kocaelİlİ ak alİ ve fezÂİl adli nasİhat kİtabi · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum...

8
1933 KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI Muhittin ELİAÇIK * Giriş Türk edebiyatında toplumun çeşitli kesimlerine öğüt vermek amacıyla didaktik tarzda birçok nasihat eseri yazılmış ve Anadolu’da bunların önemli bir kısmı 14. ve 15. yüzyıllarda yoğunlaşmıştır. Manzum veya mensur olarak yazılmış olan bu eserlerin manzum olanlarına nasihatnâme denilmiştir. Nasihat eserleri genellikle dinî-tasavvufî-ahlâkî muhtevalı olmuş ve ayet, hadis, peygamber kıssaları ve evliya menkıbelerini ihtiva etmiştir. Bu eserlerden birisi de ilim, namaz, zekât, sadaka ve bunların faziletleri hakkında Kocaelili Ak Ali Efendi tarafından yazılmış olan mensur eserdir. Kocaelili Ak Ali Efendi Hakkında kaynaklarda çok az bilgi bulunan bir zat olan Ali Efendi’nin Kocaelili olduğu, H.1168/1754’te Fezâil adlı kısmen akaid, kısmen de mevizeden bahseden üç bap üzerine düzenlenmiş Türkçe bir eser yazdığı, bu eserin bir nüshasının Yahya Efendi kütüphanesinde mevcut olduğu, Gevgili kazasının Novatya nahiyesinde metfun bulunduğu, ahali arasında Akbaba adıyla tanındığı, Gazi Evrenos Bey tarafından evkafı ihya olunan cami-i şerifte imamlık vazifesi yaptığı bildirilmektedir. 1 Fezâ’il Ak Ali Efendi’nin, ibadetlerin faziletlerini anlattığı için Fezâil adını verdiği ve ilmihal ağırlıklı konuların nasihat üslubuyla anlatıldığı bu mensur eserin yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerinde bilinen 25 adet yazma nüshası olup bu duruma bakılarak bu eserin çok okunan önemli bir kitap olduğu rahatlıkla söylenebilir. Üzerinde bir çalışma da yapılmış olan 2 ve yazma nüshalarının 3 ortalama 120-150 yaprak tuttuğu bu eser, bazı nüshalarda yine Ak Ali Efendi tarafından yazılmış olan 20 yapraklık bir nasihat ve ilmihal eseri olan Câmiü’l-Ahbâr adlı risale ile birlikte bulunmaktadır. Fezâil’in bilinen yazma nüshaları özellikleriyle birlikte aşağıda verilmiştir: * Prof:Dr. Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, [email protected] 1 Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri,C.1, Meral Yayınevi, İstanbul 1972, s.242.. 2 Adem Demirtaş, Fezâ’il, Akademik Kitaplar, 2012 3 İncelediğimiz nüsha: Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nr. 07 El 2560/1, 150 yk, 17 st.

Upload: others

Post on 04-Jan-2020

7 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1933

KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI

Muhittin ELİAÇIK*

Giriş

Türk edebiyatında toplumun çeşitli kesimlerine öğüt vermek amacıyla didaktik tarzda birçok nasihat eseri yazılmış ve Anadolu’da bunların önemli bir kısmı 14. ve 15. yüzyıllarda yoğunlaşmıştır. Manzum veya mensur olarak yazılmış olan bu eserlerin manzum olanlarına nasihatnâme denilmiştir. Nasihat eserleri genellikle dinî-tasavvufî-ahlâkî muhtevalı olmuş ve ayet, hadis, peygamber kıssaları ve evliya menkıbelerini ihtiva etmiştir. Bu eserlerden birisi de ilim, namaz, zekât, sadaka ve bunların faziletleri hakkında Kocaelili Ak Ali Efendi tarafından yazılmış olan mensur eserdir.

Kocaelili Ak Ali Efendi

Hakkında kaynaklarda çok az bilgi bulunan bir zat olan Ali Efendi’nin Kocaelili olduğu, H.1168/1754’te Fezâil adlı kısmen akaid, kısmen de mevizeden bahseden üç bap üzerine düzenlenmiş Türkçe bir eser yazdığı, bu eserin bir nüshasının Yahya Efendi kütüphanesinde mevcut olduğu, Gevgili kazasının Novatya nahiyesinde metfun bulunduğu, ahali arasında Akbaba adıyla tanındığı, Gazi Evrenos Bey tarafından evkafı ihya olunan cami-i şerifte imamlık vazifesi yaptığı bildirilmektedir.1

Fezâ’il

Ak Ali Efendi’nin, ibadetlerin faziletlerini anlattığı için Fezâil adını verdiği ve ilmihal ağırlıklı konuların nasihat üslubuyla anlatıldığı bu mensur eserin yurt içi ve yurt dışı kütüphanelerinde bilinen 25 adet yazma nüshası olup bu duruma bakılarak bu eserin çok okunan önemli bir kitap olduğu rahatlıkla söylenebilir. Üzerinde bir çalışma da yapılmış olan2 ve yazma nüshalarının3 ortalama 120-150 yaprak tuttuğu bu eser, bazı nüshalarda yine Ak Ali Efendi tarafından yazılmış olan 20 yapraklık bir nasihat ve ilmihal eseri olan Câmiü’l-Ahbâr adlı risale ile birlikte bulunmaktadır. Fezâil’in bilinen yazma nüshaları özellikleriyle birlikte aşağıda verilmiştir:

* Prof:Dr. Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, [email protected] Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri,C.1, Meral Yayınevi, İstanbul 1972, s.242..2 Adem Demirtaş, Fezâ’il, Akademik Kitaplar, 20123 İncelediğimiz nüsha: Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nr. 07 El 2560/1, 150 yk, 17 st.

