kerykeion 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/filehandler2.ashx?f=kerykeion-i... · yunanca ve latince...

43
KERYKEION 1 2019 |

Upload: others

Post on 24-Jan-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

KERYKEION1 2019|

Page 2: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Kerykeion

1 - 2019

Arif Müfid Mansel Anısına

Page 3: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ KLASİK ARKEOLOJİ TOPLULUĞU SÜRELİ YAYINI ‘‘KERYKEION’’

Danışman Öğretim ÜyesiEditörler

Yardımcı EditörGrafi k TasarımKapak Tasarım

SayıYayın Türü

Baskı AdediBaskı Tarihi

BaskıKapak Fotoğrafı

Dr. Özgür TurakKaan CeranSena Nur OyuktaşDaichi Cem SuekadoSena Nur OyuktaşSena Nur Oyuktaş1-2019Süreli Yayın-Yılda İki Kez500Mayıs 2019Oluş MatbaacılıkPompei Fresk- Flora

İstanbul Üniversitesi Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığı’na kuruluşumuzdan

itibaren verdiği destekler ve yayınımız için sağladığı basım desteği için Klasik

Arkeoloji Topluluğu olarak içtenlikle teşekkür ediyoruz.

Her hakkı saklıdır.

Page 4: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

1 - ıntroductıo

2 - IN MEMORIAM Arif Müfid Mansel

3 - HISTORIA Kürsü Tarihi

4 - DIALOGOI - Felix Pirson - Yiğit Ozar

5 - HODOS Pergamon - Troia

6 - ERGA

7 - ANGELOI

8 - BIBLION - Çatal Dil

Page 5: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

-(Lat.) introductio, -onis, (f.) ; takdim, tanıştırma, başlangıç-(Lat.) in memoriam ; anısına-(Gr.) ἱστορία , ας , ἡ (f.) , sorup öğrenme, araştırma, tetkik; bir araştırmanın sonucu; bilgi; sözlü veya yazılı anlatı, hikaye; tarih-(Lat.) Historia, -ae, f.; tarih, sorgu, soruşturma; öykü-(Gr.) διάλογος , ου , ὁ (m.) , diyalog, karşılıklı konuşma; söyleşi-(Gr.) ὁδός , οῦ , ἡ (f.) , yol, yürüyüş, yolculuk; (soyut anlamda) yol, davranış tarzı, yöntem, metod.-(Gr.) ἔργον , ου , τό (n.) , iş, eser; eylem; başarı; görev ἔργα (plur) , işler, eylemler-(Gr.) βιβλίον , ου , τό (n.) , kağıt, yazı kağıdı; mektup, yazı tableti, eser; (plur.) kütüphane, kitaplık-(Gr.) ἅγγελος , ου , ὁ/ ἡ (m./f.) , haberci, ulak; mesaj, haber; (şiirde) elçi; (geç dönemde) tanrının habercisi, melek

Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri olarak eğitimimiz boyunca Eski Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan kelimeleri ilk bakışta anlayacağına olan inancımız tam olsa da içeriklerimizin başlıkları için belirlediğimiz Eski Yunanca ve Latince kelimeleri ilk sayımıza özel olarak sizlerle paylaşmak ve sizlere açıklamak istedik. Elbette sözlükte verilen anlamlarını, ilk anlamında kullanmış değiliz ancak mümkün olduğunca kelimelerin anlamından ve büyüsünden uzaklaşmamaya özen gösterdik. İÜKAT

Page 6: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Kitharayı ilk gördüğü zaman çok heyecanlanan Apollon, bu çalgının kendisinin olması için kendi sığır sürüsünden bile vazgeçmişti. Fakat bu sefer de pan fl ütün hoş sesi çınla-maya başlamıştı mağaranın içinde. Bu yeni müzik aletinin de cazibesine kapılan Apollon, bu aleti de elde edebilmek için Hermes ile sıkı bir pazarlığa girişmişti. Altın asasını tek-lif ettiğinde Hermes de bu hediye karşısında karşılıksız kalamadı ve kendisini tanrıların habercisi yapacak olan altın asayı kabul etti. Hikâye bize böyle anlatır; Hermes’in Olym-pos’un habercisi olmasını. Kerykeion ile özdeşleşen haberci, bitmek tükenmez enerjisi ile haberleri dünyanın dört bir tarafına dağıtmıştır. İstanbul Üniversite-si Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri olarak kurduğumuz Klasik Arkeoloji Topluluğu olarak çıkardığımız ve süreli bir yayın olarak devam etmesini istediğimiz bu dergimizin ismini de, bir haberci niteliği olması sebebiyle “Kerykeion” olarak seçtik. Bizden önceki kuşağın bize bırakmış olduğu mirası yüklenip gelecek kuşaklara emanet edebilmek için çıktığımız bu yolda, öğrencilerin kürsümüzü hem fakülte içerisinde hem de fakülte dışında örnek davranışları ve çağın gerektirdiği yenilikleri de kullanarak ulusal ve uluslararası mecrada bizi temsil etmelerini sağlayabilmek için kurduğumuz bu öğrenci oluşumu için öncelikle ana bilim dalı başkanımız Sayın Prof. Dr. Sedef Şebnem Çokay Kepçe ile bizlere danışman olan sayın hocamız Dr. Özgür Turak’a sonsuz saygı ve sevgilerimizi iletiyoruz. Ülkemizin köklü ve saygın eğitim kurumlarından biri olan İstanbul Üniversitesi, yetiştir-diği bilim insanları ile artık bir marka konumundadır. Bünyesinde bulundurduğu Edebiyat Fakültesi ile de çağdaş ve objektif bilimsel çalışmalar yapan üniversitemiz aynı zamanda Klasik Arkeoloji Kürsüsünün Türkiye’de ilki olmanın gururunu yaşamaktadır. Bu onuru yaşayan ve yaşatmaya devam eden edebiyat fakültemizin dekanı Sayın Prof. Dr. Hayati Develi hocamıza da bölümümüze gösterdiği özen ve ilgi için de ayrıca teşekkürü bir borç biliriz. Kerykeion süreli yayınımız ile öğrencilerin eğitim süreleri boyunca makale yazmalarında yardımcı olabilmek, diğer arkadaşlarımıza örnek olabilmek, topluluğumu-zun yıl boyu etkinliklerini paylaşmak, ana bilim dalımızın yapmış olduğu konferansları ve söyleşileri duyurmak, ülkemizden ve dünyadan yılın önemli arkeoloji haberlerini pay-laşmak amaçlanmaktadır. Ana bilim dalımız ile topluluğumuzu yaşatmak ve ileriye gö-türmek için çıktığımız bu yolda bizden sonra gelecek arkadaşlarımıza bırakacağımız bu görevi, bir meşale gibi taşıyarak ateşini söndürmeden gelecek nesillere aktaracağız.

Kaan Ceran

INTRODUCTIOKitharayı ilk gördüğü zaman çok heyecanlanan Apollon, bu çalgının kendisinin olması için kendi sığır sürüsünden bile vazgeçmişti. Fakat bu sefer de pan fl ütün hoş sesi çınla-maya başlamıştı mağaranın içinde. Bu yeni müzik aletinin de cazibesine kapılan Apollon, bu aleti de elde edebilmek için Hermes ile sıkı bir pazarlığa girişmişti. Altın asasını tek-lif ettiğinde Hermes de bu hediye karşısında karşılıksız kalamadı ve kendisini tanrıların habercisi yapacak olan altın asayı kabul etti. Hikâye bize böyle anlatır; Hermes’in Olym-pos’un habercisi olmasını. Kerykeion ile özdeşleşen haberci, bitmek tükenmez enerjisi ile haberleri dünyanın dört bir tarafına dağıtmıştır. İstanbul Üniversite-si Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri olarak kurduğumuz Klasik Arkeoloji Topluluğu olarak çıkardığımız ve süreli bir yayın olarak devam etmesini istediğimiz bu dergimizin ismini de, bir haberci niteliği olması sebebiyle “Kerykeion” olarak seçtik. Bizden önceki kuşağın bize bırakmış olduğu mirası yüklenip gelecek kuşaklara emanet edebilmek için çıktığımız bu yolda, öğrencilerin kürsümüzü hem fakülte içerisinde hem de fakülte dışında örnek davranışları ve çağın gerektirdiği yenilikleri de kullanarak ulusal ve uluslararası mecrada bizi temsil etmelerini sağlayabilmek için kurduğumuz bu öğrenci oluşumu için öncelikle ana bilim dalı başkanımız Sayın Prof. Dr. Sedef Şebnem Çokay Kepçe ile bizlere danışman olan sayın hocamız Dr. Özgür Turak’a sonsuz saygı ve sevgilerimizi iletiyoruz. Ülkemizin köklü ve saygın eğitim kurumlarından biri olan İstanbul Üniversitesi, yetiştir-diği bilim insanları ile artık bir marka konumundadır. Bünyesinde bulundurduğu Edebiyat Fakültesi ile de çağdaş ve objektif bilimsel çalışmalar yapan üniversitemiz aynı zamanda Klasik Arkeoloji Kürsüsünün Türkiye’de ilki olmanın gururunu yaşamaktadır. Bu onuru yaşayan ve yaşatmaya devam eden edebiyat fakültemizin dekanı Sayın Prof. Dr. Hayati Develi hocamıza da bölümümüze gösterdiği özen ve ilgi için de ayrıca teşekkürü bir borç biliriz. Kerykeion süreli yayınımız ile öğrencilerin eğitim süreleri boyunca makale yazmalarında yardımcı olabilmek, diğer arkadaşlarımıza örnek olabilmek, topluluğumu-zun yıl boyu etkinliklerini paylaşmak, ana bilim dalımızın yapmış olduğu konferansları ve söyleşileri duyurmak, ülkemizden ve dünyadan yılın önemli arkeoloji haberlerini pay-laşmak amaçlanmaktadır. Ana bilim dalımız ile topluluğumuzu yaşatmak ve ileriye gö-türmek için çıktığımız bu yolda bizden sonra gelecek arkadaşlarımıza bırakacağımız bu görevi, bir meşale gibi taşıyarak ateşini söndürmeden gelecek nesillere aktaracağız.

Kaan Ceran

INTRODUCTIO

Page 7: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Her ne kadar günümüzde şartlar hızla değişmekteyse de, aslında coğrafya bir toplumun kaderidir. İnsanoğlunun biyolojik özellikleri, kültürel gelişimi, yaşadığı coğrafyaya bağlı-dır. Zira yaşadığınız yerdeki besinleri tüketir, o coğrafyada var olan yeryüzü özelliklerini yaşamınızı sürdürmek üzere kullanırsınız. Bu durum, sosyal anlamda da devam eder. Sizden öncekilerin söylediklerini bilirsiniz, efsaneleri, atasözlerini, giyim kuşamını ve di-ğerlerini. Bütün bu gerçeklikte Anadolu, her zaman söylediği gibi, doğu ve batı arasında bir geçiş yeri olma özelliğiyle öne çıkar. Tarihin hemen her döneminde birbirinden farklı kültürlerin kaynaştığı bu topraklarda yaşayan bizler, sahip olduğumuz birikimi sonraki kuşaklara aktarmak zorundayız. Zira artık hızla dönen dünya ve hayat koşullarının bizi bir yerden bir yere adeta ışınlarcasına yönlendirmesi söz konusu. Bu da zaten çok iyi bildi-ğimiz bazı şeyleri unutmamıza, gelecek kuşaklara aktaramamıza ve dolayısıyla bilginin unutulmasına neden olacak birtempoda devam ediyor. C.Tunçdemir bir yazısında “Ben, tıpkı yaşıtlarım ve bizden evvelkiler gibi bir ‘dijital göçmen’im. Yani, okumanın, binlerce yıl yapıldığı gibi, sadece kağıttan olduğu bir dünyada doğup büyüdüm. İnternet evrenine sonradan göçtüm. Okuma konusunda beynimizin işleyişi de, ‘internet yerlilerinin’ yani doğma büyüme internetlilerin beyin işleyişinden farklı. Beynimiz yatay bir okuma şekli-ne adapte oldu. Yani bir sayfayı bitirdiğimizde sağdaki sayfaya geçiyoruz. Sayfadaki bir dipnota bile çoğu zaman ya sayfayı ya da okumayı bitirdikten sonra bakıyoruz. Derinlikli, konsantre, uzun okuma yapabilmeye imkan veren bir okuma şekli bu…” diyerek günü-müz koşullarında “okuma” üzerine bir tanımlama yapıyor. Yapılan araştırmalara göre bir gün boyunca, gazete, mesaj, reklam, sosyal medya, televizyon gibi araçlarla bir Ame-rikalı birey, yaklaşık 100 bin kelimeyle karşılaşıyormuş; bu da yılda 200 kitap anlamına geliyor. Ortalama bir sosyal medya kullanıcısı da yaklaşık 54 bin kelime içeren metin okuyor. Yani aslında elimize almadığımız ama yüzeysel bir şekilde gözden geçirdiğimiz birçok yayın var . Dolayısıyla artık bilginin doğruluğunun da kontrol edilmesi ve ayrıca özenli bir şekilde okunması gerekli. Başka kelimelerle nitelikli bilgiye ihtiyacımız var. Ar-keoloji, aslında kelimenin tam anlamıyla “eski insanı” konu edinen ve çok uzun bir süreci inceleyen bir bilim dalıdır. Bir bölüm olarak yapılanmasında ise tarihsel sıralama sözko-nusu olmuştur ve bu sıralamada Klasik Arkeoloji, kabaca MÖ.3binden MS.4.yy.a kadar devam eden süreçte Ege ve Akdeniz kültürlerini, Eski Yunan ve Eski Roma uygarlıklarını da büyük orada kapsayan, Anadolu’da bıraktıkları maddi kültür kalıntılarını inceleyen, değerlendiren bir daldır. Ana Bilim Dalımız, 1946 yılında Ord.Prof.Dr.Arif Müfi d Mansel tarafından bu alanda kurulmuş ülkemizin en eski kürsüsü olarak öne çıkar. Kuruluşundan itibaren yetiştirdiği öğrencileri, ulusal ve uluslararası yayınları ve yürüttüğü kazılarıyla öncülük vasfını sürdürmeye devam etmiştir. Bu devamlılığın sağlanabilmesi, ancak doğru bilginin kuşaklara aktarılmasıyla gerçekleşir.

