ilmi araştırma haziran 2011

66

Upload: eflatun-eflatun

Post on 30-Mar-2016

268 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

ilmi araştırma haziran 2011

TRANSCRIPT

Page 1: ilmi araştırma haziran 2011
Page 2: ilmi araştırma haziran 2011
Page 3: ilmi araştırma haziran 2011

�LM� ARAŞTIRMA -Haziran 2011-

YYayın Türü: Yaygın / Araştırma Yayıncılık adına imtiyaz sahibi: Bedri Edis Yılmaz,

Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul

Sorumlu Yazı �şleri Müdürü: Fatih Hikmet Müftüoğlu,

Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul

Yönetim Adresi: Araştırma Yayıncılık, Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3

Ataşehir - �stanbul Tel: 0 216 660 00 59 Fax: 0 216 660 16 85 Abonelik Tel: 0216 4444441 Matbaa: Seçil Ofset, 100 Yıl Mahallesi MAS-S�T

Matbaacılar Sitesi, 4. Cadde No: 77 Bağcılar-�stanbul

Tel: (0 212) 629 06 15 Baskı Yeri ve Tarihi: �stanbul, 27.05.2011

KAPAK KONUSU

Mehdiyet,Dünyanın Dönmesi GibiYüce Allah’ın Emrettiği

Bir Kanundur

Gün cel

Bir Ayet

Bir Açıklama

Nautilusün

Sarmal Kabuğu

Hüsn-ü Zan Sahibi

Olmanın Önemi

Kısa Kısa...

Ölümü Düşünmek

İnsanı

Çok Derinleştiren

Bir Vesiledir

Şeytanın

Oyalaması:

Boş Vakit

2

19

31

32

38

40

56

4

Ahiret Gününde

Hesaba Çekilmeden

Önce Nefsi Hesaba

Çekmenin Önemi

İnsan Başkalarından

Beklediği Güzel Ahlaka

Öncelikle Kendi

Sahip Olmalıdır

46 KURAN AHLAKI

40

İstediğiniz Bir Şeye Ulaşmak İçin,

Elinizden Gelenin En FazlasınıYapıyor musunuz?

50

Din Ahlakını

Yaşamanın Getirdiği

Güzellikler

46 KURAN AHLAKI

Page 4: ilmi araştırma haziran 2011

İlmi Araştırma, Haziran 20112

ABD’nin Boston kentindeki Har-vard-Smithsonian Astrofizik Merkezi(CfA)’da çalışan Türk gökbilimci Mükre-min Kılıç ve beraberindeki bilim adam-ları, uzayda eşine az rastlanan bir olayıtespit etti. İki beyaz cücenin (ölmekteolan yıldız) birleşerek yeni bir yıldızıoluşturmaya başla-dığı ortaya çıktı.

Kılıç’ın önderli-ğindeki CfA ekibi-nin yayınladığıbulgulara göre,‘SDSS J010657.39 –100003.3′ adı veri-len ikili yıldız sis-temi, Dünya’danyaklaşık 7 bin 800ışık yılı uzaklıktakiBalina takımyıldı-zında yer alıyor.Birbirleri etrafındaki dönüşlerini 39 da-kikada tamamlayan iki beyaz cüce, 37milyon yıl içerisinde çarpışıp birleşecekve yeni bir yıldızı oluşturacak.

Beyaz cücelerin arasındaki uzaklık225 bin kilometreden fazla, yani Dünyave Ay arasındaki mesafeden biraz dahaaz. İki yıldız, saatte yaklaşık 1,6 milyonkilometre hızla birbirleri etrafında dönü-yor. Beyaz cücelerden biri Güneş’inyüzde 17′si, diğeri ise yüzde 43′ü ağırlı-ğında. Astronomlar, ikisinin de helyum-dan oluştuğunu düşünüyor.

Keşif, ABD’nin Arizona eyaletindebulunan Hopkins Dağı’ndaki MMTGözlemevi’nde gerçekleştirildi. Konuhakkında bilgi veren Mükremin Kılıç,“Bu yıldızlar ömürlerini tamamlamış du-rumda. Birleştiklerinde yeniden doğa-caklar ve ikinci bir yaşama

b a ş l a y a c a k l a r ”dedi. Kılıç ve ekibi,daha önce 200 mil-yardan fazla yıldı-zın bulunduğuSamanyolu galaksi-sinde çok sayıdabeyaz cüce sistemibulmuştu. Ancak ilkkez iki ölü yıldızınbirleşme süreciningözlendiği belirtili-yor.

Yıldızlar, nükleeryakıtlarını tükettikten sonra önce ‘kır-mızı dev’e dönüşüyor. Bu aşamada çokgenişleyen yıldız, daha sonra içe doğruçökmeye başlıyor. Çekirdeğin etrafın-daki helyum iyice sıkıştıktan sonrabüyük bir patlama meydana geliyor. Dışkatmanları uzaya dağılan yıldızdan ge-riye kalanlara beyaz cüce deniliyor.Bilim adamları, Güneş’in de yaklaşık 6milyar yıl içinde bir beyaz cüceye dö-nüşeceğini öngörüyor.

zaman.com.tr

Türk Gökbilimcinin Keşfi:İki Güneş Birleşerek

Yeni Bir Yıldıza Dönüşüyor

Page 5: ilmi araştırma haziran 2011

www.ilmiarastirma.net 3

www.biyomimetik.net

Bitkilerdeki Yardımlaşmaya Örnekler

İlmi Araştırma, Haziran 2011

Bitki dünyasındaki kimyasal alışverişi ya-kından inceleyen bilim adamları, bitkilerinkendi aralarında özel bir iletişim ağı kurduk-larını ortaya çıkarttı. Bitkiler bu şekildeAllah’ın izniyle bilgi alışverişinde bulunuyor,birbirlerinin eksikliklerini tamamlıyor ve teh-like durumunda diğerlerini uyarıyorlar. İştebazı örnekler:

Besin PaylaşımıOrman tabanının altındaki her avuç toprak

milyonlarca minik organizma içerir. Bu bak-teri ve mantarlar, bitkinin kökleriyle simbiyo-tik (ortak) bir ilişki kurarlar. Bu şekildebitkinin su ve yaşamaları için gerekli olan nit-rojeni emmesini kolaylaştırırlar. Bunun kar-şılığında sabit bir besin kaynağına sahipolurlar. Şimdi rizosfer tabakasının daha ya-kından gözlenmesiyle, mantarların bir düzi-neden fazla ağaç kökünü uzantılarıylabirleştirdiği ortaya çıkıyor. Bazen bu birleşti-rilen bitkiler, aynı türden olmayabiliyor. Aya-ğımızın altındaki bu ağ gerçek bir sosyalağdır. Bunların üzerindeki radyoaktif karbonizotoplarının hareketlerini izleyen Simard, suve besinlerin “karnı tok ağaçtan”, “aç ağaca”doğru aktığını keşfetti. 2009 yılında yayımla-nan bir çalışmaya göre bir cins çam türünde,daha yaşlı ağaçlar karbon ve nitrojen içerenmoleküllerini aynı türün fidanlarına aktarı-yor. Böylece fidanlar daha sağlıklı bir gelişimgösterebiliyor (Ecology, vol 90, p 2808).

Bilgi PaylaşımıBitkiler yiyeceklerini paylaştıkları gibi bil-

gilerini de paylaşırlar. Biyologlar bir süredirsaldırıya uğramış bitkilerin havadan savunmasinyalleri gönderdiğini biliyorlar. Örneğin birtırtıl domates fidanını yemeğe başladığızaman, yapraklar zehirli bileşimler salgılar.Bu bileşimler, saldırganı kaçırttığı gibi komşubitkileri de kendi savunmalarını hazır du-ruma geçirmeleri için uyarır.

Çin, Guangzhou’daki Güney Çin ZiraatÜniversitesi’nden Yuan Yuan Song ve ekibi,benzer kimyasal alarm çağrılarının, havadanolduğu gibi yerin altından da yol alıp almadı-ğını araştırdı. Deneyde bir grup domates bit-kisine hastalık yaratan mantar bulaştırıldı vebunların yeraltındaki kökleriyle bağlantısı olanikinci bir domates grubunun tepkileri ölçüldü.

Hastalıklı bitkinin toprak üzerindeki kısmıplastik torbalarla sıkı sıkıya örtülerek hava-dan iletişim kurması engellendi. Bütün bunakarşın sağlıklı domates grubunun savunmaamaçlı kimyasal maddeler salgılamaya baş-ladığı tespit edildi. Bu da bitkilerin alarmuyarılarını yeraltında da sürdürdüğü anla-mına geliyordu (PLoS One, vol 5, p e13324).

Kendi Türünü Koruma EğilimiSong’un bulduklarıyla ilgili olabilecek bir

diğer keşif de bazı bitkilerin kendi türündengelenleri tanıyabilmesi ve ortak çıkarlarıiçin birlikte hareket etmeleri. Fort Col-lins’teki Colorado State ÜniversitesindenAmanda Broz, söğüt otu (Persicaria praeter-missa) denilen bitkiyi bir serada hem çimbitkisiyle hem de diğer söğüt otlarıyla yanyana yetiştirdi. Daha sonra üzerlerinemethyl jasmonate olarak bilinen bir kimya-sal püskürttü. Bitkiler yara aldıkları zamanbu kimyasal maddeyi salgılarlar. Söğüt otu-nun tepkisinin komşularına bağlıolarak geliştiği görüldü. Kenditürünün üyeleriyle yanyana büyüyen söğüt otu,savunmasını güçlendir-mek için yaprak toksin-leri üretti. Ancakkomşusu çimen olansöğüt otu, yaprak vegövdesinin gelişimineodaklanmayı tercih etti.(BMC Plant Biology, vol 10, p115) www.stargundem.com

Page 6: ilmi araştırma haziran 2011

Kutsal kitaplarda işaret edildiği, tüm sahih hadiskitaplarında ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında anlatıldığı,bütün İslam alimlerinin bildiği, konuyla ilgili hadisleriokuyan herkesin kolaylıkla anlayabileceği üzere, ahirzamanda Yüce Allah Hz. Mehdi(a.s.)’ı gönderecektir.Bu değerli zat, Allah’ın izniyle ilmi mücadelesi son-rasında İslam ahlakının dünyaya hakim olmasına vesileolacaktır. İslam ahlakının hakimiyeti döneminde Asr-ıSaadet benzeri muhteşem bir dönem yaşanacaktır. Hz.Mehdi(a.s.)’ın ortaya çıkışı, Yüce Allah’ın dünyanındönmesi gibi kesin olarak emrettiği kanunlardan biridir.

İlmi Araştırma, Haziran 20114

Page 7: ilmi araştırma haziran 2011

Y üce Allah Peygamberimiz (s.a.v.)’eçok sayıda mucize lütfetmiş, bumucizeleri birçok insanın imanı-

nın güçlenmesine vesile kılmıştır. TümMüslümanlar için bu mucizeler, şevkle vecoşkuyla anlatılması gereken birer güzel-lik ve nimettir.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in yaşadığı süreiçinde Allah’ın lütfuyla gösterdiği mucize-lerin yanı sıra, vefatının ardından da ger-çekleşen mucizeleri  vardır. BunlarAllah’ın Peygamberimiz Hz. Muhammed(s.a.v.)’e vahiyle bildirdiği gayb haberleri-dir ve bunların büyük bir kısmı ahir za-mana dair haberlerdir.

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 5

www.Mehdininalametleri.com

✶ Hz. Mehdi (a.s.)’ınzuhuru Tevrat ve İncil’denasıl geçer?

✶ Büyük İslam alimleri Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru veİslam ahlakının dünya hakimiyetine işaret eden bazıKuran ayetlerini nasıl şerh etmişlerdir?

✶ Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in hadislerindeHz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru nasıl anlatılmaktadır?

Page 8: ilmi araştırma haziran 2011

Allah, Peygamberimiz (s.a.v.)’e adeta birtablo gibi ahir zamanda olacak olaylarıteker teker göstermiş, hangi olayın ardındannasıl gelişmeler yaşanacağını bildirmiştir.Peygamberimiz (s.a.v.) de Müslümanlarınahir zamanda olduklarını anlayıp bilmeleriiçin hayret uyandıracak şekilde detaylı ola-rak tüm olayları sahabeye anlatmış, bu ala-metlerin gerçekleştiğini gördüğümüzde,Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur ettiğini anlama-mızı istemiştir. 1400 yıldır tüm İslam alemiPeygamberimiz (s.av)’in haber verdiği bualametlerin gerçekleşmesini heyecanla göz-lemiş, her devirde Hz. Mehdi (a.s.)’ı şevklebeklemiştir.

Hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışı ön-

cesinde gelişecek olaylar-dan başlamak üzere, Hz. Mehdi

(a.s.)’ın hayatı, cemaati, cemaatinden çıka-cak münafıklar, bu münafıkların saldırıları,Hz. Mehdi (a.s.)’a karşı mücadele edecekİstanbul’dan çıkan bir yobaz, bu yobazınözellikleri, deccaliyet, süfyaniyet, Hz.Mehdi (a.s.)’ın karşılaşacağı zorluklar, ilmimücadelesi, bu mücadelesi sonrasındaİslam ahlakının dünyaya hakimiyeti, İslamahlakının hakimiyeti döneminde yaşanacakasrı saadet benzeri muhteşem dönem gibiuzun bir süreç kapsamlı olarak anlatılır. Busüreç Hicri 1400 itibariyle başlamıştır vebugüne kadar Peygamberimiz (s.a.v.)’in an-lattığı yüzlerce olay gerçekleşmiştir. Bun-dan sonra da Allah’ın izniyle diğer tümanlattıkları birer birer gerçekleşecektir.

İlmi Araştırma, Haziran 20116

Şu Ana Kadar Gerçekleşmiş OlanBu Olaylardan Başlıcaları:

Peygamberimiz (s.a.v.), Ramazanayında Ay ve Güneş tutulmaları olacağınıhaber vermiş, tam tarif ettiği şekilde 1981ve 1982 yıllarında Ramazan ayında Ay veGüneş tutulmaları olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) Doğu ta-rafından, çok parlak, çift kuyruklu, dönüşyönü doğudan batıya olan bir yıldız do-ğacağını haber vermiştir; 2009 yılında çiftkuyruklu yıldız olan Lulin Dünyaya enyakın noktadan geçmiştir.

Page 9: ilmi araştırma haziran 2011

Peygamberimiz (s.a.v.) Doğu tarafındangeceyi aydınlatan büyük bir ateş doğacağını, buateşin gökyüzünde büyük bir kızıllığa sebepolacağını haber vermiştir; 1979’da İstanbul’dainfilak eden Independenta isimli gemiyle de buolay gerçekleşmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), tüm dünyadaduyulacak şekilde Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıktığı-nın haber verileceğini söylemiştir; internet,televizyon, radyo gibi 20. yüzyılın teknoloji-siyle Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıktığının haber ve-rilmesi ve bunun tüm dünya tarafındanduyulması gerçekleşmiştir. Televizyon,radyo, gazete ve internette tüm büyük İslamalimleri tarafından, özellikle son 30 yıldır,sürekli Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhur vaktinin

geldiği anlatılmakta ve bu önemli bilgi tümdünyaya duyrulmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.) Kabe’de kanakıtılacağını haber vermiş; 1979 yılında Hac sı-rasında Kabe’ye büyük bir baskın yapılmış veçok sayıda kişi öldürülmüştür. Bundan 7 senesonra da hac sırasında yine büyük bir kanlı olaymeydana gelmiş, 402 kişi vefat etmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), Şevval ayındaayaklanmalar Zilkadde’de harp konuşmaları veZilhicce’de ise harp olacağını söylemiş;1980’de başlayan İran-Irak savaşı tam Peygam-berimiz (s.a.v.)’in söylediği şekilde gerçekleş-

miştir.

Peygamberimiz (s.a.v.),Şam’da zuhur edecek süfyandanhaber vermiş; Esad 19 yıl boyunca Su-riye’yi yönetmiş, on binlerce Müslü-manı şehit etmiş, büyük zulümlere vefitnelere sebep olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) Mısırmeliklerinin öldürüleceğini haber ver-miş, 1980’den itibaren Mısır yönetici-leri çeşitli suikastlerde hayatlarınıkaybetmişlerdir.

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 7

www.mehdi-deccal-masonluk.com

Page 10: ilmi araştırma haziran 2011

Peygamberi-miz (s.a.v.) Fırat’ın suyunun kesile-

ceğini haber vermiş; Keban Barajı’nıninşaatı sırasında tam Peygamberimiz(s.a.v.)’in söylediği şekilde Fırat’ın

suyu kesilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) Fırat yö-resinde çok kan döküleceğini haber ver-miştir; hem bölgedeki bölücü terör hemİran-Irak savaşı hem de Irak işgali sıra-sında bölgede çok fazla kan dökülmüş-tür.

Peygamberimiz (s.a.v.) yer bat-malarının ve maden batmalarının olaca-ğını haber vermiştir. Tam Peygamberimiz(s.a.v.)’in söylediği şekilde bu yüzyıldaçok sayıda batmalar gerçekleşmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) büyük birekonomik kriz meydana geleceğini söy-lemiştir; 2007 yılında başlayan ekono-mik kriz sadece şirketlerin değildevletlerin dahi iflas etmesine sebepolan dev bir buhran haline gelmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), Allah’ınaçıkça inkar edileceğini ve ha-ramların helal sayılacağını habervermiştir. Dünya tarihinde ilk

defa bu yüzyılda Darwinizminsanların %99’unun dinsizliğinesebep olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.), İslam ale-minin esaret altına alınacağını haber ver-miştir; İslam dünyası şu an tarihin en zor,en baskı altındaki dönemini yaşamaktadır.Milyonlarca Müslüman şehit edilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) Afganis-tan’ın işgal edileceğini haber vermiştir; Af-ganistan bu yüzyılda işgal edilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) Irak’ınişgal edileceğini haber vermiştir; Irak buyüzyılda işgal edilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) sellerin ar-tacağını haber vermiştir; 1980’den sonrasellerin sayısında çok büyük artış olmuş-tur.

Peygamberimiz (s.a.v.) çift kuy-ruklu yıldız dışında ayrıca kuyruklu biryıldızın daha geçeceğini söylemiştir; 1979yılında Halley kuyruklu yıldızı geçmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.) depremle-rin artacağını haber vermiştir; 1980’densonra büyük depremlerin meydana gelişoranı %400 artmıştır.

İlmi Araştırma, Haziran 20118

Page 11: ilmi araştırma haziran 2011

Peygamberimiz (s.a.v.) büyük şe-hirlerin yok olacağını haber vermiştir;hem büyük savaşlar hem de doğal felaket-lerle büyük şehirler yerle bir olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) kadınlarınve çocukların dahi katledileceği zulümlerolacağını söylemiştir. Peygamberimiz(s.a.v.)’in söylediği şekilde dünyanın dörtbir yanında masumlar katledilmektedir.

Peygamberimiz (s.a.v.), Bağdat’ınalevlerle yok edileceğini söylemiştir; Irakişgali sırasında Bağdat yoğun bombardı-mana maruz kalmıştır.

Peygamberimiz (s.a.v.), sahte me-sihlerin çıkacağını haber vermiştir; hicri1400 itibariyle sahte mesihlerin sayısındaçok artış olmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) hayret ve-rici büyük olayların art arda meydana ge-leceğini söylemiştir; hicri 1400’egirilmesiyle birlikte hemen her gün hayretveren çok büyük olaylar olmaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.) çölde kay-bolan bir orduyu anlatmıştır; Irak işgali sı-rasında Saddam’ın ordusu bir gecedeçölde kaybolmuştur.

Peygamberimiz (s.a.v.) Şam’dafitneler olacağını söylemiştir; bu bölgeyıllardır karmaşa ve anarşi içindedir.

Peygamberimiz (s.a.v.)dünyanın her yerinin karışıklıklakaplanacağını haber vermiştir;dünya şu anda tam Peygambe-rimiz (s.a.v.)’in söylediği şe-kilde karışıklık içindedir vehuzura vesile olacak Hz.Mehdi (a.s.)’ı beklemektedir.

Peygamberimiz(s.a.v.) Irak halkının ülke-

sini terk edeceğini haber vermiştir; Irak iş-gali sırasında yaklaşık 4 milyon kişi Irak’ıterk etmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.), bir fitne-nin bitip diğerinin başlayacağını süreklifitneler olacağını söylemiştir; bu yüzyıldahemen her gün yeni bir karışıklık ortayaçıkmakta, fitneler son bulmamaktadır.

Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Mehdi(a.s.)’ın çıkışı öncesinde yaygın katliamlarmeydana geleceğini söylemiştir; dünyaçapında yaşanan katliamlar açıkça orta-dadır.

Peygamberimiz (s.a.v.) zalim li-derlerin Müslümanlara zulmedeceğinihaber vermiştir; pek çok İslamülkesinde diktatörlerin yap-tığı zulümler dünya ça-pında bilinmektedir.

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 9

www.dorthakmezhebegoremehdi.com

Page 12: ilmi araştırma haziran 2011

İlahi dinlerde “beklenen kurtarıcı” olarakda ifade edilen “Mesih” terimi, Müslüman-larda “Mehdi” inancının tezahürüdür. İsla-miyet’teki “Mehdiyet”, Musevilerin kutsalkabul edilen kaynaklarında “Mesih” dö-nemi olarak geçer. Musevilerin ahir za-manda insanlığın kurtuluşu için zuhurunubekledikleri Mesih, Müslümanların bekle-diği Hz. Mehdi (a.s.)’dır.

Ancak Hıristiyanların “Mesih”olarak yeryüzüne ikinci gelişinibekledikleri Hz. İsa (a.s.),

“Mehdi (a.s.)” değildir. Müslümanlar daHz. İsa (a.s.)’ın ahir zamanda yeniden dün-yaya geleceğine inanmaktadırlar; ancakHz. İsa (a.s.) geldiğinde Hz. Mehdi (a.s.)’atabi olacak, Allah’ın izniyle yegane hak dinolan İslam ahlakının yeryüzüne hakim ol-masına, bu iki mübarek insan birlikte vesileolacaklardır. Hz. İsa (a.s.) ile Hz. Mehdi(a.s.) aynı dönemde -ahir zamanda- birliktebulunacakları için, tıpkı kıyamet alametlerive Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkış alametleri gibi,Hz. İsa (a.s.)’ın yeryüzüne ikinci kez geli-

İlmi Araştırma, Haziran 201110

Allah’ın izniyleHz. Mehdi (a.s.)

çok yakın birzamanda ortaya

çıkacak,Allah’ın

Kuran’dakivaadine ve

hadislerdekihaberlere uygun

olarak Hz. İsa (a.s.)ile birlikte görevini

yerine getirecek ve İslamahlakının tüm dünyaya

yayılmasına vesile olacaktır.Hadislerde haber verilen olaylar,

bugüne kadar nasıl kaderde takdiredildiği şekilde ve zamanı geldiğinde

gerçekleştiyse bundan sonraki gelişmeler de Allah’ın izniylebu şekilde olacaktır.

Kutsal Kitaplarda Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhuru veBu Değerli Zat Döneminde Yaşanacak Dünya

Hakimiyeti Bildirilmiştir

Page 13: ilmi araştırma haziran 2011

şini haber veren alametler de ortaktır.İncil’de yer alan söz konusu haberlerindoğruluğundan kesin olarak emin olama-sak da, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz(s.a.v.)’in sahih hadisleri ile son derece mu-tabık açıklamalar olmaları dikkat çekicidir.

Bu benzerlikler göz önünde bulundurul-duğunda, İncil’e göre de, ahir zaman tarif-lerinin hemen hepsinin, birbiri peşi sıragünümüzde ortaya çıktığını görmekteyiz.Böylece içinde yaşadığımız zamanın, Hz.Mehdi (a.s.)’ın çıkması beklenen dönemolduğunu, başta İslami kaynaklar olmaküzere, Tevrat ve İncil’e dayanarak da söy-lemek mümkündür.

Tevrat’ta ve diğer Musevikaynaklarda  Hz. Mehdi(a.s.)’a işaretler vardırHz. Mehdi (a.s.)’ın -Musevilere göre Me-

sih’in- geleceğine inanmak, Museviliğintemel inanç esaslarından biridir. Musevile-rin 12. yüzyıldan bu yana en büyük Tevratalimlerinden biri olarak kabul ettikleriHaham Maimonides (İbn-i Meymun),Museviliğin 13 temel inanç esasından onikincisini, “Mesih’in [Hz. Mehdi(a.s.)’ın] geleceğine inanmak” olarakaçıklamıştır. Bu esaslara göre,Musevilerin “Mehdi” ile ilgiliinançları şu sözlerle belirlen-miştir:

“Mesih’in [Hz.Mehdi (a.s.)’ın] gelece-ğine gönülden inanıyo-rum, gelişi gecikse bile,her gün onun gelişinibekliyorum.”

