kÜrt devletlerİ

37
KIRŞEHİR

Upload: khusrew

Post on 18-Jun-2015

6.159 views

Category:

Documents


16 download

DESCRIPTION

Tarihte varlık göstermiş Kürt devletleri

TRANSCRIPT

Page 1: KÜRT DEVLETLERİ

KIRŞEHİR

2009

Page 2: KÜRT DEVLETLERİ
Page 3: KÜRT DEVLETLERİ

MİTANNÎ KRALLIĞI [M.Ö. 1500]

Mitannî Krallığı, milattan önce 1500’lü yılların başında Kürdistan

coğrafyasının kuzeybatısında bir üst medeniyet olan Hurriler tarafından

kuruldu. Hititlerin belgelerinde geçtiği haliyle isimlendirilen bu ülkenin

kendi dilinde hangi adla anıldığı henüz tespit edilmemiş olmakla birlikte;

büyük kanı onların da çağdaşları Asurîler gibi ülkelerine Hani-Galbad adını

verdikleri yönündedir. Mitannî Krallığı, Fırat kıyısındaki Qarqamiş

(Karkamış) kentinden başlayarak Bêlih ve Xabûr’u da çevreleyip Nisibis’e

(Nusaybin) kadar uzanıyor ve doğuda Bitlis, kuzeyde Elazığ ve Malatya’yı

içine alarak güneyde Aleppo (Halep) ve Nuzzi (Kerkük) kentlerini

kapsıyordu. Kuzey ve batısında Hattilerin bulunduğu ülkenin güneyinde

Asurîler, doğusunda ise diğer Hurrî kabilelerinin oluşturduğu küçük

krallıklar bulunmaktaydı. Mitannî Krallığının başkenti, bugün Mardin olarak

bilinen ovada kurulu Waşukkannî’ydi.

Asurîlerle girdikleri savaşlar sonrası zayıflayarak M.Ö 1200’lere doğru

dağılan; fakat M.Ö 900’lü yıllara kadar Asurîlerin bir eyaleti olarak devam

eden krallık, tek hanedanlık olmak üzere 14 kral tarafından yönetildi (Kirta

1500-1490, I. Shuttarna 1490-1470, Barattarna 1470-1450, Parshatatar

1450-1440, Shaushtatar 1440-1410, I. Artatama 1410-1400, II.

Shuttarna 1400-1385, Artashumara 1385-1380, Tushratta 1380-1350,

Shuttarna III 1350, Mattivaza 1350-1320, I. Shattuara 1320-1300,

Wasashatta 1300-1280, II. Shattuara 1280-1270).

Güçlü dönemlerinde Asur ve diğer komşularının topraklarına el

koyarak vergi alan Mitannîler, Mısır hanedanlıklarıyla sağlam bir bağ

oluşturmuş ve kral eşlerinin firavun soyundan olmasına dikkat etmişlerdi.

Ülke kralının, halkın babası olarak görüldüğü ve çoktanrılı inancın geliştiği

ülkede, inanç sistemi ve tanrı isimleri Wedîk Hindî inancının tanrı

Page 4: KÜRT DEVLETLERİ

isimleriyle aynıydı. Hindo-Aryen oldukları kabul edilen Mitannîlerin kral

isimleri, tanrı adları, at yetiştiricilikleri, iki tekerlekli savaş arabaları, işleme

ve çömlekler- de kullandıkları motif ve teknikleri, sahip oldukları coğrafya

ve diğer kültürel terimler ile halen Kürtçede yaşayan kimi sözcük ve

Kürtler tarafından halen kullanılan kimi coğrafî adlar onların bugünkü

Kürtlerin ataları oldukları savını kuvvetlendirmiştir.Çanak-çömlekçiliğin ilk

başlarda gelişmekte olduğu ülke zamanla halı dokumacılığının icat edildiği

bir merkez oldu. Mezopotamya, Mısır ve Agyan (Ege) sanatlarından

etkilerin bulunduğu Mitannî sanatı, bazalt taşlar üzerine yapılmış

işlemelerle günümüze kadar ulaşabilmiştir. Kanatlı güneş, tilki, yıldız ve

insan başı figürlerinin yer aldığı işlemelerin büyük bir kısmı Fransa’daki

Louvre Müzesi’nde bulunmaktadır.

Sosyal hayatın ve mülk edinme kavramlarının gelişmiş olduğu

Mitannî halkında bütün önasya toplulukları gibi evlilik, hukukî bir akit

olarak kabul ediliyordu. Medenî hukukun temelini şahsî mülkiyet kavramı

oluşturuyordu. Mitannîlere ait veraset, vekalet ve yargılanma ile ilgili bir

takım çivi yazılı tabletler Kerkük ve Musul yöresindeki kazılarda

bulunmuştur. Bu tabletler, ülkenin ne denli bir sosyal yapıda olduğunu çok

iyi yansıtmıştır.

Kürt sözcüğünün ilk hali olarak kabul edilen ve ilk kez bu dönemde

Asurlular ile yapılan ve Mittanîlerin kaybettiği bir savaş sonrası, Asur Kralı

I. Tiglath-Pileser adına hazırlanan zafer silindirinde (M.Ö. 1125) geçen

Kurtie / Qurti halkının ismi bu döneme denk gelmektedir. Asurluların

bu yazıtta bahsettiği ve Azu Dağı’nda yer aldığı söylenen Kurtie,

arkeologların belirlemesine göre Hizan Dağı dolaylarındaki Kurtî bölgesi ile

aynıdır. Nitekim ünlü Kürt tarihçisi Şerefxan, 1597 yılında yazdığı

Şerefname’de bu bölgeden Kürt yöneticilerin ikametgahı olarak

bahsetmektedir. Yazıktır ki, 25 Aralık 1935’te Türkiye Cumhuriyeti’nin bazı

Kürt yerleşim birimlerinin ismini değiştirmesinden nasibini alan Kurtî

nahiyesinin adı Aksar olarak değiştirilmiştir. M. Izady’ye göre, 3100 yılı

aşkın bir zaman dilimi yaşayan ve Kürt isminin doğum yeri olan bu isim

çok yakın bir dönemde tarihe karışmış olmaktadır. Tarihçi Gernord Wilhelm

Page 5: KÜRT DEVLETLERİ

ve Prof. Ephraim Avigdor Speiser, Kral I. Tiglath-Pileser’in bu tabletinde

geçen Kurtie / Qurti sözcüğünün evrim geçirerek klasik Yunan ve Roma

metinleriyle İslam öncesi Farsça kaynaklarda Kurtî (Latincede Cyrti) halini

aldığını söylerken, M. A. Morrison ve D. Owen ise bilinen ilk Mitanni kralının

isminin Kirta olmasını ve bunun Kurtie sözcüğüyle olan etimolojik bağını

vurgularlar.

Mitannilerin kalıntılarıyla ilgili olarak ilki 1880’de olmak üzere,

Qazanê (Urfa – Konuklu köyü), Qarqamiş (Antep - Karkamış), Kelazan

(Elaziz Kalesi), Sêgir (Diyarbakır – Üçtepe), Xawuştran (Diyarbakır’ın Bismil

ilçesine başlı Kavuşturan Höyük Köyü), Tirban (Siir- Türbehöyük), Gircafer

(Malatya - Cafer Höyük), İzollu (Malatya), Pirotan (Pirotlu – Malatya), Gundê

Şêran (Malatya – Aslanlı Köyü), İsahöyük (Malatya) Halep, Rassulayn

(Suriye) Musul (Ninewe) ve Kerkük (Nuzzi) kazıları yapılmıştır. Türkiye

sınırları içerisindeki kazıların çoğu baraj alanı kurtarma kazıları olarak

yapılmış ve kalıntıların çoğu kurtarılamamıştır. 1979 yılında başlayan

Karakaya Barajı alan kurtarma kazılarının İsahöyük ve İzollu’dan sonraki

ayakları başlamadan sona erdirilmiştir.   

HAMDANÎ DEVLETİ [890]

Merkezi Güney Kürdistan olan Büyük Hamdanî Kürt Devleti, 890

yılında Abbasi Halifeliğine bağlı olarak Musul ve Halep çevresinde Hamdan

kurê Hamdûn tarafından kuruldu. Önceleri küçük bir egemenlik alanına

sahip olan emîrlik, 906 yılında topraklarına Musul, 914 yılındaysa Bağdat’ı

kattı. Halifenin desteğiyle kısa sürede egemenlik alanları gelişti ve sırasıyla

Halep, Mardin, Cizre, Diyarbekir ve Kerkük’e sahip oldular. Sırasıyla,

Hamdan kurê Hamdûn (868-874), Husêyn kurê Hamdan (895-916),

Evdillah kurê Hamdan (906-929), Nasir ed-Dewle (929-967), Edîd ed-Dewla

(967-980), Bavê Tahir İbrahim kurê El Hesen (989-997), Bavê Evdillah el-

Husêyn kurê el-Hesen (989-997) tarafından yönetilen ülke taht

Page 6: KÜRT DEVLETLERİ

anlaşmazlıkları sonucu 945 yılında yönetimini ikiye ayırdıysa da devlet,

daha çok Halep merkezli yaşamaya devam etti. 

