kapsaml doğal afet risk yönetimi kursu kurs bİtİrme...

18
Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİ 22 EKİM – 2 ARALIK 2007 Hazırlayan Ali Tolga ÖZDEN ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Ankara

Upload: lyhanh

Post on 29-Aug-2019

219 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi

Kursu

KURS BİTİRME PROJESİ

22 EKİM – 2 ARALIK 2007

Hazırlayan Ali Tolga ÖZDEN

ODTÜ Mimarlık Fakültesi

Mimarlık Bölümü Ankara

Page 2: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

İÇİNDEKİLER

1. GİRİŞ ............................................................................................................................3 2. GENEL BİLGİLER ........................................................................................................3

3. (17) AĞUSTOS 1999 DEPREMİ ve ETKİLERİ ..........................................................5

4. ULUSAL AFET YÖNETİM SİSTEMİ .........................................................................6

5. ULUSAL AFET YÖNETİM SİSTEMİNİN GÜÇLÜ ve ZAYIF OLDUĞU

TARAFLAR ...................................................................................................................9

6. SONUÇ ve ÖNERİLER ...............................................................................................10

YARALANILAN KAYNAKLAR ....................................................................................12 EKLER: EK-2 ...................................................................................................................................14 EK-3 ...................................................................................................................................15 EK-4 ...................................................................................................................................16 EK-5 ...................................................................................................................................17 EK-6 ...................................................................................................................................18

2

Page 3: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

1. GİRİŞ Bu çalışma 22 Ekim – 2 Aralık (2007) tarihlerinde düzenlenen “Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Eğitim Programı” çerçevesinde hazırlanmıştır. Çalışma, eğitim programı sonucunda hazırlanan “Kurs Bitirme Projesi” dir. Projenin amacı, kurs süresince edinilen bilgilerin Türkiye özelinde değerlendirilmesidir. Bu amaçla çalışmada, Türkiye’de yürürlükte olan mevcut afet yönetim sisteminin eleştirel bir bakış açısı ile değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Değerlendirme, Türkiye’de 1999 yılında meydana gelen Kocaeli Depremi ve bu depremin etkileri bağlamında ele alınmıştır. 2. GENEL BİLGİLER Türkiye, Kuzey yarımkürede, Avrupa ve Asya kıtalarının kesişme noktasında bulunan bir ülkedir. Türkiye'nin toprakları 36° - 42° Kuzey paralelleri ve 26° - 45° Doğu meridyenleri arasında yer alır. Ülke topraklarının büyük bir bölümü Anadolu yarımadasında, kalanı ise Balkan Yarımadası'nın uzantısı olan Trakya'da bulunur (http://tr.wikipedia.org, 2007). Yüzölçümü 814.578 km² (790.200 km² Asya'da, 24.378 km² Avrupa'da)’dir (www.tusp.saglik.gov.tr). Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olması, dağların konumu ve yeryüzü şekillerinin çeşitlilik göstermesi, farklı özellikte iklim tiplerinin doğmasına yol açmıştır. Kıyı bölgelerinde denizlerin etkisiyle daha ılıman iklim özellikleri görülür. Kuzey Anadolu Dağları ile Toros Sıradağları, deniz etkilerinin iç kesimlere girmesini engeller. Bu yüzden iç kesimlerde karasal iklim özellikleri görülür (http://tr.wikipedia.org, 2007). Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2000 yılı nüfus sayım sonuçları Türkiye nüfusunun 67 milyon 804 bin kişi (34.347 milyon erkek, 33.457 milyon kadın) olduğunu göstermektedir (bakınız; EK-1). Türkiye’nin 1927-2000 yılları arasında ki demografik gelişimi nüfusun hızla arttığını ve aynı zamanda kentsel nüfus ile kırsal nüfus arasındaki dengeninde kırsal nüfus aleyhine değiştiğini ortaya koymaktadır (EK-1). 2006 yılı nüfus tahmini ise 72 milyon 974 bin’dir (TÜİK, 2007). 2050 yılı için yapılan nüfus projeksiyonu ise nüfusun 96 milyonun üzerinde olacağını öngörmektedir (bakınız; EK-2). Türkiye’de 2006 yılı itibari ile kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 7.890, 261 YTL (5.477 $)’dır (TÜİK, 2007). TÜİK verileri Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) değerlerini ise 7.897, 638 YTL (5.482 $) olarak göstermektedir (TÜİK, 2007). Türkiye nüfusunun önemli bir kesimi tarım sektöründe faaliyet göstermekte iken (istihdam edilmektedir) (%48,4) hizmet sektörleri de ciddi bir istihdam oranı göstermektedir (% 33,5) (bakınız; EK-3). Ancak tarım sektöründe ki istihdam oranlarında görülen düşüş ve buna karşın hizmet sektörlerinde ki istihdam artışı ülkenin ekonomik profili ile ilgili önemli bir gösterge olarak ele alınabilir. Bu sektörlere göre sanayi sektörünün (%13,3) daha düşük oranda olması da başka önemli bir göstergedir. Ülkenin genç ve büyük nüfus yapısı, pek çok doğal güzelliği olan farklı coğrafi özellikleri ve dinamik ekonomik kalkınma çabaları ile küreselleşen dünyada yerini almaya çalışması gelişmekte olan ülkeler sınıfında gösterilen Türkiye için önemli avantajlar getirdiği gibi bir takım önemli dezavantajlarda getirmektedir. Gerek toplumun sosyo-ekonomik yapısı gerekse de fiziksel (inşa edilmiş) çevrenin kırılgan (etkilenebilir) ve zayıf yapısı ülkede meydana gelen pek çok doğal olayın afete1 dönüşmesine neden olmaktadır. Binlerce yıllık tarihine bakıldığında ülkemiz jeolojik özellikleri, topoğrafik yapısı ve iklim özellikleri nedeniyle

1 Afet; insanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen topluluğun kendi imkan ve kaynaklarını kullanarak üstesinden gelemeyeceği doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylar olarak tanımlanmaktadır (Özmen, 2007). Afet, risk sürecinin bir özelliğidir. Tehlikeler, hasar görebilirlik, yetersiz kapasite veya riskin muhtemel olumsuz sonuçlarını azaltacak yetersiz önlemlerin birleşmesinden meydana gelir (Genel Terimler, Kurs Kaynakları, 2007).

3

Page 4: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

doğal afetleri2 sıkça yaşamış ve bunlardan en çok etkilenmiş ülkelerden birisidir (Özmen, 2007; Selçuk, 2000). Doğal afetler, tekrar eden bir biçimde çok sayıda ölümlere yol açtıkları, nüfusun önemli bir bölümünü etkiledikleri (Mechler, 2007) ve özellikle bir takım gelişmekte olan ülkelerde çarpık kentleşme, kontrolsüz nüfus yoğunlaşması ve denetimsiz yapılaşmanın ciddi etkileriyle de (Selçuk, 2000) önemli sosyal, ekonomik ve uzun vadeli kalkınma kayıplarına yol açtıkları için önemli bir sorun oluşturmaktadır. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye’de bu kayıplardan çok fazlaca etkinmektedir.