Mesih’in -yani Hz.Mehdi (a.s.)’ın- gelişiniinkar edenlerin durumuise, Musevilerin kutsal kay-

naklarından Mişna’da şöyle açıklanmakta-dır:

Mesih’in [Hz. Mehdi (a.s.)’ın] ge-leceğine inanmayan veya onun gelişinibeklemeyen bir kişi, sadece bütün Pey-gamberlere karşı gelmekle kalmaz, Tevrat’ıve hocamız Musa’yı da inkar etmiş olur.(Maimonides, Mişna Tora, Kralların Yasa-ları, 11:1)

Ayrıca Musevilerin her gün üç kere et-tikleri  Şemone Esre (Shmone Esre) adlıduada, Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin yakınolmasına yönelik Allah’a edilen dua da yeralır. Bu dua, din ahlakının gereği olan ada-letin yeniden sağlanması, ahlaksızlığın, gü-nahın ve kötülüğün son bulması,doğruluğun hakim olması için Hz. Mehdi(a.s.) beklentisiyle yapılır. Tevrat’ta pek çokkısımda geçen ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gele-ceğine yönelik bölümlerden birkaçı şöyle-dir:

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 11

www.risaleinurtastamam.com

Page 14: ilmi araştırma haziran 2011

[HZ. MEHDİ (A.S.)] TÜM DÜNYAYIALLAH’A BİRLİKTE KULLUK ETMELERİİÇİN ISLAH EDECEK, çünkü şöyle yazıl-mıştır:

“O zaman, birlikte Bana yakar-maları, omuz omuza Bana hizmet etme-leri için, halkların dudaklarını pakkılacağım.” [Sefenya, 3:9] (Maimonides,Mişna Tora, Kralların Kanunları 11:4)

... SENİ [HZ. MEHDİ (A.S.)’I]...ULUSLARA IŞIK YAPACAĞIM. Öyle ki,kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları,cezaevi karanlığında yaşayanları özgür kı-lasın. (Yeşaya, 42:6-7)

Onun [Hz. Mehdi (a.s.)’ın] fevka-lade doğruluğu ve vesile olacağı harika-lıklar [şaşırtıcı güzellikler] nedeniyleİNSANLAR ONUNLA BARIŞ YAPACAKVE TÜM ÜLKELER ONA HİZMET EDE-CEK. (Maimonides, Mişna Tora, Sanhed-rin 10:1)

Gelecek zamanda, Kral Mesih[Hz. Mehdi (a.s.)] çıkacak ve  DAVUDKRALLIĞINI GEÇMİŞTEKİ HAKİMİYE-TİNE YENİDEN KAVUŞTURACAK. (Mai-monides, Mişna Tora, Kralların Kanunları11:4)

[HZ. MEHDİ (A.S.)] EGEMENLİKSÜRSÜN DENİZDEN DENİZE, FI-RAT’TAN YERYÜZÜNÜN UCUNADEK! (Mezmurlar, 72:8)

[Hz. Mehdi (a.s.)]  BÜTÜN DÜN-YAYI  Allah’a kulluk etmeleri için mükem-melleştirecek. (Maimonides, Mişna Tora,Kralların Kanunları 11:4)

İncil’de Hz. Mehdi (a.s.)’aİşaretlerİncil’de ahir zaman ve Hz. İsa (a.s.)’ın

ikinci gelişi ile ilgili, çok sayıda açıkla-maya rastlamak mümkündür. Günümüz-deki İncil’in bazı bölümleri bozulmuş olsada, Kuran ayetleri ve Peygamberimiz(s.a.v.)’in hadislerine uygun kısımlarında,Hz. İsa (a.s.)’ın gelişinden önce ve sonrabelirecek doğa olayları ve toplumsal ha-diseler anlatılmaktadır. Ayrıca Allah’ın,Kuran’da iman edenlere vadettiği din ah-

İlmi Araştırma, Haziran 201112

Page 15: ilmi araştırma haziran 2011

lakının hakimiyeti, Tevrat’ta olduğu gibiİncil’de de yer almaktadır. İbrahimi dinle-rin kutsal kitaplarında geçen bu vaat, Hz.İbrahim (a.s.)’ın soyundan, Allah’a katık-sızca iman eden, sadece O’nun rızası içinyaşayan ve din ahlakının tüm dünyaya ya-yılması için çalışan bir topluluğa yönelik-tir. Ahir zamanda gelecek Hz. Mehdi (a.s.)ve yardımcıları, Allah’ın izniyle, Hz. İsa(a.s.)’ın yardımıyla birlikte, bu vaadin ger-çekleşmesine vesile olacak halis mümin-lerdir.

Ahir zamanda Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkı-şından sonraki hakimiyet dönemine yöne-lik, İncil’deki anlatımlardan bir kısmışöyledir:

Sizler Peygamberlerin mirasçıları,Allah’ın atalarınızla yaptığı antlaşmanınmirasçılarısınız. Nitekim Allah İbrahim’eşöyle demişti: “SENİN SOYUNUN ARA-CILIĞIYLA YERYÜZÜNDEKİ BÜTÜNHALKLAR KUTSANACAK.” (Elçilerin İş-leri, 3:25)

...  İBRAHİM’E VE SOYUNADÜNYANIN MİRASÇISI OLMAVAADİ Kutsal Yasa yoluyla değil, iman-dan gelen aklanma yoluyla verildi. (Pav-lus’tan Romalılara Mektup, 4:13)

Onlar Allah’ın… kahinleri (dinadamları) olacak,  O’NUNLA BİRLİKTE...EGEMENLİK SÜRECEKLER. (Vahiy, 20:6)

Mesih şöyle dedi: Artık ben si-zinle çok söyleşmem.  ÇÜNKÜ BU ALE-MİN REİSİ GELİYOR. Bende asla onunnesnesi yoktur. (Yuhanna, 14:30)

Faraklit (Hz. Mehdi (a.s.) geldi-ğinde bütün alemi hataları sebebiyle kınarve onları terbiye eder.  (Yuhanna, 16:8)

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 13

www.turkislambirligi.com.tr

Page 16: ilmi araştırma haziran 2011

❈ HUD SURESİ’NİN, 86. AYETİ

Ebu Cafer (r.a.), bu alametleri şöylesaymıştır:

“...  O (Hz. Mehdi (a.s.)) çıkınca sırtınıKabe’ye yaslar. Ona (Hz. Mehdi (a.s.))tabilerinden 313 kişi tabi olur. Hz.Mehdi (a.s.) ilk önce şu ayeti okur:“EĞER MÜMİN İSENİZ ALLAH’IN BI-RAKTIĞI SİZİN İÇİN DAHA HAYIRLI-DIR.”(HUD SURESİ, 86)

Bu ayeti okuyup şöyle der:  “BEN SİZİNİÇİN ALLAH’IN BIRAKTIĞI VE HALİFESİ-YİM (Müslümanların manevi lideriyim).BEN ONUN HÜCCETİYİM.” HZ. MEHDİ(A.S.)’A SELAM VERENLERŞÖYLE SELAM VERİRLER:“SELAM SANA EY ALLAH’INYERYÜZÜNDE BIRAKTIĞI(BAKİYYESİ!)”  Sonraherkes ona (Hz.Mehdi (a.s.)’a)bey’at (biat)

eder.  (Hz. Mehdi (a.s.)’ın)  Adamlarının sa-yısı on bine ulaşır. Allah’ın dışında birbaşkasına ibadet eden, Musevi ve Hıristi-yan olan herkes ona (Hz. Mehdi (a.s.)’a)iman eder. Böylece yeryüzünde tek birmillet hasıl olur; o İslam milletidir. SonraAllah’tan başkasına tapanların üzerinegökten bir ateş düşer ve onları yakar. Doğ-rusunu Allah bilir.”

(Nurul Ebsar, Ehl-i Beyt, Oniki İmam, Ku-tuplar ve Mezhep İmamlarının Menkıbe-leri Şeblenci (1250),Tercüme: SaimGüngör, (Pamuk Yayıncılık Nisan 2004Cilt: 628 77 93) s. 594)

NUR SURESİ’NİN 55. AYETİ

Allah, içinizden iman edenlere vesalih amellerde bulunanlara

İlmi Araştırma, Haziran 201114

Büyük İslam Alimleri Kuran’da Hz. Mehdi (a.s.)’a veİslam Ahlakının Dünya Hakimiyetine İşaret Eden

Bazı Ayetleri Şöyle Şerh Etmişler veHz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhurunu Bildirmişlerdir

Page 17: ilmi araştırma haziran 2011

va’detmiştir: hiç şüphesiz onlardan ön-cekileri nasıl ‘güç ve iktidar sahibi’ kıl-dıysa, onları da yeryüzünde ‘güç veiktidar sahibi’ kılacak, kendileri içinseçip beğendiği dinlerini kendilerineyerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onlarıkorkularından sonra güvenliğe çevire-cektir. Onlar, yalnızca Bana ibadetederler ve Bana hiç bir şeyi ortak koş-mazlar. Kim bundan sonra inkarederse, işte onlar fasıktır.(Nur  Suresi,55) 

Ali bin Hasan kanalıyla Ayyasi tarafın-dan rivayet edildi: 

Onun yanında bu ayet-i kerimeokundu: Onlar Allah’a yemin olsun kibizim ehli beytin sevenlerindendir.ALLAH BİZDEN BİR ŞAHSIN  (HZ.MEHDİ (A.S.)’IN) ELİYLE ONLARA(BUNU) YAPTIRIR. O ŞAHIS İSE BU ÜM-METİN MEHDİSİDİR. (Mecmau’l beyan fitefsiri’l-Kuran Ebu Ali Eminuddin Fazl,Hasan b. Fazl Tabersi 1986, c:4, sf. 832)

❈ ENBİYA SURESİ’NİN, 105.AYETİ 

“Andolsun Biz zikir’den (tevrat) sonrazebur’da da ‘hiç şüphesiz, salih kulla-rım yeryüzüne mirasçı olacaklardır’diye yazdık.”

İMAM MUHAMMED BÂKIR(a.s.) BU AYETLE İLGİLİ OLARAK ŞÖYLEBUYURMUŞTUR: “BUNLAR, AHİR ZA-MANDA ZUHUR EDECEK OLAN HZ.MEHDİ (A.S.)’IN ASHABIDIR.” (Mecma-ul Beyan Tefsiri.)

❈ MAİDE SURESİ’NİN 54 VEEN’AM SURESİ’NİN 89. AYETLERİ:

Maide Suresi, 54. ayet:  “Ey inananlar!Sizden kim dininden dönerse, Allah, ya-kında öyle bir toplum getirecek ki o on-ları (Hz. Mehdi (a.s.)’ı ve ona tabi olanMüslümanları) sever, onlar da onu sever-ler. Müminlere karşı alçak gönüllü, kâfir-lere karşı onurlu ve şiddetlidirler. Allahyolunda cehd (fikri mücadele yaparlar)ederler ve hiçbir kınayıcının kınamasın-dan korkmazlar...”.

... İmam Cafer Sadık (a.s.) bu ayetleilgili olarak şöyle buyurmuştur:  “BUAYETTE İŞARET EDİLEN GÖREVİN SA-HİBİ  (HZ. MEHDİ (A.S.))  KORUMA AL-TINDADIR. ŞAYET İNSANLARIN TÜMÜGİTSELER DE, ALLAH ONU  (HZ. MEHDİ(A.S.)’I) VE ASHABINI GETİRECEK-TİR.  ONLAR YÜCE ALLAH’IN HAKLA-RINDA ŞÖYLE BUYURDUĞU

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 15

www.Mehdikanakitmaz.com

Page 18: ilmi araştırma haziran 2011

KİMSELERDİR: ‘Şimdi şunlar, bunları inkârederse,  BİZ BUNLARI İNKÂR ETMEYECEKBİR TOPLUMU (HZ. MEHDİ (A.S.)’I VEONA TABİ OLAN MÜSLÜMANLARI),BUNLARA VEKİL BIRAKMIŞIZ.  (En’am Su-resi, 89) (Tefsir-un Nu’mani.)