Seyf El Dewle tarafından 945 yılında Halep’teki merkezînden

yönetilmeye başlayan devlet aynı yıl Bizans Kralı Romanas’la Ruha’da

(Urfa) yaptığı savaşı kazanınca Suriye ve Yukarı Mezopotamya’nın büyük

bir bölümüne egemen oldu. Kısa sürede sınırları genişlemesine rağmen

Büveyhilerle sürekli olarak çatışma halinde bulunan devlet ilerleyen

zamanlarda Arapların da saldırısına uğramaya başladı. Merwanîlerin tarih

sahnesine çıkmasıyla bölgedeki etkinliği giderek zayıflamaya başlayan

devlet Harput’ta bulunan Kürt aşiretleriyle düştüğü anlaşmazlık sonrası

topraklarının büyük bir bölümünü yine Kürtlere kaptırdı ve 1004′te Arap

Ukalî Devleti tarafından ortadan kaldırıldı. Halep merkezlî yöneticileri

sırasıyla, Sayf el-Dewle (945-967), Saad el-Dewle (967-991), Said el-Dewle

(991-1002), Bavê Hasan Elîyê kurê Said (1002-1004) ve Ebul Ma’ali Şerif

(1004-1004) olan devletin sınırları içerisinde El Mutanabi, Ebu Farizê Mala

ve El Ferabî gibi önemli şair ve bilim adamları yetişti.

ZİYAR DEVLETİ [928]

İslam’ın Kürtlerce kabülünden sonra ortaya çıkan Kürt-İslam

devletleri arasında askerî gücü en yüksek olan ve egemenlik alanı

içerisinde büyük bir otorite kuran Ziyar Kürt Devleti 928 yılında kuruldu.

Deylem (Deyleman - Dailam) Aşireti’ne mensup Merdaviçê Ziyar

tarafından Kürdistan’ın doğusunda ve Orta İran’ı da kapsayan bir

coğrafyada kurulan devlet, Zaza olarak bilinen Dimilî Kürtleri’nin son

büyük egemenliği oldu. Merkezi Cürcan’ın kuzeyi ve Mazendaran’da

bulunan ve 928-1043 yılları arasında yaşan devletin egemenlik alanı

Taberistan ve Cürcan’ı da içine alarak güneyde İsfahan ve Hamedan’a,

batıda El Cezire ve Irak’a, kuzeyde ön Kafkasya’ya kadar uzanıyordu.

Page 7: KÜRT DEVLETLERİ

Taciklerin İran’da kurduğu ve 875-999 yılları arasında hüküm süren

Samanîler Hanedanlığı’nda bir ordu komutanı olan Merdaviç’in Hamedan

ve İsfahan’da 928′de başlattığı halk ayaklanması kısa sürede büyük bir

taraftar kitlesi buldu. 9. yüzyılın sonlarına doğru Abbasi halifeliği

döneminde İslam’ı kabul eden Deylem Aşiretleri’nin Keya Antlaşması ile bir

araya gelmesi 930′da devletleşmenin önünü açtı. Böylece, bu dönemde

İslam ümmeti içerisinde kahramanlıklarıyla ünlenen Kürtler, 6 hükümdar

tarafından yönetilecek ve egemenlik alanlarında birkaç yeni Kürt devletinin

tarih sahnesine çıkmasına sebep olacaktı. Sırasıyla, Mardaviçê Zîyar (928-

934), Weşamgerê Zîyar (934-967), Zehîrodelê Bêstûn (967-976), Şemsül

Mualî Ebulhassan Kawûs (976-1012), Felekül Mualî Menûşehrê Kawûs

(1012-1031) ve Enûşirwanê Menûşehr (1031-1043) adlı emirlerin

Keykawûs adını alarak hükümdarlık ettiği Ziyarlar, önce yine bir Kürt

hükümdarlığı olan Alumutlar’ın ardından Selçukluların saldırıları sonrası

zayıflayarak yıkılmıştır.

Gelişmiş bir askerî güce sahip olan Ziyarlar döneminde İslam sonrası

Kürt mimarisi büyük bir gelişme kaydetmiş, özellikle astronomi, fizik, tıp ve

matematik alanlarında büyük bilim adamları yetişmişti. Kürdistan

coğrafyasında Kab Kültürü’nün (konik kubbe veya kümbet) disipline

edilmiş ilk halinin mimariye uyarlanmasıyla oluşturulan ve aynı zamanda

bir milli Kürt sembolü olan 10 köşeli güneş şeklinde yapılan Qaba Kawûs

(Gonbad-e Qabus) aynı zamanda bir gözlemeviydi de. El-Burunî gibi

bilimadamlarının yetiştiği bu dönemde Kürt emîri Keykawes’in amcası

tarafından yazılan Kawûsname (Kâbûsname), devlet felsefesine getirdiği

yeni açılımlar ve sosyolojik tespitleriyle kıymetini günümüze dek

koruyabilmiştir.

BÛWÊYHAN DEVLETİ [934]

934 yılında Elî Hesen ve kardeşleri Hûsên ile Ehmed tarafından

Güneydoğu Kurdistan’da kurulan Bûwyehan Kürt Devleti’ne

Page 8: KÜRT DEVLETLERİ

(Büveyhoğulları, Buyids, Bowyiyun,  Selçuklu emîri Tuğrul Bey tarafından

1050 son verildi. Babaları Buwê Bavê Şûce’den dolayı bu devlete

Bûwêyhan adı verilen devlet Şiilik mezhebinin merkezlerinden biri olan

devletin kurucuları Şahênşah adıyla bilinmektedirler. 

Deylem dağlarında yaşayan bir Kürt aşireti olan Bercenkiaver’e

mensup bu kardeşler, kısa bir süre içinde devletin egemenlik alanını

güneyde İsfahan ve Şiraz’a, kuzeyde ise Hamedan ve Hazar

Denizi’ne kadar genişlettiler.  Abbasi halifesi, Ebu Mansur Muhammed El

Qahir Billah devletin kısa süre içerisinde büyümesi üzerine bu devletin

egemenliğini tanımak zorunda kaldı. Nitekim ilerleyen

zamanlarda halifeliğin merkezi Bağdat da Kürt eğemenliğine girdi. 1062′de

devlet yönetiminde Şahbankara Kürt aşiretinden Lorî Fedlawî’lerin (1156-

1424 yılları arasında kurulan Fedlawî Kürt Devleti’nin atalarıdırlar) de söz

sahibi olması yönetim biçimi olarak üçlü bir bölgelendirmeyi uygun gören

Bûwêyhanlar Deylem, Rey ve Güney Kürdistan merkezli bir yapı kurdular.

Sürekli iç ve dış çatışmalarla uğraştığı için sınırları değiştiği için

kültür ve sanatın pek gelişmediği bu devlette savaş kültürü ve silahlanma

gelişmişti. Yalnız, Adud üd-Dewle Fana Xusrew’in hükümdarlığı sırasında

pek çok cami, hastane, imarathane, yol ve kuyu yapıldı.

Bûweyhanlar sırasıyla şu hükümdarlar tarafından yönetildi:

Ali kurê Buwê (’Imad ed-Dewle) 934-949

Fana Xusrew (’Adud ad-Dewle) 949-983

Şêrzil  kurê Fana Xusrew (Şeref ed-Dewle) 983-989

Merzuban kurê Fana Xusrew (Semsam ed-Dewle) 989-998

Fêroz kurê Fana Xusrew (Baha’ ed-Dewle) 998-1012

Bavê Şûce kurê Fêroz (Sultan ed-Dewle) 1012-1024

Bavê Kelcar Merzuban kurê Şûce (Imad el-Din) 1024-1048

Xusrew Fêroz kurê Merzuban (Ebu Nasr el-Melîk el-Rehîm) 1048-1055

Fulad Sultan b. Marzuban (Abu Mansur) 1055-1062

Page 9: KÜRT DEVLETLERİ

HASNAVÎ DEVLETİ (959–1121)

Hakkında çok fazla bilgiye ulaşamadığımız Hasneviler ya da

Hasanveyhiler (Arapça: Hasnawīyūn), 959 - 1121 yılları arasında bugünkü

İran'ın Şehrizor, Dinaver, Hamedan, Nihavend ve Ahvaz gibi bölgelerde

hüküm sürmüş Kürt devletidir.

Hükümdarlar:Hasanveyh bin Hüseyin (959-979)Bedir bin Hasanveyh (979-1015)Hilal bin BedirTahir bin HilalBedir bin Tahir bin HilalEb´ü´l-feth bin İyarEb´ü´s Sevk Muhammed bin İyarMühelhelSurxab bin MuhammedSadi bin Eb´ü´s SevkSurxab bin Bedir bin MühelhelEb´ü´l Mansur

MERWANÎ DEVLETİ [981]

Harputtaki Kürt aşiretlerinden Dostkî’lere mensup Ebu Abdullah Şa

Baz Bin Dostik tarafından 981 yılında Meya Farqin’de (Diyarbekir-Sîlwan)

kurulan Merwanî Kürt Devleti’nin varlığına, 1085′te Selçuklu Emîri Melikşah

tarafından son verildi.