INTRODUCTIO

1 https://t24.com.tr/yazarlar/cemal-tuncdemir/okumaya-hic-vaktimiz-yok-ama-her-gun-bir-roman-okuyoruz,22558

Her ne kadar günümüzde şartlar hızla değişmekteyse de, aslında coğrafya bir toplumun kaderidir. İnsanoğlunun biyolojik özellikleri, kültürel gelişimi, yaşadığı coğrafyaya bağlı-dır. Zira yaşadığınız yerdeki besinleri tüketir, o coğrafyada var olan yeryüzü özelliklerini yaşamınızı sürdürmek üzere kullanırsınız. Bu durum, sosyal anlamda da devam eder. Sizden öncekilerin söylediklerini bilirsiniz, efsaneleri, atasözlerini, giyim kuşamını ve di-ğerlerini. Bütün bu gerçeklikte Anadolu, her zaman söylediği gibi, doğu ve batı arasında bir geçiş yeri olma özelliğiyle öne çıkar. Tarihin hemen her döneminde birbirinden farklı kültürlerin kaynaştığı bu topraklarda yaşayan bizler, sahip olduğumuz birikimi sonraki kuşaklara aktarmak zorundayız. Zira artık hızla dönen dünya ve hayat koşullarının bizi bir yerden bir yere adeta ışınlarcasına yönlendirmesi söz konusu. Bu da zaten çok iyi bildi-ğimiz bazı şeyleri unutmamıza, gelecek kuşaklara aktaramamıza ve dolayısıyla bilginin unutulmasına neden olacak birtempoda devam ediyor. C.Tunçdemir bir yazısında “Ben, tıpkı yaşıtlarım ve bizden evvelkiler gibi bir ‘dijital göçmen’im. Yani, okumanın, binlerce yıl yapıldığı gibi, sadece kağıttan olduğu bir dünyada doğup büyüdüm. İnternet evrenine sonradan göçtüm. Okuma konusunda beynimizin işleyişi de, ‘internet yerlilerinin’ yani doğma büyüme internetlilerin beyin işleyişinden farklı. Beynimiz yatay bir okuma şekli-ne adapte oldu. Yani bir sayfayı bitirdiğimizde sağdaki sayfaya geçiyoruz. Sayfadaki bir dipnota bile çoğu zaman ya sayfayı ya da okumayı bitirdikten sonra bakıyoruz. Derinlikli, konsantre, uzun okuma yapabilmeye imkan veren bir okuma şekli bu…” diyerek günü-müz koşullarında “okuma” üzerine bir tanımlama yapıyor. Yapılan araştırmalara göre bir gün boyunca, gazete, mesaj, reklam, sosyal medya, televizyon gibi araçlarla bir Ame-rikalı birey, yaklaşık 100 bin kelimeyle karşılaşıyormuş; bu da yılda 200 kitap anlamına geliyor. Ortalama bir sosyal medya kullanıcısı da yaklaşık 54 bin kelime içeren metin okuyor. Yani aslında elimize almadığımız ama yüzeysel bir şekilde gözden geçirdiğimiz birçok yayın var . Dolayısıyla artık bilginin doğruluğunun da kontrol edilmesi ve ayrıca özenli bir şekilde okunması gerekli. Başka kelimelerle nitelikli bilgiye ihtiyacımız var. Ar-keoloji, aslında kelimenin tam anlamıyla “eski insanı” konu edinen ve çok uzun bir süreci inceleyen bir bilim dalıdır. Bir bölüm olarak yapılanmasında ise tarihsel sıralama sözko-nusu olmuştur ve bu sıralamada Klasik Arkeoloji, kabaca MÖ.3binden MS.4.yy.a kadar devam eden süreçte Ege ve Akdeniz kültürlerini, Eski Yunan ve Eski Roma uygarlıklarını da büyük orada kapsayan, Anadolu’da bıraktıkları maddi kültür kalıntılarını inceleyen, değerlendiren bir daldır. Ana Bilim Dalımız, 1946 yılında Ord.Prof.Dr.Arif Müfi d Mansel tarafından bu alanda kurulmuş ülkemizin en eski kürsüsü olarak öne çıkar. Kuruluşundan itibaren yetiştirdiği öğrencileri, ulusal ve uluslararası yayınları ve yürüttüğü kazılarıyla öncülük vasfını sürdürmeye devam etmiştir. Bu devamlılığın sağlanabilmesi, ancak doğru bilginin kuşaklara aktarılmasıyla gerçekleşir.

INTRODUCTIO

Page 8: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Bugün gelinen noktada, ileride meslektaş olacağımız genç öğrencilerimizin azimli çabası ile kurulan Klasik Arkeoloji Topluluğu, gençlerimize umutla bakmamızı sağlamaktadır. Hal böyle olunca, elinizde tuttuğunuz Kerykeion isimli, Klasik Arkeoloji Topluluğu’nun süreli yayını olan dergi oldukça önem arzediyor. Sevgili öğrencilerimizi, önce bir başlan-gıç yapmanın zorluğunu aştıkları için tebrik ediyor, sonra da Kerykeion’un uzun soluklu olmasını diliyorum. Bizlere Eski Yunan Haberci Tanrısı Hermes’in atribüsü işlevini yükle-nirmişçesine güzel haberler, kıymetli yazılar iletmesini dilerim. Ayrıca bunun bir bayrak yarışı olduğu inancıyla ve bayrağı devralacak gençlerin de hızla yetişmesi dileğiyle… Vira vira…

İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı BaşkanıProf. Dr. Sedef Çokay Kepçe

Page 9: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

IN MEMORIAM

Arif Müfid Mansel

Türk Arkeolojisinin önderlerinden Arif Müfid Mansel, 1905 yılında İstanbul’da doğdu. Arif Müfid Mansel, dönemin önde gelen, soylu ailelerinden birine sahipti. Müzik ve dil eğitimi alarak yetiştirildi. Orta öğrenimine İstanbul Alman Mektebi’n-de başlayıp, lise öğrenimine 1925 yılında Fransız Saint Benoit Lisesi’nde tamamlamış-tır. Arif Müfid Mansel’in kültürlü bir aileye sahip olmasının yanı sıra, lise hayatı sonrası aile dostları olan, İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Halil Edhem Eldem’in büyük etkisi olmuştur. Ünlü Alman arkeolog Theodor Wiegand, dostu Halil Edhem’e iki Türk öğrencinin Almanya’da burslu olarak eğitim almaları için resmi bir yazı gönderir. Halil Edhem Bey tarafından seçilecek bu iki gençten biri Arif Müfid Mansel’dir. 1925 yılında Almanya’ya giden Mansel, Berlin Üniversitesi’nde arkeoloji okumaya başlar. 1929 yılında Almanya’ya gidişinin 4. yılında ve henüz 24 yaşında iken “Stockwerkbau der Griechen und Römer” (Yunan ve Romalılarda Çok Katlı Yapılar) adlı teziyle Doktor ünvanını alır.

1930’da yüksek öğrenimini ve doktorasını tamamlayarak Türkiye’ye geri döner. Kazı çalışmalarına da aynı yıl İstanbul’da Balaban Ağa Mescidi’nde başlar. İstanbul Arkeoloji Müzeleri kadrosunda 1931 yılına kadar Müzeler Umum Müdürü Halil Edhem’in yanında, 1946 yılına kadar da Halil Edhem’in ardından müdür olan Aziz Ogan’ın yardımcısı olarak görev yapar. Askerlik görevini yapıp, 1935 yılında tekrar müzedeki görevine başladığında, Atatürk’ün ilgi duyduğu Yalova ve buradaki tarihi kaplıca çevresinde kazı yapma imkânı bulur. Ve aynı yıl, kış sömest-resinden itibaren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eskiçağ Tarihi Kürsüsü’nde ders vermeye başlar.İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1936 yılında kendisini İlk Çağ Tarihi Doçentliğine tayin eder. Kısa bir süre sonra Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nü kurar ve yeni kurulan Klasik Arkeoloji Kürsü’sünde Arkeoloji dersleri vermeye başlar. Klasik Arkeloji alanında Türkiye’de ilk kazı yöneten Arif Müfid Mansel olmuştur ve bilimsel hayatında da o kazılar büyük bir yer tutar. Türk Tarih Kurumu tarafından 1936 yılında Trakya Kazı-ları Başkanlığı’na atanır ve 700’e yakın tümü-lüs tespit eder. Arif Müfid Mansel 1936 ila 1939 yılları arasında Alpullu, Hasköy, Lüleburgaz, Vize ve Kırklareli’nde kazı ve yüzey araştırmaları yapmıştır. Mansel, 1937 yılında Trakya çalışmalarına Lüleburgaz yöresindeki tümülüslerle devam eder. 1944’te Arif Müfid Mansel’e Profesörlük ünvanını verilir ve kendi kurduğu Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nde başkan olur.

Page 10: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

27.08.1946 tarihinden itibaren İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki görevinden ayrılarak, bütün faliyetini İstanbul Üniversi-te’sinde kurduğu Klasik Arkeoloji Kürsüsü-ne hasreder. 1956 yılında Mansel, Ordinaryus Profesör olur. Ege ve Yunan Tarihi derslerini vefat edene dek sürdür-müştür. İstanbul Üniversitesi Klasik Arke-oloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi olarak Prof. Dr. Arif Müfid Mansel 1943 yılından itibaren Eski Çağ’da önemli bir rol oynayan Pamphylia bölgesinin sistemli bir şekilde incelenmesi görevini üstlenmiştir. 1946 yılından itibaren önce Perge ve daha son-ra Side’de kazılara başlamıştır. 1974 yılına kadar çalışmalarını kesintisiz sürdürmüştür. Bu kazılarda kentin tümü ele alınmış, tarihi ve gelişimi araştırılmış, Hellenistik ve Roma Dönemlerine ait yapılar incelenmiştir. Aynı zamanda Orta Çağın içlerine kadar uzayan daha sonraki devirlere de aynı derecede önem verilmiştir. Sikkeler, yazıtlar, hey-keltıraşlık eserleri kendisi ve yetiştirdiği uzmanlar tarafından detaylı bir şekilde incelenmiştir. 1973’te 10. Uluslararası Klasik Arkeoloji Kongresi’nin başkanlığını yap-mıştır. Kazıları, araştırmaları, eserleri ve yetiştirdiği öğrencileriyle arkeoloji bilimine katkıları büyüktür.Hem Side’de hem de Perge’de ele ge-çen olağanüstü güzellikteki heykeltıraşlık eserleri ve kopyalar sayesinde, daha eski eserler hakkında da zengin sonuçlar elde edilmesine ve sonuçların değerlendiril-mesinde büyük rol oynamıştır. Sistemli kazıların ve onların nitelikli yayınlarının; arkeoloji ve bilim camiasında büyük yankı-ları sonucunda 1954 yılında İstanbul Üni-versitesi Antalya’da Arkeoloji Araştırmaları Merkezi’ni kurmuştur ve Arif Müfid Mansel bu merkezin ilk müdürü olmuştur. Böylece Side ve Perge’deki kazıları destekleyecek, Pamphylia bölgesinin arkeolojik araştırma-larını düzenleyecek ve sonuçlarının ortaya çıkmasına yardım edecektir.

Side ve Perge kazıları Arif Müfid Mansel’in emekleri sayesinde Türkiye’de yapılan arkeolojik çalışmaların önde gelenlerinden biri olmuştur. Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel 19 Ocak 1975 tarihinde vefat et-miştir.Arif Müfid Mansel’in eserleri arasında Stockwerkbau der Griechen und Römer (Yunan ve Romalılarda Çok Katlı Yapılar) (1932), İran’ın Tarih ve Arkeolojisi (1932), Mısır ve Ege Tarihi Notları (1938), Trakya’nın Kültür ve Tarihi (1938), Eski Doğu ve Ege Tarihinin Anahatları (1945), Ege ve Yunan Tarihi (1947), Perge’de Kazı ve Araştırmalar (A. Akarca ile 1949), Die Ruinen von Side (Side Harabeleri) 1963, Side 1947-966 Yılları Kazıları ve Araştırma-larının Sonuçları (1975) ve birçok makale gösterilebilir. Arkeoloji bilimine ve İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji kürsüsüne yapmış olduğu hizmet ve katkılarından ötürü, İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji öğrencileri olarak teşekkür ediyor, Ord. Prof. Dr. Arif Müfid MANSEL’i minnetle anıyoruz. Özge Sıla İnci

Page 11: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

HISTORIA

Kürsü Tarihi

Klasik arkeoloji öğretiminin ve sistemli arkeoloji araştırmalarının bir öncüsü olarak kurulan İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı, sayıları gide-rek artan benzerleri arasında deneyimliliği ile bugün de en ön plandadır. Kurulduğu günden bu yana bir ekol haline gelmiştir. Bölümümüzün kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel, doktorasını alıp 1935 yılında Almanya’dan Türkiye’ye dönerek İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Es-kiçağ Tarihi Kürsüsü’nde ders vermeye baş-lamıştır. İstanbul Üniversitesi, 1936 yılında kendisini İlk Çağ Tarihi Doçentliğine tayin etmiştir. Aynı zamanda Klasik Arkeoloji ala-nında ilk kazı başkanı olan Mansel, Edebi-yat Fakültesine bağlı olarak Klasik Arkeoloji kürsüsünün kurulmasını sağlamıştır. Kısa bir süre sonra kurmuş olduğu Klasik Arkeoloji Kürsü’sünde Arkeoloji dersleri vermekle görevine devam etmiştir. Ömrünü Klasik Arkeoloji Kürsüsüne adayan Arif Müfid Mansel, vefat edene dek ders vermeye devam etmiştir. Kurmuş olduğu bu kürsüyü yetiştirmiş olduğu öğrencilerine emanet etmiştir.

Klasik Arkeoloji Kürsüsü’nün kuruluşu sıra-sında Hocası Arif Müfid Mansel’in asistanı olan Jale İnan’ın da kürsü kuruluşunda büyük emeği olmuştur. 1934’te arkeoloji eğitimi için Berlin’e gitmiştir ve 1943 yı-lında “Kunstgeschichtliche Untersuchung der Opferhandlung auf römischen Münzen (Roma Sikkeleri Üzerinde Kurban Merasi-minin Sanat Tarihi Açısından İncelenmesi) konulu teziyle doktorasını tamamlamıştır. Antik heykeltıraşlık sanatı üzerine önemli eserler ve dersler vermiştir. Jale İnan da hocası Arif Müfid Mansel ile beraber ömrü-nü Klasik Arkeoloji Kürsüsü’ne adamıştır.