❈ YASİN SURESİ’NİN 30. AYETİ:

AMA HÜCCET (HZ. MEHDİ(A.S.)) HALKI TANIR, HALK İSE ONU(HZ. MEHDİ (A.S.)’I) TANIYAMAZ.TIPKI YUSUF GİBİ. YUSUF HALKI TANI-DIĞI HALDE ONLAR YUSUF’U İNKAREDERLERDİ.  SONRA HZ. ALİ (R.A.) ŞUAYETİ OKUDU: “Kullara Yazıklar Olsun,Resul Onlara Geldikçe Onunla Alay Edi-yorlardı.” (Şeyh Muhammed b. İbrahim-iNumani, Gaybet-i Numani s. 162)

❈ BAKARA SURESİ’NİN 155.AYETİ:

... Andolsun,  Biz sizi biraz korku, açlıkve bir parça mallardan, canlardan veürünlerden  eksiltmekle imtihan edece-ğiz.  Sabır gösterenleri müjdele.

Ebu Basir’den: İmam Caferi Sadık aley-hisselam şöyle buyurdu:

KAİM’İN (HZ. MEHDİ (A.S.)’IN)

KIYAMINDAN ÖNCE *BİR YIL HALK AÇKALACAK VE ONLARI ÖLDÜRÜLMEKORKUSU SARACAK; MALLARI, CAN-LARI VE MAHSULLERİ AZALACAK.  Buolay Allah’ın Kitabı’nda açıkça yazar.Sonra bu ayeti tilavet etti: “SİZLERİKORKU, AÇLIK, MAL, CAN VE MAH-SULLERİN EKSİLMESİ İLE MUTLAKA İM-TİHAN EDECEĞİZ. VE SABREDENLERİMÜJDELE.” (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 297)

❈ HADİD SURESİ’NİN, 17. AYETİ: 

Bilin ki gerçekten Allah, ölümündensonra yeryüzüne hayat verir. ŞüphesizBiz, umulur ki aklınızı kullanırsınızdiye size ayetleri açıkladık. (Hadid Su-resi, 17)

Selam b. Müstenir de, İmam Mu-hammed Bakır (aa)’dan şu hadisi rivayetetmiştir: “ALLAH TEALA, KIYAM EDECEKHZ. MEHDİ (A.S.)’IN ELİYLE YERİ DİRİL-TECEKTİR. O (HZ. MEHDİ (A.S.)), ADA-LET ÜZERE HALKI YÖNETECEKTİR.BÖYLECE YERYÜZÜ ZULÜMLE ÖLDÜK-TEN SONRA, HZ. (MEHDİ (A.S.)) ADA-LETLE TEKRAR DİRİLTECEKTİR.”  (ŞeyhTusi, Gaybet, s. 120; Duhayyil, el-Hz.Mehdi, s. 57) 

İlmi Araştırma, Haziran 201116

Page 19: ilmi araştırma haziran 2011

❈ AL-İ İMRAN SURESİ’NİN 200. AYETİ

Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin.Allah’tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.

İmam Bakır (A.S.) bu ayette şöyle ma’na vermişlerdi: “Ey Muham-mediler! Farzların edasında sabrediniz, düşmanlarınızın eziyetlerinde mu-sabere ediniz, birbirinize yardım ediniz,  İMAMINIZ MEHDİ RESULE SIMSIKISARILINIZ. (Süleyman İbrahim, Meveddet Pınarları, Hz. Muhammed Aleyhis-selam ve Al-i Aba, On İki İmam, Hz. Mehdi (a.s.) Resul Hakkındaki Ayet veHadisler, Çeviren: Adnan M. Selman, s. 219)

❈ FUSSİLET SURESİ’NİN 53. AYETİ

Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlaragöstereceğiz;  öyle ki, şüphesiz onun hak olduğukendilerine açıkça belli olsun. Her şeyin üze-rinde Rabbinin şahid olması yetmez mi?

Ebu Basir’den: İmam Bakır hazretle-rine bu ayet hakkında sorulduğunda şöylebuyurdular: “İçlerinde ve dışlarındaAllah’ın acib ve garib mu’cizelerini göre-cekler ki, HZ. MEHDİ (A.S.)’INZUHURUNUN HAK OLDUĞUNA İNA-NACAKLAR. BUNDA HİÇKİMSENİN ŞÜPHESİKALMAYACAK.”

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 17

www.Mehdiyet.com

İslam ahlakının tüm dünyaya hakimolmasına vesile olacak olan ahir

zamanın kutlu şahsı Hz. Mehdi (a.s.)mücadelesine başladığı ilk dönemde henüz insanlar tarafından

tanınmayacak, bu dönemde İslam ahlakının hakimolmamasından kaynaklanan zor şartlarla imtihan edilecektir.Fakat karşılaştığı zorluklar, bu zorluklar karşısında gösterdiğiüstün ahlak, heybetli ve vakarlı görünüşü ile Peygamberlerin

özelliklerini taşıyacak ve tüm bu özellikler bu değerli zatıntanınmasına vesile olacak nişaneleri oluşturacaktır.

Page 20: ilmi araştırma haziran 2011

Tüm kutsal kitaplarda işa-ret edilen ve İslam aleminin 1400yıldır beklediği Hz. Mehdi (a.s.)Hicri 1400’e girilmesiyle birliktezuhur etmiştir. Kutsal kitaplardave Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in hadislerinde bu de-ğerli zatın zuhuruna işaret edenolaylar adeta bir tesbihte dizilitanelerin ardı ardına gelmesi

gibi, tam Resulullah (s.a.v.)’in tarifettiği şekilde birbirini takiben ger-

çekleşmeye başlamıştır. Şüphesiz buçok heyecan verici, hayranlık uyandırıcı

güzel bir gelişmedir. Peygamberimiz(s.a.v.)’in mucizelerinin gerçekleştiğini görmek,

Allah’ın tüm peygamberlerinin suhuflarında bildir-diği mübarek bir kul olan Hz. Mehdi (a.s.) döne-minde olmak, Allah’ınizniyle Hz. İsa

(a.s.)’ın inişine ve İslam ahlakı-nın tüm dünyaya hakim oluşuna

şahitlik edecek olmak Allah’ın budevrin Müslümanlarına ve tüm insan-

lara lütfettiği çok büyük, çok değerli,çok kıymetli bir nimettir.

Gerek kutsal kitaplardaki ayetleri, ge-rekse Peygamberimiz (s.a.v.)’e 1400sene önce bu olayların gerçekleşece-ğini haber veren ve 1400 sene sonrabu olayların hepsini yaratan Allah, ka-derde Mehdiyet’i engellenemez ve ör-tülemez şekilde yaratmıştır. İslamahlakının dünyaya hakim olması, bu ha-kimiyetin Hz. Mehdi (a.s.) vesilesi ile buyüzyılda gerçekleşmesi, Yüce Allah’ın takdirettiği kaderdir.

İlmi Araştırma, Haziran 201118

Hz. Mehdi (a.s.) YüceAllah’ın İnsanlara Lütfettiği

Çok Büyük Bir Nimettir

Page 21: ilmi araştırma haziran 2011

Allah bu ayetinde şükretmenin öneminedikkat çekmektedir ve şükredenlere nime-tini artıracağını haber vermektedir. Bu, Ku-ran'ın sırlarından biridir.

Yüce Allah lütfuna, merhametine ve ni-metine karşı nankörlük eden insanları aza-bının şiddetli olduğunu bildirerekuyarmaktadır. Nankörlük dünyada ve ahi-rette karşılığından çok sakınılması gerekenbir ahlak bozukluğudur. Allah insanın ye-gane dostu, yardımcısı ve koruyucusu, sı-ğınıp yardım dileyebileceği tek Varlık’tır.Var olduğu andan itibaren insanı hayattatutan, an an onu koruyup kollayan, sevgi-sinin merhametinin tecellilerini gösteren,nimetlendiren, rızıklandıran yalnızca Rah-man ve Rahim olan Allah'tır. Bu nedenlebu apaçık gerçekleri görmezden gelmek,ayette bildirildiği gibi Allah'ın şiddetli aza-bıyla karşılık bulabilir.

Oysa her insan, hayatı boyunca her anıiçin Allah'a muhtaçtır. Soluduğu havadanyediği yemeğe, sahip olduğu mal ve mülk-ten konuşabilmesine, hareket edebilme-sinden, gülüp neşelenmesine kadarAllah'ın yarattıklarına ve kendisine bağış-

ladıklarına muhtaç olarak yaşar. Mümin-ler, sahip oldukları her nimet için ne kadaraciz ve muhtaç olduklarını düşünerekAllah'a şükrederler.

Her şeyin sahibinin ve hakiminin Allaholduğunu bilen müminler sağlıkları, güzel-likleri, ilimleri, akılları, imanı sevmeleri,küfrü çirkin görmeleri, hidayet ehli olma-ları, tertemiz müminlerle birlikte olmaları,anlayış, basiret ve feraset sahibi olmaları,güçleri dolayısıyla şükrederler. Gördüklerigüzel bir manzara için veya işleri kolayhallolduğunda, istedikleri bir şey gerçek-leştiğinde, güzel bir söz işittiklerinde, sevgive saygı gördüklerinde ve daha saymaklabitiremeyeceğimiz kadar çok nimetle kar-şılaştıklarında hemen Allah'a şükreder,O'nun merhametini, şefkatini, Rahman veRahim olduğunu düşünürler. Allah, mü-minlerin bu güzel ahlakına karşılık ayettede bildirdiği gibi üzerlerindeki nimetini ar-tırmaktadır. Mesela sağlığı ve gücü içinşükredici olan bir Müslümanın Allah gü-cünü ve sağlığını daha da artırır. İlmi veyamülkü için şükredenlere Allah daha çokilim ve mülk verir.

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 19

www.Kurandancevaplar.com

Page 22: ilmi araştırma haziran 2011

H er insanın karşısındaki kişide aradığı ve istediği ideal bir insan modeli vardır.Bu istekler şöyle sıralanabilir:

Çok anlayışlı, olgun, dengeli, tutarlı, sağlam karakterli, vefalı, dürüst olması.

Her ne olursa olsun hiç kızmayan, öfkeye kapılmayan, kırıcı sözlersöylemeyen, alttan alan, sabırlı, affedici, hoşgörülü olması.

Zor anlarında, sıkıntıya düştüğünde onu yanlız bı-rakmayan, elinden gelen her türlü yardımı yapan

ama asla minnet altında bırakmayan, çok feda-kar, gerekirse hiç düşünmeden kendinden

ödün veren.

İlmi Araştırma, Haziran 201120

Her insanın zihninde ‘iyi ve ideal bir insan modeli’

vardır. Sevdiği, birlikte vakit geçirdiği, arkadaşlık

ettiği tüm insanlarda bu güzel ahlakı görmek ister.

Ancak bazı kişilerin üzerinde pek durmadığı konu

ise, ‘diğer insanların da onda aynı ideal insan

modelini arıyor olabilecekleri’dir.

Page 23: ilmi araştırma haziran 2011

Alabildiğine akıllı, vicdanlı, adil,merhametli, yumuşakbaşlı, muhlis, güzelsözlü, güzel üsluplu, detayları görebilen,kendisini karşı tarafın yerine koyup düşü-nebilen, halden anlayan.

Önceliği kendine değil hep sevdi-ğine veren, sevdiği insanların mutlulu-ğunu, huzurunu, rahatını, konforunu veisteklerini kendininkilerden üstte tutan.

Kendi haklılığını değil sevdikleri-nin haklılığını arayan, kendi gururunu,enaniyetini muhafaza etmenin peşinde ol-mayan, bunun yerine hep karşı tarafı önplana çıkaran, onları onore eden ve yü-celten bir ahlaka sahip.

İman etsin ya da etmesin her insanın ru-hunda böyle mükemmel bir insan arayışıvardır. Ancak bazı insanlar çoğu zaman,sadece kendilerinin böyle bir beklenti içe-risinde olduğu yanılgısına kapılırlar.

Dünyadaki tüm diğer insanların da,karşılarındaki insanlarda aynı şekilde butür güzel özellikler arayacağını çok dü-şünmezler. Oysa ki bir kişi etrafından tamolarak neler bekliyorsa, karşısındaki in-sanlar da ondan aynı güzel ahlak özellik-lerini bekliyorlardır.

İnsanın İdeal İnsanModelini YalnızcaKarşısından BeklemesiBencillikten KaynaklanırNefislerindeki bencil tutkular nede-

niyle, Kuran ahlakını gereği gibi düşün-meyen insanlar, yalnızca kendibeklentilerini önemli görürler. İnsanlarlaaralarındaki karşılıklı sevgi, saygı, dostluk,yakınlık, güven, sadakat gibi değerlerinoluşması için, her iki tarafın da bu ahlakıgöstermesi gerektiğini düşünmezler.