Page 2: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1934

21 Hk 842 Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi 112 yk, 19 st.

60 Zile 268 Tokat Zile İlçe Halk Kütüphanesi 108 yk,15 st.

37 Hk 1650 Kastamonu İl Halk Kütüphanesi 133 yk, 15 st.

37 Hk 337/7 Kastamonu İl Halk Kütüphanesi 27 yk, 21 st.

37 Hk 532 Kastamonu İl Halk Kütüphanesi 126 yk, 13 st.

37 Hk 3886 Kastamonu İl Halk Kütüphanesi 97 yk, 15 st.

45 Hk 1294/1 Manisa İl Halk Kütüphanesi 122 yk.

06 Hk 1740/1 Milli Kütüphane, 150 yk, 13 st.

06 Hk 4676 Milli Kütüphane 139 yk, 13 st.

06 Hk 4852 Milli Kütüphane 128 yk.

06 Hk 4200 Milli Kütüphane 42 yk, 15 st.

06 Mil Yz A 8591 (Fezâ’il-nâme) Milli Kütüphane 170 yk, 15 st.

06 Mil Yz A 8015 Milli Kütüphane 141 yk, 13 st.

06 Mil Yz A 8483 (Fezâ’il-i İlmve’l-ulemâ) Milli Kütüphane 67 yk, 15 st.

06 Mil Yz A 7530 Milli Kütüphane 73 yk, 15 st.

06 Mil Yz A 6031/2 Milli Kütüphane 106 yk, 19 st.

06 Mil Yz A 1070 Milli Kütüphane 88 yk, 16 st.

H. 333 Topkapı Sarayı Müzesi Türkçe Yazmaları 115 yk, 13 st.

34 Ae Şeriyye 403 Millet Kütüphanesi 144 yk, 13 st.

1006 İstanbul BB Atatürk Kitaplığı Osman Ergin Türkçe Yazmaları 58 yk, 25 st.

07 El 2560/1 Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi (Elmalı) 150 yk, 17 st.

07 El 2487/5 (Fezâ’ilu’l-müslimîn) Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi (Elmalı) 10 yk, 25 st.

07 El 139) Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi (Elmalı) 125 yk, 13 st.

22 Sel 6376 Edirne Selimiye Yazma Eser Kütüphanesi 90 yk,13 st.

3515 Bosna-Hersek Gazi Hüsrev Kütüphanesi Türkçe Yazmaları 75 yk

Ak Ali Efendi’nin Fezâ’il adlı eseri fonetik ve hat özelliklerince incelendiğinde eserin yazıldığı dönemin 18. yüzyıl olarak kabul edilmesi zor görünmekte ve 15. yüzyıl hususiyetleri daha ağır basmaktadır. Mesela: “rûzî kılısardur, (yk 21a), artukluğı, ibâdet idiciler (21b), yavuzlık idersenüz, kılursız (37b), gindür, görevüz (49a) kiçi, eytdi (79b) dün namazların terk eyledi (136b), korkarın, dükeli (138a)” vb. örnekler imla ve fonetik bakımından eserin yazıldığı dönemi 15. yüzyıla götürmektedir. Eserin herhangi bir yerinde yazıldığı tarihi gösteren bir kayıt veya devrin hükümdar veya devlet adamlarından birisine işaret eden bir ifade de bulunmamakla birlikte, Ak Ali Efendi’nin yaşadığı devir belli olup, yazıldığı tarih Osmanlı Müellifleri’nde 1168/1754 olarak gösterilmiştir. Yukarıda verilen dil özellikleri düşünüldüğünde ise, bu tür mensur nasihat eserlerinde dil ve üslup özelliklerinin yüzyıla göre değişmediği ve 14. ve 15. yüzyıl eserlerinde hâkim olan dil ve üslup özelliklerinin 17-19. yüzyıl eserlerinde de görülebildiği ortaya çıkmaktadır. Fezâ’il’de böyle bir eser olmalıdır.