Hocası Arif Müfid Mansel ile Ionia, Pam-phylia, Kilikia, Pisidia, Pontus Gezilerine; Side ve Perge Kazılarılarına katılan Aşkıdil Akarca 1942’de İstanbul Üniversitesi Arke-oloji Bölümü’nü başarıyla bitirmiştir. 1953 yılında doktorasını tamamlamış, 1958 yılın-da doçent olmuştur.Attika Keramiği, İtalya’da Yunan Arkeolojisi, Ege Arkeolojisi,Genel Yunan Arkeolojisi, Bilimsel Çalışma Yöntemleri derslerini Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı’nda kendisi tarafından verilmiştir. 1973 yılında Arkeo-loji Kürsüsü’nde Üniversite Profesörlüğüne atanmış, 1976 yılında Profesörlük kadrosu-na geçmiştir. 1 Kasım 1982 tarihinde emekliğe ayrılmıştır.

1958-1967 yılları arasında Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel başkanlığındaki Side ve Perge kazılarına katılan Prof. Dr. Somay Onurkan 1960 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden mezun olmuştur.

Page 12: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

1965’te Edebiyat Fakültesi, Klâsik Arkeoloji Kürsüsü’ne asistan olmuştur. 1967 yılında doktorasını almış, 1973 yılında aynı kürsüde doçent, 1982 yılında da profesör olmuştur. Klâsik Arkeoloji Ana Bilim Dalı başkanlığını kısa süreli olarak yürütmüştür. 1993 yılında kendi isteğiyle emekli olmuştur. Aynı za-manda Prof. Dr. Jale İnan’ın önerisiyle Dr. E. Rosenbaum çalışma gurubuyla beraber “Dağlık Kilikya Antik Kentleri ve Eski Ana-mur” araştırmalarında görev almıştır.

Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu 1960 – 1965 yıllarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji bölümünde eğitim görmüştür. 1970 yılında asistan, 1983’te doçent olarak görev yapmaya başlamıştır ve aynı yıl Arif Müfid Mansel’in açtığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül-tesi Antalya Bölgesi Arkeoloji Araştırma-ları Merkezi Müdürlüğünü de yapmıştır. 1985’te Klasik Arkeoloji kürsüsü adına büyük önem taşıyan T.C. Kültür Bakanlığı Perge Kazısı’na Kazı Başkanı olmuştur. 1989’da Profesör olarak görev yapmaya başlamıştır. 1993 yılında Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı olmuştur. 2000 – 2002 yıllarında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölüm Başkanı olmuştur. 2002 yılında Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü birbirin-den ayrılmıştır. 2002 yılında aynı fakültede yeni ayrılan Arkeoloji Bölümü’nün Başkanlı-ğını Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu yapmıştır.

Prof. Dr. Elif Tül Tulunay, 1967-1972 yılların-da İstanbul Üniversitesi Prehistorya ve Ar-keoloji Bölümü’nde Klâsik Arkeoloji Lisans eğitimi almıştır. Edebiyat Fakültesi Arkeolo-ji Kürsüsü’ne 1981 yılında Asistan olmuştur. 1982 yılında Klasik Arkeoloji disiplininin yanına eklenmiş olan ve Tarihöncesini ele alan Prehistorya disiplini birbirinden ayrıla-rak, Klasik Arkeoloji Kürsüsü, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü içinde ayrı bir ana bilim dalı olarak yerini almıştır. Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı’na 1982 yılında Yardımcı Doçent, 1992’de Doçent ve 1997’de Profesör olarak atanmıştır. 2015 yılından emekliliğine kadar Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Başkanı görevini üstlen-miştir. 1972’de Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel’in başkanı olduğu Perge ve 1973’te Prof. Dr. Jale İnan başkanlığındaki Seleukeia am Melas / Lyrbe kazılarına katılmıştır. 2004 ve 2005 yıllarında Nif Dağı’nda gerçekleştirdiği arkeolojik Yüzey Araştırmaları, 2006 yılından itibaren “İzmir İli Nif Dağı Kazısı” adıyla bilimsel bir kazı projesine dönüşmüştür.

Klasik Arkeoloji kürsüsünün Ana Bilim Dalı Başkanı olan Prof. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe, 1997 yılında Klasik Arkeoloji bölümünden mezun olmuştur. 1997 yılında Yüksek Lisansını ‘’Antik Çağda Aydınlatma Araçları ve Perge Pişmiş Toprak Kandiller’ teziyle, 2003 yılında Doktorasını ‘’Karaçallı Nekropolü’ teziyle tamamlamıştır. 2010 yılında Doçent, 2017 yılında ise Profesör unvanını almıştır. 13.03.2017 tarihinden itibaren Ana Bilim Dalı başkanlığı yapmak-tadır.Prof. Dr. Şebnem Sedef Çokay Kepçe, 2005 yılından itibaren keramik, heykel, müzecilik gibi bir çok ders vermektedir.

Doç.Dr. Aşkım Özdizbay 1997 yılında bölümden mezun olmuş, 2001 yılında ‘’Perge Batı Nekropolisi M2 Mezar yapısı’’ adlı teziyle yüksek lisansını bitirmiştir.

Page 13: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

1998-2011 yılları arası araştırma görevlisi olarak, 2011-2018 yılları arası yardımcı do-çent doktor olarak, 2018 yılından bu yana doçent doktor olarak görev yapmıştır. 2011 yılından beri Eski Yunanca ve mimarlık dersleri öncelikli olmak üzere bir çok ders vermektedir.

1997 yılında Klasik Arkeoloji bölümünden mezun olan Doç. Dr. Müjde Peker 2001 yılında yüksek lisansını, 2007 yılında ‘’Pamphylia ve Kilikia’ da Severuslar Dönemi Mimari Bezemesi’’ adlı teziyle doktorasını tamamlamıştır. 2000-2013 yılları arasında araştırma görevlisi olarak görev yapmıştır. 2013 yılında yardımcı doçent, 2018 yılında ise doçent doktor ünvanını almıştır. 2013 yılından beri ağırlıklı olarak mimari ve heykeltıraşlık olmak üzere Klasik Arkeoloji bölümünde birçok ders vermektedir.

Dr. Özgür Turak, 2003 yılında bölümden mezun olmuştur. 2005 yılında Yüksek Li-sansını, 2011 yılında ‘’Roma Dönemi Pamphylia Lahitleri ve Atölye So-runu’’ tezi ile doktorasını bitirmiştir.2013 yılında yardımcı doçent doktor ünvanını almıştır. 2013 yılından beri heykeltıraşlık ve mitoloji dersleri öncelikli olmak üzere bir çok ders vermektedir.

Kürsümüzün araştırma görevlilerinden biri olan İpek Dağlı Dinçer, 2008 yılında Klasik Arkeoloji bölümünden mezun olmuştur. 2011 yılında yüksek lisansını bitirmiştir ve 2012 yılından itibaren Koç Üniversitesi’nde doktora yapmaktadır. 2013 yılı itibariyle Klasik Arkeoloji Bölümü’ne Araştırma Görevlisi olarak atanmış ve görevine devam etmektedir.

Bir diğer araştırma görevlisi olan Fatma Nihal Köseoğlu, 2013 yılında bölümden mezun olmuştur. Yüksek Lisansını Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde tamamlamıştır. 2015 yılından beri Klasik Arkeoloji Kürsüsünde araştırma görevlisi olarak görevine devam etmektedir. Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel’le başlayan İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji disiplini, seneler boyu gelişerek bir ekol haline gelmiştir. Klasik Arkeoloji Kürsüsünde emeği geçen rahmetli hocalarımızı minnetle anıyor, emekli olan ve görevine devam eden tüm hocalarımıza emekleri adına teşekkür ediyoruz. Özde Aydemir

Page 14: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

DIALOGOIAlman Arkeoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Felix Pirson

Bu röportajı bizimle yaptığınız için teşekkür ederiz Prof. Pirson. Önce kısa bir soruyla başlayalım isterseniz; Felix Pirson kimdir?

Ben Almanya’dan geliyorum. Klasik arke-oloğum. Bonn Üniversitesi ve Cambridge Üniversitesi’nden mezun oldum. Doktora-mı Munich Üniversitesi’nde, ne Anadolu ne de Türkiye ile alakalı olmayan bir konu üzerine yaptım. Pompeii, Herculaneum gibi Vezüv ve çevresi şehirlerdeki kiralık evler üzerineydi. Aslen mimarlık tarihi hakkındaydı fakat aynı zamanda sosyal ve ekonomik tarihi de kapsamaktaydı. Öğrenciliğimde Almanya’da birkaç farklı kazıda çalıştım. 91 senesinde Wolfgang Radt’ın yürüttüğü Pergamon kazısına başvurdum. Başta herhangi bir cevap alamadım. Bu biraz canımı sıktı. Tekrar başvurmaya karar verdim ve yine bir cevap alamadım. Ardından bir arkadaşımla yazın Türkiye’ye geldik. İstanbul’a ilk gelişimdi. Gezi, Bonn Üniversitesi’nin tertip ettiği bir geziydi ve dolayısıyla Pergamon’da gezi listesinde baş sıradaydı. Kaldığımız otelde bir telefon aldım; kazı başkanının benimle görüşmek istediğini söyleyen bir telefon.Fazlasıyla heyecanlanarak yanına gittim.

Oturduk, biraz konuştuk ve 91 ile 93 sene-leri arasında Pergamon kazısına katıldım. Yıllar içinde arkeolojideki yolum başka bir yöne saptı; bahsettiğim Vezüv evleri ancak Pergamon ekibiyle hiçbir zaman irtibatı koparmadık. Kazı çok hoşuma gitmişti aynı zamanda Türkiye de. Bu yüzden en az iki yılda bir, iki üç haftalığına Türkiye’ye gel-dim. Kariyerim Liepzig Üniversitesi’nde asistan hocalık yaparak devam etti. Prof. Radt emekliye ayrılınca yeni bir kazı başkanı aranmaya başlanıldı. Pergamon’da ve Pompeii’de post-doktora kazı projesin-de edindiğim tecrübeler vardı ve DAI beni seçti, ki bu benim için mükemmeldi. Bilgi-lerim Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı’na gönderildi ve onaylandı böylelikle 2006’da kazı başkanı oldum.

Arkeoloji yolculuğunuz nasıl başladı? Bu tutkunun bir başlangıç hikayesi var mı?

Gayet erken yaşta başladı diyebilirim ki bu kötü bir şey değil ama gurur duyulacak bir şey de değil çünkü; evet, arkeoloji bir tutku olabilir fakat aynı zamanda bir mes-lektir de. Aynı zamanda arkeolog olmak için çocukken başlamak zorunlu değildir. Benim ilgim annem sayesinde başladı. Kendisinin arkeolojiye ve sanata büyük ilgisi vardı. 70’lerde beni müzelerdeki kurslara götürürdü. Orada arkeolojiye olan hayranlığım arttı. . On, on bir yaşlarımda yatılı okula gittim. Orada Mısır’a bir okul gezisi düzenlendi. On öğrenci, iki öğret-men ve bir çift veliyle daha 12 yaşındayken geziye katıldım. Tabii şimdi düşününce o yaşta o kadar öğrenciyle böyle bir gezi günümüzde çok zor.

Page 15: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

12 yaşında bir kızım var bana sorsa ‘’Gide-bilir miyim?’’ diye, hayır derdim. Mısır’a ziyaretimiz sırasında tutku olarak nitelen-direbileceğim bir şey uyandı. Almanya’ya dönüşümde arkeolojiye olan merakım arttı ama orada piramit olmadığı için daha ye-rel bir yol izledim. Büyüdüğüm bölgenin Roma geçmişi kuvvetliydi. Bir şekilde ar-keoloji okumaya karar verdim ve bir süre tarih öncesi mi yoksa Almanya ve Orta Avrupa üzerine mi çalışacağıma dair dü-şündüm. Sonunda tamamıyla farklı bir şey istediğime karar verdim. Lisede aldığım La-tince ve Antik Yunanca dersleri sayesinde antik dünya ile bir bağım vardı, bu yüzden Klasik Arkeoloji okumak benim için bariz bir seçenek haline geldi. Bu arada tutku-nun arkeolojideki öneminin tekrar üstüne basmak istiyorum ki tutku mesleğin önüne geçmemeli. DAI’deki kariyeriniz nasıl başladı?

Bildiğiniz üzere DAI büyük bir kurum. Merkezi Berlin’de yer alıyor; Roma, Atina, İstanbul, Kahire ve birçok farklı şehirde şubeleri bulunuyor. Yani eğer arkeolojiyle yakından uzaktan bir alakanız varsa DAI ile temas halinde olmanız çok mantıklı çünkü projeleri dahilinde olan bir sürü yabancı kazıya sahip. Ben öğrenciyken ilk olarak Tunus’a, o zamanın başarılı bir kazısına gitmek istemiştim. Sonrasında Roma’da dil kursuna gittiğimde DAI Roma’ya gidip orada çalışma imkânım olup olmadığını sormuştum. Son derece arkadaş canlısıydı-lar ama iş sömestra denk geliyordu. Perga-mon’da çalışmaya başladığımda öğrenciy-dim ve iyi bir intiba bırakmıştım. Wolfgang Radt çok zeki biriydi; sadece arkeoloji konusunda değil kazıyı yönetmek konu-sunda da. Emekli olduğunda yerine yeni biri aranıyordu ve ben başvurdum. DAI’e yardımcı kazı başkanı pozisyonuna başvur-duğunuzda herhangi bir mülakat olmuyor, daha çok bir üniversite hocalığındaki gibi

isminiz bilimsel kurul tarafından öneriliyor ve adaylardan bir seçim yapılıyor. Önce bir sene kazı başkan yardımcılığı yaptım, başkanın emekli olmasıyla kendimi kurula sundum ve 2006 yılından beri buradayım.

Olduğunuz yerden memnun musunuz?

Evet tabii ki. Yani sevmeseydim ya da mutlu olmasaydım pekala Almanya’da bir hocalık işine de başvurabilirdim. Ben son derece şanslı bir jenerasyonun parçasıyım. Ben doğru yaştayken, üniversite hocaların-da büyük bir jenerasyon değişikliği yaşandı. Benim dönemim olan insanların birçok fırsatı oldu ve arkadaşlarımın çoğu iyi yerlerde iş buldular ki bu bir arkeolog için bir ayrıcalıktır. Şu an doktora veya doçent-lik yapanlar sonrasında iş bulmakta zorla-nıyorlar. Buradaki işime başladıktan iki üç yıl sonra, bu kadar yeter deyip Almanya’ya geri dönebilirdim ama asla yapmadım çünkü bulunduğum pozisyon iyi ve zorlayı-cı. Enstitü muazzam, araştırma bütçem iyi fakat aynı zamanda ailemle Türkiye’de ya-şamayı seviyorum. Bazen tabii ki de stresli bir hal alabiliyor ama birden çok pozitif yönü var.

