İmam i gazalİ - turuz...cer’e «oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak...

175

Upload: others

Post on 27-Aug-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:
Page 2: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İMAM I GAZALİ

DEVLET BAŞKANLARINAt

«Nasfhat-ül - Mülûk»

Tercüme, izahlar ve Dipotlar

OSMAN ŞEKERCİ(Biga Îmam-Hatip Okulu meslek dersleri öğretmeni.)

Y A Y IN E V İ

SİNAN YILDIZ Beyaz Saray No: 10

Bayezid — İSTANBUL

Page 3: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Sinan Yayınlan, Dini Eserler No: 7

Gazali serisi: 3 ' %

i

Her hakkı mahfuzdur.

Kapak kompozisyonu: Lütfi ÇOLAK

Dizgi ve Baskı: Fatih Matbaası

Kasım 1969 - İstanbul.

Page 4: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

KİTAP HAKKINDA UMUMİ BİLGİ:

Gazali’nin muasırı olan sultan Sencer’in din ve ilim hususundaki tutumunu kaynaklardan faydalanarak an­latmakta. fayda vardır. Bu hususta «Darül-fünun ilahiyat fakültesi mecmua» smda Merhum M. Şerafeddin faydalı bir makale neşretmiştir. Makalesini kısmen sadeleştirerek buraya alıyoruz:

İlim ve bilginlere hürmet ve muhabbette Abbasiler arasında Me’mun’u, Selçuklularda da altmış yıla yakın hükümdarlık tahtım işgal etmiş Sultan Sencer’i görmekkabildir. Mükemmel bir kütüphane meydana getiriyor

*

. alim ve bilgin olanlan koruduğu gibi bizzat kendisi de• İadis ilmi ile iştigal ediyor ve bu ilimde «Zehebi» nin «Muhaddis-ül-maşnk» diye nitelediği «Tac-ül-İslâm Ebu Sa’d-üs-Sem’ani» gibi büyük bir bilginin kendisinden ha- Ms tahdis etmesi ve böyle bir şahsın üstadı olması gibi Ibtr menzile vanyor. Ömrü boyunca isteyerek asla bir va-* sİÜ t namaz terketmemiş olduğu ve asnnda Uert gelen mut-

1 Bk. Ömer b. Şehlân. «es-Senceriyyet-ü-fil-kâinat-ıl-unsuriy- yetl» mukaddimesi. Fatih kü. 5426 nolu mecmua.

5

Page 5: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

taldlerden sayıldığı rivayet olunur2 Teşvik ve himaye et­mekte olduğu bilginler, zamanında çeşitli ilimlere dair eserler vücuda getiriyor ve bunları bir hürmet nişanesi olmak üzere koruyucuları Sultan Sencer namına ithaf ediyorlardı3.

Halife ve Sultanlar arasmda ilmi korumakla imti­yaz kazanmış olan Sultan Sencer kendi gibi ilim ve ma’ri- fet hamisi olan Halife Me’mun’dan şu fark ile ayrılıyor­du: Me’mun sünnetin hadimi (yıkanı), Sencer ise hadi­mi (hizmetçisi) idi.

Sencer, dinde asla bir bidati kabul etmemek, fikir, meslek ve mezhebinde daima selâbeti muhafaza etmek, mensup bulunduğu hanefî mezhebine ve özellikle mezheb sahibi İmam ı A'zama karşı her zaman büyük bir hür­met beslemekle beraber, Me’munun aksine olarak fikir ve içtihatça muhalefette kalmış olmalarından dolayı di­ğer mezheb bilginlerine karşı hürmette kusur etmiyor bilakis bilgin olan herkese ilmi şahsiyetiyle mütenasip bir şekilde saygı gösteriyordu. Şafi’lerin ileri gelenler­den İmam-ı Ga-zali’nin İmam-ı A ’zam Ebu Hani- fe’yi yerdiği ve eserlerinde ehl-i sünnet mezhebine aykı­rı bazı sözler bulunduğu kendisine haber verilince, Gaza- li’yi meşhed civarındaki ordugahına çağırır, Ona büyük bir hürmet göstererek yanma girdiği zaman ayağa kal­kıp, kucaklar ve tahtına oturtur...

Gazali önceleri bazı sebeplerden dolayı bu davete

2 Habib-üs-Siyer 11/4, Bombay baskısı3 O bilginlere ta’zim gösteriyor, ilmi ve ilim ehlini seviyordu.

Bu sebepten O’nıın adına her konuda kitap yazılmıştır. (et-Tedvin fi ahbar-ı kazvin, Lâleli ktitübhanesi. No: 201)

6

Page 6: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

icabet etmemiş ve mazeretini —adeti üzere öğüt yolun­da yazdmış— aşağıdaki uzun mektupla Sencer’den afu dileyerek beyan etmiştir.

( ...........................

GazaJi’nin Sencer’e gönderdiği mektup4:

Cenab-ı hak İslâm başbuğunu İslâm ülkesinde payi­dar etsin, sonra O'na ahirette yeryüzü Sultanlığını hakir kılacak büyük bir mülk ve ahiret sultanlığı versin.

Dünya padişahlığı nihayet maşrık ile mağrib ara­sına malik olmaktan ibarettir ve insan oğlunun Ömür müddeti en çok yüz senedir.

Cenab-ı Hakkın ahirette bir insana vereceği sultan­lığa nazaran bütün yeryüzü bir kerpiçtirki; bu bütün yeryüzünün vilâyetleri o kerpiçin tozu ve toprağıdır. Kerpiç ve kerpiç tozunun ne kıymeti olur?

Ezel ve ebed sultanlığı yanında yüz senelik ömrün ne önemi vardır ki; insan onunla şad ve mağrur ol­sun!.. Himmetini üstün tut ve Hak TeaJâ’nm vereceği ebe­di padişahlıktan başkasına kanaat etme.

Bu ebedî sultanlığa malik olmak, bütün cihan halkı İçin güç ise de Doğunun sultam için güç değil, kolaydır. Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki; «Bir günlük ie- ray-ı adalet, altmış yıl ibadetten daha üstündür». Madem­ki Allah diğerlerinin altmış yılda kazanabileceğini senin Ibir günde kazanman için eline vasıta ve sebep vermiş

4 Fatih kütüphanesi 5426 nolu mecmua «izid Teala melik-? İslâm...» H

Page 7: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

bundan daha üstün bir devlet ve muvaffakiyet olur» mu?Dünyanın bulunduğu durum,, nazarında değersizli­

ğini göstermesi için şunu bil: Büyükler şöyle demişlerdi: «Eğer dünya baki olmayan bir altın testi, ahiret; baki bir toprak testi olsa, akıl bakî olan bu toprak testiyi se­çer. Halbuki dünya baki değil, bakî olmayan bir toprak testi, ahiret ise hiç kırılmayan, ebediyyen baki kalan bir altm testidir. Binaenaleyh, artık dünyayı seçen kimse nasıl akıllılardan sayılır. Bu benzetmeyi iyi düşünün ve daima göz önünde bulundurun.

Bugün ise durum öyle bir hale gelmiş İd; bir saat adalet altmış yıl ibadetten daha üstündür. Tus halkına merhamet et. Çünkü onlar çok zulüm görmüşler mahsul el­de edememişler, köylülerin ellerinde sırtlarına giydikler! deri gömlekten başka bir şey kalmamıştır. Bir avuç aç ve çıplak kadın çocukları ile yer altında açtıkları tandırda oturuyor. Bunların derilerinin soyulmasına rıza gös­terme. Bunlardan bir şey istenilirse hepsi yurtlarını bı­rakıp kaçarlar ve dağlar arasmda yok olurlar. İşte bu derilerinin soyulması demektir.

Bu çağıncının halini bildireyim. Elli üç yıl yaşadım. Kırk yıl din ilimleri denizinde zamanımızda bulunan erbab ı kemalin en yükseklerinin anlayış ölçüsünden dışan ger­çeklere eli yetişecek kadar dalgıçlık ettim. Yirmi yıl me> likşahm saltanat günlerinde ömür sürdüm Gerek İsfahan ve gerekse Bağdat'ta ondan nice iltifatlar gördüıiı. Dilil ilimlerde yediyüz kitap yazmaya muvaffak oldum. Yani dünyanın her türlü saadetini gördüm, sonunda hepsini at-* tim, bir müddet Beyt i mukaddese komşuluk yaptım ve Allah'ın dostu İbrahim (A.S.) m mübarek türbesinde «bundan sonra hiçbir sultanının yanına gitmiyeoeğime.

8

Page 8: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Imaın-ı Gazali

hiçbir sultandan bir |*abbe kabul etmiyeceğime, taassub ve münazarayı 4er ketmiş «ereğime*- söz verdim. Oniki se- nödenberi bu ahdimde duruyorum, müzminlerin emiri ve bütün sultanlar beni bu hususlarda mazur gördüler.

Şimdi ise, sizinle görüşmek için sizden bir emrin çık­tığını duydum. Fermana imtisal zımnında Musa Rıza’mn mübarek türbelerine geldim; İbrahim (A.S.) m kabrinde verdiğim sözü bozmamak için ordugaha gelmedim. Bu mübarek türbenin başmda diyorum ki; ey Resulullah’m torunu! Sen şefaatçi ol, ta ki Hak Teala İslâm padişahım dünya hükümdarlığında kendi pederlerinden ileriye gö­türsün ve ahiret hükümdarlığında da Süleyman (A.S.) m derecesine eriştirsin, Halilulllah’ın makamında edilen ahde hürmet etmesi için kendisine tevfikini ihsan eylesin, halktan gönlünü uzaklaştırıp Hak tealaya yüz tutmuş olan birinin kalbini perişan eylemesin.

Şu inançtayım ki; benim böyle hakkınızdaki güze i duam ile Hak TeaJa’nm dergâhına yüz tutmam, resmî ve faydasız olan kalıp ile gelmemden daha ziyade makbul­dür.

Şayet bunun hilafmda bir ferman çıkarsa, fermana uymak gerektiğini bildiğim için fermana uyarım. Allah sizin değerli olan dil ve gönlünüze, kıyamette ondan utan- mıyacağınız ve bugün İslâm’a zaiflik ve kırıklık getirmi- yeceğiniz şeyi getirsin.

Bu mektup Sencer’in eline geçince, Gazali hakkında beslemekte olduğu sevgi azalmış fakat mutlaka kendisini görmeğe azm etmişti, Gazali’nin aleyhtarlan da ordugâhda toplanıp kendisiyle münazaraya hazırlanmışlar ve Sen-

*

9

Page 9: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za­hir olur» demişlerdir.

Sencer: «mademki; kendisi meşhed’de imiş, ordu­gahımız da Berruk-u-Kûs dedir. Az bir mesafeye gelmeyi ihtiyar etmesi güç değildir» diye duygusunu açıklar. Bu işaret üzerine Gazali ordugaha gelmeye mecbur kahr. Meşhed’den hareket ederek Sultanın yanma dahil olur, Sultan ayağa kalkar, imamı bağrına basıp tahta oturur.

Hücce-t-ül-lslâm kendisinde bir korku ve ürkeklik hisseder. Beraberinde bulunan az okumuş bir öğrencisine «K. Kerimden bir Ayet-i Kerime oku» der. O’da: «Alkili kuluna yeter değilmi?» ayetini okumaya başlayınca Gaza­li «Evet...» der ve o hâl kendisinden ypk olup aşağıdaİd söze başladı.» 5

v

Gazali’ııin Sencer’le mülakatı:\

Esir geyen, bağışlayan Allah’ın adiyle. Hamd Alem­lerin Babbı olan Allah’a mahsustur. Akibet mü’minler içindir. Düşmanlık yalnız zalimleredir. İslâm hükümdarı baki olsun, İslâm bilginleri İslâm melikleri yanma gir­dikleri zaman, dua, övgü, nasihat, ihtiva eden bir fasıl be­yan etmeleri, onların adetidir.

Bence bu hususta evla olan dua, gece karanbkia- rrnda yalnızca AUah’ü Tealaya gizli olarak münacaat et ­mektir. Çünkü halk arasında alenî yapılan dualar riya­dan uzak olamaz. Allah’ın yanında ise samimi olmayan böyle riya ile karışık Şualar makbul ve müstecap değil­dir. Saniyen; bu mecliste, övgüde bulunmak da riyakâr-

5 Fatih kütüphanesi 54?6 numaralı mecmua

Page 10: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

lmam~ı Gazal!

lıktast uzak kalamaz. Çünkü güneşin yükseklik ve ay- dınfajtta parmakla işaret edildiğinden övgüden uzaktır. Güzellik son dereceye erişince, sıtayişkârlarm pazarlığı­nı kırar.

övgüden gaye bir işi yükseltmektir. Halbuki bu meclisi kim ve nasıl yükseltebilir ki; cihanın en yükseği olan kfan senin, bu hazretin kölelerinden nail olmuş olduğu bir kaftandır.

Şimdi bu dört maddenin en mühimleri, nasihat ve ihtiyacı kaldırmaktır. Nasihat bir valiliktir ki; onun ya­zılışı Hz. Peygamberden alınır. O; «Ben size iki vaiz bı­raktım; biri samit (susan) diğeri natık (konuşan) dır. Samit ölüm, natık ise Kur’andır» buyurmuşlardır.

Bak! susan bu öğütücü hal lisanı ile ne söyliyor. Na- tık edan diğeri, konuşan dil ile ne diyor?

Sttsan ölüm diyor ki: Ben bütün yaradılmışlar için puanda beklemekteyim, önden bir haber göndermeden allama pusudan çıkıveririm. Eğer benim herkes hakkın­da yapacağım muamelenin bir nümunesini görmek ister­seniz hükümdarlar vefat etmiş olan hükümdarlara, üme­ra da geçen umera’ya baksın: Melikşah ve Alp Arslan toprak altında lisanı halleriyle seslenirler: Ey melik! Ey gözümüzün nuru! Sakın, sakın! Bizim hangi tarafa sevkedilâiğimizi ve ne korkunç şeyler gördüğümüzü bil- sen Asla bir gece, raiyyenden biri ac iken sen tok ola­rak uyumaz ve biri çıplak iken kendi isteğince elbise giyemezsin. —vasiyet esnasında şöyle der— Benden bir kelime kabul et! «Lailehe illel-lah» kelimesini daima di­linde tut. YanıAda kimse bulunmadığı ve kendi başına khldığm zaman asla bu zikirden uzak kalma. Zira, imar

11

Page 11: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

nın esası bununla istikrar kazanır. Haber de varit olmuş­tur ki: «İman, suyu itaattan alır. Kökü adalet ve devamı. Hakkın zikriyle kâimdir».

Bütün bunları yapmakla, ahiret azabından., kurtul- san da kıyamet sualinden kurtulamazsın. «Hepiniz çoban­sınız ve sürünüzden sorumlusunuz» 6

— Bundan sonra dediki— : Ey melik! Allah’ın ger­çek ni’metini yerine getir. Onun nfmeti: Dürüst iman ve itikat, güzel yüz, iyi ahlak ve iyi iştir. Bunlardan biri senin elinde diğer üçü ise İlâhî hediyedir. Mademki Allah senden bu ni’metin üçünü de esirgememiş 8 sen de bu dördüncüyü kendinden uzak tutma ki, bu her üç ni’- metten sana ziyan gelmesin ve ni'mete karşı nankörlük etmiş olmıyasm.

Ayakta durmakta olan ey devletin emirleri! Şayet devletinizin mübarek ve daimî olmasını istiyorsanız ni’ metin kadrini bilin, seadeü felâket ve bedbahtlıktan ayı­rabilmeksiniz.

Biliniz ki; sizin bu Horasan melikinden başka, -bü-(1 Hadisin devamı:... «Başkan çobandır, sürüsünden sorumlu­

dur. Kişi ailesinin çobanıdır, sürüsünden sorumludur. Hiz­metçi, efendisinin malında çobandır sürüsünden mes’uldur» Ravi şöyle diyor: ;<Şöyle dediğini zannediyorum: Kişi baba­sının malında çobandır...» (Buhari-kitab-ül-vesaya)

8 Sencer’in güzel ve itikata, özellikle fiziki bir güzelliğe sa­hip olduğu burada anlaşıldığı gibi, aynı zamanda burada Gazalî’nin ahlâk hakkmdaki nazariyesinin esası da kendini gösteriyor. Gerçekte Sencer, güzel yüzlü ve simasında mer­hamet izleri açık otan bir kimse idi (bk; Hafız Ebru mec­muası İbrahim Paşa küb. 919)

12

Page 12: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

tün- yer ve gökler mülkü olan diğer bir melikiniz var. Ya- nn kıyamette her kesi siyaset meydanına çekecek ve sîze diyecek ki: «Benim gerçek ni’metimi nasıl yerine getir­diniz» ı

«Kulııb-ül-melüd Hazainullah — hükümdarların gö­nülleri Allah'ın hazinleridir. Şefkat, azap, ve cezaya dair yeryüzünde her ne meydana gelirse, hükümdarların gö­nülleri vasıtasiyledir. kendi hâzinelerimi size ısmarladım. Sizin dilinizi onların kilidi yaptım. Korudunuz mu yoksa emanete hiyanette mi bulundunuz?»

Hazîneye hjyanette bulunan: Bir mazlumun halini hükümdardan Metredendir, (örten)

Şimdi ihtiyacı arzetmeye geldim: İhtiyacım, umumi ve hususi olmak üzere ikidir: Umumi olam şudur ki: Tus halkı zülümden yanmış, yok olmuş, soğuk ve susuzluk­tan dolayı bütün ürünleri mahvolmuştur. Onlara acı ki; Allah da sana acısın. Açlık dert ve belâsiyie müminlerin boyunları ve belleri kırıldı. Eğer senin atlarının gerdan­ları, altından olan süsten dolayı aşağı sarkmamış olursa ne zararı var!

Hususî ihtiyaca gelince: Ben on iki yıldanberi bir kö­şeye çekilmiş ve halktan yüz çevirmiştim. Sonra fahr’ül- melik (R.A.) Nişabur medresesi müderrisliğini kabul et­mem için İsrar etmiş ve ben buna: ̂ Zaman benim söz­lerime mütehammil değildir. Bu zamanda hak bir söz

i. ^ l *»■*." . ■* , , v * ■ ■■■'•.* - — ... — —

söyliyenin kapısı önünde aleyhine ayağına kalkarlar», "demiştim. Bugün ise iş öyle bir raddeye gelmiş ki: işit- mîş olduğum sözleri rüyada görmüş olsaydım karışık rü­yalar derdim.

Akli ilimlerle ilgili şeylerde şayet birinin i'tirazı varsa, hayret edilecek bir şey değildir. Çünkü benim söz-

Page 13: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

lerimde herkesin anlayamıyacağı gizli manalar çoktur. Bununla beraber ben, kime karşı olursa olsun söylemiş olduğum herhangibir sözümü açıklamaya ve isbata muk­tedirim. Açıklama ve isbatımla meseleyi tashih eder ve üstesinden gelirim. Bu kolaydır. Fakat «İmam-ı Ebu Ha- ııife’yi kötülemişim» dîye sözler söyliyorlarmış; işte bu­na asla tahammül edemem. Kendisinden başka bir ilâh olmayan Allah’a yemin ederim id; ben Ebu Hanife’nin Ümmet-i Muhammed (A.S) arasında fıkhın gerçeklerin­de ve manalarında yegane bir dalgıç olduğu inancındayım. Kim bu inanca aykırı ağzımdan veya kalemimden bir ri­vayette bulunursa yalancıdır.

Hacetim şudur ki: Beni Nişabur, Tus ve diğer bütün şehirlerde tedristen affedin, selâmet zaviyesinde kalayım. Bu zaman benim sözlerime mütehammil değil vesselam.

*

Hüecet-ül-îslâm döndükten sonra, ifade ve takrirle­rini yazıp, «Nasihat-ül-raülûk» ismiyle pek güzel bir ki­tap haline getirerek Sencer’e takdim ve ithaf etti.

«Nasihat-ül-mülûk» un farsca aslı elde olmayıp «et- Tıb-üI-Mesbuk fi nasihat-ül-mülûk» diye Arapça’ya nakl, terceme ve defaatla basılmış, olan terceme nüshaları bilin­mektedir. Bunun gerek basma ve gerek yazma bütün nüshalarında eserin aslının muhammed b. Melik şah’a hitaben yazılmış olduğu görülmektedir. Yalnız Es’ad Efendi kütüphanesinin 2921 numaralı diğer bir zat tara­fından yapılmış Arapça tercemesinin başında İmam-* Gazali’nin bu eserini Muhammed b. Melikşah’a değil, — burada olduğu gibi— Sencer’e yazmış olduğu görülür. Sencere ithaf edildiğine dair hiç bir yerde görülmeyen

14

Page 14: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmara-ı Gazal!

malumat, bu bilinmeyen tercüme nüshanın dibacesinde aşağıdaki şekilde görülüyor.

«Bundan sonra... Seneer Muharremin Onuncu günü Şeyh-ül-islâm» Hüccet-ül-Enam Muhammed b. Muham- med el- Gazali hazretlerine gönderdiği bir memur ile; «Zaten konuşma arzusundan kalbim bir’an uzak kalma­dığından ve mübarek yüzünüzü görmeğe iştiyakım, ye­gane tercihim olduğundan, hazretin kereminden, sohbeti­nin şerefiyle beni şereflendirmesini ve bu saattaki taat- ta bana iştirak etmesini dilerim» ricasında bulunur. Bu­nun karşısında Gazaü:

«Matlubun, talib tarafına davet edilmesi münasip değil ve iştiyak daVasına aykırıdır» diye haber gönderir. Bu haberi alan Sencer hizmetçi ve etrafiyle derhal hare­ket eder. Şeyhin hizmetine kavuşur, o gün geceye kadar O’nunla sohbet eder, taat ve ibadette O’na iştirak eder.

Döneceği zaman, «Ölünceye kadar mucibince amei etmek üzere bana nasihat et» diye şeyhe söyler Gazali ise:

«Şimdi binip evinize gidiniz. İnşaallah mucibince amel ederseniz dünya ve ahirette size menfaat verecek öğütlerimiz tarafınıza vasıl olur» der ve arkasından bu va’zlan ve öğütleri gönderir.

Yalnız burada dikkati çeken bir nokta varsa o da Gazali’nin «nasihat-ül-mülûk» u yazması için gösterilmiş olan sebebin* başkalığıdır. Vakaları ayırarak burada ol­duğu gibi, Muharremin Onuncu günü vaki’ olan mü­lakatlarım müteakip Sencer’in isteğiyle «Nasihat-ül-mü-

1*

Page 15: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Ilevlet Balkanlarına

lük »u yazmış ve bizim bildirdiğimiz ordugâhtaki mülâ- katlarmdan sonra da yine Sencer’in emriyle İmam-i A ’zam hakkmdaki fikirlerini açıklamağa mecbur olmuş ol­duğunuzu kabul edebilmekle beraber, me'hazımız olan mec­muaya itimat lâzım gelirse ordugâhtaki mülakattan sonra aynı zamanda hem imam-ı A ’zam baklandaki i’ti- raflarını ve hem de «nasihat-ül-mülûk» isimli eserini yaz­mış ve Sencer’e göndermiş olduğu neticesine varabiliriz9.

19 Eylül 968 İst. Üni. Kütüphanesi

9 Bak. «Şeyh Ali b. Dost-ı Huda b. Hoca b. el-Hac Kamori er-Rufai el-Ankerî, fatih kütüp. 5426 nolu mecmua» dan Darûl-fünun İlahiyat fakültesi mecmuası yıl. I. s. I. Teşrin-i Sani 1925 S. 38-58.

Page 16: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

B İ R İ N C İ B Ö L Ü M

İ L K M E K T U P

Şunu biliniz ki ey Başkan Allah, size bir çok nimet­ler ve askeri bir güç vermiştir. Size yaraşan, bunlara kar­şı şükretmek ve Allah'ın dinini yaymaktır. Allah'ın ni­metine şükretmeyen O'nun isimlerini yüceltmez. Bu ni­metleri takdir etmediğinden dolayı kıyamet gününde rüs- vay olur.

Her ni’met ölüm anında elden çıkar, bu yüzden akıl­lı kimselerin yanında onun bir değeri ve düşünenlerin yanında onun bir tehlikesi yoktur. Çünkü insan ne ka­dar da yaşasa ömrünün süresi bitince uzun yaşamanın bir faydasmı görmez. Hz. Nuh bin sene yaşadı. Bu kadar yaşamasına rağmen sanki yaşamamıştı.

Kadr-ü Kıymeti olan ve insanda devamlı olarak ka­lan bir ni’met var ki; o da ebedi seâdetin ve ebedî ni’me- tin bedri olan İMANDIR Allah O’nun kadrini yüceltti ve bu ni’meti size verdi. Kökü en derin noktaya, ve dallan en yüksek semaya varıncaya kadar ona su vermenizi em­retti. «Allah'ın hoş bir sözü, kökü sağlam, dalları gö­ğe doğru olan — Rabbi’nin izniyle her zaman meyve ve­ren — hoş bir ağaca benzeterek nasıl- misâl verdiğini göremiyormuşun?» *

İman ağacmm kökü sabit olmaz ve dallan uzamaz­

* Açıklama ve izahlar için kitabın son kısmına ilâve edilen «açıklamalar ve izahlar» bölümüne bakınız. (§.)

Devlet Başkanlan 2 ı t

Page 17: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkan larma

sa ölüm rüzgârının ve yok edici fırtınanın onun üstünde eseceğinden korkulur. Son nefeste böyle bir iman kökün­den kopar. Allah korusun kul imansız kalır ve Rabbi’ne imansız mülâki olur.

Şunu biliniz ki Başkan, bu ağacın on kökü ve on ta ne de dalı vardır. Kökü: kalble iman, dalı erkâniyleameldir. Şayet bu davetci yüksek meclisinize kabul edi­lirse —başkanın bu ağacın terbiyesiyle meşgul olması için— bu on kök ve on dalı açıklayabilir. Başkan; haf­tanın bir gününü Rabbine kulluk ve ahiretini hazırlamak için ayırmalıdır. Ayıracağı gün de Cuma’dır. Çünkü Cu­ma müminlerin bayramıdır. Cuma gününde öyle bir saat var ki; o saatta bir şey isteyen kimsenin Allah ihtiyacım giderir ve duasını kabul eder. Bu yapacağınız işi şuna benzetebiliriz: Sizin, kan-kocalı haftada birgiin işleriniz­le meşgul olacak bir hizmetçiniz olsa, onlar hizmet günü­de hizmetinizde bulunmasalar, bunların yanınızdaki du­rumu nasıl olur? Kul onu (hizmetçiyi) yaratmış değil, halbuki siz Allah’ın mahlukusunuz. Ey Başkan! Gerçek­te siz O’nun kulusunuz. Siz hizmetçinizin bu yaptığına razı olmuyorsunuz. Öyle ise Cuma gecesi oruca niyetleni­niz, perşembe gününü de buna eklerseniz daha iyi olur. Cuma günü erken kalkınız ve uygun bir elbise giyiniz. Sabah namazını cemaatla kılınız, güneş doğuncaya ka­dar konuşmayınız, yüzünüzü kıbleden çevirmeyiniz, eli­nize teşbihi alınız ve bin defa «Lailahe illellah Muham- medür-Resulullah» deyiniz. Güneş doğduktan sonra tak­dim edilen öğütleri okumalarını emrediniz. Hafızanızda kalması için her Cuma bunu okusunlar. Okuyucu okuma­yı bırakınca dört rek’at namaz kılınız ve kuşluk vaktine kadar teşbih çekiniz. Bu namazın sevabı bilhassa Cuma

18

Page 18: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

günü çoktur. Şayet makamınızda bulunuyorsanız yahut yalnızsanız Hr. Peygamberce devamlı olarak salevat ge­tiriniz yardım yapabiliyorsanız yapmız. Hz. Allah’ın, haf- ' tanm diğer günlerini size vermesi ve günahlarınızı afvetmesi için bir gününüzü O’na veriniz.

Bilinci Esas

İMANIN TEMELİ OLAN İTİKAT

Biliniz ki; siz yaratıksınız, sizin bir yaradanınız var.O bütün alem ve alemdeki olan şeylerin yaratıcısıdır, tek­tir, ortağı ve dengi yoktur. Varlığı ezeli (başlangıçsız> ve ebedi (sonsuz) dir. Ezelde ve ebedde varlığı zaruri­dir. Varlığı — diğer varlıklar gibi— sonradan değildir O bizatihi mevcuttur, her şey O’na muhtaçtır, fakat O’nun hiç bir şeye ihtiyacı yoktur. Varlığı kendisiyledir, her şe­yin varlığı da O’nunladır.

ikinci Esas

ALLAH’I TENZİH ETME:

Allah’ın suret ve kalıbı yoktur. O bir yere inmez ve bir kalıba hülul etmez. «Keyfiyet» (nitelik,) «kemiyet» (nicelik) «niçin» ve «ne’den» münezzehtir. O bir şeye ve hiç bir şey de O’na benzemez. Vehim ve hayal, nicelik ve şe­kil bakımından hatıra gelen her şeyden uzaktır. Çünkü bu gibi sıfatlar yaratılmış olan şeylere aittir. Allah 1B6

u

Page 19: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

her şeyin yaratıcısı olduğundan, bunlarla sıfatlanamaz Hz. Allah herhangi bir yerin ne içinde ve ne de üstünde değildir. Çünkü mekân Hz. Allah’ı kuşatamaz. Alemdeki her şey arşınm 3, arş ise kudretinin ve zaptının altındadır. Arşı yaratmadan önce de mekândan münezzehti. Arş, O’nun hamili (taşıyıcısı) değüdir. Bilâkis arşı ve hamule­sini O’nun lütuf ve kudreti taşıyor. Allah arşın yaratıl­masından önce ve sonra da mekândan beridir. O ezelde kendinde bulunan sıfatla müttasıftır. Sıfatının değişme­sine ve dönüşmesine bir yol yoktur. O, yaratıkların sı­fatlarından münezzeh ve uzaktır. O, dünyada biliniyor — dünyada benzeri ve dengi olmadığım bldiğimiz gibi, ahiret- te de görülecektir. Bu görme dünyadaki görmeye benze­mez. Zaten hiç bir şey O’nun mülkü vardır.

Üçüncü Esas

KUDRET

Allah herşeye kadirdir, kudreti sonsuzdur, acz ve noksanlıkdan beridir. Eklediğini yapar, dilemediğini yapmaz. Gökler, kürsi4 ve arş kabzesinde, kudretinde, kahrının zaptmm ve dilemesinin altındadır. O mülkün sahibidir, ve ancak O’nun mülkü vardır.

Dördüncü Esas

ÎLÎM

Bütün ma’lumu bilendir. Yerin altından tutun da en yüksek yerlere kadar olan her şeyi ilmi kuşatmıştır. Çün-

20

Page 20: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı GazaK

kü eşya O’nun ilmiyle zahir olur ve kudretiyle yayılır. Çöllerdeki kum taneciklerinin sayısını, yağmurların kat- relerini, ağaçların yapraklarım ve insan içinde geçen dü- • şünceleri bilendir5. Hava ve rüzgarın zerreleri, gökteki yıldızların sayısı gibi şeyler O’nun üminde zahirdir.

Beşinci Esas

İRADEl K

Alemdeki herşey O’nun dilemesiyledir. Az-çok, kü- çük-büyük, iyi-kötü, faydah-zararlı, ziyade-noksan, ra- hat-zorluk ve hastalık-sıhhat gibi her şey ancak O’nun hikmeti, tedbiri, dilemesi ve takdiriyledir. İnsanlar. Cin­ler, melekler ve şeytanlar bu alemdeki bir zerreyi hare­kete getirmek yahut durdurmak, veya bir şey eksiltmek yahutta birşey ilâve etmek için bir araya gelseler O’nun iradesi, gücü ve kudreti olmaksızın birşey yapamazlar.

Altıncı Esas

İŞİTME VE GÖRMESİ

Bütün malumatı bildiği gibi bütün mesmu’u (işitil­miş) işitici ve görülecek yeri (mer’a) görendir. İşitmesi hususunda uzak-yakm aynıdır, aydınlık-karanlık görme­sinde birdir. O karanlık gecede karıncanın ayağını gö­rür 6. O’na hiçbirşey gizli değil yer tabakalarının altoda­ki kurdun sesini işitmek O’na uzak gelmez. O’nun duy­ması kulakla görmesi gözle değildir. Aynı şekilde O’nun

21

Page 21: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

ilmi düşüncenin neticesinde çıkmaz. Fi’li aletsiz ve hazır­lıksız meydana gelir. Bir şeye «ol» der, o da hemen olu­verir.

Yedinci Esas

KELAM

O’nun emri bütün yaratıklar üzerine vaciptir, va’d ve va’id * bakımından her ne haber vermişse haktır. Em­ri, O’nun kelâmıdır. Alim (bilen) sem’ı (işiten) basir (gö­ren) olduğu gibi mütekellim (söz söyliyen) dir de. Kelâ­mı (sözü) mahluk olmadığı gibi ağız - dişlerle de değildir. Kur’an, İncil Tevrat, Zebur ve bunların dışında kalan in­dirilmiş kitapların hepsi O’nun kelâmıdır. Kelâmı kendi sıfatmdan olup, bütün sıfatları da kadim (başlangıçsız) dir. İnsandaki söz, harf ve sesledir. Allah’ın kelâmı harf ve sesten beridir.

Sekizinci Esas

EF’AL

Alemdeki her şey O’nun mahlukudur. Kendisiyle be­raber bir ortak ve yaratan yoktur. O tek yaratan’dır. Yorgunluk, fakirlik, hastalık, acizlik ve cehalet gibi du­rumlarla da karşılaşılma yine bunlar O’nun adlindendir.

* Kötülükten alıkoymak için azabı bildirmek ve tehdit etmek (S)

Page 22: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

O’nun ef’alinde zulüm olamaz. Çünkü zalim, başkasının mülkünde tasarruf edendir. Halbuki Allah yalnız kendi mülkünde tasarruf ediyor. O’nunla beraber bir malik yok­tur. Olmuş ve olacak olan ber şeyin yapıcısıdır. Benzeri ve ortağı olmayan melik (hükümdar) dir. Allah’ı e f’ali için hiç kimsenin «olmadı» «nasü» şeklinde bir itiraz hakkı yoktur. Bütün e f’alinde ve hükmünde mutlak ha­kimdir. Hiç kimse için O’nun yaptığına, rızasına ve kaza­sına bakmaktan ve teslim olmaktan başka bir çare yoktur.

Dokuzuncu Esas

AHÎRETÎ ÖVME

Allah alemi iki şeyden yaratmıştır: Cesed ve Ruh Ruh bu alemde kaldığı sürece bir azık olması için cesedi ona bir menzil yaptı. Cesette kalacağı Ölçülü bir süresi vardır. Bu sürenin sonu ziyade ve noksan ol­maz. İşte bu ruhun ecelidir. Ecel geldiği zaman ruh ile ceset birbirlerinden ayrılırlar. Ölü kabrine konulunca iki, büyük melek olan münker ve nekir7 sorularım ce­vaplandırması için ruh cesede dönderilir. Rabbını ve peygamberini sorarlar. Kekeler ve cevap veremez­se azapiandınrlar, kabrini yılan ve akreplerle dol­dururlar. Kıyamet gününde ruh cesede tekrar dönderilir, defter açılır, işi Allah’a arzedilir. Her insan defterine bakar, işini ve yaptıklarını görür. İtaat ve isyanının öl­çüsünü bilir. Yaptıkları «amel mizanında» ölçülür. Son­ra sırattan geçmesine müsaade edilir. Bu dünyada doğru yolda bulunanlar orada sırattan geçebilirler. İstirahat et­melerine izin verilir. Şayet iyi bir gidişi, ve faaliyeti yok*

23

Page 23: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

sa, Mevlasma asi ve arzusuna uymuşsa O sırat üzerinde yol bulamaz, neticede cehenneme girer.

Hepsi sıratta durdurulurlar, işlerinden sorulurlar. Doğru insanlar doğruluklarından sorulur. Münafıklar ve müraî’ler imtihan edilirler, insanlardan bir grubu hesap­sız cennete girerler. Bir grubu yumuşaklık ve müsamaha ile, bir grubu münakaşa ve zorlukla beraber hesaba çekilir­ler. Sonra kâfirler kurtuluş bulmayacak şekilde cehen­neme sevkedilirler.

Allaha itaat eden müslümanlar cennete girerler. Asîlere ise cehenneme girmeleri emrolunur. Peygamber­lerin, bilginlerin, büyük salihlerin şefaatma nail olan­lar, affedilirler, şefaatçisi olmayanlar günahlarına göre cezalandırılırlar, imanları sağlam ise cezalarım çektikten sonra cennete girerler.

Onuncu Esas

HAZRETt PEYGAMBERİ ANMA HAKKINDA

Allah böyle bir ölçüyü ortaya koyup insanın fulleri­ni, ahvalini, kazancını ve işlerini bu noktaya göre tak­dir edince şekavetine ve saadetine sebep nedir?, insan kendinden meydana gelen bu durumu takdir edemez. Al­lah fazlının ve rahmetinin hikmetiyle melekleri yarat­mıştır. Onları seçkin kişilere göndermiştir. Ve onlara sonsuz bir seadeti bildirmiştir. Bunlar da peygamberler­dir. Allah onları insanlar üzerinde bir şahidi olsun diye ve insanlara saadet ve şekavet yollarını açıklaması için göndermiştir. Bizim peygamberimiz olan Hz. Muhammed son peygamber olarak gönderilmiş, müjdeleyici ve kor­

24

Page 24: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

kutucu kılının iş ve nübüvveti kemal derecesine vardınlmış- dır. İlâve edilecek bir saha bırakmamıştır. Bu sebep­ten O’na Hatem-ül-Eobiya (Peygamberlerin sonucu) denilir. Ondan sonra nebi yoktur. İnsanlara ve cinle­re O’na itaat etmelerini ve uymalarını emretmiş ve O’nu bütün peygamberlerin efendisi yapmıştır.

İMAN AĞACININ DALLARINI BİLDİRME:

Ey Başkan! Şunu biliniz ki:İnsan kalbinde marifet ve inanç yönünden olan her

şey îmanın esasıdır. İnsanın yedi organmda itaat ve ada­let yönünden carî olan her şey îmanın dalıdır. Dal soluk olursa bu kökün za’fına delâlet eder. Böyle bir dal ağa­cın ölümü esnasında görülmez.

Beden işin kalp imanın unvanıdır. İmanın dallan olan işler şunlardır: Haramdan sakınma ve farzlan ye­rine getirmektir. Bunlar da iki kısımdır: Birincisi: Allah ile sizin aranızdadır: Oruç, namaz, hac, zekât, içki içme­mek ve haramdan sakmmak gibi. İkincisi: Sizinle insan­lar arasındaki olan durumdur: Halka adalet, zülümden çekinmek gibi. Allah ile sizin aranızda yapmak mecbu­riyetinde olduğunuz asıl şey: O’nun emrine itaat etmen, vatandaşm hakkma razı olması için gerekirse zecri ted­birlerle onu kötü yollardan alıkoymandır. Sizinle insan­lar arasındaki münasebette uyacağınız şey: Başkan siz­den başkası olsaydı, bu başkanın size nasıl müamele yap­masını uygun görüyorsanız, sizin de halka öylece muamele etmenizdir.

Şunu biliniiz ki; sizinle Allah arasındaki olan şeyler hususunda Allah’ın affı yakındır. O bağışlayan ve mer­

80

Page 25: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

hametli olan Biridir. Fakat halka yapılan zülumle ilgili durumlarda, o kıyamete kadar sizden bu zulmün bedelini kaldırmaz. Zülmün tehlikesi büyüktür, Halkına adil dav­ranan başkan hariç, hiç bir başkan O’nun tehlikesinden kurtulamaz. Bunun içinde adaletin nasıl yerine getirile­ceğini bu sebebten kıyamet gününde size nasıl insaf edi­leceğini bilmelisiniz. Adaletin ve insafın esasları ondur:

Birincisi:

Lider olan kimsenin üzerine en başta gerekli olan bu rütbe ve mevkie lâyık olup olmadığını ve bu büyük işin sevap ve günahının da ona göre olacağını hatırın­dan çıkarmamasıdır. Çünkü liderlik büyük bir ni’mettir ve bu nimet üzerine başka ni’metlerden hiç biri tercih olunamaz. Bu görevi fcakkiyle deruhte eden sonsuz bir seadete kavuşur. Böyle yapmıyan ve üstelik zorbalık ve zulümle emaneti kirleten en büyük bedbahtlığa uğrar. Liderlik mertebesinin yüceliği ve tehlikesinin büyüklü­ğü hakkmda Hz. peygamber (S.A.S.) in: «Liderin bir günlük adil davranışı yetmiş yıllık ibâdetten daha üs­tündür» hadisi ortaya koymaktadır.

îbni Abbas (R .A .)’m 8 anlattığına göre* «Hz. pey­gamber bazan Beytullah’a gelir ve orada şöyle konuşur­du: «Arapların ileri gelenleri! Halkınıza üç şeyle mua­melede bulununuz.

a) Şayet biri size gelir ve «durumuma acıyınız» derse siz ona merhamet ediniz.

b) Hüküm verdiğiniz zaman adîl olunuz.c) Söylediklerinizi bizzat yapınız.Allah ve meleklerin lâneti bu üç esasla muamelede bu-

lunmıyan kimseler üzerinedir. Böyle birinin yap­

26

Page 26: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazal!

tığı farz, nafile ve ne kadar ibadeti varsa hepsi Allah yanında makbul olmayıp reddedilmiştir.

Hz. Peygamber «Kıyamet gününde hiçbir gölge ve sığmağın kalmadığı zamanda yalnız şu 6 kişi gölgelenir; buyurmuşdur:

I — Halkına adîl davranan başkan II — Rabbine ibadette neş’e bulan genç

in — Kendisi pazarda olmasına rağmen kalbi ca­mide olan adam.

IV — Allah için dost olmuş iki kişi V — Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken adam.

VI — Bir adam ki; güzelbir kadın O’nu davet et­mesine ve O’nun nefsinde ona karşı bir istek duymasına rağmen «Ben Allah’tan korkarım» diyerek reddeden kim­se. t

VII — Sağ elinin verdiğini sol eli duymıyan — yani yardımı çok gizli yapan— kimse»

«İnsanlarm Allah’a en sevgili ve O’na en yakın ola­nı adîl başkan, Allah’a en sevimsiz ve O’na en uzak ola­nı zalim başkandır.»

«Nefsimin yed-i kudretinde bulunduğu Allah’a ye­min ederim ki; Allah amel bakımından adîl başkam, bü­tün halkın ameline denk olarak semaya yükseltecektir. Onun kıldığı her namaz yetmiş bin namaza muadüdir.» buyuruyor.

Durum böyle olunca, başkanlık gibi bir ni’met kula verilmemiştir. O’nun ömrünün bir saatmı diğer birinin bütün ömrüne denk kılıyor. Bu ni’metin kadrini bilme­yen, zalimce ve araşma göre hareket eden lideri, Allah’ın, onu düşmanlarının safları araşma koymaktan korkulur.

Hz. Peygamber «Kıyamet gününde Allah şu üç kim­senin yüzüne bakmaz» buyuruyor:

2*

Page 27: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

I — Yalancı başkanII — İhtiyar Zani

m — Kibirli fakir.»«Allah’ın kullarının işlerini görmek için başkan yap­

tığı kul, hizmeti bir tarafa atar, onlara karşı müşfik ol­maz ve onlara öğüt vermezse Allah ona cenneti haram kılar.»

«Müslümanların işlerini yürütmek için başkan olan kimse, evini koruduğu gibi onlan da korumazsa cehen­nemde yerini hazırlasın.»

«İki adam benim Şefaatim dan mahrum kalır: Za­lim başkan ve dinin dışında kalan şeyleri dine sokan kim­se.» ■

«Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrıyacak olan zalim başkandır»

f. «Hz. Allah dünyada beş kimseye kızmıştır ki; bun­ların kurtuluşları yine Hz. Allah’a bağlıdır:

I — Halk kendisine itaat etmesine rağmen, yine de zulüm eden başkan.

II — Kitle içinde ileri gelenlerle zayıf kimseleri bir tutmayan başkan.

IH — Çocuklarım ve ailesini Allah’a itaat etmeye davet etmeyen ve bunlara din işlerini öğretmeyen kimse.

IV — İşçinin ücretini vermiyen işveren V — Haksız yere hanımına zulmeden kimse.

Hikâye:

Hz. Ömer bir cenazeyi teşyi ederken, biri de gelir. Namazda bulunur. Definden sonra kabrin üzerine elini koyup şöyle der: «Rabbim! eğer sen bu kabirdekine azap edersen, bu senin hakkmdır. Zira sana isyan etti.

28

Page 28: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

lmam-ı Gazali

Şayet bağışlarsan senin rahmetine muhtaçtır.» devamla: «Ey ölü! Eğer başkan yahut halkın durumunu kontrol eden, yahut kâtip yahut başkanın uydularından veya tahsildar değilsen ebedi saadete kavuşursun» dedikten sonra gözden kaybolur. Hz. Ömer (R.A.) bu şahsın buldu­rulmasın! ister, fakat bir türlü bulamazlar. O zaman Hz. Ömer «Bu Hızır’dır 9. Bizi ikaz için gelmiştir» der.

Hz. Peygamber (S.A.V.) Öşür 10 işlerine memur edi­len kimse elleri boynuna bağlı olarak kıyamet gününde getirilir. Şayet işleri dürüst ise çözülür, icraatı kötü ise tekrar bağlanır» buyuruyor.

Hz. Ali (R.A.) «yerdeki kadı (hakim) yukarıda bu­lunan kadı (Allah) ile karşılaştığında vay haline! Yalnız adıl olan, arzusuna göre hükmetmeyen, yakınlarının ta­raf mı tutmayan, tamahkârlık ve korkudan dolayı hük­münü değiştirmeyen, Allah’ın kitabını aynası yapan, gö­zünü O’na diken ve içindekilere göre hükmeden kimse bunun dışındadır» demiştir.

