kirmizi ÖnlÜĞÜ gİymek, zaferİn İlanidir!yuruyus-info.org/pdf/pdf/eoky075.pdf“musul da...

58
Mahir Kılıç, Haksız Yere Kendisini İşten Atan CHP’li Belediyeye Karşı 183 Gün Direndi ve Kazandı! Protokol İmzalanmasına Rağmen, 48 Gün Boyunca Oyalanan Mahir Kılıç, “SÖZLERİNİ YERİNE GETİRMEYENLER BAŞ EĞDİĞİMİZİ GÖREMEYECEK” Diyerek Direnişe Yeniden Başlayacağını İlan Etti! KARŞIYAKA BELEDİYESİ, DİRENİŞİ GÖZE ALAMAYIP GERİ ADIM ATTI. MAHİR KILIÇ, KARARLILIĞIYLA KAZANDI! 22 Mayıs Günü, Çalıştığı Özel Ethica Hastanesi’nden Haksız Yere Atılan Derya KOÇAK, 19 Haziran’da Direnişe Başladı ve 17. Gününde Haklarını Kazandı! KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR! www.yuruyus-info.org [email protected] [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 75 15 Temmuz 2018 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus-info.org KÜRT HALKINI BAĞIMLILIĞA ve İŞBİRLİKÇİLİĞE MAHKUM EDEN KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİDİR! Ve... Barzani’nin “Özgür Kürdistan”ı Erbil’de, Dünyanın En Büyük ABD Konsolosluğu Yapılıyor! Kürt Milliyetçilerinin “Özgürleşti” Dediği Her Yer Amerikan Toprağı Oluyor! Erbil’de Temeli Atılan 20 Hektarlık ABD Konsolosluğu

Upload: others

Post on 27-Dec-2019

23 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Mahir Kılıç, Haksız Yere Kendisini İşten Atan CHP’liBelediyeye Karşı 183 Gün Direndi ve Kazandı!

Protokol İmzalanmasına Rağmen,48 Gün Boyunca Oyalanan

Mahir Kılıç, “SÖZLERİNİ YERİNE GETİRMEYENLERBAŞ EĞDİĞİMİZİ GÖREMEYECEK” Diyerek

Direnişe Yeniden Başlayacağını İlan Etti!

KARŞIYAKA BELEDİYESİ, DİRENİŞİ GÖZE ALAMAYIPGERİ ADIM ATTI. MAHİR KILIÇ, KARARLILIĞIYLA KAZANDI!

22 Mayıs Günü, Çalıştığı Özel Ethica Hastanesi’ndenHaksız Yere Atılan Derya KOÇAK, 19 Haziran’da

Direnişe Başladı ve 17. Gününde Haklarını Kazandı!

KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK,ZAFERİN İLANIDIR!

www.yuruyus-info.org

[email protected]

yu

ruy

us

.biz

@g

ma

il.co

m

Haftalık DergiSayı: 75

15 Temmuz 2018Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rg

KÜRT HALKINI BAĞIMLILIĞA ve İŞBİRLİKÇİLİĞEMAHKUM EDEN KÜRT MİLLİYETÇİLİĞİDİR!

Ve... Barzani’nin “Özgür Kürdistan”ı Erbil’de,Dünyanın En Büyük ABD Konsolosluğu Yapılıyor!

Kürt Milliyetçilerinin “Özgürleşti” Dediği Her YerAmerikan Toprağı Oluyor!

Erbil’de Temeli Atılan 20 Hektarlık ABD Konsolosluğu

Page 2: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. Fevzi

Çakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1

Sultangazi / İSTANBUL

Tel: (0-212) 536 93 45

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad.

Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /

Yenibosna / İST.

Tel: (0-212) 452 23 02

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

Günlük işler, kimi zaman pek de önemsenmez.Ama yaşantımızın büyük bir bölümü

günlük işlerden oluşur; yani farkına varmadanyerine getirdiğimiz, sıkılıp içinde boğulduğumuz,

“bugünlük böyle olsun, yarın tam yaparım” dediğimizsıradan günlük işlerden...

Oysa yaptığımız işlerin hiçbiri sıradan değildir.Onları sıradanlaştıran bizim bakış açımızdır.

Yaptığımız işlerin bizi ve devrimi geliştirdiğinin,yapmadıklarımızın ise gerilettiğinin farkına varmak,

yaptığımız tüm işlerden duyulacak coşkuyu farklılaştıracaktır.

Günlük işler yük gibi mi geliyor,yoksa bir adım öne sıçramamızı mı sağlıyor?

Günün yoğunluğu içinde yoldaşlarımızın ihtiyaçlarını görebiliyor,onlara yardımcı olabiliyor muyuz?

Yerine getirmediğimiz görevlerimizin nedenlerini bulmak,bir daha böyle bir hatayı tekrarlamamak için

kendimizi sorguluyor muyuz? Bütün bunlar bizim gönüllülük vegönülsüzlüklerimizdir.

Dolayısıyla yine bütün bunlar, ele alınışlarına göre, coşkunun veyacoşkusuzluğun, moralin veya moralsizliğin kaynağıdırlar.

“GRUP YORUM’A İMRENİYORUM”

DDEVRİMCİ SANATÇILIKÖRGÜTLÜ SANATÇILIKTIR. ÖRGÜTLÜLÜK,

DÜZENE MAHKUM OLMAMAKTIR

Grup Yorum’un 1 Temmuz’daki internet kon‐serinde Grup Yorum’la omuz omuza olan sa‐natçılardan biri de Şanar Yurdatapan’dı.

Şanar Yurdatapan, konserdeki konuşmasındadayanışmasını ifade ederken, örgütlü sanatçılığaçok özel ve güçlü bir vurgu yaptı. Şöyle dediYurdatapan:

“Grup Yorum hakkında da iki laf etmek is-tiyorum.

Onları kıskanmıyor muyum? Vallahi çokimreniyorum.

‘60’lı yıllarda ben Türkiye İşçi Partisi’ninüyesi militanı olarak çalışırken hayatımıgene müzikten kazanıyordum.

Bir orkestram vardı. Gece klüplerinde onubunu eğlendirip işte hayatımı orda kazanı-yordum. Benim fabrikam da oradaydı.

Ama yaptığım işten mutlu değildim. Mecburolduğum için yapıyordum. Başka türlü mü-zikler yapmak isterdim.

Bir de başka bir orkestra kurmak isterdimki, nerede bir direniş varsa, nerede bir grevvarsa, o orkestra hemen oraya gitsin.Ve orada dillendirsin şarkılarını. Ora-da direnişe bu şekilde katılsın.

Benim hayatım beni başka yerleresürükledi.

Uzun yıllar Türkiye’ye dönemedimde.

Sürgünde yaşadığım yıllarda GrupYorum’un yaptıklarını orada izlemeyebaşladım. Ve gerçekten çok imrendim.

Aşkolsun hepinize.”Aydınların önemli bir kısmının dev‐

rimden umudu kestikleri, sosyalizme inanma‐dıkları, örgütlülüğe adeta düşman kesildikleribir zamanda, örgütlü sanatçılığa övgü yapmak,bilimsel bir aydın namusu ve ilerici bir cürettir.

Ortalıkta devrimci, Marksist‐Leninist, komünistdiye geçinenlerin bile “Örgütlülüğün sanatı, ya‐ratıcılığı öldürdüğü” pespayeliğini tekrarlayıpdurdukları günümüzde, ÖRGÜTLÜLÜĞE ÖVGÜ,ÖRGÜTLÜLÜĞÜN BAŞARISINA İMRENMEK, öv‐güye değer bir davranıştır.

TİP döneminde örgütlü bir sanatçıdır ŞanarYurdatapan.

Örgütlüdür; ama aslında örgütsüzdür. TİP re‐formizminin bakışı, hayatın her alanını, üyelerinin,militanlarının her anını kucaklamaktan uzaktır.

Grup Yorum örgütlü sanatçılığın devrimcimuhtevasına kavuşmasıdır.

Halkın sanatçılığının bugün ulaştığı seviyeninadıdır ve buradan daha da ileriye yürüyecektir.

Kimin devrime ve devrimciliğe dair bir hayalivarsa, hangi aydının, hangi sanatçının, devrime,devrimciliğe, sosyalizme dair bir hayali varsa, ohayal, halkın sanatçılarının türkülerinde, tiyat‐rolarında, filmlerinde, resimlerinde, karikatür‐lerinde, şiirlerinde gerçekleşecektir.

Page 3: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

i ç i n d e k i l e r19 Başkanlık işçiye zararlı da

patron sendikacılığı, düzenpartilerinin arka bahçesi olmakişçiye yararlı mı?-2

23 Halkın sanatçılarına, halkınavukatlarına özgürlük!

24 Halkın Mühendis Mimarları:Halkın Mühendis Mimarları,birikimlerini ve üretimlerinihalka taşımayı sürdürüyor

25 Halkın Mühendis Mimarları:Çorlu’da yaşanan tren kazasıdeğil, katliamdır!

26 Tutsak mühendis Kenan EmreÜstündağ’dan, tutsak mühendisOlcay Abalay’a mektup

28 TAYAD’lı Ailelerden:TAYAD’ın gülen yüzü, içimiziaydınlatan ışıktı Melih

30 Emperyalizme ve FaşizmeKarşı Savaş ve Savaşçı:Savaş; silahların değil, asılolarak iradelerin savaşıdır

31 Tarih Bilinci ZaferiGörmektir: 1989, BakırköyLisesi Müdürü Liseli Dev-Gençtarafından cezalandırılır

32 Yoksul Mahalleler: Yoksulluğason verecek tek güç yoksullardır

34 Halk Meclisleri: Halk Meclisiküçükten büyüğe, basittenkarmaşığa adım adım gelişir

37 Devrimci İşçi Hareketi: Yaşasın

10 Devrimcilik Yapmak SuçDeğil, Görevdir: MusaAşoğlu: Türkiye halklarınınDayı’ya karşı bir şükran borcuvardır. Türkiye’deki faşizmekarşı tek mücadeleyiörgütleyendir Dayı! Size onuanlatır, bundan da büyük zevkduyarım”

11 Bedel ödemekten kaçan

revizyonizmin veoportünizmin, “KESK”inkorkusu

16 Kamu Emekçileri Cephesi:Faşizmin saldırılarına karşıKESK yönetimi dündenbugüne tasfiyeci, riyakar,uzlaşmacı bir politikaizlemiştir!

18 Yüreğimizde halka olan

sevgimiz ve her daimhavadadır sol yumruğumuz.Asla teslim olmayacağız!

4 Milliyetçilik, hiçbir halkı kurtuluşagötürmez, çıkmazdır!Milliyetçilik burjuvaideolojisidir ve eninde sonundaemperyalizmle uzlaşacaktır!Kürt halkının kurtuluşu içinortak örgütlenme, ortakmücadele, ortak iktidar!

MİLLİYETÇİLİKÇIKMAZDIR!

Ethica direnişimiz, yaşasın zafer!

38 Devrimci İşçi Hareketi:Kapitalizme karşı işçinin, emekçinintek kurtuluş yolu direnmek,birleşmek, mücadele etmektir!

39 Özgür Tutsaklardan: Halkın tutsakavukatlarını 10 Eylül’dekiduruşmalarında yalnızbırakmayacağız!

40 Son sözü direnenler söyler!

42 Bergün Varan ve Dilan Ekin’dengelen mektupları yayınlıyoruz

43 Alaattin Çakıcı’ya süresiz sağlıkkurulu raporu

44 Grup Yorum’un internetkonserinden...

45 Röportaj: Sanatçı Muzaffer Gezerile yaptığımız röportajı yayınlıyoruz

46 Yok Edemezsiniz: Faşizmin HHB veGrup Yorum’a düşmanlığı sınıfsaldır

49 Kumar ve bahis, yasallaşmışsoygundur ve emperyalizminbilinçli politikasıdır!

51 Emperyalizm göçe çözüm bulamaz!

53 Avrupa’da Yürüyüş

55 Avrupa’daki Biz: Emperyalistülkeler Ortadoğu’dan defolupgittiğinde mültecilik diye bir sorunkalmayacak

56 Yitirdiklerimiz

58 Avrupa’da HFG: Alkol, irademizielimizden alır

Grup Yorum Üretmeye, Faşizmin ListelerineBesteleriyle, Üretimleriyle Cevap VermeyeDevam Ediyor

Aşağıda Grup Yorum’un “Listelerinize Bestele‐rimizle Cevap Veriyoruz” diyerek ürettiği, faşizminsaldırılarına cevap verdiği bestelerine ve sonsüreçte düzenlediği şarkılarına ulaşabilirsiniz.

1-Emperyalizm2-Zevzek3-Yürü Yiğidim4-Diren Yoldaş5-Çatlamış Sazım6-Dumanlı Dumanlı

7-Halay Başı8-Burası İstanbul Maltepe9-Halim Yaman Böyle10-Umuda Dair11-Onurludur Dağlarımız

Grup Yorum’dan Yeni Beste "Emperyalizm!"“Listelerinize Bestelerimizle Cevap Veriyoruz”

diyen Grup Yorum’un yeni bestesi olan “Emperya-lizm” şarkısını aşağıda yayımlandığımız linkten din-leyebilirsiniz.

Link:https://www.youtube.com/watch?v=DGDiU_7ORwY

Page 4: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

6 Temmuz günü Erbil’de, ABD emperyalizminindünyadaki en büyük başkonsolosluğunun temelleriatıldı. ABD, Erbil’deki ilk temsilciliğini 2007 yılındaaçmıştı. Bu temsilcilik, 2011’de başkonsolosluğa dönüş-türüldü ve şimdi de Erbil-Selahaddin yolu üzerinde, 200bin metrekarelik alan üzerine yeni bir başkonsoloslukbinası inşa ediliyor.

ABD’nin dünyadaki en büyük başkonsolosluğununtemel atma töreni bir şölen havasında yapıldı. Törene,Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı NeçirvanBarzani, ABD Bağdat Büyükelçisi Douglas Silliman veErbil Başkonsolosu Ken Gross katıldı.

Erbil’de “en büyük konsolosluk” neyin işareti? Açılışta konuşan Barzani, şu ibret verici konuşmayı

yaptı: “Bugün çok önemli bir proje olan bu projeden mem-

nuniyet duyuyoruz ve bunun bir başlangıç olacağınıumuyoruz. … Bu, ABD’nin Irak’ta kalmak istediğinedair dünyaya bir işarettir. ABD, Kürdistan’da kalmakve ilişkilerini geliştirmek istiyor. Bu halkımız için, Irakiçin ve ABD için çok önemlidir.” (Şarku’l Avsat, 8Temmuz 2018)

İşbirlikçilik, ABD’nin Irak’ta “kalıcı” olmasındanmemnuniyet duyuyor.

Yapımı 4 yıl sürecek, 600 milyon dolar maliyetleinşa edilen başkonsolosluk tam 28 futbol sahası büyük-lüğünde! Bu yapının ‘önemi’ni böyle anlatıyor ve ekliyorBarzani: “Kürdistan Bölgesi ve Irak’ın, ABD ile olanilişkilerine bakacak olursak, hiç şüphe yok ki bu ilişkilerbizim açımızdan 2003’ten sonra önem kazandı. Fakat

bizim ABD ile olan ilişkilerimize gelince hatırlatmakisterim ki, 1991’den sonra, halkımızın büyük trajediyemaruz kaldığı ve kitlesel göçlerin yaşandığı bir zamandaABD, halkımızı himaye eden en önemli taraflardanbiriydi. O günlerden beri, bizi Irak’tan korumak içinuçuşa yasak bir bölge kurdu.... DEAŞ ile olan mücade-lemizde ABD’nin bize destek olduğunu hatırlatmak isti-yorum. Eğer Amerikan ordusunun yardımları olmasaydıDEAŞ’ı durduramazdık.”

İşbirlikçi, DEAŞ’ı besleyip büyüten, Irak’ta halkınüzerine salan kim? diye sormuyor.

DEAŞ’ın büyümesinin önünü ABD ve Avrupa em-peryalizmin açtığını, sonra DEAŞ’ı bahane gösteripişgalini meşrulaştırmak istediğini görmezden geliyor.

Çünkü Barzaniler’in de işbirlikçiliği meşrulaştıracakgerekçelere ihtiyacı var.

“Kurtulan”, “Özgürleşen” Her Yere, Amerika Yer-leşiyor!

Barzani, dünya halklarının baş düşmanı Amerikanemperyalizmini “Kürtler’in koruyucusu ve kurtarıcısı”ilan ediyor. Kürt milliyetçiliği, kendi dışındaki güçleredefalarca bu misyonu yükledi. Defalarca onlar tarafındankurtarılmayı bekledi, “bizi kurtarın” diye çağrılar yaptı.Bu çağrıların bedeli her seferinde katliamlar oldu, amaişbirlikçilik bu çizgiyi sürdürdü.

Erbil de 2003’te ABD’nin Irak işgaliyle “özgürleşmişti”. “Özgür Erbil”de şimdi dünyanın en büyük ABD kon-

solosluğu yükseliyor. Tıpkı özgür Rojava’da Amerikanüslerinin çoğalması gibi...

KÜRT HALKININ KURTULUŞU İÇİNORTAK ÖRGÜTLENME, ORTAK MÜCADELE, ORTAK İKTİDAR!

MİLLİYETÇİLİK, HİÇBİR HALKI KURTULUŞA GÖTÜRMEZ, ÇIKMAZDIR!MİLLİYETÇİLİK BURJUVA İDEOLOJİSİDİR ve

ENİNDE SONUNDA EMPERYALİZMLE UZLAŞACAKTIR

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir4

Page 5: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

11 Nisan 2003’te Bağdat’ın işgalinin 2. gününde,Amerikan emperyalizminin tankları, Barzani-Talabanigüçlerinin refakatinde Irak Kürdistan bölgesini de işgalettiler.

PKK çizgisindeki Kürt milliyetçi basın, ertesi gün şubaşlıkla çıktı:

“Ve Kerkük Halkların!”Başlığın altında şu satırlar okunuyordu: “Baas rejimi

tarafından onlarca yıldır baskı cenderesi altında tutulanKürt, Arap, Türkmen ve Asuri halkları, serhildan göste-rileriyle Kerkük’ün Saddam’dan kurtuluşunu kutladı-lar.”

Amerikan işgali hızla Irak’ın ve Irak Kürdistanı’nındiğer bölgelerine yayıldı.

Kürt milliyetçi basın, 12 Nisan’da şu manşetle çıktı:“Musul da Halkların Oldu”

“Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne oldu” diye devam ediyordu haber.

İşbirlikçi milliyetçilik, gerçeği açıkça çarpıtıyordu. Kerkük, Musul, halkların değil, ABD’nin olmuştu.

Bunu bütün dünya biliyordu. Ama onlar, pervasızcagerçeği çarpıttılar.

Yaptıkları açıklamalarda, “Kerkük, Musul ve diğeryerleşim alanlarında yaşayan Kürt halkının özgürlüğünekavuştuğu” belirtiliyordu.

Bu durumu o zaman şöyle değerlendirdik: “Amerikan işgali altına giren toprakların, tepesinde

Amerikan bayrağı dalgalanan Kürtler’in“özgürleşmesi”nden söz etmek, işgale Amerika’nın dabeklediğinin ve istediğinin ötesinde bir destek vermektir.… ABD’nin Irak’a saldırısına ve işgale “Irak’a özgürlükoperasyonu” adını vermesi, kaba bir demagojidir. Amasiyasi tespit olarak işgal altındaki toprakların özgürleş-tiğinden söz etmek, kraldan daha kralcı, Amerika’dandaha Amerikancı bir söylemdir.

Soru açık ve çıplaktır: Emperyalizm özgürlük getirebilirmi? Tarih açısından da, Marksist-Leninist teori açısındanda bu sorunun cevabı bellidir: HAYIR!

Bu soruya “evet” diyen bir hareketin, ilericilik, de-mokratlık, ulusalcılık iddiası olamaz.“ (Amerikan İm-

paratorluğu, Milliyetçilik ve Demokrasi, Sf 68)“Kraldan daha kralcı, Amerika’dan daha Ameri-

kancı” tutum, o günden bu yana devam etti ve sonuçtaABD’NİN KARA ORDUSU OLMA noktasına kadargeldi.

Musul’un, Kerkük’ün “Kurtuluşu”ndan Rojava“Devrimi”ne; Değişen Tek Şey Artan İşbirlikçiliktir!

Irak’ta yaşananları “Kürt halkının ve demokratik güç-lerin zaferi olarak” gören Kürt milliyetçileri ve diğersol, dünya halklarının ortak düşmanı Amerikan emper-yalizminin güdümüne girmeyi böyle meşrulaştırmayaçalışmıştır.

Sovyetler Birliği’nin yıkılışıyla birlikte bayrağındanorak-çekici çıkaran PKK, ardından onlarca kez ateşkesilan etmiş, ‘barış’ çağrıları yapmış, gerillalarını ülkedışına çıkarmış, sonrasında yine devlete “güven vermek”adına, barış grupları adı altında gerilla gruplarını faşistdevlete teslim etmiş ve bütün bu süreçte Kürt halkınınkanı oluk oluk akmış ve akmaya devam etmektedir.

1990’larda başlayan barış, uzlaşma, tasfiye, teslimiyetsüreci, her dönemde biraz daha geriye, sağa giderek,ABD’nin kara ordusu olma noktasına kadar gelmiştir.

Suriye’ye emperyalist müdahaleyle birlikte, Esad’ınSuriye’nin kuzeyindeki Kürt bölgelerinden çekilmesiylebirlikte PKK, önce Kobane’de sonra Rojava’nın tamamında“DEVRİM” ilan etti.

Ama bu “devrim” öyle bir devrimdi ki; bugün Roja-va’da bilinen 11 ABD ve NATO üssü var; bölgede ayrıcaFransa ve İtalyan emperyalizminin askeri güçleri bulun-maktadır.

Bu durum bir anda ortaya çıkmadı elbette. Tarihekısa bir bakış, bize, Kürdistan’da milliyetçiliğin aşamaaşama nasıl emperyalizmle uzlaşma ve devamında daişbirlikçilik noktasına vardığını gösterecektir.

Milliyetçilik, Hiçbir Halkı KurtuluşaGötürmez, Çıkmazdır!Milliyetçilik Burjuva İdeolojisidir veEninde SonundaEmperyalizmle Uzlaşacaktır!

Kürt milliyetçiliğinin icazetçiliği, yani başka güçlere

PKK'nin artık bir ideolojisi yok.Bir hedefi yok. Elinde sadece şunlar var:Amerikan Doları Amerikan Silahları ve Kürt Halkının Kanı...Herkes tarafından her zaman kullanılmayaaçık...

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

5Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 6: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

bel bağlaması, yüzyıl boyunca kendini esas olarak ikibiçimde gösterdi:

1- Emperyalist güçlere güvenmek2- Kürdistan’ı bölüp parçalamış olan ülkelerden

biriyle savaşırken diğerine yaslanmak.

Kendi gücüne güvenmeyen her hareket, kullanılmayaaçıktır. “Güç” olarak gördüğü her yere yamanmayaçalışır. Milliyetçilik fırsatçıdır, küçük hesaplar için em-peryalizmle de işbirliği yapabilir; çünkü milliyetçiliğinilkesi-kuralı-değeri ve anti-emperyalist bir damarı yoktur.Milliyetçi politikalardan zararlı çıkan hep Kürt halkıoldu. Kürt halkı, başka güçlere bel bağlama politikasınınbedelini katliamlarla ödedi.

Kürt halkının oluk oluk akıtılan kanının, yaşanankatliamların bir yanında kuşkusuz emperyalizm veişbirlikçi yönetimler vardır. Diğer yanında ise kurtuluşukendi halkının gücünde değil de, egemen sınıfların kendiiç çelişkilerinde aramayı, uzlaşmayı, işbirlikçi çizgiyistratejileri haline getiren önderlikler vardır.

Milliyetçiliğin Tarihi; Başka GüçlereBel Bağlayıp Sonra Aldatılmanın,Kullanılmanın, KatliamlaraUğramanın Tarihidir

Emperyalizm, özellikle 1. Paylaşım Savaşı’ndan iti-baren, Kürt ulusal hareketlerini kendi çıkarları doğrultu-sunda kullanmıştır. Özellikle Güney Kürdistan’da yadirek kendisi ya da işbirlikçi hükümetleri aracılığıyla,yeri gelmiş Kürtler’i yok saymış, katletmiş; yeri gelmişKürt önderlikleriyle işbirliği yaparak, bunları kendi po-litikaları doğrultusunda yönlendirmiştir. Güney Kürdis-tan’ın son bir asırlık tarihi, bunun sayısız örnekleriyledoludur.

- 1943’te Irak’ın Barzan bölgesindeki Kürtler, MollaMustafa Barzani liderliğinde ayaklandılar. Irak ordusu,

Erbil ve Behdinan bölgelerini terk etmek zorunda kaldı.Ayaklanma iki yıla yakın sürdü.

Peki nasıl bastırıldı?Ayaklanma, 1945’te İNGİLİZ KRALİYET HAVA

KUVVETLERİ tarafından bastırıldı. Barzani ve peş-mergeleri, İran’a çekildiler.

- 13 Ocak 1946’da Sovyetler Birliği’nin desteğiyleİran’ın Mahabad şehrinde Kürt Cumhuriyeti ilan edildi.Nazilere karşı savaşan Sovyetler, İran’da bir güç bulun-durdukları süre içinde Kürt halkının taleplerine destekverdiler. Ancak Aralık 1946’da Sovyetler Birliği’ninAzerbaycan’dan çekilmesi üzerine, İran Mahabad KürtCumhuriyeti’ne kanlı bir biçimde saldırdı ve bu cumhuriyetsona erdi. Dış güçlere bel bağlanarak atılan adım bir kezdaha yenilgiyle sonuçlanmıştı.

Barzani, Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin yıkılmasındansonra, 500 peşmergesi ile çarpışarak SSCB’ye (SovyetSosyalist Cumhuriyetler Birliği) sığındılar. Ve 1958’ekadar vatanlarına dönemedi.

- 14 Temmuz 1958’de Irak’ta Abdül Karim Kassem,bir darbeyle monarşiyi yıkarak Cumhuriyet ilan etti vetüm ilerici güçlerin desteğini aldı. Kassem yönetimi,Kürt halkının varlığını tanıdı. KDP (Kürt DemokratPartisi) yasallık kazandı. Molla Mustafa Barzani, SovyetlerBirliği’nden döndü.

Ancak bu demokratik ortam fazla uzun sürmedi.Özellikle komünistlerin toprak devrimi ve emperyalizmekarşı tavır alınması yönündeki talepleri ve faaliyetlerikarşısında, Kassem iktidarı giderek gericileşmeye başladı.Önce zaten yasallık tanınmamış komünistler üzerinde,daha sonra da giderek Kürt halkına karşı baskılar yo-ğunlaşmaya başladı.

Molla Mustafa Barzani Bağdat’tan Barzan’a geçti.13 Eylül 1961’de Barzan, uçaklarla bombalanmaya baş-landı. Kürt halkı saldırıya karşı direnişe geçti.

Kassem yönetimi, 8 Şubat 1963’te Baas darbesiyledevrildi. Kassem’in devrilmesinden sonra katliamlarartarak devam etti. 10 Temmuz 1963’de Süleymaniye’deKürt halkına yönelik büyük bir katliam başladı. Kassem’ebel bağlayan “yasallaşma” katliamla sona erdi.

Baas Hükümeti, 1970’li yıllarda giderek emperyalizmetavır almaya başladı. İşte bu noktada Kürdistan DemokratPartisi (KDP) ise Baas iktidarına karşı İran ve ABD ileişbirliğini geliştirmeye başladı. Molla Mustafa Barza-ni’nin ABD ve İran’la işbirliğini geliştirmesi, ilericiArap ve Irak güçlerinden giderek uzaklaşmasına nedenoldu.

Barzani, bir yandan emperyalizmle ilişki geliştirirken,bir yandan da Irak-İran arasındaki çelişkilerden yararlanmahesabıyla, İran’la yine pragmatik bir ilişki geliştirmeyebaşladı. Emperyalizmin ve İran Şahı Rıza Pehlevi’nindesteğine güvenen Barzani, 1974’de Saddam’a savaşaçtı.

“Gerçekte ABD’ye bağlanma, İngilizlere bağ-lanma bir ileri adımdır. (...) Yani despot birkocadan daha demokrat bir kocaya bağlanmadır.”(Abdullah Öcalan, Aktaran: Kürt Dosyası, RafetBallı, sf. 246)

“Geçtiğimiz on yılda, dünya ölçüsünde büyükbir değişim yaşandı. ...

Bunu yürüten, buna hakim olan ABD, buna‘Yeni Dünya Düzeni’ dedi ve dünya ölçüsündegelinen noktada, bu konuda da önemli bir düzeytutturuldu.

Bunu görmemiz, anlamamız ve kabul etmemizgerekiyor.”

(Serxwebun, Ağustos 1999, Sayı: 212)

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir6

Page 7: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Peki ABD’nin Tavrı Ne Oldu? İran-Irak krizi boyuncaBarzani’ye silah ve destek veren ABD ve diğer emperyalistler;savaş başladığında Barzani’yi yalnız bıraktılar. Ve Barzani,Saddam karşısında en güçlü sayılabileceği bir dönemde yanlışpolitikaları nedeniyle; ilerici, devrimci Arap ve Irak güçlerininde desteğini sağlayamadı, en ağır yenilgilerinden birini aldı.

ABD’nin zaten baştan beri ne bağımsız ne de özerk birKürt devletinin kurulmasından yana bir niyeti yoktu. Osadece emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına ters düşmeyebaşlayan Irak hükümetini yıpratmak, köşeye sıkıştırmak içinKürtler’i bir araç olarak kullandı.

Bu arada 1976’da ABD’de ölen Molla Mustafa Barzani’ninyerini oğlu Mesut Barzani aldı, Celal Talabani ise KDP’denayrılarak kendi örgütü Kürt Yurtseverler Birliği’ni (KYB) kur-du.

Ancak milliyetçilik çizgisinde bir değişiklik yoktu. Nitekim, Güney Kürdistan’daki Kürt milliyetçi hareketi,

1981’de başlayan İran-Irak savaşında da aynı ilkesiz, faydacıpolitikayı izledi. Saddam yönetimine karşı İran’ın desteğinialarak bu “fırsattan” yararlanmaya çalıştılar. Ama bu politikasonuç vermedi. İran ve Irak arasındaki savaş bittikten sonra,Irak da, İran da, kendi topraklarındaki Kürt örgütlenmelerinekarşı saldırıya geçtiler ve yeni katliamlar gerçekleştirdiler.

Savaşın bitmesiyle gücünü toplayan Saddam yönetimi, Kürthalkını tamamen sindirmek için katliam yaptı. 40 binden fazlaKürt kadın, çoluk, çocuk, peşmerge sınırı geçerek Türkiye’yesığınmak zorunda kaldı. Daha fazlası ise İran’a sığındı. Yaşananvahşet karşısında ise emperyalizmden doğru dürüst tepki bileçıkmadı. Çünkü o günün koşullarında İran’daki Humeyniiktidarı karşısında Saddam’a ihtiyaçları vardı. Bu nedenle Sad-dam’ın katliamlarını görmezden geldiler.

Neçirvan Barzani’nin “ABD Kürtler’iHimaye Etti” Dediği 1991’de Gerçekte Ne Oldu?

1991’de, Sovyetler Birliği revizyonist politikalar nedeniyledağılmış ve kapitalist restorasyon başlamıştır. Emperyalizminbu dönemdeki politikası, dağılan Sovyet ülkelerini denetimialtına alarak pazarı haline getirmekti.

Kendine meşruluk sağlama çabasını da ihmal etmedi. Tümdünya halkları üzerinde ideolojik saldırılarını sürdürdü. Artıkdünya ‘tek kutuplu’ idi. ‘Dünya bir köydü ve küreselleşme,globalleşme’ dönemiydi. Bunun anlamı, tüm dünyanın emper-yalizm için dikensiz gül bahçesi haline getirilmesiydi. Emper-yalizm bu politika doğrultusunda sosyalist sistemin desteğiyleşu veya bu biçimde bağımsız kalabilmiş ülke ve bölgelere deaçıktan müdahale etmeye başladı.

Bilinen adıyla ‘Körfez Krizi’ denilen ABD’nin Irak saldırısıda, bu sürecin başında 1991’de gerçekleşti.

Başta ABD emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistlerbirleşerek, Irak’ı körfezden kuşattılar, kuşatmayı Irak’ı yakıpyıkan ağır bir bombardıman izledi. Emperyalistler, Irak’tabinlerce kişiyi katledip, Irak’ın ekonomik, askeri hedeflerinivurdular. Irak’a bu ağır darbe vurulduktan sonra da Irak Kür-

Kapitalizmin, Dolayısıyla Son TahlildeEmperyalist Sistemin Dışına ÇıkamayanMilliyetçilik, Tam Da Bu Nedenle UlusalSoruna Çözüm Getiremez.

Emperyalizmin doğrudan ve dolaylı mü-dahaleciliğinin alabildiğine yoğunlaştığıson 15 yıllık dönem, milliyetçilik çıkmazınıngelip duvara dayandığı dönemdir. Emper-yalizmin bu dönemdeki askeri müdahale-lerinin “iç” dayanaklarına bakın; Yugos-lavya’da UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu),Afganistan’da Kuzey ittifakı, Irak’ta KDP-KYB... Ve ülkemizde oligarşinin (PKK tara-fından) ABD sopasıyla tehdit edilmesi.

Türkiye’deki Kürt milliyetçiliğinin em-peryalist müdahaleye açık davetiye çıkar-ması yeni de değildir.

“Batı, Kosova’da çözdü, isterse Türki-ye’de de çözer” denilerek, Kosova’ya yapılanemperyalist müdahalenin Türkiye’de ger-çekleşmesi istenmiş, NATO’dan BM’ye he-men tüm emperyalist kurumlara “Müdahaleedin, çözün” çağrısı yapılmıştır.

Halklar, oligarşik veya küçük burjuvadiktatörlüklerle, emperyalistler arasında birseçim yapmak zorunda değildir; halklarınkendi çıkarlarını yansıtacak bir seçeneğizaten vardır; o da halkların birliği temelindeemperyalizme ve faşist diktatörlüklere karşı,halkın kendi iktidarı için mücadeledir.

Marksist-Leninistler olarak biz, “Kürtsorununa çözüm” denilince, bundan Kürthalkının ulusal ve sınıfsal kurtuluşunu an-lıyoruz. “Çözüm” diyerek karmaşık formül-lerden, diplomatik süreçlerden, hak kırın-tılarından söz edenler, bir biçimde egemensınıf politikalarının icazeti altına girmişler-dir.

Kürt ulusal devrimi, Türkiye anti-emper-yalist, anti-oligarşik devrimin bir parçasıdır.Ulusal baskıyı kim uyguluyor? Emperyalizmve işbirlikçi hakim sınıflar. Bu durum, em-peryalist boyunduruktan kurtulmanın nedenulusal baskıdan kurtulmanın ön koşulu ol-duğunu da açıklamaktadır.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

7Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 8: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

distan’ı “uçuşa yasak bölge” ilan edildi. Bu saldırıyı izleyen ve 10 yıl boyunca süren kuşatma

ve ambargo sürecinde 500 bini çocuk olmak üzere, yüzbinlerce insan katledildi. Dönemin ABD Dışişleri BakanıAlbright, ambargo sonucu ölen çocuk sayısını hatırlatıp‘buna değer miydi?” diye soran gazeteciye “Evet değdi”diye cevap verdi.

İşte Barzani, Talabani ve PKK’nin, “uçuşa yasakbölge ilan edilmesini” gösterip ‘Kürtler’in himayeedilmesi’ olarak değerlendirdikleri dönem, böylesinebüyük bir emperyalist kuşatma ve katliam dönemidir.

Emperyalizm Irak’ı kuşatıp, zaman zaman bombala-malarını sürdürürken, Güney Kürdistan’da kendi dene-timinde bir Kürt devleti kurulmasının da planlarını yapı-yordu. Orada kullanabileceği işbirlikçi bir milliyetçilikvardı.

Barzani ve Talabani, bu süreç içerisinde ulusal kurtuluşmücadelesi ve bağımsız Kürt devleti düşüncesinden tü-müyle vazgeçerek, emperyalizmin denetimi ve güvencesialtında varlıklarını sürdürmeyi temel politika haline ge-tirdiler. Kendilerini, tümüyle Saddam’a karşı koruyucuolarak gördükleri emperyalizmin eline teslim ettiler. Neulusallıkları kaldı, ne milliyetçilikleri. Rant ve çıkarkavgasına düşerek birbirleriyle de sık sık çatışmaya baş-ladılar.

Sınıfsal bir temelde mücadele anlayışına hiçbir zamansahip olmadıkları gibi, ulusal mücadeleye de sırt çevirdiler.

Emperyalizm, Karşı-Devrimleri veUzlaşmaları Hep İki Temel ÜzerindenGerçekleştirdi: Din Ve Milliyetçilik!

Emperyalizmi ne Kürt halkının ne de başka dünyahalklarının ulusal kurtuluş mücadelesi, bağımsızlığı,binlerin, yüz binlerin katledilmesi ilgilendirmez.Aksine kendinden bağımsız gelişecek tüm hareketlerekarşıdır. Ancak çıkarları gerektirdiği noktada kullanmakamacıyla destekler görünür. Başka bir zaman yine çıkarlarıdoğrultusunda onu ezmekten de geri kalmaz.

Emperyalizm bu dönemde, her yerde milliyetçiliğive dinciliği destekledi.

“Balkanlar ve eski SSCB toprakları, bir anda milliyetçiçatışmaların içinde kaldı. Milliyetçilik bir yangın gibisardı bu bölgeleri.

Milliyetçi temelde açılan bayraklar o “ulus”lara mıaitti, ABD veya Avrupa emperyalizmine mi, ayırt etmekgüçleşti. Ulusal kurtuluş savaşçısı olarak ortaya çıkanUÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) gibi güçlerin ünifor-malarında ABD bayraklarının dikili olması, artık istisnaibir olgu değildi.

On yıllarca emperyalizm için bir tehdit olan “ulusalkurtuluş savaşları”, bu yeni dönemde, işbirlikçi milli-yetçiliğe yaslanarak emperyalizmin bölgesel planlarınıuygulamasının aracına dönüşüyordu. Milliyetçilik bubölgelerde “emperyalizmin yedek gücü”ydü artık.

Emperyalizmin “ulusal haklara” sahip çıkan bu gö-

rünümü, çeşitli kesimlerin “emperyalizmin değiştiği”düşüncesinin de kanıtlarından biriydi. Emperyalizmindeğiştiği düşüncesini kabul ederek olaylara bakarsanız,milliyetçiliğin kışkırtılmasında da “olumlu” bir yan gö-rebilirdiniz. Ama bu kanıtın çökmesi için çok uzun zamangeçmesi gerekmedi.

Emperyalizmin “etnik temizliği önleme”, “ulusalbaskıyı önleme” gibi gerekçelerle müdahale etmesininkoşulları, bu milliyetçi kışkırtmalarla sağlanıyordu.

(…) emperyalizmin kadim böl-parçala-yönet politikasıyürürlükteydi. Ulusların, halkların arasında var olançelişkiler kontrollü biçimde körüklenmeli, istediği an buçelişkileri çatışmaya dönüştürebilmeli ve sonrasındasahneye “barış gücü” olarak çıkmasının ortamı yaratıl-malıydı.

Bu politika, Balkanlar’ı, Kaflaslar’ı kan gölüne dönüş-türdü. Bu politikanın devamında Yugoslavya parçalandı veABD’nin-Avrupa’nın müdahalesine açık hale getirildi. Bupolitika sayesinde Kafkaslar, emperyalizmin “barış güçleri”ve Amerikan üsleriyle doldu.” (Amerikan İmparatorluğu,Milliyetçilik ve Demokrasi, Sf 18-19)

Devamında bu politika, Ortadoğu’da da uygulan-dı

Milliyetçilik; burjuva ideolojisidir ve eninde sonundagideceği yer uzlaşmacılıktır. Sovyetler’den Ortadoğu’ya,Latin Amerika’ya kadar dünyanın her yerinde görülengerçek budur. Halkları milliyet ve din temelinde bölerekdenetimine açmış ve sonrasında tamamen kendi hege-monyası altına almıştır. Bu bütünlük içinde baktığımızdaBarzani-Talabani ve PKK-YPG çizgisinin bugünküdurumu çok daha net anlaşılmaktadır.

Tüm milliyetçi hareketler, emperyalizmin ne olup ol-madığını, ulusal kurtuluşçuluğun ve yurtseverliğin, em-peryalizm işbirlikçiliğiyle mümkün olamayacağını görmekzorundadır. İcazetçiliğin ve uzlaşmacılığın sonu yoktur!Milliyetçi hareketler, işbirlikçiliğin muhasebesini yap-madıkları sürece emperyalizmin güdümüne girmeyemahkumdurlar.

Barzani-Talabani İşbirlikçiliği Ne İse,PKK Milliyetçiliği De Odur!

1990’larda Körfez saldırısını “fırsat” olarak gören veKürtler’in kaderini ABD’ye bağlayan PKK, 2000’lerinbaşında Irak işgali ve bugün Suriye’de yaşanan emperyalistmüdahalede de fırsatçı davranmıştır.

Irak’ın emperyalistler tarafından işgalini, “diktatörlüğeson verip Irak’ı özgürleştirme” olarak değerlendirmiştir.Amerikan işgali altındaki Güney Kürdistan’a “Özgür Kür-

ABD emperyalizmi, üsleriyle orada. Fransız emperyalizmi orada. İtalyan emperyalizmi orada.

Rojava devrimi nerede?

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir8

Page 9: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

distan” diyebilmişlerdir. Türkiye ‘sol’u da bu süreçte “NeSam Ne Saddam” diyerek işgale karşı tavır almamış ve birkısmı da Kürt milliyetçi hareketin kuyruğuna takılarakemperyalizm işbirlikçiliğini meşrulaştıran bir pratik sergi-lemiştir. Haluk Gerger’in o süreçte yazdıkları çarpıcıdır:

“Dünya Güney Kürdistan’ı Kürtler’in yıllarca katle-dilmelerine ve büyük acılar çekmesine seyirci kaldı. KimseKürt halkına destek sunmadı. Ya ABD ya da Saddam’danyana olma gibi iki seçenekleri kalmıştı. Kürtler doğalolarak ABD’den yana tavır koydu. Denize düşen yılanasarılır misali bir durum ortaya çıktı. Bu anlamda ilericiinsanlığın ya da başka çevrelerin bu konuda Kürtler’isuçlamaya hakkı yoktur. Çünkü biz onlara başka bir al-ternatif bırakmadık.” (1 Haziran 2003, Özgür Politika)

Kürt milliyetçiliğinin pragmatizmi ve işbirlikçiliği,solda böyle meşrulaştırılmıştır. Kürt milliyetçiliği ise,onca katliamın ortasında, hala ABD işgalini alkışlamaktaydı:“ABD ve müttefiklerinin müdahalesi ile 24 yıllık Saddamdiktatörlüğü sona erdi. Saddamperestler’in başı sağolsun.Kürdistanlılar’ın da gözleri aydınlıkta olsun. Sömürgecisistemin sac ayaklarından biri yıkıldı. Darısı sömürgecisistemin diğer sac ayaklarının başına!” (Yusuf SerhatBucak, 16 Nisan 2003, Özgür Politika)

Bu sözler işgali alkışlamaktan ve “Ortadoğu halklarınıdaha çok katlet” demekten başka bir anlam taşımamakta-dır.

Oysa tarihin de, teorinin de bize öğrettiği çok nettir:Amerika’nın güdümünde “özgürlük” olmaz! ABD’ninparalı askeri olarak “DEVRİM” yapılmaz!

Kürt milliyetçi hareketin politikalarının geldiği yerburasıdır. Gelinen nokta, Amerikan silahlarıyla donanıp,

Amerika’nın eğitip donattığı Kürt gençleriyle, Kürt veArap halklarının katledilmesinden başka bir yer değildir.

PKK, ABD ile yaptığı işbirliği sonucunda Amerikanişgalini meşrulaştırmış, Suriye’nin kuzeyinde ABD dene-timinde bir bölgede “devrim” ilan etmiş; sonra Rakka’daABD’nin paralı askeri olmuştur. PKK-YPG, Kürt veArap gençlerini kendi halklarına karşı ABD adına savaş-tırmıştır. Bunu ise, Suriye’de ve PKK-YPG yönetimindekibölgelerde açılan ABD üsleri izledi. Bu tablo, halklaraihanet tablosudur. Ve bu ihanet asla unutulmayacaktır.