Bize biraz daha DAI ’nin devam eden ve gelecek projelerinden bahsedebilir misi-niz?

DAI gibi devlet enstitüleri kendilerini de-vamlı geliştirmek zorundadırlar. Tabi bazı bürokratik sınırlar var; hem Alman hem Türk hükümeti tarafından konulan ancak biz bir araştırma enstitüsüyüz ve araştır-ma programımızda yaptıklarımız bizi en iyi tanımlar. Türkiye gibi sürekli değişim halinde olan bir ülkede çalışmak zorlayıcı. Kendimizi sürekli yeniden tanımlamamız gerekiyor. Türkiye’deki yabancı arkeoloji-nin tarihi çok geriye dayanıyor ve maalesef her zaman sorunsuz değil. Elbette sürekli ne katabileceğimizi konuşuyoruz.

Page 16: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Öncüllerimden biri: Kurt Bİttel İstanbul Üniversitesi Prehistorya kürsüsünün kuru-cusuydu. Şimdiyse DAI, Türkiye’deki tam gelişmiş bir arkeoloji topluluğunun parçası olmaktan gurur duyuyor. Projeler dışında biz işimizi üç başlığa ayırıp, geliştiriyoruz. İlki kültürel arşiv. Bildiğiniz üzere burada büyük bir kütüphanemiz var; sadece ar-keolojik buluntuların olmadığı fakat aynı zamanda İstanbul’un tarihinin de olduğu geniş bir fotoğraf arşivimiz var. Sonra Ada arşivlerimiz var içinde Alman ve Türk akademisyenlerin koleksiyonları yer alıyor. Belki de aralarındaki en göze çarpan isim Ekrem Akurgal’ın kütüphanesi ve koleksiyo-nudur. Yapmak istediğimiz bunu açmak ve herkesin ulaşabileceği bir hale getirmek, üniversite ayırt etmeksizin. Bir diğer başlık ise akademik iletişim. Bunun içinde semi-nerler, konuşmalar, konferanslar, atölyeler ve akademik iletişim ağı yer alıyor. Aka-demik iletişim ağı her sene gerçekleşen bir grup seminerden oluşuyor. Bu seneki konumuz Anadolu’da yemek üzerine, ge-çen sene ise doğa üzerineydi. Katılımcılar Türk ve yabancı akademisyenlerden, bizim çalışanlarımızdan, farklı disiplinlerden ve özellikle farklı dönemler üzerine çalışan kişilerden oluşuyor. Disiplinler arası ve tüm tarihe yayılan bir ekip toplamaya özen gösteriyoruz. Şu anki Anadolu’da yemek ağımızda Göbekli Tepe’de çalışan, Alman Orient Enstitüsü’nde Osmanlı’da yemeği araştıran arkadaşlarımız var. Özellikle onla-rı çağırıyoruz ki Anadolu’da yemeğin belli yönlerini uzun zaman periyodlarında anla-yabilelim. Akademik iletişimin bir diğer yü-züyse ana sayfamızın, Facebook sayfamızın olduğu sosyal kısmı. Bunlar akademisyen-lere uluslararası bir düzeyde yeni formatlar sağlamak için kullanılan araçlardır. Son ola-rak üçüncü başlık ise projelerimizdir. Tabii çoğunlukla kazılarımız burada öne çıkıyor: Göbeklitepe, Pergamon, Hattuşa gibi ama koruma ve kültürel miras konularında sayı-ca artan projelerimiz var.

Bu tür projeler eskiden beri işimiz arasında yer almaktaydı ama bu son yıllarda ayrı bir öneme sahip oldu. Fikrimiz açıkçası Türk arkeologları daha çok aramıza katmak. Ben 2006’da görevime başladığımda, tabii ki de Türk çalışanlarımız vardı ama ya tekni-ker ya kütüphaneci ya da sekreterlik gibi görevlerdelerdi. Şimdiyse üç Türk mes-lektaşımız burada doktoralarına çalışıyor-lar ve aynı zamanda mimar ve arkeolog olarak çalışıyorlar. Deniz Sönmez örneğin kendisi Göbekli Tepe’de çalışmakta. Türk akademisyenleri aramıza katmaya çalı-şıyoruz, bu bir başlangıç. Aynı zamanda Suriyeli bir çalışanımız da var. Kendileri Suriye’den gelen diğer akademisyenlerle ilgili bir proje üzerinde çalışıyor. Sadece projelerimizde değil, çalışanlarımızda da biz uluslararası olmaya çalışıyoruz. Aynı-sı kazılar için de geçerli. Bildiğiniz üzere Turizm ve Kültür Bakanlığı’ndan yabancı kazılara Türkler ’in de katılmasına dair bir baskı var. Bu bizim yıllardır uyguladığımız bir yöntem, bize normal geliyor çünkü her-hangi bir ülkede o ülkenin halkını dışarıda bırakarak arkeoloji yapmak mümkün değil. Hele Türkiye gibi gelişmiş bir arkeolojiye sahip bir ülkede bundan yararlanmamak büyük aptallıktır. Eğer Pergamon-Bergama örneğine bakarsanız kazının modern şehre birçok açıdan entegre olduğunu görür-sünüz. Bu yüzden yerel halkla iyi ilişkiler içinde olmaya çalışıyoruz çünkü arkeolo-jiden ve arkeologlardan nefret ederlerse bunun kimseye yararı dokunmaz. Öyleyse nasıl bir diyalog halinde olabiliriz? Şu anda üzerinde yoğunlaştığımız birkaç projemiz var. Örneğin Kale Mahallesi, Rum Evleri ile meşhur şehrin tarihi bir bölgesinde soylu-laştırma denen bir olay yaşanıyor. İzmir ve İstanbul gibi varlıklı şehirlerden insanlar ge-lip bu evleri satın alıyorlar. Bir diğer tarafta ekonomisi çok güçlü olmayan Bergama var. Yerli halk bu yapıların bakım ve onarım fiyatlarına yetişemiyor. Hal böyle olunca mahallenin en büyük gelir kaynağı olan

Page 17: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

turizm de yaralanmış oluyor. Bu tarz tarihi evlere sahip kişileri yerel usta ve taşçıla-rımızla bir araya getirdik ve ustalarımızda onlara evdeki bazı onarımları nasıl ken-dilerinin yapabileceklerini gösterdiler. Bu şekilde, kültürel mirasın önemine ışık tutmak ve bir farkındalık yaratmak istedik çünkü kültürel miras temel olarak arkeoloji olmasa da arkeolojinin katkıda bulunabile-ceği bir konu.

Bergama halkının kazıya karşı tutumu nasıl?

Karışık. Elbette kazıyla ilgilenen çok sayıda kişi var, bilgi verdiğimizde meraklılar. Se-miner ve konuşmalar yapıldığında katılım çok oluyor. Kazı Başkan Yardımcısı Gülan Ateş, okul öğretmenlerine ders program-ları hazırlıyor. Tabii arkeologlara ve yaban-cı arkeologlara karşı bazı önyargılar var. Bundan tabii memnun değilim; aşmak için uğraştığımız bir engel. Bir de Zeus Altarı konusu var. Konuyu anlıyorum ama çok uzun zaman önceydi ve gerekli izinler alınmıştı. Yine de Bergama halkının altarı tekrar Pergamon’da görmek istemesini anlıyorum.Herkes tek bir ağızdan müthiş demiyor, karışık cevaplar alıyoruz ve bu gayet normal. Önemli olan bunun farkında olmamız ve üstesinden gelmemiz.

-Kazı projeniz nasıl gidiyor?

Çok memnunum ama bahsettiğimiz sadece kazı değil. Kazı bir ayağı sadece. Ben kazı-da acele etmemeye çalışırım çünkü geniş bir alanı hızla boşaltırsanız, çok muhafa-za sorunuyla karşılaşırsınız. Bildiğiniz gibi Pergamon 2014’de UNESCO Dünya Mirası listesine girdi. O yüzden kazdığımız ve bı-raktığımız arkeolojik rezervleri iyi seçmeye çalışıyoruz. 2005 yılında başladığımız bir araştırma projemizi geçen sene bitirdik. Hellenistik şehirlerde drenaj yolları ve çev-resiyle ilişkisiydi. Şimdi yeni bir projemiz

var: Pergamon mikrobölgesinin Hellenistik Dönemi ve Roma İmparatorluk Dönemi süresince dönüşümü. Pergamon’da ve etra-fında insan ve çevre ilişkileri araştırılacak. Hem kazı hem de yüzey araştırmalarıyla yapılacak. Alman Araştırma Vakfı’ndan iyi bir bütçe aldık ve birçok Türk meslekta-şımızla birlikte çok iyi bir uluslararası bir takım oluşturduk. Dört gözle bekliyorum.

Peki Pergamon size neler öğretti? Hem akademik olarak hem hayat açısından?

Çok iyi bir soru. Arkeolog olarak çok hem de çok şey öğrendim; özellikle mimari, şehir kültürü ve topoğrafya konusunda. Aynı zamanda Pergamon gibi bir şehir yer-leşiminin gelişiminin ne kadar çevresindeki hem şehir hem kırsal yerleşimlerinin gelişi-miyle birbirine bağlı olduğunu gördüm. Bu bağlılık, karşılıklı dayanışma buraya gele-meden önce farkında olmadığım bir şeydi. Öncesinde şehri başlı başına bir organizma olarak görüyordum; çevresiyle fazla ilişkisi olmayan. Bana kazandırdığı yeni bakış açısı-nın önemi büyük. Genel olarak ise birçok farklı seviyede bürokrasiyle uğraşmayı, büyük uluslararası bir takım ile çalışmayı ama aynı zamanda yerel halkla çalışmayı öğretti. Çok ilginç bir deneyim, okulda öğrenebileceğin bir şey değil ve biraz stresli ama insanı ruhen zenginleştiren bir yanı da var. Ben her zaman kazıda olmak zorunda olan birisi değilim; başka akade-mik işlerim de var ama ufkunu genişletmek isteyen herkese, kazıya katılmalarını veya kazı başkanı olmalarını öneririm.

DAI ve İstanbul Üniversitesi’nin uzun yıllar-dan beri süregelen işbirliği herkes için çok değerli. Bize biraz da bu dostluktan bahse-der misiniz?

Evet birçok farklı açıdan uzun süren bir işbirliği bu. Örneğin; İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeolojinin öne çıkan hocalarından

Page 18: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Daichi Cem SuekadoKaan Ceran

Nisan KaynarSena Nur Oyuktaş

Sevgili Felix Pirson’a bizimle röportaj yapmayı kabul ettiği ve bizleri ağırladığı için çok teşekkür ederiz.

Arif Müfid Mansel, İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra Almanya ve Türkiye’nin düşman olmasıyla kütüphanemizin vasisi olmuştur. Değişen politik ilişkiler yüzünden tüm vatandaşlar memleketlerine dönmek zorunda kalmış ve enstitü kapanmıştı. Dö-nemin enstitü yöneticileri, İstanbul Üniver-sitesi’ndeki meslektaşlarıyla konuşmuşlardır ve Mansel de “Tabii kütüphaneyi bana emanet edebilirsiniz” demiştir. 1950’lerde yeniden açıldığında her şeyi bıraktıkları yerlerde bulmuşlar. Önceden bahsettiğim Kurt Bittel’in İstanbul Üniversitesi Prehis-torya Bölümü’nde oynadığı önemli rolünü de unutmamak gerek. Ben klasik arkeo-loğum ama öncüllerim prehistoryacılardı. Adolf Hoffman ve Wolf Koenigs üniversi-tede, Haluk Abbasoğlu döneminde hocalık yaptılar. Haluk Bey’in kendisi de bir klasik arkeolog olduğu için yabancı bir kurumdan klasik arkeolog getirmesi zor olacakmış; bu yüzden mimari derslerine girmelerine karar verilmiş. Ben de bir süre boyunca İTÜ’de hocalık yaptım. DAI ve İstanbul Üniversitesi arasındaki bağ hem akademik hem kişisel bir seviyede var olmakta. Siz buraya gelip kütüphanemizi kullanıyorsu-nuz, sizin hocanız Sedef Hanım akademik ağımızın bir parçası ve bu başarılı bir şekil-de devam ediyor. Bu bağ daha da güçlen-dirilemez mi? Tabii ki de yapılabilir. Mesela Klasik Arkeolojiden biri bizim projelerimiz-de çalışmak isterse veya bizim çalışanla-rımızdan biri üniversitenin projelerinden birinde yer almak isterse çok güzel olur. İş birlikleri çok önemli evet ama sebebi bir-likte çalışmak zorunda olmamız olmamalı, sebebi belli bir akademik ilgi ve öğrenme isteği olmalı. Tabi bu sırada bürokrasiyi de göz ardı edemeyiz. Bunun dışında kazıları-mızda bir çok Türk öğrencilerimiz var ama İstanbul Üniversitesi’nden bildiğim kadarıy-la yok. Sizin üniversitenizden Klasik Arkeo-loji okuyan bir meslektaşımız var kütüpha-nede. Yanlış hatırlamıyorsam stajla başladı. Eğer Alman Arkeoloji Enstitüsü hakkında

daha çok şey öğrenmek istiyorsanız, lütfen çekinmeden buyurun. Konsolosluk güven-likten dolayı çok davetkar gözükmese de biz açığız. Son olarak enstitünün öğrencilere sundu-ğu fırsatlardan bahsedebilir misiniz?

Dediğim gibi öğrenciler için belli bir programımız mevcut değil ama size sun-duğumuz en büyük fırsat kütüphanemiz, arşivimiz. Aynı zamanda derslerimiz; evet, çoğunluğu Almanca ve geri kalanı İngilizce ama bazılarınızın temel Ingilizce ve Almancası var o yüzden gitmenizi öne-ririm. Denilen her şeyi anlamasanız dahi iyi bir alıştırma olur. Eğer biri Almanya’da eğitim almak isterse, bu konuda bilgi ver-mekten de memnun kalırız.

