi'us-Sağîr, II, r. 9000 [Naşirin notu: Elimizdeki tez nüshasmda metin

içinde dipnotu numarası verilmiş, ancak dipnotları kısmında bir açıklama yapılmamıştır. Biz, ilgili cild ve hadîs numarasını tesbît edip burada verdik. Eserin 1401 (1981) tarihli Beyrut (Dâr'ul-Fikr) baskısındaki yeri ise 11/642'dir].

(135) el-Hâkim, el-Müstedrek. 11/130. Ayrıca bkz. İbn Kuteybe, Te'vîlü Muhtelif il-Hadîs. s. 42; Hatîb et-Tebrîzî, Mişkât. 111/243, r. 6082; Zehebî, Mîzân. 111/294; lV/235; 'Aciûnî, Keşfül-Hafâ. 11/274, r. 2591.

266

Page 290: MESNEVİ HADİSLERİ

I K I N C I B Ö L Ü M

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N

D E Ğ E R L E N D İ R İ L M E S İ

Page 291: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 292: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V I H A D Î S L E R I ' N I N

D E Ğ E R L E N D I R I L M E S I

Bu bölümde, Mesnevî'de kullanılan hadîslerin muhtevaları bakımından bir değerlendiri lmesi, hadîslerin kaynaklara dağılışı ve sıhhat derecelerine göre bir tasnifi yapılacaktır.

Bu sözünü ettiğimiz hususlar, tahrîci yapılan eserin ele aldığı mes ' e l eye ve âid olduğu ilim dalına göre farkhiık göstermektedir . Meselâ bir Fıkıh kitabı, bir Kur'ân Tefsiri, bir Târih, Tıb, Edebiyat, Kelâm ve genel kültür eseri üzerinde yapılacak tahrîc çalışmasında, hadîslerin muhtevasında farklılık olabileceği gibi, ağırlıklı kaynakları da değişiklik arz edecektir. Bu farklılık, bilhassa konularına göre tasnîf edilen kaynaklar için bahis konusu olup, Müsned ve Mu 'cem gibi, hadîslerin râvîleri dikkate almarak yapılan tasniflerde kendini pek hissettirmeyecektir.

Tesbît edilen Mesnevî hadîsleri gözden geçirilince, üzer inde durulması gereken bâzı farklı noktaların bulunduğu dikkati çekmektedir:

1- M E S N E V I H A D Î S L E R I ' N I N M U H T E V A S ı

Mesnevî'nm, "tasavvufî ve ahlâkî karakterli" bir eser o lduğuna ve, eğitici ve öğretici bir üslûbla yazıldığına yukarıda işaret etmiştik.

İslâm âlimleri ve özellikle hadîs münekkidleri, hadîsleri , muhtevaları bakımından iki grupta mütâlâa etmişlerdir: Fıkhî konulara dâir olan hadîslere "Ahkâm hadisleri", bunun dışındakilere de "Fezâil" adını vermişlerdir . Birinciler, umumiyet le Fıkıh konularına göre plânlanan "Sünen"\er ile "Cami'"\enxi ilgili bölümler inde {Kitâb'larvada) toplanmış; ikinci gruptan hadîsler ise, yine aynı kaynakların, çoğunlukla Kitâb'üz-Zühd, Kitâb'ür-

269

MESNEVI HADÎSLERI FORMA 19

Page 293: MESNEVİ HADİSLERİ

Rikâk, Kitâb ul-Edeb. Kitâb ul-Birr ve's-Sıla, Kitâb ul-llm, Kitâb ut-Tıb, Kitâb'ül-Menâkıb, Kitâb'ül-Fiten ve'l-Melâhım, Kitâb'ül-Kıyâme.... gibi bö lüm başlıkları altında serpiştirilmişlerdir. Yukarıdaki bö lüm başlıkları, hacimli bir hadîs mecmuasın ın içinde yer aldığı gibi, yerine göre, muhaddis lerce müstakil olarak tasnif edilmiş bir hadîs kitabının ismi şeklinde de karşımıza çıkabilmektedir .

Deni lebi l i r ki ; Mesnevi'âe yer alan hadîslerin kahir ekseriyeti , '"İbâdât - Muamelât - Ukübat" şekl inde ifade edilen mevzula ra âid b ö lümler içinde bu lunmamak ta , t amâmına yakını , "Fezâil" g rubuna giren bö lümle r aras ında yer almaktadır . Ni tek im Muvatta', Nesâ î ' n i n Sünen 'i, B e y h a k î ' n i n es-Sünen 'ül-Kübrâ 'sı, hat tâ D â r e k u t n î ' n i n Sünen 'i gibi fıkhi konulara ağırl ık veren kaynaklarda , ya hiç bu lunmamakta , ya da pek azında yer ver i lmekte o lduğu müşahede edi lmektedir . Bunlar ın da, hadîsin bir başka yönünden dolayı o bö lüm içine al ınmış o lduğu dikkat ten k a ç m a m a k tadır. Bu du rum bizi , Mesnevî hadîsler inin kaynaklar ına bir göz a tmağa yönel tmişt i r .

2 - M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N K A Y N A K L A R I

Daha önce, çeşitli münâsebetler le , hadîs kaynakları üzerinde durmuştuk. Burada onları tekrar edecek değiliz. Ancak, t a h r î c ç a l ı ş m a l a r ı nin bir karakterini ortaya koyması bakımından, bu kaynaklarla. Mesnevi 'de yer alan hadîslerin bir mukayesesini yapmayı deneyeceğiz. Bu mukayese , üzer inde tahrîc çalışması yapılan eserin muhtevası ile, o eserde yer alan hadîslerin araştırı lmasında, başvurulacak kaynakların muhtevası arasında bir uyum bulunması gerektiği vakıasını ortaya çıkarmağa yarayacaktır .

Mesnevî'de, müker re r l e r hâr iç , sarahaten kayded i l en 150 c ivar ında had îs kul lanı lmış t ı r . Biz , aç ıkça had îs tasrîh ed i lmediğ i hâ lde , hadîs o lma ih t imâl in i göz önüne alarak, bir kaç beyt i de a raş t ı rmamız aras ına aldık. Böy lece 158 r a k a m ı n a ulaşt ık. Bu arada, Mesnevî üze r inde yapı lan d iğer ça l ı şmala rda karş ı laş t ığ ımız bâz ı "gözden kaçma"la.r, b i z im için de vari t olabil ir .

Bu hadîslerin kaynaklara dağılışı şöyledir:

270

Page 294: MESNEVİ HADİSLERİ

Muhaddis in adı Muhaddis in ö lüm târihi Hadîs s

1) Mâl ik b. Enes (179/795) 5

2) 'Abdullah b. e l -Mübârek (181/797) 10

3) Tayâlisî (204/819) 20

4) A h m e d b. Hanbel (241/855) 48 5) Dârimî (255/869) 27 6) Buhârî (256/870) 37 7) Müsl im (261/875) 42

8) İbn Mâce (273/886) 34

9) Ebû Dâvûd (275/888) 33 10) Tirmizî (279/892) 48 11) Nesâî (303/915) 14

12) e l -Hâkim (405/1014) 37

13) Ebû N u ' a y m (430/1039) 20

14) Kuzâ' î (454/1062) 62

15) Beyhakî (458/1066) 60

Yukandaki listeye, kullandığımız bütün kaynaklar alınmadığı gibi, bu rakamlar arasında yer alabilecek miktarda hadîs bulunmasına rağmen, ikinci el eserlerden tâkib etme durumunda kaldığımız kaynaklar da -değerlendirmenin sıhhati açısından- dâhil edilmemiştir.

Araşt ı rmamızın bir kısmının dökümü olan bu liste, -îtirâf e tmek gerekir ki- araştırıcısını tatmîn etmemiştir . Zîrâ o, araştırmanın başından sonuna kadar, Mesnevî hadîslerinin kaynaklarını tesbît etmekle, aynı zamanda Mevlânâ ' n ın hadîs kaynaklarını da tesbît edebileceği ümidini besliyordu. Görüldğü üzere, Mevlânâ ' n ın , oldukça geniş ve dağınık olan bu ve benzeri kaynaklan gözden geçirdikten sonra, işlediği mevzua uygun hadîsleri seçerek eserinde kul lanmış olabileceğini kabul etmek, aklen m ü m k ü n olsa bile, fiilen biraz güçtür. Nitekim, münhasıran H a d î s i l m i ile meşgul olanlar kısmen istisna edilebilirse de, diğer sahalarla uğraşanların hadîs malzemeleri, umumiyet le , birkaç "el kitabı"na inhisar edegelmiştir .

Bu sebeple, yukandak i listeye aldığımız ve geri kalanlarını da dipnotlarında gösterdiğimiz eserler için: "Bunlar, Mesnevî hadîslerinin kaynakla-

271

Page 295: MESNEVİ HADİSLERİ

rıdır" demek doğrudur; fakat, "Mevlânâ'nın hadîs kaynaklandır" demek oldukça zordur. Bunlar değilse, ya hangileridir? sorusu ise, bu araşt ırmanm şumûlü dışmda kalmaktadır . Bu noktada, devreye "kültür târihçisi"nm girmesi gerekmektedir .

Ni tekim, M e v l â n â ' n ı n kullandığı hadîs kaynaklarının tesbîti, bir bakıma, Anadolu Selçukluları döneminde kullanılan hadîs kaynaklarının da tesbîti demek olacaktır.

3- M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N S I H H A T D E R E C E L E R İ

Hadîs tenkidi ile meşgul olan İslâm âlimleri, hadîsleri. Peygamber Efendimiz 'e aidiyetinin sübût 'u bakımından arz ettiği duruma göre bir değerlendirmeye tâbi tutmuşlar ve onları, ayrı ayn kıymet hükmü ifâde eden tâbirlerle adlandırmışlardır: "Sahîh ", "Hasen " ve "Zaîf" gibi tâbirler, metnin değil, daha çok senedin tahlili sonucu vanimış olan hüküm ifâdeleridir. Maamâfîh, metinde ş â z ve i 11 e t gibi bir durum varsa, keyfiyet yine aynı hükümlerle ifâde edilmiştir. Bu arada, Peygamber Efendimiz' in sözü olmadığı hâlde ona nisbet edilen sözlere ise "mevzu' " sıfatım vermişlerdir.

Daha önce, hadîslerin "Ahkâm" ve "Fezâil" o lmak üzere iki grupta mütâlâa edildiklerini kaydetmiştik. İşte bu taksim, hadîs münekkidler ince dâima göz önünde bulundurulagelmiş; hadîslerin sıhhat dereceleri tâyin edilir ve onlar mes ' e l ede d e l i l olarak kullanılırken, "Ahkâm Hadîsleri" ile "Fezâil Hadîsleri", ayrı ölçüler içinde değerlendiri lmeye tâbi tutulmuşlardır. Ni tekim pek çok İslâm ulemâsı; "haram - helâl", "cevaz - adem-i cevaz" gibi h ü k ü m ifâde eden hadîslerin rivayetinde ve delîl olarak kabulünde titiz davranıldığını; aksine, "terğib", "terhib", "teşvik", "nasihat" hüviyeti taşıyan hadîslerin nakl inde ve kabulünde ise müsamahal ı bir tu tum içinde bulunulduğunu ifade ederler"'.

Öte yandan, burada senedsiz hadîs ve haber nakletmenin ortaya çıkardığı bir problem ile karşılaşıyoruz. Şöyle ki, bir kısım klâsik kaynaklarda. Peygamber Efendimiz ' in hadîslerinin yanında, s a h a b e ve t â b i ' û n

(1) Bu konudaki görüşlerin bir kısmını, Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye adlı eserinin "Bâb'üt-teşeddütfîehâdîs'il-ahkâm ve't-tecewazfîfezâil'il-a'mâl"haşhğ\ alünda toplamış (s. 133-134); el-Leknevî ise, el-Ecvibet'ül-Fâdıla isimli eserinin "Kabul'ül-hadîs'iz-zaîffîfezâil'il-a 'mâ/" başlığı altında, hemen hemen bu konudaki görüşleri bir araya getirmiştir (s. 36-65).

272

Page 296: MESNEVİ HADİSLERİ

sözleri de senedleriyle birlikte yer almaktadır, tslâm âlimleri, bu neviden sözleri, hadîsin bir çeşidi olarak değerlendirmişler ve , birbirinden ayırıcı mâhiyette ifadeler kul lanmak suretiyle, karışıklığı önlemişledir. Ni tekim "merfû' hadîs", "mevkuf hadîs", "maktu' hadîs" tâbirleri bu maksatla ortaya çıkmıştır.

Ne var ki, sened tamamen atılınca, ortada sâdece metin kalmakta; netice olarak da bunlar, ileriki devirlerde. Peygamber imiz ' in hadîsi diye yayılmaktadır. Bilhassa Hz. Al i 'n in sözlerinden birçoğu, "mevkuf" iken, "merfû'" hüviyetine büründürülmüştür . Arıza, biraz da sistemin bünyesinden gelmektedir.

Bu gibi durumlarda, daha sonraki hadîs tenkîdcisi ise "bu, mevzu' bir hadîsdir" hükmünü vermiştir. Muhteva bakımından hadîslerini ruhuna uygun olduğu hâlde, "mevzu' hadîsler" arasında zikredilen bir kıs ım ifâdelerin, böyle bir sebep sonucu ortaya çıktığı, araştırma neticesinde vuzuha kavuşabilmektedir . Mesnevî 'de de benzer durumlarla karşılaşılmıştır.

Mesnevîhadîslerin "sıhhat derecelerine göre durumları" şöyle tasnîf edilebilir:

a) S a h î h 78

b ) Z a î f 38

c) Sıhhat derecelerini tesbît edemedikler imiz 4

d) Kaynaklarını tesbît edemedikler imiz 16

e) Meşhur olan şekli hadîs olmayıp da benzerini tesbît et t iklerimiz 8

f) Hadîs olmadığı üzerinde yaygın görüş olup, kaynaklarda da tesbît edemedikler imiz ( M e v z u ' ) 14

Y e k û n 158

Hemen ifâde edelim ki, bu rakamlar, araştırmalarımız çerçevesinde elde edilen sonuçlardır. Özellikle ilk devir yazmaları üzer inde sürdürülecek çalışmalar sonucu, bu rakamlarda, Mesnevî lehine büyük değişiklikler olabileceği yolundaki kanâatimizi muhafaza ediyoruz.

273

Page 297: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 298: MESNEVİ HADİSLERİ

S O N U Ç

Tahrîc çalışmalarının esâs hedefi, bir eserde kullanılan hadîslerin kaynaklarını ve buna bağlı olarak sıhhat derecelerini tesbît edip, o eserin, hadîsleri bakımından durumunu aydınlığa kavuşturmaktır .

Mesnevî de , çeşitli yönleriyle çok işlenen bir eser o lmasına rağmen, hadîsleri üzerinde ciddî araştırmalar yapı lmamış eserler arasında bulunmaktadır. Böyle bir boşluğu doldurma gayesiyle üzerine eğildiğimiz bu araştırmadan elde edilen neticeler, ilgili bölümlerde gösterilmiştir.

Mesnevî'nm, hadîsler ini "metin" o larak tesbît ederken, daha önce de belir t t iğimiz üzere , sarahaten hadîs olduğu kaydedi lenler i aldık. Bu ölçünün dışına çıkt ığımız bi rkaç istisna ile birl ikte "158 hadis" tesbît e tmiş bulunuyoruz , itiraf e tmek gerekir ki, Farsça 'ya olan vukufumuzun yetersizliği, b u rakamın değişmesine yol açabilecektir . Zîrâ, hadîs ler bak ımından Mesnevî 'nin üs lûbu o kadar şaşırtıcıdır ki, beyi t içinde geçen "bir teli Arapça kelime", bazen , uzunca bir hadîs metninin herhangi bir ke l imes i , beyt in ger iye kalan Farsça k ısmı da, o hadîsin meal i o labi lmektedir . Bu durumun tam kavranabi lmes i için, Farsça 'ya vukuf yanmda , çok geniş hadîs küll iyâtının "mânâ" o larak hafızada olması da gerekmektedi r . Gerçi tahrîc çal ışmalar ında. Peygamber imiz ' i n hadîsi o lduğu bel i r t i lmeyen veya böyle bir iddiası da bu lunmayan ifâdelerin tahkiki , araş t ı rma şümulünün dış ında bırakı lmışt ı r .

Hadîslerin, hadîs olduğu tasrîh edi lmeden, müellifin kendi sözü imiş gibi kullanılması keyfiyeti, ilk d e f a M e v l â n â ' d a görülen bir tatbikat değildir. Nitekim ünlü muhaddis B u h â r î , kendi şartlarına uymayan bir senedle rivayet edilmiş hadîsleri, senedli olarak el-Câmi'us-Sahîh'mm arasına almamış ; fakat, o konuda başka hadîs yok ise, sanki kendi ifâdesiymiş gibi "bâb" başlığı yaparak, hadîsin "metin" kısmını aynen koymuştur . O, teknik zaruretlerden doğan bir maniayı , büyük bir maharet le böylece aşmış, "sözü kendine mâl ederek mânâyı muhafaza etmeyi" başarmıştır .

Elimizdeki pek çok örnek içinden bir tanesini buraya kaydetmek

275

Page 299: MESNEVİ HADİSLERİ

ist iyoruz: B u h â r î ' n i n , el-Câmi'us-Sahîh'inin "Kitâb'ül-At'ime" bölümünün (VI/195) , sondan dördüncü bâbı aynen şöyledir:

" U P ili ^ ^^jı j p ajijA J j ^ ' ^ ^uJ i ^'UJi Ji» ^LiJi ^UJi "

"Yiyip şükredenlerin durumu, aynen oruç tutup sabreden gibidir, bâbı. Bu konuda, E b û H ü r e y r e ' ı « ' n de Peygamber Efendimiz 'den bir rivayeti vardır".

B u h â r î , bu babın altına hiçbir hadîs kaydetmeden, müteâkib baba geçmiştir. Bu ifâdelerde, görünüşte, sarahaten hadîs yoktur; fakat gerçekte, işaret ettiği iki hadîs mevcûddur :

1) Bâb başlığı olan met in ki , A h m e d b . H a n b e l {Müsned, 11/283, 289) ve İ b n M â c e {Sünen, 1/561, nu :1765) tarafından S i n a n b . S e n n e (r.a) kanal ıyla r ivayet edi lmiş olan bir hadîsdir . Ve senedi bak ımından "hasen "d i r .

2) "Bu konuda E b û Hürey re ' « / / ı de Peygamberimiz (s.a.s)'den bir rivayeti vardır" diye işaret ettiği ki, bu da, Kuzâ ' î ' n in Müsned'üş-Şihâb'mda (vr. 157") kaydettiği E b û H ü r e y r e rivayetidir: " ^ U ^'U. y ı^î (vpü= L^^y'

"Nice yiyip şükreden kimseler vardır ki, onların ecri, oruç tutup sabredenlerden daha büyüktür".

Bu rivayet ise, senedi bakımından "zaîf "dir.

Görüldüğü üzere, hasen ve zaî/ 'hadîslerle, kendi şartına uymayan sahîh hadîsleri el-Câmi'us-Sahih'ine a lmama prensibine uyan B u h â r î , o konuda şartına uyan bir r ivayet bulamadığı için, hadîs olduğunu hiç tasrîh etmeden, "hasen" olanını "bâb " başlığı yapıp, "zaîf" olanına da işaret etmek suretiyle, hadîsçi dehâsının maharetini göstermiştir. O, bu davranışı ile, hasen ve za^/" hadîsleri eserine almış olma i thamına mâruz kalmaktan da kendini korumuş olmaktadır .

Aynı durum, yer yer M e v l â n â ' d a da görülmektedir . Meselâ araştırmamızın 7. beyt inde: "Çalışan kimse Tanrı sevgilisidir, işaretini dinle" şeklinde bir örneğini kaydett iğimiz üzere; işaretini dinle", remzini işit", "..... sözüne kulak ver", "..... prensibine uy" gibi ibarelerle naklettiği sözlerin, hadîs olup olmadığı tasrîh edilmemiştir . Araştırıldığı takdirde, birçoklarının, lâfzan veya meâlen hadîs oldukları anlaşılabilmektedir.

276

Page 300: MESNEVİ HADİSLERİ

Elde edi len sonuçlara göre , Mesnevî hadîs ler in in b ü y ü k çoğun luğu (% 75), meşhur hadîs mecmûala rmda senedi ile birlikte yer almaktadır. Kaynakları tesbît edi lemeyen 16 hadîs . Mevzuat kitaplarına da gi rmeyen metinlerdir. Bilhassa; "edeb", "zühd", "fezâil" grubuna giren ilk devir yazmaları da üzerinde derinleştirilecek çalışmalar, bu metinlerin de vuzuha kavuşmasına yardım edecektir. Tasnîf devri kaynaklarının neşir hayât ına kazandır ı lması zarureti, bu konuda kendini iyice hissettirmektedir. Öte yandan Mesnevî'de kullanılıp da, muahhar devir hadîs münekkidler inin bir kısmının "mevzu ' " diye hükmettikleri metin sayısı 14 olarak karşımıza çıkmaktadır ki, bu rakam, bütünün % 8'ini teşkîl etmektedir.

Elde edilen bu netice ile, Mesnevî'nin hadîsleri, bütün ayrıntıları ile a-çıklığa kavuşmuş olmaktadır.

Bu neticeyi elde ettikten sonra, mes 'e lenin bir başka yönüne işaret etmek zarureti ortaya çıkıyor. Şöyle ki: Tasavvuf eserlerdeki hadîslere îtimat olunamayacağı, bunların çoğunun uydurma hadîsler olduğu yolunda bir kanâat mevcûddur. Öyle ki, bu kanâat, kafada ve sözde değil, neşriyatta ve fiiliyatta müşahede edilmektedir. Öbür taraftan da, hadîsleri üzerinde en az çalışmış saha, tasavvufî eserler olarak karşımıza çıkmaktadır. Üzerinde en çok tahrîc çalışması yapılanların ise. Fıkıh dalının eserleri olduğu görülmektedir.

Bu tesbît, bir tasavvufî eserle fıkhî eseri hadîsleri bakımından karşı laştırmak ve neticelerini, mukayesel i bir şekilde ortaya koymak zarureti ile karşı karşıya getirmektedir. Bu maksatla seçtiğimiz fıkhî eser, 'Alâ'üd-dîn es-Semerkandî (ö: 552/1157) 'n in Tuhfet'ül-Fukahâ 'sı olmuştur.

Semerkandî , isminden de anlaşılacağı üzere, Semerkand lıdır. Mevlânâ ' n ın doğum yeri olan Belh 'e çok yakındır. Her ikisi de; a y n ı c o ğ r a f î b ö l g e nin, a y n ı i k 1 i m in iki klâsik kültür merkezinin yetiştirdiği şöhretlerdir. Mev lânâ ' d an 120 sene önce vefat etmiştir. Öte yandan, her ikisinin de eseri, senedli rivayet geleneğinin terk edildiği dönemin mahsûlüdür .

Tuhfet 'ül-Fukahâ 'mn hadîsleri üzerinde de, aynen bizim Mesnevî hadîslerinde tâkib ettiğimiz metoda uygun ciddî bir tahrîc çalışması yapılmıştır. Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi Hadîs Üstadı M u h a m m e d Muntas ır el-Kettânî ve bir arkadaşı tarafından gerçekleştirilen bu araştırma, eserin aslı ile birlikte, dört cild hâlinde (Beyrut 1964, 220 s.) neşredilmiştir.

Üstâd e l -Kettânî ' n in tesbîtine göre, Tuhfet 'ül-Fukahâ 'da 629 hadîs bulunmaktadır. "Mütevâtir" ye "sahîh" olanlar dışında, bunların, 92 ' s i

277

Page 301: MESNEVİ HADİSLERİ

"zaîf hadîs"âır. 30 k a d a n "muharref"dir. 20 küsurunun "kaynağı belli < / e ^ / / " d i r . Aralarında 8 tâne de " m e v z i î ' hadis" bulunmaktadır. Bu neticeye göre, "ahkâm hadîsleri"nde bulunmaması gereken çeşitli vasıftaki rivayetlerin toplamı, yekûnun % 25 ' ine yakınını teşkil ettiği ortaya çıkmaktadır .

Buna benzer mukayeseler , Mesnevî dışında diğer bir tasavvufî eserle, Tuhfet ul-Fukahâ 'dan başka bir fıkhî eser üzerinde de yapılsa, sonucun pek az rakam değişikliği ile -üç aşağı beş yukan - aynı olacağı kanâatindeyiz. Halbuki fıkhî eserlerde "zaîf", "muharref" ve "mevzu'" hadîsler bulunabileceği hususu pek dile getirilmemiştir.

Tasavvufî eserlerdeki hadîslerin sıhhat dereceleri üzerindeki u m û m i görüşü derli toplu bir yerde veren müelliflerden birisi İ zmi r l i İ smâ î l H a k kı 'd ı r . O, Siyer-i Celîle-i Nebeviyyem adlı serinde, kendi kanâtini de ilâve ederek, bu konudaki literütürü hulâsa etmiştir. Eserinin, "Kütüb ü resâil-i gayr-i mu'tebere-i meşhûre" (Meşhur gayr-i mu ' t ebe r kitap ve risaleler) başlığı altında (s. 88) şu bilgiyi verir:

"Mevzû'ât kitaplarında, ahbâr-ı mevzua' ile meşhûn (dolu) olduğu veya rivayeti gayr-i mevsuk bulunduğu beyân olunan kütüb ve resâil bunlardır" diye giriş yaptıktan sonra, 52 madde hâlinde teker teker ki taplan tanıtır ve 4 3 . sırada (s. 96) Tasavvuf ve Ahlâk kitaplarına yer verir:

"Kütüb'üt-Tasavvuf ve'l-Ahlâk: Ehl-i hadis, tasavvuf ve ahlâk kitaplarındaki ehâdîse itimâd etmezler" der ve bir miktar mevzu' hadîs kaydett ikten sonra da:

gibi, kütüb-i ahlâkta ve tasavvufta ehâdîs-i Nebi olarak gösterilen akvâl: Muhaddisin indinde hadîs-i Nebi değildir. Çoğu, belki de hepsi, mutasavvife sözleridir" diyerek bitirir (s. 97).

