kasım 2014

14
GÜNCEL B İ L İ M DERGİSİ YIL 3 KASIM 2014 24 MEME KANSERİ KUTU DENİZANASI IAN WİLMUT REPREZANT

Upload: kapsul-plus

Post on 06-Apr-2016

226 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Kapsul Plus

TRANSCRIPT

Page 1: Kasım 2014

G Ü N C E L B İ L İ M

D E R G İ S İ

YIL 3 KASIM 2014

24

Bu dergi Trakya Üniversiesi Fakültesi Biyoloji Bölüm öğrencileri tarafından aylık olarak hazırlanmaktadır.

MEME KANSERİ KUTU DENİZANASI

IAN WİLMUTREPREZANT

Page 2: Kasım 2014

Editörden

Değerli Kapsul Plus Okuyucuları;

Arkada bırakılan bir ayın yıllar gibi geçtiği bir sayı serüveni daha geçirmiş bulunmaktayız. Sizlerle yeni bir şeyler paylaşmak için sabırsızlıkla beklediğimiz gün sonunda geldi çattı.Yenilik hareketimiz bu sayımız itibariyle başlamış olup yeni genel yayın yönetmenimiz Gazeteci Anıl TUNA ‘ya hoşgeldin diyoruz. Kışa

girdiğimiz şu günlerde kendinize bir iyilik yapın ve alın sıcak kahvenizi geçin bilgisayar başına ve bir Kapsül yudumlayın…

Yudumlayacağınız Kapsül içinde ne olduğunu mu merak ediyorsunuz? İşte cevabı;

Günümüzde sadece kadınların sorunu olmaktan çıkmış artık erkeklerinde başına gelebilecek bir çağ hastalığı 'Meme Kanseri' .Belirtileri nelerdir ? Tedaviler nasıl sürdürülüyor? Ve daha fazlası sayfalarımızda sizleri bekliyor. Yeri gelince içimizi ısıtan yeri gelince de bir göz kırpıp kaybolan Güneş, atmosferde yeni konum ve

özellikleriyle ne gibi değişiklikler göstermiş? Merak edenler için sizler için araştırıldı ve yazıldı. Kiminin sadece vücudun bir parçası olarak gördüğü kiminin

ise içinde ne olup bittiğini merak ettiği 'Beyin Anlayışı', çağlar boyunda nasıl değişti? Diye sorduk ve cevabı sayfalarda mevcut bilgiler edindik. Canlılar

Dünyası köşemize bu sayıda Erica manipuliflora (Funda) bitkisinin özelliklerini ve güzelliklerini kattık. Suda masum olarak görünen fakat zehriyle bir insanı

öldürebilecek olan Kutu Denizanası sizlerin de dikkatini çekecektir. Bilim adamı olarak bu sayıda Dolly ve klonlamak denilince akla gelen Ian Wilmut 'u ele aldık ve hayatında atmış olduğu başarılar üzerine bir yazı yazdık. Günümüz geleceği

parlak mesleklerinden ve insanlık için olmazsa olmaz ilaçların üreticisinden tüketicisine ulaşmasını sağlayan 'Reprezant' olmak için koşullar nelerdir, hangi

şartlarla işe alınıyorlar, kimler bu işe daha uygun? Bu yazı merak edenlere gelsin. 'Diyabet' denilince hepimiz şöyle bir irkiliriz bizim başımıza gelmesin diye dualar ederiz, yediğimize içtiğimize kullandığımız tüm besinlere ne kadar dikkat etsek te bu hastalık kaçınılmaz olabiliyor maalesef. Dünya Diyabet Günü bunun bilincine varmak için çok yerinde bir gün. Her sayıda olduğu gibi Türkiye'den ve dünyadan

sizlere ulaştırabileceğimiz güncel haberler sayfalarımız arasında siz değerli okuyucuların zevkine sunulmakta.

Sizler Kapsül içindeki bu aromaları yudumlarken aldığınız tattan bizler kıvanç duyacağız, meraklı sayfalarda keyifli okumalar…

Kapsül Plus Ailesi

Page 3: Kasım 2014

iid

klr

çne

ie

6>

7

8>

9

10>

11 12

26>

27

13>

15

20

>21

22>

25

16

>19

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

Anıl TUNA

[email protected]

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

Mete Arslan KONAK

[email protected]

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRLERİ

Tayfun GÖZLER

[email protected]

Emine Ceyda SÖZÜER

[email protected]

EDİTÖRLER

Aslıhan DİKMEN

[email protected]

Özge BİÇEROĞLU

[email protected]

DANIŞMAN

Doç.Dr.Fulya Dilek Gökalp MURANLI

[email protected]

İLETİŞİM BİLGİLERİ

[email protected]

[email protected]

https://www.facebook.com/KapsulPlus2013

https://twitter.com/kapsulplus

http://issuu.com/kapsulplus2013

http://kapsulplus.blogspot.com/

MEME KANSERİ

IANWİLMUT

CANLILAR DÜNYASI

GÜNEŞ ATMOSFERİ HAKKINDA YENİ BİLGİLER

ÇAĞLAR BOYUNCA

DEĞİŞEN BEYİN ANLAYIŞI

KUTU DENİZANASI

REPREZANTDÜNYADİYABETGÜNÜ

HABERLER

Page 4: Kasım 2014

6>

7

Dünyada her üç dakikada bir kadına meme kanseri teşhisi konulmaktadır. 1967 yılında meme kanseri

teşhisi konulan kadınların oranı %5 iken, bugün bu sayı %12' yi bulmuştur. Meme kanseri günümüzde yayılımı

giderek artan bir kanser tipi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Meme kanseri olan kadınların çoğunda bu hastalığın ailesel bir geçmişi olduğu, hastalığın, ailenin diğer

kadınlarında da görüldüğü tespit edilmiştir. Bir diğer faktör ise yaştır. Meme kanseri olan kadınların 4/5'i 50 yaş

ve üzerindeki kadınlardır.

Meme kanseri başlangıç döneminde küçük bir tümör olarak kendini pek belli etmeyebilir.

İlk teşhis çok önemlidir ve genellikle kadınların kendi muayenesi ile gözlenir. Sonra da ilk mamaografi, ilk

ultrasonografi derken kadın, bu hastalıkla mücadele etmeye başlar. Bu anlamda kadınların özellikle belli yaştan

sonra bu muayeneyi öğrenmeleri ve uygulamaları hastalığın erken teşhisi için çok önemlidir.

Peki Mamografi ve Ultrasonografı nedir?