“Bu konudaki istatistikler incelendiğinde, doğal afetlerin her yıl gayri safi milli hasılanın % 1’i oranında doğrudan ekonomik kayba yol açtığı görülmektedir. Ancak doğrudan ekonomik kayıpların yanında pazar kaybı, üretim kaybı, işsizlik gibi dolaylı ekonomik kayıplar da göz önünde bulundurulduğunda toplam kaybın gayri safi milli hasılanın % 1’inden daha büyük olduğu tahmin edilmektedir.” (Özmen, 2007)

Ülkemizin en çok maruz kaldığı afetler depremler, seller, heyelanlar, yer altı su hareketleri, fırtınalar, kuraklık, çığ ve kaya düşmeleri olarak sayılabilir (Özmen 2007; Yazıcı, 2007). Uluslararası alanda afet bilgileri konusunda önemli bir kaynak olan Emergency Disasters Data Base (Em-dat) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Doğal Afet Profili Özet Tablosu” ülkenin karşılaştığı afetleri ve ortaya çıkan zararı göstermektedir (Em-dat, 2006) (bakınız EK-4). 1996 yılında yayınlanan Habitat II raporuna göre (National Report and Plan of Action, Turkey, June 1996) ülkede meydana gelen doğal afetler neticesinde son 70 yılda yıkılan (veya ağır hasarlı) yapı sayısı 600.000 olarak belirtilmektedir. Bu rapora göre hasarın %66’sı depremlerden kaynaklanırken, seller %15 oranında ve heyelanlar %10 oranında hasara neden olmuştur. Özmen ise 2003 yılında yayınladığı tabloda bu hasarların daha da arttığını göstermiştir (Özmen, 2007) (bakınız EK-5). Ülkemiz, dünyanın en önemli deprem kuşaklarından biri olan Alp Himalaya deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. Tarihin en eski çağlarından günümüze kadar ülkemizde pek çok büyük depremin meydana geldiği ve bu depremler nedeniyle de ülkemiz üzerinde yaşayan uygarlık izlerinin yok olduğu bilinen bir olgudur (Şengezer, Kansu, 2001). Son 60 yıl ile ilgili tarihi veriler göstermiştir ki Türkiye’de afetlerin yol açtığı bütün yapısal hasarın üçte ikisi depremler nedeniyle olmuştur (Yazıcı, 2007). Ülkemizde ortalama 1.1 yılda bir yıkıcı deprem (Selçuk, 2000) ve ortalama olarak 5 yılda bir de “IX” ve “X” şiddetinde büyük depremler meydana gelmektedir (Şengezer, Kansu, 2001). Mevcut deprem bölgeleri haritasına göre, ülkemiz topraklarının %96’sı değişik oranlarda riske sahip deprem bölgeleri içinde bulunmaktadır ve nüfusun %98’i bu deprem bölgelerinde yaşamaktadır (Yazıcı, 2007). Kısaca Türkiye yüksek deprem tehlikesi3, ülkede bulunan yapılar ve bu yapılar içerisinde yaşayanlar da yüksek deprem riski altındadır (Pampal, 2006). 2 Doğal afetler; genellikle “risk altındaki bir toplumu etkileyen olağanüstü bir doğal olayın sonucu“ ve/veya “jeofizik nedenlerin tetiklediği ve maruz kalan toplumun kendisiyle başa çıkma imkanını aşan ve dış yardıma gerek duyacağı şekilde etkileyen olağanüstü bir olay” şeklinde nitelendirilir (Mechler, 2007). Korumasız toplulukları ve coğrafi bölgeleri etkileyen, önemli hasarlara, aksamalara ve olası kayıplara sebep olan, zarar gören toplumun normal işleyişini olanaksız kılan anormal ve seyrek gerçekleşen bir tehlikenin meydana gelmesi doğal afet olarak nitelenebilir. Ekonomik açıdan bir afet insani, fiziki ve mali sermaye olarak kayıpların bir çeşit birleşimi ve ‘reel’ ekonomide gelir ve yatırım, tüketim, üretim ve istihdam gibi ekonomik etkinliklerde bir azalma demektir (Genel Terimler, Kurs Kaynakları, 2007). 3 Tehlike; insan toplulukları için olumsuz etkiler doğurması mümkün olan doğal, teknolojik ve insan kökenli olayların tümü tehlike olarak tanımlanabilir. Diğer bir deyişle tehlike doğal, teknolojik veya insan kökenli olan ve fiziksel, ekonomik, sosyal kayıplara yol açabilecek tüm olayları ifade eder (Özmen, 2007). Tehlikeler gelecekteki tehditleri gösteren gizli koşullar içerebilir ve tehlikelerin farklı kökenleri olabilir: doğal (jeolojik, hidrometeorolojik ve biyolojik) ve/veya insan sürecinin neden olduğu (çevresel bozunum ve teknolojik tehlikeler). Tehlikeler kökenine ve etkilerine göre tek, sıralı (ardışık) veya birleşik olabilir. Her tehlike yeri, şiddeti, sıklığı ve olasılığı ile nitelendirilir (Genel Terimler, Kurs Kaynakları, 2007).