“Bana karşı anlayışlı olunsun”, “Banakarşı sevgide, saygıda, güvende bir kusurolmasın”, “Bana karşı affedici, hoşgörülüve toleranslı olunsun”, “Bana karşı en yu-muşak, en rahatlatıcı, en güzel üslup kul-lanılsın” gibi isteklerine saplantıderecesinde önem verirler. Ama beraber-lerindeki insanlar bunlardan sadece birinitalep ettiklerinde bile, bunun abartılı vegereksiz bir talep olduğunu; kendilerininyeterince olumlu tavır gösterdiklerini vebuna rağmen kendisinden şüphe duyul-masının ise rahatsız edici olduğunu ifadeederler. Bunun sonucunda da, gereksizgördükleri bu tarz talepleri yerine getir-mede son derece isteksiz ve ağırdan alanbir tutum sergilerler. Ya da, gerçekten kar-şılarındaki insanların bu tür beklentilerinihaklı bulsalar bile, bu durumda da, “Önce

o bana bu şekilde davransın, sonrazaten ben de ona istediği gibi dav-

ranırım” gibi yanlış bir mantık yü-rütürler.

İşte bu, söz konusu insanla-rın bencilliklerinden kaynakla-nan bir yaklaşım tarzıdır.Oysaki insanın, kendisi nasılbir insan arıyorsa, kendisininde aynı ahlak modeline uygunyaşaması gerekir. Eğer kendi

www.tefekkurhazinesi.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 21

Page 24: ilmi araştırma haziran 2011

yaşadığını doğru buluyorsa, o zaman kar-şısında da kendisi gibi bir insan olmasın-dan rahatsız olmaması gerekir. Örneğinkendisi düşüncesiz, patavatsız, öfkeli,bencil, enaniyetli, sert üsluplu, hoşgörü-süz bir insansa ve ona göre, madem ki buözelliklerin bir mahsuru ya da zararıyoksa; o zaman dost olacağı bir insanında bu ahlaka sahip olmasında bir sakıncagörmemesi gerekir. Ama ne var ki bu türbir insan, karşısındaki kişinin bu özellik-lere sahip olmasını hiç ama hiç istemez.Oysa eğer hoşgörüyü, merhameti, neza-keti, anlayışlı, sabırlı olmayı güzel görenbir insansa, o zaman bu durumda da bun-ları önce kendinin uygulaması gerekir.

Bu konuya dair örnekler toplumda sık-lıkla yaşanır. Ancak din ahlakına göre ya-şamayan toplumlarda, her insanınkendine ait kuralları, ahlak anlayışı, doğruve yanlışları olduğu için, ortak bir noktadakarşılıklı uzlaşmaya varabilmeleri vebunun sonucunda da insanların aradıklarıideal insan modeline kavuşabilmeleri

mümkün olmaz.

İdeal İnsan ModelineKavuşmanın Yolu

Kuran’da AnlatılanMüslüman Ahlakına

UymaktırMüslümanlar açısından bu durum

çok farklıdır. Tüm Müslümanların tekve ortak bir ölçüleri vardır, o da Ku-

ran’dır. Ve insanın nefsindeki idealinsan modeli de, Kuran’da anlatılan Müs-lüman ahlakıdır. Dolayısıyla müminlerinaradıkları insan, Kuran’da anlatılan ‘entakva insan’ modelidir. Ve bir kişi, karşı-sındaki kimseden bu özellikleri talep etti-ğinde, karşı tarafın bu isteklere itirazetmesi, ağırdan alması ya da bu taleplerigereksiz bulması gibi ihtimaller söz ko-nusu olmaz. Çünkü bunlar Kuran ahlakı-nın gereklilikleridir.

Dolayısıyla eğer mümin Kuran ahlakınatam olarak uyarsa, Allah’ın izniyle, zih-nindeki bu ideal insan karakterine ve ah-lakına sahip olabilir. Aynı şekildekarşısındaki insanlarda aradığı güzel ah-lakı da, yine müminlerde kolaylıkla bula-bilir.

➔ Müminler açısından burada dikkatedilmesi gereken konu, asla ‘kendileriniyeterli görmemeleri’ ve ‘ne kadar güzelahlak gösterirlerse göstersinler, herzaman her konuda herşeyin daha iyisiolabileceğini’ unutmamalarıdır. Bir insan

İlmi Araştırma, Haziran 201122

Page 25: ilmi araştırma haziran 2011

gerçekten çok merhametli, çok dü-rüst, çok çalışkan, çok sevgi dolu yada çok kalender olabilir. Ama herzaman için daha merhametli, dahadürüst, daha çalışkan, daha sevgidolu ya da daha kalender olunabilir.Çünkü kendisi de, karşısındaki insanne kadar iyi olursa olsun, pek çok ko-nuda o kişinin daha da iyi olması talebiiçeresinde olabilir. Dolayısıyla Müslü-manın, kendisi gibi, çevresindeki mü-minlerin de bu tür beklentileri olmasınıçok normal karşılaması gerekir.

➔ Müminler açısından unutulma-ması gereken bir başka önemli konuise, ‘kişinin bu ideal ahlakı önce başka-larının kendisine göstermesini bekle-mektense, ilk önce kendisininuygulaması’dır. Bunun kendisi için ol-duğu kadar, başkaları için de önemlibir ihtiyaç olduğunu kavramasıdır. Vemadem ki insan bu ‘ideal ahlakı’ tümdetaylarıyla bilmektedir ve bunu bir in-sanla dost olmak açısından çokönemli görmektedir; aynı şekilde kar-şısındaki insanların da onunla dostolmak, ona güven duyabilmek, onudaha derin bir sevgiyle sevebilmekiçin onda tüm bu detayları arayacak-larını bilmesidir. Ve bunun ne kadarhaklı ve gerekli bir talep olduğunu an-layarak, Allah rızası için, bir an öncetüm insanlara örnek oluşturacak şe-kilde, bu ideal insan ahlakını önce ken-

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 23

Bir insanın Allah’ın razı olacağı umulan; herkes tarafından sevilen birahlak ve davranış güzelliğine sahip olması için aklını ve iradesini çok iyikullanması gerekir. Örneğin güzel bir ahlak özelliği olarak kötülüğe iyi-likle karşılık vermelidir. Allah ayette bu güzel ahlakı şöyle emretmiştir:

“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü)uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlıkbulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir.” (Fussilet Suresi, 34)

www.Kurantefsiri.tv

Page 26: ilmi araştırma haziran 2011

disi yaşamalıdır. Allah’ın izniyle, zatenbir kişi Allah için Kuran’da bildirilen tümgüzel ahlak özelliklerini yaşadığında,Allah, ona karşılık olarak, çevresindekiinsanlarda da güzellik, iyilik ve nimetyaratarak lütufta bulunacaktır. Bu gerçekbir ayette şöyle müjdelenmiştir:

“(Allah’tan) Sakınanlara: “Rabbiniz neindirdi?” dendiğinde, “Hayır” dediler.Bu dünyada güzel davranışlarda bulu-nanlara güzellik vardır; ahiret yurduise daha hayırlıdır. Takva sahiplerininyurdu ne güzeldir.” (Nahl Suresi, 30)

İlmi Araştırma, Haziran 201124

Her güzel şey akıl kullanılarak elde edildiği gibi, güzelahlak ve ideal insan modeli de akıl, irade ve sabırlakazanılabilir. Bunun için de, samimi olarakçabalamak, nefse ince ince, tek tek, sabırla sözdinletmek şarttır. Bu çaba gösterildiğindeAllah’ın izniyle, insan güzel ahlakı veherkesin beğeneceği ideal insan modelinien mükemmel şekilde yaşayabilecektir.Kuran’da bu gerçek şöyle haber verilir:

“Erkek olsun, kadın olsun, bir mü’minolarak kim salih bir amelde bulunursa,hiç şüphesiz Biz onu güzel birhayatla yaşatırız ve onlarınkarşılığını, yaptıklarının engüzeliyle muhakkak veririz.”(Nahl Suresi, 97)

Page 27: ilmi araştırma haziran 2011

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) çok içli, şefkatli, anlayışlı, sevgi dolu bir insandı. Dost-

larının, yakınlarının, kendisine tabi olan tüm müminlerin maddi ve manevi her türlü so-

runu ile ilgilenir, sağlıkları, güvenlikleri, neşeleri için tüm tedbirleri alır, onlara koruyucu

kanatlarını gerer, imanlarını ve takvalarını sürekli takviye ederek ahiret hayatlarını dü-

şünürdü. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bu tüm insanlığa örnek olan güzel özellikleri ayet-

lerde şöyle bildirilmektedir:

““Andolsun size, içinizden sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düş-

kün, müminlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir. (Tevbe Suresi, 128)

“Ve müminlerden, sana tabi olanlara (koruyucu) kanatlarını ger.”” (Şuara

Suresi, 215)

Peygamberimiz (s.a.v.)’in eğittiği müminler de onun güzel özel-

liklerini kendilerine örnek aldıkları için, Kuran’da da zikredilerek

tüm insanlığa duyurulan fedakarlıklarda, şefkatli ve merha-

metli tavırlarda bulunmuşlardır. Bir ayette müminlerin birbir-

leri için yaptıkları fedakarlık şöyle haber verilir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırla-

yıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret

edenleri severler ve onlara verilen şeyler-

den dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu)

duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ih-

tiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefis-

lerine tercih ederler. Kim nefsinin

‘cimri ve bencil tutkularından’ korun-

muşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bu-

lanlardır.” (Haşr Suresi, 9)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) as-

habına da merhametli olmalarını

hatırlatmış ve onlara en güzel

örnek olmuştur. Peygamberimiz

Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadiste

şöyle buyurmuştur:

“Merhamet edin, merhamet olunası-

nız. Af edin, af olunasınız. Yazık, laf

ebesi olanlara. Yazık günahlarına bi-

lerek devam edip, istiğfar etmeyen-

lere.” (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El

Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul,

1997, 70/10)

www.Kuranyeterlidir.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 25

MÜMİNLERE ÖRNEK İDEAL İNSAN MODELİPEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V.)’DİR

Page 28: ilmi araştırma haziran 2011

Yaşamını tam anlamıyla Kuran ahlakına, YüceAllah’ın emir ve tavsiyelere göre düzenleyen birinsanla din ahlakına göre yaşamayan bir insa-nın hayatı arasında çok büyük farklılıklarvardır. Din ahlakını yaşayan bir insa-nın hayatı pek çok güzelliklerle vekolaylıklarla doludur. Ancak din ah-lakını tanımayan bir insana şeytan

Din ahlakını yaşayan bir insanın hayatı

neden daima daha güzel ve daha

huzurlu olur?

Din ahlakını yaşamak insana ne gibi

güzellikler kazandırır?

İlmi Araştırma, Haziran 201126

Page 29: ilmi araştırma haziran 2011

“din ahlakına göre yaşadığı takdirde pekçok güzellikten, zevkten mahrum olacağı”yönünde şüphe ve kuruntular verir. Böy-lece insanların din ahlakını yaşamasınıengellemek, bu ahlaktan uzak kalmalarınısağlamak ister. Ama elbette ki bu doğrudeğildir. Şayet din ahlakının getirdiği gü-zellikler bilinirse, şeytanın da bu oyunubozulmuş olur. Bu nedenle bu güzelliklerigörebilmek ve göremeyenlere de açıkla-mak gerekir.

Vicdana UymanınGetirdiği Güzellikler

Yüce Allah insanlara vicdan gibi büyükbir nimet vermiştir. Vicdan ile Allah insan-lara doğruyu ve yanlışı ayırt etme imkanıtanımıştır. Kuran ahlakı insanın yaratılı-şına uygun olduğu için, aksi durumdainsan vicdanında büyük sıkıntılar hissede-cek, gerçek huzur ve güveni asla yaşaya-mayacaktır. İnsan her ne kadar vicdanınınsesini bastırmaya, kendisini kandırmayaçalışsa da içten içe doğru yolun Kuranyolu olduğunu bilir. Bu nedenle din ahla-kını yaşamadığı sürece aslında içten içebir vicdan azabı çeker. Kimi zamanbunun farkında olur, kimi zaman ise dü-şünmemeye, aklına getirmemeye çalışır.Bu sıkıntı din ahlakını yaşamaya başlayın-caya kadar devam eder. İnsanların büyükbir bölümü bu sıkıntının adını bir türlü ko-yamaz, yaşamlarındaki bu olumsuzluğun,eksikliğin ve boşluğun neden kaynaklan-dığını anlayamazlar. Oysa bunun sebebiyaratılışlarına aykırı hareket ediyor olma-larıdır. 