*Mamografi, özel bir röntgen aygıtı ile memelerin röntgen filminin çekilmesidir. Genellikle çok ağrılı ve acılı

olduğu söylentisi ile kadınların uzak durdukları bir yöntemdir. Ancak gerçekte uygulaması hiç de anlatıldığı gibi

korkutucu değildir. Yılda 1 defa mamografi çektirmek bu hastalıkla ilgili çok anlamlı bir kontrol sağlar.

*Ultrasonografi ise yüksek hızlı ses dalgaları ile meme dokusunun incelenmesidir. Ultrasonografi ile

mamografide saptanan kitlenin kist mi yoksa solid mi olduğunu anlaşılabilir. Bu da takibin ve tedavinin yönünü

belirler.

*Sonuç olarak Mamografi ve Ultrasonografi birbirini tamamlayan iki önemli teşhis aracıdır.

Meme kanseri nedir?

Meme vücudumuzun dışını örten, süt salgılyan bir

salgı bezidir.

Meme iki ana yapıdan oluşur:

*Birinci kısım süt salgılayan lobüler yapıda bez;

Lobül (süt bezi )

*İkinci kısım ise salgılanan sütü meme başına

getiren kanallar olup buna da tıp dilinde Duktus

ismi verilir.

Meme kanseri meme hücrelerinden gelişen bir

malin (kötü huylu, vücuda yayılma eğilimi

gösteren) tümördür.

Meme kanseri iki tiptedir;

*Süt kanallarında görülen kanser (duktal kanser)

*Süt bezlerinde görülen kanser (lobülar kanser)

Hastalığın evreleri:

Uygulanacak tedavinin türü ve tedaviden alınan

sonuçlar bakımından hastalık, vücuda yayılımı

dikkate alınarak, 5 evreye ayrılır:

Evre 1

İlk evredir ve sadece hücre içinde kansere bağlı

değişiklikler vardır.

Evre 2

Memedeki kanserin odağı 20 cm'in altındadır ve

meme dışına herhangi bir

yayılma yoktur.

Evre 3

Memedeki kanser 2-5 cm

a r a s ı n d a d ı r v e

koltukaltındaki lenf

bezlerinde yayılma

görülebilir.

Evre 4

Bu evre iki

g r u b a

ayrılır

:

a-Memedeki

kanser odağı

5cm'den büyüktür

ve koltukaltındaki

l e n f b e z l e r i n d e

görülebilir.

b-Memedeki kanser odağının

yanı sıra kanser, deriye veya

göğüs duvarına yayılmıştır.

Evre 5

Kanser, beyin, akciğer ve

karaciğer gibi vücudun diğer

organlarına yayılmıştır.

Meme kanserinin sebebi nedir?

Meme kanserinin tek bir sebebi yoktur.

Gelişiminde pek çok faktör vardır, bu faktörleri

hormonal, çevresel ve genetik faktörler olarak

ayırabiliriz.

Hızlı gelişen bir kanser tipi midir?

Meme kanseri yavaş gelişen ve yavaş ilerleyen bir

hastalıktır. Çoğu zaman 1cm' lik büyüklüğe

erişmek için 15-20 yıllık bir sürenin geçmesi

gerekmektedir. Ancak erken teşhis tedaviyi çok

kısaltır ve hastanın yaşam kalitesinin azalmadığı

tedaviler söz konusu olabilir. Bu anlamda kişisel

meme muayenesi ve düzenli yıllık mamomrafi

takibi çok kritik öneme sahiptir. Özellikle ailede,

geçmiş dönemlerde bu hastalığa yakalanmış

kişiler varsa, genetik olarak hastalığa yakalanma

potansiyeli göz ardı edilmemelidir.

Ailelerimden aldığımız genetik faktörleri

değiştirme şansımız olmasa da, çevresel

faktörleri düzenleyerek, doğru zamanda doğru

kontrol yöntemlerini kullanarak meme kanseri

ile baş edebiliriz.

Kaynaklar : http://scopeblog.stanford.edu/category/cancer/

http://en.wikipedia.org/wiki/National_Breast_Cancer_Awareness_

Month

Egzona Qipa

MEME KANSERİ

Page 5: Kasım 2014

8>

9

Ian Wilmut ikinci dünya savaşı sırasında Alman bombardımanına maruz kalmış İngiltere'nin eski bir kasabası olan Hampton Lucey'de hayata gözlerini açar. Çocukluk yıllarında çiftçiliğe ilgi duyan Profesör Wilmut'tun bu ilgisi onu Nottingham Üniversitesi'nde ziraat okumaya itti. Yaz stajlarında ise ilgi duyduğu embriyoloji bilimi üzerine odaklandı. 1971 yılında Cambridge Üniversitesi'nden doktorasını aldığında hayvanlar üzerinde genetik mühendisliğine odaklanmış ve tezini domuz spermlerinin dondurulması üzerine yapmıştır. Doktora sonrası yaptığı çalışmaları ile de genetik araştırmalarına yön vermiştir.

1986 yılında katıldığı bir sohbet onun kariyerine yeni bir boyut kazandırır. Bu sohbette Danimarkalı embriyologların gelişimini tamamlamış bir kuzunun embriyo hücrelerinden yeni bir kuzu üretme başarısını göstermesi onu olgun bir koyun vücut hücresinden bir kuzunun klonlanabilme ihtimalini üzerinde düşündürtmeye itti. Tam da bu sıralarda fare klonlaması üzerine ortaya atılan sahte bir raporun ortaya çıkması bu alana yönelik desteklerin de çekilmesine neden oldu. Bunun üzerine Wilmut ve ekip arkadaşı Keith Campbell kend i o lanak la r ı i l e ça l ı şma la r ı sü rdü rmeye çalışıyorlardı.1986 yılının ilk yarısında Profesör Wilmut ve ekibi ilk kez embriyonik hücrelerde adları Megan ve Morag olan iki kuzu çifti üretmeyi başardılar. Bu başarı her ne kadar bilim dünyasının ilgisini çekse de kamuoyunda çok da ses getiremedi. 1997 yılına gelindiğinde ise Profesör Wilmut yetişkin bir koyunun meme hücresinden adını o dönemin sanatçılarından biri olan Dolly Parton'dan alan Dolly isimli bir koyunu kopyaladıklarını duyurdular. Bu, o zamana kadar ilk kez bir vücut hücresinin yumurta hücresine füzyonu sonucu ile elde edilmiş başarılı bir üretimdi. Bu başarı bir öncekinin aksine kamuoyunda "acaba bir sonraki adım insan klonlama mı olacak" düşüncesinden dolayı oldukça ilgi çekti.