Page 10: KÜRT DEVLETLERİ

990 yılında Hamdanîlerle yapılan bir savaşta Baz ölünce, yerine

yeğeni, Merwan’ın oğlu Ali Hasan geçti. Babasına atfen, devlet Merwanî

olarak adlandırıldı. Devletin egemenlik alanı kısa bir sürede gelişti.

Güneyde Cudî eteklerinden başlayıp Cizre ve Hasankeyf’e, batıda Harput,

kuzeyde Malazgirt ve doğuda Hakkâri’ye kadar uzandı. Çoğu tarihçiye

göre, Merwanîlerin zenginliğine göz koyan Melikşah, devletin

hükümdarlarından Nasır Nizam El-Dewle’ye memleketi paylaşma teklifinde

bulundu; fakat bu teklif reddedilince, Melikşah veziri Fahrüldevle

yönetiminde büyük bir ordu göndererek Diyarbakır ve Silvan’ı ele

geçirirerek hazinedeki 1 milyon altına el koydu. Mervanî ailesini de

Bağdat’ın kuzeyinde bulunan Harbe köyüne sürgüne gönderdi.

Merwanîler döneminde Kurdistan’da birçok cami, medrese,

kervansaray, köprü, hamam, su kanalı yapıldı. Meyafarqîn bu dönemde

büyük bir ticaret merkezi haline geldi. Emir Ebu Nasr döneminde kültürel

ve edebî çalışmalara önem verildi. Devlete sığınan şairler ve bilim

adamları himaye edildi. Bu nedenle El Dela, Tihamî, Ebu Riza, Siman El

Hotaci gibi birçok yerli ve yabancı şair, şiirlerinde Emir Ebu Nasr’dan övgü

ile söz ederler.

ANNAZİ DEVLETİ (990-1137)

Annaziler (Arapça: Annazīyūn), Şerefname de Ayyarî adıyla anılan, 990 yıllında Abu’l-Fatḥ Moḥammad bin Annāz tarafından kurulmuş bir Kürt devletidir.

Annazilerin hükmettiği bölge, bugünkü İran - Irak sınır bölgesinde Kirmanşah, İlam, Hulvan, Dinaver, Mandali, Şehrizor ve Dakuk gibi yerleri kapsamaktaydı. Bu devlet 1137 yılına, yani Selçuklular bölgeye girene dek Kürdistan coğrafyasında varlığını sürdürmüştür.

Annazi Hükümdarları:

1. Abul-Fath Mohammad bin Annaz (991-1011)2. Husam al-Dawla Abu'l Shawk Faris ibn Muhammad (1011-1046)3. Muhalhil ibn Muhammad (1011-1055)4. Surkhab I ibn Muhammad (1011-1046)

Page 11: KÜRT DEVLETLERİ

5. Sa'idi ibn Faris (1050-1055)6. Surkhab II ibn Badr (? -1107)7. Abu Mansur ibn Surkhab (1107- ?)8. Surkhab III ibn Annaz (1100'lü yılların ikinci yarısı)

GOR DEVLETİ [1148-1214]

Kürt Goran aşiretinden Seyfeddîn Surî, tarafından 1148 yılında

kuzeydoğu İran’da kurulan Gor Devleti, Harzemşahlar tarafından 1214′te

başkent Firuzkuk’un ele geçirilmesi sonucu yıkıldı. 1148 yılına kadar

Selçuklu devletine bağlı bir beylik olan Gorîler Seyfeddîn’in beyliğin başına

geçmesiyle birlikte bu tarihte bağımsızlık ilan ettiler. Sûri kısa bir süre

içerisinde devletinin sınırlarını genişletti. Kendisinden sonra gelen Gor

hükümdarı Gıyasuddin Goran, Selçuklu ve Oğuzlarla sürekli çatışma halini

şiddetlendirererek 1173′te büyük bir hareket başlattı ve kademeli olarak

Gazne, Herat, Multan, Uccah, Siudi, Esaver, Debut ve Lahor şehrini ele aldı

ve Gazneli Sultan Mahmud Hanedanlığı’ndan artakalan büyük-küçük bir

çok beyliği ortadan kaldırarak, kardeşi Muhammed Gorî’yi (Muizzeddin),

Gaznelilerin varisi ilan etti. Muhammed Gorî, 1192′de Kuzey Hindistan ve

Bengal’i fethetederek Kudbeddîn Aybeg adlı Türkmen komutanını Delhi’ye

genel vali tayin etti. Giyasuddin’in 1202′de, kardeşi Muizzeddin

Muhammed Gorî’nin ise 1206′da Türk suikastçiler tarafından öldürülmesi

sonucu devlet zayıfladı ve hanedanlık parçalandı. Hanedanlığı

devralan Gıyaseddîn Mahmud’un da 1212′de öldürülmesinden sonra yerine

geçen oğlu Bahauddîn yoğun saldırılara fazla direnemedi ve 1214′te Gor

Devleti, başkentin düşmesi sonucu ortadan kaldırıldı.

Hükümdar Giyasuddin’in Herat’ta yaptırdığı Eşler Camii, İslam

mimarîsinde bir devrim niteliğindeydi ve mimaride yeniliğin başlangıcı

oldu. Yine Delhi’deki mimari yapılar ihtişamıyla göz kamaştırır niteliktedir.

Page 12: KÜRT DEVLETLERİ

Kültür ve sanat yatırımları daha çok mimarî üzerinde gelişen Gorlar’ın

döneminde Kürtçe’nin Hawramî olarak da bilinen Gorî lehçesi önem

kazandı ve bir çok şair, filozof ve bilim adamı yetişti.

FEDLAWÎ DEVLETİ [1148-1424]

1100′lü yılların ortalarına doğru bölgenin hakim devleti

Selçuklular’da (Selçûkîyan / 1037-1157) merkezî otoritenin zayıflaması ve

taht kavgalarının başlaması üzerine, birçok eyalet valisi, kendi

bölgelerinde etkinliklerini arttırarak bağımsızlık ilan etti. Atabeg adı verilen

ve asıl görevleri şehzadeleri yönetim konusunda eğitmek olan bu devlet

adamları (Osmanlı’da bunlara lala denirdi) kısa sürede güçlenmiş ve geniş

sınırları olan eğemenlikler kurmuşlardı. Sembolik olarak Halife’ye bağlı bu

yönetimler içinde en büyük devlet elbette ki Zengî Kürt Devleti’ydi (1127-

1250). Yine bu dönemde Kürdistan’da irili ufaklı bir çok atabeyliğe

rastlanmaktaydı. Bunlardan biri de Kürdistan’ın Lor mıntıkasında bulunan

Şîraz merkezli ve ancak Atabeg Sungur döneminde parlak bir süreç

geçirmiş olan Fars Salguran Atabeyliği’ydi (Salxuran, Salghurid). Atabeg

Sungur’un (bütün Farsça metinlerde Sonqor) ölümünden sonra zayıflayan

ve daha sonra Fedlawî Kürt Devleti’nin eğemenliğine giren bu atabeylik,

Moğol İlhanlılar tarafından tamamen ortadan kaldırılacaktı.

Salguranların önemli devlet adamlarından biri Mihemed kurê Elîyê

kurê Hesnê Fedlawî adlı bir Kürttü. İyi bir eğitimden geçmemiş olmasına

rağmen devlet ve yönetim felsefesi üzerine görüşleri ve keskin zekasıyla

takdir toplamış olan bu adam Fedlawî ailesinin de lideriydi. Lorîstan’da

meskûn bu aile, Hicri 500. yılda Ebûl Hesenê Fedlawî önderliğinde Çîyayê

Simaqê mıntıkasından buraya göç etmiş ve kısa sürede bu bölgede güç

toplamışlardı. Mihemed’ın ölümünden sonra oğlu Ebû Tahîr (Tahîr ê

Mihemed ê Elîyê kurê Ebûl Hesen), Salguranlılar ile iyi ilişkiler kurmuş ve

Page 13: KÜRT DEVLETLERİ

devlet yönetiminde söz sahibi olmuştu. Salguranlar ile  Şahbankaran Kürt

Emîrliği arasında çıkan bir savaşta gösterdiği üstün başarı sonrası

kendisine Atabegê Çîya (dağların atabeyi) ünvanı verildi. Daha sonra

Atabeg Sungur’a yaptığı teklif üzerine Lorîstan’ın fethi için görevlendirildi.

Çoğunluğu sulh yoluyla olmak üzere Kürdistan’ın Lor mıntıkasının tümünü

kendisine bağladı ve Şehrê Kurd’a yerleşti. Kısa bir süre sonra Atabeg

Sungur’a gönderdiği bir elçiyle Atabeg sıfatını kullanarak bağımsızlığını ilan

ettiğini haber verdi. Böylece Kürtler atabeylikler döneminin ikinci büyük

devleti olan Fedlawî Kürt Devleti’ni (Fedlawîyan, Fedlawids, Hazarhaspids),

aşağı Kürdistan’da kurmuş oldular.