B u i fâdeler ; sınırı ç i z i lmemiş , misâ l i gös t e r i lmemiş , şumûlü bel irt i l m e m i ş is t i sna t a n ı m a y a n u m û m î b i r h ü k ü m hüviye t in i t a ş ımaktad ı r . Öte y a n d a n İ z m i r l i ' n i n m a d d e m a d d e s ı ra ladığı 52 k i tap içer i s inde , hiç fıkhî eser i smi ye r a lmamış t ı r . Zâ ten böy le b i r iddia da ileri s ü r ü l m e m e k -tedir .

(1) İzmirli İsmâîl Hakkı, Siyer-i Celîle-i Nebeviyye, İstanbul 1332, Sebîlürreşâd nşr. Nu: 15, Tevsî-i Tıbâ'at Matbaası.

278

Page 302: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî üzerindeki bu araşt ırmamızda elde ettiğimiz sonuçlar ile, fıkhî bir eserin hadîslerinin sıhhat dereceleri bakımından arz ettiği durum, İ zmi r l i ve benzeri müelliflerin, y a y g ı n k a n â a t olarak dile getirdikleri umûmî hükmü geçersiz kılmaktadır.

En çok tenkide uğrayan ve üzerinde ciddî araştırmalar da yapı lmamış olan diğer tasavvufî eserlerin -hiç olmazsa en yaygm olanlarının- hadîslerini tahrîc ederek, üzerinde çok durulan bu mes 'e len in aydınlığa kavuşturulması zarureti bu noktada kendini hissettirmektedir.

279

Page 303: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 304: MESNEVİ HADİSLERİ

B İ B L İ Y O G R A F Y A

' A B D U L L A H b . e l - M Ü B Â R E K (ö: 181/797): Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik (tahkîk: Habîb 'ür-Rahmân el-A'zamî), Malikavn-Nasak 1385/1966.

' A C L Û N Î , İsmâ' î l b . M u h a m m e d (ö: 1162/1749): Keşf'ül-Hafâ ve Müzİl'ül-llbâs an mâ iştehere min 'el-Ehâdis 'alâ Elsinet 'in-Nâs, I-II, Mısır 1351-1352.

A H M E D b . H A N B E L (ö: 241/855): Müsned, I-VI, (nşr. M u h a m m e d Gemrâvî) , Mısır 1313.

' A L Î e l - K Â R Î (ö: 1014/1605): Kitâb'ül-Mevzü'ât'Ül-Kebir, İstanbul 1289. A N K A R A V Î , İsmâîl Rusûhî Dede (ö: 1041/1631): Şerh'ul-Mesnevİ, I-VII,

İstanbul 1289. A R P A G U Ş , Sâfı: "Mevlânâ Celâleddîn Rûmî (1207-1273)", İSTEM, yı l :5 ,

sayı: 10, s. 91 -111 , K o n y a 2 0 0 7 [Naşirin ilâvesi]. A Y V E R D İ , Sâmiha: Âbide Şahsiyetler, Kültür Bakanlığı , Kültür Eserleri:

11 , İstanbul 1976 [Naşirin ilâvesi]. B E Y H A K Î , Ebû Bekir Ahmed b . el-Hüseyn (ö: 458/1066) , Şu'ab'ül-îmân.

Kayseri Râşid Efendi Kütübhânesi , nu: 109 (yazma). B E Y H A K Î : Kitâb'ül-Esmâ ve's-Sıfât, Haydarâbâd 1313 ( 1 . baskı) . B E Y H A K Î : Kitâb'üz-Zühd, Kuveyt 1983 [Naşirin ilâvesi]. B R O C K E L M A N N : Geschichte der Arabischen Litteratur (GAL), l-II,

Leiden \9A?,-\9A9; Supplementband, l-IIl, Leiden 1937-1942. B U H A R Î , Ebû 'Abdul lah M u h a m m e d b . İsmâ' î l (ö: 256/870): el-Câmi'us-

Sahih, 1-VllI, İstanbul 1315. B U H A R Î : el-Edeb'ül-Müfred (nşr. M. Fuâd 'Abdülbâkî ) , Kahire 1379 (2.

baskı) . B U H A R Î : et-Târîh'ul-Kebİr, I-VIII, Haydarâbâd 1362. B U H A R Î : Kitâb'ül-Künâ, Haydarâbâd 1360 (1 . baskı). B U R S E V Î , İsmâîl Hakkı (ö: 1137/1725): Kenz-i Mahfı, İstanbul (trz). C A N , Şefik: Mevlânâ: Hayatı, Şahsiyeti ve Fikirleri, Ötüken Neşriyat , yayın

nu: 305 , İstanbul 1995 [Naşirin ilâvesi].

Page 305: MESNEVİ HADİSLERİ

D Â R İ M Î , Ebû M u h a m m e d 'Abdul lah b . 'Abdur rahmân (ö: 255/869): Sünen, I-II, Kahire 1386/1966.

D E Y L E M Î , Ebû Mansûr Şehrdâr b . Ebû Şücâ ' Şîrveyh b . Şehrdâr (ö: 558/1163): Müsned'ül-Firdevs, Kayseri Râşid Efendi Kütübhânesi, nu: 108 (yazma).

E B Û D Â V Û D , Süleyman b . e l -Eş 'as es-Sicistânî (ö: 275/888): Sünen, I-IV (tahkik: M u h a m m e d Muhyiddîn Abdülhamîd) , Mısır 1369-1370 (2. baskı) .

E B Û N A S R , es-Serrâc: el-Lüma', Bağdâd 1380/1960 [Naşirin ilâvesi]. E B Û N U ' A Y M , A h m e d b . 'Abdul lah el-Isfehânî (ö: 430/1039): Hdyet'ül-

Evliyâ ve Tabakât'Ül-Asfiyâ, I-X, 1351-1357/1933-1938 ( 1 . baskı) . E B Û N U ' A Y M : Delâil'ün-Nübüvve, Haydarâbâd 1320. E B Û T Â L İ B e l - M E K K Î : (ö: 386/996), Küt'ül-Kulüb, l-II, Mısır 1381/1961. E B Û Z E H V , Prof. M. Muhammed : el-Hadîs ve'l-Muhaddisûn, Mısır 1958. F E T T E N Î , M u h a m m e d Tâhir b. 'Ali (ö: 986/1578): Tezkiret'ül-Mevzû'ât,

Beyrut (trz). F Ü R Û Z A N F E R , Bedîuzzamân: Ehâdîs-i Mesnevî, Tahran 1375, Tahran

Üniversitesi yayın nu: 283 . G A Z Â L Î , Ebû Hâmid M u h a m m e d b . M u h a m m e d (ö: 505/1111): İhyâu 'U-

lûm 'id-Dîn, I-IV, Kahire Matba 'a t 'ü l - İ s t ikâme (trz.) H Â K İ M e n - N Î S Â B Û R Î , Ebû 'Abdul lah M u h a m m e d b . 'Abdul lah (ö:

405/1015) : el-Müstedrek 'alâ's-Sahîhayn, I-IV, Haydarâbâd 1334-1342.

H Â K İ M e n - N Î S Â B Û R Î : Ma'rifetü'Ulûm'il-Hadîs (nşr. Dr. es-Seyyid Muazzam Hüseyin) , Kahire 1937.

H A M Î D U L L A H , P ro f Dr. Muhammed : Mecmûat'ül-Vesâik'is-Siyâsiyye li'l-'Ahd'in-Nebevî ve'l-Hilâfet'ir-Râşide, Kahire 1376/1956 (2. baskı) .

H A M Î D U L L A H : "Hz. Peygamber Zamanında Hadîsin Tedvini" (trc. Nâfız Danışman) , A. Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, C. IV, sayı:Il l-IV, Ankara 1957.

H A M Î D U L L A H : Hemmâm İbn Münebbih 'in Sahi/esi (trc. Dr. Talât Koçyi-ğit), Ankara 1967.

H A T Î B e l - B A Ğ D Â D Î , Ebû Bekir A h m e d b . 'Ali (ö: 463/1071): Kitâb'ül-Kifâyejî 'İlm'ir-Rivâye, Haydarâbâd 1357.

H A T Î B e l - B A Ğ D Â D Î : Târîhu Bağdâd I-XIV, Beyrut 1350. H A T Î B e t - T E B R Î Z Î , Veliyyüddîn M u h a m m e d b . 'Abdul lah (ö: 737/1337):

282

Page 306: MESNEVİ HADİSLERİ

Mişkât'Ül-Mesâbîh, I-III, (tahkîk: Nâsıruddîn el-Elbânî) , Dımeşk 1380-1382/1961-1962 ( 1 . baskı) .

H E M M Â M İBN M Ü N E B B İ H (ö: 101/719): Sahîfetü Hemmâm İbn Mü-nebbih, (nşr. Prof. Dr. M. Hamîdul lah; trc. Dr. Talât Koçyiği t ) , Ankara 1967.

H E Y S E M Î , Nûreddîn 'Ali b . Ebî Bekir (ö: 807/1404): Mecme'uz-Zevâid ve Menbe'ul-Fevâid, I-X, Beyrut 1967.

H E Y S E M Î : Keşf'ül-Estâr an Zevâid'il-Bezzâr, l - l l , Beyrut 1399. H Û T e l - B E Y R Û T Î , M u h a m m e d b . Derviş (ö: 1276/1859): Esna 'l-Metâlibfî

EhâdîsiMuhtelifet'il-Merâtib, Kahire 1346. T R Â K Î , Zeynüddîn EbûT-FazI 'Abdurrahmân b . el-Hüseyin (ö: 806/1403):

el-Muğnî an Haml'il-Esfâr fi'l-Esfâr fî Tahrîci mâ fî'l-îhyâ min 'el-Ahbâr {îhyâ 'nin haşiyesinde neşredilmiştir) .

İ B N ' A B D ' İ L - B E R R , Ebû Ömer Yûsuf b . 'Abdülberr en-Nemerî el-Kurtubî (ö: 463/1071): el-İstî'âb fî Ma'rifet'il-Ashâb, I-IV {el-îsâbe'nm alt k ısmında basılmıştır), Mısır 1358/1939.

İ B N ' A B D ' İ L - B E R R : Cami 'u Beyân 'il- 'İlm ve Fazlihi ve mâ Yenbaği fı Rivâyetihî ve Naklihî, Mısır (trz), et- T ıbâ ' a t 'ü l -Münî r iyye (1 . bas-kı).

İ B N ' Ü L - C E V Z Î , EbûT-Ferec 'Abdurrahmân b. 'Ali (ö: 597/1201): Kitâb'ül-Mevzü'ât, l-Il l , Medîne t 'ü l -Münevvere 1386-1388/1966-1968 ( 1 . baskı) .

İ B N ' Ü L - E S Î R , Mecdüddîn Ebû ' s -Sa ' âdâ t e l -Mübârek b . M u h a m m e d el-Cezerî (ö: 606/1209): en-Nihâye fî Garîb'il-Hadîs ve'l-Eser, 1-IV, Mısır 1311.

İ B N ' Ü L - E S Î R , ' Izzüddîn EbûT-Hasan 'Ali b. M u h a m m e d el-Cezerî (ö: 630/1233): Üsd'ül-ĞâbefîMa'rifet'is-Sahâbe, 1-V, Mısır 1284.

İBN F Û R E K , Ebû Bekir M u h a m m e d b . el-Hasan (ö: 406/1015): Kitâbü Müşkü'il-Hadîs, Haydarâbâd 1362 ( 1 . baskı) .

İ B N H A C E R , EbûT-FazI Şihâbeddîn A h m e d b . 'Al i e l - 'Askalânî (ö: 852/1448): el-İsâbe fî Temyiz'İs-Sahâbe, 1-IV, Mısır 1358/1939.

İBN H A C E R : Tehzîb'üt-Tehzîb, 1-XI1, Haydarâbâd 1325-1327 tarihli baskıdan ofset (Beyrut 1958).

İ B N H A C E R : el-Metâlib'ül-'Âliye bi-zevâid'il-Mesânîd'is-Semâniye (tahkîk: Hab ib 'ü r -Rahmân e l -A 'zamî) , Kuveyt 1393.

ÎBN M Â C E , Ebû 'Abdul lah M u h a m m e d b . Yezîd el-Kazvînî (ö: 273/886) : Sünen, I-II (tahkîk: M. Fuâd 'Abdülbâkî ) , Kahire 1372-1373/1952-1953.

283

Page 307: MESNEVİ HADİSLERİ

İ B N ' Ü L - M E L E K , 'Abdüllât î f b . 'Abdülâzîz (ö: 801/1399): Mebârikul-Ezhârfî Şerhi Meşârık'il-Envâr, I-II, istanbul 1303.

İ B N ' Ü N - N E D Î M (ö: 385/995): el-Fihrist, Kahire Matba 'a t 'ü l - İ s t ikâme (trz).

İ B N K U T E Y B E , Ebû M u h a m m e d 'Abdul lah b . Müsl im ed-Dîneverî (ö: 276/889): Te'vîlü Muhtelif il-Hadîs (tashih: M. Zührî en-Neccâr) , Kahire 1386/1966.

İ B N ' Ü S - S A L Â H , Ebû ' A m r Osman b . 'Abdurrahmân (ö: 643/1245): 'U-lûm'ül-Hadîs (Mukaddimetü Îbn'üs-Salâh), (tahkik: Nûreddîn 1-tır), Haleb 1386/1966.

İ S M Â ' Î L P A Ş A , el-Bağdâdî (ö: 1339/1920): Hediyyet'ül-'Arifin Esmâ'ül-Müellifîn veÂsâr'ul-Musannıfîn, I-II, İstanbul 1951-1955.

İ S M Â ' Î L P A Ş A : îzâh 'ul-Meknûnfî'z-Zeyli 'alâ Keşf'üz-Zunûn an Esâmî'l-Kütübi ve 'l-Fünûn, I-II (nşr. Şerefuddin Yaltkaya ve Kilisli Rifat Bilge), İstanbul 1360-1362/1945-1947.

İ Z , Mahir : Tasavvuf İstanbul 1969 (Rahle yaymları) . İ Z M İ R L İ , İsmâîl Hakkı : Siyer-i Celîle-i Nevebiyye, İstanbul 1332. K A S I M b . K U T L U B O Ğ A , Zeynüddîn Ebû ' l - 'AdI (ö: 879/1474): Tâc'üt-

Terâcimfî Tabakât'il Hanefıyye, Bağdâd 1962. K Â T İ B Ç E L E B İ , Mustafa b . 'Abdul lah (Hacı Halîfe) (0:1067/1657):

Keşf'üz-Zunûn an Esâmi'l-Kütübi ve'l-Fünûn, I-II (tahkik: Şerefuddin Yal tkaya ve Kilisli Rifat Bilge), İstanbul 1360-1362/1941-1943.

K E T T Â N Î , es-Seyyîd eş- Şerîf M u h a m m e d b . Ca ' fer (ö: 1345/1926): er-Risâlet 'ül-Müstatrafe li-Beyâni Meşhûri Kütüb 'is-Sünnet 'il-Müşerrafe, Dımeşk 1383/1964 (3 . baskı) .

K U R T U B Î , Ebû ' l -Hasenâ t M u h a m m e d b . Ahmed (ö: 671/1272): el-Câmi u li-Ahkâm'il-Kur'ân, I-XX, Mısır 1387/1967 (3 . baskı) .

K U Z Â ' Î , Ebû 'Abdul lah M u h a m m e d b . Selâme (ö: 454/1062): Müsned'üş-Şihâb, Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütübhânesi , nu: 370 (yazma).

K U Ş E Y R Î , Ebû ' l -Kâs ım 'Abdülker îm b. Hevâzin (ö: 465/1073): er-Risâle, Mısır 1367/1957.

L E K N E V Î , Ebû' l-Hasenât Muhammed 'Abd 'ül -Hayy (ö: 1304/1887): el-Ecvibet'ül-Fâzıla li'l-Es'ilet'il-'Aşarat'il-Kâmile (ta'lîk: 'Abdülfettâh Ebû Gudde), Haleb 1384/1964.

M Â L İ K b . E N E S (ö: 179/795): el-Muvatta', I-II, (tahkîk: M. Fuâd 'Abdülbâkî ) , Kahire 1384.

M E D E N Î , eş-Şeyh M u h a m m e d Mekkî et-Trabzonî (ö: 1191/1777): el-

284

Page 308: MESNEVİ HADİSLERİ

îthâfât'Üs-Seniyye fi'l-Ehâdis'il-Kudsiyye, Kayseri Râşid Efendi Kütübliânesi, nu: 131 (yazma).

M E V L Â N Â , Celâleddîn-i Rûmî (ö: 672/1273): Mesnevi, I-IV, (trc. Veled İzbudak), İstanbul 1956-1957, Maârif Vekâleti yaymı [Naşirin ilâvesi].

M U H A M M E D ' A C C Â C E L - H A T Î B : es-Sünnetü Kable't-Tedvîn, Kahire 1383/1963 ( 1 . baskı) .

M Ü N Â V Î , 'Abd 'ur -Raûf (ö: 1031/1622): Künûz'ül-Hakâyık fı Hadîsi Hayr'il-Halâyık (el-Câmi'us-Sağir'in kenânnda) . Kahire 1373/1954.

M Ü N Z İ R Î , 'Abdülâzîz b . 'Abdülkavî el-Hâfız (ö: 656/1258): et-Terğîb ve't-Terhîb, 1-IV (ta ' l îk: Mustafa M u h a m m e d ' A mmâra ) , Kahire 1373/1954.

M Ü S L İ M , Ebû ' l -Hüseyin Müsl im b . Haccâc el-Kuşeyrî en-Nîsâbûrî (ö: 261/875): el-Câmi'us-Sahîh, 1-VIlI, İstanbul 1329-1332.

N E S Â Î , Ebû 'Abdur rahmân A h m e d b . Şu ' ayb (ö: 303/915): Sünen, I -Vl l l (bi-şerhi Celâlüddîn es-Suyûtî ve hasiyet ' is-Sindî) , Kahire 1348/1930.

N E S Â Î : Hasâisu Emîr'il-Mü'minin 'Ali b. Ebî Tâlib Kerremellâhü veçhe, Mısır 1308.

O K İ Ç , P ro f M. Tayyib: Bâzı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler, İstanbul 1959.

Ö N G Ö R E N , Reşat: "Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî", TDV İslâm Ansiklopedisi, C. XXIX, s. 441-448, Ankara 2004 [Naşirin ilâvesi].

S E H Â V Î , Ebû ' l -Hayr M u h a m m e d b . 'Abdur rahmân (ö: 902/1497): el-Makâsıd 'ül-Hasene Ji Beyâni Kesîrin min 'el-Ehâdis 'il-Müştehira 'Alâ'l-Elsine, Kahire 1375/1956.

S E M E R K A N D Î , 'A lâ 'üd-d în M u h a m m e d b. A h m e d (ö: 552/1157): Tuhfet'ül-Fukahâ, I-IV (tahkîk ve tahrîc: M. el-Muntasır el-Kettânî ve Vehbettul lah ez-Zühaylî) , Beyrut 1964.

S E Z G İ N , P ro f Dr. M. Fuâd: Geschichte des Arabischen Schrifftums (GAS), Band: 1, Leiden 1967.

S E Z G İ N : Buhârî 'nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar, İstanbul 1956. S E Z G İ N : "Hadîs Musannefâtının Mebdei ve Ma'mer b. Râşid'in Câmi'i",

Türkiyat Mecmuası , C. XII , İstanbul 1955. S E Z G İ N : "İslâm Târihinin Kaynağı Olmak Bakımından Hadîsin Ehem

miyeti", İslâm Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, C. 11, cüz: 1, İstanbul ^ 1957.

S I D D Î K Î , P ro f M. Zübeyr: Hadîs Edebiyatı Târihi (trc. Yusuf Ziya Kavak-çı), İstanbul 1966.

285

MESNEVÎ HADISLERI FORMA 20

Page 309: MESNEVİ HADİSLERİ

S U B H Î e s - S Â L İ H : Ulûm ul-Hadîs ve Mustalahuhû. Beyrut 1388/1969 (5 . baskı) .

S U Y Û T Î , Celâlüddîn 'Abdur rahmân b . Ebî Bekir (ö: 911/1505): e/-Câmi'us-Sağîr fî Ehâdîs'il-Beşîr'in-Nezîr, I-II, Kahire 1373/1954 (4.baskı).

S U Y Û T Î : el-Leâ'lî'l-Masnûa f l-Ehâdîs'il-Mevzû'a, I-II, Kahire 1317 ( 1 . baskı) .

Ş E R Î F e r - R A D I Y , Ebû' l -Hasan Muhammed b. el-Hasan el-Mûsevî (ö: 406/1015): Nehc'ül-Belâğa, l-III (şerh: Muhammed 'Abduh; tahkîk: M. Muhyiddîn 'Abdülhamîd) , Mısır Matba 'at 'ül-İs t ikâme (trz).

T A B E R Â N Î , Ebû ' l -Kâs ım Süleyman b . Ahmed (ö: 360/971): el-Mu 'cem 'ül-Kebîr, Feyzullah Efendi Kütübhânesi , nu: 546; Fâtih Kütübhânesi , nu: 1198 (yazma).

T A B E R Â N Î : el-Mu'cem'üs-Sağîr, I-II, Medine 1388/1968. T A B E R Î , Ebû Ca ' fer M u h a m m e d b . Cerîr (ö: 310/922): Câmi'ul-Beyânfî

Tefsîr'İl-Kur'ân, I -XXX, Mısır 1373/1954 (2. baskı). T A N C Î , Prof. M . Tâvît: Şifâ'üs-Sâü li Tehzîb'il-Mesâil (Mukaddimesi ve

notları), Ankara 1956. T A Y Â L İ S Î , Ebû Dâvûd Süleyman b . Dâvûd (ö: 204/819): Müsned,

Haydarâbâd-Dekkan 1321. T İ R M İ Z Î , Ebû ' î sâ M u h a m m e d b . ' î sâ (ö: 279/892): Sünen (Sahîh'ut-

Tirmizî bi-Şerh'il-İmâm İbn'ül-'Arabî el-Mâlikî), I-XIII, Kahire 1350-1352/1931-1934 ( 1 . baskı) .

TİRMİZÎ: Kitâb'üş-Şemâil. İstanbul 1264. W E I S W E I L E R : Istanbuler Handschriftenstudien zur Arabischen

Traditionliteratur, Leibzig (trz). W E N S I N C K : el-Mu'cem'ül-Müfehres li-Elfâz'ü-Hadis'in-Nebevî, I-VII,

Leiden. Y A R D I M , Ali.- Hadîs Kıvücımları (Şihâb'ül-Ahbâr Tercümesi), İstanbul

2007 (2. baskı) . Damla Yayınevi [Naşirin ilâvesi]. Z E H E B Î , Şemseddîn Ebû 'Abdul lah M u h a m m e d b . A h m e d et-Türkmânî (ö:

748/1347) : Tezkiret'ül-Huffâz, I-IV, Haydarâbâd 1375-1377/1955-1958 (3 . baskı) .

Z E H E B Î : Mîzân'ül-İ'tidâl fî Nakd'ir-ricâl, I-IV (tahkîk: 'Ali M u h a m m e d ^ el-Becâvî) , Kahire 1382/1963 ( 1 . baskı) .

Z E H E B Î : Telhîs'ül-Müstedrek 'alâ's-Sahîhayn (el-Hâkim'in e/-M<5teöfreA:'inin alt kısmında neşredilmiştir).

Z E M A H Ş E R Î , Ebû ' l -Kâs ım Cârullah M a h m û d b . Ömer (ö: 538/1143): el-Keşşâffî Hakâik'it-Tenzîl, I-IV, Mısır 1385/1966.

286

Page 310: MESNEVİ HADİSLERİ

E K - 1

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ Ü Z E R İ N D E

B İ R A R A Ş T I R M A •)'">

İslâm''m ilk beş asrı boyunca ortaya konan eserlerde, hadîsler ve târihî haberler değişik bir metodla verilmiştir. Bu dönemin kaynaklarındaki hadîs metinlerinin baş tarafında "sened" denilen bir râvîler zinciri vardır. Bu usûl, başlangıçtan beri, müs lüman ilim adamlarının titizlikle uyageldikleri bir gelenekti .

Sâdece H a d î s sahasında değil , diğer ilim dallarında da bu gelenek carî idi. O devrin; Târih, Tefsir, Fıkıh, Tasavvuf, Menâkıb vb . gibi ilim dallarına âid eserlerinde yer alan hadîsler ve târihî haberler, -istisnasız diyebileceğimiz bir çoğunlukla- hep senedleriyle nakledilmiştir . Meselâ , hukukî bir eser olan İ m â m E b û Y û s u f (ö: 182/798) 'un Kitâb'ül-Harâc'\; Fıkıh Usû-lü'nün ilk meyvesi olarak bilinen, İ m â m Şâfi ' î (ö: 204/819) 'n in er-Risâle'si; T a b e r î (ö: 310/922) 'n in Tefsir ve Târih 'i; biyografik bir eser olan, İ b n S a ' d (ö: 230/845) ' ın Tabakât'ı; tasavvufî bir eser olan K u ş e y r î (ö: 465 /1072) 'n in Risâle'si; İ b n ' A b d ' i l - B e r r (ö: 463/1071) ' in Câmi'u Beyân'il-'İlm'i; H a t î b e l -Bağdâd î (ö: 463/1071) 'n in el-Kifâye'si; S a y m e r î ' n i n (ö: 436 /1044) 'n in

(*) Naşirin notu: Merhum Ali Yard ım 'm bu makalesi Kubbealtı Akademi Mecmuası (yıl:8, Ocak 1979, sayı:l, s. 44-54, İstanbul 1979)'nda neşredilmiştir.

(**) 1967 senesinde, Hz. M e v l â n â ' n m Mesnevî'sinin hadîsleri üzerinde bir çalışma yapmamız tensip buyurulmuştu. Aralıksız iki sene süren bu mesaînin meyvesini, "Mesnevî Hadîsleri: Metin, Kaynak ve Sıhhat Dereceleri Hakkında Bir Araştırma " ismi altında toplamamıza rağmen, irfan hayâtımızın istifâdesine sunmak mümkün o-lamadı. Ancak, uzun zamandır vâki olan sözlü ve yazılı istekleri, bir makale çerçevesinde karşılamayı düşündük. Bu yüzden burada, sâdece sonuçlar üzerinde durduk. Hadîslerden örnekler vermediğimiz gibi, dipnotu vb. gibi açıklayıcı bilgiler üzerinde de durmadık. Değerli okuycularımızdan, bu noktanın göz önünde bulundurulmasını istirham ederiz.