Page 19: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

DIALOGOI

Kültürel Miras Yönetimi ve Çevresel Arke-oloji dersleri... Her iki ders de çok disiplinli bir içeriğe sahipti. Mihriban Özbaşaran’ın Kuramsal Arkeoloji dersinden de bizi kuramsal bakış açısını kullanmaya yönlen-dirdiği için etkilenmiştim.

İstanbul Üniversitesi size ne kazandırdı? Başka bir üniversiteden mezun olsaydınız bir fark olur muydu?

Muhakkak olurdu. İstanbul Üniversitesi oldukça eski ve köklü bir kurum. İşleyişi pek çok üniversiteye göre daha bürokratik olabilir ama bazı konularda da eski, köklü olmasının avantajları var. Örneğin; Prehis-torya Laboratuarı gibi bir laboratuarı var. Ülkenin herhangi bir yerindeki başka bir Arkeoloji Bölümünde karşılaşabileceğimiz bir laboratuar, bir veri deposu değil. Orası dolayısıyla benim lisans sürecim Klasik Arkeoloji eğitimi ağırlıklı olduğu halde, içe-risinde epey vakit geçirdiğim ve bir şeyler öğrenmeye çalıştığım bir alandı. İstanbul Üniversitesi’nde Arkeoloji okumanın diğer farkı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi içerisindeki diğer bölümler olma-lı; Sanat Tarihi, Eski Yunan Dili ve Edebi-yatı, Latin Dili ve Edebiyatı, Hititoloji gibi doğrudan alanla ilişkili bölümler var. Hatta eğer siz bu bilgileri bir araya getirmeyi ba-şarabiliyorsanız, Sosyoloji’den, Felsefe’den, Coğrafya’dan diğer bölümlerden de besle-nerek Arkeoloji eğitiminizi kendi hedefleri-niz doğrultusunda özgünleştirebilirsiniz.Üniversitesi kadar, şehir de bir avantaj. İstanbul’un Arkeoloji eğitiminde bir avantaj olduğunu düşünüyorum ben her zaman.

Yiğit Ozar*

İstanbul Üniversitesi’nden mezunsunuz. Eğitiminiz süresince rol-model aldığınız bir öğretim görevlisi, hocanız var mı?

Çoğu öğretim görevlisinin kendi çalışma alanları ve eğitim ve karakterlerine göre örnek alınabilecek yönleri olabilir ama açıkçası baştan sona tamamen herhangi bir kişiyi rol-model almak gibi bir alışkanlığım yok.

Peki sizi etkileyen bir hocamız oldu mu?

Tabi ki. Üniversiteye başladığımda üç ana bilim dalı ortak program uyguluyordu. Bu yüzden hemen hemen hepsinin dersine girmişimdir, bu soruyu da ders deneyimleri ile yanıtlamaya çalışayım. Haluk Abbasoğ-lu’nun derslerinde hitabı, konu anlatımı hatırlıyorum da çoğumuz için çok etkile-yiciydi. Haluk Hoca da özellikle seminer derslerinde bize bu yönde tavsiyeler ve-rirdi. Mehmet Özdoğan’ın derslerinden de etkilenirdik.

Page 20: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Bunu tabi diğer şehirlerde yaşayanlar, oku-yanlar için olumsuzluk anlamında söylemi-yorum ama İstanbul gibi kentlerin sakinleri-nin, kent içindeki mekansal deneyimleri ile kendi kendine öğrenenebilecekleri ya da farkına varabilecekleri detaylar var. Nedir bu? Sonuçta çok katmanlı bir kent. Eğer gözünüz, aklınız bu yönde bakıyorsa çevre-sine, bu kentin içerisinde dolaşırken orada kentin geçirdiği evrimleri, değişiklikleri algılamaya çalışabilirsiniz. Binalara bakar-ken bir şeyler öğrenmeye çalışabilirsiniz. En basitinden 1.sınıfta Ion, Dor, Korinth gibi temel mimari düzenlerle ilk karşılaştığımız-da; İstiklal Caddesi’ne çıkarsanız -tabi ki bunlar Neo-Klasik binalar ama- daha farklı gözle bakmaya başlıyorsunuz. Bir süre sonra eski bir bina olmasa bile, sıradan bir mekanda otururken bile bir egzersiz gibi o mekanın içerisindeki değişiklikleri, meka-nın içerisindeki izleri -bu balkon sonradan kapatılmış, bu duvar sonradan örülmüş, bu-raya bir kapı açılmış gibi- bunları okumaya başlıyorsunuz. Bir de İstanbul gibi eski bir kentin sokaklarında dolaşırken bu egzer-sizleri yaptığınız zaman, kent size başka bir şey öğretiyor; hem toprağın altındaki çok katmanlılığı hem de toprağın üzerindeki iz-leri ve sosyal yaşantıyı çakıştırarak bakmayı öğreniyorsunuz. Bu da İstanbul’un arkeoloji eğitimi için avantajı. Ayrıca, üniversite dı-şında önemli arkeoloji kurumlarının İstan-bul’da olmasından da çok yararlanmıştım. Alman Arkeoloji Enstitüsü, İFEA, NIT gibi enstitülerin etkinlikleri kentteki arkeoloji eğitimine önemli bir katkı.

Neden bu mesleği yapmak istediniz?

Ben Bandırma’lıyım. Öncelikle doğup bü-yüdüğüm çevrede aslında uzman olmayan-ların ya da o çevrede yaşamayanlar dışında pek bilinmeyen, önemli arkeolojik alanlar var. Bir tanesi Daskyleion, diğer bir tanesi Kyzikos. Özellikle Kyzikos, ilk başlarda çok ilgimi çekmişti çocukluk yıllarımda.

İlkokuldan itibaren Bandırma’daki Ozan Sanatevi isimli kitabevinde çıraklık yaptım. Yereldeki tarihsel dökümanlar, sözlü tarih bilgilerinin derlendiği bir merkezdi burası. Orada tarih, sosyal bilimlerin diğer alanları ve arkeolojiye olan ilgim arttı ve burada çalışırken Reşit Mazhar Ertüzün ile tanış-tım. Reşit Mazhar Ertüzün 1946-49 arası Erdek’te kaymakamlık yapmış ve o yıllar-da Erdek’e ilk gelişinde, Bandırma-Erdek arasındaki yolun, çok beyaz olması ilgisini çekiyor, şoföre: yol neden bu kadar be-yaz diye soruyor. Şoför de ileride bir alanı göstererek oradaki mermerleri eriterek yaptılar diyor. Gösterdiği yer Kyzikos’un Hadrianus Tapınağı. Uzun yıllar askeriye tarafından taşocağı, kireç ocağı olarak kul-lanılmış. Reşit Bey o dönem kaymakamlık yetkisini ve kendi entelektüel birikimini kullanarak buradaki arkeolojik alanın ko-runması, tanınırlığının artırılması için büyük çaba sarf ediyor. Hatta bu konuda kitaplar yayınlıyor. Tanıştığımızda bir arkeolojik alanın korunması için yaptıklarından çok etkilenmiştim ve böylelikle arkeolog olmaya karar verdim.

Çalıştığınız kazılar ve bu kazılardan tecrü-be ettiklerinizden bahsedebilir misiniz?

İlk olarak Prehistorya Ana Bilim Dalı’nın Niğde’de bir Tepecik - Çiftlik kazısına katıl-mıştım. Orada höyük kazıları hakkında bir miktar deneyim kazandım. Ondan sonraki yıllarda Perge kazısına gittim. Perge kazı-sında Sütunlu Cadde’de çalışıyordum. Kazı süresince akşamlar yaptığımız seminerler-den Klasik Arkeolojinin pek çok farklı ala-nından bilgi edindim. Biz öğrenciydik ama bizim dışımızda yüksek lisans ve doktora-dan kazıyla ilgili tez çalışmalarını yürüten, farklı alanlarda uzmanlaşan arkadaşlarımız vardı ekipte ve onların bize aktardıkları fakültede öğrendiklerimizi zenginleştirdi.

Page 21: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Kazı süresince de Sütunlu Cadde ve çev-resindeki kazı alanlarında çalıştığım için sürekli, özellikle mimari parçaları tanımla-mak, ve plan okumakta deneyim kazandım. Katıldığım son üniversite kazısı Nif (Olym-pos) Dağı Araştırma ve Kazı Projesiydi.

Genç Arkeologlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Üniversitede, eğitimimiz hakkında bize söylenen: biz size temel bilgileri öğretiyo-ruz bunun dışında bilgiye nasıl erişeceğinizi öğretiyoruz. Bu bilgi birikimini arttırmak ve kendi yaklaşımınızı keşfetmek sizin elinizde. Her arkadaşımız bu temel bilgileri alırken bir yandan da bunları başka hangi alanlarda, hangi araçlarla zenginleştirebilir bunu düşünmeli sürekli. Üniversitenin di-ğer bölümlerinden, ilgi kurabileceği alan-ları takip etmek olabilir. Şehrin, İstanbul’un bahsettiğimiz avantajlarından yararlanmak olabilir. Mümkün mertebe öğrencilik döne-mini, Arkeoloji alanını zenginleştirebilecek diğer bilgilere erişmeye çalışarak geçirmek olabilir. Başka alanların bilgiyi üretme ko-nusunda kullandığı yöntemleri de gözlem-lemek gerek bence. Bir de kentin gün-demini, ülkenin gündemini kendi alanları üzerinden okumaya çalışmak gerekir. Bura-da bahsettiğim, arkeolojiyi araçsallaştırmak değil ancak arkeolojinin politikası nedir; gündem içerisinde Türkiye’de ya da dünya-nın herhangi bir yerindeki gelişmelerden arkeoloji nasıl etkileniyor izlemeli, gör-meye çalışmalı. Belki bu gözlemler ileride eleştirel bir ayna vazifesi görüp bilim etiği için perspektif sunar.

Genç yaşta Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı oldunuz? Peki nasıl?

Mezun olduktan sonra bir arkeolog ve bir kent sakini olarak; kent hakkının bir parçası olarak gördüğüm için, İstanbul’un kültürel mirasının korunmasıyla ilgilendim.

Bu amaçla çalışan sivil toplum inisiyatifleri-ne dahil oldum ve Emek Sineması, Allianoi gibi gündemlerimiz vardı... Mimarlar Oda-sı’nda düzenlenen Allianoi etkinliklerinin organizasyonunda görev aldım.Bizim alanımızla oldukça ilişkili kent disiplinleri ile ilişki kurmayı denedim. Bu alanlardan arkadaşlarla bir araya gelip, ortak bir şeyler üretmeye başladık. İMECE: Toplumun Şehircilik Hareketi adıyla, farklı alanlardan arkadaşlarımızla birlikte kente dair yürüttüğümüz tartışmalar içinde arke-olojinin yerini de aradık. Özetle, toplumsal hareketler içerisinde arkeoloji eğitimimi kullanmaya çalışırken, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi’ne de Necmi Karul hoca-mız tarafından davet edildim. Dernekteki çalışmalara destek vermeye başladım. Özellikle, Arkeologlar Derneği’nin diğer meslek örgütleri ve sivil toplum inisiyatifle-ri ile iletişimini kurmak için çalıştım. Sonra-ki dönem genel kurulunda yönetim kurulu başkanlığı önerildi. Ancak tabi ki biz, her zaman Arkeologlar Derneği’nin yönetim kurulu üyeliği, sekreterliği ya da başkanlığı derken burada dikey bir örgütlenme mo-deli uyguladığımız anlamına gelmemeli. Bunlar sadece derneklerle ilgili yasaların, tüzüklerin gerekliliği, formalitelerin yerine getirilmesi için dağıtılan görevler. Biz Arke-ologlar Derneği İstanbul Şubesi’nin işleyi-şinde tüm üyelerin katılımına açık ve yatay bir örgütlenme modeli ile hareket etmeyi amaç ediniyoruz.

Peki Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı olarak görevleriniz neler?

Fiilî görev dağılımını gerçekleştirilecek eylemlere göre yapıyoruz. Örneğin, geç-tiğimiz kasım sonu aralık başında Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası ile ortak yaptığımız Kentsel Arkeoloji Çalıştayı’nın periyodik olarak tekrarlanması ve birinci çalıştayın da bir yayına dönüştürülmesi gibi görevler.

Page 22: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Ancak, yasal yükümlülüklerle ilgili olan görevler resmi görev tanımlarına göre paylaşılmak zorunda tabi; dernek defterle-rini usulüne uygun olarak tutmak, derneğin gelir ve gider hesaplarına ilişkin işlemler yapmak, gelecek döneme ait bütçeyi ha-zırlayıp, Genel Kurul’un onayına sunmak, Genel Kurul kararlarını uygulamak Yönetim Kurulu içinde paylaşılması gereken görev-ler. Şubenin yönetim kurulu başkanı da bu görevlerin gerçekleştirilmesini sağlamakla sorumlu.

Çok ihbar alıyor musunuz?

Bu ihbarlar farklı yollardan geliyor. Sosyal medya hesaplarımızdan, e-posta adresimiz üzerinden gelebiliyor. Sivil toplum inisiya-tifleri, diğer meslek örgütleri ile iletişimi-miz sonucu edindiğimiz bilgiler de oluyor. Aslında bütün bir kenti parsel parsel savun-mak, korumak pek mümkün değil ama bu tip bilgiler aldığımızda kayıtsız kalamıyoruz elbette. İşletilmesi gereken süreci işlet-meye çalışıyoruz. Yapılması gereken işlem neyse onun yapılması için çaba sarf ediyo-ruz. Ancak bunun dışında kentin kültürel mirasının nasıl korunacağına dair politika-lar üretmek için bu konuyu daha kalıcı ve uzun vadede çözebilmek için çalışmamız lazım. Dediğim gibi bu uzun vadeli bir işlerden birisi. Örneğin; Kentsel Arkeoloji Çalıştayı bu kapsamda yaptığımız etkinlik-lerden sadece birisiydi. Bu tip etkinlikler yapmaya devam etmemiz lazım tabi ki.

Zeyrek Çinili Hamam’da çalışıyorsunuz. Biraz bahsedebilir misiniz?

