kamu gözetim kurulu Şaban uzay - denetimnet.net makaleler/suzay_kg.pdf · 1 denetÇİlerİn...
TRANSCRIPT
1
DENETÇİLERİN DENETİMİNDE YENİ BİR MODEL OLARAK KAMU GÖZETİM KURULU VE TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ∗
Doç.Dr. Şaban UZAY∗∗
“Confidence in the public oversight of the audit profession is a fundemental prerequisite to achieving high quality financial reporting”.
Devid Devlin (European Public Oversight Task Force Chairman) ÖZET ABD’de Enron, Worldcom, AB’de ise Parmalat, Ahold gibi bağımsız denetçilerin de suçlandığı finansal skandallar, bağımsız denetimle ilgili kuralların değişmesine ve sıkı önlemler alınmasına yol açmıştır. Söz konusu önlemlerden dünya çapında yankı uyandıranı ABD tarafından kanunlaştırılan Sarbanes Oxley Yasası (SOA)’dır. Ayrıca bir çok ülkede yatırımcılarla birlikte kamuyu korumaya yönelik çalışmalar da hız kazanmıştır. ABD’de SOA ile oluşturulan Kamu Gözetim Kurulu (PCAOB), 1978 yılından beri AICPA tarafından uygulanan denetçilerin denetimi (Peer Review) programlarının önemli ölçüde yerini almıştır. PCAOB’un denetim firmalarını kaydetme ve denetleme fonksiyonu dışında denetim standartları belirleme gibi önemli bir sorumluluğu daha bulunmaktadır. ABD’den sonra AB Komisyonu ile, IFAC, IOSCO gibi uluslararası nitelikli kuruluşlar da PCAOB benzeri bir modeli benimsemişler ve üyelerine önermişlerdir. Türkiye’de denetim firmalarının denetimi veya gözetimi SPK, BDDK, Hazine Müsteşarlığı gibi düzenleyici kurumlar; denetçilerin denetimleri ise TÜRMOB ve Maliye Bakanlığı’nca gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de 90’lı yıllardan itibaren özellikle mali sektörde karşılaşılan skandallar hem bağımsız denetim firmalarının hem de bunların gözetiminin zayıf olduğunu bizlere göstermiştir. Türkiye’de bağımsız denetim kalitesinin yükseltilmesi dolayısıyla yatırımcının ve kamunun çıkarlarının korunması için diğer yandan üyelik görüşmelerine başladığımız AB’nin bu konudaki düzenlemelerine uyum sağlayabilmek için bağımsız, etkin çalışan bir kamu gözetim kurulunun oluşturulması yararlı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Bağımsız Denetim, Kamu Gözetim Kurulu, Sarbanes Oxley Kanunu, Türkiye’de Bağımsız Denetim.
PUBLIC OVERSIGHT BOARD: A NEW MODEL FOR AUDITING THE AUDITORS AND ITS APPLICABILITY IN TURKEY
ABSTRACT Financial scandals of which auditors have been personally accused such as Enron and Worldcom in the USA and Parmalat in the EU, have led to changing some auditing rules and taking new tough measures in the financial world. These changes, which created new law such as Sarbanes Oxley Act (SOA), aim to better protect both the public and individual investors’ interests. PCAOB set up as a result of SOA in the USA, has (to a great extent) replaced the Peer Review programs organized by the AICPA since 1978. Besides listing the auditing firms and auditing them, PCAOB is also entitled to determine the auditing standards, which is yet another critical function of the Board. Following this example, the EU Commission as well as international institutions such as IFAC and IOSCO have adopted
∗ Bu çalışma 9-11 Kasım 2006 tarihlerinde İstanbul’da yapılan, WCAE, “The 10th World Congress of Accounting Educators & The 3rd Annual International Accounting Conference”da Tebliğ olarak sunulmuştur. ∗∗ Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, (e-posta: [email protected])
2
models similar to PCAOB and they suggested their members using these models. In Turkey, SPK, BDDK, and Treasury audit and oversight the auditing firms whereas TÜRMOB and the Ministry of Public Finance fulfill the responsibility of auditing auditors. The scandals occurred in the financial sector in Turkey especially since the early 1990s have demonstrated that not only auditing firms but also auditing function of these firms and their oversight by state institutions have been considerably weak. Both to increase the quality of independent auditing and so protect the interests of the public and investors in Turkey and to harmonize the country’s regulations with those of the EU, with which Turkey has started the accession talks, it would be useful to create an effective and efficient Public Oversight Board.
Keywords: Auditing, Public Oversight Board, Sarbanes Oxley Act, Independent Auditing in Turkey. KISALTMALAR LİSTESİ AB : Avrupa Birliği AICPA : American Institute of Certified Public Accountants CPA : Certified Public Accountant FEE : The Fédération des Experts Comptables Européens IFAC : International Federation of Accountants IOSCO : International Organization of Securuties Commissions İSMMMO : İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası PCAOB : Public Company Accounting Oversight Board PR : Peer Review SEC : Security Exchange Board SOA : Sarbanes Oxley Act SPK : Sermaye Piyasası Kurulu TTK : Türk Ticaret Kanunu TÜRMOB : Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği
1. GİRİŞ Bilgi ekonomisi konusundaki çalışması ile 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alan
J.Stiglitz’a göre; muhasebeciler ve denetçiler enformasyondaki doğal asimetriyi (yöneticilerin
hissedarların sahip olmadığı enformasyona sahip olması) gidermede çok önemli bir rol
üstlenmektedirler. Denetçiler, rakamların belli standartlara uygun biçimde sunulduğunu
garanti etmelidirler. Doğru muhasebe standartları ve uygulamaları enformasyondaki
asimetriyi azaltarak sermaye piyasalarının iyi işlemesine katkıda bulunmaktadır (Stiglitz,
2004:128).
Finansal raporlama sürecinde finansal bilginin güvenilirliğinin sağlanmasında bağımsız
denetçinin özel bir konumu ve sorumluğu bulunmaktadır. Çünkü bağımsız denetim, kamu
hizmeti niteliğinde bir meslek olup, avukatlık doktorluk gibi diğer mesleklerden ayrılan en
önemli farkı, müşterinin çıkarlarını değil, toplumda finansal raporları kullanacak olan ilgili
kesimlerin çıkarlarını ön planda tutmasıdır. Dolayısıyla denetim raporunu alan kesimler, bu
rapora güvenmedikleri sürece, uygulamada denetim hizmetinin değeri azalır ve buna bağlı
olarak da denetime duyulan ihtiyaç ve talep de düşer (Güredin, 1997: 116).
3
Son yıllarda ABD ve Avrupa’da karşılaşılan büyük şirket iflaslarında, yönetimin
başarısızlığı yanında finansal raporlamadaki başarısızlıkların yani güvenilir olmayan finansal
raporlama ve açıklamaların da etkisi büyüktür. Dolayısıyla finansal skandallar, finansal
tabloları hazırlama ve denetleme sürecinde yer alanların güvenilirliklerine önemli ölçüde
zarar vermiştir. Sermaye piyasalarının sadece bağımsız denetime değil, genelde finansal
raporlamaya olan güven kaybı sadece ABD değil, çeşitli ölçeklerde diğer ülkelerde de
hissedilmiştir (İbiş,2005:127). Finansal skandallardan etkilenenlerin başında sermaye piyasası
yatırımcıları gelmektedir. Dolayısıyla Türkiye dahil bir çok ülkede kanun koyucular ve
düzenleyici kurumlar, bireysel yatırımcıyı korumak, finansal raporlama sürecinin
güvenilirliğini tekrar sağlamak için çeşitli tedbirler almışlardır.
ABD’de 2002 yılında finansal skandallara tepki olarak çıkarılan Sarbanes Oxley Yasası
(Sarbanes Oxley Act – SOA) ile muhasebe ve denetim mesleğini önemli ölçüde etkileyecek
düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerin en önemlilerinden biri, Kamu Gözetim Kurulu
(Public Company Accounting Oversight Board – PCAOB)’un oluşturulmasıdır. PCAOB,
bağımsız bir kamu (bazılarına göre yarı kamusal) kuruluşu olup, ABD’de meslek mensupları
tarafından 1978 yılından beri yapılan denetçilerin ve denetim firmalarının denetimi görevini
önemli ölçüde üstlenmiştir. SOA’da bir çok önemli düzenleme bulunmakla birlikte, eski SEC
Komisyon üyesi Harvey Goldschmid’in belirttiği gibi; PCAOB, SOA’nın özü yani can alıcı
noktasıdır (Hill,McEnroe,2005:34). PCAOB’un ABD’de oluşumu oldukça önemli bir değişim
olarak görülmektedir.
ABD’de kurulan PCAOB’un, Amerika sermaye piyasasında işlem gören halka açık
şirketlerin bağımsız denetimlerini yapan denetim firmalarına (bunların ABD içinde veya
dışında kurulmuş olması fark etmemektedir) kayıt zorunluluğu getirmesi ve denetemeye
başlaması, Avrupa’daki denetim firmalarını da etkilemiştir. PCAOB ile Avrupa birliği (AB)
yetkililerinin 2003 ve 2004 yıllarında gerçekleştirdikleri görüşmeler ve Avrupa’da yaşanan
finansal skandalların da etkisi ile AB Komisyonu yeniden düzenlenen 8. Yönerge Taslağı’nda
PCAOB benzeri bir modele yer vermiştir. Özellikle üyesi olmayı hedeflediğimiz AB’nin söz
konusu düzenlemeleri ülkemiz için ayrı bir önem taşımaktadır. Şayet Türkiye’de PCAOB
benzeri denetim firmalarını ve denetçileri denetleyen etkin bir kurum oluşturulmaz ise, ABD
ve AB sermaye piyasalarında faaliyet gösteren şirketlerin bağımsız denetimlerini yapan
Türkiye’deki denetim firmalarının o ülkelerin yetkili kamu gözetim kurullarına kayıt olmaları
gerekecektir. Aksi takdirde yaptıkları bağımsız denetimin o ülkelerde yasal bir etkisi
olmayacaktır.
4
Türkiye’de SPK, SOA’dan sonra Kasım 2002’de Seri X/19 nolu tebliğ ile bağımsız
denetimle ilgili bazı önemli düzenlemeleri (denetçi bağımsızlığı, denetimden sorumlu komite,
yönetim kurulu üyelerinin mali tablolardan sorumluluğu gibi) ayrıntıya kaçmadan
oluşturmuştur. Söz konusu düzenlemede ve sonrasında ülkemiz için PCAOB benzeri bir
model gündeme gelmemiştir. Ancak aradan geçen zamanda gerek dış (AB’nin 8. Yönerge
Taslağı gibi), gerekse iç (Türk Ticaret Kanunu Tasarısı gibi) gelişmelerinde etkisi ile
Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfı (MÖDAV) tarafından 10-12 Nisan
2005 tarihlerinde gerçekleştirilen 2.inci Uluslararası Muhasebe Konferansı’nda SPK’dan
katılan Cemal Küçüksözen; “SPK olarak PCAOB’un ülkemizde uygulanabilirliğini tartışmaya
açmak istediklerini” bildirmiştir.
Bu çalışmanın amaçları: a) İlk kez ABD’de kurulan PCAOB’u ana hatları ile tanıtmak,
b) ABD’dışında söz konusu modele ilişkin başlıca uluslararası kuruluşların (IFAC, IOSCO
gibi) önerileri ve AB’nin düzenlemelerini tanıtmak, c) Türkiye’de mevcut denetim firması ve
denetçi gözetiminin etkinliği ile PCAOB benzeri bir modelin ülkemizde uygulanabilirliğini
uzman görüşlerinden de yararlanarak değerlendirmektir.
2. SARBANES OXLEY KANUNU VE KAMU GÖZETİM KURULU’NUN
OLUŞUMU SEC Komisyon üyesi Paul Atkins’e göre SOA ile PCAOB’un oluşturulma nedeni;
ABD’de muhasebe –denetim mesleğinin kendi kendini düzenleme yeteneğindeki ciddi
eksikliklerdir1. Enron ile başlayan süreçte denetim mesleği ciddi yaralar almıştır (Atkins,
2005). Enron olayına, öncelikle yöneticiler, muhasebeciler, iç ve dış denetçiler, denetim
komitesi üyeleri ve mali analistlerin yetersizliği sebep gösterilmiş, ancak kamu otoritelerinin2
de kusurlu olduğu vurgulanmış ve Sarbanes – Oxley Yasası çıkarılmıştır. SEC’e kayıtlı
yaklaşık 15.000 halka açık şirketi ilgilendiren bu yasa, ABD’de 1934 yılından beri muhasebe
1 ABD’de yaşanan finansal skandallarda denetimin kusuruna ilişkin iki örnek: a) ABD’de batan 300 firmaya denetim raporu veren 33 farklı denetim firmasının batış sürecinde verilmiş olan raporlardan sadece ikisinde uyarı bulunmaktadır. Uyarıyı da küçük ölçekli denetim firmalarının yaptığı görülmektedir (Kurban,2002:390). b) “Andersen, söylentiler nedeniyle SEC’in soruşturma başlatması üzerine, Enron’un son beş yıllık mali tablolarını yeniden düzenlemek zorunda kaldı ve acı tablo ortaya çıktı. Enron tam bir borç batağı içerisindeydi…” (Toraman, 2002:85). 2 ABD’de yaşanan gelişmeler denetçileri aşırı korumanın da sakıncalı olduğunu göstermiştir. Bu konuda J.Stiglitz’in görüşü şöyledir; “ Borç yasalarındaki değişiklikler sonucu cezaların hafifletilmesi yaratıcı muhasebe konusundaki fırsatları artırmıştır…Kongrenin 1995 yılında menkul kıymetler ilişkin davalara (denetçilere yönelik davalar) sınırlama getiren yasayı Başkan’ın veto etmesinin ardından kabul etmesi, denetçileri sağlam biçimde fazlasıyla koruma altına aldı. Ancak fazla ileri gitmiş olmalıydık; davalardan uzak tutulan muhasebeciler artık “spekülasyonlar” konusunda daha da istekli davranabilir, agresif muhasebe uygulamalarına yönelen bir şirketi kuşkularından daha kolay arındırabilirdi” (Stiglitz, 2004:136).
5
mesleğini etkileyen en önemli hukuki düzenleme olarak tanımlanmaktadır. SAO’nun getirdiği
başlıca düzenlemeler şunlardır (The Sarbanes-Oxley Act):
- PCAOB’un oluşturulması, - Kurumsal yönetim standartlarının gözden geçirilmesi, - Kamuyu aydınlatmaya yönelik yeni açıklamalar istenmesi, - Hile ile ilgili yeni federal suçların oluşturulmasıdır.