Milliyetçilik Çözemez!Tek Yol Devrim Tek Kurtuluş Sosyalizm!

Bugün emperyalizmin, birçok yeni üssünü Rojava böl-gesinde ve en büyük konsolosluğunu Erbil’de, oğul Bar-zani’nin işbirlikçi yönetimi altında açması tesadüf değildir.

Barzani; konsoloslukları, büyükelçilikleri, üsleriyleemperyalizmin varlığından ve kalıcılaşmasından mem-nuniyet duyuyor. PKK-YPG, “ABD Suriye’yi terk et-mesin” diye açıklama yapıyor. Burada artık milliyetçilikyoktur, Burada İŞBİRLİKÇİLİK vardır.

Emperyalizm adına Ortadoğu halklarına kurşun sıkanbir güç konumuna gelmiştir. Ne icazetçilik, ne uzlaşmacılık,hatta ne de teslimiyetçilik artık bu çizgiyi ifade etmez. Buaçık ve net olarak işbirlikçiliktir. Kendi ulusuna iha-nettir.

Kürt halkı için, ulusal mücadelesine ihanet edenişbirlikçi Barzani’ler, Rakka’da ABD askeri olan PKK-YPG çizgisi, bir alternatif değildir.

Milliyetçilik böler, parçalar ve emperyalist müdahaleyeaçık hale getirir. Markist-Leninistler ise, halkların birleştirenve ortak mücadeleye sevk eden devrimci çizginin savu-nucusudur. Dünyanın Türkiye’sinde gerçekleştireceğimizdevrimle, halklarımız bütün zenginliklerimizin ortak sahibiolacaktır. Kürt ulusu bir gerçektir ve ulusların kendikaderini tayin hakkı çerçevesinde ayrılma hakkı da dahilbütün hakları devrimin garantisindedir.

Kürt, Türk ve bütün halkların kurtuluşu; emperyalizmekarşı savaşmaktadır. Bağımsızlık, demokrasi sosyalizmiçin birlikte mücadele, birlikte kurtuluşu yani ortak iktidarı,sosyalizmi getirecektir.

Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm için birleşelim,savaşalım, kazanalım!

"AKP'DEN BEKLENTİ’ye, ABD'YLE İŞBİRLİĞİ"neSon Verin!

Kürt Halkının Çıkarı, Emperyalizme ve FaşizmeKarşı Mücadelededir!

ÇÖZÜM; BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ, SOSYA-LİZMDEDİR

1- "BARIŞ" Bir Aldatmacadır; 2- Kürt Halkı İçin AKP Faşizmi Altında Bir "ÇÖ-

ZÜM" Yoktur. 3- Amerikan Emperyalizmi İle İşbirliği, Hiçbir

Gerekçe ile Savunulamaz! Emperyalizm-HalklarÇelişkisinde, Emperyalizm Cephesinde Yer Al-maktır.

4- Saldırılar Karşısında Tavırsızlık, Teslimiyet-tir.

5- Doğru tavır, AKP'ye her alanda ve her biçimdedirenmek, ABD ve tüm emperyalistlerle her türlüişbirliğine derhal son vermektir.

Kürt sorununun çözümü, Kürt halkınınkendi kaderini tayin hakkını kullanabileceğikoşulları yaratmaktır.

Kürt halkı bu hakkını, ancak emperyalizminkovulduğu, oligarşinin iktidarının yıkıldığı,demokratik, özgür bir ülkede kullanabilir.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

9Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 10: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Musa Aşoğlu’nun yargılanan değilyargılayan olduğu duruşmalar Ham-burg’da devam ediyor.

19 Haziran’da görülen duruşmadabir kez daha anlaşıldı ki; mahkeme yal-nızca bir tiyatrodan ibaret!

Avukatların daha önceki duruşma-larda beyan ettikleri itirazların reddiniaçıklayan mahkeme heyeti, Musa Aşoğ-lu’nun sözde “suç işlediği” süreci kısıt-layarak 24.12.2009 tarihi ila tutuklandığıgüne kadarki zaman dilimine ilişkin“suçlar” üzerine mahkemeyi sürdüre-ceklerini açıkladı.

Yani Musa Aşoğlu, devrimci müca-deleye katıldığı genç yaşından beri em-peryalizme göre suç işlememişti de,24.12.2009 tarihi itibari ile mi suç işle-meye başlamıştı? Musa Aşoğlu, sözdeişlediği, tüm suçlar için yargılanmıyor!

Emperyalizmin burada tek bir he-defi vardır, mahkemeyi kısa tutup,zaten belirlenmiş olan cezayı vermek!

SÖZDE KANITLARIN ORJİ-NALLERİ İSTENİYOR. MAHKE-ME YOK DİYOR!

Sözde demokrasi ile yönetilen birdevletin adalet anlayışı, Alman emper-yalizmine yakışır nitelikte.

Orjinallerinin dahi elde olmadığı bel-geler “kanıt” diye sunuluyor!

O HALDE TANIKLAR GELME-LİDİR DENİLİYOR. MAHKEME HE-YETİ YİNE RED CEVABI VERİYOR.Çünkü emperyalizmin işbirlikçilerini ko-ruyup kollaması ezeli görevlerindendir!

Başından beri gerek özgür tutsağı-

mızın, gerekse avukatların tüm itirazlarını,uyarılarını reddeden heyet, orjinallerinindahi olmadığı ve yalnızca polislerinkendi çıkarlarına göre çevirmiş oldukları“kanıtlarda” hatalar olmasına rağmendosyaların bir çevirmen tarafından tekrarincelenmesine itiraz edildi. Mahkemebunu “zaman kaybı” olarak görüyor!Bu sözde delillerin, Düsseldorf ve Stutt-gart davalarında zaten kullanıldığını, bunedenle de onaylanmış sayıldığını söy-lüyor, çevirmenlerin de yeminli olduk-larını, yeniden çevirmeye gerek olma-dığını söylüyor.

DELİL DİYE KULLANILANBELGELERİN YALNIZCA POLİSTARAFINDAN ÇEVİRİLMİŞ OL-MASINA İHTİMAL DAHİ VER-MEYEN EMPERYALİZM, VARSA-YIMLAR ÜZERİNE BİR DEVRİM-CİYİ YARGILAYABİLİYOR!

Musa Aşoğlu, heyetin dosyanın tekrarçevirilmesine ilişkin verdiği red cevabınınüzerine, dosyanın içerdiği hataları bir kezdaha örneklendirerek şunları söyledi:

“Tercümanların” hepsi belgede geçen“enişte” (Almanca: Schwager) kelimesini,Dayı (Almanca: Onkel) olarak çeviriyor!Eniştenin çevirisi dayı değildir!

Savcıya yönelerek; neden dayı de-niliyor, sen söyler misin? diyen özgürtutsağımız, “Bu çevirmenler ya Türkçe’yibilmiyor, ya da Almanca’yı!” diyerek,DHKP-C için Dayı kelimesinin özel biranlamı olduğunu, polisin bunu iyi bil-diğini, kasıtlı olarak o kelimenin seçil-diğini anlattı ve çevirilerde polis kafasıylahareket edildiğini netleştirdi.

Savcı, tutsağımıza pişkin bir gülüşleDayı’nın kim olduğunu, Dayı’yı ta-

nıyıp tanımadığını, kişisel ilişkileriolup olmadığını sordu.

Bunun üzerine Musa Aşoğlu, Dayı’yıyalnızca kendisinin değil, milyonların ta-nıdığını, Dayı gibi bir insanı tanımış ol-manın büyük bir onur olduğunu söyledi.

Savcıya “Dayı hakkında konuşu-lacaksa sabaha kadar konuşurum!Çünkü Türkiye halklarının ona karşıbir şükran borcu vardır. Türkiye’dekifaşizme karşı tek mücadeleyi örgüt-leyendir Dayı! Size onu anlatır, bundanda büyük zevk duyarım” dedi.

Verilen 1 saatlik aradan sonra devameden mahkemenin 2. kısmında avukatlartecrit koşullarına değinerek, tecritinderhal kaldırılmasını talep ettiler. Sav-cılığın onaylamayacağını bilemeyecekkadar aptal olmadıklarını umduğumuzheyet, “Savcılığın itirazı yoksa, bizcekaldırılmasında bir mani yok” dedi.

Savcılığın, tecrit koşullarının kaldı-rılmasına itiraz etmesiyle şaşkına dönenheyet, kararı daha sonraki duruşmalaraerteledi.

Bunun üzerine Musa Aşoğlu:“Savcılığın red gerekçesinde de-

nilmektedir ki; Musa Aşoğlu henüzistenilen bir itirafta bulunmamıştır!Tecriti itiraf yolu olarak kullanıyor!

İSTERSE YERİN 5 KAT DİBİNESOKSUN, O BEKLEDİĞİ İŞBİR-LİKÇİ İTİRAFLARI BENDEN DU-YAMAZ! Çünkü ben bunu faşizmekarşı mücadelenin intiharı olarak gö-rürüm!

NEFES ALDIĞIM SÜRECE YA-ŞIYORUM, YAŞADIĞIM SÜRECEBU YÜREK, BEYİN BENDE OLA-CAKTIR!

ÖZGÜRLÜK KOMİTESİ

Musa AŞOĞLU: Türkiye Halklarının Dayı’ya Karşı Bir Şükran Borcu Vardır.Türkiye’deki Faşizme Karşı Tek Mücadeleyi Örgütleyendir Dayı!

Size Onu Anlatır, Bundan Da Büyük Zevk Duyarım” Musa Aşoğlu’na Özgürlük Komitesi’nin,19 Haziran günü görülen duruşmayailişkin açıklamasını yayınlıyoruz.

Emperyalizmin Devrimcilere Karşı Savaşıyazı dizisi / bölüm 31

Devrimcilik YapmakSUÇ Değil,

GÖREVDİR

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir10

Page 11: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

15 Temmuz’un ardından bugünekadar çıkarılan KHK’larla 130 binkamu emekçisi işten atıldı. İşten atılmakterimini özellikle vurgulamakta faydavar. Çünkü kamu emekçileri için bi-lindiği gibi ihraç edilme bir süreci ge-rektirmektedir. Kamu emekçilerinin işgüvenceleri vardır ve işten çıkarılmalarıiçin haklarında bir soruşturma sürecininolması gerekir.

KHK’lar, bu süreci tamamendevre dışı bırakarak bir gecede kapıdışarı edilmemizi ortaya çıkardı.İşte bu yüzden KHK’larla işten atmaaynı zamanda iş güvencemize ve hak-larımıza yönelik azgınca bir saldırıydı.İş güvencemize dönük bu saldırı po-litikası 1995’te imzalanan GATZanlaşmasıyla emperyalizmin siste-matik bir politikasının ürünü olarakkarşımıza çıktı. Darbe girişimini birlütuf olarak gören AKP faşizmi bupolitikayı kamu emekçilerine azgıncauygulamıştır. Dünün “kapı kulu” olarakgörülenleri bugün ilk fırsatta kapıönüne koyulanları oldu. İş güvencemizikaybetmiş olduk.

KHK terörünün mağdurları açısın-dan KESK üyesi kamu emekçilerininİstanbul’da yaşadıkları en KESK’insüreç 7 Şubat 2017’de yayınlanan686 sayılı KHK idi. En fazla akade-misyen ve öğretmen bu KHK ileişten atıldı. Akademisyenler açısındandurum aynıydı, Nuriye’nin bayrağınıdevralamayıp sokağı tercih etmediler.Ama öğretmenler, yoksul emekçi halkınaydınları, sendikayı sokakta kuranlar,yıllardır faşizme karşı demokrasi mü-cadelesi verenler açısından durum nettive bu bir görevdi: DİRENMEK!

Kararname yayımlandıktan sonraertesi gün şubelerde toplantılar başladı.O hafta içinde Eğitim-Sen GenelBaşkanı’nın katıldığı bir toplantıdabiraraya gelen 50-60 civarında

KHK’lı direnmek istediğimizi ifadeettik.

Direnmek, siyasi bilinç gerektirir.Başta bu iradeyi sergileyen sendi-kanın deneyimli kadroları, devrimcikamu emekçileri olunca bundan güçalan arkadaşlar da direnmek iste-diklerini söylediler. Kendisinin bukararı alamayacağını belirten Eğitim-Sen Genel Başkanı (G.B.) topu KESKİstanbul Şubeler Platformu’na (İst. Şb.Plt.) attı. KESK, bu iradeye dahilolmak zorunda kaldı, daha doğrusudirenme iradesine tabi oldu. Direnişiradesi koyan kamu emekçileri olarakKESK Şb.Plt.’na bir program sunduk.

Program; pazartesi, çarşambave cumartesi Bakırköy ve Kadı-köy’de, cumaları ise Kartal meyda-nında 3 saatlik oturma eylemleri,salı ve perşembeleri ise işyerleriönünde açıklamalar, kurumlar önün-de açıklama ve oturma eylemlerişeklindeydi. Program kabul edildi,20 Şubat 2017’den itibaren direnişstartı verilmiş oldu.

El ilanları, önlükler, pankartlardirenişçiler tarafından hazırlandı vealanlara çıkıldı. Polis, ilk gün otu-ramazsınız dedi, geri adım atılmadı.Alanlar zaman içerisinde tutumlardataviz verilmediği için kazanılmışoldu.

KESK İst. Şb. Plt.’nun ilk gündenberi direnişe bakışı hiç değişmedi.KESK’teki hakim anlayışların uzantısıolması nedeniyle direnişe hep uzakkaldılar. Hemen Mart ayında yapılantoplantıda bu tutumları direnişçiler ta-rafından sert bir dille eleştirildi. Siya-seten direnme iradelerinin olmayışıbelirtildi. İlk toplantıda beliren şeyÖDP anlayışının direnişi bir günedüşürme önerisiydi. Bunun uzun so-luklu, kitleselleşmenin önünü açan birbiçim olduğunu savundular. Kendilerinedirenmek istemedikleri için bunu söy-lediklerini açıkça söyledik. Zaten İs-tanbul’da KHK ile işten atılan birarkadaşları olmadığı için kendileriiçin bir “sıkıntı” yoktu. Bu yakla-şımlar mahkum edilerek yöneticilerindirenişe katkı sunması istendi.

KESK’e direniş önerisini ilk gö-türdüğümüzde bize 1-2 Nisan’da ya-pacağı İhraçlar Kurultayı’nı bekleme-miz söylenmişti. 1-2 Nisan kurultayınagiderken, direnişe dair ilk darbeyivurdu. KESK Genel Merkez (G.M.)kurultay için illerden belirli sayıda de-legenin katılacağını belirtti.

İstanbul’a düşen delege sayısı10’du. Buna tüm direnişçiler itirazettik, tartışıldı, gitmek isteyen herkeseçağrı yaptık, önerilerimizi KESKİst. Şb. Plt.’na sunduk. Önerilerinözeti KESK’in acilen ve merkezi birdireniş kararı almasıydı. Direniş,Ankara merkezli olmalıydı çünkümuhataplarımız oradaydı ve onlarlayüzleşebileceğimiz bir direniş şarttı.Üstelik Kürdistan koşulları ağırdı veorada da başka yerlerde de direnmekisteyenler ortak bir alanda toplanmışolacaklardı. İstanbul’dan bir araçla 30-35 kişi kurultaya gittik.

Kurultay donanımlıydı. İhraçlarınpsikolojik desteğinden hukuki boyut-larına kadar pek çok akademisyen,hukukçu, yabancı heyetin sunumlarıvardı. Bir tek ihraçlara söz hakkıtanınmadı. İstanbul’dan gelen di-renişçiler olarak aramızdan 3 kişibelirleyerek fiili olarak söz hakkıkullandık. Farklı sendikal anlayışlarolarak yaptığımız konuşmalarda öneriortaktı: KESK’E DİREN dedik.

KESK İst. Şb. Plt. Sözcüsü ise kür-süden İstanbul direnişçilerinin kendi-lerini KESK’e dayattığını ifade edensuçlayıcı bir konuşma yaptı. Son sözüalan KESK G.B. Lami Özgen, bu suç-lamaların benzerlerini dile getirdi, he-

BEDEL ÖDEMEKTEN KAÇANREVİZYONİZMİN VE OPORTÜNİZMİN, “KESK”İN KORKUSU

KHK ile İhraç Edilen ve 70 HaftaBoyunca Alanda Direnerek İşiniİsteyen Nursel Tanrıverdi’nin,Direnişi ve Kendilerine Haber BileVerilmeden KESK YönetimininEylemi İptal Ettiği SüreciDeğerlendirdiği Yazısını Yayınlıyoruz.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

11Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 12: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

define Kamu Emekçileri Cephesi’ni(KEC) alan bir konuşma yaparak İs-tanbul özelinde yaşanan “dayatma-nın” KEC tarafından yapıldığını,benzer yaklaşımın Ankara’da oldu-ğunu üstüne basarak anlattı ve kararalınmayacağını söyledi. Genel kurulunTemmuz’da yapılacağını söyleyerektopu Temmuz’a attı.

KESK’teki hakim anlayışlar di-renmemek için ayak diriyordu. Moralve motivasyonumuzu düşürmek içinellerinden geleni yaptılar. Direnişçilerinarasındaki duygu ve coşku bağı yaraaldı. Fakat sürmekte olan bir AçlıkGrevi (AG) vardı ve her gün yeni birsaldırıyla karşı karşıyaydık. Bu durumbizi birbirimize kenetledi.

KESK Şb. Plt.’na AG ile ilgiliöneriler sunduk, KEC geleneğindengelen direnişçilerin sunduğu bu öne-riler 5 Mayıs’ta Kartal’da, 12 Mayıs’taBakırköy’de Nuriye ve Semih’e destekiçin 1 günlük açlık greviydi. KESKöneriyi kabul etmedi ve direnişçilerolarak NuSe’nin açlık grevinin 59.gününde Kartal’da, 66. gününde Ba-kırköy’de direnen kamu emekçileriimzasıyla destek açlık grevi yaptık.AG oldukça anlamlı ve özeldi. AG’yekarşı olan, doğru bulmayan herkes “ta-lepleri taleplerimizdir” şiarıyla direnişmeydanlarında 24 saat AG yaptı.

NU-SE’ye ilgi AG’nin 60. günün-den itibaren Türkiye ve dünya gün-demine oturdu. OHAL gerçeği veKHK’lar duyuldu, istediğimiz olu-yordu. AKP iktidarı direnişlerin gü-cünden korktuğu için bunların simgesihaline gelen Nuriye ve Semih’i tutukladı.İstanbul’da ÇHD’nin çağrısıyla 43 De-mokratik Kitle Örgütleri (DKÖ) birarayagelerek Nuriye Semih Dayanışmasıoluşturdu. KESK Şb. Plt. bu dayanış-manın bileşeniydi, toplantılara ilk üçay düzenli katıldı.

KESK adına toplantıya katılanarkadaş KEC geleneğinden gelen bi-risiydi, fakat yürütmeyi devredinceKESK adına hiçbir şube, toplantılaradefalarca çağırmamıza rağmen ka-tılmadı.

NuSe dayanışmasının öznesi direnendevrimci kamu emekçileriydi. İlk top-lantıdan itibaren sunduğumuz tüm öne-

riler kabul gördü. Eylemlerinbizzat örgütleyicisi olduk.AG’nin 137. gününde 23 Tem-muz’da Ankara’ya gitme ka-rarı aldık.

Emniyet ve Ankara Vali-liği bir gün önceden yasak kararınıaçıkladı. Toplanma yerimiz olan Ka-dıköy Belediyesi önüne geldiğimizdearaçlarımız bağlandı ve polis tara-fından şöyle bir anons duyduk: “An-kara’ya bireysel ve toplu gidişler ya-saklanmıştır”. 70 kişilik bir grup 1 sa-atlik oturma eylemi yaptık, açıklamamızgideceğimiz yönündeydi. Oturma ey-leminin içerisinde 30 tane direnişçikamu emekçisi vardı.

Her koşulda Ankara’ya gideceğizdiyerek gruplar halinde yola çıktık. An-kara’da akşama kadar polis saldırı-sına maruz kaldık. 84 kişi gözaltınaalındı. Aralarında pek çok kamuemekçisi vardı. Çoğu 1 gün sonrabırakılırken 15 kişi 6 gün TEM’dekaldı. Bunlardan 5’i Yüksel direnişidestekçisi, 1’i ise İstanbul direnişçisikamu emekçisiydi.

PEKİ KESK BU SÜREÇTE NEYAPTI?

KESK G.M. seçimleri 4-5 Temmuz2017’de yapıldı. Genel Kurul’da KEColarak tüm sendikal anlayışlarla ortak-laşılarak önergeler sunuldu ve kararabağlandı. Bu önergeler, KESK’in acilolarak NuSe için girişimlerde bulun-ması, talepleri sahiplenici eylemler,hapishane ziyaretleri ve direnişlerisahiplenmesiydi. KEC delegesininönerisi de bu şekildeydi. KürsüdenKESK’in tutumu teşhir edildi. Yeniseçilen MYK ilk toplantısında öneri-leri karar altına alıp takvimleyeceğiniaçıkladı.

Yeni MYK 10-15 gün içinde toplantıyaptı. Yine KEC tarafından 23 Temmuzeylemine dair Türkiye genelinde kararalınması istendi. Yapılan demokratikbaskılar sonucu eyleme bölgesel olarakkatılma kararı çıktı. KESK MYK’sıkarşılama komitesinde olmasına rağ-men eylem günü toplanma yeri olanGüvenpark’a geç geldi, saldırıları birbütün olarak göğüsleyemedi.

İstanbul’dan gelen KEC’lilerin akşam18.00 açıklamasını KESK’in yapması

isteği “yapamayız” denilerek redde-dildi. Akşam açıklaması çoğunluğunukamu emekçilerinin oluşturduğu birkitle tarafından yapıldı. Gözaltındakikamu emekçileri tüm ısrara rağmensahiplenilemedi, sadece İstanbul’dabizim irademizle gözaltındaki kamuemekçileri için Taksim’de Şb. Plt.olarak açıklama yapıldı.

Ankara’ya gelen eylem yasaklarınınbenzeri İstanbul’a geldi Ağustos ayında.Öncelikli yasaklı alan Bakırköy oldu.Çünkü Bakırköy düşmanın gözünde veKESK yöneticilerine de ifade ettiklerigibi KEC’lilerin alanı olarak görülüyordu.Yasağın kapsamı NuSe fotoğrafları, slo-ganları ve onlar için yaptığımız konuş-malardı. 20 Şubat’tan bu yana tüm di-renişlerden bahsediyorduk ve Yükseldirenişine; hem direnişleri başlatmasıhem de açlık grevinin özel önemindenkaynaklı sıklıkla vurgu yapıyorduk.

Polisin bu tebligatına biz direnişçileruymadık tabi, devreye KESK Şb. Plt.girdi. Direnişçilerle yaptığı toplantıda“akıllı olmak”, “korkuyorum diyen birkişi bile varsa bu bizim için önemlidir”,“direnişin kazanılmasının garantisiniverebilir misiniz?” “kahraman yarat-mak istemiyoruz” şeklindeki gerekçelerledirenişçilerin iradesi dışında cumartesigünkü eyleme dair akla zarar bir kararaldı. Alana yönelik polisin tutumunu“kınayan” ağza siyah bant takma vesiyah pankartla oturma kararıydı bu.

KESK Şb. Plt. diyebiliriz ki dire-nişçilerin iradesini fiili olarak ilk ogün kırdı. O güne kadar alana hiç gel-memiş birçok yönetici, o gün alanı dol-durdu. Direnişçilerin büyük kısmıalanı terk ettik. Direnişçilerin ortakiradesiyle “alanımıza tek bir müda-haleye izin vermeyeceğiz, geri adımatmayacağız” diyerek çarşambayakadar fotoğraflar, sloganlar ve ko-nuşmalardan tek bir taviz vermedenalana dair baskıyı püskürttük, geriadım atılmadı, alana polis saldıra-madı.

Elbette KESK bu eylem biçimiyletarihe geçti. Çünkü polisin daha en

KESK’in Habersiz İptal Ettiği Eylemden Sonra Direnişçiler

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir12

Page 13: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

ufak bir saldırısı yokken resimlerikaldırdı, devlet “sus” dedi, “susmuş”oldu. OHAL koşullarında kitlelerinönünü açmak iddiasıyla seçilenler,kitlenin en gerisinde kalarak KESKtarihine kara bir leke olarak geçmişoldu.

Nuriye ve Semih’in tüm mahkeme-lerine İstanbul direnişçileri katılım gös-terdi. KESK MYK’sı ile bu konuda de-falarca görüşüldü, mahkemelere Türkiyegenelinde çağrı yapılması istendi. Çağrılarbölgesel kaldı, en son mahkemeye, bas-kılarımızla MYK’ların önemli kısmıkatıldı. KESK MYK’sı ile İstanbul’dakidevrimci kamu emekçileri olarak 4 kez,1 kez de İstanbul direnişçileri olarakmerkezi direniş kararı alması, direnişlerinsahiplenilmesi ve Nuriye ile Semih’insahiplenilmesi yönünde görüşüldü. Gö-rüşmeler sonuçsuz kaldı , bunun üze-rine 24 Kasım’da İstanbul’dan gelenKEC’lilerin öncülüğünde KESK’teoturma eylemi başlamış oldu. Halensüren bir eylem var çünkü KESKhalen bir karar almış değil. Üstelikpervasızca “sonsuza kadar da otur-sanız almayacağım” diyor.

Bu süreçte tüm önerilere kulak tı-kayan KESK, İstanbul’daki direnişinduyurusunu bir gün bile yapmadı,içe dönük broşür, afiş gibi döküman-ları hazırlamadı. Direnişi adeta yoksaydı. Direniş uzun zamandır devamettiği, az da olsa basında yer aldığı vesosyal medya paylaşımlarından kaynaklıTürkiye genelindeki KESK’lileringündemine girdi. KESK’liler de ken-disine İstanbul direnişi sorulduğundaher seferinde direniyoruz diyerek sa-hiplendi. Yani KESK bunu söylediğiher seferinde yalan söylemiş oldu.Çünkü bir sendikanın ‘direniyorum’ di-yebilmesi için merkezi bir direniş ka-rarının olması gerekir. Bir ilde direnmeksadece o ildeki kişilerin iradesidir.Üstelik her seferinde direnişe destekdeğil köstek olmuştur.

Ankara’da tüm eylemlerini polisicazetiyle yapan KESK’in, Aralık ayında“OHAL Değil Demokrasi” başlığıylayapacağını duyurduğu mitingler faşizmeyakışır bir şekilde OHAL gerekçesiyleyasaklandı. KESK, devrimcilerin kur-duğu fiili-meşru geleneği olan, ya-

saklara rağmen sokağa çıkan bir sen-dikadır. 4-5 Mart direnişi, 28-29 Mart4+4+4 eylemi, sayısız grev kararı KESKaçısından tarihidir. KESK bu süreçteOHAL’in ilan edildiği 2016 Aralık’ındavaliliğin yasak kararıyla iptal ettiği An-kara yürüyüşüyle kendini bitiren, çü-rümesini hızlandıran kararı almıştı. Heryasakta geri adım atması faşizmekarşı demokrasi mücadelesine zararverdi, devrimcileri düşmanın karşı-sında yalıttı. O açıdan KESK yönetimisadece kamu emekçileri karşısındadeğil açık faşizmi yaşayan tüm halknezdinde suçludur!

Yasaklara uyan KESK, İzmir’de ya-pacağı mitingin yasaklanmasına karşıvermiş olduğu tavırla kendini bir kezdaha ortaya koydu. Yasaklanan İzmirmitingini iptal ettiğini valiyle yaptıklarıgörüşmede çektirdiği ”dostane” birpozla taçlandırarak duyurdu. Bu ka-darı fazla dedirten olaylara her gün ye-nisini eklemesi en başta şehitlerine son-rasında tutsaklarına ve bu uğurda bedelödeyen tüm kamu emekçilerine saygı-sızlığının göstergesidir.

Hiçbir büyükşehirde miting yapa-mayan KESK, İstanbul Bakırköy’de14 Ocak’ta miting yapabildi. İstenenpek çok alan verilmedi. Sadece Ba-kırköy alanı verildi. Direnişçileriniradesi ve emeğiyle kazanılmış bualanda KESK direnenlerin konuşmatalebini “Ne konuşacağınızı bilmiyo-ruz” diyerek reddetti. Bu duruma çoköfkelenen direnişçiler ilk toplantılarındaKESK imzasını pankarttan kaldırmakistemişler; fakat daha sonra yapılangeniş katılımlı toplantıda KESK’in di-renişe dair genel tutumunu teşhir edenbir deklarasyon yayımlamayı ve onuuyarmayı uygun buldular.

KEC’liler olarak buna karşı çıktık;fakat bütünlüklü bir karar alınması içinyola beraber devam edildi. Uzun za-mandır yapılmak istenen OHAL ko-misyonunu teşhir eden eylem kararı 5Şubat için alındı. KESK bu karardaortaklaşmadı. Pankartta imza “Di-renen KESK’li Kamu Emekçileri”oldu. Ankara’da çok sert bir saldırıyamaruz kaldık. Bir arkadaşımızınayağı ezildi, birimizin kaburga ke-mikleri çatladı, birimizin ise kolu kı-rıldı. KESK avukat dahi göndermedi.

Akşam gözaltından çıktığımızda TümBel-Sen’de sosyal medya üzerindenKESK’in bu tutumunu teşhir ettik, mü-cadeleye çağırdık ve okuyamadığımızaçıklamayı okuduk.

Mart, Nisan, Mayıs ayları kendi ru-tinliğinde ilerlerken alınan seçim kararıülke gündemini harekete geçirdi. Ba-kırköy geçen sene referandumda da par-tilerin kullandığı bir alandı, bizim açı-mızdan da iyi olmuştu. Fakat 8 Nisan’dasaldırıya uğramıştık ve alan sadecebize yasaklanmıştı. 16 arkadaşımızişkenceyle gözaltına alındı, kararlılı-ğımız, ısrarımız ve kamu emekçilerininsahiplenmesiyle arkadaşlarımız gelenekadar hem Bakırköy hem Kadıköy’deoturmamız sonucu saldırı püskürtül-dü, yasak kalkmıştı.

Ama bu sefer alanımıza çok yoğunve sistematik bir saldırı olacağı kesindi.Alanda stand kuran tüm partiler seçimçalışmalarını AKP’nin “sessizlik poli-tikası”na uygun yapma kararı almıştı.Bu kararı tanımayan bir tek direnişçilerdi.Bizzat AKP standından telefonlarla po-lisler alana çağrıldı. Polis, slogan ata-mayacağımızı, müzik yayını yapama-yacağımızı söyledi, bunu tanımayaca-ğımızı ifade ettik. 1 Haziran cumartesigünü ise polis, alanı abluka altına al-mıştı. Bakırköy kaymakamının biryazısı olduğunu söyledi, oturduk veişkenceyle alındık. İşkence araçta dadevam etti. İlk ekipten sonra alanagelen ikinci ekip de gözaltına alındı.Vatan emniyetine götürüldük, akşambırakıldık.

Bırakıldıktan sonra alana gidip açık-lama yapacağımızı duyurduk. KESKyöneticileriyle aramızda telefon trafiğiyaşandı, alanda polisin deyim yerindeyse“çıt” çıkarsak gözaltı yapacaklarını be-lirttiler. Alana döndüğümüzde Şb. Plt.dönem yürütmesi kendilerinin o gün-lük eyleminin bittiğini üyelere söyledi.Bunu direnenlerin iradesinin belir-leyeceğini söyledik ve açıklamamızıyaptık. Polisle yapılan pazarlığa uy-mamıştık ve KESK yöneticileri budurumdan oldukça “rahatsız” oldular.Alana gün içerisinde gelen pek çoküyeyi, polisin gözaltı tehdidiyle gerigönderseler de bu durumu kabul etmeyenüyelerin katılımıyla yapılan açıklama

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

113Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 14: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

gayet iyiydi. Pazartesi tekrar alana ge-leceğimizi ifade ettik.

4 Haziran günü abluka sadece Ba-kırköy’e değil Kadıköy’e de sıçradı.KESK yöneticileri, CHP milletvekiliAli Şeker ile birlikte Bakırköy kayma-kamıyla görüşmeye gitti. Eylem öncesiasla görüşme yapılmaz; bu değerle-rimize, tarzımıza aykırıdır fakatKESK bir “yenilik” daha gerçekleş-tirmiş oldu. Alana dönüldüğünde AliŞeker emrin kaymakamla ilgili olmadı-ğını bizzat İçişleri Bakanlığı’ndan gel-diğini söyledi. KESK yöneticileri durumudeğerlendirelim diyerek bizi yakınlardakisendikaya götürmek istedi, reddettik vebu arada Kadıköy’e saldırı oldu, 9 kişialındı.

Oturduk, sloganlarımızı attık ve polissaldırdı. Yine Vatan’a götürüldük. Ba-kırköy’den alınanlara 7 gün gözaltıkararı verildiği söylendi; fakat Kadıköyekibiyle beraber 3 gün kaldık. 3 günboyunca susuz şekersiz açlık greviyaptık, irademizi kırmaya çalıştılar.8 Haziran’da ise direniş alanlarımızdanKartal meydanındaydık. Burada da göz-altına alındık. 1 gün sonra savcılığa çı-karıldık her gözaltından sonra savcılığaçıkarıldık hatta hakimlikten serbest kal-dık. Gözaltından sonra arkamızdanneler yapıldığını öğrendik. Çok öfke-liydik.

KESK, alan eylemlerini tam anla-mıyla budamıştı. Sendikaların önündenyürüyerek alana gelme ve açıklama bi-çimine dönüşmüş eylemler yapılmıştı.Direnişçiler olarak biraraya geldik vetoplantılarda KEC her koşulda alanlarasaatinde çıkalım önerisini getirdi. Bunakarşılık oy birliğiyle bu biçimin uygu-lanması kararlaştırıldı. Genel iradeyesaygı duyduğumuzu belirttik; amaKESK’in bunu da yerli yerinde yap-mayacağını ifade ettik. Kırmızı çizgile-rimizi kalın hatlarla çizdik. Polis OHAL,KHK, AKP kelimelerini yasaklıyor;pankartsız, slogansız açıklama yapa-

bilirsiniz diyordu. Bunlardan aslavazgeçmeyeceğimiz ifade edildi.

11 Haziran’da Bakırköy ilçe olaraktüm KESK eylemleri yasaklanmıştı. Polis,teyakkuza geçmişti. Alana doğru olancadde TOMA’lar, akreplerle tutulmuştu.Halk şaşkınca etrafına bakıyor ve hızlauzaklaşmaya çalışıyordu. Bakırköy 1Mayıs’ı yaşıyordu. Polis sabahtan iti-baren meydana giriş çıkışlarda GBTyapmaya başladı. Banklarda oturanları“Eyleme geldiniz değil mi gözaltına ala-cağım sizi” diyerek tehdit etti. Bizi sen-dikanın önünden çıkarmayacağını söy-leyen polisin karşısında KESK yöneticileribiz KEC’lilerin yanılmadığı gibi polisinsöylediği her şeyi kabul eden bir tutumladavrandı. Öyle ki polisin önlükleri ya-saklayacağını düşünerek önden tedbiralmışlar ve 69 haftadır giyilen önlükleryerine Eğitim Sen önlükleri giymişlerdi.Yasaklanan her şeye karşı duran biz-lerin üzerinde önlüklerin olması bun-dandır.

Polisin karşısında çaresizlikle herşeyi pazarlık malzemesi yapan yöneticilerpolisin pankartınızı açamazsınız deme-siyle kısa bir şaşkınlık geçirdiler. Bizirade gösterip açtık, açıklama yaptık,sloganlarımızı attık. Pankarttaki slogantakdire şayandı. OHAL, KHK, AKPyasaklı kelimeler olduğu için yöneti-ciler iş talebimizi ifade eden hiçbirsloganı kullanmamışlardı. Açınca hepberaber şaşırdık. Pankartta “HaklıyızKazanacağız” yazıyordu.

Polis eylem bittiğinde ozalitimiziyırttı ve bizi gözaltına almaya çalıştı.Tabi pankart namustur vermeyiz. Ara-mızda yaşanan arbededen sonra eylembitti. Kadıköy ise tam bir rezillikti.OHAL, KHK, AKP kelimeleri geç-meksizin slogan atılmadan, pankartaçılmadan eylem yapıldı, direnişçilereyöneticiler tarafından söz verilmedi.14 Haziran’da ise tüm hatlarımızla Ka-dıköy’e yüklendik.

Eylem, polisin icazetine uyanKESK yöneticilerinin iradesini tanı-mayan devrimci direnişçilerinin iradekoymasıyla pankart, slogan, önlük,KHK, AKP, OHAL kelimelerinin ta-mamı kullanılarak, polisin işkencesiteşhir edilerek yapıldı. Yöneticilerintutumu korkunçtu, çürümenin geldiği

boyut o güne dair yapılan video çekim-lerinden izlenilip anlaşılabilir. Eylemdensonra sendikada soluklanan direnişçilerve destekçiler rahat bir uyku uyuyacak-larını söyledi. Zira bu direniş sadeceiş, ekmek mücadelesi değil onur mü-cadelesiydi. Onurumuzu çiğnemelerineizin vermedik.

16 Haziran’da ise Kartal meydanındaeylem yapıldı. Açıklama bitirilirken kısabir itiş-kakış olsa da eylem gözaltısıznoktalandı. Cumartesi ise yine Kadıköymeydanındaydık. Direnişe desteğe gelenliseli öğrencilerimizin çağrısı vardı. 1hafta önce Kadıköy’de yoğun işkenceyemaruz kalan çocuklarımız, o gün yanı-mızdaydılar. Abluka büyüktü ve ağzımızıaçamadan işkenceyle 27 kişi tekrar göz-altına alındık. Yine Vatan’a götürüldük.Araçta 1 hafta önce kolu ve kafasıkırılan çocukların deyim yerindeyseüzerinde tepindiler. Kadınlara çıplakarama dayatıldı, izin vermeyince kabadayağa maruz kaldık. Parmak izimizişkenceyle alındı. 3 gün yine susuzşekersiz açlık grevi yaptık.

Gözaltından çıktığımızda ise dışarıdakalanların KESK’le yaptığı tartışmalarve bunun düzeyini duyunca inanamadık.Artık yaşadıklarımız beynimizi dumurauğratıyordu. Belki yıllardır KESK’leideolojik mücadele edenler, KEC gele-neğinden gelenler açısından yeni değildi;ama en genel kitlede müthiş bir duygukırılması yaşandı. Tartışmaların düzeyininbu kadar düşebileceğini biz bile düşü-nemezdik, kimsenin sabrı, tahammülükalmadı.

Tartışmanın nedeni KESK’in, ey-lemleri seçim çalışmaları nedeniyleseçim sonrasına ertelediğini duyur-masıydı! İrademizi hiçe sayan bu durumukabul etmemiz imkansızdı. Toplantımızıyaptık, KESK’in bu tutumunu 23 Ha-ziran’da bir basın toplantısıyla teşhiretme kararı aldık ve iki hafta içinde ya-şananları toplantıda anlattık. KESKbu kararıyla 70 haftalık direnişimizihiçleştirmeye çalışmış ve iki haftadagözaltına verdiğimiz 90’a yakın kişinindirenme iradesini kırmaya çalışmış-tı.

Mücadelemiz seçimlere indirge-nemez diyerek 25 Haziran’da Bakır-köy’e çıktık ve bir kez daha “İşimizigeri alacağız” dedik. Evet, bu hem

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir14

Page 15: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

düşmana hem KESK’e verilmiş ta-rihsel bir cevaptı.

KESK Şb. Plt. ise 3 ay öncesindendillendirdiği, direnişi bir güne indirmeve Taksim’e çekme kararını 26 Haziran’daaldı. Üstelik toplantıya direnişçileri al-mak istemeyerek, tüm bu sürecin so-rumluluğunu bize yüklemeye çalışarakve bizi suçlayarak… KESK bu taktikledirenmeme kararını beyan etmiş oldu.Bir kısım direnişçi arkadaş KESK Şb.Plt. kararına uyacaklarını ifade etti. Bizise 25 Haziran’da yaptığımız çıkışla tav-rımızı belirlemiş olduk.

KESK üzerine çokça değerlendirmeyapıldı şimdiye kadar. Özellikle son ikiyıllık pratiği KESK yönetiminde hakimteslimiyetçi HDP anlayışı, tasfiyeci solunne noktalara savrulduğunu gözler önüneserdi.

Bu direniş KEC geleneğine sahipbiz direnen kamu emekçileri açısından,direnme iradesi gösteren herkesi kap-sayacak bir direniş yaratma nokta-sında önemliydi. Bunu A siyaseti, Bsiyasetiyle değil KESK çatısı altındayapmak isteyen 50-60 kişiyi birarayagetirdi. KESK’in direniş kararı almasıaçısından zorlayıcı olmaya çalıştı. KESKtarihinde uzun soluklu bir direniş yarattı.İlk çıkışımızda İstanbul’un örnek ol-masını istedik.

Anadolu’da direnmek isteyen her-

kese umut olmasını istedik. Ama busüreçte 1,5 yıl boyunca direndiğimizsadece devlet değildi. KESK yöneti-mine dair direnişimiz ve sol içerisin-deki tartışmalar, eylemimizi değer-sizleştirme çabaları bizi daha çokyordu. Biz KESK’in direnmeme kararıaldığı her gün kendini teşhir edeceğinidüşündük ve gelinen noktada içindenyaptığımız bu ideolojik mücadeleKESK’i sarstı. Devrimci kamu emek-çilerinin kanlarıyla sulanmış o kol-tuklarda bırakalım rahat oturmayıhiç oturmamalılar. İstanbul’da çev-remizdeki üyeler eskiden sadece bizegrup olarak, siyaseten KESK’i eleş-tirdiğimizi söyleyerek inanmazkenartık hepsi bu çürümüşlüğü net olarakgörüyordu.

Bizler KHK’lara, OHAL’e ve en te-melde faşizme karşı mücadelede Tür-kiye’nin pek çok noktasında direnişiyaratan devrimci kamu emekçileriyiz.Ankara, Malatya, Aydın, Düzce ve İs-tanbul’da direnişler KEC’lilerin iradesiylebaşladı ve sürdü. Yarattığımız ilkler say-makla bitmez. Biz; yeniye, ileriye doğruilkler yaratırken KESK’teki hakim an-layışlar; Kürt milliyetçileri, reformistve oportünistler maalesef kan ve canbedeliyle kurduğumuz örgütümüzügeriye götüren ilkleri bizlere yaşatmışoldular. Sınır tanımadılar.

Yıllar önce bir Eğitim-Sen Genel

Kurulu’nda kürsüye konuşmaya çıkantüm KEC’li öğretmenler olarak KESK’imücadeleye çağırırken “direnmeyençürür” demiştik. KESK’teki hakim an-layışlar artık bu noktayı da geçmiş du-rumdalar.

Önümüzdeki süreçte kendi irade-mizle yapacağımız direnişle yolumuzadevam edeceğiz. Ne 70 haftalık onurludirenişimizi KESK’in tasfiyeciliğineteslim edeceğiz ne de direnişten vazge-çeceğiz. OHAL ilanından bu yana fa-şizme karşı direnen yalnızca biz varızve emeği, onuru çalınan bütün emek-çilerin, KESK üyelerinin yüreği bi-zimle atıyor biliyoruz.

KESK’e hala işyerlerindeki yoğunbaskılara rağmen üye olan, onurunu sat-mayan 150 bin kamu emekçisi var; onlarbizim yoldaşımızdır. KESK tabanınınbizim yanımızda olduğunu biliyoruz.Sokağa çıkamasa da, yanımıza uğraya-masa da belki sosyal medyayı kullan-maktan korksa bile yanımızdalar.

Uzlaşmacı anlayış KESK’i yöne-temez hale gelmiştir ve gitmelidir.Önümüzdeki süreçte farklı biçimleritartışacağımız bir mücadele hattınınolacağını biliyoruz. Bunu hep birlikteöreceğiz. Sözün özü direnme iradesinikoyan herkesi alanlarımıza çağırıyo-ruz. Nitekim biz bitti demeden direnişbitmez!

Çorlu’da Yaşanan “TrenKazası” Değil, Katliamdır!Ölen 24 İnsanımızın veYaralıların Sorumlusu İseAKP’dir!

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde, 8 Tem-muz’da raydan çıkan bir trende 24 insa-nımız yaşamını yitirirken, 318 kişi iseyaralandı. Öncelikle tüm halkımızın başısağ olsun ve yaralılarımıza acil şifalardiliyoruz.