Zeyrek; İstanbul’un UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki tarihi alanları arasında bulunan bir semt. Alanın merkezinde Pantokrator Manastırı’nın sonradan camiye dönüştürül-müş yapısı var ve yapının çevresinde de Osmanlı ahşap konut dokusunun günümü-ze gelebilen örnekleri, sokak ağıyla birlikte

duruyor. Çinili Hamam, bu dokunun içeri-sinde 16.yy’ın ilk yarısına ait bir yapı. Bar-baros Hayrettin Paşa’nın isteği üzerine Mi-mar Sinan tarafından tasarlanmış. Yaklaşık 7-8 senedir burada bir restorasyon projesi sürdürülüyor. Ben de bu restorasyon proje-si kapsamında yürütülen kazılarda, İstanbul Arkeoloji Müzeleri denetimi gereği arkeolog olarak çalışıyorum. Bu çalışmada, hem 16.yy hamam yapısına ait hem de hamam yapısından önceki dönemlere ait izleri belgeliyoruz.

Peki restorasyon projesi sonrasında ne olacak?

Hamam özgün işlevini sürdürecek. Tabi ki burada arkeoloji, bu proje içerisinde çalı-şan disiplinlerden sadece birisi. Proje, müellifi mimar ve mülk sahibi yatırımcı tarafından yönetiliyor. Arkeolojik kazı çalış-maları ise İstanbul Arkeoloji Müzeleri de-netiminde. Bunun dışında bir restorasyon projesi olduğu için birbirinden farklı uz-manlıklar gerektiren farklı çalışma konuları var proje içinde; restoratör-konservatörler, mimarlar, ve mühendisler gibi...

Define Dergisi ve artan definecilik hak-kında düşünceleriniz neler? Definecilerin Arkeologlar ile birlikte çalışması mümkün mü? Mümkün değil tabi ki. Bu teklifi zaman zaman derneğin sosyal medya hesapların-dan ya da dernek ofisine gelerek, kişisel sosyal medya hesaplarımdan yapıyorlar. Sizlerin de başına geliyordur ya da gelecek muhtemelen. Bu her zaman karşılaştığımız bir durum. Definecilik tabi ki Türkiye’de kültürel mirasın -özellikle arkeolojik varlık-ların- tahrip edilmesinde çok etkili olan bir olgu ama şunu da görmek lazım: örneğin; Allianoi gibi bir arkeolojik alanı tamamen ortadan kaldıran bir olgu değil.

Page 23: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Bir kıyaslama yaparsak; kimi kalkınma projeleri ve iktisadi çıkar odaklı tüm özel ya da kamu projeleri definecilikten daha büyük bir risk kültürel miras için; ilk grup-ta saydıklarım çoğunlukla kültürel mirasın bir parçasını tamamen ortadan kaldırıyor, defineciler ise çok vahim bir şekilde tahrip ediyor. Arada böyle bir ölçek farkı var. Ön-celikle bunu görmemiz ve koruma politika-mızda, koruma mücadelemizde buna göre öncelikleri belirlememiz gerekiyor. Tabi ki defineciler de sayıca çok fazla olduğu için irili, ufaklı her biri çok önemli. Buna karşı bir yaklaşım geliştirmemiz lazım. Ana-dolu’nun neresine giderseniz gidin hatta şehirlerde de sürekli defineci hikayelerine maruz kalırsınız; tıpkı avcı hikayeleri gibi abartılarak, dilden dile dolaşır bu hikaye-ler. Kolay yoldan zengin olma hayalleri ve ekonomik durum bu söylencelerin peşinde koşmaya itiyor insanları. Dolayısıyla bu aynı zamanda sosyo-ekonomik bir konu-dur. Tabi ki defineciliğin çok kültürlülüğü yağmalayan bir yönü de var. Özellikle Hrant Dink Vakfı’nın yaptığı envanter ça-lışmalarını gözden geçirirseniz Ermeni ve Rum toplumlarına ait yapılarda altın arayışı sonucu oluşan tahribatın ayrı bir kategori oluşturduğunu görebilirsiniz. Defineciliği önlemek için tabi ki devletin de bu konuyu ciddiye alması, gerekiyor ancak pek öyle görünmüyor, örneğin; 2863 sayılı yasada sit alanları dışında define aranmasına imkan tanıyan, bir düzenleme var. Defineciler yakın zamanda dernekleşti. Dernek hakkın-da Kültür Bakanlığının girişimleri oldu ama Kültür Bakanlığının girişimlerinden önce dernekleri denetleyen İçişleri Bakanlığının ilgili biriminin bu konuyla ilgili bir kaygı-sının olmadığını görüyoruz ki bu dernek kurulabildi. Tabi ki bu da yasal boşluklardan kaynaklanıyor. Yasalarda defineciliğe karşı net bir duruş yok. Bunun sağlanması lazım. Dedektör satışı aynı şekilde.

* -Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi Başkanı-Europa Nostra Türkiye Birimi Genel Sekreteri-Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Üyesi-ICOMOS Türkiye Üyesi-Serbest Arkeolog olarak çalışıyor.-İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yapmakta. (Smyrna Çevresindeki Hellenistik Kaleler)

Yiğit Ozar’a Klasik Arkeoloji Topluluğu ile gerçekleştirdiği röportaj için teşekkür ederiz.

Daichi Cem Suekado Kaan Ceran

Sena Nur Oyuktaş

Süreli yayın, dergi çıkartabilmeleri ki Tür-kiye’de süreli ya da süresiz bütün yayınlar aslında oldukça sıkı denetlenir. Bazı yayın-ların dağıtımı daha matbaadan çıkmadan durdurulur dağıtımı ancak definecilikle ilgili bir dergi 3. ya da 4. sayısını çıkarabiliyor. Tüm bunlar mevcut politikaların definecili-ğe karşı net bir tavır almadığını gösteriyor. Bizim sorularımız bu kadardı. Teşekkür ederiz.

Page 24: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

HODOS

Pergamon - Troia Klasik Arkeoloji kürsümüzün yıllardır süregelen bir geleneği olan gezilerini, yeniden yaşatma isteği doğrultusunda Klasik Arkeoloji Topluluğu olarak çıktığımız bu yolda; arkeolojik alanları, ören yerlerini ve müzeleri yerlerinde görme ve bu şekilde teorik bilgilerimizi uygulamalarla destekleme amacı içerisindeyiz. Bir arkeo-loji öğrencisi için elzem olan göz terbiyesi-nin; yalnızca fotoğraflarda görebildiği yer-lerin, zihninde somut bir hal almasının ne denli önemli olduğunu bilerek, belirli peri-yodlarla tekrarlanmasını hedeflemekteyiz. Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı ve ana bilim dalı öğrencileri arasında bir köprü görevi görmeyi amaçlayan Klasik Arkeoloji Topluluğumuzun gerçekleştirmek istedikleri arasında önemli ve öncelikli gördüğümüz şeylerden birisi gezilerdi. Bu amaç doğrultusunda başlangıç için rota-mızı Pergamon ve Troia kentleri olarak belirledik. Dünyaca ünlü bu iki antik kenti gezmek için yalnızca iki günümüz bulun-duğundan gezi öncesinde oluşturduğumuz programa göre hareket edilmesi önemliy-di. Bu sebepten dolayı İstanbul Üniversi-tesi Fen Fakültesi önünden 19 Nisan’ı 20 Nisan’a bağlayan gece yarısında bölüm hocalarımız ve topluluk üyelerimiz ile bir-likte yola çıktık. Uzun bir yolculuk sonrası sabah saatlerinde İzmir, Bergama’ya vardık. Akropolise vardıktan sonra Kestel’e bakan yamaçta kısa bir kahvaltı molası verdik. Tepenin rüzgarına rağmen keyifle yaptığı-mız kahvaltının ardından uzun bir yolcula-ğa katlandığımız gezimiz için fiziksel olarak da psikolojik olarak da hazırdık.

Gezimizde bize eşlik eden ana bilim dalı hocalarımızdan Dr.Özgür Turak, Pergamon Akropolisi girişinde, ilk durağımız olan bu muhteşem kentin tarihini anlattığı - Helle-nistik ve Roma Dönemlerinde önemli bir yerleşim merkezi olan - Pergamon’un adı, yazılı belgelerde ilk defa M.Ö.4. yy.’da kar-şımıza çıkar, sonraları M.Ö. 281-133 yılların-da ise adını Pergamon Krallığı’nın başkenti olarak duyurur. Pergamon Kralları boyun-durluğunda kent güneye doğru genişler, başa geçen her kral ve kraliçe kente yeni bir yapı kazandırırlar. Roma himayesinde şehir birçok açıdan gelişir ve zenginleşir. Şehrin ve çevresinin kısa tarihi bizlere anlatılırken akropoliste ilerlemeye başladık. Akropolis, tepede yer alması nedeniyle son derece rüzgarlıydı, adımlarımızı ağır atıyor, yüzlerimizi kamçılayan rüzgardan saklıyorduk fakat kısa bir süre sonra kar-şımıza çıkan heybetli Traianus Tapınağı kalıntıları bizi durdurdu. Tapınak M.S. 2. yy. ’da İmparator Hadrianus tarafından Traia-nus anısına yapılmıştır, burada bahsi geçen iki imparatora da tapınım gösterilmiştir.

Page 25: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Hadrianus’un Traianus’a gösterdiği saygıyı, yapılan anıttan biz de anlayabildik ve gezi öncesinde tapınağın tarihi ve mimari özelliklerini anlatma görevini üstlenen arkadaşımızdan tapınak hakkında bilgiler edindik. Ardından tapınak terasından aşağıya, tiyatro terasının hemen üstünde yer alan, şehrin en önemli kutsal alanı Athena Kutsal Alanı’na ve stoaya doğru ilerledik. Bir başka arkadaşımızdan da bu yapı hakkında anlatılanları dinledik.

Şehrin ilk yapılarından olan Athena Tapı-nağı yerinde sadece temelleri kalmış olsa da eldeki veriler doğrultusunda planını okuyabildik ve kentin tiyatrosuna doğru ilerlemeye başladık. Dik yamaca kurulmuş ve günümüze kadar iyi korunmuş bir halde gelen tiyatro 78 basamaktan oluşuyordu ve neredeyse on bin seyirciye ev sahipliği yapabilecek kapasitedeydi. Topluluk üye-mizin bize aktardıklarından anladık ki antik dünyanın en dik tiyatrosu olarak anılıyordu Pergamon Tiyatrosu. Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yapımına başlanıp bitirilen tiyatronun seyirci kısmı iki geçiş yoluyla üçe ayrılmıştır.

Aşağısında bulunan Dionysos Tapınağı’nın rahatça görülebilmesi için portatif bir sahne yapılmıştır, gösteri bittiğinde ise kullanılan ahşap sahne sökülüp kaldırılabilir olarak tasarlanmıştır. Dionysos Tapınağı’nı tiyatroda otururken seyredebilmek yüksek terastan ötürü mümkün olabiliyordu. Per-gamon’da sevilen ve sayılan bir tanrı olan Dionysos’a tapınım ise M.Ö. 3. yy’a kadar takip edilebiliyor. Sonraki yüzyıla ait bu Dionysos Tapınağı’nın II. Eumenes döne-minde yapıldığı düşünülüyor. Hellenistik Döneme ait asıl tapınak büyük ihtimalle Hadrianus tarafından yeniden yapıldı ki bugün görebildiğimiz kalıntılar da o döne-min kalıntıları. Dionysos Tapınağının ardın-dan ilk durağımız Zeus Sunağı (Altar) oldu. Bilindiği üzere bu sunak 20.yy başlarında parçalara ayrılarak Berlin’e götürülmüş, burada tekrar birleştirilip bir müzeye ko-nulmuştur. II. Eumenes’in Galatlara karşı kazandığı zafer sonrası yapılan sunaktan geriye sadece temelleri kalmıştır. Sunak, Yunan tanrıları kabartmalarıyla süslüdür. Toplam 118 figür koca sunağı çevreler ve 12 metrelik sunak muhtemelen tek bir ustanın elinden çıkma değildi, birçok Per-gamon’lu ustanın elinden çıkma olsa gerek idi. Tarihin en görkemli ve iyi korunagelmiş yapılarından biri olan bu sunağın yerinde artık heybetli bir çınar ağacı yer almaktadır ve tüm ziyaretçilere tanrıların çağının hala bitmediğini hatırlatmaktadır.

Page 26: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Altarın hikayesini geride bırakıp Strabon’un antik dünyanın en büyük ikinci kütüphanesi diye bahsettiği Pergamon Kütüphanesine ve efsanesine doğru yola çıkıyoruz.

Akropolis’in kuzey ucunda yer alan kütüp-hanenin temelleri ve bir kısım duvarı bize dört odalı olduğunu gösteriyor. Bu odaların çoğu Plutarkhos’un bize aktardığına göre iki yüz bin parşömenlik arşive ev sahipliği yapmışlar. Kalan taş duvarlarda bir yum-ruk genişliğinde delikler fark ediyoruz, bunların parşömenlerin konulduğu raflar için olduklarını, herhangi bir nem ve çü-rümeden korumak için belgelerin duvara belli bir uzaklıkta yerleştirilirmiş olduklarını öğreniyoruz.. Plutarkhos’un söylediğine göre Ptolemaios Hanedanı’nın sonuncusu Kleopatra en çok İskenderiye’deki kütüp-hanenin Iulius Caesar’ın kenti kuşatması sırasında yakılmasına üzülmüş ve bu büyük kütüphaneyi tekrar eski şanına döndürmek istermiş. Caesar’ın ölümünden sonra Kle-opatra’nın aşığı olan Marcus Antonius’un kraliçenin gönlünü çalmak için Pergamon Kütüphanesi’ndeki tüm eserleri Mısır Kra-liçesine hediye ettiği söylenir. Antik kay-naklara göre kütüphanenin içinde sayısız ozanın, filozofun ve tarihçinin büstü vardı. Antik kaynaklara göre kütüphanenin içinde sayısız ozanın, filozofun ve tarihçinin büstü vardı. Zihnimizde canlanan koca kütüpha-ne bir zamanlar içinde bulunan öğrenci ve bilgeleriyle etrafımızda tekrar canlanıyor,

yüzbinlerce parşömenin kokusu burnumu-za geliyor. Zaman içinde dünya üzerinden kaybolan o eserleri biz de geride bırakıyo-ruz.Akropoliste görelecek birçok yapı olsa da zamanımız kısıtlı olduğundan son kez kent boyunca yürüyoruz ve bizleri büyü-leyen bu kentten ayrılma vaktimiz geliyor. Aşağı şehire gitmek için otobüsümüze biniyoruz zira sıradaki durağımız Kızıl Avlu. Kızıl Avlu Bergama merkezine bir kilomet-re uzaklıkta yer alan bir yapı.