Dolly 2003 yılında solunum problemlerinden ölmesine rağmen Prof. Wilmut çalışmalarını Edinburgh'ta yenilenebilir tıp araştırmaları merkezinin üreme biyolojisi bölümünün başkanı olarak sürdürdü. Onun bu başarısı tedavi amaçlı hayvan klonlamalarının da önünü açtı. Bu amaçlarla hayvan klonlama önemli tıbbi bilimsel gelişmelerin kapısını aralamakta büyük umut ışığı taşımaktadır. Örneğin hemofili hastalığında önemli rol oynayan bir protein hayvanlar üzerinden üretilerek insanlara verilebilir ve hastalığa çözümler geliştirilebilir öte yandan organ nakillerinde bu klonlanmış hayvanlar kullanılabilinir. Bunun yanı sıra süt ve yün üretimi gibi amaçlar ile de klonlanmış hayvanlar olası bir kaynak sıkıntısına çözüm olabilir.

ABD'den James Thomson ve John Gearhart'ın insan embriyosundan farklılaşma özelliğine sahip kök hücreleri kontrol edebilmesi bu alanın en heyecan verici gelişmelerinden biri olmasını sağladı. Fakat hem ABD'de hem Birleşik krallıkta insan embriyosuna yönelik etiksel problemler bu çalışmaların sürdürülebilmesi önünde engeller taşımaktaydı. Profesör Wilmut 2005 yılında insan embriyosunun klonlanması yönünde lisans aldı. Amacı, bu sayede sinir hastalıklarına çözümler üretmekti.

2 yıl sonra Dr. Shinya Yamanaka yetişkin vücut hücrelerini, geçmişine kök hücrelere dönüştüren yeni bir metot bulduklarını duyurdu. Bunun üzerine Wilmut ve ekibi derhal bu yeni metodun insan hücreleri içinde çalıştığını ispat ettiler. Wilmut bu gelişme ile daha önce başladığı insan e m b r i y o s u k l o n l a m a projesinden vazgeçip bu yeni m e t o d u u y g u l a y a r a k Parkinson, Felç, Alzheimer gibi hastalıklara umut olacak g e l i ş m e l e r i n p e ş i n d e n koşmaya başladı. Prof. Wilmut, Dolly çalışmaları ile bilim d ü n y a s ı n a y a p t ı ğ ı katkılarından dolayı kraliçe Elizabeth tarafından şövalye ünvanı ile ödüllendirildi.

Kaynak:http://www.bilim.org/dolly-ilk-basarili-klonun-

arkasindaki-isim-ian-wilmut.html

Ian Wilmut

Page 6: Kasım 2014

10

-11

CANLILAR DÜNYASI Erica (Funda, Püren)

Funda, fundagiller (Ericaceae) familyasından Erica cinsinden

700'den fazla türü barındıran çiçekli bitkilerin ortak adıdır. Birçok türü

çalı formundadır. Erica arborea ve Erica scoparia türleri ağaç olarak

adlandırılır ve 6–7 m. boyutlarındadır. Her mevsim yeşil yapraklı olan

funda, bahçe süslemesinde tercih edilmekte ve kurutulmuş dikensi

yaprakları mutfakta kullanılabilmektedir.

600'ü aşkın alt türün anavatanı Güney Afrikadır. Yaklaşık 70 alt

tür ise Afrikanın diğer bölgelerinde, Akdeniz havzasında ve Avrupa'da

yetişmektedir. Çok dallı çalı formunda bir bitki olan funda yıl boyu

yeşildir (kış aylarında rengi matlaşır ve sarıya çalar) ve iğneye benzer

minyatür yaprakları vardır.

Çiçeği pembe ve mor arası olan funda genellikle yaz aylarında

çiçek açar. Çiçeklerinin rengi nedeniyle dekoratif ve peyzaj tamamlayıcı

bir bitki olarak kullanılır.

Bitkinin faydaları ;idrar yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı

olur. Sistit tedavisinde kullanılır. Böbrekleri temizler .Mesane

problemlerinde kullanılır.Romatizma tedavisinde kullanılır.Çeşitli

sindirim sistemi problemlerinde kullanılır. Prostat sorunlarına iyi gelir.

Fundalar, birçok kelebek türü için yaşamsal öneme sahiptir. Bu

kelebeklerin larvaları sadece funda ile beslenmekte ve

büyümektedirler.

Kaynaklar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Funda

http://www.saglikaktuel.com/bitki-ansiklopedisi-funda-nedir-faydalari-nelerdir-1529.htm

http://www.bitkicaylarininfaydalari.com/funda-cayinin-faydalari/#sthash.3QOoJWua.dpuf

http://www.sifali.org/funda-yapragi-cayi-ve-faydalari.html

Page 7: Kasım 2014

12-1

3

NASA'nın Arayüzey Bölgesi

Görüntüleme Spektrografı (IRIS) güneş

atmosferi hakkında önemli bilgilere ulaştı.

Bu bilgiler sayesinde güneş rüzgarları ve

güneş patlamaları hakkında daha iyi verilere

sahip olduk.

NASA'dan Jeff Newmark, yeni

verilerin elimize ulaşmasıyla Güneş'in

düşündüğümüzden daha karmaşık bir

yapıya sahip olduğunun anlaşıldığını

söylüyor.

Elde edilen ilk sonuç güneş atmosferinin

hemen altında daha önceki mekikler

tarafından gözlenen ısı paketlerinin

sıcaklığının 200,000 F (111093 C) derece

olduğuydu. Bilim insanları bu paketlerin aynı

solar ısı bombaları gibi davrandığını , çünkü

bunların kısa sürede salınan enerji miktarları

olduğunu belirledi. Bu gibi umulmadık ısı

kaynaklarını tespit etmekle, güneş

atmosferinin nasıl ısındığını daha derinden

inceleyebiliriz.

İkinci bulgu ise Güneş'in ara yüz

bölgesinde gözlemlenen materyal döngüler.

IRIS, solar atmosferi çok yüksek çözünürlükte

gözlemleyerek döngülerin nasıl harekete

geçtiğini anlamamıza yardımcı oldu.

Araştırmanın asıl sürprizi ise Güneş'in aktif

bölgelerinde keşfedilen mini-hortumlar.

Saniyede 19 km hızla dönen hortumlar

yüzeyin hemen üstündeki alanda

yayılıyorlar.

Diğer bir sonuç ise güneş

rüzgarlarının kaynakları hakkında veriler

sağlıyor.