SAO’nun uygulanmasında PCAOB’un eksiksiz ve en kısa zamanda faaliyetlerine
başlamasının önemli olduğu belirtilmektedir. SOA’da PCAOB’un nasıl oluşturulacağı,
sorumlulukları, bağımsız denetçilerle ilgili incelemeleri ve hazırlayacağı raporlar, disiplin ve
denetim standartlarının oluşumuna ilişkin görevleri de açıklanmıştır. PCAOB’la ilgili SOA
yer alan başlıca hususlar şunlardır:
a) PCAOB’un oluşumu: PCAOB, tam zamanlı çalışan bağımsız 5 üyeden (en az 2 üyenin CPA olması gerekmektedir) oluşacaktır.
b) PCAOB’nin sorumlulukları: - Halka açık şirketlerin bütün denetçilerini kaydetmek, - Söz konusu denetçilerin disiplin ve denetimlerini gerçekleştirmek, - 1934 tarihli SEC Kanununa uygun davranılmasını sağlamak, - Halka açık şirketlerin bağımsız denetim raporlarının hazırlanması ile ilgili olarak
denetim, kalite kontrol, iş ahlakı, bağımsızlık ve diğer ilgili standartları oluşturmak ve/veya daha önce oluşturulmuş olanları kabul etmektir.
c) PCAOB’un bağımsız denetçilere ilişkin incelemeleri ve raporlar: - PCAOB’un halka açık şirketlerin bütün bağımsız denetçilerini en az 3 yılda bir kez
olmak üzere denetlemesi gerekmektedir. - Denetim raporu, temyiz dönemi tamamlandıktan sonra kamuoyuna bilgi olarak
sunulmalıdır (Bu durumun istisnası ise, 12 ay içerisinde çözümlenebilecek eksikliklerin gizli tutulmasıdır).
d) PCAOB’un incelemeleri ve raporlar: - PCAOB, kanunlara, kurul düzenlemelerine, sermaye piyasası kanunlarına ve
mesleki standartlara ilişkin ihlalleri inceler ve disiplini sağlar. - PCAOB tarafından disipline ilişkin yaptırımlar, ilgili düzenleyici kurum
yetkililerine rapor edilir. e) PCAOB’un denetim standartlarının oluşturulmasına ilişkin görevleri ise
şunlardır: - Çalışma kağıtlarının 5 ile 7 yıl süresince saklanması (çalışma kağıtlarını saklama
kurallarının ihlali durumunda 10 yıla kadar süren hapis cezaları uygulanabilmektedir),
- Denetim firmalarının, ikinci ortak denetiminden yararlanması ve denetim raporlarının onaylanması,
- Şirketlerin iç kontrollerine ilişkin test raporlarının hazırlanması da dahil olmak üzere, şirketlerin iç kontrollerinin test edilmesidir.
Yukarıda özetlendiği gibi SOA, PCAOB’a geniş yetkiler tanımıştır. Başta SEC olmak
üzere kamu kesiminin PCAOB’dan beklentileri de çok fazladır. İlk kuruluşundan itibaren
PCAOB sorumluluklarını yerine getirmek için hızla faaliyetlere başlamıştır.
6
3. KAMU GÖZETİM KURULU’NUN FAALİYETLERİ PCAOB (Kısaca Kurul) 2002 yılında SOA ile oluşturulmuş olup, kar amacı gütmeyen,
bağımsız bir kurumdur. Kurul’un genel amacı, bağımsız denetim raporlarının ve işletmelerle
ilgili doğru ve aydınlatıcı bilgilerin hazırlanmasında kamu çıkarını gözetmek; özel amacı ise
yatırımcıları korumak için bağımsız denetçileri denetlemektedir. Kurul’un oluşumu, gelişme
süreci ve başlıca faaliyetleri aşağıda özetlenmiştir (PCAOB, Annual Report 2003; 2004) 3.
3.1. Kurul’un Oluşumu ve Örgütlenme Süreci
Kurul, kamu çıkarlarını koruyacağına inanılan, güvenilir beş kişinin (2002 yılında SEC
tarafından) atanması ile faaliyete başlamıştır. Kurul, ilk ofisini 6 Ocak 2003 tarihinde
açmıştır. Personel alım ilanlarından sonra sırasıyla; denetim firmalarının Kurul’a kayıt olma
kurallarını, geçici denetim standartlarını, mesleki uygulama standartlarını, önerilen ahlak
kodlarını ve 2003 yılı bütçesini onaylanmak üzere SEC’e sunmuştur. Daha sonraki tarihlerde
de örgütlenmesini tamamlamıştır.
Kurul 2004 yılında da bir önceki yıl başladığı alt yapı yatırımlarını sürdürmüş, bir çok
eyalette ofisler açarak denetimlerin etkin yapılmasına yardımcı olmuştur. Kurul, amaçlarına
ulaşmak için ekip oluşturmaya önem vermiş, finansal ve risk analizi yapacak tecrübeli
uzmanlardan oluşan ekipler oluşturmuştur. 2004 yılı sonunda Kurul’da çalışan eleman sayısı
toplam 260’a ulaşmıştır.
Kurul yetkilileri, 2004 yılı boyunca hem ABD içinde hem de dışında ilgili çevrelerle
toplantılar yaparak hedefleri ve uygulayacakları prosedürler konusunda görüş alış verişinde
bulunmuşlardır. 2004 yılı boyunca; rehberlik hizmeti verilmiş, yardım isteyenlerin soruları en
kısa zamanda cevaplandırılmış, ABD dışındaki firmaların gözetim ve kaydı yapılmış, halka
açık olmayan şirketlerin denetimi ve iç kontrollerin denetimi gibi konularda sıkça sorulan
soruların cevaplanabilmesi için yayınlar hazırlanmıştır. Küçük işletmelerin yöneticileri ve
denetçilerine yönelik bir dizi toplantı da gerçekleştirilmiştir. Kurul 2004 yılında, bundan
sonrada faaliyetlerin aynı yönde sürdürebilmesini sağlamak için Kurul bünyesinde bir iç
gözetim sistemi oluşturmuştur.
Kurul 2003 yılı içerisinde kamuoyu, hükümet ve medya ile iletişimi daha kolay sağlamak
için “Halkla ilişkiler” ofisini açmıştır. Ayrıca, özellikle ABD dışındaki kayıtlı denetim
firmalarının gözetimi ile ilgili olarak yabancı düzenleyici kuruluşlarla irtibata geçerek ve
3Tebliğin hazırlandığı Mayıs 2006 tarihine kadar, Kurul tarafından 2005 yılı faaliyet raporu henüz yayınlanmamıştı.
7
Kurul’a bu konuda önerilerde bulunacak personellerle; Kurul için araştırma ve uygulama
yapacak personellerle sözleşmeler imzalanmıştır.
Kurul ilk kuruluştan sonra, kendi finansmanını kendisi sağlayacak şekilde
oluşturulmuştur. Denetim firmaları Kurul’a sadece kayıt ücreti değil, yıllık ücret de ödemek
zorundadırlar (Arens,Elder,2005:32). Kurul faaliyetleri bağımsız denetime de tabidir.
Yayınlanan faaliyet raporlarında; bağımsız denetim raporu ile birlikte bilanço, gelir tablosu ve
nakit akım tablosu sunulmaktadır.
Kurul’un gerek ilk kuruluşunda gerekse daha sonraki faaliyetlerinde yakın ilişki içinde
olduğu başlıca kurum SEC’dir. SEC, Kurul’un oluşturulmasında oldukça önemli bir rol
üstlenmiştir. Nitekim Kurul, SEC bünyesinde oluşturulan OCA (Office of The Chief
Accountant) tarafından oluşturulmuştur. SEC’in Kurul’a yönelik düzenlemeleri SOA’dan
kaynaklanmaktadır. SEC’in Kurul üzerinde bir gözetim fonksiyonu bulunmaktadır. Kurul ise,
bağımsız denetim firmaları üzerinde bilfiil gözetim görevini gerçekleştirmek zorunda olan,
yetkili, yarı kamusal bir organizasyondur (Atkins,2005; Nicholaisen,2005:64).
SOA, SEC’e Kurul üzerinde gözetim yetkisi, kurul elemanlarını işe alma ve işten çıkarma,
Kurul’un bütçesi ve denetim standartları ile Kurul’un oluşturduğu diğer kuralları onaylama
yetkisi vermektedir. Ayrıca, Kurul tarafından kayıtlı denetim firmalarına verilen disiplin
cezaları ve denetim raporlarına karşı itirazlar da SEC tarafından incelenmektedir
(Nicholaisen,2005:66).
3.2. Kurul’un Denetim Faaliyetleri
Denetimler; Kurul’a kayıtlı denetim firmalarının mesleki uygulama standartlarına uyumu,
denetimi ne ölçüde gerçekleştirdikleri ve uymaları gereken kanunlara ve kurallara ne ölçüde
uydukları, denetçilerin nelere ihtiyaç duydukları ve denetimi nasıl daha iyi yapabileceklerine
ilişkin önerileri kapsamaktadır. Kurul oluştuktan sonra, ilk olarak 2003 yılı ortasında dört
büyüklerin (Deloitte&Touch, Errnst&Young, KPMG, Price-Waterhouse Coopers) üzerinde
sınırlı denetim çalışmalarına başlamış ve bu denetimlerde; hileleri ortaya çıkarma çabaları,
kanıtların yeterliliği, firma risk değerlemelerinin değerlendirilmesi, mesleki standartlara
uygunluk gibi konular üzerinde durulmuştur.
7 Ekim 2003 tarihinde Kurul bir denetim rehberi hazırlamıştır. Buna göre; müşteri sayısı
100’den fazla halka açık şirketten oluşan denetim firmaları her yıl, diğerleri ise üç yılda bir
denetlenecektir. Ayrıca Kurul denetimlerin sağlıklı yapılabilmesi için dört ayrı eyalette ofisler
8
açmış ve denetim kadrolarına tecrübeli elemanlar almıştır. 2003 yılı sonuna kadar denetim
elemanlarının sayısı 60’a ulaşmıştır.
Denetim ekipleri ortalama 12 yıllık denetim tecrübesine sahip denetçilerden oluşmaktadır.
Her bir ekip, denetim firmalarında ortak statüsünde çalışmış ve ortalama 22 yıllık denetim
tecrübesine sahip olan bir başkan yardımcısına bağlı bulunmaktadır.
Kurul’un yasal sorumlulukları, ABD şirketlerine veya ABD dışında olup SEC’e kayıtlı
olan halka açık şirketlere denetim hizmeti veren denetim firmalarını da kapsamaktadır.
Dolayısıyla Kurul, yapacağı denetim programı çerçevesinde ABD dışındaki kayıtlı denetim
firmalarını incelemek için oradaki yetkililerle bir işbirliği arayışına da girmiştir.
3.3. Kurul’un Standart Geliştirme Faaliyetleri
Kurul’un denetim faaliyetleri yanında, özellikle halka açık şirketlerin denetimi için
standart geliştirme sorumluluğu da bulunmaktadır. Kurul bu amaçla, 2003 yılı içerisinde
yatırımcılar, hisse senedi ihraç edenler ve bağımsız denetçilerle (hazırlamış olduğu denetim
standartları taslaklarını tartışmak için) iki kere yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirmiştir.
Kurul, 7 Ekim 2003 tarihinde SOA’da öngörülen “finansal raporlama sürecinde işletme
yönetimin iç kontrol değerlemesi için bağımsız denetçi onayı” ile ilgili olarak kapsamlı bir
denetim standardı teklif etmiştir.
Kurul; kamudan, uygulamadan ve akademisyenlerden belirlediği yüksek nitelikli bir
ekibin yardımıyla standart oluşturmanın daha yararlı olacağına karar vermiş ve bu yönde
faaliyete başlamıştır. Kurul, 16 Nisan 2003 tarihinde çoğunluğu AICPA tarafından
yayınlanmış olan belirli denetim standartlarını geçici denetim standartları olarak
benimsemiştir4. Kurul, 2003 yılı içerisinde sürekli denetim standardı yayınlamamıştır. Sadece
17 Aralık 2003 tarihinde, “Auditing Standard No.1- References to PCAOB Standards”
yayınlanmıştır. Bu standarda göre artık, bir denetim firması hazırlayacağı denetim raporunda,
denetimin “PCAOB standartlarına uygun olarak yürütüldüğünü” belirtecektir. Söz konusu
ifade, daha önce kullanılan, “genel kabul görmüş denetim standartları” veya “ABD’de genel
olarak kabul edilmiş denetim standartları” ve “AICPA tarafından oluşturulmuş standartlar”
ifadesinin yerini almıştır. Söz konusu standart, SEC tarafından kabul edilmiş olup 24 Mayıs
2004 tarihinde itibaren yürürlüğe girmiştir.
4 AICPA ile Kurul arasında standartların telif hakkı konusunda bazı tartışmaların yaşandığı bilinmektedir (Nicholaisen, 2005:69).
9
Kurul, standart oluşturma sürecinde SOA’nın vermiş olduğu yetki ile mevcut standartların
gözden geçirilmesi, yeni veya düzeltilmiş standartların oluşturulması ve teklif edilen
standartların değerlendirilmesinde kendisine yardımcı olacak danışma gurubu oluşturmak için
adayları davet etmeye başlamıştır. Akademisyen, denetçi, yatırımcı, mali tablo analizcisi gibi
çeşitli konularda uzman olan 170 adayın çoğu aldıkları teklifi kabul etmişlerdir.
Kurul ayrıca, Uluslararası Denetim Standartları Kurulu’nun (International Auditing and
Assurance Standards Board) getirdiği ve Avrupa Birliği (AB)’nin uyma kararı aldığı
uluslararası denetim standartlarına ilişkin gelişmeleri de yakından izlemekte ve yüksek
kalitede uluslararası mesleki standartların geliştirilmesini desteklemektedir.
2004 yılı içerisinde Kurul tarafından oluşturulan “İç kontrollerin denetimi” (Auditing
Standard No.2: Audits of Internal Control) ile “Denetim çalışma kağıtları” (Audit Standard
No.3: Audit Documentation) standartları SEC tarafından kabul edilmiştir. Her iki standart,
hem gözetim faaliyetleri hem de denetimlerin gereği gibi yapılmasına yardımcı olacak olan
standartlardır. Kurul ayrıca, meslek ahlakı konusunda da düzenlemeler yapmıştır. Bu amaçla,
denetçi bağımsızlığı konusunda kurallar oluşturmuş ve özellikle şartlı ücretin ve vergi
danışmanlığının denetçi bağımsızlığını olumsuz yönde etkilediğini açıklamıştır.
3.4. Kurul’un Denetim Firmalarını Kaydetmesi
ABD’de SOA’ya kadar denetçiler, bulundukları eyaletin gözetimi dışında oldukça rahat
hareket etmekteydiler. Federal Menkul Kıymetler Kanunları halka açık şirketlerin
denetçilerinin çalışmaları üzerinde bir takım sınırlamalar ve belirli gereklilikler getirmekte ise
de eyaletlerin böyle bir gözetim yaklaşımı bulunmamaktaydı. PCAOB kurulduktan sonra,
SOA’da belirtilen halka açık şirketlerde denetim yapan denetim firmaların Kurul’a kaydı
yapılmaya başlanmıştır. Kaydolan denetim firmalarından; yıllık ücret, kalite kontrol
prosedürleri, firmalarında çalışan denetçilerin isimleri gibi belirli bilgiler istenmektedir.