Page 3: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1935

Eserin başında hamdele salvele ve tevhîdî konular Arapça olarak anlatıldıktan sonra Türkçe giriş bölümü gelmekte ve şöyle denilmektedir:

Hamd-i bî-pâyân ol Kâdir ü Sübhâna ki kudret hûnıyla on sekiz bin ‘âlemi mevcûd kıldı ve cümle eşyâyı yokluk bucağından vücûd sahrâsına getürüp kendi birliğine delil kıldı “Ve fî-külli şey’ in âyetüntedüllü ‘alâ ennehu vâhidün” Dükeli mahlûkâtı kendi tabî’atında zât-ı ehadiyyetine müsebbih kıldı. “Yüsebbihu lehu mâfi’s-semâvâti ve’l-ard” Ve hezârân şükr ol Cebbâr-ı ’âleme ki cümle eşyâ ortasında insânı ‘aklile ve hüsn-i sûretile mümtâz kıldı. “Lekad halakne’l-insâne fî-ahseni takvîm” Ve cemî’-i mahlûkât içinde ve feriştehler arasında mükerrem kıldı. “Ve lekad kerremnâ benî-Âdem” Ve senâ-yı bî-kerân ol pâdişâha ki vahdâniyyetine mü’minleri şâhid kıldı ve gönüllerini îmân ziyasıyla şirkden pâk kıldı ve ‘âlimleri ‘ilmler ile müzeyyen kıldı ve gönüllerini ‘ilm nûrıyla münevver kıldı ve esrâr-ı İlâhiyye ma’rifetine hem-ser kıldı ve ahkâm-ı halâl u harâm beyânında hâkim kıldı. Ve salât-ı bî-hadd u selâm-ı bî-‘add ol yüz bin yirmi dört bin dahı ziyâde ervâh-ı mukaddese ve ecsâm-ı mutahhare üzerine olsun ki her biri hakîkat ‘âleminin serverleri ve şerî’at memleketinin mihterleridir, “Ulâike’llezîne âteynâhümü’l-kitâbe ve’l-hükme ve’n-nübüvvete” Husûsen ol havâss-ı bahr u hades ve firâş-ı ferş-i şerî’at sâhib-i esrâr-ı tarikat ve nâzır-ı envâr-ı hakikat nass-ı hâtem-i hidâyet pâdişâh-ı ‘âlem-i vilâyet pîşvâ-yı ümmet ve rehnümâ-yı millet şemsü’d-duhâ bedrü’d-dücâ Muhammed Mustafâ üzerine olsun ki “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-‘âlemîn” âyeti anun vasfında gelmişdür. “Lev-lâke lemâ-halaktu’l-eflâk” anun hakkında denilmişdür. “Ve inneke le-‘alâ-hulukin ‘azîm” anun hakkında nâzil olmuşdur. “Küntü nebiyyen ve âdeme beyne’l-mâ’i ve’t-tîn” kendi hakkında demişdür. Ve dahı anun ashâb u yârenleri ve ehl-i beyti üzerine olsun kim her birisi dîn yolunı saklayıcı ve İslâm leşkerini bekleyicidür. Kâle ‘aleyhi’s-selâm “Ashâbî ke’n-nücûmi bi-ennehüm iktedeytüm ihtedeytüm” mertbesin bulmuşlardur. Ve dahı anları seven dünyâ dalâletinden ve ahret melâletinden kurtulmuşdur. Ve bi’llahi’t-tevfîk ve ‘aleyhi’t-teklân.

Daha sonra “sebeb-i telif-i kitâb” başlığı altında eserin yazılış sebebi gelir ki burada günümüz Türkçesiyle şöyle denilmiştir:“Ey azizler, bilin ki bu kitabı yazmamın sebebi şudur: Ben zayıf ve fakirin içine daima bir kitap yazıp içinde ulema, namaz, zekât ve sadaka ahvalini anlatmak fikri gelirdi ama sermayemin azlığından dolayı bu işe girişip yazamazdım. Ancak benim Arap ve Acem yolcusu, Mekke ve Medîne mücaviri, bilgili, büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse sen de bir kitap yazsan ve o kitapta ulema ahvalini, salat ahvalini, zekat ve sadaka ahvalini anlatsan” dedi. Ben de onun bu sözünü uygun görerek hemen gayrete gelip bu kitabı yazmaya giriştim. Tefsir kitaplarında, hadis şerhlerinde ve fıkıh kitaplarında geçen bilgileri toplayıp bir kitap yazdım ki müminler okusun ve mübarek gönüllerine tesir edip bu zayıf kula dua etsinler. Böylece bu kitabı benden sonra bir hediye kalmak üzere yazdım. Bu kitabı okuyan, ayıbını gördüğünde bakmasın, tam tersi Allahu teâlânın kelamına, Resûlünün hadisine ve müçtehit âlimlerin sözlerine bakıp kendi ahvâlini o sözlere uydursun. Ben Kocaeli vilâyetinde Ak Ali demekle bilinirim. Allah onu, ana babasını ve bütün müminleri mağfiret etsin. Bu kitabı Arapça yazmak istedim, ama o dostum bana Türkçe yazmak daha hayırlıdır, zira herkes anlar ve faydalanır dedi. Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bilisâni kavmihî4 ayetini bana delil getirdi. Ben de bu sözü kabul edip Türkçe yazıp Fezâ’il diye ad verdim. Bu kitabı üç bölüme ayırıp, birinci bölümde ilmin ve ulemanın faziletlerini, ikinci bölümde namaz ve rükünlerinin faziletlerini, üçüncü bölümde de zekat ve sadakaların faziletlerini anlattım.

4 Kur’ân-ı Kerîm, İbrahim suresi, ayet 4: “Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik…”

Muhittin ELİAÇIK

Page 4: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1936

Birinci bap, ilmin faziletleri üzerinedir.