Hz. Peygamber (S.A .V .): «Başkanlan kıyamet gü­nünde getirirler ve Hz. Allah onlara sorar:

—* Siz benim halkımın yerdeki çobanlarıydınız.Birine şöyle söyler:

— Emrettiğim had’den11 yukarı niçin vurdun.— Rabbim! Onlar sana isyan ve muhalefet ettiler.— Kızgınlığının, kızgınlığımı geçmesi gerekmez.

Sonra bir diğerine:— Neden kullarıma emrettiğimden daha aşağı ceza

verdin?— Allahım! Onlara merhamet ettim.— Sen nasü benden fazla merhametli olursun öyle

39

Page 29: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarıııa

ise artırdığınızı ve azalttığınızı alınız.. Haydi Cehenneme» buyurmuştur.

Hz. Huzeyfe, «Başkan ister sağlam biri olsun isterse olmasın hiçbirini övmem. Çünkü peygamber şunu söyler­ken işitmiştim: «Adil ve zalim başkanları getirip sırat üzerinde durdururlar. Allah sırata: Hükümde zulüm ya­pan, kazaî işlerde rüşvet olan ve hasımlardan birinin ifa­desine hiç kulak vermeyen idarecileri ateşe atmasım em­reder» demiştir.

Davud13 (A.S.) hakkmda şu anlatılmıştır:Bir gece hiç kimsenin tanımadığı bir şekle bürüne­

rek dışarı çıkar. Karşılaştığı herkesten Davut’un icraatını sorar. Cebrail bir insan şekünde O’na gelir. Davut (A.S.) ta ondan kendi tutumunu sorar. O da :

«Evet Davud, Beyt-ül maldan yer» yorgunluk ve zorluk çekmeden yiyip içer» der. Hz. Davud kaderli ve ağlıyarak evine döner. «Rabbim! Yorularak ve bedenim eziyet çekerek meydana getirdiğim şeyden yeme sanatını bana öğret» diye yalvarır. Allah ta O’na terziük ilmini öğretir.

Hz. Ömer (R.A.) gece her tarafı dolaşır ve kontrol eder ve şöyle dermiş: «Sokakta bırakılmış bulunan bir keçinin benden sorulacağından korkarım».

Ey Başkan! Hz Ömer’in icraat ve adaletine bakınız. Hiç kimsenin takvasına ve selabetine yetişemiyeeeği adam nasıl düşünüyor ve nasıl kıyamet güründen kor­kuyor. Siz ise halkın durumundan habersiz ve idarecile­rinizden gafil olarak yerinizde oturuyorsunuz. Abdullah b. Ömer ve ailesinden bir kısmı şöyle anlatırlar:

«Biz Ömer’i rüyada görmek için dua ederdik. Neti­cede oniki yıl sonra ancak görebildik. Sanki yeni yıkan­

30

Page 30: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmara-ı GazaH

mış ve kaftanına bürünmüş gibiydi. Ben «Müminlerin Başkanı! Rabbin yaptığın iyilikleri nasıl buldu, mükâfaat verdi m i?» diye sordum. O da :

«Abdullah! Sizden ayrılalı kaç yıl oldu?»«Oniki yıldır»«Ayrıldığımdan beri hesap veriyorum. Helâk olaca­

ğımdan korktum. Fakat Allah bağışlıyan ve acıyandır.»Yiğit insan! Bu Ömer’in durumudur. O’nun bu baş­

kanlıktan mal olarak bıraktığı, bir inciden başka bir şey değildi.

Hikâye:

Rum Meliki K ayser15, Hz. Ömer’e durumunu tet­kik etmesi ve faaliyetlerini görmesi için bir elçi gönderir. Elçi Medine’ye varınca, lıalka :

«Melikiniz nerededir» diye sorar. Halk:«Bizim Melikimiz 15 yok, emirimiz 16 var. Fakat şim­

di Medine’nin dışına çıktı» derler.Elçi tarif edilen yere gider, Bir de görür ki Hz. Ömer

güneşli bir toprak üstünde, ridasmı( kaftanım) başının al­tına koymuş yanaklarından terler aktığı halde uykuya dal­mış. Bu durumu elçi görünce kalbine bir korku girer ve kendi kendine: «Bütün meliklerin heybetinden tiril tiril titredikleri bir adam böyle bir durumda bulunuyor. Fa­kat sen ya Ömer! Adıl davranışınla bütün halkından eminsin. Bu yüzden uyuyorsun. Halbuki bizim melikleri­miz zulüm yaptıklarından, etraflarmda muhafız olmadan bir yere çıkamazlar ve devamlı bir korku içindedirler. Dininizin hak olduğuna şehadet ediyorum. Şayet elçi ola­rak gönderilmeseydim elbette islâmı kabul ederdim. Ama pek yakında döneceğim ve İslâm olacağım.» der.

81

Page 31: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Baş kanlarına

İkinci Esas

BİLGİNLERLE OTURMA%

Başkan daima dürüst ve bildiklerini hayatta tatbik eden bilginleri huzurunda eksik etmeyip, onların kurtarı­cı öğütlerini almalı, bilgileriyle amil olmayan alimlerden kaçmalıdır. Böyleleri başkanın yüzüne karşı övgüde bu­lunurlar, elinde bulunan imkânlara sevgi beslerler, bu yüzden doğru olan gerçekleri başkandan gizlerler, hileli yollarla başkanın arzusuna göre yoldaşlık yaparlar, neti­cede kendüerini rüsvay bir duruma düşürdükten sonra başkan ve halkım da gülünç bir duruma düşürürler. Ama dürüst bilgin, Başkanın elinde bulunan maddi imkanlara sevgi göstermez, öğüt ve uyarmalarında insaf ve şefka­ti elden bırakmaz.

Hikâye:

Şekik Belhi17 birgün Harun Reşid’in yanına gider. Harun Reşid O’nu oturttuktan sonra nasihat ister O’da:

«Ey Harun Hz. Allah (C.C.) sizi Hz. Ebu Bekrin yerine oturttu. Sizden O’nun gibi sadık olmanızı ister.

Harun! Büyük Allah size Hz. Ömer’in yerini mü­nasip gördü. Sizden doğru ile eğriyi birbirinden ayırma­yı talep eder.

Harun! Cenab-ı Hak sizi Hz. Osman'ın yerine lâ­yık buldu. Sizden, Hz. Osman gibi bir utanma ve cömert­lik bekler» deyince Harun Reşid:

«Ben bu büyük işin altında çıkacak biri değilim» diyerek dürüst bilginleri yanında bir an olsun uzak bu-

32

Page 32: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

-'İmam-ı Gazali

lımdurmaz ve artık onların gösterdiği yoldan dışarı çık­maz.

Harun Reşid tavsiyeleri uzatmasını ister. Şekik Belhide şöyle devam eder :

Ey BAŞKAN! Bilki Allah'ın Cehennem diye tarif ettiği bir evi vardır. Sizi bu evin kapıcısı yaptı ve size üç şey verdi:

a — Beyt-ül Mal b — Kırbaç, c — Kılıç.Hz. Allah bu üç şeyle, halkınızı ateşe girmekten alı­

koymayı emretmiştir. Muhtaç biri geldiği zaman onun ihtiyacını Beyt-ül-maTdan gideriniz. Biri Rabbınızın em­rine aykırı harekette bulunursa bu kırbaç ile onu terbiye ediniz. Biri haksız yere birini öldürürse maktûlün veli­sinin izniyle onu öldürünüz.

BAŞKAN! Bu söylenenlerle hareket etmezseniz, ateşe girenlerin lideri ve helak edici eve doğru gidenlerin öncüsü olursunuz. — Tavsiyesine devamla:— Gerçekten sizin durumunuz, tıpkı kaynak suyu gibidir. Su temiz ise sakinin (su taşıyanın) pisliği ona zarar vermez. Şayet su pis ise sakinin temiz olması ona fayda getirmez.

Hikâye:

Harun Reşid ve Abbas19 bir gece fudayl b. îyaz’ın 20 ziyaretine giderler, kapışım vurdukları zaman O’nun «yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve dirlikle­rinde kendilerini inanıp yararlı iş işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızım sandılar? Ne kötü hüküm veriyor­lar21» ayetini okuduğunu duyarlar. Harun: «Biz öğüt olmaya gelmiştik, bu öğüt olarak bize yeter» der. Sonra

Devlet Balkanları S 38

Page 33: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

Abbas’a kapıyı çalmasını söyler. O da çalar ve «müzmin­lerin Başkamna kapıyı aç» diye kapıdan seslenir. Fudayl: «Mü’minlerin Raşkamnın yanında işi ne?» der ve kapı­yı açar.

Vakit gece, çıranın başmda yalnız birazcık ışık var. Bu karanlık içinde Harun içeriye dalar, Fudayl’le müsa- faha etmek için elini sağa-sola gezdirir, nihayet eli O’na değince Fudayl: «Şayet azaptan kurtulamazsa yazık bu ele» der sonra: «Müminlerin Başkanı! kıyamet gününde Hz. Allah'a vereceğin cevabı hazırla. O sizi her müslü- manla beraber aynı sınırda durduruyor ve sizden onlara insaflı muamele istiyor...» Harun bunu duyunca çokça ağlar, Abbas; «Bırak ya Fudayl! mü’minlerin Başkamın âğlata ağlata öldüreceksin» der. Fudayl şöyle karşılık verir: «Ya Haman! sen ve grupun onu öldüreceksiniz, ba­na bırak diyorsun, halbuki onu sen öldürdün» Bu muha­vere karşısında Harun: «Seni Hanan beni de firavn yap­tı» der. Sonra Fudayl’ın eline bin dinar para kor ve «bu annemin helâl sadaka ve mirasmdandır» der. Fudayl:«Ben elini böyle şeyden kaldırması ve Rabbır a dönmeni istiyorum. Bana verdiğin kabul edilmedi» şeklinde para­yı reddeder. Harun’da yanmdan çıkıp gider.

Ömer b. Abd-ül-Aziz,22 Muhammed b. Ka’b’e 33

Sorar: «Bana adaleti ta’rif et» O’da: «Sizden yaşça küçük olanların babası, yaşça büyük olanların çocuğu ve aym yaşta olanların kardeşi ol. Her suçluya, suçuna göre ceza veriniz. Kendisine olan kinin’den dolayı bir müslü- manı dövmekten sakınınız. Bu hareket sizi ateşe götü­rür.

34

Page 34: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

Hikaye:

Bazı zahitler birgün devrin halifesinin etrafında ha­zır bulunurlar. Halife onlardan öğüt ister, içlerinden bi­ri: «Müminlerin Başkanı! Ben Çine gittim. Çin devlet başkanı, sağır olmuş, artık duymuyordu. O’nun ağlıyarak şöyle dediğini duydum : «Duymadığım için ağlamı­yorum. Yalnız kapımda durup yardım isteyen mazlum­ların yardım dileklerini duyamadığım için ağlıyorum. Fakat Allah’a şükürler olsun ki; gözüm sağlam» ve bir münadiye; zülme uğramış kimselerin kırmızı elbise giy­melerini ilân etmesini emreder. Başkan her gün bir file

I

biner, kırmızı elbise giymiş birini gördüğü zaman O’nu çağırır, şikâyetini dinler ve hasmmdan Onu kurtarırdı.»

Mü’minlerin Başkanı! Kâfir olmasına rağmen Çin devlet Baskan’ınm Allah’ın kullarına karşı gösterdiği şef- kata bakınız. Siz ise mü’minsiniz. Bu sebepten siz de halka karşı daha çok şefkat gösteriniz.

Hikaye:

Ebu Kulebe, Ömer îbni Abdül Aziz’in meclisinde bu­lunur, Hz. Ömer (II) kendisinden bir öğüt ister. O’da Hz. Adem’den bugüne kadar sizin seviyenize denk bir başkan geçmemiştir.

— Öğütünü artır— Siz ölmeden Önce ölen bir halifesiniz— Daha devam et— Şayet Allah sizinle beraberse kimden korkuyor­

sunuz, böyle değilse kime iltica edeceksiniz?— Allah andığın şekilde bana yeter.Süleyman b. Abd-l-Melik25, bir gün «dünyada çok

96

Page 35: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

ni’metlendim, ahirette halim nasıl olur?» şeklinde düşü­nür. Devrinin en büyük zahit ve alimi olan Ebu Hazim-’ m26 evine gider ve O’na «yemeğinden bir şeyler getir ki; iftar edeyim» der. O da bir kaç çürük hurma önüne ge­tirir kor:

— Bu benim iftarlığımdır.

Süleyman bunu görünce ağlar, üç gün üç gece Oruç tutar. Üçüncü gece çürümüş bir kaç hurmayla iftar eder. Ailesine bu gece yaklaştığı söylenir. O’ndan Abd-ül-Aziz ve O’ndan da Ömer b. Abd-ül-Aziz dünyaya gelir. Ömer asrının adalet ve insaf bakımından, züht ve ihsan y ö ­nünden en önemli siması olur. Hz. Ömer’in yolunda yü­rür.

Ömer b. Abd-ül-Aziz’e tevbeye ne zaman başladığı sorulur: O’da;

«Bir gün kölemi dövdüm. Köle bana: «Sabah kıya­met olacak bu geceyi hatırlayınız» bu söz kalbime işle­di» şeklinde cevap verir.

O birgün Ebu Hazimden bir öğüt ister. Ebu Hazim:

«Uyuduğunda ölümü başm altına koy» Çünkü O her dem sana yakındır» der.

Başkan gözlerini bu hikâyelere dikmeli, başkasının haklı öğüdünü dinlemeli ve karşüaştığı her bilginden kendisini uyarmalarım istemelidir. Bilginler de — yuka­rıda geçtiği gibi — öğüt vermeli, onlara gurur aşılıya- cak bir şey söylememek ve hak sözü onlardan esirgeme­melidirler. Onlara gurur veren kimse onların zülmüne ortaktır.

36

Page 36: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

Üçüncü Esas

YARDIMCILARIN DURUMU :

Yalnız başına elinizle zulmü def’edeceğinize kani ol­mayınız. Fakat hizmetçilerinizi görevli arkadaşlarınızı vergi memurlarınızı ve yardımcılarım düzeltiniz. Siz kendi zulmünüzden sorulacağınız gibi onların işledikleri zülümlerden de sorulacaksınız. Hz. Ömer kendi valisi bulu­nan Ebu Musa el-Eşa’riye27 şöyle bir mektup göndermiştir ;

Ey Eş’ari! Şunu bil ki; valiler, içinde en çok mak­bul ve üstün olanlar, halkın kendilerinden razı oldukla­rı kimselerdir. En alçak ve en çirkini ise halkın kendi­lerinden hoşnut olmadıklarıdır. Bunların gece ve gündüz işledikleri eziyet ve cefadan dolayı halk Hz. Allah’a ni­yazda bulunur, merhameti sonsuz olan Allah’a şikâyet ederler. Elbette bunların niyazları bir gün kabul olunur ve valilerin işi de böylece biter.

Ey Eş’ari! Halka yüz çevirmekten sakın. Çünkü rütbe bakımından senden aşağıda bulunanlar senden gör­dükleriyle amel edip sana uyarlar. Fakirlerin durumla­rını bilmeyeceğinden onlara yapılan zulme ortaklık yap­mış olursun.

Başkan! Adalet ancak olgun bir akılla olur. Bir li­der sağlam bir akla sahip olmayınca Onun yönetiminden bir hayır beklenemez. Aklın olgunluğu, eşyayı bütünüyle anlamak ve iç bünyesinin gerçekliğini tamamiyle kavra­mak ve bunların dışına bakıp gururlanmamaktır.

Başkan, başbakanın yapmış olduğu her zülmü bildi­ği halde susarsa, gerçekte işlenen zülmü kendi yapmış olur.

Page 37: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Raş kanlarına

Başkan, dünyasını dini için terkeden, dünya mev­kii için liderin gözüne zulmü cazip gösteren kimseleri yanından uzaklaştırmalı, böylelerini vatandaşlıktan çı­karmalıdır. Beraberce çalıştığı bakanlarının durumları­na vâkıf olması zaruri’dir. Halk hakkında merhametli olan kimseleri devlet işlerinde çalıştırmak, bu karekter- de olmayanları devlet işlerinden uzaklaştırmalıdır. Kal­bini adalet duygulariyle doldurmak, bakanlarım deneme­li ve tabiatında bozgunculuk bulunanları tanımalıdır. Çün­kü adaletin yeri kalbdir. Başkanın adalet güneşi kalbin­den fışkırır, ailesi onun aydmkğiyle aydınlanır ve şuala­rı bütün dünyayı kuşatır, yurdundan bulunan bu parıltı­lardan dolayı bütün halk huzur duyar, düşmanlar ise hiç­bir yönden el uzatamazlar. Güneşi bırakıp başka şeyler­den aydınlık arayanlar muhal olan bir şeyi aramış olur­lar. Güneşin tamamen tutulduğunu düşününüz: O zaman aydınlık ve ışık olmayacağından herkes karanlıkta ka­lır ve böyle bir kitlenin hali de Allah’a kalır.

Başkan! şayet dünyalık şeyler için halkınıza zulüm ve eziyet ediyorsanız ve dünyadaki isteğiniz güzel yemek ise şunu biliniz ki; insanlıktan çıkıp arzuya köle olmuş olursunuz. Eğer gayeniz rengarenk elbise giymek ise ka­dın grupu içinde erkek yüzlü birisiniz. Çünkü günbegün süslenmek kadınların işidir.

Başkan! Zulüm ve işkence yapmaktaki gayeniz kal­binizden fışkıran kızgınlığınızı düşmanlarınıza iletmek ise, siz insan şekline bürünmüş bir arslansınız. Çünkü kız­gınlığını yenemeyip karşısında bulunana iletmek isteyen hayvan tabiatlıdır. Gayeniz bütün halkın size hizmet ve itaat üzere bulunmaları ise akıllılık kisvesi altında, ah­mak karekterli büyük bir bilgisizsiniz. Çünkü birazcık

38

Page 38: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Inıam-ı Gazali

aklınız varsa bilirsiniz ki; gece ve gündüz sizin karşınız­da hizmette bulunan hizmetçiler bunu size hizmette bu­lunmak için değil, yalnız yiyip-içip kendi arzularma hiz­mette bulunmak için yaparlar. Bu ifadelerime delil isti yorsanız, şimdiki durumda hizmetinizde bulunan ne ka­dar taraftar ve yardımcılarınız varsa, sarayınıza girdi­ğinizde onların arasında şöyle bir şey yayınız: «Başkan füân kimse olmuş ve ona halk biat28 etmiştir» inanınız- ki; bunu duydukları zaman, hepsi sizi terk edecek, adı geçen şahsa yaklaşacaklar ve bundan sonra kimde para varsa ona uyacaklar ve ona hizmette bulunacaklardır.

Başkan! Birinin aklı tam olmadıktan sonra ondan insaf, merhamet, adl-ü adalet mümkün ve tasavvur olu­namaz. Bu yüzden bütün seadetin başı akıldır.

Dördüncü Esas

KIZMAMA

Mü’minlerin Başkanı! Çoğunlukla başkanlar kibirli olurlar ve kibirlerinden dolayı küçücük bir şeye kızıp intikam alırlar. Bu gibi tutumlardan sakın ve uzaklaş, üstün ahlâklı ol ve daima büyük peygamberlerin gidi­şatlarım hatırından uzak tutma; seleflerinin ibretli ha­yatlarına gözünü dikip onların gidişlerini örnek tut.

Mü’minlerin Başkanı! Abbasî halifelerinden Man- sur29 birine kızıp öldürülmesini emrettiği zaman, yanın­da zamanın bilginlerinden Mübarek b. Fudayl 30 isminde biri bulunuyordu. Bu bilgin mü’minlerin Başkanı! Bah­sedilen şahsı Öldürmeden önce, bu aciz kulun hayırlı bir haberini dinleyiniz, bundan sonra emir sîzindir, isterseniz

30

Page 39: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlamta <

öldürtürsünüz» deyince başkan öfkesini yenip haberi dinlemeye koyulur. O zaman bilgin şöyle anlatır: «Ha- san-ı Basri31 hazretleri Hz. Peygamber’den şöyle bir ha- dis-i şerif nakleder: «Kıyamet gününde bütün insanlar bir meydanda toplanınca bir münadi şöyle bağırır: «Mah­şer dekiler! Allah’ın yanında hakkı bulunan gelip hakkın: alsın» deyince hiç kimse cevap vermeye cesaret edemez. Ancak birine öfkelenip buna icra etmeye gücü yettiği halde affeden buna cevap verir, böyle birinin kıyametin korku ve şiddetinden kurtulması gerektir» Başkan bu­nu duyuca adamı affeder ve ihsanda bulunur.

Çoğunlukla başkanlarm kızgınlığı onlara dil uzat­maktan ileriye geliyor. Bir defasında Hz. Peygamberin yanında bir adamdan bahsedilir ve o ’nun gayet kuvvetli ve yiğit olduğu söylenir. Bunun karşısında Hz. Pey­gamber: «Nasıl» diye sorar onlar da:

«Güreştiğinde herkesi yener» derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: «Güçlü kimse bir diğerini mağlup eden değil, kızgınlığım yenendir» «Bir mü’minin imam ancak üç şeyle tamamlanır: a) kızgınlığım yenmekle b) anor­mal veya normal durumlarında insafı elde bırakmamak­la e) küçüklerin kusurlarını bağışlamakla.»

Hz. Ömer (R.A.) «Kızgınlık anmda ahlâkı tecrübe edilmiyen kimseye itimat edilemez» demiştir.

Zeyn-ül-Abidin32 birgün mescide doğru giderken, hiç yoktan bir adam kendisine söver. Yanında bulunan oğlu o adamı dövmek ister. Babası: «elini ondan çek» der ve sonra adama döner: «Niçin böyle yaptığım ben­den daha iyi biliyorsun. Bir ihtiyacın varsa bunu bana bildir» Adam bunu duyunca mahçup olur ve utanır. Zey- n-ül-Abidin gömleğini çıkarır, O’na giydirir ve bin dir­

40

Page 40: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazal!

hem paranın ona verilmesini söyler. Adam: «Senin Al­lah Resulünün torunu olduğuna şehadet ederim» diyerek geçip gider.

Yine bir defasında o, kölesini çağırır, bunu iki defa tekrar eder, fakat o cevap vermez. Bunun üzerine Zeyn- ül-Abidin» o’na:

— Seslendiğimi duymadın mı?— Duydum.— Öyle ise niçin bana cevap vermedin?— Ben sizden eminim ve sizin temiz bir ahlâka sa­

hip olduğunuzu biliyorum.— Allah’ım sana hamdolsunki; kölem benden emin­

dir.Birgün kölesi bile bile koyunun ayağını keser. Bunu

niçin yaptığını sorar. Köle ise «sizi kızdırmak için yap­tım» der. Zeyn-ül-Abidin:

«Bunu sana öğreten iblise kızarım. Git, Seni Allah rızası için serbest bırakıyorum» der.

Hz. Peygamber: «Kişi hilm ve af fiyle, oruç tutan ve namaz kılan kimsenin derecesine erişir» buyuruyor.

Hz. Musa Tur-ı Sina’dan dönüp Mısır’a doğru gider­ken, boynuna teşbih takmış bir ihtiyarın yol kenarında oturduğunu görür, ihtiyar Hz. Musa’yı görünce yolunu kesip elini öpmek ister. Hz. Musa elini vermez ve o ’nun iblis olduğu kendilerine malum olur: «Ey İblis! Bu dav­ranışının gayesi nedir?» diye sorunca İblis: «ya Musa! Ben sana üç şey bildireyim, buna karşılık senden bir şey istiyeyim» der Hz. Musa o üç şeyin ne olduğunu sorar. O’da:

1 — Tabiatınıza aykırı bir şey meydana geldikte, kızgınlıktan kendini uzaklaştır. Hiddet sahibini hafif mi­

41

Page 41: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

zaçlı yapar. Çocukların oyuncaklarla oynaması gibi ben­de böyleleriyle oynarım.

2 — Kadınlardan sakın.3 — Cimrilikten sakın, çünkü cimrilik kişinin din ve

dünyasını yıkar.îbni Mes’u d 32 (R.A) ın anlattığına göre «Hz. Pey­

gamber savaşta ele geçen ganimetleri taksim ederken biri «Allah aşkına bu ne biçim taksimdir» dedi. Bunu duyunca Hz. peygamber kızdı, yüzü kızardı ve «Karde­şim Musa’ya Allah rahmet eylesin, O eziyete uğrar fa ­kat bunlara sabrederdi» şeklinde konuştu, bundan başka hiç bir şey söylemedi»

Bu haber ve hikâyeler birer ibrettir. Devlet başkan­lanna fayda getiricidir. îmanları varsa etkileyicidir. Şa­yet bunlardan ibret almayıp yalnız duyduklarına uyar­larsa, kalplerinde imandan bir eser yoktur, dilleriyle mü’~ min ve müslümandırlar.

Hz. peygamber «Kim gücü yettiği halde kırgınlığını tutarsa Allah onun kalbine iman ve huzur doldurul-. Böbürlenme ve gururdan korkarak kim uzun elbise giy­mezse * ve Allah için alçak gönüllü olursa, Allah şeref tacım ona giydirir»

«Allah’ın gadabmı unutup ta, kızgınlık gösterenin vay haline» buyuruyor.

Biri Hz. Peygambere gelir ve ne «yapmakla cennete girebileceğim bir işi bana öğret» der. Hz. Peygamber de*

— Kızma.— Daha ne?

Devlet Başkanlanna-------------------------------------------------------------------

* Cahiliye devrinde Arapların ileri gelenleri uzun elbise gi­yerek caka satarlar. Hz. peygamber bunu yeriyor.

42

Page 42: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İm un-ı Gazali

— İkindi namazından sonra yetmiş defa Allah’a tev- be ve istiğfarda bulun ki; yetmiş yıllık günahların af olunsun.

— Benim yetmiş yıllık günahım yok.— Annenin.— Annemin de yoktur.— Babanın?— Babamında yoktur.— Kardeşlerinin, buyurur.,

Beşinci Esas

MERHAMETLİ OLMA

Mü’minlerin Başkanı!Bütün halkın üzerine hassasiyetle eğilmeyen, mer*

hamet ve şef kattan uzak, devletin şerefini korumayan kimseleri vali olarak göndermekten sakınınız. Çünkü si­zin bildirmediğinizi ihdas edip, halkm gücünden ziyade­sini alırlar, kendi zimmetlerine geçirirler. Bu yüzden siz Ceza gününde (ahirette) Allah’ın cezasına ve azabınadüçar olursunuz. Bu gibi durumlar ve davranışlar gafle­tinizden, dinî anlayışınızın azlığından ve yakınınızda bu­lunanların za’fından ileri gelmiş olur.

Mü’minlerin Başkanı. Dikkat ediniz! Size bildirilen her meselenin uhdesinden gelemeyip göz yumarsanız, bu kadar basit bir şey bir kaç gün geçtikten sonra, büyük bir belâ olur ki; bütün devlet hâzinesini harcasanız bunu gidermeniz mümkün olamaz.

Kendiniz için istemediğinizi halkınız için de uygun karşılamayınız. Yaratılmışların en şereflisi olan Hz. Mu- hammed’e sahabeleri Bedir gazvesinde bir ağacı budayıp

48

Page 43: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

O’na bir gölgelik yaparlar, istirahata çekildikleri zaman Cebrail (A.S.) gelip: «Ya Resulellah! ashabın güneşin altında bulunurken senin gölgelikte oturman uygun de­ğildir» der. Hz. Peygamber hemen gölgeliği yıkıp ashabı arasında otururlar. Bu kadar basit bir şeyden dolayı ya- ratılmışlann en şereflisi muatabe (tekdir) edildikten son­ra başkalannm durumu ne olur?

Başkan! Aklınızı başınıza toplayınız ve kendinizi bu büyük belâdan kurtarmaya gayret gösteriniz.. Hz. Pey­gamber: «Müslümanlara şefkat göstermeyen onlardan değildir» buyuruyor.

Altıncı Esas

İHTİYAÇLARI GİDERME

Kapınıza kadar gelerek, çıkmanızı bekliyen ihtiyaç sahiplerini hakir görmekten çokça sakınınız. Küçük gör menin tehlikesi ve bozgunculuğu bütün tehlikelerden da­ha büyüktür.

Mü’minlerin Başkanı! Müslümanların yararına ola­cak şeylerle uğraştığınız zaman, nafile ibadetleri bir ta­rafa bırakınız ve müslümanlann menfaatlarmı bir an ev­vel kollayınız. Çünkü müslümanlann ihtiyaçlarını gider­mek her türlü nafile ibadetten daha üstündür.

Hikâye :

Ömer b. Abdül-Aziz, bir gün sabah namazından son­ra öğleye kadar müslümanlann işleriyle uğraşır. Gayet yorgun düşer. Evine istirahata çekilir. Hemen arkasın­

44

Page 44: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

lmara-ı Gazali

dan en küçük oğlu yanına girer ve: «Babacığım! Şimdi ölüp ahirete göçmiyeceğinizden eminmisiniz ki; ihtiyaç sahipleri kapınızda sizleri bekleyip dururlarken sizin bu­raya çekilip istirahat etmeniz uygun olur mu?» der. Bu­nun üzerine halife böyle bir çocuğu Allah kendine verdi­ği için şükreder ve hemen iş yerine gider.

*Ey Başkan! Bundan hisse alınız ve halkm işlerini

başkalarma havale etmeden bizzat kendiniz görünüz.Göz alıcı elbiseler giyerek ve en iyi yemekleri yiye­

rek nefsinizin arzulara uydu olmasına meydan vermeyi­niz. Fakat her şeyde kanaatkar olunuz. Çünkü kanaatsız adalet olamaz.

Hikâye :

Hz. Ömer salihlerden birine sorar :— Tutumumda tiksindiğin bir şey var mı?— Duyduğuma göre geceleyin ayn gündüz ayrı el­

bise giyiyormuşsunuz.— Allah'a yemin ederimki; artık böyle bir şey asla

olmıyacak.

Yedinci Esas

ŞEFKAT

Başkan! Siz mümkün mertebe işleri yumuşaklıkla ve şefkatla yürütmeksiniz. Şiddet ve sertlikten kaçınınız. Bilginler şöyle demişlerdir :

«Akıllı insan, başkasından ibret alıp kendisini düze­ne sokan, görüşünde doğru olmaya çalışan ve sözleri doğ­

45

Page 45: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarına

ru, yaptıkları beğenilen ve övülen kimsedir. Cahil insan ise: yaptıkları doğru olmayan ve sözü yalan, işi kötü olandır.

Mü’minlerin Başkanı! Hz. Peygamber şöyle buyuru­yor: «Halkına müşfik olmayan lider, kıyamette şefkat görmez» buyurmuşlar ve şöyle dua etmişlerdir: «Allah’­ım halkına lütufkâr davrananlara sen de lütufta bulun. Halkma şiddet gösteren her lidere sen de şiddetli ol» Başka bir hadiste:

«Başkanlık ve valiliğin hakkmı verenlere iki hasene, ikisini iyi kullanmayanlara iki seyyie vardır» buyuruyor.

Hikâye :

Hişam b. Abd-ül-Melik34 Medine’ye vardığı zaman o devrin bilginlerinden Ebu Hazim’e gider «Hilâfet işle­rinde kurtuluşun tedbiri nedir» diye sorar. Ebu Hazım :

«Aldığın her dirhemi helâlından alman ve yine he­lâl yere sarf etmendir» der Hişam:

«Buna kimlerin gücü yeter?» Ebu Kazım :«Cennetin ni’metlerine rağbet gösteren ve cehenne­

min ateşinden korkan kimseler» der.

Sekizinci Esas

HALKI SEVİNDİRME

Başkan! İslama uyarak halkm bütününün sizden ra­zı olmasına çalışmalısınız. Hz. Peygamber ashabına şöy­le buyurmuştur: «Ümmetimin en hayırlısı birbirlerini se­ven, şerlileriyse birbirlerini sevmiyen ve la’net edenler*

46

Page 46: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

dir. Ben bunlardan uzağım» Başkan, kendisine gelip yü­züne karşı övgüde bulunanlara bakarak gururlanmama- lı, bütün halkında bu övücü gibi kendisinden hoşnut ol­duğuna inanmamalıdır. Aslında yüzüne karşı övenler korktuklarından dolayı övmektedirler. Başkan, halkın durumunu tetkik edecek ve başkanm tutumunu halkın dilinden duyacak bir müfettişler grupu meydana getir­melidir.

Dokuzuncu Esas

İSLAM’IN PRENSİPLERİNİ EMİR

Başkan hiç kimseden şer’e aykın bir istekte bulun­mamalıdır. Şer’e aykırı olarak gücenen kimsenin bu gü­cenişi bir zarar vermez. Hz. Ömer (R.A.) «Ben ve halkın yarısı kızgınlık * üzerineyiz. Hakkı olan kimsenin kızma­sı gerekir. İki hasmın halkm rızası için Allah rızasını bı­rakmaları mümkün olamaz» demiştir.

Muaviye35 Hz. Aişe (R.A.) den muhtasar bir öğüt ister. O’da :

«Hz. Resul şunu söylerken işittim. «Halkı gücendir­me pahasına da olsa Allah’ın rızasını isteyen kimseden Al­lah ve halk razı olur. Allah’ın hoşnutsuzluğunu bir tara­fa bırakarak — meselâ; Halkm Allah’a itaat etmelerini emretmemesi, din işlerini onlara öğretmemesi, onlara ha­ram yedirmesi, işçinin ücretine ve kadının mihrinin ödenmesine engel olması g ib i— halkm rızasını isteyen kimseden Allah ve halk razı olmaz.»

* Hakiki yerine getirme bakımından.

47

Page 47: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına -------——-------------------------------------------------------»

Mü’minlerin Başkam! Dünya bir menzildir, ebedî kalmaeak bir ev değildir. însan burada bir misafir gibi­dir. îlk menzili anne karnı son menzili kabri dir. Ancak — belirli bir zaman için —- vatanı ve kalacağı yer bura­sıdır. Her yıl insan ömrünün eksilmesi, yolcunun aldığı merhale gibidir.

Ömürden geçen her ay misafirin yolculuktaki istira­hatı, her haftası yolcunun yolda karşüaştığı köyler, her gün yolcunun aldığı mesafe, her nefesi yolcunun adım atışı gibidir. Aldığı her nefes onu ahirete yaklaştırıyor.

Bu dünya bir köprüdür. însan, burayı bir köprü ola­rak telâkki etmez, bütün gücünü burayı ma’mur etmekle geçirirse vaktini kaybetmiş ve gideceği yeri unutmuş olur. Böylesi akılsız bir cahildir. Akıllı insan; ancak ih­tiyacını karşılamak için uğraşan, elinde bulunan mal ve mülkünü hak yolda harcayıp dünyasını dinine sebep ola­rak kılandır. İhtiyaçtan ziyadesini toplarsa bu öldürücü bir zehir olur.

Mü’minlerin Başkam!Sizden önce geçen başkanlann, hiç birinin sahip ol­

dukları hazineler kendüerine arkadaşlık yapmamışlardır. Yaptıkları hayırlı işlerden başka her şey kabirlerinin dı­şında .kalmışlardır. Belki fazlasiyle devlet işlerinde dik­katli davranmanız ve merhameti elden bırakmamanız kur­tuluşunuza çare olur.

Şunu bilmelisiniz ki; bu dünyanın rahat günleri pek azdır. Çoğu yorgunluk ve meşakkatle geçer. Durum böy­le iken siz sonsuz ve tükenmez bir ni’mete sahip ahireti, dünya rahatı için bir tarafa bırakıyorsunuz. Akıllı insan bu sonsuz ni’metlere kavuşması için buradaki sayılı gün­lerden istifade etmelidir.

48

Page 48: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmara-ı Gazali

^ B u dünyanın durumu şu misâllere benzer :

I — Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: «Dünyaya kapümaktan sakınınız. O Harut ve Marutu 36 büyüledi.» ilk büyülemesi şöyle olur: Sizin onunla beraber durduğu­nuza, O’nunda sizinle beraber olduğunuzla inanırsınız. Halbuki biraz düşündüğünüz zaman Onun devamlı olarak sizden uzaklaştığını, azar - azar ve nefes - nefes tedrici bir surette sizden ayrıldığım anlarsınız. Dünyanın duru­mu gölgeye benzer. Gölgeyi gördüğünüz zaman onun dur­duğunu zannedersiniz. Halbuki o devamlı olarak geçip gidiyor, insan ömrü de devamlı ve tedrici bir surette ge­çiyor, her lahza azalıyor. Böylece dünya sizden kaçtığı halde siz bu durumdan haberi olmayan bir gafil ve bunu duymayan bir unutkansınız.

n — o size sevgisini gösterir ve siz de onu kendi­nize yardımcı olarak kabullenirsiniz. Sonra bir an gafle­te daldığınız zaman o bir düşman olarak size döner. Bu vaziyet kötü yolda bulunan kadının durumuna benzer. Aşık olduğunu evine çağırır, sonra da onları yüz üstü bı­rakır ve helakin kucağına atar.

İÜ — Dünya, güzelliğiyle dışını bezer, kötülüğünü içinde gizler. Bilgisizler dışına bakıp gururlanırlar. Bu durum, dikkatlan kendi üzerine çekmek için güzel elbise giyen, ziynetlenen, fakat üzerindeki elbise alındığı zaman foyası ortaya çıkan ve kendisine sevgi besliyenleri bü­yük bir hayal kırıklığına sürükliyen bir ihtiyar kadına benzer.

r>

IV — Ezelden bu güne kadar kaç kişi geçti, daha kimler geçecek, ezel ve ebed arasındaki Ömrün kıyme-

Devlet Başkanları 4 49

Page 49: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna.

ti nedir? insanlar daima bunu düşünmelidir. Çünkü dünya hayatı bir yolcunun yolculuk hayatına benzer.

V — Dünyanın bütün arzularına bağlanmış bulu­nan insanlar, haddinden fazla yemek yiyen insanlara benzerler. Fazla yiyen kimsenin midesi sarsılacağı gibi dünyaya fazla bağlananların sonu da zorluklarla doludur.

Çokça malı, altını, gümüşü, yardımcıları, hizmetçi­leri, tarlaları, bahçeleri olan kimsenin, ruhunun ayrılma­sının acısı, az şeyi olan kimsenin ruhunun ayrılmasının acısından daha zordur. Elem ve azap ölümle bitmez, ak­sine artar. Çünkü sevgi kalbin sıfatıdır, kalp ise bu duru­muyla ölmez.

VI — Şunu biliniz ki ey başkan! Dünya işlerinin in­san ömrünü uzatacağını söylemek bir hayaldir. Buranm bazı meşguliyetleri durumları ve herhangi bir işi arka­sından yüz iş getirir. Bunun için de insan, ömrünün ser­mayesini tüketir.

VII — Bu dünyanın hasılatı bir ziyafet gibidir. Zi­yafet veren kimse, evini süsler, ziyaf elcilerin önlerine gü­müş ve altın tabakaları, etrafta güzel kokuların yayılma­sı için gümüş kaplar içine buhur kor. Bu durumda sofrada bulunan bütün malzemeler yemek verenindir. Aklı başın­da olan insan bunu anlar ve gördüklerine gönül vermez. Ama yeteri derecede bunlardan yararlanmaya çalışır. Ahmak kimse ise bunlara sahip olmak ister. Fakat ayrı­lacağı zaman malzemelerin kendi elinde bulunmadığını görür, bu sebepten içi daralır, kalbi yorulur. Dünya da usulünce gıdalanmak için bezenmiş bir evdir. Bu sebep­ten evdekilere göz dikilmez.

50

Page 50: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

- Iınam-ı Gazali

İKİNCİ KAYNAK

KENDİNİ BİLME

Biliniz ki; İnsan oğlu iki gruptur: Bir grup; dünyayı daima gözetirler, uzun ömür dileyerek oraya bağlanırlar, son durumu düşünmezler.

Akıllı grup: Son nefese gözlerini dikerler, hareket­lerinin nasıl olacağını, dünyadan nasıl çıkacaklarını ve oradan nasıl ayrılacaklarını düşünürler. Bunların iman­ları sağlamdır. Dünyada kendilerine verileni kabirlerindebulurlar.

r

Mü’minlerin Başkanı! Bir gün Eshab-ı Kiram Hz. Peygambere gelip «İnsanların en akıllısı ve en iyi görüş­lüsü kimdir» diye sordukları zaman Hz. Peygamber :

«İnsanların en akıllı olanı çokça ölümü anan ve ölüm gelmeden önce hazırlan andır. Böyle durumda olanlar dünyanın, şerefini ahiretin zenginliğini elde etmiş olur­lar.» buyurdu.

Akimız varsa halkınıza acıyıp gece ve gündüz ölü­mü hatırınızdan çıkarmayınız. Bir başkan halkına acır ve adîl davranırsa kendi hakimiyeti altında bulunan yer­lerdeki yüzbinlerce insan, adil başkanları için Allah’tan şefaat dilerler. Şayet başkan halkına zulüm ve işkence yaparsa bütün halk onu Allah’a şikâyet ederler. Dolayı- sıyle Allah’ın gadabma uğratabilirler.

Müminlerin başkanı! Durumunu ve davranışlarım daima Allah’ın yoluna mutabık ve uygun yapıp o yolun dışına çıkmayınız. Şayet sizi o yola aykırı hareket eder­seniz, halkınız da size uyup hepsi eğri yolda kalabilirler. Emevî başkanlarından Velidi, bina yapmakla meşgul o l­

51

Page 51: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

duğu için, halk gece ve gündüz oturma esnasmda yaptık­ları konuşma, konak, saray, ve binalar hakkındaydı. Ab- dülmelik2 başa geçince onun tabiatı en çok kadınlarla haz duyduğundan devrinde herkes nikâhla uğraşıp duru­yordu. Ömer b. Abdülaziz halife olunca Hz. Ömerin yo­luna tutundu. Gece-gündüz ibadetle meşgul oldu. Zama­nında herkes »Bugün ne kadar okudunuz» «Bu ayda ne- kadar oruç tuttunuz.» şeklinde konuşurlardı. Hasılı bü­tün halk hareket ve davranışlarında size tabidirler. Aklınızı başınıza alınız, Müslümanları yolundan çıkarma­yınız. Güzel muamele ile bidatlardan uzak kaimiz.

ADALET ve SİYASET

Müminlerin Başkam! Hz. Allah insanoğlundan iki grubu seçip yarattıkları üzerine onları üstün kıldı: Pey­gamberler ve Devlet Başkanları.

Peygamberleri, kullarına delille kulluk yolunu bil­dirmek ve onlara doğru yolu açıklamak için göndermiş­tir. Başkanları, kulların birbirlerine karşı yapacakları zulümlerden korumak, maişeti temin hususunda bir zor­lukla karşılaşmamaları için seçmiştir. Çünkü bildirildiği­ne göre: «Başkan yeryüzünde Allah’ın gölgesidir.» Na­sıl ki; gölge insanı yakıcı güneşten koruyorsa Devlet Başkanı da halkım tehlikelerden koruduğu için Allah’ın gölgesi olarak nitelenmiştir. Hz. Allah :

«Allah hükümdarlığı dilediğine verir» 3«Ey Muhammed de ki: «Mülkün sahibi olan Allah’ım,

mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden çekip alırsın; di­lediğini değerlendirir, dilediğini alçaltırsın; iyilik elinde­dir. Doğrusu sen, her şeye kadirsin.» 4

Müminlerin Başkanı! Allah sizi yeryüzünde gölge

52

Page 52: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

' İmanı-i Gazali

yaptı. Halk’m size itaat etmelerini ve uymalarını, hiç bir surette düşmanlık yapmamalarını, emirlerinize bağlan­mayı emretti. Böyle olunca —ayni şekilde— size yara­şan, Allah’a itaat etmekten uzaklaşmamak, bütün halkı­nızı İslâm’a aykırı olan şeylerden sakındırmaktır.

Başkan, halkı arasmda zülüm ve işkenceyi kaldırır, onlara adil davranırsa toprağmda hüküm ferman olur ve bütün düşmanlarına galebe çalar. Böyle yapmayıp hal­kına zülüm yaparsa idarenin bir gün elinden alınacağı bir gerçektir. Hz. Peygamber: «Başkan kâfîr’öe olsa, hah kına zülüm yapmadıkça idareciliği bakîdir.», buyuruyor.

Bu dünyanın mamur ve harap olması adalet ve zülüm- le olacağını mutlak surette bilmelisiniz. Başkan halkı arasına adaleti sokarsa, dünya mamur, halkı emniyet ve huzur içinde olur. Netekim îran hükümdarlarından, Üz- duşir, 5 Behram 6 ve Nuşîveran 7 gibi başkanlarm zama­nında halk mesut bir hayat yaşarlarken, Dahhak, 8 Ef- rasiyab 9 ve yezdıcurd 10 gibi başkanlarm zamanında İran halkı gayet zor bir hayat geçirmişlerdir.

