kimse yok mu derneği ramazan 2011 dergisi

68

Upload: kimse-yok-mu

Post on 30-Jun-2015

2.714 views

Category:

Documents


3 download

DESCRIPTION

Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

TRANSCRIPT

Page 1: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi
Page 2: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

UBE iLETiiM BiLGiLERi0 322 232 30 40ADANA UBESi

0 272 214 16 00AFYON UBESi

0 312 232 17 17ANKARA UBESi

0 242 243 40 50ANTALYA UBESi

0 266 244 00 04BALIKESiR UBESi

0 212 251 49 90BOÐAZiÇi UBESi

0 224 221 08 08BURSA UBESi

0 258 241 37 38DENiZLi UBESi

0 412 251 19 55DiYARBAKIR UBESi

0 284 214 77 45EDiRNE TEMSiLCiLiÐi

0 424 212 66 66ELAZIÐ UBESi

0 442 233 92 92ERZURUM UBESi 0 342 231 60 25 GAZiANTEP UBESi

0 212 451 59 00iSTANBUL UBESi

0 232 489 83 83iZMiR UBESi

0 232 435 96 26iZMiR SAHiL UBESi

0 344 215 40 01K.MARA UBESi

0 352 338 98 64KAYSERi UBESi

0 262 325 91 27KOCAELi UBESi

0 332 342 26 10KONYA UBESi

0 422 324 24 10MALATYA UBESi

0 236 232 88 88MANiSA UBESi

0 324 237 99 99MERSiN UBESi

0 264 273 85 85SAKARYA UBESi

0 362 238 28 35SAMSUN UBESi

0 414 314 91 34ANLIURFA UBESi

0 462 321 09 09TRABZON UBESi

0 276 223 81 55UAK UBESi

0 432 215 52 50VAN UBESi

Page 3: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ÜNAL ÖZTÜRKKimse Yok Mu Derneği

Genel Başkanı

Merhaba,

Bir yardım kuruluşuna “Kimse Yok Mu?” ismini vermenin ne kadar anlamlı olduğunu en iyi ramazanlarda anlıyoruz. Ramazan aylarında “Kimse yok mu?” sorusunu soranların sayısı hem artıyor hem de azalıyor. Zira rama-zanda çoğalan yardımlaşma eğilimi, ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarının azalmasına vesile oluyor. Fakat diğer yandan ramazan, insanların kapılarının daha çok çalınmasını bekledikleri bir ay. Düşünsenize, hangimiz ramazanda evimizde konuklarımızı ağırlamayı, güzel iftar sofraları kurmayı istemeyiz ki? Hele özene bezene hazırlanan ilk iftar sofrasının tadı…

Kimse Yok Mu Derneği işte o enfes tattan herkesin istifade edebilmesi için büyük gayret gösteriyor. Zengin ve yoksul herkesin… O tadın, bir ay boyunca ihtiyaç sahiplerinin damaklarında kalmasını istiyoruz. Maneviyatla geçecek olan rahmet ayında hiç kimsenin maddi sıkıntılarla uğraşmamasını, özel-likle medya tarafından pompalanan “lüks ramazan sofraları” algısının imkânı olmayanları zora sokmamasını temenni ediyor; bu temenniyi gerçekleştirmek için çalışıyoruz.

Diğer yandan, çalışmalarımızın yeryüzünün bütün yoksullarına yetmeyeceğini, en azından “şimdilik” yetmeyeceğini biliyoruz. Dergimizin elinizde tuttuğunuz sayısının kapak dosyasında bu konuyu ele almaya çalıştık. Dünyanın yoksulluğu ve o yoksulluğun sebepleri… O sebeplerin ortaya çıkardığı acı, iç yakıcı, yürek dağlayıcı sonuçlar… Bir derginin sayfaları arasında sadece “manzarayı” ortaya koyabiliyoruz elbette. Çatısı altında vazife yaptığımız Kimse Yok Mu Derneği’nde ise o manzarayı güzelleştirecek çareleri bulmaya; dünyanın yoksulluğunu azaltmak için çalışmaya çaba sarf ediyoruz.

Çabamıza ortak olan yardımseverlerimizden birisi, iş adamı Tahsin Tekoğlu da bu sayıda konuğumuz oldu. Eşinin tedavisi için gösterdiği inanılmaz çabanın yanında bir yandan da yardım faaliyetlerine koşan Tekoğlu’nun hikâyesi dikkate değer. Bir başka röportaj ise muhterem Suat Yıldırım hocamızla gerçekleştirmiş olduğumuz zekât konulu mülakat. Kuran-ı Kerim’in buyruklarını hatırlatarak yolumuza ışık olan hocamıza minnet borçluyuz.

Dergimizin sayfaları arasında sizleri ramazana dair keyifli, tadı damağınızda kalacak yazılar ve haber dosyaları da bekliyor. Keyifli okumalar diliyor, hayırlı ve bereketli bir ramazan geçirmenizi temenni ediyorum.

KiMSE YOK MU DERNEĞi PERiYODiK HABER DERGiSi TEMMUZ / AĞUSTOS / EYLÜL 2011 • SAYI: 12Kimse Yok Mu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Adına İmtiyaz Sahibi: Ünal ÖztürkSorumlu Yazı İşleri Müdürü: Ülkü Fırat AtlamazGenel Yayın Yönetmeni: Halenur GürbüzYayın Kurulu: Sadık Emecen, Metin Çetiner, Celal TürkoğluHaber Merkezi: Sümeyra Üzer, Mustafa ‹lhan, Kasım Duman, Murat Çopur, Mehmet KüçükkoyuncuTashih: Sümeyra ÜzerKapak ve İç Tasarım: GNG TanıtımAdres: Kimse Yok Mu Derneği Kısıklı Mah. Aydınoğlu Sk. No: 19 Üsküdar / �stanbulTelefon: 44 44 593 Faks: 0216 520 16 16web: www.kimseyokmu.org.tr e-mail: [email protected] [email protected]ı Yeri: Çağlayan A.Ş. / iZMiRKiMSE YOK MU HABER’iN MALiYETi SPONSORLARIMIZCA KARŞILANMAKTADIR.

EDiTÖRDEN // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 01

Page 4: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

KAMPANYA / 28

RAMAZAN KARDEŞLiKTiRReyyan Denizci

Dünyanın dört bir yanı kız kardeşlerimizle, ağabeylerimizle, ablalarımızla ve çocuklarımızla doluyken; onları düşünmek, onların iyiliği için çalışmak, yediğimizi içtiğimizi onlarla paylaşmak zorundayız.

RÖPORTAJ: Tahsin Tekoğlu /12 KAPAK: Dünya Açlıkla Boğuşuyor /16 // Öteki Dünyaya Yolculuk /22 // 4. Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı /26 ZEKÂT iLMiHALi /36 DOSYA: Tarih Sayfalarında Bir Yetim Yolculuk/39

TARiH DEFTERi: Diş Kirası /44 ARAŞTIRMA: Öteki Oruçlar Öteki Bayramlar /49 ARAŞTIRMA: Teravihin Osmanlıcası Enderun Teravihi/54 AKTiViTE: 30 Ramazan Aktivitesi / 56 KARDEŞ AiLE: Tut Elimi Selinciğim/62

iÇiNDEKiLER

iYi HABERLER KOÇAKLAR iLKÖĞRETiM OKULU’NU BAKAN ŞiMŞEK AÇTI /05// YILIN ANNESi YASEMiN YUSUFOFF /07// iKBAL GÜRPINAR SAĞLIK MERKEZi AÇILDI /08// 21. KADIN ZiRVESi iSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTiRiLDi /11// SUDANLI ÇOCUKLARA MAAŞALLAH! /09//

Page 5: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

DÜNYAAÇLIKLA BOĞUŞUYOR

KAPAK 16/27

RÖPORTAJ /32

ALLAHBÜTÜN NiMETLERibize emanet vermiştir.

PROF. DR. SUAT YILDIRIM

RÖPORTAJ: Tahsin Tekoğlu /12 KAPAK: Dünya Açlıkla Boğuşuyor /16 // Öteki Dünyaya Yolculuk /22 // 4. Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı /26 ZEKÂT iLMiHALi /36 DOSYA: Tarih Sayfalarında Bir Yetim Yolculuk/39

TARiH DEFTERi: Diş Kirası /44 ARAŞTIRMA: Öteki Oruçlar Öteki Bayramlar /49 ARAŞTIRMA: Teravihin Osmanlıcası Enderun Teravihi/54 AKTiViTE: 30 Ramazan Aktivitesi / 56 KARDEŞ AiLE: Tut Elimi Selinciğim/62

‹ktisatçılar yaptıkları işi “sınırsız ihtiyaçları sınırlı kaynaklarla

karşılamak” olarak tanımlasa da, dünyanın kaynakları bütün ihtiyaçlarımıza yetecek

kadar sınırsızdır aslında.

iYi HABERLER KOÇAKLAR iLKÖĞRETiM OKULU’NU BAKAN ŞiMŞEK AÇTI /05// YILIN ANNESi YASEMiN YUSUFOFF /07// iKBAL GÜRPINAR SAĞLIK MERKEZi AÇILDI /08// 21. KADIN ZiRVESi iSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTiRiLDi /11// SUDANLI ÇOCUKLARA MAAŞALLAH! /09//

Page 6: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 04

Yeni Genel Başkan ÜNAL ÖZTÜRKKimse Yok Mu Derneği’nin genel kurul toplantısı 7 Ma-yıs günü İstanbul’da gerçekleştirildi. Toplantıda derneğin yeni yönetim kurulu üyeleri belirlendi.

Kimse Yok Mu Derneği’nin genel başkanlığı görevini 7 yıl-dır sürdüren Mehmet Zeki Özkara görevini yeni başkan Ünal Öztürk’e devretti. Daha önce Kazakistan’da Kazak-Türk Liseleri Vakfı (KATEV) Başkanı olarak görev yapan Öztürk, Kimse Yok Mu Derneği’ni daha yüksek hedefle-re eriştirmek için elinden gelen gayreti göstereceğini ifa-de ederek görevi devraldı.

Derneğin yeni yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor:Ünal Öztürk Yönetim Kurulu BaşkanıNedim Irmak Yönetim Kurulu Başkan YardımcısıMustafa Demirci Yönetim Kurulu ÜyesiDr. Figen Es Yönetim Kurulu ÜyesiEyüp Kaynak Yönetim Kurulu ÜyesiMehmet İnan Yönetim Kurulu ÜyesiHalil Ercan Gündoğdu Yönetim Kurulu Üyesi

Denetim kurulu üyeliğine seçilen isimler ise şöyle:Mevlüt Uysal Denetim Kurulu BaşkanıBahri Bayram Denetim Kurulu ÜyesiMustafa Çam Denetim Kurulu Üyesi

Kimse Yok Mu Derneği, İstanbul Yardımlaşma ve Eği-tim Derneğince düzenlenen “Yılın Enleri” ödül törenin-de “Yılın Sivil Toplum Kuruluşu Ödülü” ne layık görüldü.

Toplumu birleştirenlere kardeşlik mesajı vermek amacıy-la düzenlenen ve bu yıl üçüncüsü gerçekleşen ödül töre-ninde, Kimse Yok Mu Derneği adına ödülü Yönetim Ku-rulu Başkanı Ünal Öztürk aldı.Perihan Savaş ve Kerem Alışık’ın sunuculuğunu yaptığı ve Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkez’inde gerçekleşen tö-rende diğer ödüllerden Yılın Gazetecisi Ödülünü Cüneyt Özdemir, Yılın Vefa Ödülünü ömrünü eğitim hizmetleri-ne adamış bir isim merhum Hacı Kemal Erimez aldı. Yılın TV kanalı ödülünü ise Kürtçe yayın yapan ilk televizyon olan Dünya TV aldı.

Kimse Yok Mu “Yılın Enleri” arasında yerini aldı

Page 7: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 05

Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Koçaklar Köyü’nde ilköğretim okulu, okul müdürünün Kimse Yok Mu’ya başvurusuyla düşmüştü gündem-lerimize. Araç gereçleri eskimiş, bilgisayarı ve laboratuvarı bulunma-yan, tuvalet ve lavaboları bakımsız, pencere ve duvarlarından soğuk alan okulu ziyaret eden dernek yetkilileri, bu okula yardım edilmesi için kampanya başlatmıştı.

Kampanyaya yapılan bağışlarla okulun tamiratı tamamlandı. Ayrıca, daha fazla öğrenciye daha iyi şartlarda eğitim sunmak için yeni bir okul bi-nasının yapılmasına karar verildi. Temeli atılan 4 derslik, öğretmen ve ida-reci odalarından oluşan yeni okul binasının tamamlanması için 102.425 TL tutarında bağış toplandı. Yardımseverlerin desteği ile yürütülen çalış-malarda hem eski okul onarıldı hem de ek bir bina inşa edildi.

Yapımı tamamlanan okul Koçaklar Köyü’nde gerçekleştirilen törenle eğitime açıldı. Törene Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de katıldı. Bakan Şimşek yaptığı konuşmada, Kimse Yok Mu Derneği’ne teşekkür ederek, derneğin memleketin en ücra köşelerine kadar gelip okul yapmasın-dan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Şimşek, “Kimse Yok Mu Derneği’ne gerçekten bir teşekkür borçluyuz. Kendilerinden Allah razı olsun. Ta buralara kadar gelmişler, Batman’ın Kozluk ilçesi Koçaklar köyüne... Bu güzelim okulumuzu tümden yeni-lemişler” dedi.

Koçaklar ilköğretim Okulu’nu

BAKAN ŞiMŞEK AÇTI

2006’da meydana gelen sel felaketi sonrasında Batman’da 568 ev kullanılmaz hale gelmişti. Felaketin hemen ardın-dan bölgeye koşan Kimse Yokmu Derneği, 120 aileyi 18 aylık kiraları ödenmiş ve içleri döşenmiş evlere yerleştirdi. O tarihten bu yana Batman’da yaşayan yardıma muhtaç insanlara 1.030.897 TL’lik ayni ve nakdi yardım ulaştırıldı.

Edirne Temsilciliği Açıldı Türkiye’nin dört bir yanındaki şubeleriyle sağlam bir kurumsal yapısı bulunan Kimse Yok Mu Derneği, Edirne’de yeni bir temsilcilik açtı. Edirneli gönüllülerin ve yardımseverlerin ihtiyaç sahiplerine ulaşmasın-da köprü görevi üstlenecek olan Edirne Temsilciliği’ne temsilci olarak daha önce genel merkezde görev yapan Ahmet Terzioğlu atandı.

Page 8: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 06

Kimse Yok Mu Derneği Ankara Şubesi, derneğin yurt içinde-ki ve yurt dışındaki çalışmalarını kamuoyuna tanıtmak üzere bir program düzenledi. Üst düzey bürokratların ve devlet yet-kililerinin katıldığı programa Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf da iştirak etti.

Geceye Ankaralı gönüllüler, yardımseverler ve iş adamlarının yanı sıra derneğin yurt dışında yardım faaliyeti sürdürdüğü ülkelerden yetkililer de katıldı. Pakistanlı ve Haitili yetkililer konuşmalarında derneğin projelerinden duydukları memnu-niyeti dile getirdi.

Üst düzey bürokratların ve devlet yetkililerinin katıldığı prog-rama Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ve Ankara Belediye Baş-kanı Melih Gökçek de iştirak etti.

ANKARA’da Dolu Dolu Tanıtım Programı

LiBYALI MÜLTECiLERiN YANINDA OLDUK

Devlet Başkanı Muammer Kaddafi karşıtlarının isyanlarıy-la iç karışıklıklar yaşayan Libya, insanlık dramlarına sahne oldu. Yaşanan olayların ardından binlerce kişinin ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı Libya’dan kaçanlara Tunus kucak açtı. Tunus’a sığınan mültlecileri ise Kimse Yok Mu gönüllüle-ri yalnız bırakmadı.

Acil insanî yardıma ihtiyaç duyan mültecilere gıda ve ilaç yar-dımı ulaştıran dernek, bölgeye gönüllü doktorlar da gönderdi. Kimse Yok Mu gönüllüsü doktorlar yüzlerce mülteciyi sağlık taramasından geçirip ilaç desteğinde bulundu.

Page 9: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 07

Her yıl anneler gününde yılın annesini seçmeyi gele-nek haline getiren Kimse Yok Mu Derneği, bu sene bu anlamlı ödülü Yasemin Yusufoff Çelikkol’a verdi.

Türkiye’nin ilk bebek üniversitesinin kurucusu ve Bebek İşaret Dili kitabının yazarı Yasemin Yusu-foff Çelikkol, aynı zamanda pekçok gönüllülük ha-reketinin de içinde bulunmuş bir anne... Yasemin Yusufoff’un özellikle 0-3 yaş grubu çocukların eği-timiyle ilgili akademik düzeyde yürüttüğü çalışma-lar ve projeler bilim çevrelerince de kabul görmüş durumda. Kimse Yok Mu Derneği’nin yürüttüğü ka-tarakt kampanyasına da 150 katarakt ameliyatı ba-ğış yapan Yusufoff, halen derneğin Sudan’da yürüt-tüğü yetim projesine destek veriyor. Yusufoff, Kimse Yok Mu Derneği ve Anafen Dersaneleri tarafından Yı-lın Annesi seçildi.

GELENEKSEL FESHANE KERMESi GERÇEKLEŞTi

Kimse Yok Mu Derneği İstanbul Şubesi’nin gelenekselleşen Feshane kermeslerinin sonuncusu Mayıs ayında gerçekleşti. 19-20-21-22 Mayıs tarihlerinde düzenlenen kermeste binlerce ürün yardımseverlere sunuldu. Özellikle giyim firmaları-nın bağışladığı ürünlerin uygun fiyatlarla yardımseverlere sunulduğu kermesi binlerce kişi ziyaret etti. Kermesten elde edilen gelir yetim öğrenciler yararına kullanılacak.

YILIN ANNESi YASEMiN YUSUFOFF

Page 10: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 08

iKBAL GÜRPINAR SAĞLIK MERKEZi AÇILDI

SUDAN’DA HASTANE “HAYATTA KALABİLMEK” DEMEKSudan, yüzde altmış sekizlik bebek ölüm oranıyla dünyanın en önde gelen ülkelerinden biri. Yani her on bebekten en az altısı dünyaya merhaba diyemeden hayatını kaybediyor. Sağlık hizmetlerinin yetersizliği yüzünden bu trajik man-zarayla başbaşa kalan Sudan’da, hastanesizlik ve ilaçsızlık şimdiye kadar başka bedeller de ödetmiş. Bu vahim tablo-nun daha da kötü bir hale gelmemesi için, özellikle Darfur bölgesine yapılacak sağlık yardımları büyük önem taşıyor.

Herşey, İkbal Gürpınar’ın da içinde bulunduğu heyetin geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği Sudan gezisi ile başladı. Yoksulluğun başkenti Darfur’u gezen, derneğin buradaki çalışmalarını yerinde inceleyen ve halkla samimi sohbet-ler gerçekleştiren İkbal Gürpınar, yaşadıklarından çok et-kilenmiş, harekete geçme kararı almıştı. Bölgede yapımı planlanan fakat henüz kaynağı oluşmamış olan bir sağ-lık merkezinden söz edildiğini duyan Gürpınar, bu mer-kezin yapımına sponsor olmak istediğini belirtti ve pro-jenin startını verdi. Böylece hayata geçen proje şuanda Darfur’da yeni bir hastaneye dönüştü.

Darfur’a açılan İkbal Gürpınar Sağlık Merkezi KBB, ço-cuk, kadın doğum, diş, göz ve dâhiliye branşları ile hiz-met verecek. İçerisinde laboratuvar, ameliyathane, acil servis ve eczane de bulunan İkbal Gürpınar Sağlık Mer-kezi, bir süre Kimse Yok Mu Derneği tarafından işletildik-ten sonra Sudan Sağlık Bakanlığı’na devredilecek. Mer-kez ayrıca Darfur halkı için de istihdam sahası olacak. Türkiye’den gidecek uzman ekiplerin ve sağlık personeli-nin eğitim vereceği Kimse Yok Mu Tıp Merkezi, Türkiye ile Sudan arasında bir eğitim ve bilgi paylaşım merkezi ola-rak da görev yapacak.

Açılış gerçekleştiSağlık merkezinin açılışı 1 Haziran 2011 günü yapıldı. Açı-

lış, güvenlik problemleri nedeniyle Türkiye’den yoğun ka-tılımın sağlanamamasına rağmen coşku içinde gerçek-leşti. Törene Nyala Valisi Abdulhamit Kaşe ve Sudanlı devlet yetkilileri de katıldı.

Açılış konuşmasında iki ülke arasındaki tarihi dostluk bağlarına dikkat çeken Vali Abdulhamit Kaşe “Sudan-Osmanlı arasındaki tarihi dostluk bağları bugün yapı-lan yeni eserlerle bir kez daha pekiştirildi. Benim dış ti-caret bakanlığım döneminde de en fazla ticaret Türkiye ile yapıldı. Çocuklarımı Türk kolejlerinde okuttum. İkbal Gürpınar Hanım’a dünyada mutluluk, cennette de pey-gamber efendimize komşuluk için hepimiz dua edelim. Türkiye-Sudan kardeşliğini kimse bozamaz“ dedi.

Page 11: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 09

Sağlık Bakanı Ahmed Sâfî: EN BÜYÜK DESTEĞİ TÜRKİYE’DEN ALIYORUZGeçtiğimiz günlerde Sudan’ın Darfur Bölgesi’nin baş-kenti Nyala Eyaleti’nin sağlık bakanı Ahmed Sâfî Türk-Sudan dostluk gecesine katılmak üzere Türkiye’ye gel-di. Denizli’deki geceye iştirak etmek için gelen bakan Denizli Valisi Yavuz Erkmen ve Denizli Belediye Baş-kanı Osman Zolan’ı ziyaret etti.

Konuk bakan Sâfî, valilik ziyaretinin ardından ga-zetecilere yaptığı açıklamada Sudan’da sağlık ko-nusunda ciddi sıkıntıların yaşandığını belirterek, ‘’Bize sağlık alanında en çok yardım yapan ülke Tür-kiye. Diğer ülkeler genelde gıda yardımı yapıyor” di-

yerek Türkiye halkına şükranlarını sundu.

Sudan’ın Darfur bölgesindeki sağlık hizmetlerine devam eden Kimse Yok Mu Derneği, yaz aylarının yaklaşmasıy-la bölgede sünnet kampanyası da başlattı. 3000 çocuğun sünnet edilmesi için Türkiye’den Darfur’a giden gönüllü doktorlar hedeflerini aşarak 3150 erkek çocuğunu sünnet etti. Doktorlar ayrıca bölgede bulunan yerel sağlık perso-neline de eğitim verdi.