Bu bölümün özeti günümüz Türkçesiyle şöyledir:

Ey aziz bil ki bütün her şey insandan dolayı meydana gelmiştir ve alemde var olan her şey insanın varlığına tâbidir, insanın kemali Hakka ulaşmaktır. İnsanın varlığının sebebi Hakk’ın zatını ve sıfatlarını bilip cehalet karanlığından kurtulup nefs-i mutmainne mertebesini kazanıp ilmile salih amel işleyip Allah’ın huzuruna varmaktır. Bunu Hak, Kur’ân’da şöyle buyurmuştur: “Ve mâ halaktü’l-cinne ve’l-inse illâ li-ya’budûn” ya’nî Hak buyurur ki insanları ve cinleri ancak beni bilip ibadet etmeleri için yarattım. Öyleyse ey mümin, insanın yaratılmasından maksat nefsin arzularına uymak değildir, tam tersi Allah’ı bilip ilim nuruyla aydınlanıp ve takva elbisesiyle süslenip Hakk’a ulaşmaktır. Bu konuda bir hadîs-i kudsîde: “Ben gizli bir hazine idim diledim ki bilinmeyi sevdim ve bunun için bu halkı yarattım” buyurmuştur, halktan murat insandır. Rivâyet olunur ki Davud peygamber Allah’a “Yârabbi insanı ne maslahat için yarattın” diye sual etti; Hak teâlâ da “Ey Davud! Ben gizli hazineydim bilinmek için yarattım” dedi. Öyleyse ey mümin, bil ki insanın yaratılmasından maksat Allah’ı bilmektir ve Allah’ı bilmek de ancak ilimle olur.

Bu bölüm ilmin ve alimin faziletine dair birçok ayet, hadis ve konuyla ilgili çeşitli rivayet, hikayet, haber vs. ile birlikte anlatılmış olup fasıllar ve konuları şöyledir:

Fasl. İlm talep etmenin faziletleri. Fasl. İlmin faziletleri ve üstünlükleri. Fasl. Alimlere izzet etmenin sevabını ve hakkını gözetmenin günahını bildirir. Fasl. Alimlerin havfında ve hatalarında ve afetlerindedir. Fasl. Ulema ölmesinde musibet tutmadadır.

Bu bölümün sonunda “Dünyaya bir alim geldiğinde din kapısından bir kapı açılır ve bir alim öldüğünde de din kapısından bir kapı kapanır.” hükmü dile getirilip “Çok yazarsak söz uzar, ancak bu kadarla yetinildi” denilmiş ve namazın faziletleri bâbına geçilmiştir.

İkinci fasıl namazın fazîletlerini bildirmektedir

Bu bölümde:“Ey mümin bil ki bir kişi namaz kılsa önce abdest gerektir ki Hak Teala Kur’ânda şöyle buyurur: Yâ eyyühe’llezîne âmenû izâ kumtüm ile’s-salâti fe’gsilû vücûheküm ve eydiyeküm ile’l-merâfiki….ya’nî ey iman getiren kimseler namaz kılmak istediğinizde önce abdest alın eğer abdestiniz yoksa demek olur; dolayısıyla namazdan önce abdest gerekir. Önce abdestin faziletlerini beyan ve şartlarını sünnetlerini vaciplerini zikredelim. Ey mümin, bil ki abdest tüm peygamberlerin sünnetidir ve müminlerin silahıdır ki Hz.Resul “Abdest müminlerin silahıdır” diye buyurmuştur. Bir kimse sürekli abdestli olsa Hak teala o kişiyi günahlardan korur ve ne zaman abdestli yatağa girip uyusa ibadet üzere olur. Abdest müminlerin yarlıganıp günahlardan arınmasına sebeptir. Ne zaman iki elini ve kolunu yıkasa elinden ve kolundan dökülen suyla iki elinin günahları parmakları ucundan yere dökülür. Ne zaman başına mesh etse başının kıllarından dökülen suyla başının günahları da dökülür. Ne zaman ayağını yıkasa iki ayağından dökülen suyla iki ayağının günahları parmakları ucundan dökülür. O kişi abdestin ardından dünya kelamı söylemeden ve dünya işi işlemeden iki rekat namaz kılsa ve Allah’a hamd edip gönlünü Allah’a yöneltip dua etse Hak teala o kişinin bütün günahlarını yarlıgar ve anasında doğduğu gibi olup tüm günahlarından arınır. Öyleyse ey mümin, bir kişi ne zaman ibadet niyeti edip abdest alsa o kişinin küçük günahları abdest suyuyla yere dökülür. Bir kişi abdest aldığı vakit acele etmemeli ve abdest uzuvlarında kuru yer kalmamalı ki azaba uğramasın.