Melîkşah! îslâm filozoflarmdan ileri gelenlerin bir çoğu şahsî tecrübe ve Islâm prensiplerine uygun olarak şöyle demişlerdir: Halkına zülüm ve işkence yapmayı gaye olarak güden başkanın halkmı Allah eksiltir, Afet ve belâlarla ölüm vak’alarmı içlerinden eksik etmez, Ti­cari hayatları sarsılır, afetler yüzünden ziraatçılar ek­tiklerini alamazlar. Sürü sahipleri günden güne kayıp verirler. Adalet üzerine hareket eden başkanın bu adîl tutumu bütün kitle içinde yayılır, bütün halk ölçülerini tam tutar, aralarındaki hak ve hukuka riayet ederler, adîl konulara sarılırlar. Artık bundan sonra eğri olan şeyler aralarında yok olur ve hak olan şeyler aralarında belirir. Semadan rahmet eksik olmaz, yeryüzünde bere­

53

Page 53: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

ket çoğalır, ticaret gelişir, ekicilerin ürünlerinde bir be­reket olur, böylece halkm gıda durumu gelişir. F ilozof­ların bildirdiğine göre: «Bütün halk başkanm bozgun­cu hareketiyle bozulurlar, dürüst davranışıyle dürüst olur­lar.» Tabilerin 11 ileri gelenlerinden Süfyan Sevri12 Abba­sî halifelerinden Mansur’un yanma vardığında Mansur: «Sevri! uzun zamandanberi halkımı ve yardımcılarımı y o ­luma koyup itimat edecek kimseyi bulamadım», deyince Sevri! «Müminlerin başkam! Saydığınız şahısların deru- nunda büyük işlere ön-ayak olacak biri var. Şayet bu düzelirse hepsi düzelmiş olur.» der. Mansur: «Anlattığın ve tasvir ettiğin şahıs kimdir?.» deyince Sevri: «Bütün halkm önderi ve başkanı olan Mansur’dur». der. Bunun üzerine Mansur:

«Ah! bu zamana kadar uyanmadım. Kendimi bıra­kıp başkası ile uğraşmam neyime gerekirdi?» diyereiv kendi kendini azarlar.

Bilginler: «Başkaa olan kimse taklit ettiği şeyin bü­yük bir iş ve tehlikesinin de o nisbette olacağını anlama­lıdır» demişlerdir. Akülı kimse, yüklendiği işin kolaylaş^ masının ne yönde olduğunu düşünür.

Başkan, gelen tehlikeleri başbakan ve bakanlariyle dikkatli olarak görüşmeli, her kesin gösterdiği tedbire kapılıp hareket etmemeli geçimini devlet hazînesinden karşılayıp israfa sebep olacak işlerden tamamiyle kaçın­malıdır. Mezkûr harcamayı yaptığı zaman şayet sınırı aşarsa kitle içinde bozgunculuk zihniyetini taşıyan kim­seler buna bakıp devlet hâzinesini yağma etmeye teşeb­büs edebilirler. Böyle bir durumda karışıklık alıp yürür.

Harun Reşid, hac için Kabe’ye geldiği zaman, Ara­

54

Page 54: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

fat Dağ’ında vakfe’ye durur. O anda Hz. Ömer’in ço ­cuklarından biri, Harun’un yanma vararak:

— Ya Harun! Bu mübarek yerde ne kadar insanın olduğunu biliyormusunuz ? diye sorunca Harun:

— Bilmiyorum, der.— Biliniz ki; burada binlerce insan var ve bunların

her biri kıyamette - yaptıkları şeyler yüzünden sığaya çekilecekler. Fakat bu kadar insanı Hz. Allah sizden soracaktır.

— Bana tavsiyede bulunun.— Birinin elinde bulunan malı israf etmeye Allah

izin vermemiştir. Sizin gibi önemü birinin fakirlerinin ellerinde bulunan mala el uzatıp israfa yönelmesi nasıl bir keyfiyettir.

Harun bunu duyunca ağlar ve: «Keşke bu başkanlık belâsına duçar olmasaydım» der. Bağdat’a gelince «Her yıl hacca gitmek gayesindeydik fakat Ömer’in oğlu biz- lerden bunu menetti» demiştir.

00O00------

Filozoflar şöyle demişlerdir: «Bazan başkan, yemek pişirip etrafmdakilerine yemek yedirmelidir. Mutbakta- kiler, zahmet çekerek yemeği meydana getirirler, bu çe kilen zahmetten yiyenlerin hiç haberi olmaz. Ateşin kar­şısında bu ameliyeyi yapanların dışında kalanlar ocağın bareretinden habersizdirler. Yemeğin yapımı için bir sü­rü zorluklara göğüs geren işçilerden, başkan habersiz kalınca icabında halkını zor işlere sevketmekten çekin­mez. O zaman perişanlık içinde kıvranan halk ancak baş­kana beddua eder.

55

Page 55: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

Hikâye :

Mağrip 13 balkanlarından biri, yolda gezerken, bir ti­caret kervanına rastlar. Yanında bulunan başbakanına: «ticaretle uğraşan üç grupun durumundan sana bahsede­yim» deyince, başbakan:

— Buyurun, der. Başkan:Jfy — Bu dünyada insanlar üç gruptur:

I — Hem dünyayı ve hem de ahireti bir arada yü­rütmüştür.

n — Ne dünyayı ve ne de ahireti elde etmiştir.III — Dünyalığım toplamış, fakat ahiretten mah­

rum kalmıştır.Başbakan bunların açıklanmasını ister. Bunun üzeri­

ne Başkan:I — Ticaret yaparlar, namazlarım kılarlar ve Isla*

mm prensiplerine uygun hareket ederler. Böylelerin her iki dünyasıda mamurdur.

II — İkisini de elde etmemiş olanlar: bana, sana hiz­met eden ve bu kabil hizmetlerde kullanılan kimselerdir.

m — Dünyası ma’mur olanlar ise; ben sen ve emsa­limiz gibi olan başkan veya başbakanlar olup dünya ha­yatına kapılarak halkına zülüm ve işkence yapanlardır.

00O00-----------

Filozoflar: «Bütün bakanlar, başkanm gafil olduğu şeylerden onu haberdar etmelidirler. Şayet başkanm ta­biatında zalimce davranmak varsa, bir çok etkili konuş­malar yapıp onu vazgeçirmelidirler» demişlerdir.

00O00------

56

Page 56: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

Hikâye :

îran hükümdarlarından Feridun 14 bir gün vezirlerim toplayarak onları denemek ister. Toplantıda şöyle bir ko­nuşma yapar:

«İdaremizde bulunan askerlerimizin harcamalarını halkımızdan aldığımız vergi karşılamıyor. Bu sebepten devlet hâzinesinden şu kadar parayı savunma fonuna ek ­lememiz gerekir» der.

Bunun üzerine bütün bakanlar, halkın vermekle yü­kümlü bulunduğu verginin arttırılmasını zaruri görürler. Fakat içlerinden biri ileri atılarak:

«Müsaade ederseniz bir durumu arzetmek istiyorum» diyerek bir istekte bulunur. Başkan aklına geleni söyle­mesini ister. O da:

«Başkamın! Sizlere hâzineniz mi yoksa toprağınız ve halkınıza düşmanlık yapan düşmanlarınız mı daha sevim­lidir!» Başkan: «Elbette hâzinemiz»

Bakan: «Başkamın! Bir gün gelecek, sizdeki bu yüz güzelliği gidecek, ölüm şerbetini içecek ve toprak dura­ğınız olacaktır.»

Başkan: «Niçin?»Bakan: «Muhabbet ettiğiniz hâzineyi terkedip, bir

kefenle gider ve bütün düşmanlarınızla yoldaş olmayı is­tersiniz» der. •'>

Bundan gayet hoşlanan başkan, bakamn rütbesini yükseltir. Devletin en yüksek işlerinde kullanır ve artık halkına şefkat gösterir.

0 0 O 0 0 -----------------------------

»

Zülkrneyn 15 maiyetindeki kalabalık askerlerle Mağ- rib’e girdiği zaman, ellerinde dünyalık bir meta’lan bu­

57

Page 57: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlaruna

lunmayan ve kabirlerini kapılarının önünde hazırlamış olan bir grup insanla karşılaşırlar. Bunlar her zaman ka­birlerini ziyarette bulunurlar. Tanrı’larma ibadet ederler­miş. Zülkarneyn birini gönderip başkanlarmı ister. Reis bunu reddeder ve «Zülkarneyn’e benim ihtiyacım yoktur» der. Sonra bizzat Zülkarneyn kendi gider ve o kitlenin perişan bir durumda olduğunu görür de onlara: «Dün­yalık bir şey evlerinizde görmedim, hiç paranız yok mu» şeklinde sorunca oranm halkı: «Ey Zülkarneyn! Insanoğ- lu dünya ni’met ve parasından gözü doymayacağı için Rabbma isyan etmesi bir gerçektir. Bu yüzden bunları bırakmayı tercih ettik» derler.

Zülkarneyn: «Niçin kabirlerinizi evlerinizin önünde hazırlamışsınız ? »

Halk: «Evimize girip çıktıkça kabirleri gözlerimle görüp, ölümü unutmamak için.»

Başkanları, evinin içinde çürümüş bir insan kafası çıkartıp Zülkarneyn’in huzuruna getirir ve «Bu kafanın sahibi bir yerde başkandı, fakat halkına zülüm ve işkence yapardı. Sonunda bu gördüğün şekle döndü ve cezasını çekmektedir» der. Sonra başka bir kafa çıkartır: «İşte bu kafa adil bir başkanın kafasıdır. O halkma adil dav­ranırdı» diyerek elini Zülkarneyn'in başına uzatır ve se­nin kafan bu kafa olsa gerek» der. Bu olaydan sonra Zül­karneyn ağlar, O’nu kendine yardımcı yapmak ister, fakat o kabul etmez, Zülkarneyn’in «niçin kabul etmiyorsun?» sorusuna karşılık şöyle cevap verir:

«Ya Zülkarneyn! Senin elinde dünya malı bulundu­ğundan insanların çoğu sana düşmandırlar. Fakat benim elimde dünya malı olmadığı için, benim dostum senden çoktur. Bu şekilde düşman çoğaltmaya vaktim yoktur.»

58

Page 58: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İKİNCİ BÖLÜM

Bir insanın milletinin başına geçmesi Allah’m hik- metindendir ve bu Allah’ın kulları üzerindeki en büyük nimetidir. Allah insanları iki karekter üzerinde yarat­mıştır :

I) Yaratılıştan merhametli ve insaflı olanlar.II) İnsaflı ve merhametli olmayı sonradan kazananlar.Milletin başında bir başkanın olmaması başsız hare­

ket eden denizlerdeki balıklar gibidir. Büyükler küçük­lerini yediklerinden karışıklık içinde kalmışlardır. Halkın birbirlerine karşı girişecekleri zorbalıkları kaldıracak bir başkan olmazsa halkın işleri muntakam olmaz. Dünyalık maişetleri iyi olmadığı gibi; belki hayatları da yok ola­bilir. Bu bakımdan bazı filozoflar: «Farzedelim ki, ülkede başkan yok. O zaman halk perişan düşer ve Allah’ın yer- " yüzündeki emri dahi kalkabilir demişlerdir. Filozoflar «Yeryüzünde başkanın olması Allah’ın bir hikmeti, Allah’ın varlığına bir delil ve tek olduğuna dair en açık bir belirtidir. Bu alemde büyük ve küçük ne varsa, bir y ö ­neticinin tedbirine ve tek bir yaratıcının varlığına muh­taç olduğu hususu her akıllı insanın kabul ettiği bir zaru­rettir» demişlerdir.

Bazı filozoflar başkam bir saraym içinde yanan bir lâmbaya benzetiyorlar. Halk bu lâmbanın etrafında top­lanır ve sanayi ile meşgul olurlar ve onun saçtığı aydın-

59

Page 59: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

lıktan yararlanırlar. Böyle bir aydınlık içinde kimseden herhangi bir pislik kalmaz. Lâmbanın ışığı ne kadar fazla olursa, etrafında bulunanlar da o nisbette işlerini kolla­yıp hisse sahibi olurlar. Fakat lâmba ışıksız olur, tıpkı ölüyü beklemek için sönük bir şekilde yanan bir mum du­rumunda olursa etrafındaki bütün halk perişan düşer, sanayi’i terkederler. Her tarafta düşmanlar kendilerini gösterirler, kitle rencide olur, sanayi’ durur, hattâ başka­lım elinde bulunan şahsî serveti bile yok olur.

Hz. Fudayl: «Bir toplumun başkansız bir yü kalarak, birbirlerini mahvetmelerindense, başkanın altmış yıl hal­kına zülüm ve işkence yapması daha tercih edilecek bir husustur. Başkanın zevalmı müslüman olan kimse iste­mez. Bunu isteyenler cahil ve bozguncu kimselerdir.

Halk gece ve gündüz yönetici mevkide bulunan baş­kanın selâhına dua etmelidir. Halkın ve ülkenin kurtulu­şu, başkanm sağlam olmasma bağlıdır. Ülkenin ve halkın bozulması —bir bakıma— başkanm hatalı tutumundan ileri gelmektedir» demiştir.

Bazı büginler de şöyle demişlerdir: «Başkanm işle­rinde doğru bir yolda bulunması, Hz. Allah tarafından kul­larına sunulmuş bir rahmettir. Böyle ni’metten dolayı Allah’a şükretmek lâzımdır. Şayet durum böyle olmaz, devlet başkanı icraatında dürüst davranmaz ve halkın hoşlanmadığı şeyleri meydana getirirse o zaman halk bu kusurları kendilerinden bümeli günâhlarından dönmeli ve tevbe etmelidir.

Hikâye :

Beni İsrail peygamberlerinden birinin milleti kendisi­ne gelip: «Allah elçisi! Bizden önce ölüp aramızdan ayrü-

60

Page 60: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

dığın zaman Allah’m bizden razı olup olmadığını nasıl öğ­reneceğiz» diye sorduklarında, Peygamber :

«Şayet başkanınız adîl davranırsa biliniz ki; Allah’­ınız sizlerden razıdır. Eğer zalimce hareket ediyorsa, Rab- bınız sizlerden hoşnut olmayıp Allah’m gazabma uğra- mışsınızdır. Hemen tevbe ediniz» demiştir.

ŞU DÜRT ŞEY RAŞKANLARA GEREKLİDİR:

I — Tiynetlerinde adilik bulunan kimseleri yurdun­dan uzaklaştırmak, II — Akıllı, san’atkâr ve meharetli kimseleri kendine yaklaştırıp memleket i’mar etmek,IH — Kalbinde dünyalık bir arzu bulunmayan yaşlı kim­senin görüşüne ve tedbirine uymak IV — Kötü sözlü ve kötü işlerle uğraşan kimseleri ülkesinden çıkartıp önem arzetmeyen sözlerinden kurtulmaktır.

Başkan, başvekillik (Vezir-i A ’zam) mevkiini ve memleketin diğer İdarî işlerini ehil olmayan insanlara tes­lim etmemelidir. Şayet naehil kimselere memleketin işle­rini bırakırsa, onlar başkanın aklına gelmeyen yollarla işleri bozarlar, memleketi harap ve halkın işlerini altüst ederler. Neticede büyük bir kargaşalık ortaya çıkar. Is- lâmın düstûrlarım değiştirirler, kendi arzularına uygun asılsız şeyler ortaya korlar, kötü faaliyetlerde bulunan muasır bilginleri kendi taraflarına çekerler, bu sayede yıllarca çalışarak meydana getiremedikleri kötü bid’at­ların bir anda çıkmasına ön-ayak olurlar.

Hikâye :

Ömer b. Abd-ül-A^ziz başkanlık devresinde Haşan-: Basri’ye: «Değerli öğrencilerinizden bize bir kaç tane gön­

61

Page 61: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

deriniz k i; Öğütlerinden yararlanalım, anlamında bir mek­tup yazar, H. Basri cevap olarak:

«Mü’minlerin Başkanı! Bizim öğrencilerimiz iki grup­tur: Biri dünyayı diğerleri ahireti isterler. Dünyayı isteyen grup, ahıretine lâzım olacak sözü konuşmazlar, ahireti arzulayanlar ise size önem verip meclisinizde soh­bet etmeyi uygun görmezler» şeklinde yazmıştır:

Zülkameyn, Aristo’ya: «Başkanlarda mevcut olan adalet ve şecaat hasletlerinden hangisi daha üstündür.» sorusunu sorunca, Aristo «Başkanda adalet varsa bu sa­yede diğer bütün hükümdarlara galip olabilir» der.

Anlatıldığına göre bir gün Zülkameyn büyük bir as­kerî kuvvetle bir yerden geçerken öncü grupta bulunan Özel yardımcılarından biri «ya Zülkameyn! Allah size dengi olmayan bir lütûfta bulunmuştur. Nikâhmızda bu­lunan kadınlarınızın d oğuracağı erkek çocuklarla da, şanlı adınız kıyamete kadar anılacaktır» deyince Zül­kameyn:

«Güzel ve hayırlı bir anılış çocuklarm çokluğuna g ö ­re değil, güzel gidiş ve adîl davranışladır. Adaleti saye­sinde dünyada bulunan başkanlara galebe çalmış bir baş­kana çok kadının ve çocuğun ne faydası olur? O’na güzel gidişi ye terlidir» der.

Hikâye :

Zülkameyn yardımcılarından birini, bulunduğu gö­revden azlederek daha alt kademedeki bir görevi tayin eder. Bir gün görev dönüşünde Zülkarneyn’in yanma ge­lir, memleket işlerini görüştükten sonra, Zülkameyn:

«Görevli bulunduğun vazifede nasıl bir yol takip edi­yorsun» diye sorunca, O: «Olgun adam görevli bulundu­

62

Page 62: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Jmara-ı Gazali

ğu işten dolayı bir şeref kazanmaz. Belki görev olgun insanla değer kazanır. Yalnız şeref: Güzel hareket etmek, insaflı ve adîl bir şekilde davranmak bir de israftan kaç­maktadır» deyince, bu söz başkanın ^ok hoşuna gider ve onu eski mevkiine getirir.

Sokrat:2 «Bu dünya adaletten mürekkep bir binektir. Onun üzerine zulüm ve işkence yükletile yükletile sükû­neti kalmamış bu yüzden bir gün yok olması mukarer- dir» der.

Anlatıldığına göre Nuşirevan halkını denemek için bir gün kendisini hasta gösterir. Doktorlar ziyaretine git­tikleri zaman Nuşirevan baş tabibe: «Taşraya çıktığınız zaman hizmetçilerin senden durumumu soracaklar o za­man sen «Hastalığı önemsizdir. Gayet eski ve üzerinden çok zaman geçmiş harap bir yerden, bir tuğla getirip onunla tedavi etmek lâzımdır» de. Doktorun ağzından bunu duyan hizmetçiler bu tuğla parçasını bulabilmek için her tarafa adam gönderirler, onlar Nuşirevan’ın ha­kimiyeti altında bulunan bütün şehir ve köyleri tararlar, fakat hiç bir yerde öyle bir tuğla bulamazlar. Bir kaç ay sonra başkana:

«Doktorun tenbihine uyarak idarenizde bulunan bü­tün köy ve şehirlere adamlar gönderdik. Araştırmacılar o tuğlayı bulmak için gayret gösterdiler. Fakat bütün gönderdiğimiz adamlar eli boş dönüyorlar ve şöyle diyor­lar: «Başkanımızm idaresinde bulunan topraklarda bir tuğla alabilmek için bile harap bir yer bulamadık». Bunu duyan Nuşirevan çok sevinir «Allah’a hamdolsun, adale­tim sayesinde yeryüzü mamur ve halkım mes’ut bir hayat yaşıyor». Hizmetçilerine: «Bundaki gayem ülkemdeki du­rumu tetkik ettirmekti» der.

83

Page 63: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

Filozof Rüzür Cümhûr’a3 «Bir başkanın iktidarda kal* ması, ülkesinin bağımsız bir hayata sahip olması neye bağlıdır» diye sorarlar. Füozof şöyle cevap verir:

«Üç şeye bağlıdır:I — Sahip olduğu ülkeyi korumak ve düşmanlara

karşı savunmak,n — Ne şekilde olursa olsun, halkına 2ülüm yap­

maktan son derece sakınmak,m — ilim ve fazilet sahibi kimselere son derece

saygı gösterip, mertebelerini yüceltmektir.»Zülkarneyn’e: «Egemenliğiniz altına aldığınız ülke­

lerde size sevinçlilik veren nedir» diye sorarlar. O şöyle cevap verir:

«îki şeydir ve bunlar bence dünya ve dünyada bulu­nan şeylerden daha üstündür:

I — Adalet, insaf ve merhamet,II — Biri bana bir iyilikte bulunursa ben buna kar­

şılık olarak iki kat yardımda bulunmayı sevmem der.»Bu yüzden Ibn-i Ömer: «Hz. Allah yeryüzünde ada­

letten daha üstün ve değerli hiçbir şey yaratmamıştır. Çün­kü adalet Allah’ın ahiretteki mizanıdır. Şayet biri bu öl­çüye sarılıp adaleti yerine getirirse Allah o’nu Cennete kavuşturur» demiştir.

Hz. Musa Sina Dağ’ında Allah’a yalvarır:Rabbım bana adaletini ve insafım göster» Hz. Al­

lah ise:«Belki tabiatma aykırı bir şeyi görüp sabredemez-

sin» buyurur.Hz. Musa: «Yardımınla sabırlı olabüeceğim» der.Hz. Allah: «Ya Musa! Şu dağın arkasında akan su­

ya bak.»

64

Page 64: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

Hz. Musa bir yere gizlenir: Bir atlı suyun başına gelir, atından iner, su içer ve yine atına binip gider. İçinde bin dinar parası bulunan kesesi oraya düşer. Bi­raz sonra aynı yere bir çoban davarlarını getirir, keseyi bulunca kapıp gider. Daha sonra oraya gözleri kör bir ih­tiyar varır, istirahata çekilir. Atlı adam yolda, parasını düşürdüğünün farkma varır, dönüp su içtiği yere gelir. Birde görür ki su içtiği yerde bir ihtiyar oturuyor. O’na «Ben burada içinde bin dinar para bulunan bir kese dü­şürmüştüm» der. İhtiyar:

«Ben bir ihtiyarım, üstelik körüm, senin keseni na­sıl bulabilim» cevabım verir. Atlı sinirlenir, kılıcını çe­ker, ihtiyarı öldürür, üzerinde kesesini arar. Fakat üze­rinde hiç bir şey bulamaz ve çekip gider. O zaman Hz. Musa:

«Rabbimî parayı çoban aldı. Bu ihtiyar yersiz öldü­rüldü» deyince Hz. Allah:

«Musa! ihtiyar adam gencin babasını Öldürmüştü, bununla kısası4 yerine getirdim, fakat gencin babası da çobanın babasından bin dinar para almıştı ve ödemeden ölmüştü, böylece genç hakkım aldı. Gördüğün gibi ada­letim ve insafım dakiktir» buyurur.

Hz. Peygamber: «Hz. Allah her şeyin güzel olanım sever. Hattâ koyun keserken bile». «Yardımda bulunan­lar için Cennette evler vardır. Hattâ bu yardımı evine ve yardımcılarına yapsa bile» buyurur.

Katade5; «Artık tartıda tecavüz etmeyin» âyetinin tefsirinde (açıklamasında) :

«Bununla Allah adaleti istedi. Yani Ademoğlu! Al­lah'ın sana karşı adil davranmasmı istediğin gibi sen de insanlara karşı adîl ol» der.

Devlet Balkanları 5 65

Page 65: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

Ibn-i Ömer'in anlattığına göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuş:

«Allah-ü Teala Adem’i yeryüzüne indirdiği zaman şu dört kelimeyi vahyetmiştir:

«Ey Ademî Senin ve bütün zürriyetinin İlmî şu dört kelime üzerinedir: Benim, senin, benimle senin ve seninle insanlar arasındaki kelime.

Benim kelimem: Bana kulluk yapman ve şirk (ortak) koşmaman.

Senin kelimen: Bilginle seni mükâfatlandıracağım.Benimle senin arandaki kelime: Senden dua benden

kabul seninle insanlar arasındaki keüme; onlara karşı adıl davranman ve insaflı olmandır.

Z U L Ü M

Bilginler: «Zülüm iki kısımdır. Biri başkanın halkına, güçlünün zayıfa ve zenginlerin fakirlere,

İkincisi: Kişinin kendine olan zülmüdür» demişlerdir.Katade: «Zülüm üç kısımdır» demiştir:I — Asla affolunmıyacak olanı,H — Yapam affolunabilir,

III — Devamlı olmayan.I — Allah’a ortak koşmak,

II — Günâh işlemek suretiyle kulun kendine zülüm yapması. (Tevbe edip kendini kurtarabilir)

III — Kulların birbirlerine yaptıkları zûlümler.»Ahnaf b. Kays: 7 «Din ile başkanlık birbirleriyle kay­

naşmış olduklarından, tıpkı aynı batından doğmuş ikiz kardeşlerdir» demiştir. Bu bakımdan, başkanın din işle­rine önem vermesi farzları vaktinde eda etmesi, boş istek

66

Page 66: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazal!

bid’at kötü, şüpheli şeylerden ve İslâm’ın dışında kalan her şeyden sakınması gerekir. Yönetimi altında bulunan yerlerde dinini ve meznebini tahkir eden biri varsa, bu du- • rumları görüşmek için onu çağırmalı, durumu bildirmeli gerekirse zecri tedbirlere baş vurup cezalandırmalıdır. Şa­yet yaptığı hatadan pişman olup dönerse bağışlamalı böyle yapmaz da hatasında direnirse bulunduğu bölgeyi onun saçacağı kötü hezeyanlardan temizlemek için ceza­landırmak ve ülkesinden dışarı atmalıdır. Başkanın ta­kip ettiği yoldan Allah’ın hoşnut olması, insanların kalp­lerinde bir heybet meydana getirmesi, otoritesinden düş­manın çekinmesi ve dostlarının yanında yüce bir derece­ye erişmesi için peygamberin sünnetinden ve plânlı bir yol­dan ayrılmamalıdır. Halkm kurtuluşunun başkanın güzel gidişatına göre olacağını bilmelidir. Halkm işine eğilip as — çok, önemli ve önemsiz gibi görünen her şeye eğil­melidir. Kötü iş ve şeylerle halkma ortak olmamalıdır. Faziletli insanlara hürmet etmeli, işler üzerinde durmalı kötülüğe vasıta olacak şeylerden alıkoymak, kötülük ya­panları cezalandırmak, herkesi hayra ve iyiliğe sevket- meye uğraşmalıdır.

Başkan kısır bir politikaya sahip olduğu takdirde kit­le anarşist bozguncu faaliyetlerden alıkonamaz ve bu ruh­taki insanlar serbest bıraküdığı sürece ülkenin bütün iş­leri alt üst olur. Filozoflar: «Halkm tutumu başkanm tu­tumuna bağlıdır» demişlerdir. Nuşirevan şöyle bir poli­tika güderdi : Biri bir yere bir altın koysaydı, sahibi ha­riç hiç kimse onu yerinden depretemezdi, Yunan 8 isminde­ki yardımcısı bir gün Nuşirevan’a:

«Ey Başkan! Şerli kimselerle düşüp kalkmayınız.. Böyle yaparsanız ülkeniz harap olur, halkınız fakir düşer,

67

Page 67: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

o zaman siz harap bir ülkenin başkanı ve düşkün bir kit­lenin hakimi olursunuz. Dünyada isminiz kötü kalır» de­diği zaman biri Nuşirevan’m yanma girer ve «Başkamın! Bize gönderdiğiniz vaü bütün işlerimizi durdurdu» der. Nuşirevan bunu duyar duymaz hemen görevliyi yerinden alır ve şöyle bir genelge yayınlar :

«Vali bulunduğunuz eyaletlerde, ziraat ve bahçe eki­mine elverişli olmayan yerleri imar ediniz, bu faaliyetler­den uzak kalmayınız» der.

Filozoflar: «Bu yeryüzünün harap olmasına sebep olan şu iki faktördür: idarecinin acizliği ve zûlmüdür.»

Nusirevan’m muasırı olan bütün devlet başkanları kendi ülkelerini i’mar etmekle iftihar ederlerdi.

Hikâye :

Hint meliki, Nuşirevan’a bir elçi göndererek; «Baş­kanlık bakımından ben sizden üstünüm, bu yüzden şu kadar haraç, gönderiniz, yoksa karışmam» şeklinde bir mektup yollar Nuşirevan elçinin misafir edilmesini em­reder. ikinci gün hükümet ricalim ve memleketin ileri ge­lenlerini toplar, bu toplantıda gelen elçinin hazır olması­na izin verir. Elçi meclis salonuna girince Nuşirevan Oha hitaben: «Mektubun cevabma iyice kulak ver» Bir sandığın getirilmesini emreder, onu açarlar, içinde bir avuç buğday ve arpa alarak bunları elçiye gösterir.

Nuşirevan: «Bu sandıkta bulunan hububat ülkenizde olur mu?»

Elçi: «Evet bizde bu çoktur.»Nuşirevan: «Dön ve Hint melikine şöyle şöyle: Önce

ülkeni ma’mur et — Çünkü harap durumdadır — On-

68

Page 68: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

dan sonra ma’mur ülkeye gözünü dik» diye haber gön­derir.

Başkan, kendinden önce geçmiş bulunan başkanlarm • yollarını takip etmeli, onlarm işledikleri hayırlı işleri yap­malıdır. Çünkü onlarm ömürleri daha uzun, tecrübeleri daha çoktu, iyi ve kötüyü birbirinden ayırmışlar ve giz­lilik içinde saklı bulunan açıklığı tanımışlardı.

Nuşirevan tutumu iyi olmasına rağmen yine de se­leflerinin bıraktıkları kitapları okur, onların hayat hikâ­yelerini dinler, onlarm program ve gidişlerine bağlanırdı. Şimdiki başkanlarm da aynı metodu takip etmeleri çok yerinde olur.

Filozoflar: Başkan bir ticaret pazarma benzer. Şa­yet önemli gıda madelerinin burada bulunduğunu herkes bilirse buraya akm ederler. Şayet mallar sürüm yapma­yan bir cinste ise hiç kimse bu pazara doğru yol almaz. Pazarın önem kazanması başkanın adîl politikasına bağ­lıdır. Adalet olmayınca her tarafta emniyet kalkar, hattâ pazara bir mal geldiği zaman herkes zorluklarla karşı karşıya kalır».

Bazılan ise: «Halkın işleri ve yaptıkları, idareci­lerin tutum ve davranışlarına bağlıdır» demişlerdir.

Bir ülke ma’mur olarak niteleniyor ve halkı emniyet, rahat ve gıpta edilecek bir yaşayış seviyesinde ise, halkm bunda payı olmakla beraber başkanm akıllı davranışına ve güzel niyyetine apaçık bir delil değilmi?

Hikâye :

Nuşirevan bir gün yardımcısı Yunan’a «Beni geçmiş devlet başkanlannm tutumlarından haberdar et» der.

69

Page 69: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

Yunan — Ben onların üç şeylerini yahut iki veya bir şeylerini öveyim mi?

Nuşirevan — Onları üç meziyetle öv.Yunan — Uğraştıkları şeylerde ve yaptıkları işlerde

bir yalan bulamadım. Onlarda bir cehalet eseri, hangi durumda olursa olsun bir kızgınlık belirtisi görmedim.

Nuşirevan — iki şeylerini övYunan — Hayırlı şeylere koşarlardı, ebedi olarak

şerden kaçarlardı.Nuşirevan — Bir meziyetlerini övYunan — Kendileri üzerindeki otoriteleri ve cüret­

leri başkaları üzerindeki otorite ve cüretten daha fazla idi.Nuşirevan — Onlar Adem oğullan değilmiydi?

Yunan — Onlar da Adem oğullariydi. Fakat yaptıkları hayırlı işler her tarafı sarmış bulunduğundan kıyamete kadar hayırla anılacaktır...

0 0 O 0 0 -----------------------------

Hikâye:

Birgün Nuşirevan gayet kıymetli taşlardan yapılmış bir su bardağı almak ister. Yardımcısı Yunan: «Bir kaç günlük ömür için böyle bir şey almaya teşebbüs etme­miz akil kârı değildir. Biz bizden önce geçmiş bulunan başkanlar hakkında konuştuğumuz gibi, bizden sonra gelenler de bizim hakkımızda konuşacaklardır Bu bakım­dan onları sevindirecek şeyler yapmalıyız. Şunu unutmı- yalım ki; insanların en ahmağı dünya saltanatiyle gu­rur- lanıp, günden güne kederlenen ve kızgınlığa tutunan­dır. Bunlar dünyalarım yorgunluk ve meşakkatla değiş­tirirler. Siz, dünyayı ma’mur etmeye uğraşmış ve böylece unutulmaz isimler bırakmış olan seferlerinizin yoluna

70

Page 70: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

tutunuz» deyince Nuşirevan yaptığı tekliften dolayı piş­manlık duyar ve kendisini uyarttığı için yardımcısına dua eder. Yunan devamla:

«Şunu biliniz ki; bir idarecinin ülkesi ma’mur oldu­ğu zaman halkı O’na dua ederler ve minnettar kalırlar» der. Durum böyle olunca. îslâm filozoflarının belirttiği şu gerçek ortaya çıkmış olur: Dinin bekası başkanla, başkanın bekası askerle, askerin bekası malî güçledir. Aynı şekilde malî güç ülkenin ma’mur olmasiyie, ülke­nin ma’mur olması ise adil davranmakladır.

Nuşirevan dünyada benzeri bulunmayan bir bahçe­ye sahipmiş. Bir gün Rum Kayser’i 9, Çin fa ’ğfur’u 10 ve Hint meliki Nuşirevan’nm verdiği bir ziyafette bir araya gelirler. Her biri hikmetli bir söz söyler:

— Kayser: Bu dünyada hayırlı faaliyet göstermek­ten, temiz bir isimden ve iyi bir anıştan daha üstün bir şey yoktur. Çünkü bu gibi meziyetler sahibini daima ha­yırla yadettirir.

— Nuşirevan: Benim eskidenberi adetim hayır iş­lemek ve hayrı düşünmektir. Hayrı düşündüğünüz ve onu işlediğiniz zaman, bütün gayenize kavuşursunuz.

— Çin Fağfur’u: Allah bizlerden kötü fiilleri uzak­laştırsın, şayet kötü fiil ortaya çıkarsa utanırız, anılır­sa mahçup oluruz, yaparsak sonunda pişmanlık duyanz.

Kayser Nuşirevan’a hangi şeyin kendisine daha se­vimli olduğunu sorar.

— Nuşirevan: Bana ihtiyacını arzedenin ihtiyacını gidermeyi çok severim.

— Kayser :„ Sonunda korkacağıma günah işlememe- yi daha çok severim.

Başkanlar adları geçen bu hükümdarların konuşma-

71

Page 71: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

lannı ve sözlerini iyice dinlemelidirler. Milletlerine karşı ne gibi bir tutuma sahip olduklarına iyi bakmalıdırlar.

Müslümanların Başkanı!Siz bu başkanlarm sözlerine kulak vermeüsiniz, fa ­

aliyetlerine dikkat etmelisiniz, halkm dilinden kıyamete kadar düşmiyecek olan menkıbelerini kitaplarda okumalı­sınız.

Hz. Ömer adalet yönünden o kadar haSsas davranı- yorduki; oğluna yaptığı had cezası ölümüne sebep oldu.

Zeyd b. Eşlem 1 şöyle anlatıyor:«Bir gece Hz. Ömer’in dolaştığını gördüm, arkasın­

dan gittim ve size arkadaşlık yapmama müsaade edermi- siniz» dedim «evet» dedi. Medine’nin dışına çıktığımız­da, uzaklarda bir ateş gördük «Belki orada bir misafir vardır» dedik ve ateşin bulunduğu yere doğru gittik. Ora* da ihtiyar bir kadm ve üç çocuk gördük çocuklar ağlıyor o ise ateşin üstüne bir tencere koymuş ve «Allah’ım! Ömer’e insaf ver, hakkımı ondan al, o tok biz aciz» diye söylenip duruyordu. Ömer O’nun bu sözlerini işitir işit­mez ilerledi ve kadına selâm verdi, «yarana girmeme mü­saade edermisin» dedi. O da hayırla gelirsen buyur» de­di. Ömer ilerledi, kadının ve çocuklarının durumlarından sordu. Kadın:» Ben bu çocuklarla uzak yerlerden geli­yorum, ben ve çocuklar aciz, yorgun ve açlıktan - dolayı uyuyamıyoruz» dedi.

Ömer: «Bu ateşin üstünde bulunan tencerede ne var» diye sordu.

Kadm: «Bir şey yok, yalnız onların bunun içinde yemek olduğunu zannedip sabretmeleri için su koydum»

Bunun üzerine Ömer Beyt-ül-mala geldi, bir çuval aldı, içine un ve yağ koydu, sırtlayıp onlara doğru yol­

72

Page 72: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

lmam-ı Gazal!

landı. Ben «mü’minlerin Başkanı! Size zahmet olmasın ben alayım» dedimse de o «Şayet sen onu taşırsan gü­nahımı kim benden taşıyacak, benimle bu kadının yaptığı beddua araşma kim girmeye teşebbüs edecek» diyerek koşuyor ve kadının yanma varmca kadar ağlıyordu. Ka­dın: «Allah seni çokça mükafatlandırsın» dedi. Ömer he­men biraz un ve yağ aldı, onu tencereye koydu, ateşi yaktı. Her ateşi üfleyişinde, ateş külleri onun yüzüne sıçrıyordu. Yemek pişirince onu çanağa koydu, çocukla­ra: «Yeyiniz» dedi. Kadın ve çocuklar o yemeği yerken Ömer:

«Ey kadın! Ömer’e beddua etme. O sizin durumunuz­dan haber değildi» dedi.

Hz. Ömer birgün hutbede:«Ey insanlar! Hz. peygamber zamanında gelen va­

hiyle insanların dışlarım-içlerini, iyilerini-kötülerini biliyorduk. Vahiy bizden kesildi. Biz şimdiki vaziyette her insanın niyyetine bakıyoruz. O’nun gidişatını en iyi bilen Allah’tır. Benim bütün çalışanlara tavsiyem Hak sız bir şey almamaları ve haksız yere bir şey vermemeleri dir» şeklinde konuşur.

Hz. Ebu Bekr müslümanlann işlerini üzerine alınca, müslümanlar O’na halife dediler yerine geçen Hz. Ömer’e de aynı ünvanı vermek istedikleri zaman Hz. Ömer:

«Mü’minler! Beni mü’minlerin em iri12 olarak çağırı­nız ben mü’minlerin emiriyim, ben Hattab’ın oğluyum» demiştir.

Bir vali tayin ettiği zaman onlara: «İhtiyaç içinde kaldığınız zaman, bunu gidermek için hayvanlarınızı ve silâhlarınızı satınız. Fakat ellerinizi «müslümanlann ma­

73

Page 73: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

li evine» (Beytü-l-Mal’e) uzatmayınız. İhtiyaç sahiple­rine karşı kapılarınızı kitlemeyiniz» demiştir

Abdurrahman bin A v f13 şöyle anlatmıştır: «Ömer b. Hattab (R.A.) bir gece beni çağırdı. Ve «Medinenin giriş kapısında bir kafile konaklamış, korkuyorum ki; uyudukları zaman malları çalınsın» dedi. O’nunla yürü­düm. Kafilenin yanma vannca O «Sen yat ben beklerim» dedi ve sabaha kadar kafilenin etrafında dolaşıp durdu»

Medine’nin kıyı semtlerine kadar gider ve: «Müs­lümanların ihtiyaçlarım gidermem için buralara kadar gitmem gereklidir. Çünkü buralar hükümet konağına uzak olduğundan, takatsiz kimseler buraya kadar gelip ihtiyacını arzedemezler. Çalışanların durumlarını bizzat görmem, tutumlarını kontrol etmem ve halkm ihtiyaç­larım gidermem için vilâyetleri ziyaret etmem gerekir» dermiş.

Şam’a girince, önüne yemek getirirler. Yemek çe­şidi fazla olduğu için bu O’nun tabiatma aykırıydı— «Bu sofrada bu kadar çeşitli yemek bulunuyor, acaba fakirle­rin durumu nasıl?» deyince Halid b. V elid154:

«Ya Ömer! fakirler cennette faydalansınlar» der, bunun karşısında Hz. Ömer şöyle konuşur:

«Bizler iki günlük dünya meta’ına aldanıp cenneti fakirlere verirsek, neye yararız.» Oradaki yemeği yemez,

74

Page 74: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

DEVLET HAZÎNESİ VE VERGİ POLİTİKASI

Başkan, raiyycsinden 1 alacağı haracın 2 ve arazi öşü- rünün3 ne keyfiyette alınacağı ve alman vergilerin ne gibi yerlere sarf edileceğini bilmelidir.

Alimler ve müctehit imamlara göre bütün halk başkanm kuvvetidir, araziyi imaretine başkanm bahçe­sidir, meyvesi emanettir ve sonucu adalettir. Adalet baş­kanm kalesidir. Mal ve mülk, düşmana karşı koymak için en güçlü asker ve başkanm zahiresidir.

Durum böyle olunca, başkanm adil bir şekilde hal­kından öşür ve haraç alması, gereken yerlere bunları sarfetmesi ve israftan sakınması gereklidir, perişan olan halktan vergi almaktan çekinmelidir.

Başkan, arzın i’marmı zülümsüz yapmaya Öşür al­mak için gönderilecek olan tahsildarların dindar olma­larına dikkat etmelidir. Bunlar vergi toplarken halka kar* şı gayet yumuşak davranmalıdırlar. Sülük, insana ezi­yet vermeden kan emdiği için, insanlar bazı hastalıkla­rında onu bizzat elleriyle getirip vücutlarına bırakırlar, halbuki sinek ve emsali gibi bazı haşereler gürültülü bir şekilde gelip insan kanından yararlanmak isterler. Vü­cuda kondukları zaman insan hiç vakit kaybetmeksizin onunla savaşa girişir.

75

Page 75: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

Bu yüzden, vergi tahsil etmeye gelen memur bu durumu göz önünde bulundurarak, tahsil etme esnasında gayet yumuşak davranmalı ve kötü davranmaktan ka­çınmalıdır.

VERGİYİ ARTTIRMA:

Hz. Ömer’in Mısır’a Vali tayin ettiği Amr b. As’ı 4 Hz. Osman vazifesinden alır, yerine başkasını tayin eder. Hz. Osman yeni ta’yin ettiği valinin Hz. Ömer’in takdir ettiği haraçtan daha fazla tahsil etmesini emreder. Bu­nun karşısında Hz. Ali; «Osman! Ömer’in koyduğu ha­racı niçin arttırdın» deyince Hz. Osman:

«Mısır’daki halkm ve toprağın durumu Ömer’in za­manındaki gibi değildir. Toprak daha çok mamur edil­miş ve istihsal de o derece artmıştır. Haracı arttırmanın sebebi budur» der,

Demek oluyor ki; devlet başkam herhangi bir bölge­de istihsal artınca buna paralel olarakta onların gücüne göre vergiyi arttırabilir. Menşur-ül-Hikem’de belirtildi­ğine göre: «Süt veren hayvandan sahibi haddinden fazla süt almak isterse süt yerine san bir kanla karşılaşır»

Harun Reşid’in veziri Ca’fer b. yahya şöyle demiş­tir:

«Araziden alman öşür ve haraç başkanm mülkünün direğidir. Yalnız üretimin artması, bereketin çoğalma­sı başkanm adil davranmasına bağlıdır. Harap olması üretimin düşmesi ise Onun zülmündendir. Toprağın ve­rimsizliği yeterince işletilmemesinden ve ziraatçıların azlığından başkanm zulüm ve işkence ile halkı yokluğa doğru yöneltip, onlan işlerinden alıkoymasından dolayıdır. Bu duruma düşmüş bir halk kitlesinden vergi almak ac

76

Page 76: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-K Gazali

olan birinin vücudundan bir parça et alıp yemek gibi­dir.

Filozoflar: «Başkanın halka haddinden fazla vergi yüklemesi, duvarın temelinde bulunan harç ve taşı çıka­rıp bunlarsız duvarım yükseltmeye teşebbüs etmesi gi­bidir. Bu değersiz vergilemeden dolayı ziratçılarm top­rakları verimsizleşir, bu yüzden * ziraattan vazgeçerler. Ziraat ve toprak imanna güçleri kalmayan halk, devlet hâzinesinin kat kat isteklerini karşılıyamazlar. Bu yüz­den bizzat devlet ve askeri gücüne de bir zayıflık sirayet eder. Bu durumu bir fırsat olarak gören açık gözler, ül­keyi yıkmaya göz dikerler.

Başkan halktan çeşitli şeyler aldığı için buna kar­şılık olarak onlara fazla sevgi göstermelidir. Çünkü dü­rüst bir hareketle hiç bir şey eksilmez, bozgunculukla hiç bir şey baki kalmaz» demişlerdir.

Hikâye:ı

Endülüs yöneticileri, dedelerinin yollarım takip eder­lermiş. Adetlerine bağlı olduklarından dolayı düşmanla­rım mağlup ederler ve onlara göz açtırmazlarmış. Bir adetleri de şöyle imiş:

Devlet başkam sipahi olan İslâm askerlerine top­rak ve köyler verir. Bunlar da kendilerine ait bulunan top­rağı işlerler, imarına çokça önem verdikleri için çokça üretim elde ederlermiş. îbni Amir isminde biri ülkenin başına geçince sipahilerin ellerinde bulunan tarlaları alır, bunun yerine geçimlerinin devlet hâzinesinden karşılan­masını emreder. Sipahilerden alman topraklan kârcüar icar eder ve ticarete başlarlar. İnsan kâr yapmaya düş­kün olduğundan orada satılmadık bir arazi kalmaz. Halk

77

Page 77: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına -

gündengüne perişan düşer, devletin askerleri de buna pa­ralel olarak zayıflamaya başlar. Sonunda etrafta bulu­nan düşmanlar oraya hücum ederler ve hakimiyetleri al­tına alırlar.