Yaşanan olay ile ilgili yapılan yazılıaçıklamalardan derlediklerimiz şu şekil-dedir;

Devrimci İşçi Hareketi: “... Ortadaölen, yaralanan, yakınlarından haber ala-mayan insanlar varken her zaman olduğugibi yayın yasağı getirildi. Öyle ya Er-doğan’ın bugün sarayda töreni var. Başka

bir gündem olmamalı… Tüm katliam-larınız gibi bunun hesabını da yazdıkalacak defterimize. Zulmünüzü, salta-natınızı saraylarınızla birlikte başınızayıkacağız.”

TAYAD’lı Aileler: “…Bu katliamıntek sorumlusu siyasi iktidar yani AKP’dir.Kendilerine rant sağlamak amacıyla iha-leleri verdikleri yandaş şirketler insanyaşamını hiçe sayarak katliama zeminhazırladılar... Bu acılarımızın elbet birhesabı olacak ama asıl olarak tüm hesabıhalk kendi adaleti ile görecek.”

Armutlu Halk Cephesi:“Bu kaçıncı ölmemiz?... 24 insanımız

öldü, 24 Ocağa ateş düştü. Yüzlercesiyaralandı. Elbette resmi açıklamalaragöre… Gerçek ölü sayısı ne? Bilmiyo-ruz… Halkımız sosyal medya üzerinden

yakınlarını arıyor. Ne ölenlerin, ne yara-lıların arasında adı geçmeyen onlarcainsandan bahsediliyor.

Bu bir kaza mı? Soma bir kaza mıydı?Hayır değil! Bir kaza değil! Kapitalizminkar hırsıdır yaşananların nedeni... Saraylarsaltanatlar yıkılır, zalimlerden, zorbalardanhesap sorulur, dökülen her kanın, alınanher canın bedeli ödetilir! Başta Erdoğanolmak üzere bütün katiller halkın adale-tiyle tanışır elbet!”

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

115Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 16: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

10 Temmuz2018 tarihli KESK

Genel Merkez açıkla-masında AKP faşizminin gerçekleş-tirdiği yeni ihraç saldırısı hakkındaşöyle deniliyor:

“... 15 Temmuz darbe girişimininikinci yıldönümüne bir hafta kala, 8Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gaze-te’de yayımlanan 701 sayılı KHK ilearalarında 60’a yakın KESK’linin deolduğu 18.632 kamu görevlisi dahasorgusuz, sualsiz, hukuksuz şekildeişinden ve aşından edildi.”

Peki Bu Yeni İhraç Saldırısı Kar-şısında KESK Yönetimi Ne Yapa-cak?

Faşizm sürekli saldırırken, KESK’in2 temel politikası olmuştur:

Aldatma ve oyalamaKamu emekçilerini ve halkı,

1990’lardan bu yana keskin söylemlerlealdatmış ve oyalamıştır. O nedenle 10Temmuz tarihli açıklamasının da birinandırıcılığı yoktur.

Aynı açıklama şöyle devam ediyor:“... İhraç edilen, açığa alınan tümüyelerimiz tekrar görevlerine dönenekadar dayanışmayı daha da büyüterekmücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz.”

İşte bu sözler, kelimenin tam anla-mıyla temelsiz ve safsatadan ibarettir.‘Safsata’; boş, asılsız, temelsiz söz de-mektir.

KESK yönetimi yeni ihraç saldırısıkarşısında, başlangıcından bu yanaKHK-ihraç saldırısı karşısında ne yap-tıysa yine onu yapacaktır. Yani önceyukarıdaki gibi “mücadele edeceğiz,karşı koyacağız, direneceğiz, ceğiz...cağız...” içeren tumturaklı açıklamalaryapacak, daha sonra yaptıkları bu açık-lamanın bile gereğini yapmayacaklardır.Yani, her zamanki gibi davranışları ri-yakar, açıklamaları safsata olacak...

Bunun böyle olmasının nedeni, re-formizmin yönetimindeki KESK’in“mücadele” tarzıdır. Bu ‘mücadeletarzı’nda faşizme karşı direnmekyoktur.

Bakın, KESK yönetimi ta-banın zorlamasıyla 1-2 Nisan2017 tarihinde Ankara’da İhraçlarKurultayı düzenlemek zorundakaldı. Dönemin KESK genel baş-kanı Lami Özgen bu kurultaydayaptığı konuşmada ihraçlarla ilgilişöyle diyordu:

“... 103 bin kamu emekçisi bu şe-kilde işlerinden, işyerlerinden süresizolarak uzaklaştırıldı. Bunlardan 3100kamu emekçisi konfederasyonumuzabağlı sendikalarımızın üyesidir. Ayrıca698 arkadaşımız da halen açıkta bu-lunmaktadır. (...) İhraç edilen arka-daşlarımız tekrar görevlerine dönün-ceye, OHAL kaldırılıncaya, kanun hük-münde kararnamelerle iş güvencesiniortadan kaldırmayı hedefleyen düzen-lemeler geri çekilinceye kadar kesintisizbir mücadele yürüteceğiz.” (KESK’inSesi-Özel Sayı-12 Haziran 2017Syf:10-12)

O günden bu güne bir yıl geçti,peki ne yaptılar? Bu sorunun cevabıkoca bir HİÇ’tir. Bu açıklamayı yapanAKP’nin “akil adamı” Lami Özgenise bırakın faşizme karşı direniş ör-gütlemeyi bedel ödememek için so-luğu yurtdışında alıp mülteciliği seç-ti.

Hiç kuşku yok ki bu kişisel birtercih olmasının ötesinde siyasal birtavırdır. Hak ve özgürlükler için direnişiseçmeyenler, zoru görünce yurtdışınakapak atıp mülteci olmaktan başka birşey düşünemiyorlar.

Lami Özgen’in geçen yıl yaptığıaçıklamaya dikkat ederseniz ihraç sal-dırısı karşısında “... kesintisiz bir mü-cadele yürüteceğiz” diyor. Ve son ihraçsaldırısına ilişkin KESK genel merke-zinin yaptığı son açıklamaya bakarsanızyine “mücadelemizi kesintisiz sürdü-receğiz” vurgusu yapıldığını görürsü-nüz. “Kesintisiz” deyip duruyorlar;ama ortada böyle bir mücadele yok!

Kesintisiz mücadele demek, Yük-sel Direnişi demektir. 600 günü deaşarak zaferine ilerleyen bir müca-

dele mevzisidirYüksel Direnişi.Tam da bu neden-le kesintisiz mü-cadele görmek is-teyenin Yüksel Direnişi’ne bakmasıgerekir.

Faşizmin ihraç saldırısına karşısüren Yüksel Direnişi’nin kesintisizliğinisağlayan, Yüksel Direnişçileri’nin herbirisinin direnme hakkını kuşanmışolmasıdır. Nuriye Gülmen’in ifadesiylesöylersek, “ezilmeyi reddedeni eze-bilecek güç yoktur.”

Direnme hakkını kuşanırsanızonu kimse sizden söküp alamaz. Veişte ancak o zaman mücadeleniz“kesintisiz” olur. Değilse, bol bol “ce-ğiz, cağız” dersiniz; ama söylemlerinizsafsata olmaktan öteye geçmez. Çünkükarşılığı yoktur. KESK genel merke-zinin ihraçlar karşısında yaptığı açık-lamaların da bir karşılığı yoktur. Çünküreformist KESK yönetimi, aklındanbedel ödemeyi, pratiğinden direnişiçıkartıp atmıştır. Böyle olduğu içindirki faşizmden icazet dilenmek dışındabaşka bir şey de yapamıyorlar. Ya-pamazlar.

KESK YÖNETİMİNİN,‘KESİNTİSİZ MÜCADE-

LE’DEN ANLADIĞI EYLEM KI-RICILIĞIDIR!

Faşizmden icazet dilenmek öylebir noktaya varmıştir ki, İstanbul’da70 hafta boyunca hem de KESK bayrağıaltında sürdürülen ihraç edilmiş üye-lerinin eylemini, polisle işbirliği içindetasfiye ederek sonlandırmışlardır. KESKyönetiminin “kesintisiz” mücadeledenanladığı işte budur.

KESK’in tasfiyeci yönetimi “ke-sintisiz mücadele” etmek istiyorsa, ön-

FAŞİZMİN SALDIRILARINA KARŞIKESK YÖNETİMİ DÜNDEN BUGÜNE

TASFİYECİ, RİYAKAR, UZLAŞMACI BİR POLİTİKA İZLEMİŞTİR!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir116

Page 17: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

celikle Yüksel Direnişi karşısındakigörmezden-bilmezden-duymazdan ge-len tavrının özeleştirisini vermelidir.Yüksel Direnişçileriyle faşizme karşıomuz omuza olmalıdır. Aksi takdirdesöylediklerinin hiçbir anlamı yoktur.

KESK’in reformist yönetimi önceihraç edilmiş üyelerinin 70 hafta bo-yunca sürdürdüğü eylemi tasfiye et-menin özeleştirisini verip ondan sonra“kesintisiz” mücadeleden bahsedebilir.Değilse direniş ve mücadele adınasöyledikleri her şey safsatadır.

DİRENME HAKKININ KUŞA-NILDIĞI YERDE TASFİYECİLİKHAYAT BULAMAZ!

Zaman, mekan ve direnişlerin biçimideğişmiştir; ama KESK’in reformistyönetiminin direnme hakkına karşıyaklaşımı değişmemiştir. Direnmehakkının kuşanıldığı yerde refor-mizm barınamaz. Direnme hakkınıntam karşısında yer alır. 2000-2007yılları arasında süren Büyük Direnişkarşısında da, Yüksel Direnişi karşısındada tavırları aynıdır.

Yüksel direnişçisi Nuriye Gülmen,Ankara’nın merkezinde Yüksel Cad-desi’ne tek başına çıkıp “İşimi geri is-tiyorum” diyerek direnme hakkını ku-şandığı 9 Kasım 2016’dan bu yana,Yüksel Direnişi direnme hakkının mev-zisi ve tarihsel bir örneği haline geldi.

KESK Yönetimi ise Nuriye Gülmenşahsında Yüksel Direnişi’ne “Siz kim-siniz, sizi tanımıyoruz” demiştir.

Tanımadıkları aslında direnme hak-kıdır. Öyle düzen içi, öyle icazet di-lencisi durumundadırlar ki direnmehakkının ne ve nasıl somutlandığınınbile farkında olamayacak kadar cahil-dirler.

Ve bu da KESK yönetimi “yeni”bir durum değildir.

Örneğin, 2004 yılında KESK GenelBaşkanı olan Sami Evren, AKP’ninemekçilere yönelik saldırısı karşısındasık sık direnme hakkından söz ediyor-du.

“... KESK Genel Başkanı Sami Ev-ren, Kamu Yönetimi Temel KanunuTasarısı’na karşı düzenlenen eylemlerdeyaptığı konuşmalarda, açıklamalarındasık sık, “direnme hakkını sonuna kadarkullanacaklarını” dile getiriyor. Doğ-

rudur, memurlar, bütün emekçiler di-renme hakkını kullanmalı. Ancak KESKhangi güçle, nasıl direnecek? Sendi-kaları bugünkü duruma getiren anlayış,nasıl bir direniş gösterebilir?..” (Ek-mek ve Adalet Sayı:100)

Aynı sorumuz bugün de geçerlidir:KESK’i reformizmine mahkum edenanlayış, nasıl bir “kesintisiz müca-dele” verebilir?

VEREMEZ! Nitekim ne dün nede bugün böyle bir şey mümkün ola-mamaktadır. Bunun nedeni KESK yö-netiminin direnme hakkını eş deyişlebedel ödemeyi göze alamayan tasfi-yeciliğidir. Zoru görünce faşizmdenicazet dilenen, polisle karşılaşıncaüyelerinin 70 haftalık eylemini biti-ren, genel başkan düzeyinde faşizmekarşı mücadeleyi değil mülteciliğiseçen bir anlayıştır bu.

Direnişi değil direniş kaçkınlığınıseçen bu anlayış, dün Büyük Direnişkarşısında ne yaptıysa bugün Yükseldirenişi karşısında da aynı şeyi yap-maktadır.

“... Direnmek bir anlayış sorunudur,haksızlığa ve zulme, sömürüye karşıolmaktır. Evren, direnme hakkındanne anlamaktadır, nasıl bir direnmehakkından söz etmektedir? Örneğin,200’den fazla TAYAD’lı gözaltına alındı,polisin yasadışılığı tartışmasız olanbu terörü karşısında Evren ve KESKnerededir, neden hiçbir tepkisi olmamış,direnme hakkından söz etmemiştir?

Direnme hakkını savunan, böylebir durum karşısında “Biz de TA-YAD’LIYIZ” diyebilmelidir. Direnmeanlayışı budur, haksızlığa, saldırıyamaruz kalanın kendisi olduğunu dü-şünür ve direnişe omuz verir. AmaKESK böyle yapmıyor. Riskli alan ola-rak görülen F tiplerinden, direniştenuzak duruyor, bu ülkede yaşanan ve107 ölümle bir anıt haline gelen birgerçeği görmezden gelmeye çalışıyor...”(age)

Dün sormuştuk, faşizmin saldırılarıkarşısında KESK nerede diye. Bugünsorumuzu yineliyoruz: Yüksel Dire-nişçileri’ne yönelik günde iki kezgerçekleşen saldırı ve işkence karşı-sında KESK yönetimi nerededir?

Neden hiçbir tepkisi olmamış, di-renme hakkından söz etmemiştir? Fa-

şizme karşı “kesintisiz mücadaleyi”savunan böyle bir durum karşısında“Biz de Yüksel Direnişçisiyiz” diye-bilmelidir. Direnme anlayışı budur,haksızlığa, saldırıya maruz kalanınkendisi olduğunu düşünür ve direnişeomuz verir. Oysa KESK yönetimi di-renişin tam karşısında yer alıyor.

Faşizme karşı haklarını alana kadar“kesintisiz mücadele” onların eylemidirve 9 Kasım 2016’dan bu yana bir tekgün bile direnişe ara vermemenin onu-ruyla direnme hakkını kullanmaya de-vam ediyorlar.

Sonuç olarak;1- KESK yönetimi, faşizm karşı-

sında, kamu emekçilerini ve halkı sü-rekli aldatmış ve oyalamıştır.

2- Yüksel Direnişçileri aslındaKESK’in yapması gerekeni yapmak-tadır. Konfederasyonun görevlerini,tarihsel ve siyasal haklılığına inananbir avuç KEC’li yerine getirmekte-dir.

3- KESK, 600 günü aşkın süredirasla kendi pratiğine dönüp bakmamış,özeleştiri yapmamıştır. Aksine kendisorumluluklarını hatırlamak yerine;kendilerinin yapmaya cüret edeme-diği, edemeyeceği bir direniş karşı-sında düşmanca tavır almaya devamediyor. Binalarını bile kendi üyelerinekapatıyor, polis çağırabiliyor.

4- OHAL karşısında Türkiyehalklarına barikat olan böylesinegörkemli bir direnişi yok saymaya,bitirmeye çalışıyor. Çünkü orada saf-sata yok, faşizme karşı direniş var.

KESK yönetiminin faşizme karşıdirenme anlayışına ve pratiğine sahipolmadığı halde keskin açıklamalar yap-ma tavrı riyakarcadır. Halkı ve kamuemekçilerini açıkça aldatmaktır.

5- İhraç edilen bütün kamu emek-çilerinin yüzlerini dönecekleri yer, di-reniş kaçkını KESK yönetimi değil,Yüksel Direnişi’dir. Yüksel Direnişi,halklarımızın yüzakı, faşizme karşı di-reniş ve onur cephesidir.

Tüm ihraç kamu emekçilerini, hak-ları ve emeği çalınan, faşizme karşıolan herkesi, tüm halkımızı, YükselDirenişi’ni büyütmeye çağırıyoruz.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

117Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 18: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

24 Haziran seçimlerinden zaferle(!) çıkan AKP iktidarı;başlattığı Yüksel direnişiyle halka umudu taşıyan NuriyeGülmen’i gözaltına aldı.

Nuriye Gülmen Esenboğa Havalanı’ndan çıkarkenhakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle gözaltınaalındı.Yaşanan bu gözaltının AKP’nin talimatıyla olduğuüstü örtülemeyecek kadar açıktır.

Komployla gözaltına alınan Nuriye Gülmen’in, avu-katlarından önce Anadolu Ajansı bu haberi öğrenmiş veyayınlamıştır.

Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işindenatılan Akademisyen Nuriye Gülmen, 9 Kasım 2016 günüAnkara Yüksel Caddesi’nde “İşimi Geri İstiyorum”eylemi başlattı. Daha sonra Semih Özakça ve diğerKEC’lilerin katılımıyla kitleselleşen direniş açlık grevinedönüştü.

324 gün boyunca sürdürdüğü açlık grevi nedeniyle,Nuriye Gülmen hala sağlık sorunları yaşamaktadır. Bunarağmen polis, durumunu bilerekgözaltında işkence yapmıştır. Onur-suz üst araması, parmak izi vb.gerekçelerle saldırıp ters kelepçetakmıştır.

Çünkü;Nuriye Gülmen’in kişiliğinde

saldırılan, teslim alınmaya çalı-şılan direniştir. AKP iktidarı 9Kasım 2016’da Nuriye Gül-men’in tek başına başlattığı Yük-sel Direnişi’ni bitiremedi. Fa-şizmin tüm saldırı, baskı, gözaltı,tutuklamalarına rağmen direniş büyüdü. Direnişintohumu tüm ülkeye, tüm dünyaya yayıldı.

Nuriye işinden atılan taşeron işçinin, KHK ile iştenatılan kamu emekçilerinin umudu oldu. Kendi ifadesiyle“Bir gecede, keyfi bir şekilde binlerce kamu emekçisininişinden atılamayacağını” gösterdi.

O faşizme karşı direnmek gerektiğini, direnilebi-leceğini gösterdiği için AKP faşizminin hedefindedir.

Gözaltına alındığında “Nuriye solmuş umutlarımızacan oldu, kurumuş topraklarımıza su, gülüşü güneşimizoldu. Korkmanız doğaldır, titreyin onun karşısında!”diyor halkımız.

Faşizm tüm saldırılarına, baskılarına rağmen Anadolutopraklarında hala direnenler var, hala direniş var.Direnişin olduğu yerde umut da vardır. AKP faşizmi buumudu yok etmek istiyor.

Çünkü;AKP faşizmi OHAL’le dikensiz gül bahçesi yaratmak

istiyordu. Yüksel Direnişi AKP’nin planlarını bozdu. Yüz

binlerce kamu emekçisinin bir gecede işten atıldığı birsüreçte KESK ortada yoktu. KESK üyesi olan emekçilereyapılan saldırıyı uzaktan izlemekle yetindi, teslim oldu.

Nuriye “Tarih bize cevaplamamız gereken bir sorusoruyor. Teslim mi olacağız, yoksa direnecek miyiz?Bizden öncekiler gibi tarihin sayfalarına direnerek miyazılacağız? Gelecek kuşaklara onurlu bir miras mıbırakacağız?” dedi direnişe başlarken. Nuriye, gelecekkuşaklara onurlu bir miras bıraktığı için gözaltınaalındı.

Çünkü;Anadolu toprakları tarih boyunca nice direnişler, nice

savaşlar görmüştür. Kahramanlar kadar hainler de çıkmıştır.Ama hiçbir zaman teslim olmuş bir halk bulamamışlardır.Her süreçte kendi içerisinden direnenleri ve direnenlereöncülük edenleri çıkarmıştır. Nuriye Gülmen ve YükselDirenişçileri de bu sürecin ışığıdır. Bu ışığı söndürmek

istiyorlar.

AKP faşizmi OHAL’i kaldı-racağını ilan etti. Ama çıkardığıyasalarla OHAL’i yasallaştırdı. 24Haziran’ın hemen ardından baş-lattığı saldırının başka bir nedeniyoktur.

Düzen içi muhalefetle, sandık-tan çıkan oylarla faşizme karşımücadele edileceğini düşünenlerumutsuzluğu yayıyorlar.

Direnenler ise umudun türkü-sünü söylüyorlar. Direniş umut

yayıyor, direniş zaferin bizlerin ellerinde olduğunu gös-teriyor.

Direnenler için 24 Haziran öncesi veya sonrası diyebir şey söz konusu değil. Çünkü belirleyici olan direniştir.Direnişin olduğu yerde umut vardır, zafer vardır.

Çünkü;Yüksel Direnişi, faşizm ile Türkiye halkları arasına

barikat oldu!

Çünkü;DİRENİŞ SÜRÜYOR!Direniş faşizmle uzlaşanlara, pazarlık yapanlara,

teslim olanlara rağmen sürüyor, sürecek. Biz var oldukçada sürecek. Nuriye’ye, Alev’e direnen herkese saldırdılar,saldıracaklar. Ama hiçbir saldırı onları teslim alamayacak.Çünkü bu topraklarda umudu yok edemezler.

Çünkü: BİZ VARIZ! Biz de AKP faşizminin korkusunu bü-

yütmeye devam edeceğiz!

YÜZÜMÜZDE KOCAMAN GÜLÜŞÜMÜZ, AKLIMIZDA ÖZGÜRLÜK DÜŞÜMÜZ!YÜREĞİMİZDE HALKA OLAN SEVGİMİZ VE

HER DAİM HAVADADIR SOL YUMRUĞUMUZASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir118

Page 19: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

RAPOR EMPERYALİZMİN VEİŞBİRLİKÇİ TEKELLERİN AK-LANMASIDIR!

Raporda şöyle deniyor; “ITCU ra-poruna göre sendikal hakların en azihlal edildiği 13 ülkenin 11’inde par-lamenter rejim, diğer iki ülkenin birindebaşkanlık ve birinde de yarı başkanlıkrejimi uygulanıyor.”

Sendikal Hakların En Çok Korun-duğu/En az ihlal edilen ülkeler; Al-manya, Avusturya, Danimarka, Estonya,Finlandiya, Hollanda, İsveç, İtalya, İz-landa, Norveç, Slovakya, Uruguay,Fransa.

Bu ülkelerden 11’i parlamenter,biri (Fransa) yarı başkanlık, Uruguayise Başkanlık sistemiyle yönetiliyor-muş.

Çarpıtmaya bakın, inkara bakın!Bu ülkelerin birkaçı dışında hepsi Av-rupa emperyalistleridir. Raporun nasılbir çarpıtma, nasıl bir inkar olduğunurapordan alıntılar yaparak açmaya ça-lışalım.

Sendikal hakların en ağır ihlallerleyüzyüze olduğu 10 ülkenin sekizi Baş-kanlık sistemiyle yönetilen ülkelermiş.Bunların istisnası yani parlamenter sis-temle yönetilip de sendikal haklarınağır ihlal altında olduğu iki ülke Irakve Somali imiş. Diğer sekiz ülke iseşunlar; Burundi, Eritre, Güney Kore,Kuzey Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti,Sudan ve Suriye….

Şimdi böyle bir kıyaslama, böylebir rapor bilimsel olabilir mi? Böylebir kıyaslamadan yola çıkarak işçilerebaşkanlık zararlı, parlamenter sistemdaha yararlı denilebilir mi? İşçi sınıfınaihanet içinde olmayan bir sendikaböyle bir rapor düzenleyebilir mi?

Yukarıda sendikal hakların daha

iyi olduğu söylenen ülkelerle sendikalhakların daha kötü olduğu ülkelerinhangi sistemle yönetildiğinin ne ilgisivar?

Irak, Somali, Türkiye parlamentersistemle yönetilmemesine rağmen sen-dikal hakların çok kötü olması “istisna”mıdır? Almanya, Avusturya, Hollanda,İtalya, İsveç, Danimarka, Norveç…Bu ülkeler parlamenter sistemle yö-netildiği için mi sendikal haklardaha fazla?

Bu emperyalizmi aklamak değilsenedir? Sınıflar mücadelesini inkardeğilse, ihanet değilse nedir?

Böyle bir raporu sıradan düzenmantığıyla düşünen bir kafa hazırla-yamaz. Ancak sınıfına ihanet edenbir kafa hazırlayabilir.

Yukarıda sayılan emperyalist ül-kelerde burjuva demokratik haklarınasıl kazanılmıştır? Bu raporu hazır-layanlar bunu bilmezler mi? Ancakihanet içindeki, inkarcı bir kafa yapısıdüzene yaranmak için her türlü çar-pıtmayı yapabilir.

"... Ancak şu gerçeği tekrar tekrarhatırlatmak gerekir, burjuva demok-rasisine en saygılı davrananlar yalnızve yalnız Marksistlerdir. "Dünya pro-letaryası, burjuva demokrasisi hak-larını alabilmek için kan revan içindekalmıştır ve bu haklarını da elindetutabilmek için, tabii ki bütün gücüylesavaşacaktır." Sosyalistler burjuvayasallığını, burjuvazinin bozması üze-rine terk ederler. Engels'in "Öncesiz ateş edin mösyö burjuvazi" sözü.Marksislerin burjuva yasallığına say-gının açık belirtisidir. Bu nedenledevrimlerin objektif şartlarını, dev-

rimciler değil, baskı, cebir ve şiddetgetirmek suretiyle burjuvazi hazırlar..."(Bütün Yazılar, Mahir Çayan Sf 67)

İşçi sınıfının önderlerinin söylediğigibi, sendikal hakları elde etmek; ancakkan-revan içinde gerçekleşebilmiştir.Ve burjuvazinin kendi yasalarını dahiayaklar altına alması, baskı ve sömürüyüilk uygulayan burjuvazi karşısındaemekçiler her türlü meşru yolla hakve özgürlüklerini savunmuşlar ve sa-vunacaklardır.

Birincisi; raporda adı geçen Avrupaemperyalist ülkelerinde sendikal haklarparlamenter sistemler tarafından ve-rilmemiştir. Avrupa ülkeleri için 200yıla yakın kan-ter içinde yürütülen birişçi sınıfı mücadele tarihi vardır. Raporuhazırlayan inkarcılar bu tarihi yok sa-yıyorlar.

İkincisi; Avrupa emperyalist ül-kelerde sendikal haklar, sosyal haklaresas olarak Sovyet Devrimi’nden sonrakendi ülkelerindeki işçi sınıfının mü-cadelesini engellemek için, devrimkorkusundan vermek zorunda kaldıklarıhak ve özgürlüklerdir.

Üçüncüsü; rapor, emperyalist sö-mürü gerçeğinin üstünü örterek enbüyük çarpıtmayı ve ihaneti yapıyor.Eğer yukarıda sayılan Avrupa emper-yalist ülkelerinde gelir eşitsizliği dahaaz ise bunun nedeni bu devletlerinparlamenter ya da başkanlık sistemiyleyönetilmesinden değil, sendikal hak-ların, örgütlenme hakkının daha azolduğu, gelir düzeyindeki adaletsiz-liğin daha çok olduğu ülkeleri SÖ-MÜRMESİNDENDİR!

Raporda sendikal hakların en azolduğu ülkeler diye sayılanlar, emper-yalizmin yeni-sömürgesi ülkelerdir.Yeni-sömürge olmadan önce de tamya da yarı-sömürge olan ülkelerdir.

Bu ülkelerde işçi sınıfının geri ol-ması, demokrasi bilincinin, örgütlenmedüzeyinin geri olmasının, gelir adalet-sizliğinin en üst seviyede olmasınınnedeni emperyalist sömürüdür.

DİSK’in yayın organı olan DİSK-AR, 17 Şubat 2017’de bir rapor yayınladı.Başkanlık Sistemi mi Parlamenter Sistem mi İşçilere Zararlı Diye Araştıran DİSK yö-netimine ve rapora ilişkin geçen hafta yazımızın ilk bölümünü yayınlamıştık.

İlk bölümde özetle, düzeni ve işbirlikçi tekelci burjuvazinin meclisini meşrulaştıranbu rapor için, DİSK-AR’ın Raporu “Sınıf”a İhanet ve “Sınıf Mücadelesi”ninİnkarıdır dedik.

Yazımızın ikinci ve son bölümünü yayınlıyoruz.

DİSK-AR RAPORU: “Başkanlık İşçiye Zararlıdır”

BAŞKANLIK İŞÇİYE ZARARLI DAPATRON SENDİKACILIĞI, DÜZEN PARTİLERİNİN

ARKA BAHÇESİ OLMAK İŞÇİYE YARARLI MI? 2. Bölüm

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

119Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 20: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Emperyalistler kendi ülke halkla-rının refah düzeyini daha yüksek tuta-biliyorlarsa eğer, bunun en önemli ne-denlerinden birisi yeni sömürge ül-kelerden elde ettikleri sömürüdür.Eğer yeni sömürge ülkelerde gelir ada-letsizliği en üst seviyede ise bununnedeni başkanlık ya da parlamentersistem değil yeni-sömürge ülke halk-larının hem emperyalist tekeller hemde işbirlikçi oligarşiler tarafındançifte sömürülmesidir.

Dördüncüsü; devrim korkusudur.Bu raporu hazırlayan DİSK çok iyibilmektedir ki, 1990’lardaki karşı-dev-rimlerden sonra, parlamenter sistem-lerde işçi hakları daha iyi korunuyordedikleri Avrupa emperyalist ülkele-rinde, işçi hakları hızla gasp edilmeyebaşlanmıştır.

Avrupa emperyalist ülkelerindekiişçilerin 90’lara kadar sahip olduklarıhaklarla bugün sahip oldukları haklararasında kıyaslama bile yapılamaz.

Sendikal örgütlenmenin önündekien büyük engellerden birisi olan taşe-ronluk sistemi, Avrupa emperyalistülkelerin geliştirdiği bir sistemdir. Sos-yalist ülkelerdeki karşı-devrimlerdensonra bütün dünyaya ihraç eden deemperyalistlerdir. İstihdam Bürolarıadı altında köle pazarlarını yaratanAvrupa emperyalist devletleridir. Ki-ralık işçi sistemini bütün dünyayaihraç eden Avrupa emperyalist ülkele-ridir. Mezarda emeklilik diye karşıçıktığımız, emeklilik yaşını 67’ye kadarçıkaran da Avrupa emperyalist devlet-leridir. Kıdem tazminatının kaldırıl-masını isteyen Avrupa emperyalist te-kelleridir.

Hiçbir şey bilmiyorsanız Alman-ya’da 20 yıl önce çalışan bir işçi ilekonuşun. Bugün sahip olduğu haklarla20 yıl önce sahip olduğu hakları kar-şılaştırın. Bırakın emperyalist kuru-luşların verileriyle emperyalistleri ak-lamayı…

Dünya nüfusunun onda birine sahipolan emperyalist ülkeler, dünya gelir-lerinin %90’ından fazlasına sahip. Sizhangi gelir dağılımındaki adalettenbahsediyorsunuz? Sendikal haklarınen ağır ihlallere uğradığı ülkeler diye

saydıklarına bakın. Bu ülkeleri değer-lendirirken parlamenter sistemle mi,başkanlıkla mı yönetildiğine mi bakardevrimci olduğunu iddia eden bir sen-dika? Bu ülkelerin hepsi de emperya-lizmin iliğine kadar sömürdüğü ülke-lerdir. Yönetimi ister parlamenter olsunister başkanlık ne fark eder?

Irak, Somali, Suriye… Bu ülkelerebakınca emperyalist işgalleri görmeyip,emperyalistlerin bu ülkeleri ne hale ge-tirdiğini görmeyip, sendikal haklarınolmamasını başkanlık sistemine bağla-mak, alçakça bir çarpıtma emperya-lizmin kanlı yüzünü saklamak değilsenedir? 5 milyon Suriyeli vatanındanedilmiş, gömülecek mezar bulamıyor.

İster parlamenter sistemle yönetilsin,ister başkanlık sistemiyle, bütün yeni-sömürgelerin yönetim biçimi sömürgetipi faşizmdir. Asya’dan Afrika’ya,Latin Amerika’ya yeni-sömürgelerdedevrimci mücadelenin tasfiyesiyle bir-likte emekçilerin sahip oldukları haklaren geri noktaya gelmiştir.

Bunun nedeni bu ülkelerdeki yö-netimlerin başkanlık ya da parlamentersistem olması değil emperyalist tekel-lerdir. İşçi ücretlerinin en düşük olduğuHindistan’a, Malezya’ya, Çin’e, Fili-pinler’e, Tayvan’a bakın… Buralardahangi ülkenin tekelleri var?

HİÇBİR ŞEY BİLMİYORSA-NIZ ÜLKEMİZİN SON 70 YILINABAKIN! EMPERYALİZME BA-ĞIMLI BİR ÜLKEDE PARLA-MENTO, HALK İÇİN DEMOK-RASİ OLDUĞU ANLAMINA GEL-MEZ!

UTANMAZLIĞIN, ÇARPIT-MANIN BU KADARI ANCAK SI-NIFINA İHANETLE MÜMKÜN-DÜR!

“Türkiye’de sendikal hakların veişçi haklarının en geliştiği, en güçlüolduğu 1960-1980 dönemidir. Bu dö-nemde işçiler parlamento yoluyla daseslerini duyurabilmiş, etkili olabil-mişlerdir” diyor rapor… Binlerce şehitverilen sınıf mücadelesi tarihini heminkar ediyor, hem de çarpıtıyor veyalan söylüyor…

27 Mayıs 1960’da ordu içindekiKemalistler son bir çırpınışla Mendereshükümetine darbe yaparak parlamen-

toyu feshetmiştir.1965’te ABD, Kıbrıs sorunu ge-

rekçesiyle İnönü hükümetini düşürüpkendi yetiştirdiği Morisson Süleyman’ı(Demirel) iktidara getirdi.

1960’ların ikinci yarısından sonrayükselen devrimci mücadele karşısındaçaresiz kalan Demirel hükümetini 12Mart 71 darbesiyle indiren yine Ame-rikan emperyalizmidir.

1974’te Ecevit-Erbakan hüküme-tinin iktidar olması, 1977’de Ecevithükümetinin yıkılması, 1977-80’e kadariki Milliyetçi Cephe hükümetinin ku-rulması, Cumhurbaşkanı seçemeyenbir parlamento…

Bu mu parlamenter sistemin engüçlü olduğu dönemler? Tarihi ger-çekler bu kadar çarpıtılamaz. Busöylemler tam bir inkar ve ihanet-tir…

15-16 Haziran’ın yıldönümlerindeutanmadan çıkıp bir de koca kocalaflar edersiniz. 15-16 Haziran diren-işlerini, DGM boykotları, Faşist Terörekarşı kampanyalar bu raporun nere-sinde? 15-16 Haziran direnişine nedenolan, “DİSK’in çanına ot tıkayacağız”diyenler parlamenter sistemin bakanlarıdeğil miydi?

1 Mayıs katliamı, Maraş katliamı,Beyazıt katliamı, Çorum katliamı,Sivas katliamı, Gazi katliamı parla-menter sistemin olduğu ülkemizdeyapılmadı mı? 12 Eylül gelmedenTürkiye’nin 2/3’sinde sıkıyönetimvardı. Sıkıyönetim kararlarını par-lamento almadı mı? Patronlar için24 Ocak kararlarını alan parlamen-ter sistem değil miydi?

Bütün bunlara rağmen 1960-80yılları arasında sendikalaşmanın,örgütlenmenin, hak ve özgürlüklerinen geliştiği dönemdir. Bu doğru; an-cak bunun nedeni parlamenter re-jimin en güçlü olması değildir. Bunubugüne kadar burjuvazi dahil hiç kimseiddia etmemiştir. DİSK kime hizmetetmek için böyle bir rapor düzenli-yor?

Bu dönemlerde sendikal haklarınve işçi haklarının en geliştiği dönemolmasının nedeni bütün dünyadaki ula-sal-sosyal kurtuluş mücadelesinin enyüksek olduğu dönemler olmasıdır.Ülkemizde de bu yıllar oligarşinin tüm

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir220

Page 21: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

baskı ve terörüne rağmen, devrimcimücadelenin en yüksek seviyede olduğudönemlerdir.

Sendika yönetimlerinin tüm geri-liklerine rağmen grevlere, direnişlere,fabrika işgallerine doğrudan devrim-cilerin öncülük yapmasından dolayıişçi haklarının, sendikal hakların engeliştiği dönemdir o dönemler.

Bugün dahi ikiyüzlüce anılan 15-16 Haziran direnişini yaratanlar daDev-Gençliler’dir. DİSK yöneticileriTRT’den “Provokasyona gelmeyin,direnişi bitirin” diye direniş kırıcılığaçağrılar yaparken Dev-Gençliler’inönceliğinde işçiler fabrikaları işgaledip kazanana kadar direnişi sür-dürmüşlerdir.

DİSK-AR’ın raporunda 1960-80dönemlerinin devrimci mücadelesi yok.“Bu dönemde işçiler parlamento yo-luyla da seslerini duyurabilmişler”öyle diyor rapor. Meclise giren 5-10reformist, revizyonist milletvekiliylemi duyurdunuz sesinizi? Bu dönemlerdeyapılan binlerce işyerindeki grev, bin-lerce direniş, yüzlerce fabrika işgaliyok DİSK’in raporunda.

Bu Düşmanca Bir Çarpıtma, İha-net Değilse Nedir?

2007 yılından beri Kürt milliyetçileriaracılığıyla yine parlamentoda koltukedindiniz. Ufuk Uraslar, Levent Tü-zeller, Kürkçüler, Figen Yüksekdağlar...parlamentoya girip ne yaptı? 2007’deUfuk Uras parlamentoya girdiğindegazeteler TİP’ten sonra parlamentodailk sosyalist diye manşet attılar. Parla-mentoya kravatsız girmek dışında farklıne yaptı, işçi sınıfının hangi sorununugündeme getirdi, hangi direnişin önündeyürüdü?

Levent Tüzel emeği dilinden dü-şürmeyen EMEK Partisi adına parla-mentoya girdi. Emekçilere yapılanhangi saldırıların karşısında durdu?Hangi direnişlerin içinde, önünde yeraldı?

Ertuğrul Kürkçü döneği için gaze-teler “Kızıldere’den Parlamentoya”diye manşet attı. Parlamento’da hangikatliamın hesabını sordu? Bu samanlıkkaçkını, tek bir işçi direnişinde yeraldı mı?

“Komünist” Figen Yüksekdağ; par-

lamentoya girince işçi direnişlerinedestek vermeye koşmadı. Ayağınıntozuyla işçi düşmanı patronların ör-gütü TÜSİAD başkanıyla el sıkış-maya gitti.

8 Haziran 2015 seçimlerinde HDP80 milletvekili çıkarttı ve devrim yap-tıklarını ilan ettiler. Ne oldu HDP dev-rimi? Hapishanedeki tutuklu millet-vekillerine dahi sahip çıkmadılar, bugünseçim sonuçlarına bile itiraz edecekmecalleri kalmamıştır.

Bunların dışında, 80’den beri sen-dikalar da parlamentoya milletvekilivermektedir. Hatta denilebilir ki sendikabaşkanlığı milletvekili seçilmek içinsıçrama tahtası olarak kullanılmaktadır.DİSK’ten Rıdvan Budak, SülaymanÇelebi, Musa Çam, işçilerin sesini par-lamentoya taşıyacağız diye DSP’den,CHP’den, milletvekili oldular. 19 Aralıkkatliamı sırasında hükümette, RıdvanBudak’ın milletvekili seçildiği DSPvardır.

AKP’nin iktidar olduğu 16 yıl bo-yunca, CHP listelerinden parlamentoyabir sendikacı hep girmiştir. HDP liste-lerinden ise kendine ‘sosyalist-komü-nist’ diyen reformistler, dönek millet-vekili olarak girdi. İşçi haklarının ençok gasp edildiği bu dönemlerde bumilletvekilleri ne yaptılar? İşçilerinhangi sorunlarını gündeme getirdi-ler.

İşçi düşmanı, CHP’li belediye baş-kanlarının uşağı Kani Beko, DİSKGenel Başkanlığı sürecinde işçiler içinne yaptı da parlamentoya girince neyapacaktı? İşçi düşmanlığı yapmayadevam edecekti.

Raporun sonuç bölümünden birparagraf daha aktaralım;

“Bir dizi eksik ve aksayan yanınarağmen parlamenter rejim, başkanlıksistemine göre daha demokratik veişçi hakları açısından daha elverişlibir sistemdir” deniyor…

FAŞİZMİ AKLAMAK, GENELBAŞKANINI FAŞİZMİN KATLET-TİĞİ DİSK’İN İŞİ OLAMAZ.

BU RAPOR FAŞİZMİN KAT-LETTİĞİ DİSK BAŞKANI KE-MAL TÜRKLER’E DE İHANET-TİR!

“Eksik ve aksayan yanlarına rağmen

parlamenter sistem başkanlığa göredaha demokratik”miş. Faşizm yerine‘eksik ve aksayan yan’ deniyor. Aslındarapora göre ülkede faşizm yok. Faşizmkavramı reformizmin, oportünizminkelime haznesinden tamamen çıktı.“Tek adam rejimi” var. Aslında denilentam olarak şudur: Başkanlık rejimi”de demokratik ama “az” demokratik.Parlamenter sistem ise “demokratik”ama daha da demokratikleştirilerekgüçlendirilmeli.

Tekrar tekrar söylüyoruz, böyle birraporu ancak ve ancak düzende kendineyer arayan, kendini düzene kabul et-tirmeye çalışan dönekler hazırlayabi-lir.

Faşizmi ağızlarına bile almıyorlar.“Eksik-aksak”da olsa bu düzen mutlakademokratik… Hayır; ne yaparsanızyapın gerçekleri saklayamazsınız!

Siz düzene ne kadar yaranmayaçalışırsanız çalışın faşizmi aklayamaz-sanız. Faşizmin üzerini örtemezsiniz.Yeni-sömürge ülkeler emperyalizmve işbirlikçi tekellerin çifte sömürü-sünden dolayı sürekli bir ekonomik,siyasi ve sosyal kriz içindedirler. Bukrizlerini isteseler de çözemezler. Sizüstünü örtmeye çalıştığınız için, tarihsel,sınıfsal gerçekleri çarpıttığınız içingerçekler değişmez.

Sürekli ekonomik, siyasi, sosyalkrizin sonucu yönetememe krizidir.Öyle “eksik-aksak, az demokratik”gibi demagojilerle faşizm gerçeğinideğiştiremezsiniz.

Bizim gibi ülkelerde Avrupa em-peryalist ülkelerinde olduğu gibi burjuvademokratik yöntemleri uygulanamaz.Çünkü yeni-sömürgelerin kendi halkınınrefah düzeyini kısmen arttıracak sömürükaynakları yoktur. Zaten emperyalistve işbirlikçilerinin çifte sömürü altındainim inim inlemektedir halkımız. Bizimgibi yeni-sömürge bir ülkenin yönetimbiçimi; ister parlamenter sistem olsun,ister başkanlık, ister doğrudan cuntadanoluşan bir yönetim… hepsi de faşizm-dir.

Faşizmle yönetilen yeni-sömürgeülkelerin hepsi için geçerlidir; hiçbirhak, hatta hak kırıntısı bile kendiliğindenbahşedilmez. En demokratik, en temelhaklar için bile en büyük bedelleri

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

221Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 22: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

ödemeyi göze almada o hakların sahibiolamazsınız. Var olan haklarınızı dahikullanamazsınız.

İstediğiniz her yerde basın açıkla-ması yapmak izne tabi olmadan ser-besttir. Hadi polis saldırısını, gözaltınaalınmayı göze alamadan sokağa çıkıpbasın açıklaması yapabiliyorsanız ya-pın… Üniversitedeki görevinden ihraçedilen Nuriye Gülmen Ankara YükselCaddesinde bu hakkını kullanabilmesiiçin 17 gün boyunca her gün yerlerdesürüklenerek işkenceyle gözaltına alın-dıktan sonra kullanabildi.

Bugün böyle de, geçmişte daha mıfarklıydı? 1950, Demokrat Parti ikti-darından beri ülkemiz “Demokrasi pa-ketleri” açıklıyor. Çarpıtmadan, yalansöylemeden söyleyebilir misiniz; hangidönem demokrasi vardı?

“Demokrasiye geçiş” denilerek1946’da çok partili sisteme geçildi.Yeni-sömürgelerde “demokrasi” kav-ramı faşizmin maskesidir. Esası fa-şizme geçiştir çok partili dönemin baş-langıcı. 1946’da çok partili sistemegeçilir geçilmez yapılan ilk icraat;Türkiye Sosyalist Emekçisi ve KöylüPartisi ile Türkiye Sosyalist Partisininkapatılması olmuştur. Ne kadar soliçerikli yayın varsa kapatılmış yazarlarıhapse atılmıştır. İlericilerin kurmayaçalıştığı sendikal çalışmaya son verilipAmerikan sendikacılığının önü açıl-mıştır. Grev hakkı talebi parlamen-toda reddedilmiştir.