Bu bölümün fasıllarıyla konuları şöyledir:

Fasl Yani bu fasl abdestten önce helaya gidip istincâ ve taharet etmeyi bildirir. Ey mümin bil ki, bir kişi namaz kılmak istediğinden eğer abdesti yoksa önce abdest alması farzdır, ama tabiatı helaya gitmek istese önce helaya gidip hacetini gidersin, çünkü bir

Page 5: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1937

kişinin tabiatı helaya gitmek isterken namaz kılmak mekruhtur, öyleyse o kişi önce helaya gidip hacet giderip istinca etsin ondan sonra abdest alıp namaz kılsın, ama helaya girdiği vakit önce sol ayağını içeri atıp ondan sonra hacet üzerine oturmadan bu duayı okusun: “Yarabbi, necisten pislikten şeytandan sana sığınırım” Sol ayağı üzerine oturup sağ ayağını dikip hacet gidere, ama kıbleye karşı ve güneşe karşı ve aya karşı oturmaya ve arkasını dönüp oturmaya, ama ne vakit eteği yerde olsa güneşe ve aya arkasını dönüp oturulabilir. Hacete oturduğunda başını aşağı tuta ama fercine bakmaya ve mümkün oldukça avretini örte ve kendinden çıkana bakmaya ve üzerine tükürmeye ve sümkürmeye, zira düşmanlık getirir ve çok oturmaya zira bevasır zahmeti getirir; ayakta bevl etmeye. Rivayet olunur ki bir kişi ayakta bev etse Ka’be üzerine bevl etmiş gibidir. Bevlin, üzerine dökülmesinden mümkün oldukça sakına ki Hz. Resul “Bevlden sakının zira kabir azabının şiddetlisi ve çoğu bevldendir. Evi içine hacet etmeye zira fakirlik getirir ve ayaktayken, su içine ve yemiş ağacı dibine ve gölgesinde oturulan ağaç dibine ve yol üzerine ve akarsu kenarına hacet gidermeye.

Fasl. Abdestin farzları, müstehapları, mekruhları. Abdestin farzları yüzi yumakdur ve iki kolların yumakdur dirsekleriyle bile ve başun rub’ına mesh itmekdür ve iki ayağın yumakdur topuklarıyla bile amma abdestün sünnetleri birisi abdeste niyet itmekdür amma İmâm Şâfi’î katında niyet farzdur ve birisi abdestden öndin iki elin bilekleriyle üç kere yumakdur ba’zı ‘ulemâ katında iki elin yumak sünnet olduğı istincâdan öndendür ve ba’zı ulemâ katında hem öndin ve hem sonra yumak sünnetdür ve birisi dahi abdeste başladığı vaktin tesmiye itmekdür ya’nî Bismillahi’l-‘azîm ve’l-hamduli’llahi ‘alâdîni’l-İslâm dimekdür ya’nî abdeste başladum ve ibtidâ itdüm Allahu ‘azîm ismiyle dahi hamd Allah içündür dîn-i İslâm üzerine. Ve birisi dahi misvâk, rivâyet olunur ki “Misvakle kılınan namaz yetmiş misvaksız kılınan namazdan efdaldir.” İlgili hadisler, kullanım şekli, mazmaza yani ağıza su vermek, istinşak yani burna su vermek, sakalın ve barmakların aralamaktır, abdest uzuvlarını yıkadığında üçer üçer yıkamak sünnettir. Fetâvâ kitaplarında söylenir ki bir kişi deniz içinde abdest alsa azalarına suyu çok vermeye ve üçten fazla vermeye zira israftır; ve yine bir kişi eğer üçten eksik ederse o da cimridir. Ve abdestin sünnetlerinin birisi başının hapsine mesh etmektir, İmam Şâfi’î’de de başına mesh ettiği suyla iki kulağına mesh etmektir. Diğeri tertip gözetmektir yani önce yüzü yıkamak sonra iki kolunu yıkamak sonra başına meshedip sonra iki ayağını yıkamaktır. Diğeri vilâdır yani abdest uzuvlarının birisi kurumadan birisini yıkamaktır, İmâm Mâlik’e göre vilâ farzdır. Diğeri teyâmündür yani önce sağ uzvunu sonra solunu yıkamaktır. Diğeri boynuna mesh etmektir; diğeri abdest alırken kıbleye yönelmektir; diğeri abdest alırken dünya kelamını söylememektir; diğeri mazmaza ve istinşâkı sağ eliyle yapıp sol eliyle sümkürmektir. Diğeri abdestten sonra sakalını taramaktır ki Hz. Resul “Abdest ardınca sakalını taramak fakirliği giderir” buyurmuştur. Diğeri abdest uzuvlarında okunulacak duaları okumaktır.

Fasl. Bu faslezân okumanın faziletlerini bildirir. Ey mümin bil ki ezan İslâmın büyük alâmetindendir, beş vakit namaz için ce Cum’a için ezan sünnet-i müekkeddir ve bazılarına göre vaciptir ve ezansız cemaatle namaz kılmak mekruhtur hatta bir köy veya bir şehir ehli ezan okumayıp namazlarını ezansız kılsalar padişah onlara cebr edip elbette ezanla kıldırır ve eğer ki okumasalar İmam Muhammed’e göre padişah olan onlarla savaşabilir. Öyleyse mümine gerek kaza gerekse vaktinde olsun farz namazları daima ezanla kılmak gerekir. Fasl. Ezan okumanın adabı. Fasl. Ezanın tehlikeleri ve mekruhları: Bil ki kadınların ezan okuması, cinayetle ezan okumak doğru değildir; baliğ olmadık çocukların, mecnun, fasık ve sarhoşların ezan okuması mekruhtur. Ezan okurken dünya kelamı konuşulmaz… Fasl Ezana icabet edip dinlemenin sevabını bildirir. Fasl. Beş vakit namaz farz olmasının sebebini bildirir. Beş vakit namazın Mekke’de mi yoksa Medine’de mi farz olduğunda ulema ihtilaf