BEYT-ÜL-MAL:

Bilginler şöyle demişlerdir:«Beyt-ül-mal sistemi çoğu insana müphem kalmış

ve keyfiyeti izah edilmemiştir. Bu, hububat istihsalinin mahalline göre onda bir veya beşte birini alıp, toplanan yerdeki fakirlere dağıtmak, artanı devlete vermektir. Ürünün toplandığı mahalle, Beyt-ül-mal denir. Cizye ve haraç alman yerlerde toplanan mal, yalnız İslâm asker­lerine, yolda kalmış yolcuya ve ilim adamlarına sarfe- dilir. Geriye kalanı gereken yerlere ve îslâmın izin ver­diği hayırlı işlere harcamak için Beyt-ül-mal’a konulur» demişlerdir.

Devlet başkam bu statüyü takip etmeli harcamaları kendi yararına yapmaktan ve halkın umumî teammülü- ne aykırı düşen davranışlardan sakınmalıdır.

Zülkarneyn, mavereünnehiri geçip Çin ülkesine gir­dikte yardımcısı:

«Ya Zülkarneyn! Beyt-ül-maldan alarak özel hazine nizde bu kadar malı dikkatli olarak korumanın sebebi nedir?» diye sorunca O:

«Bir gün seferde ihtiyaç hasıl olur» der. Bunun üze­rine yardımcısı şöyle söyler:

«Bunlan düşmanlarınıza azık olsun diye bir yere topluyorsunuz. Bu işiniz en kötü bir iştir. Sizden önce­ki hiç bir hükümdar bu çeşit bir kare heves etmemiştir. Kendi işlerinizde kullanmak için bu malları halkınızdan

78

Page 78: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazalt

toplıyacaksmız, toplasanız dahi ancak bunlan onların işlerinde kullanabilirsiniz, Bunları depolayıp bırakmak hükümdarlık şanınıza yakışmaz»

Zülkaraeyn pişman olur ve «Beyt-ül-mal ancak hal­kın başkanmdan razı olmasıdır, beyt-ül-mal olmasa da halk yeterlidir» der.

Filozoflar şöyle demişlerdir; «Başkanın halkiyle olan muamelesi, bahçesinin içinde tertemiz bir su akan bahçivan gibidir. Bahçivan bahçesini yerli yerince tan­zim eder, etrafına meyve veren ağaçlan diker ve onları sularsa bahçe gelişir, meyveleri nefis olur ve o da fakir­likten korkmaz. Şayet bahçivan böyle bir çalışmayı yap­mazsa, bahçenin içinde akıp giden o berrak suyun ne faydası vardır? Bakım olmadıktan sonra ağaçların yok olması beklenilen bir şeydir. Bunun gibi başkan da iyi hareket eder ve halkın durumlarını iyi bir şekilde kont­rol ederse halkı da O’na itaat eder, sevinciyle sevinçlenir, kederiyle kederlenir.

Sasani4 krallanndan birinin yardımcısı, kralın mal toplamasını ve kendine ait bir gizli hazine kurmasını teklif ederek der ki: «Bir gün etrafımızda toplanmış bu­lunan adamlar dağılır ve biz açıkta kalabiliriz. Fakat paramız olduktan sonra dünyanın her tarafındaki as­kerleri kendimize asker yapabiliriz» Bunun üzerine Kral; «Bu hususta arzedebüeceğin bir delilin varmı?» diye so­rar. O’da:

«Evet başkanım, şimdiki durumda etrafınızda hiç sinek varmı?» der. Kral:

«Hayır» diye cevap verir.Yardımcı bir tabak bal getirilmesini ister, bal geti­

rilir getirilmez sinekler balm üzerine üşüşmeye başlarlar,

79

Page 79: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

bunun üzerine yardımcı: «Kralım! Görülüyor ki; bu bal gibi paramız olduktan sonra bütün insanlar askerimiz olur» der.

Kral: «Başvezirle bir görüşeyim» der. Kral, haşve- zire bal meselesini anlatır, fakat başvezir bunu benimse­mez ve:

«Devletimizde çalışan kimselerin kalplerini değiştir­meyiniz, o zaman bütün hak dilediğiniz şekilde askeriniz olur» der.

Kral: «Bu hususu teyit eder mahiyette bir bir de­liliniz varmı?»

Başvezir: «Akşam olunca bunu sizlere arz ederim»Akşam olunca, başvezir bir tabak balı başkanın hu­

zuruna getirir.Başvezir: «Kralın! Bu balın üzerinde hiç bir sinek

varmı?» diye sorar.Kral: «Hayır» der.Baş vezir: «Şayet idarenizde bulunan halkın kalple­

ri — zülümden dolayı— karardıkta kalırsa devlet hâzine­sinin bir faydası olmaz. Fayda getiren tek şey: halkın rı­zası ve devlet memurlarının hoşnutluğudur» der.

Nuşirevan: «Halkına fazlasiyle müşfik olmayan baş­kan, kanatlarım yaralıyarak, orada akan kanlan emen ve sonunda uçmak için çırpınırken yere çakılıp kalan ve diğer hayvanlara böylece yem olan kuşlar gibidir» demiş­tir.

Hz. Ömer Şam’a vannca, Şam valisi Hz. Ubeyde5 O’nu karşüar.

Hz. Ömer: «Ya Ubeyde, bizi evine götür ki, evini gö­relim» der.

Devlet Baş kanlarına-------------------------------------------------------------------

80

Page 80: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

Ubeyde: «Ya Ömer, evimi görürseniz kendinize sa­hip olmaz, ağlarsınız»

«Görülmesi gerekir» diyerek Hz. Ömer, Hz. Ubeyde’- nin evine girer. Bakar ki: Birkaç parça keçe, yemek için bir kaç çanak ve abdest için bir ibrikten başka hiç bir şey yok. «Ya Ubeyde! Malzemelerin nerede?» diye sorar.

Ubeyde: «Gördüklerinizden başka hiç bir şeye sa­hip olmadığımı bütün Şamlı’lar bilir» der. Hz. Ömer:

«Açlığı giderecek hazırda bir şey varmı?.» Hz. Ubey­de, bir kaç gündenberi kalmış ekmek parçalarını getirip Hz. Ömer’in önüne kor. Bunıı gören Hz. Ömer kendini tutamıyarak ağlayınca Hz. Ubeyde: «Ben bu durumu si­ze açıklamıştım. Fakat mü’minlerin Başkanı! Topraklar­dan size gelen cizyenin belâsı size yeter» deyince Hz. Ömer: «Ya Ubeyde, senden sonra dünya bizleri mağrur etti» der.

O, halifeliği zamanında hacca gider. Dönüşünde, memuruna: «Yolculuğumuzda Beyt-ül-maldan ne kadar para sarf ettik» diye sorunca memur:

«Onsekiz dirhem sarf edilmiş» der. Hz. Ömer: «Beytül malı telef ettiğin için helâk olasın» — şeklin­

de kızgınlığım belirtir.—Ömer b. Abd-ül-Aziz zamanında büyük bir kıtlık

olur. Bir grup Arab O’nu ziyaret ederler. Grup sözcülü­ğüne içlerinde bulunan bir alimi seçerler. O:

«Müminlerin Başkanı! Biz içinde bulunduğumuz bü­yük bir zaruretten dolayı size geldik, açlıktan bir deri- kemik kaldık. Kurtuluşumuz Beyt-ül-mala kaldı. Aslında Beyt-ül-Maldaki erzak şu üç gayeden biri içindir:

Bu mal ya Allah’ın, ya O’nun kullan veya sizin için­dir.. Şayet Allah’ın ise Allah’ın buna bir ihtiyacı yok-

Devlet Başkanlan 6 sı

Page 81: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Baş kanlarına

tur, eğer O’nun kullarına aitse, siz onlara vermelisiniz. Bu size aitse bizlere tasadduk ediniz. Allah tasadduk edenleri mükâfatlandırır» der. Ömer b. Abd-ül-Aziz bu­nu duyunca gözleri dolar ve ziyaretçilerin ihtiyaçlarını giderir.

j

Başkan Beyt-ül-maTı dikkatlice kullanmalı, harca­malarda israftan kaçınmalıdır. Çünkü başkanm yüksel­mesine ve düşmesine sebep Bey-ül-Mal'dır.

Selef bu hususa çok dikkat eder, ihtiyacı olmayan* lara Beyt-ül-Mal’dan yardım yapmazlarmış. Hatta Ömer b. Abd-Aziz bir gece mum yakıp gıda defterlerini tetkik ederken, o anda oğlu yanma girer, ev ihtiyaçlarım baba­sına arzeder o zaman Hz. Ömer (II) oğluna: «Mumusöndür, çünkü bu mum Beyt-ül-Mal'ındır. Biz şimdi halk­la ilgili bir şey değil, bizimle ilgili bir şey konuşacağız.Bu durum için bunu kullanmaya Allah'ın izni yoktur.» der.

İşte adil başkan» devlet mazemesini şahsi işlerinde kullanmaktan böylece sakınır ve kendini korur.

Hikâye :

\ Ömer b. Abd-ül-Aziz'in bir oğlu Beyt-ül-mal’a ba­karmış. Hz. Ömer'in (II) üç kızı Araf e günü babalarına gelerek:

«Yarm bayram, bizleri halkınızın kadmlan ve kız­lan ayıplıyor ve diyorlar ki: «Siz mü’minlerin Başkan’ı olan birinin kızlarısınız, böyle o İm asma rağmen giydik­leriniz, bizim elbiselerimizden daha kalitelidir» derler ve ağlamaya başlarlar. Babaları kızlarının bu durumuna üzülür ve Beyt-ül-mal'a bakan oğlunu çağınr:

82

Page 82: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

' İmam-ı Gazali

«Önümüzdeki ayın aylığını şimdi bana veremezmi- sin?» der. Oğlu:

«Gelecek aya kadar yaşayabileceğinize dair bize se­net veriniz» cevabmı verir. Bunun üzerine halife:

«Bir gün ömrümün olduğunu bile bilmem oğlum! Allah seni mübarek etsin» der, sonra kızlarına döner ve şöyle söyler:

«Arzularınızı gemleyiniz. Şunu biliniz ki zorluk çek­meden cennete girilemez»

Başkan, alelade bir insanla, tanınmış bir mevki sa­hibi arasındaki davada ikisine de aynı nazarla bakmalı yalnız birine önem vermemelidir. Aynı şekilde davalılar dan biri fakir diğeri zengin olabilir. Fakat unutulmama­lıdır ki; cevher ve toprak ahirette aynı fiatadır. Bu ba­kımdan zengine yaranmak için kendinizi ateşe atmama - lısınız.

Alelade birinin devlet başkam ile herhangi bir da­vası olursa, başkan kendisini bir vatandaş derecesinde tutup, Allah’m hükmettiği şekilde hükmetmeli ve bu za- yif kimseye insaf etmelidir. Utanmayı bir tarafa bıra­kıp adaletin vereceği karara razı olmalı ve bu hususta Allah’ın şu ayetiyle hareket etmelidir; «Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; ha- yasızlığı, fenalığı ve haddini aşmayı yasak eder. Tuta­sınız diye size öğüt verir.»

Hz. Peygamber: «Her çobana sürüyü otlattığı yerden sürüye nasıl davrandığından» ve her başkandan ise halkı­na nasıl muamelede bulunduğundan sorulacaktır» buyu­ruyor.

83

Page 83: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma -

Hikâye:

Anlatıldığına göre İsmail b. Ahmet, Horasan'a emir olarak gider, Merv’de konaklar. Her askeri mevziye şu emrin bildirilmesini emreder:

«Askerlerden biri azda olsa, halka zulüm yaparsa elleri kesilir»

Askerlerden b ir i7, bir evin mutbağma girer, oradan biraz yiyecek alır, ev sahibi bunu görür ve onu emrinin kapışma götürür.

Emiri: «Haberi duymadın m ı?»Asker: «Duydum»Emir: «Neden halkına eziyet ettin»Asker: «Hata işledim»Emir: «Hatan yüzünden ateşe girmek istemem» der

ve gereken cezayı verir.

Hikâye:

Nuşirevan devlet başkanı olunca, Başbakanı O’na şunu yazar:

«Başkan! Başkanların faaliyetleri şu üç şey üzerin­de olmalıdır:

I — Özel hâzinenizde mevcut olan şeyleri halkınıza vermeniz ve onlardan bir şey beklememeniz,

II — Onlardan vergi aldığınızdan dolayı —buna karşılık— onlara adil davranmanız,

m — Onların kazançlarına ortak olduğunuz halde (vergi vs. olarak) onlara zülüm yaparsanız, böylelerine akıllı kimselerin başkan demeleri kendilerine utançlıhk verir.

Siz bu üç esasa tutunmaksınız»

84

Page 84: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

ÖĞÜT:

Abbasi idarecilerinden Mehdi’nin yanma birgün dev­rin bilginlerinden şeybe girer ve:

— Mü’minlerin Başkanı! Allah size dünya ni’metini vermiştir. Sizde buna karşılık olarak halkınıza tatlı ya­şayıştan bir hisse veriniz.

Başkan — Halka verilmesi gereken nedir?Şeybe — Adalet. Şunu biliniz k i; halkınız sizden emin

olarak uyurlarsa, siz de kabirde emin olarak uyursunuz.Mü’minlerin Başkanı!Kendisinden sonra gün olmayan geceden ve kendi­

sinden sonra gece olmayan günden sakınınız. Gücünüz nisbetinde adıl davranınız. Çünkü, ahirette adlinizle mü­kafatlanacak ve zülmünüzle cezalanacaksınız. Nefsinizi tekva ile süsleyiniz. Zira ahirette size kimse süs ver­mez, ahiretin süsü dünyadan gider.

Rum Kayseri Melikşah’a: «Memleketin idaresi ne ile olur?» şeklinde bir mektup yazar. O’da cevabında şu­nu yazar :

«Ben herhangi bir şey hakkmda bilgi almadan bir şey yapmam. Bir şeyin yapılmasını emrettiğimde, onu tamamlamaya çalışırım. Korku ve yapılan ricalardan do­layı o işi terketmem. Emrettiğim şeyi değiştirmem.»

Hz. Ömer Şam’a gidince, Şam’ın etrafını ve nahiye­lerini dolaşıp halkm durumuna iyice vakıf olur. Hu- mus’a 6 girdiği zaman «Humus fakirlerinin ve çalışamı- yanlarının listesini çıkarıp bana getiriniz» der. Görevliler hemen bunu tanzim ederler ve getirirler. Tetkik ettiği es­nada listenin başında Said b. A m ir7 isminde birinin adı­nı görür. Saidin kim olduğunu sorar, halk bunun kendile­

85

Page 85: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

rine gönderilmiş bulunan Vali olduğunu söyler. Hz. Ömer O’nun fakirliliğine hayret eder. Humus’lular: «Mü’minle­rin Başkanı! kendilerine ödenen maaşın hepsini fakirle­re veriyor» derler. Bunu duyan Hz. Ömer ağlar, bazı za­ruri ihtiyaçlarını gidermesi için bin dinar gönderilmesini memurlara söyler. Valinin eline para geçince evine döner, hanımı «Mü’minlerin Başkanı size kızdığı için mi eve döndünüz» diye sorunca, O:

«Hayır, hayır değil, yalnız ben dünyadan kaçıyorum, dünya bana geldi, bu yüzden eve döndüm» der.

Hanımı şöyle söyler: «Nasıl isterseniz öyle yapınız.»O, parayı bir sıraya kor, ertesi gün Humus’a giren

İslâm müfrezesine bunu harcar.Hanımı: «Biraz bıraksaydınız bazı zaruri ihtiyaçla­

rımızı giderirdik» der.Vali: «Allah bizleri yaratmış, doğru yolu bildirmiş -

tir. Kabre dünyalık olarak götüreceğimiz tek şey kefen- lerimizdir» cevabmı verir.

BAŞKANDA BULUNAN MEZİYETLER

Eski filozoflar: «Başkanda şu 16 meziyetlerin bulun­ması gerekir» demişlerdir.

Akıllı, bilgin, zeki, eşyayı kavraması, ferasatlı, yi­ğit, müşavere ve teenni ile hareket, güzel ahlâklı, bütün halka sevgi beslemesi, halkına hürmet etmesi, gerektiği yerde halkına müdarada bulunması, işlerinde görüş ve tedbirli olması, seleflerinin hatıralarını çokça okuması, seleflerinden dürüst olanların yolunu takip etmesi, ken­disini tammıyan adamlardan gizlice kendisini soruştur­ması, asnnda yaşıyan ve ilmiyle âmil olan büginlerden öğüt istemesi.

Devirt Başkanlarma-------------------------------------------------------------------

86

Page 86: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

BAŞKANA YAKLAŞMAKTAN KAÇINMAK;

Üç şeyde kurtuluş yoktur :1 — Başkanla arkadaşlık,2 — Gizli ve kapalı şeyleri kadınlara açtıktan sonra

akibetine emin olmak.3 — «Vücuda zehir tesir etmez» diyerek bunu dene-

pıek.Bütün işlerin çıkış noktası devlet başkamdir. Aklı

tam olmayan devlet başkaniyle görüşünce gururla­nır. Aslında başkanın elinde bulunan imkânlar, aşılması zor bir dağa benzer: Bu üzerinde türlü türlü meyveler bulunan, fakat etrafını yırtıcı hayvanların sardığı bir dağdır. Böyle bir dağa tırmanmak hem zor ve hem de tehlikelidir. Bu bakımdan başkanın ne yükseltmesine, ne aşağı düşürmesine, ne de hayır ve şerrine bağlanamaz.

(Büyüklerden birine niçin başkanlara sokulmadığı sorulur. O’da şöyle cevap verir:)

Devlet başkamnın hiç lüzum olmayan yerlere para harcadığını, fakat gerekli olan yerlere ise bir harcamada bulunmadığını çok görmüşümdür. Ben hangi sımf içinde olacağımı bilmediğim için başkanla görüşmekten sakın­dım.»

Aklı olan, başkana arkadaşlık yapmaktan sakınma-

87

Page 87: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

lıdır. Çünkü başkanlar çocuklar gibi kızarlar ve çocuk­ların hoşlandıkları basit şeylerden de hoşlanırlar, ama arslan gibi de kızarlar.

Akıllı kimse şu üç şeye devam etmelidir-1 — Yanmda oturan birine arkasını dönüp oturma­

malıdır (Bu düşmanlık doğurtur.)2 — Kendisinin yapmadığı işi başkasma teklif et­

memelidir.3 — Devlet başkanı istemedikten sonra kapışma git­

memelidir.Dört şeyden kaçınmalıdır :I — Başkana «iyiyi bildirme» ve «kötülükten alı­

koyma» için öğüt verse dahi ona yaklaşmaktan,II — Yabancı bir kadınla yalnız başına kalmaktan,IV — Yakınlariyle ilişkisini kesmiş birini ziyaret

etmekten,IV — ikinci gün pişman olacağı sözü konuşmak­

tan.Daimi olarak başkanm hizmetinde bulunanlar, ta­

mamen dünya lezzetlerinden yararlanamazlar, aksine mahrum kalırlar. Aynı şekilde başkanın İslâhma uğraş­mak gayesiyle ona yaklaşan bilginler de, bir gün gelir onun yoluna girerler. Bu tıpkı bir tarafa meyletmiş bir duvarı düzeltmek için sırtını dayayıp «sonunda duvarın altında kalan adamın durumuna benzer.

Şöyle görmüşümdür: Başkanlarla sohbet etmek has­talığına kapılanların seadet şerbetini içmeleri gayet zor olduğu erbabmca bilinen bir şeydir. Herkes te bilir ki; başkanlarda vefa yoktur ve dostluklarına güven olmaz. Onlar birinde bir menfaat görmedikten sonra herhangi bir ikramda bulunmazlar; menfaatlannı elde ettikten

88

Page 88: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

sonra tammamazlıktan gelirler. Onların yanında kazanı­lacak günah affedilecek cinsten bir günah olmadığı gibi, Ondan kaçınmak ta gayet zordur.

Dünyada iki şey insanı bozar :I — Devlet Saltanatı.II— Dünya malı.I — Din ve dünyasmı korumak davasiyle ileriye

atılan kimse olur olmaz şeylerden nefret etmemeli, her şey üzerinde sabırla eğilmeli, bir meseleden dolayı kızar­sa kızgınlığım tutmalıdır. Böyle yaparsa gayesine erişir. Netekim; üzüm ağaçlan meyve veren ağaçlara değil, en çok meyvesiz ağaçlara kol atar. Bunun gibi devlet kapı­sında çalışanlar da büyük insanlarla arkadaşlık kurduk­ları zaman geride kalanlar bu durumu hazmetmezler ve onların kollarmı kesip atmak isterler.

Başkanın vefasızlığına en iyi delil: yıllarca memle­ket hizmetinde bulunan başbakanı küçük bir hadiseden dolayı azletmesidir. Başkan idaresini çocuk mektebine benzetmemeli, sağlam karekterli başbakanını azletmek­ten ciddî surette sakınmalıdır. (Çocuk okulunda, çocuğa birazcık şeyler Öğrettikten sonra onu mezun ederler.) Arapların bir ata sözü vardır :

«Başkanın hafif meşrep olması, her şeye hücum et­mesi, kendi ve memleketin menfaatına aykırı olan şeyle­ri adet edinmesi yersiz davranışlardır.»

Başbakan, başkanın icraatında yardımcı olmalı, ve politikasını desteklemelidir. Başkan, her hangi bir nahoş hadise ile karşı karşıya kaldığında, başbakan daha faz­la feryat etmelidir. Çünkü başbakan:. Başkanm kulağı, gözü, dili ve kalbi mesabesindedir.

Başkan, dürüst başbakanından şu iki noktada yarar­lanabilir :

89

Page 89: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

I — Bilmediklerini öğrenir,II — Bildiklerini başbakanın verdiği bilgilerle teyit

edip şüphesini giderir.Şayet başkan, yapacağı işleri başbakanla görüşüyor

ve bilgili kimseleri yanından uzaklaştırmıyorsa akıllı ve işlere vakıf olan biridir.

Başbakan, başkana dostluk göstermedikten ve ona gereken yerde öğüt vermedikten sonra tam bir başbakan olamaz. Dostluk ve öğütte, ancak tedbirli ve görüş sahi­bi olan bir başbakandan kabul edilir.

Başkan ne yapacağım bilmeyen ve dürüst olmayan kimseyi başbakan yapmamalıdır. Her şeyden habersiz bir başbakan her şeyin değerini kaybettirir. Netekim tıb bilgisinden yoksun birine vücut teslim edilemiyeceği gibi, ehü olmayan birine de başbakanlık görevi verilemez.

Başkan, halkın kendisine muhalefet edeceğinden korkmamalıdır. Çünkü halk: Kendi başkanlarından birsürü yakışıksız şey görmedikçe ona muhalefet göstermez­ler. Başkan, kendi yakınlarından korktuğu kadar, uzak- takilerden korkmamalıdır. Halkın işlerini asla ihmal et­memeli, halkını düzeltmeye kalkışmadan önce kendi ya­kınlarının Islâhına çalışmalıdır.

BAŞBAKANIN TAKİP EDECEĞİ YOL

Başkanın, adîl, dirayetli ve dürüst bir başbakandan dolayı kadri yükselir ve herkes tarafından güzel anılır. Hiç bir başkan, başbakansız devlet işlerini yürütemez, tek başına hareket ederse, şüphesiz sapar. En üstün bir güce ve derecşye sahip olmasına rağmen yine de bilgili ve akıllı eshabiyle müşavere etmeyi Hz. Allah’ın Hz. Mu- hammed’e emrettiğini görmüyormusunuz? «îş hakkında

90

Page 90: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-i Gazali

onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğ­rusu Allah güvenenleri Sever.»8 Firavna giderken Hz. Musa: «Rabbim! Göğsümü genişlet, işimi kolaylaştır, di-

kardeşim Harun’u bana vezir yap, beni O’nunla destekle, Onu görevimde ortak kıl ki seni daha çok teşbih edelim ve çokça analım. Şüphesiz sen bizi görmektesin» dedi.

Şayet devlet başkam bir başkana muhtaç olmasaydı Hz. Musa olmazdı.

Başbakan halkın işlerini görürken kusur etmemeye uğraşmalıdır. Başkan, halkm işlerini ve davranışlarım bütünüyle kontrol edemezse, başbakan bu hususta Ona yardımcı olmalı ve noksanlarını tamamlamalıdır. Mem­leketin ayakta kalmasma sebep olanların, bilgin ve kül­türlü kimseler olduğu apaçıktır. Din ve dünya işleri bun­lar sayesinde yürütülür. Başkan ne kadar akıllı olursa olsun yine de dürüst bir başbakana ve bilginlere muhtaç­tır. Dünyanın en mesut devlet başkam: fakirlerin yararı­na olacak şeyi unuttuğu zaman hatınna getiren, hayırlı bir projeden bahsettiğinde bunun tahakkukuna yardım­cı olacak bir başbakana sahip olandır.

Hikâye :

Hz. Musa fir ’avn’a gelerek: «Firavn! Bu kadar yıl boyunca, şiddetli bir azgınlık gösterdin. Eğer Allah’a inanırsan devlet ve saltanatın elinde kalacaktır» deyince firavn bu durumu yardımcısı Haman’a bildirir. Haman:

«Şayet inanıp Musa’nm yolunu tutarsanız, şimdiye kadar bütün tab’an seni bir ilâh kabul ediyor ve sana secde yapıyorlardı. İnanırsan bu sefer halk: «O da bizim gibi basit bir kulmuş» diyecekler. Şayet bunu söyleme­

91

Page 91: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Baş kanlarına -

lerini uygrnı karşılarsan Musa’nın bildirdiği inanç siste­mini kabullen» der. Firavn bu ikaz üzerine iman etmek­ten vaz geçer.

Bu sebepten, başkan Haman tipli yardımcılardan sakınmalıdır.

Devlet başkanınm kalbi pisliklerden uzak bir safiyet içinde olmazsa, bütün halkı da doğru bir gidiş üzerinde toplanamazlar. Durum tamamen bunun aksine olur, dev­let başkam dürüst bir karektere sahip olursa, buna bağh olarak bütün halkta sağlam karekterli olurlar ve asla aralarında herhangi bir ayrılık hadisesi meydana gel­mez.

Dürüst bir devlet başkam ile kötü karekterli bir baş­bakanın durumları; İçinde timsah bulunan ve bu yüzden kimsenin yararlanamadığı temiz bir suya benzer. Böyle bir başbakanın korkusundan, halk isteklerini başkana iletemezler. Bu yüzden halk kitlesi yıkılmaya doğru yüz tutar.

Dürüst bir başbakanın bir karekteri de bütün sözle­rinde doğru olmasıdır. Çünkü başkan, hastanm hastalı­ğım muayene eden doktor mevkiinde, başbakan ise has­talara şifa veren vasıta (ilâç) yerindedir. Hasta ile dok­tor arasmda vasıta olan kimse, doktorun verdiği ilâçtan başka bir ilâçla tedavi etmeye kalkışırsa hastayı ölüme doğru sürükler. Başbakan yalancı olursa, başkama ver­diği direktiflerin hilâfına hareket edecek ve dolayısiyle halkını perişan bir duruma getirecektir. Bu bakımdan başbakanın dindar, sözünde doğru, ahlâkından emin ve halk işlerinde basiretle hareket eden birinin olması şart koşulmuştur.

Başbakan, emanete riayet etmelidir. Devlet Başkam,

92

Page 92: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

kötü karekterli birini bir bakanlığa getirmek istediği za­man münasip bir dille başkanın dikkatim çekmelidir. Şa­yet kötü ahlâk ve davramşa sahip biri herhangi bir ba­kanlık işlerini üzerine alırsa, bakanlığında çalışan iyi ka­rekterli görevlileri temizleme yoluna gidecek, bunların yerine kendi karekterinde olanları getirip yerleştirecek­tir. Böyle bir durumda devlet düzeninin sarsılacağı bir gerçektir.

Süleyman b. Abd-ül-Melik 10, H accacı11 Valiliğe ge­tirmek istediği zaman, Ömer b. Abd-ül-Aziz «Mü’minle- rin Başkanı! Allah aşkına Haccacı Valilik gibi önemli bir hizmette değil, uzak mıntıkalarda herhangi bir hizmette kullanınız» deyince Başkan :

— Ömer! bugüne kadar Haccac’m bir zerre hıya­neti görülmüşmüdür. O’nun bu tutumu sedakatma bir delüdir. )

— Mü’minlerin Başkam! zerrece hiyanette bulun­mamış, emanete riayet etmiş fakat son durumuyla sayı­sız insanların içlerine fitne sokmuş birini arzedeyim mi?

— Bu bozguncu kimdir.?— Bu t /ç kimseden, para istemeyen, fakat dünyayı

perişan etmek isteyen iblistir.Başkan buna kulak vermez, Haccacı vali yapar. Böy<

lece yaptığı zulüm herkese destan olur.Başbakan daimî bir surette başkana tavsiyelerde bu­

lunmalıdır. Selefin tutumu böyle idi. Başkam kızgın bul­dukları zaman, altın suyu ile yazılmış üç levha takdim ederlermiş; Birinde: «Başkan! Siz bir ilâh değilsiniz, di­ğer insanlar gibi siz de ölüm şerbetini içecek ve toprak olacaksmız.»

İkincisinde: «Başkan! Sizinle birlikte yeryüzünde

93

Page 93: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

yaşamakta bulunan halkmıza insaflı ve şefkatli olunuz- ki; Allah’ta size merhamet etsin.»

Üçüncüsünde: «Başkan! Halkınız arasmda insaflıolarak hükmediniz. Halkmızı ancak adıl ve insaflı hük­münüz islâh eder.»

Başbakanın yaşı :

Başbakan olgım bir yaşta olmalıdır. Başkanın hu­zurunda nasıl hareket ediyorsa arkasından da öyle hare­ket etmelidir. Başbakan tertemiz bir ayna gibidir. Baş­kan güzelliğini başbakanın davranışiyle görecektir.

Başbakan, otoriter olmalıdır ki; şakiler O’nun hey­bet ve satvetinden korkarak Allah’m hududundan dışa­rı çıkmaya cesaret edemesinler.

Şu altı şeyin altı kimse arasmda varlığı, bir mânâ ifade etmez.

I — Gururlu insan: Her ne kadar başkaları tara­fından övülürse de bu övgü yalan ve iftiradır. Güzellik ve övgünün itibarı böyle bir adamdan zayi’ olmuştur.

II — Tiyneti bozuk: Böyle birinin dostlan çok ta olsa, bunlar onun etrafına tek bir gaye için toplanırlar ve bir maksattan ötürü de ayrılırlar. Böylece dostluğun bir itiban kalmaz.

IH — Kötü ahlâklı olan birine, teiniz bir sülaleye sahip olması yücelik vermez.

IV — Aslında cimri olmasına rağmen halktan utan­dığı için yardımda bulunanların yardımına önem veril­mez.

V — Dünyaya karşı fazla muhteris olan kimsenin günahı az da olsa i’übarı sarsılmıştır.

VI — İşlerinde dikkatli olmayan, bakanlan kendi­

94

Page 94: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

' îmanı-ı Gazali

sinden çekinmeyen ve otoriter bir başbakana sahip olma­yan devlet başkanının ülkesine de önem verilmez. BÖyle- lerin haysiyet ve değerleri kaybolmuştur.

Başbakan bütün insanlara karşı merhametli olmalı, halktan bir zerre mikdan bile bir şey kabul etmemeli ve yapılan uyarmalara kuiak vermelidir.

I' Devlet Başkanma beş şey çok lâzımdır :

X — Görüş ve tedbirine itimat edüen bir Başbakan’a.II — Stratejik yerleri kalelerle donatmaya (x.)III — Düşman hücumunu durduracak askerî güce.IV — Askerî bir çıkarma yaptığı zaman, hiç bir

kimseye ihtiyaç bırakmıyacak mühimmata.V — Evinde kederini dağıtacak, sevdiği yemeği

kendisine pişirecek bir hanıma,/

Karekteri :

Başbakan, vakarlı olup, hafif meşrep olmamalıdır. Hafif meşreplik, başbakanı halkın gözünden düşürür ve devlet işlerine de hâlel getirir.

Devlet başkam vekanyla birlikte düzenli bir ha­yat yaşarsa, bütün halk ona bakarak düzenli bir hayat yaşar. Başbakan dürüst biri olursa, başkanda böyle bir karektere sahip olur. Şu husus unutulmamahdırki; her şey için bir afet vardır, akim afeti: Arzuların arkasına takılıp gitmek, başkanm helâkiyse; kötü bir başbakana sahip olmaktır. Böyle bir durum bütün işleri alt üst et­tirir.

x Gazali’nin asrında en iyi savunma vasıtası.

95

Page 95: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

BÖLÜM IV

SIK SAKLAMA, /

Sır saklama iyi ahlâklılıktır. Bu, devlet başkanlanna ve diğer kademelerde çalışanlara farz kılınmıştır.

Birinin sim kendi esiri iken bunu yaydığında kendi­si onun esiri olacağı tecrübeli kimselere açık olan bir ger­çektir. Akıllı kimse, sırlarını birine emanet etmenin çok­ça zor olacağını bilmelidir. Sırlan bilip te muhafaza eden pek azdır. Parayı muhafaza etmek sim muhafaza et­mekten daha kolaydır. Parayı bir sandığa koyup kitle- mek kolaydır, fakat sırlar aşikârdır, her an konuşan dil onu kolayca yayabilir. Bir adam yükü sırtlayıp istenilen yere götürebilir, fakat sırra gücü yetmez. Bu sebepten sır, birinin kalbinde olduğu sürece, ağır yükten daha faz­la zorluk verir. Taşımayıp bunu yaydığı zaman, sanki üzerinde bir yük atmış kadar hafifler. Kalb sırnn kabı, dudaklar kalbin kilidi ve dil onun anahtarıdır. Akıllı in­san, sırrın anahtarım korumaya dikkat etmelidir. Bazı sırlar vardır ki; açan kimsenin yok olmasına ve kanıma akmasına sebep olur. Neticede istediği gayeye varamaz. Halbuki onu açıklamasaydı iki şey elde edecekti; Gayesi­ne kavuşur, satvet ve şehvetten kurtulurdu.

Hikâye :

Hz. Osman’ın Hemran isminde bir kâtibi varmış. O’na, Abdurrahman b. Avfı vali tayin edeceğini söyler.

96

Page 96: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Kâtip bunu duyar duymaz hemen gidip AM urraim an’ a bildirir. Abdurrahman ise Hz. Osman’a gelerek durumu anlatır. Bunun üzerine halife kâtibe kızar ve «Bundan sonra devlet hizmetinde kullanılmamasını ve Basra’ya atılmasını» vasiyet eder. Bütün akıllı olan kimselere gö­re sırrı saklama: akim üstünlüğüne delalet eder.

îbni Abbas hazretlerine bir gün babası :«Oğlum! Hz. Ömer senden fazla tecrübe sahibi kim­

seleri bir tarafa bırakarak seni müslümanlann işleri hak­kında sır sahibi yaptı, korkarım ki; bir gün mü’minlerin başkammn kızgınlığına uğrayıp haksızlığa uğnyasm...» deyince O:şg «Babacığım! Ben de şu üç haslet olunca ve bunların

icabına göre hareket ettiğim müddetçe, korkum olmaz :I — Ben O’nun sırrım yaymam.II — Dilime yalanı alıp, onunla dilimi kirletmem.İÜ — Halifenin huzurunda başkasmı çekiştirmem.

3^ Başbakan, şu dört şeye devam etmeli ve onlarla ken­dini bezemelidir.

I — Başkanla konuşurken dikkatli olmalı, konuştu­ğu şeyin gayesini iyi düşünerek konuşmak.

II — Arkadaşma karşı alçak gönüllük gösterip bü­yüklenmeden sakınmalı.

III — Düşmanlarına karşı açıkça düşmanlık gös­termemeli, gayet iyi bir çalışma ile onları darmadağan et­meli.

IV — Bütün halka güzel muamele yapmalı, başka­nın şahsım değil, iyilik ve eserlerini halka övmeli, halkın bakışlarım başkanın meydana getirdiği eserlere çekmeli* dir.

Başkan, Başbakanın yaptığı icraatı duyduğa zaman

------------------ — tmam-ı Gazali

Devlet Başkanlan 7 97

Page 97: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

bunu yalanlar, söylemediği şeyleri onun söylediğini iddia ederse, halkın nazarında i’tibarı sarsılır.

Başkanla görüşme :

Başbakan, Başkan'm huzuruna vardığı zaman şayet o nazik bir ifade ile Başbakan’ı karşılarsa O’nun da Baş­kan hakkında duada bulunması iyi olur. Yapmacık ifade­lerden her ikisi de kaçınmalıdır.

Gayesi Başkan’a itaat olmayan, Başbakanlık merte­besini idrak edemiyen, dünya malını elde etme pah asma, devletin kanunlarım düşünmeyen, halkın menfaatim hiç aklına getirmiyen, günden güne fitne ve fesada girişen başbakanın böyle faaliyetleri çok geçmeden ayağına do­laşır.

Başbakan, başkanın her sözüne karşılık dua etme­melidir. Bu durum Onun görgüsüz olduğu hissini verir. Fakat memleketin ileri gelenleri ve devlet adamları bir araya geldikleri zaman, bütün halkın karşısmda başkan için dua yapmakta bir sakınca yoktur.

r Başbakan şu üç zorlukla karşı karşıyadır.V I — Birinin rızasını gözetmek,

II — Başkanın hoşnutluğunu gözetmek.III — Bütün halkın rızasını göz önünde bulundur­

mak.Bu üç esasa kendini verip çalışan Başbakan her iki

dünyanın seadetini elde etmiş olur.Başbakan; Başkanm tebessümüyle gururlanmama-

lıdır. Şunu unutmamak gerekir ki; Başkanlarda yakınlık ve sedakat yoktur. Menfaatlan olmadan başkasına saygı ve hürmette bulunmazlar. İlminden dolayı bir alime ya­hut kahramanlığından dolayı bir yiğite saygı gösterirler.

98

Page 98: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

Fakat istekleri hasıl olduğu zaman onlardan uzaklaşır­lar.

Başkanlarm çoğu işleri riyaya (desinlere) dayanır. Kendi kabahatlanm küçük bulmalarına rağmen, halkın iş­lediği en küçük kusuru çok görürler.

Eski devlet başkanlarından biri, başbakan seçeceği şahsı iyice araştırıp uygun bulduktan sonra yine de üç şart ileriye sürmüştür :

X — Başkanlık perdemi rızam olmadıkça tahrik etme.

II — Devletimin namus ve ırzı üzerinde önemle dur, Onu dünyaya rüsvay etmekten sakın.

III — Ülkemde birinin çıkan varsa, bunu bana bil­dirmeden ve benimle istişare etmeden ona izin verme.

Başbakan da bunun karşısında: «Başkanımî Benim- de sizden üç isteğim var. Şayet bunlan kabullenirseniz arzettiğiniz hizmeti devletinizde yerine getirmek kolay­dır. Buna müsaade etmezseniz bu hizmete ehil değilim» deyince, başkan isteklerini kabul edeceğine söz verir, O’da :

I — Sırrınızı hiç kimseye açmıyacağım.\ "i;

XI — Hatırıma gelen nasihatlan size sunacağım.III — Görüşümde bağımsız olacağım. — yalnız kim

se ile bu hususta ortak olmamak şartiyle— sizin üzeri­nize hiç kimseyi tercih etmiyeceğim.

Başkan olduğu gibi kabul eder.Başkan Allah'ın emrine aykırı bir direktif verirse

buna itaat etmemeli ve bağlanmamalidir. Şurası unutul­mamalıdır ki; Allah’m ihsanı Başkan’ın ihsanından üs- tün, gadabı O’nun gadabmdan daha fazladır. KULA ÎTA-

99

Page 99: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

AT EDİP TE YARADANINA İSYAN ETMEDE BÎR FAYDA YOKTUR.

Başbakan bir anda devlet başkanının önünde olanca ma’rifet ve zekâsını ortaya sermemek, müteaddit görüş­meler yaptıktan sonra kendi seviyesini göstermelidir. Böyle olursa günden güne O’nun sevgisini kazanır.

Şurası iyice bilinmelidir ki; şayet Başbakan kötü ah­lâklı biri olursa, kötü yollarla gayesine erişir, ortaya ser­diği çirkin davranışlardan dolayı kendisini kurtarır. Bu karekterdeki başbakan daima yaptığı şen’i işlere önem verir; kendisine yakm olanları başına toplar ve günden güne yaptıklarını başkana güzel göstermeye çalışır. Böy- lece bütün halkı düzenü hayattan çıkarır.

Halk ve devlet memurları hiç bir meseleye vakıf ol­mayan ve gayet ahmak olan başbakandan kıskanmazlar, bunu hayvan mertebesine indirirler. Böyle biri bulundu­ğu görevde devamlı olarak kalır.

Fakat Başbakan’ın düzenü bir hayatı olur, doğruluk tan ayrılmaz, daimî surette başkana öğüt verir işte böy­le biri şayet başkan akıllı ve dindar olmazsa çok geçme­den bulunduğu makamdan azledilir. Başkan akıllı, uya­nık ve dürüst olursa Başbakanı hakkında ne söylenirse söylensin buna kulak asmaz.

Yol gösterici Başbakanın düşmanlan ve çekemiyen- leri O’nun başkana en yakm bir işte çalışmasını çekeme­diklerinden, hergün yapacaklan düzenbazlıklarla başka­nın gözünden onu düşürmeye çalışırlar. Bu sebepten baş- kanlara dürüst ve yol gösterici Başbakanlar yaramaz. Kendi tabiatlarına uygun bir başbakan isterler.

Akıllı kimseler, Başkanlarm bir grup hayasız kim­selere sevgi göstermelerini garipsemesinler. Çünkü ken­

100

Page 100: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

- İmam-ı Gazali

dileri de aynı gruptan olduklarından onlara muhtaçtırlar. Bunlar şerlilere önem verdikleri zaman akıllı kimseler köşelerine çekilmeli ve kendi dünyalarmı yaşamalıdırlar. Çünkü alçak kimselerden hilim (yumuşak huyluluk) ve kötü Başkan’dan doğruluk beklenemez. Böyle bir Baş- kan’la teşrik-ı mesaide bulunan devlet adamları, halkın durumunun ne olduğunu unuturlar, yalnız terelerine ve karınlarına hizmet ederler. Hepsinin ortak yapısı: Hırsız­lık ve yağmacılıktır. Böyle bir günde Allah halka yardımetsin. ,

• '

^ Şu dört şeyin iyice anlaşılması için açıklamak gere^ kir :

I — Birinin yalnız akima güvenmemeli, aynı za­manda deneye tabi tutulmalı.

II — «İslâm’ın bu meseledeki hükmü şudur.» Şek­lindeki birinin mücerret ifadesine güvenilmemeli, bunu bir de bildiğini yaşıyan bilginden sormalı.

III — Bir ticaret kervanının yolunda bulunan tehli­kenin nerede ve nasıl bir tehlike olduğu bütün detaylariy- le izah edilmeden kurtuluşun olmıyacağı bilinmeli.

IV — Başkanın görüşünü başbakan hiç tahrif et­meden halka bildirmeli.

Başkan’a lâyık olmayan bir hareket sadır olduğu za­man, Başbakan büyüklenmeden Onu reddetmeli, bunu en iyi bir yolla düzetmeye çalışmalıdır. Şayet sinirli bir ka- rekteri varsa Başbakan Onu müdara etmelidir.

Hikâye :

Mağrip Başkanlarından biri gayet diktatörmüş. Bir gün gayr-ı kanunî bir direktif vermiş.

«Memurlara, kendilerine tahsis edilmiş maaşın üs­

101

Page 101: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarına

tünde verilecek bir para yoktur. îsteyen bu durumuna razı olur, devlet işlerinde çalışır, istemiyene izin verilmiş­tir, çekip gitsin.»

Başbakan: «Bu tutumunuzun sebebi nedir?»Başkan: «Meşhur bir atasözü vardır; «Köpeğini

acıktır ki; sana bağlı olsun.»Başbakan: «Bir atasözü daha var: «Sahibi köpeğini

doyurmazsa, bir gün köpek sahibini yer» der.»Başkan vazgeçmez, daha fazla tazyik eder, bir gün

gelir Başkanm taraftarlariyle halk birleşir ve Onun haki­miyetine son verirler.

102

Page 102: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Başkan satranç, tavla v.s. gibi oyunları oynamama- lıdır. Çünkü bu çeşit oyunlar, oynıyanına çok kötü alış­kanlıklar verir ve başkanı halkın gözünden düşürür.•<K İki şeyin oluşunda halk hissedar olmayıp o işteki

haynn kesilmesine sebep olur:I — İmamlığına cemaatın razı olmadığı kimsenin

idam lığı abestir. Cemaat istemiyerek camiye girer.II — Devlet Başkanına halk bağlı olmasına rağmen,

o halkm genel teamülüne aykırı hareket ederse, halkm nefretini üzerine çeker ve bütün didinişleri bir sonuç ver­mez.

Başkan alkollü içkilerden sakınmalıdır. «Bütün kö­tülüklerin anası olduğu» herkes tarafından bilinen içkiyi devlet başkanı şayet içerse halk ta bu duruma bakarak içmede bir sakınca görmiyecektir. Bu gibi durumlar Baş- kan’ın faaliyetlerini engeller ve onu meşgul eder. Her işin bir zamanı vardır, vakit kaybedilince, fayda görülecek yerde zarar, sevinç yerine üzüntü getirir.

; Eski Devlet Başkanlan günlerini şöyle plânlardı :1 — Allah’a ibadet.2 — Devlet işlerine bakmak, haklıyı haksızı ayır­

mak, işlerin plânlanması, devletin politikası, resmî kabul­lerin yapılması, mektuplarm yazılması ve elçilerin gön­

103

Page 103: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

derilmesi için dirayetli ve bilgili kimselerle oturup istişa re etme.

3 — Yeme, yatma ve dünyanın diğer lezzetleriyle meşgul olma.