1950’de Demokrat Parti iktidarıylafaşizm yönetim biçimi halini almıştır.Amerika’da Mc. Carthy dönemi nasılyaşanmışsa Menderes’in DemokratPartisi de Küçük Amerika olarak Tür-kiye’nin Mc. Carthy dönemini yaşat-mıştır. “Komünizmle mücadele” adıaltında tutuklanmayan solcu, demokrattek bir aydın, yazar, şair, öğretim gö-revlisi kalmamış, sol içerikli yayınlarkapatılıp kitaplar yakılmıştır. Matbaalarbasılarak yakılmıştır. Bu mu parla-menter demokrasi?

1960’lı yılların başı kısmen ‘61Anayasası’nın tanıdığı demokratik hakve özgürlüklerle dernekler, sendikalarkurulmuş, haklar kullanılır hale gel-miştir. Ancak bu dönemin ikinci yarısıaynı zamanda ABD eliyle doğrudansivil faşist hareketin, komando kamp-

larının da örgütlendiği halka karşıkontgerilla yöntemlerin çoğalarakuygulandığı yıllardır. Ki, yeni sö-mürgelerde uygulanan politikalarınhiçbirisi ABD’den bağımsız değildir.

60’ların ilk yarısında ABD’de “zor”adayalı politikaları ikinci plana alıp“ilerleme için ittifak” adı altında bütünyeni-sömürgelerde halk kurtuluş sa-vaşlarını “ekonomik yardım”larla boğ-maya çalışmıştır. 60’ların ikinci yarı-sından sonra “Ulusal Güvenlik Dokrini”adı altında bütün yeni-sömürgelerdeparamiliter güçleri eğitip örgütleyerek,askeri cuntalar dönemini başlatmıştırdevrimci mücadeleleri engelleyebilmekiçin. Nitekim “demokrasi bize bolgeliyor” denilerek 12 Mart darbesio pek övdüğünüz parlamentolardandevrimcilerin idam kararları, katliamkararları çıkmıştır.

1970’ler dönemi faşist terörün, kat-liamların, sıkıyönetimlerin, halka karşıaçlık, yoksulluk, soygun kararlarınınbu dönemdeki hükümetlerce alındığıdönemdir. O güne kadar en çok aydı-nın, en çok sendikacının, en çok iş-çinin, en çok devrimcinin katledildiğidönemlerdir. Raporda utanmadan birde bu döneme “parlamenter rejiminen güçlü olduğu dönem” deniyor.

1980’li yılların başı zaten faşizminaçıktan hüküm sürdüğü cunta yılları.1983’ten itibaren parlamenter sistemetekrar geçildi. Yine bu da ABD’ninbütün yeni-sömürgeler için bir politi-kasıdır. “Project Democracy” (Demok-rasi Projesi) gereği cuntaların yerini -cuntalar kurumsallaştırılarak- sivil hü-kümetlere bıraktı. Cuntanın şefi KenanEvren Cumhurbaşkanı, Amerikan ye-tiştirmesi Turgut Özal da Başbakanyapıldı. Faşizm YÖK’üyle, DGM’siyle,MGK’sıyla, YHK’sıyla… yani tümkurumlarıyla parlamenter sistem tara-fından hüküm sürmeye devam etti.

80’lerde mi vardı demokrasi? Nezaman demokrasi oldu ülkemizde?1990’lı yıllar boyu katliamlar, kayıplar,işkenceler, köy yakmalar, köy boşalt-malar, hapishanelerdeki katliamlar yüz-lerle, binlerle ifade edildi. Kontgerilladevleti kavramı 90’lı yıllarda tamolarak karşılığını buldu. 90’larda mıdemokrasi vardı?

Faşizm Yok! Eksik-Gedik DeOlsa Demokrasi Var Öyle Mi?

Ne zaman vardı? DSP, MHP, ANAPkoalisyon hükümetinde mi vardı? Ulu-canlar Hapishane katliamını, 19 Aralıkhapishaneler katliamını kim yaptı? FTiplerini kim açtı? 122 devrimciyi kimkatletti? Bütün bunlar “demokratik-yasal çerçeveler içinde”mi yapıldı?Bunlar mı “eksik-gedik” demokrasi?

Emperyalizme emperyalizm, fa-şizme faşizm diyemeyip, “eksik-gedik”demokrasiden bahsetmek CHP safla-rında düzene yamanmak için yapılanpespayelikten başka bir şey değildir.

“Bu nedenle parlamenter sistemdemokratikleştirilerek güçlendiril-meli”ymiş...

Durmayın! Koşun oligarşininparlamentosuna, güçlendirin…

(Bitti)

Düzce Direniş Gazetesi2. Sayısı Çıktı

“Burası 18aydır evimdir be-nim. Ekmeğimleoynayan la r ınlüks evlerinebenzemez, bili-rim. Biraz der-medir biraz daçatmadır. Buradapaylaşırım lok-mamı, burada derdimi döker, buradagülerim kahkahalarla. Dedim ya, budireniş alanı evimdir benim, ta ki işimedönünceye kadar...” Alev Şahin

Halkın Avukatları ve SanatçılarıYalnız Değildir

Ankara’da Halk Cepheliler 9 Tem-muz’da hukuksuzca tutuklanan halkınavukatları ve sanatçıları için yazılamayaptı. NATO yolu ve Misket Mahal-lesi’nde toplam 13 adet ‘Halkın Avu-katlarına Özgürlük – Halk Cephesi’ve ‘Halkın Sanatçılarına Özgürlük –Halk Cephesi’ yazılamaları yapıldı.

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir222

Page 23: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

AAdalet ki, ekmektir,Karın doyurur.Umuttur,Gezer dağda ve ovada,İnsanlığı savunur...Adalet ki,Halkın olunca güzeldir,Onun ellerinde anlamını bulur.

Bazen girer koluna halaya kaldırır Yorum türküleri. Bazen kenetlenip barikatolmaya çağırır. Halayda da kavgada da sevinçte de öfkede de Yorum ezgileri dolanır

dillerde. Bundandır zulmün Türkülerimizden korkması... Ama nafile, korkununfaydası yok ecele... Zafer türkülerimiz yankılanacak meydanlarda... Zulüm

yenilecek, direnenler kazanacak!

HALKIN SANATÇILARINA ÖZGÜRLÜK

HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK

TUTSAK GRUP YORUM ÜYELERİ VE İDİL KÜLTÜR MERKEZİ ÇALIŞANLARI:Bahar Kurt, Dilan Ekin, Dilan Poyraz, Bergün Varan, Betül Varan, Helin Bölek, Sultan Gökçek,

Fırat Kıl, Seher Adıgüzel, Eren Erdem

TUTSAK HALKIN AVUKATLARI: Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Behiç Aşçı,Ayşegül Çağatay, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Yağmur Ereren, Aytaç Ünsal, Didem Ünsal,

Engin Gökoğlu, Ahmet Mandacı, Naim Eminoğlu, Selçuk Kozağaçlı, Yaprak Türkmen, Buket Yılmaz

23

Page 24: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Halkın Mühendis Mimarları olarak, bugüne kadarçeşitli yayınlar çıkardık. Bu yayınlarımızda kendimizi,faaliyetlerimizi, hedeflediklerimizi anlattık. Düzenin mü-hendislik mimarlık anlayışını mahkum ettik, onun yerineHalk için Mühendislik Mimarlık faaliyetini koyduk.Şimdi ise 15 günde bir çıkardığımız yepyeni bir yayınlakarşınızdayız: Halkın Mühendis Mimarları e-bülteni.

Bültenimizin ikinci sayısında yeni sömürgeciliküzerine bir yazı dizisine başladık. Bu yazı dizimizde, ül-kemizde yeni sömürgecilik ilişkilerinin sonucu olarak,mühendislik-mimarlık eğitimi ve faaliyetlerinin nasıl birkısırlığa mahkum edildiğini belgeleyeceğiz.

Bilimsel bilginin ülkemiz halklarından nasıl çalındığını,okulların nasıl bilim ve teknolojiden uzaklaşacak şekildedizayn edildiğini, okullarda mühendislik-mimarlık adınanasıl eğitim verildiğini anlatacağız. Yavaş yavaş da olsagelişmekte olan ağır sanayimizin, ulusal tarımımızınnasıl yok edildiğini göstereceğiz.

Halkımızın geleceğinin emperyalistler adına nasılçalındığını; 1945’lerden itibaren Menderes’den De-mirel’e; Özal’dan Erdoğan’a ikili anlaşmalarla, mer-kezi politikalarla vatana nasıl ihanet edildiğini somutörnekleriyle belgeleyeceğiz.

Normal şartlarda nasıl zenginliklere sahip olduğumuzu,bu zenginliklerin bizi tüm dünyanın en mutlu ve refahiçindeki ülkelerinden biri yapmaya yetecekken nedensefalet içinde yüzdüğümüzü anlatacağız.

İstiyoruz ki sorunun kaynağını ülkemizin tüm onurluevlatları görsün. Ülkemiz nasıl bir istila altında, bu istilakimler eliyle yapılıyor, bunu görsün. Onlardan gizlenenbu gerçeği görsün, çözümün de nasıl avuçlarının içindeolduğunu fark etsin.

Anadolu halkları, birinci kurtuluş savaşında em-peryalizmi yerle bir etmenin, ülke topraklarındandef etmenin onurunu taşıyor. Şimdi sırada ikincikurtuluş savaşı var. Bu savaşı da kazanacağımızı bi-liyoruz. Tarihimiz bizden yana. Ustalarımız bizdenyana. Bilimler bizden yana. Gerçekler bizden yana.Bu nedenle çok güçlüyüz. Şimdi bu gücümüzü somutbilgilerle daha da beslemek ve büyütmek istiyoruz.

Bize Ali Ağaoğlu gibiler için, tekeller için mühendislikyapmayı dayatıyor AKP faşizmi. Mesleğimizi halk içinyapmamızı, halk için üretmemizi suç olarak gösteriyor.Bu nedenle bizleri tutukluyor. Ama biz doğru bildiğimizyolda yürümeye, mühendislik-mimarlık mesleğinin gerçekanlamını faaliyetlerimizle doldurmaya, bu mesleğin onu-runu korumaya devam edeceğiz. Ne AKP’nin OHAL’i,ne tutuklamaları... Hiçbir şey; düşüncelerimizi veçalışmalarımızı meslektaşlarımızla, halkımızla bu-luşturmayı engelleyemedi, engelleyemeyecek...

E-bültenimizin yeni sayısını ilgiyle okumanız dile-ğiyle...

Halkın Mühendis Mimarları,Birikimlerini ve ÜretimleriniHalka Taşımayı Sürdürüyor

HMM E-Bülteni’nin 2. Sayısı,Yeni Sömürgecilik İlişkilerini ve Kurtuluşun

Bağımsızlıktan Geçtiğini Anlatıyor!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir24

Page 25: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

8 Temmuz günü, Uzunköprü-Halkalıseferini yapan yolcu treni, Tekirdağ’ınMuratlı ile Çorlu ilçeleri arasındakiSarılar Mahallesi mevkiinde ray altındameydana gelen göçük nedeniyle raydançıktı.

Trenin beş vagonu devrildi, 24 yol-cu hayatını kaybetti, 341 yolcu iseyaralandı.

Olaydan hemen sonra RTÜK yayınyasağı getirirken, ikisi makinist olmaküzere 6 kişi gözaltına alındı. Ulaştırma,Denizcilik ve Haberleşme Bakanı AhmetArslan, “Rayların bakımı Nisan ayındayapıldı. Aşırı yağıştan menfez ile raylararasında meydana gelen boşluk, suyunaltında kaldığı için makinistler tarafındanilk bakışta görülememiş. Boşluk sonucu5 vagon devrildi.” derken, TekirdağValisi Mehmet Ceylan da benzer şekilde,olayın hava muhalefeti nedeniyle mey-dana geldiğini söyledi.

Olay Nasıl Gerçekleşti?İnşaat Mühendisleri Odası (İMO)

ve Elektrik Mühendisleri Odası’nın(EMO) açıklamalarına göre; demiryoluhattı dere yatağını kestiği için, dereninakışını sağlamak amacıyla bu kesimdebir menfez inşa edilmiş ve menfezin üstkısmı doldurularak demiryolu hattınıngeçişi sağlanmıştı.

Fakat yapılan bu dolgu, yetersiz vegüçsüzdü.Aynı zamanda bakımı yapıl-madığı için, yoğun yağışın ardından de-miryolu hattının iki kenarında da sugöllenmeleri oluştu ve menfezler, busuyu boşaltım işlevini yerine getire-medi. Ardından menfezin üstündekidolgu zemin boşaldı ve rayların al-tından kaydı. Rayların çökmesiyle devagonlar raydan çıkarak devrildi.

Kaza mı, Katliam mı?- Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme

Bakanlığı verilerine göre 2003-2016 dö-neminde 20 milyar doların üzerinde de-

miryoluyatırımı yapıldı. Daha önceden TCDD,demiryolllarının bakım ve onarımınıkendi personelleriyle yaparken; bu ya-tırımlarla birlikte demiryolu hatlarınınaltyapısı tamamen firmaların insafınabırakıldı. Firmalar, daha fazla kârelde edebilmek için, ek maliyet olarakgördükleri malzemeden çaldılar. Yolbekçileri uygulamasını “maliyet” ge-rekçesiyle kaldırdılar. Bakım, denetimişlerini, “eleman yetersizliği” gerek-çesiyle kıstılar (TMMOB açıklaması,9 Temmuz).

Bunun sonucu olarak da, 2016-2017yıllarında demiryollarında 112 ölümcülkaza meydana geldi ve 149 kişi hayatınıkaybetti. (SOL, 9 Temmuz)

- Meteoroloji Mühendisleri Odası’nınolay sonrası yaptığı açıklamaya göre;bölgeye en yakın ölçüm istasyonlarındanbiri olan Çorlu Meteoroloji İstasyonu’nunanalizleri, bölgede meydana gelen ya-ğışların 7 yılda bir görüldüğünü ortayakoyuyordu. Yani milyonda görülen biryağış değildi yaşanan.

- TMMOB’un açıklamasına göre;demiryolu altyapı yenileme çalışmaları,teknik gerekliliklere uygun olarak ger-çekleştirilmedi. Olayın gerçekleştiğiyerdeki menfez kesiti ve menfezinüzerine yapılan dolgu çok yetersizdi.

- TCDD’nin 2016 yılı istatistiklerinegöre; ülkemizde yaklaşık 90 kilometreuzunluğunda toplam 25 bin 616 köprüve menfez vardır. Bunların yüzde 88’i,50 yılın üzerinde; yüzde 21’i ise 101yılın üzerinde. Olayın yaşandığı hat ise150 yıllık. Yani sürekli bakım ve kontrolgerektiriyor.

Buna rağmen hattın düzenli bakımve kontrolü yapılmadı. Hat bekçileriaracılığıyla günlük olarak yapılmasıgereken kontrol, elektronik yöntem-lerle haftada iki gün ile sınırlandı.

Tüm bunlara baktığımız zaman gö-

rüyoruz ki; ülkemizde daha fazla kâruğruna gerçekleşen tüm ölümlerde olduğugibi, Çorlu’da yaşanan da çok açıkbir katliamdır.

TCDD’nin milyar dolarlık özelleş-tirme ihalelerinin sonucu olarak; yüzyıllık demiryollarının bakımı, kontrolüyapılmamıştır. Menfez üzerinde daya-nıksız dolgu yapılmıştır. Yağış analizlerinebakılmamıştır. Tüm bunların sonucuolarak, katliam “geliyorum” demiştir.Fakat AKP, bu katliam ile ilgili yine“yoğun yağış”, “hava muhalefeti”, “fıtrat”demekten vazgeçmemiştir.

Tıpkı bundan 18 yıl önce, 22 Temmuz2004’te 41 kişinin öldüğü Sakarya-Pa-mukova’daki tren kazasının ardından,dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıl-dırım’ın istifa çağrılarına karşı “Bençok rahatım. O direksiyonu ben kul-lanmıyorum ki kardeşim” demişti.

Bugün Tayyip Erdoğan da, AKP’ninbakanları, valileri de “çok rahat” gö-rünmektedirler. O kadar “rahatlar” ki;Tayyip Erdoğan, 24 insanımızın katle-dilmesinin ertesi gününde, sarayında şa-şaalı bir başkanlık töreni düzenleyebildi.Ama katledilen insanlarımızın ahı,onların her zaman üzerlerinde olacak.Halk, tüm bu katliamların gerçek so-rumlularından er ya da geç hesap so-racak!

Sonuç olarak;1- Çorlu’da yaşanan, çok açık bir

katliamdır.2- Devlet, 24 insanımızı göz göre

göre katletmiş, 341 insanımızı da yara-lamıştır.

Katledilen 24 insanımızın ailelerine,yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Acılarınıda, öfkelerini de paylaşıyoruz. Çorlukatliamı için adalet istiyoruz, gerçek so-rumlularının cezalandırılmasını istiyo-ruz!

(Menfez: Girecek veya geçecek yer,delik, ağız)

ÇORLU’DA YAŞANAN,TREN KAZASI DEĞİL

KATLİAMDIR!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

225Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 26: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

“beN bu ToPaK evde büydimKÖYÜZE OKuL açıld beN oNdÜR YaşıNdayıM BİR

SeNe OkuLa GiTİM 15 YŞINda evLeNd ALT ÇOÇUMoLdU ÇOÇULAR OKuLa GlTMdeN OKMYİ OGRTİMALTISId OKudU ŞÜKÜ osuN ALTSID eMekLi OL ÇokŞÜKİR Ne MUTU baNa SeNİ çoK seveN aNNE ÖPRİM

TORORLacaaRIM ALTISIda ÜNVSde MeZuN İLK do-ğuĞdada başdN de İNe baTı HİÇ UNUTMAM ANA oKULNabaşLdıN beN SaNa biRde başLaTIM seN HemeN İKİyeGeçdiN çoK AKUL çoçukUTuN

3üçüc SINIFa GidYodN beN HasTa OLduM son TLFUKaPLIYI eKLdiN beNi YaNIMa GeTİRdiN beN BiLaL Ko-NuşTuM SeN OYUNCKLRI BOZUR MOTURUN çıKaRPKaTUNdan Uçak YaTıN BeN seNi KÜTÜPHNİYe GÖTÜ-dü

ORada KİTAP OKURdN ÖGRTMeNiN SeNi KiM ÖG-ReTi SeN aNNeM

ÖGReTM TeŞKi edRİM dedi SeN çok AKILI COCUTUNSei seven aNNeN çoK ÖPRIM SeN Çok ResiM YapaRdıN.”

Merhaba Sevgili Dostum,İlk başta ön sayfaya bir göz atıp anlamayacaksın sonra bu

sayfada bu düzgün yazıyı görüp okumaya başlayacaksın diyedüşünüyorum.

Nasılsın? Her zaman olması gerektiği gibi çok iyiyim bende. Bugün koliye çıktım. Anneme evde ne kitap varsa parçaparça yolla demiştim. Mekanizma tekniği-makine dinamiğikitaplarını yollamış. Oradan dönüşte mektupçu geldi. İki zarfverdi. Biri senden, diğeri de babamdan. Bugün hapishane ha-yatımın en değerli mektubunu aldım. Dur sevinme hemen,seninki de çok aşırı değerli, ama babamın zarfının içindenanneannemin mektubu çıktı. Çizdiği resmin kopyası ile aynenanneannemin yazdığı şekilde seninle de paylaşıp biraz anne-annem üzerine sohbet edeyim dedim.

Anneannem 1933 doğumlu. Dediği gibi yoklukta 6 çocukbüyütmüş. Üstüne bir de beni büyüttü. Beni pek torunuolarak görmez. 7. ve ailenin en küçüğü olarak görür. EskidenYörükler imiş. Sonra köye yerleşmişler. Toprak ev demiş,ama sanırım Yörük çadırı çizdiği. Aklında kaldığı kadarıyla.Silivri'de iken Bilim'e Sevdalanmak diye bir kitap okumuştum.Sana bahsetmiş olmam gerek diye hatırlıyorum.

Annem ve anneannemden küçüklüğümde mühendisliğedair şeyleri anlatmalarını istemiştim. Yani bilime iten nedenleriçocuklukta bulabilirim diye düşünmüştüm. Annem geçen

hafta yazmış her şeyi. Hatta hızını alamamış, yaramazlıklarada girmiş epey. Tarlayı yaktığımı filan anlatmış...

Anneannem de bunları anlatmış işte. Normalde sana birresim çizmeyi deneyecektim. Bulmuştum ama bu mektupüzerine anneannemin mektubunu paylaşmayı uygun buldum.Hem elimizde sadece bu ince kağıtlardan kaldı. Bunlardanda pek kitapçık olmuyor. Artık onu bir daha ki sefere yapa-rım.

Anneannemin yazdığı şeyleri biraz açayım ki anlayabilesin.Ben doğduğumda kundağımı annem dikmiş. Kendisi dikişnakış öğretmeni. Tabi içinde iğne unutmuş, o da omzumabatmış, epey ağlayıp susmayınca açıp fark etmişler. Anneannemyazısından anlayabileceğin üzere çok az okuma yazma biliyor.Bak ben bunları anlatmasını istediğimde kuzenim yazsın senanlat demiştim. Kendi yazmayı-resim yapmayı tercih etmiş.

Anneannem bana anaokuluna gitmeden okuma yazmaöğretmişti. Kendi bildiği gibi tabi, büyük küçük harf karışıkyazıyordum. Ama okuma iyi işe yarıyordu :) İlkokul 1 çokrahat geçti bu yüzden. Ben ilkokul 3'te iken anneannemleevde tekmişiz, o hastalanmış. Kalkamamış, cep telefonu,telsiz telefon yok tabi. Ben bir kablo bulmuşum. Çevirmelitelefonun kablosunu kesip oraya ek yapıp antreden anneannemekadar getirmişim telefonu, dayımı aramış... Bunu hayal meyalhatırlıyorum. Dayımı ben aramadığıma göre ilkokul 3'tendaha önce olsa gerek. Anneannem yanlış hatırlıyor olabilir.

Bak anneannem anlatınca hatırladım. Beni kütüphaneyegötürürdü hep, oturur kitap okurdum, o da benimle birliktebeklerdi. İlkokul 3'te yine TUDEM diye bir sınav vardı, ondadereceye girmiştim. Pek derece beklenen bir tip değildim deöğretmen ailemi çağırmamı istemişti. Sanırım seni kim dersçalıştırıyor deyince "Ürtmenim anneannem" demiş olacağımki, annem de çalışıyor olunca anneannem gelmiş. Çok hatır-lamıyorum; ama annenanem ile beni derste tahtaya çıkarıpanneanneme teşekkür etmişti. Hayal meyal aklımda. Mektubunmeali böyle. Umarım anlatabilmişimdir neden en değerlimektup olduğunu...

Gözaltı haberini annemden duymuştum. "Söylemeyecektimüzülürsün diye" dedi. Az kalsın duyamayacaktım. Neyse,hemen sarıldım kalem kağıda ve herkese 1-2 satır karaladım.

30 Nisan'da senin için dolunayı izlemiştim. O mektubudışarı yollamıştım ki serbest bırakılırsın diye. Sana mektupyazdıklarında onu da postalarlar. Valla görüş cezası olduğuiçin sana ne olduğunu öğrenmek için cumartesiyi beklememgerekti. Çok yavaş geçti o 1 hafta. Haber bekliyoruz ya...

ADANA KÜRKÇÜLER HAPİSHANESİ'NDEKİ TUTSAK MÜHENDİSKENAN EMRE ÜSTÜNDAĞ'DAN,

SİLİVRİ 9 NO'LU HAPİSHANESİ'NDEKİ TUTSAK MÜHENDİSOLCAY ABALAY'A MEKTUP

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 27: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Neyse ertesi cumartesi de tutuklandığın ve Silivri'de olduğunhaberini aldım.

Çeliğe su vermeyi bilirsin. Önce ısıtılır, sonra aniden so-ğutulur. Bu işlem onu daha sert yapar. Soğutma işlemi suyadaldırılıp yapıldığı için buna "çeliğe su vermek" demişler.Adamlar, kırmayı geç çizmeyi bile başaramadıkları o çeliğitutuklayarak ısısını emmeyi düşünüyor. Ama su veren çelikdaha da bir sert ve sağlam akıyor, olan biten bu. Güçlü, çokgüçlü çıkacağız faşizmin zindanlarından. Bunu isteyerekyapmıyorlar tabii, ellerinden gelen tek şey bu. Seninlebirlikte çifte su veriyorlar o çeliğe şimdi...

Seni, mühendislerimizi, mimarlarımızı nasıl deli gibimerak ettiğimi tahmin ediyor musun? Sadece iyi olduğunuzubilmekle yetinmeyeceğim artık, senden uzun uzun anlatmanıistiyorum. Her şeyi anlat, nerede kiminlesin şu an? İhtiyaçlarınneler? Görüş, telefon işi ne olacak? Sağlığın sıhhatin nasıl?Kerbela süreci nasıl geçti? Nasıl oldu? Nerede? Anlat uzunuzun. Benim 19'unda görüş cezam bitiyor, hangi cezabaşlayacak bilmiyorum şu an. O yüzden ceza bitene kadaryazamayabilirim.

Kütüphaneden Esir Şehrin Mahpusu, Ağrı Dağı Efsanesi,Bilim'e Sevdalanmak, Devlet Ana'yı oku mutlaka. Sohbetiniederiz ileride. Geçenlerde Akdeniz FM Uğurlama'yı çaldı.Fox TV'de Çav Bella dinledik 1 Mayıs'ta. Radyo Güney'dede 1 Mayıs Marşı'nı dinledik. Uzun zaman sonra Yorum din-lerken görecektin bizi :) Bu arada bağlamada fena gelişmevar, kulaktan tüm Yorum parçalarının ezgilerini çıkarabiliyorum.Bakalım çıkana kadar neler olacak...

Sıcaklara bir çare bulamadık. Senin nevresim dondurmaönerini deneyebiliriz. Adanalı bir abimiz şöyle demiş: "Sıcağasormuşlar; 'Nerelisin?', cevaplamış: 'Aslen Cehennemliyim,Adana'da eğlenirim'. Gerçi bu hafta kapalı idi, sürekli yağmuryağıyor, bereketli Çukurova yağmuru. Serinletiyor bizi. Hepböyle gitse, yaz gelmese...

Bugün çay üreticileri ile ilgili sohbet ettik. Devlet,2.60'tan alacağım çayının kilosunu diyor. Bir kısmını alıyor,bir kısmını da özel sektörün ortasına atıyor. Özel sektör de1.80'den alıyor. Tabi bu çok az, yetmiyor üreticiye. Protestoiçin çayı dereye döküyorlar. Ufak bir hesap yaptım. Bizburada çayın kilosunu 26 liraya alıyoruz. Sırf devletingaranti verip aldığı fiyatın 10 katına yani bak, özel sektörübile katmıyoruz hesaba. Üreten, eken, biçen 2.60'a satıyorçayı, tekeller 26 liraya... Aradaki uçuruma bakar mısın?Kim alıyor bu 10 katı? Tabii ki bir avuç asalak. Herkonuda bu böyle, bilinçli bir şekilde tarım ve hayvancılıkbitiriliyor ve geldiğimiz nokta saman ithalatı... E yenisömürge bir ülke olmanın ceremeleri diyelim...

Eğer C Blok'ta isen kadın arkadaşlara sesleniyorsunuzdurarada? Fikret Abi de hemen hemen o mesafede bize. 22.10gibi bir son ses hal hatır soruyoruz. Bu arada Fikret abi 15günlük hücreye gitti. O yüzden yalnız bırakmıyoruz. Halhatır sorma da şöyle:

+Fiiikreeet Aaaabiiii!-Eeeeveeet!

+Naaasıılsııın?-İyiiidiir iyiiii siiiz naaasıılsınııızz?+Biiiz dee çoook iyiyiiiizzz.-Arkadaaaşlaaraa seelaaam söööyleee iyii aakşaaamla-

aaarr!

Dün ben seslenmiştim. Bugün Ulaş seslendi, cevapgelmedi. Umut öyle mi bağrılır dedi, seslendi, cevap yok.Dedim gençler açılın bakalım ordan;

+Fiiiikreeeet Aaaabiiii!!!-Eeeveeeet!Sesim epey açıldı mapusta, duyunca (o desibeli) şaşırır-

sın...Sonra da Ulaş diyor ki, ben uyandırdım, Umut camın

önüne getirdi, ondan duydu seni... Peh peh peh... Yahu yıllarınözgür tutsağını slogandan sonra saat 10.10'da uyuttular yabaşka söze gerek var mı?

Dipten Gelen Dalga kitabını bitirebildin mi? Epey güzelbir kitaba benziyor. Kitap sorunu bitince listeye ekledim, bu-lurum. Galileo'nun oyun harikaymış, çok değerli bir paylaşımoldu. Zaten günümüzü de anlatıyor hala metin. Yani benzerliklervar. O benzerliklerden bir değerlendirme yazısı çıkar diyordum.Senin günümüze uyarlanmış hali dediğin iş de güzel olur.Tabi tüm bunlara şu ara biraz zor odaklanmak. Ama aklımınbir köşesinde hepsi, ilerleyen zamanlarda hallederiz.

O renkli kağıtlar da arayıp bulamadığım şeydi. Ne kadarteşekkür etsem azdır. Herkes öyle kağıtlara yazıyor, ben aşağıdakalmayayım diye herkese resim çize çize ressam olacağım bu-rada... Tam diyordum ki kaç para bir elişi kağıdı?... Sengönderdin, artık benim de bir elişi kağıdım var. Tecritte çokdeğerli bunlar... Anlayan adamın hali başka oluyor tabii...

Bir de diş problemim oldu, hala çürük dişlere matkapladalıyorlar! Eskiden bir problemim yoktu dişçi ile. Ta ki öndişime iğne vurmadan dolgu yapılana kadar. Önce bir ilaçverdi, diş etlerinde iltihap var, ondan uyuşmuyor dedi. İlaçböbrek ağrısı yapınca içemedim. Ama gittim, yine de kanaltedavisi yapacağım dedi. 3 şırınga uyuşturucu ilaç boşalttı,yine de uyuşmadı. Titreye titreye oydu dişimi. Ben de dişçiyetövbe ettim. Tekrar gitmek için teknolojinin gelişmesini bek-liyorum. Şu matkap işinden vazgeçmelerini yani. Bak tutuk-lanmadan önce bir ilaç görmüştüm internetten. Macun gibibir şey; çürük dolguyu eritiyor, böylece matkaba gerek kal-mıyordu. Çıkınca bir araştıralım...

3 aylık iletişim cezası onandı bugün, 19'undan sonra baş-layabilir. Bir daha böyle bir mektup yazma fırsatı bulamaya-bilirim. İletişim cezası gelmezse yine yazarım. Gerçi gelirsede yazar yazar, bitince yollarım. Bakalım.

Haydi kendine çok iyi bakasın. Benim eksikliğimi aratma,cevap gelmese de bol bol herkese yaz. Bana da yaz... Bol bolyaz.

Hasret ve özlemle sımsıkı kucaklıyorum seni. İnceMemed'in diyarı Çukurova'dan, Hasan, Hakan, Fikret Abi,Ulaş ve Umut'un da sıcacık selamları var. Sen de bizim se-lamlarımızı yöredeki tüm dostlarımıza iletesin...”

Kenan Emre ÜSTÜNDAĞ

Page 28: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Gebze’nin Feniş Mahallesinde, yoksul bir gecekondudadoğup büyüdü Melih. Annesinin kıymetlisi, evin tekerkek evladıydı.

Öyle yoksullardı ki, evlerinin kapısına giden düzgünbir yolları dahi yoktu. Çamurlu, engebeli bir arazidebata-çıka yürünerek varılıyordu evlerine. Değil araba,insan bile zor ulaşıyordu kapıya.

Melihler’in yaşamını zoraştıran bu bozuk yol, uyuş-turucunun Melih’e ulaşmasına engel olamadı. Aksinedüzenin gecekondu gençliğine yönelik uyuşturucupolitikası, Melih üzerinde amacına ulaştı.Kolundaki o eski günlerden kalma döv-mesi vardı; Melih’in, annesinin adıkazılıydı.

Mahallelerine devrimci abiler,ablalar gelirdi arada. Melih onlarlatanıştı. O abiler Melih’i, GaziMahallesi’ne, Hasan Ferit GedikUyuşturucuyla Savaş ve KurtuluşMerkezi’ne götürdüler bir gün.Oradaki ablaları, abileri sevdiMelih. Orada ona değer veriyor-lar, onunla sohbet ediyorlardı.Ara ara gidiyordu Melih o mer-keze.

TAYAD’lı bir anayla tanıştı birgidişinde. Ağırlaştırılmış tutsak olanoğlunu anlattı ana Melih’e. EtkilendiMelih. Ve bir gün ananın ardına düşüp TA-YAD’a geldi. Hepimiz çok sevdik Melih’i.Merakla, kocaman açtığı güzel kara gözleriyle bakardıher şeye ve herkese. Neredeyse hiç kapanmazdı, her angülmeye hazırdı dudakları. Ve aynı oranda utangaçtı daMelih. Bir eksik, bir yanlış yapmışsa eğilirdi başı, düşerdigözleri.

Gazi’ye gittiği bir gün, tutsaklarımızdan gelen yazılarıvermiştik Melih’e. Akşam geri geldiğinde gözleriyerdeydi.

- Ne oldu Melih?- Zarfı düşürmüşüm. Kolumun altına koymuştum.

Bir baktım yok. - Biiyorsun, tutsaklarımızın yazıları vardı içinde.

Nasıl düşürürsün?- Üzgünüm, özür dilerim. Susardı Melih böyle zamanlarda. Başını eğer, sessizce

dinlerdi eleştiriyi. Ellerini göbeğinin üstünde kenetler,kımıltısız dururdu, normal zamanlarda yerinde duramayanMelih. Sessizliğini bozmak, onu rahatlatmaktı bize düşen.

- Tamam Melih. Olmuş artık. Kaldır başını yerden.Bu sana ders olsun, daha dikkatli olursun bundan böyle.

- Tamam! Dikkatli olucam. Söz!

Muzipti Melih... Sağlık problemleri olan, mikropkapmaktan korkan TAYAD’lı bir anamız var. Kimseyeöptürmez kendini, parmaklarının ucuna kondurduğu öpü-cüğü üfleyerek gönderir sarılmaya yönelenlere. Melih’tenkurtulamazdı; en doğal haliyle yanaşırdı Melih, eliniananın omzuna koyar:

- Nasılsın anne?- İyiyim Melih. Sen nasılsın?Cevap yerine atağa geçerdi Melih. Sesle öperdi anayı

yanaklarından. Ana bir yandan yüzünü siler, bir yandan:

- Yine tongaya düşürdün beni Melih,diye söylenirdi gülmekle kızmak arası

bir sesle. “Eti senin kemiği senin. Melih’e

yemek yapmayı, mutfakta tertipdüzeni öğreteceksin” dedi bir günarkadaşlar. Her yerde olduğu gibimutfakta da keyifliydi Melih.

Her mutfağa girişimizde, ye-mek yapmaya başlamadan önce,daha önce konuştuğumuz pratikbilgileri tekrarlardı, dersini iyiçalışmış öğrenci edasıyla...

- Çıkardığınız çöpleri hemençöpe atmalı, çıkan bulaşıkları he-

men yıkamalıyız değil mi anne?Yoksa çalışacak alanımız kalmaz. - Ocak kirliyse silmeli, tencerenin

altını öyle yakmalıyız değil mi anne?Yoksa ateş kirleri yakar, temizliği güçleşti-

rir...

Hızla öğreniyordu Melih... Eylem, basın açıklamasıvb. sonrası haber için, başlarda biraz nazlansa da, erkenoturdu bilgisayar başına Melih. Belki ilk, belki ikincihaber yapışıydı. Uzun zaman kalmıştı bilgisayarın başında,yanına gittim:

- Okuyabilir miyim Melih?- Oku tabi anne, dedi heyecanla. Hep heyecanlıydı

Melih...Okudum. Güzel anlatmıştı ama dilbilgisi, imla denen

şeylerin zerresi yoktu yazıda. Heceler eksik, kelimelerbirbirine bitişik, virgülsüz, noktasızdı.

- İmla yanlışları var Melih. Birlikte okusak, düzeltsek,kırılır mısın?

- Olur mu anne! Düzeltelim tabi, öğreneyim. Merakla dinliyordu... Yaşamın her alanında böyleydi

Melih. Bir tek annesini dinlemezdi, annesinin onu evegötürmeye yönelik söylediklerini.

Annesinin cümlesi bitmeden:- Tamam anne tamam! Sen git şimdi, ben gelicem

TAYAD’lı Tutsak Anamızın Melih IŞIK’ıAnlattığı Mektubundan Alınmıştır.

TAYAD’IN GÜLEN YÜZÜ, İÇİMİZİ AYDINLATAN IŞIKTI MELİHTayad’lı Aileler

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir28

Page 29: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

sonra der, keserdi annesinin sözünü. Haftada en az bir gün gelirdi annesi. Heyecanlı

oluşunu, temizliğini, saflığını annesinden almış Melih.Tam bir Anadolu kadınıdır Melih’in annesi.

“Adalet İstiyoruz” kampanyası çerçevesinde ÇayanMahallesi’ne çadır kurulduğu günlerdi, TAYAD’a gelmiştiannesi. Meşaleli yürüyüş yapılacaktı o akşam. Meşalelerhazırlanacak, yürüyüşe çağrı yapılacak.

Melih’in işi çoktu, dışarıdaydı. Ne TAYAD’a, neçadıra uğramıştı tüm gün. “Annem beklesin, yürüyüştensonra birlikte gideriz eve” diye haber göndermişti.

“Ağlamakla gülmek kardeştir” derler. Bu sözün ci-simlenmiş haliydi annesi. Kah gülerek, kah ikna etmeyeçalışarak akşam ettik o gün. Akşam 7’de olacaktı yürüyüş.

Kitle toplanmaya başladığında Melih de görünüroldu. Nihayet oğluna kavuşmuştu. Fır dönüyordu gözlerioradan oraya koşturan Melih’in peşinde. TAYAD’lıanaların görevi:

- TAYAD başörtüsü ister misiniz? diye sormaktı. Annenin başına da örttük beyaz başörtümüzü ve bağ-

ladık kırmızı alın bandımızı. Tüm inatçılığına rağmenhatırdan çıkmamıştı. Hatırnazdı o da oğlu gibi.

Bir anda dizlerini dövmeye başladı. Bir yandan seslegülüyor, bir yandan:

- Anaaam! Oğlumu almaya geldim beni de eylemciyaptılar, diyordu.

Annesini başörtüsüyle görünce koşarak geldi Melih.

Melih yürümez, koşardı...- Ne güzel olmuşsun anne. - Hee! Güzel olmuşum. Hep senin yüzünden. Ne

zaman gitcez eve?- Gideriz anne gideriz. Yürüyüş bitsin gideriz.

Adalet çadırında nöbeti TAYAD’lılar tutardı dahaçok. Mahallelerden desteğe gelenler olurdu. Gündüz ka-labalık olurdu çadırın önü; analar, babalar, ziyaretçiler...

Gece ise gençleri ve TAYAD’lı babalar kalırdı. Ça-yan’da oturan bir anamız geç saatlere kadar oturmuşçadırın önünde. Ananın varlığını fırsat bilen Melih:

- Ben biraz yatayım mı anne? demiş. - Yat oğlum, demiş ana. Kıyabilir mi hiç tüm gün

oradan oraya koşturan Melih’e.Melih uyuyadursun, caddeden hiç eksik olmayan

akrebe bir de TOMA eklenmiş. Çadırın çaprazındadurmuş ve su fışkırtan numlularını çadıra doğrultmuş.Koşmuş ana:

- Kalk Melih kalk, geldiler...Uykudan başını kaldıramayan Melih, elini tavuk

kışlar gibi sallayarak: - Kov anne kov, gitsinler diyormuş. Günlerce gülerek anlatmıştı bunu anamız. TAYAD’ın gülen, güldüren yüzüydü Melih. İçimizi

aydınlatan ışıktı...10 yoldaşıyla birlikte Dersim dağlarında harlayan

ateşler, devrim yolunu aydınlatmaya devam ediyor.

Hapishanelerde saldırı, sürgünsevkler, hak gaspları üzerlerine ye-nileri eklenerek devam ediyor. Ha-pishanelerde havalandırmaların üzer-lerini tel kafeslerle kapatarak Özgürtutsaklara bir parça gökyüzünü ya-saklamak istiyorlar.

İzmir Şakran Hapishanesi’ndeFikret Kara bulunduğu hücreninhavalandırmasına çekilen tel kafesiparçaladığı için işkence yapılarakAdana F Tipi Hapishanesi’ne sür-gün edildi.

Tüm Hapishanelerde hücre ha-valandırmalarını tel kafeslerle ka-patmak istiyorlar. Silivri Hapisha-nesi’nde Özgür tutsaklara saldırıoldu ve yaralanan tutsaklar var. Has-tane sevklerinde ve mahkemeyegidiş, gelişlerde tutsaklara çift kelepçe

ve hücre tipi tek kişilik ring araçlarıdayatılmaktadır.

Tek kişilik hücre tipi ring araçlarıo kadar küçük ki tutsaklar eğilmedenoturamamaktadır. Bu ring araçlarıişkencenin bir parçası olarak kulla-nılmaktadır. 2 yıldır tüm saldırı, iş-kence ve hak gasplarına karşı özgürtutsaklar hapishanelerde genel direnişiçindedirler.

İzmir Kırıklar 1 No’lu F TipiHapishanesinde Özgür Tutsak ÇağdaşAydoğdu, hakkında açılan davanıniddianamesi dosya olarak gönderil-mek yerine CD olarak gönderildi.Hapishane yönetimi bu CD’leribir defa izletmek için Çağdaş Ay-doğdu’dan 400 lira para talep et-mektedir. Bu gasptır ve savunma

hakkının engellenmesidir.Ne tel kafesler, ne tek kişilik

hücre ring araçlarınız, ne çift kelepçeuygulamanız, ne savunma hakkınınönündeki engelleriniz, ne de TekTip Elbise dayatmalarınız özgür tut-sakları teslim alamaz. Özgür tutsaklarher zaman olduğu gibi yeni gele-nekler yaratarak direniyorlar ve di-renmeye devam edeceklerdir.

DEVRİMCİ TUTSAKLARONURUMUZDUR!

İŞKENCE YAPMAK ŞEREF-SİZLİKTİR!

SUÇLU DEĞİL DEVRİMCİ-YİZ TEK TİP ELBİSE GİYME-YECEĞİZ!

TAYAD’LI AİLELER

Özgür Tutsak Fikret Kara, Havalandırmasına Çekilen Tel Kafesi Parçaladığı İçin Sürgün Edildi!

Çağdaş Aydoğdu’ya, İddianamesi CD Olarak Verildi.İddianameye Bir Kez Bakabilmesi İçin Hapishane İdaresi 400 TL İstiyor!

Faşizmin Hücrelerinde Her Türlü Saldırı ve Hak Gaspına Karşı Genel Direnişimiz Kazanacak!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

229Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 30: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

SAVAŞ; SİLAHLARIN DEĞİLASIL OLARAK

İRADELERİN SAVAŞIDIRBU SAVAŞTA

YENİLMEZ OLMAK İÇİNDİSİPLİN, KURALLI OLMAK,

GİZLİLİK, YARATICILIKYAŞAM BİÇİMİNE DÖNÜŞMELİDİR!

Savaşta iki taraf vardır. Ve savaşın belirleyici özelliği,taraflardan birinin, iradesini karşı tarafa kabul ettirmesidir.Yani savaş asıl olarak iki iradenin savaşıdır. Silahlardeğil iradeler çarpışır. Silah sadece araçtır.

Bu savaş bir taraf diğer tarafa iradesini kabul ettireneveya biri diğerini yok edene kadar sürer. “Uzlaşma,barış” denilen şey ise düşmanın iradesini kabul et-mektir.

Neden?Çünkü; savaş iki sınıfın, iki ideolojinin savaşıdır.

İki sınıf iki ideoloji vardır. Ara yol yoktur. Savaşta herşey bu iki sınıftan birinin çıkarınadır.