Kurul, kaydetme fonksiyonunu daha etkin yapabilmek amacıyla bilgi teknolojileri konusunda
uzman elemanlar istihdam etmiş ve web tabanlı bir kayıt sistemi oluşturmuştur.
Kurul, 2003 yılı Ağustos ayından itibaren kayıt için başvuruları almaya başlamıştır. SOA,
Kurul’a her bir başvuru için 45 günlük inceleme süresi vermekte, gerekirse yine aynı sürelerle
uzatılabilmektedir. Her bir başvuru Kurul’un temel amacı ve sorumlulukları çerçevesinde
incelenmektedir. Başvurusu reddedilen denetim firması, daha sonra isterse SEC’e itiraz
edebilmektedir. Kurul kaydından ayrılmanın da bir prosedürü oluşturulmuştur. Buna göre;
otomatik olarak kayıttan çıkma yerine, Kurul’un bu çekilme isteğini değerlemesi
10
gerekmektedir. Kurul isterse, çekilme isteğini 18 aya kadar erteleyebilmekte ve bu sürede
gerekli denetim, araştırma ve disiplin prosedürlerini uygulamaktadır.
2003 yılı sonu itibariyle Kurul’a kaydolan denetim firması sayısı 735’dir. 2004 yılı
sonunda ise kayıtlı denetim firması sayısı 1.423’e ulaşmıştır. Kurul beş denetim firmasının
kayıt olma isteğini ise reddetmiştir. 2004 yılı sonu itibariyle kayıtlı 1.423 denetim firmasının
530’u ABD dışındaki 76 farklı ülkede (Türkiye’de dahil) faaliyet gösteren denetim
firmalarıdır. Kurul’a kayıtlı olan denetim firmalarının müşteri sayılarına göre dağılımı
şöyledir: Kurul’a Kayıtlı Denetim Firmalarının Sayısı
Kayıtlı Denetim Firma Sayısı (2003-2004)
Denetim Hizmeti Verdikleri Halka Açık Müşteri İşletme Sayısı
9 101 ve daha fazla 8 51 - 100
27 26 - 50 81 11 - 25
113 6 - 10 600 1 - 5 585 0
Toplam 1.423 Kaynak: PCAOB, Annual Report, 2004: 7.
Tablodan da görülebileceği gibi denetim firmalarının büyük çoğunluğunun (%83) halka
açık müşteri sayısı 0-5 arasında bulunmaktadır. 100 veya daha fazla halka açık şirkete
denetim hizmeti veren denetim firma sayısı toplam dokuzdur. Söz konusu dokuz denetim
firması Kurul’un yıllık denetimine tabidir. Diğerleri ise Kurul tarafından üç yılda bir
denetlenecektir. ABD’deki halka açık şirketlerin denetimini yapanların %80’nini dört büyük
denetim firması oluşturmaktadır. ABD’de yetkililer denetim sektöründeki bu tekelci yapıdan
hiç de memnun değildirler5 (Cox, 2005).
3.5. Kurul’un Disiplin Uygulamaları
Kurul, denetim firmasını listeden çıkarma cezasından, her bir suça 15 milyon $’a kadar
varabilen para cezalarını vermeye yetkilidir. Kurul’un gelecekte gerçekleşecek denetimlerin
güvenilirliğini ve kalitesini yükseltmek ve suçun tekrarını önlemek amacıyla denetim
firmalarına ve denetçilere disiplin cezası verme yetkisi vardır. Bu yetki, yatırımcıları koruma
konusunda Kurul’un sahip olduğu en etkin araçlardan biridir. Bu amaçla Kurul yürütülen
soruşturmalarda şu üç prensibe önem verilmektedir. Bunlar; hız, tarafsızlık ve tamlık
(eksiksizliktir). Kurul, gözetim görevi kapsamında, araştırma ve bilgi toplama gibi
faaliyetlerde bulunmaya ve ABD dışındaki benzer kuruluşlarla işbirliği yapmaya da yetkilidir. 5 Türkiye’de de özellikle bankacılık sektöründe uzmanlaşan denetim firmasının az sayıda olması, bağımsızlıkla ilgili (denetim firması rotasyonu gibi) kurulların uygulanmasını güçleştirmektedir. Dolayısıyla ülkemizde de ilgililer denetim firmalarının tekelci yapısından şikayetçidirler (BusinessWeek,2006:34).
11
3.6.Kurul’da Risk Değerlendirme Faaliyetleri
Woldcom, Enron gibi SOA’nın yayımlanmasına yol açan şirket (aynı zamanda denetim)
başarısızlıklarının yatırımcılar üzerinde yarattığı şok etkisi, Kurul’u faaliyetlerinin önemli bir
parçası olmak üzere risk değerlemesi yapma konusunda motive etmiştir. Denetimlerin etkin
ve verimli olmasını sağlamak amacıyla Kurul’un kaydetme ve denetim bölümü için tecrübeli
bir ekip oluşturulmuştur. Bu ekip, kamuya açıklanan finansal tabloları, birleşme ve devralma
raporlarını, denetçi değişikliklerini, açıklanan düzeltilmiş bilgileri inceleyerek ve Kurul’un
denetim sonuçları ile birleştirerek risk değerlemesi yapmaktadır.
Risk değerlemesini daha düzenli yapmak amacıyla, Temmuz 2004’de Kurul bünyesinde
ayrı bir birim olarak, Finansal Analiz ve Risk Değerlendirme Ofisi (Office of Financial
Analysis and Risk Assesment - OFARA) kurulmuştur. OFARA, birçok kaynaktan gelen
bilgiyi analiz etmekte ve tekrar Kurul’a sunmaktadır. OFARA’da finansal raporlardaki
olağandışı hususlar ve trendleri tanımlayacak, finansal rapor risklerini değerleyecek olan
denetçiler, analistler ve ekonomistler görev yapmaktadır. Söz konusu ekip, denetimlerle
toplanan bilgileri elektronik veri tabanları, analizleri ve ilgili başka teknolojileri kullanarak
analiz etmekte, olası finansal tablo risklerine ilişkin değerlendirmelerini Kurul’a rapor halinde
sunmaktadır.
3.7. Kurul’un İç Gözetimi
Kurul bünyesinde faaliyetlerde etkinliği, hesap verebilirliği sağlamak ve kalite güvence
için bir iç gözetim sistemi oluşturmak amacıyla 2004 yılında İç Gözetim ve Performans
Güvence Ofisi (International Oversight and Performance Assurance – IOPA) kurulmuştur.
IOPA’nın görevi, Kurul’un program ve faaliyetlerinin doğruluğu, etkinliği ve verimliliğinin
sağlanmasına yardımcı olacak iç incelemeleri ve araştırmaları yürütmektir. IOPA, Kurul
personeli hakkında ihbarlar olursa, bunları soruşturmaya da yetkilidir.
Talep olması halinde IOPA, hazırlamış olduğu raporları ve kayıtlarını SEC’e ulaştırır.
IOPA’nın performans incelemelerine ilişkin özet raporları ise SEC’e gönderildiği gibi
Kurul’un web sitesinde de açıklanır. Kurul’a yararlı olacak gözlemlerde ve önerilerde bulunan
IOPA, 2004 yılı boyunca bir dizi incelemelerde bulunmuştur. İlk incelemesi ise bilgi
teknolojileri ve güvenlik konusunda olmuştur.
2.8. Kurul’un Uluslararası Gözetim Fonksiyonu
Kurul, faaliyete başladığı ilk aylardan itibaren ABD dışındaki denetim firmalarının
gözetimiyle ilgili kurumlarla yapıcı bir diyalogu başlatmıştır. Bu işbirliği sonucunda
12
kurumların aynı ortak hedeflere sahip olduğu anlaşılmıştır. Bunlar; gerçeği yansıtmayan
finansal raporlardan yatırımcıları korumak, denetim kalitesini geliştirmek, denetim
firmalarının gözetimini etkin şekilde sağlamak ve denetim mesleğinin itibarını artırmak yani
denetim mesleğine karşı zedelenen kamu güvenini onarmaya yardımcı olmaktır.
Söz konusu diyalog arayışlarında sermaye piyasalarının küreselleşmesinin de etkisi
büyüktür. Kurul, ABD’deki yatırımcıların korunması için, bütün piyasalarda yatırımcıları
korumaya yönelik küresel çabalara katkıda bulunmanın önemine inanmaktadır. Bu nedenle
Kurul, denetçi gözetim sistemi ile ilgili ulusal veya uluslararası nitelikli çalışmaları sürekli
olarak izlemekte ve desteklemektedir. Örneğin, 2004 yılı içerisinde Kurul başkanı AB ülkeleri
gözetim birimleri başkanları ile bir toplantı gerçekleştirmiştir. Ayrıca Kurul personeli,
Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, İrlanda, İsrail, Japonya, Kore, Hollanda, Norveç,
İsviçre, Tayvan ve İngiltere’nin yetkili düzenleyici kurumları ile temasa geçmiştir.
Kurul’un benimsediği denetim modelinde, ABD’deki denetim firmaları ile ABD
dışındakilerin denetiminde bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak, ABD dışındaki denetim
firmalarının bulundukları ülkelerin düzenleyici kurumunun çalışmalarına güven
duyulabileceği belirtilmektedir (Benzer bir düzenleme AB’nin 8. Yönerge Taslağı’nda da yer
almaktadır). Kurul’un başka bir ülkenin gözetim sistemine duyacağı güvenin derecesi;
gözetim sisteminin bağımsızlığı ve katılığı, ilgili kurum, denetim programları gibi hususlara
bağlıdır. Bu nedenle, Kurul, ABD dışındaki yetkili otoritelerin etkin ve bağımsız bir gözetim
sistemi oluşturmasını istemekte ve desteklemektedir.
Kurul ayrıca, ABD dışındaki ülkelerin düzenleyici kuruluşlarının ve meslek örgütlerinin
yüksek nitelikli denetim standartları oluşturmalarını da teşvik etmektedir. Böylece dünya
genelinde standartların geliştirilmesi ve uygulanmasıyla bağımsız denetimin kalitesi daha çok
artacak ve daha güvenilir finansal raporlama gerçekleşecektir. Bu anlayış doğrultusunda
Kurul, uluslararası standart düzenleyen kuruluşların standartlarından yararlanmakta diğer
yandan da yeri geldikçe kendisi de onlara yardımcı olmaktadır.
Kurul’dan gelecekte, sahip olduğu bilgi temeline dayanarak etkin kurallar belirlemesi,
standartlar geliştirmesi ve en iyi uygulama örneklerini tanıtması beklenmektedir (Nicholaisen,
2005:66).
4. KAMU GÖZETİM KURULU VE AICPA’NIN DENETİMİN DENETİMİ (PEER REVIEW) FAALİYETLERİ
AICPA tarafından 1970’li yılların başından itibaren organize edilen, denetimlerin bir
başka denetim firması veya meslek örgütü tarafından denetimi (kısaca denetimin denetimi)
13
(Peer Review-PR) programı, SOA’dan önemli ölçüde etkilenmiş ve yeniden düzenlenmiştir.
Aşağıda AICPA tarafından başlatılan ve SOA’ya kadar geçen denetimin denetimi süreci
özetlenecektir (Arens, Elder vd., 2005: 37-38).
PR, muhasebe ve denetim firmalarının kalite kontrol sistemlerine uyup uymadıklarının
başka denetçiler (CPA’ler) tarafından incelenmesidir. PR programı ile denetim firmasının
kalite kontrol unsurlarına sahip olup olmadığı ve bunları uygulamada ne ölçüde yerine
getirdiğinin belirlenmesi ve rapor edilmesi sağlanmaktadır. AICPA, Kalite Kontrol
Standartları Komitesini 1978 yılında oluşturmuştur6. Bir denetim firması için kalite kontrol,
denetim firmasının müşterisine karşı mesleki sorumluluğunu yerine getirmesini sağlamak için
kullandığı yöntemlerden oluşmaktadır. Bu yöntemler; denetim firmasının oluşturduğu
örgütsel yapı ve prosedürlerdir7. SAS 25, bir denetim firmasının kalite kontrol politika ve
prosedürlerini oluşturmasını öngörmektedir. Buna göre, kalite kontrol sistemi, genel kabul
görmüş denetim standartlarına uyulduğunu garanti etmese bile, bu konuda makul bir güven
sağlayabilmektedir.
AICPA, denetim firmalarının, büyüklüğü, şube sayısı ve uygulamanın içeriğine göre kalite
kontrol prosedürlerini belirlemiştir. Denetim firmalarının kendi kalite kontrol politika ve
prosedürlerini belirlerken dikkate almaları gereken başlıca beş unsur bulunmaktadır. Bunlar:
- Bağımsızlık, doğruluk ve objektiflik - Personel yönetimi - Müşterinin kabulü ve sözleşmenin sürdürülmesi - Denetim sözleşmesinin uygulanması - İzlemedir.
AICPA kalite kontrol uygulamalarını daha etkin yapabilmek için denetim firmalarını
başlıca iki kısma ayırmıştır. Bunlar: a) SEC Uygulama Birimi (SECPractice Section –
SECPS), b) Özel Şirketler Uygulama Birimi (Private Companies Practice Section –PCPS).
Denetim firmalarının bunlardan birine kaydolması veya hiç birine kayıt olmaması kendisinin
vereceği bir karardır.
PCAOB oluştuktan sonra, özellikle SECPS’nin kendi kendini düzenleme faaliyetlerinin
çoğunu devralmıştır. Dolayısıyla SECPS yeniden organize olmak zorunda kalmıştır. Bu
6 1972 yılında New York’da gönüllü PR programını başlatan Eli Mason’a göre; ilk uygulamalardan denetçilerin çok memnun kalması, tecrübeli denetçiler eliyle yapılan PR’dan olağanüstü yararlar sağlamaları kendilerinin bu yönde çalışmaya devam etmelerine yol açmıştır. 1978 yılına gelindiğinde ABD genelinde mesleki bir PR sistemi kabul edilmiş ve bununla ilgili düzenlemeler oluşturulmuştur (Mason,2005:6). 7 Bir bağımsız denetim firmasının kalite kontrol prosedürlerine ilişkin açıklamalar ve örnekler için bakınız; Uluslararası Denetim Standardı 220, “Denetim Çalışmasında Kalite Kontrolü” (Quality Control for Audit Work), TÜDESK (Türkiye Denetim Standartları Kurulu), Uluslararası Denetim Standartları (International Standards on Auditing), TÜRMOB Yayınları, No:238, Ankara, 2004.