Devletin kurucusu Ebû Tahîr, 1161 yılında hayata gözlerini

yumduğunda geride Hezar Esp, Behmen, Îmadeddîn Pêlewan,

Nesreddîn Ilwakuş ve Qizil adlı oğullarıyla Şîraz ile Hamedan arasında

hüküm süren bir devlet bırakmış oldu. Babalarının vasiyeti ve kardeşlerin

ortak kararı ile devletin başına Hezar Esp geçti ve kendisine Melîk ünvanı

verildi.

Kimi Türk kaynaklarında Binatlı adıyla da anılan bu Kürt kahraman,

kısa bir süre içerisinde bütün Lor Kürdistanı’na hakim oldu. Melîk ünvanını

kullanan Hezar Esp, Çîyayê Simaq’taki akrabalarından başlayarak buraya

çeşitli Kürt aşiretlerini topladı ve bazı yarı göçebe Kürt aşiretlerine toprak

vererek yerleşik hayata geçmelerini sağladı. Hezar Esp tarafından Fedlawî

topraklarına davet edilen Kürt aşiretlerinden isimleri kayıtlara geçmiş

olanlar şunlardı: Istêrkî, Memakoyî, Bextîyarî, Ciwankî, Bêdanyan,

Zamedyan, Alanî, Lotond, Bêtond, Bewazkî, Şunwend, Rakî, Xakî, Harûnî,

Eşkî, Koyî, Lîrawî, Mûyî, Behsewfî, Kemankeşî, Memastî, Omekî, Tewabî,

Kedawî, Medîhe, Kurdanî ve Kulard. Kısa bir süre içerisinde kardeşleriyle

birlikte devlet yönetimlerini güçlendiren Hezar Esp, bölgedeki yarıbağımsız

Kürt aşiretleri üzerine seferler düzenleyerek bunların meskun

oldukları yerleri topraklarına kattı. Şolîstan Eyaleti’ne (Wosman

yakınlarındaki bu bölge Şolî adlı Kürt aşiretinden dolayı Şolîstan olarak

adlandırılmıştı) düzenlenen seferin de başarılı olması üzerine Fedlawîler,

Page 14: KÜRT DEVLETLERİ

Fars’ın büyük bir kısmını alarak Hazar Denizi ile Basra Körfezi

arasında kalan bölgeye hükmetmeye başlamış oldular.

Melîk Hezar Esp’in 1248′de (Şerefname’ye göre 1258) vefatından

sonra tahta sırasıyla kardeşleri Îmadeddîn Pêlewan (1248-1251)

ve Nesreddîn Ilwakuş (1252-1257) geçti. 1258′de tahta, Hezar

Esp’in annesi Salguran ailesinden olan oğlu Tekleyê Hezar Esp oturdu. Bu

sırada Hezar Esp’in ölümünü ve Tekle ile amcasının oğlu Cemaleddîn

Omer’in taht kavgasını fırsat bilen Fedlawîlerin komşuları, bu güçlü devleti

yıkmak için seferber oldular. Atabeg Seîd Salguran, Fedlawî topraklarına

güçlü bir orduyla üç kere saldırdıysa da başarılı olamadı. Bağdat

Halifesi’nin orduları da Xuzîstan’dan destek alarak Şehrê Kurd üzerine

yürümüş, Tekle’yi yerinden edememişti fakat Tekle’nin kardeşini esir

alarak Lahuc Kalesi’nde zindana atmışlardı. Daha sonra Tekle, Küçük Lor

mıntıkasından destek için gelen Kürt aşiretleri ile birlikte Lahuc Kalesi’ni

kuşatarak Bağdat Halifesi’ne ve Salguranlara boyun eğdirmişti.

Bu sırada doğudan büyük bir hücum ile Moğol saldırıları gelmekteydi.

1243′te Kösedağ savaşıyla bölgede varlıklarını pekiştiren Moğollar,

Ötüken’deki merkeze bağlı kalarak başkent Tebrîz’de İlhanlılar

(Îlxanîyan) Devleti’ni kurmuşlardı. Bölge devletlerini tek tek tarih

sahnesine gömen bu devlet, birçok Kürt hakimiyetine de son verecekti.

İlhanlılar, 1256 yılında Alamut Kürt Devleti’ni ortadan kaldırmış ve tahta

Hülagü Han’ın geçmesiyle Azerbaycan’a saldırarak burayı da topraklarına

katmışlardı. 1258′de Bağdat’ı almak üzere büyük bir ordu hazırlayan

Hülagü Han, çevresindeki hakimiyetlerle sorun yaşayan Tekle ile görüşmüş

ve onu yanına almayı başarmıştı. Nitekim Tekle, Hülagü Han’ın Abbasi

Devleti’ne son verdiği ve halifeyi öldürdüğü sefere 2.000 atlıdan oluşan

ordusuyla katıldı. Bağdat’ın talan edilmesi üzerine İlhanlılar ile fikir

ayrılığına düşen Tekle, Hülagü Han’dan izin almadan Lorîstan’a döndü

ve bunun üzerine Keytemu Qanubîn komutasındaki bir tümenlik orduyu da

üzerine çekmiş oldu. Bu ordu, kendilerini karşılayan Tekle’nin kardeşi

Şemseddîn Alp Erxûn’u yakalayarak Lorîstan’a girmiş ve Tekle ile bir türlü

karşılaşamamıştı. Bu sırada Tekle, toparlayabildiği küçük bir orduyla

Page 15: KÜRT DEVLETLERİ

Canbexş Kalesi’ne çekilecek ve bütün saldırılara rağmen teslim

olmayacaktı. Durum Hülagü Han’a bildirildiğinde sultan, Tekle’ye

yüzüğünü göndererek kendisini affettiğini bildirmişti. Bunun üzerein

teslim olan Tekle, tutuklanarak Tebrîz’e gönderilmişti. Burada Hülagü Han

tarafından sorgulanmış ve başı kesilerek şehîd edilmişti. Tekle’nin adamları

onun cesedini çalarak Lorîstan’a kaçırmış ve Şehrê Kurd yakınlarındaki

Zerde adlı köye gömmüşlerdi.

Bu olaydan sonra Hülagü’nün fermanı üzerine Fedlawîlerin tahtına,

esir alınmış olan Şemseddîn Alp Erxûn (1259-1274) çıkarılır. 15 yıl boyunca

Lorîstan’ı yöneten  bu melik, ülkesinde adalet ve eğitime önem verdi.

Moğolların talan etmiş olduğu yerleşim birimlerini yeniden onararak

yapılandırdı. 1274′te ölmesi üzerine tahta oğlu Yûsif Şah (1274-

1286) geçti. Moğol hükümdarı Abaka Han ile iyi ilişkiler geliştiren Yusif

Şah, kısa bir süre sonra Xuzistan, Kuhgilweyh, Fîrûzan ve Cerbadqan gibi

mıntıkaları da topraklarına kattı. 1286′da öldüğünde yerine İlhanlı

İmparatoru Ergun Han’ın onayıyla I. Atabeg Efrasîyab geçti (1288-1296).

Daha önceki Fedlawî hükümdarlarının aksine Efrasyab, bir zalimdi.

Babasının atamış olduğu bütün valileri tutuklatarak kimilerini işkenceyle

öldürdü. Halkın üzerine bir karabasan gibi çöken bu atabeyin zülmünden

korunmak için taht ortağı olan amca çocukları dahi İsfahan’a kaçtılar.

Bunları yakalamak için gönderilen ordu, Ergun Han’ın ölüm haberi üzerine

bölgedeki İlhanlı kalelerine saldırıp hakimiyeti ele geçirdi Efrasiyab adına

hutbe okutarak Moğollar karşısında bağımsızlık ilan ettiler. Taht

boşluğundan faydalanan Efrasiyab, Tebrîz’i ele geçirmek için harekete

geçti ve Keruhrude Kalesi’ndeki Moğol güçlerini büyük bir saldırıyla dağıttı

ve şehirde bunu kutlamak için gösteriler düzenledi. Fakat bu zafer

sarhoşluğu kısa sürdü çünkü Moğollar güç toplayarak geri döndü

ve Efrasiyab’ın neredeyse bütün askerlerini öldürdüler. Efrasiyab elleri

bağlanarak bir ata bağlandı ve Tebrîz’e götürüldü. Burada hakkında ölüm

kararı verilmesine rağmen Lor Kürtlerinden Xatûna Kîrmanî’nin Gayhatu

Han’dan ricası üzerine affedildi ve tekrar Lorîstan’a gönderidi. Buradaki ilk

işi de kendisini desteklemeyen bir amca oğlunu öldürmek oldu. İlhanlı

tahtına Mahmud Gazan’ın çıkması üzerine kendisine bağlılık bildiren

Page 16: KÜRT DEVLETLERİ

Efrasiyab, bir süre sonra İlhanlılar ile tekrar sorun yaşamaya başladı ve

hükümdarın fermanıyla boğazına kement geçirilerek öldürüldü.