Gönüllü doktorlar 20 günlük periyotlar halinde Sudan’a

giderek sünnet operasyonlarını gerçekleştiriyor. Bir çocu-ğun sünnet edilmesinin 25 dolara mâl olduğu Sudan’da, sünnet olmayı bekleyen binlerce çocuk var. Projenin en önemli ayaklarından birisi de yerel sağlık personeline eğitim verilmesi. Türk doktorlar geri döndükten sonra da sünnet operasyonlarının devam ettirilebilmesi için bü-yük önem taşıyan eğitimler, diğer branşlarda da sürdü-rülecek.

SUDANLIÇOCUKLARA MAAŞALLAH!

Page 12: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Geceye katılan Muazzez Ersoy sahneye çıkıp duygularını aktardıktan sonra dernek başkanı Mehmet Özkara tarafından kendisine bir armağan verildi. Kimse Yok Mu Derneği Meslek Edindirme Kursu’nda eğitim alan ihtiyaç sahibi hanımların el emekleriyle yapılan yalı maketini açık arttırmaya çıkaran Muazzez Ersoy “Ben bu anlamlı hediyeyi imzalayıp açık art-tırmaya çıkarmak istiyorum. Okul projesi için yapı-lacak en büyük bağışı yapan katılımcımıza benim armağanım olarak takdim edeceğim” dedi. 10 bin TL’den satışa çıkarılan el emeği eser 20 bin TL’lik bağışla iş adamı Mustafa Demirci tarafından sa-tın alındı. Gecede iş adamlarının yaptığı bağışlar-la okul projesi için gerekli bütçenin büyük bir kısmı toplanırken, katılımcılar yeni projeler için düzenle-necek aktivitelere de katılma sözü verdi.

Şimdi, Öntepeli çocuklar okullarına kavuşacakla-rı günü bekliyor. Mevcut okul lojmana dönüştürül-dü, yeni okulun inşaatı ise başlıyor. Kimse Yok Mu gönüllülerinin katkılarıyla yapımı tamamlanacak olan okul 100’e yakın çocuğa ışık olacak…

Gecenin sürprizi sanatçı Muazzez Ersoy’dan

Hakkârili Minikler içinBÜYÜK SEFERBERLiK

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi pek çok ayrı kişiye pek çok farklı konuyu hatırlatabilir. Fakat Kimse Yok Mu gönüllüleri için buranın en büyük anlamı; “eğitim”dir. Daha önce Şemdinli’nin Ağaçlı Köyü’ne bir okul yaparak Milli Eğitim Bakanlığı’na devreden dernek, şimdi de aynı ilçenin Öntepe Köyü için kolları sıvadı.

Öntepe Köyü İlköğretim Okulu’nun mevcut binasının tamir edilmesi ve yeni bir bina eklenerek eğitime açılması için kam-panya başlatan dernek, gönüllü Aysun Övün’ün çabalarıyla, iş ve sanat dünyasından katılımcıların yer aldığı bir gece dü-zenleyerek kampanyayı tanıttı. Daha önce yapılan Ağaçlı Köyü İlköğretim Okulu projesinin anlatımıyla başlayan gece, Öntepe Köyü İlköğretim Okulu projesinin tanıtımıyla devam etti. İstanbul ByOtel’de düzenlenen gecede, mevcut okul bi-nasının durumunun ve yeni yapılacak binayla ilgili tasarılar katılımcılara aktarıldı. Öğrencilerin görüntülerinin yer aldı-ğı vtr’lerle köydeki durum gözler önüne serildi.

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 10

Page 13: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Her yıl farklı bir ülkede düzenlenen ve bu yıl Türkiye'de gerçekleştirilen 21. Küresel Kadın Zirvesi (Globe Women Summit), 5-7 Mayıs tarihleri arasında İstanbul Grand Cevahir Hotel'de gerçekleştirildi.

Konferansın Türkiye’de gerçekleştirilmesi, Türk kadınının sosyal yaşamdaki yeri ve konumu düşünüldüğünde eks-tra önem arzetmiş oldu. (2009 yılı Dünya Bankası verileri-ne göre Avrupa Birliği ülkelerindeki kadınların çalışma ora-nı yüzde 64, Türkiye’de ise yüzde 23,5’tir. Türk parlamento-sunda 550 milletvekilinden yalnızca 48’inin kadın olduğu-nu, kırsaldaki kadın sorunlarını ve eğitimde kız çocukları-na yapılan negatif ayrımcılıkları göz önünde bulundurur-sak durumun vahameti ortaya çıkmaktadır.)

21. Kadın Zirvesi’nin ana teması ise kadın sorunları üzeri-ne yoğunlaşarak tüm dünyadaki kadınların yaşamakta ol-dukları sorunların en aza indirgenmesi için ulusal politika-lar belirlenmesiydi. Pek çok konuda oturumların düzenlen-diği zirve boyunca kadın erkek eşitliğinin sağlanması, kadı-nın ekonomik anlamda güçlendirilmesi, küçük kadın giri-şimcilerin sayısının artırılması ve bu girişimcilerin de des-teklenmesi ve işbirliklerin kurulması amaçlandı.

Zirve, 3 gün boyunca katılımcılara yaratıcılıklarını ge-liştirme ve fikir alışverişi yapma fırsatı sundu. 6 kıtadan kadınları temsil eden 50 uluslararası üye ve kuruluş bu amaç için Mayıs ayında İstanbul’da bir araya gelerek bu konuları tartışma fırsatı bulmuş oldular.

Zirve; liderlik gelişimi, girişimcilik, mikro girişimciliğin gelişimi ve sorunları konularındaki oturumlarla devam etti. Katılımcılara, her kıtadan alanında başarılı, ilham verici rol modelleriyle tanışma ve yeni bağlantı kurma şansı tanındı. 2011 Küresel Kadın Zirvesi, bölgede hem li-der, hem de tüketici konumunda olan kadınlara ipuçla-rı, iş dünyası-kamu sektörü arasında ortaklık örnekleri, çevreci teşebbüslerin teşvik edilmesi için stratejiler ve li-derlik yetilerinin geliştirilmesi için fırsatlar sundu.

Aynı anda birden fazla oturumun yapıldığı zirveye Kim-se Yok Mu Derneği de katıldı. Kimse Yok Mu’ya diğer STK’larla iletişim imkânı sağlayan zirvede, yeni projele-rin ve birlikteliklerin kurulması için tohumlar atıldı.

21. KADIN ZiRVESi iSTANBUL’DA GERÇEKLEŞTiRiLDi81 Ülkeden 1000 kadın 21. Kadın Zirvesi için ‹stanbul’da buluştu. Kimse Yok Mu Derneği’de zirvenin katılımcıları arasındaydı. 21. Kadın Zirvesi’nin ana teması ise kadın sorunları üzerine yoğunlaşarak tüm dünyadaki kadınların yaşamakta oldukları sorunların en aza indirgenmesi için ulusal politikalar belirlenmesiydi. Pek çok konuda oturumların düzenlendiği zirve boyunca kadın, erkek eşitliğinin sağlanması, kadının ekonomik anlamda güçlendirilmesi, küçük kadın girişimcilerinin sayısının artırılması ve bu girişimcilerin de desteklenmesi ve işbirliklerin kurulması amaçlandı.

iYi HABERLER // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 11

Page 14: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

TAHSiN TEKOĞLUHALENUR ÇALIŞAN GÜRBÜZ

[email protected]

RÖPORTAJ

Tedavisi süren eşi-nin teşvikiyle Darfur’da okul yaptırıyor.

Fotoğraflar: Sü

mey

ra Üzer

1937 doğumlu, yani 74 yaşında. Öğrenciyken iplik alıp kumaş dokutarak başladığı mesleğini zirveye ulaştırmış; Tekmen Grup bünyesinde kurduğu şirketlerle dünya devi olmuş. Ha-yat enerjisi hiç bitmiyor; hem işlerine vakit ayırıyor hem de in-sanlığa faydalı olacağını düşündüğü projelerine... Üstelik iki yıldır beyin tümörüyle yaşayan eşi Emine Tekoğlu’nun teda-visi için çırpınıyor; çalmadık kapı, denenmedik tedavi yönte-mi bırakmıyor. Gecelerini ise yine onunla sohbet etmeye, onun sağlık durumunu takip etmeye ayırıyor.

Son derece dikkatli.. Muhatap olacağı kişilerin isimleri-ni ve soyisimlerini bir kâğıda yazdırarak toplantıdan önce masasına koyduruyor. İşiyle ilgili üniversitelerde okutulan

bir seri kitabının yanında, “İş Hayatında Başarmak” adlı bir başka eseri de bulunuyor. Çalışanlarıyla aile gibi ilişki-ler kuruyor fakat herkesin üzerindeki mutlak otorite olma vazifesini de sürdürüyor. Tahsin Tekoğlu bunca meşguliye-tin arasında bir de yaptığı hayır işleriyle ön plana çıkıyor.

Tahsin Tekoğlu önce Kimse Yok Mu Derneği’nin Darfur’da değerlendirmesi için 6 milyon dolar tutarında yün kumaş bağışladı. Sonra da eşinin teşvikiyle bir okul yapımını baş-lattı. Tabii bunlar Tekoğlu’nun “kayıt altındaki” hayır işle-ri. Bir de yalnızca Allah katında kayıtlı olanları var ki, on-ları kimse bilmiyor…

Page 15: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Darfur’da bir okul yaptırmaya nasıl karar verdiniz?

Bizim talebelerimiz var. Evlerimizde kalan öğrenci çocuk-larımız… Onlar Anneler Günü’nde eşime hediye olarak destimal-i şerif getirdiler. Yanında bir de mektup yazmış-lar. Eşim Emine Hanım destimal-i şerifi alınca çok sevin-di; duygulandı. Eğitim hizmetlerini sürdürmek istediğini söyledi ve bana bir okul yaptırmayı tavsiye etti.

Neden Darfur’u seçtiniz?

Kimse Yok Mu Derneği’ndeki arkadaşlarımızla irtibat

kurduk. Darfur’u tavsiye ettiler. Emine Hanım da yar-dım edeceğimiz yerde müslümanların yaşamasını, yar-dımın sadaka-i cariye olmasını tercih ediyordu.

Okulların ismini nasıl seçtiniz?

Emine Anne Okulları… Bu bizim eskiden beri iste-diğimiz bir şeydi. Düşündük, Peygamber Efendimiz (SAV)’in validelerinin ismi de Amine. Böylece Emine Anne Okulları ismine karar verdik.

Okulun temeli atıldı. Siz törene katılabildiniz mi?

Hayır. Ben Emine Hanım’ı bırakıp hiçbir yere gidemiyorum.

Emine annemizin rahatsızlığı hayatınızda neler değiştirdi?

Çok şey değişti. Artık bütün hayatımız tamamen ona göre şekilleniyor. Tek düşündüğümüz onun iyileşmesi. İyileşeceğine inanıyoruz. Bütün günlük işlerimizi ona göre ayarlıyoruz.

Nasıl bir günlük yaşantınız var?

Bizim ev hastane gibi. Doktorlar geliyor; Emine Hanım’ın gece ve gündüz hemşireleri var. Geceleri en az üç kere kalkarım. Emine Hanım’ı kontrol ederim.

Terlemiş mi, hemşirelerin unuttuğu herhangi bir şey kalmış mı… Eğer onun doktor kontrolü varsa işyerinde-ki toplantılara katılmam, eve giderim. Mümkün olduğu kadar yanında olmaya çalışırım. Son zamanlara kadar bilinci biraz daha açıktı. Yanına oturup sohbet eder-dim. Gün içerisinde olup bitenleri anlatırdım. Mesela sizin bu röportajınızı da anlatacağım ona.

Nasıl tepkiler veriyor?

Artık konuşmasını yitirdi. Fakat çok memnun oluyor, seviniyor.

Bizim ev hastane gibi. Doktorlar geliyor; Emine Hanım’ın gece ve gündüz hemşireleri var. Geceleri en az üç kere kalkarım. Emi-ne Hanım’ı kontrol ederim. Terlemiş mi, hemşirelerin unuttuğu herhangi bir şey kalmışmı diye bakarım...

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 13

Page 16: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Emine annemizin moralini yüksek tutmak için ciddi bir çaba verdiği-nizi biliyoruz. Bu çabanızın onun te-davisindeki rolü hakkında doktor-ların bir görüşü oldu mu?

Doktorlara kalsa Emine Hanım’ın şimdiye kadar vefat etmesi gereki-yordu! Tedavi sürecinin başında ta-nıştığımız doktorlar yakın zamanda “Emine Hanım ne zaman öldü?” diye sordular bana.

Yurtdışındaki doktorlar mı bunlar?

Yurdun içi de dışı da… Hepsi aynı. Normal şartlar altın-da tedavisi olmayan bir hastalık bu. Doktorlar hasta için muayyen bir süre veriyor, “Şu kadar yaşar” diyor. Bize ve-rilen süre doldu. Allah’a hamd olsun, biz inancımızı yi-tirmedik. Her zaman olumlu yaklaşıyoruz yaşadıkları-mıza. Doktorlarımız bizim bu tavrımızın tedavi süreci-ne ciddi katkıları olduğunu söylüyor.

Genel olarak hayata hep böyle olumlu mu bakarsınız?

Bizim kaidemizdir, menfi hiçbir şey konuşmayız. Olum-suzluklarla vakit kaybetmeyiz. Gerekli tedbirler alınır-sa o menfiler tahakkuk etmez diye düşünürüz. Negatif elektriği de negatif insanı da istemeyiz.

Allah’ın hazinesi sonsuz… Bize güzellikleri nasip etsin onları yaşayalım. Niçin kötüleri yaşayalım ki?

Emine annemizin tedavisi için bundan sonra neler ya-pılacak?

Almanya’daki profesörlerin geliştirdiği bir yöntem dene-meye başladık. Hastanın vücudundan kan alıp kanserli bölgeye aşı uyguluyorlar. Altı kere yapılacak bu aşı. Bir de kanserli bölgeye sıcaklık tatbiki dediğimiz bir tedavi yön-temi var. Şifa olabilecek her yola başvuruyoruz; her yön-temi deniyoruz. Şifa Allah’tan…

Emine Anne inşaallah iyileşecek. Sizin ondan sonraki planlarınız nedir?

Emine Hanım bu hastalıktan kurtulduğunda, Türkiye’de artık bu hastalığa “ölümcül” denilemeyecek. Bütün has-talara umut olacak. Ayrıca Emine Hanım iyileştikten sonra bu hastalığa yakalananlara yönelik bir proje ger-çekleştirip başkalarına da yardımcı olmak niyetindeyiz. Eğer Emine Anne bunlardan şifa bulursa bu derde dü-şenlere “Çaresizsin, öleceksin” denmemeli.

Bu projeyi hangi çatı altında gerçekleştireceksiniz?

Bizim bir vakfımız var. Tahsin Tekoğlu Vakfı. Kimse Yok Mu Derneği’ne bağışta bulunan da aslında Tahsin Te-koğlu değildir; Tahsin Tekoğlu Vakfı’dır. Vakfın sahibi ben değilim. Tahsin Tekoğlu Vakfı’nın tabii üyeleri Tah-sin Tekoğlu, Emine Tekoğlu, oğlum Ömer Tekoğlu ve di-ğer oğlum Cem Tekoğlu’dur. Biz bütün hayır faaliyetleri-

ni vakıf çatısı altında beraberce yapı-yoruz. Bütün üyeler kendi gelirlerin-den vakfa bağışta bulunuyor, vakıf da Kimse Yok Mu gibi yerlerle proto-kol imzalayarak okul yapımı gibi ha-yır işlerine imza atıyor.

Vakfınız ne zaman kuruldu?

1988 yılında.

Hangi amaçlarla kurdunuz bu vakfı?

Vakfımızın dört tane amacı var: Bi-limsel araştırma ve geliştirme faaliyetleri, eğitim faali-yetleri, sağlık faaliyetleri, dinî yardımlar...

Üzerinde çalışmakta oldu-ğum bir su projesi var. Bu proje durgun sudan ener-ji üretmeyi amaçlıyor. Çok önemli bir proje; bana göre ampülün bulunması gibi faydaları olacak.

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 14

Page 17: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Bilim alanında neler yapıyorsunuz?

Üzerinde çalışmakta olduğum bir su projesi var. Bu pro-je durgun sudan enerji üretmeyi amaçlıyor. Çok önem-li bir proje; bana göre ampülün bulunması gibi faydala-rı olacak.

Nasıl bir proje bu? Sistemi nedir?

Proje henüz bitmedi. Sonuçlanıp başarıya ulaşmadan ayrıntılarını anlatmamız doğru olmaz.

Müthiş bir ritminiz var. Pek çok şeye aynı anda yetişiyor-sunuz. Bu kadar çok işi bir arada nasıl yapıyorsunuz?

Ben bir şey yapmıyorum ki. Allah yaptırıyor. Herşeyi Al-lah yaptırır, biz aciz kullar kendimiz yaptık zannederiz. Ben şunu yaptım deriz, Tahsin Tekoğlu şöyle yapmış de-riz. Hâlbuki hepsini yaptıran Allah’tır. Allah’ın dediği olur. Allah her yerde hazır ve nazır; külli şeylere de ka-dirdir. Allah isterse Emine Hanım’a şifa verir. Alman aşı yapmış, Türk ilaç vermiş; bunların hepsi vesiledir.

DESTiMAL-i ŞERiF NEDiR?Hilafet Osmanlı’ya geçtikten son-ra sarayda bir gelenek oluşur. Topka-pı Sarayı’nda ramazan ayının ortasın-da Hırka-ı Şerif’i ziyaret merasimleri dü-zenlenir. Kâinatın Efendisi’nin hırkası-na bir tülbend üzerinden yüz sürülür. Destimal adındaki bu tülbent, görevini ifa ettikten sonra “Destimal-i Şerif” adı-nı alır. Destimal-i Şerif, hırkayı öpen kişi-ye padişah tarafından hediye edilir. Sa-hibi bu mukaddes hediyeyi ömrü bo-yunca saklar, vefatından sonra da tabu-tuna yahut kefenine sarılmasını vasiyet eder. Zaten bu yüzden günümüze ula-şan Destimal-i Şerif sayısı pek azdır.

Ömer Tekoğlu Tahsin Tekoğlu’nun büyük oğlu. Ayrıca hem şirketin hem de vakfın kurucu üyesi. Tekoğlu Ailesi’nde her şey ortaklaşa yürütülüyor. Şirketle ilgili karar-lar Tahsin, Ömer ve Cem Tekoğlu ile birlik-te alınıyor.

Annesinin rahatsızlığı hakkındaki soru-muza cevaben “O bizim canımızdan bir parça” diyen Ömer Tekoğlu, çocuklarıy-la birlikte sürekli Emine Anne’nin yanın-da olduklarını anlatıyor. Ailece anneleri-nin moralini yüksek tutmaya çalıştıkla-rından söz eden Tekoğlu, Tahsin Bey’in olumlu tavrının bütün aileye güç verdiği-ni söylüyor.

ÖMER TEKOĞLU“Annem bizim canımızdan bir parça”

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 15

Page 18: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

‹ktisatçılar yaptıkları işi “sınırsız ihtiyaçları sınırlı kaynaklarla karşılamak” olarak tanımlasa da, dünyanın kaynakları bütün ihtiyaçlarımıza yetecek kadar sınırsızdır aslında. Peki, yaşlı küre neden yoksulluktan kurtulamıyor? Hangi bölgeler fakir-likle ve açlıkla mücadele ediyor, içinde bulundukları durum nedir? Bu soru-lara gerçek birer cevap olmasa da, en azından düşünmeye vesile olması umuduyla kaleme alınan işbu araştırma meraklısını bekliyor.

Page 19: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

DÜNYA AÇLIKLA BOĞUŞUYOR

KAPAK

ESRA TUR & HALENUR ÇALIŞAN GÜRBÜ[email protected]

Page 20: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

1, 2, 3, 4, 5. Bir çocuk öldü… Dünyada her 5 saniyede bir çocuğun açlıktan öldüğünü kaçımız biliyoruz? Soruyu biraz daha genişletmek lazım belki de. Dünyada “açlıktan ölen” insanların olduğunun farkında mıyız? Aç-lığın ölümcül yüzüyle hiç göz göze geldik mi?Gelmek istemeyiz, gelmeyelim elbette. Fakat sterilize edilmiş dünyalarımızı biraz acıtıp kanatacak, ruhumu-zu rahatsız edecek gerçekleri, “hakkel yakîn” olmasa bile “ilmel yakîn” derecesinde bilelim.

Aslına bakılırsa yoksulluğun öyle net bir tanımı yok. Ör-

neğin Bangladeşli bir çiftçiye hayatının en büyük rüyası-nın ne olduğunu sorduğunuzda rahatlıkla şu cevabı ala-bilirsiniz: “Topraklarımızın yeri hiç değişmese…” Sürek-li su taşkınları olduğu için tarlaların yerlerinin değişti-ğinden söz etmektedir! Darfur’da yılmadan usanmadan okula gidip gelen bir genç kıza sorsanız “En çok istediğin şey nedir?” diye, “Yeni, beyaz bir eşarp” der size; sahip olduğumuz her yeni eşya koca bir mahcubiyet yumrusu olup boğazımıza otursun diye!..

Bu arada, Darfurlu genç kızın haline üzülen Türkiyeliler olarak biz, belki de birilerinin yoksulluk kategorisine gi-riyoruzdur, kim bilir?

Aslına bakılırsa yoksulluğun öyle net bir tanımı yok. Örneğin Bangladeşli bir çiftçiye hayatının en büyük rüyasının ne olduğunu sorduğunuzda rahatlıkla şu cevabı alabilirsiniz: “Topraklarımızın yeri hiç değişmese…” Sürekli su taşkınları olduğu için tarlaların yerlerinin değiştiğinden söz etmektedir!

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 18

Page 21: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

KOMŞULARIMIZ AÇKENBiZ TOK MUYUZ?Yeryüzünde 925 milyon aç insan yaşıyor. Komşuları, yani bizler tokken hem de. Bakın nerelerde sürdürüyorlar hayatlarını.