4

Page 5: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

3. (17) AĞUSTOS 1999 DEPREMİ ve ETKİLERİ Türkiye’nin en aktif fay hatlarından belkide en önemlisi olan ve tarih boyunca büyük ve yıkıcı depremler üreten Kuzey Anadolu Fayı (KAF) 17 Ağustos 1999 tarihinde Kocaeli ili merkez üssü olan 7,4 büyüklüğünde bir deprem meydana getirmiştir. Ekonomik ve sosyal boyutları büyük yıkıma, can kaybına ve mali kayıplara sebep olmuş bu afeti kimi otoriteler “asrın felaketi” olarak tanımlamışlardır (Yazıcı, 2007). Bu depremden çok kısa bir süre sonra (12 Kasım 1999) aynı fay hattı üzerinde merkez üssü Bolu-Düzce olan ve büyüklüğü 7.2 olan ikinci bir deprem meydana gelmiştir. Her iki depremin ortaya çıkardığı yıkımın tablosu şu şekilde özetlenebilir; 18.377 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 48.901 vatandaşımız yaralanmış, 93.010 konut, 15.165 işyeri yıkılmış veya ağır hasar almıştır. 104.440 konut, 16.120 işyeri orta derecede, 113.283 konut, 14.656 işyeri ise hafif derecede hasar görmüştür. Yalnızca yapılarda meydana gelen hasarın yol açtığı ekonomik kaybın 57.2 trilyon TL olduğu belirlenmiştir. Kocaeli depreminin ilk tahminlere göre finansal kaybı toplam hasar olarak 10 milyar USD (ABD Doları-$) olduğu düşünülmektedir (Selçuk, 2000). Türkiye ekonomisinin %35’i, sanayisinin %45,2’si, ticaretinin %34,6’sı depremden etkilenmiştir. Bunun yanı sıra sigorta sektörünün kaybı yaklaşık olarak 2 katrilyon TL olarak hesaplanmaktadır. Toplam nüfusun %23’ünün yaşadığı, Türkiye Gayri Safi Milli Hasılasının depremden etkilenen 7 ilde (Kocaeli, İstanbul, Adapazarı, Bursa, Bolu, Düzce, Yalova) %35’ini oluşturan Doğu Marmara’da meydana gelen şiddetli deprem, yaygın bir alana dağınıklığı ve çok sayıda yerleşim ve sanayi birimlerine vermiş olduğu hasarlarla Türkiye’deki tüm sistemlerin böyle bir afete hangi boyutta hazırlıklı olduğunu veya olmadığını ortaya koymuştur (Selçuk, 2000). Depremin kısa ve uzun dönem makroekonomik etkilerinin ilk formel analizi Selçuk ve Yeldan (1999) tarafından yapılmıştır (Güvel, 2001). Buna göre Türkiye Ekonomisi’nin Ağustos 1999 Depremi sonrası uzun dönem dengesine dönüş patikasını analiz etmek amacıyla, bir ekonomik modelleme yöntemi kullanılarak yapılan simülasyon sonuçlarında, herhangi bir politika uygulanmadığı durumda toplam çıktı (GSYH) düzeyinin %1.3, toplam tüketim harcamalarının %1.4 ve toplam yatırım harcamalarının da %0.8 azalacağı öngörülmüştür. Dış açık ise %4.4 artacak ve bu özel sektör dış borçlanması (ÖSDB) ile finanse edilecektir. Buna bağlı olarak ÖSDB’de %3.3 artacaktır (Güvel, 2001). Kocaeli depreminin yukarıda bahsedilen fiziksel ve ekonomik kayıpları hem ülke insanı üzerinde hem de ülke ekonomisi üzerinde derin izler bırakmış ve bu olumsuz etkiler halen daha sürmektedir. Depremin birde sosyal ve psikolojik etkileri bulunmaktadır. Bu etkilerde orta ve uzun vadede kendisini daha çok hissetirmekte ve sonuçları depremden yıllar sonra daha net olarak görülmeye başlanmaktadır. Öncelikle toplumda oluşan güvensizlik hissi, depremi yaşayanlarda görülen afet sonrası strese bağlık travmatik bozukluklar, özellikle kadınlarda ve çocuklarda gözlemlenen psikolojik rahatsızlıklar aslında depremin fiziksel ve ekonomik hasarları kadar önemlidir. Çünkü bu etkiler yavaş yavaş ve gizlice oluşmakta, ortaya çıkışlarıda aniden olmamaktadır. Bu nedenle etkileri, boyutları ve sonuçlarıda önceden tahmin edilememektedir. 1999 Kocaeli Depremi tüm bu olumsuzluklar yanında önemli de bir fırsat penceresi açmıştır. Yaşanan ağır bedele karşın, bu depremle elde edilen deneyimler ülkenin afet ve deprem algısını yeniden sorgulamasına, tüm kurum ve kuruluşları ile afet yönetim sisteminin masaya yatırmasına, eksikliklerini tespit etmesine sebep olmuştur. Böylece afet tehdidi ve bu tehdidin yaratabileceği tüm riskleri4 analiz etme, sentezleme ve risk azaltımı 4 Risk; doğal veya insan kaynaklı tehlikeler ve afete maruz şartlar arasındaki etkileşimden kaynaklanan zararlı sonuçların veya beklenen kayıpların (ölümler, yaralanmalar, kesintiye uğramış geçim, ekonomik faaliyet veya hasar görmüş çevre) olasılığı. Klasik tarife göre Risk = Tehlike x Hasargörebilirlik olarak belirtilir (Genel Terimler, Kurs Kaynakları, 2007). Risk sözcüğü; gelecekteki belirli bir zaman içerisinde, belirli bir tehlikenin,

5

Page 6: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

için gereken stratejileri oluşturma ve uygulama yolunu açacak önemli gelişmeler olmuştur. Ancak yapılan çalışmaların sürdürülebilirliği son derece önemlidir. Bu nedenle de ulusal afet yönetim sistemimizin daha etkin ve sürekli olabilmesi için neler yapılması gerektiği bugünde tartışılmaya devam edilen bir konudur. 4. ULUSAL AFET YÖNETİM SİSTEMİ Ulusal Afet Yönetim Sistemimizin işleyişinde ve kurgusunda görülen güçlü ve zayıf yönleri ele almak ve buna gerek ulusal ölçekteki gerekse de uluslararası ölçekteki yaklaşımlar ışığında eleştirel bir bakış ile öneri getirmek bu çalışmanın hedefidir. Öncelikle bu konuda bir fikir geliştirmeden önce bu bölümde Ulusal Afet Yönetim Sistemimizin yapısını ve işleyişini ele almak doğru olacaktır. Bu anlamda, “afet yönetimi” kavramını açıklamak gerekmektedir. Polat Gülkan’a (2007) göre afet yönetimi;

“Afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla bir afet olayının, zarar azaltma, önceden hazırlık, müdahale ve iyileştirme safhalarında yapılması gereken çalışmaların planlanması, yönlendirilmesi, koordine edilmesi, desteklenmesi ve uygulanabilmesi için toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla, kaynaklarının bu ortak hedefler doğrultusunda yönetilmesini gerektiren çok geniş bir kavramdır.”

Oktay Ergünay (2007) ise afet yönetimini çağdaş araştırma-geliştirme, mühendislik, planlama ve yönetim teknolojilerini kullanarak, doğal, teknolojik veya insan kökenli olaylardan, insan topluluklarının fiziksel, sosyal, ekonomik ve psikolojik kayıplara uğramaması veya olası kayıpların en düşük düzeyde tutulmasını sağlayan ve kendine özgü kural ve yöntemleri olan, çok yönlü, çok aktörlü, çok disiplinli ve dinamik bir yönetim şekli olarak tanımlamaktadır. Sözlük anlamı ise kısaca bütün düzeylerde bir afetin çeşitli evreleriyle ilgili politika, idari kararlar ve çalışmalara ait faaliyetlerin tamamı olarak yer almaktadır. Bülent Özmen (2007) afet yönetiminin yukarıda bahsedilen faaliyetler bütününü aşağıdaki safhaların birbirini takip ettiği ve sürekliliği olan bütünleşik bir yönetim olarak tanımlamaktadır. Buna göre afet yönetimi;

1. Zarar azaltma, 2. Önceden hazırlık, 3. Kurtarma ve ilk yardım, 4. İyileştirme, 5. Yeniden inşa safhalarının bütünü olarak tanımlanmaktadır.

Ulusal Afet Yönetim Sistemimiz de bu çerçevede şekillenmiş ve faaliyetlerini sürdürüren bir kurguya sahiptir. Afet yönetim sisteminde görev alan en temel kurumlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Başbakanlık Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü ve Kızılay Genel Müdürlüğü olarak belirtilebilir (Özmen, 2007). Polat Gülkan (2007) ülkemizde afet konusundaki teşkilatlanmayı merkezi ve taşra teşkilatları olmak üzere temelde ikiye ayırmıştır. Buna göre Merkezi Teşkilat, Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu-Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü5-Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi6 olarak üç temel ayağı olan bir teşkilattır.

bu tehlikeye maruz olan değerler veya tehlike altındaki unsurlara bunların zarar veya hasar görebilirliklerine bağlı olarak, verebileceği zararları ifade eder (Özmen, 2007) . 5 Bakanlar Kurulu’nun 15.11.1999 tarih ve 583 sayılı kararı ve yeniden düzenlenen 14.06.2000 tarih ve 600 sayılı kararı ile teşkil edilen bir başkanlıktır (Gülkan, 2007). Görevleri ülke güvenliğini etkileyecek ölçekteki deprem, heyelan, kaya düşmesi, yangın, kaza, meteorolojik afet, nükleer ve kimyasal madde kazaları ve göç hareketleri ile ilgili acil durum yönetiminin ülke düzeyinde etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli önlemleri almak ve acil durum yönetimi gerektiren olayların oluşumundan önce alınacak önlemler, olay sırasında