14
amaçla, 100 no’lu AICPA Mesleki Standardı olan; “Standards for Performing and Reporting
on Peer Reviw” yeniden gözden geçirilmiştir8 (Jentho,Beddow,2005:44). PCAOB, bir
SECPS üyesinin yerine getirmesi gereken kalite kontrol standartlarının çoğunu geçici
standartlar olarak benimsemiştir. Özetlersek; SECPS üyelerinin PR programı artık PCAOB
tarafından üstlenilmiştir. Ancak PCPS üyelerinin her üç yılda bir eyalet CPA birimi tarafından
denetimi yine devam etmektedir.
AICPA tarafından denetimin denetimi, seçilmiş bir denetim firması tarafından
gerçekleştirilmektedir. Bunun alternatifi ise, bir denetim ekibinin görevlendirilmesidir.
Denetim tamamlandıktan sonra, denetlemeyi yapanlar ulaştıkları sonuçları ve önerilerini
belirten bir rapor hazırlarlar. Sadece, PR’dan tatmin edici bir şekilde geçen denetim firmaları
SECPS’ye üye olabilirler. AICPA PR programlarına dahil olan yaklaşık 6.000 PCPS denetim
firması bulunmaktadır. AICPA üyesi olup, SECPS veya PCPS üyesi olmayanlar içinde, her üç
yılda bir kez PR istenmektedir. Bu şekilde PR programına tabi denetim firması sayısı ise
yaklaşık 34.000’dir (Arens,Elder,2005: 39).
New York’da ilk PR programını gönüllü olarak başlatanlardan Eli Mason, finansal
skandallardan sonra Arthur Andersen’ın bir ortağından gelen mektuba da atıf yaparak şu
değerlendirmede bulunmuştur; “Enron ve Xerox’da sunulan PR raporları olumlu görüş
içermektedir. Çünkü PR için denetim firmasının bu işe ayırdığı sınırlı sayıda eleman sayısı ile
ancak bir sistem denetimi yapılabilir. Halbuki kamunun beklentisi rakamların denetlenmesidir
ki bu imkansızdır. Dolayısıyla, kamunun denetim sürecine olan güvenini artırmak için
oluşturulan PR programı artık bazı uygulayıcılar tarafından anlamsız hatta yanıltıcı olarak
görülmeye başlanmıştı” (Mason,2005:7).
8 AICPA’nın PR ile ilgili standardında yapılması düşünülen değişiklikler, denetim firmalarının PR programlarını çeşitli açılardan etkileyecektir. Bunlar özetle (Jentho, Beddow,2005:44-46):
a) Denetim tipleri aynı kalmaktadır. Halihazırda üç tür PR bulunmaktadır. Bunlar; sistem, sözleşme ve rapor incelemeleridir.
b) Zamanlama konusunda değişiklikler söz konusudur. Özellikle ilk kez yapılan ya da zaman zaman verilen denetim hizmetlerinde denetim firmasının bir sistem incelemesi ile onaylanmamış çalışma yöntemine sahip olarak denetimi gerçekleştirmek durumundadır. Söz konusu sistem incelemesi için süre, sözleşmenin yapıldığı yıl sonundan itibaren 18 aydır.
c) PR’a tabi denetim firmalarının temsilcileri ve yöneticilerinin isimleri yazılı olarak verilecektir. Bu kişilerin söz konusu denetim firmasında PR’ın etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine ilişkin sorumlulukları açıkça belirtilmektedir.
d) Sözleşme seçimi: PR programlarının değerliliğini artırmak için PR’a daha erken başlanması öngörülmektedir.
e) PR raporları ve açıklama mektuplarında kullanıcıların PR sürecini daha iyi anlamalarına yönelik önemli değişikliklere gidilmektedir.
f) AICPA PR Kurulu’nun gözetim politika ve prosedürleri daha güçlü hale getirilmektedir.
15
ABD’de 1978 yılından beri uygulanan PR programlarını önemli ölçüde devralan
PCAOB’a karşı, uygulayıcıların düşüncelerini ve tepkilerini, bu yönde yapılan bilimsel
araştırmalardan öğreniyoruz.
5. DENETÇİLERİN KAMU GÖZETİM KURULU’NA TEPKİLERİ
Kurul faaliyete başladıktan sonra dört büyüklere yapmış olduğu denetimler sonucunda,
Deloitte&Touch için 23 sayfalık, Errnst&Young için 25 sayfalık, KPMG için 27 sayfalık,
Price-waterhouse Coopers için 27 sayfalık raporlar yayınlamıştır. Söz konusu denetim
firmaları da bu raporlara yanıt olarak mektuplar yayınlamışlardır. Bu mektupların hepsinde şu
ortak ifade yer almaktadır; “Kurul incelemelerinin bağımsız denetim sürecinin doğruluğuna
ilişkin kamunun güvenini sağlayacağına inanıyoruz ve Kurul’un yeni sorumluluklarını
destekliyoruz” (Mason,2005:7). Bu ve benzeri ifadeler en azından dört büyüklerin ABD’deki
yeni gözetim modeline kısa zaman içinde uyum sağladıklarını ve benimsediklerini
göstermektedir.
ABD’de faaliyet gösteren çeşitli büyüklüklerdeki denetim firmalarında çalışan
denetçilerin SOA ve Kurul’a ilişkin değerlendirmelerini ise; SOA’nın yayınlanmasından 2 yıl
sonra 1200 denetçi üzerine yapılan ve 336 denetçinin cevaplandırdığı anket çalışmasından
öğreniyoruz. Söz konusu araştırma sonucuna göre; denetçiler, kendi çalışmalarını doğrudan
etkileyen SOA düzenlemelerine taraf olduklarını ve PCAOB’un üstlendiği rolü
benimsediklerini bildirmişlerdir (Hill, McEnroe,2005:34). Araştırmanın konumuzla ilgili
sonuçları aşağıdaki tabloda sunulmuştur. PCAOB’un Yetkileri ve Oluşumu Konusunda Bağımsız Denetçilerin Görüşleri Kurul aşağıdaki standartları oluşturmalı mıdır?
Evet (%)
Hayır(%)
Kararsız(%)
- Kalite kontrol standartları 54 32 14 - Meslek ahlakı standartları 66 25 9 - Bağımsızlık standartları 69 23 8 - Denetim standartları 36 56 8 - Muhasebe standartları 31 61 8 Kurul denetim ve disiplin uygulamalarına devam etmeli midir?
- Denetimlerin devam etmesi 73 18 9 PCAOB yönetim kurulu’nun oluşumuna katılıyor musunuz?
- Beş Kurul üyesinden sadece ikisinin CPA olması gerekliliği 16 72 12 - Şayet başkan CPA ise, atanmadan önceki beş yıl boyunca uygulamanın içinde olmaması gerekliliği
15 72 13
Kaynak: Hill,McEnroe,2005:34.
Tablodan da görülebileceği gibi, araştırma kapsamındaki denetçiler, Kurul’un genellikle
kalite kontrol, meslek ahlakı ve bağımsızlık standartları konusunda yetkili olmasını
istemektedirler. Kurul’un muhasebe ve denetim standartları konusunda yetkili olmasını
16
isteyenlerin oranı %30 civarındadır. Ayrıca, denetçilerin önemli bir kısmı (%73) Kurul’un
denetçilere yaptırım uygulamasına ve denetimlerin devam etmesine olumlu bakmaktadır.
Kurul’un oluşumuna ilişkin olarak ise, tablodaki oranlardan da anlaşılacağı gibi bir çok
denetçi bu konudaki düzenlemeden hoşnut değildir. Hatta cevaplayanlardan %23’ü Kurul’un
tamamen CPA’lerden oluşmasını; %17’si dördünün CPA olmasını; %60’ı ise üç üyenin CPA
olmasını önermiştir. Başkan’ın uygulamada bulunmama süresi konusunda ise, denetçilerin
%80’i bu sürenin bir veya iki yılla sınırlandırılmasını istemektedirler. Söz konusu araştırma
sonucunda denetçilerin bu konuda vermek istedikleri mesajlar; eğitimli ve tecrübeli CPA’lerin
Kurul’da seslerini daha çok duyurma ve mesleki standartlarla ilgili sorumluluğu ellerinde
bulundurma isteğidir (Hill,McEnroe,2005:34).
ABD’de SOA sonrası oluşturulan PCAOB modeli, hem ABD yetkililerinin teşviki hem de
Avrupa’da karşılaşılan finansal skandalların etkisiyle, AB yetkililerince de kabul görmüştür.
Diğer yandan 2002 yılından itibaren geçen sürede IFAC, IOSCO gibi uluslararası
kuruluşlarda denetçilerin denetiminde kamu gözetim sisteminin önemine ilişkin raporlar
yayınlamış ve üyelerine bu yönde tavsiyelerde bulunmuşlardır.
6. ABD DIŞINDAKİ KAMU GÖZETİM KURULU ÇALIŞMALARI
ABD dışında PCAOB modeline benzer nitelikte denetim gözetimi öngören uluslararası
nitelikte başlıca düzenlemeler aşağıda özetlenmiştir.
6.1. Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonları Organizasyonu (International Organization of Securuties Commissions – IOSCO)’nun Çalışmaları IOSCO Teknik Komitesi’nin Ekim 2002 yılında yayınladığı raporda; bağımsız denetimin
ve denetçilerin etkin gözetiminin, finansal raporlama sürecinin doğruluğuna ve güvenilirliğine
etkisi vurgulanarak, halka açık şirketlerde denetimi gerçekleştiren denetim firmalarının ve
denetçilerin gözetimi için genel prensipler belirlenmektedir. Komite ayrıca, sadece veya
ağırlıklı olarak meslek mensuplarının kendi kendini denetlemesine dayanmayan bağımsız bir
gözetim sisteminin yararlı olacağı düşüncesindedir (IOSCO,2002).
Denetim firması ve denetçi gözetimleri, denetim firmaları, meslek örgütleri, kamu veya
özel gözetim birimleri gibi pek çok yolla yapılabilir. Ayrıca gözetim, denetim kurulları ve
denetim komitelerince de gerçekleştirilebilir. Ancak bir yargı yetkisi içinde, denetçilerin
yetkili bir birim tarafından gözetilmesi, kamu çıkarlarına uygun denetim yapılmasına
yardımcı olur. Doğal olarak ülkeler arasında denetim gözetim biriminin yapısı, yetkileri vb.
açılardan farklılıklar olabilir. Ancak IOSCO, bir ülkede gözetimin etkin bir şekilde
17
gerçekleştirilmesini sağlamak için aşağıdaki kuralların önemine inanmaktadır. IOSCO’nun
denetim firması ile denetçilerin gözetimi için belirlediği prensipler özetle şunlardır
(IOSCO,2002):
a) Bir ülkede bağımsız denetimle ilgili sistem, bağımsız denetçilerin denetim
faaliyetlerini gerçekleştirecek niteliklere ve yeterliliğe sahip olmasını ve bunun
sürdürülebilirliğini sağlamalıdır.
b) Mevcut sistem, denetçilerin hizmet verdikleri müşterilerden hem gerçekte hem de
görünüşte bağımsız olmalarını sağlamalıdır. Etkin standartlar, düzenli aralıklarla
yapılan değerlendirmeler ve gözetim, denetçi bağımsızlığının sürdürülme
olasılığını genellikle artırmaktadır.
c) Sistemde denetim gözetimini sağlayacak bir birim olmalıdır.
d) Sistem, denetim mesleğinden bağımsız bir denetim gözetim biriminin disiplinine
tabi olmalıdır. Şayet mesleki bir kuruluş gözetimi gerçekleştirir ise, bağımsız bir
birim olarak görülmez. Gözetim birimi mutlaka, kamu çıkarlarını koruyacak uygun
bir üye yapısına, sorumlulukların belirlendiği yeterli bir tüzüğe ve yetkilere sahip
olmalıdır. Ayrıca, sorumluluklarını yerine getirmesine yönelik yeterli bir
finansman yapısı oluşturulmalıdır. Gözetim birimi, gözetimi nasıl yapacağına
ilişkin bir yöntem geliştirmelidir. Gözetim birimi yapacağı denetimlerde denetimle
ilgili bir çok önemli hususu dikkate almalıdır. Bunlardan başlıcaları;
o Denetçilerin bağımsızlığı, dürüstlüğü ve ahlakı o Denetçilerin objektifliği o Denetim müşterilerinin kabulü, sözleşmenin sürdürülmesi ve sözleşmeye son
verilmesi o Denetim metodolojisi o Denetim performansı (Uygulanabilir genel kabul görmüş denetim
standartlarına uygunluk) o Denetim görüşü oluşumunda farklılıkların çözümü ile yapılan diğer görüşmeler o Denetimin ikinci ortak denetçi tarafından incelenmesi o Müşteri işletmenin yönetimi, denetim kurulu ve denetim komitesi ile
görüşmeler o Finansal raporlama sürecinin gözetimi ile yetkili birimlerle yapılan görüşmeler o Sürekli mesleki eğitim koşulları gibi.
e) Gözetim birimi, ortaya çıkan problemler karşısında uygun önlemler almak ve
denetim firması ile denetçilere uygun yaptırımlar uygulamak için disiplin
işlemlerini başlatma ve/veya yerine getirme yetkisine sahip olmalıdır.
f) IOSCO, üye ülkelere ait gözetim birimlerinin birbirleriyle koordinasyon içinde
çalışmasını desteklemektedir. Ayrıca üyeler yapacakları yasal düzenlemelerinde
işbirliğini artırıcı yaklaşımları ortaya koyma gayreti içinde olmalıdırlar.
18
6.2. Avrupa Birliği Komisyonu’nun Çalışmaları
SOA’nın ABD sermaye piyasasında faaliyet gösteren yabancı şirketleri de ilgilendiren
kurallarından dolayı bir nevi küresel bir nitelik taşıması, Kurul’un ABD sermaye piyasasında
faaliyet gösteren halka açık şirketlerin denetimlerini yürüten ABD dışındaki denetim
firmalarını da gözetim sorumluluğu taşıması, AB’de ilgili kesimleri rahatsız etmiştir. Daha
sonra taraflar arasında yapılan görüşmeler ve işbirliği sonucu ortak bir noktaya gelinmiştir.
SOA’dan sonra denetim konusunda AB’de yaşanan gelişmeler aşağıda özetlenmiştir
(Tomaszewski,Mccarthy,2005:15-23).
AB’ye üye ülkelerde yasal bağımsız denetim yapacak olanlarda aranılan nitelikler 8.
Yönerge’de (The Eigth Council Directive) (84/253/EEC) düzenlenmektedir. Ancak 8.
Yönerge yasal bir bağımsız denetimin nasıl yürütüleceğini göstermemekte, ayrıca yüksek bir
denetim kalitesini sağlamaya yönelik kamu gözetimi veya dış kalite güvencenin
gerekliliğinden bahsetmemektedir. Bu tür hususlar üye ülkelerin yetkili otoritelerinin kararına
bırakılmıştır.