Sonuncu veri ise Güneş'teki nano patlama

etkilerini açıklamaya dayalı. Büyük Güneş

patlamalarının başlaması "manyetik yeniden

bağlanma" adı verilen bir mekanizmayla

başlıyor. Manyetik alanlar çakışıp patlayarak

yeniden diziliyor ve bu sırada uzaya sıklıkla

ışık hızına yakın hızlarda parçacıklar

yayılıyor. Nano patlamalar uzun süredir

koronal ısınmayla olan bu patlamaların

küçük versiyonları olarak düşünülüyordu

fakat IRIS nano patlamalar sonucu ortaya

çıkan yüksek enerjili parçacıkların

kromosfere ilk kez çarptığını ve bunların

birbirinden farklı olaylar olduğunu gösterdi.

IRIS sayesinde Güneş'te ilk kez bu

kadar detaylı incelemeler yapılıyor. Elde

edilen bu veriler çoğu soru işaretinin

çözülmesinde önemli bir yer oynuyor ve

bunlar gibi şaşırtıcı bilgileri almaya

gelecekte de devam edeceğiz.

NöroBilim

Nörobilim tarihi kitaplarını ele alan bir kişi beyinle ilgili ilk hipotezin, beynin

gücünden ilk bahsedenin M.Ö beşinci yüzyılda Hipokrat olduğunu okur. Hipokrat

insan davranışları ile beyni ilişkilendirirken beyin suyunun önemini belirtir.

Yüzyıllar boyunca beyin ve davranış ilişkileri insanlığın düşünce birikimi içinde yer

almıştır. Bu beyin ve davranış ilişkileri kendi başına bilim olana kadar felsefe tarihi

içinde yer almıştır. Bu sebeple beyinle ilgili düşüncelerin tarihini araştırmak

istiyorsak nörobilim ve felsefe tarihi kitaplarını birlikte okumamız gerekmektedir.

Kaynak: http://bit.ly/1sHE1ff

http://bit.ly/1sHE3nj

GÜNEŞ ATMOSFERİ HAKKINDA YENİ BİLGİLER

ÇAĞLAR BOYUNCA DEĞİŞEN BEYİN ANLAYIŞI

Çeviri: Bilime Dair Herşey Ekibi

Page 8: Kasım 2014

14

-15

Beyin suyu miktarına bakarak

hastalıkları ayırmıştır. Ona göre beyin

suyu azaldığında, delilik gibi belirtiler

beyin suyu artığında ise bunama

benzeri belirtiler ortaya çıkmaktadır.

Hipokrat'ın bu hipotezi nörobilim tarihi

kaynaklarında yer almaz. Bu bilgiye

ulaşmak için bir felsefe tarihi

kaynağına ihtiyaç vardır. İşte bu yüzden

nörobilim tarihi ile felsefe tarihi birlikte

okunmalıdır. Hipokrat'tan iki asır önce

gelen Tales '' her şey Su'dan gelir, Su'ya

gider'' diyerek suyu hareket ve

değişimin sembolü olarak ilan eder.

Böylelikle beyin ile ilgili ilk görüşün,

felsefenin ilkokulunun suyla ilgili temel

madde görüşünden esinlendiği

anlaşılır. Bu kural sonraki tüm çağlar

içinde geçerlidir.

Orta çağda beyin ve işlevleri

konusunda yeni bir hipotez yoktur.

Katolik kilisesi insana analitik

yaklaşmayı yasaklamıştır. Çünkü Katolik

kilisesine göre insanın kendisine ait

olan bişeyi dinen araştırılamaz. Bu

yüzden orta çağla ilgili bilgilerin felsefe

kaynaklarında yer alma yoğunluğu

büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin,

ortaçağ felsefesi bir kaynakta 400

küsur sayfa, başka bir kaynakta 180

sayfalık bölümü kapsar. Hatta

nörobilim tarihi kitabında bin yıllık bu

süreç yarım sayfada anlatılmıştır.

Bu uzun süre içerisinde yeni

bir hipotezin ortaya

çıkmamış olduğunu

düşündüren bir başka

örnekte Leonardo da

Vinci'nin kendi eliyle çizdiği

beyin hipotezidir. Bu hipotez

beynin içindeki suyun

davranışların kaynağı

olduğunu, beynin bir su

pompasına benzediğini ve

içindeki suyu gövdeye

pompaladığını,

pompalanan bu suyun o

zaman içi boş sanılan

sinirler yoluyla iletildiğini,

bu sayede hareketin

olduğunu yazar.

Beyinle İlgili Ortaçağdaki Zaman Kaybı

Bu hipoteze baktığımızda

Leonardo da Vinci'den bin

yıl önce gelen Galen ve

Nemesius'un çizdiği beyin

hipotezinin aynısı

olduğunu görürüz.

Buradan yola çıkarak

Ortaçağ'da yeni bir

hipotezin olmadığı

düşünülmüştür.

17.yüzyılda Descartes'in

düalist felsefesinde beyin

ve doğaüstü bir gücün

varlığına bağladığı ideal

akıl düşüncesi ortaya çıktı

Beyinle – aklı ilişkilendiren

Rönesans doğa felsefecileri

daha sonraları Descartes'in

bu düşüncesine inandılar.

Artık 17.yüzyılın ortalarında

doğa felsefesinin bilgiye

ulaşma metotlarının

değişmesi ve bilginin

kaynakları, üretimi açısından

gözlem-hipotez-deney-bilgi

çizgisinin ortaya konmasıyla

bilim felsefeden farklılaştı.

Bu gelişme beyin ile ilgili

bilgilerin bilim ve felsefe

alanında farklılaşmasına yol

açan ilk gelişmedir.

Bu farklılaşmanın anahtarı anatomik ve fizyolojik çalışmalardı. Bin yıl aradan sonra Andreas Vesalius

(1514-1564) ,beyin anatomisinin ayrıntılarına yönelik çalışmalar, deneyler başlatmıştır. Elde edilen verileri

yorumlamak için bir dünya ve insan paradigmasına ihtiyaç vardı. Bu paradigma Galile ve Copernik

tarafından oluşturulacaktı. Copernik ve Galile'nin oluşturduğu yeni bir paradigma içinde insanın, evrenin

kendisi için yaratılmadığını fakat onun bir parçası olduğunu düşünmesi gerekiyordu. Nitekim Galile'nin

dünya merkezli evren görüşünü eleştirmesi engizisyon tarafından müebbet hapse mahkûm edilmesine

sebep oldu. Paradigmaların beyin anlayışına etkileri açısından Newton yasalarının getirdikleri diğer bir

örnektir. Newton (1642-1727) bilim devrimine ve kâinat merkezli anlayışın gelmesine büyük katkıları

olmuştur. Newton, bir şey eğer üzerinde deney yapılamıyorsa bilimsel olamazdı. Newton tanrının rolünü

burada görüyordu.