Müminler ise tam tersine vicdanlarınauygun ve Allah’ın razı olacağı umulan şe-kilde davrandıkları için daima huzurlu vegüven içindedirler. Din ahlakından uzakbir yaşam süren insanların sıkıntılarını,olumsuzluklarını Allah’ın izniyle yaşa-

mazlar. İmanın, tevekkülün, sabrın, sada-katin, itidalin, samimiyetin zevkini vekonforunu yaşarlar. Bu güveni ve huzuruonların kalplerine koyan Allah’tır. Ku-ran’da bu gerçek şöyle haber verilir: 

“Mü’minlerin kalplerine, imanlarınaiman katıp-arttırsınlar diye, ‘güvenduygusu ve huzur’ indiren O’dur...”(Fetih Suresi, 4)

Din Ahlakınınİnsana KazandırdığıGüzelliklerden Biri“Tevekkül”dür

Mümin başına nasıl bir olay gelirse gel-sin, daima bunu hayır ve güzellik olarakdeğerlendirir. Söz konusu olay zahirenters ya da olumsuz gibi gözükse, fizikselya da maddi bir kayba neden olsa dahimümin yine de tevekküllü olur. Sözgelimianiden bir yakınını kaybetse ya da sakat-lansa, büyük bir maddi kayba uğrasa, yap-tığı tüm planlar bozulsa dahi durum

www.harunyahya.org

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 27

Page 30: ilmi araştırma haziran 2011

değişmez. Çünkü iman sahibi bir insanbilir ki yeryüzündeki her olay Allah’ın izniile gerçekleşir, O’nun izni olmaksızın biryaprak dahi düşmez. Ve iman eden insan,yine bilir ki Allah mümin kulları içindaima hayır diler.

Mümin için Allah’tan gelen herşeydebir güzellik, bir hayır ve bir bereket vardır.Dolayısıyla iman eden bir insanın yaşamıboyunca hüzne kapıldığı, karamsarlaştığı,endişelendiği, korktuğu an olmaz. İşte budurum imanın güzelliğini kavrayamamış

ve din ahlakından uzak yaşamakta dire-nen bir insan için anlaşılması imkansız birdurumdur. Din ahlakına göre yaşayan birinsanın yaşamının her anı bu güzellikleriçinde geçer. Bu da o kişinin fiziksel ola-rak yıpranmamasına, yaşlanmamasına,sağlığını korumasına, manevi olarak dadinç ve huzurlu olmasına vesile olur. Te-vekkülsüzlük, iman etmeyen bir kişi içinçok büyük bir azaptır. Çünkü iman etme-diği sürece bir insanın bu manevi konforuve rahatlığı yaşaması mümkündeğildir.  Kuran’da müminlerin teslimiyet-leri ve bu teslimiyetin getirdiği huzurşöyle bildirilir:

“De ki: “Allah’ın bizim için yazdıklarıdışında, bize kesinlikle hiç bir şey isa-bet etmez. O bizim Mevlamızdır. Vemü’minler yalnızca Allah’a tevekkül et-melidirler.”” (Tevbe Suresi, 51)

Dünya TutkularındanKurtulmak Din Ahlakınınİnsana KazandırdığıGüzelliklerdendir

Din ahlakına göre yaşamayan in-sanların en büyük tutkusu dünya ha-yatıdır. Bilindiği gibi Allahdünya hayatında insanlara ver-diği ya da onlardan eksilttiğinimetlerle onları denemek-tedir. Zaten dünya in-

İlmi Araştırma, Haziran 201128

Allah’a inanan ve O’na

gönülden itaat eden mümin-

ler, yaşamlarını Allah’ın Ku-

ran’daki emirlerine uygun

olarak düzenlerler. Vicdan-

larının gösterdiği doğrulara

uyarak yaşamlarını sürdürmeleri

içlerindeki negatif ses olan nefis-

lerinin kötü olarak emrettiği

herşeyi bırakmalarını sağlar. Bu

müminin hayatına çok büyük bir

güzellik ve rahatlık katar. Zaten in-

sanın fıtratı Kuran ahlakına göre yaşa-

mak üzere yaratılmıştır. Yüce Allah

Kuran’da bu gerçeği şöyle bildirir:

“Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen

(bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fı-

tratına çevir; ki insanları bunun üzerine

yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir

değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta

duran din (budur). Ancak insanların

çoğu bilmezler.” (Rum Suresi, 30)

Page 31: ilmi araştırma haziran 2011

sanlar için bir sınav yeridir. Dünyadakitüm güzellikler, nimetler geçicidir vehepsi yok olmaya mahkumdur. Asıl hayatsonsuz ahiret hayatıdır. Örneğin gençlik

ve sağlık bir insan için çokbüyük nimetlerdir, ancak tüminsanlar zamanla yaşlanır ve erya da geç muhakkak ölür.Güzel bitkiler, çiçekler, mey-veler ve sebzeler de kısa bir

zaman içinde solar, tatlarını kay-beder, çürür ve zamanla yok olur-lar. En güzel kıyafetler, evler,arabalar, eşyalar eskimeye, yıp-ranmaya ve zamanla demode ol-

maya mecburdur.Ama şayet bir

insan tek yaşamın dünyada olduğunu dü-şünüyor, ölümle birlikte yok olacağınainanıyor ve sonsuz ahiret hayatının varlı-ğına inanmıyorsa bu kişi hayatının heranında hüsrana uğramaya mahkumdur.Çünkü her bir nimetin elinden çıktığınıgördükçe üzülecek, karamsarlığa kapıla-cak ve sıkıntılı ruh halinden çıkamayacak-tır. Buna karşılık iman eden bir kişidünyada karşısına çıkan bütün güzellikle-rin kendisini denemek için Allah tarafın-dan yaratıldığını bilir, bunlar için Allah’aşükreder ama bunlara gerektiği kadardeğer verir. Çok büyük nimetler içinde ol-ması onu şımarık bir tavır içine sürükle-mediği gibi, nimetlerin elinden çıkmasıylada üzüntü duymaz. Ancak bu sırrı anla-mak da yine yalnızca iman edenlere mah-sus bir nimettir.  Kuran’da dünya hayatınıngeçiciliği ve dünyadaki nimetlere bağlan-manın anlamsızlığı bir ayette şöyle haberverilir:

“Kadınlara, oğullara, kantarkantar yığılmış altın ve

gümüşe, salma güzel atlara,hayvanlara ve ekinlere duyu-lan tutkulu şehvet insanlara‘süslü ve çekici’ kılındı. Bun-

lar, dünya hayatının metaıdır.Asıl varılacak güzel yer, Allah

Katında olandır.”(Al-i İmran Suresi, 14)

www.Kuranahlaki.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 29

Page 32: ilmi araştırma haziran 2011

İlmi Araştırma, Haziran 201130

Din Ahlakını YaşamanınGetirdiği Güzellik Sosyal

Yaşama da YansırKuran ahlakının yaşanması, güzel

ahlakın, derin, maneviyatlı, huzur vegüven dolu ortamını meydana getirir.Devlete ve millete büyük zararlar verenanarşi belası kesinlikle son bulur. Çünküinsanlar Allah’tan korkar, itaatsizlikten,bozgunculuktan şiddetle kaçınırlar. Ayrıcamanevi değerlere sahip kişiler devlete vemillete sahip çıkarlar ve bu değerler içinher türlü fedakarlığı yapmaktan çekinmez-ler. Bu ahlaktaki insanlar daima ülkenin re-fahı ve huzuru için çalışırlar.

Kuran ahlakının yaşandığı bir toplumda in-sanlar, birbirlerine karşı son derece saygılı olurve herkes birbirinin rahatını ve güvenliğini kol-lar. İslam ahlakında dayanışma, birlik ve bera-berlik çok önemlidir. Her insan kendinden öncediğer insanların rahatını ve çıkarını düşünmeklesorumludur. Dolayısıyla herkes aynı rahata ve gü-venliğe kavuşmuş olur. Kuran’da müminlerin buörnek ahlakı şöyle bildirilmektedir:

“Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazır-layıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicretedenleri severler ve onlara verilen şeylerden do-layı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Ken-dilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile(kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nef-sinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa,işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır.” (Haşr Su-resi, 9)

Allah korkusu ile hareket edilen böyle bir ortamda her-kes toplumun refahı için çalışır, israf yapılmaz, daya-nışma, işbirliği ve karşılıklı birbirinin menfaatini gözetmeolur ve bu sayede de refah seviyesi yüksek, zengin bir top-lum oluşur. Böyle bir toplumda maddi yönden zenginliğinyanında, manevi yönden de bir zenginlik yaşanır. Kargaşahali, isyankar tavırlar tamamen ortadan kalkar. Herkes tevek-küllü davranır ve her soruna akılcı çözümler getirilir, her olaysükunetle halledilir. Daima huzur ortamı içinde olan bir hayatsürdürülür. Neşe, samimiyet, sevgi, candanlık, dostluk ve kar-deşlik içinde yaşanır.

Din Ahlakını YaşamanınGetirdiği Güzelliklerin BaşındaAllah’ın Rızasını ve SonsuzCennetini Kazanmak Gelir

Allah Kendi emir ve tavsiyelerine uyulduğu,Kuran’da koymuş olduğu sınırlara riayet edil-diği takdirde insanlara, içinde sonsuza dekkalmak üzere cennet nimetlerini vaat etmek-tedir. Allah’ın vaadinden dönmeyeceği iseKuran’da da bildirilen kesin bir gerçektir.Şu halde din ahlakını yaşayan bir insan,hayatının her anında cennete girmeumudu ve neşesiyle yaşar. Her geçen an,her geçen gün onu cennete yaklaştırdığıiçin bu sevinci daha da artar. Diğer in-sanların sıkıntılı ve karamsar ruh hal-leri dindar insanda kesinlikle olmaz.Bu bakımdan cennet neşesi din ahla-kının getirdiği güzelliklerden biridir.Cennetin kendisi ise en büyük ni-metlerdendir. Bu gerçeğe Kuran’dada dikkat çekilmiştir: 

“Bunlar, Allah’ın sınırlarıdır.Kim Allah’a ve elçisine itaatederse, onu altından ırmaklarakan, içinde ebedi kalacak-ları cennetlere sokar. İştebüyük kurtuluş ve mutlulukbudur. “ (Nisa Suresi, 13)

Page 33: ilmi araştırma haziran 2011

E şit açılı sarmalın doğadaki varlı-ğını gösteren en ünlü örnek,

Nautilus adındaki deniz kabuk-lusudur. Nautilus’un kabuğu eşit açılı

sarmal şekle göre büyür. Dolayısıyla bucanlının kabuğunda hacimsel bir geniş-

leme meydana gelmesine rağmenkabuğunun şeklinde hiçbir de-

ğişiklik olmaz. Bu canlınınkabuğunda gözlemlenen

bu özel geometrik şek-lin haricinde üze-

rinde durulmasıgereken önemlibir nokta dahavardır; kabuğa

anlattığımız bi-çimde geomet-

rik şeklini vereniçindeki canlıdır.

Bu canlının bir yaratılışharikası olan kabuğunu nasıl yaptığını

yakından incelediğimizde hayranlıkuyandıran bir durumla karşılaşırız.

Nautilus Sarmal EviniNasıl İnşa Ediyor?Nautilus’un kabuğunun içinde, sedef

duvarlarla bölünmüş bir sürü odacığınoluşturduğu içsel bir sarmal uzanır. Hay-van büyüdükçe, sarmal kabuğun ağız kıs-mında, bir öncekinden daha büyük bir

odacık inşa eder ve arkasındaki kapıyı birsedef tabakasıyla örterek daha geniş olanbu yeni bölüme ilerler. Kabuğun içindekiboş odacıkları da gaz ya da hava ile dol-durduğundan, kabuğun tümü suda kolay-lıkla yüzebilmektedir.1

Bu Yöntemi KullananTek Canlı Nautilus mudur?Nautilus’ün haricinde ‘Haliotis Parvus’,

‘Dolium Perdix’, ‘Murex’, ‘Fusus Anti-quus’ ve ‘Scalaria Pretiosa’ türü denizcanlıları da kabuklarını eşit açılı bir sar-mal meydana gelecek şekilde altın oranabağlı olarak inşa etmektedirler. Ayrıcafosil halinde bulunan ‘ammonit’ adındakideniz kabuklusunda da yine aynı tip bü-yüme gözlenmektedir.2

Açıktır ki Yüce Allah bu küçük canlılarısarmal kabuklarını inşa edebilmeleri içingereken matematiksel bir bilgi ve beceriile yaratmıştır. Bu canlılar Kuran’da,“...Allah, her şey için bir ölçü kılmıştır.”(Talak Suresi, 3) ayetiyle bildirilen gerçeğikendi kabuklarında tecelli ettirerek,Allah’ın eşsiz yaratma kudretini açıkçagöstermektedirler.