2003 yılı boyunca AB Maliye Bakanları ABD düzenlemelerini uzlaşmaz olarak
değerlendirmiş ve PCAOB’a kayıtlı AB denetim firmaları için muafiyet arayışlarını
sürdürmüşlerdir. Ancak bu dönemde Avrupa’da karşılaşılan milyarlarca Euro’luk finansal
skandallardan (İtalya’da Parmalat, Hollanda‘da Ahold gibi) sonra Avrupa Komisyonu, AB
politikasının ilgili bölümlerini gözden geçirmiştir. Gözden geçirme çalışmalarının odak
noktasını, yasal denetim ve kurumsal yönetim önlemleri oluşturmuştur9. Mayıs 2003’de
AB’de Yasal Denetimin Güçlendirilmesi (Reinforcing the Statutory in the EU) başlıklı bir
rapor yayınlamıştır. Bu raporda yer alan hususlar, SOA’dan sonra muhasebe - denetim
mesleğinde gerçekleştirilen düzenlemelerle benzerlikler taşımaktadır. Söz konusu rapor daha
sonra 8. Yönergenin yerini almak üzere, 16 Mart 2004 tarihinde Komisyon tarafından “Yıllık
ve Konsolide Hesapların Yasal Denetimi Yönergesi Taslağı” (Proposal for a Directive of the
European Parliament and of the Councel on Statutory Audit of Annual Accounts and
Consolidated Accounts and Amending Council Direvtives 78/660/EEC and 83/349/EEC)
olarak yayınlanmıştır. Taslakta kısa ve orta vadede yapılması gereken 10 öncelikli husus
9 AB’de yasal denetim konusunda AB politikalarının yeniden düzenlenmesine yönelik çalışmalara 1996 yılında yayınlanan “Green Paper” adlı raporun (The Role, Position and Liability of the Statutory Auditor in EU) yayınlanması ile başlanmış ve yapılan çalışmalar sonucu iki tavsiye raporu yayınlanmıştır. Bunlar (Tomaszewski,Mccarthy,2005:19):
- AB’de Yasal Denetm için Kalite Güvence (Quality Assurance fort he Statutory Auditor in the EU), Kasım, 2000.
- AB’de Yasal Denetçinin Bağımsızlığı (Statutory Auditors’ Independence in the EU), May, 2002.
19
belirlenmiştir. Kısa dönem öncelikleri arasında; hem üye ülkelerde hem de AB düzeyinde
denetçilere yönelik kamu gözetiminin güçlendirilmesi de yer almaktadır (Commission,2004:
ChapterIX, Articles 31 to 34).
Tasarının kabul edilmesi durumunda, ABD’de olduğu gibi AB’de de muhasebe
mesleğinin kendi kendini düzenlemesine etkin bir şekilde son verilmektedir. Tasarı ile üye
ülkelerden, bağımsız gözetim birimleri oluşturmaları, denetçileri belirli bir düzene sokmaları
ve AB içinde bu konudaki işbirliğini desteklemeleri istenmektedir. Tasarı’da üye ülke
düzeyinde oluşturulacak kamu gözetim sistemi (public oversight systems) için ortak kriterler
belirtilmektedir. Örneğin, bu tür kurullarda uygulayıcı olmayanların çoğunlukta olması gibi.
Üye ülkelerin düzenleyici kuruluşları aralarında yapacakları işbirliği sonucu ortak bir model
oluşturacaklardır. Bu model üye ülkeler arasında ortak bir tanımayı da içerecektir. Söz konusu
durum birbirlerinin yetki alanına giren denetimler için ayrı bir öneme sahiptir.
Ayrıca denetimlerde, üye ülkelerin gözetim birimleri arasında bilgi değişimi için
prosedürler de oluşturulacaktır. Tasarıda ek olarak, üye ülkelerin yetkili otoriteleri ile
ABD’nin PCAOB’u gibi diğer ülkelerin yetkili kurulları arasında işbirliği için de bir çerçeve
sunulmaktadır. Tasarı’nın 45. maddesi ile; AB dışındaki denetim firmalarına (ABD’dekiler de
dahil) belirli koşullarda kayıt olma zorunluluğu getirmektedir. Bunlar: a) Üye ülkelerin
menkul kıymetler piyasalarında işlem gören şirketlerin (AB dışında da kurulmuş olabilirler)
yıllık veya konsolide hesaplarını denetleyenler, b) AB içinde bir şubeye sahip yabancı bir
grubun konsolide hesaplarını denetleyenler.
Henüz AB düzeyinde tek bir gözetim birimi olmadığı için, AB dışındaki denetim
firmalarının faaliyet gösterdikleri AB ülkelerinin yetkili otoritelerine kayıt olma zorunluluğu
getirilmektedir. Üye ülkelerdeki kurullara kayıtlı olmayan, AB dışındaki ülkelerin denetim
firmalarının yayınladığı denetim raporları üye ülkelerde yasal bir etkiye sahip olmayacaktır.
Ancak, AB dışındaki üçüncü bir ülkede gözetim sistemi varsa, üye ülke, o ülkedeki sistemin
AB modeline denkliğine dikkat ederek denetim firması için kayıt olma şartını
aramayabilecektir. Söz konusu düzenleme gelecekte AB ve ABD arasında çift kayıt
koşulunun kaldırılmasına da yeşil ışık yakmaktadır.
Avrupa’da 29 ülkeden 41 meslek örgütünü bir araya getiren, Avrupa Muhasebeciler
Federasyonu (The Fédération des Experts Comptables Européens- FEE), kamu çıkarı için
denetim mesleğinin güçlü bir şekilde gözetimine ilişkin düzenlemeyi desteklemektedir.
Gözetimi sağlamanın birçok yolu bulunmaktadır. FEE’nin tercih ettiği sistem ise, meslek
mensupları ile uygulamanın içinde olmayanların çoğunlukta olduğu bir birleşimden oluşan
20
sistemdir. Ayrıca FEE; üye ülkelerdeki yasal düzenleme farklılıklarından dolayı AB
düzeyinden ziyade üye ülkelerde kamu gözetim birimi oluşturulmasından yanadır
(FEE,2004).
FEE, hem muhasebe skandallarının önlenmesine yardımcı olacak hem de PCAOB ile
önemli mesleki sorunların tartışılmasını kolaylaştıracak, bir forum ve müzakere ortamı
oluşturacak Avrupa Denetim Gözetimi Koordinasyon Kurulu’nun kurulmasını önermekteydi
(Bilanço,2003:8). Nitekim AB Komisyonu, Avrupa Denetçi Gözetim Kurumları Grubu
(European Group of Auditors’ Oversight Bodies – EGAOB-) adında yeni bir kurul oluşturdu.
Bu Kurul, Avrupa genelinde yasal denetçilerin ve denetim şirketlerinin eş güdümünü
sağlayacaktır. 2008 yılı başına kadar AB’ye üye ülkeler, yenilenen 8. Yönergenin gereklerini
yerine getirmiş olacaklardır (Gürdal, 2006:173).
6.3. Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (International Federation of
Accountants-IFAC)’nun Çalışmaları
Kamu çıkarına çok önem veren IFAC, yüksek kaliteli mesleki standartlara bağlılığı teşvik
ederek, bu tür standartlara uluslararası düzeyde uyumu artırarak, güçlü uluslararası
ekonomilerin gelişmesine katkıda bulunmakta ve dünya çapında muhasebe mesleğinin
güçlendirilmesine çalışmaktadır. IFAC başkanı bu kapsamda özellikle dört önemli konuya
dikkat çekmektedir (Ward, 2005: 18) :
- Yaptıkları her şeyde etik ile ilgili konuların öncelikli olması, - Yüksek kaliteli uluslararası standartları geliştirme ve bu standartlara yüksek derece
uyumun teşvik edilmesi, - Finansal raporlama sürecinin bütün aşamalarında yüksek kaliteli performans
sağlamak için, düzenleyici kurumların katkısı ve desteğinin beklenmesi, - Özellikle gelişmekte olan ekonomilerde, mesleki gelişmeyi sağlayabilmek için
kaynakları çoğaltmaya yönelik güçlü anlaşmaların gerçekleştirilmesidir. IFAC’ın yukarıda açıklanan öncelikleri çerçevesinde, 2005 yılında Uluslararası Kamu
Çıkarı Gözetim Kurulu (International Public Interest Oversight Board – PIOB)
oluşturulmuştur. Bu kurulun amacı; bağımsız denetim, güvence sağlama (tasdik), etik ve
eğitim alanlarında IFAC’ın oluşturduğu standartları gözden geçirme ve IFAC’a üye
kuruluşların uyum programlarını incelemektir. Bu amaç doğrultusunda PIOB, uluslararası
düzenleyici kurumlarla birlikte iki yıllık bir dönemi kapsayacak kapsamlı bir reform paketi
oluşturmuştur. Reformlar başlıca üç alanda yoğunlaşmaktadır. Bunlar: a) IFAC’ın Kamu
Çıkarı Faaliyet Komitesinin, Uluslararası Denetim ve Güvence Standartları Komitesinin,
Eğitim Komitesinin ve Etik Komitesinin standart oluşturma proseslerini güçlendirmek, b) Söz
21
konusu proseslerin şeffaflığını sağlamak, c) Kamu çıkarı gözetimini gerçekleştirmektir (Ward,
2005:23).
PIOB geniş yetkilerle donatılmış olup, üyeleri yedi farklı ülkeden seçilmiştir. PIOB,
IFAC’ın standart oluşumu ile ilgili her türlü bilgi ve prosesine ulaşabilme yetkisine sahiptir.
Bu durumun tek istisnası, Uluslararası Kamu Sektörü Muhasebe Standartları Komisyonu
çalışmalarıdır. Bu uluslararası yapı, ulusal düzenleyici kurumların çabalarını tamamlayıcı bir
öneme de sahiptir. Son yıllarda gözlemlediğimiz gibi birçok reform, dünya genelinde
gerçekleşmektedir. IFAC Başkanı’nın bu konudaki öngörüsü; artan küreselleşme itirazlarını
karşılamaya ve yatırımcılarla kamuyu en iyi bir şekilde koruyabilmeye yönelik olarak
ülkelerin çaba harcaması için reformların devam edeceği yönündedir (Ward, 2005:24).
7. TÜRKİYE’DE DENETİM FİRMALARININ VE DENETÇİLERİN DENETİMİ
Türkiye’de yasal olarak bağımsız denetim yapan firmaların yaptıkları denetim
çalışmalarının ve denetçilerin denetimi (gözetimi), birbirinden farklı kurumlarca 1987
yılından beri yapılmaktadır. Aşağıda söz konusu denetimlerin etkinliği ile ülkemiz için
PCAOB benzeri bir modelin uygun olup olmadığı değerlendirilecektir.
7.1. Türkiye’de Bağımsız Denetimin Etkinliği
Türkiye’de bağımsız dış denetimin gelişimi, ekonomideki gelişmelere paralel olmuştur.
Hukuki düzenlemeler açısından, Türkiye’de bağımsız dış denetime ilişkin ilk kurallar, 1987
yılında önce bankalar, daha sonra sermaye piyasası için oluşturulmuştur. Halka açık
şirketlerde bağımsız dış denetimin başlama tarihi ise, 1989’dur. Daha sonra sigorta şirketleri
zorunlu bağımsız dış denetim kapsamına alınmıştır (Kaval,2003:34). 1989 yılında 3568 sayılı
Kanun ile, muhasebe mesleği üç grup altında toplanmış, muhasebe ve denetim işlevlerini
gerçekleştirecek meslek mensupları birbirinden ayrılmıştır. Kanuna göre, denetim görevini
sadece Serbest Muhasebeci Mali Müşavir (SMMM) veya Yeminli Mali Müşavir (YMM)
unvanına sahip olanlar yapabileceklerdir. Ancak, YMM’ler için ayrıca bir tasdik müessesesi
getirilerek, Maliye Bakanlığı özellikle vergi denetimiyle ilgili iş yükünün bir kısmını
YMM’lere aktarmıştır.
Kısaca meslek yasası olarak da tanınan 3568 sayılı Kanun’un 2. maddesinde YMM’lerin
görevleri sıralanırken denetim fonksiyonu ön plana çıkarılmıştır. YMM’lik mesleğinin konusu
birbirini tamamlayan; a) muhasebe denetimi, b) vergi denetimi ise de vergi yönetimi bu
konuda kendisini yetkili görerek denetimin ağırlığını vergi denetimine kaydırmıştır.
Uygulamada YMM’lerin yapmış olduğu denetimin neredeyse tamamı vergi denetimine
22
indirgenmiştir. Dolayısıyla tam tasdik denetimi yapan YMM’ler, çoğu kez muhasebe
denetiminin tüm gereklerini yerine getirmemekte, denetim çalışmalarında aşırı sorumluluğun
da etkisiyle vergi denetiminde yoğunlaşmaktadırlar (Özel, 2002:3).
Ülkemizde halihazırdaki mevzuata göre bağımsız denetim firması kurmak isteyenlerin,
öncelikle gerekli bilgi ve belgelerle SPK’ya başvurması gerekmektedir. SPK’dan yetki
alındıktan sonra da, denetim firması ile ilgili her türlü değişikliği (adres, ortaklar, yöneticiler,
denetim ekibi gibi) SPK’ya bildirmek zorundadırlar (SPK Seri X, No:16 Tebliğ, Md.5).
SPK’dan yetki alan bir denetim firması şayet bankalar veya özel finans kuruluşlarının
denetimlerini de yapmak istiyorsa Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu
(BDDK)’dan; sigorta ve reasürans şirketlerinin denetimleri için Hazine Müsteşarlığı’ndan;
enerji piyasasında faaliyet gösteren işletmelerin denetimleri için ise Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu’ndan ayrıca yetki almak durumundadır.
SPK veya diğer düzenleyici kurumlar, denetim firmasının denetim yapma yetkisini
elinden alabilir. Ancak denetçiyi meslekten ihraç etme yetkisi yalnızca TÜRMOB’a ait
bulunmaktadır. Düzenleyici kurumlar bu tür durumlarda TÜRMOB’a bilgi vermekte,
TÜRMOB’da disiplin kurulu soruşturması sonucu meslek mensubuna ceza vermektedir10.
TURMOB tarafından verilen disiplin cezalarına itiraz yeri Maliye Bakanlığı’dır (3568 sayılı
Kanunu, Md.38). Ayrıca söz konusu Bakanlık oda ve birlik organlarını da denetlemeye
yetkilidir (3568 sayılı Kanun, Md.41).