287

Page 311: MESNEVİ HADİSLERİ

Menâklbü Ebî Hanîfe 'si ve daiıa yüzlerce eser bu nakil geleneğine göre te ' l î f edilmişlerdir.

Fakat, Hicrî beşinci asır sonlan ve özellikle altmcı asır başlarından itibaren, "rivayet" veya "an'an e" sistemi dediğimiz b u geleneğin terk edildiğini görüyoruz. Bunun, çeşitli sebepleri vardır. Biz burada, o sebeplerin tahliline girecek değiliz.

Belki yazıldığı devirde, böyle senedsiz, vesikasız hadîs nakletme usûlü normal karşı lanıyordu. N e var ki bu durum; isim yapmış , asırların malı olmuş ve büyük kütlelerce hüsnü kabul görmüş eserler için, -zamanla- bir kusur telâkki edi lmeğe ve tenkîd konusu yapı lmağa başlamıştır. Bu neviden tenkîdlerin târihi ise yeni olmayıp, oldukça eskilere dayanır.

Meselâ "Siyer, Târih, Tefsîr, Tasavvuf /citaplarındaki hadislerin çoğu uydurmadır" meal indeki iddiaların, zaman zaman, günümüzde de tekrar edildiği oluyor. Halbuki , bir ilim dalının bütününe yönelt i lmiş olan böylesine bir iddia, insanı aşırı şüpheciliğe ve toptan inkarcılığa götürüyor. Bu, içinde birkaç tâne çürük bulunan, hattâ bu lunma ihtimâli olan bir kasa meyvenin, hepsine birden çürük gözü ile bakmağa ve o çürükler yüzünden kasanın bütünü fedâ e tmeğe benzeyen bir tutumdur*".

(1) Meşrûtiyet dönemi ilim adamlanmızm en seçkinlerinden olan Rahmetli İzmirli İsmail Hakkı, Peygamber Efendimiz'in Sîreti üzerinde araştırma yapacak kimselere ışık tutma maksadıyla kaleme aldığı Siyer-i Celîle-i Nebeviyye isimli eserinde (İstanbul 1332, 154 sahîfe), bu konulara geniş bir şekilde yer verir. Meselâ, eserinin 88. sahîfesindeki "Kütüb ü resâil-i gayr-i mûtebere-i meşhûre" (geçersiz meşhur kitap ve risaleler) başlığı altnda, 52 adet eser üzerinde durur. Bu eserlerin 43. sırasında "tasavvuf ve ahlâk kitapları " vardır. Bu gruba dâhil eserler için şöyle der: "Şhl-i hadîs, tasavvuf ve ahlâk kitaplarındaki ehâdise (hadîslere) itimâd etmezler" (s. 96). Haliyle, Mesnevî de aynı grubun içine girmektedir. Yine 48. sırada, Gazâlî 'nin İhyâ'sı yer almaktadır. Bu eser i-çin de: "İhyâ'ül-Ulûm'un da hadîslerine îtimadyoktur" (s. 98) demektedir. Öte yandan müellifin, son 50 sahîfeye yakın bir kısımda, belirli konulara âid hadîsler için kullandığı üslûp çok serttir. Meselâ " . . . hiç biri sahîh değildir; ... hakkındaki hadîslerin tamamı mevzu 'dur (uydurmadır); . . . kâffesi zayıftır..." gibi umûmî hükümler, verilmiştir.

Halbuki, çalışmalarımızda bir "el kitabı" olarak kullandığımız ve hâlâ da bir benzeri yazılmamış olan bu değerli eser, acaba, yazılış gayesine uygun olarak mı kullanılmakta; yoksa, bir pire için bir yorgan yakma eğiliminde olan çevrelere mi hizmet etmektedir? Anlıyamıyoruz.

288

Page 312: MESNEVİ HADİSLERİ

iş te , buna benzer iddiaların çoğalması ve i lmî değer i olan eserlere karşı -hadîs ilmi yönünden- şüphelerin yaygınlaşması sonucu, Hicrî sekizinci asırdan i t ibaren (Milâdî XIV. asır) yeni bir ça l ışma ç ığ ın açılmıştır . Hadîs ve haber ler in vesîkalandırı l ış ı şekl inde or taya çıkan bu mesâ iye " T a h r î c " ismi veri lmişt ir . Sâdece metni bilinen bir hadîsin; senedini, kaynağını ve sıhhat derecesini tesbît etmeye, o hadîsin tahrîci denmektedir.

Hicrî sekizinci asırdan öncesine âid t a h r î c örneklerine rast layamıyoruz. Üzer inde tahrîc çalışması yapılan eserler ise, hep , beşinci asırdan sonra kaleme alınanlardır. Meselâ, G a z â l î (ö: 505/111 l ) ' n i n îhyâ 'sı, M ü r g î n â n î (ö: 593/1197) 'n in Hidâye'si, Z e m a h ş e r î (ö: 538/1143) 'n in Keşşafı Beyzâv î (ö: 685/1266) 'n in Tefsîr'i, Nevevî (ö: 676/1277) 'n in Ezkâr'ı, K a d ı T y â z (ö: 544/1149) ' ın Şifâ'smm hadîsleri üzerinde yapılan çalışmalar bunların bir kaçıdır. K e t t â n î , er-Risâlet'ül-Müstatrafe isimli eserinde (s. 185-191), bu çalışmaların yirmi iki kadarım tanıtır.

Son zamanlarda ise, çeşitli i l imlere kaynaklık eden değerli eserlerin hadîslerini tahrîc e tme faaliyeti artmıştır. Özellikle, edisyon kritiği yapılarak neşir hayâtına kazandıran y a z m a eserlerin, bu arada, hadîslerinin tahrîci de yapılmaktadır ki, bütün bunlar, i l i m ve İ s 1 â m adına sevindirici çalışmalardır.

M E S N E V Î ' D E H A D Î S L E R İ N N A K İ L T A R Z I

Mesnevî, Hicrî yedinci asrın ikinci yans ı (Milâdî XIII. asır) mahsûlüdür. Bu devir, hadîs ve haberleri senedsiz olarak nakletme geleneğinin başlatıldığı döneme rastlar. Çağının diğer eserlerinde olduğu gibi . Mesnevi'deki hadîslerin de, kaynakları belirtilmemiştir.

Bil indiği üzere Mesnevî, m a n z u m d u r ve Farsça 'dır. H z M e v l â n â eserine, küçümsenmeyecek sayıda hadîs almıştır . Ancak O, hadîsler in, lâfzı değil mânâs ı , şekli değil muhtevas ı üzer inde durmuştur . Biz ise araş t ı rmamızı , onların mânâs ı değil lâfzı, muhtevas ı değil şekli üzer inde sürdürüyoruz.

Mesnevî'de, çoğu zaman hadîsler, Farsça'ya te rcüme edilerek meâlen verilmiştir. Bazen de, beytin durumuna göre, hadîsin bir tek kelimesi veya

289

Page 313: MESNEVİ HADİSLERİ

bir cümlesi aimmıştır . Alman bu kel ime veya cümle, uzunca bir hadîsin, ana fikri ve özü durumunda olan kısmıdır.

A l ınan me tn in had îs o lduğunu gös teren ifadelere ge l ince , bunlar , bey t in vez in ve kâf iyes ine göre değiş ikl ik a rze tmektedi r . En çok kul lanı lan naki l ifâdeleri ise şunlardır : "Mustafâ fermûd (Mustafâ buyurdu); Güft Peygamber ki... (Peygamber dedi ki...); Hândeş Resul (Resûlullah söyledi); Der hadîs âmed ki... (Hadîsde geldi ki...); Kavl-i Resul (Resul 'ün sözü); Behr-i în fermûde est (Bu yüzden buyurmuştur): Mustafâ güft (Mustafâ dedi); Bişnev in haber (Bu habere kulak ver)" ve benzer i ifâdeler.

Pek çok yerinde hadîslerin "serlevha" (başlık) yapılmış olması , Mesnevî'nm dikkat çekici yönlerinden birisidir . . . M e v l â n â ' d a , âyet ve hadîs, dâima l o k o m o t i f f i k i r o lmuş; diğer fikirler, san 'a t unsurları ve hikâyeler ise, k a t a r f i k i r olarak kullanılmıştır. Tesbît lerimize göre, Mesnevî'nin bu hususiyeti üzer inde gereği kadar durulmadığı kanâatindeyiz.

H z . M e v l â n â , t a ^ 53 yerde, hadîsleri bö lüm başlığı yapmıştır . ^50 küsur yerde de , âyetler başlık Olarak kullanılmıştır. Mesnevî'deki başlık sayısı 950 civarındadır. Yüz küsur başlığı âyet ve hadîslerin teşkîl ettiği bir esere, "Kur'ân'ın özü" (mağz-ı Kur ' ân ) diyenler, mübalâğa değil, bir gerçeği ifâde etmiş oluyorlar.

Başlık olarak verilen bu hadîsler de, aşağıdaki ifâdelerden birisi ile nakledilmiştir: "Der tefsîr-i in haber ki... (Bu hadîsin açıklanması hakkındadır...); Der tefsîr-i kavlihî Aleyhisselâm... (Peygamber Aleyhisselâm'ın sözünün tefsiri hakkındadır...); Der beyân-i kavl-i Resul Aleyhisselâm... (Resul Aleyhisselâm'ın sözünün açıklanması hakkındadır...); Der sebeb-i vürûd in hadîs-i Mustafâ ki... (Peygamberin bu hadîsinin söyleniş sebebi hakkındadır...); Der ma'ni-i în hadîs ki... (Bu hadîsin mânâsı hakkındadır...)" gihi ifâdeler.

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N K A Y N A K L A R I

Hadîs i lminde, Hicrî beşinci asır sonlarına kadar ortaya konan rivayet kitapları k a y n a k e s e r kabul edilir. Daha sonraki devirlerde meydana

290

Page 314: MESNEVİ HADİSLERİ

getirilen hadîs kitapları ise i k i n c i e l e s e r l e r d i r . Bunlar, kaynak hüviyeti taşımazlar. Hepsi de, bir önceki dönemin eserlerinden derlenmiştir . Tâbir caizse, beşinci asra kadar olanları "dîvan "lara, sonrakileri ise "antoloji'lere benzetebiliriz.

Araş t ı r ıc ı lar ve bir b a k ı m a tahr îc ça l ışması yapanla r , bir hadîs in kaynağ ına âid ves ikalar ı araşt ı r ı rken da ima beş inci asra kada r ver i len eser lere baş vurmuşla rd ı r . Ancak , eserin aslı k a y b o l m u ş veya yazmala r ı e lde ed i l ememişse , o zaman , ikinci d ö n e m eserleri ves ika o larak kul lanı lmışt ır .

Biz, b u ölçüler içerisinde Mesnev?'deki hadîslerin kaynaklarını tesbît e tmeğe çalıştık ve şöyle sonuçlar elde ettik:

1) Mâlik b. Enes (ö: 179/795) 5 Hadîs'*'

2) 'Abdullah b. e l -Mübârek (ö: 181/797) 10 Hadîs

3) Tayâlisî (ö: 204/819) 20 Hadîs

4) A h m e d b. Hanbel (ö: 241/855) 4 8 H a d î s

5) Dârimî (ö: 255/869) 27 Hadîs

6) Buhârî (ö: 256/870) 37 Hadîs

V) Müsl im (ö: 261/875) 42 Hadîs

8) İbn Mâce (ö: 273/886) 34 Hadîs

9) Ebû D â v û d (ö: 275/888) 33 Hadîs 10) Tirmizî (ö: 279/892) 48 Hadîs

11) Nesâî (ö: 303/915) 14 Hadîs 12) Hâkim en-Nişâbûrî (ö: 405/1014) 37 Hadîs 13) Ebû N u ' a y m el-Isfehânî (ö: 430/1038) 20 Hadîs 14) Beyhakî (ö: 458/1066) 60 Hadîs

Burada isimlerini s ıraladığımız kaynaklar , çok meşhur olanlardır . Di ğer kaynaklar ı ise, ayrıca her hadîsin d ipnotunda gösterdik. İnce leme imkânı bu lamayıp da, ikinci el kaynaklardan istifâde ederek tesbî t e t t ikler imizi bu listeye a lmadık. Ni tekim, İbn Eb î 'd -Dünyâ (ö : 282) , Bezzâr (ö: 292) , Ebû Ya' lâ (ö: 307) , İbn Hıbbân (ö: 354) , Taberân î (ö: 380) ,

(*) Liste, kronolojik sıraya göre tanzim edilmiştir.

291

Page 315: MESNEVİ HADİSLERİ

D â r e k u t n î (ö: 385) , H a t î b e l - B a ğ d â d î (ö: 463) vb. gibi ilk devir muhaddisler inin çeşitli eserlerinde, münferit veya müşterek olarak yer alan hadîsler de mevcûddur . Bu gibi eserlere, sâdece işaret etmekle yetindik.

Yukar ıda verdiğimiz rakamlara gelince; bunlar, müstakil değil, müşterektir. Yani , bir kaynakta bulunan hadîs, icâbında bir diğerinde de yer alabilmektedir . Öte yandan, isimlerini sıraladığımız bâzı muhaddisler in birkaç tane eserinden yararlandığımız için, buraya, kaynağın ismini değil, musannifinin ismini aldık.

H z . M e v l â n â ' n ı n , disiplinli ve yüksek seviyede bir öğrenim gördüğünü; oldukça uzun süren bir de müderrisl ik hayatı olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, gerek talebe iken okuduğu, gerekse müderris olarak okuttuğu h a -d î s kaynak lanm (ve haliyle diğerlerini) tesbît etmeyi çok isterdik. Böyle bir tesbît, bizi , "Mesnevî HadîslerV'mn kaynaklarına daha emîn yollardan götürebilirdi. N e var ki zaman ve imkân yetersizliği sebebiyle bu isteğimiz bir arzu olarak içimizde kaldı.

Bu konuda yapı lmış aydınlat ıcı bir çal ışma ile karş ı laşmadık. Ellerinde o ldukça geniş ves ika ve imkân bu lunan müesseseler in başındaki zevat ile tar ihçi ler imizden, bu yönde bir çal ışma beklediğimizi ifâde e tmek isteriz.

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N İ N S I H H A T D E R E C E L E R İ

H z . M e v l â n â ' n ı n , eserine, küçümsenmeyecek sayıda hadîs aldığını söylemiştik. Tesbît edebildiğimiz kadarıyla, -mükerrerler hâriç- Mesnevı'âe 158 hadîs vardır. Buna, belki birkaç rakam daha ilâve edilebilir. Yukarıda da ifâde ett iğimiz gibi , bunun 53 tanesi başlık olarak verilmiştir. Geri kalanlan ise, beyitleri içerisinde geçmektedir .

Mesnevî'deki hadîsleri tesbît ederken, açıkça "hadîs" olduğu belirtilenleri ele aldık. Delâlet veya işaret yoluyla, mazmununun hadîs o lma ihtimâli olan beyit ler üzer inde durmadık.

Zira, "Ben sağ olduğum müddetçe. Kur'ânın kölesi; ve Peygamber yolunun toprağıyım" diyen H z . M e v l â n â ' n ı n bütün sözleri, bu iki çizginin dışına ç ıkamazdı . Biz de, i l i m yapacağız diye, "edeb" sınırı dışına ç ıkamazdık . . .

292

Page 316: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî 'de, hadîslerin cildlere dağüışı şöyledir:

I. Ci ldde 39 Hadîs

II. Cildde 23 Hadîs

III. Ci ldde 19 Hadîs

IV. Cildde 24 Hadîs

V. Cildde 25 Hadîs

VI. Cildde 28 Hadîs

Y e k û n 158 Hadîs

Bir hadîsin, çeşitli bölümlerde ve değişik cildlerde, üç- beş defa zikre-dildiği de olmuştur. Bunları , tek hadîs olarak değerlendirdik.

Bu hadîslerin, "sıhhat derecelerine göre durumları" ise şöyledir:

a) Senedleri sahîh olanlar 78

b) Senedleri zayıf olanlar 38

c) Kaynağını tesbît edemedikler imiz 16

d) Yaygın olan lâfzı hadîs olmayıp da benzerini tesbît ettiklerimiz 8

e) Kaynaklarını tesbît edip de sıhhat derecelerini tesbît edemedikler imiz 4

f) Hadîs olmadığı üzerinde yaygın görüş olup, metnini kaynaklarda tesbît edemedikler imiz (Mevzu ' ) 14

Y e k û n 158

Kaynağını tesbît edemediğimiz hadîsler için "son söz" söylemek m ü m kün deği ldir . . . Gerçi , mevcûd matbu eserlerin -aşağı yukarı- t amâmına yakınım taramış olmamıza; ve araşt ırmamıza esâs teşkil eden bibliyografyanın yüz'ü aşmasına rağmen, sayıları son derece kabarık olan yazma eserlerin hepsini inceleme imkânımız olmadı . Biz, bu neviden hadîslerin kaynaklarının tesbît edilebileceği yolundaki kanâatimizi hâlâ muhafaza ediyoruz.

293

Page 317: MESNEVİ HADİSLERİ

Bir Icısım lıadîslerin, Peygamber Efendimizin ' in Icullandılclan lâfızlarla değild de, mânâyı bozmadan , değişik kelimelerle r ivayet edildikleri bir vakıadır. Buna , hadîs dilinde "rivayet bil'mânâ" denir. Bu durumu göz önünde bulundurarak, aynı mânâyı ifade eden ve Mesnevî'dokinç. yakın bir lâfızla r ivayet edilmiş olan hadîs metinlerini tesbît e tmeye gayret ettik. Yukarıda sözünü ettiğimiz yazma eserlerde, belki bunların, Mesnevî'de geçen şekli de bulunabilecektir .

Kaynaklar ın ı tesbît et t iğimiz hâlde , "sahîh" veya "zayıf" o lduğuna dâir, muhaddis le rce bir görüş bel i r t i lmeyen metinler için, h ü k ü m beyân etmek ten çekindik. Hadîs ler in sıhhat derecelerini tesbît ederken, y ine çeşitli muhaddis ler in kanâat ler ine baş vurduk. Muhaddis ler in hükümler i arasında uyuşmazl ık olanlar için, hadîs usûlü ölçüleri içerisinde, tercih hakkımızı kul landık.

Hadîs olmadığı üzerinde çeşitli görüşler ileri sürülen ve kaynaklarda da tesbît edi lemeyen 14 me t in ise, şimdilik "mevzu' hadîs" o lma vaziyetinden kurtulamamıştır . Bu rakam, bütünün %8 ' in i teşkil eder. Bu duruma göre, "Mesnevî'ye, Hadîs ilmi bakımından yöneltilen ithamların doğruluk derecesi, yüzde sekiz oluyor".

D i d a k t i k v e t a s a v v u f î mâhiyet te olan eserler için, bu durum, büyük bir k u s u r olmasa gerektir. Kaldı ki, bir kısım kaynak hadîs mecmualarında bile, bu rakamın çok üstünde, "mevzu ' Aarfîs"bulunabilmektedir .

M E S N E V Î ' N İ N , B İ R F I K I H K İ T A B I İ L E M U K A Y E S E S İ

Fıkıh i lmine dâir eserler, ihtiva ettikleri hadîsler bakımından, fazla bir tenkide uğramamışt ır . Üstelik, hukukî eserlerdeki hadîsler üzerinde daha titiz davranıldığı; ve bu neviden eserler içerisinde "zayıf ve "mevzu'" hadîs bulunmadığı hususu u m û m î bir kanâattir.

Mukayesel i bilgiler, bizi , tek taraflı kararlardan daha isabetli sonuçlara götürür. Bu noktadan hareket ederek, Mesnevî 'yi. Fıkıh dalının klâsik eserler inden birisi ile karşılaştırmayı uygun bulduk. Mukayesemizin her iki unsuru da; aynı coğrafî bölgenin, aynı iklimin, birbirine çok yakın iki kültür merkezinin insanı; ve rivayet geleneğinin terk edildiği dönemin eseridir. Birisi Belh 'li, diğeri Semerkand ' l ıdır. . .

294

Page 318: MESNEVİ HADİSLERİ

Hz. Mev lânâ ' d an 120 sene önce vefat eden ünlü Hanefî Fakîhi 'Alâ 'üd-dîn es-Semerkandî (ö: 552/1157) 'den ve , kendi daimin eseri Tuhfet ul-Fukahâ dan bahsetmek istiyoruz.

Tuhfet'ül-Fukahâ'nm hadîs ler i üzer inde de b i r tahr îc ça l ı şmas ı ya pı lmışt ı r . Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi Hadîs Üstadı M u h a m m e d M u n t a s ı r e l -Ket tânî taraf ından gerçekleş t i r i len bu ciddî ça l ı şma, eser in aslı ile bi r l ik te , dör t ci ld hâ l inde (2200 sahîfe, Beyru t 1964) neş red i lmiş tir.

Üstâd e l -Kettânî ' n in tesbîtine göre, Tuhfet'ül- Fukahâ'da 629 hadîs bulunmaktadır . "Mütevâtir" ve "sahîh" olanlar dışında, bu hadîslerin 92 ' s i "zayıf" bir senedle rivayet edilmişt ir . . . 30 kadarı "muharref'dk. 20 küsurunun "kaynağı tesbît edilememiş "tir... Eserde, 8 tane de "mevzu' hadîs" bulunmuştur .

Bu mukayese başka herhangi bir eserle yapılsa, durum yine de değişmeyecek; ve üç aşağı beş yukarı , aynı sonuçlar alınacaktır. Ne var ki, fıkhî eserlerde "mevzu' hadîs" bulunabileceği hususu, hiçbir zaman polemik konusu yapılmamıştır .

M E S N E V Î ' N İ N H A D Î S L E R İ Ü Z E R İ N D E Y A P I L A N

D İ Ğ E R Ç A L I Ş M A L A R

Yazıldığı devirden bu yana üzerinde çok yönlü çalışmalar yapılmış olan Mesnevî'nin, hadîsleri üzerinde de incelemeler eksik değildir. Diğerleri yanında, bilhassa iki tanesi, üzerinde durulmağa değer niteliktedir:

1) Mesnevî Şârihî A n k a r a v î (ö: 1041/1631), beyitleri şerh ederken, beytin delâlet veya işaret ettiği hadîs-i şerifleri de kaydetmiştir . Aşağı y u k a n hadîs metinlerinin tamâmı kaydeden Ankaravî , ancak pek azının kaynağını belirtmiş ve hiçbirisinin sıhhat derecesi hakkında her hangi bir işarette bulunamamıştır . Bu bakımdan o, ilmî bir tahrîc sayılamayacağı gibi, Mesnevî'ye bu konuda yöneltilen tenkîdleri cevaplandırmaktan da uzakt ı r . . . Biz, Farsça olarak verilen hadîslerin asıllarını tesbît ederken, Ankarav î ' n in bu değerli eserinden büyük ölçüde faydalandık.

2) İranlı Profesör Bedîuzzamân Fürûzanfer ' in de bu konuda bir araştırması vardır. Ehâdîs-i Mesnevî adını verdiği bu eser. Tahran Üniversite-si'nin 283 seri numarasıyla 1375/1955 yılında neşredilmiştir . Eser; önsöz,

295

Page 319: MESNEVİ HADİSLERİ

metin, indelcs vs. ile birlikte 286 sahîfe tutarmdadır. Profesör, Mesnevî'nin I. ci ldinde 102, II. ci ldinde 89, III. cildinde 83 , IV. cildinde 233 , V. cildinde 139, VI. cildinde 159 o lmak üzere, c em 'an 745 "beyit" tesbît etmiştir.

F ü r û z a n f e r , mükerrer hadîsleri ayrı ayrı sayması bir tarafa, Mesne-vî 'deki Arapça vecize ve darb-ı meselleri ; ve bilhassa, her hangi bir hadîsin mazmununa işaret eden beyitleri de bu meyanda zikretmek suretiyle 745 rakamına ulaşmıştır. Bu bakımdan, 745 rakamının ihtiva ettiği beyitlerin, denilebilir ki, yarıya yakım hadîs değildir. Pek çoğu da, mükerrer hadislerdir.

Sözünü ettiğimiz bu eser de, ilmî mânâda bir tahrîc olmamakla beraber, Mesnevî'deki hadîslerin geçtiği beyitleri ve hadîs metinlerinin pek çoğunu derli toplu bir yerde vermesi bakımından faydalıdır. Müellifin, yer yer gözünden kaçanlar da olmuştur ki, biz, mühim olanlarını, yeri geldikçe işaret ettik.

N E T Î C E

İlmin de, îmânın da e d e b ' i ; ResûluUah Efendimiz 'e , söylemediği bir sözü isnâd e tmemek olduğu kadar, O 'nun söylediği bir söze, "Bu söz O'nun değildir" dememeyi de gerektirir.

Tefsir, Târih, Siyer, Ahlâk, Tasavvuf... gibi ilim dallarına âid eserlerde bulunan hadîslerin çoğunun "zayıf" veya "uydurma" olduğu öne sürülürken, bu iddianın altından, hesapta o lmayan sonuçların çıkabileceği dikkatten uzak tutulmamalıdır . Değilse, birisi kalkıp, pekâlâ "Öyle anlaşılıyor ki İslâm, bu gibi ilim dallarına önem vermemiştir... Bu neviden bilgilerin, hepsi değilse bile, çoğu safsata ve hurafeden ibarettir" diyebilir.

Böylesine iddialar, bir yandan bu sahaların ö lümsüz eserlerini bir kalemde "ikinci sınıf eser" durumuna düşürürken; öbür taraftan da, bu eserleri veren büyüklerimizi , abesle iştigâl eden kimseler hüviyetine büründürmüş oluyor.

İ s lâm' ın kültür bütünlüğünü sağlayan eserler değerlendiril irken, birisi lehine diğeri saf dışı bırakılırsa, bundan, i r f a n hayat ımız büyük yaralar alabilir. Bilindiği gibi, sistem bir bütündür. Bu bütün içerisinde, t e m e l u n s u r l a r olduğu gibi, t e f e r r u a t dediğimiz t a m a m l a y ı c ı u n s u r l a r da mevcûddur . Hattâ çoğu zaman günlük hayatımız, teferruat dediğimiz

296

Page 320: MESNEVİ HADİSLERİ

mes 'e le ler le iç içe olduğu hâlde; temel unsurlarla, günlerce, aylarca, yerine göre yıllarca karşı laşmadığımız olabilmektedir.