6

Page 7: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu adı altında örgütlenen ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nca hazırlanan 88/12777 sayılı Yönetmelikle bir afetin il sınırlarını ve imkanlarını aşması halinde merkezde kurulması ön görülen yapılanma bir afet yönetim merkezidir. Genel hayatı geniş ölçüde etkileyen afetlerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında

• Milli Savunma • Dışişleri • İçişleri • Maliye ve Gümrük • Milli Eğitim Gençlik ve Spor • Sağlık • Ulaştırma • Tarım • Orman • Çalışma ve Sosyal Güvenlik • Sanayi ve Tabii Kaynaklar

bakanlıklarının müsteşarları ile Türkiye Kızılay Derneği Genel Başkanı veya Genel Müdüründen teşkil edilen Afetler Merkez Koordinasyon Kurulu kurulur. Genelkurmay Başkanlığı’nın sorumlulukları ile ilgili konularda Genelkurmay Başkanlığı temsilcisi de katılır (Gülkan, 2007). Bu noktada ilgi çekici tespit ise yukarıda bahsedilen ve merkezi teşkilatın üç temel ayağını oluşturan yapılanmaların görev-yetki ve sorumlulukları birbirinin hemen hemen aynısı olduğudur (Gülkan, 2007). EK-6’da Murat Balamir (2007) bu yapılanmanın şemasını göstermiş ve bu modelde yetki ve sorumlulukların merkezde toplanmış olduğunu, yönetim ağacının dış çevrelerine gittikçe bu yetki ve sorumlulukların hızla azaldığını işaret etmiştir. Balamir’e göre bir afet durumunun ilan edilmesi ile, tüm yetki ve kaynakların merkezi yönetim kumandasında toplanması ve belediyelerin tüm yetkilerinin ellerinden alındığı Türkiye’de, mevcut afet yönetimi yapısı bu modelin çok iyi bir örneğidir.

Taşra Teşkilatının yapılanmasında ise Bayındırlık ve İskan Bakanlığı (Afet İşleri Genel Müdürlüğü) ise 7269 sayılı Kanun gereği olarak 88/12777 sayılı Yönetmelikle, afet yönetimi ve afete müdahale için il ve ilçelerde Acil Yardım Taşra Teşkilatına bağlı “Afet Acil Yardım Hizmet Gruplarını” kurmuştur (Gülkan, 2007). Buna göre illerde İl Acil Yardım Teşkilatı Valinin veya görevlendireceği Vali Yardımcısı başkanlığında ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının katılımı ile oluşur. İlçelerde ise İlçe Acil Yardım Teşkilatı kaymakamların başkanlığında ilgili kurum ve kuruluşlardan oluşur. Her iki Bakanlığın ayrı Tüzük ve Yönetmeliklerle teşkil ettiği bu servis ve ekiplerin kurtarma ve ilk yardım faaliyetlerinde istenilen randımanı verememesi üzerine, İçişleri Bakanlığı 97/13 No’lu Genelge ile servis ve ekipler arasında koordineyi sağlayacak üçüncü bir teşkilatlanmaya gitmiştir. İl ve ilçelerde Acil Yardım ve Kurtarma Ekiplerini kurmuştur. Bütün bu teşkillerin il/ilçede yönetilmesi ve kullanılma sorumluluğu ise mevcut mevzuat ve genelgelere göre il/ilçe mülki amirlerine verilmiştir.

yapılacak arama, kurtarma ve yardım faaliyetleri ve olay sırasında gerçekleştirilecek iyileştirme çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamaktır. 6 Başbakanlık tarafından hazırlanan 96/8716 sayılı Yönetmelikle bir kriz halinde (afetler dahil) merkezde teşkili ön görülen yönetim merkezidir. 14.12.2000 tarih BKYM-6 sayılı yazı ile Türkiye Acil Durum Yönetim Genel Müdürlüğü’ne bağlı bir birim haline getirilmiştir.

7

Page 8: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Ulusal Afet Yönetim sisteminin ortaya koyduğu en belirgin özelliği merkeziyetçi yapısıdır. Buna göre tamamen kamu kurum ve kuruluşlarından oluşan sistem, en tepeden aşağı doğru inen yönetim yapısına sahiptir. Buna göre üste çıktıkça yetki ve sorumluluk artarken, aşağıya, mahalli ölçeğe indikçe bu sorumluluk azalmaktadır. Sivil Toplumun ve Sivil Toplum Kuruluşlarının, Özel Sektörün bu yapılanma içerisinde görev tanımı belirsizdir. Dolayısıyla sivil toplum katılımından bahsetmek mümkün görünmemektedir. Bu yapısı ile sistem “klasik merkeziyetçi afet yönetim sistemi” olarak adlandırılabilir. Balamir’e göre (2007), afet yönetiminin bir başka organizasyonel boyutu, yönetimlerin genel davranış biçimleri ve afet olayına ilgilerinin yoğunlaşması ile bağıntılıdır. Bu ya “re-active” -olay sonrasında çözüm arayışı- ya da “pro-active”-olay meydana gelmeden önlem alma- şeklindedir. Önceden önlem alma davranışının egemen olması için, yerel yönetimlerin rolü kaçınılmazdır. Zararların azaltılması7 çabaları, ancak yerel tehlike koşullarının belirlenmesi ve uygun önlemlerin alınması halinde etkili olabilir. Bunun için sorumluluk ve yetkiler yerel yönetimler ve toplumlara ait olmalıdır. Diğer bir deyişle, her yönetim düzeyi için “re-active” ve “pro-active” davranışlarının farklı öncelikleri vardır. Türkiye’de ki sistem gerek kurgusundan kaynaklanan yaklaşımlar, gerekse de yaşanan deneyimler ışığında “re-active” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla olay meydana geldikten sonra müdahale etmek, yara sarmak ve iyileştirme faaliyetleri ile yeniden yapım faaliyetleri olarak tanımlanan afet yönetim safhaları uygulanmaktadır. Genellikle ülkemizde ki sistem sorumluluklar açısından “merkezi” olarak kabul edilir ve bunun en temel özelliği yönetim düzeyleri arasındaki karşılıklı ilişki ‘empoze edici/ emredici’ olarak tanımlanır. Türkiye’de merkezi idarenin görevleri empoze edici olup; alt seviyelerdeki yönetimden görüş veya bilgi alınması gerekli görülmemektedir (Balamir, 2007). Bunun sonucu olarak da daha öncede bahsedildiği üzere sivil toplumun ve özel sektörün bu yapılanma içerisinde yer alması mümkün görünmemektedir. Ancak 1999 Kocaeli Depremi sonrasında yaşanan süreçde ulusal afet yönetim sistemi tartışmaya açılmıştır. Özellikle iki önemli gelişme ve/veya konu bu tartışmanın ortaya çıkmasında etken olmuştur. Birincisi, 1999 depremlerinin ülke üzerinde bıraktığı derin izler, ağır hasar ve yıkıntıların altından çıkan mevcut sistemin eksikleri ve açıkları bu tartışma için önemli bir fırsat doğurmuştur. İkincisi ise, uluslararası alanda afet yönetimine bakış açılarında meydana gelen önemli değişimler ve “klasik merkeziyetçi afet yönetim modeli” yerine Afet Risk Yönetiminin8 hakim görüş olarak benimsenmesi çabalarıdır. Bu fırsatın nasıl değerlendirildiği ise bir başka tartışma konusu olabilir. Bu noktaya kadar, çalışmanın ana hedefi olan mevcut ulusal afet yönetim sisteminin yapısı özetle aktarılmaya çalışılmıştır. Sonraki bölümlerde ise bu sistemin güçlü ve zayıf noktaları aktarılmaya ve iyileştirme için öneri oluşturulmaya çalışılacaktır.