İşte BM’nin verileri:578 milyon Asya ve Pasifik239 milyon Orta Afrika53 milyon Latin Amerika ve Karayipler 37 milyon Yakın Doğu ve Kuzey Afrika19 milyon Gelişmiş Ülkeler

Kronik yoksulluk AFRiKA’daAfrika’da neler olup bittiğine bir ör-nekle yaklaşalım. Güney Afrika ül-kelerinden Malavi’de 2002’de yüz-lerce kişinin öldüğü kıtlıktan sonra, geçen yıl da yağmurların yetersizli-ği ve kuraklık nedeniyle 4,5 milyon insan açlık tehlikesiyle karşı karşı-ya kaldı. Siyasi iktidarsızlıkların ve çekişmelerin ülkesi olan Malavi’de hayat iyice zorlaştı. Malavi 12 mil-yona yakın nüfusuyla Afrika’nın sı-cak kalbi. 568 km. uzunluğundaki Malavi Gölü’ne sahip olan bu küçük ülke yılın 12 ayı yemyeşil. Gözünü-zü çevirdiğiniz heryer mısır... Uçsuz bucaksız çay, tütün ve kahve tarla-ları var. Peki, böyle bir ülkede nasıl aç ve yoksul kalınıyor?

İki sebebi var. Birincisi üretilenle-rin Malavililer’in eline geçmeyişi ve ürünlerin Avrupa’ya gitmesi. İkinci-si ise Malavililer’in tarım konusun-da yeterli donanıma sahip olmayışı.

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 19

Page 22: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (BM-FAO)’nün tahminlerine göre “halen 6,8 milyar olan dünya nüfusu-nun 2050 yılında 9 milyara ulaşacağı ve bu nüfusun bes-lenebilmesi için mevcut tarımsal üretimin %70 oranın-da artırılması gerektiği” gerçeği pek sevindirici bir geliş-me gibi gözükmüyor. FAO (Gıda ve Tarım Organizasyonu) ise çok daha çarpıcı gerçekleri vuruyor yüzümüze: Dünya-daki “aç” komşularımızın sayısı 1 milyardan fazla. 1 mil-yar aç insanın 642 milyonu Asya ve Pasifik’te, 265 milyo-nu Afrika’da, 53 milyonu Karayipler’de, 42 milyonu Yakın Doğu ve Kuzey Afrika’da; 15 milyonu ise gelişmiş ülkelerde yaşam mücadelesi veriyor!

Birleşmiş Milletler’in ilk kez 2010’da yayınladığı “Çok Bo-yutlu Yoksulluk İndeksi” (Multidimentional Poverty Index) yoksulluğu değerlendirme yollarından bir tanesi. Bu indeks sayesinde 104 ülkeyi içine alan kapsamlı bir istatistiksel ça-lışma ortaya konmuş durumda. İndekse göre (İndeks, “ge-lişmişliği” 3 boyutta inceliyor: Sağlık, eğitim ve yaşam stan-dardı. Sonra her 3 kategori için alt değişkenleri kaydediyor: Sağlık; çocuk ölümü ve beslenme. Eğitim; okuyan çocuk sayısı ve okuma yaşı. Yaşam standardı; mutfak, tuvalet, su, elektrik, evin yapısı, evde varlık) durum şöyle:

Afrika, yoksulluğu azaltmada dünyada en az başarılı bölge olma ünvanına sahip. Dahası, kara kıtada 1980 ve 2005 yıl-

l a -rı arasında yoksul in-

san sayısı ikiye katlanarak 200 milyondan 380 mil-yona çıkmış. Günlük yoksulluk sınırının 70 sent olduğu ifa-de ediliyor! Yani Afrika’da, “hâlâ” her iki kişiden biri yoksul.

Güney Asya’da 455 milyonu Hindistan’da olmak üzere 595 milyon insanın yoksulluk içinde yaşadığı kaydedilse de, yoksulluk oranının yüzde 60’tan yüzde 40’a düştüğü ifade ediliyor (Galiba buna sevinmek lazım!). Çin’de ise durum biraz daha iç açıcı: 1981 yılında 835 milyon Çinli’nin yoksul olduğu belirtilirken bu rakam 2010’da 207 milyona düşmüş.

Hasılı kelam, BM’nin Çok Boyutlu Yoksulluk İndeksi’ne ba-kılırsa dünya nüfusunun yüzde otuz ikisi yoksul durumda. Aynı araştırma çarpıcı bir gerçeğe daha işaret ediyor: Dün-yada en yoksul her 10 insandan 9’u kadın.

Kim, neden yoksul?

Kenyalı Wilbroda Aoko Wandera, 48 yaşında, on çocuğu var ve 16 yıldır dul. Bakın nasıl geçiniyor:

“Hem donat satıyor hem de bir kilisede temizlikçilik yapıyor-dum. Kendimi en şanslı hissetiğim zaman yerel bir yetkilinin yo-lun kenarında bir baraka yapmama izin verdiği zaman oldu. Bu barakanın ön kısmını bir çeşit kuaför salonu olarak işletip insan-ların saçlarını boyarken arka kısmında da ben ve çocuklarım ya-şıyorduk. Ancak baraka evim 2007 yılında Kibare Gelişim Prog-ramı kapsamında yıkıldı. Şimdi de nehrin kenarında çamurdan yapılmış olab bir kulübede kalıyorum.

Biz genellikle günde bir öğün yemekle idare ederiz. Fakat bu ger-çekten çok zor… Özellikle de çocuklar için. Ben tüm alieme ye-tecek kadar yemek yapmayı öğrendim. 40 şilinden (Yarım do-lar) başka param olmadığı zamanlarda 20 şiline mısır unu, 5 şi-line şeker 10 şiline de gazyağı alırım. 1 şiline limon ve 3 şiline de su alırım. Bütün malzemelerden bir çeşit püre yaparım. Herkese bir kap yatecek kadar…

Bu bizi ertesi güne kadar idare eder.”

Yarım dolar ile 10 kişilik ailesini doyuran KENYALI KADIN

Dünyadaki “aç” komşularımızın sayısı 1 m

ilyardan

fazla. 1 milyar aç insanın 642 milyonu Asya v

e

Pasifik’te, 265 milyonu Afrika’d

a, 53 milyonu

Karayipler’de, 42 milyonu Yakın D

oğu ve Kuzey

Afrika’da; 15 milyonu ise gel

işmiş ülkelerde

yaşam mücadelesi veriyor!

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 20

Page 23: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

5 BAŞLIKTA AÇLIĞIN NEDENLERi

Karanlık tabloKarşımızdaki manzara bize şunu gösteriyor: Yoksulluk bir veba gibi yeryüzüne yayılmış durumda. Pek çok sebebi, pek az çözümü var. Her birimiz derhal kendimizi bu sorunun çözümüne dair bir yerlerde ko-numlandırmazsak, yaşlı kürenin açlıktan ölümüne bile şahit olabiliriz. Üstelik de bir yahut torunlarımız o kürenin üzerindeyken…

BM “Dünya Gıda Programı” yapılanması çerçevesinde, dünyadaki fakirliğin sebeplerini 5 maddede özetlemiş:

DOĞA: Doğal afetler, felaketler, iklim değişiklikleri.

SAVAŞ: Ülkeler arası savaşlar, iç savaşlar ve bu savaşların mülteci durumuna getirdiği insanlar.

YOKSULLUK ÇIKMAZI: Yoksul bir ailenin maddi durumunda iyileşme olması halinde devletten aldığı yardımın kesilmesi; yoksulluğun devam etmesi. TARIMSAL ALTYAPI(SIZLIK): Tarıma başlarken sulama gibi temel gerekliliklerin bile usulünce yerine getirilmemesi.

ÇEVREYi (TABiATI) SÖMÜRME: Yetersiz tecrübe, ağaçları yok etme ve sair müdahalelerle tabiatı tahrip etme.

(Açıklanan sebepler arasında en az gelişmiş sayılan fakir ülkelerin yüzyıllardan beri süregelen sömürülme öyküleri yer almamaktadır!)

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 21

Fotoğraf: M

ehmet Ali Po

yraz

Page 24: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Nerede? Doğu Afrika’nın “Afrika Boynuzu” bölgesindeki ülkeleri arasında yer alıyor.

Ne durumda?8.600.000'lik nüfusunun % 25'i şehirlerde yaşarken, halkın yarıya yakını göçebe hayatı sürüyor. 1,2 milyondan fazla insan gıda sıkıntısı çekiyor.

Neden yoksul?20 yıl boyunca kuraklıklar ve çatışmalar ile mücadele etmiş olan Somali’de, gerçekleş-tirilmesi gereken bir “mücadele” daha var: Uluslararası NGO’ların ülkeye girip yardım programları gerçekleştirmesi. Somali, dünya üzerine insanî yardım faaliyetleri yapmak için en zor kara parçası olma hüviyetini taşıyor.

SOMALi

Nerede?Afrika’nın tam ortasındaki Sudan, aynı zamanda kıtanın en geniş ülkesi. Yüzölçümü ile dünyanın en büyük onuncu ülkesi olma ünvanına sahip.

Ne durumda?45 milyon nüfuslu ülkede 1,5 milyon kişi mülteci kamplarında yaşıyor. Yer altı kaynak-ları açısından çok zengin olan bu müslüman ülkede maalesef özkaynaklar kullanılamı-yor. 2003 yılında yaşanan iç savaş, özellikle Darfur bölgesinde yaklaşık 2 milyon insanın yaşadıkları yerlerden çıkarılmasına sebep oldu. Yüz binlercesi de öldürüldü.

Neden yoksul? İç savaşlar ve kuraklık yoksulluğun en büyük tetikleyicileri... Halkın güvenlik endişesi taşıdığı Darfur’da “yeniden yapılanma” büyük cesaret istiyor.

SUDAN

ÖTEKi DÜNYAYA KISA BiR YOLCULUK

Nerede?Mozambik Kuzey Afrika’da yer alan bir ülkedir.

Ne durumda?Ülkenin başındaki en büyük belalardan biri yaygın bir şekilde rastlanan AIDS vakaları... Ülke nüfusu 21,7 milyon ve bu nüfusun 1,6 milyonunu yetim çocuklar teşkil ediyor.

Neden yoksul?En önemli etken kabileler arasında yaşanmakta olan kabile savaşları... Yakın zamana kadar devam etmiş ve 1992’de son bulmuş olan sivil savaş, yoksulluğu körüklemiş. Ül-kede etkileri ciddi bir şekilde görülen iklim değişiklikleri ise bir başka etken… Örneğin 2000, 2001, 2007 ve 2008’de sel felaketleri meydana gelmiş daha sonra da kendini tek-rarlayan kuraklıklar baş göstermiş.

MOZAMBiK

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 22

Page 25: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Nerede?Afrika’nın en küçük ülkelerinden biri olan Burkina Faso, Batı Afrika’da yer alıyor.

Ne durumda?9.261.000 kişilik nüfusu ile Burkina Faso Batı Afrika’da en fazla nüfus yoğunluğuna sa-hip ülkelerden biri. Burkina Faso yeryüzündeki en fakir ülkelerinden biri olma özelliği-ni taşırken, her 1000 bebekten 142’si ölüyor.

Neden yoksul?Kuraklık ve iç çatışmaların yanında, askeri darbeler de yoksulluğu tetikliyor. Kuraklık Burkina Faso toprak-larının geneline yayılmış vaziyette. Yaşanan iklim değişiklikleri de su ve toprakla ilgili sıkıntıları kö-rüklüyor. Sonuç: Mahsülleri telef olan çiftçiler ve ve-rimsiz tarım.

BURKiNA FASO

Nerede?Bir Orta Afrika ülkesi olan Çad’ın Nijer, Sudan ve Libya gibi stratejik önemi haiz komşu-ları bulunuyor.

Ne durumda?Kendisini çevreleyen ülkelerin politik durumları da Çad’ı etkiliyor. Bölgede yaşanan siyasi istikrarsızlıklardan dolayı geçtiğimiz 6 yılda 255.000’i Sudan’dan, 77.000’i mer-kez Afrika’dan olmak üzere pek çok mülteci bu ülkeye sığınmış durumda. Nüfusu 10.329.208 olan ülkede ortalama yaşam süresi sadece 47,5 yıl.

Neden yoksul?Coğrafi uzaklığı, kuraklıklar, altyapı sisteminin yokluğu ve politik kargaşalar kara ile çevrili olan Çad’ın ekonomik kalkınmasındaki en olumsuz etkenler.

ETiYOPYANerede? Denize sınırı olmayan Etiyopya Doğu Afrika’da bulunuyor.

Ne durumda?Dünyanın en az gelişmiş ülkelerinden biri olmasına rağmen son dönemlerde okur- ya-zar oranında ciddi bir artış meydana gelmiş ve gıda güvensizliği ile karşı karşıya olan insan sayısı bir yıl içinde 5,2’den 3,2 milyona gerilemiştir. Yaşanmakta olan tüm geliş-melere rağmen, maalesef, Etiyopya bugün hâlâ dünyanın en az gelişmiş ülkesi olma özelliğini taşıyor. Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik İndeksi’ne göre Etiyopya en az gelişmiş 169 ülke sıralamasında 157. sırada yer alıyor. Yine de Etiyopya halkı geleceğe umutla bakan ve gelenekleri ile gurur duyan bir millet olamaya devam ediyor.

Neden yoksul?Kuraklığın yanısıra ülkedeki iç çatışmalardan dolayı milyonlarca insan açlık ile karşı karşıya bulunuyor.

ÇAD

Kimse Yok Mu

Derneği

kanalıyla ram

azanda

bu ülkelerin

hepsine

ve daha fazla

sına

yardım

gönderebilirs

iniz!

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 23

Page 26: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Nerede?Kenya, Hint Okyanusu’na kıyısı bulunan bir Doğu Afrika ülkesi.

Ne durumda?39 milyonu aşkın nüfusuyla Kenya, kurak Afrika ülkelerinden bir tanesi... 4 kilometre-lik alanda yaklaşık 2 milyon kişinin teneke evlerde yaşadığı meşhur “Kibera Teneke Ma-hallesi” Kenya’da bulunuyor. Kibera, günlük 1 doların altında yaşam mücadelesi verilen bir yer. Burası, 30 kişinin bir tuvaleti ve banyoyu –para vererek- ortaklaşa kullandığı bir mahalle. Üstelik 50 yıldır!

Neden yoksul? Geçmişe nazaran daha az politik sorunu olmakla beraber ülkedeki ekonomik denge-sizlik, yolsuzluklar ve kuraklık fakirliğin ana nedenleri olarak gösteriliyor.

Nerede?Haiti Cumhuriyeti, Amerika’da Karayip Denizi’nde bir ada ülkesidir.

Ne durumda?12 Ocak 2010’da Haiti’de meydana gelen deprem sonrasında 220.000 insan öldü, 300.000 insan yaralandı ve milyonlarca insan evsiz kaldı. Depremden önce de durumu pek iyi olmayan Haiti’de şimdi işler her zamankinden daha zor. Ülkede halkın yüzde yetmiş altısı gündeliği 2 doların altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. Her beş Haitiliden biri-nin 40 yaşını göremeden salgın hastalıktan yahut gıdasızlıktan ölmesi durumun vaha-metini açıklıyor.

Neden yoksul?Güney Amerika’nın açlıktan en fazla etkilenen ülkesi Haiti’de halkın yüzde 58’i açlı-ğı iliklerine kadar yaşıyor. Bunun en önemli nedeni yapılan ciddi yolsuzluklar ve doğal afetler. Ülkenin makus tarihini de unutmamak lazım...

Nerede?Myanmar, 676.578 kilometrekarelik yüzölçümü ile Güneydoğu Asya’nın en büyük ülkesi.

Ne durumda?Pek çok farklı dini ve etnik gruptan oluşan ülkenin tahmin edilen nüfusu 57,5 milyon. Geniş insan kaynaklarına ve doğal kaynak sermayesine rağmen Myanmar en az geliş-miş ülkeler listesinde 132. sıradaki yerini koruyor. 2006-2010 arasındaki gelişim rapor-larına göre açlık sınırında yaşayan insan oranı yüzde 32’lerden yüzde 26’lara gerilemiş olsa da, bu oran ülkenin yerel ve kırsal alanlarında değişiyor. Nüfusu 10.329.208 olan ülkede ortalama yaşam süresi sadece 47,5 yıl.

Neden yoksul?Myanmar’da ciddi boyutlarda kuraklık yaşanmakta; gıda yetersizliği bulunmaktadır. Ülke aynı zamanda doğal afet hattı üzerinde bulunduğu için depremler ve heyelanlar yoksulluğu körüklüyor. Askerî yönetimin afet anında ülkeye yardım kabul etmemesi etkenini de unutmamak lazım.

MYANMAR

KENYA

HAiTi

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 24

Page 27: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Nerede? Nijer Batı Afrika’da yer alan geniş topraklara sahip bir ülkedir.

Ne durumda?Nüfusu 13 milyon olmasına rağmen Nijer, dünyada en yüksek nüfus artış oranına sahip ülke... Ne yazık ki bu ülkede insanların yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Eko-nomisi tarıma dayanan Nijer’de her 100 kişiden 82’si tarımla geçiniyor. Haberlerin en kötü-sü ise eğitimle ilgili: Nijer’de halkın sadece %29’u okuma yazma biliyor.

Nijer, Birleşmiş Milletler raporlarına göre dünyanın en fakir ülkelerinden biri... Toprakları-nın %88’i çöl ve insanlar içme suyunu yağmur birikintilerinden karşılıyor. Her ailede bir ki-şinin günlük görevi su getirmek... Bu kişinin her gün ortalama 20 km. yol kat edip bulanık, sağlıksız gölet sularına ulaşarak 10 ila 20 litre su bularak geri dönmesi gerekiyor.

Neden yoksul?Yoksulluğu oluşturan ana etkenler çevresel ve politik stratejilerin olmaması olarak sıra-lanabilir. Diğer yandan ülkede yağmurların yağmaması da yoksulluk üzerinde önem-li rol oynuyor.

Kimse Yok Mu

Derneği

kanalıyla ram

azanda

bu ülkelerin

hepsine

ve daha fazla

sına

yardım

gönderebilirs

iniz!

NiJER

Nerede?Güney Asya ülkelerinden Bangladeş, Hindistan’ın komşusu ve yakın akrabası.

Ne durumda?156 milyonu aşkın nüfusuyla Bangladeş, dünyanın en fakir, en yüksek nüfuslu ve en az gelişmiş ülkelerinden biri olma özelliğini taşıyor. 6 milyon insanın açlık sınırının altın-da olduğu ülkede, 5 yaşın altındaki çocukların yarısında büyüme yetersizliği görülüyor. Ülkede yetişen pirinç Bangladeşliler için şans çünkü halkın çoğunluğu pirinç yetiştiri-ciliği ile geçiniyor.

Neden yoksul?Ekonomik büyümenin en önemli engelleri arasında, sık görülen kasırga ve seller, devlete ait girişimlerin yetersizliği, tarım sektörünün karşılayamadığı sürekli büyüyen iş gücü, enerji kaynaklarını (doğalgaz) işlemedeki gecikmeler, yetersiz güç kaynakları ve ekono-mik reformların yavaş yürütülmesi gösteriliyor.

BANGLADEŞ

Kimse Yok Mu Derneği tarafından kampanya düzenlenen ülke

Kimse Yok Mu Derneği tarafından yılda iki kere gıda yardımı yapılan ülke

Kimse Yok Mu Derneği tarafından kalıcı proje yapılan ülke

Kimse Yok Mu Derneği tarafından sağlık yardımları yapılan ülke

Kimse Yok Mu Derneği tarafından eğitim yardımı yapılan ülke

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 25

Page 28: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

İlki ve ikincisi 1980 ve 1991 yıllarında Paris’te, üçüncü-sü 2001 yılında Brüksel’de toplanan BM En Az Geliş-miş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı’nın dördüncüsü bu yıl Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleşti. Konferans so-nunda “İstanbul Eylem Planı” açıklandı.

En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) için 10 yıllık yol harita-sı niteliğindeki İstanbul Eylem Planı’nda 2011-2020 dö-neminde yapılacaklara yer verilirken, iddialı bir hedefle 2020 yılına kadar 48 en az gelişmiş ülkeden yarısının bu statüden mezun olması amaçlanıyor. Son 30 yılda me-zun olabilen en az gelişmiş ülke sayısı ise sadece üç.

4. BM En Az Gelişmiş Ülkeler konferansının sonun-da açıklanan İstanbul Eylem Planı, 2011-2020 dönemin-de en az gelişmiş ülkeler için yapılacaklar, onların yapa-cakları, amaçlar ve bu amaçlara ulaşmadaki ilke ve yön-

temleri içeriyor. İstanbul eylem planına dayanarak kon-ferans sonrasında belirlenen hedefleri kısaca şu şekilde özetlemek mümkün:

1. Brüksel Eylem Planı’nda yaşanan başarısızlıkların ya-ratmış olduğu hayal kırıklığının tekrarlanmasından en-dişe duyulmaktadır.

2. Sorunun ele alındığı günden bu yana 30 yıl geçmesine rağmen 24 olan EAGÜ’lerin sayısı 48’e yükselmiştir. Bu da göstermektedir ki, EAGÜ’ler için belirlenmiş olan kal-kınma planları sürdürülebilir gelişimi sağlayamamak-tadır.

3. Kalkınma paradigması değiştirilmelidir.

4. En önemli sorunlardan biri olan yanlış tanımlama ve önyargılar aşılmalıdır. EAGÜ’ler BM kriterlerine göre “fa-kir” kategorisinde olabilirler ancak şu da bir gerçektir ki birçok yönden EAGÜ’ler en az değil, en çok gelişmiş ül-kelerdir.

5. EAGÜ’ler ekonomik olarak dezavantajlıdır; sömürül-mekte ve ötekileştirilmektedirler.

6. Konferans, bizim beklentilerimizi karşılamada ve BM Genel Kurulu’nun verdiği görev ve yetkiyi yerine getir-mede başarısız olmuştur. EAGÜ’lerde büyük zarara mal olan gelişmiş ülkelerin, EAGÜ’lere daha fazla yardım sağlama taahhüdünde bile bulunmamalarından dolayı EAGÜ’ler hayal kırıklığı içindedir.

7. Yeni gelişim ve kalkınma hedefleri gelişmiş ülkeler tarafın-dan baltalanmakta ve barışçıl çözümler üretilememektedir.

8. Kalkınma sürecine donörlerin ya da özel sektörün de-ğil, hükümetlerin öncülük etmesi gerektiğinin kabul edilmiş olmasını ve bir teknoloji bankasının kurulması-nı da memnuniyetle karşılıyoruz.

9. EAGÜ’lerin EFSÜ – En Fazla Sömürülen Ülkeler – ola-rak kalmaması gerektiğini hatırlatarak özel sektörün yanı sıra hükümetlerde sürece dâhil edilmelidir.