Bir Mevlânâ, bir Muhyiddîn-i 'Arabî, bir 'Abdülkâdir- i Geylânî , bir Ahmed- i Yesevî, bir Seyyid A h m e d er-Rifâ'î, bir Şeyh Edebâlî , bir Akşemseddîn ve diğer bir benzerinin cemiyet içinde icra ettikleri fonksiyonla, İmâm-ı A ' z â m ' ı n , bir İmâm-ı Şâfi ' î 'n in, bir Serahsî ' n in , bir Ebussu' î îd Efendi ' n in . . . icra ettikleri fonksiyon, birbirine zıt değil, sistemin bütünlüğü içerisinde, sâdece bir "iş bölümü "nden ibarettir. Ve , her sahanın kendine göre bir metodu, kendine göre bir üslûbu olagelmiştir.

Bâzı kalemlerce zayıf ve mevzu' hadîsler konusu işlenirken kullanılan üslûp, hem çok şert, hem de, hadîs-i şerifler üzerine gölge düşürücü dozda olmuştur. Üslûp o kadar serttir ki, mes 'e len in esâsına vâkıf o lmayan kimseleri, "İslâmi eserler, uydurma hadîslerle doludur... Hadîs diye nakledilen sözlerin çoğu uydurmadır.'..." gibi bir şüpheye sürükleyecek mahiyettedir . Halk dilinde buna, "kaşyaparken göz çıkarma" derler.

Halbuki ilk devir İslâm âlimleri ve özellikle hadîsçileri, tâ işin başlangıcında çok sıkı tedbirler alarak. Peygamber pınarının berrak suyunu kirletebilecek bütün menfezleri t ıkamışlar ve bize sağlam bir mîras bırakmışlardır . Eldeki hadîslerin "tapu'lan durumunda olan bu sağlam ve zengin mîras sayesinde, hiç paniğe kapılmadan, sükûnetle ve gönül huzuru ile vesikaları değerlendirmek mümkün olabilmektedir.

Zamanın çeşiüi badireleri içerisinde hiç yara almadan günümüze kadar gelebilmiş ve tek başına ayakta durmayı başarabilmiş olan şahıslar, müesseseler ve bunların temsil ettikleri fikir sistemlerine karşı yapılan tenkîd ve itirazların, daha çok, o sahaların âşinâsı o lmayan çevrelerden geldiğini söylersek, bir gerçeğin perdesini aralamış oluruz.

Yazımızın sonunu. Rahmetl i Hocam Prof. M. Tayyib Okiç Bey ' in , Mesnevî Hadîsleri üzerinde yaptığımız araşt ırmaya lütfettiği "önsöz "ün son paragrafı ile bağlamak istiyoruz:

"Mesnevî 'de, doğrudan doğruya mevzu' (apokrif) olan hadîslerin sayısı çok sayılamaz (14). Yazar, bu rakamı tesbît etmekle, Mesnevî'nin büyük müellifi lehine olacak bir hakikati tesbît etmiş olmaktadır. Sayın Yar-

297

Page 321: MESNEVİ HADİSLERİ

d ı m ' ı n bu çalışmalarından önce, Mesnevî'de, "Mevzu' Hadîs" mikdârının daha kabarık olacağı tahmin edilebilirdi. Böylece, bu gibi teşevvüşlerden, C e l â l ü d d î n R û m î , asırlar sonra tebriye edilmiş oluyor. Zayıf sayılan hadîslerin sayısı, her ne kadar küçümsenemezse de (38), didaktik ve tasavvufî eserler için, bu durum tabii karşılanabilir. Netice itibârı ile yazar, "Mesnevî Hadîsleri"ni sıhliat yönünden vuzuha kavuşturmuştur ki, tedkîkinin asıl ehemmiyeti de buradadır".

298

Page 322: MESNEVİ HADİSLERİ

E K - 2

A Ç I K L A M A L A R ' »

1°) B u r a d a had î s olarak z ikredi len met in Keşf'ül-Hafâ'da (1/322)

i\i i lafzıyla geçer ki, 'Aciûnî "bu metni ha

dis olarak bilmiyorum " demektedir . Bunun dışında î b n Sînâ, el-Kânûn fi 't-

Tıbb adlı eserinde " j o^Jo'is i ^ ^ y ^ U j ^ ^ i j ^ ^ ^ V ou^/ı oî

•up" bu ibareye detaylı olarak tıbbî bir bilgi şeklinde yer verir"'.

2°) V! u î ^ jif./ V! . U J ! f / i L. " Bu metin eş-Şerîf Ebû' l -Kâs ım

'Ali e l -Hüseynî ' n in el-Fevâidü'l-Müntehaba adlı eserinde geçer. A y m zamanda Hâfız İbn 'Asâkir ve kardeşinin oğlu Ebû Mansur b. 'Asakir, el-Erba'în fî Menâkıbi Ümmehât'il-Mü'minin adlı eserinde Ebû 'Abd'ül -Ğânî el-Hasan b. 'Ali b. ' îsâ e l -Ezdî ' den o da 'Abd'ür-Razzâk b. H e m m â m ' d a n o da İbrahim b. M u h a m m e d e l -Eslemî ' den o da Dâvûd b. e l -Husayn e l -Eslemî ' den o da ' îkr ime b. Hâl id ' den o da Ali b. Ebî Tâl ib ' den merfû ' olarak r ivayet etmiştir. Ancak pek çok muhadd i s , bu hadîsin metninde illet bu lunduğunu, dolayısıyla "zaif" kabul edileceğini söylemiş olduklarından, m u t e b e r h a d î s k a y n a k l a r ı na girmemiştir . Bu hadîsin başının ^ u î ^ uSf ^ < ^ s ^ " hadîsi o lduğunu

söyleyenler de vardır. Ancak yaygın kanâat hadîsin "mevzu'" olduğu yönündedir . Bunun dışında, Târîhu Dımeşk adlı eserde (1/34) Ebû Zür'a bu metni Yahya b. Sa ' îd ' d en "sahih " bir senedle rivayet etmiştir.

3°) kaynağını

4°) birinci el hadîs kaynaklarında

(*) Bu açıklamaları titizlikle hazırlayan Dr. Mehmet Sait Toprak ' a teşekkür ederiz. (1) Bkz. İbn Sînâ, el-Kânûn fi 't-Tıbb, I/l 52.

299

Page 323: MESNEVİ HADİSLERİ

5°) Mevzû'ât kitaplarında birkaç aynı metinle karşılaşırız. Banlar ın neredeyse t amamında hadîsin gerçekten "zaîf" olduğu ifâde edilmekle yetinilmiştir<".

6°) "Bu hadîsin kaynağı hakkında herhangi bir yeterli bilgi bulamadım ".

1°) Bu hadîsin yukarıdaki iki tarîki dışında farklı rivayetleri olmakla beraber, mânâ itibariyle aynıdır. Burada, sâdece senedli olan her iki rivayete işaret edenin verilmesi tercih edilmiştir.

8°) İ m â m C a ' f e r - i S â d ı k ' m rivâyetiyle Şi'a'mn hadîs külliyâtında geçen bu metin, Sünni hadîs mecmualar ında yer almamaktadır. 'Al i e l -Tabers î , Mişkât'ül-Envâr adlı eserinde (s. 439) bu hadîsi şu lâfızlarla aktanr:

cy ^jı^ "^i^ ^ ı>i J > ^ U - ^ J J c j i J i OJO, ( , J ^ J I J 5 _ ^ ı

.jvj'LJJL J « ı ^ OLI" Ali- ^ C — İ P ^ J c55^">LIL

9°) "O, bana yedirip içirir"

10°) Bu metin E b û N u ' a y m ' ı n Hılyet ul-Evliyâ adlı eserinde {INIlll) vardır ki; Yahya b . M u ' â z ' a âid sözün az farklı bir lâfızla ( iiıi FUL^ ^ ^ R I J

O I I X . a J i J U Î -u^) r ivayetinden ibarettir. Uzun bir metnin içerisinden M e v l â n â ' n ı n bu kısmı tercih etmesi, beytin ilk kısmındaki hadîsi en iyi anlamda tamamlar mahiyet teki Yahya b . M u ' â z ' ı n bu sözünü münas ip görmüş olması sebebiyle olabilir. Zâten metin, birinci hadîsi şerh maksadıyla söylenmiş bir söz mahiyet inde durmaktadır .

Bu metnin tamamı şöyle geçmektedir:

V ^ î jP c i U ^ j , , J^BF-L UÎO^ y, y, xıA j_J-L ^\ Js.\y c J u j î y, O U I P B ' A ^

oi-JJ'ljJl ^ j p - j cv}i^'> l_y^ı - L S ^ ı ^ ı J ^ LJ- JI , . - 5 : J L I O B « j; ^ i4 >. L C _ ~ - ö J j t i l OT>LI'L LILJ ı j ı i j - L ^ ı OıJJÎ IIıL (^- i j ("ULJ ^ ^ r l j 4 5.»^$^ yJuS^\ ^yrj

t d J L U i ı „ J JjJuaJl L f « D U L J i J ÂJU CO^Î_J . D U - J J _JA«JL ^ıJJL J i ; j * J U ^ ^ r l ı - J ^ î j

<3j ' « ı ^ ' j JAjj ı ^ ' L j b î J J I (^_^. C U - J l j cı_j_^JıJl ^.i-iyi-\j j.UiîJl 0>J-lJ

(2) Meselâ bkz. Fettenî, rezfe>e« 'ül-Mevzû 'ât, I, 249.

300

Page 324: MESNEVİ HADİSLERİ

11 °) hadîsi alınamayacalc derecede

12°) Hadîs , pek çok ilk dönem J a s a v v M / k a y n a ğ m d a yer almakla birlikte, biz bu rivayetin menşei olduğunu düşündüğümüz bir rivayeti Beyhak î ' n in Şu'ab'ül-îmân adlı eserinde tesbît ettik"». B e y h a k î ' n i n Şu'ab ul-fmân'mda zikrettiği aşağıdaki rivayet M e v l â n â ' n ı n mânâsını aktardığı beyitle yakından ilişkilidir:

üU'^l U ÛJo ^J: o^j\^%J,\ j S->Uil 4 P J ü : j j i l i») j ; / j LJ

_} â%<lJl A-IP AJ J U İ _;.«JiJt Oİ jA lili ALS!-J ı_J6jLs Jb-Ij İJLŞİ ÇLİI ^^^^ Jy>~ \ S A J

13°) "Sadaka ve sıla-i rahîm sayesinde Allah ömrü uzatır ve fecî bir şekilde gelen ölümden korur"

(3) Beyhakî, Şu 'ab ul-îmân. 1/30.

301

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA 21

Page 325: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 326: MESNEVİ HADİSLERİ

E K - 3

C Â M İ ' U L - Â Y Â T ' I N Y A Z M A N Ü S H A L A R I

I- Türkiye'deki yazma nüshaları:

1. Ankara Millî Kütüphane Yazmalar Koleksiyonu, nu: 2070 , vr. 158, nesih, ist. 1024.

2. İstanbul Süleymaniye Y a z m a Eser Kütüphanesi Antalya Tekel ioğlu Bölümü, nu: 390, vr. 195, t a i î k , ist. 1024.

3 . İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi M i h r i ş a h Sul tan B ö l ü m ü , nu : 1 8 1 , vr . 2 3 0 , ta ' l îk , ist. 1024.

4. İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: 1301, vr. 186, ta ' l îk, ist. 1027.

5. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Kadızâde Mehmed Efendi Bölümü, nu: 2 7 1 , vr. 170, ta ' l ik, ist. 1208.

6. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Lâle l i B ö l ü m ü , nu : 1353 , vr. 195, nes ih , ist. 1028 .

7. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Pe r t ev P a ş a Bö lü m ü , nu : 2 3 9 , vr . 337 , ta ' l îk , ist. 1029.

8. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Şeh îd Al i P a ş a B ö lümü, nu : 1159, vr . 179, t a ' l îk , ist. 1 0 3 1 .

9. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi La l a İsmail B ö l ü m ü , nu : 129, vr . 2 8 3 , ta ' l îk , ist. 1034.

10. İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Vel iyyüddîn Efendi Bölümü, nu: 1720, vr. 2 2 3 , ta ' l îk, ist. 1037.

11. Çorum Hasan Paşa İl Halk Kütüphanesi , nu: 803 /1 , vr. l ' ' - 175^ nesih ve ta ' l îk, ist. 1038.

303

Page 327: MESNEVİ HADİSLERİ

12. Ankara Millî Kütüphane, Afyon Gedik Ahmet Paşa Bölümü, nu: 18202, ist. 1041.

13. Ankara Millî Kütüphane, Afyon Gedik Ahmet Paşa Bölümü, nu: 18215, ist. 1041.

14. İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Beyazıd Bölümü, nu: 3657 , vr. 240, ta ' l îk, ist. 1064.

15. Manisa İl Halk Kütüphanesi , nu: 4958 , vr. 2 3 3 , nesih, ist. 1082.

16. İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Hacı Mahmud Efendi Bölümü, nu: 2326, vr. 130, nesih, ist. 1093.

17. İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Beyazıd Bölümü, nu: 3764, vr. 124, ta ' l îk, ist. 1096.

18. Konya Bölge Y a z m a Eserler Kütüphanesi , İsparta İl Halk Kütüphanesi , nu: 1720/1 , vr. l ' ' -108^ ta ' l îk, ist. 1167.

19. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi , Anta lya Elmalı İlçe Halk Kütüphanesi , nu: 2557/4 , vr. 47"-58 ' , r ikâ ' , ist. 1180.

20. İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Beyazıd Bölümü, nu: 9336, vr. 123, ta ' l îk, ist. 1201.

2 1 . Ankara Millî Kütüphane, Afyon Gedik Ahmet Paşa Bölümü, nu: 18212, vr. 189, ist. 1289.

22 . Ankara Millî KütüphâneYazmalar Koleksiyonu, nu: 7 1 9 1 , vr. 2 6 1 , nesih, trz.

23 . İstanbul Nûruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, nu: 477, vr. 176, trz.

24. İstanbul Nûruosmaniye Yazma Eser Kütüphanesi, nu: 478, vr. 178, trz.

2 5 . İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Düğümlü Baba Bölümü, nu: 262 , vr. 185, ta ' l îk , trz.

26 . İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Lâleli Bölümü, nu: 1354, vr. 150, nesih, trz.

27 . İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Nâfız Paşa Bölümü, nu: 378 , vr. 277 , nesih, trz.

28 . İstanbul Süleymâniye Yazma Eser Kütüphanesi Pertev Paşa Bölümü, nu: 2 5 5 / 1 , vr. 167, ta ' l îk, trz.

29 . İstanbul Süleymâniye Y a z m a Eser Kütüphanesi Serez Bölümü, nu: 3 8 6 3 / 1 , vr. 62 , ta ' l îk, trz.

304

Page 328: MESNEVİ HADİSLERİ

30. Kas tamonu İl Halk Kütüphanesi , nu: 3037, vr. 134, nesih, trz.

3 1 . Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi , Konya İl Halk Kütüphanesi , nu: 4 1 0 8 / 1 , t a i î k , trz.

32. Konya Mevlânâ Müzesi Türkçe Yazmaları , nu: 2 0 8 1 , vr. l ' '-184'', ta ' l îk, trz.

33. Konya Mevlânâ Müzesi Türkçe Yazmalan, nu: 2082, vr. 234, ta'lîk, trz.

34. Kütahya Vâhid Paşa İl Halk Kütüphanesi , nu: 1052/3, vr. 9 ' ' -130 \ ta ' l îk, trz.

35. Kütahya Vâhid Paşa İl Halk Kütüphanesi, nu: 2 5 1 , vr. 2 0 1 , ta 'lîk, trz.

36 . Manisa İl Ha lk Kütüphanesi , nu : 2652, vr. 191, ta ' l îk , trz.

II- T ü r k i y e d ı ş ı n d a k i y a z m a n ü s h a l a r ı :

1. Kâhire-Mısır , Hıdiv Kütüphanesi Türkçe Yazma lan , nu: 8558, vr. 146, nesih, trz.

2. Kâhire-Mısır , Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: Ta-savvuf-ı Türkî /20, vr. 146, ta ' l îk, trz.

3 . Kâhire-Mısır , Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: Ta-savvuf-ı Türkî Ta lâ t /21 , vr. 19-228, nesih, trz.

4. Kâhire-Mısır , Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: Ta-savvuf-ı Türkî Talât /18, ta ' l îk, trz.

5. Kâhire-Mısır , Mısır Millî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: Ta-savvuf-ı Türkî Talât /22, vr. 2 2 1 , ta ' l îk, trz.

6. Kum-Iran, Kitabhâne-i Umûmî-y i Hz. Ayetul lah Necefî Maraşî Kütüphanesi Türkçe Yazmalar ı , nu: 3125 , vr. 7 1 , ta ' l îk, trz.

305

Page 329: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 330: MESNEVİ HADİSLERİ

E K - 4

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ İ N D E K S İ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankaravî Şerhi Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe

1 31 I 176 86 2 32 I 240 94 3 33 I 381 116 4 34 I 400 120 5 35 I 907 210 6 36 I 913 211 7 38 I 914 212 8 39 I 927 214 9 41 I 984 225

10 43 I 1044 235 11 44 I 1070 241 12 46 I 1142 255 13 47 I 1328 284 14 49 I 1373 Beyitten önceki başlık 292 15 51 I 1427 301 16 52 I 1605 335 17 53 I 1763 Beyitten önceki başlık 366 18 54 I 1946 396 19 56 I 1951 Beyitten önceki başlık 398 20 58 I 1972 401 21 60 I 1986 404 22 61 I 2046 Beyitten önceki başlık 415 23 62 I 2113 Beyitten önceki başlık 426 24 64 I 2223 Beyitten önceki başlık 444 25 66 I 2321 458 26 67 I 2357 462 27 69 I 2433 Beyitten önceki başlık 473 28 69 I 2653-2655 510 29 71 I 2959 Beyitten önceki başlık 556

Page 331: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankaravî Şerhi Açıklama Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe

30 73 I 3120 577 31 74 I 3390 614 32 76 I 3462-3463 628 33 78 1 3500 Beyitten önceki başlık 633 34 80 I 3513 636 35 81 I 3656 661 36 83 I 3741 762 37 84 I 3803-3805 683 38 86 I 3953 705 39 88 I 3972 709 40 93 II 364 69-70 41 94 II 548 92 42 95 II 601 99 43 97 II 683 112 44 98 II 727-728 121 45 100 II 738 123 46 102 II 1018 168 47 102 II 1248 200 48 104 II 1536 248 49 105 II 1738-1739 283 50 107 11 1871 309 51 109 II 1877 309 52 109 II 1911-1913 313-314 53 112 II 2551-2553 398-399 54 114 II 2613 406 55 114 II 2635-2637 409-410 56 117 II 2734 423 57 119 II 2854-2856 438 58 121 II 2910 446 59 122 II 3013 460 60 123 II 3235 493 61 125 II 3549 541 62 127 II 3711 560 63 131 III 268 59 64 132 III 518 98 65 134 III 1362 Beyitten önceki başlık 221 66 136 III 1774 288 67 138 III 1783-1788 289

308

Page 332: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankara

Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe

68 141 III 1934 312 69 142 III 3104 Beyitten önceki başlık 518-519 70 144 III 3943 659-660 71 146 III 4004 668 72 146 III 4066 676-677 73 147 III 4079 678 74 148 III 4103 681 75 149 III 4146 689 76 151 III 4244 Beyitten önceki başlık 706 11 152 III 4467 742-743 78 154 III 4473 Beyitten önceki başlık 743-744 79 155 III 4512 Beyitten önceki başlık 751 80 157 III 4571 761 81 159 III 4782 797 82 163 IV 78 27 83 163 IV 525 107 84 165 IV 526 107 85 166 IV 538 Beyitten önceki başlık 111 86 168 IV 1056 216 87 170 IV 1203 251 88 171 IV 1420 294-295 89 173 IV 1468-1469 307-309 90 175 IV 1497 Beyitten önceki başlık 315-316 91 176 IV 1641 Beyitten önceki başlık 351-352 92 177 IV 1834 Beyitten önceki başlık 405 93 179 IV 1947 429 94 179 IV 2272-2273 508-509 95 181 IV 2540 Beyitten önceki başlık 572 96 183 IV 2577 Beyitten önceki başlık 582 97 184 IV 2585 Beyitten önceki başlık 584 98 185 IV 3082-3083 707 99 186 IV 3193 734

100 187 IV 3300 Beyitten önceki başlık 767 101 189 IV 3344 782-783 102 190 IV 3400 795 103 192 IV 3567-3568 832-833 104 193 IV 3700 861 105 194 IV 3755 Beyitten önceki başlık 874

Açıklama

309

Page 333: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankar Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe

106 199 V 59 25 107 200 V 64 Beyitten önceki başlık 26 108 201 V 288 Beyitten önceki başlık 81 109 203 V 454-455 125-126 110 206 V 574 Beyitten önceki başlık 153 111 208 V 604 Beyitten önceki başlık 163 112 209 V 746-747 193-194 113 210 V 823 Beyitten önceki başlık 210 114 212 V 833 Beyitten önceki başlık 212 115 213 V 869 218 116 214 V 1051 Beyitten önceki başlık 260 117 214 V 1084 Beyitten önceki başlık 267 118 216 V 1593 376 119 217 V 1772 407 120 219 V 2048 461 121 220 V 2114 472 122 221 V 2385-2386 515 123 222 V 2401-2402 518-519 124 223 V 2734 Beyitten önceki başlık 591 125 226 V 2799 Beyitten önceki başlık 604 126 226 V 2819 608 127 228 V 3111 Beyitten önceki başlık 970 128 230 V 3131 Beyitten önceki başlık 674-675 129 231 V 3591 Beyitten önceki başlık 759 130 232 V 4153 Beyitten önceki başlık 863 131 235 VI 333-334 88 132 236 VI 380 100 133 238 VI 482 120 134 239 VI 493 122 135 240 VI 643 Beyitten önceki başlık 150 136 240 VI 742-748 178-179 137 242 VI 1186 Beyitten önceki başlık 273 138 243 VI 1450 Beyitten önceki başlık 337 138 243 VI 1450-1451 337 139 243 VI 1571 371 140 244 VI 1656 Beyitten önceki başlık 399 141 244 VI 2148 530 142 245 VI 2252 30

Açıklama

Tekmile'de

310

Page 334: MESNEVİ HADİSLERİ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankaravî Şerhi Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe Açıklama

143 246 VI 2410 69 Tekmile'de 144 248 VI 2591 102 Tekmile'de 145 249 VI 2636 113 Tekmile'de 146 251 VI 2671-2672 121 Tekmile'de 147 252 VI 2826 148 Tekmile'de 148 253 VI 2982 186 Tekmile'de 149 255 VI 3010 191 Tekmile'de 150 256 VI 3288 252 Tekmile'de 151 257 VI 3549 311-312 Tekmile'de 152 258 VI 3572 317 Tekmile'de 153 259 VI 3811 369 Tekmile'de 154 260 VI 3883 379 Tekmile'de 154 260 VI 3883 Beyitten sonraki başlık 379 Tekmile'de 155 262 VI 3974-3975 395 Tekmile'de 156 263 VI 4213 440 Tekmile'de 157 264 VI 4255 Beyitten önceki başlık 446 Tekmile'de 158 265 VI 4538 Beyitten önceki başlık 488 Tekmile'de

311

Page 335: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 336: MESNEVİ HADİSLERİ

M E S N E V Î H A D Î S L E R İ ' N D E

B E N Z E R İ B E Y İ T L E R İ N D E K S İ

Mesnevî Hadîsleri Veled İzbudak Tercümesi Ankar Nu Sahîfe Cild Beyit Açıklama Sahîfe

11 45 III 1580 257 13 48 II 30 14 14 49 I 1387 294 20 58 I 2428 472 24 64 II 380-381 72 26 67 V 673 177 26 67 V 715 187 28 69 VI 3071-3073 203 35 81 VI 2643 115 36 83 VI 2008 490 47 102 I 3700 668 55 116 V 4173.4174 866-867 56 117 VI 4274 Beyitten önceki başlık 449 58 121 II 1669 273 58 121 VI 4507 483 62 127 IV 406 Beyitten önceki başlık 83-84 70 144 V 3351 Beyitten önceki başlık 717 75 150 VI 4395 468 77 153 V 4030 839 84 165 II 3056 466 91 176 V 1743 Beyitten önceki başlık 401 94 179 VI 723 Beyitten önceki başlık 174 94 179 VI 3837 372 95 181 VI 698 168

101 189 VI 4859 539-540 110 206 VI 478 Beyitten önceki başlık 119 110 206 VI 2620 109 113 211 II 3037 463 114 212 V 925 231 124 223 V 2737 592 124 223 VI 1661 400 124 223 VI 2103 519 124 223 VI 2884 163 126 226 II 517 88 126 226 VI 435 Beyitten önceki başlık 113 129 231 I 3948 Beyitten önceki başlık 705 154 260 VI 3883 Beyitten sonraki başlık 379

Açıklama

Tekmile'de

Tekmile'de

Tekmile'de

Tekmile'de

Tekmile'de

313

Page 337: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 338: MESNEVİ HADİSLERİ

I N D E K S

Page 339: MESNEVİ HADİSLERİ
Page 340: MESNEVİ HADİSLERİ

I N D E K S

( A )

Abbasî Devleti: 3. 'Abd b. Humeyd: 18 . abdest almak: 41 . 'Abdullah b. 'Abbâs: 252. 'Abdullah b. Ahmed b. Hanbel: 205. 'Abdullah b. 'Amr: 259. 'Abdullah b. Büsr el-Mâzinî: 187. 'Abdullah b. Ebî'l-Ced'â: 140. 'Abdullah b. el-Mübârek: 20, 34, 78, 99,

153, 159, 160, 186, 188, 208, 210, 260, 271 ,291 .