7 Zarar azaltma; Doğal afetlerin, çevresel tahribatın ve teknolojik afetlerin olumsuz etkilerini sınırlamak için alınan yapısal ve yapısal olmayan önlemler (Sözlük, Kurs Kaynakları, 2007). 8 Afet risk yönetimi; Doğal afetlerin ve bunlarla ilgili çevresel ve teknolojik afetlerin etkilerini azaltmak üzere idari kararların, kuruluşun, politikayı yönetmek için işletme becerileri ve yeteneklerinin, stratejilerin ve baş etme kapasitelerin sistematik yönetimi. Bu, afetlerin olumsuz etkilerinden sakınmak (önleme) veya bu etkileri sınırlamak (zarar azaltma ve hazırlık) dahil yapısal ve yapısal olmayan her türlü faaliyetlerden oluşur (Sözlük, Kurs Kaynakları, 2007).

8

Page 9: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

5. Ulusal Afet Yönetim Sisteminin Güçlü ve Zayıf Olduğu Taraflar Gerek yaşanan deneyimler gerekse de gelişen teknoloji ve haberleşme sistemleri afet yönetiminde en önemli eksiğin koordinasyon olduğunu ortaya koymuştur. Oktay Ergünay’a (2007) göre ülkemizde ki mevcut afet yönetim sisteminin en önemli eksikliklerinin başında merkezi sistemde yaşanan koordinasyon eksikliğidir. Buna göre merkezi düzeyde, etkin bir işbirliği ve koordinasyonun sağlanabilmesi, herşeyden önce, mevcut çok başlılık ve karmaşanın ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Gerek merkezi ve gerekse yerel düzeyde etkin bir işbirliği ve koordinasyon sağlamanın en akılcı yolu, zarar azaltma ve müdahalenin planlanması aşamasında başlar. Ergünay’a göre unutulmaması gereken, afet yönetiminin her aşamasında kurumsal veya bireysel başarının olamayacağı gerçeğidir. Sistem bütünüyle etkin ve verimli olamadığı taktirde, başarılı bir faaliyet söz konusu olamayacaktır. Polat Gülkan’da (2007) bu konuda aşağıda ki tespitlerde bulunmaktadır;

“Yaşanan son deneyimler, özellikle afete müdahale aşamasının, çok kritik olan ilk günlerinde, gerek merkezi ve gerekse il düzeyindeki organlar arasında zamanında, hızlı ve etkili olarak işleyen bir işbirliği ve koordinasyonun kurulamadığını göstermektedir. İl düzeyinde sık değişen kamu görevlileri, ne ilin mevcut afet planını ve nede il de mevcut olan yerel kapasiteyi bilmedikleri, ortak bir problem olarak, her afet olayından sonra, gündeme gelmektedir. Bu durum, bir çok il de, afet müdahale planlarının kullanılamamasına, neden olmaktadır. İllerde plan hazırlamaktan sorumlu olan il yöneticileri, aşırı iş yükü ve bilgisizlik nedenleriyle planlamaya yeterince önem vermemekte ve genellikle planlar, merkezi yönetimin talebi olursa, 3-4 yılda bir güncelleştirilebilmektedir. Planlama süreci ise tamamen yanlış algılanmakta ve planlar bir yasak savma mantığı ile hazırlanmaktadır. Hazırlanan müdahale planları ise, eylem (uygulama) planı niteliğinde olmayıp, yalnızca görev, yetki ve sorumlulukları gösteren genel çerçeve planlar şeklinde yapılmaktadır. (Gülkan, 2007)”

Türkiye’de ki sistem yukarıdan aşağı doğru karar verme süreçleri olan merkezi bir sistemi oluşturmaktadır. Daha öncede belirtildiği üzere bu sistemede en yetkili ve karar alıcı kısım en tepede olup, aşağıya indikçe yetki ve karar alma paylaşımı azalmaktadır. Dolayısıyla yerele doğru inildikçe afet yönetim sistemine katılım ya çok küçük ölçekde ya da hiç olamamaktadır. Bu nedenle özellikle sivil toplum, karar alma ve yönetime doğrudan katılım açılarından mevcut sistemde genelde dışlanmaktadır. Bu konuda mevcut sistemin önemli eksikliklerinden birisini oluşturmaktadır. Bu konuda Murat Balamir (2007) yukarıdan aşağı doğru olan karar alma ve yönetim sürecinin ciddi zayıflıkları olduğunu vurgulamış ve şu tespitlerde bulunmuştur;

“Bu organizasyon biçimi; önceliklerin ve teşviklerin yerel toplumlar ve bireylerin oluşturduğu grupların, ya da sivil toplum kuruluşlarının (STK) görüşleri ile belirlendiği ‘aşağıdan yukarıya’ ilkesine dayalı diğer organizasyon biçimlerinden farklıdır. Bu son biçimin daha uygun bir yöntem olduğu, son zamanlarda yaygın olarak kabul edilmekte ve daha sık ifade edilmektedir. ‘Aşağıdan yukarıya’ stratejisinin, zararların azaltılması ve afete hazırlıklı olma konularında daha etkin sonuçlar sağladığı görülmektedir. İlişkileri yapılandırmanın bu ikinci şeklinde, yerel yönetimlerin rolü daha büyük bir önem taşımaktadır (Balamir, 2007).”

Mevcut sistemin önemli bir zayıf noktası da şimdiye kadar gelen süreçde gelenekselleşen yönetim anlayışı daha çok afet sonrası müdahale ve iyileştirme çabaları üzerine olup (pro-active), risk azaltımı ve hazırlık aşamalarının (re-active) afet yönetiminin çerçevesi içerisinde ele alınmayışıdır. Bu nedenle ağırlıklı olarak devlet tarafından “yara sarma” yaklaşımı daha çok kullanılmış, hem afet öncesi hemde afet sonrası çalışmaların bütüncül yaklaşımlar olduğu genellikle göz ardı edilmiştir. Polat Gülkan’a (2007) göre afetlerde önemli olan, halkın bir an önce normal yaşama dönmesini sağlayıcı önlemleri almak iken, halkın uzun süre her ihtiyacının devlet tarafından karşılanması doğru bir politika değildir. Bunun sonucunda da yaşanan deneyimler göstermiştir ki bireylerin ve toplumun bilgilendirilmesi-bilinçlendirilmesi