Bunun üzerine tahta, Mahmud Gazan Han’ın isteği üzerine Yusif

Şah’ın oğlu, Efrasiyab’ın kardeşi Melîk Nusreddîn Ehmed (1296-1333)

çıkarıldı. Ağabeyinin aksine ılımlı bir hükümdar olan Ehmed, kısa sürede

ağabeyinin olumsuz intibasını sildi ve Lorîstan’da yenileme çalışmaları

başlattı. Bölgedeki Kürt aşiretleriyle bağlarını kuvvetlendirdi, hizmete

yönelik bir yönetim benimsedi ve 38 yıl boyunca adaletiyle ülkesini

yönetti. 1333′te ölmesi üzerine tahta oğlu Rukneddîn Yusif Şah oturdu.

Babasının izinden giderek adaletiyle örnek oldu ve kendisine adaletin

babası manasına gelen “Abû dadê” adı verildi.  1340 yılında öldü ve yerine

oğlu Muzaffer Efresyab geçti (1340-1355).  II. Efresyab, ülkesini huzur ve

adaletle 15 yıl boyunca yönetti ve İlhanlılar’ın bölgeden silinmesine fiilen

yardımcı oldu. Ölümü üzerine kardeşi Şemseddîn Pêşeng (1355-1378)

tahta geçti fakat Fedlawîler bu tarihten başlayarak gerilemeye başladılar.

Pêşengîn ölümünden sonra Melîk Pîr Ehmed (1378-1408) tahta geçti. Bu

dönemde Timur saldırıları başladı ve Fedlawîler, Fars tarafında kalan

topraklarının büyük bir kısmını kaybettiler. Daha sonra sırasıyla Ebu Seîd

(1408- 1417) ve Şah Husên (1417-1423) tahta çıktılar. Fedlawîler bu

dönemlerde de Fars Muzafferan’larının sürekli saldırılarına uğradılar.

1423 yılında Şemseddîn Peşeng’in torunu Mîr Xiyaseddîn, bir saldırı

ile amcasının oğlu olan Şah Hûsen’i öldürdü ve tahta geçti. Bu sırada

Timur’un askerlerinden Mirza Şahrux’un oğlu İbrahim, Xiyaseddîn üzerine

büyük bir ordu gönderdi ve Melîk Xiyaseddîn ülkesini terketmek zorunda

kaldı. Böylece, Güney Kürdistan, Lor Kürdîstan’ı ve Fars bölgesinin büyük

bir kısmında 276 yıl boyunca hüküm süren bu Kürt devleti 1424′te yıkılmış

oldu. Devletin Melîk Hezar Esp döneminde genişlemesi ve

teşkilatlanmasını tamamlamış olmasından dolayı Hezar Esp

Devleti (Hazarhaspid, Hezarhespana) olarak da bilinen Fedlawî Kürt

Devleti’nin sınırları içerisinde Hec Elî Siyahpuş, Mir Newroz Mîrderikî,

Pirşanê Perîşan gibi önemli felsefeci, şair ve müzisyenler yetişti.

Page 17: KÜRT DEVLETLERİ

EYYÛBİ DEVLETİ

Muhteşem Kral olarak bilinen Selahadinê Eyyûbî tarafından Mayıs

1175′te kurulan imparatorluk, Selahaddin’in 4 Mart 1193 yılında ölmesi

üzerine parçalanmaya başladı.

1137 yılında doğan ve Kürt Rewadî aşiretine mensup Selahaddin çok

iyi bir dinî ve askerî eğitim aldı, 1165 yılında Mısır’a vezir seçildi. Yönetimin

çeşitli kademelerine yakın akrabalarını yerleştirerek sağlam bir yapı

oluşturdu. Fransız ve Bizansların müşterek saldırılarını başarıyla bertaraf

eden ve onlar karşısında zaferler elde eden bu komutan, İslam dünyasında

kendisine büyük sempati duyulan, tam anlamıyla güçlü bir vezir ve önder

durumuna geldi.

10 Aralık 1171′de varlığını 200 yıl sürdürmüş olan Mısır Fatimî

halifeliğine son verdi. Kısa bir süre içerisinde Yemen, Aden ve Hicaz’ı aldı.

Suriye Kralı Nureddin’in 13 Mayıs 1174′te ölmesi üzerine, bir orduyla

Dimeşq’e (Şam) girerek burayı da hakimiyetine aldı. Mayıs 1175′te

Bağdat’taki Abbasî halifesi Selahaddinê Eyyûbî’nin krallığını kabul ederek,

fethettiği topraklardaki otoritesini kabul ettiğini ilan etti. Dinde yaptığı

reformlardan dolayı adı Yusuf Şêr Eyub iken dini ıslah eden manasında

kendisine Selahaddin adı verildi. Hükümdarlığında kullandığı tam ismi

şöyledir: El Malik El Nâşîr Salahaddin Yusuf ibni Eyyub. Bu gelişmelerden

sonra Musul’a girerek, Atabekleri ortadan kaldırdı ve ülkesinin sınırlarını

Fırat’a kadar genişletti. Sırasıyla kuzey Kurdistan’daki küçük beylikleri ve

Kürt aşiretlerini topraklarına katarak kuzeyde Ermenistan’a kadar ilerledi.

Page 18: KÜRT DEVLETLERİ

Kendisine doğuda Dicle’yi sınır alan Eyyûbî İmparatorluğu güneyde

Yemen’e, batıda ise Tunus’a kadar uzanıyordu. 1187′de Kudûs’ü

Hıristiyanların elinden aldı. Merhameti ve adaletiyle Hıristiyanların takdirini

kazanan Selahaddin’in bu zaferi İslam dünyasında ona duyulan saygıyı

daha da arttırdı ve ölümsüz bir hükümdar yaptı.

Eyyubîler döneminde pek çok Kürt yazar, şair, filozof ve aydın yetişti.

İzzeddin Ali, Mecdeddin Ebu Saadet, İbnul Esir el Cizirî bunlardan

birkaçıdır.

ŞEDDADÎ DEVLETİ [1164]

Şeddadî Devleti, Kürt Rewadî aşiretinden (Selahaddinê Eyyûbî de bu

aşirettendir) Muhammed Şeddad tarafından kuruldu. Bu devletin merkezi

ilk kurulduğunda Dubeyl Divin’di fakat daha sonra Gence başkent

yapılmıştır. Egemenlik alanı Ravvadî aşiretinin yönetimindeki Arran

(Güneyde Aras ile kuzeyde Kura ırmakları arasında kalan yer) bölgesi,

Nahçîwan, Gence, Berba, Dubeyl ve Beylekan bölgelerinden oluşuyordu.

Şeddadî Devleti, 1072′de Anî ve Gence olmak üzere ikiye ayrıldı, 1164′te

ise Selçuk kralı Melikşah tarafından ortadan kaldırıldı.

 

Şeddadi Kürt Devleti’nde sırasıyla şu isimler hükümdarlık etmişti:

Ebûlhhesen Elî Leşkerî (971-978), Merzûbanê Mihemed (978-985), Fazlê

Mihemed (985-1031), Ebûlfethê Musayê Fazl (1031-1034), Ebulhesan Eli

Leşkeri II (1034-1049), Emuşirevanê Leşkerî (1049 - 3 ay), Ebûlsiwar

Şawûrê Fazl (1049-1067), Fazlê Şawûr (1067-1073), Fazlê Fazl (1073-

1088)

SORAN KÜRDİSTAN PRENSLİĞİ [1830]

 Mir Muhammed, 1810′da Şîrwan ve Biradost beyliklerini birleştirerek

Rewanduz’da yeni bir egemenlik alanı oluşturdu. 5 kişilik askeri konseyin

yönetiminde 50 bin kişilik bir ordu kuran Mir Muhammed, başkent

Page 19: KÜRT DEVLETLERİ

Rewanduz şehri olmak üzere mirlik düzeyinde çeşitli faaliyetlerde bulundu.

Kürtler arasında Mirê Kor olarak da bilinen Mir Muhammed, 1816′da

Havlokan’da kurduğu silah fabrikasında kılıç, hançer, top gövdesi, fişek,

top tekerleği, ve diğer mühimmatlar üreterek düzenli ordu üzerinde çalıştı

ve 1830′da Osmanlı Devleti’ne karşı bağımsızlık ilan etti. Osmanlı’nın

Bağdat valisi tarafından resmen tanınan hükümet, kendi adına bir

Kürdistan Dinarı bastırdı. İlk yıllarında Osmanlı’nın hafife aldığı Soran

Kürdistan Prensliği 1833′te bölgedeki Ermeni ve Yezidi Kürtlerle de ittifak

kurup Diyarbakır ve Mardin’deki Osmanlı egemenliğine de son verince

Osmanlı orduları kumandanı Reşit Paşa bir kuvvetle Mir Muhammed’in

ordularına küçük çaplı saldırılar düzenlemeye ve Kürdistandaki bazı

yerleşim birimlerini yağmalamaya başladı.