1. H.E. Huntley, ‘The Divine Proportion: A Study in Mathematical

Beauty, New York, Dover Publication, s. 166/Crosbie Morri-

son, ‘Along The Track’, Whitecombe and Tombs, Melbourne

2. http://www.spirasolaris.ca/sbb4d2c.html

www.biyomimetik.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 31

Son yıllarda doğadaki geometrik düzen hakkında yapılan araştır-

malar, bu konunun bir bilim dalı haline gelmesine yol açmıştır.

Pek çok bilim adamı modern matematik bilgileriyle bu şekilleri

yorumlamakta ve doğadaki geometrik düzenin dayandığı temel

kuralları ortaya çıkarmaktadırlar. Elde edilen bilimsel sonuçlar ise

doğanın “Altın Oran” adı verilen sabit bir matematiksel değere

göre inşa edildiğini göstermektedir.

Page 34: ilmi araştırma haziran 2011

B azı insanlar bir duruma şahit ol-duklarında ya da bir olayla karşı-laştıklarında refleks olarak ilk

önce bunu olabilecek en olumsuz ihti-male göre yorumlama eğilimi gösterirler.Bu yaklaşımın ardında elbetteki haklı pekçok yön vardır. Ve yapılan bu ilk teşhisler,çoğu zaman pek çok konuda doğru sonuçda verir. Ancak bazen de gerçekler, ilk ba-kışta algılandığı gibi olmaz. Göze çarpanana konunun yanında, arka planda insa-nın o an için bilmediği pek çok detay daolabilir. Tüm bu detaylar, o kişinin yaptığıtavrın olumsuz değil, hatta tam tersine çokmakul, mantıklı ve isabetli olduğunu gös-terebilir.

İşte bu ihtimali de göz önünde bulun-durarak müminlerin, bir durumla karşılaş-tıklarında konuyu olabilecek en olumlu

şekilde yorumlayabilecek bir bakış açısıiçerisinde olmaları gerekir. Bu pek çokaçıdan hem çok doğru hem de çok faydalıbir yaklaşımdır.

Kuran Ahlakında ‘Hüsn-üZan Etmek’ ve ‘Bir şeyi,Öncelikle Olabilecek EnGüzel Bakış AçısıylaYorumlamak’ EsastırYüce Allah Kuran’da, olumsuz gibi gö-

rünen bir durumla karşılaştıklarında mü-minlerin birbirlerine öncelikle hüsn-ü zanetmeleri gerektiğini şöyle bildirmiştir:

“Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla ge-lenler, sizin içinizden birlikte davranan

İlmi Araştırma, Haziran 201132

İnsan nefsi çevresinde gördüğü birtavrı öncelikle şüpheyle ve olumsuz

bir bakış açısıyla algılamaeğilimindedir. Ancak gerçekler herzaman ilk bakışta algılandığı gibiolmayabilir. Mümin nefsindeki bu

eğilime karşı hüsn-ü zan ederekyani herşeyi olumlu bakış açısıya

değerlendirer tedbir almalıdır.

Page 35: ilmi araştırma haziran 2011

bir topluluktur; siz onu kendiniz içinbir şer saymayın, aksine o sizin için birhayırdır. Onlardan her bir kişiye ka-zandığı günahtan (bir ceza) vardır. On-lardan (iftiranın) büyüğünü yükleneneise büyük bir azap vardır.” (Nur Suresi,11)

“Onu işittiğiniz zaman, erkek mü’min-ler ile kadın mü’minlerin kendi nefis-leri adına hayırlı bir zanda bulunup:“Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir söz-dür” demeleri gerekmez miydi?” (NurSuresi, 12)

Kuran’da bildirilen bu örneklerde ol-duğu gibi Müslümanlar, bir durum ilk ba-kışta ne kadar farklı görünürse görünsün,mutlaka olabilecek en iyi ihtimali bul-maya çalışıp o yönde düşünmelidirler.Çünkü eğer değerlendirdikleri kişiAllah’tan korkan, iman eden, Kuran ahla-kına uyan, güvenilir bir müminse, bu kişi,Allah’ın dilemesi dışında, mutlaka Kuranahlakına uygun bir tavır içerisinde hareketediyordur. Bu gerçeğe rağmen, tavırlarıtam tersi bir izlenim veriyorsa, o zamanbunun mutlaka bir açıklaması olabileceğidüşünülmelidir. Hemen şüpheye kapılıpolumsuz bir yakıştırma yapmadan önce,bu durumun sebebi araştırılmalı ya daaçıklaması için kişinin kendisine sorulma-lıdır. Ancak hiçbir zaman için herhangibir bilgiye dayanmadan peşin bir hükümverilmemelidir.

Bu da yine müminin Allah korkusununve yaşadığı Kuran ahlakının bir gere-ğidir. Bunun aksi yönde bir tavıralmak Kuran ahlakına uygun ol-mayacağı gibi, kişilere fayda ge-tirecek bir yaklaşım da değildir.Eğer söz konusu kişinin uygunsuzgörünen tavrı, hiçbir makul açık-

laması olmaksızın gerçekten de yanlışolsa bile, hüsn-ü zan etmek her halükardaolabilecek en akılcı, en yapıcı, en tutarlıyaklaşım olacaktır.

Hüsn-ü Zan EtmekOrtamdaki OlumsuzluğuGörmezden Gelmek ya daBuna Karşı Bir TedbirAlmamak’ Demek DeğildirOrtamda yanlış olan bir şey varsa, bu

düzeltilmeye çalışılmalı, bu yönde akılcıadımlar atılmalıdır. Ancak olumsuzluk ol-duğunda bile, olumlu konuşmak, olum-luya yormak, ortaya olabilecek en iyi veen yapıcı sonuçları çıkaracaktır. Dolayı-sıyla müminin bu bakış açısı Kuran ahla-kına en uygun ve en akılcı olanyaklaşımdır. Bu, insanın, farkında olmasabile, aslında günlük hayatta çok fazla kar-şılaştığı bir durumdur. Örneğin;

Bir arada olan iki kişiden birinin çokgüzel bir yemeği tek başına yediğini veyanındaki kişinin hiçbir şey yemediğinigören biri, hemen şöyle bir kanaate vara-bilir: ‘Yemek yiyen kişi egoist, bencil vedüşüncesiz bir karakter sergilediği için ya-nındaki kişiyi gözardı etmektedir. Açgöz-lülüğünden ve düşüncesizliğinden dolayı

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 33

www.muminlerintemizligi.com

Page 36: ilmi araştırma haziran 2011

ona ikram etmeksizin yeme-ğini tek başına yemekte hiçbir

sakınca görmemektedir.’ Buolayı görüp bu kanaate varan bir

insan, bu kişiye karşı içinde gizli biröfke duyabilir.

Ya da uyuyan bir kişinin yanında bağı-rarak telefonda konuşan birini gören birkimse, bu kişi hakkında ‘çok düşüncesiz

ve umursuz olduğu’ fikrine kapılabilir.

Araba kullanırken yanındakilerlehiç konuşmayan bir kişinin, durgunya da ters bir tavır içerisinde olduğu,yanındaki insanlara tavır koyduğu

şeklinde bir yargıya varılabilir.

Bir başkasının bir konudaki bir talebiniyerine getirmeyen bir kişi, merhametsiz,uyumsuz ya da katı olmakla suçlanabilir.

Yanındaki bir kişinin sevdiği bir eşya-

sını elinden alan bir kişi, o an için o kim-seye çok öfkeli ve mantıksız bir insan ola-rak görünebilir. Sevdiği bir yemeğiyemesini engelleyen bir kişi, o insan tara-fından anlayışsız, sevgisiz ve şefkatsiz birigibi algılanabilir.

Bir insan, kendisine karşı nefsine ağırgelen konuşmalar yapan birinin, kendi-sine karşı çok kızgın olduğu ve öfkesindendolayı bu sözleri söylediğini sanabilir.

Bunlar gibi bu konuyu açıklayabilecekdaha pek çok örnek verilebilir. Ancak bu-rada önemli olan şudur: Çok kısa bir süredahi, daha akılcı ve hüsn-ü zan ile bakı-larak düşünüldüğünde, ilk bakışta son de-rece net bir şekilde ‘olumsuz’ görünen butavırların aslında çok makul, mantıklı,akılcı açıklamaları olduğu görülebilecek-

İlmi Araştırma, Haziran 201134

Page 37: ilmi araştırma haziran 2011

tir. Öyle ki, hatta bu kimselerin bu tavır-larının aslında sevgi, şefkat, merhamet vemüminlere olan düşkünlüklerinden kay-naklandığı da kavranabilecektir.

Örneğin bir yemeği tek başına yediği veyanındakine ikram etmediği sanılan biribelki de çok ısrar etmiş ama karşı tarafyeni yemek yemiş olduğu için bu teklifikabul etmemiştir. Belki o kişinin o yeme-ğin içeriğindeki bir besine karşı bir alerjisivardır ve bu sebeple o kişi ona zarar ver-memesi için kendi yemeyi tercih etmiştir.Belki de yanındaki kişi, az önce yemeğinkendi payına düşen kısmını yemiş ve bi-tirmiştir. Bunlar gibi, ilk bakışta çirkin biranlam verilebilen bu durumu açıklayabi-lecek daha pek çok makul mazeret olabi-lir.

Uyuyan bir kişinin yanında bağıraraktelefonda konuşan kişi de aynı şekildebelki de bunu, düşüncesizliğinden değil,teknik imkansızlıktan ve zaruret oluşma-sından dolayı yapmış olabilir. Telefonunsadece o odada olması, o an için bu kişiyiorada konuşmaya mecbur etmiş olabilir.Veya aynı zamanda telefondaki kişinin,sesi duyamayacak bir yerde olması, bu ki-şiyi mecburen bağırmak durumunda bı-rakmış olabilir. Ya da bir trafik kazası,yangın ya da hastalık gibi acil bir duru-mun haber verilmesi gerekmiş ve o kişi deo anda bu kimsenin uykusunu ikinciplanda görerek vakit kaybetmeden hemenoradan telefon açmış olabilir.

Aynı şekilde araba kullanırken sessizduran bir kişi, belki yakın zamanda biraraba kazası yapmış ve yeniden böylebüyük bir risk altına girmemek için, bütündikkatini trafiğe vermekte ve hiçbir hatayapmamaya gayret etmektedir. Ya da oanda belki başındaki ya da mide-sindeki bir ağrıyla mücadele et-

mekte ve bu sebeple yine araba kullanır-ken daha fazla güç sarf ettiği için gücünükonuşarak harcamamaktadır.

Bir şey istediği halde, bu talebe karşıkayıtsız kalan ya da sevdiği bir şeyi o kişi-nin elinden alan bir insan da belki, o tale-bin o kişiye fiziksel ya da manevi açıdanzarar vereceğini bilmekte ve bu yüzdende o kişinin isteğini reddetmektedir. Buonun merhametsiz ya da katı olduğunugöstermez. Tam tersine bu tavrı onun o ki-şiye karşı olan merhametinin, sevgisininve düşkünlüğünün bir alametidir.

Sevdiği bir yemeği yemesine engel olanbir kişi de aynı şekilde, belki de o kişininbir yönden zarar görmesini engellemekte-dir. Belki kilo almasını, belki tansiyonu-nun, kolesterolünün ya da şekerininçıkmasını, belki de midesini tahriş ede-cek, karaciğerini yoracak bir durum oluş-masını engellemeye çalışıyordur. Böylebir durumda peşinen bunun merhametsiz-lik olduğunu düşünmek çok büyük biryanlışlık olacaktır. Belli ki burada, o kişiye

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 35

Bir Müslümanın yapması

gereken, iman eden bir kişi

hakkında kötü bir haber

duyduğunda öncelikle o işin

aslını araştırmak olmalıdır.