9

Page 10: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

konuları yeterince ele alınmamış, toplumun kaderci bir anlayışı sürdürmesi engellenememiştir. Afet yönetimi yaklaşımında devlet tek ve en yetkili kurum olurken, toplum tarafından da “Devlet Baba” yaklaşımı ile herşeyin devletten beklenmesi bir kültür olmuştur. Dolayısıyla risk paylaşımı yeterince yerine getirilememiştir. Kaldı ki afete müdahale ve iyileştirme süreçleri her ne kadar afet sonrası çalışmalar olarak görülse de bu aşamalarda etkili müdahale sağlanabilmesi ve başarılı olunabilmesi için afet önceside bir takım hazırlıklar tamamlanmalıdır. Bu açıdan ülkemizdeki mevcut sistemde göze çarpan eksikliklerden biriside özellikle yerel yönetimler ve iller bazında bu hazırlık süreçlerinin yeterince tamamlanamamasıdır. Bu duruma en son örnek olacak afet ise 2003 yılında Bingöl’de yaşanan deprem sonrası yapılan tespitlerde gözlemlenebilir. Polat Gülkan’a (2007) göre afette zamanında, hızlı ve etkili müdahale etmenin ön şartı olan, uygulanabilir afet müdahale planlarının hazırlanması, eğitimi, denenmesi konusunda illerimiz maalesef, bundan 30-40 yıl öncesine oranla, hemen hiç yol kat edememişlerdir. Birkaç ilin dışında, Bingöl’de dahil olmak üzere hiçbir ilimizde yeterli acil yardım malzemeleri stokları yoktur ve afet öncesinde hazırlık çalışmaları ciddiye alınmamaktadır. Mevcut sistemin güçlü ve avantaj sağlayacak yanları da kuşkusuz vardır. Öncelikle, mevcut sistem sahip olduğu bilgi ve deneyim ile, elindeki örgütsel kurgu ve kanunlar ile ciddi anlamda bir potansiyele sahiptir. Polat Gülkan’ın (2007) belirttiği gibi Türkiye’de, bütün eksikliklerine rağmen, afet yönetim sisteminin, zarar azaltma, hazırlıklı olma, olaylara müdahale ve daimi iskan aşamaları ile ilgili olarak hem yerel ve hem de merkezi düzeyde yapılması gereken faaliyetleri düzenleyen, bir çok yasa, tüzük, yönetmelik, standart v.b. gibi yasal araçlar mevcuttur. Bu araçların tümü, ülkenin afet yönetim sisteminin yasal temelini teşkil eder. Ancak çok dağınık olan bu yasal temelin, modern afet yönetim sistemlerinin çağdaş gelişimleri de dikkate alarak yeniden düzenlenmesi ve çeşitli sebeplerle hem merkezi ve hem de yerel düzeyde etkin olarak uygulanamadığı herkesçe kabul edilen sistemin, geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Özellikle 1999 Kocaeli ve Düzce depremlerinden sonra pek çok alanda ve özellikle yönetimsel ve yasal alanlarda ciddi katkı sağlayacak girişimler başlatılmıştır. TAY-Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kuruluşu, DASK-Doğal Afet Sigortaları Kanunu ve Yapı Denetim Kanunu bu girişimler arasında ilk akla gelenlerdir. Kısaca belirtmek gerekirse, mevcut sistemin elindeki potansiyel ciddi kazanımlar ve deneyimler ışığında, uluslararası bilgi birikimininde desteği ile geliştirilebilecek ve etkin hale getirilebilecek önemli bir potansiyele sahiptir. Önemli olan bu potansiyelin iyi kullanılması ve bunu sağlayacak siyasi otoritenin kararlılığıdır. 6. SONUÇ ve ÖNERİLER Çalışmanın son bölümü olan bu kısımda yukarıdaki bölümlerde aktarılmaya çalışılan bilgi ve görüşler ışığında Afet Yönetim Sistemimizin iyileştirilmesi için neler yapılabileceği tartışılmaya çalışılmıştır. Mevcut Afet Yönetim Sistemi için ortaya konulan problem alanlarını beş ana başlık altında toplamak mümkün olabilir. Buna göre;

1- Koordinasyonel-Yönetimsel eksikliklerden kaynaklanan problemler, 2- Hukuki-Kanuni eksikliklerden kaynaklanan problemler, 3- Uygulama-Sürdürülebilirlik konularında karşılaşılan problemler, 4- Finansal kaynak yaratma ile ilgili problemler, 5- Eğitim alanındaki eksiklikler nedeniyle karşılaşılan problemler,

olarak belirtebileceğimiz temel problem alanları için geliştirilecek iyileştirme plan ve stratejileri önemli görünmektedir.

10

Page 11: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

1. Koordinasyonel-Yönetimsel eksikliklerden kaynaklanan problemler Daha öncede belirtildiği üzere, özellikle geleneksel merkezi yönetim sisteminin zaafları ve eksikleri olan koordinasyon bozukluğu önemli bir problem oluşturmaktadır. Bu anlamda yukarıdan aşağı inen yönetim modeli yerine aşağıdan yukarı doğru çıkan yönetim modeli daha etkin kılınmalıdır. Bununla birlikte ideal olanın her iki yaklaşımıda dengeli ve beraber yürütebilmek olduğuda söylenebilir. Afet yönetimini gerek ulusal gerekse de uluslararası ihtiyaçlar, gelişmeler ve yaklaşımlar çerçevesinde Afet Risk Azaltımı Startejisi odaklı hale getirmek yönetimsel anlamda da önemli avantajlar sağlayacaktır. Afet yönetimini tek elde birleştirme çabaları olumlu görünmekte ve koordinasyon-yönetim kargaşasına çözüm getirebilir görünmektedir. Yetişmiş ve yetişmekte olan personeli de bu görüşler çerçevesinde eğitmek önemli olacaktır. Bu şekilde afet risk yönetiminde sürdürülebilirlik sağlanacaktır.

2. Hukuki-Kanuni eksikliklerden kaynaklanan problemler Özellikle kısaca Afet Kanunu olarak biline 7269 numaralı kanunun yenilenmesi veya günceli yakalamış, etkin bir yeni kanun olarak yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca Sigorta ve Yapı Denetim Kanunları’nın da daha verimli ve etkili kullanılabilmesi için gereken önlemler alınmalıdır. Bu konularda 1999 depremleri sonrası süreçde önemli adımlar atılmış, kanun ve yönetmeliklerdeki eksiklikler ortaya konulmuştur. Bu anlamda belkide atılacak ilk adım Yapı Denetim Kanunun eksikliklerini gidererek 19 pilot il uygulaması yerine 81 ilde de uygulanmasına geçilmelidir. Sigortacılığın daha aktif olarak sivil toplumda kullanımını teşvik edici yaklaşımlar geliştirilmelidir. Gerek Merkezi düzeyde gerekse de yerel düzeyde karar alma süreçlerine hem sivil toplumun hem de özel sektörün katılımı sağlanmalıdır. Bu amaçla gerek sivil toplum kuruluşlarına gerekse de özel sektöre risk azaltımı konularında ihtiyaç duyulduğu yöneticiler tarafından yeterince kavranmalıdır. Yetki paylaşımı hukuki ve kanuni alanlardaki problemlerin de çözümünde önemli rol oynayabilecektir. Ayrıca afet yönetim sistemi içerisinde rol alan tüm aktörlere yönelik mevcut kanun ve yönetmeliklerde risk azaltımı konularınada yer verilmelidir. Özellikle meslek odalarının bu çalışmalara doğrudan katılımı sağlanmalıdır. Ayrıca en üst ölçek olan ülke kalkınma planları yukarıda sayılan hedefler doğrultusunda, afet yönetimini içine alacak şekilde hazırlanmalıdır.