Şimdi üç asır sonrasına 2000'li yıllara gelelim. Beynin hareket planı ile ilgili araştırmalara bakalım. Bu

araştırmalar;

1-Beynin kendi kendine hareketi diye bir şey olamaz.(Newton'un eylemsizlik yasası)

2-Beyin bir cismi hareket ettirmek istediğinde hareketin doğrultusunda motor planlar yaptığı ve

uyguladığını göstermektedir.(Newton'un ivme yasası)

3-Beynin havanın içinde yer alan cisimlerin direncine göre bir güç uyguladığını ve hareketi

gerçekleştirdiğini göstermiştir. (Newton'un etki-tepki yasası)

Böylelikle Newton yasalarının beynin hareket yasaları olduğunu görüyoruz.

Bilim adamları beyinde mekanik ve matematik kanunlarını

ispatlayacak verilerin peşine düştüler. Ancak mantık ve

matematik faktörlerini gündeme getiren anlayış duyguların beyin

üzerindeki etkisini ihmal etmişti. Beyin anlayışında matematik

kuramı oluşturan buluş 1709'da Domenico Mistichelli ve bir yıl

sonra Pourfourdu.Beyinden gövdeye inen hareket liflerinin beyin

sapı denilen yerde çaprazlaşarak karşı gövde yarısına gittiğini

buldular. Bu buluş beyin anlayışında tamamiyle matematiksel bir

kural oluşturuyordu.

1880'li yıllarda Nöroloji adlı bilim ortaya çıktı. Bu bilim dalı içinde

üzerinde deney yapılabilen somatik bulgular incelenirken,

üzerinde deney yapılamayan akıl, düşünce ve davranış

bilimselliğin dışında bırakıldı. Oysaki Nöroloji'nin kurucularından

Hughlings Jacson beyin bir sensori-motor organ olduğunu ve

çalışmasının göstergelerinin somatik ve fiziksel olarak tespit

edilmesi gerektiğini söyledi. Böylece Nöroloji ve beyin

davranışları arasına ''Çin seddi' 'çekiliyordu. Mekanik evren ve

dünya bilgisine dayanan beyin anlayışı 21.yüzyılın içinde

olduğumuz bu yıllarda hala sürmektedir. Bu anlayış beyin

bölgeleri ve işlevleri üzerinde eğitimini sürdürürken bir yapı daha

ortaya çıkıyor oda zihin yapısıdır.

Sonuç olarak Çağlar Boyunca Değişen Beyin Anlayışları, sancılı,

yavaş fakat bilim ve teknolojideki gelişmelerle uyumlu ve tutarlı

bir değişimin öyküsünden bahsetmektedir.

KaynaklarTANRIDAĞ,O.(2013);TEMEL BEYİN BİLGİSİNE GİRŞ VE NÖRO-DAVRANIŞSAL SENDROMLARA GİRİŞ,NOBEL TIP KİTAP EVLERİ

Tayfun GÖZLERNörobilim Yükseklisans ,Üsküdar

Üniversitesi

Page 9: Kasım 2014

Okyanuslar; dünyanın çok da bilinmeyen, hem çok merak edilen hem de bir o kadar korkulan diğer yüzü. Bu baş döndürücü derin mavi, belki de yeryüzünden çok daha fazla sırlar ve gizemler barındırıyor. Hakkında ne kadar çok şey keşfedilmiş olsa da, insanoğlu için derin bir sır olmaya devam ediyor. İçinde hala çeşitleri tam olarak belirlenememiş milyonlarca canlı ve kendine özel renklerden oluşmuş bitkiler bulunan bu muhteşem güzellik, aynı zamanda insanlık için son derece hayâtî, dahası ölümcül tehlike oluşturan canlılar da barındırıyor.Bunların en ünlülerini az çok herkes bilir.Katil Balinalar,Büyük Beyaz Köpek Balıkları…Peki Kutu Denizanası ,büyüleyici ve zarif bir güzelliğe sahip bu canlının denizlerin en ölümcül canlıları listesinde, başlarda yer aldığını biliyor muydunuz?

Kutu

Denizanası

enizanası, pek tehlikeli bir hayvan olarak gözükmeyebilir; ama bu Dtürün bazı üyeleri, Dünya üzerindeki en zehirli deniz hayvanlarının başında geliyorlar. Avustralya'nın kuzey sahillerinde yaşayan ve 70 insanı öldürecek kadar zehir taşıyan deniz anaları, uzun dokunaçları bir sürü zehirli iğne ile biter. 60 adet dokungaca sahiptir ve her bir dokungacı, yaklaşık 5 milyara yakın yakıcı kapsül taşır. Saldırgan bir hayvan değildir. 24 adet göze sahiptir ve saniyede 150 cm hızla ilerler. Bu canlıdan korunmanın en iyi

[1]yolu, doğrudan temasta bulunmamaktır. Genelde bunları bir savunma mekanizması olarak kullanırlar. Bu uzuvları kurbanına saplar ve zehri aktarır. Kutu denizanası saldırısına uğrayan bir insan dakikalar içinde ölebilir. Ölüm genellikle kalbin durması şeklinde meydana gelir.Chironex fleckeri adlı bu deniz anasının dokungaçlarındaki binlerce mikroskobik iğne, istemsizce yavaş bir sürtünmenizle harekete geçiyor ve vücudunuza bilinen en güçlü nörotoksini gönderiyor... Vücudunuz en fazla 30 saniye süren bir acı şokuna maruz kalıyor... Aklınıza gelebilecek en korkunç acı... Chironex fleckeri'nin dokungaçları koparılıp, kurutulduktan sonra bile, ıslandığı anda zehri tekrar iletmeye hazır hale geliyor...Chironex fleckeri adlı bu deniz anasının dokungaçlarındaki binlerce mikroskobik iğne, istemsizce yavaş bir sürtünmenizle harekete geçiyor ve vücudunuza bilinen en güçlü nörotoksini gönderiyor... Vücudunuz en fazla 30 saniye süren bir acı şokuna maruz kalıyor... Aklınıza gelebilecek en korkunç acı... Chironex fleckeri'nin dokungaçları koparılıp, kurutulduktan sonra bile, ıslandığı anda zehri tekrar iletmeye hazır hale geliyor.