10. Devlet hazinelerinin istimlâk edilmesi kabul edile-mez bir durumdur.

11. Kaynakların geleneksel sahiplerinin ve kullanıcıları-nın haklarını koruyarak, değer katarak ve adil fiyatlan-

4. Birleşmiş Milletler En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı Sivil Toplum Forumu 7-13 Mayıs 2011 tarihler-inde istanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Forumun açılışını Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon yaptı.

En Az Gelişmiş Ülkeler Forumu’ndan ortak çağrı

SESiMiZi DUYUN VE KARARLARI LEHiMiZE ÇEViRiN!

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 26

Page 29: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

dırmada ısrarcı olarak petrolümüzün, maden zenginli-ğimizin, arazilerimizin, ormanlarımızın, balıklarımızın ve diğer doğal kaynaklarımızın sürdürülebilir kullanımı için iş ve olanak yaratmalıyız. Savunmasız ve ötekileşti-rilmiş insanların hakları, daha güçlü şeffaflık, doğruluk ve hesap verebilirlik mekanizmalarıyla ekonomik karar alma sürecinin merkezine konmalıdır.

12. EAGÜ’ler özellikle emek-yoğun, daha geniş bir kitle-ye makul iş olanakları sağlayan, çevresel olarak sürdü-rülebilir ve hakkaniyetli bir büyüme stratejisi belirlen-melidir.

13. EAGÜ’lerin, belli ihtiyaç ve olanaklarını yansıtan kal-kınma stratejilerini benimseyebilmeleri için özel ve lehte muamele ve EAGÜ’ler için politika esnekliği getirilmelidir.

14. Bizler, EAGÜ toplumlarının gıda bağımsızlığının güçlendirilmesi için ekonomik olarak kendi ayakları üzerinde durabilen, sosyal açıdan kabul edilebilir ve eko-lojik olarak sürdürülebilir tarım uygulamalarının des-teklenmesi çağrısında bulunuyoruz.

15. Kadınlar kalkınma sürecinin her aşamasına dâhil edilmelidir.

16. Bütün ülkelerin göçmenlerin, göçmen işçilerin, onla-rın çocuklarının ve bakmakla yükümlü oldukları diğer kişilerin insani haklarına saygı duyması gerekmektedir.

17. EAGÜ vatandaşlarının ekonomik, sosyal ve siyasi ha-yata tam olarak katılabilmeleri için eğitim çok önemlidir.

18. Hükümetlerin altyapı, maaş, insan kaynakları ve eği-time; kamu sağlık harcamalarını arttırmaya yeterli kay-nağı ayırması gerekmektedir.

19. Hükümetleri ve donörleri 2020’ye kadar su ve sani-tasyona yeni öncelikler vermeye ve bu konularda veri-len ulusal taahhütlerin yerine getirilmesi için küresel bir platform olan “Herkes İçin Sanitasyon ve Su Ortaklığı”na davet ediyoruz.

20. EAGÜ’lerin bütün borçlarının derhal ve koşulsuz ola-rak silinmesini ve EAGÜ hükümetlerinin borçları siline-ne kadarki borç ödemelerinin ertelenmesini istiyoruz.

21. Hâkim olan yardımların etkinliği yaklaşımı yerine kalkınmanın etkinliğine yöneltilmesi gereken daha fazla ve daha iyi ODA (Resmi Kalkınma Yardımı) istiyoruz.

22. Sivil topluma bir kalkınma ortağı olarak daha güçlü bir rol verilmelidir. Ve hükümetler sivil toplumun bağım-sız bir sesinin olması için alan yaratmalıdır.

23. 4. BM EAGÜ Konferansı için etkin bir takip stratejisi-nin yaratılması, uygulanması ve izlenmesi gerekmekte-dir. Taahhütlerin yenilenmesine ve siyasi iradenin oluş-turulmasına doğru ilerleyen sürecin düzenli olarak göz-den geçirilmesini istiyoruz.

24. Gelecek on yılda da çalışmalarımızı sürdüreceğiz. EAGÜ’lerin karşı karşıya olduğu önemli güçlüklerle ve toplum merkezli bir kalkınma yaklaşımına olan ihtiyaçla ilgili eğitimler verecek ve farkındalık yaratacağız. Adalet-siz ve sürdürülebilir olmayan politikalar ve programla-ra meydan okumaları için yerel toplulukları ve diğer va-tandaşları destekleyecek ve harekete geçireceğiz. Yoksul-luk ve ıstırap adaletsizliğine son vermede üstümüze dü-şeni yapacağız. Amaçlarımızı paylaşanlarla işbirliği için-de çalışmaya devam edeceğiz.

Az gelişmiş ülkelerde yardım faa-liyetleri gerçekleştiren Kimse Yok Mu Derneği de konferansa; Sn. Ah-met Davutoğlu ve pek çok yerli-yabancı sivil toplum kuruluşu yö-neticileri ve katılımcılarının ziyaret ettiği, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunulan bir stant açarak katıldı.

KAPAK // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 27

Page 30: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

KAMPANYA

REYYAN DENiZCi

Dünyanın dört bir yanı kız kardeşlerimizle, ağabeylerimizle, ablalarımızla ve çocuklarımızla doluyken, onları düşünmek, onların iyiliği için çalışmak, yediğimizi içtiğimizi onlarla paylaşmak zorundayız. Ramazan geldi, rahmet ayında kardeşlerimizi unutmayıp, sinelerimizi açabildiğimiz kadar açmak zorundayız!

Fotoğraf: Kürşat Bay

han

Page 31: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

40.000 adet gıda paketiyle ihtiyaç sahiplerinin kapıları çalınacak, onlarca iftar çadırı kurulacak, hergün binlerce kişiye iftar verile-cek, iftariyelik paketleri dağıtılacak ve bayramlık giysi yardımla-rı yapılacaktır.

Bu yıl Kimse Yok Mu gönüllülerinin rotası 49 ülkeye çevrilecek. Gıda paketlerinin yanında Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde kuru-lacak iftar çadırları ve sofralarla Türk misafirperverliği dünyaya uzanacak.

KiMSE YOK MU DERNEĞi 2011 RAMAZAN KAMPANYASI

Yurt dışında

Yurt içinde

Kız kardeşimiz gelmiş gibi

İnsanın elinde olup da kardeşiyle paylaşamayacağı bir şey var mıdır? Kalbi kırılıp küsse bile, insanın kardeşinden daha çabuk affedeceği kimse var mıdır? Kardeşlik, bağla-rın en kuvvetlisiyle birbirine bağlar tarafları. Belki de bu yüzden Allah (cc) insanların birbirlerini nasıl konumlan-dırmaları gerektiğini şu buyruğuyla ifade etmiştir:

“Müminler ancak kardeştir.” (Hucurat, 10) Kimse Yok Mu Derneği’nin bu seneki ramazan kampan-

yasını kardeşlik mesajlarıyla süslemesinin altında bu se-bep yatıyor. Derneğin yeni reklam kampanyası yardımse-verlerden para, bağış veya kumanya gibi yardımlar talep etmiyor. Bunun yerine “kardeş olmayı” öneriyor; sorgula-madan, yargılamadan...

Sözgelimi, Nijer’deki bir aileyi kardeş edindiğinizi düşü-nelim. Yüzlerini görmediğiniz çocuklar, sesini hiç duy-madığınız yoksul bir anne... Belki de yaşam alışkanlıkla-

KAMPANYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 29

Page 32: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Kimse Yok Mu Derneği 2011 yılı Yurtiçi kumanya bedeli: 60 TL

Yurtdışı kumanya bedeli: 40 $/30 £

SiZ iFTAR YAZDIĞINIZDA ONLAR DA iFTAR YAPIYORTURKCELL, AVEA ve VODEFONE faturalı ve kontörlü hatlarınızdan 5777’ye SMS atarak 5 TL bağışlayabilirsiniz.

Bilgi almak, gönüllü olmak ve bağış yapmak için:

YURT iÇiNDE• 11.750 kişiye, 16 farklı noktada kurulan iftar çadırlarında iftar yemeği ikram edildi.

• 16.527 adet gıda paketi dağıtıldı.

• 7.170 kişiye her gün sıcak yemek ulaştırıldı.

• 5.000 kişiye iftariyelik dağıtımı gerçekleştirildi.

YURT DIŞINDA• 33 ülkede 20.000 adet gıda paketi ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldı.

• 4 ülkede kurulan iftar çadırlarında toplam 65.000 kişiye iftar yemeği ikram edildi.

GEÇEN SENE BU ZAMANLAR

rı size hiç benzemiyor. Ne yediklerini, ne içtiklerini, ih-tiyaçlarını nasıl giderdiklerini görseniz yadırgayabilirsi-niz. Giyim kuşamları “otantik” yahut “etnik” olmak açı-sından sevimli gözükmekle birlikte, sizin giyim zevkini-zin yanından bile geçmez belki… Olsun! Zaten bu yüz-

den Yaradan kardeş ilan etmemiş mi bizi? Bütün önyargı-ları, vezgeçilmezleri, olmazsa olmazları bir yana atıp, bir-birimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz için. Hiçbirimi-zin diğerinden üstün olmadığını hatırlatmak, varlığın da yokluğun da Allah’ın lütfu olduğunu unutmamamız için!

12 SMS bir GIDA KOLiSi

demek

Siz de çevrenizi teşvik ederek bir GIDA KOLiSini

tamamlayabilirsiniz.

Kamu Yararına Çalışma Statüsü ve Gıda Bankacılığı çerçevesinde, yapılan aynî bağışlar gider olarak gösterilebilmekte,vergiden düşürülebilmektedir.

KAMPANYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 30

Page 33: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Kardeşlik, rahmet ayının en güzel meyvesidir. Bencillikler-den arınıp birbirimize kucak açtığımız ramazan ayı, bere-ketiyle gelir. Kimse Yok Mu gönüllüleri için ramazan, çalın-mamış kapıları çalmak, gidilmemiş yerlere ulaşmak demek-tir. Sofralar kurulur, yeryüzü büyük bir sofraya dönüşür, birbi-riyle kardeş olan milyonlarca insan bu sofranın etrafında buluşur.

Afganistan, Ar-jantin, Arnavutluk, Bangla-

deş, Bosna Hersek, Burma (Myan-mar), Endonezya, Etiyopya, Filistin, Fildi-

şi, Gana, Gine (Ekvator), G. Afrika (Durban), Haiti, Hindistan, Japonya, Kamboçya, Kame-

run, Kırgızistan, Kolombiya, Kongo D., Liberya, Lübnan, Madagaskar, Malawi, Mali, Mısır, Mo-ğolistan, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya,

Pakistan, Paraguay, Peru, Senegal, Sırbistan (Sancak Bölgesi), Somali, Sri Lanka, Su-

dan, Şili, Tacikistan, Tayland, Tunus, Uganda, Venezuella, Vietnam,

Yemen, Zambia.

2011 RAMAZAN AYIN

DA

YARDIM GÖTÜRÜLMESi

PLANLANAN ÜLKELER

Bir de başka açıdan okuyalım bu mesajı. Mesela, kız kardeşimizin eşinin işi dolayısıyla ailesiyle birlikte Mozambik’te yaşadığını varsayalım. Nasıl da özleriz de-ğil mi? Yediğimiz her güzel yemekte onu hatırlar, evimize aldığımız lezzetli yiyeceklerden ona da göndermeye ça-lışırız. Onun çocukları olan yeğenlerimiz için kıyafetler alır, buluşup hediye edeceğimiz günü iple çekeriz. Görü-şeceğimiz zamanın gelmesi için gün sayar, görüştüğü-müzde ise herşeyimizi onunla paylaşmaya çabalarız.

İşte buna kardeşlik denir!

Ve Mozambik’te ailesiyle birlikte hayatta kalma mücade-lesi veren her kadın, aslında bizim kız kardeşimizdir! Dünyanın dört bir yanı kız kardeşlerimizle, erkek kar-deşlerimizle, ağabeylerimizle, ablalarımızla ve çocuk-larımızla doluyken, onları düşünmek, onların iyiliği için çalışmak, yediğimizi içtiğimizi onlarla paylaşmak zo-runda değil miyiz?

Eğer müminler ancak kardeşlerse, kardeşlerimizi düşün-mek ve onlarla paylaşmak boynumuza asılı bir borç ola-rak durmaz mı? Durur.

Kardeşlik söz konusu olduğunda akan sular durur!

Kimse Yok Mu Derneği’nin bu seneki kampanya sloga-nı işte bu yüzden budur: “Ramazan kardeşliktir.” Yani, yeryüzünü kocaman bir sofra haline getirip, çevresinde oturan yüz binlerce kardeşin buluşma zamanı...Rahmet ve mağfiret ayı. Kardeşler için kucaklaşma ayı...Ramazan, dünyaya yayılmış Kimse Yok Mu gönüllüle-ri için yardımlaşma şöleni; yeryüzüne insanlığın şefkat elini uzatmak için bir vesile; iyilikseverliğin ete kemiğe bürünüp gönüllülerin bedenlerinde hemdem olma ayı... İşte başlıyor.

Hoş geldin af zamanı... Mağfiret zamanı. Şeytanlardan kur-tulup Rahman’a sığınma zamanı... Hoş geldin kardeşlik ayı!

KAMPANYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 31

Fotoğraf: �sa Şim

şek

Page 34: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ALLAHBÜTÜN NiMETLERibize emanet vermiştir

PROF. DR. SUAT YILDIRIM

RÖPORTAJHalenur Çalışan Gürbüz

Ömrünü Kur’an-ı Kerim’i anlayıp anlatmaya adamış olan kıymet-li ilim adamı Suat Yıldırım, yardım-laşma hususunda Kur’an’ın yolunu ayetlerle gösteriyor. Yıldırım, Kim-se Yok Mu Derneği’nin çalışmalarını da tebrik ederek desteklenmesi gerektiğini vurguluyor.

‹lgili ayet ve hadislerden biz-de hâsıl olan kanaat ve anlayışa göre, toplum içinde temel hak ve ihtiyaçlarını temin edememiş in-sanlar bulunduğu müddetçe, bu ihtiyaçları gidermeyen kimseler, ihtiyaç fazlası malları sebebiyle sorumlu olacaklardır.

Fotoğraflar: Za

man

Gazetesi

Page 35: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Yardımlaşma insan olmanın bir gereği midir? Hangi te-mel üzerine bina edilebilir? Tabir yerinde ise yardımlaş-manın felsefesi nedir?

Yardımlaşma, varlığın en kapsamlı kanunudur. Evrene baktığımızda, toprak, su, hava, ışık gibi cansız denilen un-surların, bitkilerin yardımına koştuğunu görürüz. Mesela bir incir ağacı çamur yer, onu tatlı bir meyve haline getirir ve canlılara ikram eder. Hayvanlar sütleri, etleri, yumur-taları, yünleri ile canlıların imdadına koşarlar. Cansızı, madenleri, bitkileri, hayvanları ile bütün kâinat da insan-ların ihtiyaçlarını temin etmek için seferber olur. Kandaki alyuvar hücreleri, canlı bedenin diğer hücrelerine yardım götürmek uğrunda kendilerini telef ederler.

İnsanın, toplum hayatının sağlıklı bir şekilde devamı neye bağıdır?

Küçük kâinat olan insanın ve insan toplumlarının da ak-samadan, hastalanmadan devam etmesi için aynı yar-dımlaşma nizamını Yüce Rabbimiz toplum hayatına da koymuş, irademizle gerçekleştirmemizi bizim sorumlu-luğumuza havale etmiştir. Evren gibi toplum hayatını da bir sistem halinde kurup insanları birbiri ile ilişkilendir-miş, toplum halinde yaşamaya mecbur etmiş, aralarında iş bölümü yaptırmak suretiyle herkesin bir işlev yapması-nı dilemiştir. Varlıklarını matlub olan bir biçimde sürdü-rebilmeleri için yardımlaşmaya mahkûm etmiştir.

Bu görevin dinimizdeki adı nedir?

Kur’an-ı Hakim’de “teavün” kelimesi yer alıp “yardımlaş-ma” demektir. Bundan çok daha fazla olarak elli kadar ayette “infak” kavramı kullanılır. İnfak; gerçek ihtiyaçla-rı karşılayacak yardımı, muhtaç olana ulaştırmak demek-tir. Bu yardım, imkân sahibinin yoksula bir lütfu değildir. Kur’an’a göre, Allah Teâlâ’nın yoksullar için belirlediği bir haktır. “Onların mallarında yardım isteyenler ve ihtiyaç-larını dile getirmekten çekinenler için belirli bir hak var-dır.” (Mearic 24-25) Kur’an-ı Kerim ilk inen ayetlerinden itibaren bu yardımı vurgulamıştır. Daha sonra gelen bir ayet imandan ve namazı gereği gibi kılmadan sonra üçün-cü görev olarak infakı bildirmiştir: “O müttakiler gayba iman eder, namazlarını gereği gibi kılar ve kendilerine ih-san ettiğimiz nimetlerden infak ederler.” (Bakara 3) İnfak hakkındaki ayetlerden biri de şudur: “Sana neyi infak ede-ceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaç fazlasını! İşte düşünesi-niz diye Allah ayetlerini böyle açıklıyor.” (Bakara 219)

Zekât miktarı belirlenmiş olarak farz kılınmadan (yani hicretin ikinci senesine kadar) kazanç sahipleri bu ayete göre kazançlarından kendilerine yetecek kadar alıp geri-sini Allah yolunda infak ediyorlardı. Altın, gümüş gibi na-kit sahipleri de bir yıllık geçimlerini alıp gerisini Allah rı-zası için veriyorlardı. “İlgili ayet ve hadislerden, İslam’ın getirdiği kardeşlik ve yardımlaşma kavramlarından biz-de hâsıl olan kanaat ve anlayışa göre, toplum içinde temel hak ve ihtiyaçlarını temin edememiş insanlar bulundu-ğu müddetçe, bu ihtiyaçları gidermeyen kimseler, ihtiyaç

fazlası malları sebebiyle sorumlu olacaklardır.” (Diyanet, Kur’an Yolu, bu ayetin tefsirinde, 1/237)

İnfakın, Allah’a kulluğumuzun ve yaratılışımızın bir ge-reği olmasını açıklar mısınız?

Allah’tan başka yaratıcı olmadığından mülkün tek sahi-bi O’dur. O elimizin altındaki bütün nimetleri emanet ola-rak vermiştir. Hayatı ve ölümü, kimin iyi bir iş ortaya ko-yacağını göstermek, imtihan etmek üzere O yaratmıştır. Maddi imkânlarımızın da ihtiyacımızdan fazla olan kıs-mını, muhtaçlara dağıtma şerefi ile bizi şereflendirmek istemektedir. “Yapılan yardım, yoksulun eline girmeden önce Rahman’ın eline ulaşır” hadis-i şerifi bu gerçeği be-lirtmektedir. Diğer taraftan infak, vereni gelişitrir, olgun-laştırır. Şu ayet-i kerime bunu açıkça bildirir: “Müminle-rin mallarından zekât al ki bununla onları temizleyesin ve arındırasın.” (Tevbe 103) İnfak, veren kişinin şahsiye-tini geliştirir. Yaratılışta eşimiz olan ihtiyaç sahibi bir kar-deşimizi sıkıntısından kurtarma hazzını tattırır. Din kar-deşinin gönlünü kazanma, duasını alma sevincini yaşatır. Böylece karşılıklı bir etkileşimle toplumu da eğitir.

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 33

Hz. Ali, parayı eline alıp ona hitaben şöyle de-miştir: “Ey para! Sen öyle bir şeysin ki ancak el-den çıkarıldığın zaman işe yararsın.”

Page 36: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

İnfak ile zekât vermekle ve diğer yardımlarla mal eksilir mi?

O şöyle teminat veriyor: “De ki Rabbim dilediği kimsenin nasibini bollaştırır, dilediğinin nasibini de kısar. Siz ha-yır yolunda her ne harcarsanız Allah onun yerini doldu-rur. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.” (Sebe’ 39) Peygam-ber Efendimiz (SAV) “Mal, yardım sebebiyle noksanlaş-maz.” buyurmuştur: (Müslim, Birr 69; Tirmizi, Birr 83) Sa-yısız tecrübelerle bu vaat yaşanmaktadır.

Zekât, “Artma, çoğalma, bereket, arındırma mânâlarına gelir. Yoksul zümrelerin hakkı olan zekâtın onlara ulaş-ması, her şeyden önce onların onurlarını korur, onların

maneviyatlarını yükseltir. Ayrıca artan satın alma gücü sayesinde yükselen genel talep hacmi, ekonomik hayatı da hareketlendirir. ( İ. Kâfi önmez, İslam’da İnanç, İbadet Ansiklopedisi, İFAV, İstanbul, 1997, 4/523)

Bu noktada Hz. Ali (r.a)’nin pek önemli bir tespiti hatırıma geldi. İktisat felsefesi bakımından son derece mühimdir, izin verirseniz aktarayım.

Memnuniyetle!

Hz. Ali, parayı eline alıp ona hitaben şöyle demiştir: “Ey para! Sen öyle bir şeysin ki ancak elden çıkarıldığın zaman işe yararsın.” Para, altın vs. külçe halinde insanın yanında dursa hiçbir işe yaramaz. Ne zaman ki insan onu yerinde

sarf eder, o zaman fonksiyonel olur, işe yarar.

İnfakın, başka hikmetleri de var mıdır?

Elbette! Zengin ile yoksul arasında hüsn-ü zan, güven, sev-gi ve saygı köprüsü kurar, insanları kaynaştırır. Fakirleri hasetten, kıskançlıktan kurtarır. İsraf gibi şeytanı sevin-diren tarafları giderir. Hayırsızlık, dilencilik gibi durum-ları azaltır. Toplum bozulur, fertleri birbirine ilgisiz, düş-man hale gelirse, topyekün millet mahfolur. İnsanlık tari-hini iyi okuyacak olursak şu sonuca varırız: Bütün kargaşa ve savaşların sebebi şu iki düşüncedir: Birincisi: “Ben doy-duktan sonra başkası ne olursa olsun.” İkincisi: “Sen ça-

lış, ben yiyeyim.” İslam zekât ve yardımlaşmayı farz kıla-rak birinci derdi ortadan kaldırır. Faizciliği yasaklamakla da ikinci derdi giderir. İnsanın insanı sömürmesini önler. (Bediüzzaman S. Nursi, Sözler, İstanbul, Şahdamar Yay., 2007, s.771)

İnfak, sadece maddi durumu iyi olanlara mı mahsustur?