'Abdullah b. Lehîa: 143. 'Abdullah b. Mes'ûd: 39, 54, 80, 97, 98,

107, 151, 159, 160, 202,210. 'Abdullah b. Muhammed el-'Adevî: 115. 'Abdullah b. Ömer: 36, 84, 136, 145, 148,

150, 174, 205,215,239, 252, 258. 'Abdullah b. Ömer b. Ganâim: 137. 'Abdullah b. Ubeyd: 108. 'Abdullah b. Vehb: 229. 'Abdurrahmân b. Âiz: 131. 'Abdurrahmân b. 'Avf: 151. 'Abd'ur-Raûf el-Münâvî = Münâvî Abdülbaki Gölpmarir. 23, 24. 'Abdülhamîd Mevlâ Benî Hâşim: 228,

229. 'Abd'ül-Kâdir el-Kuraşî: 15. 'Abdülkâdir-i Geylânî: 297. 'Abd'ül-Müheymin b. 'Abbâs: 199. 'Abd'ür-Razzâk b. Hemmâm: 20, 299. abtal: 171. acele etmek: 114, 115, 208.

acele iş: 199. acı: 243. acıkmak: 105. acımak: 210, 211. acınmak: 243. acınmış ümmet: 73. acıya düşmek: 243. 'Aciûnî: 21 , 40, 46, 66, 87, 109, 123, 133,

135, 147, 152, 163, 178, 206, 220, 223, 231 ,238 ,254 ,299 .

acze düşmek: 101. açığa vurmak: 123. açık: 53. açılmak: 159, 160, 264. açlık: 176. adalet: 173. adalet bakımından: 247. adam: 67, 119, 140, 166, 170, 176. âdem: 218. Adem (Aleyhisselâm): 163, 224, 225. âdem oğlu: 105, 169. adem-i cevaz: 272. Âdem'in evlâdlarının efendisi: 163. âdet edinme: 159. Âdetullâh: IX. adım: 131. Adîb . el-FadI: 186. A f g a n i s t a n : 2. afiyete kavuşma: 113. ağaç: 61 ,62 , 110, 254. ağaçları yapraklandırmak: 62. ağır gelen: 153. ağır işkencelerden kurtarmak: 138. ağlamak: 63, 138, 142, 110.

(*) İndeks, karma olarak düzenlenmiştir. Şahıs adları siyah, kitab adlan beyaz italik, yer isimleri a r a l ı k l ı ve terim, deyim, kavramlar ile; unvanlar, kavim, kabîle ve müessese adlan normal karakterlerle yazılmıştır.

317

MESNEVI HADÎSLERI FORMA 22

Page 341: MESNEVİ HADİSLERİ

ağlatan şey: 142. ağlatmak: 143. ahbâr-ı mevzua': 278. Ahbâru Ebî Hanîfe: 14. Ahî teşkilâtı: 7. âhir: 62. âhiret: 47, 73, 113, 173, 185. âhiretten de geçmek: 185. âhiret yurdu: 88, 112. ahirûnes sâbikun: 165. ahkâm: 272. ahkâm hadîsleri: 269, 272, 278. ahlâk: 1, 12, 278, 296. ahlâkî: 269. ahlâk kitapları: 278. ahmak: 179. ahmak dost: 109. Ahmed (Hz. Peygamber'in adı): 123, 209. Ahmed b. 'îsâ: 173. Ahmed b. el-Mufaddal: 72. Ahmed b. Hanbel: XVI, 17, 20, 36, 42, 55,

56, 60, 65, 75, 77, 95, 98, 99, 100, 101, 108, 118, 124, 126, 139, 141, 145, 148, 150, 153, 154, 155, 156, 164, 165, 167, 169, 171, 177, 178, 184, 188, 201, 202, 207, 210, 212, 230, 235, 237, 239, 240, 250, 253, 257, 258, 260, 263, 266, 271, 276, 291.

Ahmed b. Menî': 18, 199. Ahmed b. Salih (Hâfız): 229. Ahmed Eflâkî: 2. Ahmed İbn Hanbel = Ahmed b. Hanbel Ahmed-i Yesevî: 297. Aişe = Hz. Aişe akıl: 175, 183,203, 204, 205, 206. akıl etmek: 111. akı lh:71, 109, 179. akıllı düşman: 109. akıllı kişi: 69. akıl noksanı: 104. akılsız kimse: 173 . akıl yolları: 72. âkil kişi: 127. aklı mikdârınca: 205. aklın mezarı: 132. akmak: 107. akşam: 228. A k ş e h i r : 3.

Akşemseddîn: 297. Alâeddîn Çelebi: 3, 6. Alâeddîn Kayser: 7. Alâeddîn Keykûbad: 4. Alâeddîn Muhammed: 3. alâmet: 185. 'Alâ'üd-dîn el-Hindî: 15, 18. 'Alâ'üd-dîn es-Semerkandî: 16, 277, 295. aldırmamak: 215. âlem: 58, 209. âlemlerin Rabbi: 105. alev: 103. alevlenmiş: 119, 120. alfabetik fihrist: 19. alıkoymak: 249. Ali = Hz. Ali Ali b. Ebî Tâlib = Hz. Ali 'Ali b. Müslim: 205. 'Ali el-Kârî: 16, 22, 46, 50, 59, 87, 88, 109,

123, 124, 137, 178, 180, 182, 223. 'Ali el-Tabersî: 300. 'Ali İbn Zeyd: 115. Âl-i İmrân sûresi: 124. âlim(ler): 8, 127. Âlimlerin Sultânı: 2. âlim mutasavvıf: 9. Ali Osman Ateş: XII. Ali Şîr Yardım: XII. Ali Yardım: VII, VIII, IX, X, XI, Xn, XIV,

XV, XVI, 2, 8, 23. Ali Yardım dostları: IX. Allah: 34, 38, 39, 41 , 47, 53, 57, 70, 77, 78,

85, 87, 88, 97, 101, 108, 110, 113, 115, 143, 144, 154, 157, 163, 169, 176, 185, 187, 188, 195, 199, 202, 204, 213, 215, 219, 221, 228, 232, 239, 244, 249, 250, 256, 262, 301.

Allah bilgisi: 177. Allah'a tevekkül etme: 37. Allah'dan en çok korkan: 232. Allah'ı en iyi bilen: 232. Allah'ın ayali: 39. Allah'm dilediği: 228. Allah'ın iki parmağı arasında: 169. Allah'ın ilmi: 228. Allah'ın lûtfu ve yardımı: 202. Allah'ın ni'meti: 250. Allah'ın nuru ile bakmak: 190.

318

Page 342: MESNEVİ HADİSLERİ

Allah'ın rahmetinin eseri: 57. Allah'ın Resulü: 41 . Allah'ın takdiri: 101. Allah'ın velîsi: 143. Allah'ın yardımı: 101. Allah'ın zâtı: 193. Allah'ı tesbîh ve ona hamd etmek: 228. Allah için buğz etme: 85, 86. Allah için evlenmek: 85. Allah için sevme: 85. Allah için sevgi: 86. Allah için tutup vermek: 85. Allah için vermek: 85. Allah korkusu: 177. Allah'la beraber olma: 163. almak: 204. alnını koyma: 110. altm: 253. altına girip yüklenmek: 83. A l t ı n a p a ( A l t u n A b a ) : 4. altından çıkmak: 143. altından kalkamama: 262. altı yüz kanad: 195. altmış dakika: 46. amel: 34, 83 ,205,213,214. amel eden: 170. amel edinme: 170. amel-i sâlih: 115. amel olunma: 170. A'meş :218. 'Amr b. el-Âs: 41 , 42, 169, 203. 'Amr b. el-Hâris: 229. 'Amr b. Evs: 225. 'Amr b. Kays: 191. 'Amr b. Ümeyye ed-Dımrî: 37, 38. ân: 46, 87. ana: 127. ana kamı: 80. an'ane: 288. A n a d o l u : 2, 5. Anadolu Selçukluları: 272. anahtar: 221, 244, 245. anasının kamı: 80. Anbese b. 'Abdurrahmân: 52. Ankaravî: XI, 23, 53, 77, 88, 93, 104, 109,

146, 163, 179, 219, 221, 241, 246, 295. Ankaravî Şerhi: 21. anlatmak: 110, 264.

anne: 228. ansiklopediler: 22. antoloji: 291. apokrif: XVI, 297. 'a'râbî: 177. Arablar: 131. aramak: 69. Arapça: XI, XII, XV, XVI, 7, 12, 13, 22, 23,

53, 102, 275, 296. Arap Dili ve Edebiyatı: 4. araştırmak: 255. arayıp bulmak: 222. arayıp sormak: 105. araz: 203. ard: 163. arif: 176. arkadaş: 202, 214, 217, 255. arkadaşlık yapma: 217. arkasından destek olma: 48. arkasını dönmek: 204. A. R. Nicholson: 23. arş: 32, 69, 151,224, 225. arşa doğru yönelmek: 221. artmak: 251. arz: 70. arzu etmek: 41 , 77, 110. ashâb: 14, 34, 45, 50, 62, 64, 77, 78, 82, 94,

103, 157, 177, 187, 189, 207, 208, 252, 256.

'Askalânî = İbn Hacer asker: 41 , 146. Asr-ı Saadet: 14. aşağı: 175, 192. aşağı bir hâle düşen: 210. aşağılamak: 69. âşık: 251. aşk: 222, 223. at: 99. ateş: 102, 107, 103, 119, 120. ateş denizi: 83. ateşin azabı: 113. ateşin içine atmak: 120. ateş yakmak: 120. Atıyye: 191. Avârif'ül-Maârif: 16. avcı: 206, 226. ay: 7. ayağını bağlamak: 36.

319

Page 343: MESNEVİ HADİSLERİ

ayak: 106. ayakta tutan: 205. ayal: 39, âyet: 12 ,21 ,23 , 33, 34, 39, 46, J

185, 195,290. ayıp: 57. ayıplar gibi olma: 60. ayırt etmemek: 66, 127. ayna: 47, 48. aynı himmete sâhib: 76. aynı nurla görmek: 76. aynı yaratılış: 76. ayrılık: 250. az: 251,263. azâb: 73, 138, 250. azâb günü: 138. âzâdh: 235. âzâd olmak: 241. azaltmak: 221. Âzâr (ay): 184. aza şükretmeme: 250. az gülmek: 110. azın da azı: 47. az infâk etme: 221. azîz: 87 ,211 .

( B )

bâb: 275, 276 baba: 171. baba (-sı) gibi: 141. Bağavî: 15. B a ğ d â d : 3, 220. bağışlamak: 107, 225. bağış olarak verilen şey: 257. bağlamak: 37. Bahâeddîn Veled: 2, 3 ,4 . bahar serinliği: 61 . bahsetmek: 193. Bakara sûresi: 89. Bakıyyet İbn'ül-Velîd: 70, 132. bakmak: 213, 217. bal: 116. balık: 251. ballı: 176. basiretli: 80. baş: 96,159, 225. baş dili: 249.

başarıya ulaştırmak: 31 . başbuğ: 146. başını arşa kaldırmak: 225.

8 ,152,182, başkan: 144. başkası: 85. başlamak: 212. başlayış; 212. Batı: 23. bâtıl: 68, 70, 71, 73, 72, 79, 86, 105, 173. bâtılı da bâtıl gösterme: 192. bâtın: 151, 152, bâtmî cephe: 71. bedava: 192. beddua etmak: 65. bedelini bahşetmek: 65. beden: 61, 62, 176,217. bedenlerini diriltmek: 176. Bedîuzzamân Fürûzanfer = Fürûzanfer Bedrüddîn İbn Cemâa: 15. belâyı defetmek: 248. B e l h : 1 ,2 ,3 ,277 ,294 . Belh Emîri: 2. bellemek: 118. Benî Hâşim: 229. Benî Temîm: 140. benzemek: 119, 132, 252. benzetme: 239. beraber: 163, 209,210,214. bereketsizlik getirmek: 258. Beşîr b. Talha: 104. beş şey: 96. beyaz ve güzel kadın: 58, 59. Beyhakî: 14, 18, 20, 31, 32, 33, 35, 37, 38,

40, 42, 43, 48, 50, 51, 54, 57, 65, 73, 74, 81, 85, 93, 94, 96, 99, 101, 103, 104, 106, 108, 111, 131, 132, 133, 134, 139, 143, 145, 147, 153, 154, 156, 158, 159, 160, 164, 169, 172, 173, 174, 175, 177, 181, 186, 187, 188, 190, 193, 195, 204, 205, 210, 213, 215, 216, 218, 222, 223, 227, 229, 230, 252, 254, 260, 261, 270, 271 ,291 ,301 .

B e y r u t : 295. Beyzâvî: 289. bez parçası: 99. Bezzâr: 17, 40, 167, 172, 222, 252, 291. bıkma: 163. bibliyografik kaynaklar: 22.

320

Page 344: MESNEVİ HADİSLERİ

Bilâl (Habeşî): 60. bildiğini bilmek: 110. bildirdimek: 181. bilen: 122, 148,232. bilerek: 246. bilgi: 121. bilgi isteğinde bulunan: 260. bilgin: 210. bilinmek: 181,204. bilinmekliği sevmek: 181. bilinmeyen gizli bir hazîne: 181. bilinmeyi sevmek: 181. bilmek: 110, 121, 182. binek: 37. binitli: 100. binmek: 99. bir barsakla (yemek, içmek): 200, 201. birbirini esirgemek: 127. birçok şeylere dertlenen: 214. bir dert yapan: 214. birleştirmek: 215. birlik alâmeti: 127. birlikte görmek: 53. bir noktada toplamak: 215. birr (iyilik): 236. bir şey istemek: 113. bir şey istememek: 235. bir zerre akıl: 203. bitip tükenmeyen bir servet: 66. bitmek: 212. biyografik kaynaklar: 22. boğazına tıkanmak: 88. boğulup gitmek: 166, 167. borçlu: 94. boş: 263. boşboğaz: 98, 131. boşluk: 69. boşlukta yürümek: 242. buğz etmek: 85. Buhârî: VIll, XVI, 17, 18, 19, 20, 21, 36,

42, 43, 44, 48, 52, 54, 63, 65, 75, 76, 84, 86, 94, 97, 98, 100, 107, 108, 111, 113, 115, 119, 120, 126, 132, 133, 139, 148, 150, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 164, 165, 166, 178, 188, 190, 195, 199, 201, 207, 208, 210, 218, 229, 230, 232, 253, 256, 257, 261, 262, 263, 266, 271, 275, 276, 291.

bukağı: 154. bulmak: 222. Bursevî = İsmaîl Hakkı Bursevî Bûsırî: 115 bülh: 173. Büreyd b. Ebî Meryem: 118. büyücü: 186, 187. büyük bir topluluk: 140. büyük cihâd: 50. büyük günah: 138, 139. büyük kardeş: 88. büyükler büyüğü: 33. büyük muharebe: 49. büyük mücâhede: 50. büyü yapmak: 186.

(C) Câbir (b. 'Abdullah): 35, 50, 51, 63, 82,

83, 97, 115, 174, 204, 238, 252, 256. Câbir b. Semüre: 99. Ca'fer b. Müsâfir: 247. Ca'fer b. Süleyman: 125, 205. câhil: 109. câhil dost: 109. Câhiliyye devri: 195,253. câhil kişi: 69. câhillere oyuncak olan bilgin: 210. caiz gören: 203. câmi'(ler): XV, 17, 18, 20, 269. Câm/' ('Abdullah b. Vehb): 229. Cami" (Ma'mer b. Râşid): 17. Cami 'u Beyân 'il- 'İlm: 14, 287. Câmi'ul-Ayât: 23. Cami'ul-Usûl: 15, 17. el-Câmi'us-Sağîr: 15, 19, 21, 175, 240. el-Câmi 'us-Sahîh (Buhârî) = Sahîh (Buhârî) el-Câmi'us-Sahîh (Müslim) = Sahîh (Müslim) can: 60, 76, 78, 89, 110,251. can atları: 34. can gıdası: 201. canla başla suçlarını affettirmek: 138. câzib: 153. Cebrâîl (Aleyhisselâm): 88, 194, 195. Cehennem: 102, 103, 153, 224, 241, 246,

254. cehennem ağacı: 254. cehennemdeki yerine hazırlamak: 246.

321

Page 345: MESNEVİ HADİSLERİ

cehennem halkı: 157,158. cehennemin sözü: 102. Celâleddîn (Mevlânâ): XV, XVI, 2, 298. celîl: 87. cemâat: 62. cem grubu hadîs kitapları: 18. Cemi' b. Süveyb: 56. Cenâb-ı Allah: 224. Cenâb-ı Hakk: XII, 32, 105, 106, 134, 182,

218, 225. Cenâb-ı Hakk'ın kapısını (devamlı) çalmak:

159. cenaze: 99. Cendel b. Vâlik: 225. Cennet: 88, 152, 153, 154, 171, 173, 184,

224, 235, 253, 254. cennet ağaçları: 254. cennete girmek: 140. cennet ehh: 35, 157, 158, 172. cennete sevk edilen: 155. cenneti garanti etmek: 235. cennetlik (olmak): 157, 174, 179. cennet müjdesi: 184. cerh: 21 . Cerîr b. 'Abdullah: 170. cevaz: 272. cevher: 203. ceyyid: 223. cezalandırmak: 204. ci'fe: 231. cihâd: 50. cimrilik: 254. cinler: 182, 202. cisim: 201. cisim âlemi: 80. cisimdeki hâller: 80. Concordance: 19. coşup kükremek: 181. cömert davranmak: 149. cömertlik: 85, 116, 253, 254, 258. Cum'a namazı: 115. Cumhuriyet Türkiyesi: 16. Cüneyd-i B a ğ d a d î : XIII. cür'etli: 52. C ü r c â n : 38. cüz: 192.

( Ç ) çabuk geçmek: 102, 103. çabukluk: 199. çalışan (kimse): 38, 276. çalışıp çabalamak: 138. çarpışarak ölüm: 73. çayır çimen: 226, 227. Çelebi Hüsâmeddîn: 7. çevirmek: 204. çevrilmiş: 153. çığır (açmak, açılmak): VIII, 8, 15, 17, 170,

289. çıplak: 98. çıplak adam: 116. çıplak binmek: 98. çıplak eşeğe binmek: 100. çift oruç: 83. çimen: 226. çoban: 149, 150. çobanlık yapmamış: 256. çobanlık yapmış: 256. çocuk: 141. çocukluk: 256. çoğalmak: 62. çoğaltmak: 221. çoğa şükretmemek: 250. çok ağlamak: 110. çok infâk eden: 221.

( D )

dadılık yapmak: 228. dağ tepesi: 47. dağıtılacak olan bir şey: 247. dağlara çekilme: 206. dâima faâl olan: 116. dal: 254. damla: 47. danışılan kişi: 43. danışmak: 43. darb-ı mesel: 23. Dârekutnî: 20, 61, 221, 259, 270, 292. Dârimî: XVI, 20, 36, 43, 63, 75, 84, 93,

111, 118, 140, 141, 145, 153, 156, 164, 165, 171, 188, 201, 202, 207, 208, 210, 212, 237, 260, 261 ,271 ,291 .

dâva: 89.

322

Page 346: MESNEVİ HADİSLERİ

da'vete icabet etmek: 99. Dâvûd (Peygamber): 127. Dâvûd b . El-Husayn el-Eslemî: 299. dayanma: 62. dedikodu: 173. değerli: 225. dehşetli surette: 119. Delâil un-Nübiivve: 64. delâlet: 23, 292, 295. delip geçmek: 190. deniz: 181,245, 251. denize gitmek: 47. derdini çekmek: 244. derman: 97. dert: 97 ,214, 243. dertlerden kurtarmak: 214. dertlerini dağıtan: 214, 215. devam etme: 219. deve: 36, 121. Deylemî: 15, 31 , 32, 34, 35, 37, 40, 42, 45,

51, 55, 74, 79, 82, 96, 103, 123, 124, 131, 134, 136, 137, 167, 172, 183, 192, 193, 199, 204, 227, 241, 245, 250, 252, 255, 259, 264.

didaktik: 294, 298. didaktik ve tasavvufî eserler: XVI. diğer dünyâ düşünceleri: 215. dil: 244. dilediği gibi tasarruf etmek: 169. dilediğinden ayrılmamak: 209, dile getirmek: 88, 250. dilemek: 71, 185, 192, 222, 228. dilememek: 222. dili tutulmak: 122, 123. dîn: 41, 144, 204, 205,216,217. dînin yarısı: 59. dîni üzere olmak: 216. dinlendirmek: 60. dîn nuru: 102. direğin inle (-mesi, -yişi): 62, 63. direk: 62. diri: 116,214, 240. dirilik: 179. dirilmek: 46. diriltmek: 176. dişlerinin kınlısı (Hz. Peygamber'in): 108. dîvan: 291. Dîvân-ı Kebîr: Vll, 6, 8, 12.

D i y â r - ı R û m : 2, 5. doğm: 117, 176. doğrucu: 89. doğnı görüş: 192. doğruluk: 118, 240. doğru sözlü: 251. doğru yol: 82. doğru yolu bulmak: 173. Doğu: 23. Doktora Tez (-i, -leri): Vll, VIII, 2, 23. dolu: 263. dost: 81, 109, 179, 201, 240, 255. doymamak: 261. doyumıak: 83, 176. döğmek: 107. dönmek: 49, 50, 75, 177, 204. dört parmaklık bir yer: 110. duâ: 64, 113. duâ etmek: 64, 65, 113, 108, 160, 219. duâ öğretme: 112. duası kabul edilmek: 160. duvar: 127. duymak: 105. düğün günü: 7. dünyâ: 46, 47, 73, 88, 113, 148, 170, 173,

176, 186, 187, 192, 212, 215, 231, 243, 254.

dünyâdan sakınmak: 187. dünyâdan uzaklaşma: 185. dünyâ mülkü: 231. dünyâya karşı hırslı: 261. dünyâya uzanmış cennet dallan: 253. dünyâyı dileyen: 260. dünyâ yurdu: 112. Dürer-i Münteşire (Suyûtî): 182. düşman: 109, 110, 146,179. düşmanlık (etmek): 85, 106, 109, 143, 157. düşünce: 215. düşünmek: 193. düzeltmek: 116. düzene koymak: 213.

( E )

ebediyet diyân: 185. ebedî zenginlik: 245. ebleh: 172, 173.

323

Page 347: MESNEVİ HADİSLERİ

Ebû 'Abd'ül-Ğânî el-Hasan b. 'Ali b. 'îsâ el-Ezdî: 299.

Ebû Bekir = Hz. Ebû Bekir Ebû Bekir el-Humeydî: 18. Ebû Bekir İbn Ebî Şeybe: 20. Ebû Bekir İbn'ül-Arabî: 37. Ebû Câzim: 109. Ebû Dâvûd: XVI, 17, 18, 20, 36, 43, 48, 49,

60, 63, 73, 74, 75, 84, 85, 95, 97, 98, 126, 137, 139, 141, 145, 148, 150, 153, 154, 156, 183, 188, 203, 207, 210, 217, 219, 228, 229, 232, 235, 246, 247, 248, 258, 271,291.

Ebû Dâvûd et-Tayâlisî = Tayâlisî. Ebû'd-Derdâ: 65, 97, 111, 160, 187, 218,

222, 223, 252. Ebû Halef: 33. Ebû Hatim: 172. Ebû Hind ed-Dârî: 135. Ebû Hüreyre: 36, 43, 44, 48, 65, 75, 76, 77,

80, 82, 83, 84, 97, 98, 101, 105, 106, 120, 121, 141, 145, 154, 155, 156, 165, 174, 177, 178, 188, 191, 208, 212, 213, 217, 219, 230, 251, 252, 253, 259, 276.

Ebû İshâk eş-Şeybânî: 195. Ebû'l-Havrâ' (Rabîa b. Şeybân): 118. Ebû'l-Kasîr el-Kinânî: 192. Ebû'l-Münzir Sellâm b. Süleyman: 125. Ebû Mansur b. 'Asakir: 299. Ebû Mes'ûd: 43, 44. Ebû Mûsâ: 73, 74. Ebû Nu'aym (el-Isfehânî): 14, 19, 21, 31,

37, 40, 43, 57, 64, 65, 72, 78, 104, 143, 151, 152, 156, 159, 160, 164, 165, 174, 191, 193, 202, 205, 208, 215, 216, 222, 227, 235, 237, 256, 257, 271, 291, 300.

Ebû Râfı': 137. Ebû Sa'îd Ahmed b. 'îsâ el-Harrâz: 220. Ebû Sa'îd (el-Hudrî): 65, 84, 140, 163, 190,

191,218,246, 247. Ebû Sa'lebe b. el-Huşenî: 237. Ebû Salih: 93 ,94 ,218 . Ebû Seleme b. 'Abdurrahmân b. 'Avf:

126. Ebussu'ûd Efendi: 297. Ebû Süreyha: 265. Ebû Tâlib el-Mekkî: 117, 263, 264.

Ebû 'Utbet'il-Havlânî (Ahmed b. el-Ferec): 70.

Ebû Ümâme (el-Bâhılî): 55, 56, 85, 95, 155, 191.

Ebû Ya'lâ: 17, 33, 40, 42, 174, 199, 240, 249, 291.

Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Mu'âz er-Râzî: 220.

Ebû Zerr (el- Ğıfârî): 110, 166, 252, 262, Ebû Zür'a: 172, 299. ecel: 222, ecir: 276. ecir almak: 173. el-Ecvibet'ül-Fâdıla: 272, edeb: 277, 292, 296. edebiyat: 1, 180,269. Edebiyât-ı Söfıyye: 68. el-Edeb ul-Müfred: 18, 20, 148. efendi: 163. Efendimiz (Mevlânâ): 2. eğer (binicilik): 99. eğer (edat): 100, 101. eğlenmek: 110. Ehâdis-i Mesnevî: XY, 23, 39, 146, 214, 226,

295. ehâdîs-i Nebî: 278. Ehâdîs ve Kısas-ı Mesnevî: XIV. Ehl-i Beyt: 167. ehl-i hadîs: 278. ehl-i kitâb: 165. ehven bir şey: 119. eksik: 247. eksilmemek: 170. el: 94, 106, 119. elçi: 37 ,51 . elde etmek: 116. elem: 243. elindekini kaçırmak: 243. elinden geldiği kadar: 214. elinden tutmak: 174. elinde olanı kaybetmek: 243. elini çabuk tutmak: 115. elinin altında bulundurma: 262. elinin altındakiler: 262. el kitabı: 271. elle almak: 94, Elnaz Forouzesh: XII. emîn: 43, 57, 163.