4 — Gezinti ve çevresini tetkik.Başkan, halkın durumunu iyice anlaması için önem

göstermelidir. Nuşirevan bir Mecusi olmasına rağmen ev­lerde yemek pişip pişmediğini anlamak için bazı memur­larını yüksek evlerin üstüne çıkartır, bunlar tütmeyen bir baca gördükleri zaman bunu gelip başkana bildirirlermiş. Başkan bundan sonra o evin sahibiyle görüşür, şayet darlık içinde bulunuyorsa ihtiyaçlarını giderirmiş.

Başkan, çocuklarının haksız olarak halktan bir şey al m alarma razı olmamalıdır.

Halktan aldığını olduğu gibi tekrar halka vermeli­dir. Devlet işlerinde çalışan memurlarının maaş durum­larını farklı bir şekilde birbirinden fazla olarak arttırma- malıdır. — Aynı hizmeti yerine getirenlerin — maaşını eşit seviyeye getirmelidir. Devlet Başkanı maaş durumu­nu böyle yapmaz, bazı İdarî emirlerinin maaşını yükseltir­ken bazılarım eksiltirse bir kargaşalığın doğmasma se­bep olur, dolayısiyle devlet işleri de sarsılır.

Hikâye :

Me’mun 1 dört kişiyi dört ayrı vilâyete tayin ettiği zaman, her birine üç bin dinar para ve valilik kaftanı ve­rir. Valileri huzuruna çağırır ve :

«Duyduğuma göre, eski İran Başkanları valilere verdikleri kaftanın değeri dört bin dirhemmiş» der.

Valilerden biri: «Allah ömrünüzü uzun yapsın, yal­

104

Page 104: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

nız îran Balkanlarında üç meziyet vardı ki; bunların içinden biri sizde yoktur.

Me’mun: «O bende olmayan hangisidir?» deyince vali :

I — Onlar halkın gücüne göre alırlardı, gerekli yer­lere harcama yaparlardı.

II — Alınması caiz olan yerlerden alırlar ve verilme­si gereken yerlere verirlerdi.

III — Ancak içlerinde bulunan günahkârlardan kor­karlardı» der.

Me’mun: «Doğru söyledin» şeklinde tasdik eder.Me’mun bu yüzden Nuşirevan’ın kabrini ziyaret eder,

kabrini açar, tabutunu çıkarır ve onu kontrol eder. Vü­cudunun ve elbisesinin çürüdüğünü görür. Parmağında yakuttan yapılmış gayet kıymetli bir yüzük bulur. Yüzü­ğün kaşında: «Bih, mih, neh, mih, bih» yani: «Cömertlik en büyüklüktür, yoksa büyüklenmek cömertlik değildir.» yazılıdır.

Başkan kalbine kötü bir şey ve düşmanlık sokmama- lıdır. Çünkü başkanm ismi gibi kalbi de başkandır.

Başkan kalbini vezir yapmalı, faaliyetlerinde içtihat üzere olmalıdır. Müşavere etmeksizin bir işe başlamama- lıdır. Adaletinde ve insafında hiç kimseye muhabbet gös­termemelidir. Böyle durumlarda gösterilecek en küçük muhabbet ve dostluk, halk tarafından başkanm adalet kurallarına riayet etmediği şeklinde yorumlanır.

Vakur ve hilim sahibi olmalı, aceleci ve hafif meş­rep olmaktan çekinmelidir. Dünyada çok çirkin şeyler vardır. Bu çirkinliklerden üçü şu üç kimsede bulunursa daha çok çirkin olur :

I — Başkanlarda hiddet,

105

Page 105: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

II — Bilginlerde dünya ihtirası,III — Zenginlerde cimrilik.Başbakan Yunan Nuşirevan’a şunu yazıyor :«Sizde daimi olarak şu dört şeyin bulunması zaru­

ridir :I — Adalet, II — Akıl, III — Sabır, IV — Haya.Dört şeyi kendinizden uzaklaştırınız :I — Haset,II — Gururlanmak,m — Nekeslik,IV — Haksız yere düşmanlık.İnsanlar içinde şu üç grup sadık kimselerdir: Pey­

gamberler, iyi yola tutunmuş devlet Başkanları, Akimı kaybetmiş mecnunlar.

Başkanm sarhoşluk belirtisi ve delilik keyfiyeti şöy- lece anlaşılır: Bir Başbakan seçer, bütün işlerini ona tes­lim eder, başbakan bu fırsattan yararlanarak zenginliğin zirvesine ulaşır. Şayet bu raddeye gelmiş başbakanı tu­tup azlederse onun deliliğine hükmedilir. Böyle bir baş­kanm durumu, bir çocuğa gereken terbiyeyi verip ondan tam yararlanacak sırada öldüren ve onun yerme başkası­nı yeniden alıp yetiştirmeye uğraşan adama benzer.

Başkan, idaresi altında bulunan halkın, kendi poli­tikasını benimseyip benimsemediğini iyice anlamalıdır.

İnsanların çoğu çirkin fiilleri işleyip dünya gafletiy­le kendilerini kirletmişlerdir. Devrimizde Başkan’lar da dünya sevgisi ve mal elde etme kaygusuyla dolmuşlardır. Başkan, tabiatlarında kötülük bulunan kimselerin davra­nışlarından gafil olmamalıdır. Tarihte bazı anlar olmuş, bir insan çıkmış herkesi kendisine bağlatmıştır. Hz. Ömer devrinde mevcut olan adalet, huzur emniyet ve iç ba­

106

Page 106: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

rışı temin etmiştir. Hz. Ömer’in yaptığı muamele bugün­de olsa yine toplumun düzelmesi mümkündür. Zamanı­mızda Başkan tam bir politika ve otoriteye sahip değil­dir. Halkın kendi işiyle meşgul olması ve insanların bir­birlerinden emin olarak yaşaması için başkan halkının kalplerine korku sokmalıdır.

Hz. Ali’ye sorulur: «Hangi sebepten insanlara öğüt fayda vermiyor?» O şöyle cevap verir :

«Hz. Peygamber vefatına yakm, tavsiyede bulunur­ken üç parmağiyle işaret etti ve «ya Ali! Şu üçten sonra gelen halkın durumunu soruşturma» buyurdu.» Bazı sa­habe bu üç parmaktan gayenin üç ay, bazıları üç yıl ba- zılarıda üç yüz yıla işaret ettiğini söylemişlerdir.

Bu şekildeki başka bir soruya da şöyle cevap veril- iniştir' :«0 zamanda insanlar uykudaydı bilginler uyanık­tı, bugün büginler uykuda halk ise ölü vaziyettedir. Ölü­nün yanında uyuklayan dirinin ona ne faydam olur?.»

.......... +4- 4Başkan müşavereyi, kalbinde adalet duygusunu top­

lamış, görüş ve plânı bilginlerinkine uymuş görüş sahip­leri ve tecrübe görmüş kimselerle yapması uygun olur. Dinî meselelere bütünüyle saygılı olmalıdır. Hasan’ı Bas- ri’nin de belirttiği gibi: «Dinî işleri yücelten her başkanm halkının yanında işi yücelir» Allah’ını bilen kimseye Hz. Allah başka kullarının durumunu bildirir. Bu bakımdan başkanlarm değeri ve şerefi üç şeye bağlıdır:

I — Allah’a itaat üzere bulunmalıdır. Böyle olursa Allah kullarını ona yardımcı yapar.

II — Başkanm esas itaati ve kulluk kıvamı ancak insanların ileri gelenleri olan bilginlere muhabbetle mey­dana gelir.

--------------------------------------------------- İmam-ı Gazali

107

Page 107: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

III — Halkm hepsine ve bütün düşkünlere adalet göstermekle, şereflenir ve yükselir.

Bütün insanların şu dört şeyi muhafaza etmesi ve gereğiyle hareket etmesi gerekir :

I — Birinin hakkında düşmanlık beslerseniz bunu deruhte etmeye akimız ermiyorsa, düşmanlığınızı açıkla­yıp kendinizi düşmanın karşısına çıkarmayınız.

II — Fayda vermeyen işi bırakınız.IH — Hiç kimse kendi hanımiyle gururlanmasın.IV — Ne kadar çok olursa olsun malınıza itimat et­

meyiniz.Başkanda şu dört karakterin bulunması ve bunlara

riayet etmesi zaruridir:I — Direktiflerinde şaka yapmaktan sakınmalıdır.II — Yalan vaadlarda bulunup, kendisinden idare­

cileri ve halkı soğutmamalıdır.IH — Kanatkâr ve halkm gözünde ayıplanmıyan

bir Başbakan seçmelidir.IV — Suçlu ve gayr-ı ahlâki hayat yaşıyanlara şah­

si arzu ve kızgınlığını gidermek için değil, onları islâh et­mek için vermelidir.

V — Bütün halkm kalplerine sevgisini yerleştirip onları kendisinden hoşnut etmelidir.

VI — Halkına korku vermeksizin, ülke politikasını yürütmeii ve otoriter idaresini onlara kabul ettirmelidir.

VII — Daima kendisine güç ve otorite sağlıyacak şeylerle meşgul olmalı, fayda vermeyen şeylerden yüz çe­virmelidir.

VIII — Başbakanın hiyaneti görülmedikçe azlet­mekten çekilmelidir.

Başkan uyanık olmalı, arzusunu uyutmalı, eyaletle­

108

Page 108: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

rin kendilerine seçtikleri valileri kabullenmeli, vilâyetle­rin işlerini onlara bırakmalı, müfettişler göndertip dav­ranış ve tutumlarını kontrol etmelidir.

Zamanı gelmeden başbakanına bile sırrını vermeme­lidir. Bu davranışiyle bakanlar dikkatli hareket ederler­ken, halk ta onu gözlerine büyütür. Böyle bir durumda kendi hallerinde işleriyle başbaşa bulunan kimseler hu­zur içinde işlerine devam ederler, gayn meşru bir hayat yaşayanlar ise korku içinde bulunurlar.

En iyi başkan, karekter sahibi kimselerin, yöneti­minden dolayı rahat ettiği, karaktersizlerin ise korkuiçinde yaşadıkları kimsedir. Kötü Başkan ise bunun ak­sinedir: îyi karekterli insanlar korkulu bir hayat içinde bulunurlarken, kötüler ise istedikleri gibi yaşarlar.

Üç kimseden uzak durmak gerekir :I îyilik gördüğü zaman gizleyen, fakat küçük bir

hata görür görmez onu hemen yayan komşudan.II — Kocası yanında bulunduğu zaman çeşitli cil­

velerle onu kendisine çeken, kocası yanında bulunmadığı zamanlarda ise ona hiyanetlik eden kadından.

III — Kendisine sedakatla hizmet edildiği zaman bir karşılık vermeyen, küçücük bir kusur görünce onu hemen görevden uzaklaştıran Başkan’dan.

İnsanlar şu üç kimseden tamamiyle sakınmalıdır :I — Kendisinde zerrece Allah korkusu bulunmayan

düşmanından.II — Arkadaşı olmasına rağmen, bazan kendisine

karşı gaddarca davranmaktan sakınmayan kimseden.III — Hiç faydası olmayan, üstelik faydasını ve za­

rarım anlamayan Başkan’dan.Dünyanın en zor şeyi, kötü karekterli ve anlayışsız

bir başkanla dostluk yapmaktır.109

Page 109: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

Büzür Cümhür: «Başkan bir bahçıvan gibi olmalı­dır. Bahçıvan diktiğini korur, yok edici unsurları berta­raf eder. Başkan da idare ettiği halkını korumalı, kitle­nin düzenini sarsıcı bulunan mütecaviz, hırsız v.s. gibi kimseleri terbiye etmeli ve bunların faaliyetlerini engel­lemelidir. Bunların içinde bulunan anarşist tabiatlı kim­seleri, devlet hudutlarının dışına çıkarıp atmahdır.

Başkan kalpleri şenlendirmek istiyorsa idarecilere, subaylara ve din işlerini deruhte eden kimselerle dost­luk ve yakınlık kurmalı, savaşlardan uzak durma­malıdır. Halkm dilinde övgüye mazhar olmak istiyorsa, öğrencilerden yardımı kısmamali, akıllı kimselerden o l­mak istiyorsa fazilet sahibi ve bilgili kimselerin toplan­tılarından uzak bulunmamalıdır. Geçen örneklerde de be­lirtildiği gibi zulümle zafer elde edilemez, zorla nefes alan kimseden hayat ümit edilmez.

Bir maddenin temeline varmadan hüküm yürütenm .f;' . .

kimse alim olarak değil, cahil olarak nitelenir.Yapılan kötülüğe karşı iyilik yapmayan, üstün in­

san olmaya lâyık değildir.Ülkesine bakmayan başkanm yönetimi devamlı ola

maz.İlim ve anlama gücü olmayan biri, başbakanlık mer­

tebesine lâyık değildir.Maddî güçle düşmanına galebe çalamayan başkan,

hasmmda bulunmayan güzel bir ahlâkla ahlâklanırsa onu mağlûp etmiş olur.

Birinin başkasına dünyevî ve uhrevî bir fayda temin etmesi, onun dostluğunu, zarar vermesi onun düşmanlı­ğını kazanır.

110

Page 110: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Bir başkanın dürüst hareketleri, diğerlerinin ona itaat etmelerini,

Emanete riayet etmesi, başkalarının ondan emin ol­masını,

Adil davranışı, bütün kalplerin kendisine yönelme­sini,

Zulüm yapması, halkm kendisinden nefret edip uzak­laşmasını, cömertee davranış: halkm övgüsünü, cimrilik, yerilmesini,

İhmalkârlık: İşlerin aksamasını,Gayret: İşlerin meydana gelmesini,Tevazu: ahiretteki sevinci,Tedbirli olmak, ni’metin bekasmı,Yerinde susmak, otoriteyi, temiz ahlâk güzel iş yap­

masını,Sefihlerin davranışlarına, hilimle karşı koyma, on­

ları mağlûp etmeyi,Yumuşak davranma, üstün insan olarak adlandırıl­

mayı,Fayda vermeyen şeyi bırakmak, faziletli ve akıllı ol­

masını doğurtur.Başkanm gerekeni yapması, bütün halkm sevgisini

kazandırır. Bunu ihmal etmesi, değerini, otoritesini sar­sar.

Dostunun elinde bulunan şeye haset, basitliktir.İşlerin sonucunu düşünen ve gören kimse kurtuluşa

erer.Kendisine yapışan bazı işlere karşı yumuşak davran­

mayan, sonunda pişman.Her şeye sabırla karşı koyan, kazançlı.Çoğu durumlarda susan, bütün tehlikelerden salim

-------------------------------------------------------------- —----------- İmam-ı Gazali

olur.111

Page 111: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

Bir şeyden korkan ondan korunur.Bir işte ibret almak, diğer işlerde basiretle hareket

etmeyi kazandırır.Nefsinin arzusuna uyan, hüsranda kalır.İşlerinde aceleci olan, sonunda pişman, teenni eder­

se kurtulur.Akıllı ve zeki kimselere çoğu insan haset eder.Cahili dost yapan kimse, kendisini meşakkata atmış

olur.Olgun akim semeresi, bilmediği şeyleri öğrenmektir.Zillete düşen, kötü işlerinden dönmelidir.Başkasına kötülük yapan kimse pişman olup, kötü­

lük yaptığı kimse ile dostluk kurmalıdır.İşlerinden, tedbirinden ve akimdan dolayı, başkala­

rına tercih edilen kimse, susup zekâsmı ve aklım halk topluluğunda yaymamalıdır.

Başkan böbürlenme ve gururu kendisinden uzaklaş- firmalıdır. Çünkü bu iki sıfat sahibini faziletlerden yok­sun bırakır, kötülükleri kazandırır, bir diğerinin görüşü­nü kabul etmekten mahrum bırakır, müşavere ve bilgin­lerle görüşmeyi terk ettirir, sonunda bütün işlerde bir bozukluk eserinin görülmesine sebep olur.

Dört şeyin düzeltilmesi imkânsızdır :

I — Devlet işlerinde tedbirsiz hareket eden ve hal­kın durumundan habersiz olan başkanın durumunu,

II — Akrabalar arasmda olan düşmanlık ve didiş* meyi.

III — Vekilin vekile, bilginin bilgine, tüccarın tüc­cara, hakimin hakime, yani aynı meslekte olanların bir­birlerini çekememelerini.

112

Page 112: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gaz afi

IV — Akıl zayıflığı birinde görülmeye başlayınca, onun bütün işleri bir tarafa kalır. Bu durum alelade bir insanda olursa, bir zarar vermez. Fakat devlet hizmetin­de bulunan birinde bulunursa, bir çok büyük zararlara sebep olur.

îşte bu gibi şeyleri düzeltmek çok zordur.Eflatun: 2 «Düşmanmı mağlûp etmek arzusunda olan

başkan, çok konuşmaktan çekinmeli, içinden alacağı ted­birleri düşünmelidir. Akıllı, şerefli ve halkın kalbine gir­miş başbşkaniyle, yapacağı işleri konuşmalı, kendisine ulaştırılan haberler üzerine, onunla eğilmelidir. Bu has­letleri toplamış bulunan başkan düşmanının gözünü kor­kutur, hiç kimse de onda bir kusur göremez» demiştir.

Başkan devletin temelini dört kimse ile kuvvetlen- dirmelidir :

I — Bildiğini yaşıyan ve üstelik yerilmekten kork- mıyarak Allah rızası için İslâm’ı bildiren bilgine.

EL — Fakirlerle zenginleri bir tutan, başkanın direk­tiflerini yerine getirmekte kusur etmeyen ve insafı elde bırakmayan bir dürüst başbakanla.

m — Taşradaki cizye,3 öşür ve başka Vergileri âdilce alan müşfik tahsildarla.

IV — Çalıştırdığı memurların durumunu olduğu gibi rapor edip bildirecek, doğru sözlü ve akıllı görev­lilerle (müfettişlere).

Başkanın otoritesini günden güne arttıran şu altı şeydir :

I — Kötü tabiatlı ve kozmopolit kimseleri,EL —- Şüpheli bir inaca sahip olanları parlemento-

dan ve başka devlet işlerinden uzaklaştırırsa,

Devlet Balkanları S 113

Page 113: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlamıa

İÜ — Her an bir şeyler koparmak gayesiyle yakla­şan kimseleri huzurundan def ederse,

IV — Bulunduğu iş hakkmda hiç bilgisi olmayan kimseleri — Bunları devlet hizmetinde kullanmak kabir- dekilere komşuluk yapıp ihtiyacmı onlara arzetmek gibi­d ir— Meclisinden uzaklaştırmak.

V — Ahmak ve sefihleri (ırz ve namustan uzak ha­yat yaşıyanlan).

IV — Halkm durumunu başkana iletmedikleri hal­de, başkandan duyduklarını hemen onlara ileten kimse­leri parlementodan ve diğer devlet işlerinden uzaklaştır­mak.

Sokrat: «Başkanlığın devamlılığına sebep olan görü­nürdeki faktörler şu dört esastır :

I — Başkan din ile ilme gözünü dikerse halkının sevgisini kazanır.

II — Ülkesinin işlerinde çalıştırmak için memur kadrosunu yahut başbakanı değerli kimselerden seçer ve akıllı kimseleri kendisine yaklaştırırsa,

IH — Bir şeyler öğrenebilmek için bilginlere öğ ­renci olmayı kabullenirse ve kendisinin iyi bir şekilde anılması için faziletli bir hayat yaşamaya devam ederse.

IV — Dürüst başbakanından bilgi, hocasından ma’- rifet alırsa devlet işleri daimî surette ileri gider ve bir karışıklık meydana gelmez» demiştir.

Başkan adil olmalı, emrettiği şeyin mahiyetine ve etrafmdakilerin durumlarına vakıf olmalıdır. Çünkü baş­kanın yürüttüğü politika, adalete bakışı ve gayesi yakın­larının tarafından verilir. Bu sebepten başkanın bunları iyi seçmesi gerekir.

114

Page 114: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

)îmara-ı Gazalî

Hikâye :

İran devlet bakanlarından Geştaseb’ın Rast Ruşen isminde bir başkam varmış. Başkanm yakınları, başba­kanın aldığı tedbirleri ve faaliyetlerini sitayişle bahse­derlermiş. Bir gün gelir, halktan bir grup başkana O’nu şikâyet ederler. Fakat başkan bunları duymamazlıktan gelir.

Başbakan: «Başkanım! Bizim çokça adil davranışı­mız, halka az ceza verişimiz onlan azdırmıştır. Şöyle bir şey işitmişimdir: «Başkan adil olduğu zaman, halkı akıp gider». Bugün de durum öyledir, fesat kokusu onları ko­kutmuş tur, onların terbiyesini vermeliyiz, zecri tedbir­ler almalıyız, mütecaviz ve bozguncuları uzaklaştırmalı- yız.» der.

Başkan halkı onun eline teslim eder, O da rüşvetle onları soymaya devam eder. Halk günden güne zayıflar, durumları sıkışır ve hazine bomboş kalır.

Hiç beklenilmeyen bir zamanda başkanm bir düşma­nı belirir. Başkan askerlerini donatmak için hâzineye ba­kar. Fakat orayı bomboş bulur. Çok endişelenir, atma binip yola koyulur, uzaklarda bir koyun sürüsü görür oraya doğru yollanır. Orada bir çadırı, uykuya dalmış koyunlan ve asılmış bir köpek görür. Çadıra yaklaştığı zaman, içinden bir genç çıkar, ona selâm verir, gelişinin sebebini sorar ve gereken ikramda bulunur.

Başkan: «Şu asılı bulunan köpeğin durumunu bana anlatmadan yemeğini yemem» der.

Çoban: «Bu koyun sürüsü köpeğe teslim edilmiştir. Köpek bir gün bir kurtla karşılaşır, onunla arkadaşlık kurar. Artık köpek onunla geziyor ve onunla yatıyordu. Bir gün mer’anm sahibi geldi, hakkım istedi, bende otu­

115

Page 115: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna -

rup koyunları hesaplamaya başladım. Hesap eksik çıktı. Bir de baktım ki; kurt bir koyun kapıyor, köpek onun yanmda hiç sesini çıkarmıyor. Koyunlarm azalmasına sebep köpeğin olduğunu anladım. Böylece o emanete hi- yanetlik yapmıştı, onu asmak zaruri olmuştu» şeklinde anlatır.

Başkan bu hikâyeden ibret alır ve «Biz çobanız, halk bizim koyunlarımizdir. Onların durumlarını iyi anlamak için onlardan sormamız gerekir» der. Başbakanı ne ka­dar İsrar ederse de o hiç onun İsrarına kulak vermez ve onu astırır.

Ürdüşir4 şöyle demiştir :«Başkan önce kendi etrafındakileri islâh etmeli ve

dürüst olan kimseleri etrafma toplamalıdır. Bunu yapma­ya gücü yetmiyen başkanın, halka yönelmeye ne hakkı vardır» der.

Hz. Allah: «Önce en yakm hısımlarım uyar, sana uyan mü’minleri kanatların altma al» 5 buyuruyor.

Başkanın yanma güç belâ girmek, perde arkasmdan görüşmek ülkenin durumunu bozan ve başkam düşüren bir şeydir. Kolayca görüşme, halkm kalbinde bir sevgi meydana getirir. Görüşmenin kolaylaşması neticesinde devlet memurları halka zülüm yapamaz. Halkta birbirle­rine zulüm yapmaktan çekinir. Başkanla direk görüşme, onun bütün işlere vakıf olmasını sağlar.

Hikâye :

Şöyle anlatılır: Urduşir zekâ ve uyanıklığından do­layı bütün devlet işlerine vakıfmış. Yardımcıları sabah­leyin kendisine geldikleri zaman, bir gün önce her biri­nin ne yaptığını onlara söylermiş. Meselâ: «Sen dün ge­

116

Page 116: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazal!

ce şunu yaptın, şunu yedin, filân hanımınla yahut cari- yenle yattm» dermiş. Öyleki; yardımcıları, başbakana bir meleğin gelip onların ne yaptıklarını bildirdiğini zan­nederlermiş. Bu yüzden herkes dürüstçe bir iş yaparmış.

Aristo: «Başkanlarm en hayırlısı diğer kuşları ken­di etrafına toplamış bulunan kartal gibi olanı değildir. Yani başkan işlerin varacağı sonuç, hakkında son dere­ce uyanık ve görüş sahibi olursa kendi yanında veya dev­letin diğer hizmetinde çalışanlar da onun gibi olurlar. Böylece başkan ülkesinin durumunu düzene sokar ve va­tandaşlarının işleri de yolunda olur» der.

İskender6 şöyle demiştir: «Başkanlarm en üstünü kötü yolu iyi yolla, en şerlisi ise iyi yolu kötü yolla değiş­tirendir.»

Hikmet :

Perviz7 : «Şu üç kişiyi başkanın affetmesi ve kusur­larını bağışlaması doğru değildir» der.

I — Ülkesinin işini sarsıtan,II — Şerefini bozmaya çalışan,IH — Başkanın sırrını yayan.Süfyani Sevri: «En hayırlı başkan, ilim adamlarının

toplantısında bulunandır» der.Şöyle denilmiştir :Bütün eşya insanla, insan ise ilimle güzelleşir. Kıy­

metleri; akıl ve anlayışlariyle yücedir. Başkanlar için akıl ve ilimden daha hayırlı bir şey yoktur. İzzetin ve be­kanın devamlılığı ilimle, sevincin ve düzenin kalışı akılla­dır. İlimle aklı birleştiren kimse on iki meziyeti kendisin­de toplamış olur:

1 — Fıkıh (dini anlama), 2 — Edep, 3 — Allah kor-

117

Page 117: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

kusu, 4 — Emniyet, 5 — Sıhhat, 6 — Haya, 7 — Şef­kat, 8 — Güzel ahlâk, 9 — Vefa, 10 — Sabır, 11 — Hi- üm, 12 — Müdara (güzel muamele).

Başkanın iyi bir politika yürütebilmesi için bütün bunlara muhtaç olduğunu iyi bilmelidir. Akılla ilmin, şecaatla sabnn, ni’metle şükrün ve çalışmakla devletin beraber olması zaruridir.

Hikaye :

Yakup b. Leys’ın 8 hakimiyeti geüşip ismi her tara- rafta duyulmaya başlayınca zamanın halifesi ona bir ^mektup yazarak: «Sen alalâde bir insandın. Ülkeyi yö­netme hususundaki bu plânları nereden aldın» diye sorar. Ya’kup ona cevap olarak :

«Tedbiri bana veren mevlâdır. Ürdüşir’in resmi bel­gesinde şunlar yazılıdır:

«îlim sevgisi üzerine ayağım koymamış her şerefin sonu zillettir. Tam da olsa, kendisinde Allah korkusu bu­lunmayan her adaletin varacağı sonuç pişmanlıktır».

Hikâye :

Abdullah b. Zahir9 babasına: «Bu devlet kaç yıl de­vam edebilir ve idaresi ne kadar elimizde kalabilir» şek­linde sorunca, babası :

«Bu sarayda adalet ve insaf sergisi serildiği müd­detçe» cevabını verir.

Eb-ül-Hasan el-Ehvazi10 «Kitab-ül-Ferayîd vel-Ka- layid» adlı kitapta şöyle yazar: «Dünya saf bir su olarak tasvir edilemez ve kimseye kalmaz. Bu sebepten bugün-

* den yarm için bir azık al.»

118

Page 118: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

Hikâye :

Emevilerin son başkanı Mervan 300.000 mevcutlu als- kerlerini meydanda toplar. Başbakan «Ne büyük ordu!» diye hayret eder. Mervan:

«Sus, müddet bitince hazırlık fayda vermez. Süren dolunca büyük bir ordun da olsa yine de düşmeye doğru gidersin» der.

Soru ve Cevap :Başkanlığı elinden gitmiş bir başkana: «Yönetimin

neden elinden alındı ve ülke neden elinden çıktı» şeklinde bir soru sorulunca, O:

«Devlet ve kuvvete gururlanmam, müşavereden uzaklaşmam, ehliyetsiz kimseleri önemli işlere tayin et­mem, ihtiyaç anmda gereken çarenin ne olduğu hususun­da, fikrimin azlığı, acele istenen yerde acele etmemem, fırsat çıkınca değerlendiremem ve halkın ihtiyacını kar­şılamak için az çaba göstermem...» cevabını verir.

Sakıt bakana: «İnsanların en şerlisi kimdir» diye so­rulur: O da :

«Hırslarından dolayı gönderilen mektuplara hiyanet- lik yapan elçiler memleketin harap olmasma sebep olur­lar» der.

Hikâye :

İskender Mağrip başkam olan Dar b. Dar’a 11 bir el­çi gönderir. Elçi gider bir cevapla döner. İskender cevap­tan şüphelenir ve «bu ifadeler mektupta yok» der. Elçi *

«Efendimiz ben onları kulaklarımla duydum.»İskender, elçinin söyledikleri sözlerin aynen yazıl­

masını ve diğer bir elçiyle gönderilmesini emreder. Yeni

119

Page 119: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başmanlarına -

elçi cevabı mağrip başkanına sunar. Başkan gelen bu ikinci mesajı okur. Belirtilen şeylere dikkatla eğilir. İs­kender’e mektup yazar. Elçi mektubu getirince İskender alıp okur ve o sözleri sarfetmediğini anlar. Hemen eski elçiyi çağırır, kendisine kızar.

Elçi: «Başkan beni iyi karşılamadığından bunlan kendi kendime uydurdum» der.

İskender: «Sübhanellah! Demek ki biz seni işlerini düzene sokman, bizimkilerini bir tarafa atman için gön­dermişiz. Şayet o başkan sana itibar etseydi, yanlış ha­reketlerini bize iyi olarak anlatacaktın» der ve boynunun kesilmesini emreder.

120

Page 120: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

I

ALTINCI BÖLÜM

DARLIĞI GİDERME

Başkan, halkı bir darlıkla, bir zorlukla ve bilhassa bir kıtlıkla karşı karşıya bulduğu zaman, devlet hâzine­sinden onlara yardım edip onları kurtarmalıdır. İdareci­lerden biri halkı bir afetle karşı karşıya bulduğu zaman, bunu hemen devlet başkanma bildirmelidir. Haber alır almaz devlet Başkam’da hemen gereken tedbiri alırsa, başkanın halk yanında prestiji fazlasiyle artar. Aksı olursa halk memnuniyetsizliğini izhar eder ve başkana beddua ederler.

Üst kademedeki devlet memurlarının alt kademede bulunan devlet memurlarına baskı yapmamaları gerekir. Hak olan şeyleri göstermelidirler. Başkanlarma itaat edip isyandan kaçınmalıdırlar. Hz. Allah: «Ey inananlar! A l­lah’a itaat edin, peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin» 12

Hz. Allah bir adamı başkanlık gibi üstün bir merte­beye getirir o da O’na ve Hz. Peygambere itaat ederse ismi yücelir. Başkan bu ni’mete şükretmeli, Rabbına ita­at etmeli, emredilen adalete ve ihsana bağlanmalı, ve mazlumların iniltisinden korunmalıdır. Hz. Peygamber: «Mazlumun duasından sakının. Çünkü mazlumun duasiy­le Allah arasında perde yoktur» buyuruyor.

121

Page 121: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İKİNCİ KISIM:

Başkan yardımcısına üç şeyle muamelede bulunma­lıdır :

I — Onda kötü bir şey (belirince, bir sürçme bulun­ca ceza vermede acele etmemelidir.

II — Zengin olduğu ve ülkedeki hizmeti geniş bir alana yayıldığı zaman başkan onun hizmetine ve serveti­ne göz dikmemelidir.

III — İhtiyacını bildirdiğinde hemen onu giderme­lidir.

Başkan Başbakanı üç şeyden ahkoymamahdır :I — İstediği an kendisini görmek ve görüşmekten.II — Bozguncu kimselerin başbakan hakkında söy­

lediklerine kulak vermemek.III — Dürüst başbakanından sırlarını gizlememek.Başbakan, başkanm sırlarının muhafızı, iç işlerinin

tedbircisi, şehirlerin ve hâzinelerin imaretcisi, memleke­tin süsü ve asayişin koruyucusudur.

Başkan şu altı grupla herhangi bir hususu müşavere etmemelidir :

I — Bir hususta ihtisası olmayan kimselerle,II — Kadın grupuyla çok oturup onlarla haşır neşir

olanlarla,n i — Zaman zaman şahsî ihtiyaçlarım başkana bil­

direnlerle,IV — Toplantılarda sesi pek hafif çıkanlarla,V — Homoseksüellerle,VI — Cevap vermeye cesaret edemiyenlerle.

Devlet Başkanlanna-------------------------------------------------------------------

122

Page 122: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

Bakanlarla görüşme :

Başkan, vekilleriyle istişarede bulunacak olursa, on­ları teker teker dinlemeli, ayn ayrı görüşlerini almalıdır, îran başkanlarından biri vekillerini huzuruna toplar ve «şu hususta görüşünüz nedir?» diye sorar. Vekillerden biri ayağa kalkarak :

«Allah sıhhatlar versin. Siz başkanlık usulünü boz­dunuz. Bu sebepten bakanlarınızın görüşlerinde isabet etmiyecekleri apaçıktır» der. Bunun üzerine başkan :

«Başkanlık usulünü ihlâl ettiğimizin sebebi nedir?» diye sorunca bakan: «Başkamın! Size gerekli olan bizle- ri birer birer çağırtıp görüşümüzü sormaktı. Bize düşen­de akıllarımızın erdiği kadar söylemekti. Fakat şimdiki durumda biz aydınlatıcı bir şey söyliyemeyiz.» şeklinde cevap verir.

Başkan bakanın uyarmasına göre hareket eder.Nıışiveran oğluna: «Oğlum! Başbakana ikramda bu­

lun. Çünkü O, sana uygun olmayan işe nza göstermez» demiştir.

Başbakan hayre yönelmeli, şerden kaçınmalıdır. Başkanı güzel inançlı, halkına karşı şefkatli olduğu za­man her hususta ona yardımcı olmalı ve hayırlı faaliyet­lerini arttırmasını söylemelidir. Başkan kindar ve şefkat­siz ise, başbakan tatlılıkla onu azar azar yola koymaya çalışmalı ve onu tertemiz bir yola koymaya uğraşmalıdır.

Başbakan, dünyanın devamlüığmın başkanla olaca­ğım, onun hayırsız şeylere önem vermiyeceğini ve her in­sanın ona muhtaç olduğunu bilmelidir.

Behram’a: «Başkanm idaresini tamamlaması vebaşkanlık süresini sevinçle geçirmesi için kaç şeye muh­taç olduğu sorulur. O da :

123

Page 123: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

«Yedi arkadaşa muhtaçtır» :I — Sırrını kendisine açacak, bir mesele hakkında

görüşebilecek ve işlerini yürütebilecek bir başbakana,II — İhtiyaç anında onu kurtaracak sür’atlı bir ata,İÜ — Kesici bir kılıca,IV — Koruyucu silâha,V — Yükü hafif pahası çok mala,VI — Kederini giderecek, yalnızlığında arkadaş

olacak güzel ahlâklı bir kadına,VII — Stok edilmiş azığa.»Hikmet :Ürdüşir: «Başkan yanma aldığı şu dört kişinin kıy­

metini bilmelidir» der :I — Emin bir başbakana.II — Bilgili kâtibe.III — Şefkatli muhafıza.IV — Öğüt veren bir nedime.I — Başbakan emîn biri olursa, ülkenin bekasına ve

selâmetine.II — Kâtip bilgili biri olursa bu başkanın aklına ve

vekarma.III — Muhafız şefkatli biri olursa, — halkın baş­

kanla görüşmesine imkân Bağlıyacağından— halkın baş­kana kızmamasına.

IV — Nedim öğüt veren biri olursa bu durum işim intizamına ve yararına delâlet eder.»

Hikmet :

Mubed Mubezan 1 şöyle demiştir :«Saltanatın muhafazası, ancak öğüt veren ve işlerde

yardımcı olan hayırlı arkadaşlar sayesindedir. Hayırlı

124

Page 124: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

J tmam-ı Gazal!

arkadaş, başkan muttaki olduğu zaman fayda verir. Çün­kü önce asim (kökün) sonra daim iyi olması zaruridir.»

Başkanın mütteki olmasının anlamı: Doğruluğu ve sağlamlığıdır. Bu da başkanm diğer işlerinin doğru olma­sı yanmda çalışanları ve halkı düzeltmesi için iş ve sö­zünde doğru olmasıdır. Kalbinin Allah’a güvenmesi, gü­cünün, takatinin, düşmanlarına karşı kazandığı zaferin gayesine eriştirir. Bu zaferlerin Allah’tan olduğunu bil­meli ve kendini beğenmemelidir. Şayet kendini beğenir ve gururlanırsa aşağıdaki hikâyede de anlatıldığı gibi he-

' lâkından korkulur.

Hikâye :

Hz. Süleyman, saltanat tahtının üzerinde oturmuş, rüzgâr o’nu havada sevkediyormuş. Gururla ülkesine in­sanların, cinlerin itaatma, büyük siyaset ve heybetinden dolayı onlarm bağlılığına böbürlenerek bakar. Taht bir­denbire sarsılır * ve devrilmeye doğru yönelir. Hz. Süley­man’ tahta «doğrul» der. Tath konuşur ve «Sen doğ­ru olunca bizde doğru oluruz.»

Aynı şekilde Hz. Allah: «Bir millet kendini bozma­dıkça Allah onlarm durumunu değiştirmez. Allah bir mil­letin fenalığını dileyince artık durdurulamaz. Onlar için Allah’tan başka hami de bulunmaz2».

Başbakan akılı, bilgili ve ihtiyar olmalıdır. Çünkü genç akıllıda olsa ihtiyar gibi tecrübeli olamaz. İhtiyar yalnız birinden değil, bir çok insanlardan zamanla tec­rübeler almıştır.

Başbakan, başkanm ve idarenin süsüdür. Süsün pis­liklerden arınmış, temiz ve düzgün olması gerekir. Bü­tün işlere bakabilmesi faaliyetlerinin övülmesi ve iyi bir

125

Page 125: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Baş kanlarına -

tutuma sahip olabilmesi için şu beş şeye muhtaçtır .I — Güzel şeylerin kendisine belirlenmesi için ilim,

II — Hiç bir şeyden korkmaması için şecaat,EH — Doğru olmayan hiç bir işi yapmaması için

sedakat,IV — Ölünceye kadar başkanın sırrım saklaması,

(Ürdüşiir: «Başbakan, susan, yumuşak kalpü, yiğit ge­niş tabiatlı, güzel sözlü, güleç yüzlü; utanan, susması gereken yerde susabilmeli ve yeri geldiğinde konuşabil­melidir» demiştir.

V — Bunlarla beraber — Tutumunun iyi, nefsinin temizlenmesi için mütteki olmalı ve inanç bakımından güzel olmayan her şeyi nefsinden atmalıdır.

Bütün başkanlara, başbakanları sevimli onlara şef katlıdırlar. Başbakanın düşmanları dostlarından daha çoktur. Dostlarının çekememezliğine, düşmanlarının onu harcamak için yaptıkları çalışmalara ve hakkında çıkartı - lan dedikodulara başkan kulak vermemelidir.

Zeki kimseler şöyle demişlerdir:«Birine bir şey verdiğinde, yaptığım sayıp dökersen

bu yaptığın melanet, verdiğin şer olur.»Başbakan ve bilhassa başkan yaptıkları her iyi şeyin

başkanlığın şerefini yükselteceğini ve hakimiyeti geliş­tireceğini iyi bilmeüdirler.

Başkanm ülkesinde en büyük karışıklık iki işten do­layı doğar:

I — Hain başbakandan,H — Başkanm niyyetinin bozuk ve kötü olmasından»

Sulh Yolunu Tercih:

Nuşirevan şöyle demiştir:

126

Page 126: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

«Başbakanların en kötüleri başkanı harbe çeken ve durum harpsiz halledileceğine rağmen onu savaş alanına sürükleyendir.

Bilgisiz bir başkana sahip başkan, görünmesine rağ­men yağmur getirmiyen bulut gibidir.»

Aristo: «Birinin harpsiz ve zorlamaksızm yerine ge­tirdiği her iş, harp ve kızgınlıkla yerine getirmesinden daha hayırlıdır» der.

Bir yerde herhangi bir düşman kendisini gösterdiği zaman, şayet diplomatik yazışmalar ve bazı hal çevreleri bir sonuç vermezse o zaman devlet başkam askerî gü­cünü kullanmalıdır. Askerleri hezimete uğradığı zaman hemen onları muahaza etmemeli ve onları öldürmede ace­le etmemelidir. Çünkü diriyi öldürmek mümkündür. Fa­kat öldürüleni diriltmek kabil değildir. Bir insanın olgun bir hale gelmesi en azından kırk yıla bağlıdır.

Başbakan, harp meydanmda korkusuzca harp eden askerlerini kendisine yaklaştırmak ve onu diğer askerle­rin önünde mükâfatîandırmalıdır. Askerî mühimmatı de-* ^polamalı, silâhlan kahramanlara vermelidir. Oıüara en gü­zel bir şekilde hitap etmeli, sertlikten kaçınmalı, iltifatlı ce­vaplar vermelidir. Çünkü, geçmişte bir çok başbakanları askerler öldürmüşlerdir.

Allah’ın başkana, dürüst, öğüt verici, yol gösterici bir başbakan vermesi onun şerefinin yücelmesine ve sea- detine sebeptir. Hz. Peygamber :

*

«Allah bir başkana hayır düediği zaman ona dürüst ve öğüt verici bir yardımcı verir: Unuttuğu zaman ha­tırlatır, yardım istediği zaman ona yardım eder» buyu­ruyor.

Başbakan, fakirlerin, tüccarlann ve diğer sanayi kol-

127

Page 127: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Baştanlarına

lannda çalışan kimselerin durumunu olduğu gibi baş­kana bildirmeli ve müşkül durumda bulunanların durum­larım arzetmelidir.

BAŞBAKANLIĞIN KADRİNİ BİLME:

Hikâye:Biri Mansur’a 3 gelir ve «Başbakanınız filân mahalle

de bulunan bahçemi gasbetti. Şimdiki durumda perişan bir vaziyettedir» der. Mansur başbakana döner:

«Kalk bu davaya burada bakılsın» der. Gayet zeki alan başbakan hemen: «Müminlerin Başbakanı! Bu ada­mın zerrece bahçede bir ilgisi varsa, bahçeyi ona bırakıyo­rum, şayet benimse ona bağışlıyorum. Ben mahkemede bu davacıyla beraber durmak istemem. Çünkü bana tev­di ettiğiniz başbakanlık görevini, yüzbinlerce bahçeye değiştirmem» şeklinde müdafaasını yapar.

Mansur: «Başbakan! Şayet bir bahçe için başbakan­lığın kadrini düşürseydin seni Öldürtürdüm. Gayem seni tecrübe etmekti. Demek k i; başbakanlık görevini «müd­rik insanlar yönetimimde varmış» der.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Kâtipler ve onların takip edeceği yol Bilginler, «kalemden daha üstün bir şey yoktur.»

demişlerdir. «Çünkü onunla geçmişin ve geçenlerin su­nulması kabil olur». Bizzat Allah'ın O’nun üzerine yemin etmesi onun üstünlük ve şeref indendir:

«Nun; kalem ve onunla yazılanlara and olsun!» «Oku! kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren

Rabbın en büyük kerem sahibidir» 2.

128

Page 128: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

Hz. Peygamber: «Allah’m ilk yarattığı kalemden» buyuruyor.

Abdullah ibni Abbas, Hz. Yusuf’un «Beni memleke­tin hâzinelerine memur et, çünkü ben korumasını ve yö­netmesini bilirim »3 ayetinin tefsirini Yeryüzünün hâ­zineleri üzerine beni vekil yap, ben kâtip ve hesapçıyım» şeklinde yapar.

Şöyle denilmiştir:«Kalem sözün kuyumcusudur»îbni mu’tez: «Kalp madendir, akıl cevherdir. Kalem

kuyumcudur ve hat sanattır» demiştir.Calinos4 şöyle der: «Kalem sözün doktorudur.»İskender: «Dünya iki şeyin üstündedir: Kılıç ve ka­

lem. Kılıç kalemin altındadır. Kalem öğretmenlerin ser­mayesidir. Uzak ve yakında bulunan bütün insanların görüşü, onunla bilinir. İnsanm zamanı dardır. Kitaplara bakmazsa olgun bir akla sahip olamaz. Çünkü insan öm­rü bellidir. Yine şurası da bir gerçektir: İnsan kalbinde her şeyi muhafaza edemez. Kılıç ve kalem bütün eşyada hakimdir. Şayet kılıç ve kalem olmasaydı dünya ayakta kalmazdı.

Kâtibin bir hizmeti deruhte etmesi için her şeyi bil­mesi şart değildir. Eski filozof ve devlet başkanları:

«Katip 10 şey bilmelidir:I — Suyun uzaklığım yer altmdaki suların yer üstüne

yakınlığım,II — Kış ve yaz aylarında, gece-gündüzün uzaması

ve kısalmasını, güneş, ay ve yıldızların seyir durumlarım — Toplama, karşılama, hesap, takvim ve ziraat­

çılara uygun olan şeyleri,IV — Tıb ve ilaçlan,

129

Page 129: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

V — Rüzgarların esişini, şimal ve cenup rüzgarlarrnı,

VI — Şiir ve kafiye bügisini,VII — Temiz ruhlu, hoş karşılayıcı olmalı,V m — Kalemin yapıldığı maddeyi, yontulmasını ve

iyi yazmayı bilmelidir.IX — Hangi harfi uzatacağını, hangisini birleştire­

ceğini bilmelidir.X — Hatların arasmı açık bırakmalı ve her harfin

hakkmı vermelidir.