İslam, infakı sadece zenginlere mahsus bir ayrıcalık ola-rak görmez, bütün insanları da, imkânları ölçüsünde bu güzellikten hissedar etmek ister. Nitekim Peygamber Efendimiz (a.s.m) : “Yarım hurma ile dahi olsa infak edin ki Allah da sizi ahirette kurtarsın!” (Buhari, Edeb 34; Müs-lim, Zekât 66) buyurmuştur. Yüce Rabbimiz şu ayet-i ke-rimede de eli dar olanları infaka teşvik eder: “O müttaki-

Zekâtı, ramazan ayında verme âdeti ülkemizde yaygın.Bilindiği üzere böyle yapılması için bir hüküm yoktur. Fakat ramazanda amellerin sevabı kat kat fazla olduğundan böyle yapılması yerinde bir iştir.

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 34

Page 37: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ler ki bollukta da, darlıkta da Allah yolunda infak ederler. Kızdıklarında öfkelerini yutar, insanların kusurlarını af-federler. Allah da böyle iyi davrananları sever.” (Ali İmran 134) “Tatlı söz, kusur bağışlama; peşinden incitme gelen maddi yardımdan çok daha iyidir. Zira Allah ğanidir (sizin böylesi yardımlarınıza muhtaç değildir), halimdir.” (Ba-kara 263)

Yardım ederken dikkat etmemiz gereken hususları başlık-lar halinde ifade etmek gerekirse neler söylemek istersiniz?

Her şeyden önce yardımı, sırf Allah rızasını kazan-mak için, O bizden bunu istediği için, O’nun vaad ettiği mükâfatı umarak yapmalı. Peygamber Efendimizin yolu-na uymak, onun sünnetini yerine getirmek, böylece üze-rimizdeki hakkını bir nebze ifa etmek ve onun şefaatine nail olmak için yapmalı. Sağlıklı, genç iken, zengin olmayı ummakla beraber kaybetme ve muhtaç olma endişesi ta-şırken vermeli. Tam ihtiyaç zamanında vermeli; geç kalan yardımın fazla değeri olmaz. İnfakta elini çabuk tutma-lı, çünkü insan ne kadar yaşayacağını bilemez. Ayni yar-dım yapma halinde kaliteli mal vermeli. Yaptığı yardım-dan geri dönmemeli. Yardımcı olduğu kimselerden karşı-lık beklememeli. Riya ve gösterişten kesinlikle uzak dur-malı. İçine böyle bir his gelmesi halinde yardımını gizli yaparak adını duyurmamalı. Gerçek ihtiyaç yerlerini tes-pit etmeye çalışmalı. Mesela milletin istikbaline hükme-decek olan yeni nesilleri iman, bilgi ve ahlak yönlerinden güzelce yetiştirecek eğitim hizmetlerine, tam ihtiyaç sa-hiplerine öncelik vermeli.

Size göre müslümanlar zekâtın öneminin farkında mı?

Hüsn-ü zanda bulunarak, namazına dikkat eden müs-lümanların zekatlarını da verdiklerini zannediyorum. Zekât verenlerin önemli bir kısmı dernek ve vakıflar aracı-lığı ile vekâlet vermek suretiyle ulaştırıyorlar. Böyle vekâlet verenlerin güvenlerinin devam etmesi için, denetim işini de ihmal etmemeleri, verdiklerinin yerlerine ulaşıp ulaş-madığını takip etmeleri gerekir.

Kimse Yok Mu Derneği’nin çalışmaları hakkında neler söylersiniz?

Şahs-ı manevi, tüzel kişilik olarak çalışan Kimse Yok Mu gibi dernekler takdire değer hizmetler vermektedirler. Dünya işlerinin çok çeşitlendiği, zorlaştığı bu zamanı-mızda yardım etmek isteyenlere rehberlik etmek, onla-rın zekât, kurban ve diğer yardım ve bağışlarını muhtaç-lara ulaştırmak çok önemli. Zira insanların bizzat kendi-lerinin bu işleri takip etmeleri kolay değil. Güven verici iş-leri ve eserleriyle halkın teveccühünü kazanan dernekle-re destek olmak gerekir. Bunlar bizim yerimize iş yapıyor, farz-ı kifaye ifa ediyorlar. Kimse Yok Mu Derneği, Türkiye çapında olmanın ötesinde küresel bir yardım kurumu ol-muş durumda. Pakistan, Sudan, Endonezya, Haiti, Gazze, Osetya gibi musibet yerlerine hemen ulaştıklarını görüyo-ruz. Musibete maruz kalan yerlere çadırlar, arama kurtar-ma ekipleri, evler, sağlık hizmetleri, yemek ikramları, ku-rak yerlerde su kuyuları açma, okullar, onlar için yardım kampanyaları organize etme, evlenme imkânı bulama-yanları evlendirme çalışmaları, muhtaç annelere meslek edindirme gibi, aklımıza gelen ve gelmeyen daha başka faaliyetlerle pek kapsamlı çalışmalar yapan bu dernekle-rimize ve orada çalışan kardeşlerimize şükran borçluyuz. Allah onlardan razı olsun. Diğer insanların da onlara des-tek olma borcu vardır.

RÖPORTAJ // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 35

Kimse Yok Mu Derneği, Türkiye ça-pında olmanın ötesinde küresel bir yardım kurumu olmuş durumda. Pa-kistan, Sudan, Endonezya, Haiti, Gaz-ze, Osetya gibi musibet yerlerine he-men ulaştıklarını görüyoruz. Pek kap-samlı çalışmalar yapan bu dernekleri-mize ve orada çalışan kardeşlerimize şükran borçluyuz. Diğer insanların da onlara destek olma borcu vardır.

Page 38: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Ramazanın cömert eliZEKÂT iLMiHALi*Zekât ne demektir?

Zekât, malın üzerindeki kul hakkı demektir. Zekâtını ve-ren, helâl malına haram karıştırmak istemeyen müminler, mallarının içindeki fakirin hakkı olan zekâtı verir, tertemiz helâl kazançlarına huzurla sahip olurlar.

Zekât ve fitre verirken kimleri öncelemek gerekir? Kimlere zekât düşer?

Zekât ve fitre verilirken bir sıra takip edilmiştir. Kitaplarda-ki bu sırayı şöyle nakledebiliriz:

Öncelikle başka aileye karışmış kız kardeşlere. Sonra, eğer muhtaçlarsa, evden ayrılmış erkek kardeşlere ve bunların çocuklarına (yeğenlere). Amcalara, dayılara, teyzelere, ha-lalara ve bunların çocuklarına da verilebilir.

Saydığımız akrabalara verildikten sonra sıra akraba olma-yan muhtaç konu komşuya gelir. Ardından İslâm’a hizmet için gayret sarf eden hizmet ehillerine verilir.

Bunlara münasip miktar verildikten sonra artan bir miktar varsa, onu da uzaklarda bulunan diğer yakınlara ve hizmet ehillerine göndermek mekruh olmaz. Ancak, servetin ka-zanıldığı yerin muhtaçları ihmal edilir de uzaklara gönde-rilirse bunun mekruh olma ihtimali vardır.

Zekât ve fitre kimlere verilmez?

Gerek zekât, gerekse fitre anneye, babaya, nineye, dedeye, oğullara, kızlara, bunların çocuklarına yani torunlara ve-rilmez. Çünkü bunlar yakınlardır. Elinde imkânı bulunan kimse bunlara bakıp beslemekle mükelleftir. Bunlara veri-len zekât ve fitrenin menfaati aslında veren kişinin kendi-ne ait demektir. Hâlbuki yardımın gayesi bir cebinden çı-karıp diğer cebine koymak değildir; uzaklara ulaştırmaktır. Bu yüzden kocası da karısına zekât ve fitre veremez. Çünkü menfaat yine kendine dönmektedir.

Zekât verilecek kimsenin müslüman olması şart mıdır?

Evet şarttır. Gayr-i müslime zekât verilmez.

Zekât ve fitrenin farkı nedir?

Zekât borcunun tahakkuk edebilmesi için kişinin serveti-nin üzerinden bir sene süre geçmiş olması gerekmektedir. Fitre için böyle bir şart yoktur; kişi arefe gününde zengin olsa, bayramda fitresini vermesi gerekir. Demek ki, birin-de servetin üzerinden sene geçmesi lâzımdır, diğerinde ise geçmeden tahakkuk eder.

Zekât ve fitre nasıl hesaplanır?

Diyelim ki seksen gram altın tutarında paranız var. Bunun üzerinden bir sene geçmiş. Bunun kırkta birini, yani yüz-de iki buçuğunu zekât vermek farz olmuştur. Bu imkâna sa-hip olan insan, ayrıca fitre vermekle de mükellef olmuştur. Bu fitrenin miktarı da yarım ölçek buğday yahut birer ölçek kuru üzüm, kuru hurma veya arpa bedeli olmalıdır.

*Ahmed Şahin’in Kimse Yok Mu Haber Dergisi’nin 2010 yılı Ramazan Özel Sayısı’ndaki röportajından alınmıştır.

DİKKAT! DERNEĞE BAĞIŞLAYACAKSANIZ ZEKÂTINIZI GECiKTiRMEYiNPek çoğumuz sevabının daha fazla olacağı dü-şüncesiyle zekâtımızı ramazanın son on günü-ne, hatta kadir gecesine bırakırız. Oysa dernekler aracılığıyla bağışlanan zekâtın dernek tarafından ihtiyaç sahibine ulaştırılması için belli bir süre geçer. Bazan zekâtın yoksulun eline geçmesi ra-mazanın sonunu bulur. Bu da, bir ay boyunca ra-mazan sofralarında sıkıntı çekmiş ihtiyaç sahibi ailenin derdine yeterince derman olmaz.

Nasıl ki kendi evlerimizde ramazandan önce alışveriş yapıyor, en güzel ramazan sofralarını ramazanın ilk günleri kuruyor ve bir ay boyunca ramazanın bereketini yaşamak istiyorsak, aynı mutluluğu yardım ettiğimiz insanlara da tattır-malıyız. Zekâtı geç bağışlamak, onları daha çok bekletmek demektir.

ZEKÂT iLMiHALi // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 36

Page 39: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Zekât insanî yardım dernekleri/ vakıfları kanalıyla ihtiyaç sahiplerine ulaştırılabilir mi?

Zekâtta temel esas verilen paranın yoksulun eline geçmesidir. Zekât olarak kendisine bağışlanan parayı direkt olarak ihtiyaç sahibine ulaştıran kurumlara zekât verilebilir. Kurum bu parayı kendi tasarrufuyla insanların faydasına olacak köprü, cami vs. yapımında kullanamaz. Kurumlar üzerinden zekât vermekteki temel prensip kurumun bağışlanan zekâtı ihtiyaç sahibinin eline ulaştırmasıdır.

ZEKÂT DERNEKLERE BAĞIŞLANABiLiR Mi?

Zekât düşen mallar hakkındaAKLA TAKILANLAR

Şahsî ihtiyaçlar için kullanılan özel arabanın zekâtı verilir mi?

Binek aracı aslî bir ihtiyaçtır. Eğer araba ihtiya-cı karşılamak için alınmışsa zekâta tabi olmaz. Eğer araba bir ihtiyaç değil de lüks ise, lüks ve sükse olsun diye alınmışsa zekât düşer.

Ev, araba veya başka bir ihtiyacı satın almak için bekletilen paraya zekât düşer mi?

Para zekât düşecek kadar bekletilmişse zekâtının ödenmesi gerekir. Zarurî ihtiyaç için harcayacağım düşüncesiyle zekâttan mahrum edilemez. Zira zarurî ihtiyaç için zekât günün-den önce harcanmış olsaydı, mesele biter, zekât gerekmezdi.

Hac da böyledir. Hac mevsimi gelince elinde hacca götürecek kadar parası bulunsa, hac farz olur. Ya bu parayı aslî ihtiyacı olan ev almak gibi yere harcamış olacak ya da hacca gitme borcunu eda edecektir.

Kişinin borcuna mukabil elinde bulunan parası-na zekât düşer mi?

Borç karşılığı paralar zekâta tâbi olmazlar. O pa-ralar aslında alacaklınındır. Borçlunun elinde muvakkat olarak beklemektedir.

Zekât vermek için sene sonunu beklemek şart mı-dır? Yoksa paranın üzerinden sene geçmeden de zekât verilebilir mi?

Zekât malının üzerinden sene geçmesi şartı, daha evvel verilmesine engel değildir. Bu itibar-la, servetin üzerinden sene geçmeden de zekât verilir. Hatta gelecek senenin zekâtını bu sene-den bile hesap edip vermek caizdir. Nitekim geç-

miş senelerin verilmeyen zekâtlarını vermek de farzdır.

Borç verilen paranın zekâtı ne zaman verilir?

Geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl alacaklı tarafından zekâtlarının ödenmesi ge-rekir. Şayet her yıl zekâtı verilmemiş ise, ala-cak tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekâtların da ödenmesi gerekir.

Zekât verilecek paranın sene içinde azalması ve çoğalması halinde, zekât zamanı geldiğinde ve-rilecek miktar paranın az halinden mi çok halin-den mi hesaplanır?

Sene içindeki değişikliklere itibar olunmaz. Zekât vermek üzere ayırım yapmaya başladığı-nız andaki mevcut ne ise ona göre hesap edip zekât verilir.

Birinde oturup diğerini kiraya verdiği iki ayrı eve sahip olan bir kişi, zekâtını evlerin satış değe-ri üzerinden mi yoksa kira getirisi üzerinden mi hesaplamalı?

Ev, apartman, atölye, fabrika, makine gibi sırf ge-lir getirmek için kurulmuş demirbaş servetlerin kendi satış değerinden değil, getirdiği paranın nisab miktarını bulan kısmından zekât verilir.

Şayet ev, apartman, daire, arsa, atölye ve di-ğer ticarî şeyler gelirinden bir şeyler elde etmek için değil de alınıp satılmak için elde edilmiş-se, bugün var (fakat müşteri çıkınca) yarın yok-sa bunlar demirbaş değil ticaret eşyalarıdırlar. Topyekûn maliyet değerleri hesap edilerek tutan kıymetlerinden zekât verilir.

ZEKÂT iLMiHALi // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 37

Page 40: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 01HAİTİ // KiMSE YOK MU // OCAK • ŞUBAT • MART 2010 // 08

Yetimleri koruyup haklarını gözetmek, Yaradan’ın emri, Peygamber’in öğüdü, atalarımızın mirasıdır bize. Osmanlı’nın yetimlerini yetim bırakmamak için kurduğu vakıflardan kimisi bugün hâlâ örnek teşkil ediyor.

Tarih sayfalarındaBiR YETiM YOLCULUK

DOSYA

NAZLI HiLAL KIZILKAYA /[email protected]

Page 41: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Çocuk, bu dünyada, anne şefkati, baba himayesi altında, o oyundan bu oyuna koşar, büyüklere has dertlerden aza-de, gününü gün eder. Kozasından yeni çıkmış bir kelebek gibi bir çiçekten diğerine konar.

Ve sonra eve döner. Ev deyince burada biraz durmalı… Ev, yani yuva, yani ocak, öyle basit bir kelime mi aslında! Gö-rünüşte dört tarafı duvarlarla çevrili, üstü çatıyla örtülü... Ama o duvarların kimi emniyettir, kimi şefkattir, kimi muhabbettir, kimi meveddettir. Ev, kendisini taşıyan du-varların, direklerin sağlam oluşuyla yuvaya dönüşür. An-cak o zaman, baba ocağı, ana kucağı, cennet bucağı olur. İçerde aş piştikçe ocağı tüter; çocuk kalbini sarıp sarma-layan duvarlar sağlamsa, hele evi ayakta tutan, en sağlam direk ayaktaysa, dünyanın en muhkem yeri olur.

Heyhat! Onu ayakta tutan direk yıkıldıysa, o ev artık yuva değil!

Çünkü o evde, elinde ekmekle eve gelen babasına kapıyı açamayan bir yetim var! Onun, sevgi dolu ellerini başında hissedemeyen; sabahları, cebinde babasının verdiği bir-kaç kuruşla şıngır mıngır, okulun yolunu tutamayan bir çocuk… Evi tutan direkler başına yıkılmış gibi, başı hep

biraz öne düşen; kalbinin o en derininde sakladığı “güven” duygusun-

dan uzak bir yetim.

İnsan, o yetimin göz-lerinin içine bak-

tıkça, insanlığını ölçer. Kendisini

onların yerine koyup, onla-rın dertleriy-le hemhal ola-bildiği, elinde

olanı on-

larla paylaşabildiği zaman, evet işte o zaman, “İnsanlıktan pay almışım” di-yebilir.

İşte in-san bu merhametle, kim-

sesiz bir yetimin “kimse”si olursa, belki vefa borcunu ödeyebilir. Resul’ün buyurduğu gibi yetimi korur, başını okşar, kendi yemeğinden ona da yedirirse, arş-ı âlâdakiler de ona merhamet gösterirler.

“Sakın yetimi ezme!” “Neden ağlıyorsun yavrucuğum?”

Böyle sormuştu Allah Resulü, sokakta bir köşede ağlayıp da, oyun oynayan arkadaşlarına katılmayan Beşir’e. Öğ-rendi ki, babası Uhud’da şehid olmuş, annesi de bir başka-sıyla evlenince, Beşir sahipsiz, öylece kalakalmış.

Yine sordu: “Neden ağlıyorsun. Ben baban, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun istemez misin!”

Beşir’in ağlayan gözleri güldü birden. Şefkat göreceği bir evi, bütün çocukların kıskanacağı bir babası olmuştu artık.

Beşir o evde büyüdü, yetişti. Onu evine alıp, yetimlikten kurtaran da bir yetimdi. Ve yetimliği en iyi O bilirdi.

O, mademki âlemlere rahmet olarak gönderilmişti; âlem de merhameti ondan öğrenecekti. Kalplerinden merha-metin sökülüp atıldığı, en başta kendi nefislerine, sonra birbirlerine, kadınlara, çocuklara, kölelere zulmedenler; yetimi itip kakan, köle pazarlarında satanlar, yetimi mu-hafaza etmeyi onda görecekti.

Çünkü o, bütün insanlığa seslenen şu ilahi hitabın, ilk muhatabıydı:

“O, seni yetim bulup barındırmadı mı?

Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

Seni fakir bulup zengin etmedi mi?

Öyleyse yetimi sakın ezme.”

Evet, yetimi sakın ezme, ezdirme ve yetimliğin-den dolayı kendini ezik hissetmesine de müsaa-de etme!

insan, o yetimin gö

zlerinin içine baktı

kça, insan-

lığını ölçer. Kendisi

ni onların yerine k

oyup, onla-

rın dertleriyle hem

hal olabildiği, elind

e olanı on-

larla paylaşabildiğ

i zaman, evet işte

o zaman,

“insanlıktan pay a

lmışım” diyebilir.

Hayatın çemberinin henüz çok uzaklarda olduğu, girift düşüncelerin henüz akla hücum etmediği, oyunla, eğlenceyle dolu masum bir dünya…

DOSYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 39

Page 42: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Durum bu minval üzereyken, geçmişe doğru şöyle bir uzanıp, tarih bize bu konuda neler söylüyor, bir bakalım.

Osmanlı insanı “yetimler” konusunda İslam’ın çizdiği

yolda yürür, kurduğu vakıflarla yetimleri koruyup göze-tirdi. Bu vakıflar, yetimlerin bakımlarını sağlar, sevgi ve şefkatle kucaklar, onları topluma kazandırırdı.

Kimi Bursa’da, kimi Edirne’de, kimi Sivas’ta… Kimi Balkanlar’da, kimi Yemen’de… Devlet-i Aliyye’nin topra-ğı olmuş her köşede, yetimlere göz kulak olacak, onları barındırıp, eğitecek vakıflar vardı. Öyle ya, kanadı kırık leyleği, bunamış kargayı, kör baykuşu bile korumak için vakıf kuran bir medeniyet, toplumun ilgiye ve şefkate en muhtaç kesimini, yetimlerini unutur muydu hiç!

İşte bu yüzden kurmuştu Bursalı Mehmed Efendi, yetim kızlara çeyiz hazırlayan vakfını. Urfalı Hasan da , “Ye-timlere Analık Babalık Edecek Vakıf”ı, merhametten al-dığı pay neticesinde hayata geçirmişti. O vakıf ki, yetim-lere bakacak, yaza girerken yazlık, kışa girerken kışlık kı-yafetini alacaktı. Yine bir vâkıf, Hundi Hatun da, elini yüreğine koyup, bir ana şefkatiyle Daru’t-Talim’i kurmuş ve yetim çocukların eğitimden mahrum kalmamaları için, onlara Kur’an ve ilmihal öğretecek hocalar tutmuş-tu. Bunun için de sahibi olduğu bazı binaları, bu vakfa vakfeylemişti. Abide Hatun’u da anmadan geçmeyelim: Hani o Bursa’da, içinden kaplıca suyu çıkan su kuyusu-nu, arazilerini ve iki havuzlu köşkünü yetimler için vak-feden, buralardan elde edilecek gelirin yetim ve dullar için sarf ettiren şefkatli kadını…

Tuna Valisi Mithat Paşa, Niş’te, yetim çocuklar için yeni açtığı kuruma bir isim verme telaşındadır. O an aklına bir fikir gelir, Kur’an’ı eline alır, tefe’ül açar. Tefe’ül, Mit-hat Paşa’nın yüreğini ferahlatacak kadar anlamlıdır:

“Sana yetimlerden soruyorlar, de ki: Onların işlerini dü-zeltmek hayırlıdır.”

Paşa derin bir nefes alır ve “Islahhane” der, “Evet, burası yetimlerin işlerini düzeltecek bir ıslahhane!”

Niş Islahhanesi, sadece yetim çocukları barındıran bir hayır kurumu olmaz bu yüzden. Mithat Paşa onlara aynı zamanda meslek ve sanat öğretmeyi de ister. Hem de sadece müslüman çocuklara değil, gayrimüslim ço-cuklara bile…

Dosttan ahbaptan, bölgenin hamiyet sahibi, cömert zenginlerinden maddi yardımlar alınır. Islahhaneye bir müdür, her iki dinden de öğretmenler ve meslek öğre-tecek ustalar atanır. Dört yaşında ıslahhaneye gelen bir

çocuk, burada okuma-yazma gibi temel eğitimleri alır, yanında bir de terzilik, ayakkabıcılık gibi meslekler öğ-renir. Islahhane, bu yönüyle bir yetim yurdu değil de, yatılı bir meslek okulu gibidir. Hatta aynı zamanda, Os-manlı topraklarında ilk “çocuk rehabilitasyon merkezi” olma hüviyetini de kazanır.