Çünkü; biz devrim yapmak istiyoruz. Devrimiistemek ise uzlaşmaz bir ideolojiye sahip olmaktır.

Çünkü; küçük uzlaşmalar büyük uzlaşmalara,büyük uzlaşmalar teslimiyete götürür. Uzlaşmazlıkhayatın her alanında olmalıdır.

Asla düşmanın iradesini kabul etmeyecek, asla uz-laşmayacağız. Peki, uzlaşmamak, irade savaşındangalip çıkmak için ne yapacağız? Savaşta düşmanıyenmek için yeni yöntemler bulacağız. Çözeceğiz vedaha hızlı koşacağız. Hızımızı engelleyen sorunlarıaşacak ve savaşımızı büyüteceğiz. Her sorun yaşadığı-mızda ya da çıkmaza girdiğimizde BAŞA DÖNECE-ĞİZ.

Önderimizin bize miras bıraktığı; olumsuzluklarkarşısında “BAŞA DÖNÜN” talimatı hep kulağımızaküpedir. Ve biz de bu deneyimlerden güç alarakkendimizi çözümsüz hissettiğimiz her an başa döneceğiz,gerekirse her şeye sıfırdan başlayacak; ama asladüşmanın iradesini kabul etmeyeceğiz.

Dayımız “Gerekirse bu hareketi atomlarına kadarparçalar, küllerinden yeniden yaratırım” diyerek bizebunu öğretmiştir. Fidel “gerekirse adayı batırırız, amaasla emperyalizmle uzlaşmayız” diyerek bize bunu öğ-retmiştir.

Bunun için de her şeyden önce ilkeli ve kurallıolacak, savaşın yasalarına uyacağız. Çünkü savaşınbizim dışımızda, objektif-nesnel yasaları vardır. Bu

yasalara uymak ya da uymamak tercih meselesi değildir.Kazanmak için bunlara uymak zorunluluktur. Bu yasalaryumuşatılır, ilke ve kurallar esnetilirse ideolojikolarak uzlaşma, teslimiyet ve nihayetinde yenilgikaçınılmaz olur.

Savaş acımasızdır. Çünkü sınıf savaşının sonundakaybedilecek ya da kazanılacak bir iktidar vardır. Birsınıfın çöküşü, bir halkın kurtuluşu vardır.

Savaş örgütünün kuralları da acımasız olmak zo-rundadır. Savaş hiçbir lükse izin vermez. Kurmaylığındanaskerlerine kadar tam bir “savaşçı ruh” halini gerektirir.“Dernekçi” bir kafa yapısıyla, “legalist” bir kafayapısıyla savaş yürütülemez.

Mao’nun deyişiyle “Savaş o kadar zarif, o kadarsakin ve yumuşak, o kadar ılımlı, uysal, kibar, ölçülüve alicenap olamaz.” Bizim savaşımız da böyle değildir.

Faşizmin bizi bir “tehdit” olarak görüp, ciddi ön-lemlere ve katliamlara yöneldiği koşullarda biz de ku-rallarda daha disiplinli, amatörlükleri aşmada dahaısrarlı olmalıyız... Çünkü “Savaş direncin, dirayetin,iktidar olma azminin, taktiklerin ve psikolojilerinmücadelesidir.”

Düşmanın askeri ve teknik üstünlüğünü boşa çıkar-mak, avantaja çevirmek için ilkeli, kurallı olmak,savaşın yasalarına uymak zorunluluktur. Kuralsızlıklarbizi yok eder. İlkeli ve kuralı olmak ise, askeri veteknik açıdan dezavantajlı durumumuzu avantaja dön-üştürür.

Sonuç olarak;- Savaşta iki irade çarpışır. İradesini diğer tarafa

kabul ettiren kazanır.- Savaş iradelerin savaşıdır. Savaşçının öncelikli

yapması gereken savaşma ve kazanma iradesini güç-lendirmektir.

- Uzlaşmazlık sadece savaş alanında, cephede geçerlideğildir. Bizim için her yer savaş alanıdır. Her zamanuzlaşmaz olmalıyız.

- Savaşta kazanmak için uzlaşmaz, yenilmez olmakiçin ilkeli, kurallı olmalıyız.

SSAVAŞ veSAVAŞ veSAVAŞÇISAVAŞÇI

EMPERYALİZME VE

FAŞİZME KARŞI

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir30

Page 31: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Liseli Dev-Genç ‘80 öncesindenitibaren öğrenci gençliğin öncülüğünüüstlenmiştir. Okullarda örgütlenmeçalışmalarından hiç vazgeçmemiştir.

En zorlu koşullarda dahi okullardaörgütlenmenin koşullarını yaratmış-lardır. Ülkemizde liselerde baskılarhiç bitmemiştir. Okul müdürlerinindayakları, polise teslim etmeler hiçbitmemiştir. Okulun içine polis sokanmüdürler, öğrencilerini işkenceci po-lislere teslim eden müdürler hiç bit-memiştir.

Özellikle 12 Eylül faşizmiyle bir-likte ‘80 sonrası orta öğretim ku-rumlarına yerleştirilen faşist idarecive öğretmenler okullarda adeta birişkenceci gibi görev yaptılar.

Bunlardan kimisi öğrencilerinefizik laboratuvarında manyetoyuçevirip elektrik vererek “cezalan-dırırken” kimisi okulda silahla do-laşıp sağa-sola tehditler yağdırır-ken, kimisi ise polislere kendi oda-larını işkence odası olarak tahsisetmiştir.

Liselerde dayak hiç eksik olmamış,hükümetler değişmiş, bakanların, okulidarecilerinin biri gelip biri gitmiş;ama liselerde dayak hep sürmüştür.

Çünkü dayağa, gerici faşist eğitimsisteminde önemli bir misyon biçil-miştir.

Amaçlanan sinmiş, her türlüotoriteye boyun eğen bir gençlikyaratmaktır.

Saçı biraz uzun olduğu için, ayağakalkmakta geciktiği için, yazı tahtasınıtemizlemediği için, beden eğitimidersine spor ayakkabısı getirmediğiiçin, para getiremediği için, okulageç kaldığı, güldüğü, konuştuğu için,kız-erkek birarada gezdiği için vb.

Sudan bahanelerle, olmadık ha-karetlere maruz kalan, kafası-gözüyarılan, ağzı-burnu kanayan, kolu kı-rılan, komalık olan, öğrencilerin sayısıliselerde ilerleyen yıllarda daha daartarak liseli gençliği intihara kadar

sürükleyecektir.

Ancak LiseliDev-Gençliler, ör-gütleme çalışmasıyaptıkları yerlerde,bu müdürlerin fa-şist uygulamalarınasessiz kalmamıştır.

‘89 yılı Bakır-köy Lisesi’nde fa-şist idarenin öğren-cilere kan kustur-duğu bir yıldır.

Okul yönetimiöğrencilerin en basit düşünme, üret-me, kültür faaliyetlerini engellemekte,bununla da yetinmeyerek öğrencileripolise ihbar etmekten kaçınmamak-tadır.

Okul müdürü faşist SüleymanKarabulut Liseli Devrimci Gençliktarafından uyarılmasına rağmen faşisttutumunda direnir.

Liseli Dev-Genç’liler okul mü-dürünün tavırlarını sürdürmesi halindeen geniş öğrenci-öğretmen kitlesineSüleyman Karabulut’u cezalandıra-caklarını duyururlar.

Ve sonunda okul duvarlarına yaz-dıkları “Faşist Müdürlerden Hesap

Sorduk, Soracağız/Liseli Dev-Genç”sloganının kuru bir tehdit olmadığınıpratikleriyle gösterirler.

Polis işbirlikçisi Bakırköy LisesiMüdürü faşist Süleyman Karabu-lut’un cezalandırılması, liseli gençliktegeniş bir sempati yaratır.

O günlerde basında da güçlü ola-rak işlenen bu olay, Liseli DevrimciGençlik’i çekim merkezi haline ge-tirir.

Henüz yeni gelişmekte olan kitleeylemlilikleri, devrimci şiddetle bir-leşince liseli gençlikte yankısını bulurve ‘89 sonu ve ‘90 yılı Liseli Dev-Genç’in atılım yılı olur.

TARİH BİLİNCİ, ZAFERİ GÖRMEKTİR

1989 BAKIRKÖY LİSELİ MÜDÜRÜLİSELİ DEV-GENÇ TARAFINDAN CEZALANDIRILIR

LİSELİ DEV-GENÇ

TARİHİMİZDEN

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

31Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

İstanbul-Gazi:Liseli Dev-Genç’liler 4 Temmuz’da

İsmet Paşa Caddesi’nde, Grup Yo-rum’un yeni bestelerinden biri olan‘Halay Başı’ şarkısını halka dinletti.Umudun türkülerini yapan Yorum’unsesi Gazi halkına ulaştırıldı.

Ayrıca 8 Temmuz’da yapılan kitleçalışmasında kısaca şunlar yapıldı, İs-met Paşa Caddesi’nde, üzerinde “Ka-tillerden Hesap Sorduk Soracağız!Yozlaşma! Örgütlen! Tutsak Dev-Genç’liler Serbest Bırakılsın!” slo-ganlarının yazılı olduğu dövizler asıldı.Aynı zamanda kapı çalışması yapanLiseli Dev-Genç’liler gidilen evlerdeson zamanlarda Gazi’de artan polis

terörünü anlattı ve seçimlerin de çareolmadığını halka anlattı.

Ve genel kitle çalışması dahilindemahallede Özgür Tutsakların sesiniduyurmak için, üzerinde “Özgür Tut-saklar Direniyor! Sürekli FaşizmeKarşı Sürekli Direniş! Liseli Dev-Genç” imzalı pankart asıldı. Ardındanpankartı zırhlı araçlarla sökmeye gelenpolislere havai fişeklerle karşılık verildi.Kısa süreli çatışmanın ardından eylemsonlandırıldı.

Son olarak 11 Temmuz’da, birçokyere “12-14 Temmuz Şehitleri Ölüm-süzdür! Bize Ölüm Yok!” sloganlarınınyazılı olduğu ozalitlerden asıldı.

Page 32: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

"Tarih bilinci olmadan önümüzügörmeyi ileriye doğru güçlü adımlaratmayı başaramayız."

Tarihi bilmek; geçmişten alaca-ğımızı alıp, geleceğe borcumuzu öde-memiz için zorunludur. Tarih geçmişteyaşanmış deneyimlerdir. O deneyim-lerden yola çıkarak yapacaklarımızıen az hatalı şekilde gerçekleştirebil-mek için tarihi bilmeliyiz.

Örneğin gecekondularıntarihini, kentsel dönüşüm pro-jelerini, imar aflarını, amaç-larını, mafyacılığı, yozlaşma-nın nereden nereye geldiğini...tüm düşman güçlerin geldik-leri yolları, yöntemleri bil-meliyiz ki, halka karşı hersaldırının önüne barikat ku-rabilelim.

Gecekonduların ortaya çı-kışı ülkemizde tarımın yavaşyavaş sanayiye döndüğü, köyde ya-şayan halkımızın topraklarından çıkıpşehirlere sürüldüğü zamanlara dayanır.Halkımız köylerden çıkıp iş bulmak,okumak, para kazanmak için şehirleregelir. Elde yok, avuçta yoktur; kirayaverecek bir gelir yoktur; açıkta ka-lacak da değildir. İşte gecekondu bugerçeğin sonucudur.

Halk, barınma sorununu çözmekiçin kendine çoğunlukla şehrin ke-narlarındaki semtlerde gecekondularyapar.

Hatta gecekondu bile değil, o za-manlar kullanılan deyimiyle ‘bara-ka’lar yapılır. 1945-50 döneminde;yoksulluk içinde ve dağınık bir “ba-rakalaşma”dan söz edilebilir. Ülke-mizin birkaç büyük şehrinde, “top-rağa kazılan, tepesi teneke ile çevrili,baca ve tepe penceresi olarak tersçevrilmiş gaz tenekesi kullanılan

oyuklardaki bu mekanlarda 40 binkişi yaşar.” (Cumhuriyet’in 75. Yılı,Gecekondunun 50. Yılı, İş BankasıKültür Yayınları, syf. 302)

1948’de büyük kentlerde 25-30bin olan gecekondu sayısı 1953’te80 bine, 1960’da 240 bine, 1983’teise 1,5 milyona hızla yükselmiştir.2000’li yılların başlarında ise Tür-

kiye’deki gecekondu sayısının2.200.000 civarında olduğu belirtil-mektedir.

Yalanlara Karnımız TokAçlık, yoksulluk çeken halkı-

mızın evidir kondular. Bu yüzdengecekondulaşma çarpık kapitalizmingelişmesiyle birlikte, yoksullukla pa-ralel olarak artar.

Gecekondular başlangıçta şehir-lerin dışında, kenarlarındaydılar. Amabunların birçoğu zaman içinde şe-hirlerin büyümesiyle şehirlerin orta-sında kaldılar. İstanbul’da Okmey-danı, Gazi Mahallesi, Alibeyköy gibiyerler artık İstanbul’un göbeğindesayılır.

Gecekondular zamanla baraka ol-maktan çıkıp, apartmanlaşmıştır amagecekondu yine de gecekondudur.

On yıllarca bu evlere, bu mahal-lelere emek veren halk, şimdi yaşa-dıkları yerlerden kovulmaya çalışı-lıyor. Çünkü maddi değerleri yük-selmiştir. Ve hiçbir değer vermediklerihalkımızı buralardan kovmak içindozerlerle, panzerlerle, bazen kentseldönüşümle saldırmaktadırlar.

Kentsel dönüşüm saldırısı halkıkondularından kovma saldırısıdır.

İstanbul'da, “depreme karşı önlemalınıyor”, “dayanıksız binalar yıkı-lıyor” gibi yalanlarla arsaları, so-kakları ele geçirip az katlı binalarıyıkıp yerine lüks gökdelenler yapantekellerin yalanlarına karnımız tok.

Halkı kandıramadıkları zaman,binlerce polisleriyle gelip zorla yı-kıyorlar halkın evlerini.

Önce büyük inşaat şirketlerigöz diker bu yerlere, sonra oaç gözlerini doyurmak, bizimyaşadığımız gecekondu ma-hallelerini rezidanslara çevir-mek için devlet eliyle saldı-rırlar.

Devlet, her türlü baskıyıda, her türlü hileyi de kullanır.Örneğin, ülkemizdeki bütünimar afları seçimlerden hemenönce, kentsel dönüşüm saldı-rıları ve gecekondu yıkımlarıda seçimlerin gündemde ol-

madığı zamanlarda yapılır.

Gecekonduların Diğer Adı “Direniş”tir.

Elbette bu saldırılara halkın dabir cevabı olmuştur.

Küçük Armutlu, gecekondu ma-hallesi deyince aklımıza ilk gelenyerlerden biridir. Ve Armutlu denilinceilk olarak DİRENİŞ gelir insanınaklına.

“Düzen partileri, oy peşinde boşvaatlerle halkı oyaladılar. Sözdeyıkım yapmayacaklardı. Ama sonuçdeğişmedi. Düzen partileri de halkaburayı çok görüyordu. Küçük Ar-mutlulu yoksul halkın evi ANAP dö-neminde de sözde “halkçı” SHP’libelediyeler döneminde de başına yı-kıldı. Halk, evini yaptı; düzen partileriyıktı. Düzen partilerinin gerçek yü-

YOKSUL MAHALLELERTarih Bilinci Zaferi Görmektir

Yoksulluğa Son Verecek Tek Güç, Yoksullardır!Açlığa Son Verecek Tek Güç, Açlardır!

Zalimleri Yenecek Tek Güç, Mazlumlardır!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir32

Page 33: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

zünü yaşayarak gören halk, devrim-cilere kucak açtı.

Devrimciler halka sahip çıktı.Halkın güçlüklerini paylaştı. Evlerininyeniden yapımına ve korunmasınadestek verdi. Gecekondu HalkıylaDayanışma Derneği (GEYAD) ku-ruldu.” (Küçük Armutlu, syf 23).

“Yaşatmak İçin Öldüler” kitabındaGEYAD şöyle anlatılıyor: “Gece-kondu Halkıyla Yardımlaşma ve Da-yanışma Derneği’ni kurduk. GEYADbizim için öyle iyi oldu ki, birlikolunca daha güçlendik. Öteki gece-kondularla dayanışmalarımız oldu.Bizim çocuklar yine yanımızda, önü-müzde, içimizdeler (…) GEYAD de-falarca basıldı, işkencelerden geçirildiinsanlar, tutuklamalar oldu. Ve so-nunda bir bahane bulup kapattılarderneğimizi. Esas dertleri yoksul in-sanlara örnek olan Armutlumuz’udağıtmak.”

Gecekondu ÖrgütlülüktürDüşman örgütlülüğe hiçbir zaman

dayanamıyor. Armutlu’daki örgütlü-lük, devrimcilerin halkın sorunlarınasahip çıkması ve fiili çözümler üret-mesi, devleti rahatsız etmeye başla-mıştı. Devletin çıkardığı sorunlarıdevrimciler çözüyorsa, bu, düzenealternatif oluyorlar demektir. Devlet

bu örgütlülüğü karalamak içinburjuvazinin gazete ve televiz-yonları aracılığıyla saldırıyor.Saldırıyı meşrulaştırmak için“kurtarılmış bölge” demagojileriyapıyor.

23 Temmuz 1990, Armut-lu’daki ilk büyük direnişintarihidir.

O gün neden öyle bir direnişolmuştur?

Gecekondu halkı sabah 278 imzalıbir dilekçeyle savcılığa başvurdu.Can güvenliklerinin sağlanmasını is-tedi. Akşam saat 21.00 sıralarındaKüçük Armutlu yüzlerce polis tara-fından kuşatıldı. Amaç açıktı; halkıişkenceyle, katliamla korkutup sin-dirmek, yıkımlara karşı kimsenin sesçıkarmamasını sağlamak.

Peki öyle mi oldu?

Neler oldu anlatalım.

Mahalle halkı tepede toplanıp si-laha karşılık taşlarla direnme kararıaldı. Sabaha kadar işkenceler, göz-altılar, kurşunlar, barikatlar, yaralan-malar, halaylar, türküler, direniş dur-madı. Hüsnü İşeri şehit düştü… Yaralısayısı çoktu. Ama kazanan gecekonduhalkıydı.

Sabah polisle yapılan görüşmede,polis kuşatmayı kaldırmak zorundakaldı.

Halka yapılan saldırıların örnek-lerini çoğaltmak mümkün. Halkınakarşı savaş açmış bir devletin iki ya-kası biraraya gelmez, gelmiyor da.Tekellerin doymak bilmeyen ranthırsına yem olmayacak kadar büyükbir direniş tarihi var yoksul mahal-lelerde yaşayan halkın.

Faşist devlet bugüne kadar halkınbarınma hakkına saldırdığı her karıştoprakta halkın direnişiyle karşılaştıve bundan sonra da yine karşılaşmayadevam edecektir.

Sonuç olarak;1- Gecekondu Mahalleleri, hal-

kımızın işgal ettiği yerler değildir.Halkımızın kanı, alınteri, gözyaşıkarışmıştır gecekondunun harcına.Halkımıza ait yerlerdir. İşgalciler

mahallelerimize girdiğinde direnmeken doğal hakkımızdır. Direnmedenvar olamayız.

2- Devlet asla halkımızı düşün-mez, değeri biraz artan mahalleleregözünü diker, inşaat tekellerine peşkeşçeker.

3- Kentsel dönüşümün iki amacıvardır; halkın örgütlülüklerini, birlikve dayanışmasını dağıtmak, gaspedeceği topraklardan rant kazanmak.

4- Yoksul halkımız örgütlenerekdevrimcilerin öncülüğünde mahal-lelerde direnmiştir. Örgütlenerek ken-di sorunlarına çözüm bulmayı HalkMeclisleri kurarak öğrenmiştir.

5- Direnen gecekondu halkımızbüyük bedeller ödemiştir, ama top-raklarını onlarca yıldır korumayı ba-şarmıştır. Bundan sonra da kondula-rını terk etmeyecektir.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

333Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Faşizme Karşı HalkMeclislerinde Birleşelim,Savaşalım, Kazanalım!

24 Haziran seçimlerinde kaza-nan her zaman olduğu gibi oligar-şidir! Ülkemiz emperyalizmin yeni-sömürgesidir ve sömürge tipi fa-şizm ile yönetilmektedir. Hiçbirseçim bu gerçeği değiştirmez.

Okmeydanı Halk Meclisi:Okmeydanı seçimlere ilişkin

açıklama yaparak, kısaca şunlarısöyledi:

24 Haziran seçimlerinde hal-kımızın önüne umut olarak çıka-rılan isimler Oligarşik diktatörlüğünyeni sisteminin meşrulaştırılmasıiçin azami çaba göstermişler, gö-revlerini layıkıyla yerine getirmiş-lerdir. Halkımızı umutlarını buyönde kullandıkları için suçludurlar.Halkın adaleti karşısında hesapverecekleri bilinmelidir. Halk mecl-isleri olarak bize düşen safları sık-laştırmak olmalıdır… Çocuklarımıziçin, geleceğimiz için, değerlerimiziçin kenetlenelim…

Halk Meclisleri’nde Örgütle-nelim, Savaşalım, Kazanalım!

Page 34: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Bir yerde Halk Meclisi kurmaktanveya Halk Meclisi’ni çalıştırmaktansöz edildiğinde, bazen sorunun abar-tılı, idealist bir şekilde ele alındığınıgörüyoruz. Oysa biz halk meclisindensöz ediyoruz; bundan dolayı, iddialıve fakat sade, basit olacaktır.

Oligarşinin meclisinin üyeleri 5yılda bir yapılan seçimle belirlenir,kendilerinden tekelci burjuvazininveya emperyalizmin istediği yasalarıyaparlar, sık sık tartışırlar, halka bolbol nutuk çekerler, dokunulmazlıklarıvardır (faşizmde sadece iktidar par-tisinin dokunulmazlığı olur)… iyimaaş alırlar, sayısız ayrıcalıkları var-dır. “Hediye”lere, rüşvetlere, mev-kilere boğulurlar.

Halkın meclisinin ise bunlarla birbenzerliği yoktur. Halk meclislerindeyüksek maaş alan, ayrıcalıklar tanı-nan, konumunu kullanan kimse yok-tur. Orada halk vardır, yaptıklarınıhiçbir karşılık beklemeksizin ya-parlar.

Halk burada kendi kararlarınıkendisi alır; kendi yaşadığı sorunlarıtartışır. Sorunların çözümüne gönül-

lülükle katılır.

Meclis’in kelime anlamı şudur:“bir konuyu görüşmek, konuşmak,tartışıp karara bağlamak üzere bi-raraya gelmiş topluluk”.

Dolayısıyla Meclis;

sorunları konuşur, tartışır, kararlaralır.

Kararların nasıl uygulanacağınıbelirler.

Bu tür toplantıların adı kimi zamankurul ya da kongre olarak karşımızaçıkıyor. Ama meclis örgütlenmesi,bunların dışında ve üstündedir.

Halk Meclisi’nin işlevi, sadeceşu veya bu sorunu ele almak değildir;halkın kendi kendini yönetmesiniöğrendiği organlardır.

Halk Meclisleri, halkımızın ko-lektif gelenekleri üzerinde gelişipgüçlenecektir. Halkımızın gelenek-lerine de baktığımızda, kapitalizminbireyciliği, bencilliği hakim olmadanönce, birçok sorunu elbirliği ile çöz-düğünü görüyoruz.

Aile içi sorunları tartışırken yap-tığımız toplantılara “aile meclisi top-landı” deriz. Köylerde köy kurullarıvardır. Mahalle ile ilgili sorunlarıkonuşmak ve çözmek için mahalleliile yaptığımız toplantıya mahallemeclisi diyebiliriz. Daha dar alandayaptığımız örneğin sokakta yaptığımıztoplantılara da sokak meclisi… Butoplantılarda halkı ilgilendiren bütünsorunlar tartışılabilir ve çözümü içinkararlar alınabilir.

Meclis, Bir Toplantı İleBaşlar…

Meclis çalışmasını başlatmak için,halk toplantıları örgütlemek, halkınileri gelenlerini, değişik kesimlerinibiraraya getirmek ve halkın en canalıcı sorununu ele almak yeterlidir.

Örgütlülük tek bir toplantıda ger-çekleşmez; sorunlar tek bir toplantıdaçözülmez, ama başlanılmış olur. De-vamındaki en önemli nokta, sürekliliğisağlamaktır. Meclis çalışmalarını sü-reklileştirmek, meclisin işlevini veamacını anlatmakla mümkündür.Meclis çalışmalarında ısrarımız, nethedeflerimiz ve çalışma disiplinimizolursa, çalışmalarımızı kalıcılaştıra-

HALK CAHİL DEĞİL, BİLGİ VE DENEYİM SAHİBİDİRBu anlamda örgütlü bir güç olarak düşündüğümüzde

halkın sunacağı olanaklar sınırsızdır!Halk meclisleri ve komiteleri halkın sınırsız olanaklarını

devrimci mücadeleyle buluşturma araçlarıdır!

1 - "DEVRİM PERSPEKTİFİ OLMAYAN HİÇBİR MODELÖRNEK DEĞİLDİR"

2- Devrime Hizmet Etmeyen Halk Örgütlenmeleri, HalkınSorununu Çözemez!

3- Devrim Perspektifini Yitiren Halk Örgütlenmeleri YokOlmaya Mahkumdur!

4- Halk Örgütlenmeleri Olmazsa Olmazdır, Zorunludur.

5- Halk Meclisleri halkın her kesimini mücadeleyekatmanın aracıdır.

6- Halk Meclisleri halkın her sorununa çözüm üretmenin,alternatif sunmanın aracıdır...

Atasözü:Bir şey yapmak isteyen yolunu,

yapmak istemeyen bahanesini

bulur.

HALK MECLİSİKÜÇÜKTEN BÜYÜĞE,

BASİTTEN KARMAŞIĞAADIM ADIM GELİŞİR

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir34

Page 35: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Sinop: Helesa geleneğiHelesa geleneğinin ortaya çıkmasıyla ilgili

Sinop'ta yaygın olarak anlatılan bir efsane bulu-nuyor.

Fırtınalı bir günde, bir gemi Sinop limanınademir atmış. Gemi haftalarca limanda kalmış veerzakları tükenmiş. Geminin kaptanı bu durumdankurtulmak için bir şeyler düşünmeye başlamış.Gemiciler ellerinde fenerlerle kapı kapı gezipmaniler söylemeye başlamış.

Mani söyledikleri için de halk gemicilere paravermeye başlamış. Sinop'ta bu gelenek halen ya-şatılıyor. Ramazan ayında ve bayramda gençlerfenerle kapı kapı dolaşır ve mani söylerler.

Toplanan para ise yokluk içinde kalanlara, ih-tiyacı olanlara bağışlanır.

Bu geleneğin bize öğrettiği: Yardımlaşmayıörgütlüyor bu gelenek. Halkımızın gönlü zengindir.Gönlünün zenginliği ile kimseyi aç açıkta bırakmaz.Varını yoğunu paylaşır…

Bu tür geleneklerle halkı daha yakından tanı-yoruz. Tanıdıkça güvenimiz ve sevgimiz artıyor.

biliriz.

Bir Sorun Çıkış NoktamızVe Örgütlenme ZeminimizOlabilir

Meclisin olmadığı veya hatta hiççalışma yapmadığımız bir mahalledeilk atacağımız adım, temel sorunlarıortaya çıkarmaktır. Uyuşturucu, yı-kım, kumar, çeteleşme… herhangibiri vardır mutlaka. O halde bunlardanbirinin çözümü için bir halk toplantısıörgütlemek ilk adım olabilir.

Bunun için bir derneğin olmasıgerekmez; herhangi bir yer buluporada yapabiliriz. Mesele, NEREDEyapılacağı değil, NASIL yapılaca-ğıdır; o toplantı davetini bir kitle ça-lışmasıyla, bildirisiyle, çat kapısıylaöncelik verdiğimiz mahalledeki, yo-ğunlaşacağımız sokaktaki kitleyeulaştırmaktır.

Bunu yapabildiğimizde halkınkendi sorununu çözmek amacıylabiraraya gelmesini sağlamış oluruz.

Sonrası Israr veSonuç Alıcılıktır

Meclis çalışmasıyla, halka dışar-dan birilerini beklemeden kendi so-runlarını kendilerinin çözebileceğini,asıl gücün kendilerinde olduğunu,birlikte hareket edebilmenin esas ol-duğunu göstermek istiyoruz. Birsorun çözüldüğünde veya gündemdendüştüğünde her şey dağılmamalı…Halk toplantılarını farklı biçimlerdefarklı hedeflerle sürdürmeliyiz.

Toplantıları sürekli bir örgütlen-meye ve kurumlaşmaya dönüştür-meye çalışmalıyız.

Mahalle içinde sorunlar bitmez,bütün sorunların çözümü ise halktadır.Bu anlayışı benimsetmemiz iradi birçalışma ile mümkündür.

SONUÇ OLARAK;

Halk meclisi çalışması bürokratik,şekilsel bir çalışma değil, aktif vecanlı bir çalışmadır. Halkın her ke-simini içine alır. Almalıdır.

Halk meclisi, bir bakıma mahal-

lelinin acil ve yakıcı sorunlarda yap-tığı toplantıların iradileşmesi, ku-rumsallaşmasıdır.

Halk meclisinin çalışmasının gücüpratikte ortaya çıkar.

Halk, meclis çalışmasına yabancıdeğildir. Kendiliğinden yapılan meclistoplantılarını hedefli ve sürekli halegetirecek olan halktır.

Meclis çalışması kolektif çalış-manın en iyi biçimlerinden bir tane-sidir. Düşüncelerin ortaklaştığı, eme-ğin birleştiği, sorunların daha basitbiçimde çözüldüğü çalışma tarzıdır.

"bunlar sana geldi"Sarıgazi Mahallesi'nden bir gencimiz tutuklanmıştı. Kart

ve mektup yazma kampanyası düzenledik. Mahalleden ta-nıdıkları, akrabaları, arkadaşları zaten düzenli yazıyorlardı.

Gencimiz 2 ay sonra ilk mahkemede tahliye oldu. Tutsakkaldığı sürece kendisine gönderilen hiçbir kart, mektup,faks verilmemiş. Oysa mektup cezası falan da yoktu.

Buna rağmen ne mektupları verilmişti, ne de kendinegelen postalardan haberi vardı. O da sanıyor ki kimseona yazmıyor.

Tahliyesi gelince, çıkışta "bunlar sana geldi" diyetam 70 tane mektup vermişler eline.

Düşmanın niye böyle yaptığı açık; yalnızlaştırarak,yalnız bırakıldığı düşüncesini yaratarak, daha kolayteslim alabileceğini hesaplıyor.

Buna izin vermemeliyiz.

Bu politikayı bozmalıyız.

Tutsaklarımıza yazmalıyız.

Cevap almasak da yazmalıyız.

Onlara verilmeyecek olsa da yazmalıyız.

Mektup cezaları olsa da yazmalıyız.

Her mektup, kart, düşman politikasını BOZAR!

GELENEKLERİMİZ15 Temmuz

2018

Yürüyüş

Sayı: 75

35Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 36: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Mahallede dergi dağıtırken birevin kapısını orta yaşlı bir erkekaçtı. Açar açmaz ne dediği anlaşılmazbir şekilde bağırmaya başladı. Öncepsikolojik sorunları olan biridir diyedüşündüm. Biraz dikkatli bakıncaher hafta evinin ilerisindeki atölyedegeç saatlere kadar çalışan kişi ol-duğunu fark ettim. Psikolojik ra-hatsızlığı falan yoktu; körkütük sar-hoştu. Şaşırdım. Kaç aydır bu böl-gede dergi dağıtıyordum ve ilk defaadamı bu halde görüyordum.

Biz adamla uğraşırken eşi çıktıkapıya. Kısa bir hal hatır sorduktansonra kadına "sık sık bu şekildeiçer mi" diye sordum. Kadın belliki bıkmış; "haftanın iki-üç günüböyle. gelip bir konuşsanız iyi olur"dedi. Bu arada adam ikide bir kapıyaçıkıp bağırıp çağırmaya devam edi-yordu. Başka bir gün gelmek üzeresözleştik.

Söz verdiğimiz gibi de yaptık; ohafta içinde bir akşam halk mecli-sinden iki kişi ile aileyi ziyaret ettik.O hafta için geleceğimizi söylemiş-

tik, fakat hangi gün geleceğimizdenhaberleri yoktu. Evde adam tek ba-şınaydı. Eşi, çocuklarla beraber gez-meye gitmişti. Eşinin olmadığınıöğrenince önce girmek istemedik,aileyle birlikte konuşalım diye başkabir gün geleceğimizi söyledik. Adamneden geldiğimizi anlamıştı. Biziiki defa içeri çağırınca girmeye kararverdik.

Yoksul bir gecekonduydu. Otur-duk ve sohbet ettik. Adam bir yandanmahcup, diğer yandan yaşadığı acılarve başkalarının da içiyor olmasıüzerinden kendi yaptığını meşru-laştırmaya çalışıyordu. Bir hesapyaptık, haftada iki-üç defa içiyorve her ay en az 400 tl. içkiye veriyor.O parayı kazanmak için geç saatlerekadar nasıl çalıştığını kendi gözle-rimizle görmüştük.

Diğer yandan kendini utanılacakbir duruma düşürüyor, çocuklarınakötü örnek oluyordu. İçtiği için acı-ları azalmıyor, sorunları çözülmüyor.Bütün bunları konuştuk, sohbet ettik.Sohbetin sonunda bir daha içmeme

sözünü alamadık ama, içki miktarınıazaltma, bir daha ne yaptığını bile-mez duruma gelene kadar içmemesözü verdi. Aileyi düzenli ziyaretegeleceğimizi söyleyerek kalktık.

***Çıkarttığım sonuç şu oldu:

Umutsuzlar, karamsarlar, sık sıkhalkın korktuğu, yıldığı tespitleriyapıyor mahallemizde. Baskılar kar-şısında elbette gerileyen de olur,ilerleyen de. Mücadelede geri çe-kilmeler olur.

Ama bu koşullar altında bile iştehalk yaşadığı sorunlarda bizi çözümolarak görüyor. Kişi olarak tanıma-masına rağmen, hareket olarak ta-nıyor ve güveniyor. Bu örnektekigibi, esasında politikadan, örgütlü-lükten oldukça uzak bu aile bile,bizden yardım istiyor. Çünkü bizitanıyor.

Sonuçta buradan gördüğüm şuki; biz sökülmez kökler salmışız butoprağa. Her şey değişir, herkesgider ama biz bu mahallede kalırız.Çünkü bu mahalle bizim!

Mahallemizde bu hafta ele aldı-ğımız sorunlardan biri, iki aile ara-sında yaşanan mal varlığını payla-şamama sorunuydu.

Aileler sorunu bize getirmedenönce sert tartışma ve kavgaya varanolaylar yaşanmıştı. Biz de zaten bukavgalar nedeniyle haberdar olduk.

Bir taraflardan birinin çocukları,dayılarının annesini dövmüştü, onlarda karşılık olarak birini dövmüşlerdi.Tabii mahallede böyle bir şeyin olupbize haberinin gelmemesi mümkündeğildi.

Ailelerin sorunu kendilerinin çö-zemeyecekleri ortadaydı. Kavgalarla

olay tırmanıyordu. Sorunu bize getirmediler ama

biz müdahale ettik. Kardeşlerin tü-müne çağrı yaptık. Bu sorunun buşekilde çözülemeyeceğini, halk mec-lisinde çözülebileceğini önerdik.Verdiğimiz tarihte tüm aile geldi. 4halk meclisi üyesinin katıldığı top-lantıda sorun ele alındı.

Meclisin bu tür durumlarda taraftutmadığı, adaleti işlettiği, halkınsorunlarının çözümü konusunda birkültürümüzün ve değerlerimizin ol-duğu anlatıldı kısaca.

İki tarafın yaptığının da doğruolmadığını, düzenin nasıl mal ve

para için kardeşi kardeşe düşürdü-ğünü, aileyi nasıl paramparça ettiğini,bu kavganın bizim kültürümüz ol-madığını, değerlerimizin bu olma-dığını anlattık.

Daha sonra sorun dinlenildi. Burada ayrıntılarına girmeye ge-

rek yok; kısaca annenin ölmedenönce ne vasiyet ettiği, kimin eko-nomik durumunun nasıl olduğu, ki-min ihtiyacının ne olduğu somutlanıponun üzerinden bir çözüm buluna-bileceği belirtildi.

En azından mesele karşılıklı ko-nuşulabilir hale gelmişti.

Toplantıya katılan kardeşler dü-şüncelerini “keşke bu duruma gel-meden sizlere gelmiş olsaydık” di-yerek ifade ettiler. Sorun konuşulacakve çözülecek.

Yüzlerce kapının arkasında yüzlerce sorun; O kapıları çalarak, O sorunları ancak biz çözebiliriz

Kapitalizm, mal ve para için kardeşleri birbirine düşürüyor... Meclis birleştiriyor

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir36

Page 37: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Bakırköy’de bulunan özel EthicaHastanesi’nde 3,5 yıldır çalışan DeryaKoçak, “itaatsizlik ettiği” gerekçesiyle21 Mayıs’ta kıdem-ihbar tazminatıve mesai ücretleri verilmeden iştençıkarıldı.

19 Haziran’da hastane önündeoturma eylemine başlayan Koçak,direnişinin 17. gününde haklarınıntamamını alarak direnişi sonlandır-dı.

Elbette bu direniş örgütlü, başın-dan beri planlanmış bir direniş olarakbaşladı. Siyasi ve ideolojik önderliğini(Devrimci İşçi Hareketi) DİH’in yap-tığı pek çok direniş gibi Ethica’dada zafere ulaştık. Bir kez daha hayatbize gösterdi ki, doğru politikalarla,doğru hedeflere yöneldiğimizde ka-zanabiliriz.

Direnişin başladığı ilk gün hastaneyönetimi “patronun vereceği de varsaalamazsınız… Siz kiminle uğraşı-yorsunuz farkında değilsiniz” vb. di-yerek tehditler savurdu. Akşamındagörüşmek istediklerini; ancak 3 gündirenişe ara verilmesini talep ettiler.

Kabul etmedik, uzlaşmadık. Hayırdedik, direniş haklarımızı alınca biterdedik. İkinci gün kıdem-ihbar taz-minatını vereceklerini, fazla mesaileriödemeyeceklerini söylediler.

Bu bile direnişin ne kadar haklıolduğunu ortaya koyup keyfiyetiaçığa çıkartmıştır. Yine kabul etmedik.Direnişin on üçüncü günü uzlaşmakomisyonunda yarı yarıya bir teklifsundular, kabul etmedik. Ve direnişinon yedinci günü zafer direnen DeryaKoçak’ın oldu.

Bu direnişte özellikle değinmemizgereken bir nokta da Deriteks Sen-dikası hariç, direnişi hiçbir sendikanınziyaret etmediği gerçeğidir.

Sağlık sektörünün ne durumdaolduğu, özel hastane işçilerinin nasılbir çalışma yükü altında olduğu gözönüne alındığında, özellikle bu dire-nişi sağlık işkolundaki sendikalarınsahiplenmesi gerekmez miydi? Busüreçte hak kazanmanın temel yoludirenmektir. Direnişler örgütlemektir.Bu anlayıştan uzaklaşan sendikalardirenişi görmezden geldiler.

DİRENDİK, KAZANDIK!

Bu direniş sadece bir patronakarşı kazanılmış zafer değildir. Kocasendikaların, demokratik kitle örgüt-lerinin binlerce üyeleri işten atılırken,

üyelerinin direnme dinamiklerini yoketmelerine karşı da kazanılmış birzaferdir.

Derya Koçak’ın direnişini ve za-ferini kutluyoruz. Bu zafer tüm emek-çilerin zaferidir. Sarı sendikaların,patron sendikacılarının suratına atılanbir tokattır. İşçilere, emekçilere, tümhalkımıza ise bir umut, coşku vemoraldir.

Bu direniş ve zafer tüm “Ne ya-pabiliriz ki OHAL var” diyerek üye-lerine sahip çıkmayan sendikalarakarşı bir settir.

Cevap siyasal ve tarihseldir. Cevapyalın ve sadedir. O cevabı sınıfsalve tarihsel haklılığıyla haykırıyorDerya Koçak: “Haklarımı İstiyorum!’’

Direnişin ilk gününden itibaren,‘’Ethica Direnişçisi Derya KoçakKazanacak, Patron Murat AkdoğanKaybedecek!’’ dedik. Bu kendimize,ideolojimize ve en çok da halka, işçisınıfına, emekçilere güvenmenin ifa-desiydi.

Her gün sömürülen, işten çıkarılan,hakları gasp edilen, baskı gören işçileremekçiler!

Sendikalardan bize hayır yok.Onlar korkularının esiri olmuş, kendikoltuk dertlerine düşmüşler. Kendi-nize güvenin.

Gelin birlikte yarınları kurmakiçin örgütlenelim. Birlikte mücadeleedelim. Sizleri işyeri komitelerinde,işçi meclislerinde, Devrimci İşçi Ha-reketi saflarında örgütlenmeye çağı-rıyoruz.

DİH Öncülüğünde Bir Direniş Daha Zaferle Sonuçlandı!

YYAŞASIN ETHİCA DİRENİŞİMİZYAŞASIN ZAFER!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

37Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 38: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Bugün; işçilerin, emekçilerin ken-dilerinden başka dostu yoktur.

Bugün; işçilerin, emekçilerin, sırt-larını dayayacakları sendikacılarıyoktur.

Bugün; ülkemizin içinde bulun-duğu tablo ortadadır.

16 milyon insan açlık sınırındayaşamakta, devletin açıkladığı ra-kamlara göre 6 milyon insan işsizdir.

Ülkemizde 16 yıllık AKP iktidarıdöneminde işçinin, emekçinin haklarıtek tek gasp edilmiş, asgari ücretdolar karşısında 2018 yılında yüzde28 oranında eriyip pula dönmüştür.

“İşçileri, kamu emekçilerinı en-flasyona ezdirmeyeceğiz” diye AKPhükümektleri işçiyi de kamu emek-çilerini de enflasyona ezdirmiştir.

DİSK-AR’ın araştırmasına daya-narak söyleyecek olursak, 16 yıllıkAKP iktidarları döneminde;

- sendikal haklar zayıflamış,- grevler yasaklanmış,- 193 bin işçinin grevi ertelenmiş,- özelleştirme had safhaya yük-

selmiştir.- 2003-2016 döneminde 60 milyar

dolara yakın özelleştirme gerçekleş-miş,

- iş cinayetleri ise katliama dö-nüşmüştür.

2003 yılında 811 işçi iş cinayet-lerinde yaşamını kaybederken busayı 2016 yılında 1405’e yükselmişve 2003-2016 arasında resmi verileregöre işçi cinayetlerinde katledilenişçi sayısı 17 bine yaklaşmıştır. Birdiğer ifadeyle resmi verilere göreAKP döneminde yılda ortalama1132 işçi katledilmiştir.

24 Haziran öncesi, işçiler, emek-

çiler için ortalık yangın yeri iken,işçilerin, emekçilerin içleri kan ağ-larken;

kendilerine emek örgütü diyenkurum ve kuruluşlar tüm bu hakgasplarına, zamlara, açlığa ve yok-sulluğa karşı işçileri ve emekçileri24 Haziran seçimlerinde oy vermeyeçağırdı ve kurtuluşun seçimlerde ol-duğunu açıkladılar.

NE OLDU?Seçimler geldi geçti.AKP işbaşında kaldı ve ‘tek adam

rejimi’ devam etti. Çünkü tek adamrejimi diyerek meşrulaştırmaya çalış-tıkları faşizm, yerli yerinde duruyor.

Seçimlerden sonra “tek adam re-jiminin” ilk icraatı işçilerin, emek-çilerin cebindeki paraya, gırtlağındangeçen lokmalara göz koymak oldu.

Seçimlerin ardından gelen ilk ha-berler zam haberleri oldu.

Elektriğe yüzde 25 zam gelirkenElektrik Mühendisleri Odası İzmirşubesinin yaptığı açıklama tüm ürün-lere yapılacak zamların gündemdeolduğu şeklindeydi.

Denilebilir ki;AKP iktidarı halkı soyup soğana

çevirirken,16 yıl boyunca AKP iktidarı işçi-

lere, emekçilere saldırırken,DİSK yöneticileri mücadele etmek

yerine uzlaşmayı seçtiler.16 yıl boyunca AKP iktidarına

karşı işçilerin, emekçilerin öfkesibüyürken; DİSK, üyelerinin öfkesiniyumuşattı.