Ülkemizde bir ölçüde PR niteliğinde, yani bir denetim firmasının çalışmalarının ikinci bir
denetim firması tarafından denetlenmesi uygulaması bir kez yaşanmıştır. BDDK, 2002 yılında
yayınlamış olduğu bir yönetmelikle11, Türkiye’de kurulu özel sermayeli bankalar için,
BDDK’nın saptayacağı bağımsız denetim kuruluşları tarafından 31.12.2001 dönemi mali
tabloları ile ilgili olarak düzenlenen bağımsız denetim raporları üzerinde ikinci inceleme
istemiştir. BDDK tarafından bankalar için ikinci denetim istenmesinde, o dönemde yaşanan
gelişmelerin etkisi olmuştur. Şöyle ki; Yönetmeliğin yayınlandığı tarihlerde, 2001 yılında
başlayan ekonomik kriz etkisini göstermeye devam ediyordu ve özellikle mali sektörde
yolsuzluklar ve başka nedenlerle bazı bankalar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmişti. Kamuoyunda, devredilen bankaların bağımsız denetimini yapan firmaların
10 TÜRMOB, 1992-2002 yılları arasında toplam 143 SMMM’ye ceza vermiş olup; bunlardan 33’ü geçici men, 8’i ise meslekten çıkarma cezasıdır. Yine aynı dönemde TÜRMOB toplam 189 YMM’ye disiplin cezası vermiş olup; bunlardan 48’i meslekten geçici men, 2’si ise meslekten çıkarma cezasıdır (Çalıyurt,2003:603-604). 11 BDDK: “4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nun Geçici 4’üncü Maddesi Uyarınca Yapılacak İkinci Bağımsız Denetimin Esas ve Usulleri Hakkında Yönetmelik”, Resmi Gazete, No: 24708, 27 Mart 2002.
23
güvenilirliği, dolayısıyla bağımsız denetimin etkinliği tartışılıyordu. Nitekim daha sonra
düzenleyici kurumlar tarafından, bazı denetim firmalarının denetim yetkisi iptal edilmiştir.
SPK, bağımsız denetim kuruluşlarının gözetimi ve denetimi kapsamında düzenli
aralıklarla ve gerektiğinde incelemeler yapmakta ve bu incelemeleri sırasında belirlediği
hususlar üzerine kalite kontrol çalışmaları yapmakta, SPK’nın düzenlemelerine uygun hareket
etmeyenler hakkında para cezası veya listeden çıkarma gibi yaptırımlar uygulamaktadır
(MUFAD, 2003:89). SPK’nın Seri:X, No:16 “Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim
Hakkında Tebliğ” Madde 45’de bağımsız denetim kuruluşlarının ve denetçilerin hukuki ve
cezai sorumlulukları açıklanırken, Md.46, bağımsız denetim kuruluşlarının Kurul tarafından
listeden çıkarma koşulları sıralanmıştır. Nitekim 1987 yılından 2002 yılına kadar olan
dönemde sekiz denetim firması listeden çıkarılmıştır. Bunlardan üçü idari yargıya gitmişse de,
dört yıl süren dava sürecinin sonunda karar değişmemiştir. Listeden çıkarma dışında uyarma
ve kınama cezası alan denetim firmaları da olmuştur. Ancak hapis cezası alan veya bu yönde
dava açılan denetçi olmamıştır (Dural, 2002:371-378).
Ülkemizde 1990’lardan itibaren finansal skandallar reel kesimden ziyade mali kesimde
gerçekleşmiştir. Uluslararası Saydamlık Örgütü’nün yayınladığı 2005 yılı “Küresel Yolsuzluk
Raporu” nda; “Geçen yedi yılda devletin yolsuzluklardan dolayı 22 bankaya el koymak
zorunda kaldığı ve bunun da vergi yükümlülerine 42 milyar dolarlık ek bir vergi yükü
getirdiği” açıklanmaktadır (Activeline,2005). Banka yolsuzluklarında maalesef Enron vb.
skandallarda karşılaşılanlara benzer nitelikte bağımsız denetim firmalarının da kusurlarının
bulunduğu ilgililerce açıklanmıştır12.
12 Bağımsız denetim firmalarının kusurlarına ilişkin rastlayabildiğimiz örnekler aşağıda sunulmuştur. Bunlar:
- SPK Denetleme Daire Başkan Yardımcısı Cemal Küçüksözen’e göre; “…Fiktif hesap kullandığı tespit olunan aracı kurumlar hakkında verilen bağımsız denetleme raporlarında bu durumdan bahsedilmemektedir. Şirketin mali tablolarının gerçek durumu yansıttığı hakkında olumlu görüş beyan edilmektedir. …Yüzlerce yatırımcı aracı kurumların batması nedeniyle SPK’nın kapısına dayanıyor. Şu anda 75 tane bağımsız denetim firması listemize kayıtlıdır ve bunları üzülerek söylüyorum, bunların en az yarısı gerekli ölçüde, bizim istediğimiz şekilde denetim yapmamaktadır” (İSMMMO II. Muh. Den. Semp.,1996:74).
- TÜRMOB Genel Saymanı Sami Kazıcı’ya göre; “Ziraat Bankasında, Halk Bankasında denetimde sağlıklı bilgiler alınamadı. Görev zararı dediğimiz olay bu. Bütçenin dışına çıkardık, Meclis’in denetiminden uzak tuttuk ve sonunda da bu bankalar görev zararı adı altında aslında milyarlarca dolar zararlara sebep oldu” (TÜRMOB XVII. Muh. Kong., 2002:335).
- Bir başka örnekte ise; bankanın durumunun çok iyi olduğunu özetle belirten denetim raporunun yayınlanmasında 15 gün sonra batan bir bankadan bahsedilmektedir (İSMMMO V. Muh. Den. Semp.,2001:151).
- BDDK’ya devredilen bankaların ve devredildikleri tarihte bağımsız denetimini yapan denetim firmalarının isimleri kamuoyu tarafından bilinmektedir. İlginç olan husus; devredilen bankaların bir çoğunun denetimini yapan bir denetim firmasının denetim yapma yetkisinin elinden alınmasından sonra, o firmanın bağlı bulunduğu uluslararası denetim şirketinin başka bir unvanla ülkemizde bağımsız denetim yapmaya devam etmesidir (Önder, 2001:13).
24
Yaşanan gelişmeler, ülkemizde de bağımsız denetim firmalarının güvenilirliğini
zedelemiştir. Diğer yandan sadece bağımsız denetimin zayıf olmasını değil; onu gözetmekle
sorumlu kurumların da etkin gözetim yapamadıkları düşüncesinin kamuoyunda oluşmasına
yol açmıştır13. Bununla birlikte Türkiye’de bağımsız denetim yapanların tamamını suçlamak,
yanlış olur. Ülkemizde bağımsız denetimin güçlü yönleri olduğu gibi güçsüz yani zayıf
yönleri de bulunmaktadır. 2004 Türkiye İktisat Kongresi için Bağımsız Denetim Derneği
tarafından hazırlanan “Bağımsız Denetim Sektörü” raporunda, ülkemiz denetim sektörünün
güçlü ve zayıf yönleri şöyle sıralanmaktadır (Bağımsız Denetim Derneği, 2004:13-14):
a) Güçlü yönleri:
- Türkiye’de muhasebe ve raporlama standartlarının uluslararası standartlar ile uyumlu hale gelmesi,
- Bağımsız denetim sektöründe çalışan yüksek nitelikli iş gücü, - Mali sektöre yönelik denetim zorunluluğunun bulunmasıdır.
b) Zayıf yönleri: - Muhasebe ve raporlama standartlarındaki hızlı değişime uyum, - Mali sektör dışında denetim zorunluluğunun sadece halka açık şirketlerle sınırlı
olması, - Denetim kalitesinin izlenmesine yönelik mekanizmaların yeterince işler olmaması, - Muhasebe standartları ve denetim standartlarıyla ilgili yetkili çok sayıda kurumun
bulunmasıdır.
1987 yılında kurulmuş olan Bağımsız Denetçiler Derneği Başkanı Fatih DURAL’ın
ülkemiz denetim ortamının iyileştirilmesine yönelik başlıca önerileri ise şunlardır
(Dural,2002:370- 377):
a) Türkiye’de denetim şirketleri hiç tazminat ödememektedirler. Bu sistemin mutlaka çalıştırılması gerekmektedir.
b) Bağımsız denetimin iyi yapılmamasından zarar gören gerçek ve tüzel kişilerin dava açması gerekmektedir.
c) Ayrıca, ihtisas mahkemelerinin oluşturulması ve denetleyici otoritelerin mutlaka denetim yapmaları gerekmektedir.
Buraya kadar anlatılanları özetlersek; Türkiye’de denetim firmaları SPK, BDDK, Hazine
Müsteşarlığı gibi kurumlarca; denetçiler ise TÜRMOB ve Maliye Bakanlığı’nca denetim ve
gözetime tabi tutulmaktadır. Söz konusu gözetimlerin etkinlik derecesi doğal olarak denetimin
kalitesini de etkilemektedir. Ancak 1987 yılından günümüze kadar geçen sürede karşılaşılan
13 Prof.Dr.Hülya TALU’nun; “…Murakıp raporlarıyla bağımsız denetçi raporlarının farklı olmasından ve halka açık bankaların batmasından doğan zararlar konusunda elbet gerekli yaptırımları uygulamayan özellikle kamu otoritesinin büyük sorumluğu var” ifadesi de söz konusu tespitimizle aynı doğrultudadır (İSMMMO V. Muh. Den. Semp.,2001:153).
25
ve yukarıda verilen örnekler ülkemizde hem denetimin hem de gözetimin etkin yapılmadığını
bizlere göstermektedir.
ABD’de SOA ile getirilen düzenlemelerin genel olarak denetim mesleğinin kalitesinin
artırılmasına ve kamu çıkarlarının korunmasına yönelik olmasından dolayı başka ülkelerde
olduğu gibi Türkiye’de de etkisi olmuştur. SPK, Kasım 2002 tarihinde yayınladığı Seri X, No
19 Tebliğ14 ile SOA’da yer alan bazı önemli hususları çok fazla ayrıntıya girmeden
düzenlemiştir. Bunlar; denetçi bağımsızlığı, denetimden sorumlu komitelerin oluşturulması,
mali tablo ve yıllık raporların hazırlanması ve bildiriminde sorumlulukla ilgilidir. Söz konusu
Tebliğ’de denetçilerin denetimi konusunda herhangi bir düzenleme yer almamıştır.
Ülkemizde denetim firmalarının ve denetçilerin denetiminde PCAOB benzeri bir
sistemin kurulmasına, son bir yıl içerisinde yapılan bilimsel toplantılarda ve araştırma
raporlarında yer verilmiştir.
7.2. Türkiye’de Kamu Gözetim Kurulu ile İlgili Görüşler Türkiye’de denetim firmaları ve denetçilerin denetiminde PCAOB benzeri bir kamu
gözetim kurulu’na ihtiyaç olup olmadığı sorusuna cevap ararken, dikkate alınacak
hususlardan biri de, konuyla ilgilenen kesimlerin (akademisyen, uygulamacı ve bürokrat gibi)
konuyla ilgili düşünce ve yorumlarıdır. Muhasebe denetimiyle ilgili bilimsel toplantılarda ve
raporlarda yer alan görüşler; Türkiye’de kamu gözetim kurulunun oluşturulmasına taraf
olanlar ve olmayanlar şeklinde başlıca iki grupta toplanmaktadır. Bunlar:
a) Türkiye’de kamu gözetim kurulu’na ihtiyaç olduğunu savunan görüşler15: Bu
görüşü savunanların ileri sürdüğü bazı gerekçeler şunlardır:
14 SPK, “Sermaye Piyasasında Bağımsız Denetim Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ”, Seri:X, No:19, Resmi Gazete, 2.11.2002. 15 Türkiye’de PCAOB benzeri kamu gözetim kuruluna taraf olan görüşlere örnekler aşağıda verilmiştir. Bunlar:
-Dr.Cemal KÜÇÜKSÖZEN (SPK): 10-12 Nisan 2005 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen MÖDAV 2. Uluslararası Muhasebe Konferansında panel oturumuna katılan Küçüksözen’in bu konudaki düşünceleri şöyledir:
“SPK ülkemizde PCAOB benzeri bir kurum kurulsa dahi denetim yetkisinden vazgeçmemektedir. SPK olarak ulaşamadığımız kesimleri (müdahale edemedikleri bankalar gibi) böyle bir Kurul sayesinde denetlemeyi arzu ediyoruz. SPK olarak biz 1987 yılından beri kalite kontrol çalışmaları yapıyoruz. Ancak TTK’nın devreye girmesinden sonra kapsam genişleyecek. Bizim müdahale alanımız çok daralacak. Ayrıca, işletmelerle ilgili insider trading, manipülasyon, örtülü kazanç gibi konularda yargıda sonuç alamamaktan şikayetçiyiz. SEC denetçilerinin ifade alma özgürlüğü var, ancak bu bizde yok. PCAOB benzeri bir kuruluşun ülkemizde olmasının bir başka faydası ise, denetim süreci kısalacaktır. Ayrıca Türkiye’de gözetim sisteminin TÜRMOB’un gözetiminden ayrılması gerekmektedir. Kamu yararı için bağımsız denetimin etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Bilgilerin güvence altına alınması gerekmektedir. Ağırlıklı olarak da dışarıdan meslek mensubu olmayan kişilerden oluşan bir birim oluşturulmalıdır. Söz konusu birim tarafından soruşturma, disiplin, eğitim çalışmalarının oluşturulması yararlı olur”.
- Prof. Dr. Nalan AKDOĞAN: 2005 yılında Antalya’da gerçekleştirilen VII. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu’nun panel oturumunda söz alan Akdoğan’ın bu konudaki düşünceleri şöyledir;
26
- AB’nin yeniden düzenlenen 8. Yönergesinin üye ülkelerde böyle bir kamu gözetim kurulu oluşturulmasını gerektirmesi,
- Ülkemizde TTK Tasarısının yasalaşması durumunda denetimin kapsamı genişleyeceğinden, SPK’nın denetleyemediği kesimlere böyle bir kurul aracılığıyla ulaşması,
- SPK, BDDK, Hazine Müsteşarlığı gibi farklı denetim birimlerince yerine getirilen denetimin tek bir merkezde toplanmasıdır.
b) Türkiye’de kamu gözetim kurulu’na ihtiyaç olmadığını savunan görüşler16: Bu
görüşü savunanların başlıca gerekçeleri ise şunlardır:
- Türkiye’de denetçilerin halihazırda denetim altında olması, - Maliye Bakanlığı’nın muhasebe ve denetim mesleğine doğrudan müdahalesinin
bulunması, - Kamunun denetim mesleğinde ağırlığının bulunması, - TÜRMOB’un yasal bir kamu gözetim kuruluşu olmasıdır.