SU

Kutu

Denizanası

16-1

7

Page 10: Kasım 2014

18>

19Kuzey Avustralya'da bulunan ve "Chironex fleckeri" (denizlerin yaban arısı) olarak bilinen bir

denizanası, normal bir denizanasının zehrinin 350 kat fazlasını çıkarıyor. Bu hayvanın sokmasından sonra ölümün gelmesi, sadece birkaç dakika sürüyor. 1880 yılından bu yana, denizanası sokmasından zehirlenerek ölen kişilerin sayısı 66'yı buldu.

Kutu denizanaları insanlara saldırmıyor olsalar da, rastlantısal bir temas dakikalar içinde ölüme yol açabiliyor. Kurtulmayı başarabilenler ise, Ekolog Jamie Seymour gibi, mor renkte, ipi andırır yara izlerini yaşamları boyunca taşıyor. Seymour, halkın kutu denizanalarından korunmasına yardım etmek amacıyla onları sonik markalarla izliyor. Denizanalarının gövdesine çok küçük, 4 cm. uzunluğunda ve 12 mm. çapında ultrasonik vericiler yapıştırıyor. Kutu denizanasını bazı canlı türleriyle karşılaştırmalı olarak ele alırsak ki buna köpekbalıkları da dahil, diğer türlerden son derece tehlikelidir çünkü bu hayvanı bilmeyen ya da fikir sahibi olmayan bir yüzücü, ortamdaki ölüm riskini fark edemeye bilir ki ciddî şekilde zordur.. Diğer yandan köpekbalığı, barracuda, mü ren vb gibi tehlikeli türleri gördüğünde çocuktan yetişkine hemen herkes önlem alır ya da o sulara adımını bile atmaz..

Kutu denizanası ile ilgili Avustralya sahillerinde çekilen bir belgeselde, kameralar denizi ve plâjı göstermekteydi,plajda belki kumdan fazla insan vardı fakat denizde hemen hiç insan kalmamıştı. Görüntüyü ilk başta görünce tuhafınıza gidiyor ta ki kutu denizanasının o bölgede yaşadığını öğrenene kadar.. Deniz, kutu denizanalarıyla kaynamaktaydı ve kutu denizanasının en aktif dönemlerinden biriydi..Haliyle kimse denize girmeye cesaret edemiyordu; çünkü bu canlının en önemli özelliği, dokunaçlarının insana temasından sonra insanı 180 sn yani 3 dakikada gibi bir sürede öldürebilmesidir. Bu da kutu denizanasını denizlerin en sakin görünüşlü; fakat en Nseri katili kategorisine sokuyor.

OZAN ÖZTÜRK

SALDIRI, ZEHİR; ÖLÜM..

Kaynaklar

[1] tr.wikipedia.org/wiki/Chironex_fleckeri

[2] www.myzurna.com

[3] www.bibilgi.com/Chironex-fleckeri

[4] arsiv.ntvmsnbc.com/news/334415.asp

[5] www.imbatforum.com/kutu-denizanasi-kayitlara-gecmis-zehir-miktari-oldurme-suresi-en-

zehirli-6-canli-t68596.html

[6] www.gizliilimler.tr.gg

Page 11: Kasım 2014

REPREZANT (İLAÇ TANITIM ELEMANI)

Bir ilaç firması adına, firmaya ait (ruhsatlı) ilaçların tanıtımı ve pazarlamasıyla görevli kişidir.

GÖREVLER

- Tanıtılacak ve pazarlanacak olan ilaçlar

hakkında edinilmesi gereken tüm bilgileri

edinir,

- Ziyaret edeceği eczaneleri, hastaneleri,

Kamu veya özel kurum veya kuruluşların

doktorlarını veya sağlık ocaklarını belirler,

- Belirlenen yerlere giderek tanıtacağı ilaçla

ilgili katalog veya örnek mamulleri

göstererek açıklamalarda bulunur,

- İlacın fiyatı ve kredi şartları ile fiyatlarda

meydana gelebilecek değişiklikler hakkında

görüştüğü kişilere açıklamalar yapar,

- Siparişler alır ve bunları çalıştığı firmaya

gönderir,

- Yaptığı işlemler hakkında rapor yazar ve

amirine iletir.

KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN

- Bilgisayar

- Çeşitli kırtasiye malzemeleri,

- Çeşitli ilaç numuneleri,

- Sipariş fişi.

- Slayt Makinesi

- Data Projektörü

- Çanta

MESLEĞİN GEREKTİRDİĞİ GENEL

ÖZELLİKLER

İlaç tanıtım elemanı (reprezant) olmak

isteyenlerin;

- İnsanlarla kolay iletişim kurabilen, ikna

kabiliyeti yüksek,

- Düşüncelerini etkili bir biçimde başkalarına

aktarabilen,

- Zamanı iyi kullanabilen, sabırlı ve

sorumluluk sahibi kimseler olmaları gerekir

EĞİTİMİN SÜRESİ VE İÇERİĞİ

Bu programın eğitim süresi 2 yıldır. Eğitim süresince öğrencilere; Farmakoloji, Anatomi, Fizyoloji, İlaç

Pazarlama ve Satış Teknikleri, Pazarlama İlkeleri, Bilgisayar ve Internet Kullanımı, Psikoloji gibi dersler

verilir.

Kurslara katılanlar ise Biyoloji, Farmakoloji gibi genel tıp eğitimi ile ilgili dersler görürler.

EĞİTİM SONUNDA ALINAN BELGE - DİPLOMA

Eğitim sonunda mezun olanlara "Önlisans Diploması" verilir.

ÇALIŞMA ALANLARI VE İŞ BULMA OLANAKLARI

İlaç endüstrisi , tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sürekli olarak gelişen bir sektördür. Sayıları bir

hayli artan değişik türdeki ilaçlara paralel olarak ilaç firmalarının sayısında da son yıllarda bir artış

gözlenmektedir. Bu nedenle iyi bir eğitim almış olan ilaç tanıtım elemanlarına her zaman ihtiyaç

duyulmaktadır.

EĞİTİM SÜRESİNCE

Eğitim süresince öğrenciler Yüksek

Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun

sağladığı kredi ve yurt imkanlarından,

ayrıca Kamu veya özel kurum ve

kuruluşların sağladığı burs

olanaklarından yararlanabilirler.

EGİTİM SONRASI

İlaç tanıtım elemanları ilaç firmalarında

çalışır ve ücretlerini firma yöneticileriyle

yaptıkları anlaşmaya göre alırlar. Firma

büyüklüğü ücretlerde etkili olsa da

ortalama olarak asgari ücretin 2-3 katı

kadar bir ücret elde ederler. Bazı

firmalarda ise elemanların çalışma

gücünü ve verimliliğini artırmak

amacıyla primli ücret sistemi

uygulanmaktadır.