DÖRDÜNCÜ KISIM:

filozofların hikmetlerini bildirmeye dairdir:Hikmet; Allah’tan bir atiye ve kudretinin bir esen

olup düediği kullarına verir. Sokrat şöyle der:«Allah’ın hikmet verdiği kimse, — şayet bunun kad­

rini bilirse— kendini korur. Hikmetin meyvesi, rahat ve yüceliktir. Mala düşkün olmanın meyvesi ise yorgunluk ve belâdır»

İbni Mukaffa1: «Hint meliklerinin çokça kitapları vardı. Öyleki; bunları fil üzerinde taşırlardı. Bunların özetlenmesini filozoflarına emrettiler. Bilginler onları özetlemek için toplandılar ve onları dört kelime içinde özetlediler:

I — Melikler için: Adaletn — Halk için: İtaatIH — Nefs için: Çok acıkmadan yememekIV — Şan için.. Kendisinden başkasına bakmamak.

Devlet Baştanlarına--------------------------------------------------------------------

130

Page 130: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Hikmet:2

Bazı filozoflar şöyle demişlerdir:I — Bilir, bildiğini yapar. Bu bilgindir, ona uyunuz.II — Bilir, bildiğini yapmaz. Buna uyulması doğru

olmaz.Ut — Bilmiyor fakat dinliyor. Bilmediği için irşat İstiyor. Onu irşat ediniz.IV — Bilmiyor ve üstelik dinlemiyor. Bu cahüdir,

ondan salanınız.Birine sorarlar: «Hangi şey en yakındır?»— Ölüm— Hangi şey en uzaktır?— Arzu.Ahnef b. Kays şöyle demiştir:«İki şey vardır ki; çaresi mümkün değildir.a) Bir iş olunca, onu geriye,b) Geride kalınca ileriye döndermenin çaresi yok­

tur.Lokman Hekim3 oğluna:«İki şeyi koruyunca, sonunda kayıplı çıkmazsına) Yaşayışın için paramb) Ahiretin için dinini

Hikmet:

Nuşirevan Büzüm Cümhürden sorar.«Hangi sebepten dolayı dostun, düşman düşmanın

dost olması mümkündür.Şöyle cevap verir:«Binayı harap etmek, harabı ta’mir etmekten, sağ­

lam camı kırmak, kırıldığı zaman onu yapmaktan daha

----------------------------------------------------------------------- ’ lmajn-ı GanalI

131

Page 131: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarm a

kolaydır. Cismin sıhhata kavuşması ilâçları geregi gibi kullanmaktan, sarsılması ilaçları, tevbeyi terkedip şeh­vete ve üzüntüye tutunmaktandır. Nefsin arzularına mu­halefet ve onu kırmak ateşe girmekten daha hayırlıdır.

Hikmet:

Filozoflardan biri dünyayı gezerek insanlara şu altı cümleyi öğretirmiş.

I — İlmi olmayanın dünya ve ahirette şerefi,II — Sabrı olmayanın dinde selâmeti,IH — Bir adam olursa,IV — Takvası olmazsa Allah’m yanmda değeri,V — Cömert olmayanın malından bir nasibi,VI — Nasihati olmayanın Allah’ın yanmda delili

yoktur.

Hikmet:

Büzür cumhüre :sorulur: Hangi izzet zilletle bitişik olur?»

Şöyle cevap verir: «Başbakana hizmette, hırsta ve şefkatta»

«Ülkenin gelişmesi nasıl olur?» diye sorulur.«Faal çalışmaların çoğalmasını emretmekle»«Cömert kimdir?»«Verdiğini hatırlamıyandır.»Soru: İhsanlar mal için neden kendilerini yok eder

ler?.Cevap: Çünkü onlar malı eşyanın en hayırlısı zanne­

derler. Malın yalnız hayır için istenilebileceğini bilmezlereSoru: Ruhtan daha üstün bir şey varmı ki; insanlar

132

Page 132: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

ruhlarım hiç çekinmeden bu uğurda verirler?Cevap: Üç şey ruhtan daha üstündür Din, kin ve zor­

luklardan kurtulma.Soru: Hangi şey ilmin, keremin ve şecaatin zineti

olur ?.Cevap: İlmin süsü doğruluk, keremin süsü güler yüz­

lülük ve şecaatin süsü kudretli olduğu anda affetmektir.Yunan şöyle der:Üç şey belâların büyüklerindendir: Az malla birlikte

aile fertlerinin çokluğu, kötü komşu, namus ve vekan ol­mayan kadm.

Dünya ehü, dünya işlerinin yirmibeş kısım olduğuna ittifak etmişlerdir:

Beş kısmı kaza ve kadere bağlıdır:Kadm, çocuk, mal, başkanlık ve mevkiBeşi çalışma ve kazanca:İlim, yazma, binicilik, cennete girme ve ateşten kur­

tulma.Beşi insan tabiatına:Vefa, müdara, tevazu, cömertlik ve doğrulukBeşi adete bağlıdır:Yolda yürüme, yeme, uyku, cima, küçük ve büyük ab-

dest yapma.Beşi irsidir:Güzellik, güzel ahlâkı, ülûvvü himmet, gurur, denaetŞöyle denilmiştir:Üç çetin şey vardır ki; akıllı kimselerin onları unut­

ması doğru olmaz.I — Dünyanın faniliğini,II — Sonunun geleceğiniİÜ — Zamanm mihnetlerini

----------------------------------------------------------------------------- lmam-ı Gazali

133

Page 133: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

Hikmet:

Hekim şöyle demiştir:Beş şeyin değeri kaybolur:I — Güneşin doğuşundan sonra LâmbanınH — Çorak topraklarda yağmurun.IH — Körün yanında güzel kadınınIV — Tokun yanında tatlı yemeğinV — Zalimin karşısında Allah kelâmının.İskender'e «hocana niçin babandan fazla ikram edi­

yorsun» diye sorduklarında, o şöyle cevap verir: «Ba­bam fani hayata gelmemin sebebi, hocam ise bakideki ha­yatımın sebebidir. İstediğin şekilde zaman seninle yürü mezse, sen onunla yürü. İnsan zamanın kölesidir. Zaman ise insanın düşmanıdır. İnsanın aldığı her nefes onu o miktar hayattan uzaklaştırıyor, ölüme ise yaklaştırıyor.»

Hikmet:*

Filozoflardan bir grup Büzür Cümhür’e şunu söyler­ler:

«Ruhlarımızın ve cesetlerimizin faydalanacağı hik­met kapılarım bize tanıt ki; onlara göre hareket edelim, bize zarar verecek şeylerden de o sayede uzaklaşalım. Al­lah söyliyeceğin şeylerden dolayı seni mükafatlandırsın»

0 şöyle konuşur:«Bilin ve inanınız ki; dört şey gözün aydınlığını ar­

tırır. Bakışını sonsuzlaştırır. Dört şeyde aydınlığını azal­tır. Dört şey vücudu yağlatır ve şişmanlatır. Dört şey kalbi diriltir ve dört şey de onu öldürür.

Gözün aydınlığım arttıran dört şey:1 — Yeşillik

134

Page 134: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Irnam-ı dazâM

n — Akan su Ut — Tertemiz su IV — Dostların yüzlerine bakmak Aydınlığını azaltan:I — Tuzlu yemek yemekII — Sıcak su başa dökmekIII — Güneşin ziyasına bakmakIV — Düşmanını görmek.Vücudu sıhhatli yapan:I — Yumuşak elbiseII — Kalbi üzüntüden uzaklaştırmak EH — Güzel kokuIV — Sert yatakta yatmakVücudu zayıflatan:I — Güneşte kurutulmuş et yemekII — Çokça cinsî münasebet m — Hamamda fazla kalmakIV — Akşam namazı vaktinde uyumak ve sert el­

bise giymek.Vücudu sıhhatli yapan:I — Vaktinde yemek yemekII — Eşyanın ölçüsünü muhafaza ILI — Zor şeylerden çekinmekIV — Gereksiz üzüntüyü bırakmak Vücudu yıpratan:I — Zor yollarda yürümeII — Haşin ata binmeIII — Yorgun yorgun yürümeIV — İhtiyar kadınla cinsi münasebetKalbî dirilten:I — Faydalı akü

135

Page 135: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

II — Bilgili üstad m — Emin ortak IV — Yardımcı dost Kalbi öldürenI — Şiddetli soğukII — Zehirin hareretiIII — Kötü dumanIV — Düşman korkusu.Sokrat «Beş şey insanı helâka götürür» der.I — Dostların aldatmasıII — Bilginlerden yüz çevirmeIII — Kişinin kendine hakaret etmesiIV — Seviyesinde olmayanlara karşı böbürlenme

ihtimaliV — Arzuya uyma.»Hipokrat4 şöyle demiştir:«Beş şey beş şeyden doymaz:I — Kadm erkektenII — Göz bakmaktan m — Kulak haberdenIV — Ateş odundanV — Bilgin bilgiden

Hikmet:

Bir filozofa sorulur.— Dünyada en acı ve en tatlı şeyler nelerdir? A1 ^— En acı şeyler: Sert söz işitmek, mahkum edici

din ve el darlığıdır.En tatlı şeyler: Çocuk, güzel söz ve kolaylık göster-

mektir.Soru: Ölüm ve uyku nedir?

136

Page 136: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

Cevap: Uyku hafif bir ölüm, Ölüm ise ağır bir uyku­dur.

Soru: Zenginlik nedir? t . 4 .. , ,Cevap: Kanaat ve Rızadır.Soru: Aşk nedir?Cevap: Ruhim hastalığı, ve insanın hasret içinde

ölmesidir,Aristo’ya «Hangi dost daha itimada şayan ve han­

gisi daha müşfiktir diye sorulur.«Köklü arkadaşlık daha itimatlı, eski dost daha üs­

tündür.» cevabım verir.Calinos şöyle der:«Altı şey unutmayı getirir:I — Sert söz işitmek XX — Durgun suya işemek IH — Ekşi ve acı ot yemekIV — ölünün yüzüne bakmakV — Çok uyumak • ̂ oyVI — Harap yerlere fazla bakmak.

* ilâç kitaplarında şunlar yazılıdır:Unutma altı şeyden doğar:I — Balgamn — Kahkaha ile gülme IH — Tuzlu ve yağlı et yemeIV — Çokça cinsî münasebetV — Yorgunluğa rağmen uyumamakVI — Rutubetli şeyler.

Hikmet:• r>

Eb-ül-Kasım el-Hekim şöyle der:Dünyanın fitneleri üç kimseden doğar:

137

Page 137: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

I — Haberi verenlerdenII — Haberlere kulak kabartanlardann — Haberlerin arkasında hemen koşanlardanBu üç grup melanetten kurtulamazlar.

r , i - ' < \ v } v ‘‘ - , ,

Hikmet:

Şöyle denilmiştir:«Üç şey üç şeyle bir arada bulunmazI — Arzulara takılmakla beraber helâl yeme,II — Kızgınlıkla şefkat,İÜ — Çok konuşmanın yamsıra doğru sözlülük»Filozof Büzür Cümhür şöyle der: «Bütün sıkıntılar­

dan kurtulmak istiyorsan ahlâkım çocukların ahlakına tahvil et.»

«Onlarm ahlâkları nasıldır!» diye somılunca o şöyle cevap verir:

«Çocuklarda beş haslet vardır: Şayet bunlar büyük­lerde bulunsaydı, bir sıkıntıları kalmazdı. Çocuklar nzık için endişelenmezler, hastalandıkları zaman Rab’larma şikayette bulunmazlar, topluca yemek yerler, kavga yap­tıkları zaman birbirlerine kin tutmazlar, korkarlar, bunu az bir korku ve gözyaşlariyle gösterirler»

Hikmet:

Vehb b. Münebbih: 5 «Tevratta yazılı dört söz var-/ > & t\ ç*dır» der. «Kendisinde vera’ (Haramdan sankmma) bu­

lunmayan her alim hırsız gibidir. Aklı olmayan kimse hayvanla denktir.»

Ahnef b. Kays: «Başkanlarda dostluk, yalancüarda vefa, haset edende rahat alçak kimselerde mürüvvet [*] ve kötü ahlâklıda büyüklük yoktur.» der.

138

Page 138: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Hikmet:

îmariı-ı GâzikU

Bûzûr Cumhur şöyle der:«Sıhhat dörttür: Din, mal, beden ve ailenin sıhhati» Dinin sıhhati üç şeyden ibarettir:

I — Arzuna uymaman,II — Allah’ın emirlerini yapman,

III — Başkasma haset etmemen.Malın sıhhati üç şeye bağlıdır.I — Dikkatli olarak muhafaza etmek,II — Emaneti vermek,

İÜ — Zekatım hakkiyle vermek.Bedenin sıhhati üç şeydedir :I — Az yemedeII — Az konuşmada,III — Az uyumadaAilenin sıhhati üç şeydedir:I — Kanaatda,II — îyi geçinmede,İÜ — Allah’a itaati muhafaza etmek.»Hatem-ül-Isam’a «Bizden öncekilerin buldukları sea-

deti bizim bulamamamızın sebebi nedir?» diye sorulur. O’da şöyle cevaplandırır:

«Siz de beş şeyi yerine getiriniz: Öğüt veren öğret­men, uygun arkadaş, devamlı hamd, helâl kazanç ve mü­sait zaman.»

Hikmet:

Filozoflara «Halk arasında hangi şeyin daha büyük olduğu» sorulur. Onlar da :

«Çokça tedbir, büyük ölçüde ihtiyaç gidermesine rağ­

139

Page 139: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

men değeri yoktur. Kul, fakirlikten başka her şeye düş­kündür, fakat hiç kimse fakir olmayı arzulamaz. Çünkü insanların hepsi zengin olmak isterler. Hiç kimse keder istemez, hepsi sevinç isterler, refaha düşkündürler. Hiç kimse ölüme düşkün değildir. Zira hepsi yaşamaya düş­kündürler.» cevabını verirler»

Eb-ûl-Kasım el-Hekim : «Kulun helâkı iki şeyden do­layıdır» der.

I — Ma’siyet,II — Alimlerin görüşlerinden yüz çevirmek.

Hikmet:

Halkm belaya uğraması üç kimse yüzündendir.I — Sapık bilginler,

H — Ahmak idareciler,IH — Hiç kimseyi çekemiyenler.Şöyle denilmiştir:Aslen cimri olandan vefa, tama’kârdan sağlamlık

bekleme.Hekim şöyle der :«Bu zamanda iki şey tuhaf olmuş: Dîn ve fakirlik.»

Hikmet:

Üç şeye aynı tarzda bakmak gerekir.I — Fakire kibir gözüyle değil, tevazu gözüyle,

II — Zenginlere çekememezlik gözüyle değil, öğüt verme gözüyle,

HI — Kadınlara şehvet gözüyle değil, şefkat gözüyle.

Hikmet:

Vehbi, b. Münebbilı «Tevrat’ta günahın anasının üç şey olduğunu okudum» der.

140

Page 140: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

- lmam-ı Gazali

«Kibir, hırs ve haset.Bunlar da beş şeyin neticesinden meydana gelir.

I — Çok uyuma,II — Çok yeme,

III — Vücut rahatlığı,V — İnsanların Övgüsü.

IV — Dünya sevgisi,Üç şeyden kurtulan kimsenin yeri cennettir:

I — Minnetten. (Verdiğine minnet etmez),II — Zahmet (Halka zahmet vermekten çekinir.)

133 — Rüsvaylık (Birinde bir kötülük gördüğü zamau onu kınamaz.)

Hikmet:

İbn-ül Kary’e Hoccac’ın yanma gittiği zaman Hoccac O’na şunları sorar:

S — Küfür nedir?C — Ni’mete fazla sevinmek,S — Rıza nedir?C — Allah’a emirlerine boyun eğmek; ve kötülükle­

re sabır.S — Sabır nedir?C — Kızgınlığı tutma.S — Hilim nedir?C — Güçlü anda şevkatli davranmak,S — Kerem nedir?C — Dostluğu koruma ve haklan yerine getirmek S — Kanaat nedir?C — Açlığa ve elbisesizliğe sabır S — Zenginlik nedir?C — Basit vasıtasıyla, küçük olan şeyi büyütme

141

Page 141: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

S — Hamiyet nedir?C — Kendinden aşağıda bulunanı başı üstünde dur­

durmak.S — Şecaat nedir? IC — Düşmanların, kâfirlerin yüzüne hamle yapmak

ve savaş mevziinde sebat etmek.S — Akıl nedir?C — Doğru konuşmak ve insanları sevindirmek S — Adalet nedir?C — İsteğini bir tarafa atıp, gidiş ve inancım sağ­

lamlaştırmakS — İnsaf nedir?C — Davalılar arasmda eşitlik S — Zillet nedir?C — Eli boşken hastalanmak ve rızkın azlığından

dövünmekS — Emanet nedir?C — Gerekeni yerine getirmek S — Hiyanetlik nedir?C. — Güçlü olmakla beraber gevşek davranmak S — Anlamak nedir?C — Düşünmek ve eşyanm hakikatim anlamaktır.

Hikmet:

Hekim şöyle der:«Sekiz şey sahibine zillet verir:I — Çağrılmayan sofraya oturmakn — Ev sahibine emretmekIH — Düşmanlarından yardım beklemekIV — Konuşan iki kişinin araşma sokulmak,V — Başkana hakaret yağdırmak

142

Page 142: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

VI — Rütbesinin götürmediği mevkide oturmak,VII — Kimse dinlemediği halde konuşmakVIII — Yakınlarından olmayanla dost olmak.

Hikmet:

Bûzûr Cumhür’e sorarlar: «Hangi şey-doğruluğuna rağmen — söylese de, sahibini kötü bir duruma düşürür?»

«Kişinin kendini övmesi. Çünkü başkasını çekemiye- nin övüldüğünü, kızgının müşfik olduğunu, bulamazsın. Haset edici bir cömert, ümitsiz bir zengin ve dostu olan bir başkan göremezsin.

— «Bilginlerin kalplerini mal bürür mü?»«Kalbine malı sokan bilgin değüdir» cevabım verir.

Hikmet:

Hekim: «Dıştaki zorluk, içteki kinden daha iyidir»der.

Bûzûr Cumhür’e: «Dünyada gamlı ve kederli olanlar şu üçüdür» der.

I — Sevgilisinden ayrılan aşık,II — Çocuğunu kaybeden anne ve baba

IH — Zenginken fakir olan kimse.

Hikmet:

Amr b. Ma’di: «Yumuşak söz, kayalardan daha sert olan kalpleri yumuşatır. Fakat sert söz, ipekten daha yumuşak olan kalpleri sertleştirir» der.

Hekim şöyle der:Ağrı, sızı cesedin hastalığı olduğu gibi, hüzün de ru­

him hastalığıdır.

---------------------------------------------------------------------------- îm^nH Gazali

143

Page 143: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Yemek, cesedin gıdası olduğu gibi, sevinç te ruhun gıdasıdır.»

BEŞİNCİ KISIM.

AKLIN VE AKILLILARIN ÜSTÜNLÜĞÜ HAK­KINDADIR:

Şanı yüce olan Allah aklı en güzel şekilde yarat­mıştır. O’na: «İlerle» diyor. O’da hemen ilerliyor, «geri­le» diyor, O’da geriliyor. Şöyle buyurmuştur: «İzzetime ve celâlime yemin ederim ki senden (akıldan) daha üs­tün bir şey yaratmadım. Seninle alıyorum, seninle veriyo­rum, seninle hesaplıyorum ve seninle cezalandırıyorum». Bunun doğruluğuna delil şudur: Allah kullarına iki şeyle emretmiştir: Yap ve yapma. K. Kerîmde belirtildiği gibi, bunlarm ikisi de akıl üzerine mevkuftur:

«Akıl sahipleri».«Ey akıl sahiplen Allah’tan korununuz.»Akıl kelimesinin iştikakı olan «Ukkal» dan «ma’ *

kıl» sığınılacak, sakınılacak yer, tepenin başma kurulmuş ve zorla sığınılan kale anlamına gelir. Hiç bir güç onu aşamaz, O’nu yıkamaz ve ezemez.

Hikmet:

îran’lı bir filozofa akıllıya «niçin akıllı denildiğini» sorarlar, O da:

«Akıllı kimseyi tanıtan şu dört belirtidir.I. Kendisine zülmeden kimseyi günahından dolayı bir

tarafa bırakmak,

Devlet Başkanlarma-------------------------------------------------------------------

144

Page 144: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

II. Kendinden aşağı bulunanlara tevazu göstermek,m . Hayır yolunda birisi, kendisini geçtiği zaman,

O’nu geçmek için yarışmak,IV. Allah’ını daima anmak; ilim hakkında konuşmak,

sözün fayda vereceği yeri bilmek ve bir zorlukla karşı­laştığı zaman Allah’a sığınmak.»

CAHİLİNDE İŞARETLERİ VARDIR:

insanlara zorluk çıkarması, zülüm yapması, kendi du­rumunda bulunanlara eziyet vermesi, ileri gelenlere karşı kibirli olması, bilgisizce konuşması, hatadan dolayı sus­ması, bir zorlukla karşılaştığı zaman kendisini yok etmesi ve hayırlı bir iş gördüğü zamn ondan yüzünü çevirmesi.

Hikmet:

Said b. Cübeyr şöyle der:«insanın akıldan daha üstün bir şey giydiğini gör­

medim: O, kırılırsa düzeltir, yıkılırsa kaldırır, zelil olduğu zaman azizlendirir, fakirleşirse zenginleştirir.»

ilk önce muhtaç olduğu şey — aşağıdaki hikâyede de görüleceği gibi — Akılla kaynaşmış ilme ulaşmasıdır:

Hikmet:Başbakan Yunan Nuşirevan’a akıl ve akim yapacağı

işler hakkmda bir mektup yazar. Nuşirevan’da O’na teşek­kür eder ve:

«Ey filozof! Akıl hakkmda takdim ettiğin mektup cidden güzeldi. Ben ve benden önce geçen Devlet baş- kanları yalnız akılla süslenmişizdir. O’na aykırı hareket etmek bize nasıl mümkün olur? Çünkü Allah’a en yakın

Devlet Başkanlan 10 145

Page 145: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma

olan akıldır. Akıl dünyada güneş gibidir, güzelliklerin kal* bidir. Her insandaki güzellik, aküdan dolayıdır. İnsan vü­cudundaki akıl ağaçtaki rütubet gibidir. Bu rutubet ağaç­ta olduğu müddetçe ağaç yeşillenir, büyür ve meyve ve­rir. Şayet rütubet olmazsa ağaç kurur, dolayısiyle kesilir. İnsan da böyledir: Aklı tam, bedeni sağlam olduğu müd­detçe arkadaşlığı, yolculuğu iyi ve faydalı olur. Fakat ak­lı olmaz, cehalette ona galip gelirse bu durum hayat için iyi olmaz, ölümden başka hiç bir şey onu temiz çıkartmaz.

Akla aykın ve onun emrettiği şeküde hareket etmez­sem nasıl yardım alabilirim? Çünkü başkan ve halk için akıldan daha iyi bir şey yoktur. O’nun aydınlığıyla, çir­kin — güzel, iyi — kötü, hak — batü, doğru — yalan tefrik edilir.

Buzür Cumhûr şöyle demiştir:Şu iki şey birinde bulunmazsa, kişi olgun olamaz:

Şecaat ve akıl.

Hikmet:

Lokman Hekim şöyle demiştir:«İlminden yararlanılmıyan, akimı ilmine arkadaş yap­

mayan alim olamaz.»Nuşirevan Büzur Cumhûr’den: «İnsanlar içinde en

akülı olmasını isteyen kimdir?» diye sorunca, o ’da şöyle cevap verir:

— Bana düşmanlık yapmak isteyen düşmandır.— Niçin?— Kötülükten emin olmak için.Çoğalan her şey o nisbette tehlike getirir, fakat akıl

geliştikçe dostu artar.— İnsan için en lüzumlu şey nedir?

146

Page 146: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

—• Akıldır.Bütün filozoflar şöyle demişlerdir:«Bütün eşya akla, akıl ise deneye muhtaçtır. Akıldan

daha üstün bir zenginlik, cehaletten daha şiddetli bir fa ­kirlik yoktur. İlmi çok olanın akla ihtiyacı daha fazladır./

Bilginler : «Akıl başkandır, askerleri vardır: Temyiz, hıfz, düşünce, anlama, ve ruhun akılla sevinci. Çünkü vü­cudun durması akıl sayesindedir. Ruhun aydınlık lâmba­sı odur. Oradan vücudun her tarafına ışık dağdır. Akdh kimse hiç bir zaman kederlenmez. Çünkü o üzüntüyü ge­rektiren şeyi yapmaz * ve akim önem vermediğine o önem vermez.

Hikmet:

İbni Abbas’a şöyle sorulur :— Akıl mı yoksa edep mi daha hayırlıdır?— Akıl. Çünkü akü Allah’tan, edep ise kuldan bir tek­

liftir.Abdullah b. Mubarek’e de aynı soruyu sorarlar. O da:— Akıl— Akü nedir?— İlmi öğrenmek ve onunla amel etmek.Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:«Allah kullarına akıldan daha hayırlı bir şey verme­

miştir.»Oklidese biri şöyle der:«Ruhumu mahv etmede rahat etmem.»O’da: «Kalbimden kini çıkarmadan rahat etmem» der.Hekim şöyle der:«Lâşeden kötü koku geldiği gibi, cahilden de cehalet

kokusu kokar. Dolayısiyle komşu ve yakınlarını rahat­sız eder.»

147

Page 147: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

Hikmet:

Hekime «Akıl nedir» diye sorulur. «Şu yirmi üç şeyi birbirine bağlayan düğümdür. Bu düğüm olmasaydı iyi ile kötü birbirine karışırdı» der.

«Tevhitle-şirki, imanla-küfrü, tedbirle-tedbirsizliği, islâmla-gafleti, yakinle-şekkı, kurtuluşla-belâyı, cömert- likle-dmriliği, güzel ahlâkla-kötü ahlakı, tevazu ile-guru- ru, düşmanlıkla-dostluğu, övgü ile-yermeyi, sehv ile-ceh- li haya ile - hayasızlığı, hakla-batıh, vakarla - hafifmeş- repliği, aydınlıkla - karanlığı, keremlikle - devleti, taatla masiyeti, Allah’ı zikirle - gafleti, rıza ile - hasedi, sün­netle - bid’atı, rahmetle * kasaveti ve hikmetle - ahmak­lığı. Kitabın sahibi şöyle der:

«İnsanların bütün güzelliği akıldadır. İlimler ve ameller akla racidir.»

Tercümenin bittiği tarih 22 Ağustos 1969 Süleymaniye

148

Page 148: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

NOTLAR VE İZAHLAR

Birinci Kaynak:

1 K . K e r i m , İ b r a h i m s u r e s i A . 2 4

2 C u m a h a k k ı n d a b i r ç o k h a d i s i ş e r i f l e r v a r d ı r : M u h a d d i s - l e r v e f a k i h l e r , c u m a iç i n k i t a p l a r ı n d a h u s u s i b ö l ü m l e r a y ı r m ı ş ­l a r d ı r .

3 -4 K . K e r i m d e g e ç e n b u i k i k e l i m e ( a r ş v e k ü r s i ) h a k k ı n ­d a k e l â m c ı l a r v e m ü f e s s i r l e r ç e ş it l i a ç ı k l a m a l a r d a b u l u n m u ş l a r ­d ı r .

m

K ü r s i A r a p ç a b i r i s i m d i r , t a h t m â n a s ı n a g e l i r . ( B a k . İ s l â m A n s . 6 / 1 0 8 8 ) B u k e l i m e K . K e r i m i n iki yerinde geçmektedir. ( 2 / 2 5 6 , 3 4 / 3 3 ) B i r i n c i a y e t i k e r i m e d e k ü r s i k e l i m e s i geçtiği i ç i n

b u n a a y e t - e l - K ü r s î d e n i l m e k t e d i r . İ k i n c i a y e t t e k i k ü r s i k e l i m e s i H z . S ü l e y m a n ’ ın t a h t ı n ı i f a d e e t m e k t e d i r ( a . g . y ) B u k e l i m e n i n « A r ş ’m » b i r m ü t e r a d i f i o l d u ğ u n u i d d i a e d e n le r d e v a r d ı r ( H a s a n - ı B a s r i )

A r a p d il i n d e b i r ç o k d e ğ i ş i k m a n a l a r ı t a ş ı d ı ğ ı g i b i , b u m i l l e t ­le k ü l t ü r e l b a ğ l a r ı k u v v e t l i o la n d i ğ e r m i l l e t l e r d e , d e ğ i ş i k ş e k i l ­le r e b u i s m i v e r m i ş l e r d i r ( î r a n ’ l ı l a r , ü s t ü n e k e ç e ö r t ü p a l t m a a t e ş m a n g a l ı k o y m a k s u r e t i y l e k ı ş m ı s ı n m a y ı t e m i n e t t i k l e r i t a h t a ­d a n y a p ı l m ı ş b i r ç e r ç e v e y e b u i s m i v e r m i ş l e r d i r . D o ğ u i l l e r i m i z d e d e b u n u y e r y e r g ö r m e k k a b i l d i r ) D a h a g e n iş m a l u m a t i ç i n C l . H u a r t ’ m İ s l â m A n s i k l o p e d i s i n d e k i « K ü r s ü » m a d d e s i n e ( V / 1 0 8 5 ) b a k ı n ı z .

5 Ayet-i kerime (İktibas)

6 Ayet-i kerime (İktibas)

149

Page 149: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlarma.

7 Münker v e Nekir:

Ö l ü y ü k a b i r d e s o r g u y a ç e k e n i k i m e l e ğ i n i s m i . K a y n a k l a r ı n b i l d i r d i ğ i n e g ö r e , m ü ’ m i n l e r k o l a y l ı k l a o n l a r m s u a l l e r i n i c e v a p l a n - d ı r a b i l e c e k l e r , g ü n a h k â r l a r v e i n k â r c ı l a r is e z o r c e v a p v e r e b i l e c e k ­l e r d i r . A y n ı ş e k i l d e m ü ’ m i n k a b i r d e c e z a ile t a z y i k e ç a r p t ı r ı l m a y a ­c a ğ ı m f a k a t i n k a r c ı n ı n b i r t a z y i k l e k a r ş ı i a ş a c a ğ m ı - b u k a y n a k l a r - b i l d i r e r e k k a b i r d e k i s o r g u i ş l e m i n i b i r a y r ı m a t a b i t u t m u ş l a r d ı r , b k . a l - N e s a f i , ş a r k E b u h a n i f e , H a y d a r a b a d 1 3 2 1 , S . 2 2 )

K . K e r i m b u a z a p t a n b a h s e d e r k e n , « M e l e k l e r i o n l a r m y ü z l e r i n e v e a r k a l a r ı n a v u r a v u r a c a n l a r ı m a l ı r k e n , n a s ıl o l a c a k , b a ­k a l ı m » ( V I / 9 3 )

M ü n k e r v e N e k i r i s i m l e r i K . K e r i m d e a ç ı k ç a g e ç m e k t e d i r » H a d i s t e T i r m i z i ’d e ( c e n a i z b a b : 7 0 ) g e ç e r .

8 îbni Abbas:E b - ü l - A b b a s A b d u l l a h b . A b d - ü l - M u t t a l i b b . H i ş a m b ü y ü k

s e h a b i l e r d e n o l u p H z . p e y g a m b e r i n a m c a z a d e s i d i r . H i c r e t t e n ü ç y ı l ö n c e M e k k e ’ d e d o ğ m u ş , 68 t a r i h i n d e T a i f ’ te v e f a t e t m i ş , c e ­n a z e n a m a z ı n ı M u h a m m e d b . H a n i f e e d a e t m i ş t i r . Î İ i m v e a n l a ­y ı ş ı n ı n g e li ş m e s i i ç i n H z . P e y g a m b e r d u a e t m i ş t i r . D e v r i n d e k i î s l â m c e m a a t ı h e r h a n g i b i r m e s e le ile k a r ş ı k a r ş ı y a b u l u n d u k ­l a r ı z a m a n O ’ n a m ü r a c a a t e d e r l e r v e g e r e k e n c e v a b ı O ’ n d a b u ­l u r l a r m ı ş . K . K e r i m i t e f ’ s i r e d e n i l k s a h a b e d i r .

9 Hızır:E l - H a d r ( b o z u l m u ş ş e k l i H ı z ı r ) y e ş i l l i k a n l a m m a d ı r . B u n u n

h a k k m d a k i m a l u m a t K . K e r i m ’ i n , ( X V I H / 5 9 - 8 1 ) a y e t l e r i n e b a ğ ­l ı d ı r .

H z . M u s a y a n m d a k i d e l i k a n l ı i le m e c m a 'a l - B a h r e y n ’ e d o ğ r u y o l a l ı r . B u r a y a g e l d i k l e r i z a m a n y a n l a r ı n d a b u l u n a n b a l ı ğ ı - ş e y ­t a n e s e r i- u n u t m u ş o l d u k l a r ı n ı g ö r ü r l e r . H a l b u k i b a l ı k f ı r l a y ı p , s u y a a t l a r v e k a y b o l u r . î k i s e y y a h b a l ı ğ ı a r a r l a r k e n A l l a h ’ ın b ir k u l u n u ( H ı z ı r ’ ı ) b u l u r l a r . H z . M u s a ’ k e n d i s i n i i r ş a d e t m e s i n i i s ­t e r . O ' d a k e n d i n i n y a p a c a ğ ı n a M u s a ’ n m t a h a m m ü l e d e m i y e c e ğ i n i s ö y l e r .

B u h u s u s i ç in b a k ı n ı z .1 — K . K e r i m X V I I I / 5 9 - 8 1 , 1 1 / 2 6 1 ( B u n l a r l a i l g i l i t e f s i r l e r )

150

Page 150: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

lmam-ı Gazali

2 — B u h a r i « i l m » B ö l ü m : 1 6 , 1 9 , 4 4 , E n b i y a , 2?3 — M ü s l i m , f e z a i r ü l - H a d i s 1 7 0 - 1 7 44 — E l - T ı r m i z i , T e f s i r X V I I I / I ,5 — T a b e r i v s .

1 0 — Ö ş ü r :

L u ğ a t m a n a s ı « O n d a n b i r » o l u p , İ ç t i m a î y a r d ı m iç in m a l ­d a n a l m a n o n d a b i r n i s b e t i n d e k i v e r g i n i n a d ı d ı r . B u t a b i r e k s e ­r i y a z e k â t v e s a d a k a m a n a s ı n a d a k u l l a n ı l m a k t a d ı r , ( b .k î s . A n s . I X / 4 8 2 d e n E b u Y u s u f s . 3 1 , y a h y a b . A d e m , s. 7 8 , 8 3 , 1 2 1 , 1 2 3 )

B u i f a d e K . K e r i m d e b u l u n m a m a k t a d ı r . H u k u k k i t a p l a r ı n d a d a z e k â t ile ö ş ü r v e r g i l e r i a r a s ı n d a a y r ı b i r h u s u s i b ö l ü m y o k ­t u r . ( a . g . y ) B u n u n l a b e r a b e r , K . K e r i m d e ( V I , 1 4 1 ) ile O ’ n d a b i r v e r g i a r a s ı n d a b i r m ü n a s e b e t k u r u l m u ş t u r . D a h a f a z l a b il g i iç i n b a k ı n ı z :

Y a h y a b . A d e m e l - K u r e ş i K i t a b - ü l - H a r a ç . E b u Y u s u f Y a ’ - k u b b . İ b r a h i m : K i t a b ’ ü l - H a r a ç a l - M a v e r d i ; K i t a b - ü l - A h k a m a s - S u l t a n i y e .

11 HAM ):S ı n ı r , h u d u t a n l a m ı n a d ı r , ç o ğ u l u « H u d u d » g e l i r . Ç e ş i t l i i l i m

d a l l a r ı n d a h u s u s i b i r m a n a a l m a k t a d ı r ( m e s e l â : F e l s e f e d e h a d d : T a r i f ; A s t r o n o m i d e 1 2 o u r c u n , h e r b ir i n e a i t s a h a l a r ı n , 5 s e y y a ­r e d e n b i r i n e n is b e t e d i le n , m u a y y e n b i r k ı s m ı n a d e l a l e t e d e r . T a ­s a v v u f t a : A l l a h ’ ın s ı n ı r s ı z l ı ğ ı k a r ş ı s ı n d a k u l u n s ı n ı r l ı l ı ğ ı . ( B k . I s l â m . A n s . V - l / 4 1 )

K . K e r i m d e : A l l a h t a r a f ı n d a n t a y i n e d i l m i ş , o l a n h u d u d a , y a n i ş e r i a t i n h ü k ü m l e r i n e , e m i r v e n e h i y l e r i n e d e l a l e t e d e r .

O r u c u n f a r z o l d u ğ u n u b i l d i r e n a y e t t e : « İ ş t e b u n l a r A l l a h ’ ın h u d u d u r ; ö t e t a r a f m a g e ç m e k t e n k e n d i n i z i k o r u m a k i ç i n , s a k ı n b u n l a r a y a k l a ş m a y ı n ( 1 1 / 1 8 3 )

B u c e z a İ s l â m ş e r i a t ı t a r a f ı n d a n k e s in o l a r a k b e l i r t i l m i ş , d e ­ğ i ş t i r i l m e s i c a i z o l m a y a n b i r c e z a m a n a s ı n a g e l i r . B u c e z a l a r ş u n ­l a r d ı r :

1 — K a d ı n l a e r k e ğ i n g a y r - ı m e ş r u m ü n a s e b e t i ; t a ş l a m a , v e ­y a d a y a k ,

2 — İ f t i r a ( b u n u n iç in d a y a k )

151

Page 151: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

3 — A l k o l l ü i ç k i l e r ( d a y a k )4 — H ı r s ı z l ı k ( e l l e r i n k e s i l m e s i )

12 — Huzeyfe:

13 — Davud (A.S.)İ s r a i l p e y g a m b e r l e r i n d e n b i r i o l u p , k e n d i s i n e Z e b u r g ö n d e r i l ­

m i ş t i r . K . K e r i m d e b u p e y g a m b e r h a k k ı n d a b i r ç o k k ı s s a l a r v a r ­d ı r . « Y a D a v u d ! D ü n y a d a i n s a n l a r a r a s ı n d a h a k ile h ü k ü m e t * m e ğ e s e n i v e k i l k ı l d ı k » ( X X X V I H / 2 5 ) T a b e r i H z . D a v u t h a k k ı n ­d a m u f a s s a l b i l g i v e r m e k t e d i r ( T e r c e m e - i T a b e r i 3 7 3 - 3 7 5 )

14 — Kayser.A r a p ç a ’ d a B i z a n s i m p a r a t o r l u ğ u iç i n k u l l a n ı l a n b i r t a b i r d i r .

H z . P e y g a m b e r d e n ö n c e , A r a p l a r . B i z a n s ’ l a m ü n a s e b e t k u r m u ş ­l a r d ı . B u s e b e p t e n ş a i r l e r ( ö z e l l i k l e î m r - ü l K a y s ) s ı k s ı k K a y s e r ’ ) z i k r e d e r l e r .

H z . P e y g a m b e r d e v r i n d e k i B i z a n s i m p a r a t o r l u ğ u n u n b a ş m d a b u l u n a n H e r a c l i u s ’ a m e k t u p g ö n d e r d i ğ i n i b i l i y o r u z . ( D a h a g e ­n iş b i l g i i ç i n s a y m h o c a m ı z P r o f . D r . M u h a m m e d H a m i d u l l a h ’ m « İ s l â m P e y g a m b e r i » a d l ı ö n e m l i e s e r i n in b i r i n c i c ild in e b a k ı n ı z »

15 — Melik.« H ü k ü m d a r a n l a m ı n a g e l e n b u k e l i m e y i , m ü s l ü m a n l a r k u l ­

l a n m a k t a n b a z a n ç e k i n m i ş l e r d i r . Ç ü n k ü K . K e r i m i n b i r ç o k y e r ­l e r i n d e ( m e s e lâ A l l a h y ü c e h ü k ü m d a r v e h a k t ı r . X X / 1 3 3 ) b u k e ­l i m e n i n A l l a h ' ı n k u d r e t i n i v e m u t l a k h a k i m i y e t i n i b i l d i r m e s i , m ü s - l ü m a n l a r m b u k e l i m e n i n d ı ş m d a k a l a n b i r k e l i m e y i k u l l a n m a y a y ö n e l t m i ş t i r . B u s e b e p t e n M u a v i y e ’ n i n « m a l i k » ü n v a n m ı a l m a ­s ı n ı i y i k a r ş ı l a m a m ı ş l a r d ı r . ( İ s i . A n s . V I I / 6 6 4 )

B u ü n v a n e t r a f m d a M e l i k ’ m p o l i t i k a v e t u t u m u n u o r t a y a s e r e n ç o ğ u d a ö ğ ü t m a h i y e t i n d e b u l u n a n b i r ç o k e s e r le r v a r d ı r , ( m e s e l â : t b n - i A b i - 1 - R a b ı ’ - m n « S u l u k - ü l - m a l i k f i - t e d b i r - ı l - M e m a - l i k ) a d l ı e s e r i .

6 — E m i r :

« E m r » , « İ m a r » v e « A m i r e » b u y u r m a k m a n a s m a d ı r . B u k ö k ­t e n g e le n « E m i r » b i r m i l l e t ü z e r i n d e h ü k ü m f e r m a n o la n k i m s e ( b k . F i r u z a b a d i , K a m u s t a . 1 1 / 1 3 2 ) , r e is v e k u m a n d a n ( İ s t . A n s .

Devlet Başkanlarma-------------------------------------------------------------------

152

Page 152: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

E m i r m a d . I V / 2 6 0 ) a n l a m ı n a g e l i r . B u k e l i m e ile t e ş k i l e d i l m i ş ş u m ü r e k k e p k e l i m e l e r e b a k a l ı m .

1 — E m i r - ü l - m ü ’ m i n l n : ( M ü m i n l e r i n B a ş b u ğ u ) B u u n v a n i l k d e f a o l a r a k h a l i f e Ö m e r ’ e ( R . A . ) v e r i l m i ş t i r . ( a .g . y e r s . 2 6 3 )

2 — E m i r - ü l - M ü s l i m i n : ( m ü s l ü m a n l a n n B a ş b u ğ u ) E v v e l a m u r a b i t l e r t a r a f ı n d a n k u l l a n ı l m ı ş t ı r .

3 — E m i r ’ ü l - U m e r a : ( E m i r l e r i n e m i r i , o r d u n u n b a ş k u m a n ­d a n ı ) A b b a s i l e r d e v r i n d e a s k e r i v a z i f e l e r i d e r u h t e e d e n e v e r i l i r d i .

O s m a n l ı d e v l e t i n i n e s k i t e ş k i l â t m d a e y a l e t v a l i l e r i d e m e k o l a n b e y l e r b e y i n e a i t l â k a p l a r ı n b a ş ı n d a E m î r - e l - U m e r a t a b i r i n i g ö r ü y o r u z , ( f e r i d u n B e y , M ü n ş a ’ a t - e s - S e l a t i n , İ s t . 1 2 7 4 , 1 , 9 , 4 6 2 , 5 4 2 ) X I X . a s ı r d a m ü l k i y e r ü t b e l e r i i h d a s v e t e v s i e d i l i r k e n , a m i r ’ - e l - U m e r a ’ l ı k r ü t b e - i s a n i y e s ı n ı f - ı s â n is i d e r e c e s in d e , b i r m ü l k i y e r ü t b e s i a d d e d i l m i ş , d a h a s o n r a b u i k i r ü t b e m i r a l a y v e n i h a y e t k a y m a k a m r ü t b e s i n e m u a d i l v e f a k a t t e ş r i f a t t a n o n l a r a m u t e - k a d d i m t u t u l m u ş t u r , b u v a z i y e t m ü l k i y e r ü t b e l e r i n i n i l g a s ı n a k a ­d a r d e v a m e t m i ş t i r . ( D e v l e t S a l n a m e s i s e n e 1 2 6 9 , 1 2 7 8 , 1 3 2 8 . İ s l â m A n s k . I V / 2 6 4 )

1 7 Ş e k i k B e l h i :M e ş h u r S o f i v e ş a i r l e r d e n o l u p , İ b r a h i m E d h e m ’ i n m ü r i d i d i r .

T e k v a v e a r i f a n e s ö z l e r i y l e m e ş h u r d u r . H i c r î 1 5 3 t a r i h i n d e v e f a t e t m i ş t i r .

1 8 Hanın R e ş i d :

( t b n i M u h a m m e d - e l - M e h d i b . E b u C a f e r e l - m e n s u r ) A b b a - s i le r i n b e ş in c i h a l i f e s i d i r . 1 4 7 d e d o ğ m u ş , 1 7 0 d e b ü y ü k k a r d e ş : M u s a H a d i ’ n i n y e r i n e B a ğ d a t ’ t a t a h t a g e ç m i ş t i r . B a ş a g e ç m e d e n ö n c e R u m l a r a k a r ş ı y a p t ı ğ ı s a v a ş l a , m e ş h u r o l m u ş B u g i r i ş t i ğ i s a v a ş l a r l a Ü s k ü d a r ’ a k a d a r g e l m i ş t i r .