324

Page 348: MESNEVİ HADİSLERİ

emir: 183. emir gelmek: 217. Emîr Muzafferüddîn Alim Çelebi: 4. emniyet: 179. emniyet vermek: 117, 118. emre muhalefet eden: 239. emretmek: 224. emrolunmak: 183. emrolunmamak: 207. En'âm sûresi: 185. enât: 199. en başta gelecek olanlar: 165. Enes (b. Mâlik): 32, 33, 37, 38, 48, 49, 55,

57, 58, 63, 66, 74, 78, 84, 96, 99, 108, 111, 112, 113, 124, 134, 135, 137, 139, 153, 172, 174, 175, 199, 211, 221, 227, 249, 252, 261.

en ileri giden: 71, 165. ensâr: 63. en sonda gelenler: 165. en yakm olunan hâl: 219. erba'în çıkarmak: 4, 5. el-Erba "ın fı Menâkıbi Ümmehât 'il-Mü 'minin:

299. erişmek: 86. erkek: 53. E r z i n c a n : 3. esâbi' (parmak): 169. esbaba teşebbüs: 38. esîr: 180. esirgemek: 119. esleme (müslüman oldu): 202. eslemü (selâmette olurum): 202. Esna 'l-Metâlib: 22. Esrâr-nâme: 3. eş: 201,214. eşeğe binmek: 98, 99. eşek: 99, 99. eşyayı olduğu gibi göstermek: 192. etbâ'ut-tâbi'în: 103, 104. eteklerinden tututmak: 120. ev: 127,255. Evhadüddîn-i Kirmanı: 5. evlâd: 163,262. evlenme: 85, 207. i 'vja/(Taberânî'nin Mu'cem'i): 17. evvel: 62. eyersiz komak: 34.

ezan okumak: 60. eziyet: 264. Ezkâr (Nevevî): 289.

( F )

Fahreddîn Behramşah: 3. Fahreddîn-i Râzî: 3. fakirlik: 67, 68, 227. fakr: 68. el-fakru fahrî: 67. Farsça: XI, XII, XV, XVI, 4, 8, 12, 13, 22,

23 ,27 , 112, 275, 289, 295. farz kılmak: 106. farz olmak: 203. F â s : 37. Fatma Hâtûn: 6. fayda görmek: 116. faydalanma: 116. faydalı olan: 238. faydası olan: 101. faziletli: 136,204. fazlasiyle vermek: 64. fecî bir şekilde gelen ölümden korumak:

301. Fem-i Nebevî: 182. fena: 88. fena bir zanna düşme: 32. ferah: 178. ferahlanma: 176. ferahlandırmak: 60. Ferîdûn-i Sipehsâlar: 2. Ferîdüddîn Attâr: 3. ferman: 223. feryâdetme; 110, 263. Fetâvâ-yı Hadîsiyye: 40. fethetmek: 231. Fettenî: 22. fetva: 236. fetva verme: 236, 237. el-Fevâidü 'l-Müntehaba: 299. fezâil: 86. fezâil (hadîsleri, grubu): 269, 270, 272, 277. fıkhî: 269, 270. fıkhî eser(ler): 277, 278, 279, 295. Fıkıh (ilmi).- 1, 4, 16, 269, 277, 287, 294. Fıkıh kitabı; 269. Fıkıh Usûlü: 287.

325

Page 349: MESNEVİ HADİSLERİ

mı Mâfıh: Vll, 8, 12. fikirleri alınmaz: 143. Firdevs ul-Ahbâr: 15. firkat: 168. fitne: 73. Fuâd 'Abdülbâkî: 44, 98, 115. Fudaly b. 'lyâz: 211. fukahâ: 71. Fürûzanfer: XIV, XV, 23, 24, 39, 53, 102,

146, 214, 226, 295, 296. Fütûhâl'ül-Mekkiye: 182.

( G )

gafil (râvî): 172. gaflet: 173. galebe etmek: 69. gâlib gelmek: 227. gâlib olmak: 69. ganî: 67. ganîmet: 179. ganimet bilmek: 61, 62. garabet: 122, 260. garanti etmek: 235. garîb: 212. garîb (hadîs): XI, 38, 40, 44, 111, 114, 122,

139, 169, 191, 200, 217, 248, 249, 260. garîbliğe dönmek: 212. Garîb'ül-Hadîs:21. garibün: 209. gayb askerinin başbuğu: 146. gayret etmek: 106. gayr-i meşru: 248. gayr-i sabit: 182. Gazâlî: 16, 42, 50, 59, 60, 68, 70, 72, 74,

117, 123, 124, 135, 136, 146, 178, 242, 263, 288, 289.

gece: 126. geceyi geçirmek: 83. geçip giden: 243. geçip gitmiş olanlar: 243. geçmiş günâhları affedilmek: 174. gelip çatmak: 180. gelip gitmek: 221. gelmek: 222. gelmemiş olanlar: 77. gemi: 166. gemiye binen: 167.

gençlik: 256. genel kültür eseri: 269. genişletmek: 185. gerçek çıkarmak: 157. gerçek mü'min: 79. geride kalan: 167. geri vermek: 94. geriye kalan: 47. gevher: 77. Gevher Hâtûn: 3. gıdâ: 176. gıdâ olmak: 201. gidişatı üzere olmak: 217. girmeyen: 166. giydiğinden giydirmek: 262. giydirmek: 262. giymek: 262. gizli: 53. gizli amel: 143. gizli bir hazîne: 181. gizli rahmet: 93. göğüs: 185. gök(ler): 69, 190, 223. gökleri yaratmak: 223. gökten inen kitaplar: 264. gölgesiz: 67. gömülmek: 214. gönlü içine almak: 70. gönül: 95, 107, 110, 173, 185, 255. gönülle kabul etmek: 35. gönül sahibi dost: 255. gördüğü gözü: 106. gören: 54. görmek: 55, 76, 78, 105, 110, 195. görünmez bir hâle gelme: 194. görür gözler: 223. görüş: 192. gösterişsiz: 143. göstermek: 192. göz: 106, 123, 125, 126. göz açıp kapama: 46. gözün nuru: 124. gözünü namaz kıldığı yerden ayırmama: 34. gulyabânî: 179. G«rer (Vekî 'b . Cerrah): 109. gurur diyarı: 185. gücü yetmemek: 113. gücün yettiği: 83.

326

Page 350: MESNEVİ HADİSLERİ

güçlük çıkarmak: 258. güçlükleri kolaylaştırmak: 112. gül bahçesi: 112. güldüren: 155. gülmek: 110, 155,226,244. gümüş: 253. Gümüşhânevî: 21 . günâh: 170, 225, 246. günâhı yazılmak: 170. günâhları bağışlanmak: 173. güneş: 7, 194. Gürcü Hâtûn: 7. gütmek: 256. güvenilir: 43, 178, 200. güz (sonbahar) serinliği: 61 . güzel: 170, 203, 204, 223, 256, 263. güzel âdet: 170. güzel ifâde: 148. güzel koku: 56, 124. güzel konuşma: 148. güzellik: 126. güzel şey: 42.

( H )

haberi olma: 157. haber vermek: 158. Habîb b. Mesleme: 252. Hac: 205. Haccâc (Şu'be b. el-Haccâc el-Vâsıtî): 192. Hac farizası: 3. hadd: 152. haddesenâ: 70. Hadîs (ilmi): Vlll , XVII, 4, 8, 15, 68, 122,

271,289, 290, 294. hadîs arayışları: Vlll . hadîs bereketi: Vlll . Hadîs-i Kudsî: 93, 107, 117, 181, 223, 226. Hadîs-i Nebî: 278. Hadîs Kmicımları: Vlll . hadîslerin tahrîci: XV, 15. hadîs lügati: 21. hadîs metinlerinin kaynağı: 17. hadîs münekkidleri: 269. hadîs tenkidi: 272. hadîs usûlü: X, 62, 248, 294. hadîs uydurmak: 115. hadîs uydurucu: 147.

hadîs yolculukları: Vlll . Hâfız: 229. hafıza: 118. hafızasında iyi tutmak: 96. Hâfız el-Münzirî: 15, 21, 66, 85, 86, 199,

215, 223,250, 252, 260. Hâfız İbn 'Asâkir: 299. hafîf: 263. hafifleten: 138. Hakem b. Uteybe: 40. hakikat: 226. Hâkim (en-Nisâbûrî): 19, 20, 34, 37, 38,

42, 43, 47, 55, 56, 59, 65, 73, 74, 85, 86, 94, 98, 99, 100, 111, 118, 119, 124, 125, 139, 140, 143, 144, 153, 156, 158, 164, 167, 168, 169, 171, 180, 181, 184, 186, 188, 207, 215, 216, 217, 224, 225, 226, 229, 235, 241, 253, 261, 266, 271, 291.

Hakîm et-Tirmizî: 151, 187. hakkı hakk gösterme: 192. Hakk'ın ayali ('lyâli): 39, 41 . halâs etmek: 138. hâl dili: 249. H a l e p : 3, 4. Hâlid b. Düreyk: 103, 104. hâlini hatırını sormak: 105. halk: 39, 100, 116, 149, 157, 158, 181, 183,

184, 186, 226, 238. halk eylemek: 224. halkı yaratmak: 181. Hallâviyye Medresesi: 4. hamd: 253. Hanefî mezhebi: 1. Haneş'ül-Kinânî: 166. Hannâne: 62. Harâitî: 18. haram: 53, 272. harb îlân etmek: 106. hareket(ler): 221. harf: 151, 152. harf-i cerr: 42. harîs: 101. el-Hâris: 18. el-Hâris b. Gusayn: 83. Harise b. Vehb el-Huzâî: 157. Hârizmşah Alâeddîn Muhammed: 3 Hârizmşah idarecileri: 3.

327

Page 351: MESNEVİ HADİSLERİ

Hârizmşahlar hanedanı: 2. Harsitî: 20. Hârût: 187, Hasâisu Emir'il-Mii'minin 'Ali b. Ebî Tâlib

(k.v): 18, 20, Hasan = Hz, Hasan Hasan b. Ali = Hz, Hasan Hasan Hüseyin Doğru: XII, Hasan'ül-Basrî: 205. hased: 227. hasen (hadîs): XI, 21 , 44, 48, 56, 76, 81, 86,

95, 98, 111, 114, 119, 120, 122, 125, 132, 133, 139, 140, 142, 145, 148, 164, 168, 169, 175, 189, 190, 191, 200, 204, 217, 223, 229, 237, 239, 240, 248, 249, 252, 259, 260, 266, 272, 276.

hasenli-gayrihî: 255. hasenün: 209, Hassan İbn Ebî Sinan: 119, hasta: 45, 112, 113, hasta gösteırnek: 45, hastalanmak: 45, 105. hastalık: 248. hastalık getirmek: 44. hasta olmak: 45, 105. hastayı ziyaret etmek: 99. haşrolmuş kişiler: 240. hatâlarını affettirme: 209. Hatîb el-Bağdâdî: 14, 18, 19, 21, 50, 82,

86, 272, 287, 292. Hatîb et-Tebrîzî: 35, 40, 60, 85, 113, 125,

204. hava: 153. hava üstünde yürümek: 242. el-Hâvîfı'l-Felâvâ: 221. Hayber günü: 99. hayır: 101,205, 246. hayırla dönmek: 50. hayırii: 101, 109, 204. hayırlı olanlar: 253. hayırlı şeyler: 57. hayırsız bir iş: 170. hayran olmak: 148. hayret etmek: 53. hayrı emretmek: 202. hayrı yapmak: 170. hayvan: 120, 175. hazîne: 66, 93, 181.

helak edici: 226. helak olmak: 214,215. helâl: 272. hem-dem: 58. Hemmâm b. Münebbih: 84, 165. heves: 153. Heysemî: 15, 17, 21, 40, 57, 58, 67. Hılyet'ül-Evlivâ: 14, 19, 21, 72, 78, 151,

159, 300. hırs: 227. hıyanet: 144. H i c a z : 3. hiçbir ortağı olmayan: 239. hiç doymamak: 260. el-Hidâye (Mürgînânî): 289. el-Hidâye (Zeyla'î): 16. hidâyet: 93. hidâyete erme: 185. hidâyete ulaştıran bir rahmet: 93. hidayet eylemek: 107, 108. hidâyet lambaları: 143. hikmet: 121, 177. hikmet telkin etmek: 244. hikmetli söz: 121. hilaf ilmi: 1. hîlekâr: 157, 158. himayesinde kılınma: 239. himmet: 76, 77, 244. hissiz bir kimse: 110. hizmetçi, 262. Hollandalı: 19. H o r a s a n : 2. hoşa giden: 153. hoşa gitmeyen şeyler: 152, 153. hoş-cevâz: 203. hoş geçinen: 100. Hudâa kabilesi: 60. huffâz: 182, 220. hukukî eserler: 294. hulul etmek: 70. Humeyrâ (Hz. Âişe): 58, 59. humma: 7. hurafe: 296. hurma kütüğü: 63. huşu: 33. hutbe: 115. hutbe okuma: 63. el-Hût el-Beyrûtî: 22, 32.

328

Page 352: MESNEVİ HADİSLERİ

huylan güzel: 209. huzur: 33. Hüdâvendigâr (Mevlânâ): 2. hüküm: 272. hükümleri yürümek: 138. hünerler sahibi: 165, 262. Hüsâmeddîn Çelebi: 7. Hüseyin b. Ali = Hz. Hüseyin hüsnü zan: 173. hüzün hikâyesi: X. Hz. Âişe: 59, 84, 111, 126, 183,241,252. Hz. Ali: 33, 34, 61, 62, 67, 71, 72, 96, 118,

131, 149, 151, 252, 254, 261, 264, 265, 273, 299.

Hz. Ebû Bekir: 2, 240, 241. Hz. Hasan: 118, 168. Hz. Hüseyin: 245. Hz. İbrâhîm: 88. Hz. Mevlânâ = Mevlânâ Hz. Muhammed (s.a.s): 206. Hz.Mûsâ: 108. Hz. Ömer: 51, 142, 143, 216, 225, 238. Hz. Peygamber: XIII.

( I )

' ıkâb: 204. 'Irâkî: 16, 21, 22, 31, 33, 34, 42, 48, 50, 51,

58, 59, 61, 70, 72, 74, 117, 123, 125, 135, 137, 144, 147, 152, 172, 178, 187, 194, 200, 205, 242, 254, 260, 261.

ışık: 81. ışıklanmak: 123. Itrî: XIV. 'lyâl: 41 . ızdırâri ölüm: 180.

(i) ibâdât: 270. ibâdet: 46, 71, 72, 114, 239, 245. İbn 'Abbâs: 45, 63, 89, 111, 147, 148, 156,

164, 167, 174, 183, 193, 207, 224, 245, 257.

İbn 'Abd'il-Berr: 14, 82, 83, 115, 189, 191, 287.

İbn 'Adiyy: 33, 103, 168, 173, 174, 222. İbn 'Amr: 174.

İbn Ahî Türk: 7. İbn 'Asâkir: 19. İbn Ebî'd-Dünyâ: 18, 20, 123, 242, 291. İbn Ebî Füdeyk: 247. İbn Ebî Hatim (er-Râzî): 45, 46. İbn Ebî Ömer el-Adenî: 18. İbn Ebî Şeybe: 18. İbn Fûrek: 54, 106, 155, 169, 178, 193. İbn Ğânim: 137. İbn Hacer (el-'Askalânî): 15, 18, 21, 38,

40, 68, 72, 73, 81, 86, 115, 122, 125, 136, 137, 180, 182, 189, 206, 244.

İbn Hacer el-Mekkî: 40. İbn Hıbbân: 115, 135, 136, 137, 152, 172,

189,211,222, 228, 229, 291. İbn Kuteybe: 80, 156, 169, 177, 192, 211. İbn Mâce: XVI, 20, 36, 43, 44, 59, 63, 74,

75, 77, 81, 95, 97, 98, 99, 101, 110, 111, 115, 121, 139, 140, 141, 143, 156, 158, 164, 165, 169, 171, 201, 212, 213, 215, 216, 231, 235, 246, 257, 258, 263, 266, 271,276, 291.

İbn Menî' = Ahmed b. Menî' İbn Mes'ûd: 44, 47, 81, 152, 185, 195. İbn Ömer: 44, 63, 86, 137, 174, 175, 191,

245. İbn Sa'd: 19 ,21 , 100, 287. İbn Sînâ: 299. İbn Teymiye: 24, 70, 137, 181, 182, 205. İbn'üd-Dahdâh: 99. İbn'ül-Arabî el-Mâlikî: 37, 131. İbn'ül-Cevzî: 22, 32, 86, 133, 174, 184,

191,205,211,254. İbn'ül-Esîr: 15, 17, 21 , 54, 59, 61, 66, 133,

152, 173, 178, 206, 207, 247, 248. İbn'ül-Melek: 106. İbn'ül-Mülakkm: 15. İbn'üs-Salâh: 184. İbn'üz-Zübeyir: 167. İbrâhîm Aleyhisselâm = Hz. İbrâhîm. İbrâhîm b. el-FazI el-Medenî el-Mahzûmî:

122. İbrahim b. Muhammed el-Eslemî: 299. ibret alan: 80. İbtidânâme: 2. içerisi genişlemek: 185. iç huzuru: 178. içi boş olma: 263.

329

Page 353: MESNEVİ HADİSLERİ

içinde bulunan: 146. içinden çıkanlar: 164. içine atılmak: 83. için için inlemek: 63. idare eden: 216. İdris (Peygamber): 179. ifâde tarzları: 148. el-İfrâd: 22\. iftihar: 67. iftihar vesilesi: 163. ihsan: 149, 157. ihsanda bulunmak: 148. ihsan edenler: 64. ihsan edilen: 148. ihsan eylemek (etmek): 64, 116. ihtiyâç: 31, 138, 227. ihtiyarî ölüm: 180. ihtiyârsız: 168. İhyâ: 16, 34, 42, 50, 58, 59, 60, 68, 70, 72,

74, 117, 123, 135, 136, 144, 147, 152, 178, 205, 242, 264, 288, 289.

iki kere dağlanmama: 35, 36. ikinci dönem eserler: 291. ikinci el (eser, kaynaklar) 17, 20, 21 , 22, 24,

28, 291. ikinci sınıf eser: 296. iki (tâne) harîs: 260, 261. iki ufuk arası: 195. iki yay mesafesi: 195. ikram etme: 176. 'İkrime: 96. 'İkrime b. Hâlid: 299. ilâhî yardım: 178. ilâve etmek: 126. //e/.-45, 61. ileri giden: 136. ilk: 164. ilk devirler: 165. ilk devir tahrîc örnekleri: 16. ilk devir Tasavvuf imamları: 14 illet: 143,261,272, 299. ilme susamak: 261. îmâ: 88. imâm: XIV, 144. İmâm Ca'fer-i Sâdık: 300. İmâm Ebû Yûsuf: 287. İmâm Mâlik = Mâlik b. Enes İmâm Şâfi'î: 287, 297.

İmâm-ı A'zâm: 297. îmân: 70, 78, 85, 95, 96, 177. îmân eden: 55. îmân etme: 224. îmân etmemiş sayılmak: 127. îmânının şuuruna ermek: 253. imha etmek: 246. inanan: 200, 263. inanan gönül: 69. inanan kişi: 69. inanç: 117. inanmak: 224. inayet: 157. incelik: 263. indirilmek: 151. infâk eden: 65. infâk ediş: 221. inilti: 62. inlemek: 110,138. insan(lar): 50, 72, 93, 115, 117, 118, 127,

153, 166, 182, 183, 185,205, 209, 216, 221, 226, 236, 238, 247, 249, 250, 252, 253.

insanın içi: 263. insanın kamı: 263. insanların başbuğu: 243. insanların (en) hayırlısı: 238. insan oğulları: 175. İ r a n : 23. İranlı: XIV, 23, 295. Wan: 296. îsâ (Aleyhisselâm): 224, 242. ' î sâb . 'Abdurrahmân: 144. isabet ettirmek: 57. 'îsâ b. Tahmân :211 . isim: 225. İslâm: XIV, 1, 28, 41 , 68, 170, 185, 206,

212, 248, 253,289, 296. İslâm âlimleri: XVII, 15, 22, 269, 272, 273,

297. İslâm coğrafyası: 8. Islâmî eserler: 297. Islâmî ilimler: 22. Islâmî prensipler: 73. İslâmiyet: 207. İslâm kültürü: 8. İslam Peygamberi: XIV. İslâm tasavvufu: 7.

330

Page 354: MESNEVİ HADİSLERİ

islâm ulemâsı: 272. ism (kötülük): 236. İsmail b. Ahmed el-Ankaravî = Ankaravî İsmaîl Hakkı Bursevî: 182. İsmetî Hâtûn: 3. tsrâîliyât: 70. İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü: IX. isteme: 235. istenmeyen şeyler: 152. istîâb etmek: 70. istifâde etmek: 61, 62. istiğfar etmek: 187. istiğrak makamları: 88. istişare edilen kimse: 43. işaret: 12, 13, 14, 23, 32, 38, 78, 93, 127,

203, 276, 292, 295. îşbiliyye: 37. iş bölümü: 297. işin tasasına düşmek: 110. işitme: 62, 63, 110. işittiği kulağı: 106. işkence: 138. işlerini iyileştirmek: 214. el-ithâfât'üs-Seniyye: 218. itmînân vermek: 118. iyalullah: 9. iyi: 203, 208,214. iyi amelde bulunmak: 214. iyi bir iş: 170. iyi davranan: 39. iyiliğe teşvik: 86. iyiliğe ulaşma: 208. iyiliğini artırabilmek: 209. iyiliğini daha da artıramama: 208. iyihk: 112, 173,208, 209,236. iyilikte bulunmak: 214. iyilik vermek: 113. iyilik yapmak: 72. iyi olma: 170. iyi şey: 203. iz bırakan: 236.

İzmirli İsmâîl Hakkı: 278, 279, 288. İzzeddîn Ali: 4.

( K )

Ka'be: 166. kab: 70.

kabîle: 140. kabir: 45, 99, 133, 142, 143. kabristan: 77, 132. kader: 134, 227. Kâdı 'lyâz: 289. kadın: 69, 124. Kâdı Sirâceddîn: 7. kadir: 228. kadri yüce Tanrı: 97. kâfir: 200, 201. kâfirlerin ateşini söndürmek: 102. kalb: 33, 69, 70, 117, 125, 126, 143, 168,

169, 185, 209,213,236. kalb huzuruna kavuşma: 60. kalbi bedeni ile birlikte olma: 34. kalbine danışmak: 236. kalb işleri: 213. kalem: 230. kalkmak: 60, 78, 204, 217, 218, 228. kamış: 263. kamışlıktan koparılma: X. Kamus: 247, 248. kan: 107. kanâat: 66. el-Kânûnfı't-Tıbb: 299. el-KavI'ül-Eşbeh fı Hadîs-i Men Arafe

Nefsehûfe kad Arafe Rabbeh: 221. el-Kavukcî: 24. el-Kettânî: 16, 277, 295. el-Kifâye: 14, 272, 287. kap: 70. kapı: 159, 160, 219, 221, 249. kapının açılması: 159, 160. kapısı bağlı: 221. kapısını çalan: 159. kapıyı (devamlı, çok) çalmak: 159, 160. kaplamak: 195,228. kaplanmak: 152. kâr: 258. kara dut: 256. karaciğer problemi: 7. karakter: 173. K a r a m a n : 3. Karaman Emîri: 3. kardeş: 34, 35, 48, 77, 127, 243, 244, 262. karı: 53, 110. karşılaşmak: 79. karşılığını bulmak: 205.

331

Page 355: MESNEVİ HADİSLERİ

karşısındakine imkân verme: 204. kâse: 259. kasem: 232. Kasım b. Kutluboğa: 16. kassam (taksim memuru): 248. kaş yaparken göz çıkarma: 297. kat: 225. katar fikir: 290. katı yürekli: 157, 158. kâtib: 38. Kâtib Çelebi: 16, 19. kavim: 77, 107, 108, 136, 154, 155, 210,

211. kavuşmak: 77. kaybolmuş deve: 121. kayıp (mal): 121. kayırmamak: 214, 215. kaynağı tesbît edilememiş: 295. kaynak (eser): 17, 18, 24, 27, 290. kaynak eserler devri: 14, 17. K a y s e r i : XVIII, 3, 4, 5. Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü: VII. kazâ: 134. kazanç: 221,258. kazdırmak: 45. kebâb olmak: 107. feöîr (Taberânî'nin Mu'cem'i) : 17. kefil: 235. kefr(köy): 133. Kelâm (ilmi): 1,51,269. kelebek: 120. kemâl: 60.

Kemâleddîn İbn'ül-Âdim: 4. kemâle erdirmek: 85. kendi derecelerine indirmek: 183. kendi düşmek: 243. kendini bilen: 220. kendini bilmek: 220. kendini kurtarmak: 180. kendini tanıtmak: 181. kendisini vermek: 163. kendi yitiğini bilmek: 121. Kenzul-'Ummâl: 15, 18. Kenz-i Mahfi: 182 kerem: 157 kerem denizi: 119 kese: 259 kesilen: 110

keskin ve görür gözler: 223 keşfedilen: 226. keşfen sahîh: 182. keşf-i sahîh: 182. keşif tarîki: 220. Keşful-Hafâ: 2\, 46, 299. Keşşaf 289. kılmak: 126. kılavuz: 152. kılıç: 53. kılıçla gönderilmek: 239. kılınmak: 124. kırat: 256. kırk adım: 173, 174. kıskanç (-lık): 53. kıskanılma: 31. kıssa: 118. kıyamet günü: 105, 138, 163, 165, 166, 205,

217,218. kibirli: 157, 158. kifayetsiz: 122. kilit: 221. kilitli: 221. Kimya Hâtûn: 6. kin: 123. Kira Hâtûn: 4. kişi: 210,217. kitâb: 20, 269. kitabı için: 144. Kitâb'ül-At'ime: 276. Kitâb'ül-Birr ve's-Sıla: 270. Kitâb'ül-Edeb: 270. Kitâb'ül-Esmâ ve's-Sıfât: 193. Kitâb'ül-Fiten ve'l-Melâhım: 270. Kitâb'ül-Harâc: 287. Kitâb'ül-İlm: 270. Kitâb'ül-îmân: 20. Kitâb'ül-Kıyâme: 270. Kitab ul-Künâ (Buhârî): 21 . Kitâb'ül-Menâkıb: 270. Kitâb ul-Mevzû'ât (İbn'ül-Cevzî): 22, 133. Kitâb'ül-Yakîn (İbn Ebî'd-Dünyâ): 20, 242. Kitâb'ür-Rikâk: 270.