Mithat Paşa’nın bu hayırlı girişimi, payitahtta da ka-bul görür ve II. Abdülhamid, benzer kurumların baş-ka eyaletlerde de kurulmasını ister. Bu amaçla Rusçuk ve Sofya’da da ıslahhaneler kurulur. Niş Islahhanesi’nin kuruluşundan, yani 1863’den altın sene sonra, yine Di-yarbakır valisi Kurt İsmail Paşa da aynı yolu izler ve Diyarbakır’da sur dışında, kimsesiz çocuklar için Diyar-bakır Islahhanesi’ni kurar.

Niş Islahhanesi daha sonra kurulacak olan kurumla-ra da örnek olur. İstanbul’da II. Abdülhamid döneminde kurulan Daru’l-Hayr-i Ali ve daha sonra kurulan Daru’l-Eytamlar gibi…

Yetimler İçin En Hayırlı İş

YETiMLERi KORUYUP GÖZETENLER

DOSYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 40

Page 43: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

1900’lü yıllar… Osmanlı, ihtişamını çoktan kaybetmiş. Fethedilip âbâd edilen topraklar, bir bir elden çıkmış… Önce Rus Harbi, sonra Balkan Savaşları, derken Birinci Dünya Savaşı… İşte bu yıllarda, ciddi bir sorun ortaya çıkmış: Savaşta ailesini kaybeden, evi yurdu dağılan, sayılarının yüz bini bulduğu söylenen çocuklar…

Elde var olan üç beş tane daru’l-eytamla iş çözülecek gibi değil. Ra-kamlara bakılırsa, sokakta kalan yüz bin çocuktan, sadece on bini bu evler-de barındırılıp, gözetilebiliyor. Diğer-leri aç ve açıkta kalmış. Sokaklar, kü-çücük yaşlarına rağmen çalışmak zo-runda kalan, çoğu zaman da dilenen binlerce çocukla dolu. Artık vakıfların tek başına baş edemeyeceği ciddi bir “savaş yetimleri” meselesi var.

Dönemin hükümet partisi İttihat ve Terakki, bu gidişe bir son verebilmek için yetim yurtlarının sayısını artır-ma kararı alır ve yurdun birçok yerinde yetim yurtları kurulur. Bu yurtların masrafı devletçe karşılanacaktır.

Anadan veya babadan öksüz olan çocukların hakların-da bir “tahkik-i hüviyet varakası” tanzim edilir ve çocuk yurda verilir.

Bu kurumların tek amacı, yetim çocukları barındırmak ve korumak değildir tabii ki… Eğitimlerine de çok önem verilir, hangi çocuk hangi alanda kabiliyetliyse, o alanda eğitim aldırılır. Bu şekilde binlerce çocuk, sokaklardan kurtarılarak hayata kazandırılır.

Ama heyhat! Her şey o kadar güllük gülistanlık değildir yazık ki! Tarih-ler, bu yurtlarda barınan birçok çocu-ğun, gelir yetersizliği ve kötü idare yü-zünden hayatını kaybettiğini yazıyor. 1918 yılında mütareke imzalanıp da, itilaf devletlerinin İstanbul’daki okul-lara yerleşmesi sonucu, binlerce ço-cuğun tekrar açıkta kaldığını ve de… Son bir çareyle, bu çocuklardan bir kısmı o dönemde boş kalan sarayla-ra, bir kısım Şehir Yatı Merkezlerine ve yetenekli olanlar da Darü’ş-Şafaka’ya alındılar. Bir kısmı da maddi duru-mu yeterli ailelerin yanına verildi. Ar-

tık işlevsiz kalan daru’l-eytamlar da kısa bir süre son-ra, ölen yetim çocuklar gibi, tarihin karanlık sayfaları-na gömüldüler.

Tarihler, bu yurtlarda ba-rınan birçok çocuğun, ge-lir yetersizliği ve kötü ida-re yüzünden hayatını kay-bettiğini yazıyor. 1918 yı-lında mütareke imzala-nıp da, itilaf devletlerinin istanbul’daki okullara yer-leşmesi sonucu, binlerce çocuğun tekrar açıkta kal-dığını ve de…

YETiMLER YURDU DARU’L-EYTAM

Yetimin hakkı “EYTAM KESESi” içinde birikiyor

Osmanlı, yetimlerin haklarını korumak için mükemmel bir sistem kurmuştu:

Eytam Keseleri…

Yetim kalmış bir yavrucuğun, kendisine miras yoluyla kalmış menkul veya gayri-menkul malları, vâsileri tarafından işleti-

lir, sermayesi kontrol altına alınır, elde edi-len gelir yine yetim için harcanır ve reşit ol-duğunda da kendisine teslim edilirdi. Pa-

raların, paraların işletimine dair evra-kın, gayrimenkullerine ait belgeler vs. içi-ne konduğu keseye eytam kesesi denirdi.

Bu keseler, çocuk reşid olduğu yaşa gelince kendisine teslim edilirdi.

DOSYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 41

Page 44: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Asya kıtasında 69 milyon yetim çocuğun yaşadığını biliyor muydunuz? Ya Afrika’da 36 milyon çocuğun yetim olduğu-nu? Bu korkunç sayıların ortaya çıkmasındaki sebeplerden en büyüğünün savaşlar ve doğal afetler olduğunu söyle-meye gerek bile yok herhalde. Yeryüzü, sığınacak bir yuva, kendilerini ısıtacak bir kucak arayan yetimlerle dolu.

Kimse Yok Mu Derneği iki yaralı coğrafyanın yetimleri için kampanya başlattı: Gazze ve Darfur. Kampanyanın amacı yetimleri armağanlarla sevindirmek değil. Bu kampanya, yetimlerin hayat şartlarını iyileştirmeyi, karınlarını sürekli olarak doyurmayı ve onlara hâmiler bulup o hâmiler saye-sinde yetimleri devamlı gözetmeyi amaçlıyor.

1 milyon 400 bin nüfuslu Gazze’de yaklaşık 20.000 yetim çocuk bulunuyor. Çocukların pekçoğunun babaları sa-vaşlarda ve çatışmalarda vefat etmiş. Bu yetimlere genel-likle akrabaları veya komşuları sahip çıkmaya çalışıyor.

Gazze Barış Derneği’yle ortaklaşa yürütülen çalışma-nın amacı 1000 yetim çocuğa yıl boyunca destek olacak hâmiler bulmak. “Yetim sponsorluğu” sistemi sayesin-de yardımseverler bir yetimin yıl boyunca ihtiyaç duyaca-ğı masrafı üstlenebiliyor. İsteyen yardımseverler, ayrıca, Gazze yetim fonuna da bağışta bulunabiliyor. Gazze’de bir yetimin yıllık masraflarını karşılamanın bedeli: 750 dolar.

GAZZE’DE BiR YETiMEYIL BOYUNCA HÂMi OLMANIN BEDELi

750 DOLAR

YETiM KALPLER MERHAMET BEKLER!

GAZZE’NiN YETiMLERiNi EMANET ALDIK

DOSYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 42

Page 45: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Darfur, dünyanın en zor coğrafyalarından biri. Bu coğ-rafyada sağlıktan konuta, gıdadan eğitime kadar pekçok alanda büyük yardım projelerine imza atan Kimse Yok Mu Derneği, şimdi de yetimler için kolları sıvadı.

Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Sudan’un Dar-fur bölgesinde, iç savaşların da etkisiyle yaklaşık 7.000 ci-varında öksüz ve yetim çocuk bulunuyor.

Yetimlerin çoğu “havle” adı verilen yerlerde kalıyor.

Sayıları 200’ü bulan havleler ise son derece sağlıksız ko-şullara sahip.

Kimse Yok Mu Derneği Sudanlı yetimlere sahip çıkıyor. Kampanya çerçevesinde bir yetime sahip çıkmanın yıl-lık bedeli 250 dolar. 250 doların altındaki bağışlarsa yine havlelerin tamiratında ve şartlarının iyileştirilmesinde kullanılıyor.

DARFURLU YETiMLER ŞEFKATE HASRET

DARFUR’UN YETiMLERi SiZE EMANET!BiR YETiMiNYILLLIK MASRAFI250 DOLAR

DOSYA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 43

Page 46: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Müzd-i Dendan nam-ı diğer

DiŞ KiRASISÜMEYRA ÜZER

[email protected]

TARiH DEFTERi

Bir eski zaman geleneği, ecda-nın ince düşüncesinin cisimleşmiş hali… Eve iftar açmak için misa-firliğe gelenlerin eline tutuştu-rulan zarif armağanlar; “Buralara kadar zahmet ettiniz, dişinizi bi-zim için yordunuz.” diye sunulan şükranlar…

Ecdadımızın zarif uygulamalarının inceliğiyle işlenmiş, asil bir medeniyet düşünün.Her hareketin bilgelikten, her sözün naiflikten, her bakışın tevazudan nasibini aldığı zamanlar… Bir varmış bir yokmuş, birinin varmış, ötekinin yokmuş ama hayat var olanda da, yok olanda da su gibi tertemiz akarmış bu zamanlarda.

Sahip olduğumuz medeniyetin özellikle ramazan aylarında vuku bulan zarif bir uygulaması “müzd-i dendan.” Halk arasında bilinen ismiyle diş kirası…

Gönüllerde eskimeyen ecdadımız, pek çok zaman oldu-ğu gibi bu uygulamada da yıllar sonra bile insana par-mak ısırtacak derinlik ve zarafetini göstermiş.

Yeryüzünün rahmetle yeniden inşa edildiği; nefsimizi yok-layıp aklımızı çelenlerin ellerinin bağlandığı, rahmet ve be-reket ayı ramazanlarda; Osmanlı toplumunun önde gelen-leri mükellef sofralar kurar, halka açık iftarlar verirdi. Zen-gin köşk veya konaklarda verilen bu iftarların davetlile-ri, devletin ileri gelenleri ve üst sınıf zümreyle birlikte, hali vakti yerinde olmayan halk olurdu. Bu iftarlara çat kapı ge-len tanrı misafirleri de geri çevrilmez, içeri alınırdı. İftarın verildiği köşk veya konak, ziyafet evi halini alırdı.

İftarlarını yapıp teravih namazına gitmeye hazırlanan misafirlerden hali vakti yerinde olanlara hane sahibi ta-

rafından kadife keseler içerisinde gümüş tabakalar, keh-ribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş kirası olarak hediye edilirdi. Hali vakti yerinde olmayan, çat kapı gelen tanrı misafirlerine ise hane sahibinin zen-ginliği ve cömertliğine bağlı olarak içinde gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde verilirdi. Ye-meğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra dualarla konaktan ayrılırlardı.

“Diş kirası” denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davet-lilerin o gece zahmet edip gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıydı. Diş kirasının amacı esa-sında muhtaçlara yardımda bulunmak onları sevindir-mekti fakat bu zarif uygulamayla sadakayı alan muhtaç-lar eziklik duymamış, gönülleri incinmemiş olurdu.

Keselerin ağzı genişçe açılır…

“Diş kirası” denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olmasıydı.

Page 47: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Eski Ramazanlarda diş kirasına benzeyen bir başka uygulama ise “hân-ı yağma” adı verilen “yağma sofrası” idi.

Allah’ın bolca para ve mal ihsan ettiği, gönlü zengin olan ev sahipleri, yine ra-mazan ayında konaklarında mükellef iftar sofraları kurar, o sofradan nasiple-nen halkın yemek yediği çatal, kaşık ve bıçakları; tabakları, tepsileri, maşrapa-ları halka hediye ederlerdi. Bakır, gümüş, hatta bazen de altından olan bu eşya-lar ihtiyacı olan halkın yüzünü güldürürdü.

Han-ı Yağma

O keyifli zamanlarda, müzd-i dendan ile ilgili renkli uygulamalar da mev-cuttu. Mahmut Paşa’nın uygulaması ise ince bir düşüncenin mahsulü...

Fatih Sultan Mehmet dönemi sadrazamlarından olan ve cömertliği, hayır-severliğiyle ünlü Mahmut Paşa her vesileyle yoksullara yardım etmekten zevk alırdı.

Mahmut Paşa, özellikle ramazan aylarında kesenin ağzını genişçe açar, konağında dillere destan iftarlar verirdi. Bu iftarlar dillere destan olmuş-tu çünkü Mahmut Paşa başka ziyafetlerde benzerine rastlanmayan bir in-celik gösterirdi davetlilerine.

Sadrazamın sofrasında oruç açanlar, ikram edilecek nohutlu pilavı dört gözle bekler, yemek esnasında diğer nohutlara benzemeyen bir nohuda denk gelmenin heyecanını yaşarlardı. Çünkü Mahmut Paşa, kazanlarda pişmeye hazırlanan pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar attırır, fa-kir fukaranın gönlüne sevinç, diline dua olurdu. İşte bu incelik, günümü-ze dek ulaşan bir atasözüne konu olmuştur:

“Kısmetinde olan, kaşığında çıkar.”

Kısmetinde olan, kaşığında çıkar

TARiH DEFTERi // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 45

Page 48: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Milletimizin nazik, ince ruhlu ve saygılı tarafını, müte-vazılığını ve âlicenaplığını yansıtan bu gelenek, zengin-lere mahsus gibi görünse de; ikram sahibi, davet sahi-bi herkesin kendine göre uymaya çalıştığı kıymetli bir değer olarak tarihe yazar kendini. Zenginliğin sadece para ile değil, gönülle de olabileceğinin idrakinde olan-lar ilmin, birikimin, düşüncenin de bir zenginlik oldu-ğunu bilir ve diş kirası geleneğini kendinden sonraki nes-le aktararak tabir-i caizse ilminin diş kirasını vermiş olur ve günümüze taşır bu güzelliği. Bu kimselere kulak kabarttı-ğımızda şu derinden sesleri duyarız.

II. Meşrutiyet döneminde yetişmiş ve tiyat-ro alanında eser vermiş iki önemli yazardan biri-si olan Musâhipzâde Celâl; “İftâra gelen fukarâya ise

hâline münâsip bir miktar para diş kirâsı olarak veri-lirdi” diyerek verir ilminin kirasını.

Samiha Ayverdi ise “Ve şehrin varlıklı âilelerinin sergiye olan bu alâkaları, bayram veya iftarlarda verecekleri he-diyeleri ve diş kirâlarını tedârik etmeye müsâit bir pana-yır yerine benzemesindendi.” diyerek diş kirasına önem veren zenginlerden bahseder.

Gönül zenginliğinin DiŞ KiRASI

Allah’ın bolca para ve mal ihsan ettiği, gön-lü zengin olan ev sahipleri, yine ramazan ayında konaklarında mükellef iftar sofraları kurar, o sof-radan nasiplenen halkın yemek yediği çatal, ka-şık ve bıçakları; tabakları, tepsileri, maşrapaları halka hediye ederlerdi.

Yapma Veli Efendizade! Diş kirasına dair keyifli bir de hikâye anlatılır:

Hali vakti pek yerinde olmayan Tanburi Arif Ağa Ramazan ayı gelip çattığında çoluk çocuğuna gü-zel bir ramazan ve bayram yaşatamayacak olmanın derdine düşer. Çareyi Ramazan başlamadan bir gün önce Beşiktaş’ta ikamet eden Veli Efendizade’nin yalısında tanbur çalarak para kazanmakta bu-lur. Zekâsı ve alaycılığıyla meşhur Veli Efendizade Arif Ağa’nın yalısına geliş sebebini hemen anlasa da bunu Arif ağa’ya hissettirmez.

Yalıda geçirdiği bir günün ardından müsaade isteyen Arif Ağa’yı Veli Efendizade bırakmaz. Ertesi gün Arif Ağa yeniden müsaade ister fakat Veli Efendizade bayrama kadar kat’i surette yalıdan ayrılmasına müsaade etmeyeceğini belirtir. Arif Ağa çaresiz bayrama kadar, çoluk çocuğunun ne hallere düşmüş olacağının derin düşünceleriyle birlikte yalıda misafir olur.

Oruçlar tamamlandığında Arif Ağa bir aydır uzak kaldığı ailesini görmenin telaşıyla Veli Efendizade’den müsaade ister. Veli Efendizade Arif Ağa’yı önemsemeden tek kelimeyle“git” der. Veli Efendi’den ulufe, bahşiş yahut diş kirası beklemekte olan Arif Ağa hayal kırıklığına uğrar.

Yola koyulan Arif Ağa’nın aklında tanbur fasıllarının ücreti hiç değilse bir miktar diş kirası almak var-dır. Yalının kâhyasıyla karşılaşan Arif Ağa durumu kâhyaya anlatsa da kâhyadan, Efendizade’nin bu konuyla ilgili kendisine bir emirde bulunmadığını ve yapabileceği bir şey olmadığı cevabını alır.

Çoluk çocuğunun karşısına eli boş çıkacak olan Arif Ağa’nın canı daha da sıkılır. Bir şekilde bir kayık parası denkleştirdikten sonra iskeleye doğru düşünceli düşünceli yürürken bir ara geri dönüp baktı-ğında Veli Efendizade’nin yalıdaki pencerenin köşe kenarından kendisine baktığını görür Arif Ağa.

İyice incinen, diş kirasını ve tanbur fasıllarının ücretini alamamanın bedbahtlığıyla mahallesine va-ran Arif Ağa evinin olduğu sokağa geldiğinde evinin yerinde yeller estiğini görür. Kendi fukara evi git-miş yerine sıfırdan inşa edilmiş yepyeni bir ev gelmiştir. Mahalle bakkalına koşup neler olup bittiğini soran Arif Ağa’ya mahalle bakkalı;

“Vallahi Efendi, hayırsever Veli Efendizade isminde bir zat gelip ailenizi, çocuklarınızı yakında bir yer-de ev kiralayıp oraya taşıdı. Hepsini ayrı ayrı giydirdi. Bir aylık ev ihtiyaçlarını karşıladı. Evinizi yıktır-dı, yerine böyle bir ev yaptırdı. Biz de hayretler içindeyiz.” cevabını verir.

TARiH DEFTERi // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 46

Page 49: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi
Page 50: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ÖTEKi ORUÇLARÖTEKi BAYRAMLAR

SÜMEYRA ÜZER

ARAŞTIRMA

“Orucu özledim” sözünü sıkça sarfetmeye yahut duymaya başladığımızda artık ramazan yaklaşıyor demektir. Bizi müslümanlığın manevî hazzının zirvelerinde dolaştıran bu müstesna ibadet, aslında yalnızca “bizim” değil. Hıristiyanlar ve Musevîler de zaman zaman kendi inançları gereği oruç tutuyor. işte onların diğer hak dinlerdeki oruç vazifesi ve gelenekleri:

Hıristiyanlara göre oruç “Hataları fark etmeyi, gurur ve günahların farkında olmayı, yanlış ilişkileri düzeltmeyi” hedefler. Evvelce işlenmiş günahların cezasını bu dünya-da çekmeye başlamak da oruçla mümkündür.

İncil, Hıristiyan halkının üzüntülü ve sıkıntılı oldukla-

rı durumlarda, ülkenin geleceği için endişe duydukla-rında, günahtan dönmek ve tövbe etmek istediklerinde, Tanrı’dan ve onun öfkesinden korktukları zamanlarda, günaha düştüklerinde ve karışıklığın olduğu zamanlarda oruç tuttuğundan bahseder.

HIRiSTiYANLIKTA ORUÇ

Page 51: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ARAŞTIRMA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 49

En önemli bayram Paskalya’da oruç

Paskalya Hıristiyanlıkta Hz. İsa'nın öldükten sonra dirildiği ve göğe çıkarıldığı gündür. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa çarşamba günü ele verilmiş, cuma günü çarmıha gerilmiş ve cumartesi günü gömül-müştür. Bu yüzden Hıristiyanlar, çarşamba, cuma ve cumartesi gün-lerinde bir vefa örneği sergileyerek oruç tutarlar. Bugün ve önceki iki günü de oruçla şereflendirmek Hıristiyanlar için önem atfeder.

Sevilen şeylerden vazgeçmek de oruç

Hıristiyan inancına göre sadece yemek ve içmekten uzak durmak de-ğildir oruç. Aynı zamanda alışkanlık haline gelen, sevilen şeylerden bir süre için vazgeçmektir. Bu anlamda et ve bazı hayvansal gıdalar-dan bir süre vazgeçilmesi de bir oruçtur.

Oruç tutarken nelere dikkat ediyorlar? • Hıristiyanlar oruç döneminde et, tavuk, süt, peynir, yumurta gibi hayvansal gıdalar ve alkol kullanmaz.

• Bazı sebeplerden dolayı oruç tutamayanlar ise perhiz tutabilir. Gün boyunca su veya meyve suyu gibi sıvı şeyler alarak kısmi oruç tutabilirler.

• Oruç tutan kişiler gün boyunca bir şey yemez ve içmezler. Gün batımından sonra yenen yemekle oruç bozulur.

• Oruç esnasında ilaç alabilir, iğne olabilirler. Uzun süreli oruç uygulamalarında sıvı şeyler alabilirler.

Page 52: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ARAŞTIRMA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 50

Musevilikte de oruç önemli bir farz ibadettir. Bazen nefsi terbiye etme bazen de acı çekme aracı sayılan oruç, yaratıcıy-la olan ilişkiyi kuvvetlendirmeye yarayan kutsal bir araçtır. Tevrat, Hz. Musa’nın Tur Dağı'nda 40 gün 40 gece kaldığını ve bu süreyi oruç tutarak geçirdiğini söyler.

Tövbe Günü’nde26 saatlik oruçMuseviler, Musevi Takvimi'nin ilk ayı olan Tişri ayının 10. günü yak-laşık 26 saat boyunca Yom Kip-pur adı verilen kefaret orucunu tu-tarak pişmanlıklarını dile getirirler. İbranice’de “Tövbe günü” anlamına gelen Yom Kippur orucunu tutarken Museviler Allah’ın onları affettiğine inanırlar. Yom Kippur orucu Hz. Musa Tur Dağı'na gittiğinde Musevilerin altın bir buzağıya tapınmalarına dayandırılır.

MUSEViLiKTE ORUÇ Yom Kippur

SEMAVÎ OLMAYAN DiNLERDE ORUÇ • Hinduizm'de oruç; nefsi terbiye için yılın belirli aylarında ve günlerinde belirli besinleri yememe, yani bir çeşit perhiz şeklinde tutulur.

• Doğu kültürlerinin dinlerinden Taoizm'de oruç, sağlığı koruma ve böylece yaşlanmayı geciktirme özelliğiyle ön plana çıkar. Çinliler ayrıca, kendilerini kötülüklerden, korumak için oruç tutar.

• Güney Asya Hint dinlerinden Brahmanizm'de her ayın 12 ve 13'üncü günlerinde oruç tutmak gelenektir.

• Hint dinlerinden Jainizm'de orucun kuralları daha serttir. Jainistler kesintisiz olarak 40 gün oruç tutarlar.