B a ş a g e ç in c e ü l k e n i n s ı n a î y ö n ü n d e n g e li ş m e s i iç i n g a y r e t g ö s t e r m i ş , Ş a r l m a n ’ l a d o s t l u k m ü n a s e b e t l e r i k u r m u ş t u r . H i c r î 1 9 3 t a r i h i n d e T u s ’ t a ö l m ü ş , t ü r b e s i b u g ü n m e v c u t t u r . ( K a m u s - ü l - A ’ l a m - d a n k ı s a l t ı l a r a k . V I ( 4 7 2 2 )

1 9 Abbas: Harun R e ş i d ’ i n v e z i r i d i r .p

2 0 F u d a y l b. I y a z : A b û . « A l i e l - F ü n d î n î e t - T A L A K A N İ ( ? — 8 0 3 ) E s k i d e v r i n e n m e ş h u r s o f i l e r i n d e n o l u p . H a r u n R e -

153

Page 153: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

ş i d ’ i n m u a s ı r ı d ı r . K ü n y e s i n d e H o r a s a n ’ l ı o ld u ğ u a n l a ş ı l ı y o r k i , g e n ç ­l i ğ i n d e A b i v a r d v e S a r a h s a r a s ı n d a y o l k e s e n b i r e ş k i y a e f r a d ı n d a n o l m a s ı d a b u n u n l a t e v a f u k e t m e k t e d i r . B i r g ü n n a s ı l s a K . K e - r î m ’ i n : « î m a n e d e n le r i ç i n A l l a h ' ı n z i k r i ö n ü n d e k a l p l e r e h u ş u g e l ­m e k z a m a n ı g e l m e d i m i ? » ( L r V I I / 1 5 ) â y e t i o k u n u r k e n i ş i t m i ş v e b u n u n ü z e r i n e h i d a y e t e k a v u ş m u ş t u r . ( İ s i . A n s . I V / 6 8 1 ) i l k t a h s i l i n i E b î v e r d ’ t e y a p m ı ş , K û f e ’ y e g i t m i ş z ü h t , t e k v a , i r ş a d v e m e v i z e ile u ğ r a ş m ı ş , ö m r ü n ü n s o n k ı s m ı n ı M e k k e ’ d e g e ç i r m i ş t i r . H a r u n R e ş i d ’ le b i r ç o k k o n u ş m a l a r ı v a r d ı r . ( K a m u s - ü l - A ’ l a m V / 3 4 1 6 ) .

21 K. Kerîm el-Casiye S A. 21

22 Ömer b. Abd-ül-Aziz. (682-720) b . M e r v a n b . e l - h a k e m , A b u H a f s e ş - Ş a e c , E m e v î h a l i f e s i d i r .

B a b a s ı A b d - ü l - A z i z u z u n y ı l l a r M ı s ı r ’ d a v a l i l i k y a p m ı ş t ı r , a n n e t a r a f ı n d a n H z . Ö m e r ( I ) d e n g e l m e k t e d i r .

K ü ç ü k y a ş t a n i t i b a r e n a d a l e t e d ü ş k ü n l ü ğ ü ile d i k k a t l a n ç e k ­m i ş , b a ş a g e t i r i l i n c e b u n u i c r a a t ı n d a g ö s t e r m i ş t i r . G i r i ş t i ğ i — İ s ­l a m a b a ğ l ı o l a r a k — î ç i ş l e r i n d e k i r e f o r m l a r l a , d e v l e t m e k a n i z ­m a s ı n ı I s l â m 'm r a y ı n a o t u r t u r k e n , b i r y a n d a n d a İ s l â m k ü l t ü r ü n ü n i k i n c i k a y n a ğ ı o la n h a d i s l e r i n t o p l a t ı l m a s ı n ı v a l i l e r e b i r m e k t u p l a b i l d i r m i ş t i r .

28

2 4 Ebu Kulabe-i Kek k a s (Abdül-Melik b. Muhammed). M e ş ­h u r m u h a d i s l e r d e n o l u p , i t t i k a s i y l e t a n ı n m ı ş t ı r . E z b e r i n d e a l t m ı ş b i n h a d i s i n o l d u ğ u r i v a y e t e d i l i r . H i c r î 2 7 6 t a r i h i n d e B a ğ d a t ’ t a v e ­f a t e t m i ş t i r . ( K a m u s - ü l - A ’ l a m . I 1 7 5 5 )

25 Süleyman b . Abdül Melik ( b . M e r v a n b . H e k i m )

E m e v î M e l i k l e r i n i n y e d i n c i s i , M e r v a n o ğ u l l a r m m d ö r d ü n c ü s ü d ü r . H i c r î 5 4 t e d o ğ m u ş , k a r d e ş i V e l i d ’ i n ö l ü m ü ü z e r i n e 96 t a r i h i n d e b a ş a g e ç m iş , i k i y ı l 8 a y b a ş t a b u l u n m u ş , 9 9 d a v e f a t e t m i ş t i r . Ö m r ü h a r p l e g e ç m i ş a d îl b i r m e l ı k d i r . ( K a m u s ’ ü l A ’ l a m , I V / 2 6 1 8 )

26 Ebu Hazım :

27 Ebu Musa el-Aş’ari: (Abdullah b. Kays) (? —• 663 ?)

154

Page 154: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-* Gazali

S e h a b e d e n o lu p h i c r e t t e n ö n c e Y e m e n ’ d e n M e k k e ’ y e g e l e r e k î s l â m i y e t i k a b u l e t m i ş , H a b e ş i s t a n ’ a h i c r e t e t m i ş , H a y b e r f e t h e ­d il i n c e M e d i n e ’ y e d ö n m ü ş t ü r .

P e y g a m b e r i m i z z a m a n ı n d a A d e n v e Y e m e n ’ i n s a h i l b ö l g e l e r in d e v a l i l i k y a p m ı ş . H z . Ö m e r z a m a n ı n d a is e K ü f e v e B a s r a v a l i l i k l e ­r i n d e b u l u n m u ş , İ s f e h a n v e N u s e y b i n i f e t h e t m i ş t i ı , S ı f f ı n v a k ’a - s m d a H z . A l i ’ n i n h a k e m l i ğ i n i y a p m ı ş ; h a d is e d e n s o n r a M e k k e ’ y e g i t m i ş , e n e s k i r i v a y e t e g ö r e 4 2 (6 6 2 / 6 6 3 ) y a h u t 5 2 s e n e s in d e v e f a t e t m i ş t i r . ( B a k . K a m u s ’ ü l A ’ l a m 1 / 7 6 4 ) î s l . A n s . I V / 3 9 2 ; î b n i S a ’ d Y a ' k û b i B e l a z u r i )

2 8 B i a t : « B e y ’ » v e « M e b i ’ » s a t m a k ( k a m u s C . H I / 1 9 4 ) , s a t ı ­ş ın e l s ı k m a k l a t a m a m l a n m a s ı d ı r . ( L i s a n - ü l A r a b . 3 X / 3 7 4 ) H a ­l i f e n i n b a ş a g e ç m e s iy l e b i r l i k t e o n u t a s d i k e t m e g a y e s i y l e e li ü z e ­r i n d e y a p ı l a n s a d a k a t y e m i n i n e d e n i r .

B u h u s u s S a k î f e g ö n ü n d e , h a l i f e Ö m e r t a r a f ı n d a n t e s b i t e d i l­m i ş t i r : « Ö m e r « — E y E b u B e k r , e li n i a ç - d e d i m ; o e lin i a ç t ı v e b e n O ’ n a b i a t e t t i m » d e m i ş t i r . ( î b n i H i ş a m ’ S . 1 0 1 3 d e n î s l . A n s - 11/582).

2 9 M a ı ı s u r ; ( E b u C a ’ f e r A b d - u l - l a h b . M u h a m m e d )

A b b a s î ’l e r i n i k i n c i h a l i f e s i d i r . H i c r î 95 t a r i h i n d e d o ğ m u ş , 1 3 6 y ı ­lın d a . t a h t a g e ç m i ş . A n a d o l u ’ n u n g a r p c i h e t l e r i n d e n b i r ç o k y e r i f e t h e t m i ş , 1 4 5 t a r i h i n d e B a ğ d a t ’ ı te s is e d e r e k h i l â f e t m e r k e z i n i o r a y a k a y d ı r m ı ş 1 5 8 t a r i h i n d e , H a c iç in g i t t i ğ i M e k k e - i M ü k e r r e m e d e ö l m ü ş t ü r . ( Y a ’ k u b î 1 1 / 4 0 9 , 4 2 0 , 4 2 5 , 4 3 0 v .s .)

80 Mübarek b. Ftıdayl

3 1 H a ş a n ı - B a s r i : ( e l - H a s a n b . E b - ı l H a ş a n e l - B a s r i ) ( 6 4 2 - 7 2 8 )H i c r e t i n i l k a s r ı n d a y a ş a m ı ş b ü y ü k b i r t a b i ’ d i r . S e h a b e d e n O s ­

m a n b . A f f a n v e A b d u l l a h b A b b a s ( R . A . ) g i b i ö n e m l i s a h a b e le r le g ö r ü ş m ü ş t ü r . ( K a m u s - e l - A ’ l a m I I I / 1 9 4 4 ) .

B a b a s ı f u t u h a t e s n a s ın d a e s ir e d i l e r e k M a y s a n ’ d a n M e d i n e ’ y e g ö t ü r ü l m ü ş i d i . O r a d a m e ş h u r Z e y d b . S a b i t ’ ın a z a d l ı l a r ı a r a s ı n a g i r e r e k . U m m u S a l a m e a z a d l ı l a r m d a n H a y r e a d ı n d a b i r k a d m l a e v l e n i r . ( î s l . A n s . V - I / 3 1 4 ) .

H a s a n - ı B a s r i ş e r ’ i a h k a m , f ı k ı h v e h a d i s z a m a n ı n d a d e v r i n e n m ü m t a z s îm a s ı o l u r , d e r s h a l k a s ı n a b i r ç o k b ö l g e l e r d e n g e le n

155

Page 155: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

Ö ğ r e n c i l e r d e v a m e d e r l e r . Y a p t ı ğ ı b ü y ü k h i z m e t l e r d e n s o n r a 1 1 0 t a r i h i n d e v e f a t e t m i ş t i r .

32 Z e y n ’ ü l A b i d i n : ( A l i b . H ü s e y n , b . A l i b . E b u T a l i b )O n i k i i m a n ı n d ö r d ü n c ü s ü d ü r . H i c r î 4 6 d a d ü n y a y a g e l m i ş . 1 5

y a ş ı n d a i k e n K e r b e l â h a d i s e s iy l e k a r ş ı k a r ş ı y a g e l m i ş , Ş a m ’ a g ö ­t ü r ü l m ü ş o r a d a n k u r t u l d u k t a n s o n r a M e d i n e ’ y e ç e k i l m i ş v e k e n ­d i n i i b a d e t e v e r m i ş t i r . 9 4 t e M e d i n e ’d e ö l m ü ş v e a m c a s ı H z . H ü ­s e y i n ’ i n y a n m a d e f n e d i l m i ş t i r . ( İ b n - i H a l l ı k a n , v e f a y a t s . 3 2 0 )

3 3 îbn-i M e s ’ u d : ( ? — 6 2 5 )B ü y ü k S e h a b i l e r d e n d i r . G ö z d e b i r a ile y e m e n s u p d e ğ i l d i .

G e n ç l i ğ i n d e ç o b a n l ı k y a p a r d ı .î s l â m i y e t i n a s ı l k a b u l e t t i ğ i h u s u s u n d a d e ğ i ş i k r i v a y e t l e r v a r ­

d ı r . B u n l a r a r a s ı n d a ş u r i v a y e t i k a y d e d e l i m . H z . P e y g a m b e r H z . E b û B e k r ’ i le b i r l i k t e m ü ş r i k l e r d e n k a ç a r k e n k o y u n l a r ı o t l a t m a k t a b u l u n a n A b d u l l a h ile k a r ş ü a ş ı r l a r . S ü t i s t e r l e r , O ’ d a v e r m e z . B u n u n ü z e r i n e H z . P e y g a m b e r h i ç y a v r u l a m a m ı ş b i r k o y u n u ç a ğ ı r ı r , m e ­m e s i n i s ı v a z l a r , s ü t a k m a y a b a ş l a r , d a h a s o n r a m e m e y i e s k i d u ­r u m u n a g e t i r i r .

î s l â m i y e t e b ü y ü k b i r g ö n ü l l e b a ğ l ı v e H z . P e y g a m b e r e h i z ­m e t t e n b a ş k a h iç b i r ş e y d ü ş ü n m i y e n b i r s e h a b i d i r . A ç ı k t a i l k d e f a K u r ’ a n ı O ’ n u n o k u d u ğ u r i v a y e t e d i l i r . H e m e n h e m e n b ü t ü n s a v a ş ­l a r d a b u l u n m u ş t u r .

K . K e r î m e v e h a d is e o l a n v û k u f u y l a m e ş h u r d u r 8 4 8 h a d i s r i v a ­y e t e t m i ş t i r . ( B u n u n i ç i n b a k : t b n - e l - H a c e r i ( î s a b e , î b n - i S a ’ d : T a b a k a t ) .

3 4 H i ş a m b. Abd-ül-Melik: ( ? — 7 4 3 )

E m e v î h a l i f e l e r i n d e n d i r . 7 2 4 t a r i h i n d e h a l i f e o ld u . İ l k y a p t ı ğ ı iş Ö m e r b . Y e z ı d b . H ü b e y r e ’ y i I r a k v a l i l i ğ i n d e n a z l e d i p y e r i n e H a l i d b . A b d u l l a h e l - K a s n ’ y i t a y i n e t m e k o ld u E z - T e r e e m e - i T a - b e r i H I / 4 3 5 ) .

35 M u a v i y e : E b u S ü f y a n ’ m o ğ l u o l u p . î l k E m e v î s a l t a n a t ı n ı k u r m u ş t u r . M e k k e ’ n i n f e t h i n d e m ü s l ü m a n o l d u k t a n s o n r a H z . P e y ­g a m b e r i n y a n m a k a t i p o l a r a k g i r e r , d ö r t h a l i f e z a m a n ı n d a ö n e m l i g ö r e v l e r d e b u l u n u r , H z . O s m a n ş e h id e d ilin c e o ’ n u n i n t i k a m ı n ı n

156

Page 156: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

a l ı n m a s ı n ı i s t e r . İ h t i l â f l a r a l ı p y ü r ü r . H z . A l i ' n i n ş e h a d e t in d e n s o n r a k e n d i n i y e g â n e h a l i f e i l â n e d e r .

İ c r a a t ı v e p o l i t i k a s ı h a k k ı n d a « A s r - ı S e a d e t » a d l ı e s e r i n o n u n c u c ild in e , İ s l â m A n s i k l o p e d i s i n i n « M u a v i y e » m a d d e s i n e b a k m ı z .

36 Harut ve Manıt:B u h u s u s t a K . K e r î m ’ d e g e ç e n i f a d e ş ö y l e d i r : « İ k i m e l e k : . . . »

v e S ü l e y m a n k ü f r e s a p m a d ı . B a b ü d e ’ k i i k i m e le ğ e , H a r u t i le M a ­r u f a b i l d i r i l m i ş o la n ş e y l e r i le i n s a n l a r a s i h r i ö ğ r e t e n ş e y t a n l a r k ü f r e s a p t ı l a r ; f a k a t m e l e k l e r . — b i z b i r f i t n e y i z ( i m t i h a n v a s ı - t a s ı y ı z ) k ü f r e s a p m a k t a n s a k ı n » — d e m e d e n , k i m s e y e b i r ş e y ö ğ r e t m e d i l e r . İ ş t e b u s u r e t l e i n s a n l a r b u n l a r d a n k a r ı i l e k o c a a r a ­s ı n a a y n l ı k s o k m a n ı n y o l u n u Ö ğ r e n d i l e r » ( B a k a r e S û r e s i A . 9 6 )

Ç e ş i t l i r i v a y e t l e r i n y a n ı s ı r a ş u r i v a y e t i a l a l ı m : M e l e k l e r i n s a n ­o ğ l u n u n y a p t ı k l a r ı k ö t ü f i i l l e r e b a k a r a k , o n l a r ı k ü ç ü m s e r l e r . H z . A l l a h is e « s i z d e a y n ı d u r u m d a b u l u n s a y d ı m z , ö y l e y a p a r d ı n ı z » d e r . A m a m e l e k l e r « b i z o n l a r m d u r u m u n d a o l s a k d a h i b ö y l e ş e y le r e t e ş e b b ü s e t m i y e c e ğ i m i z i » s ö y l e r l e r . A l l a h ’ t a n gönderilmesini ister­l e r . O ’ d a a r a l a r ı n d a H a r u t ile M a r u f u y e r y ü z ü n e g ö n d e r i r . B ü y ü k g ü n â h l a r d a n s a k ı n m a l a r ı n ı s ö y l e d i . F a k a t b a k t ı k l a r ı b i r d â v â d a ( k a n k o c a a r a s ı n d a k i b i r i h t i l â f s e b e b iy l e ) k a d ı n ı g ü z e l b u l u n c a ,

h a k s ı z k a r a r v e r i r l e r . S u ç i ş l e r k e n y a k a l a n ı r l a r . « D ü n y a d a m ı y o k ­s a a h i r e t t e m i c e z a ç e k m e k i s t e d i k l e r i n i » s o r d u l a r . O n l a r d a d ü n ­y a d a ç e k m e y i k a b u l l e n d i l e r . B ö y l e c e B a b ü 'd e h a p s e d i l d i l e r . (Bu h u s u s t a y u k a n d a v e r i l e n A y e t - i K e r î m e ’ n i n t e f s i r l e r i n i y a p a n t e f ­s i r k i t a p l a r ı n a v e S a 'l e b i n ı n K ı s a s - ü l - E n b l y a s m a b a k ı n ı z .)

İKtNCÎ KAYNAK#

1 — Velid (Velid b. Abd-ül-Melik b. Mervan b. Hakem).E m e v î l e r i n a l t ı n c ı m e l i k î d i r . H i c r î 4 8 d e d ü n y a y a g e l m i ş , 68

d e b a b a s ı n ı n y e r i n e g e ç m i ş , E n d ü l ü s , P o r t e k i z v e T ü r k i s t a n ’ ın b i r ç o k y e r l e r i n i f e t h e t m i ş . H a r e m Ş e r i f i ( M e d i n e ’ d e ) v e M e s - c id - ı A k s a ’ y ı ( K ü d ü s ’ t e ) t a m i r e t m i ş , b ü y ü k p a r a h a r c ı y a r a k Ş a m d a C a m i ’i E m e v i y y e ’ y i te s is e t m i ş t i r . 9 6 d a v e f a t e t m i ş t i r . A ’ l a m V I / 4 6 9 2 )

157

Page 157: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

2 — A b d - ü J - M e l î k : ( b . M e r v a n )E m e v l î e r i n b e ş in c i m e l i k i d i r . B a b a s ı M e r v a n 1 . a n n e s i A i ş e

b i n t i M u a v i y e ’ d i r . H i c r î 2 6 ( 6 4 6 / 6 4 7 ) d o ğ m u ş . B a b a s ı s a ğ i k e n k e n d i s i n e b i a t e d i l m i ş , h a l i f e o ld u ğ u z a m a n İ s l â m d e v l e t i n i n y a r ı s ı A b d u l l a h b . Z ü b e y r ’ i n h a k i m i y e t i a l t ı n d a y i r m i b i r s e n e h ü k ü m s ü r m ü ş H . 8 6 d e ö l m ü ş t ü r .

8 — Bakara Sûresi A. 247

4 — Ali İmran S. A. 269

5 — A r d û ş i r : A r a p ç a te r c e m e d e ( N a s i h a ’n m ) b u i s i m « ü z - d u ş i r » o l a r a k g e ç t i ğ i h a l d e t a r i h k i t a p l a r ı b u i s m i y u k a r ı d a v e r ­d i ğ i m i z ş e k i l d e z i k r e t m e k t e d i r l e r . ( B a k ı n ı z : e l - A ’ l a m 1 / 1 0 6 - 7 , e z T e r c e m e - i T a b e r i n / 1 6 2 - 6 3 , F i r d e v s i , Ş e h n a m e ) .

G a z a l i ’ N a s i h a ’ d â b u is im d e n ç o k ç a z i k r e t m e s i n e r a ğ m e n , b u n u n h a n g i A r d û ş i r o l d u ğ u n u b e l i r t m i y o r .

« B u i s i m l e İ r a n ’d a b i r k a ç h ü k ü m d a r g e ç m i ş t i r , B u n l a r ı n ü ç ü n ü n S a s a n î S ü l â l e s i n d e n o l d u k l a r ı t a r i h e n s a b i t t i r . K i y a n i y a n s ü lâ le - s in e m e n s u p b i r A r d ü ş i r ’ i n o l d u ğ u İ r a n v e İ s l â m t a r i h l e r i b e l i r t t i k l e r i h a ld e Y u n a n k a d i m t a r i h l e r i n d e v e o n l a r d a n a l ı n m ı ş A v r u p a t a r i h l e r i ü ç t a n e g ö s t e r i y o r . ( G e n i ş m a l û m a t i ç i n a d ı g e - k a y n a k l a r a b a k ı n ı z ) .

6 — Behram. (Behram Gûr) (421 — 438 veya 489)Y e z d g i r d I . n ı n o ğ l u d u r . K a r d e ş i ( Ş a h p u r ) v e k a b i l e n i n b a ş k a

b i r k o l u n d a n o l a n H u s r a v l a y a p t ı ğ ı s a v a ş t a n s o n r a b a ş a g e ç t i . Ş i d d e t l i b i r m i z a c ı o l d u ğ u n d a n O ' n a « G û r » ( y a b a n m e r k e b i ) d e ­m i ş l e r d i r . 1 6 - 1 7 s e n e lik s a l t a n a t t a n s o n r a e c e liy le ö l m ü ş t ü r .

N u ş i r e v a n ’ ( E n u ş i r e v a n ) d a n s o n r a e n ş ö h r e t l i b i r h ü k ü m d a r d ı r .( F i r d e v s i : Ş e h n a m e . H i k m e t î l y d m , B e h r a m - ı G u n m e n k ı b e l e r i ,

T M , V , 2 7 5 - 2 9 0 . î s l . A n s . I I / 4 5 2 - 3 d e A h m e t A t e ş ’ i n m a k a l e s i ) .

7 — Nuşirevan EnuşirevanH z . M u h a m m e d : « B e n N u ş i r e v a n g i b i a d i l b i r m e l i k i n z a m a ­

n ı n d a d o ğ d u m » d i y e r e k b u m e l i k i n a d a l e t i n i d il e g e t i r m i ş t i r . H a ­d is iç in b a k : T a b e r i H / 2 6 5 )

E s k i İ r a n M e l i k l e r i n d e n , S a s a n î l e r , s ü lâ l e s in in y i r m i n c i s i o lu p A r a p l a r c a « K i s r a » R u m l a r ' c a « C h o s r o Ğ s » i s m i y l e m e ş h u r d u r . ( E l -

158

Page 158: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

A ’ l a m V I / 4 6 2 1 ) 5 3 1 t a r i h i n d e b a b a s ı n ı n y e r i n e g e ç m i ş , H i n t ’ l i l e r l e . R u m l a r ’ l a v e T u r a n î l e r l e h a r p e d e r e k ü l k e s i n i n h u d u t l a r ı n ı g e n iş ­l e t m i ş t i r . 5 7 9 y ı l ı n d a v e f a t e t m i ş , a d a l e t i d il le r e d e s t a n o l m u ş t u r . ( G e n i ş b i l g i i ç i n Ş e h n a m e y e ’ y e b a k ı n ı z ) B u r h a n - ı K a t ’ i , k e n d is i n e N u ş i r e v a n - ı A d i l d e n i l i r d i . ( İ s i . A n s k I X / 3 7 0 ) .

D e h h a k : M i t o l o j i y l e k a r ı ş ı k e s k i İ r a n t a r i h i n e g ö r e , t r a ı ı ’ l ı l a r a h ü c u m e t m i ş k a h r a m a n o i r A r a p ’ t ı r . Z e r d ü ş t ’ ü n k i t a b ı o l a n Z e n d A v e s t a ’ d a b u n a b e n z e r b i r e fs a n e v a r d ı r . ( E l - A ’ l a m V / 2 9 7 7 v e Ş e h n a m e ) .

E f r a s i y a b :Ş e h n a m e v e d i ğ e r I r a n g e l e n e k l e r i n e g ö r e T u r a n l I l a r ı n b ü y ü k

v e k a h r a m a n k a ğ a n ı n ı n f a r s ç a a d ı o l u p , İ r a n d e s t a n l a r ı n d a m ü ­h i m b i r r o l o y n a r ( B a k . î s l . A n s . n / 1 9 2 . Ş e h n a m e M . E . B . K l a s i k ­l e r i a r a s ı n d a N e c a t i L u g a l ç e v i r i s i . H / 1 7 0 , 2 3 0 , 4 2 5 , 4 3 1 , 4 3 8 v . s . )

1 0 — Y e z d i c u r d :S a s a n t k r a l l ı ğ ı n d a n ü ç k r a l ı n i s m i d i r .I — S a s a n î ’ l e r i n X I I I . k r a l ı o la n I V . B e h r a m ’ ı n o ğ l u d u r .

n — X V . k r a l d ı r . Z e r d ü ş t l i ğ i n y a y ı l m a s ı i ç i n ç a l ı ş m ı ş t ı r .I I I — X X I X . k r a l d ı r . S a ’d i b n i E b u V a k k a s o r d u s u y l a s a v a ş ­

m ış v e n e t ic e d e m a ğ l u p o l m u ş t u r .

1 1 — T a b i î : H z . P e y g â m b e r i n s e h a b e s iy le g ö r ü ş m ü ş k i m s e y e d e n i r .

12 — S ü f y a n - ı S e v r î : ( E b u A b d u l l a h b . S a î d )M ü c t e h i t i m a m l a r d a n d ı r . 95 d e K ü f e d e d ü n y a y a g e l m i ş , 1 6 1

d e B a s r a ’ d a v e f a t e t m i ş t i r . M e z h e p s a h i b i d i r . S ü f y a n b . U y e y n e ( 1 0 8 - 1 9 8 ) « B e n h e l â l v e h a r a m ı t e f r i k t e b u n d a n d a h a b i l g i n k i m ­se g ö r m e d i m » d e m i ş t i r .

1 3 — M a ğ r i b : A r a p m ü e l l i f l e r i n i n B e r b e r i s t a n v e y a k ü ç ü k A f ­r i k a d e n i le n ( T r a b l u s , T u n u s , C e z a y i r v e F a s ) k ı s m ı n a v e r d i k l e r i i s i m d i r .

1 4 — F e r i d u n : I r a n e f s a n e l e r in e g ö r e D a h h a k ’ m i s t i l a s i y l e d a ğ ­l a r a k a ç ı p , D a h h a k ’ m y ı k ı l n a s i y l e I r a n t a h t ı n a g e ç m i ş P i ş d a d i y a n s ü l â l e s i n in V . h ü k ü m d a r ı d ı r .

159

Page 159: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Balkanlarına

1 5 — Z ü l k a r n e y n : K . K e r î m ’ d e X V I I / 5 9 ( v e . d e v a m ı n ) d a a d ı g e ç e n Z ü l k a r n e y n b ü y ü k b i r C i h a n g i r a d a le t e t u t k u n v e h e r t ü r l ü s a v u n m a v a s ı t a l a r ı n ı b il e n b i r h ü k ü m d a r d ı r . ( B u h u s u s t a y u k a r ı d a v e r i l e n s û r e y e b a k ı n ı z .)

î b n - ı E s i r K . K e r î m ’ d e g e ç e n Z ü l k a r n e y n ’ i n B ü y ü k İ s k e n d e r o l d u ğ u n u b e l i r t i y o r s a d a , m i i f e s s i r l e r b u g ö r ü ş ü k a b u l e t m e y e y a n a ş ­m a m ı ş l a r d ı r . ( F a z l a b i l g i -iç in b a k m ı z : î s l . A n s k . V - I I / 1 0 7 8 İ s k e n ­d e r M a d . H ı z ı r , M d . , T a ’ l e b i : K i s e s ’ ü l E n b i y a , K a h i r e 1 3 1 0 v .s .)

İKİNCİ BÖLÜM :

1) Aristo: (ARİSTUTALİS)İ s l â m f e l s e f e c i l e r i n i n i y i t a n ı d ı ğ ı v e t a n ı t t ı ğ ı b i r Y u n a n f e y ­

l e s o f u d u r .M . Ö . 3 8 4 ’ t e M a k e d o n y a ’ n ı n s t a j i r e ş e h r in d e d o ğ m u ş v e 322 s e ­

n e s in d e H a l k i ' d e k a s a b a s ı n d a ö l m ü ş t ü r .E f l a t u n ’ u n d e r s l e r in e y i r m i y ı l d e v a m e t m i ş , s o n r a İ s k e n d e r ’ in

h o c a l ı ğ ı m y a p m ı ş t ı r .

2 ) S c k r a t : ( S o c r a t e ) [ 4 7 0 - 4 0 0 ] E s k i Y u n a n ’ ı n m e ş h u r f i ­l o z o f u d u r .

E s k i Y u n a n ’ m b i n l e r c e T a n r ı a n l a y ı ş ı n a l î a r ş ı ç ı k t ı , t e k T a n r ı f i k r i n i s a v u n d u . D ü ş m a n l a n g e n ç l i ğ e d i n s i z l i k a ş ı l ı y o r d i y e i t ­h a m e t t i l e r . M a h k e m e z e h i r i ç e r e k ö lm e s i n e k a r a r v e r d i . O ’ d a m a h ­k e m e n i n k a r a r ı n a u y d u .

3 ) B ü z u r g M i h r ( b . B a h t a g o n ) M e r v ’ l i o l u p S a s a n î h ü k ü m d a r ı A n u ş i r e v a n ’ ı n m e ş h u r v e z i r i d i r . R i v a y e t e g ö r e , d a r b - ı m e s e l o l m u ş b i r ç o k h a k i m a n e s ö z l e r i v a r d ı r . ( î s l . A n s . n / 8 4 6 )

K i t a p t a B ü z û r C ü m h u r o l a r a k g e ç m e k t e d i r .

4 ) K ı s a s : K e l i m e l ü g a t b a k ı m ı n d a n , m ü s a v a t m â n a s m a o lu p , « c i n a y e t t e ö d e ş m e » « m i s l i i le c e z a d ı r » .

B u h u s u s t a k i a y e t - i k e r i m e l e r : n / 1 7 8 , ü / 1 7 9 « K ı s a s ’ t a s i z i n i ç i n h a y a t v a r d ı r » ( B u k o n u i ç i n f ı k ı h k i t a p l a r ı n a b a k ı n ı z .)

5) Katadc: (Ebu Amr Katade b. en-Nu'man el-Ensari el-Evsi ez-Zeferi)

160

Page 160: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

E b u S a i d e l - H u d r i ’ n i n k a r d e ş i d i r . B e d i r v e d i ğ e r s a v a ş l a r d a b u l u n m u ş , U h u t s a v a ş m d a b i r g ö z ü n d e n y a r a l a n m ı ş t ı r Ç o k ç a h a d i s r i v a y e t e t m i ş , h i c r î 2 3 d e ö l m ü ş t ü r .

6) Rahman Sûresi: S

7) Ahnef b. Kay» (? — 687)B e n i T a m i m k a b i l e s i n e m e n s u p o l u p , T a m i m l i l e r i n İ s l â m i y e t !

k a b u l e t m e l e r i n e ö n - a y a k o l m u ş t u r . ( Ç o c u k l u ğ u n d a g e ç i r d i ğ i b i r h a s t a l ı k s e b e b iy le b a c a k l a r ı ç a r p ı k k a l m ı ş , b u y ü z d e n « ç a r p ı k b a ­c a k l ı » m â n a s ı n d a « A h n e f » d e n i l m i ş t i r .»

8) Yunan.

9) Kayser: (Yukarıda bilgi verildi)

10) Fağfur:F e r g a n a ’ d a n î r a n ’ a g e ç m i ş b i r t a b i r o l u p Ç i n İ m p a r a t o r u m â ­

n a s ı n a g e l i r v e Ç i n ’ c e t i e n - t s â ( g ö ğ ü n o ğ l u ) n u n t e r c ü m e s i d i r , ( t b n - a l - E s i r , V I I / 2 2 1 d e n î s l . A n s . I V / 4 4 6 ) .

t

11) Zeyd b. Eşlem:H z . P e y g a m b e r i n e s h a b m d a n d ı r . Z . S a b i t b . A k r e m ’ i n a m c a z a ­

d e s i o l u p , B e d i r s a v a ş m a i ş t i r a k e t m i ş t i r .

12) Emir (yukarıda izah edilmiştir)

13) Abdurrahman b. Avf.E s h a b - ı K i r a m d a n v e A ş a r e - i m ü b e ş ş e r e d e n ( c e n n e t l e m ü j ­

d e l e n m i ş o n k i ş i ) o l u p , k ü n y e d e i s m i  b d - ı A m r v e b i r d i ğ e r r i ­v a y e t e g ö r e A b d - ü l - K a ’ b e i m i ş . H z . P e y g a m b e r b u i s m i v e r m i ş t i r . H i c r e t i n 3 1 in d e 7 5 y a ş m d a i k e n v e f a t e t m i ş t i r .

14) Halid b. Velid:S e h a b e n i n i l e r i g e l e n l e r i n d e n o l u p b ü y ü k b i r İ s l â m k u m a n d a n ı ­

d ı r . H k ö n c e m ü ş r i k o r d u l a r ı n a k u m a n d a e d e r k e n ( U h u t t a k i r o l ü b ü y ü k t ü r ) d a h a s o n r a H i c r e t i n a l t ı n c ı s e n e le r in e d o ğ r u A m r b . e l- A s ile b e r a b e r n â ü s l ü m a n o l m u ş t u r . B ü y ü k s a v a ş l a r v e r m i ş b u l u ­n a n b u ü n l ü k u m a m d a n h i c r e t i n 2 1 i n d e H u m u s ’ t a ( d i ğ e r b i r r i ­v a y e t t e M e d i n e ’ d e ) ö l m ü ş t ü r .

Devlet Başkanları 11 16J

Page 161: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

B Ö L Ü M : m

1 ) R a i y y e : D i l b a k ı m ı n d a n b u k e l i m e « o t l a y a n h a y v a n l a r m â ­n a s ı n a ö l ü p , İ s t ı l a h b a k ı m ı n d a n « y ö n e t i c i n i n y ö n e t i m i n d e b u l u n a n b ü t ü n h a l k » m â n a s m a d ı r . ( b k . f i r u z a b a d i , K a m u s I V / 9 8 3 ) .

2 ) Haraç: L ü g a t m â n a s ı y e r i n h a s ı l a t ı n d a n v e y a iş ç i o l a r a k ç a l ı ş t ı r ı l a n k ö l e l e r i n v e ç o c u k l a r ı n e m e ğ in d e n e ld e e d il e n ş e y » o l u p s o n r a l a r ı , t o p r a k m ü l k i y e t i n d e n d o l a y ı , d e v l e t ç e f e r t l e r d e n alman r e s m e ı t l a k o l u n m u ş t u r . Ş e r ’ i l i s a n d a g a y r - ı m ü s l i m t e b a d a n a l m a n r e s i m l e r i i f a d e e d e r » ( G e n i ş b i l g i iç in b k . t s l . A n s k . V - I / 2 2 2 , E b - ü l - A ’ l a M a r d i ’ n i n m a k a l e s i n e )

S ) Ö ş ü r : ( Y u k a r ı d a i z a h e d i l m i ş t i r .

4) S a s a n î l e r : î r a n h ü k ü m d a r l a r s ü l a l e s i ,

5) Mehdi: (el-Mehdi, Ebu Abd-ul-lah Muhammed)A b b a s î h a l i f e s i d i r . C ö m e r t v e h i l m i y l e t a n ı n m ı ş t ı r .

6) Humus: S u r i y e ’ d e A s î n e h r i n i n m e y d a n a g e t i r d i ğ i g e n iş v a d i d e k u r u l m u ş b i r ş e h i r d i r 5 0 ,0 0 0 n ü f u s l u d u r . O s m a n l ı id a r e s i z a m a n ı n d a Ş a m v i l â y e t i n e b a ğ l ı b i r s a n c a k t ı .

7) Said b. Ömer:

8) Al-i İmran sûresi A. 159

9) Taha sûresi: 29

10) Süleyman b. Abd-ül-Melik (bilgi verildi)

11) Haccac: (Haccac b. uYsuf: 661-714)D e v l e t a d a m ı d ı r . E m e v î l e r z a m a n ı n d a ç e ş i t l i v a l i l i k l e r d e b u l u n ­

m u ş , b i r ç o k i s y a n l a r ı b a s t ı r m ı ş t ı r . İ c r a a t ı h a k k ı n d a b i r ç o k ş e y l e r s ö y l e n i r . H ı s s î f e v e r a n l a r a e ğ i l m e d e n o ’ n u t e t k i k e t m e k y e r i n d e o l u r .

BÖLÜM: IV

1 ) Me’mun ( 7 8 6 - 8 3 3 ) ( A b d u l l a h b . H a r u n e l - R e ş î d ) A b b a s i h a l i f e l e r i n i n y e d i n c i s i d i r .

162

Page 162: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

—İmanı-ı Gazali

2) Eflâtun (M.ö. 429-347).« P l a t o n » i s m i n i n A r a p ç a l a ş t ı r ı l m ı ş ş e k l i d i r .E s e r l e r i î s l â m d ü ş ü n ü r l e r i n e t e s i r e t m i ş t i r . B u e s e r le r ü z e r i n e

g e r e k e n ş e r h l e r y a p ı l m ı ş t ı r . E f l a t u n u n b ı r a k t ı ğ ı e s e r l e r , b u s a y e d e k o r u n m u ş v e B a t ı ’ y a t a k d i m e d i l m i ş t i r .

3 ) C i z y e : î s l â m d e v l e t i s ı n ı r l a r ı iç in d e k a l m a y ı i s t e y e n g a y r - ı m ü s l i m i n , h u k u k u n u n k o r u n m a s ı i ç i n h ü k ü m e t e v e r d i k l e r i v e r g i n i n a d ı d ı r . ( B ü t ü n f ı k ı h k i t a p l a r ı n d a b u h u s u s « c i h a d » b ö l ü m ü n d e i ş ­l e n m i ş t i r . B i l h a s s a : E b û Y u s u f . « K i t a b - ü l - H a r a c » m a v e r d i : « A h - k a m - ü s - S ü l t a n i y y e » Ş a f ı ’ : K i t a b ü l - Ü m m » v .s .)

4 ) Ü z d ü ş i r . ( A r d e ş i r ) E s k i f a r s d il in d e A r t a h ş a s r a Y u ­n a n : A r t a x e r x e s . î r a n h ü k ü m d a r l a r ı n d a n b i r k a ç m ı n a d ı d ı d r . İ s ­l â m â l e m i n d e a n c a k b u i s m i t a ş ı y a n m u a h h e r S a s a n î l e r h a k k ı n d a d o ğ r u m a l û m a t v a r d ı r . A r d a ş i r I . ( 2 2 6 - 2 4 1 ) A r d a ş i r I I . ( 3 7 9 - 3 8 3 ) v e A r d a ş i r m . ( 6 2 8 -6 2 9 ) I s l . A n s . I V / 3 0 6 .

/5) eş-Şuara Sûresi: 214-215

6) İskender - (bilgi verilmiştir.)

7 ) P e r v i z . ( H ü s r e v P e r v i z )S a s a n î l e r i n X X I I . k r a l ı d ı r . A d a l e t i ile m e ş h u r N u ş i r e v a n 'ı n

( m â n a s ı : t a t l ı r u h l u , î s l . A n s k . 3 X / 3 7 0 ) t o r u n u d u r . ( E l - A ’ l a m , I I I / 3 0 4 5 ) .

8) Ya’kub b. Eeys. (es-Sıfar) H o r a s a n t a r a f l a r ı n d a h ü k ü m s ü r m ü ş b u l u n a n « B e n i L e y s » d e v l e t i n i n k u r u c u s u v e i l k h ü k ü m ­d a r ı d ı r ( e l - A ’l a m , V I / 4 8 0 1 ) .

9) Abdullah b. Zahir:

10) Ehvaz: A b b a s î d e v l e t i n i n b i r e y a l e t i o l u p , g a r p t a — I r a k , ş a r k v e c e n u p t a — f a r s e y a l e t i v e ş i m a l d e — C i b â l e y a l e t i v e h u ­s u s i y l e b u e y a l e t i n b u g ü n L û r i s t a n d e n i le n k ı s m ı i le ç e v r i l m i ş t i r ( î s l . A n s . I V / 2 1 0 , S t r e c k ’ m h a z ı r l a d ı ğ ı m a d d e ) k i t a p t a g e ç e n et>-

ü l - H a s a n e l - E h v e z i s m i n e k a y n a k l a r d a r a s t l ı y a m a d ı m .f*

11) Dârâ: (Darayavahuş) (Darius) a d ı n ı n A r a p ç a l a ş t ı r ı l m ı ş ş e k l i d i r . D a r o b v e D â r â v ş e k l i n d e k i y a z ı l ı ş l a r ı n a d a r a s t g e l i n i r .

163

Page 163: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

İ s l â m m ü e l l i f l e r i i k i D â r & t a n ı r :I — I s f e n d i y a r ’ ı n o ğ l u B a h m a n ’ ı n o ğ l u K a d i m D â r â ,

n — K a d i m D â r â ’ n m o ğ l u D a r a d ı r ( K i t a p t a g e ç e n b u İ k i n ­c i s i d i r . )

Ş e h n a m e s a h i b i f i r d e v s i h e r i k i s i i ç i n d e b i r b ö l ü m a y ı r m ı ş t ı r .

12 — en-Nisâ sûresi A. 12

İKİNCİ KISIM :

1 ) Mubed Mubezan ( F . ) A r a p ç a ’ y a « M u b e z » ş e k l i n d e g e ç m i ş ­t i r . M o b e z a n , ç o ğ u l d u r . M â n a s ı : M e c u s i l e r i n r e i s i , d e m e k o l a n p e h - l e v î 'd e k î m a g u p a t ' t a n g e l m e k t e d i r . B u n l a r m k r a l l ı ğ ı n m u h t e l i f y e r ­l e r i n d e g ö r e v g ö r ü r l e r , r u h a n i s m ı f ı t e ş k i l â t l a n d ı r ı r l a r . ( B u n u n iç i n b a k i Y a ’ k u b î T a r i h 1 / 2 0 7 , M e s ’ u d i V I I / 1 0 3 , Ş e h n a m e v . s . İ s i . A n s k . V m / 3 9 4 )

2 ) er-Ra'd sûresi A. n

3) Mansur (Ebu Ca’fer b. Muhammed b. Ali b. Abdullah b Abbas) Abbasî h a l i f e l e r i n i n İ k i n c i s i o lu p H . 9 5 t e d o ğ m u ş 1 5 8 d e ö l m ü ş t ü r .

ÜÇÜNCÜ KISIM :

1) Kalem sûresi A. I

2 ) Alak sûresi: A : 3-5

3) Yusuf sûresi A. 55

4) Calinos (Galien, Galenus).M e ş h u r Y u n a n f i l o z o f u v e d o k t o r u d u r . M i l â d ı n 131 t a r i h i n d e

B e r g a m a ’ d a d o ğ m u ş , 2 0 0 t a r i h i n d e ö l m ü ş t ü r . B i r ç o k e s e r l e r i v a r d ı r .

164

Page 164: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmara-ı Gazali

DÖRDÜNCÜ KISIM:

1) îbn-ı Mukaffa’M e ş h u r e d e b i y a t ç ı l a r d a n o l u p , Ö n c e le r i t r a n l ı b i r m e c u s i i k e n ,

A b b a s î h a l i f e l e r i n d e n S e f f a h ’ m a m c a s ı I s a b . A l i ’ y e m ü r a c a a t e d e ­r e k I s l â m ’ a g i r i y o r v e O ’ n u n k â t i b i o l u y o r . N u ş i r e v a n z a m a n ı n d a p e h l e v i y e t e r c e m e e d i l m i ş b u l u n a n « K e l i l e v e D i m n e » y i A r a p ç a ’ y ı ç e v i r i y o r . D a h a s o n r a B a s r a v a l i s i S ü f y a n b . M u a v i y e i l e i s t i h z a e t t i ğ i n d e n o t e r c e m e y e g a r a z b a ğ l a r , d i n s i z o l a r a k i t h a m e d i l i r v e b u d u r u m O ’ n u n k ı z g ı n b i r f ı r ı n i ç in d e y a k ı l m a s ı n a s e b e p o l u r .

2) Hikmet:i l k n a z i l o la n â y e t i k e r i m e l e r d e H z . P e y g a m b e r i n v a a z v e i r ş a d -

l a r ı m â n a s ı n a k u l l a n ı l m a k t a d ı r , ( b k . K . K e r i m X V I / 1 2 6 , L I V / 4 j . B u n d a n b a ş k a « m u k a d d e s v a h y o l u n m u ş k i t a b » ( b k . K . K e r î m İ Ü / 4 3 ,7 5 1 5 8 ; V / 1 1 0 ; X V I I / 4 1 ; I n c i l ’ i i f a d e e d e r . X L . I I / 6 3 ) B i z z a t K . K e r i m i n m ü r a d i f i o l a r a k a l ı n m ı ş t ı r , ( b k . K . K . 1 1 / 2 3 1 ; I V / 1 1 3 ; X X X m / 3 4 ; L X H / 2 ) 1 1 / 2 5 2 ; X X X V I I I / 1 9 d a D a v u d ( A . S . ) v e X X X I / I I d e h a k i m L o k m a n i ç i n g e ç e r . B u s o n A y e t - i K e r i m e d e k i t a b i r T a b e r î ( T e f s i r X X I 3 9 ) t a r a f ı n d a n « d i n i l m i ( f ı k ı h ) , a k ı l , d o ğ ­r u s ö z l e r ş e k l in d e v e B e y z a v i ( n e ş r ) F l e i s c h e r , 1 1 / 1 1 3 ) t a r a f ı n d a n « H i k m e , u l a m a y a g ö r e n a z a r î i l i m l e r i i k t i s a p e t m e k v e y a p a b i l d i ğ i k a d a r i y i , m u s t a h s e n a m e l l e r i ş l e m e k i t i y a d - ı t a m ı n ı k a z a n m a k s a ­y e s i n d e , i n s a n r u h u n u n k e m a l i n i i f a d e e d e r » ş e k l i n d e i z a h o lu n ­m a k t a d ı r .