Kitâb 'üş-Şemâil (Tirmizî) = Şemail (Tirmizî) Kitâb'üt-Tıb: 270. Kitâb'üz-Zühd: 269. Kitâb 'üz-Zühd (Ebû Dâvûd): 18.

332

Page 356: MESNEVİ HADİSLERİ

Kitâb'üz-Zühd ve'r-Rekâik ('Abdullah b. el-Mübârek): 20, 159, 160.

Kitâb'üz-Zühd'il-Kebîr (Beyhakî): 18, 20, 50, 147.

klâsik İslâmî eserler: 1. klâsik İslâm ilimleri: 12. klâsik tahrîc çahşmalan: 16. klâsik Türk ve İslâm kaynaklan; IX. koku: 57, 123. kolay: 192. kolaylık göstermek: 258. komşu: 255. konak: 112. konuk: 69. konuk olmak: 69, 83, 176. konuşmak: 58, 59, 183, 203, 204. K o n y a : 1 , 3 , 4 , 5 , 6 , 7 . korkan: 123, 232. korku: 57, 102. kommak: 48 ,113 . korunmak: 228. koşa koşa gelmek: 222. koşmak: 119. kovmak: 119. koyun: 256. koyun gütmek: 256. köle: 99. köpek: 189, 231,257. köpük: 181. köpürüş: 181. kör: 173, 174. kötü: 32, 208, 214. kötü damarlı: 189. kötü dost: 109. kötü kişi: 32. kötülüğün kapısını kapatmak: 249. kötülüğünün azalmasını dilemek: 208. kötülük: 53, 170, 173, 208, 209, 236. kötülükten sıyrılıp kurtulmak: 208. kötü yolda ölmek: 249. kötü yolda ölmeyi önlemek: 249. köy: 132, 133. köylerde oturan: 132. K u b â m e z a r l ı ğ ı : 100. Kubbealtı Akademi Mecmuası: X, 287. K u b b e - i H a d r â : 7 . kucaklamak: 63. kudret: 110.

kudret eh: 187. kudüm: 81 . K u d ü s : 3. K ü f e : 166. kul: 38, 57, 65, 70, 71, 105, 106, 143, 151,

159, 195,219, 222. kulak: 35, 106. kumandan: 41 . Kur'ân-ı Kerîm: XIII, XIV, 8, 12, 33, 68, 89,

121, 151, 152, 182, 185, 195, 246, 264, 292.

Kur'ân'ın özü: 290. Kur'ân'ın sıfatı: 152. Kur'ân'ın zahiri: 151. Kur'ân'ın zahiri ve bâtını: 152. Kur'ân Tefsiri: 269. Kureyza günü: 99. kurtarmak: 215. Kurtubî: 21 , 89. kurtulmak: 111, 166, 167, 259. kurtuluş pâdişâhı: 258. kurtuluşu gidermek: 214. kusâme (eksik pay edilme): 247, 248. kusmuğunu tekrar yiyen köpeğe benzemek:

257.

kusmuğunu yeme: 257. kuş: 206, 226. kuş yavrusu: 112. Kuşeyrî: 14, 68, 87, 287. kuvvet: 110, 228. kuvvetli: 101, 146, 236. kuyu kazan: 244. kuyu kazma: 243. kuyuya atmak: 186. kuyuya düşürmek: 244. kuyuya kendi düşmek: 243. Kuzâ'î: 8, 14, 18, 31 , 37, 40, 42, 43, 48, 51,

57, 65, 66, 67, 82, 94, 131, 149, 172, 190, 210, 238, 245, 255, 258, 264, 271, 276.

Kübreviyye: 2, 4. küçücük yaratmak: 47. küçük cihâd: 50. küçük muharebe: 49, 50. küfre razı olma: 134. küfre rızâ: 135. küfür: 71 , 133, 134, 135, 227, 250. küfür olayazmak: 226, 227.

333

MESNEVÎ HADÎSLERI FORMA 23

Page 357: MESNEVİ HADİSLERİ

kükreyiş: 181. külah: 226. külhan: 102. kültür hadîsçiliği: VIII. kültür tarihçisi: 272. Künûz'ül-Hakâyık: 21 . kütüb-i ahlâk: 278. Külüb-i Sille: 18, 97, 229. Kütüb ü resâil-i gayr-i mu'tebere-i meşhûre:

278. Kütüb'üt-Tasavvuf ve'l-Ahlâk: 278. kütük: 63.

( L )

Lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah: 224, 225.

lâle: 226. L â r e n d e : 3 ,4 . latîf: 112. lâyık: 121. lâzım fiil: 93. el-Le'âlî'l-Masnû'a: 22, 174, 175. Leknevî: 272. leş: 231. leyyin (hadîs): XI, 172, 261. libâs: 116. lider: 144. lîf: 99. Livâ'ül-Hamd: 163. Liyâkat Tezi: VII. lokomofif fikir: 290. lûtufi 116. Lügat: 1, 4, 22. el-Lü'lü'ül -Mersû'Jîmâ kile lâ asla lehû ev

bi-aslihî Mevzu': 24.

( M )

Maân/(Bahâeddîn Veled): 4. Maân/(Sul tan Veled): VII, 12. Maârif Vekâleli Şark-İslâm Klâsikleri: 27. ma'den: 252, 253. mağlûb: 158. mağlûb ve zebûn olmak: 157. mağz-ı Kur'ân: 290. Mahir tz: 68. mahkûm: 31 .

mahşere varmış: 240. mahv: 88. Makâlâl (Seyyid Burhâneddîn Muhakkık-ı

Tirmizî): 5 Makâlât (Şems-i Tebrîzî): 6. makam: 86. el-Makâsıd 'ül-Hasene: 21. maksad: 116. maktu' (hadîs): 273. mal: 41 , 42, 65, 121,213. M a l a t y a : 3. mal heveslisi: 41 . malını telef etmek: 65. malını vermeyip tutan: 65. Mâlik b. Dînâr: 205. Mâlik b. Enes: 17, 20, 84, 126, 137, 148,

201,256, 271 ,291 . Ma'mer b. Râşid: 17. mânâ: 12. mânâ incisini delmek: 114. mânâsı açık: 152. mânâsı doğru: 182. mânâsı sahîh: 224, 231,238. mânâyı muhafaza etme: 275. ma'nevî yemek: 83. Mansûr b. 'Ammâr: 103. marangoz: 63. Mart: 184. Mârût: 187. Mâşâallahü kâne: 230. Maşrık: 148. matlûb: 52. mazmun: 292. Mecâlis-i Seb'a: VU, 8, 12. mecaz: 41 .

Mecme'uz-Zevâid: 15, 18, 21 . meçhul: 83. meçhul râvî: 228, 229. medhedilme: 32 M e d î n e : 3 ,37 Meğâzî: 18 Mehmed Hatiboğlu: XII, XVIII, 27 Mehmet Demirci: XII Mehmet Sait Toprak: XII, 299 Mekârim 'ül-Ahlâk: 20. M e k k e : 3 ,231 . Mekkeliler: 256. Mektûbât (Mevlânâ): 8.

334

Page 358: MESNEVİ HADİSLERİ

mel'ûn: 104. Melek: 7, 64, 65, 87, 110, 175. Melek-i mukarreb: 87, 88. melekût kapısmı çalma: 219. Melike Hâtûn: 4. Menâkıb; 1, 14, 18, 287. Menâkıb 'ül- 'Arifin: 2. Menâkıbü Ebî Hanîfe: 288. men etmek: 101,206,247. Mengücek Sultânı: 3. merfû' (hadîs): XI, 34, 46, 70, 81, 89, 96,

160, 205, 211, 223, 261, 273, 299. merfû'an: 72. merhem koymak: 211. mertebe: 96. mertebe-i uhuvvet: 77. mes'ûl: 150. Mesâblh'us-Sünne: 15. mescid: 75. M e s c i d - i A k s a : 3. M e s c i d - i N e b e v î : 142. Mesîh: 70. meskenet: 239. Mesnevî: VII, XI, XII, XIV, XV, XVI, XVII,

2, 7, 8, 11, 12, 14, 18, 20, 22, 23, 27, 33, 87, 102, 112, 156, 183, 248, 264, 269, 270, 271, 273, 275, 277, 278, 279, 287, 288, 289, 290, 291, 292, 293, 294, 295, 296, 297, 298.

Mesnevî Hadîsleri: VII, VIII, X, XI, XII, XV, 8, 16,19, 146, 292, 298.

Mesnevî Hadîslerinin kaynaklan: 272. Mesnevî'nin Hadîsleri: 12. Mesnevî Şerhi (Ankaravî): 23. meşakkat: 66. Meşârık'ul-Envâr: 21 . meşguliyet: 115. meşhur gayr-i mu'teber kitap ve risâlelef:

278. el-Metâlib'ül-'Âliye: 15, 18 ,21. metruk (hadîs): 122,135,144. mevdu' (hadîs)= mevzu' (hadîs) mevkuf (hadîs): XI, 34, 62, 81, 89, 96, 131,

160, 223, 261, 273. Mevlâ (Allah): 7 mevlâ (dost); 265. Mevlânâ (Celâleddîn-i Rûmî): Vll, VIII, X,

XI, XII, XIV, XV, XVII, 1, 2, 3, 4, 5, 6,

7, 8, 9, 10, 11, 12, 14, 23, 24, 33, 57, 78, 108, 111, 126, 138, 158, 170, 221, 239, 241, 248, 271, 272, 275, 276, 277, 287, 289, 290, 292, 295, 297, 300, 301.

Mevlânâ'da Hadîs: Vll, 12. Mevlânâ'da Hadîs Kültürü: VII, VIII. Mevlânâ'nın hadîs kaynaklan: 272. Mevlânâ-yı Rûm: 2. Mevlevîlik: XII. mevsûl: 94. mevzu' (hadîs): XI, XVI, 21 , 24, 32, 68,

137, 175, 180, 181, 205, 211, 223, 226, 231, 254, 272, 273, 277, 278, 293, 294, 295, 297, 298, 299.

Mevzû'ât (kitapları): 22, 87, 117, 220, 243, 278, 300.

Mevzu 'ât ('Ali el-Kârî) = Mevzu 'ât 'ül-Kebîr el-Mevzû 'ât (İbn'ül-Cevzî) = Kitâb 'ül-Mev

zû 'ât (İbn'ül-Cevzî) Mevzû'ât'ül-Kebîr: 22, 46, 50, 123. mezar; 214. mihnet; 66. mikdâr: 183. millet: 239. Millî Eğitim Bakanlığı: XV. mimarî eser kitabeleri; VIII. minber: 62, 63. minnet bilmek; 89. Mîrac gecesi: 223. misafir olma: 83, 176. Mişkât (Hatîb et-Tebrîzî): 60, 61, 113, 125,

142, 167. Mişkât'ül-Envâr (Ali el-Tabersî); 300. Mîzân (Zehebî); 21 , 49, 51 , 56, 79, 82, 104,

133, 167, 168, 169, 187, 224, 247. Moğol; 3. Molla Hünkâr (Mevlânâ): 2. Mollâ-yı Rûm (Mevlânâ): 2. M. Tayyib Okiç: VII, X, XV, XVIII, 297. muamelât: 270. Muâviye: 37. Mu'âz b. Cebel: 31, 61, 78, 142, 143. Mu'âz b. Enes: 85, 86. mu'cem(ler): 18,20, 169. el-Mu 'cem 'ül-Evsat: 66, 134. el-Mu'cem'ül-Kebîr: 20, 103, 135, 160, 189,

218, 249. el-Mu'cem'üs-Sağîr: 20, 134.

335

Page 359: MESNEVİ HADİSLERİ

mu'cize: 64. Mufaddal b. Salih: 167,168. Muğîre (b. Ebî Kurra es-Sedûsi): 38, 53. muğlak: 143. el-Muğnî: 16, 21 muhaddis(ler): IX, X, XI, 15, 16, 18, 20, 52,

74, 115, 127, 141, 143, 199, 201, 211, 227, 252, 261, 270, 271, 275, 278, 292, 294, 299.

muhaddislik cephesi: VIII. muhadram: 195. Muhammed (s.a.s): XIV, 13, 58, 223, 224,

225. Muhammed b. 'Abdullah b. Nümeyr: 218. Muhammed b. 'Abdurrahmân: 247. Muhammed b. 'Abdurrahmân b. Ğazvân:

147. Muhammed b. 'Ammâr: 49. Muhammed b. el-Hanefiyye: 60. Muhammed b. Halîl et-Trablusi: 24. Muhammed b. İsmâ'îl el-Buhâri = Buhârî Muhammed b. Kesir: 191. Muhammed b. Mesleme: 57. Muhammed b. Muhammed b. Hüseyin el-

Belhi: 2. Muhammed b. Zâzân: 51, 52. Muhammed Bahâeddîn Veled: 2. Muhammed Celâlüddîn er-Rûmî = Mev

lânâ Muhammed el-Medenî: 135,218. Muhammed Muntasır el-Kettâni: 16, 277,

289, 295. Muhammed Nâsıruddîn el-Elbâni: 61 . muharebe: 49, 50. muharebe i Mân etmek: 143. muharref: 278. muharriç: 49. muhît: 136. muhtaç: 151,223. muhtaçlan doyuranlar: 64. Muhyiddîn İbn'ül-'Arabî: 4, 182, 220,

297. Muîneddîn Pervane: 7. M u k a d d e m i y y e M e d r e s e

s i : 4. mukadder: 159. muktedir olamamak: 113. mum gibi sönüp gitmek: 44.

mumun alevi: 67. munkatı' (hadîs): 103, 261. ~ murada nail olamayış: 152. muradına erişmek: 31. muradsızlık: 152. Mûsâ (Buhârî'nin şeyhi): 54. Mus'abb. Sellâm: 191. Mûsâ Bey (Karaman Emîri): 3. Mûsâ b. Umeyr: 40. Mûsâ b. Ya'kûb ez-Zemeî: 247, 248. Mûsâ Peygamber = Hz. Mûsâ musannaf (hadîs kitabı): 17 . Musannaf ( 'Abd'ür-Razzâk b. Hemmâm):

20.

Mustafâ (Aleyhisselâm): 13, 46, 54, 58, 60, 62, 82, 102, 110, 114, 151, 155, 163, 175, 179, 192, 193, 194, 200, 206, 214, 222, 231, 240, 242, 251, 256, 258, 260, 262, 265, 290.

Mustafa Fayda: XII. Mustafa Sinan (Yardım): XIV. Mustafa Tahralı: XII. mutasavvıf: VII, X, XII, XIII, 9, 87, 205,

220, 264. mutasavvıf-muhaddis: X. mutasavvife sözleri: 278. mutlu: 54, 55, 189,212. mutmain olma: 236. el-Muvatta': 17, 20, 84, 126, 148, 270. mü'min: 33, 35, 36, 47, 48, 70, 77, 78, 79,

101, 102, 103, 121, 127, 157, 190, 200, 201, 207.

Mü'mine Hâtûn: 2, 3. mü'minin aynası: 48. mü'minin fırâseti: 190. mü'minin gönlü: 69. mü'minin kalbi: 70. mü'minin kayıp malı: 121. Mü'minûn sûresi: 33. mübarek yüz: 62. mücâdele: 50, 52. mücâhede: 50. müdellis: 70. müderris: 8. müellif: 8. müftü(ler): 236, 237. müftülük: 237. el-Müheymin: 200.

336

Page 360: MESNEVİ HADİSLERİ

müjde (-lemek): 184. mükâfat: 64. mükâşefe: 182. mükâşifün: 182. Mülakatlar (Sâmiha Ayverdi): VII. münafıklık: 100. Münâvî: 16, 21, 147, 239, 247. münker (hadîs): XI, 31 , 33, 38, 45, 49, 52,

86, 103, 115, 122, 168, 172, 173, 175, 187, 191,211,225,242, 259.

Münzirî: 200, 237. mürebbî: 4. mürekkebi kurumak: 230. Mürgînânî: 289. mürîd: 2, 3 ,4 , 5, 6, 7, 8. mürsel (hadîs): 93, 100, 103, 108, 131, 166,

187, 205. mürşîd: 4 , 8 , 9 , 11. Müs'îr (râvî): 60. müsamahalı: 203. Müsedded(b. Müserfaed): 18. el-Müselselât (Müstağfirî): 20. Müslim: XVI, 17, 20, 36, 42, 54, 65, 75, 76,

77, 80, 81, 84, 86, 94, 97, 98, 99, 100, 101, 106, 108, 111, 113, 120, 125, 126, 127, 128, 139, 145, 150, 153, 156, 157, 158, 164, 165, 166, 167, 169, 171, 183, 188, 195, 201, 202, 210, 212, 213, 219, 229, 232, 246, 253, 256, 258, 261, 263, 266, 271 ,291 .

müslüman: 41 , 42, 112, 127, 144, 249. müslümanlık: 206. müslüman olmak: 201, 202. müslüman vekarı: 34. müsned: XV, 20, 269. Müsned {'hhâ b. Humeyd): 18. Müsned (Ahmed b. Hanbel): XVI, 17, 20,

167, 237, 250, 276. Müsned (Bezzâr): 17. Mü5«ec/(Ebû Bekir el-Humeydî): 18. Müsned (Ehü Ya'lâ): 17. Müsned (Uâris): 18. Müsned (İbn Ebî Ömer el-Adenî): 18. Afü5«e (İbn Ebî Şeybe): 18. Müsned (İhn Hacer): 18. Müsned (Ihn Menî'): 18, 199. Müsned (Müsedded b. Müserhed): 18.

Müsned (Tayâlisî): XVI, 18, 20, 84, 148, 251.

Müsned'ül-Firdevs: 45, 123. Müsned'üş-Şihâb: 14, 18, 82, 149, 238, 259,

264, 276. Müstağfirî: 18,20. müstahreç: 52. müstekîm'ül-hadîs (hadîsleri doğrudur): 137,

172. müstedrek(ler): XV, 20. el-Müstedrek: 20, 47, 224, 225. Müstevrid: 47. müşkil: 54, 143. mütevâtir (hadîs): 277, 295. mütevazı: 157. müttakî: XIII, 143. müyesser kılmak: 192.

( N )

Nadîr günü: 99. Nâfı' (Tâbi'ûn'dan): 137. nafile: 106. nakd-i rical: 21 ,118, 186,228, 247. naklen gayr-i sabit: 182. namaz (kılmak): 10, 33, 34, 60, 74, 75, 76,

114, 123, 124, 126, 159, 203, 205. namazı devamlı: 263. namazını iade etmek: 76. namazın iç ve dış erkânı: 76. Nasârâ: 71. Nash 'ür-Râye (Zeyla'î): 16, 22. nasîb etmek: 192. nasihat: 144, 272. nâz: 67. nazil olma: 65. Nebiyy-i Mürsel: 88. Necm: 109. Necmeddîn-i Kübrâ: 2. Necm sûresi: 195. nefes: 177, 178. nefis (nefs): 127, 146, 153, 187,180, 236. nefislere sığmamak: 69. nefsî arzular: 50. nefsini (aşağılayan, kötüleyen): 189. Nehc'ül-Belâğa: 61 , 67, 149. Nehşel İbn Sa'îd (râvî): 216. nekeslerin malı: 64.

337

Page 361: MESNEVİ HADİSLERİ

Nesâî: XVI, 17, 18, 20, 63, 75, 124, 125, 126, 141, 145, 165, 171, 219, 230, 235, 258, 266, 270, 271 ,291 .

nesil: 225. neş'eler yurdu: 185. neş 'e vermek: 117. Nevâdir'ul-Usûl: 151. Nevevî: 15, 237,289. ni'met: 223. ni 'met sahihleri: 258. N i ğ d e : 3 . en-Nihâye: 2\, 133, 152, 206. nikâh: 207. nîmet: 67, 176. nîmet sahibi: 31. Nîsân: 184. N i ş â b u r : 3. nişane: 185. niyaz etmek: 110, 225. noksan(lar): 104, 116. Nûh gemisi: 166, 167. Nu'mân b. Beşîr: 127, 250, 251. nûr: 76, 102, 103, 185, 190, 201. Nûr-u nübüvvet: 78. Nûr-u uhuvvet: 78.

öfke (-lenmek): 32, 123. öğrenmek: 59. öğretmek: 141. öğülmek: 32. öğünmek: 67, 164. öğüt: 144, 146. ölçülü (konuşmak): 203, 204. ölen: 208. ölmek: 35, 45, 46, 88, 179, 180, 208. ölmeden evvel (önce) ölmek: 179. ölmeden evvel (önce) ölüm: 179. ölü: 133, 214, 240. ölü bir kimsenin yüzüne bakmak: 241. ölü kuş: 168. ölüm: 34, 35, 88, 89, 179, 180, 208, 243,

301. ölüme hazırlanmak: 180, 185. ölüm gelip çatmadan önce: 115. ölüm gelmeden (önce): 114, 185. ölümle ölmek: 179. ölümü temenni etmek: 209. Ömer (b. el-Hattâb) = Hz. Ömer. ömrü uzatmak: 248, 249, 301. ön döl: 165. örtme: 57.

( O )

okuyuş: 263. olacak şeyler: 230. olduğu gibi göstermek: 192. O'ndan en çok korkan: 232. oruç (tutma): 83, 110, 203, 205. oruç tutup sabreden: 276. Osman b. Maz'ûn (sahâbi): 207. Osmân-ı Rûmî: 5. ot: 226. otantik (-lik): X, XVI. otorite: IX. otorite bir âlim: 2. ot otlamak: 150. oturmak: 204. oynamak: 244. oyuncak: 210.

( Ö )

ödü patlamak: 110.

( P )

pâdişâh: 69, 102, 121, 171,216. pâk: 223. pâk Muhammed yolunun toprağı: XIV. papaz (-hk): 206, 207. papazların âdeti: 207. parlaklık: 194. parmağını batırmak: 47. parmak: 47, 110, 168, 169. parmaklarını basmak: 116. pay eden: 246. pay edilme: 247. pay etmeyi bırakmak: 246. pazar (yeri): 64. pervane: 119, 120. peşine takılan: 82. peygamber(ler): 86, 87, 107, 108, 127, 136,

156, 163, 225, 256. Peygamber (s.a.s): IX, X, XIV, 13, 31 , 35,

36, 39, 41 , 43, 44, 45, 47, 49, 51, 52, 62, 64, 66, 69, 71, 73, 74, 76, 81, 83,

338

Page 362: MESNEVİ HADİSLERİ

88, 94, 95, 97, 98, 99, 100, 104, 109, 112, 116, 117, 122, 125, 127, 131, 132, 136, 138, 141, 144, 146, 147, 148, 149, 157, 159, 163, 170, 176, 179, 183, 185, 186, 189, 195, 203, 206, 212, 213, 219, 220, 221, 223, 226, 227, 232, 235, 236, 239, 248, 252, 253, 256, 257, 262, 263, 290.

Peygamber Aleyhisselâm: 78, 154, 184, 206,210,214, 244, 264, 290.

Peygambere benzer: 136. Peygamber Efendimiz: 13, 14, 17, 31, 36,

37, 43, 47, 50, 55, 57, 59, 62, 64, 66, 68, 72, 75, 76, 78, 79, 82, 83, 87, 88, 89, 93, 94, 97, 99, 100, 101, 103, 105, 107, 108, 112, 113, 121, 123, 126, 131, 136, 139, 141, 143, 144, 148, 149, 153, 154, 155, 157, 172, 175, 177, 180, 182, 183, 187, 189, 190, 193, 195, 199, 203, 205, 207, 210, 211, 217, 218, 220, 225, 228, 230, 238, 239, 242, 246, 247, 250, 255, 257, 258, 262, 264, 265, 272, 276, 288, 294.

Peygamber Efendimiz'in kızları: 228. Peygamber gibi: 136. Peygamberimiz: 11, 37, 55, 60, 63, 87, 113,

131,273, 275, 276. Peygamberimizin zevcesi: 126. Peygamberlerin Efendisi: 205. Peygamberlerin sonuncusu: 69. Peygamber pınarı: 297. Peygamber yolunun toprağı: 292. pişmanlık (duymak): 208. prensibe uymak: 276.

( R ) Rabb: 56, 83, 87, 105, 123, 134, 176, 219. Rabbena âtinâ: 113. Rabb'm gazabını söndürmek: 249. Rabbini bilmek: 220. Rabbin nefesi: 177. Râfı' b. Hadîc (sahâbi): 249, 255. rahat: 61 . rahatlığa kavuşma: 60. rahiplik: 206. Rahman'ın nefesi: 177. Rahman kokusu: 177.

rahmet (etmek): 93, 249, 250, 260. rahmet esintisi: 57. Rakb'ül-Mısrî (sahâbi): 189,190. Ramazan: 126. Râmûz ul-Ehâdîs: 21. rastgele herşeye üzülen: 215. R a v z a - i M u t a h h a r e : 3. razı olma: 134. remz: 38, 39,212, 276. Resul Aleyhisselâm: 144, 177, 208, 290. Resûlullah (s.a.s): XIII, 32, 35, 39, 41 , 42,

51, 63, 70, 72, 75, 77, 78, 80, 94, 99, 100, 108, 110, 115, 118, 120, 124, 126, 127, 132, 134, 140, 142, 150, 155, 158, 163, 165, 167, 169, 170, 177, 183, 184, 185, 188, 202, 205, 207, 208, 212, 215, 219, 222, 227, 235, 236, 241, 242, 246, 251,253,254, 256, 261,290.

Resûlullah (s.a.s) Efendimiz: 37, 41 , 47, 48, 53, 63, 65, 73, 75, 106, 113, 213, 249, 296.

Resûlullah'ın kızları: 228. nzık: 221,222,239. rızıklanmak: 176. rızıklarını tekeffül etme: 41 . nzık taksîmi: 223. rızkın anahtarları: 221. riâyet etmek: 76. Rifâ'a b. Râfı: 75, 76. rik'at: 126. risale: 278. Risale (Ferîdûn-i Sipehsâlar): 2 . er-Risâle (İmâm Şâfi'î): 287. er-Risâle (Kuşeyrî): 14, 68, 87, 287. Risale fı'l-Ehâdîs'il-Kâzibe ve'z-Zaîfe ve 7

'İbn Teymiye: 182. er-Risâlet'ül-Müstatrafe (Kettânî): 289. rivayet: 288. rivayet bil'mânâ: 294. rivayet etmek: 245. Rivayet Tefsirleri: 21. riyâ: 102, 143. riyakâr: 74. Riyâz'üs-Sâlihîn: 15. rûh: 87, 201. ruhban: 207. ruhun hâlleri: 80. Rukneddin: 2.