MESLEK EĞİTİMİNİN VERİLDİĞİ

YERLER

Mesleğin eğitimi; üniversitelere bağlı

Meslek Yüksekokullarının “Tıbbi

Tanıtım ve Pazarlama” bölümünde

verilmektedir. Ancak, Bu bölüm

ülkemizde uygulamaya yeni

başladığından en az lise mezunu olan

kişilerde genel yetenek sınavlarından

veya mülakattan geçirilerek başarılı

olurlarsa ilaç firmalarının açtığı kurslara

katılma hakkını elde ederler. Kursları

başarıyla tamamlayan kişiler reprezant

olarak göreve başlarlar.

EK BİLGİLER

Mesleğin tam eğitimi "Tıbbi Tanıtım ve

Pazarlama" adlı bölümde verilse de

üniversitelerin pazarlama, işletme veya

sağlıkla ilgili bölümlerinden mezun

olmuş kişiler de bu mesleği yapabilir.

Kaynaklar

http://e-ogrenme.iskur.gov.tr/oyscontent/Courses/Course162/pdf/r/19.pdf

MESLEK EĞİTİMİNE GİRİŞ KOŞULLARI

Mesleğin eğitimine girebilmek için,

- Lise veya dengi okul mezunu olmak,

- Meslek liselerinin, ÖSYS (Öğrenci, Seçme ve

Yerleştirme Sistemi) Kılavuzunda belirtilen

bölümlerinden mezun olanlar “Tıbbi Tanıtım ve

Pazarlama”” önlisans programına sınavsız geçiş için

başvurabilirler.

- Ayrıca mezunlar, yükseköğretime giriş sınavlarında

başarılı oldukları takdirde, ÖSYS Kılavuzunda

belirtilen programlara yerleştirilebilirler.

ÇALIŞMA ORTAMI VE KOŞULLARI

İlaç tanıtım elemanları zamanlarının büyük bir kısmını

seyahat ederek geçirirler. Tanıtım için hastaneye,

eczaneye veya bir doktorun yanına giderek genellikle

kapalı ortamlarda bulunurlar. Bazen de çalıştıkları

firmada büro ortamında görev yaparlar. Reprezantlar

çalışırken doktorlarla, eczacılarla, meslektaşlarıyla ve

çalıştığı firmadaki elemanlarla iletişim halindedirler.

MESLEKI EĞITIMDE İLERLEME

“Tıbbi Tanıtım ve Pazarlama” önlisans programını

başarıyla tamamlayan öğrenciler, “Lisans Öğrenimine

Dikey Geçiş Sınavında (DGS)” başarılı oldukları

takdirde; ÖSYS kılavuzunda belirtilen programlara

kontenjan dâhilinde dikey geçiş yapabilirler.

İŞ HAYATINDA İLERLEME

İlaç tanıtım elemanları deneyim ve başarılarına göre

çalıştığı firmanın idari kademelerine (bölge şefliği,

müdürlük vb.) yükselebilirler.

20

>2

1

Page 12: Kasım 2014

14 KASIM DÜNYA DİYABET

GÜNÜ''Şeker Hastalığı'nın sıklığı her geçen gün artmaktadır! 1985'te tahmin edilen rakam 30

milyon iken, bugün en az 246 milyon diyabetli bulunmaktadır. Hiçbir şey yapılmazsa bu

sayı 25 yıl içinde 380 milyona ulaşacaktır'’

DİYABET NEDİR? NASIL MEYDANA GELİR ?Diyabet, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren

bir metabolizma hastalığıdır ve kendisini kan şekerinin sürekli yüksek olması ile gösterir.

Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glikozun(şekerin)

hücrelerin içine girememesidir. Normal koşullarda besinlerden elde edilen veya

karaciğerdeki depolardan kana salınan glikoz pankreas tarafından salgılanan İNSÜLİN

hormonunun yardımıyla hücre içine girer ve orada yakılarak enerjiye dönüşür. Hücrelerin

üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen "kapılar" vardır. Bu kapılar normalde

kilitlidirler ve uygun "anahtar" varlığında açılırlar. Diyabet, hücrelerin üzerindeki glikoz

"kapısının" açılamaması durumudur. Bu örnekten ilerlersek diyabet, anahtar işlevi gören

İNSÜLİN hormonu yetersizliğine ve/veya insülinin etkilediği reseptörlerin( hücre kapısındaki

kilidin) bozukluğuna bağlı gelişmektedir.

ŞEKER HASTALARINA KÜÇÜK ÖNERİLER:Haftada 1 kez sabah akşam şekerinizi ölçün, kayıt tutun ve bu kayıtları kontrol anında

doktorunuza gösterin Kilonuzu kontrol altında tutun, ideal kilonuzu koruyun Günlük

düzenli yürüyüşler yapın. Öğün atlamayın, diyetisyeninizin veya doktorunuzun yemeyi

önermediği hiçbir şeyi yemeyin, ısrarlara kulak asmayın. Gerektiğinde değişiklik

yapabilmek için besin gruplarını iyi öğrenin. Halk arasında diyabete iyi geliyor diye

önerilen tatlı yiyeceklerden uzak durun.

22>

23

Page 13: Kasım 2014

24

>25

DÜNYA DİYABET GÜNÜ'NÜN AMACI: Şeker hastalarına hastalıklarının önemini anlatmak ve belirtileri olmasa da şeker düzeylerinin yüksek olabileceğini anımsatmaktır.%30-40 şeker hastasının başlangıçta hiçbir belirtisi olmayacağı, şeker hastalığının tesadüfen tespit edilebileceğini hatırlatmaktır. Diyabetin erkenden tanınması ve tedaviye erkenden başlamak, komplikasyon riskini azaltır. Dolayısıyla hastayı etkileyebilecek fiziksel, maddi ve manevi zararlar da erkenden önlenmiş olur.14 KASIM ÇAĞRISI KİMLERE?1) Ailesinde şeker hastalığı olanlar,2) Şişmanlar, 3) Oturgan (sedanter) hayat yaşayanlar,4) İri bebek doğuranlar,5) Tansiyonu ve kan yağları yüksek olanlar,6) Kanında yüksek insülin ve ani şeker düşüklükleri (reaktif hipoglisemisi) bulunanlar,7) Büyük damar (kalp, bacak, beyin damarları gibi) hasarı olanlaradır.