L u g a t c ı l a r H i k m e ’ y i a ş a ğ ı d a k i ş e k i l l e r d e t a r i f e d e r l e r : « E n i y i i l i m v a s ı t a s ı ile , e n i y i ş e y i n b i l i n m e s i » ( L i s a n , X V / 3 0 ) « K a z a î b i r h ü k ü m d e a d îl o l m a k , e ş y a n ı n h a k i k a t i m o l d u ğ u g i b i b i l m e k v e i k ­t i z a s ı n a g ö r e , h a r e k e t ' rn-w ‘ ^ V H / 2 5 3 ) m e v z u u n s e ­b e p l e r in i ,* h a k i k a t i n i , b e § e ^ 8 S 5 5 ! ^ P | H « e b i l d i ğ i k a d a r , h a d d i z a ­t ı n d a o l d u k l a r ı g i b i a r a m a k o l& n ' İ r o i P f K a t i p Ç e l e b î ) f i l h a k k a b u k e l i m e i b t i d â A r a p d i l i n d e Y u n a n S o p h i a ’ s m d a d e l a l e t e d e n f a l s a f a k e l i m e s i ile m ü r a d i f o l m u ş t u r , ( b k . I b n - i H a l d u n , M u k a d d i n e , B u ­l a k 1 / 3 9 9 ; K â t i p Ç e l e b î , 1 1 1 / 8 9 ; I s l â m A n s i k l o p e d i s i V - l / 4 8 1 ' d e n )

H a k k ı n d a b i r ç o k r i v a y e t b u l u n a n v e h a l k t a r a f ı n d a n i s a b e t l i o l a r a k e n ç o k h i k m e t i y l e b i l i n e n L o k m a n H e k i m h a k k ı n d a a ş a ğ ı ­d a k i y a z ı y ı v e r i y o r u z :

165

Page 165: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Devlet Başkanlanna

3) Lokman :H a n g i y e m i n ?K . K e r î m ’ d e k i L o k m a n H e k i m i n m i ?H i p o k r a t ı n m ı ?H i p o k r a t y e m i n i n i n B a t ı t ı b o k u l l a r ı n a g i r i ş i A v r u p a R ö n e -

s a n s ı m n b a ş l a d ı ğ ı s ı r a d a i d i k i S i c i l y a ’d a k i m ü s l ü m a n Arap t ı b o k u l l a r ı n ı n d i r e k t n ü f u z u n u n b i r s o n u c u o l a r a k P a l e r m o ş e h r i n d e i l k m o d e r n t ı b o k u l u k u r u l m u ş t u r . L â k i n o g ü n l e r i n H ı r i s t i y a n â l e m i n i n , f a y d a l a n d ı k l a r ı m ü s l ü m a n t ı b o t o r i t e l e r i n i z i k r e d e r e k o n ­l a r ı n d ü ş ü n c e v e k ü l t ü r l e r i n e o l a n b o r ç l a r ı m b e l i r t m e k t e n k a ç ı n ­m a l a r ı k a r e k t e r l e r i i c a b ı b u l u n u y o r d u . K a t o l i k k i l i s e s i b u s e b e p le t ı b ö ğ r e t i m i n i e s k i p u t p e r e s t o k u l l a r ı n d a n a l m a y ı t e r c i h e t m i ş t i . H ı r i s t i y a n d ü n y a s ı n ı n f ı r s a t d ü ş k ü n ü ( O p t o n i s t ) s i y a s e t i n e o g ü n ­l e r i n i l e r i m ü s l ü m a n b i l g i n l e r i n e t e r c i h a n , t ı b a l a n ı n d a p u t p e r e s t h e k i m l e r i o t o r i t e o l a r a k t u t m a k d a h a u y g u n g e l i y o r d u .

İ ş t e P a l e r m o T ı b O k u l u n u n v e o n d a n s o n r a A v r u p a ’ d a k u r u l ­m u ş o l a n , b ü t ü n d i ğ e r A r a p , m ü e s s e s e l e r in in e s k i d i n s i z Y u n a n f i l o z o f v e t a b i b i H i p o k r a t ’ m ( M . ö . 4 6 0 — 3 7 7 ) a d ı ile H i p o k r a t i k T ı b O k u l l a r ı d i y e a d l a n d ı r ı l m a s ı n ı n t a r i h î g e r ç e ğ i b u d u r . Ş u d a k a y d a d e ğ e r k i ; H i p o k r a t y a z m a l a r ı n d a ( A s k l e p i a d i s y e m i n i ) d i y e a n ı l a n t ö r e n , e s k i d i n s i z l e r t ö r e n l e r i n d e n b i r p a r ç a o l u p b u g ü n ü n t ı b ç a l ı ş m a l a r m d a h e k i m l e r e y a p t ı r ı l a n « H i p o k r a t y e m i n i » d i y e b i ­l i n m i ş t i . B u y e m i n i n g e r ç e k ç i o l m a y ı p m o d a s ı g e ç m i ş b u l u n a n b a z ı m e s l e k î a h l â k u n s u r l a r ı t a ş ı d ı ğ ı n a d i r e n d ü ş ü n ü l m ü ş t ü r . B u n ­d a n m a â d a b u u n s u r l a r İ s l â m î b a k ı m d a n h a t t â n o k s a n v e k u s u r ­l u d u r d a . ( L o k m a y e m i n i ) is e h a s t a ile h e k i m a r a s ı n d a k i g e r ç e k p s i k o l o j i k i l i ş k i ile i l g i l i d i r . H i p o k r a t y e m i n i n d e is e d u r u m b ö y ­le d e ğ l d i r . L o k m a n , m o d e r n m a d d e c i h e k i m l e r i n k a b a v e g a y r ı ş a h s î d a v r a n ı ş l a r ı n ı m a h k û m e d e r v e k e n d i l e r i n e d a h a İ n s a n î r u h î

Ş i m d i H i p o k r a t y e m i n i n i b i r l i k t e o k u y a l ı m :« K e n d i l e r i n i ş a h i t t u t t u ğ u m H e k i m A p o l l o n , A s k l e p i o s , « H . y -

g i c i a » ile b ü t ü n i l â h v e i l a h e l e r e y e m i n e d e r i m k i b u y e m i n i v e i ç i n d e k i t a a h h ü t l e r i y e r i n e g e t i r m e ğ e s ö z v e r i y o r u m :

1 . B a n a t ı b h ü k ü m l e r i n i ö ğ r e t m i ş o l a n k i m s e y e e b e v e y n i m ,

b i r y a k l a ş m a e m p o z e

HİPOKRAT YEMİNİNİN METNİ:

166

Page 166: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazali

ç o c u k l a r ı n a d a k a r d e ş l e r i m g i b i m u a m e l e y a p a c a ğ ı m . K a z a n c ı m ı o n l a r l a p a y l a ş a c a ğ ı m v e t ı b h ü n e r i n i ü c r e t s i z o l a r a k o n l a r a ö ğ ­r e t e c e ğ i m .

K o n f e r a n s l a r v e r e c e ğ i m v e k e n d i o ğ u l l a r ı m a y a p m ı ş o l a c a ğ ı m g i b i o n l a r a ö ğ ü t l e r v e r e c e ğ i m . T ı b t e m i n a t ı m v e r i p z o r u n l u y e m i n y a p m a d ı k ç a d ı ş a r ı d a k i l e r e t ı b b ı n e s r a r ı n ı v e r m i y e c e ğ i m .

2 . Ö ğ ü d ü m h a s t a y a s a d e c e f a y d a g e t i r m e k v e z a r a r v e r m e ­m e k o l a c a k t ı r . H i ç k i m s e y e k e n d i i s t e ğ i y l e d e o ls a , z e h i r v e r m i ­y e c e ğ i m v e o y o l d a t a v s i y e d e b u l u n m a y a c a ğ ı m . Ç o c u k d ü ş ü r m e y i t e ş v i k e d ic i ö ğ ü t v e r m i y e c e ğ i m .

3 . H a y a t ı m v e m e s l e ğ i m k u t s a l v e t e m i z o l a c a k t ı r . E v l e r e s a d e c e h a s t a l a r ı m ı n h a t ı r ı iç i n g i r e c e ğ i m . O n l a r a h iç b i r s u r e t le z a r a r v e r m i y e c e ğ i m . K a d ı n l a n , e r k e k l e r i , h ü r l e r i v e y a k ö l e l e r i k e n d i z e v k i m iç in k u l l a n m a y a c a ğ ı m . M u a y e n e e s n a s ın d a v e y a t e s a d ü f e n , i n s a n l a r ı n h a y a t ı ile i l g i l i e ş i t l i k l e r i m i b a ş k a l a r ı n a s ö y ı e ı n ı y e c e ğ i m , o n u b i r s ı r o l a r a k s a k l ı y a c a ğ ı m , y e m i n i m i y e r i n e g e t i r i r s e m d a i m a b a ş a r ı l ı o l a c a ğ ı m v e h a y a t ı m d a m e s le ğ im d e ş e r e f l i o l u p b ü t ü n h a l k t a n s a y g ı g ö r e c e ğ i m . Y e m i n i m d e n d ö n e r s e n h a k s ı z l ı k o l a ­c a k t ı r . »

M o n t p e l l i e r o k u l u n d a n b i z e g e l d i ğ i m u h t e m e l o l a n d i ğ e r b i r y e m i n m e t n i n d e b i r e k y e m i n v a r d ı r : « M e s a n e t a ş l a r m ı a s l a k a l ­d ı r a m a y a c a ğ ı m a v e o n l a r ı d a h a e h il o l a n l a r a b ı r a k a c a ğ ı m a y e m i n e d e r i m » ( o z a m a n c e r r a h î i ş i n i y a p a n b e r b e r l e r v a r d ı .)

A L K M E O N ’ u n Ö Ğ R E T İ M İ İ L E K . K E R Î M D E K İ L O K M A N ’ I N Ö Ğ R E T T İ K L E R İ A R A S I N D A G Ö Z E Ç A R P A N B E R A B E R L İ K :

H i p o k r a t ’ t a n 1 0 0 y ı l ö n c e b i r d i ğ e r f i l o z o f v e h e k i m d o ğ m u ş t u r . B u , G ü n e y İ t a l y a ’ d a K r o t o n Y u n a n k o l o n i s i n i n b i r ü y e s i o l a n P e i - r i t o o s ’ u n o ğ l u A l k m e o n ( M . Ö . 5 1 1 - 4 9 7 ) i d i . A v r u p a l i t e r a t ü r ü n d e is e A l s i m o n , A l m o n , A l c i m o n , L o k m a n g i b i ç e ş it l i a d l a r l a a n ı l m a k ­t a d ı r . K e n d i s i P i t a g o r a s ’ ı n b i r ş a k i r d i v e S o k r a t ö n c e s i ü n l ü f i l o z o f ­lardan b ir i i d i v e d a h a z i y a d e p r o f e s y o n e l o l a r a k ö ğ r e n c i l e r i n e t ı b ü z e r i n e d e r s le r v e r i y o r d u . B u n l a r d a n ü ç ü — B o t i n o s , L e o n v e B a t i l - lo s — e s e r le r in i n k a l ı n t ı l a r ı n d a g e ç m e m k t e d i r . A l k m e o n h a k k ı n d a e n

167

Page 167: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

f a z l a b i l g i , b i z e D i o g e n L e r t i o s ’ u n v a k a y i n a m e s i i l e u l a ş m a k t a d ı r , s û r e s i n d e k i a y e t l e r i n e b e n z e m e k t e d i r . B u s u r e M e k k e ’ d e n a z i l o lm a m t e k v e a y n ı ş a h ıs o l d u ğ u h ü k m e t t i r m e k t e d i r .

A L K M E O N ’ U N D E R S L E R İ :

A l k m e o n ’ u n d e r s l e r i a ş a ğ ı d a k i e s a s la r d a ö z e t l e n m e k t e d i r .

1 — A l a h ’ m b i r l i ğ i , B i l i n m e z l i ğ i h e r ş e y d e n h a b e r d a r ( H a b i r V o l m a s ı f a t ı , s ı n ı r s ı z i l m i .

2 — İ n s a n r u h u n u n ö l ü m s ü z l ü ğ ü .

3 — S e z i ş l e r i m i z l e h a b e r , b i l g i v e t a h m i n l e r i m i z i n y e g â n e s e ­b e p v e k a y n a ğ ı n ı t e ş k i l e d e n a k s i l i k l e r l e z ı d d i y e t l e r i n s o n s u z t e ­v a l i s i ,

4 — Y ü k s e l m i ş b i r i n s a n ı n e n i y i v a s ı f l a n , n a m u s v e t e v a - z u ’ d u r .

5 — İ n s a n b i l g i s i n i n k a r a s ı z l ı ğ ı v e b u n d a n e ld e e d ile n f a y d a l a nA l k m e o n ( L o k m a n ) t e v h i d a k id e s i n e g e l i n c e , k e n d i s i b i r p i t a -

g o r e o n o l d u ğ u n a g ö r e b u n a ş a ş ı l m a z . A l k m e o n s a ğ l a m b i r v a h d e t - i v ü c u d c u o lu p p o l i t e i z m v e p o l i p r a g m a t i z m d i y e b i l i n e n t a b i a t m « m ü ­t e a d d i t y a r a t ı c ı k u v v e t l e r i b u l u n d u ğ u » i n a n c ı n ı n m ü t h i ş d ü ş m a n ı i d i .

Alkmeoîi’un birçok çağdaşlan bir Allah’a inanıyorlardı.

O ç a ğ d a T e k A l l a h ’ a i n a n a n y a l n ı z A l k m e o n d e ğ i l d i . A y n ı i n a n ­c a s a h ip f i l o z o f l a r a r a s ı n d a M i l e t l i A n a k s i m a n d r o s ( M . Ö . : 6 1 0 - 5 4 5 ) h e r ş e y i n A p e i r o n t a r a f m d a n y a r a t ı l d ı ğ ı n ı b e y a n e t m i ş t i r . ( A p e i r o n : « B e l l i o l m a y a n s o n s u z » a n l a m ı n a g e l i r ) . B u f i l o z o f a g ö r e A p e i r o n ' - u n y a ş ı y o k t u r , ö l ü m s ü z d ü r , b a ş l a n g ı ç v e s o n u y o k t u r .

B i r d i ğ e r f i l o z o f , K o l o f o n ’ l u K s e n o f o n i ( M . ö . 5 8 0 ) P o l i t e i z m i n b ü y ü k d ü ş m a n ı i d i . « E l e g i e n » e s e r i n d e y a l n ı z b i r A l l a h b u l u n d u ­ğ u n u , d i ğ e r l e r i n i n H o m e r ile H e s i o d ’ u n a r t i s t i k h a y a l e r i n d e y a r a ­t ı l m ı ş o l d u ğ u n u s ö y l e r . B u r a d a « B i r h e r ş e y d e n , h e r ş e y B i r ’ d e n » d e m i ş o l a n E f e s ’ l i H e r a k l i t o s ’ u d a z i k r e d e b i l i r i z . A l k e o n ’ u n i n a n ­c ı n a g ö r e g ü n e ş , a y v e y ı l d ı z l a r d a i n s a n r u h u g i b i b i r t e k İ l â h î

Devlet Balkanlarına-------------------------------------------------------------------- *

168

Page 168: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

îmam-ı Gazali

k u v v e t l e h a r e k e t e d e r l e r . K . K e r î m ’d e ş ö y le d i y o r : « G ö r m e z m i s i n M î A l l a h g e c e y i g ü n d ü z e v e g ü n d ü z ü g e c e y e ç e v i r i r , g ü n e ş i v e a y ı d a m u k a d d e r b i r z a m a n a k a d a r h e r b i r i y o l u n d a h a r e k e t h a l i n d e y a r a t m ı ş t ı r . V e R a b b ı n h e r y a p t ı ğ ı n d a n h a b e r d a r d ı r » k e z a : « Y e r d e V e g ö k l e r d e n e v a r s a A l l a h ’ ı n d ı r , ş ü p h e s i z A l l a h k e n d i k e n d i n e y e t e r d i r v e H a m d O ’ n a m a h s u s t u r » d e m e k t e d i r .

A l k m e o n .D i o g e n L e r t i o s ’ a g ö r e , s o n r a k i n e s i lle r e « P e r i F i s e s o s » ( t a b i a t h a k k ı n d a ) a d l ı b i r e s e r b ı r a k m ı ş t ı r . B u e s e r d e n a n c a k b a z ı

p a r ç a l a r k a l m ı ş t ı r : « E y b e n i m o ğ l u m » s ö z l e r i i le b a ş l ı y a n b u e s e r ­d e k i s ö z l e r , K . K e r î m d e L o k m a n ’ m o ğ l u n a a n a b a b a s ı n a m i n n e t ­t a r o l m a s ı n a d a i r v e r d i ğ i ö ğ ü t l e r i n d e k i s ö z l e r i n a y n ı d ı r : 3 1 n c i s û ­r e n i n 1 5 n c i â y e t i n d e ş ö y l e d e v a m e d i y o r :

« . . . V e o n l a r s e n i A l a h ’ a ş e r i k k o ş m a y a z o r l a r l a r s a o n l a r a i t a a t e t m e » A l k m e o n ’ u n b u n u n l a k e n d i o ğ l u n a d e ğ i l , k e n d i o ğ l u g i b i s a y d ı ğ ı h a l k ı n ı , m ü r i d l e r i n i , k a s t e t t i ğ i a n l a ş ı l ı y o r .

D O K M A N ’ I N K . K E R Î M D E Y A Z I L I Ö Ğ Ü T L E R İ :

A l k m e o n , i n s a n m d ü n y a d a k i d u r u m u n u s i s t e m a t i k o l a r a k in c e ­l e y e n P i t a g o r c u ’ l a n n i l k i d i r . O ’ n a g ö r e i n s a n z e k â s ı ( b i l g i s i ) ile A l a h ' ı n b i l g i s i ( İ l m î ) ş ö y l e f a r k l ı d ı r k i : A l l a h y a r a t ı c ı s ı f a t i y l e h e r - ş e y i k a t i y e t l e b i l d i ğ i h a l d e i n s a n z e k â s ı t a h m i n v e i h t i m a l l e b i l i r H a y v a n l a r is e d a h a a z g e l i ş m i ş b i r f a r k e t m e y e s a h i p t i r l e r . O n l a r görüp g e ç i r i r l e r v e s a d e c e t e p k i g ö s t e r i r l e r .

. K . K e r î m d e L o k m a n ş ö y le d e r :« O ğ l u m ! . K ü ç ü k b i r h a r d a l t o h u m u b i l e , y e r d e , g ö k t e v e y a

b i r k a y a ü z e r i n d e o l s u n , A l l a h ’ ı n i z n i y l e y e ş e r i r , z i r a A l a h b ü t ü n i n c e l i k l e r i b i l e n d i r .»

« S a a t i l m i A l l a h ’ t a d ı r . Y a ğ m u r u g ö n d e r i r , r a h i m d e k i n i b i l i r , h iç bfcr İ n s a n y a r ı n n e k a z a n a c a ğ ı n ı v e y a b a ş m a n e g e l e c e ğ i n i v e n e r e ­d e ö le c e ğ in i b i l e m e z . A n c a k A l l a h h e r ş e y i k e s i n o l a r a k b i l i r .»

A l k m e o n ’ u n ş a k i r t l e r i n d e n B r o t i n o s ’ t a n ş u n u ö ğ r e n i y o r u z : « P e y r i t o o s ’ u n o ğ l u K r e t o n ’l u A l k m e o n , B r o t o n o s i l e L e o n v e B a - t i l l o a a ş ö y l e d e m i ş t i r :

« D ı ş t a n v e i ç t e n ş e y l e r h a k k ı n d a y a l n ı z A l l a h ' ı n k e s i n b i l g i ­s i v a r d ı r ; ' i n s a n o n l a r h a k k ı n d a a n c a k t a h m i n d e b u l u n a b i l i r .»

D o ğ m a m ı ş b i r c e n i n i n g e r ç e k c i n s i y e t i n i n t e s b i t i v e k a r a k t e ­

169

Page 169: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

r i s t i k l e r i n i n t a r i f i , i n s a n l a r ı n b i l g i s i d a h i l i n d e o l m a d ı ğ ı n a d a i r K . K e r î m d e k i a y e t l e r l e A l k m e o n ’ u n e s e r in d e b u k o n u d a k i L â t i n c e m e ­t i n a r a s ı n d a k i b e n z e r l i k t e y u k a r ı d a k i m i s â l l e r l e b i r l i k t e m ü t a l a â e d i l d i ğ i n d e A l k m e o n ile L o k m a n a r a s m d a b i r ç e ş i t m a n e v î v e i d e - l o j i k b i r b a ğ - o l d u ğ u v e h e r i k i s i n i n d e a y n ı v e t e k k i ş i o l d u ğ u h a k - k m d a k i k a n a a t k u v e t l e n m e k t e d i r .

Alkmeon ile Hipkrat arasmda bir kıyaslama:

A l k m e o n ’ d a n b i r y ü z y ı l s o n r a d o ğ m u ş o la n H i p o k r a t , s a d e c e ç a ğ ı n ı n t ı b b i l g i s i n i n b i r a l l a m e s i i d i . O d a h a z i y a d e H e l e n ( Y u ­n a n ) â l e m i n d e A l k m e o n ’ d a n f a z l a t a n ı n m ı ş v e p o p ü l e r o l m u ş t u r . B u d a A l a h ’ m b i r l i ğ i n e ( m o n o t e i s t ) i n a n a n f i l o z o f l a r ı n , i s t e r d e ­m o k r a t i k i s t e r d i k t a t ö r l ü k o l s u n , H e l e n m ü e s s e s e le r i t a r a f ı n d a n d e v l e t d i n i n e u y m a d ı ğ ı n d a n h o ş g ö r ü l m e d i ğ i v e H i p o k r a t ’ ı n P o l i ­t e i s t v e K o n f o r m i s t o l d u ğ u s e b e b le r in e b a ğ l a n a b i l i r . B u g ö r ü ş , S o k - r a t z a m a n ı n d a r e s m î p o l i t e i s t a k id e s i n e h ü c u m e d e r e k M o n o t e i z m i v a ’ z e t m i ş o la n S o k r a t ’ ı n i d a m ı ile d e d e s t e k l e n e b i l i r .

M a r u f v e m e ş h u r b i r h e k i m v e t e ş r i h ç ı ( A n o t o m i s t ) o l a n A l k ­m e o n , i n s a n a z a s ı t a h l i l v e t e ş r i h l e r i n i y a p ı p t a r i f e d e r e k k e n d i d u y g u v e b u l u ş t e o r i s i n i g e l i ş t i r m i ş t i r . O ’ n a g ö r e : I ş ı k v e s e s h ı z ­l a n g ö z l e r d e n v e k u l a k l a r d a n k ü ç ü k s i n i r m e s a n a t ı ile r u h u n m a d ­d î m e r k e z i o la n b e y i n e a k t a r ı l ı r . D u y g u v e b i l g i m i z k a r ş ı t l a r ü z e ­r i n e k u r u l m u ş t u r . A n c a k k a r a n l ı k m e v c u t o l d u ğ u ' i ç i n ı ş ı ğ ı g ö r e ­b i l i r i z . O ’ n u n k a r ş ı t l a r s i s t e m i , P i t a g o r f a r a z i y e s i g i b i y a l n ı z 4 u c n o k t a d a n i b a r e t o l m a y ı p , d ış d ü n y a d a n g ö r ü p n o t e d e r e k b i l g i a l a b i l d i ğ i m i z s o n s u z t a m a m l a y ı c ı b i r k a r ş ı t l a r s ils ile s in e ( d e v a ­m ı n a ) d e m a l i k t i r . F i z i k î h a y a t ı m ı z s ü r e s in c e e ld e e t t i ğ i m i z i z l e ­n i m l e r b u p r e n s i b e d a y a n m a k t a d ı r . H a s t a l ı k v e y a s a ğ l ı k k a r ş ı t l a r ı s a y ı c a a h e n k l i o l m a s ı n a b a ğ l ı d ı r v e t e d a v i i le k a r ş ı t l a r ı n k a y ­b o l m u ş t a b i î a h e n g i n i ( H a r m o n i s i n i ) t e k r a r k u r m a y a y a r d ı m e d il­m i ş o l u r . B u d e m e k t i r k i ; ( C o n t r a r i a C o n t r a r i b u s C u r a n t u r ) p r e n ­s ib i H i p o k r a t ’ t a n y ü z y ı l ö n c e , A l k m e o n t a r a f ı n d a n i l e r i s ü r ü l ­m ü ş t ü r .

A l k m e o n u ’ u n r u h u n ö l ü m s ü z o l d u ğ u v e f i z i k î ö lü m l e y o k o l m a ­d ı ğ ı i n a n c ı y u k a r ı d a b e l i r t i l e n e s e r le r d e g e ç m e k t e d i r . A y n ı ş e y L o k - m a n ’ ı n t a s a v v u f u ile i l g i l i o l a r a k K u r ’ a n ’ d a d a a ç ı k l a n m ı ş t ı r . « Y a - r a t ü ı ş ı n ı z v e y a y e t i ş t i r i l m e n i z r u h g i b i d i r » â y e t i n d e î s l â m t a s a v -

Devlet Başkanlanna-------------------------------------------------------------------

170

Page 170: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İmam-ı Gazal!

v u f u n « N e f s - ü l - K ü l l î , V a h d e t - ı - V ü c u d » e s a s ım H i n t ' l i İ s l â m d ü ş ü ­n ü r ü Ş a h V e l i y u l a h ’ ı n A p p a r e n t i z m ’ i n i n b a ş lı c a h ü k m ü o l a r a k i z - , l e y e b i l i r i z . A l k m e o n d i y o r k i :

« B i r i s i n i n ö l ü m ü n ü n d e r h a l y e n i b i r d o ğ u ş a d ö n e c e ğ i h a y a t d e v r e s i n i n n a s ı l k a p a n a c a ğ ı m h â l â k e ş f e d e m e d i ğ i m i z i ç i n f i z i k î ö l ü m v u k u b u l u y o r » L o k m a n , A l a h ’ t a n i l h a m a l m ış b i r f i l o z o f v e h e k i m ­d i r . O ’ n u n t a r i h î ş a h s i y e t i m ü s l ü m a n l a r i ç i n , b i r i m a n s ı z A n s i k l o p e - d i s t o la n H i p o k r a t ’ ı n ş a h s i y e t i n d e n ç o k d a h a m ü h i m d i r . K . K e r î m , i n s a n ı n r u h î g e l i ş m e s i n i ö n e m l i s o s y o l o j i k a n l a m t a ş ı y a n ş u d e r e c e ­l e r e a y ı r m a k t a d ı r .

1 ) A l l a h ’ ı n E l ç i l e r i ( R e s u l l e r i ) ,

2 ) E n b i y a ( N e b î l e r )

3 ) H ü k e m a ( F i l o z o f l a r ) ,

4 ) R a s i h û n f ü - t l m ( t ü m d e d e r i n l e ş e n l e r ) .

K u r ’ a n , L O K M A N ’D A N B A Ş K A S I O L M A Y A N B Ü Y Ü K f i l o ­z o f v e H e k i m A L K M E O N ’U N H A T I R A S I N I M U H A F A Z A E D E N Y E G A N E İ L Â H Î V A H t Y D Î R :

L o k m a n b i r f i l o z o f ’ v e a r a ş t ı r ı c ı o l a r a k b i r t ı b o t o r i t e s i i d i . H i p o k r a t ’ t a n y ü z y ı l ö n c e y a ş a m ı ş v e ü n y a p m ı ş t ı r . K . K e r î m ’ d e : « M u h a k k a k b i z L o k m a n ’ a h i k m e t v e r d i k » ş e k l i n d e b a h s e d i l m i ş t i r . M ü s l ü m a n l a r a y n ı ş e y i H i p o k r a t i ç i n s ö y l e y e m e z l e r . H z . M u h a m m e l k e n d i d il i A r a p ç a ’ y ı b ile o k u y u p y a z a m a y a n b i r ü m m î o l d u ğ u n d a n e s k i Y u n a n p e r ş â m e n l e r i n i o k u y a m ı y a c a ğ ı t a b i î id i v e y i n e i y i b i - l i n m e k t e d i r k i ; A l k m e o n ’ u n h a t ı r a s ı H i p o k r a t t a r a f ı n d a n g ö l g e l e n - m ivŞ tir. S o k r a t ö n c e s i ç a ğ ı n b ü y ü k Y u n a n ( ? ) f i l o z o f u v e h e k i m i o l a n L o k m a n ’ m ( A l k m e o n ) h a t ı r a s ı n ı a n a n y e g â n e İ l â h î k i t a p K u r ’ a n d ı r . E s k i ç a ğ ı n b u D ü y ü k ş a h s i y e t i h a k k ı n d a y a h u d i v e H ı r i s ­t i y a n e d e b i y a t ı n d a s ü k û t e t m i ş t i r .

Ş ü p h e s i z H z . A U a h K . K e r î m ’d e L o k m a n ’ ı b e l i r l i b i r m a k s a t l a z i k r e t m i ş t i r . B u b a k ı m d a n , b i r m ü s l ü m a n h e k î m i ç i n « A s k l e p i d v e y a H i p o k r a t y e m i n i » y a p m a n ı n u y g u n o l m a m a s ı g e r e k i r . O ’ n u n . y e r i n e K . K e r î m ’d e s ö z ü e d ile n « L o k m a n y e m i n i » n i n i n a ş a ğ ı d a k i m e t n i k a b u l e d i l m e l i d i r .

171

Page 171: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

1 ) B a n a h a y a t v e r i p r e h b e r l i k e d e n v e p e k a z k i ş i n i n b i l d i ğ i b i r ö ğ r e n i m i m k â n ı v e r m i ş o l a n U l u T a n r ı y a ş ü k r e d e l i m . Ş ü k r e d e n k e n d i r u h u i ç i n ş ü k r e t m i ş o l u r .

2 ) K u l l u k t a d e v a m a , i y i l i ğ i ö ğ ü t l e y i p k ö t ü l ü k t e n a l ı k o y m a y a v e k a r ş ı l a ş a c a ğ ı m h e r o l a y ı s a b ı r l a k a r ş ı l a m a y a s ö z v e r i r i m .

3 ) B e n d e n y a r d ı m i s t e y e n h e r h a n g i b i r h a s t a y ı a s l a r e d d e t - m i y e c e ğ i m .

4 ) A s l a m a ğ r u r , k i b i r l i v e k e n d i m i b e ğ e n m iş o l m a y a c a ğ ı m g i b i b a ş k a l a r m a ü s t ü n b i r t a v ı r t a k ı n m a y a c a ğ ı m .

5 ) A s l a k i m s e y i t a h k i r e t m i y e c e ğ i m v e d a i m a t e v a z u v e i t i ­d a l i le k o n u ş a c a ğ ı m .

6 ) D o ğ m a m ı ş b i r ç o c u k h a k k m d a h e r h a n g i b i r ö n m ü t a l â a , t a v s i y e v e y a k ö t ü b i r e l i ş l e m i y a p m ı y a c a ğ ı m . H e r h a n g i b i r i n s a n ı n h a s t a l ı ğ ı v e y a ş a m a i h t i m a l i h a k k m d a - a s la b i r ö n h ü k ü m d e b u l u n ­m a y a c a ğ ı m , y a r ı n n e o la b i l e c e ğ i n i a n c a k A l l a h ’ ı n b i l d i ğ i n e i n a n ı ­y o r u m .

Devlet Başkanlanna-------------------------------------------------------------------

N Î Ç Î N M Ü S L Ü M A N Ü N İ V E R S İ T E L E R İ N İ N T I B F A K Ü L T E ­S İ N D E L O K M A N Y E M İ N İ Y A P I L M A L I D I R :

Y u k a r d a k i L o k m a n y e m i n i n i n t ı b ö ğ r e n i m i n e b a ş l ı y a c a k h e r Ö ğ r e n c i y e k a b u l ü n d e n ö n c e , y a p t ı r ı l m a s ı g e r e k l i V e y a r a r l ı d ı r . B i r h e k i m i n m i l l î , ı r k î , s o s y a l , m e z h e b î v e ş a h s ı, b ü t ü n e t k i l e r i n ü s t ü n d e o l m a s ı g e r e k t i ğ i K u r ’ a n d a b e l i r t i l m i ş t i r . B u d e m e k t i r k i , b i r h e k i m k e n d i n e b a ş v u r a n h e r k e s i n y a r d ı m m a k o ş m a l ı d ı r .

B i l h a s s a y e m i n i n 6 m c ı m a d d e s i p e k i l g i n ç o lu p ü z e r i n d e d u r u l ­m a y a d e ğ e r , R a h m i n i ç in d e n e o l d u ğ u n u y a l n ı z A l l a h b i l i r v e b i z i m o n a m ü d a h a l e e t m e y e , a n a - b a b a s ı v e b e l k i d e b ü t ü n i n s a n l ı k i ç i n f a y d a l ı o la b i l e c e k b u y e n i h a y a t ı y o k e t m e y e h a k k ı m ı z y o k t u r . H e k i m , h a s t a s ı n ı v e y a a k r a b a l a r ı n ı , y a d a h e r h a n g i b i r i s i n i h a s t a ­n ı n d u r u m u n u n ü m i t s i z o l d u ğ u v e y a ö l ü m e m a h k û m o l d u ğ u h a k ­k m d a h a b e r d a r e t m e m e l i d i r B u g i b i t e l k i n l e r ç o ğ u d e f a b i r i h t i ­m a l d e n ö t e y e g e ç m e d i ğ i h a ld e h a s t a n ı n d u r u m u n u d a h a d a k ö t ü ­

172

Page 172: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

tmam-ı Gazali

l e ş t i r i r . B ö y l e i h t i m a l l e r l e b i r h e k i m , h a s t a y ı n e k a d a r i h t i y a r , z a ­y ı f , i t i b a r s ı z v e k ö t ü r ü m d e o l s a ; ü m i t s i z d i r » d i y e r e k t e d a v i d e n v e o n a h e r y a r d ı m ı y a p m a k t a n k a ç ı n m a m a l ı d ı r . H e » * i ş t e A l l a h ’ m t a k d i r i o l d u ğ u n a g ö r e , s o n d a k i k a d a b ile y e n i m e t o d v e y a i l â ç i l ­h a m ı i le h a s t a y ı k u r t a r m a k ü m i d i n i k a y b e t m i y e r e k o n u t e r k e t m e - m e l i d i r . H e k i m h a s t a y a y a l n ı z m a d d î i m k â n l a r l a d e ğ i l , m o r a l i n i d e t a k v i y e s u r e t i y l e y a r d ı m e t m e l i d i r .

M ü s l ü m a n h e k i m l e r b u y e m i n ö ğ r e t i l i m i i z a h e d i l m e k l e y a l n ı z p r o f e s y o n e l m a h i r h e k i m l e r d e ğ i l , a y n ı z a m a n d a İ s l â m id e o lo jis in e g ö r e b ü y ü k m o r a l v e f a z i l e t l i ş a h s i y e t l e r d e y e t i ş t i r i l m i ş o l a c a k t ı r .

« Ç ü n k ü A l l a h H a k ’ t ı r . O n d a n g a y r i s i n e ç a ğ ı r m a b a t ı l d ı r . A l l a h u l u v e g ü ç l ü d ü r .)

( B a k . î s l a m i c R e w l e w ’ d e n k a l k m a n D ü n y a m e c . ( S . K . ) S . 6 4 , 6 5 - 6 6 ) .

4 — Hipokrat: (M.Ö. 460 — 377 îstanköylu, Eski Yunanis­tan’ın ünlü hekimidir. D e m o k r i t o s ’ t a n f e ls e f e o k u m u ş , a n a t o m i ü z e r i n d e k i d e n e y l e r i y l e h e l k e s i h a y r e t e d ü ş ü r m ü ş . İ l â ç t a n z i y a d e p e r h i z e ö n e m v e r i r m i ş .

5) Vehb. b. Münebbih.

BEŞİNCİ KISIM:

1) Said b. Cübeyr. (Ebu Abdullah yahut Ebu Muhammed el- Esedi)

T a b i ’ l e r i n i l e r i g e l e n l e r i n d e n d i r . K û f e l i ’ d i r . A b d u l l a h b . A b b a s v e A b d u l a h b . Ö m e r ’ d e n i l i m a l m ı ş , f ı k ı h v e t e f s i r s a h a s ı n d a a s r ı ­n ı n e n i l e r i d e o l a n ı i d i . 95 t a r i h i n d e ş e h i t o l m u ş t u r .

2 ) öklid (Euelide) Y u n a n m a t e m a t i k ç i s i d i r . M a t e m a t i k i l m i ­n i n m û c i d i v e p i r i s a y ı l ı r .

16 Eylül 1369 Süleymaniye

173

Page 173: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

İ Ç İ N D E K İ L E R

Sahife

K i t a p H a k k ı n d a u m u m i B i l g i . . . 5

B İ R İ N C 1 B Ö L Ü M

t i k M e k t u p ....................................................... 1 7î m a n ı n T e m e l i o l a n i t i k a d . . . 1 9A l l a h ’ ı T e n z i h e t m e ........................... 1 9K U D R E T 2 0î l i m 2 0Î R A D E 2 1İ Ş İ T M E v e G Ö R M E S İ ............ 2 1K E L Â M ........................................................ 2 2E F ’ A L 2 2A H İ R E T İ Ö V M E ........................... 2 3H A Z R E T ! P E Y G A M B E R İ A N ­M A H A K K I N D A .................................. 2 4Î M A N A Ğ A C I N I N D A L L A R I ­N I B İ L D İ R M E .................................. 2 5B İ L G İ N L E R L E O T U R M A ............. 3 2Y A R D I M C I L A R I N D U R U M U 3 7K I Z M A M A ....................................................... 39M E R H A M E T L İ O L M A .................... 4 3İ H T İ Y A Ç L A R I G İ D E R M E . . . 4 4Ş E F K A T ....................................................... 4 5H A L K I S E V İ N D İ R M E .................... 4 6İ S L Â M ’ I N P R E N S İ P L E R İ N İE M İ R .............................................................. 4 7K E N D İ N İ B İ L M E .................................. 5 1A D A L E T V E S İ Y A S E T ............ 5 2

İ K İ N C İ B Ö L Ü M Ş U D Ö R T Ş E Y B A Ş K A N L A -R A G E R E K L İ D İ R .................................. 6 1Z U L Ü M 66

Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M D E V L E T H Â Z İ N E S İ V E V E R ­G İ P O L İ T İ K A S I .................................. 7 5V E R G İ Y İ A R T I R M A .................... 7 6B E Y T - Ü L - M A L .................................. 7 8Ö Ğ Ü T 85B A Ş K A N D A B U L U N A N M E ­Z İ Y E T L E R ....................................................... 86

SayfaB A Ş K A N A Y A K L A Ş M A K T A NK A Ç I N M A K ................................................ 8 7B A Ş B A K A N I N T A K İ P E D E ­C E Ğ İ Y O L ....................................................... 90B A Ş B A K A N I N Y A Ş I ........................... 94K A R A K T E R İ ................................................ 95S I R S A K L A M A ...................................... 96B A Ş B A K A N L A G Ö R Ü Ş M E 98 D Ö R T Ş E Y İ N D Ü Z E L T İ LM E S İ İ M K A N S I Z D I R .................... 1 1 2B A Ş K A N I N O T O R İ T E S İ N İ G Ü N D E N G Ü N E a r t t ı r a n ş ua l t ı ş e y d i r .............................................................. 1 1 3H İ K M E T .............................................................. 1 1 7S O R U C E V A P ......................................... 1 1 9D A R L I Ğ I G İ D E R M E ........................... 1 2 1B a ş k a n , B a ş b a k a n ı ü ç ş e y d e na l ı k o y m a m a l ı d ı r .................................................. 1 2 2B a ş k a n ş u a l t ı g u r u p l a h e r h a n ­g i b i r h u s u s u m ü ş a v e r e e t m e - .m e l i d i r . 1 2 2B a k a n l a r l a g ö r ü ş m e ........................... 1 2 3S U L H Y O L N D A T E R C İ H . . . 1 2 6B A Ş B A K A N L I Ğ I N K A D R İ N İB İ L M E .............................................................. 1 2 8K Â T İ P L E R V E O N L A R I N t a ­k i p e d e c e ğ i y o l ................................................ 1 2 8

D Ö B D Ü C Ü B Ö L Ü M

F i l o z o f l a r ı n H i k m e t l e r i n i b i l d i r ­m e y e d a i r d i r ............................................................ 1 3 0

B E Ş İ N C İ B Ö L Ü MA K L I N V E A K I L L A R I N Ü S ­T Ü N L Ü H A K K I N D A D I R ............. 1 4 4

oOo------C A H İ L İ N D E İ Ş A R E T L E R İV A R D I R ....................................................... 1 4 5N O T L A R V E İ Z A H L A R .................... 1 4 9B i r i n c i k a y n a k ................................................ 1 4 9M ü n k e r v e N e k i r ......................................... 1 5 0

174

Page 174: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

Sayfa SayfaI b n i A b b a s ....................................................... 1 5 0H ı z ı r ............................................................................ 1 5 0Ö Ş Ü R .............................................................. 1 5 1H A D D ..................................................................... 1 5 1H U 2 E Y F E ....................................................... 1 5 2D A V U D ( A . S . ) 1 5 2K A Y S E R 1 5 2M E L İ K .............................................................. 1 5 2E M İ R ....................: ................................. 1 5 2Ş E K Î K B E L H İ ................................................ 1 5 3H A R U N R E Ş Î D .................................. 1 5 3A b b a s 1 5 3F u d a y l . b . İ Y A Z . ............................... 1 5 3Ö m e r . b . A b d ü l A Z İ Z ........................... 1 5 4E b u K u l a b e - i R e k k a ş .................... 1 5 4S ü l e y m a n b . A b d ü l M e l i k ............ 1 5 4E b u M u s a E l - A s ’ e r i ........................... 1 5 4B i a t ............................................ 1 5 5M a n s u r .............................................................. 1 5 5H a s a n - ı B a s r i ................................................ 1 5 5Z e y n ’ ü l A b i d i n ......................................... 15 6î b n i M e s ’ u d ....................................................... 1 5 6H i ş a m b . A b d - ü l - M e l i k .................... 1 5 6M u a v i y e .............................................................. 1 5 6H A R U T V E M A R U T ........................... 1 5 7

Î K Î N C Î K A Y N A K

V e l i d ............................................................. 1 5 7A b d ü l - M e l i k ( b . M e r v a n ) ............. 1 5 8A r d û ş i r 1 5 8B e h r a m ( B e h r a m G ü r ) .................... 1 5 8N u ş i r e v a n ....................................................... 1 5 8D e h h a k 1 5 9E f r a s i y a b * . . . . . 1 5 9Y e z d i c u r d ....................................................... 1 5 9T a b i i 1 5 9S ü f y a n - ı S e v r i .................................. 1 5 9M a ğ r i b 1 5 9F e r u d i n 1 5 9Z ü l k a m e y n 1 6 0

İ K İ N C İ B Ö L Ü M

A R İ S T O ....................................................... 1 6 0S O K R A T ..................... 1 6 0B ü z u r g M i h r . 1 6 0K a t a d e 1 6 0A h n e f b . K a y s ................................................ 1 6 1

F a ğ f u r 161Z e y d b . E ş l e m .................................................... 161A b d u r r a h m a n b . A v f ............................. 161H a l i d b . V e l i d .................. ...................................... İ61

I H . B Ö L Ü MR a i y y e 162H a r a ç ............................................. ...................................... 162S a s a n i l e r ................................... ...................................... 162M e h d i 162H u m u s .......................................... ...................................... 162H a c c a c ................................................................................ 162

I V . B Ö L Ü MM e 'm u n 162E f l â t u n ........................................ ...................................... 163C i z y e 163Ü z d i ş i r ................................................................................ 163H ü s r e v P e r v i z ( P e r v i z ) ............ 163Y a ’ k u b b . L e y s ............................. . . . 163E h v a z ............................................. ...................................... 163D â r â : ( D a r i u s ) 163

İ K İ N C İ K I S I M

M u b e d M u b e z a n (F) 164Ü Ç Ü N C Ü K I S I M

C a l i n o s ................................................................................ 164D Ö R D Ü C Ü K I S I M

İ b n - i M u k a f f a ................................................ 165L o k m a n .................................. 166H i p o k r a t y e m i n i n i n M e t n i . . . 166A L K M E O N ’ u n Ö ğ r e t i m i ile K . K e r i m d e k i L o k m a n ’ ı n ö ğ r e t ­t i k l e r i a r a s m d a g ö z e ç a r p a nb e r a b e r l i k : .................................. 167A L K M E O N U N D E R S L E R İ . . . 168L o k m a n ( A . S . ) m K . K e r i m d e y a y ı l ı ö ğ ü t l e r i .................. .................................. 167N i ç i n M ü s l ü m a n Ü n i v e r s i t e l e r i ­n i n T I P F A K Ü L T E S İ N D E . . . 1 7 2L O K M A N Y E M İ N İ Y A P I L M A ­L I D I R : .........................................H i p o k r a t 1 7 3B e ş i n c i k ı s ı m 1 7 3S a i d b . C t i b e y r 1 7 3Ö K L İ D ( E u e l i d e ) 1 7 3

175

Page 175: İMAM I GAZALİ - Turuz...cer’e «Oazalî, namuslu bir zattır ve namusu (ilmi namus) ancak bizimle açıktan açığa münazara ettiği zaman za hir olur» demişlerdir. Sencer:

———

iyi başkan, karekter sahibi kimselerin, yö-I

inden dolayı rahat ettiği, l ar ekt ersizlerin ise

içinde yaşadıkları kimsedir. Kötü başkan ise

bunun aksinedir: İyi kar ekt erli insanlar korkulu bir

hayat içinde bulunurlarken, köküler ise istedikleri

gibi yaşarlar.»

«Zulümle zafer elde edilemez, zorla nefes alan kim­

seden hayat ümit edilmez»

Fiatı 7,5 Ura