3. Uygulama-Sürdürülebilirlik konularında karşılaşılan problemler Özellikle hukuki süreçler ve kanun-yönetmelik uygulamalarının etkin olması, denetlenmesi ve ödüllendirme-cezalandırma araçlarının kullanımı risk azaltımı için önemli olacaktır. Kimi zaman ortaya çıkan durumlar ve edinilen tecrübeler ışığında her zaman kanun ve yönetmeliklerin olmasının çözüm olmadığı görülmüştür. Bunları uygulama araç ve yöntemleride en az kanunların kendileri kadar önem taşımaktadır. Ayrıca mevcut kanun-yönetmeliklerin uygulaması takip edilerek, bu sistemin güncellenmeside sağlanmış olacaktır. Mevcut yapıda ortaya çıkan eksiklikler uygulamada daha iyi anlaşılacağı için, uygulama süreçleri güncelin yakalanması, bilgi ve teknolojinin takip edilmesi ve buna göre eksikliklerin giderilmesine olanak sağlayacaktır. Bu da gerek kanun ve yönetmeliklerin gerekse de bunların etkin bir şekilde uygulanmasının sürdürülebilirliğini sağlamış olacaktır. Genel anlamda “sürdürülebilirlik” kavramının bir alt bileşimi olan afet risk azaltımı yaklaşımı kendi içşinde de sürdürülebilir olmalıdır.

4. Finansal kaynak yaratma ile ilgili problemler Gerek risk azaltımı için starteji ve proje üretmede gerekse de bu çalışmnaların uygulanmasını sağlamada ciddi finansal gereksinimler duyulmaktadır. Toplumların afetlere dirençli hale getirilmesi için yapılacak çalışmalarda ihtiyaç duyulan kaynakların oluşturulması hem merkezi hemde yerel yönetimlerin çaba ve işbirliği ile olabilecektir. Özellikle kaynak yaratmada sadece ulusal değil uluslararası alanlarda da kaynak arayışı ve temini için

11

Page 12: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

çalışmalar yapılmalı, stratejiler geliştirilmeli, merkezi ve yerel yönetimler tarafından teşvikler yapılmalıdır. Tüm bu stratejiler geliştirilirken şu konu dikkate alınmalıdır; her ne kadar afet öncesi çalışmalar toplum tarafından gereksiz harcamalar listesine konulsa da, afet olduktan sonra ihtiyaç duyulan finansal kaynakların yanında daha küçük bir tutar olduğu bilinmelidir.

5. Eğitim alanındaki eksiklikler nedeniyle karşılaşılan problemler Eğitim faaliyetleri afet risk yönetiminin ayrılmaz bir parçasıdır. Ancak afet eğitimi sağlamak ve bilinç oluşturmak sadece resmi (formal) eğitimin sorumluluğu değil aynı zamanda sivil toplumun ve gayri-resmi (informal) eğitim sistemininde önemli bir sorumluluğudur. Dolayısıyla eğitim alanında atılacak adımlar ve iyileştirmeler bir yandan resmi eğitimi güçlendirme (okulların, eğitim kurumlarının, eğitim müfredatının, altyapının iyileştirilmesi, yenilenmesi ve afet yönetiminin bu sistem içine entegrasyonu) yolu ile olurken, buna pararlel şekilde gayri-resmi eğitim (bireyden aileye, mahalleden ilçeye kadar farklı kategorilerde yerel eğitim, STKlar, özel sektörün) sistemininde güçlendirilmesi ve afet bilincinin kazandırılması gerekmektedir. Bilinçli olma ve bilgili olma süreçlerinin insan hayatında belli bir zaman dilimine ait eğitimle olmadığını, aksine hayat boyu eğitim stratejileri ile bunun daha etkin ve gerekli olduğu bilinmeli, eğitim stratejileri buna göre hazırlanmalıdır. Eğitimin ve bilinçlenmenin tüm araçları (görsel, yazınsal, işitsel) bu doğrultuda yapılandırılmalı, eğitimin sürdürülebilirliği sağlanmalıdır. Sonuç olarak, yukarıda belli bir takım başlıklar altında sınıflandırılmaya çalışılan problem alanları ve çözümler daha da geliştirilebilir ve başka alt başlıklara bölünebilir. Bu noktada afet yönetimi sisteminin döngüsel bir sistem olduğu, her zaman iki afet arasında yaşadığımız bilinci ile hareket edilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu noktada son olarak belirtilmesi gereken, afet risk azaltımı yaklaşımının sürdürülebilir bir yaklaşım olduğu ve sürekli kendisini yenileyen, geliştiren bir yapısı olduğudur. Yararlanılan Kaynaklar: Balamir, M., 2007, Türkiye’de Yerel Yönetim ve Risk Yönetimi, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Ergünay, O., 2007, Afet Yönetiminde İşbirliği ve Koordinasyonun Önemi, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Genel Terimler, 2007, Kurs Kaynakları, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Gülkan, P., 2007, Türkiye’de Afet Mevzuatı ve Örgütlenme, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Gülkan, P., 2007, Mevcut Duruma Genel Bakış, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Gülkan, P., 2007, Afet Yönetimi Açısından Olay İncelemesi: 1 Mayıs Bingöl Depremi, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Güvel, E. A., 2001, Doğal Afetlerin Politik Ekonomisi-Doğal Riskler ve Afet Planlaması, İMKB Yayını, İstanbul

12

Page 13: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

HABITAT II, 1996, National Report and Plan of Action, June, Turkey Mechler, R., 2007, Doğal Afetlerin Neden ve Sonuçlarına Bakış, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Özmen, B., 2007, Afet İşleri ve Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Özmen, B., 2007, Afetin Etkileri, Safhaları, Tehlike ve Risk Kavramları, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Pampal, S., 2006, Türkiye’de Yaşanan Son Depremlerin Gösterdikleri ve Ankara’da Deprem Tehlikesi, Bülten, No: 42, TMMOB Mimarlar Odası Yayını, Ankara Selçuk, A. S., 2000, Türkiye’nin Doğal Afet Sigortası Modeli İçin Fizibilite Çalışması Raporu, ODTÜ Afet Yönetimi Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara Şengezer, B., Hatice, Kansu, 2001, Kapsamlı Afet Yönetimi,Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yayını, İstanbul Sözlük, 2007, Kurs Kaynakları, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Yazıcı, S., 2007, Türkiye: Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) ve Zorunlu Deprem Sigortası, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Programı, Dünya Bankası Uzaktan Öğrenim Enstitüsü Web kaynakları: http://tr.wikipedia.org, 2007 www.tusp.saglik.gov.tr www.tuik.gov.tr, Türkiye İstatistik Kurumu, 2007 EM-DAT, 2006, Emergency Disasters Data Base, http://www.em-dat.net/

13

Page 14: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Not: Yıl ortası nüfus projeksiyonları Demografik Göstergeler, 2025-2050 Demographic Indicators, 2025-2050