Seçimlerin ardından DİSK (Dev-rimci İşçi Sendikaları Konfederasyo-nu), Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu,Yönetim Kurulu adına yaptığı açık-

lamada; enflasyondaki hızlı yükselişindüşük ücretli, yoksul ve emekli tü-keticiler açısından daha hissedilir ol-duğunu söyledi.

Özellikle gıda fiyatlarında yaşananartış karşısında emekçilerin gelirinineridiğine dikkat çeken Çerkezoğlu,başta asgari ücret olmak üzere tümücretlerin revize edilmesi gerektiğinide ekledi. Asgari ücrete 2018 yılı içinyapılan yüzde 14’lük zammın şimdidenenflasyonun altında kaldığını belirtenÇerkezoğlu, “Asgari ücret yıl sonubeklenmeden gözden geçirilmeli veenflasyon artışı ve büyüme dikkatealınarak yeniden hesaplanmalıdır”diye açıklama yaptı.

SONUÇ NE?Kapitalizmin krizi derinleştikç

AKP faşizmi işçilere, emekçilere sal-dırmakta. Kapitalizmin krizi derin-leştikçe; işçilerin kemerleri daha sı-kılmakta, boğazından giden lokmalarbir bir sayılmaktadır.

DİSK’in durumu ortadadır. AKPsaldırdıkça geri çekiliyor. Üyelerininhaklarını savunmak yerine açıklamayaparak durumu geçiştirmeye çalı-şıyor.

PEKİ İŞÇİLER, EMEKÇİLERNE YAPACAK?

Halk dur demedikçe,işçi grevleriyle,kamu emekçisi direnişleriyle,yani işçiler işsizler topyekün halk

direnmedikçe bu sömürü çarkı dön-meye devam edecektir.

NE YAPMALIYIZ?

İŞÇİ MECLİSLERİNİ KURA-LIM, BİRLEŞELİM, MÜCADE-LE EDELİM!

KAPİTALİZM KRİZDEN BAŞKA BİR ŞEY ÜRETMİYORKKAPİTALİZME KARŞI İŞÇİNİN EMEKÇİNİN TEK KURTULUŞ YOLU

DİRENMEK, BİRLEŞMEK, MÜCADELE ETMEKTİR!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir38

Page 39: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Günün sancısı varşafağın çağrısı varzeferin müjdesi varAl yüreğini öfkeni kuşan da gel

Bu çağrı AKP zulmüne boyun eğ-meyen ve direnen bütün emekçilerin-dir!

Burjuvazinin kalemşörlüğünü değil,halkın gazeteciliğini yapan gazetecilere,ihraç edilen ekmeğinden olan kamuemekçilerine, adalet arayan avukatlara,annelerimize-babalarımıza-kardeşleri-mize, bu çağrı halkımızadır!

Gelin 10 Eylül’de hep birlikte öz-gürlük türküleri söyleyelim. 12 ay, 365gün boyunca zulüm zindanlarından di-renen halkın avukatlarının mahkeme-sinde buluşalım, gelin hep birlikte tecritduvarlarını yıkalım!

Biz özgür tutsakların her zamanyanıbaşında olan, mahkemelerde sa-vunan avukatlarımızın mahkemesinebirkaç ay kaldı. Kimimiz tutsaklığı daonlarla birlikte göğüsledik. Hepimizmahkemelerimizde onları aradık. Ve

hepimiz onları tutsak edenfaşist AKP iktidarına öfkelen-dik. Tüm bu duyguları yaşamakyetmez elbette. Onlar yıllardırbizi savunuyor şimdi ise sırabizde, gelin avukatlarımızı hep

birlikte savunalım. Peki nasıl?İlk Duruşma Günü 10 Eylül,

Önümüzde 4 Ayık Bir Süre Var KiAdli Tatil Temmuz’da Başlıyor. BuSüre İçinde Neler Yapabiliriz?

Öncelikle Halkın Hukuk Bürosuve avukatlarımızı doğru anlatmalıyızve kafalardaki soru işaretlerini gider-meliyiz.

Halkın Hukuk Bürosu (HHB), yak-laşık 30 yıldır, halkın avukatlığını yapanbir kurum. HHB, polis tarafından kat-ledilen halk çocuklarının (Dilek Doğan,Berkin Elvan, Günay Özarslan) gibidavalardan, çeteler tarafından katledilenHasan Ferit Gedik ve Soma davalarınakadar kamuoyu tarafından takip edilenbir çok davada yerini aldı.

Avukatlarımızın savunmanlığı,asla mahkeme salonları ve adliyelerlesınırlı olmadı. Kazova-Roseteks işçi-lerinin yanında, DİSK önündeki dire-nişlerde de yine HHB avukatları vardı.

Kolları kırıldı, gözaltına alındılar-saldırıya uğradılar; ama her zamanadalet taleplerini adliyelerde de, mey-danlarda da haykırdırlar. Tutuklanmadankısa bir süre önce mahkeme hazırlığıiçindeydiler. Tutuklanan iki kamu emek-çisinin, Nuriye ve Semih’in davası içingece-gündüz çalışıyorlardı.

Zebaniler 12 Eylül cuntasının yıldönümünde bürolarında, sokakta-evdegözaltına aldılar avukatlarımızı, 10 günsonra ise tutukladılar. Suçları malum;halkın avukatlığını yapmak. Ve avu-katlarımız hapishanelerde direndi-di-reniyor. Hak gaspları, saldırılar, işken-celer yıldıramadı-yıldıramayacak!

Bize düşen ise onları yani savunmahakkımızı sahiplenmek. Bulunduğu-muz hapishanelerde-koğuşlardan hüc-relerde biraraya gelelim ve 10 Eylül’ekadar yapabileceklerimizi konuşup-ka-rarlaştıralım. Adım adım bir çağrı vekitle çalışması ağı örelim.

1- En yakınımızdakilerle başlayalım.

Annemiz-babamız-kardeşimiz-görüş-çülerimiz... Onları mahkemeye çağıralımve çevrelerinde tanıdıklarına çağrıdabulunmalarını isteyelim. İnternet üze-rinden çağrımızı yayınlamalarını-pay-laşmalarını rica edelim. Özellikle son1 hafta kala WhatsApp üzerinden sürekliçağrı mesajları da yayınlayabilirler.Onlardan slogan önerileri isteyelim.Dışarda pankart, afiş ve bildiri çalış-malarında destek verebilmeliler.

2- Mektup yazalım, öyle beyaz düzbir kağıda değil. Karikatür çizmeyibilen karikatürlü bir çağrı yapabilir-şi-irli-resimli ilgi çeken kağıtlara yazabi-liriz.

3- Gazetelere yazabiliriz. Günlükyazan bütün köşe yazarlarını bölüşelim.Her hafta 1 köşe yazarına yazabiliriz.

HHB’nin terörize edildiğini, 8ayda 3 defa basıldığını, mahkemeninavukatlarımızı hazır etmek yerineonlara SEGBİS dayatıldığını ve sa-vunma hakkını gasp ettiğini yazalım.Gazetecilik onurlarını korumaları içinmahkemeye çağıralım. Milletvekillerineulaşalım. Onlara da avukatlarımız adınaseslenelim. Özellikle hapishane ko-misyonlarında çalışan, avukat olan mil-letvekillerine yazabiliriz.

4- Hapishanelerinizin bulunduğuyerlerdeki baroları da davet etmeliyiz.Meslektaşlarına mutlaka sahip çıkmaları,yargılanmak istenen halkın avukatlığınıanlatalım “Susma sustukça sıra sanagelecek” gerçeğini hatırlatalım. Bugünsusarlarsa, yarın onlar da tutsak olabilir.

5- TTB, TBB ve TMMOB’a vemuhalif olan aydın ve sanatçılara ya-zalım.

Yurtdışındaki özgür tutsaklardan dabenzer bir çağrı ile oradaki kuruluşlarave avukatlara seslenmelerini isteyelim.

Tüm bu çalışmaları yaparken yaratıcıolmalıyız, el üretimleri-çizimler ileetkili bir dille etkilemeliyiz.

O halde hepimize kolay gelsin,hep birlikte savunmayı savunalımve avukatlarımızı zulmün elindençekip alalım.

10 Eylül’de Bakırköy Adliyesi’ndeOlalım!

22 Mayıs 2018

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

Onlar Biz Özgür Tutsakların Devrimci Avukatları veBize Düşen Onları,

Yani Savunma Hakkını SahiplenmekHalkın Tutsak Avukatlarını 10 Eylül’dekiDuruşmalarında Yalnız Bırakmayacağız!

Onların Özgürlüğü İçin Bizim De Yapacaklarımız Var!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

39Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 40: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Sizlere tutuklu kaldığım 2 yıl boyunca neler yaşadığımı,anlatmak için yazıyorum.

2 Temmuz 2016 günü tutuklandım. İşte bugün başladıözgür tutsaklık sürecim. Bakırköy Hapishanesi’ne gideceğimiçin mutluydum, heyecanlıydım. Acaba sürekli anlatılan Ba-kırköy nasıl bir yer diye düşünüp duruyordum. Elbette dahaönce hiç görmediğim yoldaşlarımın varlığı da bu heyecanıarttırıyordu.

Evet hapishane ve mutluluk kelimelerini yan yana kulla-nıyorum, tuhaf gelebilir; ama her yeri bir mevzi olarakgörmekle ilgili bir durum diyebilirim bu duruma. Hapishaneyegeldik, bahsedildiği gibi iki gardiyan, gerçekten biri epeyyaşlı, diğeri genç filmlerdeki gibi aynı Bakırköy yani...

Üst araması; onursuz arama, ayakkabı araması... aklımdanbunlar geçiyor kırmızı çizgim; dayatma olursa hiçbir şeyikabul etmemek, ayakkabıyı isterlerse kendileri çıkarsın,aramayı üstten normal yapsın, daha ilerisini yapamazlar,aksi halde cenge başlarız demektir.

Ayakkabıma bakmadılar bile, üstümü de normal aradılar,X-Ray’dan geçtim ötmediği sürece sorun yok ve tamamdıriçerdeyim.

Tutsaklarımızın Ödedikleri Bedeller Düşmana KorkuSalıyor Ve Bu Onur İle Çıkıyoruz Düşmanın Karşısına

Engin Çeber:“Cihan, Metris’te 4 şehidimiz var ve bu dayatmaları

kabul etmedikleri için yarı çıplak mahkemelere çıkanlarıdüşün. Şimdi o bayrağı biz aldık. Gerekirse öleceğiz;ama ayağa kalkmayacağız. Eğer kalkarsak, şehitlerimizesaygısızlık yapmış oluruz...”

İşte Bakırköy’de yaratılan direnişin meyvelerini ilk gör-düğüm zaman bu zamandı. Koğuşa gitmeyi hayal ediyorum;ama ilk girişte bir yere koyuyorlar, araya bayram tatili girecektam 9 gün ben burada mı kalacağım, o halde hemen koğuşagitmenin yollarına bakmalıydım derken, tam da bu pis “geçicikoğuşta” Sıla'nın sesi yankılandı, küçücük bedeniyle günlerce

o da direndi buralarda. Ben de hemen bir dilekçe ile “Koğuşageçene kadar AÇLIK GREVİNDEYİM” yazdım, 1,5 gününsonunda işlerin çözüleceğini hiç ummuyordum. Tabi herşeyin bu kadar hızlı olmayacağını zaman içinde anlayacak-tım.

Koğuştayım, kapı açıldı, arkadaşlar şehit anlatımı içindaire şeklinde oturuyorlar tıpkı GENEL DİRENİŞ’in açık-lanacağı günkü gibi.

İçeri bakıyorum, tanıdık yüz yok! Eyvah! Dışarıda duy-duğuma göre tanınmayan içeri biraz zor giriyormuş. Koğuşunkapısında iki arkadaş tuhaf tuhaf bakıyor bana “Sen kimsin,necisin” der gibi, ben de gülümsüyorum haydi içeri alın benidiye... Kaldık öyle kimse kımıldamıyor, bu sessizliği bir ar-kadaşın ismimi söylemesi bozdu. İtiraf edeyim materyalizmiunutup “şükür biri tanıdı, amin” dedim içimden. İlk adımımlason adımım arasında 1 ay olacağını bilmeden girdim koğuşa.Şimde yüzler gülüyor “Aaaa hoşgeldinler”, “Ne zaman tu-tuklandınlar” hah! İşte gerçekten Bakırköy’e geldim.

Koğuş iki katlı, ayrı ayrı hücreler var 2'şer kişilik, yukarıkatta bir kütüphane var. Her hücrede pano, camlarda renklitülden perde bile var. Yatak örtüleri, her hücrede masa,resimler, 4+3'ün çizelgesi, burası Bakırköy Hapishanesi, tabiiiçinde biz olduğumuz için bu kadar güzel-düzenli-tertipli.

Bunun yanında büyük hamam böcekleri de gözüme çarp-mıyor değil, sonuçta buranın bir hapishane olduğunu gösterenbir belge olmalı değil mi?

Bakırköy Hapishanesi ilk bakışta böyle göründü gözümde,devrimci tutsaklar ve üretimleri; koşuşturan kadınlar, voleyboloynayanlar, karşılıklı oyun havası oynayan ablalar, kahkahaatanlar, yani bir mahallenin en güzel insanları, o kadarhalktan doğal bir o kadar da sade.

10 Temmuz 2016; Devrimci tutsakların:“Artık yeter! Sabrımız taştı, 122 kere öldüğümüz hakla-

rımız için direneceğiz! 9 yıl bekledik, artık beklemeyeceğiz”dediği tarih yani. Türkiye’deki tüm hapishanelerde dev-rimci tutsakların başlattığı GENEL DİRENİŞ’in tarihi.

Genel Direniş tutsaklarının yolunu aydınlatan 122’lerdenFatma Ersoy bugün tutsakların neden bedel ödediklerini enyalın hali ile anlatıyordu:

“Ödeyeceğimiz bedel, bizim için hiçbir zaman tartışmakonusu olmadı. Çünkü biz, her şeyden önce zafere vedevrime koşulluyuz. Ben de son nefesime kadar alınbandıma, Parti’min güvenine ve sizlere layık olacağım. YaZafer, Ya Ölüm!” diyordu.

BİZ BEDEL ÖDEMEYİ ÖĞRENDİK ARTIK SIRAÖDETMEDE

Bu defa açlık grevi, ölüm orucu vb. olmayacaktı, direnişbiçimimiz en azından direniş programı bu eylemler üzerineşekillenmeyecekti. Fiili direniş olacaktı. “Biz bedel ödüyorsak,onlar da ödeyecek” dediğimiz, bedel ödeteceğimiz bir di-renişti.

Direnişin ana talebi tüm hapishanelerde 122 şehitle ka-

Son Sözü Direnenler Söyler!Özgür Tutsaklar Anlatıyor...

Bölümler Halinde Yayınlayacağımız Yazıda, Özgür TutsaklarınGenel Direnişi’ni ve Hapishanedeki Siyasi ve İdelojik Müca-delesini Okuyacaksınız.

Özgür Tutsakların Dilinden, Sözlerinden, Kalemine Dökü-lenlerden Aktaracağız.

İlk Bölüme Tecriti Yenenler Anlatıyor Kitabından Bir Alıntıİle Başlayalım İstedik:

“İyileştirecekler Bizi. Hastayız Hem De Çok Hasta. Beynimizi‘Virüsüs Komünistus’, Tüm Bedenimizi ‘Mikrobus Devrimcü-yus’Sarmış. Bulaşıcıdır Bunlar. Bizi Bunlardan KurtarmayaGeldiler, Yok Eğer Bizi Kurtaramazlarsa Toplumu Bizden Kur-tarmaya Kararlılar. Öyle Adamlar Ki; Beynimizi Bu "Virüsten",Bedenimizi Bu "Mikroptan" Kurtarabilmek Uğruna, Kafatasla-rımızı Parçaladılar. Hatta İğrenç Kahkahaları Eşliğinde YaktılarBedenlerimizi...”

İşte Özgür Tutsaklık Budur!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir440

Page 41: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

zandığımız ve 45/1 genelge ile 10 kişi 10 saat sohbet hakkı-mızın uygulanması, kendi yayınlarımızı, kitaplarımızısorunsuz alabilmek ve kitaplara herhangi bir sınırın geti-rilmemesiydi. Zaman ilerledikçe hapishane özelinde yapılanhak gaspları ve kanser hastası Mesude Pehlivan'ın tahliyeedilmesi de talepler arasına eklendi.

Bu direniş uzun soluklu ve sabır gerektiren bir direnişolacak dedik ve en sonunda kazanan biz olacağız! İşte busözler direnişten birkaç gün önce 30 kadının daire oluşturarakkonuştuğu ve direnişin fitilini Bakırköy'den yaktıkları günsöylendi. Direniş aşama aşama olacak deniliyordu.

İlk süreç 10.00-19.00-22.00'da slogan atma ile başladı,ardından kapı vurma ile devam etti. İlk fiili başlangıcımızbuydu. 4 Temmuz 2016'da Adalet Bakanlığı’na, CTE GenelMüdürlüğü'ne dilekçelerimizi yazıp yolladık. Taleplerimiziaçıkladık.

Toplamda dört aşamada yapılacak olan direnişin programıaçıklandı. Tabi ki herkes dördüncü aşamaya odaklanmıştı,ne zaman geçeceğiz acaba, çabuk gelse bari fısıldaşmalarıyayıldı hücrelerde.

HAPİSHANELER YENİ BİR EYLEMLE TANIŞI-YOR: OTURMA

Aklımda hapishanelerde nerede oturacağız ki, nasıl olacak?soruları dolaşırken görüş günü geldi çattı.

Bakırköy'ün görüş günü curcuna oluyor. Bizim de ilk gö-rüşümüz ve kitlesel ilk eylemimiz olan 18 Temmuz 2016'da10 arkadaş görüşe çıktı. Biz koğuştayız 1 saat nasıl geçecekbilmiyoruz. 1 saat, 2 saat, 3 saat oldu hala ses yok, butonabasıyoruz.

- Arkadaşlarımız nerede?- Siz daha iyi bilirsiniz.- Nerede?- Hapishane kilitlendi, arkadaşlarınız kolkola kenet-

lenmiş koğuşa gelmiyorlar.İşte tam bu sözden sonra herkesin yüzünde o çocuksu gü-

lümsemeyi gördüm “Hapishane kilitlendi!” sözüne kilitlenmişkulaklar ve gözlerdeki ışıldama aynı İnce Memed'e olan birtop ışığın gözbebeklere gelip yerleşmesi gibi.

Bir yanda eylemin coşkusu, bir yanda endişe var, temsilciarkadaşımız görüşteki arkadaşlarımızı koğuşa istiyor. Biryandan da su şişelerini hazırlıyoruz, saatlerce o sıcakta kapalıalanda oturuyorlar, susamışlardır diye düşünüyoruz, gardiyanlarsuyu almayı kabul etmiyorlar. Bir yandan da şaşkın şaşkınbakıyorlar bu zamanda suyu “bile” düşünebildiğimiz için!En sonunda suyu kabul ediyorlar. Biz koğuştayken arkadaşlarneler yaşadı acaba diye içimiz içimizi yiyor.

5 saat kadar sonra koğuşa sloganlarla geliyorlar, öğreniyoruzki tekli hücrelere ters kelepçeli atılmışlar, işkence görmüşler,bunu da yazıyoruz hesap defterimize, şimdi arkadaşlarla il-gilenme zamanı.

İlk oturma eylemi ile birlikte birçok yasak peş peşegeldi. Ailelerimizle telefonda görüşme hakkımız engellendi,revire çıkarılmadık. Sürgün edilene kadar fiili olarak 3 haftahiçbir yere çıkarılmamış olduk. Hatta doktoru koğuşa gön-derdikleri oldu.

1 hafta sonra tekrar kapalı görüş olacaktı, bu 1 haftada okadar çok şey değişti ki; mesela “darbe” oldu. 15 Temmuz

2016'daki “darbe girişimi”ni hapishanede yaşadık. Üstümüzdenuçaklar geçtikçe ilk saldıracakları yer hapishaneler olur dedikve nöbet tuttuk o gece. Her ne kadar iktidarın kendi içindekibir çıkar çatışması olsa da her daim düşmanları olan “dev-rimcileri” hedeflerinde tutabilir ve bunu fırsat bilerek saldı-rabilirlerdi en nihayetinde.

Görüşe giderken bizi ikişer ikişer kilolarımıza-gücümüzegöre kendilerince ayarlayıp görüşe öyle çıkaracaklarını söy-lediler. İlk tepkimiz koca bir kahkaydı! Herkeste; “Kimkiminle eşleşmiş, Aaa bu olur mu ikimiz de kalıplıyız”yorumları havada uçuşuyordu, sonuçta yine 10 kişi kendibelirlediğimiz kişiler olarak görüşe çıktık.

Hapishane teyakkuzda, acayip acayip bize bakıyorlar,görüşü yapıyoruz ve bitimine doğru herkes bir kabinetoplanıyor yavaş yavaş, gardiyanlar da öyle tabi. Herkes neolacağından emin; ama yavaşça birbirimize gülümsüyoruz.

10 kadın kapalı görüş kabininde kol kola direnişinheyecanı ile kilitlendik birbirimize, haydi gelin alın bizibakalım! Diyoruz ama önce kamera geliyor, ikna girişimlerivs... dışarıda da aileler var, onlar bize gülümseyerek bakıyorlar,camlara vuruyorlar. Biz onları hem rahatlatıyor hem dedirenişi anlatıyoruz.

1. Müdür Nedim Elbistan ve Savcı Fuat ailelerimizle ko-nuşuyor, epey hareketli bir konuşma geçiyor gibi, ailelerbizim yanımıza geldi. Temsilcimiz ile konuşuyorlar. Dikkatimibir şey çekiyor bu arada: 1. Müdür Nedim Elbistan görüşkabinlerinin orada masaya oturmuş ayaklarını sallayarak“4 bin kitap neyinize yetmiyor, vermeyeceğiz” deyipomuzlarını “Banane” der gibi yapıyor. O sırada düşünü-yorum bu adam mı hapishaneyi “yönetiyor”?

Saatler geçiyor, savcı konuştukça terliyor, müdür halaayaklarını sarkıtıp omuz silkmekle meşgul, bunun sonucubir yere varmayacak, aileler tarafında bir hareketlilikoluyor, erkek-kadın gardiyanlar ailelere bağırıyor. 60yaşlarında analarımızın, babalarımızın yerlerde sürük-lendiğini görüyoruz, tam ayağa kalktığım sırada kardeşimide zorla sürüklediklerini görüyorum, çok sinirlenip öfkeylecama vuruyorum. Sonrasında düşündüğümde feodal bağlarımınhala kuvvetli olduğunu ve beni yönlendirdiğini anlayaca-ğım.

Ailelerimiz işkence ile dışarı çıkarıldı. Düşüncemiz şu:“İyice kenetlenin, ailelerimize vurmanın hesabını verecekler,bizi zor alırlar buradan.”

Sıkı sıkı kenetlendik robokoplar ve erkek gardiyanlarsavcı Fuat'ın; “Erkekler dokunmayacak” garantisininüstüne geldiler. Kalkanlarını yere vuruyorlar 'korkutmak'için. Asıl korkan onlar ama, yüzleri ele veriyor kendilerini.Teker teker kopardılar bizi robokoplar, sonra kadın gardi-yanlara verdiler. İlk görüşte yaptıkları gibi tekli hücrelereatmayı göze alamayıp bizi doğrudan koğuşa götürdüler. Son-rasında oturup yaptığımız yanlışı, eksiği konuştuğumuzu ha-tırlıyorum.

Veli Güneş: “Düşmanın, eylemimiz karşısında iktidarınıkorumak için acizliğinden dolayı saldırıları da artabilir vebirçok yoldaşımız şehit düşebilir; ama zaferi yine biz kaza-nacağız.”

“Bizi teslim alamayacaksınız.”(Sürecek)

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

441Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 42: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

“ 28.05.2018Bugün faksını aldım, hemen kalemi elime aldım. Na-

sılsın? Umarım herkes iyidir. Ben de her zamanki gibiçok iyiyim. Yoğun olursunuz düşüncesiyle yazmadım.Bundan sonra daha düzenli yazmaya çalışırım. Gönderdiğinspor ayakkabıyı aldım çok iyi oldu. Çok teşekkür ederim.Birkaç gün önce de gönderdiğin parayı aldım. Birihtiyacım vs. yok.

Biraz da buralardan, günlerimden bahsedeyim. Herşey yolunda, yazı yazma, kitap okuma, mektup yazma,çalışmalar, voleybol vs. Her şey aynı şekilde devamediyor. Bu aralar müzik için yeterince çalışamadım; amayakında yine toparlayacağız. Nota okumayı şu an çözmüşdurumdayım, ritm öğrenme ve şan dersine geçeceğiz.Solfejdir, bonedir yeni şeyler öğrenmeye devam ediyo-rum.

Biz hala aynı şekilde 9 kişi kalıyoruz. Sürgün vs.yok. Betül'den mektuplar alıyorum. Bugün ondan dafaks aldım. Betül de telefona çıkıyormuş sevindim buduruma. Ben çıkamıyorum, arkadaşlar çıkınca ben deçıkmış kadar oluyorum, yani sorun olmuyor.

Ben de şu an "Direnme Savaşı" kitabını okuyorum.Vietnam'daki hapishane koşulları ve devrimcilerin nasıldirendiklerini anlatıyor. Çok güzel bir kitap. Sen hangikitabı okuyorsun? Biz Tavır dergisini alabiliyoruz. Enson Kasım-Aralık sayısını almıştık. Yeni sayı çıktı mıondan sonra? Çıktıysa gönderirseniz sevinirim. Diğeryayınları hala alamıyoruz.

Ayakta sayım dayatması devam ediyor. Benim de şuan kesinleşmiş 6 aylık görüş cezam var. Ondan sonrada onaylanacak çok var. Yani ömür boyu görüşyasağım var desem daha doğru olur...

Burada herkesin durumu aynı. Gerçi diğer hapisha-nelerde de durum farklıdeğil. Fotoğraf da çekti-remiyoruz. Çektirseydikgönderirdim. En son siz-den güzel kartlar aldım,bir de bir fotoğraf, çoksevindim. Başka fotoğ-raflar varsa gönderebi-lirseniz çok sevinirim.

Avrupa'dan da bayağı

mektup alıyorum. Babamda uzunca mektuplar ya-zıyor. Her hafta bizimiçin eylem yapıyormuş.

8. Bağımsız TürkiyeKonseri de yapılmış diyeduyduk. Bayağı izlenmeolmuş. Yorumcuların seskayıtları seslendirilmiş.Çok coşkuluymuş. Sencenasıl geçti? Mahsuni Şerifalbümü çıktı diye duy-muştuk. Doğru mu? Başka haberler vs. Var mı? Yazarsansevinirim...

Sevgili B. abla, ben de kısaca yanına gelmiş oldum.Kendine, birbirinize çok iyi bakın. Hepinizi sımsıkı ku-caklıyorum. Herkese çok selamlar...

Sevgilerimle. Bergün Varan”

���

“ 25.06.2018Merhabalar

Öncelikle sizi sımsıkı kucaklıyorum. Nasılsınız?Bizler gayet iyiyiz. Üretiyoruz, direniyoruz. Biliyorsunuzki Silivri'nin doğallığında bir hareketliliği de var.

Buralar bir bataklık bizler de bir bataklığın içindekiçiçekler gibiyiz. 24 Haziran'ı da atlattık. Bizim için yinedeğişen bir şey olmadı. Değişim ellerimizde diyelim.

Gitar almayı düşünüyorum. O yüzden nota ve akorlarıresimli gösteren, sıfırdan öğreten bir kitap bulursanızsevinirim. Ayrıca Muammer Sun solfej kitabı, FKBC/Di-mitrov, Leipzig Duruşması, ve Dimitrov'u anlatan onunlailgili kitaplar, Stalin 15 (?). cilt. Bunları benim adımayollayabilirsiniz. Azap Ortakları kitaplarını yollar mısı-nız?

Şimdilerde dünya devrim önderlerini araştırıyoruz.Ben Dimitrov'u, arkadaşım da Bedreddin'i araştırıyor.

Sizler neler yapıyorsunuz? 11 Temmuz'da ki geceiçin ayrıca yanınıza geleceğiz. Şimdilik böyle hızlıcageldik. Sizi çok seviyoruz. Herkese selamlar, sevgiler.Umudumuza olan Bağlılıkla!

Dilan Ekin”

Grup YORUM’un Tutsak Üyeleri Bergün VARAN ve Dilan EK�N’denGelen Mektupları Yayınlıyoruz

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 43: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Ülkemiz hapishanelerinde yaklaşık250 bin tutuklu ve hükümlü var. Budoluluk oranına ulaşan hapishanelerdesağlıksız yaşam koşulları ve hak ihlalleriözellikle OHAL’den sonra artmış du-rumda. Faşizm, OHAL’i bahane ederektutsaklar üzerindeki baskı ve şiddetiarttırırken, tecritin yarattığı sağlık so-runları da artıyor.

Yüzlerce tutsağın yaşadığı sorunlarbir yanda dururken devlet, AlaattinÇakıcı gibi bir mafyacıya ayrıcalıklartanınarak Süresiz Sağlık Kurulu raporuverildi.

Faşist Devlet Bahçeli, Alaattin Ça-kıcı gibi bir mafyacı katil için söyle-dikleri, devletin mafya ile nasıl iç içegeçtiğini bir kez daha gözler önüneserdi. “Vatanseverlikleri, devlete-milletebağlılıkları, kahramanlıkları” anlatıldıbu faşist katillerin. Zaman zaman bumafyacıların hapishanelerde olmalarıonların devlet tarafından korunduğuve beslendiği gerçeğini değiştirmez.Onlar içeride de ayrıcalıklıdırlar. AlaattinÇakıcı’ya verilen sağlık raporu bu dev-letin mafyacılarını nasıl koruduklarınınbir göstergesidir.

Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastane-si’nde Alaattin Çakıcı’ya verilen veÇakıcı’nın ölüm riskinin olduğu be-lirtilen raporda şöyle denildi:

“Hastalıklarından dolayı hayatınıkaybetme olasılığı yüksektir. Bu ne-denle birinci, ikinci, üçüncü ve dör-düncü derecedeki akrabaları ve yakınarkadaşları ile haftanın 7 günü saat09.00 ile 20.00 arasında hem sağlığıhem morali açısından aynı zamandahelalleşme açısından sürekli bu zamandilimleri arasında kendi istediği isim-lerle kişi ve sayı adeti koymadan ken-disi için bu ziyaretler hastalıklarınkontrol edilebilmesi ve morali açı-sından hastayı yeniden hayata bağ-layabilir. Yine de her şeyi Allah bilir.Odasında her türlü açık görüş yapa-bilir.” (3 Temmuz 2018, Cumhuri-yet)

Raporu inceleyen Türk TabiplerBirliği ise, söz konusu belgenin içerik

ve şekil olarak bir tıbbi rapor olmaktançok uzak olduğunu belirterek şöylededi:

“Kırıkkale Yüksek İhtisas Hasta-nesi’nde düzenlenmiş görünen ‘süresizsağlık kurulu raporu’ başlıklı belgeelektronik ortamda ve bazı medya or-ganlarında yaygın bir şekilde dolaş-maktadır. Söz konusu rapor tanı vetedavi sürecine dair herhangi bir tıbbibulgu içermediği gibi, raporun dilive üslubu hekimlik ve sağlık ortamındabugüne kadar verilmekte olan raporformatlarının hiçbiri ile uyum gös-termemekte, ‘usule ve fenne’ uygundüşmemektedir. Söz konusu ‘belge’ninsöz konusu hastanede düzenlenip dü-zenlenmemiş olduğuna ve düzenlenmişise bunun cumhuriyet savcılığınagönderilip gönderilmediğine, bu ko-nuda bakanlığınız (Sağlık Bakanlığı)tarafından herhangi bir işlem yapılıpyapılmadığına ilişkin açıklamanınivedilikle bizimle ve kamuoyu ile pay-laşılmasını talep ediyoruz.” (3 Tem-muz 2018, Cumhuriyet)

Söz konusu olan, devletin eli kanlıkatili olunca her türlü olanak sağlanıyor,sahte raporlarla ayrıcalıklar tanınıyor.Oysa ülkemiz hapishanelerinde tut-sakların yaşadığı işkencenin, hak gasp-larının ardı arkası kesilmemektedir.

Özgür Tutsaklar yaşanan hakgasplarına karşı iki yıldır Genel Di-reniş sürdürmektedir.

- Tecrit,- Kitap, gazete kalem ve diğer ihti-

yaçların sınırlanması,- Avukat görüşlerinin kısıtlanması,- İletişim cezaları,- SEGBİS ile ifade alma,- Sürgün sevkler,- Havalandırmaya tel örgü çekilmesi,

kameralar takılması,- Ayakta sayım, telefonda tekmil

verme dayatması,- İşkence, süngerli odaya kapatma,- Çift kelepçe uygulaması,- Hastanede muayene sırasında jan-

darmanın dışarıya çıkmaması, - Muayene sırasında kelepçenin çö-

zülmemesi,

- Keyfi uygulamalarla tutsaklarınhastaneye dahi götürülmemesi,

- Hapishaneden çıkarken üç kezarama yapılıp, sonra X-ray’dan geç-tikten sonra bir de asker araması da-yatılması,

- Ağır hasta olan tutsakların ambu-lansla değil de ring aracı içinde zorkoşullarda işkenceyle hastaneye gö-türülmesi, “OHAL var, sevk edemeyiz”denilerek hastanede tedavinin engel-lenmesi... vb.

Daha pek çok hak gaspıyla karşı-laşmaktadır tutsaklar. Özgür Tutsaklarsohbet hakkının uygulanmaması,hasta tutsakların serbest bırakılması,kitap ve yayın yasaklarının kaldı-rılması, tedavi hakkının uygulanması,sürgün sevklere son verilmesi, hüc-relerde uygulanan eşya sınırlama-sının kaldırılması talepleriyle 2016Temmuz’unda Genel Direniş baş-lattı.

Hücre yakma, görüş yerini terk et-meme, kapı dövme ve slogan atmagibi farklı biçimlerde direniş içindeolan tutsaklara bir de infaz cezalarıverilerek tecrit işkencesi ağırlaştırılmayaçalışılmaktadır.

Faşizm koşullarında, tutsaklarımızhakları için böyle direnirken, bedelöderken, şehitler vererek kazandıklarıhakları gasp edilmekte, Çakıcı gibimafyacı katiller devlet tarafından des-teklenmekte ve ayrıcalıklar tanınmak-tadır.

Direnişler ve mücadeleler sonu-cunda hastaneye sevk olabilen tutsak-ların yaşadıkları da zulmün başka birtarafıdır. Bolu F Tipi Hapishanesi’ndetutuklu olan hasta tutsak Duran Kı-vanç’ın doktorlar tarafından yanlışameliyat edilmesi, tedavi öncesi vesonrasında yaşadıkları, tutsaklara dev-letin yaklaşımını göstermektedir. Faşistdoktor, “Kendisi DHKP-C’li, çıkaramaçlı böyle bir şey yapıyor” diyerekyaptığını ahlaksızca aklamaya çalış-mıştır. Faşizm, Mengele artığı doktorlarıile tedaviyi de tutsaklara işkenceyedönüştürüyor.

Sincan Kadın Hapishanesi’nde tu-

FAŞİST DEVLET’TEN SÜMÜKLÜ MAFYACI ALAATTİN ÇAKICI’YA SÜRESİZ SAĞLIK KURULU RAPORU

DEVRİMCİLERE TECRİT, İŞKENCE, DİSİPLİN CEZALARI,HASTA TUTSAKLARI KATLETME, SESSİZ İMHA POLİTİKALARI...

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

443Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 44: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

tuklu olan muhabirimiz Ebru Yeşilırmak da,dalağı olmaması ve akciğerinin bir kısmıalınmasından dolayı ciddi sağlık sorunlarıyaşamakta ve tedavi için hastaneye gitmekistemekte; ama yaklaşık 7 ay geçmesinerağmen hastanede tedavi olması engellen-mektedir.

Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Hapishanesindetutsak olan Hasan Tahsin Akgün de rahatsızlığınedeniyle tek başına tutulmaması gerekirkentecrit zulmünde tek başına tutulmamaktadır.

Çakıcı gibi faşist mafyacıları, çetecilerihapishanedeki tutsaklardan ayıran; faşistdevlete vermiş oldukları “hizmetler”dir!Ki öyle diyordu kendisini ziyaret eden DevletBahçeli de. Çakıcılar, faşist devletin çıkarıiçin halkın ve devrimcilerin kanını dökm-üştür ve devlet için çalışmaya da devametmektedir. Böyle olduğu için de devlet ku-rumlarınca da korunmakta, ayrıcalıklar ta-nınmaktadır. Sınırsız ve süresiz görüş hakkıylaistedikleri ile görüşebilme hakkı tanınmaktave özel oda dahi tahsis edilmektedir.

Oysa OHAL’le beraber bazı hapishane-lerde tutsakların hakkı olan üç arkadaş gö-rüşçüsüne dahi izin verilmemektedir. Tutsaklarsürgün sevklerle ailelerinden uzak hapisha-nelere sürülmekte ve ailelerin görüşmesi en-gellenmeye çalışılmaktadır. Görüş sürelerikeyfi bir şekilde sınırlandırılmakta, infaz ce-zaları nedeniyle aileleri ile yaptıkları görüşhakları gasp edilmektedir.

Bu devlet mafya devletidir. Mafyacı-katil çocuklarını her zaman korumuş,kollamış ve beslemiştir. Tekrar kullanabilmekiçin de beslemeye ve korumaya devam et-mektedir. Çünkü onlara her zaman ihtiyacıvardır. Halk üzerinde baskıyı arttırmakiçin, katliamlar için mafyacı tetikçilerielinin altında tutmakta, korumaktadır.

Mafyacılar hapishanelerde korunurken,ayrıcalıklar tanınırken, tutsaklarımızın hak-larının gasp edilmesine izin vermeyeceğiz.Faşist devlet için sümüklü mafyaları de-ğerliyse, bu halk için de devrimci tutsaklarıdeğerlidir!

Özgür tutsaklarımızın sağlık haklarınınengellenmesine, hak gaspları ile tecrit iş-kencesiyle “ıslah” edilmeye çalışılmalarınaizin vermeyeceğiz. Özgür tutsaklar, faşiz-min tecrit hücrelerinde yalnız ve sahipsizdeğildir!

İçeride tutsaklarımız, dışarı da tutsakaileleri, yakınları, yoldaşları… Halk olarakbiz direnecek ve kazanacağız! Tecrit zul-münü de faşizmi de yeneceğiz!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir444

Grup YORUM’un 1 Temmuz’da Gerçekleştirdiği İnternetKonseri’ne Gönderilen Mesajlardan Seçtiklerimizi Yayınlı-yoruz

- Hayri Coşkun: Üyelerin hepsi tutuklu geri kalanlar kırmızıbültenle aranıyor. Ve burda cesur yürekli gençler çıkmış bizleriçin türkülerini söylüyor. Yokluk içinde zorluk içinde bunu yapı-yorlar. Hepsine teşekkür ediyorum. İyi ki varlar.

***- Mesut Zerey: Grup Yorum’a özgürlük diye boşuna demiyorlar,

üyeleri ya içerde ya da kırmızı bültenle aranıyorlar. Yine de bumücadelelerinden dolayı minnetarız. Çok güzel program olmuş.Tebrikler ve başarılar.

***Mustafa Özçelik: Bu güzel yürekli insanlar faşizme karşı

özgürlük, Grup Yorum’a özgürlük diyorlar.***Mustafa Öcalan: Halkın Türküleri Tutsak Edilemez Susturu-

lamaz***Kulturwerkstatt Eka: Hep sizinleydik, hep sizinle olacağız.Grup Yorum biziz, bu sesi hiçbir zalim susturamadı***Soğuk Gecenin Bekçisi: GRUP YORUM DEMEK HALK DE-

MEK, HALK DEMEK BAĞIMSIZ TÜRKÜLER DEMEKTİR!***Mehmet48909146: Yaşasın halkların kardeşliği, yaşasın Berkinler,

yaşasın Uğurlar, yaşasın çocuklar***vaytsi: Böyle bir zamanda böyle güzel türküler dinlemek umut

verici, sesinize, yüreğinize sağlık**demirmerve62: Biz Grup Yorum’la doğduk, Yorum’la büyüdük,

Yorum’la yolumuza devam edicez...***1970seyhan: Yorum baş eğmez, diz çökmez, yalnızca kadim

onurlu halkının önünde eğilir***Noone74673955: Sizler günümüzün nazımları, ariflerisiniz,

sizler zulme direnenlersiniz, sizler halkın sesisiniz***Erkan Sarıgül: Grup Yorum yalnız değil, milyonlar tek yürek***Hasan Doganer: Yüreğe ses oldunuz, sağolun, iyi ki varsınızSenol Seçil SarıyaprakSizleri çok özledik. Bitsin bu hasret, türküler susmaz halaylar

sürer...

1 Temmuz Günü, Facebook, Periscope Ve YoutubeÜzerinden 25 BİN Anlık Yorum Yapıldı.

5 Temmuz Günü İtibariyle,İnternetten Konserin

İzlenme Sayısı: 317 BİN’dir.

Page 45: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Yürüyüş: Merhaba. Grup Yorum'un1 Temmuz'da düzenlediği 2. İnternetKonserine siz de katıldınız. Son 2 yıldırGrup Yorum üzerinde yoğunlaşan; an-cak bununla sınırlı kalmayan saldırıve baskılar yaşanıyor. OHAL koşulla-rında ve Grup Yorum’un 6 üyesininbaşına ödül konulduğu koşullarda ger-çekleşti konser.

Tüm bu baskılara rağmen 18 sa-natçının katıldığı konseri ve sürecinasıl değerlendiriyorsunuz?

Muzaffer Gezer: Çok sevdiğimbir söz vardır. “Bir işi yapmak isteyenyolunu, yapmak istemeyen bahanesini bulur.” Bugün-lerde çok aklıma geliyor nedense. Hemen herkesin birbahanesinin olduğu bu dönemde bu konseri gerçek-leştirmek çok anlamlıydı. Grup Yorum kurulduğugünden bu yana umudun türkülerini söylüyor.Herkesin tıkandığı, sanat ürünü veremediği ya dapolitika üretemediği ve bunu teorize ettiği dönem-lerde mutlaka bir Grup Yorum şarkısı fısıldar ku-laklara. Bu sefer de öyle oldu. 18 sanatçı arkadaşındestek vermesi tabii ki çok güzeldi. Ama asıl sorul-ması gereken neden 18? Neden 50 değil?

Yürüyüş: Bu bir dayanışma konseri idi ve dayanışmaböyle zamanlarda çok daha anlamlı ve zorunlu birhale geliyor. Baskılara karşı sanatçı kimliğini devamettirebilmenin de en önemli koşullarından biridir da-yanışma. Sanat Cephesi, aynı zamanda bu ihtiyacacevap verdi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Muzaffer Gezer: Uzun yıllardır Sanat Meclisiçatısı altında bütün sanatçıları dayanışmaya ve örgüt-lenmeye çağırıyoruz. Egemenlerin yönetememe kriziçok uzun zamandır devam eden bir süreç. Bu da baskıve yasakları arkasından getiriyor. Yani farklı birdeyimle baskı ve yasaklamalar AKP hükümetiyle baş-lamış değil.

Ondan önce de konserler, tiyatro oyunları yasaklanıyor,sergilere izin verilmiyordu. Dönemsel dayanışmalar bi-tebiliyor. Çok etkili olamayabiliyor. Gündem çok hızlı

geliştiğinden öncelikler değişebiliyor.İktidarın baskı ve yasaklamaları sürek-liyse buna karşı oluşturulan dayanışmaağı da sürekli olmak zorunda. SanatMeclisi bu ülkenin sanatçıları için birşans. Kendi küçük dünyanızda kalaraküretir misiniz? Evet bu da bir tercih.Ama hayatın her alanında söyleyecekşeyleri olmalı sanatçının.

Yürüyüş: Sanatçı, faşizme karşı de-mokrasi mücadelesi vermeli, halkınsanatını yapmalıdır. OHAL ile birlikteyoğunlaşan saldırılar karşısında sanat

alanında yeterli, güçlü bir tepki var mı sizce?

Muzaffer Gezer: Yaşanan saldırılar karşısındasanat alanının tepkisinin yetersiz olduğu bir gerçek.Ancak bu sadece sanat alanıyla sınırlı değil. 600'lügünlerini yaşayan bir Yüksel Direnişi var. Bir avuçkamu emekçisinin hemen her gün işkenceli gözal-tılara rağmen teslim olmadan sürdürdüğü onurlubir direniş.