• Güneydoğu Asya dinlerinden Budizm oruca en fazla önem veren dinlerdendir. Budizm'in ku rucusu Buda'ya göre, ne dünyaya bağlanmak ne de dünyadan vazgeçmek gerekir. Bu ama ca ulaşmak için koyduğu kuralların birincisi ise, her iki ayda bir oruç tutmak ve bu süre içinde de toplum içinde tüm günahlarını itiraf etmektir.

• Manilikte oruç, ışığı gönderen güneş ve aya dua etmek amacıyla tutulur. Eski Mısır'da ise oruç genellikle dini bayramlarda tutulur.

Kaderlerinin bir yıl önceki hal ve hareketlerine göre yazıldığına inanan Museviler, 1 yıl boyunca iyi ve hayırlı işler yapmaya gayret gösterirler. Roşaşa-na adını verdikleri yılbaşıyla Yom Kippur arasındaki 10 gün boyunca bir vicdan muhasebesi yaparlar. Yı-lın muhasebesi sonucunda yapılan haksızlıklar için insanlardan özür diler ve helalleşirler. Oruç 9. gü-nün akşamı güneş batmadan bir saat önce başlar.

KADERgeçmiş yıla göre yazılırsa Oruç tutarken nelere

dikkat ediyorlar? • İmsak Tişri ayının 10. gününden önceki akşam güneş ba tarken başlar. O gece ve ertesi gün ilk iki yıldız görünün ceye kadar yani yaklaşık 26 saat yemek içmek yasaktır.

• 26 saat aralıksız sürecek olan oruç boyunca yemek ye mek ve içmek, yıkanmak, parfüm sürünmek, cinsel mü nasebette bulunmak, çalışmak, ateş yakmak da orucun yasakları arasında...

Page 53: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

ARAŞTIRMA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 51

Adlarını sıkça duyduğumuz Cadılar Bayramı, Noel, Şükran Günü ve Paskalya Hıristiyanlar için ne an-lam ifade ediyor?

RoşaşanaMusevilerin takvimine göre yılbaşı olan Roşa-şana dünyanın her yerindeki Museviler tarafın-dan bayram olarak kutlanır.

Bayram boyunca ailece ballı elma veya elma reçeli yemek, Havra’da bayramın ikinci sabahı senenin iyi geçmesi için koçboynuzundan ya-pılan Şofar isimli çalgıyı çalmak Musevilerin Roşaşana’da yaptıkları keyifli geleneklerdendir. Bu bayramın ilk ve ikinci geceleri kurulan sof-ra, geleneksel olarak her zamankinden farklı ve daha özenli hazırlanır.

Fısh Bayramı Hamursuz BayramıMusevilerin Mısır’dan çıkışları anısına kutlan bir diğer bayram ise Fısh Bayramı. Mart ve Ni-san ayları arasında sekiz gün süren bu bayram geleneklere göre kutlanır ve Museviler bu bay-ramda mayalı yiyecek yemezler.

Şavuot ve Sukkot BayramıTevrat’ın Yahudilere verilişi ve Mısır’dan çıkış-tan sonra kırk yıl çölde dolaşmaları anısına kut-lanan Şavuot ve Sukkot bayramları da Musevi-lerin dini bayramları arasındadır. Bu bayram-larda Meyve ve sütlü yiyecekler yemek, evin bahçesine çadır kurup bu çadırlarda misafirle-re geleneksel oyunlar sunmak bayramın hoş ve keyifli geleneklerindendir.

MUSEViLERiN BAYRAMLARINI DUYMUŞ MUYDUNUZ?

İsevilerin “Holloween” adını verdiği cadılar bayramı, kökü çok es-kiye dayanan ve azizlerin gecesi anlamına gelen bir bayramdır. Kışın gelişini temsil eden Holloween, bu dünyaya veda edip top-rağa dönmek olarak yorumlanır. Günümüzde bazı Batı Avrupa ülkelerinin yanı sıra genellikle İrlanda, Amerika, İngiltere, Kana-da ve Porto Riko’da kutlanır.

Cadılar Bayramı’nın kutlanış şekli oldukça ilginçtir. 31 Ekim günü insanlar birbirinden ilginç kostümler giyer, maskeler takar ve çocuklar, kapı kapı gezerek şeker toplar. Gece ise korku filmi iz-leme zamanıdır.

Hristiyanların Hz. İsa‘nın doğum günü dolayısıyla kutlandığı Noel Bayramı Aralık ayının 24, 25 ve 26’ıncı günlerine tekabül eder.

Mum ve rengarenk süs eşyalarıyla donanan Noel ağaçları Hıristiyan âleminde 16. yüzyıldan beri süre-

gelen bir gelenektir.

Hz. İsa’nın dirildiğine inandıkları gün ya-pılan bir başka bay-ram ise Paskalya’dır. Her yıl Mart ayının 14. gününü izleyen pazar günü kutlanan Paskalya Bayramı Hıristiyan âleminin baş bayramıdır. Bu bayramın en keyifli geleneği ise rengarenk boyanmış yumurtalardır.

Kökeni Amerikan tarihinin çok gerilerine uzanan Şükran Günü, dünya çapında bir Amerikan geleneği olarak bilinen ve her sene kasım ayında kutlanan bir bayramdır. “Thanksgiving” Tanrı’ya teşekkürleri ilet-menin ve minnettarlığın bir ifadesidir.

BAYRAMLARINI BiLiYORUZ, ANLAMLARINI BiLiYOR MUYUZ?

Page 54: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Jenniffer C. Licero C, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Venezuella’da doğdum. Annem bir muhasebeci, babam makine mühendisiydi. İspanyol kültüründen gelmem ne-deniyle, çok erken yaşlardan başlayarak geniş bir çeşitlili-ğe tanık olmuştum. Afrika kökenli olan babam, küçük yaş-larda şu anda sevinçle andığım ve hayatımın bir parçası haline gelmiş kültürel ve geleneksel öğelerle tanıştırmıştı beni. Bu nedenle, sorulduğunda etnik kökenimin Afrika-Latin olduğunu söylüyordum. On yaşında, ailemin asıl memleketini terk edip babamla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’ne göç ettim. Şimdi bir kez daha, geniş bir kül-tür çeşitliliği ile karşı karşıya geliyordum ve bu beni ken-dine tutkuyla bağlayan bir deneyimdi. ABD’ye vardığım-da, kültürleri sevdiğimi ve bunların gelenek ve uygulama-larına fazlaca ilgi duymaya başladığımı anladım. Derin bir ilgi duyduğum kültürel özelliklerin biri de dini özellik-lerdi. Farklı dinlere ilişkin sahip olduğum bilgiler sınırlıy-dı, çünkü doğduğum yer %90 oranla hıristiyanlardan olu-şuyordu, bu nedenle hıristiyanlıktan türemiş olanlar dı-şındaki dinlerle karşı karşıya kalmamıştım. Bu özel ek-sikliğin farkına varmamla birlikte, benimkinden farklı olan dinlerin sahip oldukları özellikleri incelemeye başla-dım. Bunu yaparken, aslında hepimizin aynı olduğumu-zu, özde insan olduğumuzu; ne isim verirsek verelim üs-tün bir varlığa tapındığımızı veya saygı beslediğimizi; da-hası, tüm dinlerin herkesin yaşamına yönelik güzel ve uy-gulanabilir olan özelliklere sahip olduğunu da anladım.

İlk oruç deneyiminizi ne zaman ve nerede yaşadınız?

Ramazan ayında tuttuğum ilk oruç Baylor University’deki ikinci yılımdaydı. Bu da, sadece varlığına ilişkin olarak de-ğil; kökeni, uygulamaları ve inançlarına yönelik olarak İs-lam inancıyla yakın ilişki içinde olduğum o yıla denk gelir.

Toplam kaç gün oruç tuttunuz?

Verdiğim bu örnekte, ramazan ayının tamamında oruç tuttum.

Oruç tutmaya nasıl karar verdiniz?

Ramazan ayında oruç tutmak bir müslümanla olan arka-daşlığım sonucu gelişti. Bu kişi benim çok sevdiğim bir ar-kadaşım; zaman zaman kendisiyle inanç hakkında konu-şurduk. Bir gün, yine bir sohbet sırasında, ramazan ayı ol-duğu için oruç tuttuğunu ifade etti. Ben de, ramazanın ne olduğunu bilmediğimden, bunun içyapısını incelemeye ve bilgi edinmeye başladım. Hıristiyanlar için oruç tut-mak bir gün veya belli bir süre için kişinin Tanrı’ya duy-duğu sevginin bir temsili olarak bir şeyden feragat etmesi anlamına gelir. Bu, bir fedakarlıktır. Bu aynı zamanda bir meditasyon ve yaşamı çözümleme sürecini temsil etme-li ve kişinin Tanrı’yla bağ kurabildiği bir zaman sağlama-lıdır. Ne yazık ki, kimi hıristiyanlar, özellikle Büyük Per-hiz (Lent)* dönemi sırasında, bu fedakarlığın gerçek öne-mini anlayamaz ve ikinci derecede öneme sahip neden-lerle oruç tutarlar. Buna karşılık, oruç tutma eylemi kimi hıristiyanlar için anlamsız hale gelir.

Ramazan uygulamasını incelerken, orucun benim di-nimde de bulunmasına karşın kimilerince artık derin

BiR HIRiSTiYANINORUÇ TECRÜBESi

NUR SÜMEYYE KALYONCU

iYi ŞEYLER

O, ramazan ayında 30 gün boyunca oruç tutmuş bir hıristiyan. Yaşadığı tec-rübeyi hâlâ unutamamış, bundan duy-duğu memnuniyeti de! Onun hikâyesi herkesinkinden farklı; hoşgörüsü, başka görüşlere açık oluşu ve kalbinde herkes için açık olan kapıların genişliği takdire değer. Tıpkı bir müslümanın sahip olma-sı gerektiği gibi!

Jenniffer C. Licero C.

Page 55: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

bir anlam taşımadığını anladım. İslam inancının Tanrı ile bağ kurma, hayatı takdir etme ve çözümleme ve me-ditasyon eylemi için tüm bir ayı ayırdığını gözlemledim. Ramazan’ın taşıdığı anlamı anlayabilmiş olmam İslam inancını takdir edebilmemi ve aynı zamanda kendi dini ritüellerime daha yakın bir gözle bakabilmemi sağladı.

İlk defa oruç tuttuğunuzda ne hissettiniz? Acıkıp susadınız mı?

İlk oruç tuttuğumda açlıktan bayılacak gibi oldum. Açlığın sancılarını içimde hissettim ve bunun bir uyum süreci ol-duğunu anladım ve bunu oruç tutmaya devam etme iste-ğimin sınanması olarak gördüm. Yine de, o ilk orucun ne-den olduğu en güzel şey sadece yemeğe duyulan açlık değil, Tanrı’ya duyulan açlık ve O’nun bana sağlayabileceği suya ve inancımı besleyeceği yemeğe duyulan susamışlıktı.

İftardan önce hiç orucunuzu bozdunuz mu?

Evet, test günleri veya kendimi çok zayıf hissettiğim ağır bir akademik çalışmanın içerisinde olduğum günlerde böyle durumlar oldu. Ayrıca, kendimi çalışmaya ve açlığı göz ardı etmeye zorladığım zamanlarda bile tek düşündü-ğüm şey yemek yemekti. Bu düşünceler nedeniyle, doğru bir ruh haliyle veya doğru amaçla oruç tutmayacaksam hiç tutmasam da olur diye düşündüm. Tanrı’yla doğru şekil-de bağ kurmak istediğimden, gerçekte açlığımı veya susuz-luğumu gidermeyi düşünürken, O’nunla bağ kuruyormu-şum gibi yapmanın yerinde olmayacağına karar verdim.

Sahura kalktınız mı? Nasıl hissettiniz?

Benim için en unutulmaz sahur üniversitedeki son yılım-daydı. İkinci kez ramazan orucu tuttuğumda, Baylor Sos-yal Adalet Öğrencileri adlı bir öğrenci kulübünün üyesiy-dim. Ramazan ayı boyunca, üyesi olduğum kulüp ve diğer

kulüpler inançlararası bir hafta düzenlemek için bir ara-ya geldiler. Bu hafta boyunca organizasyonların üyeleri sahura kalktılar ve sahurda yer almak için bir araya geldi-ler. Müslüman olmamalarına rağmen diğer öğrencilerin bu uygulamada yer almaya olan istekliliklerini görmem oruç tutuyor olmam ve öğrencilerin İslam’ın diğer yönle-rinin daha çok farkına varıyor olmaları açısından beni çok mutlu etti.

Hıristiyanlıktaki oruçla İslam’dakini karşılaştırabilir misiniz?

Hıristiyanlar için oruç, özellikle de Büyük Perhiz (Lent) sı-rasında özel bir öneme sahiptir. Bu hıristiyanların ibade-te ve İsa’nın çarmıhta onlar için yaptığı fedakarlığı takdi-re çağrıldığı bir anı temsil eder. Ne yazık ki, daha önce de belirttiğim gibi, bu uygulama önemini yitirdi veya kimi-lerince tam olarak anlaşılmıyor. Neredeyse Noel’e benzi-yor. Noel ayı, hıristiyanlar için İsa’nın doğumunun ve in-sanoğlunu günahtan kurtarmak için dünyaya gelişinin güzelliğini temsil etmelidir. Üzülerek belirtmeliyim, bu ayın anlamı çoğunlukla hediye alıp verme veya eğlence düzenlemeye duyduğumuz istekle maskelenir ve sonuç olarak, gerçekten ne kutladığımızı çoğunlukla unuturuz.

Oruç bittikten sonra nasıl hissettiniz?

Oruç sona erdikten sonra kendime daha derinden duyum-sayabildiğimi hissettim ve oruç tuttuğum o günler boyun-ca kendimi sadece Tanrı’ya adayabildiğim o anları takdir edebilmeye başladım. Gerçekten de, O’nunla bağ kurdu-ğum ve gün içinde yaşadıklarım hakkında konuştuğum ve yol göstermesini istediğim günü o kısmına alışmaya başla-dım. Günün o anını o kadar sevdim ki, bunu oruç sona er-dikten sonra da hayatıma uyarlamaya başladım.

�slam inancının Tanrı ile bağ kurma, hayatı takdir etme ve çözümleme ve meditasyon eylemi için tüm bir ayı ayırdığını gözlemledim. Ramazan’ın taşıdığı anlamı anlayabilmiş olmam islam inancını takdir edebilmemi ve aynı zamanda kendi dini ritüellerime daha yakın bir gözle bakabilmemi sağladı.

ARAŞTIRMA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 53

Page 56: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Saadet Asrı’nda, ramazanın son gecelerinden biri… Pey-gamber Efendimiz (SAV) o güzide dostlarına yatsı nama-zı kıldırıyor Mescid-i Nebevi’de. Namaz bitiyor ama gece bitmiyor.

Efendimiz, tekrar ayağa kalkıyor ve ashabına iki rekât daha kıldırıyor, selam veriyor. Bir iki rekât daha kıldır-dıktan sonra bir müddet oturuyor ve ashabıyla sohbet ediyor. Sonra aynı şekilde dört rekât daha namaz kıldırı-yor ve yine dinleniyor.

Ashab şaşkın, ilk defa oluyor bu zira. Sadece farz namaz-lar değil miydi cemaatle kılınan!

“Bu ne namazıdır, ey Allah’ın Resulü?” diyorlar.

“Teravih namazı!” buyuruyor…

Teravih, yani terviha, rahatlama, dinlenme, huzur duy-ma… Efendimiz, rekât aralarında durup dinlendiği için bu şekilde isimlendiriyor bu gece namazını. Ama sanki arkasındaki daha derin bir mânâya işaret ediyor bu isim-le. Öyle ya, burada dinlenen, huzur bulan, rahatlayan be-den midir acaba, yoksa ruh mu? İnsanın, bu namazı biti-rip oturuşu nasıl bir rahatlama fasılası ise, namazı kılışı da ruhu için bir rahatlama saati değil midir!

İşte Efendimiz, yüzyıllar boyu ihtimamla sürdürülecek bu güzel sünnetin temelini, o gece atıyor. Ümmetine, ra-mazan gecelerini aydınlatacak bir kandil bırakıyor ade-ta. Üstelik büyük müjdelerle birlikte:

“Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ı oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.”

Mescid-i Nebevi’den Osmanlı sarayına Ashab o gece meftun oldu teravihe, sonra bütün bir üm-met... Maziyi buruşturup atan, devirleri silip yok eden asırlar, hiçbir dini heyecanı söndüremediği gibi, bu na-mazdaki manevi huzuru, coşkuyu da söndüremedi. Te-ravihler de, yıl boyu ramazan nasıl beklenirse, öyle has-retle beklendi, özlendi.

Ve teravih, Osmanlı ikliminde yepyeni bir çehreye, neşe ve ahenge büründü. Kâinatın ahenkli müziğine bir ses katma arzusu vardı burada.

Bu bambaşka lezzetin adı “Enderun Teravihi” idi.

İlkin saray içinde kılındığı için bu ismi almıştı, Enderun yani İç Saray teravihi. Ve ilk uygulayıcısı da, sarayın baş hanendesi, segâh tekbirin, salât-ı ümmiyenin, ezanın, cuma salâsının bestekârı, “öz musikimizin piri” Buhuri-zade Mustafa Itri oldu.

Saraydan, İstanbul’un selâtin camilerine yayıldı, oradan dergâhlara, büyük konaklara… Sonra Anadolu’ya ulaştı ve küçük taşra camilerinde bile teravihler bu usulle kılı-nır oldu. Teravihler, güzel sesli, namaza ruhunun mane-vi heyecanını da katan imamlar ve müezzinler eşliğinde kılınan bir namaz şölenine dönüştü. Seslerin Kur’an’la, Kur’an’ın güzel seslerle süslendiği, hiç bitmesin denecek feyiz saatleri oldu.

Peki, nedir Enderun teravihi?

Enderun Teravihi, bir tertip, bir usuldür. Ve bu tertip kı-saca şöyledir: Yirmi rekâtlık teravih namazının, her dört rekâtı, farklı makamlarda kıraat edilen Kur’an’la eda edi

Teravihin Osmanlıcası

ENDERUN TERAViHi

NAZLI HiLAL KIZILKAYA

Page 57: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Makamların ahengiyle coşmak Mükebbirede oturan başmüezzin, neva makamında bir tesbih okuyor, ardından cumhur müezzinlerin hep bir ağızdan, yine aynı makamla okudukları salatü selam du-yuluyor. Ve cemaat teravih için hazırlanıyor. Salât ü selam hangi makamda söylenmişse, ısfahan veya neva, imam da ilk dört rekâtı o makamla kıldırıyor. Ama rekâtın sonun-da makamı değiştirip, saba makamına geçiyor ve ilk dört rekâtı bitiriyor. İlk tervihada müezzinler hep birlikte ima-mın namazı bitirirken okuduğu makama göre bir ilahi ses-lendiriyor. Sonra başka bir makamda, mesela hüseyni, sa-lat ü selam okuyorlar. İmam da sonraki rekâta bu makam-la başlıyor ve namazın son rekâtında yine makamı değiş-tiriyor ve bu ahenkli gidiş, namazın sonuna kadar devam ediyor.

Namaz bitti ama şölen bitmedi. Okunan ayete’l-kürsi’den sonra, tesbihata başlanıyor. Bir müezzinin “Zü’l-celali süb-hanallah” nidasından sonra, bir başkası, icra ettiği maka-ma göre “subhanallahi subhanallahi subhanallahi…” şek-linde tesbihleri birbirine bağlayarak okuyor. Bir nefeste 7, 11 veya 21 tesbih okunabilir. Bu, makama ve tesbihe göre değişiyor. Tesbihat, müezzinlerin cumhur olarak okuduk-ları, “Subhane Rabbiye’l aliyyi’l ale’l Vehhab” duasıyla son buluyor.

Sırada, tek bir yürek olup, dua etme faslı var. Herkesin elle-ri yukarıda…

Gece, son bir lezzetle, imamın okuduğu “mihrâbiye” ile sona eriyor.

Cemaat yavaş yavaş kalkıyor yerinden, bir ziyafet sofrasın-dan kalkar gibi… Bütün yüzlerde o manevi itmimanı gör-mek mümkün, gözlerdeki parıltıyı da... Az önceki lezzetler-le sarhoş, sessizce ayrılıyorlar camiden.

lir; terviha fasılalarında da cumhur müezzinler yine aynı makamla ilahiler okur. Burada en önemli şey, imam ve müezzinlerin musiki eğitimi almış, iyi bir ma-kam bilgisine sahip ve güzel sesli olmalarıdır tabii.

Temcidle başlar, mihrâbiyeyle biterGelin şimdi bir enderun teravih namazına misafir olup, onu yakından izleyelim. Süleymaniye’de mi olsun, Eyüp’te mi, yoksa Üsküdar’a uzanıp Aziz Mahmut Hüdai dergâhına mı gidelim, orasına siz karar verin.

Yatsı ezanından önce minarelerden göğe yükselen, ora-dan da kalplere ılık ılık akan “temcid”ler, bu şölenin ilk habercisi. Temcid, Allah’ın azametini yüceltmek ama-cıyla kimi zaman bir müezzinin tek başına, kimi zaman da birkaç müezzinin birlikte okuduğu münacatlara veri-len isim. Temcidlerde, bazen bir dua, bazen bir sena, ba-zen salat ü selam, bazen kısa bir ayet, bazen de esmaü’l-hüsna tesbihlerle terennüm edilir.

Minareler temcidlerle şeref bulduğu bu sırada, ca-minin içerisi, gecesini ihya etmek için camiye koşan mü’minlerle saf be saf dolmuş bile... Zaten kimi akşam namazından sonra camiden ayrılmamış, burada Kur’an okuyup, tesbihatla meşgul olmuş.

Derken dalga dalga bir salâ yayılıyor, sonrasında yatsı ezanı. Cemaatte bir hareket başlıyor, kubbeye doğru boy veren sütunlar arasında bekleşenler, tek bir kişi gibi kal-kıyorlar yerlerinden.

Yatsının sünneti eda edildikten sonra, başmüezzin, hani o mehteranda okunanlar gibi, gülbank okumaya başlıyor. Evvela Efendimiz’e salavat getirmeye, sonra ilk müezzin Bilal-i Habeşi’nin, evlad-ı Resul’ün, ashabın, camiyi yaptı-ran hayır sahiplerinin ruhlarına “Fatiha” okumaya, hayır ve rahmetle yâd etmeye davet ediyor cemaati.