Muhittin ELİAÇIK

Page 6: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1938

etmiştir. Delalet beş vakit namazın Medine’de farz olduğu yönündedir; Mi’râc gecesi Hz. Resul Mekke’den Medine’ye hicretten bir yıl önce idi. Fas. Şehadet kelimesinin faziletlerini bildirir. Fasl. Beş vakit namazın faziletlerini ve namaz kılanların sevabını ve derecelerini bildirir. Bir hadisde: Namaz Allah’a ulaşmaktır; bir kişi namaza devam etse gerçekten o kişi Allah’a ulaşır ve bir kişi namazı terk etse o kişi Allah’tan ayrılır buyurulmuştur. Namaz dinin direğidir ve ibadetlerin başıdır ve amellerin efdalidir ve müminler ile Allah arasında münâcâttır ve Allah ile söyleşmektir. Fasl. Beş vakit beş vakitte farz olduğunun; bazısı dört, bazısı üç, bazısı iki olduğunun ve bazısında gizli ve bazısında açık okunduğunun sebeplerini bildirir. Fasl. Cemaatle namaz kılmanın faziletini bildirir. Fasl. Mescitlerin faziletini ve mescitlerde cemaatle namaz kılmanın sevabını bildirir. Fasl. İftitah tekbirinin faziletlerini bildirir. Fasl. Cemaati terkeden hakkında. Fasl. Namazı terk edenlerin hâli hakkında. Fasl. Cuma namazının faziletlerini bildirir. Fasl. Cuma namazının âdâbları ve şartlarını bildirir. Fasl. Sünnet olan ve nafile olan namazlar beyanındadır. Fasl. Terâvîh namazı hakkında. Fasl. Kadir gecesi namazı hakkında. Fasl. Regâib gecesi namazı hakkında. Fasl. Berat gecesi namazı hakkında; bu fasıl Şaban ayının on beşinci gecesinin faziletini bildirir. Fasl. Tesbîh namazının faziletini bildirir. Fasl Gecelerde nafile namazlara meşgul olanın faziletini bildirir. Fasl. Kuşluk namazının faziletini bildirir. Fasl. Namazın farzlarını, vaciplerini, sünnetlerini, mekruhlarını bildirir. Fasl. Namazı batıl kılan ve mekruh kılan nesnelerin beyanındadır. Fasl. Namazı mekruh kılan nesneleri bildirir.

El-bâbu’s-sâlis fî-fezâili’z-zekât ve’s-sadakât

Üçüncü bap zekat vermenin ve sadaka vermenin faziletlerini bildirir. Bilgil ki zekât ve sadaka mâlı hubusdan arıdıcıdur ve nefsini buhldan ve dünyâ sevgisinden saklayıcıdur. Zekât dimek artırıcıdur dimekdür dahi arıdıcı dimekdür pes mâldan fakîrlere sadaka olunan nesneye zekât didiler mâlı ve dahi zekât viren kişiyi günâhdan arıdur. Bilgil ki ey mü’min namâzdan sonra farz olan zekâtdur. Ulemâ eydür: Namâz ile zekât kardaşlardur Hak ta’âlâ her yerde ki namâz anar ardınca sadaka vermeği ile anar. Bir kişi namâz kılsa ammâ mâlınun zekâtın vermese Hak ta’âlâ ol kişinün namâzın kabul kılmaz ve bir kişi mâlınun zekâtın verse ammâ namâz kılmasa geri Hak ta’âlâ ol kişinün zekât kabul kılmaz dimişler. Tefsîr-i Kâdîda Resûl hazretinden rivâyet olunur ki “Es-salâtu ‘imâdü’d-dîn ve’z-zekâtu kantaratu’l-İslâm” ya’nî namâz dînün direğidür ve zekât İslâmun köprüsidür. Bilgil ey mü’min-i ‘azîz sadaka gönli yumşadıcıdur ve dostları çoğaldıcıdur ve günahlardan arıdıcıdur, nitekim esâbîhde Ebû Hüreyre Resûl hazretinden rivâyet kılur ki “es-sadakatu tutfiü’l-hatîete kemâ tutfiü’l-mâ’u’n-nâre” ya’nî sadaka günâhları söyündürür dinek olur. Ve bir hadîsde dahi buyurur ki “es-sadakatu testürü seb’îne bâben mine’ş-şerr” ya’nî sadaka şer kapularından yetmiş kapu kapar dimek olur. Hikâyet olunur ki Süleymân peygamber zamânında bir kuş geldi Süleymân hazretine şikâyet eyledi eyt diyâne biyyallah her yıl yavrıcıklar çıkaruram, bir kişi var dâ’im yavrıcıklarum gelür alur mahrum kor deyüp Süleymân hazretine çok ağlayup tazarru’ kıldı. Süleymân hazreti dahi ol kuşa merhamet eyleyüp bir dîve emr kıldı ki ol kuşun yavrısını bekleye ol kişi gelüp yavrıcıkları almaya ve geralursa ol dîv ol kişiyi iki pâre ide bir pâresin mağribe ata bir pâresin meşrıka ata. Andan ol dîv ol kuşun yuvasın bekledi vaktâ kim ol yavruladıysa ol kişi eytdi şimdi ol kuş gine yavrulamışdur varayın ol yavrıları alayın didi andan diledi ki gide gördi ki evi önünde bir sâ’il turur üç gündür kim açım bir pâre etmek deyüp çağırur andan ol kişi eytdi bir maslahata giderem bârî işbu sâ’ile bir pâre etmek sadaka ideyin andan giderin didi andan evine girüp bir pâre etmek alup ol sâ’ile sadaka verüp maslahata revân oldı. vaktâ kim ol kuşun yuvasına kasd kıldı kim yavrıları ala hemân ol dîv dahi ol kişiye kasdidüp diledi ki iki pâre ide hemândem Hak ta’âlâ bir ferişte emr eyledi ki tiz in ol kulumı ol dîvin şerrinden halâs eyle andan ol ferişte bir oddan ‘asâ ile ol dîvin önine gelüp didi ki ey