“…Avrupa Birliği’nin yayınladığı ve yasalaşması beklenen denetimle ilgili 8. Yönergedeki en önemli hükümlerden birisi denetim standartlarının kimin hazırlayacağı değil, denetim, daha doğrusu şöyle diyelim: Kamu denetimi gözetleme sistemi getiriyor ve bunu yapacak olan otoritenin yetkili bir otorite olmasını istiyor. Denetim gözetimini yapacak yetkili otorite kesinlikle mesleği icra edenlerden de olmayacağını belirtiyor. Ancak, o Kurul içinde o denetim mekanizmasını yapacak yetkili kim olacaksa, hangi otorite bir iki kişi temsilcisi olabileceğini söylüyor ve bu otorite Avrupa Birliği’nin diğer ülkeleriyle de işbirliği içerisinde olacaktır, denetçi hazırlanan denetim raporlarını görme, inceleme yetkisine sahiptir. Dolayısıyla, sizin aniden geliyor kapınızı çalıyor, çıkar diyor, yaptığın denetimdeki çalışma kağıtlarını görelim, denetimini kalitesini ölçüyor…Dolayısıyla böyle bir üst denetim mekanizması geliyor. Şimdi, bizde eksik olan bu, Ticaret Yasamız belki konması lazım, tanınması. Yani bu denetim gözetimi yapacak yetkili kurum kim olmalı? Ama öyle bir kurum ki, meslek örgütünden olmayacak. Onun da gerekçesi şu: meslek örgütü kendi arkadaşını denetleyemez, rekabet ortamı vardır, ben sana düşmanım, istemem işime gelir senin hakkında olumsuz rapor yazarım. Onun için diyor bu kurul bağımsız olmalı, yani o yetkili otorite bağımsız olmalı, fonları bağımsız olmalı, çok rahat harcama yapmalı diyor” (İSMMMO VII. Muh.Den.Semp., 2005: 441).
16 Türkiye’de PCAOB benzeri kamu gözetim kurulunun oluşturulmasına taraf olmayan görüşlere örnekler ise aşağıda verilmiştir. Bunlar:
- Prof. Dr. Mustafa AYSAN: “…Biz zaten devlet kontrolündeyiz. Maliye Bakanlığı’nın kontrolünde bizim mesleğimiz. Maliye Bakanlığı’nın doğrudan müdahalesi vardır bizim mesleğe…Nasıl yapmalıyız ki? Mesleği kendi kendini denetleyen, kendi kendine kural yaratan, kendi kendine mesleği doğru yola sevk eden, şirketleri iyi yönde gelişmeye iten bir meslek olsun.” (MUFAD, 2003:85).
- Yrd. Doç. Dr. Masum TÜRKER (TÜDESK Başkanı): VII Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu’nda panel oturumunu yöneten Masum Türker’in konu ile ilgili değerlendirmesi ise şöyledir; “….Para piyasalarının akışını korumak amacıyla ülkeler tıpkı Enron’dan sonra Amerika’nın kendi sermaye piyasasına güven azalmasın, fonlar gelsin diye bir kontrol mekanizması oluşturuyor, onu zaten şimdi kim yapıyor yarı olarak? SPK denetimini istediği kadar yapsınlar SPK yine alıp denetleyebiliyor ve o bağımsız denetçi yanlış yapmışsa TÜRMOB’a bildiriyor, cezalandır diyor. BDDK alıp yapabiliyor. Bunu bir tek elde toplar, o doğaldır, ona herkes katılır…” (İSMMMO VII. Muh.Den.Semp., 2005: 442).
- Prof. Dr. Recep PEKDEMİR: “…biz hep 10 senedir Maliye Bakanlığı’nın vesayetinden şikayet ediyoruz, bundan sonra onlar şikayet edecekler. Çünkü bundan sonra onların meslek örgütlerinin, meslek camiasının üzerine böyle bir kurul geldi ve faaliyete başladı” (TÜRMOB XVII. Türkiye Muhasebe Kongresi,2002:355).
- İbrahim KURBAN (İMKB Teftiş Kurulu Başkanı): “ABD’de piyasada denetim şirketleri denetim şirketlerine denetlettirilmek suretiyle yerine getirilen bir görev gibiydi. Ama şu anlaşıldı ki, piyasanın kendisine bırakılmaması gerekiyor. Yani kamunun burada kendi ağırlığını koyması gerekiyor. Bu yaklaşıma esasen biz sahip olduğumuz için bunda bir sorun görmüyorum ama, bu önemli bir konu. Bu noktaya gelmiş oldu” (TÜRMOB XVII. Türkiye Muhasebe Kongresi,2002:396).
27
Türkiye’de faaliyet gösteren bağımsız denetçilerin konu ile ilgili görüşleri ise,
“Türkiye’de Denetçi Bağımsızlığı” ile ilgili bir başka çalışma kapsamında sorulan,
“Günümüzde ABD’de uygulanan, ‘Denetim Üst Kurulu’ veya ‘Denetim Gözetim Kurulu’
Türkiye’de de oluşturulmalıdır” sorusuna verilen yanıtlardan öğrenilmiştir. Buna göre ankete
yanıt veren denetçilerin 31’i (%78), ülkemizde de böyle bir üst kurulun oluşturulması
düşüncesine sıcak bakmaktadırlar (Uzay, 2004:463). Söz konusu ifade ve verilen yanıtlar
aşağıda sunulmuştur.
İfade K
esin
likle
Kat
ılmıy
orum
K
atılm
ıyor
um
Kar
arsız
ım
Kat
ılıyo
rum
Kes
inlik
le
Kat
ılıyo
rum
Günümüzde ABD’de uygulanan, “Denetim Üst Kurulu” veya “Denetim Gözetim Kurulu” Türkiye’de de oluşturulmalıdır.
2 (%5,0)
3 (%7.5)
4 (%10,0)
21 (%52,5)
10 (%25,0)
Türkiye’nin kamu gözetim kuruluna ihtiyacın olup olmadığı konusundaki tartışma
ortamına etki eden bir başka gelişme ise Dünya Bankasının yayınladığı Roch Raporu ve bu
rapora verilen tepkilerdir. Ülkelerin muhasebe ve denetim alanındaki standartlarının,
uluslararası standartlardan farklılıklarını belirleyip, bunu rapor haline getiren Dünya
Bankasının yürüttüğü Roch Programının Türkiye’deki çalışması, Türkiye Muhasebe
Standartları Kurulu koordinatörlüğünde, SPK, BDDK, Maliye Bakanlığı ve TÜRMOB gibi
kuruluşlarla beraber ortak bir şekilde yürütülmüştür (İSMMMO VII. Türkiye
Muh.Den.Semp.,2005:420).
Raporda, TURMOB’un ve ona bağlı meslek odalarının, üyelerinin çalışmalarının gözetimi
konusunda proaktif, metedolojik ve risk temelli teftiş uygulaması yapmadığı ve kalite
inceleme sisteminin bulunmadığı belirtilmektedir (Rosc,2005:26). Rapor’da yetkili
düzenleyici bir otorite olarak yeni bir “Denetçiler Odası” kurulması ile kamu gözetim
sisteminin oluşturulması önerilmektedir. Rapora göre;
“Türkiye’de meslek, bazı açılardan, Maliye Bakanlığı tarafından temsil edilen önemli düzenleyici otoriteler ile kendi kendini düzenleyen bir yapıdadır. Düzenlenmiş işletmelerin denetimi her bir düzenleyici kuruluş tarafından büyük ölçüde düzenlenir, fakat izlenmez. …Düzenleyiciler (BDDK, SPK, Hazine Müsteşarlığı gibi) dış denetçileri onaylama yetkisine sahip, fakat gerçekte, ağır ön düzenleme ile esas olarak şikayete dayalı, sınırlı gerçekleşen izleme bulunuyor. Bu bölünmüş yaklaşım, kamu çıkarını korumak için denetim mesleğini kamu gözetimine tabi kılan uluslararası iyi uygulamanın ortaya çıkmasından ve sekizinci AB Şirket Hukuku Direktifinden geri kalıyor. Bağımsız bir kamu gözetimi sistemi kanuni denetçilerin veya denetim firmalarının onaylanması ve tescil edilmesi; etik, denetim firmaları ve denetim uygulamalarının iç kalite kontrolü hakkındaki standartların kabul edilmesi; sürekli eğitim; kalite güvencesi; tahkikat ve disiplin sistemleri için nihai sorumluluğa sahip olacak” (Rosc,2005:13).
28
Rosc Raporunda belirtilen “Denetçiler Odası” önerisini SPK gündemine alarak Yeni
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı Taslağı’nda bu fikri şekillendirmiştir (www.spk.gov.tr).
Ayrıca 2 Şubat 2006 tarihinde gerçekleşen Türkiye Denetim Standartları Konferansında SPK
Başkanı; “…AB mevzuatına uyum gereği Türkiye’de de 2008 yılının başına kadar denetim
kuruluşlarının faaliyetlerini denetleyen, standartların denetiminden sorumlu bir üst kurul
kurulması gerektiğini” açıklamıştır (www.alomaliye.com).
TÜRMOB, Rosc Raporunda yer alan bazı hususlara itiraz etmiştir. Konumuzla ilgili
olarak TÜRMOB’un itirazı ise şu cümlelerle belirtilmiştir; “TÜRMOB, Anayasa’nın 135.
maddesine göre 3568 sayılı Yasa ile bir kamu gözetim kuruluşu olarak denetim mesleğini
geliştirmek, muhasebe ve mesleki (denetim) standartlarını belirlemek, mesleki ahlak
kurallarını geliştirmek ve izlemek, meslek disiplinini tesis etmek üzere görevli ve cezai
müeyyide uygulama yetkisine sahip ‘kamu yararına’ çalışan bir kamu kurumudur”
(Şenalp,2005).
7.3. Türkiye İçin Çıkarımlar Denetçilerin denetiminde kamu gözetim sistemine ilişkin özetlenen teorik bilgiler ve
konu ile ilgili çeşitli kesimlerin değerlendirmeleri bir araya getirildiğinde ağırlık taşıyan
görüş, ülkemiz içinde kamu gözetim kurumunun oluşturulması yönündedir. Bunun başlıca
nedenleri ise şöyle sıralanabilir:
a) Ülkemizde denetim firmalarının ve denetçilerin denetiminde birbirinden farklı
kurumlar yetkili olup, özellikle mali kesimde yaşanan olaylar ülkemizde bağımsız
denetimin veya gözetimin zayıf olduğunu göstermiştir. Ülkemizde farklı kurumların
gözetimi söz konusu olunca ve sorun ortaya çıktığında karmaşa yaşanmakta ve her
kurum bu konuda sorumluluğun diğer bir kuruma ait olduğunu düşünmektedir.
Örnek olarak; devlete devredilen bir banka ile ilgili olarak, düzenleyici kurum
tarafından ilgili meslek odasına (İstanbul YMM Odası) herhangi bir ihbar
yapılmadığı için olaya karışan denetçilere soruşturma açılamamıştır
(Önder,2001:13). PCAOB benzeri bir kurum bu karmaşayı ortadan kaldıracak,
yapacağı etkin denetimlerle denetim kalitesinin artırılmasına yardımcı olacaktır.
b) Türkiye’de PCAOB benzeri bir yapı oluşturulmaz ise, ABD ve AB ülkelerinde
denetim yapan veya yapmaya niyetlenen denetim firmalarımız oradaki benzer
kuruluşlara kaydolmak zorunda kalacaklardır. Halbuki hem ABD hem de AB
düzenlemelerinde bir ülkenin etkin bir gözetim kurumu varsa, tekrar kayıtlardan
kaçınılabileceği, benzer kurumlar arasında iş birliği sayesinde gözetimin etkin bir
29
şekilde yapılabileceği ve o ülkenin gözetim birimine belirli koşullarda güven
duyulabileceği belirtilmektedir. Nitekim, 25 Nisan 2006 tarihi itibariyle ABD’de
PCAOB’a kayıt olma başvurusu kabul edilmiş, 1655 denetim firmasından dokuzu
Türkiye’de ve İstanbul’da faaliyet göstermektedir17. Ayrıca bir Türk firması da
kaydolmayı beklemektedir18 (www.pcaob.org.tr). Bir veya iki yıl içerisinde benzer
bir manzara ile AB ülkelerinin gözetim kurullarına ve/veya AB Kamu Gözetim
Kurulu’na kayıt olan Türk denetim firmaları ile de karşılaşılacaktır. Halbuki
uluslararası kabul gören asgari standartlara uygun etkin çalışan, bağımsız bir kamu
gözetim kurulu oluşturulduğunda bağımsız denetim firmalarımız yapılan
görüşmelerin sonunda çift kayıt zahmetinden kurtulabilecektir.
c) Aralık 2004’den itibaren AB, Türkiye ile üyelik müzakerelerine başlama kararı
almış olmasından dolayı, Türkiye’nin müktesebat ile uyumlaştırma çabaları ayrı bir
önem taşımaktadır. Bu çerçevede Türkiye’nin bağımsız denetim mevzuatının da
yeniden düzenlenen 8. Yönergeye uygun hale getirilmesi ve “Gözetim Kurulu’nu”
oluşturması gerekecektir.
d) Ekonomik bakımdan küreselleşmenin yoğun olarak yaşandığı günümüz dünyasında,
serbest piyasa ekonomisini benimsemiş Türkiye için, üyesi olduğumuz uluslararası
kuruluşların (IFAC, IOSCO gibi) PCAOB benzeri bir yapının oluşturulması
yönünde teşvikleri bulunmaktadır.
PCAOB benzeri bir kurumun ülkemizde Türkiye Kamu Gözetim Kurumu veya başka
bir adla oluşturulması, Türk Ticaret Kanun Tasarısına eklenecek bir madde ile olabileceği
gibi, SPK Tasarısı veya başka bir yasal düzenleme yolu ile de sağlanabilir. ABD’de olduğu
gibi ülkemizde de SPK’ya, böyle bir kurulun ilk oluşumunda sorumluluk verilebilir. Diğer bir
alternatif ise, özerk bir üst kurul şeklinde oluşturulmasıdır19. Böyle bir Kurul’un oluşumu için
17 Bu firmaların isimleri şöyledir:
- Başaran Nas Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik A.Ş. - Baylan Bağımsız Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. - Cevdet Suner Denetim ve Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. - Denet Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. - Denetim Serbest Mali Müşavirlik A.Ş. - Denge Serbest Muhasebe ve Müşavirlik Hizmetleri A.Ş. - Güney Serbest Muhasebe Mali Müşavirlik A.Ş. - İtimat Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. - Ulusal Bağımsız Denetim Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş.
18 - Türkmen Bağımsız Denetim Yeminli Mali Müşavirlik A.Ş. 19 Ülkemizde gerek uluslararası mali kuruluşlarla ile yapılan görüşmeler, anlaşmalarla, AB müktesebatı kapsamında gerekse ekonomik gereksinmeler sonucu özel kanunlarla kurulmuş özerk üst kurullar bulunmaktadır Bunların oluşturulmasının temel amacı karar alma mekanizmalarında herhangi bir baskıya izin vermeyerek, etkin
30
yasal formül bir şekilde bulunur, ancak önemli olan Kurul üyelerinin atanmasından
başlanarak her aşamada, hatta faaliyete başladıktan sonrada şeffaf olunması ve etkin, bağımsız
çalışmasının sağlanmasıdır. Kurul’un siyasi otoritelerin (hükümetlerin) etkisinden kurtulması
için, ilk kuruluştan sonra kendi finansmanını kendi sağlayacak şekilde oluşturulmalıdır. Böyle
bir Kurul’un ülkemizde oluşumunda bir başka olası tartışma alanı ise, kurulun yetkileridir. Bu
ve benzeri tartışmalı alanlarda başta AB düzenlemeleri olmak üzere uluslararası kabul gören
en iyi uygulama örneklerini benimsemek yararlı bir yöntem olabilir.