Hadrianus döneminde ilk olarak Mısır Tanrılarına ithafen yapılmış ancak Bizans Döneminde bir bazilikaya ardından ise Osmanlı Döneminde bir kısmı camiye dönüştürülmüş. Öğrenci arkadaşlarımız-dan biri yapının tarihi ve mimari özellikleri hakkında bizleri bilgilendirdikten sonra tapınağın hem İsis hem Serapis için yapıl-dığını öğreniyoruz ancak binanın yanındaki iki yuvarlak yapıda kült mihrabı bulunması-na rağmen kime tapınım yapıldığı buluna-mamıştır. Kızıl Avlu ziyaretimizi kısa tutup çoğumuzun görmeyi iple çektiği Asklepiei-on’a doğru yola çıkıyoruz. 20 dakikalık kısa bir yolculuğun ardından ölümün giremediği kutsal alana, sağlık merkezine varıyoruz.

Page 27: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Via Vecta (Kutsal Yol) üzerinde yürürken Asklepieion hakkında kısa bilgiler veren arkadaşımız bize alanın tarihini ve özellik-lerini anlatıyor. Geyikli Dağı’nın eteklerine kurulan bu alanda sadece bir tapınak yok. Burası bir yapı kompleksi; içinde kutsal alan, küçük bir tiyatro, Hadrianus’a ait kült salonu, kütüphanesi ve yuvarlak planlı bir Asklepieion tapınağı vardır.

İlk psikoterapi merkezi olma özelliğine de sahip olan Asklepieion tıp biliminin geç-mişine, tanı ve tedavilerine ışık tutan bir örnektir. Asklepieionlar sağlık tanrısı Ask-lepios’a adanmış tapınaklar olması dışında aynı zamanda bir rehabilitasyon merkezi-dir, suyun iyileştirici gücüne inananlar alanı şifalı su kaynaklarının olduğu düzlüğe kur-muşlar. Burada uygulanan tedavi yöntemle-ri arasında su terapisi, meditasyon, müzik, bitkisel karışımlar ve telkin yer almaktaydı. Her ne kadar tıp eğitimi verilse de ve antik çağın en önemli hekimlerini yetiştirse de uygulanan çoğu modern tıptan çok uzaktı. İyileştirmede telkin büyük rol oynamaktay-dı, hastaların rüyalarında tanrı Asklepios’u görmesi amaçlanıyordu ki bu şekilde hasta kendi tedavisini bulmuş oluyordu. Via Vec-ta’nın sonunda karşımıza çıkan diz boyunu geçmeyen Yılanlı Sütun’un hikayesini dinli-yoruz: Antik çağın Hipokrates’ten sonra en büyük hekimi Galenos’un Asklepieion’da hekimlik yaptığı dönemde bir hasta gelmiş, kutsal suda yıkanıp uyku odasına götürül-müş.

Sayıklanmasına ve rüyasına bakıldıktan sonra hastalığın ne olduğuna karar verile-memiş. Sonraki gün sancı ve titremelerden bunun aslında bir zehirlenme vakası oldu-ğu anlaşılmış. Galenos alanın kutsallığını ölümle bozmamak için hastanın dışarı çı-karılmasını salık vermiş. Ölüme terk edilen hasta gelecek akrabalarını beklerken bir tasın etrafında didişen iki yılan görmüş, tas-taki sütü içen yılanlar aynı zamanda kaba zehirlerini salıyorlarmış. Çektiği acılardan bıkan hasta bu tastan içerek intihar etmeye karar vermiş ve derin bir uykuya dalmış. Hastanın akrabaları geldiğinde hastanın halen yaşadığını görmüşler ve Galenos’a haber yollanmış. Galenos, panzehiri bul-duğu için hastaya minnettar kalmış ve aynı kaptan su içen iki yılanın tasvirini yaptırmış. Burada bizi şaşkınlığa uğratan diğer bir yapı ise mütevazi bir şekilde inşaa edilmiş tiyatro oldu. İmparator Hadrianus tarafın-dan yapılmış olabileceği düşünülen tiyatro restorasyon görmüştür. Tiyatronun sağlık tanrısı Asklepios’a adanmış olduğu sahne-nin üstündeki yazıtta yazıyor.

Page 28: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Hastaların tedavisi için kullanılan uyku odalarına giden tünel herkesin gözde ya-pısı oldu. Uzun ve loş tünelin serin havası içine adım atan herkesi etkiledi. Taşların sessizliği ve tünelin girişinde merdiven-lerden ince ince akan suyun sesi birleşti. Tünelden çıktığımızda ses, su, telkin ve bir tür iç hesaplaşmadan oluşan bu tedavi yöntemini daha iyi anlamış olduk. Dinlen-miş ruhlarımızı da yanımıza alıp ayrılma vaktimiz gelmişti. Asklepieion tüm günün yorgunluğu ile geldiğimiz son durağımız olmasına rağmen ayrıldığımızda yüzlerimiz-de gülümsemeler vardı. Onca yüzyıldan sonra hala solgun ruhları ve yorgun beden-leri tedavi edebilen bu yere veda etmiştik. Ardından konaklamamız için ayarladığımız otelimizin bulunduğu Akçay’a doğru yola çıktık. Yolumuz uzun ama sessizdi ki bu hiç şaşırtıcı değildi. Hepimiz gün içinde çok yorulmuştuk, tatlı bir sessizlikte yol aldık. Otelimize vardığımız gibi yerleştikten ve dinlendikten sonra akşam yemeği için yine bir araya geldik. Haklı bir iştahla yemekle-rimizi yerken kendi aramızda günün kriti-ğini yaptık. Yemekten sonra sahilde yanan ateşin etrafında tatlı bir sohbetin içinde bulduk kendimizi.Ertesi günün programına dinlenmiş bir şekilde katılabilmek için oda-larımıza ayrıldık. Güzel bir uykudan sonra sabah saatlerinde Troia Ören Yeri’ne doğru yola çıkmak için hazırdık. Troia gezimiz bir-çok sebepten çoğumuzun en çok görmek istediği yerdi.

Bu sebeplerden ikisi 2018 senesinin Troia Yılı ilan edilmesi ve yeni Troia Müzesi’nin açılmasıydı. Öncelikle ören yerini katman katman gezmeye başladık, bazı arkadaşla-rımızın sunumlarıyla Troia’nın ve kazısının tarihini pekiştirdik. Homeros’un bizlere anlattığı varsayılan ve asırlardır süregelen efsanesini zihnimizde canlandırdık.Tahta at önünde topluluğumuzun güzel bir fotoğ-rafını çekip herkesin görmeyi heyecanla beklediği Troia Müzesine geçtik.

Ören yerine çok yakın olan müzenin yo-lunda birçok farklı dilde yazılmış İlias des-tanından pasajlar bizi karşıladı. Ardından müzenin içine yöneldikten sonra sevgili hocalarımız Prof. Dr. Sedef Çokay Kepçe, Dr. Özgür Turak ve Ar.Gör. Fatma Nihal Köseoğlu eşliğinde müzeyi gezdik; müze-de içerik bakımından zengin, uygulamalı bir ders işliyor gibiydik. Troia’yı ve yeni müzesini görmek, yerinde görme ve öğ-renme açısından çok faydalı olmuştu.

Page 29: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Müze bahçesine geri döndüğümüzde hocamız Özgür Turak tarafından bahçedeki lahit-ler üzerinde kısa bir söyleşi gerçekleştirildi. Gezimiz -kısa zamanında birçok yeri gezmeye çalışsak da- Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencilerinin birçok tarihsel dönemden; mimari, heykel, keramik eserlerinin, farklı farklı örneklerini görebilmesi, öğrenebilmesi açısından son derece önemliydi. Vaktimizi olabildiğince iyi kullanmaya ça-lışarak gezimizin sonuna doğru yaklaşıyorduk. Müze gezisinin ardından İstanbul’a doğru yola çıkmak üzere otobüsümüzde yerimizi almıştık. Yolculuğun sonuna yaklaştığımızda, gezinin bitmesi hüzün verse de, herkesin yorgunluğu yüzünden okunuyordu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi önünde otobüsümüz durduğunda gezimiz artık sona ermişti. Zaman zaman zorlanmış, yorulmuş olsak da gezdiğimiz, gördüğümüz yerlerden mem-nunduk. Klasik Arkeoloji Topluluğu olarak başlangıcı yapmış olsak da bu bir son değildi. Sonraki dönemlerde daha farklı yerler görme hedeflerimizle ve sizlerle birlikte çalışma-ya devam edeceğiz. Katılan kürsü hocalarımıza ve öğrencilerine içtenlikle teşekkür ediyoruz. Bir sonraki gezimizde görüşmek dileklerimizle.

Sena Nur OyuktaşDaichi Cem Suekado

Page 30: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

erga

Page 31: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan
Page 32: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan
Page 33: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

Klasik Arkeoloji Topluluğu tarafındandüzenlenen ve her yıl lisans 3.sınıf dü-zeyindeki öğrencilerimizin yararlanacağı bir atölye olan Lahit Atölyesinin ilki 7 Mayıs 2019 tarihinde Dr. Özgür Turak eşliğinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde gerçekleştirildi. Ders müfredatı kapsamında edinilen bilgilerin en azının lahitlerin payına düştüğünü fark ettiğimizde, öğrencilerin eğitimini zenginleştirebilecek adımlar atmak adına bu atölyeyi gerçekleştir-me kararını aldık. Müzenin bahçesinde gömme geleneklerinden ve lahitlerin tarihinden bahsettikten sonra, müze bahçesinden başlayarak müzenin içinde devam eden gezimizde, her bir örnek üzerinde farklı terminolojik kavramları ve çeşitlilği öğrenmiş olduk. Hocamıza katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

KLASİK ARKEOLOJİ TOPLULUĞULAHİT ATÖLYESİ

Page 34: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan
Page 35: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

ANGELOI

ANTALYA AÇIKLARINDA BULUNAN 3600 YILLIK TİCARET GEMİSİ BATIĞI

Akdeniz Üniversitesi Sualtı Araştırma Merkezi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Öniz ile araştırma ekibi tarafından Batı Antalya açıklarında keşfedilen, içinde 1.5 tonluk bakır külçe bulunan 12-14 metre boyutlarındaki gemi batığının, uluslararası bilim dünyasında heyecana neden oldu. Bakır külçelerin Kıbrıs’taki madenlerden çıkartılıp MÖ 16. ya da 15. yüzyılda kalıba döküldüğü düşünülüyor. Geminin Girit ya da Ege kıyılarındaki bir limana gitmek isterken fırtınaya yakalanarak battığı tah-min edilmekte.

BALIKESİR’İN EDREMİT İLÇESİNDEKİAN-TANDROS ANTİK KENTİ’NDE 2200 YILLIK

KARARNAME BULUNDU

Antik kentte yürütülen 19. dönem kazıla-rında ortaya çıkarılan yazıtın üzerindeki dekretin yeni bilgiler içerdiği tahmin edili-yor.Antandros’taki kazıların iki alanda yürütül-düğünü, bunlardan birisinin yamaç ev ola-rak değerlendirilen Roma villası olduğunu belirten Kazı Başkanı Prof. Dr. Gürcan Polat yaptığı açıklamada şunları söyledi;“2001 yılından beri bu Roma villasını ka-zıyoruz. Bu seneki çalışmalarımızda daha önce açmış olduğumuz ve eve ait olduğu-nu düşündüğümüz bir su kuyusu vardı, . O su kuyusunu besleyen bir kanalın üzerine ters olarak kapatılmış ve düzgün kenarı olan bir taş dikkatimizi çekti. O taşı kaldır-dık. Bir stel olabileceğini düşündük. Ben daha çok mezar steli olabileceğini hayal ediyordum. Kaldırınca bir de baktık ki 22 satırdan oluşan bir dekret içeren bir yazıt.’’

Page 36: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

MUĞLA’DA KONUMLANAN STRATONİKEİA ANTİK KENTİNDE Fİ-

YAT LİSTESİ KABARTMALARI BULUNDU.

Muğla’nın Yatağan ilçesindeki bulunan 2.000 yıllık meclis duvarlarında, Roma Dönemi’nde satılan tüm ürünler ile verilen hizmetlerinin karşılığının yazdığı ortaya çıktı.19 yıl önce bulunan meclis duvardaki yazılar, arkeologlar tarafından yeni çözüldü ve üstünde 2.000 yıllık fiyat listesi yazdığı anlaşıldı.

Gladyatörler şehri olarak bilinen Stra-tonikeia Antik Kenti, Arkaik, Klasik, Helenistik, Roma İmparatorluğu, Bizans, Beylikler, Osmanlı ve Türkiye Cumhu-riyeti dönemlerine ev sahipliği yaptı. Bu özelliğiyle dünyadaki nadir yerleşim yerlerinden biri olan antik kentteki 2.000 yıllık meclis duvarında 200’den fazla ürünün isimleri ve fiyatları yazıyor.

BURSA’DAKİ APOLLONİA AD RYNDA-CUM ANTİK KENTİNDE TIBBİ ALET-

LER BULUNDU

Gölyazı’da Asklepios’un sağlık tanrı-sı olarak saygı gördüğü Apollonia ad Ryndacum antik kentindeki arkeoloji kazılarında, tıbbi materyallere ulaşıldı.Bursa’nın turizm merkezleri arasında yer alan ve tarihi 2 bin 600 yıl önce-sine dayanan Gölyazı’da, Nilüfer Bele-diyesi tarafından gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, bölgenin sağlık merkezi olduğu bulgusuna ulaşıldı.

Bursa’da 2016 yılında Nilüfer Belediye-sinin, Kültür ve Turizm Bakanlığı Bursa Müzeler Müdürlüğü işbirliğiyle gerçek-leştirdiği kurtarma ve sondaj kazıların-da, Gölyazı Mahallesi’nin 2 bin 600 yıl öncesinde sağlık merkezi olduğu orta-ya çıktı.O dönem adı Apollonia ad Ryndacum olarak bilinen ve Asklepios’un sağlık tanrısı olarak saygı gördüğü Gölyazı’da gerçekleştirilen arkeoloji kazılarında, tıbbi materyallere ulaşıldı. Çalışmalarla ilgili bilgi veren Nilüfer Belediye Başka-nı Mustafa Bozbey, tarihe ışık tutacak yeni bilgiler elde edildiğini açıkladı. Bozbey, ekibin, kazılarda ortaya çıkan eserleri temizlemesi ve güçlendirmesi aşamasında bazı metal eşyaların tıbbi alanda kullanıldığını belirlediğini söyle-di.