Yaklaşık beş yıl süren sürtüşmeler sonrası yapılan müzakereler,

Osmanlı’nın, Kürtlerin bağımsızlık fikrine ne denli karşı olduğunu ortaya

koydu. Şeyhülislam Molla Hadi’nin ‘Kürtlerin Osmanlıyla savaşmalarının

ümmete ihanet olduğu’ yönündeki fetvası sonrası bazı Kürt aşiretlerinin

geri çekilmesiyle Mayıs 1838′de başlayan kanlı çarpışmalar, 13 Ağustos

1838′de Mir Muhammed komutasındaki Kürdistan ordusunun, bir İngiliz

yüzbaşısının komutasındaki Türk-İran kuvvetlerinin ortak saldırısı sonucu

Rewanduz yakınlarında yenilgiye uğramasıyla son bulacaktı. Bu yenilgiden

sonra çok sayıda Kürt yerleşim birimi yağmalandı ve Rewanduz’un büyük

bir kısmı ele geçirilerek yakıldı.

Mir Muhammed halkına zarar verilmemesi koşulu ile Sivas

eski mutasarrıfı Reşit Paşa’ya teslim oldu ve tutuklanarak İstanbul’a

götürüldü. Kendi adına Kurdistan Dinarı basan bu Kürdistan Prensi,

Osmanlı Padişahı II. Mahmud tarafından şeref konuğu olarak karşılandı ve

Topkapı Sarayı’nda ağırlandı. İstanbul’a gelişinden yirmi gün sonra Mir

Muhammed ve arkadaşları için Trabzon’a sürgüne gönderilme kararı çıktı.

İstanbul’da Kürtler tarafından uğurlanan Mir Muhammed,

himayesindekilerle birlikte, sürgün yolunda öldürülerek

cesetlerine bilinmeyen bir yere gömüldü.

Page 20: KÜRT DEVLETLERİ

BOTAN HÜKÜMETİ [1842]

1803 yılında Cizre’de dünyaya gelen Bedirxan Bey, 18 yaşında

(1821) Botan Emirliği’nin başına geçti. Bedirxan Bey çok genç yaşta

olmasına rağmen, çevredeki Kürt beylerine iktidarını kabul ettirdi.

Osmanlıya asker ve vergi vermeyi reddetti ve bağımsız bir ordu kurup

kendi emirliğinin içerisine yeni topraklar katarak genişlemeyi sürdürdü.

Kısa bir süre içerisinde Bitlis, Hakkâri, Muş, Van ve Kars Kürt beyleriyle

ittifak sağlayarak Osmanlı eğemenliğine karşı Peymana Pîroz’u (Kutsal

Anlaşma) gerçekleştirdi.

Bu birliğe Doğu Kurdistan’ın en büyük Kürt beyliği olan Erdelan

Beyliği’ni de dahil ederek, aşiretlerden ortak bir ekip kurdu ve kaleleri

gözden geçirip yeni kaleler inşaa etti. Kurulan ordunun askerî gücü

arttırılarak, Cizre’de biri barut diğeri tüfek üreten iki atölye kurdu. Yerli

uzmanların yetişmesi ve modern savaş taktiklerini öğrenmeleri için

Avrupa’ya öğrenciler gönderdi. Ermeni ve Asurilerle antlaşmalar imzalarak

onların güçlerini yanına aldı ve Kürtler için gayri müslimlerle evlenmeyi

serbest bıraktı. Osmanlı’nın aldığı vergiden çok daha az bir oranla vergi

aldığı için halkın sempatisini topladı böylece civar halkların topraklarını da

beyliğine kattı. En büyük hayalinin Karadeniz ile Van Gölünü tıpkı yine o

zaman yapımı konuşulan Süveyş gibi bir kanalla birleştirerek denizlere

açılmak olduğu söylen Bedirxan Bey, ticaretin gelişmesini sağlamak için

Van Gölü’nde deniz taşımacılığını geliştirdi ve modern gemi inşa

tekniklerini öğrenmeleri için de 140 öğrenciyi İngiltere’ye gönderdi.

Page 21: KÜRT DEVLETLERİ

Nihayet 1842 yılında bağımsızlık ilan eden Bedirxan Bey, Cizre’yi

başkent yaptı Kurdistan bayrağı çekildi. Kürt liderler, Kurdistan hükümetini

koruyacaklarına ve Bedirxan Bey’i destekleyeceklerine dair and içtiler.

Süreç, Kürt coğrafyasının Osmanlı’dan ayrılması doğrultusunda gelişiyordu.

Bu da İstanbul’un yanı sıra bölge üzerindeki çıkar dengelerini sarsacağı

için Avrupa devletlerini ürkütüyordu. Batılı misyonerlerin teşvikiyle,

Asuriler, Bedirxan Bey ile olan anlaşmalarını bozarak ona olan desteğini

geri çektiler. Bu noktadan hareketle, batılı devletlerin sultan üzerindeki

baskıları, Osmanlı yöneticilerini Bedirxan Bey’e karşı harekete geçmeye

teşvik etti. Mereşal Hafız Paşa, görüşmeler yoluyla Bedirxan Bey’in

Osmanlı hakimiyetini tanımasını sağlamakla görevlendirildi. Ne var ki

Bedirxan Bey görüşmeleri kabul etmedi ve ne yapıldıysa sultandan gelen

teklifleri reddederek Kurdistan’ın bağımsızlığını vurguladı. Tarih, 6 Haziran

1847′yi gösterdiğinde Osmanlı ordusu üç koldan başkente saldırıya

geçtiler. Harput, Urfa, Diyarbekir, Erzurum, Bağdat ve Musul bölgelerinde

bulunan askeri güçler de bu taarruza katıldılar. Osmanlıların sayıca

üstünlüğüne rağmen Bedirxan Bey’in kuvvetleri ilk çarpışmada üstünlük

elde ettiler. Fakat Bedirxan Bey’in yeğeni ve önemli komutanlarından

Yezdan Şer’in esir düşmesi neticesinde gizli cephanelerin yerleri ortaya

çıkmış ve silah fabrikası Osmanlılarca ele geçirilmişti. Bu arada Kars, Van

ve Muş’ta da Kürt aşiretleriyle Osmanlı askerleri arasında küçük çaplı

çatışmalar meydana geliyordu. Bir sonraki çatışmada Kürt beylerinin

yardıma geç ulaşması sonucu Bedirxan Bey, kendi birliğiyle Eruh Kalesi’ne

çekilmek zorunda kaldı. Osmanlıların kale kuşatması görüşmelere zemin

hazırladı 27 Temmuz 1847′de Bedirxan Bey, hiçbir askerine

dokunulmaması şartıyla teslim oldu. Bedirxan Bey ve ailesi önce İstanbul’a

daha sonra da Girit adasına sürgüne gönderildi. Aşırı nemden dolayı

hastalanan Bedirxan Bey, Kürdistan’da ölmek istediğini sultana bildirdiyse

de bu isteği kabul görülmedi ve Şam’a sürüldü. Son yıllarını burada

yaşayan Bedirxan Bey, 1868′de burada öldü.

Page 22: KÜRT DEVLETLERİ

MAHABAD KÜRD CUMHURİYETİ [22 Ocak 1946]

İran’ın 1941 yılı Eylül ayında İngiliz ve Ruslardan müteşekkil itilaf

kuvvetleri tarafından işgal edilmesi, İran’ın Kürtler ve aynı yönetim altında

yaşayan Azeriler üzerindeki otoritesinin çökmesine yol açtı. Kürtlerin

yaşadığı bölgelerde bu çöküşün en ciddi sonuçlarından biri Ruslar

karşısında yenilen ve geri çekilmek zorunda kalan İran kuvvetlerinin geride

bıraktığı askerî mühimmatın Kürtlerce ele geçirilmesi oldu. Bu gelişme, Şah

Rıza rejimi tarafından zulme uğramış, liderleri zehirlenmiş, asılmış ya da

toplu olarak göçe zorlanmış Kürtlerin konumunu bir anda değiştirmekle

birlikte bölgedeki dengeleri de alt-üst etmeye yetmişti.İngiliz-Rus işgali

sonrası Doğu Kürdistan, Rus Hakimiyet Bölgesi, İngiliz Hakimiyet Bölgesi

ve Kürtlerin denetimindeki bir ara bölge olmak üzere üçe bölünmüştü.

Denetimsiz kalan bu bölgede güç toplayan Kürtler, Rus ve İngilizlerle

görüşerek, İran’ın bölgedeki hakimiyet bağını tamamen ortadan kaldırmak

için çeşitli girişimlerde bulunmakta gecikmediler.

İran idaresinin bölgedeki zayıflığı Rusların, Celalî, Şîqaq, Herkî ve

diğer birçok aşiretle lokal ilişkiler geliştirmesinin önünü açmıştı. Kürtlerin

talepleri Ruslar tarafından ilk başta olumlanmadıysa da ilerleyen

zamanlarda Kızıl Ordu’ya tahıl temini ve bölgede güvenliğin Kürt

birliklerince sağlanması şartıyla Ruslar, Kürtlere İran ile aralarındaki

meseleyi çözme izni verdiler. İngilizler ise Şeyh Mahmud Berzenci’den

deneyledikleri sorunlardan dolayı Kürt taleplerine her seferinde olumsuz

yanıtlar vermekteydi. Nitekim Kürdistan, bölgedeki diğer ülkeler için de

hassas bir konuydu ve İkinci Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Britanya,

Ortadoğu’da bir risk almak istemiyordu.