Page 7: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1939

la’în ol kişiye te’âruz kılma ki yohsa şimdi seni ol bu oddan ‘asâyile yakup helâk kıluram didi. Hemân ol dîv bu heybeti göricek artuk karârı kalmadı dönüp gitdi ol kişi dahi kuşun yavruların alup geldi andan ol kuş Süleymân hazretine şikâyete geldi didi ki yâne biyyallah bana bir bekçi verdin ol bekçi yuvayı beklemedi ol kişi geldi yine yavrılarım aldı didi. Süleymân hazreti dahi ol dîve gazab kıldı emre yedi tiz ol ‘ıfrîti getürün didi. Andan ol dîv hâzır olıcak Cebrâ’îl hazreti Hak ta’âlâdan vahy getürüp didi ki yâne biyyallah Hak taâlâ sana selâm okur ider ki ol kişi evinden çıkıcak bir fakire bir pâre etmek sadaka eyledi ben dahi sadakasın kabul idüp bir ferişte gönderdim ol ‘ıfrîti in şerrinden emîn kıla didi. Andan Hazret-i Süleymân bu vahyi işidicek ol dîve gazabı sâkin olup ol kuşa haber vrdi. Pes bilgil ey mü’min sadaka kişinün kal’asıdur ve gelecek kazâları Hak ta’âlâ sadaka sebebiyle def’ eyler ve gönül karanulığın giderir ve düşmenleri üzerine gâlib eyler.

Bilgil ki ey mü’min sadaka ancak kişi mâlından nesne virmek degildür bilgil ki bir kişi mâlından infâk etmek sadakadur ve bir kişi maslahatın bitürmek sadakadur ve bir azmış kişiyi yola getürmek ve yol göstermek sadakadur ve uol üzerinde taş ve ağaç ve nice bunun gibi şeyler gidermek sadakadur ve tesbîh ve tehlîl ve nâfile namâz kılmak sadakadur. Ve dahi iki küsüli kişiyi birbiriyle sulh idüp barışdurmak sadakadur ve bir kişi hatunı yüzine bakmak sadakadur ve oğlancukları yüzine bakmak sadakadur ve mü’minlerün Allahu ta’âlâdan yarlıganmasın istemek sadakadur ve dahi peygambere salvât virmek sadakadur ve bir kişi bir kişiye selâm virmek sadakadur ve bir kişiye ‘âriyete nesne virmek sadakadur ve bir kişi otururken taşradan gelse ‘izzet idüp yanında yer etmek sadakadur. Resûlumuz buyurmuşlar ki “es-sadakatu teruddu’l-belâ ve tezîdu’l-‘ömre” ya’nî sadaka belâları reddidici ve ‘ömri ziyâde kılıcıdur dimek olur.

Eserin sonunda hatime mahiyetindeki aşağıdaki sözler bulunmaktadır.

Bilgil ki ey mü’min mâl dünyâda kişiye hem dost ve hem düşmandur ve şol kimseler ki mâlınun zekâtın virüp ve hayr hasenât yolına sarf eyledi mâl ve dünyâ anlara dost olur âhiretde ecr-i ‘azîm ve sevâb-ı cezîl hâsıl ola, ammâ şol kimseler dünyâ sevüp ve mahbûb matlûb etdiler dünyâsı ve mâlı ol kişiye ‘adû olup Hak ta’âlâ âhiretde anunla ‘azâb-ı ‘azîm kılsa gerekdür. İmdi ey mü’min bu dünyaya gızâ diye tayanma ki bunun sonı vîrân ve harâb olup “küllü şey’in yerci’u aslihi” mucibince mâ-sivallah ita’ âlâ fenâya gitse gerekdür. İmdi ey mü’min olana lâyık u müstehak budur ki Allah hazretinin buyruğında bir kadem taşra olmaya ki tâ âhiretde pişmân olanlardan olmaya. Bilgil ki ey mü’min bu didüklerimüzden maksûd va’z u nasihat ise tamâm oldı. Eger Allaha îmân getürmiş isen ve kıyâmete ve haşre tasdîk itmiş isen gerekdür ki dünyâ koyup gideceklerine mağrur olmayup Allah buyruğından bir kadem taşra olmayasın.