2025 2030 2035 2040 2045 2050

Toplam doğurganlık hızı (kadın başına) Total fertility rate (per woman) 1,97 1,92 1,88 1,84 1,81 1,79 Katkılı yenilenme hızı (kadın başına) Gross reproduction rate (per woman) 0,96 0,94 0,92 0,90 0,88 0,87 Net yenileme hızı (kadın başına) Net reproduction rate (per woman) 0,94 0,92 0,90 0,89 0,87 0,86 Çocuk doğurmada ortalama yaş Mean age of childbearing 26,6 26,5 26,4 26,4 26,4 26,4 Kaba doğum hızı - Crude birth rate (‰) 14,7 13,8 12,9 12,3 11,8 11,4 Doğumlar - Births ('000) 1294 1252 1204 1167 1131 1099 Doğuşta beklenen yaşam süresi (yıl) Expectation of life at birth (year) Toplam - Total 74,4 75,5 76,2 76,4 76,6 77,3 Erkek - Males 71,8 72,8 73,3 73,5 73,7 74,3 Kadın - Females 77,1 78,4 79,2 79,5 79,7 80,4 Kaba ölüm hızı - Crude death rate (‰) 7,3 7,7 8,3 9,3 10,3 11,0 Ölümler - Deaths ('000) 640 695 777 885 989 1065 Bebek ölüm hızı - Infant mortality rate (‰) Toplam - Total 12,2 9,7 8,2 7,8 7,3 6,5 Erkek - Males 14,0 11,1 9,3 8,8 8,2 7,3 Kadın - Females 10,4 8,2 7,1 6,7 6,4 5,7 Nüfus artış hızı - Population increase rate (‰) 7,4 6,1 4,6 3,0 1,5 0,3 Yıl ortası nüfus - Mid-year population ('000) 87756 90806 93284 95060 96102 96498

EK-2: Türkiye’nin 2025-2050 Nüfus Projeksiyonları Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, 2007, www.tuik.gov.tr

14

Page 15: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Ekonomik faaliyete göre istihdam edilen nüfus Employed population by economic activity

Sayım yılı

Tarım Agriculture

Sanayi Industry

İnşaat Construction

Hizmet Services

İyi tanımlanmamış

faaliyetler Activities not

adequately defined

Census year

Toplam istihdam

Total employed

Sayı Number %

Sayı Number %

Sayı Number %

Sayı Number %

Sayı Number %

Toplam- Total

1980 18 522

322 11 104

501 60,0 2 140

887 11,6 765 072 4,1 4 335

230 23,4 176 632 1,0

1985 20 556

786 12 118

533 59,0 2 345

719 11,4 750 546 3,7 5 235

067 25,5 106 921 0,5

1990 23 381

893 12 547

796 53,7 2 992

864 12,8 1 184

242 5,1 6 515

508 27,9 141 483 0,6

2000 25 997

141 12 576

827 48,4 3 470

360 13,3 1 196

246 4,6 8 719

693 33,5 34 015 0,1 Erkek- Male

1980 11 708

813 5 155 542 44,0 1 834

203 15,7 760 372 6,5 3 824

327 32,7 134 369 1,1

1985 13 064

053 5 634 276 43,1 2 010

579 15,4 743 849 5,7 4 581

936 35,1 93 413 0,7

1990 14 973

479 5 647 330 37,7 2 425

232 16,2 1 173

524 7,8 5 606

307 37,4 121 086 0,8

2000 16 567

405 5 443 771 32,9 2 835

100 17,1 1 176

827 7,1 7 083

430 42,8 28 277 0,2 Kadın- Female

1980 6 813 509 5 948 959 87,3 306 684 4,5 4 700 0,1 510 903 7,5 42 263 0,61985 7 492 733 6 484 257 86,5 335 140 4,5 6 697 0,1 653 131 8,7 13 508 0,21990 8 408 414 6 900 466 82,1 567 632 6,8 10 718 0,1 909 201 10,8 20 397 0,2

2000 9 429 736 7 133 056 75,6 635 260 6,7 19 419 0,2 1 636

263 17,4 5 738 0,1 EK-3: Türkiye’de istihdam oranlarının dağılımı (1980-2000 yılları) Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu, TÜİK, 2007, www.tuik.gov.tr

15

Page 16: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Summarized Table of Natural Disasters in Turkey from 1903 to 2006

# of Events Killed Injured Homeless Affected Total Affected Damage US$

(000's)

Earthquake 71 88,538 92,866 1,160,880 5,620,850 6,874,596 16,096,600

avg per event 1,247 1,308 16,350 79,167 96,825 226,713

Epidemic 8 609 0 0 204,847 204,847 0

avg per event 76 0 0 25,606 25,606 0

Extreme Temperature 6 98 0 0 8,000 8,000 0

avg per event 16 0 0 1,333 1,333 0

Flood 32 1,272 211 99,000 1,586,520 1,685,731 2,193,500

avg per event 40 7 3,094 49,579 52,679 68,547

Slides 8 591 208 185 1,905 2,298 0

avg per event 74 26 23 238 287 0

Wild Fires 4 13 0 350 500 850 0

avg per event 3 0 88 125 213 0

Wind Storm 9 100 139 0 13,500 13,639 2,200

avg per event 11 15 0 1,500 1,515 244

EK-4

Kaynak: EM-DAT (Emergency Disasters Data Base, http://www.em-dat.net/, 2006)

16

Page 17: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

Tablo: Yıkılan konut sayılarına göre doğal afetler (Özmen, 2003) Doğal Afet Türü Yıkılan Konut Sayısı Yüzde (%) Deprem 495,000 76 Heyelan 63,000 10 Sel 61,000 9 Kayadüşmesi 26,500 4 Çığ 5,154 1 TOPLAM 650,654 100

EK-5 Kaynak: Bülent Özmen, Kapsamlı Doğal Afet Risk Yönetimi Eğitim Programı, Kurs Modülü, Okuma Parçası, 2007

17

Page 18: Kapsaml Doğal Afet Risk Yönetimi Kursu KURS BİTİRME PROJESİsiteresources.worldbank.org/CMUDLP/Resources/Best_End_of_Course... · ülkemiz topraklarının %96’sı değişik

AFET POLİTİKALARI İLE İLGİLİ KURUMLAR

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı İçişleri Bakanlığı

Afet İşleri Gn. Md. lüğü

Teknik Araştırma ve Uygulama Gn. Md. lüğü

Sivil Savunma Gn. Md. lüğü

Yerel İdareler Gn. Md. lüğü

11 Bölgesel Acil

Yönetim Merkezi

Başbakanlık

Türkiye Acil Yönetim Gn. Md. lüğü

Proje Uygulama Birimi

Devlet Planlama

Ulusal Deprem

Konseyi

YEREL İDARELER

Belediyeler

Valilikler

(Geçici)

Kriz Yönetim Merkezi

Savunma Bakanlığı Merkez

Devlet İstatistik Enstitüsü

Türkiye Atom Enerjisi Komisyonu

Milli Güvenlik Konseyi

İller Bankası

Afet Merkezi Koordinasyon Komitesi

Kızılay Derneği

Koyu çevrelenmiş kutular afet sonrası sorumluluklara ilişkin kurumlardır. Gölgelendirilmiş (gri) kutular afet sonrası eylemler için geçici kurumlardır. Normal yazılar 1999 depreminden sonra oluşturulan kurum ve ilişkilerdir.

Altı çizili italik puntolar zararların azaltılması ile ilgili gönüllü kuruluşlardır. Yazarın NOTU: Ulusal Deprem Konseyi 2007 yılında hükümetin aldığı bir kararla lağv edilmiştir.

EK-6: Türkiye’de Afet Yönetimi ve afet politikaları ile ilgili kurumlar

Kaynak: Murat Balamir, 2007, Türkiye’de YEREL YÖNETİM ve RİSK YÖNETİMİ, Kurs Modülleri, 4. Modül, Okuma Parçası.

18