 Denetimsiz bir bölgenin oluşması Kürt aşiretleri için önemli

hâkimiyet alanları meydana getirmişti. Örneğin Şah Rıza ile girdiği

mücadele sonrası topraklarını terk etmek zorunda kalan Banî Beyzade

aşiretinin liderlerinden Hama Reşit Beg, saygı duymadığını söylediği Irak-

İran sınırını geçerek, topraklarına dönmüş ve taraftarlarının yardımıyla

Bane ile Zerdeşt bölgelerini kapsayan yarı-özerk bir otorite kurmayı

Page 23: KÜRT DEVLETLERİ

başarmıştı. Yüksek rütbeli bir İran subayını öldürmesine ve isyancı olarak

ilan edilmiş olmasına rağmen İran Hükümeti, Hama Reşit’i bölgenin yarı-

resmî valisi olarak tanımak zorunda kalmıştı. Yine aynı şekilde Mehmud

Axayê Senê’nin kurmuş olduğu hakimiyete İran güçleri müdahele

edememişti. 1942 yazında Hama Reşit Beg ile Mehmud Axa arasında

ihtilafların ortaya çıkmasıyla İran, Mehmud Axa tarafında yer aldı ve Hama

Reşit’in yok edilmesi için gerekli mühimmatı sağladı. Yenilen Hama Reşit,

tekrar Irak sınırının diğer tarafına sürüldü. Bir yıl geçmeden İran,

kuvvetlerini Mehmud Axa’nın üzerine yöneltti ve sınırın diğer tarafına

sığınana kadar peşini bırakmadı.

Bu olayların neticesinde zayıf düşen Kürt birlikleri İran ordusu

karşısında tutunamadı ve 1945 Eylül’ü itibariyle Saqiz - Bane - Zerdeşt

hattının güneyindeki tüm Kürt bölgelerinin denetimi tekrar İran

Hükümeti’nin eline geçti. Geriye kalan bölgelerde yine güçlü bir Kürt

varlığının söz konusu olması hasebiyle İran daha çok ilerleyemeden

durmak zorunda kaldı. Hattın diğer tarafında kalan Mehabad şehrinde ise

Kürt siyasî çalışmaları önemli sonuçlar doğuracaktı.

İşgalin ilk yıllarından beri Kürtlerin siyasi bir varlık gösterdikleri

Mehabad şehrinde 16 Ağustos 1943′te bir grup Kürt yurtseveri tarafından

Komelaya Ciwanê Kurd (Kürt Gençlik Komitesi) kurulmuştu ve faal bir

şekilde bağımsız Kürdistan propagandası yapmaktaydı. Değişen dünya

dengeleri onlara bu fırsatı verebilirdi. Bu dönemde Kürdistan için iki önemli

girişim dikkat çekiyordu. İlki, Rusların 1942′de nüfuz sahibi bazı Kürtleri

Moskova’ya bir kongreye davet etmesi, ikincisi ise Irak ordusuna mensup

üç Kürt subayın Kürdistan’ın bağımsızlığının desteklenmesi karşılığında

Almanya’ya karşı verilen savaşta Kürt vatandaşlarının silahlı desteğinin

önerilmesi oldu. 

Rusya, İran’daki Kürt politikasını 1944′te uygulamaya koydu ve

Komela’nın başvurusu üzerine Mehabad’a Kürdistan-Sovyet Kültürel

İlişkiler Topluluğu (KSKT) adıyla bir şube kurdu. Nitekim, öncesinde bir

yeraltı örgütü olan Komela, 6 Nisan 1945′te, KTSK’nin binasında yapılan bir

Page 24: KÜRT DEVLETLERİ

törenle tüzüğünü deklere etti. Rızaiye’deki Sovyet Konsolosu ve Sovyet-

Azerbaycan Kültürel İlişkiler Topluluğu’nun şefi törenin şeref konuklarıydı.

Bu programın en önemli bölümü “Dayika Niştiman” (Anavatan) adlı

oyundu. Bu oyunda Kürdistan’ı temsil eden bir yaşlı bir kadın, Irak, İran ve

Türkiye’yi temsil eden üç ‘vicdansız’ tarafından tartaklanıyor ve kötü

muameleye tabii tutuluyordu. Oyun, ‘Dayika Niştiman’ın oğullarının ortak

çabasıyla kurtarılmasıyla bitiyordu. Oyun seyredenleri o kadar etkiliyordu

ki hayatları boyunca düşman olmuş kimseler gözyaşları içerisinde

birbirlerine sarılıyor ve Kürdistan’ın intikamını almaya hep beraber yemin

ediyor, kan davalarından Kürdistan için vazgeçiyorlardı.  

Bu dramatik oyunun başarısının yanı sıra bu toplantıdaki en önemli

olay, elbette ki Kültür Kurumları başkanı Qadi Muhammed’in Komela’ya

kabul edilişiydi. Bu kabul edilişten hemen sonra güçlü kişiliği, karizmatik

davranışları ve entelektüel birikimiyle örgüt içinde yükselen Qadi

Muhammed, yönetimi tek elde bulundurarak bir Kürdistan politikası

belirlemeye başladı.

Qadi Muhammed, 12-15 Eylül 1945 tarihlerinde çeşitli temaslarda

bulunmak üzere kuzeni Seyfî Qadi ve Hecî Baba ile birlikte Bakü’ye gitti.

Burada Rus yetkililerle görüşmelerde bulunan heyet, Mehabad’a dönüşü

ertesi Mizhê Dimoqratî Kurd (Kürdistan Demokrat Partisi) adlı bir parti

kurduğunu açıkladı ve bir bildirgeyle Kürt aydın ve soylularına bildirimde

bulundu. Açıklama toplantısına katılan bütün Kürtler, oluşuma tam destek

sundular ve ortak bir bilgirge yayınlayarak partiye üye oldular. Kısa bir

süre içerisinde Iraktaki Kürtlerle diyalog geliştiren parti yöneticileri,

Mustafa Barzanî ve peşmergelerini Mehabad’ta bir tören ile karşıladılar. 

Tarih, 22 Ocak 1946′yı gösterdiğinde Qadi Muhammed, Çarçıra

Meydanı’nda Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etti.

Mahşerî bir kalabalık ve büyük bir coşkunun hakim olduğu tören Kürdistan

için bir dönüm noktası niteliğindeydi. 

Kürdistan Milli Meclisi, 11 Şubat 1946′da Qadi Muhammed’i

Cumhurbaşkanlığına, Hecî Baba’yı Başbakanlığa ve General Mustafa

Page 25: KÜRT DEVLETLERİ

Barzanî’yi de Genelkurmay Başkanlığına, Seyfi Qadi’yı ise Kolluk Kuvvetleri

Komutanlığına atadı.  Aynı gün, yürütme organları, yargı, askerî ve kültür

kurumları kabul edildi. Kürdistan Cumhuriyeti Anayasası ile “milletin meşru

egemenliği” garanti altına alınarak Kürtçe resmî dil, üstte kırmızı altta yeşil

kuşak üzerine bir güneşin bulunduğu bayrak Kürdistan bayrağı ve Şair

Dildar Rauf’un Ey Reqib adlı şiiri milli marş olarak kabul edildi. 

Bir süre sonra basın yayın örgütlenmesi yapıldı ve 10 Ocak 1946′da

yayın hayatına başlamış olan Kurdistan dergisinin yayına devamına ve

Kurdistan adlı resmî bir gazetenin çıkarılmasına karar verildi. Kürdistan

Milli Meclisi, aldığı kararlar ile eğitim alanında iyileştirme kararı aldı ve

genel ve zorunlu ilk öğretimi tesis eden yasalar çıkardı. Fakir ailelerin

çocuklarına para yardımı, giyecek ve ders kitapları verildi. Kültürel

çalışmaların önemini vurgulayan meclis, ilk olarak iki Kürt şairin, Hejar ile

Hêmen’in şiir kitaplarını devlet matbaasında bastırdı. Kısa bir süre

içerisinde Kürt okulları kuruldu ve Kürtçe eğitime başlandı. Hawar ve Hilale

adıyla iki yeni dergi yayınlandı. 10 Mart’ta ise Sovyetlerin göndermiş

olduğu bir verici istasyonu ile Mehabad Radyosu yayın yapmaya başladı.