DİYABETLİYSEM NE YAPMAM GEREKİYOR?Eğer diyabetliyseniz hayatınızın bundan sonraki döneminde kendinizi çok iyi kontrol altında tutmanız gerekecektir. Diyabetle barışık yaşamanın yolu kendinize dikkat etmekten geçer. Kan şekeri düzeylerinizi ortalama aralıklarda tutarak olabildiğince normal yaşam sürdürmeyi hedeflemelisiniz. Bu hedefe ulaşmanın en iyi yolu diyet uygulamak ve egzersiz yapmaktır.

NİÇİN 14 KASIM? İnsülini ilk kez keşfeden Frederick Banting 14 Kasım'da doğmuştur. İnsülinin keşfedildiğini bildirir ilk resmi rapor dünyaya 14 Kasım'da yayınlanmıştır.

Kaynaklar

http://www.binsm.gov.tr/index.php/haberler/96-14-kasim-dunya-

diyabet-gunu

http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/onemli_gun/dunyadiyabet.asp

http://www.saglik.gov.tr/SHGM/belge/1-17513/14-kasim-dunya-

diyabet-gunu.html

Page 14: Kasım 2014

26-2

7

HABERLER

Protez El Dokunma Hissi UyandırdıTüm duyu, dokunma özelliğini kaybetmiş felçli insanlar için dokunma hissini algılamak artık mümkün. Geçtiğimiz haftalarda Ohio' da ki Louis Stokes Veterans Affairs Medical' de çalışan Dustin Tyler ve arkadaşları gerçekçi dokunsal hisler iletmenin bir yolunu buldu. http://www.newscientist.com/article/mg22429914.400-prosthetic-hand-recreates-feeling-of-cotton-bud-touch.html#.VEjPAWd_tiY

Kadının Yumurta Sayısıyla Kansere Tahmin!Kadınlarda ki yumurta sayılarının fazla olması bir avantaj olarak görülüyor. Fazla yumurta sayılarının kanser ve kalp rahatsızlıkları içinde önleyici olduğu anlaşıldı. Erken menopoza giren kadınlar, normal yaşlarda menopoza giren kadınlardan daha fazla risk taşıyor ve risk oranı iki katına çıkıyor.http://www.newscientist.com/article/dn26423-number-of-eggs-a-woman-has-predicts-heart-attack-risk.html#.VEjPG2d_tiY

Bilim Adamları Kök Hücreleri Laboratuvarında İnsan Bağırsak Dokusu Oluşturduİlk defa oluşturulan barsak dokusu 12 Aralıkta çevrimiçi yayınlanan bir çalışmayla sunuldu. Cincinnati Çocuk Hastanesi'nde ki Dr. Well tarafından yönetilen bilim adamları bu işe imzasını attı. Bilim adamları bulguların zamanla hastalık kapılarını açacağını söylediler. http://www.sciencedaily.com/releases/2010/12/101212145229.html

Vergi Müfettişliğine Başvurabilecek Bölüm Sayısı ArttırıldıDeğiştiren madde: MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde;“c) En az dört yıllık lisans eğitimi veren Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme, İktisadi ve İdari Bilimler ile Hukuk Fakültelerinden veya Mühendislik programları ile Eğitim, Fen ve Edebiyat Fakültelerinin Matematik, İstatistik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Fen Bilimleri ile Fen ve Teknoloji bölümlerinden ya da bunlara denkliği Yükseköğretim Kurulunca kabul edilen yurt içi ve yurt dışındaki öğretim kurumlarından birini bitirmiş olmak.”Yukarıda yazılan bütün meslekler artık vergi müfettişi olabilecekler.

http://www.memurlar.net/haber/354637/

Yeni Araştırmaya Göre Balıklar Da Oyun Oynuyor Ve EğleniyorTennessee Üniversitesinde yapılan ve Akademik Etnolog bülteninde yayınlanan araştırmaya göre balıklarda oyun oynuyor.Profesör Gordon Burghardt ve meslektaşı Profesör Vladimir Dinets ve James Murphy tarafından Çiklitgiller (Cichlid ) balık türünün ilk defa bir nesneyle oyun oynadığı kayıt altına alındı. Yüzlerce çiklitgiller balık cinsi bulunuyor ama bu cins üzerinde yapılan araştırmalar davranışların diğer cinslerde bulunmayan özellikler sergilediğini gösterdi.http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1111/eth.12312/abstract;jsessionid=

AC8D37801AEB7FBA54661B5C9E4DD975.f03t01

Keskin Gördüğümüze İnanmamız Beynimizin Bir OyunuEtrafımızdaki dünyayı keskin detaylarla gördüğümüzü düşünürüz. Gerçekte ise aslında gözlerimiz etrafımızdaki dünyada gördüklerimizin sadece çok küçük bir kısmını işleyebiliyor. Bielefeld Üniversitesinden psikologlar, beynimizin bizi, keskin detaylar gördüğümüze nasıl ikna ettiğini araştırdı. Araştırma sonuçları Experimental Psychology bülteninde yayınlandı. Araştırmadaki bulgularının merkezinde sinir sistemimiz, geçmiş görsel deneyimleri kullanarak bulanık nesnelerin nasıl keskin detayları olacağını ön görmesi var.http://www.bilimnedir.com/beyin/keskin-gordugumuze-inanmamiz-

beynimizin-bir-oyunu

Beyin Ameliyatı Yapabilen Robot GeliştirildiGünümüzde kontrol edilemeyen sara hastalığını tedavi etmenin tek yolu beyin ameliyatı, buda nöbetlere neden olan beyin bölgesini almak ya da izole etmeyi gerektiriyor.Vanderbilt Üniversitesinden mühendisler 5 yıllık çalışmanın ardından yanaktan ameliyat yapabilen robot geliştirdiler. Cihaz hastanın beynine yanaktan giriyor bu da kafa tasında delik açmaya gerek bırakmıyor. Prototip cihaz, araştırmanın lider tasarımcısı David Comber tarafından, Nashville'de yapılan Fluid Power İnovasyon ve Araştırma konferansında tanıtıldı.http://www.bilimnedir.com/robot-yapay-zeka/beyin-ameliyati-yapabilen-

robot-gelistirildi

İşte Gizemli Hayvanın İlk GörüntüleriGeçtiğimiz yıl Çin'de dünyaya gelen file benzeyen domuz yavrusu görenleri şoke etmişti. Doğumdan iki saat sonra ağızı olmadığı için ölen domuz yavrusunu çiftlik sahibi dondurarak muhafaza etti. Şoke eden dondurulmuş fotoğrafları medyaya servis edilen 250 kilogram ağırlığındaki ilginç hayvan tekrar ilgi odağı olacağa benziyor.http://www.yedirenkhaber.com/Haber/iste-gizemli-yaratigin-ilk-goruntuleri/haber-188202