Sonrasında bir başka müezzin, hatim değeri taşıdı-ğı için, üç kere ihlas-ı şerif okuyor. Ardından bir başkası, aynı makamla kamet getirerek, cemaati farza kaldırıyor. İmam, müezzinin kamet getirirken okuduğu makam-la devam ederek kıldırıyor namazı. Ama son rekâtta ma-kamı değiştiriyor, rastı bırakıp bayati makamına geçi-yor. Bu arada “mükebbire” adı verilen balkonlarda duran müezzinler, namaz boyunca imamın söylediği tekbirle-ri ve namaz sonundaki selamları yüksek sesle tekrarlaya-rak cemaate duyuruyorlar.

Yatsı namazı eda edildikten sonra, sıra teravihe geliyor.

Saraydan, istanbul’un selâtin

camilerine ya-

yıldı, oradan dergâhlara, büy

ük konakla-

ra… Sonra Anadolu’ya ulaşt

ı ve küçük taş-

ra camilerinde bile teravihler bu us

ulle kılı-

nır oldu. Teravihler, güzel se

sli, namaza ru-

hunun manevi heyecanını da katan i

mam-

lar ve müezzinler eşliğinde kılınan b

ir na-

maz şölenine dönüştü. Sesle

rin Kur’an’la,

Kur’an’ın güzel seslerle süsl

endiği, hiç bit-

mesin denecek feyiz saatleri

oldu.

ARAŞTIRMA // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 55

Page 58: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Çocuklar ramazanı daha çok sevsin, ramazan çocuğunuzla bağlarınızın kuvvetlenmesine vesile olsun istemez misiniz? Bunun için size hem basit hem de eğlenceli önerilerimiz var! REYYAN DENiZCi

Çocuğunuzun buna bayılacağına emin olabilirsiniz! İf-tara sadece onun arkadaşlarını çağırın. Makarna, patates kızartması ve köftenin olduğu bir sofra onlar için “mükel-lef” sınıfına girebilir…

iftara sadece çocuğunuzun arkadaşları davetli!

30 sayfalık GÜNLÜK

Çocuğunuza ramazanı yaşatmak içinRAMAZAN AKTiViTESi

30

Çocuğunuza 30 sayfalık bir günlük hazırla-yın. Ondan ramazanın her günü yaşadıklarını bu günlüğe kaydetmesini isteyin. Dikkat edin, onun anlatım gücüne 30 sayfa yetmeyebilir!

RAMAZAN

01

RAMAZAN

02

ŞEHiR CAMiLERini

tanıma turu Yaşadığınız şehirdeki camilerin hepsini tanıyor musunuz? Çocuğunuzu ve birkaç arkadaşını alıp bir günde beş cami gezmeye, her camide bir vakit namazını eda etmeye ne dersiniz?

RAMAZAN

03

Page 59: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Bunun için büyükçe bir kumaşa ve keselerin ağzını bağla-mak için kurdeleye ihtiyacınız olacak. Yaptığınız keselerle hem çocuğunuza “diş kirası” geleneğini öğreteceksiniz hem de iftar konuklarınıza minik hediyeler vereceksiniz.

30 adet DiŞ KiRASI KESESi

Yoksul aileleri eve davet edinEvinizde hazırladığı-nız o mükellef sof-ralara kimleri da-vet edersiniz? Hani şu “kuşsütü eksik” olanlara… Bu ra-mazan yeni tanıştı-ğınız ihtiyaç sahibi bir-iki aile için muh-teşem bir sofra kurma-ya ne dersiniz?

MAHYA KURSU

Çocukları bir araya toplayıp onlara kâğıttan mah-ya yaptırabilir, gerçek mahya yapımını anlatabilir, dahası camileri gezdirerek çeşitli mahyaları göste-rebilirsiniz.

Eylül ayında okullar açılıyor. Çocuğunuzla birlikte bir kırtasiyeye gidip birkaç çocuğa yetecek kadar çok kırtasiye malzemesi satın alın. Aldıklarınızın yoksul çocukları sevindirecek türden cicili bicili ürünler olmasına dikkat edin. Birlikte kırtasiye kumanyaları hazırlarken ikiniz de çok eğleneceksiniz!

Okul öncesi KIRTASiYE KUMANYALARI

RAMAZAN DERGiSi yapımıBu iş için çocuğunuzun arkadaşlarını da davet etmelisiniz. Yayın toplantısı sonucu belirlenen konuları kaleme almalarını yahut çizmelerini isteyin. Onlara bolca kâğıt, kalem,boya, makas ve yapıştırıcı verin.Hazırladıkları dergiyi çoğaltmak ise sizin göreviniz!

RAMAZAN

05

RAMAZAN

07

RAMAZAN

08

RAMAZAN

04

RAMAZAN

06

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 57

Page 60: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

İstanbullular! Çocuklarınızı enderun teravihlerinden mahrum bırakmazsınız herhalde… İstanbul’da değilseniz de şehrinizin en büyük camisinde çocuklarınızla teravih kılmaktan daha güzel ramazan aktivitesi olur mu hiç?

Beraber TERAViH

Sahura kadar OYUN

MUTFAKta beraber çalışma

YAZ MEYVELERinden iftariyelik paketi

Bir yoksul aileyi yemeğe çıkarın

Oruç tutan çocukları sevindirmek için bir yol daha: Yaz meyveleri. Onlara iftar için erik, kiraz, kayısı, çilek vs. meyvelerin bulunduğu paketler hazırlayın. Oruçla-rını bahçede arkadaşlarıyla açmalarına izin verin.

Yaz günlerinde gece oturmalarını kim sevmez? Ço-cukların erken yatmalarında fayda olsa da, bir geceli-ğine sahura kadar oynayıp eğlenmelerine izin vermek, mümkünse nostaljik ramazan eğlenceleriyle onları eğlendirmek hiç fena olmaz.

Anneler, ramazanın bir akşamı iftar ye-meği hazırlarken mutfağa çocuğunuz-la girin! Oruçlu ba-basına kendi yaptı-

ğı çorbayı ikram etmek onu çok sevindirecek!

Gittiğiniz restoranın lüks bir yer olmasında hiçbir sa-kınca yok. İhtiyaç sahibi bir aileye kendi imkânlarıyla gidemeyecekleri bir mekânda iftar ikram etmek -bunu “lütuf” gibi yapmamak şartıyla- çocuğunuzun belle-ğinde derin bir yer edecektir.

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 58

Bir aylık OKUMA

PROGRAMI

Ramazan kitap okumak için en güzel za-mandır! Çocuklarınızla birlikte yapaca-ğınız okuma programına kendiniz de ri-ayet etmeyi unutmayın!

RAMAZAN

09

RAMAZAN

10RAMAZAN

11

RAMAZAN

12 RAMAZAN

13

RAMAZAN

14

Page 61: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 59

Çocuklarınızı ve arkadaşlarını toplayarak bolca malze-meyle güllaç yapımı kursu düzenlemek, aynı akşam if-tarda güllaca doymak demektir!

GÜLLAÇ yapımı kursu

30 DUAEZBERLEME

Çocuğunuzun arkadaşlarıyla birlikte, mahalledeki fa-kirlere kumanya götürmek üzere “ihtiyaçlar listesi” ha-zırlayın. Sonra hep beraber mahalle esnafını ziyaret edip projenizi anlatarak ihtiyaçlarınızı tedarik edin. Çocuğunuz ve arkadaşları Toplanan gıdalardan ku-manyalar yapıp yoksul ailelerin kapısına bıraksın.

Ramazan için 30 tane kısa dua seçin. İster Türkçe, ister Arapça olarak küçük kâğıtlara yazıp çocuğunuza verin. Ezberlediği her dua kâğıdını koyması için bir de kutu hazırlayın. Kutu dolduğunda yapacağınız sınav sonucu ona her dua için bir armağan verebilirsiniz.

MahalledeKUMANYA ORGANiZASYONU

RAMAZAN

15

RAMAZAN

17

Bir oyuncak, bir şapka, bir yeni kıyafet. Çocuğunuzun okulundaki otuz yoksul çocuk için armağanlar hazırlayın. Çocuğunuza bu ar-mağanları arkadaşlarına farklı farklı günlerde “içinden geldiği için” ramazan armağanı olarak vermesini öğütleyin.

30 ÇOCUĞA 30 HEDiYE

RAMAZAN

19

Eğer Karagöz yapmayı biliyorsanız çocuklarınıza arka-daşlarıyla birlikte bir kurs düzenleyebilirsiniz. Onlar için bundan daha eğlenceli bir ramazan aktivitesi olamaz!

Bir günlük KARAGÖZ YAPIMI kursu

RAMAZAN

18

RAMAZAN

16

Kimse Yok Mu’nun iFTARiYELiKDAĞITIMLARInda görev almaDerneğin iftar saati yolda kalanlara iftariyelik dağıtımlarında çocukla-rınızla birlikte görev alabilirsiniz.

RAMAZAN

20

Page 62: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Okula MiNi KUMANYALAR

EV TERAViHi

RAMAZAN BAYRAMI programı

KÂBE GELENEĞi Camiye iftar götürmeKâbe’de varlıklı aileler mescide iftarlık yiyecekler geti-rip ibadet edenlere oruçlarını açmaları için ikram eder. Siz de çocuğunuzun bu geleneği öğrenmesi için ma-halle camisine iftariyelik götürebilirsiniz.

Babalar! Bir akşam çocuklarınızın arkadaşlarını toplayıp onlarla oluşturacağınız cemaate teravih kıldırmaya ne dersiniz?

Ramazan bayramı yaklaşırken ailece oturup ziyaret programı hazırlayın. Programınıza ihti-yaç sahibi aileleri eklemeyi sa-

kın ihmal etmeyin.

Küçük kumanya paketleri için hediye kutularını kul-lanabilirsiniz. Kutularda yalnızca onların beğeneceği türden yiyecekler olmalı: Sandviç, çikolata ve meyve gibi. Çocuklar oruçlu olmamalarına rağmen yiyecek-leri ancak iftar saatinde yemeyi tercih edeceklerdir.

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 60

Kimse Yok Mu’nun bayramlık kampanyasını biliyorsunuzdur. Çocuğunuza aldığınız bayramlığın aynısından yoksul bir ço-cuk için bir tane daha almayı sakın ihmal etmeyin.

ARKADAŞIMA DA BAYRAMLIKRAMAZAN

21

RAMAZAN

22RAMAZAN

23

RAMAZAN

24

RAMAZAN

25

Page 63: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

AKTİVİTE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 61

Ramazanda İstanbul’da düzenlenen “Dini Yayınlar Fuarı” İstanbullu çocuklar tarafından muhakkak zi-yaret edilmeli. İstanbul’a yakın illerdeyseniz belki çocuğunuzu fuara götürmeyi düşünebilirsiniz.

Çocuklar için 30 tane kitap alıp kendi çocukları-nıza ve onların arkadaşlarına birer tane hediye edin. Fakat herkesten okuduklarını takas etme-lerini isteyin. Ramazanın sonunda en çok okuya-na ödül verin.

KiTAP FUARI gezisi

EZAN OKUMA kursu

KiTAP DEĞiŞ TOKUŞU

RAMAZAN KUMBARASIErkek çocukları için düzenleyeceğiniz bu kursta öğ-retici olarak görev almak üzere gönüllü bir müezzin bulabilirsiniz. Kurstan mezun olan çocuklara mezu-niyet programı düzenleyebilir, ezan okutabilir hat-ta Hz. Bilal’in hayatını anlatan bir etkinlik düzenle-yebilirsiniz.

Kimse Yok Mu’dan tedarik edeceğiniz kumbarayı ramazan ayı boyunca doldurup ramazanın sonun-da çocuğunuzla birlikte derneğe getirebilirsiniz.

Bir geceliğine RAMAZAN DAVULCUSUÇocuğunuzla birlikte bir geceliğine mahalle davulcusuna eşlik etmek, onun için unutulmaz bir ramazan hatırası olacaktır. Bahşişler davul-cuya, maniler çocuğunuzun hafızasına!

RAMAZAN

26

RAMAZAN

28

RAMAZAN

30

RAMAZAN

29

RAMAZAN

27

Page 64: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

Tut elimiSELiNCiĞiM MELEK ÇE

Neden bu kadar çok kızıyordu annem? Neden her şeyin çok temiz olması gerekiyordu? Reçelli ya da yağlı ellerimizle koltuğa, masa örtüsüne dokun-duğumuz zaman neden bir kerecik bağışlamıyor-du bizi?

Ellerimiz kirliydi. Ne kadar yıkarsak yıkayalım bir türlü temizlendiğine inanmıyordu.

“Hiçbir şeye dokunmayın,” diyordu. “Yeni temizle-dim. Sakın dokunmayın!”

Dokunmamaya çalışıyorduk. Fakat uçamazdık ya! Oturmak zorundaydık, masada yemek yemek zo-rundaydık, zıplamak, saklanmak, yazmak, resim yapmak zorundaydık… Burası evdi ve bütün arka-daşlarım bunları kolaylıkla yapabiliyorlardı. Biz ya-pamıyorduk. En küçük bir kusurumuzda yaygara kopuyordu. Çok kalbim kırılıyordu. Keşke annem bunu bilseydi.

Annem hiç durmadan temizlik yapıyordu. Beş da-kikacık da olsa saçlarımı okşasın istiyordum. Saçla-rım çok güzeldi. Sapsarıydı. Babam çok seviyordu. Her gün “Güzel kızım” diyordu. Ablam Selin saçla-rımı atkuyruğu yapıyordu.

Ama annem saçlarımı da, beni de sevmiyordu. Selin’in saçlarını da sevmiyordu. Oysa ben onun elinden tutup bakkala gitmek istiyordum. Annean-nemlere gittiğimizde yanına oturmak istiyordum.

Bazen annem bizi çok sevdiğini söylüyordu. Sev-gisinden durduk yerde ağlıyordu. İlaç içiyordu, her akşam, her sabah… Geceleri yatmadan… Bir türlü iyileşmiyordu.

“Hepsi geçecek” diyordu babam.

Taksicilik yapıyor, çok çalışıyordu. Geceleri çok geç geliyordu. O evde olduğu zaman bir sürü oyun oyu-yorduk. İsim şehir, saklambaç, yakalamaç… Bazen hep birlikte balkonun tahta korkuluklarını tamir ediyorduk. Beraberken gülüyorduk. Bazen annem de bizimle gülüyordu. İlaçlarını almayı unuttuğu zamanlarda çabucak kızıyordu ama.

Biz babamla balkonda oyun oynarken o genellik-le içeride bir şeyleri siliyor oluyordu. Tıkır tıkır gelen seslerden iyi olduğunu anlıyorduk. İçimiz huzurla doluyordu böyle zamanlarda. Annemin iyi olduğu-

nu düşünüyorduk.

Ses kesildiği zaman korkunç oluyordu. Babam hızla odaya dalıyor ve Selin’e sesleniyordu.

“Krize girdi çabuk kolonyayı getir!”

Selin çok hızlı koşuyordu. Annemin sımsıkı kapa-nan avuçlarını açmaya çalışıyordu. Annemin avuç-ları açılmazsa hastaneye gidiyorduk.

Doktor annem ve babamla yalnız konuşuyordu. Biz Selin’le dışarıda bekliyorduk. Muayene bitince hep birlikte eczaneye gidiyorduk. Eczacı ilaçları verir-ken:

-A! Sigortanız yokmuş! İlaç masraflarının hepsini ödeyeceksiniz diyordu.

Babam cebindeki son kuruşa kadar verip ilaçları alıyordu. Eve dönerken üzgün oluyordu.

Annemse yeniden ilaç kullanmaya başladığında neşeli olurdu. Yeni bir krize kadar her şey böyle de-vam edip giderdi.

Pazartesi sabahları annem uyurken babam bizi okul için hazırlardı. Okula neşeli giderdik. Kızlarla oyun oynardık. Özellikle Ebru Gönül’le… O en ya-kın arkadaşımızdı.

O gün derste öğretmen yine çok ciddi konuşuyor-du. İçim sıkılıyordu. Yazmak istemiyordum, der-si dinlemek istemiyordum. Eve gitmek istiyordum. Teneffüste kızlardan biri gelip “Eviniz yanıyormuş” dedi. Çok korkmuştum.

Balkon korkuluklarını yeni yapmıştık, annem evi yeni temizlemişti. Daha dün babamla balkonda oyun oynamıştık.

Selin koşarak yanıma geldi. Elimi sımsıkı tuttu. Ben de onun elini tuttum. Ebru Gönül hemen arkamıza takılmıştı. Bizim sokağa kadar nefes nefese koştuk. Polisler sokağımızı kapatmıştı. Geçmemize izin vermediler. Sokağımızda hiç duman yoktu. Evimiz olduğu gibi yerinde duruyordu. Ama polisler geç-memize izin vermiyordu.

Arkamızdan koşan Ebru Gönül annesine haber vermişti. Ebru Gönül’ün annesi bizi evine götürdü. Yemek hazırladı. Saçlarımızı okşadı. Ağladı. Evimiz yandığı için üzgün olmalıydı. Biz hiç ağlamadık. Selin’le birbirimize sarıldık. Ebru Gönül de yanımı-

HiKAYESi

Page 65: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

HiKAYESi

za geldi. Akşama kadar yangınlardan, okuldan ko-nuştuk. Annem bizi hiç aramamıştı. Akşama doğ-ru Ebru Gönül’ün annesi bize “Anneniz biraz ra-hatsızlanmış, hastaneye kaldırmışlar.” dedi. Yüzü-müze bakmadan gözlerini başka yöne çevirdi, du-alar okudu.

Çok üzgündüm. Selin de hep pencereden dışarı ba-kıyordu. Annemizi görmek istiyorduk. Evimizin içinde bir şeyler temizlediğini bilmek istiyorduk. Fakat ne yazık ki hastanede yatıyordu şimdi. Bir sürü iğne yediği için daha da sinirli olmalıydı.

Akşam dayım geldi. Selin’e ve bana sarıldı. Ebru Gönül’ün annesine teşekkür ederek bizi anneanne-me götürdü.

Anneannemlerin evi müstakil, iki katlı bir evdi. Ye-şillikler içinde olduğu için orada oyun oynamak her zaman çok zevkli oluyordu. Bu evi her zaman çok severdik.

Dayımla birlikte içeri girdiğimizde bütün akrabala-rımız oradaydı. Hepsini bir arada görünce Selin de ben de çok şaşırmıştık. Üstelik gözleri kıpkırmızıy-dı. Anneannem hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Bir şeyler olmuştu. Bunu anlıyorduk artık. Ama kimse bize bir şey söylemiyordu. Dayım bizim bu-rada kalmamızı istemedi. Alıp evine götürdü. Onunla evde oyun oynadık. Derken telefon çaldı. Dayım, “Evet, Dilek öldü. İntihar etmiş!” dedi. Ağ-zından kaçırmıştı.

Dilek benim annemdi! Annemdi! Annemdi!

Dayım, “Hayır, o başka Dilek” dedi.

O zaman Selin “Öyleyse bizi anneme götür.” dedi.

“Gece gece bizi hastaneye almazlar. Sabah olsun öyle gideriz.” dedi dayım.

Sabah olduğu zaman dayım bizi karşısına oturttu. Sonra o sözleri söyledi. Artık benim bir annem yoktu.

Dünyanın bütün sesleri susmuştu. Kalbimiz pa-ramparçaydı. Gözyaşlarımızın hangi nehirden gel-diğini bilmiyordum. Öyle çok ve acıydılar ki, içimi-zi yakıyordu.

Akrabalarımız, komşularımız cenazeden sonraki ilk günler “Başınız sağ olsun” demeye geldiler. Ye-mek getirdiler. Sonra evimiz yavaş yavaş sessizleşti. Selin, ben ve babam kaldık. Yeniden okula başladık. Babam akşamları derslerimizde yardım ediyordu.

Ne yazık ki onu da işten çıkarmışlardı. Taksicilik yapıyordu ama taksi bizim değildi. Üstelik beli çok ağrıdığı için ayakta duramıyordu.

Evimizde giderek daha az yemek pişmeye başladı. Yemekleri Selin pişiriyordu. Babam yedek taksicilik yapmaya başlamıştı.

Küçücük evimizde çok az sevinç kalmıştı. O da ba-bamın akşam geldiği geç saatlerde gizliydi. Se-lin artık oyun oynamak istemiyordu. Ödev yapı-yor, alışverişe çıkıyor ve yemek pişiriyordu. Evin bü-tün işlerini de o yapıyordu. Ben de ona yardım edi-yordum. Ebru Gönül’le oyun oynamıyorduk. Okul-da teneffüslerde konuşuyorduk. Annesinin yaptı-ğı keklerden bize de veriyordu. Selin henüz kek yap-mayı öğrenememişti. Okul önlüklerimiz de buru-şuktu.

Okuldan eve gelmek çok sıkıcıydı. Ev yapayalnızdı. Bizi arayan soran kimse kalmamıştı.

Bir gün Sadullah Amca diye biri kapımızı çaldı. Kimse Yok Mu Derneği’nin şube başkanıymış. Elle-ri kolları dolu gelmişti. Ogün evimizde bayram ha-vası esti. Bir anda her yan ışımıştı. Bir sürü yiyece-ğimiz, giyeceğimiz olmuştu.

Selin uzun süre cüzdanındaki paraları sayıp he-sap yapmayacaktı. Sonra hepsinden daha güzel bir şey oldu. Burhan Ağbi ve eşiyle bizi tanıştırdı.

Bizi arayıp soran, her gün kapımızı çalıp yemek ye-yip yemediğimizi, iyi olup olmadığımızı merak eden birileri vardı.

Sadullah Amca onları bize kardeş ailemiz olarak ta-nıttı. Onlarla sohbet etmek çok güzeldi. Okuldan eve dönmek eskisi kadar zor değil artık. Evimiz ye-niden sıcak bir yuva oldu. Ablamız bize yemek yap-mayı öğretti. Birlikte ders çalıştık. Ve o her gelişinde saçlarımızı okşadı.

Selin’le okuldan gelirken onun ne zaman geleceği-ni konuşuyoruz.

“Belki de gelmiştir,” diyor Selin. “Hatta kapıda bizi bekliyordur.”

“Öyleyse tut ellerimden Selin’ciğim,” diyorum. “Bir-likte eve koşalım!”

Selin elimden tutuyor ve rüzgâr gibi koşuyoruz evi-mize. Ablamız bizi bekliyor.

KARDEŞ AİLE // KiMSE YOK MU // TEMMUZ • AĞUSTOS • EYLÜL 2011 // 63

Page 66: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi

DAĞISTANÇETiNKAYAiYi ÇiZGiLER

Page 67: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi
Page 68: Kimse Yok Mu Derneği Ramazan 2011 Dergisi