Bir zamanların yüz binlerce kamu emekçisinisokağa dökme yeteneğine sahip KESK yönetimibile sağır kör ve dilsizi oynamakta.

Bazı sanatçı arkadaşların kaygılarını anlayabiliyorum.Eğer ses çıkartırsa konser alamayacak. Belediye ti-yatrosundaki işinden kovulacak, oynadığı diziden atı-lacak. Tarih bunları da yazacak. Faşizm tarafındankurşuna dizilirken bile şiir okuyan Lorca'yı, Vapt-sarov'u yazdığı gibi. Gitar çalmasın diye kırılanparmaklarıyla “Venceremos” diye haykıran VictorJara'yı yazdığı gibi.

Yürüyüş: Son olarak eklemek istediğiniz bir şeyvar mı?

Muzaffer Gezer: Bugünler de geçecek. Belkiyazdığımız bir şiir, bestelediğimiz bir şarkı, yaptığımızbir resim yüzlerce yıl sonrasına kalmayacak; ama “fa-şizme teslim olmayanlar” listesinde adımız olacaksane mutlu!

Muzaffer Gezer: “Grup Yorum kurulduğu günden bu yana umudun türkülerini söylüyor. Herkesin tıkandığı, sanat ürünü veremediği

ya da politika üretemediği ve bunu teorize ettiği dönemlerdemutlaka bir Grup Yorum şarkısı fısıldar kulaklara.”

Faşizmin Listelerine Yeni Besteler ve Konserlerle Cevap Veren Grup YORUM, 1 Temmuz’daİnternet Üzerinden 2. Konserini Gerçekleştirdi.

Konsere Katılan Sanatçılardan MUZAFFER GEZER ile Yaptığımız Röportajı Yayınlıyoruz.

Röportaj

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

445Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 46: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Kürsüde onlar vardı. Mahkeme kürsüleri onları yeni yeni

tanıyordu. Tarih, 22 Eylül 1989’du. 7 genç avukattılar ve 1243 kişiyi

savunuyorlardı.Savunmanın girişinde şöyle diyor‐

lardı: “Bizlere Hukuk Fakültesi'nde sürekli

hukuk‐hukukdışı, haklı‐haksız, kanu‐nilik‐meşruluk kavramları öğretilmeye

çalışılırdı. Ama bunlar o yıllarda soyutkalıyordu. Belki de bu davanın savun‐masını üstlenmeseydîk bu soyutluksürecekti. Ne zaman ki Devrimci Solsiyasi dava sanıklarının savunmalarınıüstlendik; işte o zaman bu kavramlarbir anlam ve bir somutluk kazanmayabaşladı.”

Neden?Çünkü o zaman, yani Devrimci Sol

davasını üstlendikleri zaman, onlar da

sınıflar arasındaki savaşın bir parçasıolmaya başlamışlardı.

Hukuk fakültesinde öğretilenlerintersine ortada BİR SAVAŞ VARDI. Mah‐keme salonlarında da kararlar, gözübağlı adalet tanrıçası tarafından değil,SINIFLAR SAVAŞININ KURALLARINAgöre veriliyordu.

Savunmayı okuyan genç avukat,devam ediyordu konuşmasına:

“Bu dava siyasal davadır. Siyasaldava ise siyasa amaçlıdır ve taraflarvardır. Bir taraf kurulu düzeni savunur,diğer taraf düzeni yadsır.”

Artık onlar taraftı ve hep tarafolarak avukatlık yapacaklardı.

FAŞİZMİN HHB’YE DÜŞ-MANLIĞININ SEBEBİ NE-DİR?

Faşizmin halkın avukatlarına ve sa-natçılarına düşmanlığının nedeni ne-dir?

Bu düşmanlığı, mesela, halkın avu-katlarının bir devrimci şiddet eylemini“açıkça ve pervasızca” savunmuş ol-masıyla açıklamak, meseleye yüzeyselbakmak olur.

Veya HHB avukatlarının infazlardanLice’ye, Ulucanlar’dan Gazi’ye, EnginÇeber’den Soma’ya kadar halka yönelenher saldırıda, faşizmin karşısına avukatolarak çıkmaları da değildir. Birçok da-vayı üstlenen başka ilerici, demokratavukatlar da olabilir. Ama faşizm onlarıilla “yok etmek” istemeyebilir.

Düşmanlık sınıfsaldır. Düşmanlık, halkın avukatlarının bu

avukatlığı, HALKIN ADALETİ, HAL-KIN İKTİDARI hedefiyle yapmalarıdır.Düzenin adaletini tümden ve köktenreddetmeleridir. Değilse, düzen içindeyer alan bir avukat, isterse bin davanınavukatlığını üstlensin, düzende kendineyine bir yer bulabilir. Ama faşizm halkınavukatlığı anlayışını TAMAMEN silmekistiyor. Nedeni budur.

Halkın avukatlarının savunduklarıve yaptıkları, bu düzene temelden karşıbir avukatlık anlayışıdır. Bu “karşıtlık”,protestocu bir karşıtlık değil, düzeniYOK ETMEYİ ve yerine başka birdüzen kurmayı hedefleyen bir karşıtlıktır.Sınıfsal bir karşıtlıktır.

Halkın avukatları da bu konudanettir zaten; kendilerini anlatırken şöylediyorlar:

“Halkın Hukuk Bürosu halkın tara‐

HHB: Savundukları HALKIN ADALETİ’dir

Grup Yorum:Söyledikleri HALKIN TÜRKÜLERİ’dir

HUKUK VE SANAT SINIFSALDIRFaşizmin HHB Ve Grup Yorum’a

Düşmanlığı, Sınıfsaldır

Sırtlanlar, Çakallar Ve İşbirlikçileriHALKIN AVUKATLIĞININHALKIN SANATÇILIĞININ VARLIK NEDENİSİZİN SÖMÜRÜ VEZORBALIK DÜZENİNİZDİR!

Yoksulluğu, Adaletsizliği

Yok Etmedikçe BU ANLAYIŞI

YOK EDEMEZSİNİZ!

Uzlaşma-teslimiyet-tasfiye çizgisinitarihe gömeceğiz!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir46

Page 47: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

fındadır, halkın adalet savaşının tara‐fında ve hizmetindedir. Taraf olmakilerleyen tarihsel mücadeleye katılmakdemektir, orada mevzi yaratmak de‐mektir, kültür ve gelenek yaratmakdemektir.

Avukatlık mesleğinin getirdiği küçükburjuva kültürü aşıp statükoları yıkmakdemektir.”

HUKUK ve ADALET SINIFSALDIR. Adalet için savaşıyorsak, adaletin

sınıfsal olduğunu bilmek zorundayız. Adalet mücadelesi, sınıfsallıktan

uzaklaştırıldığında, halkın adaleti sa-vunulmadığında, ilericilik, demokratlık,“insan hakları savunuculuğu” söylemialtında düzeniçileşir.

Adalet tanrıçası sembolünü hatırla-yalım. Elinde terazi vardır. Gözü kapa-lıdır. İki taraf arasında taraf tutmayacağıanlamına gelir. Tamamen bir aldatma-cadır.

Hukuk’un gözleri açıktır. Adalet tan-rıçasının gözü açıktır.

Ve asla “tarafsız” karar vermez.Tersine, kimin hukuku hakim ise, onunçıkarına göre karar verir.

Suç ve ceza, kim iktidardaysa, o sı-nıfa göre tanımlanır.

Sınıf nedir?Lenin'in sınıf tanımı şöyledir: "Ta-

rihsel olarak belirlenmiş bir üretim dü-zeni içindeki yerlerine, ve üretim araç-larıyla olan ilişkilerine, toplum içindekiiş örgütlenmesinde oynadıkları rollereve dolayısıyla toplumsal gelirden pay-larını alma biçimlerine ve elde ettikleripayın büyüklüğüne göre birbirindenayrılan geniş insan gruplarına sınıf de-nir." Yani, bir sınıfı tanımlamak için;

Üretim ilişkileri içindeki yerleriaynı olacak; yani ya mülk sahibi ola-caklar ya mülksüz...

İş örgütlenmesindeki rolleri aynıolacak;

ya sömüren, ya sömürülen olacaklar... Toplumsal gelirden aldıkları pay,

aynı olacak. Yani ya emekçi, ya efendi olacak-

lar...İşte bu sınıfsal ayrımdan dolayı, İki sınıfın hukuku ayrı, adaleti

ayrı, sanatı ayrı, türküsü ayrıdır. Daha somut söylersek, Sömürenlerin adalet anlayışı ayrı,

sömürülenlerin adalet anlayışı ayrı ola-caktır.

Burjuvazinin adaleti ayrı, halkınadaleti ayrı olacaktır.

HALKIN ADALETİ; DEVRİM-DEN ÖNCE, DEVRİMDEN SON-RA

Burjuvazi için adalet, kendi kanunları,kendi mahkemeleridir.

Burjuvazi, düzenin yargısının “ba-ğımsız” olduğunu iddia eder ve herkesinbu “bağımsız yargının kararlarına saygıduyması gerektiğini” söyler.

Burjuvaziye göre, düzenin bir mah-kemesi karar verdiğinde, adalet yerine

1960'larABD emperyalizmi, "Ayaklanmaya Karşı Müca-dele" stratejisiyle yeni-sömürge yönetimleri ekonomikve askeri olarak güçlendirerek, halkın silahlı kurtuluşmücadelesinin önünü kesmeye çalıştı.

“Kurtuluşa Kadar Savaş” Biz Türkiye'de 50 yıllıkreformizm ve revizyonizmin zincirlerini kırıp atıyoruz.İstanbul Maltepe'de Mahir Çayan ve Hüseyin Ce-vahir'in 51 saatlik silahlı direnişi...

1970'lerFaşist Cuntalar dönemi... Emperyalizm, halk kurtuluşsavaşlarının gelişimine, cuntalarla, sivil faşist hareketlerlecevap verdi.

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” Kızıl-dere'de Türkiye Devriminin Manifestosu yazıldı.Oligarşi bizi öldürdüğünü sandı ama biz o gün doğduk.O çizgide Devrimci Sol'u kurduk.

1980'lerEmperyalizm tüm yeni sömürgelerde teslim almasaldırısını başlattı. Cuntalar aracılığıyla, "balığınsuyunu kurutma" politikaları yürürlüğe konuldu.

“Cunta, 45 milyon halkı teslim alamaz!” diyen Dev-rimci Sol, resmi, sivil faşist teröre devrimci şiddetle,cuntanın teslim alma saldırısına 1984 ölüm orucuylacevap verdi. Şehitlerle karanlık yarıldı.

1990'larSosyalist sistemin yıkılmasıyla “Sosyalizm öldü, dev-rimler çağı bitti” deyişleri moda oldu, birçokları silahbırakıp, bayraklarından orak çekiçleri çıkardılar. Mar-cus’un yerini Fukuyamalar, Toni Negriler aldı.

“Bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak!”İki Devrimci Solcu'nun Çiftehavuzlardaki direnişiyle,tüm dünyada sosyalizmin bayrağını dalgalandıran vesilahlı savaşı yükselten biz olduk.

2000'ler

“Ya düşünce değişikliği, ya ölüm” diye saldırdı em-peryalizm Fukuyamalar'ın yanına, Wallersteinlar, Bo-okchinler eklendi, “Zafer burjuvazinindir”, “Amerikanimparatorluğuna boyun eğmekten başka yol yok” di-yenler çıktı.

Dünya tarihinin gördüğü en büyük ve en uzun ölümorucu direnişiyle cevap verdik saldırıya. 122 kezöldük, yenilmedik. Teslim olmadık. Düşüncelerimizdenvazgeçmedik. İdeolojimizden, devrim yolundan sap-madık.

2010'lar

Emperyalizm, “terör listeleri"yle saldırıya geçti. Dev-rimcilerin başlarına ödüller konuldu. Ülkeler işgal edildi.Düşmanın ideolojik-askeri saldırıları altında "barış“tanbaşka politika üretemeyenler, teslim ve tasfiye olup,emperyalizmle işbirliği noktasına geldiler.

“Üç gerilla devrim yapar!” Silahlarını gömenlerebugün Leylalar’la cevap vermeye devam diyoruz.Teslim olmadık. DEVRİMİ, DEVRİMCİLİĞİ VEMARKSİST-LENİNİST İDEOLOJİMİZİ tasfiye et-melerine izin vermedik.

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

47Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 48: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

gelmiş demektir.Halkın adaleti ise, düzenin kararlarını

meşru görmez. Çünkü, bu kararlar, “sö-mürü düzeninin çıkarlarını savunmakiçin” verilmiş kararlardır. Dolayısıyladüzenin yasaları ve mahkemelerinin te-melinde adaletsizlik vardır.

Bu adalet anlayışı, mesela sömürüyü“adil” bulur. Halkın adaletine göre, sö-mürü suç’tur.

Düzenin yargısı, devrimcilere verilencezaları “adil” bulur. Devrimcilere cezaverince, “adalet yerini buldu” der. Oysaadaletsizlik tam orada başlamıştır.

Bu açıdan bakıldığında görülür ki;bu düzenden adalet beklenmez.

Fakat bu, düzen içinde adalet müca-delesi verilmeyeceği anlamına da gelmez:

Düzenin kendi sınırları içinde adaletiçin kavga ederken, adaletin asıl olarakhalkın iktidarında gerçekleştirileceğiniunutmayız. Bu ikisi birbiriyle çelişmez,birbirini tamamlar.

Halkın adaleti, bugün devrim mü-cadelesinde, yarın halkın iktidarındasomutlanan bir adalettir.

Halkın Hukuk Bürosu, işte bu doğruyaklaşımın kurumlaşmış ifadesidir.

7 genç avukatın 22 Eylül 1989’da,Devrimci Sol Ana Davası’nın görüldüğümahkeme salonunda açtığı halkın avu‐katlığı bayrağı, o gün bugündür butopraklardaki adalet savaşında dalga‐lanıyor.

Bu ülkede, SÖMÜRÜ SUÇTURdiyebilen başka bir avukatlık yoktur.

Bu ülkede, BU DEVLET GAYRİ-MEŞRUDUR diyebilen başka bir avu-katlık yoktur.

Bu ülkede, HALKIN SAVAŞIMEŞRUDUR diyebilecek başka biravukatlık yoktur.

Halkın avukatları, halkın adaletineinanırlar. Halkın adaletinin de bu düzenkurumları aracılığıyla gerçekleşmeye-

ceğini de bilirler. Fakat buna rağmenHalkın Hukuk Bürosu’nun avukatları,faşist devletin mahkeme kapılarını daiyi tanırlar.

Halk düşmanlarını teşhir etmek, dü-zen içinde adaletin olmadığını göstere-bilmek için o kapılarda da ciddi birsavaş vermişlerdir ve vermeye devametmektedirler.

Şehir şehir sürülen, bir senede 5-6savcının, mahkeme heyetlerinin değişti-rildiği davaların bile peşini bırakmadılar.Bunu, düzenden adalet bekledikleri, dü-zenin adaletine inandıkları için değil,hak olanı almak için, dişe diş bir savaşvermek gerektiğini göstermek için yaptılar.

Bu ülkede, Halkın Hukuk Bürosuavukatlarının adliyesine ayak basmadığışehir çok azdır. Gittikleri her yere, halkınadalet savaşını taşıdılar.

HALKIN ADALETİ; SİLAHLIVE SİLAHSIZ

Halkın Adaleti denilince, sadece halkkurtuluş savaşçılarının silahlı cezalan-dırma eylemleri anlaşılmaktadır. Evetonlar halkın adaleti eylemleridir. Hemde halkın adaletinin en kesin ifadesidirler.Ama yine de halkın adaleti, o eylemlerlesınırlanamaz.

Savaşta yalnızca silahlı güçler çatışmahalinde değildir. Savaş, ekonomik, ideo-lojik, kültürel her boyutta sürer; “ideo-lojiler, iradeler, psikolojik ve moral de-ğerler, hukuksal ölçüler ve gelenekler”her şey savaş halindedir.

Hukuk ve adalet alanındaki savaş daböyledir. Halkın adaleti de işte bu çerçe-vede sadece silahla sağlanan adalet de-ğildir. Halkın adaleti, halkın hak ve öz-gürlükleri için mücadeledir. Katliamcılarakarşı açılan bir dava da, adliye önündekibir gösteri de, meydanlarda adalet tale-bimizi dile getirmek de, grevlerimiz,oturma eylemlerimiz de, TOMA’lara,

gaz bombalarına karşı direnişimiz dehalkın adalet savaşının bir parçasıdır.

Türkiye solu, adaletin ne “hesap so-ran” yanıyla ilgilidir, ne de “geleceğeilişkin” yanıyla. Adalet savaşının nedemokratik boyutunun içindedir, ne şid-det boyutunun. Adalet, bir yanıyla bellibir suçun karşılığıdır. Her suçun bir kar-şılığı olacaktır.

Ama halkın adaleti mücadelesi, bun-dan da öte, bugünün hesabını sor-maktan çok, geleceği kurmakla ilgilibir sorundur.

Halkın avukatları, yeni bir toplu-mu, sosyalist bir düzeni yaratmayıhedefleyen adalet savaşçılarıdır.

Bu nedenle, faşizmin mahkeme sa-lonlarında adalet mücadelesi verirkende, halkın içinde halk iktidarı mücade-lesinin çalışmasını yaparken de, kitleleriadalet talebi etrafında örgütlerken de,iki farklı adalet anlayışının, iki farklıadalet sisteminin olduğunu anlatır.

Kapitalizm koşullarında gerçekteneşitlik olmaz. Eşitlik yoksa, adalet deyoktur.

Çözüm? Sadece üretim araçlarınıntoplumsal mülkiyet halini aldığı koşul-larda, insanın insan tarafından sömürül-mesi ortadan kaldırıldığında, insanlar bi-çimsel olarak değil gerçek anlamdaeşit olacaklardır. Adalet de işte ancak ozaman gerçekten var olacaktır.

İşte bu nedenle, halkın adaleti sa-vaşı, halkın iktidarı savaşıdır.

Halkın avukatlarının hukuk-adaletmücadelesini ele alışlarıyla, reformistbir avukatın sorunu ele alışındaki temelfark budur: Onların dilinde “halkınadaleti” diye bir kavram yoktur. Ufuk-larında halkın iktidarı yoktur.

HER HÜCRE, HHB'NİN BİRŞUBESİ

Halkın Hukuk Büroları, defalarcabasıldı.

Defalarca beşer onar tutuklandı Hal-kın Avukatları.

Fakat, 1989’da kurulan Halkın HukukBürosu’nda somutlaşan bu anlayış hepvar oldu.

Bugün artık, her hücre bir bürodur:Halkın Hukuk Bürosu, birçok hapisha-nenin hücrelerinde şubeler açmıştır.

Adalet okullarında onlarca-yüzlerceavukat, bu geleneğin bayrağını devral-maya hazırdır.

Marx, burjuva düzeni içinşöyle der:

“Burjuva düzeninin uygarlıkve adaleti, bu düzenin kölelerine zaman efendilerine karşı baş-kaldırırsa, kendi korkunç yüz-lerini açıkça gösterirler. O zamanbu uygarlık ve adalet, maskesizyabanıllık ve yasasız öç almaolarak amaçlarını açığa vurur.”

Lenin şöyle açıklamıştır:

“...Burjuvazinin bize vahşi bir

nefret duyması, bizim halka bur-

juvazinin egemenliğini yıkmanın

doğru yolunu ve aracını göster-

diğimiz gerçeğinin en anlaşılır

açıklamalarından biridir.” (Lenin

- Seçme Eserler-6 / Syf: 265)

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir48

Page 49: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

FUHUŞU YAYGINLAŞTIRARAK BEDENLERİMİZİTESLİM ALMAYA, ONURUMUZU YOK ETMEYEÇALIŞIYORLAR!

UYUŞTURUCUYU YOKSUL MAHALLELERE, ÇE-TELER ARACIĞIYLA SOKARAK BEYİNLERİMİZİUYUŞTURUP ETKİSİZ HALE GETİRMEYE ÇALIŞI-YORLAR!

Emperyalizm, dünya halklarının kanına susamış bir kenedir.Diyebiliriz ki; dünya halklarının kanına bağımlıdır. Dünyahalklarının damarlarından akan tarihe, kültüre, değerlere, kanabağımlıdır. Kendisi var olmak için bu damarlardan beslenmekzorundadır.

BAĞIMLILIK, emperyalizmin doğası gereği bir politikaya,bir yönteme, bir silaha dönüşmüştür. Kanımızı emmeyi sür-dürebilmek için de sürekli yeni politikalar üretmekte, yeniyöntemler geliştirmekte. Çünkü emperyalizm halkların kanınıememediği günün ölüm günü olacağını, halkların da kurtuluşuolacağını çok iyi biliyor.

Halkların kanına bağımlı olan emperyalizm, bağımlılığıilke edinmiş, saldırılarını ona göre şekillendirmiştir. Ülkeleriişgal ederek, sömürerek kendine bağımlı hale getirir. BunuIrak, Vietnam vb. ülkelerde açık bir şekilde, işgal ederekyapmış. Veya kendi vatanımızda olduğu gibi işgalle, yeni-sö-mürgeleştirmeyi hayata geçirerek yapmıştır.

Bu bağımlılık kar üzerine, sömürü üzerine kuruludur.Bu bağımlılık devletler nezdinde ekonomik, siyasal veaskeri olarak gerçekleşir.

Ekonomik olarak; ticaretimizi emperyalizmin iradesineteslim ederek. Ülkemizin yerüstü ve yeraltı zenginlikleriniemperyalizme peşkeş çekerek, ticari ikili fakat sadece emper-yalizmin çıkarına olan anlaşmalarla gerçekleşmekte.

Siyasal olarak; yerel işbirlikçi oligarşinin, emperyalizminsömürge politikalarının kuklası düzen partileriyle, sömürüyühukuki bir zemine oturtan yasalar çıkartılarak hayata geçiril-mekte.

Askeri olarak; NATO gibi dünya halklarına düşman olanvahşi katil sürülerine üye olarak, onların kendi vatan topraklarımızüstünde üs kurmasına izin vererek ve komutası altında hareketederek gerçekleşmekte.

Bu bağımlılık sömürülen halkımızın kültürü, halkımızın de-ğerlerini yok etmek üzerine kuruludur. Emperyalizm halkımızıyozlaştırmak istiyor. Yozlaşan bir halk, kendi kültürünü ve de-ğerlerini yitiren, tarihini bilmeyen bir halk savunmasız bir halktır.

Emperyalizmin halkımızı yok etmek için, halkımızı yoz-laştırma politikalarıyla kendine yabancılaştırmak için, kanımızıemmek için uyguladığı çok yönlü saldırı ve politikalar:

Bedenlerimizi Ve Onurumuzu Yok Etmek İçin Günü-müzün Yasal İnsan Pazarlığı: FUHUŞ

Ekonomik sıkıntılarla beraber yoksulluğa mahkum edilen

halkımız, emperyalizm tarafından adeta bedenlerini satmalarıiçin zorlanmakta. Yoksulluğun kaynağı olan emperyalizmin,kendi yarattığı sonuçlar doğrultusunda sunduğu çözümlerin ara-sında, yine kendi yozlaştırma politikasının bir aracı da fuhuştur.Bu yozlaştırma politikası sadece bir şahsın yozlaşması değil,aynı zamanda insan ilişkilerinin, ahlak anlayışının da kirletilmesi,yozlaştırılmasıdır. Emperyalizm yoksulluğu derinleştirerek hal-kımıza fuhuşu dayatıyor, böylece hem yozlaşmayı derinleştiriyorhem de kendine kar elde etme kaynağı yaratıyor.

Beyinlerimizi Uyuşturmak, Düşüncelerimizi Yok Etmek,Bizi Hareketsiz Kılmak İçin: UYUŞTURUCU

Emperyalizmin gayri-meşru uyuşturucu ticareti ile amaçladığıiki temel hedefi vardır:

Birincisi: Kar elde etmeİkincisi: Beyinleri uyuşturma ve böylece insanları hareketsiz

kılmaUyuşturucu, bu iki hedefe ulaşabilmek için, ikiye ayrılıyor.

Yasallaştırılmış doğal uyuşturucular ve yasal olmayan uyuş-turucular.

Yasal olanlar: En yaygın olarak alkol ve sigara. Yasal olmayanlar: Eroin, kokain, marihuana, bonzai vb.Böylece, kar elde ederek ve beyinleri uyuşturarak-hareketsiz

kılmaktan oluşan, iki temel hedefine ulaşmaktadır. Uyuşturucularyoksul halkın olduğu mahallelere nasıl sokulmakta? Emperyalizmbeslediği çeteler aracılığıyla, onları koruyarak yoksul mahalleleretaşıyor. Kendine mezar olacağını bildiği, halkın mahallelerinihedef alıyor. Emperyalizm uyuşturucuyu meşrulaştırmak içinuyuşturucuyu bir kültür olarak empoze etmekte. Bunun enetkili alanı müziktir. Özellikle rap ve reggea müziğindeuyuşturucu kullanımı bir içerik ve biçim haline gelmiştir. Em-peryalizm yoksulluğun sorumlusudur. Kendi yarattığı yoksulluğugideremez çünkü bunda çıkarı yoktur. Yoksullukla boğuşanhalkımıza ‘çözüm’ olarak uyuşturuyu sunar. Böylece insanlarınbeyinlerini uyuşturup, gerçeklerden ve hayattan uzaklaştırarak,kaderciliğe ve karamsarlığa terk eder. Gerçek olan halkın yok-sulluğu, gerçek olan emekçi halkın ekmek kavgasıdır çünkügerçek olan emperyalizmin kar hırsıdır, gerçek olan emperyalizmindünya halklarına karşı açtığı savaştır.

ELİMİZDEN HER ŞEYİMİZİ ÇALAN VE BUNLARIGERİ KAZANABİLMEK İÇİN BİZE ÇÖZÜM OLARAKSUNDUĞU, VARLIĞIMIZI DA CEBİMİZDEKİ SONKURUŞU DA ÇALMAK İÇİN: KUMAR

Kumarın sözlük anlamı: Ortaya para koyarak oynanantalih (şans) oyunu.

Bahis: Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa birşey verilmesini kabul eden anlaşma.

Kumar Nerelerde Oynatılıyor, Çeşitleri Neler?- Bahis büroları: Spor dalları üzerinde oynananlar- Kumarhane ve casinolar: Büyük mekanlarda oynanan

EMPERYALİZM HALKLARA KARŞI SALDIRILARINI DURMAKSIZIN SÜRDÜRÜYOREMPERYALİZMİN GÖREVİ, İŞBİRLİKÇİLERİN SORUMLULUĞU: HALKLARIN DEĞERLERİNİ YOK ETMEK!

GÜN BE GÜN YOKSULLAŞAN HALKIMIZIN KURTULUŞA GİDEN TÜM YOLLARINI KESMEK İSTEYEN EMPERYALİZM,HALKIN SON KURUŞUNU DA CEBİNDEN ALMAK İÇİN AT YARIŞI, BAHİS, TOTO-LOTO)YU YANİ KUMARI YAYGINLAŞTIRDI

KUMAR VE BAHİS, YASALLAŞMIŞ SOYGUNDUR VE EMPERYALİZMİN BİLİNÇLİ POLİTİKASIDIR!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

449Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 50: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir550

kumar. Masabaşı (poker, blackjack, rulet vb.) oyunlar veotomat (kumar makinası) salonlarından oluşan mekanlar.

- Sanal kumarhaneler: İnternet üzerinden oynatılan ku-marhaneler ve bahis büroları. Fiziki olarak karşılıklı oynananbütün kumar ve bahis çeşitlerinin aynı zamanda internet üze-rinden oynanmasını sağlayan sanal kumarhaneler.

- Bunların dışında on binleri bulan katılma ücretleriylepoker turnuvaları organize edilmekte.

Yozlaştırma politikalarının araçları olan fuhuş ve uyuşturu-cudan sonuç alamadığı yerde, emperyalizm kumar oynatmayıyaygınlaştırıyor. Kumar, yoksullaştırılan halkın çözümsüzlü-ğünden, çaresizliğinden yararlanır. Her geçen gün artan eko-nomik sıkıntıların, yoksulluğun içinden çıkamayan halkaçare olarak; sürekli daha fazla yoksullaşarak kaybettiğiher şeyini geri kazanmayı vaat eder. Elbette bu vaatler ya-landır; çünkü emperyalizmin halka kazandıracağı bir şeyolamaz! Çünkü kendi varlığı halkın sömürülmesi üzerine ku-ruludur. Emperyalizmin kendisi akıldışıdır, halkın yararına ola-bilecek bir faaliyeti de akıldışı olacaktır. Kumarhanelerdehalktan insanlara para kazandırma düşüncesi de akıldışıdır.

Emperyalizm Kumar Ve Bahisle İnsanları Nasıl BağımlıHale Getiriyor?

1- Emperyalizm halkı yoksullaştırıyor ve böylece çaresizve çözümsüz bırakıyor. Halkı savunmasız ve umutsuz kılıyor.

2- Yarattığı yoksulluğun içinden çıkabilmeleri için halkaçözüm olarak kumar ve bahisi sunuyor. Fakat asıl olarak sö-mürüyü daha da boyutlandırmak, insanların umudunu yoketmek için sinsi ve aldatmacalı bir saldırıya geçmektedir. Vebunun adına da ‘şans oyunu’ olarak pazarlamakta. Şansoyunu kavramı masum değildir. Bu kavramın yarattığı olgu,insanların kendi iradesiyle oynadığı kumarda şans eserikazanma olgusudur. Halbuki öyle değildir, kumarhanelerhiçbir şeyi şansa bırakmaz. Kumarhaneler hile ve aldatmacaüzerine kuruludur; kimin ne kadar kazanacağını veyakaybedeceğini makinalarda bile programlamıştır. Makinanındışarıya vereceği yüzde bile belirlenmiştir.

3- Bütün bağımlılıklarda olduğu gibi, kumar da bir alıştırmasürecinden geçer. Bu alıştırma süreci bir alışkanlıklığa evrilir,ve gitgide bağımlılık haline gelir.

4- Kumarda sadece kaybetmek yoktur. İnsanların bıkmaması,sürekli kaybedip de bırakmaması için, ilgi ve canlılığı sağlamakiçin zaman zaman belli oranlarda kazandırır.

Fakat bu da bu sistemin sürdürülmesi için uygulananbilinçli bir yöntemdir; çünkü emperyalizm de biliyor, sadecekaybettiren bir kumarhaneye kimse gitmez. Bunun için zamanzaman belli miktarlar kazandırarak ilgiyi canlı tutar. Bir özentiyaratır, ‘ben de kazanabilirim’ duygusu yaratır.

5- Kumarın özü soygun olduğu için eninde sonunda kay-bedecektir oynayan. Geri kazanmak için daha çok oynayıpbağımlı hale gelinir ve artık sadece kaybetmek vardır.

Kaybedilen miktarları geri kazanmak için tekrar tekrar oy-nanır. Ve böylece kazanılsa bile kaybedilenin küçük bir bölümükazanılmıştır. Çünkü bağımlı hale gelene kadar zaman zamankazanılır ve böylece tekrar kazanma umudu yaratılır. İştekumar bu şekilde bir kısırdöngü halini alır, bağımlılık haline

geldiğinde sadece kaybedilenlerin peşinden koşarak dahafazla kaybedilir. “Şans belki bu kez güler” diyerek ceptekison kuruşla bile tekrar oynanır. Kumarhaneler çarkını buşekilde çevirir, ayakta kalma mekanizmasıdır bu.

6- Sonuç: Emeğe YabancılaşmaEmperyalizmin amaçladığı halkın kendi emeğine yaban-

cılaşmasıdır. Emek vermeden kazanmak insan doğasınaaykırıdır. İnsan var oluşundan bu yana, bin yıllardır ayaktakalabilmek için emek vermiştir, emek vererek ilerlemiştir.

Çaresiz ve umutsuz kişilikler yaratılır. İnsanları yoksullaştırankumar ve bahis politikaları, uyuşan beyinler ve sadecekazanmaya odaklanmayı getiriyor. Elindeki her şeyi kaybetmiş,beyni teslim alınmış, değersizleşmiş kişilikler yaratır.

Sömürücü sistem, kar elde etme üzerine kurulmuştur.Sürekli daha fazla kar edebilmek için hedefte dünya halklarıvardır. Emperyalizmin politikaları, dünya halklarının sömü-rülmesi üzerine kuruludur. Daha fazla kar, daha fazla saldırıdemektir. Bu saldırıların yoğunluğu durmaksızın, hiçbir açıkbırakmaksızın sürüyor.

Emperyalizmin hedefi mutlaka sonuç almaktır. İşgallerin,katliamların ardından yozlaştırma politikaları giriyor devreye.Fuhuşu yaygınlaştırarak sonuç almak istiyor, fuhuşun sonuçalamadığı yerde uyuşturucuyu yaygınlaştırarak, uyuşturucununsonuç alamadığı yerde kumarla ve çoğu zaman da hepsinibirden uygulayarak hedefine ulaşmak istiyor.

Sonuç: Yoksullaştırılmış, yozlaştırılmış, apolitikleştirilmiş,uyuşturulmuş halklar...

Kar elde etme üzerine kurulmuş olan bu sistem bir çarkgibi işlemekte. Yoksulluğun ve yozlaşmanın kaynağı emper-yalizmdir. Emperyalizmin kaynağı olduğu bu sorunlara sunduğuçözümler de yine kendi lehine, karını artırma hedefiyle sunduğualdatmacalardır.

Emperyalizmin yozlaştırma politikası olan kumarhane vebahis yasal soygundur. Kumar ve bahisler çözüm olamaz,ekonomik sorunlara da çözüm olamaz. Çünkü bu sorunların,sömürünün sorumlusu, asıl kaynağı emperyalizmdir. Em-peryalizm, cebimizdeki son kuruşu da alana dek, bizi kendideğerlerimizden, tarihimizden uzaklaştırana dek saldırılarını,yozlaştırma politikalarını hayata geçirmeye devam edecek.

Buna karşı biz değerlerimize, tarihimize, geleneklerimizesıkıca sarılmalıyız. Tek kıstas; emeğin olduğu bir düzeni, sos-yalizmi kurmadığımız sürece bedenlerimiz zorla satılacak,beyinlerimiz uyuşturularak hareketsiz kalacak, cebizdeki sonkuruşuna kadar, varlığımızı elimizden alana dek emperyalizmsaldırılarını sürdürmeye devam edecek.

Çözüm emperyalizmin yok olmasında, tek çözüm sos-yalizmde!

Bize hiçbir şey kazandırmayan bu düzende, kazanmanıntek yolu fuhuşu, uyuşturucuyu, kumarı - yani yozlaştırmayıve sömürüyü sonlandırmaktır.

Emperyalizmin kumarhanelerinde değil, HAKLI MÜ-CADELEMİZDE YER ALARAK ELDE EDEBİLECE-ĞİMİZ EN DEĞERLİ, EN GÜZEL, EN BÜYÜK ŞEYİKAZANARAK KURTULUŞUMUZU SAĞLAYACAĞIZ:

BAĞIMSIZLIK, DEMOKRASİ ve SOSYALİZM!

Page 51: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

“Libya’dan Avrupa’ya geçmek içinbalıkçı teknesine binen 104 kişi tekneninalabora olması sonucu hayatını kay-betti.”

“Trablus’un kuzey açıklarında ba-tan teknede bulunan 114 kişi hayatınıkaybetti.”

“Balıkçı teknesi alabora oldu, tek-nede bulunan 64 kişiden kurtulan ol-madı!”

“Batan teknede 34 cesede ulaşıldı,teknede bulunan diğer 48 kişi içinarama kurtarma çalışmaları devamediyor...”

“IOM (Uluslararası GöçÖrgütü)’nün açıkladığı rakamlaragöre 2018’in ilk 6 ayında 1400 kişiAkdeniz sularında göç yollarındaöldü.”

“Geçtiğimiz hafta 400 kişi Akdenizsularında can verdi.”

“Haziran ayında 692 kişi kaçakyollardan göç ederken öldü.”

Bilgisayarınızdan yapacağınız basitbir arama sonucunda karşılaşacağınızhaberlerdir bunlar. Rakamlarla ifadeedilen ölüm haberleri. Yani her bir ra-kam bir insan ömrünü ifade eden sa-yılar. 1400, 400, 104,114,692... insan.Ve bu rakamlar sadece Akdeniz su-larında hayatını kaybedenler. Ula-şılamayan, tespit edilemeyen Akdenizsularının yuttuğu insan sayısı buaçıklanan rakamlardan çok dahafazladır kuşkusuz. Daha başka yer-lerde de farklı şekillerde; ama yinegöç yollarında hayatını kaybedenlerinsayısı da azımsanacak gibi değil. Bunabir de Afrika’da, Amerika’da, Asya’dagöç yollarında kaybolan hayatları ek-lersek göçün ne kadar önemli bir sorunolduğunu daha iyi kavramamıza yardımeder. Yüz binlerce insan göç yollarındayitip gidiyor.

Birleşmiş Milletler 2. paylaşım sa-vaşından sonra göç etmek zorundakalan insan sayısının ilk defa bu sevi-yeye ulaştığını açıkladı: 68.5 milyon.

Yani her iki saniyede bir insan

göç etmek zorunda kalmış 2017 yı-lında.

Toplantılar, görüşmeler yapıyoremperyalist ülkeler. Zirveler yapıp,Avrupa ülkelerine geçmek için canınıkaybetmeyi göze almış milyonlarcainsanın gelmesine engel olmak içinkararlar alıyor, strateji belirliyorlar.Göç yolunun geçtiği Yunanistan, Tür-kiye, Cezayir, Fas gibi yeni sömürgeülkeler ile pazarlıklar yapılıyor. Paralar,rüşvetler teklif ediliyor.

İşbirlikçi AKP iktidarı göçmen ko-zunu(!) kullanarak ne koparırsam kardırmantığı ile “Parayı ver, yoksa göç-menleri salarım” diye şantaj yapıyor.Her gün Türkiye üzerinden Avrupaülkelerine geçmeye çalışan yüzlercegöçmenin yakalandığı haberlerini ga-zetelerde bolca görür olduk. İşbirlikçiAKP’nin bu durumdan faydalanmahesabı yaptığını sağır sultan biliyor.Ki Tayyip Erdoğan açıktan “Kimsekusura bakmasın alnımızda enayiyazmıyor. Edirne’den insanları oto-büslere bindirdik geri çevirdik. Bu 1olur 2 olur. Kapıları açarız hadi hayırlıyolculuklar deriz.” diyerek Avrupa’dankesenin ağzını açmasını istedi.

Tabii ki ne emperyalist ülkelerinne de emperyalizmin işbirlikçisi yenisömürge ülkelerinin hiçbirinin umu-runda değil göç yollarındaki ölümler.Göç yollarında yaşanan katliam hiç-birinin uykularını kaçırıp, vicdan azabıçekmelerine sebep olmuyor. Göç so-rununun insani boyutuyla ilgili ol-duklarını düşünmek saflık olur. Çünküemperyalizmin vicdanı da, ahlakı dayoktur!

AB ülkeleri göçmen akınının ken-dilerine ulaşmasına engel olacak çarelerarıyor açıktan. Ve kimi Avrupa ülkeleride çareyi bulmuş! görünüyor:

En son İtalya kıyılarına yaklaşanve içerisinde çoğu kadın ve çocuktanoluşan 629 kişinin bulunduğu Aquariusisimli gemiye, limana yanaşma iznivermeyen İtalya İçişleri Bakanı MatteoSalvini “İtalya bugünden itibaren insankaçakçılığına ve yasadışı göçe hayır

diyecek” dedi. Hükümetin sloganınında “Limanları kapayacağız” olacağınısöyledi. Gemideki insanlara Malta’yagidin, geri dönün gibi seçenekler sundu.Hatta Aquarius’ta mahsur kalanlarainsani ihtiyaçlarını gidermeleri içingelen sivil bir geminin, yanaşmasınabile müsaade etmeyeceğini ve “Eğerherhangi bir limanımıza yanaşırsanıztutuklarız” diye tehdit etmekten degeri durmadı. Buldukları çözüm nekadar da insani, pes!

Göçmenler ile ilgili hemen tümAvrupa ülkeleri sert(!) tedbirler alı-yor. Yeni yasalar çıkartıyor. Irkçıyasalar çıkarılıp ırkçı örgütlenme-lerin önleri açılıyor, ırkçı partilergüçleniyor.

Kuzey Afrika ülkelerinde göçmen-leri gönderebilecekleri kamplar, izolebölgeler yapmak AB’nin planlarınınarasında var. Bir de aynı Kuzey Afrikaülkeleri yönetimlerine göçmenlerinçıkmasına engel olmaları için 500milyon euroluk bir fon ayırmışlar.Tek dertleri var; göçmenler kendi ül-kelerine erişmesin!

Haziran ayının ortalarında bir haberşöyle diyordu:

“Cezayir 14 ay içerisinde 13.000göçmeni sınırdışı ederek Sahra çölüneterk etti. 48 derece sıcakta susuz veyemeksiz yürümek zorunda kalan göç-menlerin kaçının yolda öldüğünün sa-yısı belli değil.”

Meğer AB ülkelerinin bulduğu birçözümün(!) sonucunda bunlar yaşan-mış. AB ülkeleri Kuzey Afrika ülke-lerine göçmenlerin kendilerine ulaş-maması yönünde baskı yapma kararı

Belçika’da Oturum Hakkı İçin 70 Gün Boyunca Direnen ve Kazanan Cahit Zorel,Avrupa Emperyalizminin İkiyüzlü “Göçmen Politikası”nı Anlatıyor:

DÜNYA HALKLARININ TÜM ACILARININ SORUMLUSUEMPERYALİZM GÖÇE ÇÖZÜM BULAMAZ!

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

551Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 52: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

almışlar ve 2017’den beridir de buyönde baskı yapıyorlar. Ne kadarinsani çözümler değil mi?

DÜNYADAKİ TÜM SORUN-LARI YARATAN EMPERYALİZMGÖÇE ÇÖZÜM BULAMAZ. ÇÖZ-MEZ, ÇÖZEMEZ!

Emperyalizmin çözümden anladığıyukarıdaki örneklerde olduğu gibigöç krizini sömürge ülkelere transferetmektir.

Aç bırakılmanın, yoksul bırakıl-manın, çıplak, evsiz, işsiz bırakılmanınsonucudur göç. O da yetmezmiş gibibir de yüz binlercesinin ölmesine sebepolan savaşların, emperyalist saldır-ganlığın sonucudur. “Özgürlük götü-rüyoruz” diye cilalayarak sundukları,ülkeleri işgal etmelerinin sonucudur.Dünyada yaşanan açlıktan, yoksul-luktan, cümle adaletsizlikten, sa-vaşlardan beslenen doymak bilme-yen vahşi emperyalizmdir göçü ya-ratan. O yüzden çözemezler. Açlıkyoksulluk, adaletsizlik son bulmadangöç sorunu bitmez!

Bir bakalım en çok hangi ülke in-sanı göç etmek zorunda bırakılıyor?

Libya, Suriye, Yemen, Irak...

Libya: 2010’a kadar göç vermeyentam aksine göç alan bir ülke idi. Bugüngöçmen akınına insanlıkdışı yöntem-lerle engel olmaya çalışan İtalya veFransa’nın başını çektiği emperyalisthaydutlar saldırıp ülkeyi ele geçirdiler,50.000 insanı katlederek hem de. Bu-nun üzerinden bir ay bile geçmedi ki;göç yollarında Akdeniz sularında canveren Libya vatandaşlarını görmeyebaşladı tüm dünya.

Suriye: Yine hemen hiç göç ver-meyen, kendi yağında kavrulan birülke iken, emperyalistlerin ülkeyi ge-tirdiği hali hepimiz görüyoruz. 6 yıldayüz binlercesi hayatını kaybetti. Veşimdi ülke nüfusunun %30’u ülkesiniterk etmiş durumda. ABD emperya-lizmi bölgede örgütleri kullanarak ül-kenin kuzey kısmını işgal edip halihazırda onlarca üs kurdular. ŞimdilerdeFransa ve en son İtalya da askeriolarak varlar.

Dünyanın her yerinde istediği gibiat koşturan emperyalistler kendi ül-

kelerine gelen mültecilere yaşam hakkıtanımıyor, nasıl bir alçaklık! İnsanane kendi ülkesinde ne başka bir yerderahat yok. Gün yüzü görmeyi harametmişler.