Bu arada komşu ülkelerin konuyla ilgili tepkileri gecikmedi. Türkiye

Başbakanı Mehmet Şükrü Saraçoğlu 6 Mart 1946′da, İran ve Rusya’ya,

konuya müdahalelerinin olabileceğine dair birer telgraf çekmiş ve

gelişmelerin endişe verici olduğunu belirtmişti. İran ise Kürdistan

rahatsızlığını Rus ve İngiliz yetkililere bildirmiş ve Sovyetlerin Kürt gücünü

kontrol edememesinin tehlikeli sonuçlar doğuracağını beyan etmişti. Bu

gelişmeler karşısında Kürdistan Milli Meclisi, İran Hükümeti’ne bir muhtıra

çekerek, ülkedeki Kürt sorunun sadece Kürdistan Cumhuriyeti sınırlarıyla

değil, ülkenin tümünde yaşayan Kürtlerle ilgili bir iç sorun olduğunu

vurguladı ve karşılıklı müzakereler ile Kürtlerin insani haklarının iade

edilmesi istendi. Muhtıra, bir Kürdistan Yüksek Konseyi’nin oluşturulmasını

teklif etmekteydi ve bu muhtıranın barışa uzatılmış bir el olarak

algılanması gerektiği belirtiliyordu.

Page 26: KÜRT DEVLETLERİ

Tarihler 9 Mayıs 1946′yı gösterdiğinde ABD, İngiltere, Türkiye ve

İran’ın baskıları sonucu Sovyetler, Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti’nden

desteğini çektiğini Moskova Radyosu’ndan duyurdu. Bunun üzerine ertesi

gün Kürdistan Savaş Konseyi, ABD, İngiltere, Türkiye, İran ve S.S.C.B’ye

birer ihtar çekerek Kürdistan’ın bağımsızlığı ve milli eğemenliği vurgulandı.

ABD ve SSCB’nin bu konuyla ilgili görüş ayrılıkları Soğuk Savaş’ın başlangıç

merhalelerinden birini oluşturdu.  Bir anda yalnızlaşan Kürtler, serinkanlı

davranmak durumundaydılar. Qadi Muhammed, 1 Haziran 1946′da Fransız

Basın Ajansı’na açıklamada bulundu ve İran Hükümeti’nin İran genelinde

demokratik yasaları uygulamasını, Kürtlerin dil, eğitim ve kültürel haklarını

tanımasını istedi. Fransız muhabirin Qadi Muhammed’e merkezi hükümetle

çatışma tehlikesi ve yabancı müdahale ihtimali ile ilgili bir soru sorması

üzerine, Kürdistan Cumhurbaşkanı şu cevabı veriyordu:

“Kürdistan’daki durum Azerbaycan’daki durumdan çok farklıdır.

Ülkemiz hiçbir zaman Sovyet askerlerince işgal edilmemiş ve Rıza Şah

tahttan indirildiğinden beri, ne jandarm ne de İran ordu birlikleri

Kürdistan’a girmişlerdir. Bu sebeple biz, bağımsızız ve kendi irademize

sahibiz. Üstelik kim tarafından yapılırsa yapılsın yabancı bir müdahaleye

müsamaha göstermeyeceğiz. […] Ancak bilinmelidir ki Amerikalıları ya da

Rusları taklit etmek istemiyoruz, fakat medenî ülkelerin hayvanları

durumuna düşmeyi de reddediyoruz…”

Ne var ki 10 Aralık 1942′de Sovyetler ve İran arasında bir anlaşma sağlandı

ve İran, aynı gün Kaflankuh Geçidi’nden Kürtlerle kader birliği yapmakta

olan Azerilere saldırdı ve Tebriz’i geri aldı. Bu, başkent Mehabad’ın

düştüğü anlamına geliyordu. İran Birlikleri buradan Kürdistan üzerine

yürüdü. Qadi Muhammed’in Tahran’daki kardeşi Sadrî Qadi, İran’da bir

parlamenterdi ve bu durum üzerine İran ve Kürdistan Hükümeti arasında

uzlaşı sağlamaya çalıştı. Nitekim bir barış antlaşması da imzaladılar.

Antlaşma gereği General Mustafa Barzanî ve Seyfî Qadi komutalarındaki

birlikler etkisiz hale getirilerek başkentin dışına alınmıştı. Yaklaşık bir hafta

boyunca İran ve Kürt hükümetleri herhangi bir sorun çıkarmadan kentte

sükûneti sağladılar. Fakat 17 Aralık’ta Qadi Muhammed ve kuzeni Seyfî

Page 27: KÜRT DEVLETLERİ

Qadi da dahil olmak üzere Kürdistan Milli Meclisi’nin tüm üyeleri

tutuklanarak hapse atıldı. Kentte karışıklık baş gösterdiyse de İranlılar

olaya hâkim olmakta gecikmediler ve Mehabad’ın denetimini ele geçirdiler.

30 Aralık 1946′da Qadi Muhammed’in kardeşi Sadrî, Tahran’daki evinde

tutuklandı ve Mehabad’a getirildi. Usulsüz ve yetkisiz bir mahkeme kuruldu

ve Qadi Muhammed, Seyfî Qadi ve Qadi Muhammed’in kardeşi Sadrî ölüm

cezasına çarptırıldı. Qadi Muhammed, kardeşinin haksız yere

cezalandırıldığını ve bu cezanın affedilmesi gerektiğini ısrarla belirttiyse de

karar değişmedi ve üçü de 31 Mart 1947′de sıkı koruma altına alınan ve

Bağımsız Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti’nin ilan edildiği Çarçıra

Meydanı’nda idam edildiler.

 Kürdistan Cumhuriyeti’nin yıkılması ve Qadi Muhammed’in asılması

bütün Kürtler tarafından üzüntüyle karşılandı. Türkiye ve Irak’ta Kürt

bölgelerinde geniş tedbirler alındı. Diyarbakır, İstanbul, Süleymaniye,

Bağdat gibi şehirlerde ancak küçük protestolar düzenlenebildi. İran’da

sıkıyönetim ilan edildiyse de Luristan’ın Urumabad kasabasında infazlara

bir tepki olarak 11 Mayıs 1947′de şiddetli bir ayaklanma baş gösterdi. İran

askerleri halkın üzerine ateş açtı ve 65 Kürt bu olaylarda hayatını kaybetti.

Barzani ve peşmergeleri Irak Kürdistanı’na geçti. Burada sert bir müdahale

ile karşılaştılar ve daha önce Irak ordusunda görevli olan ve Barzani’ye

katılan 4 Kürt subay bir zaman sonra tutuklandı. 19 Mayıs 1947′de İzzet

Abdülaziz, Mustafa Xoşnav, Muhammed Mahmud, Hayrullah Abdülkerim

adlı bu peşmergeler Bağdat’ta idam edildi. General Mustafa Barzanî, 27

Mayıs’ta yanlarında peşmergeleriyle Moskova’ya doğru yol aldı.

İdamlar üzerine Avrupa’daki Kürtler başta olmak üzere protestolar

yapıldı. Avrupa’daki Kürt öğrencilerin yayın organı Kürdistan’ın Sesi’nde

ABD, İngiltere ve Irak sert dille eleştirilirken İran için “Haşhaş müptelası

monarşist faşistler” ifadesi kullanıldı. Uzun süre ses getiren protestolar ile

Qadi Muhammed, Kürdistan’ın ‘ebedî muzaffer’i ilan edildi. Irak’ta idam

edilen subaylardan Hayrullah Abdülkerim’in son sözleri Avrupa’daki

elçiliklerin binalarına siyah çelenk üzerinde iletildi: ‘Düşmanlarımıza ölüm,

Yaşasın Kürdistan!’

Page 28: KÜRT DEVLETLERİ

Kaynakça

1. Mehrdad R. Izady, Bir El Kitabı Kürtler, Ağustos 2004

2. Wadie Jwaideh, Kürt Milliyetçiliğinin Tarihi, Eylül 2004

3. Elphinston, W. G. "Kurds and The Kurdish Question", Journal of the Royal

Central Asian Society, Temmuz, 1948

4. Rosvelt, Archie. "The Kurdish Republic of Mahabad", The Middle East Journal,

Temmuz, 1947

5. Lambton, Ann. Landlord and Peasant in Persia. Oxford Universty Press, 1953

6. The Daily Express, 16 Mart 1946

7. Stepanov, V. "A Visit to the Kurds" New Times, 8 Haziran 1949

8. Dengê Kurdistan, Sayı 2, Ağustos 1949

9. Adamson, David. The Kurdish War (Londra, 1964)

10. Bermon SoviII, The Royal Air Force, The Middle East and Disarmament, 1919-

1934 (Michigan State Universty, 1972)

11. Challiand, Gerard, People Without a Country (Londra, 1980)

12. Eagleton, William, The Kurdish Repuhlic of 1946 (Ox¬ford University Press,

1963)

13. Nuri Paşa İhsan, La Revolt d’Agri Dagh (Universty of Texas Prss, 1989)

14. Roosevelt, Archibold, "The Kurdish Re¬public of Mahabad," The Middle East

Joıımal, cilt I, sayı 3 (Temmuz 1947)

15. Safarastian, Arshak, Kurds and Kurdistan (Londra, 1948)

16. Van Bruinessen, Martin, Ağa, Şeyh ve Devlet, (İstanbul, 2003)

Page 29: KÜRT DEVLETLERİ