Temmeti’l-kitâbbi-’avni’l-llahi’l-Meliki’l-Vehhâb fî-şehri’l-Muharrem fî-vakti’d-duhâ kâtibihâ El-hâc Ömer Efendi fî-medîneti Elmalı harrema’llahu lehüm kâtibehu fî-nâri cehennem. Sene 1210

Eserin kaynakları

İlim, ulema, namaz, zekat ve sadakanın faziletlerini nasihat üslubuyla okuyucuya anlatan bir eser olan Fezâ’il’de kaynak olarak genellikle hadisler yer almış, ayrıca ayetler, çeşitli rivayetler, peygamber kıssaları, hikayet ve haberlerle muhtelif fıkıh ve fetva kitapları kullanılmıştır. Eserde yer alan üç bapta 68 ayet, 3kudsî hadis, 212 hadis, 7 peygamber kıssası (Hz. İsa, Musa, Davud, Süleyman), 40 rivayet (hadis, haber, görüş vs.), 12 haber, 25 nakil ve rivayet (Meşârık, Mesâbîh, Hulâsatu’l-fetâvâ, muhtelif fetva kitapları, Şir’atü’l-İslâm, Hulâsatu’l-hakâyık, Minhâcu’l-âbidîn, Kadı Beydavî Tefsîri, Ziynetü’l-müfti,Kenzü’l-ahbâr, Cevahirü’l-ahbâr, Keşşâf adlı kitaplarla İmam-ı Azam, İmam Gazali vs. alimlerden görüşler) kullanılmıştır.

Muhittin ELİAÇIK

Page 8: KOCAELİLİ AK ALİ VE FEZÂİL ADLI NASİHAT KİTABI · büyük şeyhlere hizmet etmiş bir dostum vardı ki bir gün bana: “Her kişi dünyada bir hatıra bırakır, öyleyse

1940

Eserde yer alan hadislerin bazıları ibadetleri teşvik tergib maksadıyla kullanılmış olup aralarında zayıf olanlar da bulunmaktadır. Mesela:“Ziyâretü’l-ulemâi ehabbu ila’llahi min-seb’îne tavâfen havle’l-ka’beti” Ulemayı ziyaret Allah’a yetmiş Kabe tavafından daha sevimlidir.” “Alimlere selam vermek bir yıllık ibadetten hayırlıdır.” “..Sözi tesir idüp ol yemişden yiyüp cennetden sürüldi. Pes ol ecildendür ki şimdi erler avrat sözine uymamak gerekdür belki ne söylerse hilafın işlemek gerekdür” (vrk. 49a).Burada, abdestte uzuvların yıkanış sebebi Adem’in yasak ağaçtan yemesi ile ilişkilendirilerek açıklanmıştır ki bu tür rivayetlerin İsrailiyat kaynaklı olduğu bilinmektedir.

Sonuç

Türk kültürü ve edebiyatında topluma öğütler vermek için dinî-tasavvufî konularda birçok nasihat eseri yazılmış ve bunların birçoğu ilmihal bilgilerine dayalı olmuştur. Anadolu’da büyük bir kısmı 14. ve 15. yüzyıllarda yazılmış olan bu eserlerin ortak bir dil ve üslup içinde yazıldıkları ve aynı dil ve üslup özelliklerinin 19. yüzyıla kadar devam ettiği müşahede edilmektedir. İşte bu eserlerden birisi de Kocaelili Ak Ali Efendi tarafından yazılan Fezâil adlı eser olup, bu eser klasik Osmanlı ilmihal ve nasihat eserlerinde hâkim olan tertip ve üslupla yazılmıştır. Kocaelili olduğu bizzat kendisince ifade edilen Ak Ali Efendi’nin kabri bugün Yunanistan’da olup orada cami imamı olarak görev yapmış ve bulunduğu yerdeki halkı irşat etmek amacıyla hem ilmihal hem de nasihat amaçlı eserler kaleme almıştır. Eserinde kullandığı kaynakların çoğunun, halka öğüt vermek amacıyla yazılmış, tasavvufî konuların sıkça geçtiği, ancak zayıf hadisler yönünde de epey zengin bulunan kitaplardan oluştuğu dikkati çekmektedir. Eserin bilinen 25 adet yazma nüshası bu eserin yazıldığı bölgede ve Anadolu’da çok okunduğunu gösterdiği gibi, bazı karinelerden hareketle yakın tarihimizde kaleme alınmış bazı ilmihal kitaplarında da etkisinin bulunduğu söylenebilir. Eserde geçen birçok rivayet, haber, hikayet vs.nin tahkik ve tashihe muhtaç bulunduğu söylenebilir.

KAYNAKLARAk Ali Efendi, Fezâil, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nr. 07 El 2560/1.

Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, C. 1, Meral Yayınevi, İstanbul 1972.