Yemen: Emperyalizmin işbirlikçisikukla devlet Suudi Arabistan tarafından5 yıldır bombalanıyor ve yoğun birambargo ve istila ile karşı karşıya.Yüz binlerce Yemenli katledildi. Halaher gün katlediliyorlar. Yüz binlercesisalgın hastalıkla boğuşuyor. İstila veambargo yüzünden bebeklerin ço-ğunlukta olduğu yüz binler tedaviolamadığından ölümü bekliyorlar.Bu haydutluğa direnen Yemen hal-kının üzerine bombalar yağdıranSuudi Arabistan dünyanın en fazlasilah alan ülkeler listesinde ikincisırada; ABD, Fransa ve İtalya’nınen iyi silah müşterisi.

Irak: Irak’ın “özgürlük”le tanış-ması hikayesini hepimiz hatırlarız.Nükleer silah var bahanesi ile yineABD ve İngiltere’nin başı çektiği em-peryalistlerin işgal ettiği ülkede işgaldenberidir milyonlarca insan öldü. Vehala ölüyor...

Yeraltı-yerüstü zenginliklerinitalan etmek için ülkeleri işgal edi-yorlar, sömürgeleştiririyorlar. ABD,imparatorluk uğruna; ekonomik,siyasi, askeri, kültürel olarak ba-ğımsız tek bir ülke, dünya üzerindedenetimi dışında tek karış toprakbırakmak istemiyor. Bu uğurda mil-yonları katlediyorlar. Yozlaştırıyor,umutsuzlaştırıyor, iş aş bırakmı-yorlar.

Ve şimdi bu yarattıkları tablodan,ülkelerine yönelmiş göçmen akınındanşikayetçiler. Dünya bizim çiftliğimiz,istediğimiz gibi, istediğimiz yerde atkoşturalım istiyorlar. Ama işin ucukendilerine dokunmaya başladığındaveryansın ediyor, hatta birbirlerinedüşüyorlar. Ve çare, çözüm arıyorlar.Ama nafile. Çaresizler; çünkü kapita-lizm kriz demektir zaten.

Şimdi yaptıkları her şeyi bu çare-sizliklerini ve göçün müsebbibi ol-dukları gerçeğini gizlemek amacıylayapıyorlar. Ama göçü yaratanın ken-dileri olduğunu daha fazla gizleyemi-yorlar artık. Göçü durdurmanın tekyolunun, kendilerinin göç veren ül-

kelerden defolup gitmesi olduğunuçok iyi biliyorlar. Defolup gitmezlerkendi kendilerine. Bu emperyalizmintanımına, eşyanın doğasına aykırı.Bu yüzden bu sorunu emperyalizmçözemeyecek.

Avrupa ülkelerinde göçün tartı-şıldığı zemin sorunun kaynağındançok uzakta. “Göçmenler gelsin migelmesin mi” tartışması yapılıyor.Bu tartışma tali, sorunun çözü-münden uzak tartışmadır. Öyle kiemperyalizm özellikle tartışmalarısonuç üzerinden yürütülmesi içinçabalıyor. Göçün sebebinin görül-memesi için her türlü olanağı kul-lanıyor. Çünkü hafiften göçün sebebiüzerinden yürütülecek tartışma em-peryalizmi teşhir edecektir.

Göç etmek zorunda bıraktıklarımilyonlar çaresiz değildir. Halklargöç etmenin çözüm olmadığını göre-cek. Çare gibi görünen göçün, aslındatuzak olduğunu daha ilk adımlarındakarşılaştıkları katliam ve aşağılamaylagörüyorlar. Göç yollarında ölmek ye-rine ülkelerinde yaşamalarına izin ver-meyen emperyalistlere artık yeter di-yecekler. Çarenin göç etmek değil,bu doymak bilmez kan emici emper-yalistlere ve işbirlikçilerine karşı mü-cadele etmek olduğunu da anlayacaklar.

Emperyalizme karşı savaşmaktanbaşka çare olmadığını, sokakta yatmakzorunda kaldıklarında görecekler. Irk-çılar evlerini yaktıklarında görecekler.Oturma izni için yıllarca binbir eziyetçektiklerinde anlayacaklar. Es kazayaşama şansı elde ettikleri emperyalistülkelerde kendi inançları ile kendikültürü ile yaşamasına izin verilme-diğinde görecekler. Aşağılanmayı, horgörülmeyi, ayrımcılığı yaşayacaklar.Ve göç etmek değil, göç etmek zorundabırakanlara karşı savaşmanın çare ol-duğunu yaşayarak öğrenecekler.

Ölümü göze alarak göç edenhalklar zamanı geldiğinde emper-yalizme karşı savaşmak için de ölü-mü göze alacak!

Dünyanın hiçbir yerinde insanainsanca yaşama olanağı bırakmayanemperyalizmi, DÜNYA HALKLARIYERYÜZÜNDEN AYAK İZLERİ-NE KADAR SİLECEK!

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir552

Page 53: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

� ALMANYAHFG’den AçıklamaAlmanya’nın sağlık sistemi bizim

yöntemlerimiz karşısında iflas etmiş-tir!

Emperyalizmin insan sağlığına ver-diği bir değer yok. Tedavi gören in-sanlarımıza tavırları, davranışları, tedaviyöntemleri, ilaç yöntemleri bunu tümçıplaklığıyla ortaya seriyor.

Uyuşturucu ve Kumara Karşı Mü-cadele Merkezi-HFG çalışmalarımızdadestek için gelen arkadaşlarımızın hertürlü tıbbi tedavilerinde de yanlarındaoluyoruz, destek sunuyoruz. Avrupa’dahastanelerde ve özel doktorlarda tedavigören insanlar metadon programınaalınıyor.

Bizim yanımızda kimse yalnız de-ğildir ve tek bir insanımızı bu düzeninbataklığına terk etmeyeceğiz!

Hepimiz Birimiz, Birimiz Hepimizİçin Mücadelemizi Büyüteceğiz!

HFG’den Hasta Ziyareti3 Temmuz 2018 tarihinde Uyuştu-

rucu ve Kumara Karşı Mücadele Mer-kezi-HFG çalışanları olarak bir arka-daşımızın hasta babasını ziyaret ettik.Yoğun bakımda kalan amcamız oğlunundaha iyi olduğunu görünce çok mutluoldu, bu şekilde çalışanlarımızla datanışmış oldu.

Uyuşturucu ve Kumara Karşı Mü-cadele Merkezimizi anlattık, sevgi, gü-ven üzerine çalışmalarımızı sürdürdü-ğümüzü, halk kültürümüzü ve değer-lerimizi esas aldığımızı anlattık. Am-camızın morali oldukça iyi, sağ salimhastaneden çıkmak istediğini söyledi.Acil şifalar dileyerek hastaneden ay-rıldık.

HFG’den Spor FaaliyetleriUyuşturucu ve Kumara Karşı Mü-

cadele Merkezi-HFG’ nin spor faaliyetiolarak bu hafta 2 defa yüzmeye gidildive 1 defa akşam yürüyüşü yapıldı.

Akşam yürüyüşü esnasında bol bolsohbet edildi. Toplam 6 km yürüyüşyapıldı. Spor faaliyetlerimize dahil ol-mak isteyenler bize ulaşabilirler. Şu

anki durumumuzdankaynaklı spor aktivite-lerimizi sabit günlerdeyapamıyoruz.

Uyuşturucu ve Ku-mara Karşı Mücadele Merkezi-HFG HALK PİKNİĞİ

Almanya HFG Halk PikniğiniGerçekleştirdi

Uyuşturucu ve Kumara Karşı Mü-cadele Merkezi-HFG 8 Temmuz 2018tarihinde tüm engellere rağmen halkpikniğini gerçekleştirdi.

Zeynel Aba’dan sonra sanatçı dos-tumuz Elif Yıldırım da sahnede yerinialdı. Halk türküleriyle pikniğimizerenk kattı. Piknik boyunca piknik ala-nında bulunan çevreden insanlar damüzikleri dinlediler ve programın so-nuna kadar piknik alanında kaldılar.Tüm aksiliklere ve engellere rağmenpikniğin sonunda herkes memnun ay-rıldı.

Çeşitli etkinlik ve sanatçıların ka-tıldığı müzik dinletisinin yapıldığı halkpikniğine 110 yetişkin, 30 çocuk, toplam140 kişi katıldı.

Tecrit İşkencedir Derhal SonVerilsin!

Tecrit İnsan Sağlığına En BüyükSaldırıdır… Hasta Bir İnsanı HalaTecritte Tutmak İse Cinayetle Eş-değerdir!

Sonnur Demiray, 5 yıldır Almanyahapishanelerinde tecrit altında tutulanbir devrimcidir. Özgür tutsak SonnurDemiray, hapishanede ağır tecrit ko-şullarından ötürü rahatsızlıklar yaşa-maktadır.

Eşi Haydar Demiray, Sonnur’untedavi olabilmesi ve özgürlüğü içinKöln’de çadır direnişine başladı. Direnişsürüyor!

Köln’de Sivas Katliamı Lanet-lendi Ve Şehitlerin Anması Yapıl-dı

Köln’de 2 Temmuz Pazartesi günüSivas katliamı lanetlendi ve katliamdaşehit düşenler anıldı. Konuşmalar, se-mah gösterileri ve deyişlerle süren an-mada ANADOLU ALEVİ HAREKETİde pankartı ile yerini aldı.

SİVAS KATLİAMININ HESABI-NI SORACAĞIZ sloganı yazılı olan

Anadolu Alevi Hareketi’nin pankartı,katliamın hesabının sorulmasını dilegetiren tek pankart olmasıyla dikkatçekti. Saat 18.30’da başlayan anmayaklaşık 2 saat sürdü.

Radyo Flora’da Musa Aşoğluve Erdal Gökoğlu hakkında rö-portaj

Almanya’nın Hannover bölgesindeyayın yapan Radyo Flora’da özgürtutsaklar Musa Aşoğlu ve Erdal Gö-koğlu hakkında bilgi içeren röportajyapıldı.

Berlin’de Direnmek TerörizmDeğildir Mitingi Yapıldı

Berlin’de 7 Temmuz Cumartesigünü saat 15.00 ile 17.00 arasında Gü-laferit’le Dayanışma Grubu tarafından“Direnmek Terörizm Değildir” mitingiyapıldı.

Miting Gülaferit’le Dayanışma Gru-bunun açılış konuşmasıyla başladı.Grup adına bir kişi Gülaferit’le ilgiliyürütülen kampanya hakkında bilgiverdi. Gülaferit’e uygulanan baskılarıntahliyesinden sonra da devam ettiğinibelirtti.

Her pazartesi ve çarşamba saat13.00 ile 14.00 arasında Berlin Baş-bakanlık binası önünde gösterilerin de-vam edeceğini bildirerek, herkesi da-yanışmaya çağırdı.

Miting boyunca, “Musa Aşoğlu,Erdal Gökoğlu, Yusuf Taş ve bütün si-yasi tutsaklara özgürlük!” sloganlarısık sık atıldı. Direnmenin terörizm ol-madığı belirtildi.

Berlin Eyaleti BaşbakanlıkÖnünde Eylem

Gülaferit ve Dayanışma Grubu 9Temmuz Pazartesi günü, saat 13.00ile 14.00 arasında Berlin eyaleti Baş-bakanlık binası önünde gösteri yaptı.

Eylemde “Gülaferit’e Özgürlük”pankartı ve Gülaferit’in taleplerininolduğu dövizler açıldı.

Gülaferit açıklamasını okudu. Di-renmenin terörizm ve suç olmadığınıifade ederek, hakkında yürütülen terö-rizm propagandasına son verilmesiniistedi. İltica ve oturum hakkıyla ilgilitaleplerini alacaktır.

Gülaferit Ve Dayanışma Grubu

Av ru pa’da

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

53Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 54: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Berlin Başbakanlık Binası ÖnündeGösteri Yaptı

Gülaferit ve Dayanışma Grubu 11Temmuz Çarşamba günü Berlin Baş-bakanlık binası önündeki eylemlerinedevam etti.

Başbakanlık binası önünde saat13.00 ile 14.00 arasında “Gülaferit’eÖzgürlük” pankartı ve Gülaferit’in ta-leplerinin olduğu dövizler açıldı.

Düsseldorf’ta Yeni Polis YasasıProtesto Edildi

Düssseldorf’ta NRW eyaletinde çı-karılmaya çalışılan ve ağır baskılarıöngören yeni polis yasası protesto edil-di.

Alman emperyalizmi baskılarınıher geçen gün artırıyor ve bunlara kılıfolması için de yeni yeni yasalar çıka-rıyor. Bavyera eyaletinde çıkarılanNRW ve diğer eyaletlerde de çıkarıl-maya çalışılan polis yasası bunun sonörneklerindendir.

Bu yasaya göre polis sokakta veyabaşka yerlerde istediği herkesi araya-bilecek, kimlik sorabilecek ve 30 güngözaltında tutabilecek.

Her türlü dinleme ve izleme yön-temlerini kullanabilecek. Başka birçokbaskı maddeleri içeren bu yasayı pro-testo etmek için 7 Temmuz günü Düs-seldorf’ta geniş katılımlı bir miting veyürüyüş yapıldı. Halk Cephelilerin dekatıldığı mitinge yaklaşık 20 bin kişikatılım sağladı. Avrupa emperyalizmininyıldızları döküldükçe mücadelenin deyükseleceğini gösteren gelişmelerdenbiri oldu bu miting.

Sonnur Demiray Yalnız Değil-dir!

Yaşadığı tecrit ve siyasi baskılarnedeniyle son dönemlerde ciddi ra-hatsızlık belirtileri göstermeye başla-mıştır. Bu ara 2/3 hapisliğini de bitireliçok olmuştur. Buna rağmen salınmamışhatta açık hapishanelere gönderilmehakkından da yararlandırılmamıştır.

Bu yüzden eşi Haydar Demiray,Sonnur’un serbest bırakılması, tedavisiönündeki engellerin kaldırılması ve

Alman Devleti’nin Türkiye’deki faşistdevletle işbirliği içinde devrimcilereyönelik baskı, keyfi tutuklama ve tecritpolitikasından vazgeçmesi talebi ilebugün direniş başlatmıştır.

Tüm devrimci-demokratları bu di-renişi desteklemeye ve Haydar Demi-ray’ın yanında olmaya çağırıyoruz.

Sonnur Demiray Direnişinde2. Gün

Sonnur Demiray üzerindeki izo-lasyon ve baskılara son verilmesi, te-davisi önündeki engellerin kaldırılmasıve özgürlüğünün gasp edilmesine sonverilmesi için eşi Haydar Demiray’ınbaşlattığı direniş 2. gününde. Dostlarınınve yoldaşlarının desteği ile devam edendireniş talepler kabul edilene kadardevam etme kararlılığındadır. DevrimciTutsaklar Onurumuzdur!

Halkımızı direniş çadırına desteğebekliyoruz.

� BELÇİKABrüksel’de NATO Karşıtı Ey-

lem7 Temmuz cumartesi günü yapılan

yürüyüş NATO ve Coalition AgainistWar gibi çeşitli savaş ve silahlanmakarşıtı örgütler tarafından tertiplendi.Halk Cephesinin de katıldığı eylemeyaklaşık 3000 kişi katıldı. NATO vesavaş karşıtı sloganların atıldığı yürüyüş2 saat sürdü.

8 Temmuz pazar günü ise aynı ör-gütlerin tertiplediği sempozyuma tümdünyadan savaş karşıtı ve silahlanmakarşıtı örgütlerin yanında çeşitli sol ya-pılar da katıldı. Halk Cephesi’nin destant açtığı sempozyumda yapılan ko-nuşmalar NATO’yu lanetleyen ve Trumpkarşıtı idi. Dünyanın her yerinden katılanörgütler birbirleri ile ilişki kurmak içingirişimlerde bulundu.

� FRANSASonnur Demiray’a Özgürlük,

Tecride Son Verin!Sonnur Demiray’a özgürlük istemek

için açıklama yapıldı. Özellikle Al-

manya; Türkiyeli devrimcileri tutuk-lamak ve yargılamak için hazırladığımizansenlerle bunu çok belirgin veküstahça anlatmaktadır.

Sonnur Demiray adli suçlu olsaydıAlman yasalarının gereği bu haktançoktan yararlandırılacaktı. Ancak teksuçu devrimcilik yapmak olan Sonnurciddileşmiş hastalığına rağmen serbestbırakılmayarak Almanya Devleti tara-fından hasta tutsaklar için yasalarcatanınan hakları keyfi olarak çiğnen-mektedir.

Almanya’da Türkiyeli devrimci tut-saklara uygulanan ağır tecrit koşullarınınamacı ve hedefi ortadadır. Almanyave diğer “demokrasi beşiği” ülkelerdetecride karşı mücadeleyi büyüterek;devrimci tutsaklarımızın yalnız olma-dıklarını, devrimci tutsakların yalnızolmadığını, kendilerine mektup, kartveya faks çekerek gösterelim.

Tarih Yazan ŞehitlerimizinBaşucundaydık

TAYAD’lı Aile-ler 10 Temmuz’da,İstanbul Karacaah-met Mezarlığı’nda,12 Temmuz ve 16-17 Nisan şehitlerinimezarları başındaandı. Yapılan anmada “Devrim ŞehitleriÖlümsüzdür! Bize Ölüm Yok!” sloganlarıatılarak anma sonlandırıldı.

12-14 Temmuz ŞehitleriÖlümsüzdür

12 Temmuz 1991’de İstanbul Dikilitaş,Balmumcu, Nişantaşı, Yeni Levent’teMehmet Ağar emrindeki oligarşinin ölümmangaları 10 devrimciyi katlettiler. 14Temmuz’da ise Ankara’da 2 devrimcikatledildi. 9 Temmuz'da katliamın 27. yı-lında şehitleri anmak için Çayan Mahal-lesi’nde TAYAD’lı Aileler tarafından 7adet ozalit asıldı.

Suçlu Değil DevrimciyizTek Tip Elbise Giymeyeceğiz

Ankara TAYAD’lı Aileler tarafından7 Temmuz'da Sakarya Caddesi'nde TekTip Elbise’ye karşı açıklama yapıldı.Açıklamaya polis saldırdı. Halil İbrahimŞener ve Deniz Yılmaz gözaltına alındı.

Yürüyüş

15 Temmuz2018

Sayı: 75

Kürt Halkını Bağımlılığa ve İşbirlikçiliğe Mahkum Eden Kürt Milliyetçileridir554

Page 55: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Avrupa devletleri günlerce mülte-cilik sorununu tartıştı büyük bir sorunolarak. Emperyalistler bunu tartışırkenOrtadoğu halklarına, Afrika halklarınayardım eden güçler gibi tartıştılar. Artıkbunu kaldıracak güçleri yokmuş ha-vasında. Avrupa’da ırkçılık gelişiyorçünkü çok fazla göçmen alıyoruz ha-vasında.

Almanya, Ortadoğu’dan 900 bingöçmen aldığını ve artık alamayacağınısöyledi. AfD (Almanya İçin Alternatif)adlı faşist partinin de bu yüzden oylarınıSPD (Sosyal Demokrat Parti) ile aynıdüzeye çektiği, yüzde 17’ye ulaştığıyazıldı. Aynı zamanda bunu ekonomikolarak da kaldıracak güçlerinin olmadığıkanaatine vardılar. Ve aldıkları karargöçmenleri toplama kampları gibikamplara yerleştirmek.

ALMAN DEVLETİ SOYUNASAHİP ÇIKTI! HİTLER’İN SO-YUNDAN GELDİĞİNİ KAMPLARKURARAK KANITLAYACAK!

Toplama kampları kurmayı demok-rasi edasıyla yaptı emperyalistler. Okamplarda hayvan seçer gibi seçecek-ler.

Nasıl bizim insanlarımızı ilk işçialımlarında aşağılayarak, sağlık kont-röllerinden geçirerek kaslarına, dişlerine,boylarına poslarına bakarak seçtiklerigibi. Bir de artık vasıflı köle lazım on-lara.

Mühendis, doktor, mimar yani ucuzbeyin gücü. Kamplarda seçip beğenipalacaklar diğerlerinide düşünüyorlarne yapacaklar. Kimisini geri göndere-cekler.

EMPERYALİSTLER MÜLTE-CİLERE YARDIM ETMEK ZO-RUNDADIR! ÇÜNKÜ ORTADO-ĞUDA AKAN HER DAMLA KAN-DAN, HER DAMLA GÖZYAŞIN-DAN ONLAR SORUMLUDUR!

Irkçı politikalarını göçmenler üze-rinden geliştiren Alman devleti AfD’yide bu şekilde güçlendirdi. Alman hal-kına; işsizliğinin sorumlusu aldığımızmültecilerdir diyor. Biz onlara yar-dım ediyoruz havası yaratıyor. OysaOrtadoğu’nun bütün yeraltı-yerüstüzenginliklerine göz dikenler emper-yalist ülkelerdir.

Ortadoğu’da savaş çıkaran emper-yalist ülkelerdir.

Savaş öncesi Almanya’da Suriyelive Libyalı hiç yok diyecek kadarazdı. Çünkü ülkelerini terk edecekbir nedenleri yoktu.

Vatanlarında gecenin geç saatlerinekadar gezebiliyordular, huzurluydular.Sağlık, eğitim ücretsizdi. Aç değilaçıkta değillerdi, üzerlerine Almanmarkalı bombalar yağmıyordu. Bugündışarı çıktığımda sağ mı döneceğimdiye bir korkusu yoktu.

Avrupa emperyalizmi ve Amerikan

emperyalizminin Suriye ve Libya’daişbirlikçi dinci örgütleri açık bir şekildedesteklemeleri sayesinde ülkelerindehuzur kalmadı.

Kendileri ile işbirliği yapmadığıülkelerini onlara peşkeş çekmediği içinBeşar Esad iktidarını ve Kaddafi’yiistemediler ve işbirlikçileri aracılığıylayok etmeye karar verdiler. Bu yüzdenoradan göç etmek zorunda bırakılanhalkın Avrupa’ya göçünden emperya-listler sorumludur.

Alman halkına diyoruz ki; Orta-doğu halklarının Avrupa’ya göç se-bebi sizi yöneten devletlerinizinbizim ülkemize göz dikmesinden,savaşlar çıkarmasından dolayı. İş-sizliğin sorumlusu biz değiliz, yok-sulluğun sorumlusu biz değiliz. Bizimsırtımızdan bin katını kazanıyor em-peryalist ülkeler.

Sonuç olarak;1- Ortadoğu’da akıtılan her damla

kanın sorumlusu emperyalist ülkelerdir. 2- Mülteciliğin sorumlusu onlardır. 3- Irkçılığı bilinçli olarak göçmenler

üzerinden geliştiriyorlar ve kendi halk-larını uyutuyorlar.

4- Irkçılık devlet eliyle bizzat ge-liştiriliyor.

5- BÜTÜN EMPERYALİST ÜL-KELER ORTADOĞU’DAN DE-FOLUN!

EMPERYALİST ÜLKELER ORTADOĞU’DANTANKIYLA, TOPUYLA, ŞİRKETLERİYLE DEFOLUP GİTTİĞİNDE

MÜLTECİLİK DİYE BİR SORUN KALMAYACAKTIR!

Her Karanlık Dönemin UmududurDev-Genç ve Liseli Dev-Genç’liler

Umudun ve onurun gençliği Dev-Gençve Liseli Dev-Genç’lilerin yaptıkları kitleçalışmalarından derlediklerimiz şu şekilde-dir;

Altınşehir: Liseli Dev-Genç’liler 10Temmuz’da mahallede kitle çalışması yaptı.Yapılan çalışmalarda ilk olarak köy der-neklerinde mahalle halkıyla ve liselilerlesohbet edilip Liseli Dev-Genç ve hedeflerianlatıldı. Ve halkla eğitim sistemi, ülkenindurumu ve liselilerin anti-emperyalist, anti-

oligarşik devrim mücadelesindeki demokratiklise mücadelesi hakkında röportaj yapıldı.Ayrıca 3 adet Yürüyüş dergisi okurlara ulaş-tırıldı.

Örnektepe: Liseli Dev-Genç’liler 9 Tem-muz’da Yürüyüş dergisinin dağıtımını yaptı.Çalışmada halkla ülkenin son durumu hak-kında değerlendirme yapıldı ve çözümündevrim olduğu, halk kültüründen kopuk ol-mayan, halkın beraber, kardeşçe yaşayabi-leceği düzendedir görüşü belirtildi. Çalışmasonunda evlere ve esnaflara 80 adet dergiulaştırıldı.

SarıgaziHalk CephesiBaşsağlığı Mesajı

Özgür Tutsaklarımız-dan Ramazan Anık’ın an-nesi kanser hastasıydı. Birsüredir kemoterapi görü-yordu ve 4 Temmuz günühayatını kaybetti. Cenazesi5 Temmuz'da, Yeni Doğanmezarlığına defnedildi. Ai-lesine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Başımızsağ olsun.

AVRUPA’dakiBİZ

15 Temmuz2018

Yürüyüş

Sayı: 75

55Çözüm; Ortak Örgütlenme, Ortak Mücadele, Ortak İktidar!

Page 56: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

23 Temmuz - 29 Temmuz

Ali Rıza KURT:17 Temmuz 1995’te Buca Hapishanesi'nden öz-

gürlük eylemiyle tutsaklığına son vermesindensonra 27 Temmuz’da İzmir’de kaldığı evde katledildi.12 Eylül öncesinde hareketin bir sempatizanı olanAli Rıza, 1986’dan itibaren birçok görev aldı. 1989-1990 Atılım yıllarında İstanbul Dev-Genç’in yöne-ticilerindendi. 1990’dan itibaren farklı alanlarda

görev aldı.

Ali Rıza Kurt

Osman SÜMBÜL:27 Temmuz 1980’deişkenceye karşı yürü-tülen bir kampanyanınafişlerini asarken polistarafından kurulan pu-suda katledildi. Ka-dıköy Dev-Genç'teki

çalışmalarında fedakârlığıyla, alçakgönüllülüğüyle kendini kabul ettirmişbir devrimciydi.

Osman Sümbül

Salih BADEMCİ:İşkencelere ve Fa-

şist Teröre Karşı Mü-cadele Kampanyasısırasında 29 Temmuz1980 günü, İstanbulSüleymaniye'de geri-ciler tarafından kat-

ledildi.

Salih Bademci

Mehmet TAYANÇ:Yurtdışında em-

peryalizme ve faşiz-me karşı mücadele-sini devrimci hare-ketin örgütlülüğüiçinde sürdürüyordu.25 Temmuz 1990’da

Cenevre’de eskiden DevrimciYol’cu olan biri tarafından bıçak-lanarak öldürüldü.

Mehmet Tayanç

Günay ÖZARSLAN:24 Temmuz 2015 tarihinde Cep-

he savaşçısı Günay Özarslan İstanbulBağcılar’da kaldığı bir evde faşistAKP’nin ölüm mangaları tarafındankuşatıldı. Ölüm mangalarının “Tes-lim ol” çağrılarına uymadığı içinkatledildi.

1983 yılında Elazığ’da doğdu. Dersim’denElazığ’a göç eden bir ailenin çocuğuydu. Kürtmilliyetindendir.

Çocukluğu devrimcilerin yanında geçti. Dev-rimcileri hapishane görüşlerinde ve tutsak olanabisi nedeniyle tanıdı, sevdi. Devrimcileri sevme-sinin en önemli nedeni kendi anlatımıyla “cesaretleri,haksızlıklara karşı savaşmaları, insanları sevmeleri,insanların da devrimcileri sevmesi”ydi...

Devrimci olmak istiyordu ve oldu. Örgütlüilişkileri üniversiteye gittiği 2002 yılında ZonguldakKaraelmas Üniversitesi’nde başladı... ŞehidimizMehmet Başbağ ile ilişki kurdu. Üniversitede, İs-tanbul mahallelerinde, Karadeniz ve Kürdistan’dasorumluluklar yaptı... Tutsaklık yaşadı... Mücadeledışında bir yaşamı olmadı.

Günay Özarslan

“İstanbul’da baskınlar olmuş bir kadın yoldaşımız daBağcılar’da polis tarafından katledilmiş” diye haber geldi.Hissetmiştim, sanki içimden kendime “Günay Abla mı” diyesordum. Sonra hızla çıktım, kim olduğunu öğrenmeliydim.Kısa sürede söylediler.

Günay Özarslan dediler. Ne yapacağımı bilemedim. Uzunzamandır merak ediyordum seni. Ben tahliye olmadan öncemektup yazmıştın ben de cevap yazmıştım hemen.

Keşke gelip yanına görseydim seni. Nerden bilebilirdim.İlk tanışmamız aklıma geldi Malatya’da.

Mütevazi, sevecen, sakindin her zaman. Ne zaman bir işiçin çözüm arasak sen gelip hemen pratikliğinle hallederdin.Elimiz ayağımız olmuştun.

Senin yanında hep güvende hissederdim kendimi, sankihiçbir şey olmayacakmış gibi Günay ablamızdın sen bizim.Herkese, her şeye yetişirdin. Daha bugün şunu yapalım

demeden sen plan programı hazırlamıştın bile.Ben pek konuşan biri değildim; ama hep soru sorardım

sana, sen de hiç bıkmadan cevaplardın sürekli. Tutsak düştü-ğümüzde mektubunda demiştin ya; “burda da soru sorabilirsin”diye gülmüştüm o zaman. Sen arada sırada gelirdin Malatya’ya.Ama sanki bilirdin geleceğin zamanı; öyle ki ben ne zamanumutsuzluğa, çıkmaza düşsem gülen gözlerinle karşımda bu-lurdum seni. Ve biraz konuşman bana yeterdi. Ne yapacağımı,nasıl yapacağımı bilirdim artık ve doğru bildiğim yoldayımabla, izinden yürüyorum. Artık senden devraldığımız bayrağıonurla, gururla taşıyoruz şimdi geleceğe seninle hayalini kur-duğumuz o güzel günlere. Şehit düştüğünde ağlamıştım inkaretmiyorum belki kızarsın bana; ama devrimciler hiç miağlamaz? Hani Nurten DEMİR yoldaşımız demiş ya “ağlamamdüşmana olan kinimden ileri geliyor” diye. Cenazene gelemedimya, bu nedenle affetmeyeceğim hiç kendimi. Ama sana sözhesabını ben soracağım. Günay ablamız sana zafer sözü veri-yoruz yoldaşların olarak. Gülüşünü, bakışını, pratikliğini düş-mana dönen namlulara çevireceğiz. Adaletini elden ele, dildendile yayacağız.

Bir Yoldaşı Günay Özarslan’ı Anlatıyor:

Ali Ekber TURAL:20 Mart 1961 do-

ğumluydu. Uzun yıllarmücadelenin içindeyer aldı. 25 Temmuz1992’de geçirdiği tra-fik kazası sonucu ara-mızdan ayrıldı.

Ali Ekber Tural

Anıları Mirasımız

Page 57: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

Sultan ÇELİK: 1978 yılında devrimci-

lerle tanıştı. Defalarca göz-altına alındı, işkence gördü.Tek Tip Elbise’ye karşımücadelede alanlara ilk çı-kanların arasındaydı. 1987yılında Bayrampaşa Ha-

pishanesi önünde TTE'ye karşı bir eylemekatıldığı için gözaltına alınıp tutuklandı.

Faşizmin zindanlarındaki mücadelenin

dışarıdaki sesi olmayı, en zor koşullardayerine getirmiş, TAYAD'ın kurulmasında,hapishanelerdeki işkence ve baskılara karşıTAYAD'lıların mücadelesinde hep en öndeolmuştur. “İşim, eşim, evim” demeden,TAYAD’lı Aileler geleneğinin yaratılma-sında, gözaltılara, baskılara aldırmadanmücadele etti Sultan Çelik.

Hak ve özgürlükler mücadelesinin içindeyer aldı, bu mücadelede bir dönem önemlibir yer tutan ÖZGÜR-DER’in ve ezilen,

sömürülen, horlanan kadınların örgütlendiğiDEMKAD'ın (Demokrasi MücadelesindeKadınlar Derneği) kurucuları arasında yeraldı. Gözaltılar, gördüğü işkenceler, çektiğiacılar ve çileler sağlığını olumsuz etkiledi,kanser hastalığına yakalandı. Beş yıl bo-yunca kansere direndi, yaşam mücadelesiverdi. 25 Temmuz 2003 günü kansereyenik düşerek Bakırköy Devlet Hastane-si'nde yaşamını yitirdi. Mezarı, İstanbulSanayi Mezarlığı’ndadır.

Hüsnü İşeri

1996 ölüm orucu şehitleriAltan Berdan KERİMGİLLER, 23 Temmuzİlginç ÖZKESKİN, 24 TemmuzMüjdat YANAT, 25 TemmuzAyçe İdil ERKMEN, 26 TemmuzYemliha KAYA, 27 TemmuzTüm cezaevlerinde DHKP-C ve çeşitli davalardan

tutsakların ortaklaşa yürüttüğü ölüm orucunda şehitdüştüler.

Altan Berdan KERİMGİLLER, 1968 yılında MersinTarsus’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini Tarsus veAdana’da yaptı. Ankara Üniversitesi Basın YayınYüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’negirdi. Arap milliyetindendir. Ankara ÜniversitesiBasın Yayın Yüksek Okulu'nda okuduğu dönemdeDev-Genç içerisinde yer aldı. 89'da Ankara YeniÇözüm bürosunda çalışmaya başladı. Atılım dönemindeAnkara Dev-Genç komitesinde istihdam edildi. 90Eylül'ünde mahalli alanda çalışmaya başladı. Birçokdefa gözaltına alındı. 91 Nisan'ında İstanbul SDB'le-rinde, ardından Ege Kır Gerilla Birliği'nde yer aldı.

92 Eylül'ünde bir operasyon sonucu tutsak düştü.Buca, Aydın ve son olarak Sağmalcılar hapishanesindekaldı. Berdan, 22 Temmuz 1996'da Ölüm Orucu ey-leminin 65. günü DHKP-C'nin direnişteki ilk şehidiolma onuruyla şehit düştü.

İlginç ÖZKESKİN, 1961 İstanbul doğumlu. 19771 Mayıs katliamında arkadaşı Jale Yeşilnil’in şehitdüşmesinden sonra mücadeleye başladı. 1978’degirdiği Çapa Tıp Fakültesi’nde mücadelesini sürdürdü.12 Eylül cuntasının zulmüne boyun eğmedi. 1987’detutuklandı. 1991 yılında Eskişehir tabutluğu açıldığındagötürülenler arasındaydı. 1993’te tahliye oldu. 1994’teyeniden tutuklandı. 4 Ocak 1996’da Ümraniye kat-liamında yaralandı. Tekrar Bayrampaşa Hapishane-si’ne getirilen İlginç Ölüm Orucu’nun 66. günü şehit

düştü.

Müjdat YANAT, 1959 İzmir Urla doğum-luydu. Türk milliyetindendir. Mücadele geçmişi12 Eylül öncesine uzanır. 88 yılında İzmir'deYeni Çözüm temsilciliğini üstlendi. Bu dönemdedefalarca gözaltına alındı. 1989’da 1 AğustosGenelgesini protesto eyleminde tutsak düştü.

Buca Hapishanesinde birçok direnişte yer aldı, dire-nişlere öncülük etti. Özgürlüğüne kavuştuktan sonrayine mücadeleye koştu. 91'de yeniden tutsak düştü.Buca'da özgürlük eylemi çalışmalarında yer aldı.Çalışmaların açığa çıkmasıyla Aydın hapishanesinesürgün edildi. Ölüm Orucu eylemine tereddütsüz ka-tıldı. Direnişin 6-7. gününde Aydın Hapishanesininve halkımızın onuru olarak şehit düştü.

Ayçe İdil ERKMEN, 1970’de Kırklareli’nde doğdu.İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde okuduğuyıllarda devrimci düşüncelerle tanıştı. Bir İYÖ-DER'liolarak öğrenci gençliğin akademik-demokratik mü-cadelesinde yer aldı. 1990 yılında Ortaköy KültürMerkezi’nde çalışmaya başladı. Özgürlük Türküsümüzik grubunun ilk elemanlarındandı. Ayşe GülenHalk Sahnesi'nde ve Kültür ve Sanatta Tavır Dergi-sinde çalıştı. 94'ün Ekim ayında Almanya'dan döndüğüsırada Mehmet Topaç'ın cezalandırılması nedeniylebaşlatılan operasyonda Ankara'da gözaltına alındı.On beş gün işkenceden sonra çıkarıldığı ilk mahkemedesavunması bile alınmadan ceza verildi. Önce Anka-ra'ya, ardından Çanakkale Hapishanesine konuldu.Tahliyesine az bir süre kala devrimci bir sanatçı, birkadın, bir Cephe'li olarak Ölüm Orucu direnişinin1. ekibinde yer aldı. Direnişin 68. gününde dünyadave ülkemizde Ölüm Orucu eyleminin ilk kadın şehidiolma onuruyla ölümsüzleşti.

Yemliha KAYA, 1968 Maraş Elbistan doğumluydu.Kürt milliyetindendir. 1989 yılında işportacıların der-nekleşmesi mücadelesine öncülük yaptı. İŞPOR-DERyöneticisiydi. 1993 yılında Halkın Gücü gazetesininsahipliğini ve Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yapmayabaşladı. 1994 yılında gazetenin polis tarafından ba-sılması sırasında gözaltına alınıp tutuklandı. ÖlümOrucu’nun 69. günü ölümsüzleşti.

Berdan Kerimgiller İlginç Özkeskin Müjdat Yanat Ayçe İdil Erkmen Yemliha Kaya

Page 58: KIRMIZI ÖNLÜĞÜ GİYMEK, ZAFERİN İLANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/EOKY075.pdf“Musul da Halkların Oldu” “Kerkük’ün ardından dün de Musul halk serhildan-larına sahne

ALKOL BAĞIMLILIĞININ, UYUŞTURUCU VEKUMAR BAĞIMLILIĞINDAN FARKI YOKTUR!

ALKOL BİZİM İRADEMİZİ ELİMİZDEN ALIR,BEYNİMİZİ VE BEDENİMİZİ UYUŞTURUR!

Alkol birçok kesim tarafından masumlaştırılan bir içecek gibigösterilmeye çalışılır. “Bir dubleden ne olacak ki, biz arkadaşlararasında biraz keyif yaptık, biraz kafamız hoş olsun istedik, ra-hatlayalım istedik” gibi düşünceler çok yaygındır.

Oysa bir duble ile bir şişe arasında fark yoktur. Bir dubleyidüzenli olarak içme isteği ile bir şişe içme isteği aynıdır ve ba-ğımlılıktır. Alkolü her pazar günü düzenli içen ile haftada üç güniçen aynıdır, düzenli bir şekilde buna ihtiyaç duyuyorsa bununadı bağımlılıktır. İlla vücut bağımlılığı da gerekmez, ruhen bunuistemek de bağımlılıktır.

Oysa alkolün diğer uyuşturucu maddelerden farkı yoktur.Çünkü bütün uyuşturucu maddeler gibi temel olan duyguyuyaşatır: İRADESİZLİK.

Yukarıdaki tablo bize alkolün insanın iradesini nasıl yokettiğini gösteriyor. Alkolün birçok çeşidi vardır. Etanol denilentürü içki olarak tüketilir. İçki olarak tüketilen alkol birçok hastalığaneden oluyor.

Kullanan kişi kontrol kaybı yaşar ve uyuşturucu maddelereaçık hale gelir. Uyuşturucu kullananların yüzde 57’si alkol kul-lanmaktadır. Alkolden uzak durmak diğer madde bağımlılıklarındankorunma noktasında önleyici bir role sahiptir.

Dünyada alkol kullanan 2 milyar kişinin 76 milyon kadarıalkol bağımlısıdır. Yılda 1 milyon 800 bin kişi bu nedenlehayatını kaybetmektedir.

Almanya’da yılda kişi başına alkol tüketimi 135 litre. Burakamla Almanya, en çok alkol tüketilen beş OECD ülkesiarasında yer alıyor.

Alkolün yol açtığı sorunlar;- Yemek borusu, gırtlak, mide ve pankreas kanserleri- Doğru düşünme, karar verme ve hareket etme gibi beynin

işlevlerini bozması- Uyku bozuklukları, baş ağrısı, göz tahribatı- Kalp ve kan dolaşımı hastalıkları- Kan pıhtılaşmasını engelleme- Karaciğerde ağır hasar

ALKOL DE EMPERYALİZ-MİN HALKI UYUŞTURMAKİÇİN KULLANDIĞI BİR YÖN-TEMDİR!

Aynı zamanda alkol de uyuşturucugibi emperyalizmin bir uyuşturma po-

litikasıdır. Düşünün bazı yerlerde bir bira su’dandaha ucuzdur. Biranın o kadar aşamadan geçmesinerağmen daha ucuz olması bilinçli bir politikadır.Emperyalizm her şeyle halkı uyuşturmak, iradesinielinden almak istiyor. Düşünmeyen, direnmeyen,onun için çalışan modern köleler istiyor.

EMPERYALİZM İÇKİ İÇMEDEN EĞLENEMEYENBİR TOPLUM YARATMAK İSTİYOR!

BİZ ANADOLU HALKLARI İÇKİ İÇMEDEN EĞ-LENEBİLİRİZ, AĞIZ DOLUSU GÜLEBİLİRİZ, EN GÜ-ZEL TÜRKÜLERİ SÖYLEYEBİLİRİZ!

Emperyalizm “Haftanın 5 günü benim için çalış, akşam birbira iç gevşersin, rahatlarsın” diyor. Ya da hafta sonu cumadanbaşla pazar sabaha kadar iç, pazar günü uyu sonra pazartesi yinesabah oldu benim için çalış.

Avrupa’da cuma ve cumartesi geceleri, 13 yaşından itibarençocuklar da dahil olmak üzere sokaklar içki içen insanlarladoludur. Gencecik çocuklar içerler, bağırırlar, sokaklarda hertürlü sapkınlığı yaparlar.

Sarhoş olduktan sonra gülmek, oynamak, şarkı söylemekgüzel midir? Hayır; çünkü o biz değilizdir. Doğru olan, güzelolan insanın iradeli bir şekilde söylediği şeylere gülmesidir.Biz güldüğümüzde candan, içten gülen bir halkız. Bütüninsanlar da böyle olmalıdır. Bizim şarkı söylemek için içkiiçmemize gerek yoktur. Emperyalizm, içki içmeden eğlenemeyen,düşünemeyen insanlar haline getirmek istiyor bizi.

HFG’DE ALKOLE KARŞI DA MÜCADELE EDİYO-RUZ!

Uyuşturucu ve kumarda olduğu gibi alkol ile mücadelemizdede, hayatına girmek, anlam kazandırmak ve koşulları değiştirmeküzerine kuruludur. Alkol sorunları çözmez, unutturmaz. Onlarile mücadele edeceksin. Biz HFG’lerde sorunlarımızı nasılçözeriz bunu öğretiyoruz.

Biz alkol almadan nasıl eğlenilir, mutlu olunur, bunu yaşa-dığımız her ortamda mutlu olarak gösteriyoruz. Biz yaptığımızher işte, o işin zorluğuna rağmen mutlu ve huzurlu bir şekildeyaparak bunu gösteriyoruz. Bu hayatta yaptığın bir işin anlamıvarsa, senin hayatına anlam kazandırıyorsa severek yaparsın vemutlu olursun. Biz bunu yapıyoruz.

Sonuç olarak; mesele alkolü hangi miktarda içtiği değil,düzenli olarak onu isteyip istemediğindir. Düzenli bir şekildeiçki alan bir kişi alkoliktir.

- Alkol bizim irademizi yok eden, sağlığımızı elimizdenalan bir içkidir. Buna izin vermemeliyiz.

- Biz alkol tüketmeden eğlenebilen,düşünebilen bir halkız. Gülmek, mutlu ol-mak veya acıyı paylaşmak için bir maddeyedeğil sevdiklerimize ihtiyaç duymalı, onlarlapaylaşmalıyız.

- Alkole karşı mücadelemizi HFG’lerdesürdüreceğiz. Alkol bağımlısı olan insan-larımıza merkezimizde alkolün yerine yenibir hayat sunuyoruz.

"AVRUPA GERÇEĞİ" DEĞİL EMPERYALİZMİNAŞAĞILIK POLİTİKASINA KARŞI

HFG'LERDE BİRLEŞELİM!

AVRUPA'DAEMPERYALİZMİNYOZLAŞTIRARAK

YOK ETME

SALDIRISINA KARŞI MEVZİLERİMİZ: HFG'LER

58