Türkiye’de bağımsız denetimin kalitesinin artırılmasında PCAOB benzeri bir yapı,
ancak kullanılacak araçlardan biridir. Bunun yanında bağımsız denetçiler için kalite kontrol
standartlarını da içine alan uluslararası denetim standartlarının etkin bir şekilde
uygulanmasının sağlanması gerekir. Ülkemizde, SOA’da belirtilen halka açık şirketlerin iç
kontrollerinin güçlendirilmesi ve bunların denetlenmesi, denetimden sorumlu komitelerin
sorumluluklarının artırılması gibi konulara özel önem verilmelidir. Bağımsız denetimin de yer
aldığı finansal raporlama sürecindeki tüm katılımcılar üzerinde sürekli kişisel, finansal veya
politik baskılar yaratan bir ortam bulunmaktadır. Bu baskılar, finansal tabloların
güvenilirliğini önemli ölçüde etkilemektedir. IFAC’ın güvenilir finansal raporlama sürecinin
sağlanmasına yönelik önerilerine uyulmalıdır (İbiş,2005:129).
IFAC’ın da öncelikleri arasında bulunan etik ile ilgili konulara öncelik verilmelidir.
Enron, Arthur Andersen gibi örnekler; asıl üzerinde durulması gereken konunun sistemle
birlikte insan olması gerektiğini göstermiştir. En mükemmel sistemler de kurulsa, bunu
uygulayacak olanlar insandır. Dolayısıyla, kurumsal yönetim, kamu gözetimi gibi
müesseselerin yanında gündemden hiç düşmeyecek konu iş ahlakı olmalıdır20.
yönetimin sağlanmasıdır(Çolak, 2003:84).Ülkemizde faaliyet gösterene özel kanunları olan üst kurulların isimleri şöyledir:
1- Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Üst Kurulu 2- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu 3- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu 4- Rekabet Kurumu 5- Kamu İhale Kurumu 6- Sermaye Piyasası Kurulu 7- Telekomünikasyon Kurumu 8- Şeker Kurumu 9- Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu
20 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi J.E.Stigletz’in ABD’de ekonomisinde 90‘lı yıllardan başlayan yükselişi ve devamında düşüşü sorgularken yaşananlara ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor; “…Muhasebe sihirbazlıklarında uzmanlaşanlar yaptıklarından gurur duyuyordu. Devleti soymak ahlaki açıdan pişmanlık ya da vicdan azabı yaratmıyordu ve çok az risk söz konusuydu…. 1990’ların sonunda yanıltıcı görüntü büyüdükçe –balon şiştikçe- vergi avantajları ikinci plana atıldı; bazı şirketler için en önemlisi defterlerin iyi görünmesini sağlamaktı. Milli Gelir Hizmetleri (IRS)’i aldatmak için yaratılmış teknikler, artık küçük değişikliklerle hissedarları aldatmak için kullanılıyordu…” (Stiglitz, 2004:131).
31
8. SONUÇ
ABD’de Enron; Worldcom gibi finansal skandallara tepki olarak oluşturulan SOA’nın
getirdiği başlıca düzenlemelerden biri PCAOB’un oluşturulmasıdır. PCAOB’a başta halka
açık şirketlerin denetimini gerçekleştiren denetim firmalarının gözetimi olmak üzere bir çok
sorumluluk verilmiştir. AB Komisyonu ise hem SOA’nın hem de Parmalat, Ahold gibi
finansal skandalların etkisi ile PCAOB benzeri bir modele hem üye ülkeler bazında hem de
AB düzeyinde 2008 yılına kadar oluşturulması yönünde çalışmalara başlamıştır. AB’de
yaşanan söz konusu gelişmelerin yanı sıra Türkiye’nin çeşitli kuruluşları aracılıyla üye olduğu
IOSCO, IFAC gibi kuruluşlar da üyelerinin PCAOB benzeri bir yapılanmaya gitmelerini
teşvik etmektedir. Böyle bir modelin ülkemizde de benimsenmesi, ilgili çevrelere Türkiye’de
de gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kamu çıkarının, yatırımcının korunmasının önemli olduğu
mesajını verecektir.
Türkiye’de gerek ABD’de gerekse AB’de karşılaşılan düzeyde reel sektörde finansal
skandallarla karşılaşılmamıştır. Ancak mali sektörde, Türkiye ekonomisini etkileyen banka
skandalları ile karşılaşılmıştır. Ülkemizde PCAOB benzeri bir model, bu tür skandalların bir
daha yaşanmamasına, bağımsız denetimin ve gözetimin daha etkin hale gelmesine de
yardımcı olacaktır. Ancak böyle bir Kurul oluşturulacaksa, IOSCO’nun 2002 yılında
yayınladığı prensiplere ve AB’nin belirlediği kurallara mutlaka uyulmalıdır. ABD’nin
PCAOB modeli yakından incelenmelidir. Aksi takdirde kamu gözetim kurulun da gözetime
tabi tutulması gerekebilir21. Böylesine hassas bir konuda daha iyi olan ve daha doğru olan
nedir sorusuna yanıt ararken, Prof.Dr. Salih Özel’in şu ifadesinden yararlanılabilir; “Akla
uygun olan doğrudur ve doğru olanda iyidir” (Özel, 2005:9). 21 Denetçilerin gözlenmesi, daha sonra onları denetleyenlerin gözlenmesi Dr. Seuss’un anlattığı, gözcük yurttaşların yüz yüze kaldığı soruna benzemektedir (Dr. Seus’un “Did I Ever Tell you How Lucky You Are?” adlı yapıtından alınmıştır. Türkçeye uyarlayan: Saadet ÖZKAL, Aktaran; Brealey,Myers,Marcus,1999:17): ELBET BİR İŞ tutacak insan! Uzak batıda, Gözcük’e varmadan, Bir Gözcük arı gözcüsü var, İşi gözlemek olan…
Tembel şehir arısından gözünü ayırmayacak, Gözlenen arı da daha sıkı çalışacak. Neyse… adam gözlemiş durmadan, Gözlemiş ya, sıkı çalışmamış arı. Dalga geçmiş açıktan. O zaman şöyle demiş biri: “Bizim yaşlı arı gözcüsü Pek sıkı yapmıyor gözcülüğü. Onu da gözlemeli başka bir Gözcüklü. Bize gereken Arı gözcüsüne bir Gözcü.”
32
YARARLANILAN KAYNAKLAR
- Activeline, “Yolsuzluk Alınan Önlemleri Aşmanın Bir Yolunu Buluyor”, Haziran 2005.
- ARENS Alvin A., ELDER Randal J., BEASLEY Mark S., Auditing and Assurance Services An Integrated Approach, Tenth Edition, Pearson Hall, 2005.
- ATKINS, Paul S., “Remarks before the American Institute of Certified Public Accountants” (www.sec.gov./news/speech/spch120505psa.htm).
- BAĞIMSIZ DENETİM DERNEĞİ, Bağımsız Denetim Sektörü Raporu, 2004 Türkiye İktisat Kongresi, 5-9 Mayıs 2004, İzmir, Türk Mali Sektörü Raporu Eki (www.tbb.org.tr/v12/duyuru%5F20052004.htm).
- BİLANÇO, “Avrupa Muhasebe Uzmanları Federasyonu; Muhasebe Gözetim Kurulu Oluşturulmalı”, Sayı:84, Ekim 2003.
- BusinessWeek TÜRKİYE, Sayı:2006/18, 7-13 Mayıs 2006. - BREALEY Richard A., MYERS Stewart C., MARCUS Alan J., İşletme
Finansının Temelleri, Çevirenler: Ünal BOZKURT, Türkan ARIKAN, Hatice DOĞUKANLI, Literatür Yayıncılık, İstanbul, 1999.
- Commission of the European Communities, Proposal for a Directive of the European Parliament and of the Council on Statutory Audit of Annual Accounts and Consolidated Accounts and Amending Council directives 78/660/EEC and 83/349/EEC, Brussels, (IP/04/340), 16.3.2004 (www.europea.eu.int/commit).
- COX Christopher, “Remarks before the 2005 AICPA National Conference on Current SEC and PCAOB Developments”, (www.sec.gov./news/speech/spch120505cc.htm).
- ÇALIYURT Kıymet Tunca, “1992-2002 Yılları Arasında Türk Muhasebecilerinin Başvurdukları Hileler Üzerine İstatistiki Bir Araştırma”, 1. Türkiye Uluslararası İş ve Meslek Ahlakı Kongresi, 17-19 Eylül 2003, Hacettepe Üniversitesi Kültür Merkezi, Ankara.
- ÇOLAK Mustafa, “Üst Kurulların Ortaya Çıkış Gerekçeleri, Denetimi ve İdari Sistemdeki Konumları”, Yaklaşım, Sayı:125, Mayıs 2003.
- DURAL Fatih, “Denetçilerin ve Denetim Kuruluşlarının Sorumlulukları”, XVII. Türkiye muhasebe Kongresi, 10-12 Ekim 2002, İstanbul, TÜRMOB Yayın No:199.
- FEE, “Public Oversight of the Audit Profession”, (www.fee.be/secretariat/PDFs/FEE E. Tarihi: 10.06.2004).
- GÜREDİN Ersin, “Denetçinin Meslek Ahlak Standartları ve Uygulamadan Örnekler”, III. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, İSMMO Yayın No:20, 1997.
- GÜRDAL Kadir, “Muhasebe Dünyasından Haberler”, Muhasebe ve Denetime Bakış, Sayı:17, Ocak 2006.
- İBİŞ Cemal, “Finansal Raporlamada Kullanıcıların Beklentileri ve Uygulamada Bunların karşılanma Düzeyi Konusunda Yeniden Yapılanma”, İSMMMO, I Uluslararası Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu – VII. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, Editör: Prof. Dr. Recep Pekdemir, Yayın No: 58, İstanbul, Mart 2006.
33
- HILL Nancy T., MCENROE John E., STEVENS Kevin T., “Auditors’ Reactions to Sarbanes – Oxley and PCAOB”, Special Auditing Issue/The CPA Journal, November 2005.
- IOSCO, “A Statement of the Technical Committee of the International Organization of Securities Commissions”, October 2002 (www.iosco.org/pubdocs/pdf/IOSCOPDI34.pdf)
- İSMMMO, I Uluslararası Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu – VII. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, Editör: Prof. Dr. Recep Pekdemir, Yayın No: 58, İstanbul, Mart 2006.
- İSMMMO, II. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, Muhasebe Denetimi Mesleğinde 200’lere Doğru, 3-7 Nisan 1996, Y.No: 19, İstanbul.
- İSMMMO, V. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, Yirmi birinci Yüzyılda Türk Muhasebe Mesleğinin Vizyonu ve Misyonu, Y÷No:32, İstanbul, 2001.
- JENTHO David, BEDDOW Dean, “Peer Review is Stronger and Beter Now”, Journal of Accountancy, April 2005.
- KAVAL Hasan, Muhasebe Denetimi, 1. Baskı, Akademik Denetim, Ankara, 2003.
- KURBAN İbrahim, “İş Dünyasının Denetimden Beklentileri”, XVII. Türkiye Muhasebe Kongresi, 10-12 Ekim 2002, İstanbul, TÜRMOB Yayınları, No:199.
- MASON Eli, “Peer Review: Reality or Fiction?”, Accounting Today, April, 4-17, 2005.
- MUFAD,Yuvarlak Masa Toplantısı, “ABD’de Yeni Muhasebe Denetim Yasası ve Türkiye’deki Yansımaları”, MUFAD Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı. 18, Nisan 2003.
- NICOLAISEN Donald T., “A Conversation with the Chief Accountant of the SEC in the Public Interest”, Journal of Accountancy, January 2005.
- ÖNDER Türkan, Batan Bankalar, Bağımsız Denetim ve Meslek Ahlakı, Beta Yayınevi, İstanbul, 2001.
- ÖZEL Salih, “Türk Ticaret Kanunu Tasarı Taslağı ve Muhasebe ve Denetimin Önemi”, Yaklaşım, Sayı:153, Eylül 2005.
- ÖZEL Salih, “Yeminli Mali Müşavirlerin Sorumluluğu ve Bu Sorumlulukların Yaptırımları”, Bakış, Ekim 2002.
- PCAOB, Annual Report, 2003 (www.pcaobus.org) - PCAOB, Annual Report, 2004 (www.pcaobus.org) - ROSCH, Standartlara ve Kanunlara Uyma Üzerine rapor (ROSCH) Türkiye,
Muhasebe ve Denetim, Taslak 24 Haziran 2005 (www.mustafagulsen.com.tr/mevzuat/dosyalar/STANDARTLARVEKANUNLARAUYMAUZERINERAPOR1.doc (E.T. 24.03.2006).
- SOA (Sarbanes Oxley Act of 2002), (http://frewebgate.access.gpo.gov/cgi-bin E.T.30.04.2003)
- STIGLITZ Joseph E., Dünyanın En Parlak 10 Yılının Hikayesi 90’ların Yükselişi, CSA Global Yayın Ajans, İstanbul, 2004.
- ŞENALP Şükrü, “Standartlara ve Kanunlara Uyma Üzerine Rapor (ROSC) ve TÜRMOB”, 26 Eylül 2005 (www.alomaliye.com/eylül_05/sukru_senalp_rosc.htm).
34
- TOMASZEWSKI Sylwia Gornik, MCCARTHY Irene N., “Response to Corporate Fraud in the United States and Europe”, Review of Business, Spring 2005, Vol.26, Issue 2.
- TORAMAN Cengiz, “Enron Olayı ve bu Olaydan Çıkarılması Gereken Dersler”, MUFAD Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı:15, Temmuz 2002.
- TÜRMOB, XVII. Türkiye Muhasebe Kongresi, Muhasebe vergi ve Denetimde Yeni Yaklaşımlar, 10-12 Ekim 2002, Y.No.199.
- UZAY Şaban, “Türkiye’de Denetçi Bağımsızlığı”, MÖDAV 1. Uluslararası Muhasebe Konferansı -Yakınsama Yolunda- Bildiriler Kitabı, İstanbul, 3-5 Kasım 2004.
- WARD Graham N., “International Challenges and Recent Developments in Accounting Profession”, İSMMMO, I Uluslararası Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu – VII. Türkiye Muhasebe Denetimi Sempozyumu, Editör: Prof. Dr. Recep Pekdemir, Yayın No: 58, İstanbul, Mart 2006.
- www.alomaliye.com/ekonomi/denetim_stand_konf.htm - www.spk.gov.tr