339

Page 363: MESNEVİ HADİSLERİ

Rusûhî: 23. rükû 've secde: 219.

( S )

Sa'd b. 'Ubâde: 53. sa'îd: 80. Sa'îd (b. Ebî 'Arûbe): 224. Sa'îd b. Sellâm: 31 . Sa'îd b. Ziyâd: 135. saadet: 80, 81. sâat: 46. sabah: 228. sabaha erme: 65. sabahlamak: 78, 79. sabır: 96, 244, 245. sabreden: 276. sabrı olmayan: 95. saçma: 190. sadaka: 248,249, 301. Sâdedîn-i Hamevî: 4. Sadreddîn-i Konevî: 7. sadûk: 72.

safâlar getirmek: 50. Safer: 184. Sâfl Arpaguş: XII. saflar yaran bir ümmet: 239. safsata: 296. Sağânî :21 ,223, 224, 231. & ğ ; r (Taberânî'nin Mu'cem'i) : 17. sahabe: 62, 81, 82, 143, 166, 272. Sahîfe (Hemmâm b. Münebbih): 84. sahîh (hadîs): XI, XVI, 21 , 27, 34, 36, 37,

38, 42, 44, 46, 47, 49, 54, 55, 56, 57, 58, 61 , 64, 65, 74, 76, 77, 81, 84, 86, 94, 95, 98, 100, 101, 104, 106, 107, 108, 111, 113, 114, 119, 120, 122, 125, 127, 128, 133, 139, 140, 142, 143, 144, 145, 148, 150, 154, 155, 157, 158, 164, 166, 167, 168, 169, 171, 175, 178, 180, 181, 182, 184, 188, 191, 195, 200, 201, 203, 205, 207, 209, 210, 213, 215, 217, 218, 220, 223, 224, 226, 229, 231, 232, 236, 238, 241, 246, 250, 252, 253, 257, 258, 260, 261, 262, 263, 266, 272, 273, 276, 277, 293, 294, 295, 299.

Sahîh (Buhârî): XVI, 17, 18, 20, 133, 199, 262, 275, 276.

Sahîh (İbn Hıbbân): 152. Sahîh (Müslim): XVI, 17, 20. sahîhun: 209. sakınmak: 61 ,62 , 85 ,187 ,190 ,192 . sakıt (râvî): 186. Sâlih b. Mûsâ et-Talhî: 241. sâlih (kimse, kul): 42, 192. sâlih kulların kalbleri: 70. Salim b. EbîT-Ca'd: 60. Sâlim'ül-Ferrâ: 229. sallanmaya başlamak: 224. Sâmiha Ayverdi: Vll, Vlll, 9. Sâmiha Ayverdi 'de Hadîs Kültürü: VII. sancağı altında olmak: 163. sancağı altında toplanmak: 163. sarhoş olmak: 58, 240. sarkmak: 254. sarûret: 207. satın alma: 255. savaş: 146, 150, 157. savm-ı visal: 83. sayılmak: 239. Saymerî: 14, 287. sebeb-i vürûd: 42, 44, 108, 201, 232, 262,

266. sebep: 208. secde: 219. secde etmek: 110,219. seçilmiş: 132. Sefînet'ü Nûh: 168. Sehâvî: 21 , 45, 70, 80, 81, 87, 103, 104,

124, 125, 136, 137, 172, 184, 194, 199, 211,216, 252, 255.

Sehl b. Sa'd (es-Sâ'idî): 63, 108, 123, 199. Sehl-i Tusterî: XIII. sekr: 88. Selâhaddîn-i Zerkûb: 6, 7. selâm (vermek, almak): 51, 75, 77. selâmette olmak: 202. Selâmet'übn Ravh: 172. Selçuklu Emîri: 7. Selçuklu Hükümdarı: 4. Seleme İbn Nüfeyl es-Sükûnî: 177. semâ (gök): 70, 110. S e m e r k a n d : 3, 277, 294. Semerkandi: 277. Semüre (b. Cündeb): 43, 94. sen olmasaydın: 223.

340

Page 364: MESNEVİ HADİSLERİ

sened: 17 ,21 ,27 , 287. Serahsî: 297. serlevha: 12, 290. servet: 66. ses: 60. sevâb: 170, 204. sevaba girmek: 173. Sevbân: 132, 235. sevdirilmek: 124. sevgi: 41 , 70, 85, 109, 251. sevgili: 38. sevimli: 39, 70, 101, 106. sevindirmek: 241. sevmek: 85, 106, 141, 143, 181, 209, 210. seyrek: 251. Seyyar b. Hatim: 205. Seyyid Ahmed er-Rifâ'î: 297. Seyyid Burhâneddîn (Muhakkık-ı Tirmi

zî): 4, 5, 6. sıddîk: 176. sıfat: 226. sığınmak: 101. sığmak: 69. sığmamak: 69, 87. sıhhat derecesi: 27, 28, 273, 279. sıhhatli (râvî): 160. sıkıntı: 243, 244.

sıkıntıdan kurtulma: 178, 244, 245.. sıkıntıları gideren: 245. sıkıntının gitmesini beklemek: 245. sıla-i rahîm: 249, 301. sınama: 179. sınık bir hâle düşmek: 211. sır: 67, 179,240, 244,249, 252. sırrını saklamak: 31. sihir hâssası: 147, 148. sika (râvî): 44, 98, 178, 195, 218, 228. silinmek: 107. simsar: 248. Sinan b. Senne: 276. S i V a s : 3. siyahlaşan: 256. Siyer: 14, 18, 288, 296. Siyer-i Celîle-i Nebeviyye: 278, 288. sofi: 226. soğuk: 62. sohbet: 71. sokak: 184.

sonda gelen: 165. sonuncusu: 225. sormak: 126. sorulup araştırılmak: 143. söndürmek: 103. söylememe: 246. söz: 51 ,127 ,147 ,245 . sözleri geçmek: 138. söz söylemek: 183. sözü doğru: 73. sözü kendine mâl etmek: 275. sözü kısa: 203. sözüne kulak vermek: 276. söz vermek: 235. su: 224. su birikintisi: 47. suç: 32, 138. suçlu: 138. suçunu almamak: 138. sûfı: 71,180, 220. sû-i zan: 131. sulamak: 83. sultan: 2. Sultan'ül Ulemâ (Bahâeddîn Veled): 2, 3,

4, 5, 9. Sultan Veled: VII, 2, 3, 5, 6, 7, 8. suret: 194, 195,213. susamak: 105. susan: 259. susmak: 259. susturulan çocuk gibi: 63. susuz: 251. susuzluğunu gidermek: 83. suvarmak: 176. Suyûtî: 15, 16, 18, 19, 21 , 22, 31, 33, 35, 38,

40, 52, 56, 57, 67, 74, 80, 81, 94, 96, 100, 103, 104, 120, 122, 123, 125, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 145, 155, 167, 168, 169, 172, 174, 175, 182, 190, 191, 194, 204, 205, 207, 209, 211, 221, 223, 237, 239, 240, 245, 250, 252, 254, 255, 259, 260, 261,265, 266.

Süfyân: 109, 236. sükûnete kavuşmak: 224. sülâle: 140. Süleyman (Peygamber): 127. Süleyman b. 'Abd'ül-Melik: 38. Süleym b. Mansûr (b. 'Ammâr): 103.

341

Page 365: MESNEVİ HADİSLERİ

sülük kılavuzu: 216. Sündî: 59. sünen(Ier): XV, 20, 269. Sünen (Dârekutnî): 20, 270. Sünen (Dârimî): XVI, 20, 63, 84. Sünen (Ebû Dâvûd): XVI, 17, 20, 84, 247. Sünen (İbn Mâce): XVI, 20, 276. Sünen (Nesâî): XVI, 17, 18, 20, 125, 270. Sünen (Tirmizî): XVI, 17, 20, 84. es-Sünen 'ül-Kübrâ (Beyhakî): 14, 20, 270. süngü: 239. sünnet: XIII, XIV, 207. Sünnî hadîs mecmuaları: 300. Sürâkâ b. Mâlik: 158. sürü: 149, 150. sürüklemek: 154. sürüp durmak: 149. süt: 39.

( Ş ) şahit: 223. şahsiyet: 173. şakacıktan hastalanış: 44. şakâvet: 80, 81. şakî: 80. Ş a m : 3 , 4 , 5 ,6, 133. Şam Üniversitesi Şeriat Fakültesi: 16, 277,

295. şarap: 240. şartlı: 101. şaşmak: 154. şâz : 272. şeb-i arûs: 7. şefaat (etmek): 138, 139, 140. şefaatçi: 212. şefaate ihtiyâcı olmamak; 138. şefkat etmek; 141. şehirli: 133. Şehir Târihleri; 18. şehvet: 175, 180. şehvet ateşi; 102. şemail: 20. Şemail (Tirmizî): 18, 20, 44. Şemseddîn Yahya; 4. Şems-i Perende: 5. Şems-i Tebrîzî: 4, 5, 6, 7, 9. Şerefeddîn Lâlâ: 3.

Şerefli Ashâb'il-Hadîs (Hatîb el-Bağdâdî): 14.

şerhler: 22. şeriat sahibi Peygamber: 86. eş-Şerîf EbûT-Kâsım 'Ali el-Hüseynî: 299. şerr: 202. Şeybân b. 'Abdurrahmân: 43, 44. şeyh; 136. Şeyh Edebâlî: 297. Şeyh Selâhaddîn-i Zerkûb: 6. Şeyh'ul-Ârifîn: XIII. şeytân: 81, 199, 201. şeytânın başarısı: 101. şeytânın dürtmesi; 199. Şî 'a 'nın hadîs külliyâtı: 300. şiddetlenmek: 264. Şifâ (Kâdı Tyâz); 289. şifâ bulmak: 113. şifâsını vermek: 97. Şihâb'ül-Ahbâr: 8. Şihâb'ül-Ahbâr hadîsleri: 9. Şîî; 72. şirk; 143. şöhret yapmış; 136. Şu-ab'ül-îmân: 14, 18, 20, 40, 96, 103, 134,

174, 190,218, 301. Şu'be (b. el-Haccâc el-Vâsıtî): 118. şuuriu: 232. şuursuzca: 120. şükreden(ler): 276. şükretmesini bilmek: 250. şükür; 250. şüphe; 118, 142, 227, 236. şüpheli: 101. şüpheli şeyler: 32. şüphe uyandırmak: 117. şüphe veren şey: 118, 119. şüphe vermek: 117. şüphe vermeyen şey; 118, 119.

( T )

taaccüb etmek: 154, 155. tâat etmek: 169. ta 'd î l ;21 . ta'kîb etmek: 99. ta'lik (hat): XI. ta'lîkan: 183.

342

Page 366: MESNEVİ HADİSLERİ

tabakât (kitapları): 1, 14, 18, 20. et-Tabakât ul-Kübrâ (İbn Sa'd): 19, 21, 287. et-Takvâ (İbn Ebî'd-Dünyâ): 123. et-Târîh'ul-Kebîr {BuhâTÎ): 18,19, 21. teennî: 199. Taberânî: 17, 20, 31 , 35, 40, 42, 57, 65, 66,

67, 70, 74, 80, 81, 94, 103, 104, 124, 134, 135, 152, 160, 174, 181, 188, 189, 191, 193, 205, 210, 212, 218, 222, 223, 225, 227, 238, 240, 249, 252, 258, 260, 291.

Taberî: 21 , 89, 287. tâbi'ün: 104, 272. tabiî: 166. Tâcüddîn es-Sübkî: 15. Tahran Üniversitesi: XV, 23, 295. tahrîc: VII, X, XVII, 16, 23, 147, 269, 289,

291. tahrîc çalışma (-sı, -lan): 15, 16, 17, 19, 21 ,

22, 27, 270, 275, 277. tahrîc'ül-ehâdîs: XV, 15, 147. takat: 110. taksim memurları: 248. takva: XIII, 119. taleb etmek: 57. tâlib: 52, 231. tamah: 227. tamahkâr: 67. tamamlayıcı unsurlar: 296. tam olmasıyla: 203. tanımak: 121, 166, 181. tanınmak: 143, 204.. tann: 72. Tanrı (Allah c.c): 38, 53, 64, 69, 73, 85, 95,

97, 105, 112, 116, 122, 127, 134, 138, 163, 173, 175, 176, 183, 187, 192, 213, 214, 222, 223, 228, 231, 235, 240, 244, 260.

Tanrı ayali: 39, Tanrı azabı: 138. Tanrı'dan en çok korkan: 232. Tanrı elçisi: 78, 260. Tanrı ışığı: 199. Tanrı kapısı: 219. Tanrı lûtfu: 125. Tann'nın gizli velîleri: 142. Tann'nın iki parmağı arasında: 168. Tann'nın zâtı: 193.

Tann nuru: 176, 190. Tanrı nuruyla görmek: 190. Tann Peygamberi: 212. Tanrı Resulü: 216. Tanrı sevgilisi: 276. Tann'ya kaçma: 67. Tanrı'ya ulaşmak: 235. Tanrı'ya ulaşmış: 71 . Tann'ya vermek: 163. Tann 'ya yaklaşmak: 71. Tann yemeği: 176. Tann'yı en iyi bilen: 232., Tann yolu: 85, tapu: 17,297. taraf: 177.

Târik b. 'Abdullah el-Muhârabî: 180. Târih (kitaplan): 1, 14, 20, 269, 287, 288,

296. Târih (Taberî): 287. Târîhu Bağdâd (Hatîb el-Bağdâdî): 14, 19,

21,50. Târîhu Dımeşk {İhn 'Asâkir): 19, 299. Târîhu Nîsâbûr (el-Hâkim): 19. tasarruf etmek: 169. tasarrufa sâhib olma: 169. tasavvuf: XIII, XIV, 269. Tasavvuf (ilmi): VIII, XIII, 1, 12, 68, 179,

181,287, 296, 301. Tasavvuf (Mahir İz): 68. Tasavvufî eser(ler): XVI, 14, 16, 269, 277,

278, 279, 287, 294, 298. Tasavvuf ve Ahlâk (kitapları, grubu eserler):

12, 278. tasnîf devri: XV, 17, 18, 277. taş: 81,238. tatlı: 263. tavsiye etmek: 256. Tayâlisî: XVI, 18, 20, 55, 75, 76, 84, 118,

120, 139, 148, 156, 158, 164, 188, 195, 201, 210, 217, 235, 251, 253, 257, 258, 271 ,291 .

te'lif ve tasnif çığırı: 15. te'sîs etmek: 170. te'vîl (etmek): 104, 178, 249. tebettül: 207. tebriye: XVI, 298. Tebrizli Bedreddîn: 7. Tebrizli Şems = Şems-i Tebrîzî

343

Page 367: MESNEVİ HADİSLERİ

tedâvî etmek: 248. tedbîr: 131. tedbirli olmak: 131. tedbîr sahibi: 43. Tefsîr (ilmi): 1, 4, 16, 287, 288, 289, 296. Tefsîr kitaplan: 88. tehlikeli: 176. Tehzîb 'üt-Tehzîb (İbn Hacer): 21 . tek (bir nefis): 127. teklîf: 245. teklîf etmek: 262. tekrar geri alan: 257. telef etmek: 64. Telhîs (Zehebî): 34, 37, 42, 56, 100, 111,

119, 139, 143, 158, 164, 167, 171, 186, 215, 224, 226 ,241 ,261 .

telmîh: 12. tembel olma: 38. temel unsurlar: 296. temennî etmek: 88, 89. Temîm'üd-Dârî: 144, 145. temiz adam: 132. temiz mal: 41 , 42. ten: 110. terbiye edilme: 189. tereddüd etmeme: 53. tereddüd uyandıran şey: 236. terğîb: 272. et-Terğîb ve't-Terhîb (Hâfız el-Münzirî): 15,

21 . terhîb:272. terk etmek: 138. tertemiz: 240. tesbîh: 102. teşekkür etmesini bilmeyen: 250. teşrifatçı: 121. teşvîk: 272. tevatür: 64. tevbe (etmek): 114, 115. tevbe ve istiğfar etmek: 188. tevekkül (etmek): 36 ,37. tevekkülden dolayı esbaba teşebbüs: 38. tezelden: 244. Tezkiret'ül-Huffâz (Zehebî): 21 . Tezkiret'ül-Mevzû 'ât (el-Fettenî): 22. Tıb: 1, 269: tilâvet: 263.

Tirmizî: XVI, 17, 18, 20, 37, 38, 43, 44, 47, 48, 49, 51, 52, 54, 63, 75, 76, 81, 84, 85, 86, 95, 98, 99, 110, 111, 113, 114, 118, 119, 120, 121, 122, 126, 139, 140, 145, 148, 150, 153, 154, 156, 158, 164, 167, 169, 171, 188, 191, 195, 199, 200, 201, 208, 209, 210, 212, 217, 231, 246, 249, 250, 251, 258, 259, 260, 263, 265, 266 ,271 ,291 .

titremek: 32. topluluk: 143,249, 250. toprak: 238. Tuhfet'ül-Fukahâ: 16, 277, 278, 295. tutma: 254. tuttuğu eli: 106. tuzak: 131. tükrük: 88. Türk büyüğü: 8. Türkçe: XIV, XV, 27, 68. Türk-İslâm kültürü: Vlll , XVII. T ü r k i y e : 23. Türk Kültür Dünyâsı: XIV.

( U )

Ubeydullah b. Ömer: 76. Uçan Şems = Şems-i Perende ud: 263. ufku kaplama: 194. uhdesinden gelmek: 143. Uhud Muharebesi: 37, 108. Ukâylî: 122. ukübat: 270. ulaşmak: 222, 228. ulu: 141, 163, 175, 240. ululuk taslıyan: 157, 158. umre: 205. U r m i y e : 7. usanmadan: 163. usûl kitâblan: 18, 22. utanmak: 262. uydurma (hadîs): 296, 297. uydurmak: 115. uydurulmak: 225. uyku: 34, 35, 263. uyluk: 59. uymak: 192, 243. uyumak: 35, 125, 126.

344

Page 368: MESNEVİ HADİSLERİ

uzaklaşmak: 185. uzanmak: 254. uzunluk: 126.

( Ü )

Übeyy b . K a ' b : 34, 63. üç kişi: 210. üç şey: 124, 151. ümîd etmek: 232. ümmet; 73, 76, 93, 120, 136, 139, 140, 166,

224, 225, 239, 262. ümmet-i merhume; 73. ümmetin iyileri; 138. Ümmü Seleme: 44, 63. ünsiyet etme: 251. üreme; 225. Üsâme b. Şerîk: 97, 98. Üsdul-Ğâbe (İbn'ül-Esîr): 21 . üstün: 136. üstünlük ayırımı yapma: 156. üstün olma: 175. üstün tutma; 156, 156. üzerine oturma; 63. üzülme; 215. üzüntü; 215.

( V )

vaaz; 123. vaaz edenler: 244. vaaz etmek: 62. Vâbısa b . Ma 'bed : 236. vâdî; 214, 215. vahdet-i vücûd: VII. vahyetmek: 195, 225. vâkıf; 151. vakt: 87. vakt-ı kalîl; 46. vakti geçmeden; 114. var; 85. varlık halkası; 219. V â s 1 t ; 192. vasiyyet etme: 112. vebal: 246. vecîze; 23, 39, 114, 131, 179, 180, 183, 207,

216, 220, 223. Vehb b. Kays: 45.

Vekî ' (b . C e r r a h ) : 109, 115, 218. velayet: 78. Veled İzbudak: XI, 27. Velednâme: 2. velî; 106, 201 . verâ: 119. verdiğini geri alan: 257. verenler; 64. verilecek karşılık: 148. vermek: 85, 204. vermeyip saklıyanların malları: 64. Veysel Karân î : 178. vitir namazı: 126. vurmak; 219. vuslat; 168. vücûd: 96.

vücûdun sakin olması: 34.

( Y ) Ya ' lâ b . Münebbih : 103, 104. yağlı: 176. Yahûdî: 88. Y a h y a b . Mu ' âz : 220, 300. Y a h y a b . el-Mütevekkil: 215. Y a h y a b . Sa ' îd: 38, 76,299. Y a h y a b . Ubeydullah: 49. yakmak: 62. yakm olmak; 195. yakışık almamak; 156. yakinen bilen: 149. yakîni artmak: 242. yaklaşmak: 71 , 72,106. yaklaşmaya çalışmak; 106. yalan: 117, 118, 183, 185. yalan isnâd etme; 246. yalınlanma: 119. yalnızca ibâdet etme: 206 yalvarmak: 102, 110. yanında: 202. yanında bulmak: 105. yaptığı işin karşılığı: 149. yaptığı işler: 214. yaptıklarını bilmemek: 108. yaptıklarının farkında olmama; 107. yaratılış: 195. yaratmak; 97, 116, 175, 181, 182, 204, 223,

224, 225.

345

Page 369: MESNEVİ HADİSLERİ

yarayı ayıplamak: 211. yardım etmek: 202, 262. yarılıncaya kadar inlemek: 63. yataklarında kanlarıyla eğlenmek: 110. yavaş iş: 199. yavaşlık: 199. yavru: 39. yaya: 100. yaya yürümek: 98. yaygın kanâat: 279. yazılmak: 225. yazma hadîs kitapları: VIII. yazmak: 246. yedi barsakla (yemek): 200, 201. yedi defa : 55. yediği: 262. yediğinden yedirmek: 262. yedi harf üzerine indirilmek: 151. yedinci batın: 151. yedirmek: 262. yedi vaaz: 8. yedi yüz (kanad): 194, 195. yedmek: 173. yeğ olmak: 203. yeme: 256. yemek: 176. yemek ve su vermek: 105. Y e m e n : 177. yemin etme: 15, 110, 157, 187, 188, 232. yer: 47, 69. yer yarılınca: 164. yeryüzü ehli: 70. Yeşil Kubbe: 7. yeşillik: 102. yetmiş (kere, de fa , tâne): 187, 188, 249. Yezîd b. Ebân er-Rakkâşî: 227. Yezîd b. Ebî Meryem: 118. Yezîd b. Mühelleb: 38. yıldız: 7 ,81 ,82 . yiğit: 74, 110, 146, 147, 179, 248. yiğitlik: 146. yiyip şükreden kimse: 276. yiyip şükredenlerin durumu: 276. yokluk: 67. yoksul: 226. yoksullaşan zengin: 210. yoksulluk: 68, 226, 227. yol: 112.

yola çıkma: 255. yol açmak: 101. yola gidenler: 81. yolda tutup yeden: 173. yol güneşi: 189. yol kesen: 179. yol kılavuzu: 81. yol yürümek: 110. yönelme: 185. yöneltme: 169. yukan: 192. yular: 99. yumuşak: 70. Yunan felsefesi: 3. Yûnus İbn Mettâ: 155, 156. yurt: 185. yurt tutmak: 69, 132. Yûsuf b. Atıyye: 79. Yûsuf b. Hâşim: 211. yüce: 67, 112, 175,210,225. yüce akıllar: 69. yücelere sığmamak: 69 yücelik: 67. yüklenen: 138. yüklerini alan: 138. yüksek sesle: 36. yükünü yüklenmemek: 138. yürüdüğü ayağı: 106. yürüyen ölü bir kimse: 241. yüz: 54, 107. yüz çevirmek: 207. yüz defa : 188. yüzlerce ecir almak: 173. yüzlerce sevaba girmek: 173. yüzü buğulanmak: 48. yüzüne bakmak: 241. yüzünü çevirmek: 204. yüzünü yaralamak: 107.

( Z )

zabt: 56. zabt yönünden: 247. zâhid: 222. zahir: 151, 152. zahirî cephe: 71. zahir ve bâtın ilmi: 151. zahmet: 264.

346

Page 370: MESNEVİ HADİSLERİ

zaîf (hadîs): XI, XVI, 21 , 31 , 33, 34, 35, 40, 44, 49, 50, 51, 52, 56, 57, 58, 59, 67, 68, 73, 74, 79, 96, 100, 103, 115, 122, 123, 125, 131, 135, 137, 143, 144, 147, 167, 168, 172, 173, 175, 180, 181, 182, 183, 186, 190, 191, 194, 199, 200, 205, 211, 215, 216, 217, 221, 227, 229, 239, 241, 245, 248, 250, 254, 255, 260, 261, 265, 272, 273, 276, 278, 293, 294, 295, 296, 297, 298, 299, 300.

zâlim: 107. zaman: 56, 57. zamanlardan sonuncusu: 165. zannetmek: 202. zararlandırmak: 64. Zâriyât sûresi: 182. zayıf (hadîs) = zaîf (hadîs) zayıf görülen: 157. zayıflamak: 112. zayıf mü'min: 101. zayıf olan: 157. zayıf ve zebûn düşmüş kimse: 158. Zehebî: 21, 31, 33, 34, 37, 38, 42, 47, 49,

51, 56, 66, 72, 74, 79, 82, 94, 98, 100, 103, 104, 111, 115, 119, 122, 133, 135, 136, 137, 139, 143, 158, 164, 167, 168, 169, 171, 172, 173, 181, 186, 187, 191, 194, 215, 224, 225, 226, 241, 247, 255, 261.

zehirli hayvan deliği: 35, 36. zekât: 205.

zelîl olmak: 211. zelzele: 73. Zemahşerî: 21, 89, 289. zenginleştirme: 41 . Zerkeşî: 70, 182. ez-Zevâid: 160. Zevâid kitapları: 18. Zevâid'ül-Müsned (Ahmed b. Hanbel): 205. Zevâid ve Cem' grubu eserler: 18. Zeyd b. Ebî'z-Zerkâ: 211. Zeyd b. Erkam: 265. Zeyd (b. Harise): 78. Zeyd İbn EsIem: 143. Zeyla'î: 15, 16, 22. Zeyn-i Kîşî: 3. Zeynüddîn el-'Irâkî: 15. zikr: 63. zikretmek: 225. zillet: 239. zincir: 154, 155. zînet: 67. Zirrb. Hubeyş: 195. ziyaret etmek: 100, 105, 112, 251. ez-Zu 'afâ (İbn Hıbbân): 135, 136, 211. Zu'afâ ve Mevzû'ât kitapları: 87, 220, 243. Zû'n-Nûn el-Mısrî: 220. zuhur eden: 245. Zübeyr b. Osman: 247, 248. zühd: 245, 277. zürriyet: 225.

347