Page 37: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

ANTİK SMYRNA TİYATROSUNUN BİR KISMI GÜN

YÜZÜNE ÇIKARILDI

Hellenistik dönemde İzmir’de yapılan ve 1500 yıl önce üzeri toprakla kapanan Smyrna Tiyatrosu, bölgenin arkeolojik Sit alanı ilan edilmesinin ardından 2012 yılında üzerine yapılan evlerin yıkılma-sından sonra başlayan arkeoloji kazıla-rıyla gün yüzüne çıkıyor.Yaklaşık 2400 yıllık Smyrna Antik Kenti’nde Kültür ve Turizm Bakanlığının izniyle Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) adına kazı çalışmaları yapan ekip, kentin Kadifekale yamacında kurulu tiyatrosunun bir kısmına ulaştı.

Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanı DEÜ Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akın Ersoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İzmir’in 8 bin yıllık bir yer-leşim tarihine sahip olduğunu, bu tarihin son halkasını Kemeraltı ile Kadifekale arasındaki yamaçların oluşturduğunu belirti.Kayalık bir tepe önüne kurulan ve muh-teşem bir İzmir manzarasına sahip Sm-yrna Tiyatrosu’nun yapımının milattan önce 3. yüzyıla dayandığını kaydeden Ersoy, tiyatronun 700 yıl boyunca hiz-met verdiğini söyledi.

EFES’TE MİMARİ AÇIDAN ÖNEMLİ AR-KEOLOJİK KEŞİF: AHŞAP ÇATI BULUN-

DU

Politik gerilimler nedeniyle kazıların bir süre kesintiye uğradığı Efes Antik Kentinde arkeolojik kazılarda eşine pek rastlanmayan ahşap kalıntılar keşfedildiği açıklandı.İzmir’in Selçuk ilçesindeki Efes Antik Kenti arkeoloji kazıları siyasi sorunlar nedeniyle 2 yıl önce kesilmiş daha sonra ülkeler arasındaki uzlaşma ile çalışmalar yeniden başlatılmıştı.

Arkeolojik Kazı Ekibi Başkanı ve Avustur-ya Bilimler Akademisi Arkeoloji Enstitü-sü Direktörü Sabine Ladstatter, kazılarda çatı ahşabının bulunmasının nadir bir durum olduğu belirtildi. Binlerce yıl bo-yunca bir yapıda hiç bozulmadan kalan ahşabın arkeolojik kazılarda eşine pek rastlanmadığı, bu tip buluntuların mimari ve tarihi açıdan paha biçilemez olduğu kaydedildi.Arkeologlar, “Kazılarda hiç bozulmamış ahşap yapılara ulaşmak çok rastlanır bir durum değil. Ahşap malzemeler genel-de yanıyor ya da çürüyor. Roma dönemi mimarisiyle bilgi edinmemizi sağlayacak bu konstrüksiyon ise çok önemli. Döne-min mimarisiyle ilgili ışık tutacak nitelik-te” dedi.

Page 38: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

HİERAPOLİS ANTİK KENTİ’NDE FRİG DÖNEMİ BULGULARINA RASTLANDI

Pamukkale Hierapolis Antik Kentinde arkeoloji kazılarında, antik alanın bilinen tarihini daha da geriye götüren yapılara ulaşıldı. Nekropolis alanında keşfedilen yaklaşık 2800 yıllık cenazelerin yakıldığı alan kentin bilinen tarihini 500 yıl geriye çekiyor.

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Pamukkale Hierapolis Antik Kenti birçok tapınak ve dinsel yapının varlığın-dan dolayı arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırı-lıyor.Bergama krallarından 2. Eumenes tarafından milattan önce 2. yüzyıl baş-larında kurulduğu sanılan Pamukkale Hierapolis Antik Kenti’nin tarihini daha da geriye götüren yapılara ulaşıldı. An-tik kentin Kuzey Kapı ziyaretçi girişinde Denizli Müze Müdürlüğü tarafından iki yıl önce başlatılan inşaat sırasında ortaya çıkan tarihi yapılar dolayısıyla gerçek-leştirilen kurtarma kazılarında, İtalya’nın Lecce kentindeki Salento Üniversitesin-den Prof. Dr. Grazia Semeraro başkanlı-ğındaki ekip, bölge tarihini 500 yıl daha önceye götüren tarihi kalıntıları gün ışığına çıkardı.

HİSARDERE NEKROPOLÜNDE 1700 YILLIK LAHİT BULUNDU

Bursa’nın İznik ilçesindeki Hisardere nekropolü arkeoloji kazılarında M.S. 3. yüzyıla tarihlenen Roma dönemine ait sandık tipi lahit bulundu.Mozaikle kaplı lahdin içerisinden 2300 yıllık mumyalan-mış kadın ve erkek cesedi çıktı.

İznik Müze Müdürü Haydar Kalsen, Hisardere nekropolünde İznik Müze Müdürlüğünün başkanlığı, Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aygün Ekin Meriç’in bilimsel danışmanlığındaki heyet tarafından 17 Ekim’de kazı çalışma-sı başlatıldığını söyledi.Burada mozaiklere rastlandığını, söz konusu mozaiklerin Bursa Kültür Varlıkla-rını Koruma Bölge Kurulu kararı ve Bursa Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı uzmanlarının çalışmasıyla kaldırıldığını anlatan Kalsen, daha sonra lahitle ilgili çalışmalara geçildiğini belirtti

Page 39: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

TÜRKİYE’DE 20 ARKEOLOJİK ALANDA KAZILAR 12 AYA YAYILIYORKültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, arkeolojik kazıları 12 aya yayacaklarını söyleyerek, binlerce ek istihdam olanağı sağlanacağı, Sümela Manastrı, Bodrum Kale-si ve Bodrum Kaleiçi Sahnesi’nin yeniden açılacağına ilişkin müjdeler verdi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilgili kazı başkanlıkları arasında arkeolojik kazı çalışmalarının yıl boyunca sürdürülerek etkin ve verimli hale getirilmesi projesi kapsamında “Arkeolo-jik Kazıların Yıl Boyu Desteklenmesi Protokolü” imzalandı. Protokol imza töreninde yaptığı konuşmada, kazılarda 12 ay şartı aramayacaklarına vurgu yapan Bakan Ersoy, “Alan mevsimsel olarak izin verdiği ölçüde maksimum seviyede ne kadar kazılabili-yorsa o kadar süre şartı arayacağız. Proje kapsamında arkeoloji, sanat tarihi, epigrafi, eski çağ tarihi ve restoratör branşlarından 120 uzman personel ve 350 adet işçinin kazı çalışmalarında istihdam edilmesini planlıyoruz. Bütün kazı yerleri projeye dâhil olduğunda, yani 122 kazı alanının tamamı ve daha fazlası projeye alındığında, binden fazla uzman ve 3 binden fazla işçiye ek istihdam olanağı da bu proje ile yaratılmış olacak.” dedi.Projeyle tüm yıl boyunca kazı faaliyetlerinin sürdürüleceği antik kentler ve ören yerleri şunlar:

“Antalya’da Patara, Side ve Olympos, Burdur’da Kibyra, Denizli’de Laodikeia ve Tri-polis, İzmir’de Teos, Isparta’da Pisidia Antiokheia, Çanakkale’de Parion, Assos, Trio, Gaziantep’te Zeugma, Mersin’de Anemurium, Muğla’da Euromos, Stratonikeia Lagina ve Knidos antik kentleri, Diyarbakır’da Zerzevan Kalesi, Mersin’de Silifke Kalesi, Muğ-la’da Beçin Kalesi, Şanlıurfa’da Harran Örenyeri.”

İlhami Emre Deniz

Assos Antik Kenti, Behramkale

Page 40: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

BIBLION

William Golding – Çatal Dil

İngiliz Edebiyatı’nın güçlü kalemlerin-den olan William Golding, 1954’te ilk romanı Sineklerin Tanrısı’nı yayınlamıştır. Yazar bu eseri ile 1983 yılında İsveç Akademisi tarafın-dan ; “Gerçekle söylenceyi ustaca birleştiren, insanın ruhsal ve fiziksel boyutlarını derinle-mesine inceleyen romancı bu yılın ödülüne layık görüldü” diyerek Nobel Edebiyat Ödü-lü’nü William Golding’e verdi. Birçok başarılı eser veren yazarın Türkçe’ ye çevirilen eserlerinde Sineklerin Tanrısı, Kule, Pira-mit, Serbest Düşüş, Görünür Karanlık ve Çatal Dil yer alır.

1988 yılında “Sir” ünvanı alan yazar 1993 yılında Çatal Dil romanını yarım kalmış bırakarak kalp yetmezliğinden ölmüştür.Nobel ödüllü yazarın, bizleri günümüzden 2000 yıl öncesinde bir yolculuğa çıkardığı bu eserde, Delphoi Apollon Tapınağı’nda bir bilici olarak seçilen Arieka adlı genç bir kızın, “pythia” olarak seçilmesi ve ço-cukluğundan itibaren bu yolda geçirmiş olduğu zorlu yolculuğuna tanık olmaktayız. Yazarın yarattığı gerçekçi atmosfer ile Eski Yunan Dünyası’nı hayal dünyamızda canlandırabilmemiz için güzel bir eser niteliği teşkil eder. Arieka gerçekten hal-kın gözünde tanrı ile iletişim kurabilen bir bilici mi yoksa o da herkes gibi sıradan bir insan mı sorusunu, insan psikolojisini çok güzel bir şekilde inceleyerek anlatan yazarın bu eserini okuyucular tarihi bir roman olarak keyifle okuyabilirler.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Kaan Ceran

Page 41: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

KERYKEİONYAYIN İLKELERİ

1. Kerykeion, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri tarafından kurulan İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Topluluğu tarafından, yılda iki kez yayınlanan ve yayınladığı yıl içerisindeki Eskiçağ Tarihi ile Arkeoloji Bilimi konusunda haberleri içeren, ana bilim dalımız tarafından gerçekleşti-rilen etkinliklerimizi tanıtan, bilimsel yenilik getiren makalelerin yer aldığı, bölümümüz öğrencileri tarafından yazılan öğrenci yazılarının yayınlandığı, yayınevleri tarafından çıkarılan yeni kitapların kritiğinin ve tanıtımının yapıldığı bir dergidir.

2. Yıl içerisinde 2 sayı olmak üzere mayıs ve kasım aylarında çıkarılması düşünülen süreli yayınımız için gönderilecek metinler çıkarılacak sayı için en az bir ay öncesinde son teslimi yapılmalıdır.

3. Yayınlanmak üzere dergiye verilen yazılar, yazarın tercihine göre Türkçe ve ya İngi-lizce olabilir. Verilen yazılar Times New Roman yazı tipinde, tek satır aralıklı, 12 punto olmalıdır. Makaleler için sayfa sınırı olmamakla birlikte öğrenci yazıları resim ve fotoğ-rafl ar ile en fazla 5 sayfa A4 formatında, kitap tanıtımları resim ve fotoğrafl arla en fazla 2 sayfa A4 formatında olmalıdır.

4. Bibliyografi k referanslar son sayfada verilmelidir. Açıklayıcı dipnotlar ise sayfa altında ve 10 punto olmalıdır.

5. Fotoğraf ve çizimler alıntı ise kaynakları belirtilmelidir.

6. Dijital formatta gönderilecek görsel malzemelerin çözünürlüğü en az 300 pixel/inch ölçülerinde program belgesine (Microsoft Word vb.) gömülü olarak değil, JPEG forma-tında iletilmesi daha sağlıklı sonuçlar almamıza olanak sağlar. Çizim programlarında ya-pılan çizimlerin ise başka bir formata çevrilmeden yapılmış olduğu program formatında iletilmesi gerekmektedir.

7. Makale ve yazılar PC ya da Macintosh ortamlarında, Microsoft Word 2010 ve üzeri versiyonlarında hazırlanmış olmalı ve kulübün e-mail adresine, [email protected] adresine ulaştırılmalıdır.

Page 42: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan

klasikarkeolojitoplulugu

klasikarkeolojitoplulugu

[email protected]

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

KLASİK ARKEOLOJİ TOPLULUĞU

BİZ KİMİZ?

Klasik Arkeoloji Topluluğu, Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı ile Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri arasında köprü görevi görmeyi misyon edinen, Eski Yunan ve Roma

kültür tarihi, mimarisi, mitolojisi, heykeli, keramiği ve dilleri hakkında çeşitli söyleşiler, atölyeler düzenleyen ve öğrencilerin bu alanlardaki ilgisini ve motivasyonunu arttırmaya

yönelik çalışmalar yapan, öğrencilerin Klasik Arkeoloji eğitimini görsel olarak da yerinde; antik kentlerde ve ören yerlerinde geliştirmeye yönelik geziler düzenleyen aynı zamanda Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı ile interdisipliner çalışmalar yapabilecek Felsefe, Klasik Filoloji, Psikoloji, Eskiçağ Tarihi gibi değerli bölümlerle iletişim halinde olan bir öğrenci topluluğudur. 11 Şubat 2019 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat

Fakültesi bünyesinde Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencileri tarafından Dr. Özgür TURAK danışmanlığında kurulmuştur

BİZ NE TÜR FAALİYETLER YAPIYORUZ?

Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğrencilerine ve ilgililerine yönelik; •Bahar ve güz dönemlerinde ders niteliğinde geziler düzenlemek,•Ana Bilim Dalı kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Arif Müfi d Mansel anısına yapılması ve gelenekselleştirilmesi amaçlanan sempozyumun düzenlenmesi,•Klasik Arkeolojinin mimari, heykel, keramik gibi birçok alanına dair atölyeler düzenlemek,

•Disiplinler arası ve bölüm içi çalışma alanlarına dair söyleşiler düzenlemek,•Eski Yunan ve Roma konulu belgesellerin gösterimi,•Yazıtlar üzerine uzmanları tarafından müze ve arazide Epigrafi çalışmaları yapmak,•Periyodik olarak yılda iki kez yayınlanan Kerykeion isimli süreli yayını hazırlamak.

Bizleri sosyal medyadan takip etmeyi unutmayın.

Page 43: KERYKEION 1 2019cdn.istanbul.edu.tr/FileHandler2.ashx?f=kerykeion-i... · Yunanca ve Latince dersleri alma şansına sahibiz. Bu noktada her Klasik Arkeoloji öğrencisinin kullanılan