Hiçbir zaman için herhangi

bir bilgiye dayanmadan

peşin bir hüküm verilmeme-

lidir. Eğer karşıdaki kişinin

iman eden, Allah’tan korkan,

Kuran ahlakına uyan bir

insan olduğu biliniyorsa bu

durumda hemen hüsn-ü zan

etmek şarttır.

www.muminin24saati.imanisiteler.com

Page 38: ilmi araştırma haziran 2011

yönelik bir koruyup kollama, şefkat vedüşkünlük söz konusudur.

Nefsine ağır gelen sözler söyleyen birinsan da belki başka türlü o kişiye etkiedemeyeceğini bilmekte ve onu daha iyiahlaklı olması için Kuran ahlakına uygunbir üslupla teşvik etmekte ve harekete ge-çirmeye çalışmaktadır. Bu, onun öfkeli yada o kişiye karşı şefkatsiz olmasından kay-naklanan bir durum değildir. Hedef aldığıda zaten kişinin kendisi değil, sadeceonun nefsidir. Nitekim ilk anda bu sözlero kişinin ağrına gitse de, Allah’ın izniylebelki de daha çok etkilenip daha çok dü-şünmesine ve bunların sonucunda da çokdaha iyi bir ahlaka sahip olmasına vesileolacaktır. Kuran’da müminlerin bu şekilde‘nefislere yönelik etkili sözler söyleme-leri’nin faydalı olacağı şöyle bildirilmiştir:

“İşte bunların, Allah kalplerinde olanıbilmektedir. O halde sen, onlardan yüzçevir, onlara öğüt ver ve onlara nefis-lerine ilişkin açık ve etkileyici söz

söyle.” (Nisa Suresi, 63)

Mümin DaimaHüsn-ü Zanla

BakmasınıBilmelidir

Yüce Allah Ku-ran’da müminlere;

kime, hangi du-rumda, hangi se-beplerle ve hangiolaylarda nasıl birbakış açısıyla yak-laşmaları gerekti-

ğini bildirmiştir.Bu, mümin için

çok kesin ve sar-sılmaz bir ölçü-dür. Bu nedenle

müminlerin, tüm tavırlarıyla ve samimi-yetle Kuran ahlakını yaşayan, hiçbir du-

rumda bu özelliklerinden tavizvermeyen, güvenilir bir Müslümanahüsn-ü zanna dayalı, çok olumlu birbakış açısı olması gerekir. Bu kişinin

yanlış gibi görünen tavırları ya da sözleriolsa bile, bunlara hayır ve hikmet gö-

züyle bakması, hayra yorması, konuyu okişi açısından en lehe olacak şekilde de-ğerlendirmesi gerekir. Müslüman kardeş-lerinin her tavrının ardında bir doğrulukpayı ve hikmet olabileceğine ihtimal ve-

rerek, hemen olumsuz düşünmek yerine,ilk önce hüsn-ü zan edip sonra konuyu

araştırmaya yönelmelidir.

Mümin nefsindeki bu reflekse karşıKuran ahlakının gerektirdiği gibi karşılıkverdiği takdirde, Allah’ın izniyle ‘sorun’olduğunu sandığı pek çok konunun, as-lında üzerinde dahi durulmayacak sonderece makul olaylar olduğunu görebile-cektir. Yüce Allah Kuran’da Müslüman-lara daima birbirlerine destekçi olmalarınıemretmektedir:

“İnkar edenler birbirlerinin velileridir.Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinizeyardım etmez ve dost olmazsanız) yer-yüzünde bir fitne ve büyük bir bozgun-culuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)

İlmi Araştırma, Haziran 201136

Page 39: ilmi araştırma haziran 2011

Müminlerin birbirlerine karşı hüsn-ü zanlı

olmaları son derece önemli bir konudur.

Çünkü din ahlakına karşı olanlar tarihteki ör-

neklerinde görüldüğü gibi, ortaya bir iddia

atarken bunu çeşitli komplo ve yalanlarla

kendilerince güçlendirmekte; iftiralarını sahte

delillerle veya yalancı şahitlerle sözde makul

ve inanılır hale getirmek için gayret göster-

mektedirler. Bunu yaparken de iftira attıkları

kişileri özellikle diğer Müslümanların gö-

zünde küçültmek, Müslümanların aralarını

açmak istemektedirler. Yakın tarihimizde Be-

diüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin maruz

kaldığı komplolar bunun bir örneğidir. Bedi-

üzzaman din ahlakına ve manevi değerle-

rine son derece bağlı bir insan olmasına

rağmen, kendisini sözde din ahlakına karşı

samimiyetsiz gösterecek iftiralara maruz kal-

mıştır. İşte burada iman etmeyenlerin sinsi bir

planı yer almaktadır; Müslümanların arasını

açarak birbirlerine destek olmalarını engelle-

meye çalışmaktadırlar.

İman etmeyenlerin müminlere karşı öfkeleri

o kadar şiddetlidir ki, amaçları kendilerince

iman edenleri tamamen etkisiz hale getirmek

ve onları kendi batıl dinlerine döndürmektir.

Din ahlakından uzak insanlar, Allah’ın salih

kullarını her zaman asılsız suçlamalarla ka-

ralamak için çalışacaklardır. İşte bu, Müslü-

manların çok dikkatli olması gereken bir

konudur. Ancak çok önemli bir gerçek daha

vardır. Allah inkar edenlerin tuzaklarını her

zaman boşa çıkaracaktır. Allah ayetlerde

şöyle bildirir:

““Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdu-

lar. Oysa onların düzenleri, dağları yerle-

rinden oynatacak da olsa, Allah Katında

onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık)

vardır. Allah’ı, sakın elçilerine verdiği söz-

den dönen sanma. Gerçekten Allah aziz-

dir, intikam sahibidir.” (İbrahim Suresi,

46-47)

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 37

www.muminlerinmutlulugu.com

Tüm Müslümanlar birbirlerine

destek olmakla, mümin

kardeşlerine hüsn-ü zan

etmekle, yani onlara peşinen

güvenmek ve güzel gözle

bakmakla yükümlüdürler.

İftiraya Maruz Kalan Müminlere Karşı Hüsn-ü ZanlaYaklaşmak Mümin Özelliğidir

Page 40: ilmi araştırma haziran 2011

İlmi Araştırma, Haziran 201138

Türkiye Büyümede Avrupa Birincisi

Dünyayı saran küresel kriz sebebiyle 2009′′uyüzde 4,8 küçülerek kapatan Türkiye ekonomisi

geçen yıl hızlı bir şekilde ayağa kalktı.

Milli geliri yüzde 8,9 artan Türkiye, Avrupa’nınhızlı büyüyen ekonomisi oldu. Dünyada ise Çin veArjantin’in ardında üçüncü sırada yer aldı. Türkiyeekonomisi bu dönemde bir ilke imza atarak 1 tril-

yon 105 milyar lira büyüklüğe ulaştı. Kişi başınamilli gelir 10 bin 79 dolara yükseldi.

www.aktifhaber.com

İstanbul DünyayaAlim Yetiştirecek

Türkiye Diyanet Vakfı bünyesindeki 29Mayıs Üniversitesine bağlı olarak Uluslar-

arası İslam ve Din Bilimleri Fakültesi2011-2012 eğitim yılında kapılarınıöğrencilerine açıyor. Diyanet İşleri

Başkanı Mehmet Görmez'in projesive hayali olan Uluslararası İslamve Din Bilimleri Fakültesi, İslam alimleri yetiştirmek üzere ilk adımını

atıyor. Fakültede eğitim alan öğrencilerin birer İslam alimi adayıolarak yetiştirilmesi hedefleniyor.

Güneydoğu Asya, Hint alt-kıtası, Arap Yarımadası ve Kara Af-rika bölgelerinde en az bir tane "Uluslararası İslam Fakültesi"

niteliğinde bir fakülte bulunurken, Balkanlar ve Orta Asyakuşağında buna benzer bir fakülte bulunmuyor. Diğer

İslam ülkelerine örnek teşkil edebilecek ciddi bir akade-mik birikime sahip olan

Türkiye'nin Balkanlar veOrta Asya kuşağında da

çok önemli bir yere sahipolduğu ve bu eksikliği ta-mamlayacağı düşünüle-

rek, İstanbul'daUluslararası İslam ve Din

Bilimleri Fakültesi açılma-sına karar verildi.

yenisafak.com.tr

Page 41: ilmi araştırma haziran 2011

www.guncelhaber.org

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 39

Diyarbakır'da OnbinlerStada Sığmadı

Diyarbakır Müftülüğü'nün Kutlu Doğum Haftası et-kinlikleri kapsamında Diyarbakır Atatürk Stadı'nda dü-zenlediği Kur'an-ı Kerim ziyafetine on binlercevatandaş katıldı. 18 bin koltuğun bulunduğu tribün-lerin yanı sıra saha ve çevresindeki alanda yer kalma-yınca vatandaşlar programı dışarıdan izlemekzorunda kaldı. Programda konuşan Diyanet İşleri Baş-kanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Süleyman Çelebi ileMolla Batevi'nin Hz. Muhammed (s.a.v.) için yazdığımevlitlerden satırlar okuyarak kardeşlik vurgusuyaptı. Görmez, "Çelebi Bursa'nın bir köyünden,Batevi Hakkari'nin bir köyündendi. Ama ikisi de pey-gamber sevgisini ne güzel dile getirmiş." dedi.

Program, Diyarbakır Ulu Camii İmamı Mehmet Emin Mülayim'in Kur'antilaveti ile başladı. Açılış konuşmasını yapan Diyarbakır Müftüsü Ali Melek,Diyarbakır halkının Peygamberimiz (s.a.v.)’e olan sevgisinin statlara sığmadı-ğına bir kez daha tanıklık ettiklerini söyledi.

www.timeturk.com/tr/

Kur'an-ı Kerim Sempozyumuna Büyük İlgi

İslam dünyasının 1200’e yakın ilim adamı, ikin-cisi düzenlenen Uluslararası Kur'an ve BilimselHakikatler Sempozyumu için İstanbul'da bir arayageldi.

Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Fas, Malezya veAfrika'dan kalkıp Türkiye'ye gelen alimler, Kuran-ıKerim'in ortaya koyduğu hakikatlerin modern bilimleörtüştüğünü sempozyum boyunca çarpıcı örneklerlegözler önüne serdi.

Kuran'la modern bilim ilişkisinin ele alındığı ikigün süren sempozyuma, alanında önemli çalışmalar yapan 1.200'e yakın bilim adamıkatıldı. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, insanı küçük kainata, tabiatı dabüyük kainata benzetti. Kuran'ın insana varoluş gayesini öğrettiğini belirten Görmez,"Kuran, insana hayatın manasını öğretir. Nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimiziöğretir. Kainatın dilini ve sırrını ortaya koyar." dedi. Görmez, insanoğlu gibi insanlarıniçinde yaşadığı kainat ve tabiatın Müslüman olduğunu söyledi. Görmez, "Yerde vegökte var olan her şey Allah'a teslim olmuştur. Kur'an'ın en büyük tercümanı, mü-fessiri kainatın kendisidir." diye konuştu.

www.timeturk.com/tr/

Page 42: ilmi araştırma haziran 2011

Y üce Allah imtihanın bir gereği olarakdünya üzerindeki tüm varlıkları

ölümlü yaratmıştır. Cansız varlıklarzamanın akışı içerisinde eskiyip yıpranır vesonuçta kullanılmayacak bir duruma gelir.İnsan da kendisi için Allah tarafından tayin

edilmiş ecel vakti gelince, istese de istemesede dünyadaki yaşamını arkasında bırakarak,

yapayalnız ve tek başına Allah’ın huzuruna varır.Lüks içerisinde bir ömür de sürse, sefalet içerisinde

de yaşasa kendisi için belirlenmiş bir vakitte, hiç bilme-diği bir yerde ve zamanda ölüm kendisini mutlaka yakalar. İnsanın

ölümden kaçışı hiçbir şekilde mümkün değildir. Ölümün insana çokyakın olduğunu belirten Bediüzzaman Said Nursi,  “Ey nefis! Bil ki dünkü gün seninelinden çıktı. Yarın ise senin elinde senet yok ki ona maliksin. Öyleyse hakiki öm-rünü bulunduğun gün bil.” (21. Söz)  diyerek er veya geç karşılaşılacak ölüm anına

karşı hazırlıklı olunmasını ve yaşanılan anın iyi değerlendirilmesi gerektiğini öğütle-mektedir. Dolayısıyla bu gerçek üzerinde herkes mutlaka düşünmeli, şeytanınbu önemli gerçeği kendisine unutturmaya çalışmasına asla izin vermemelidir. 

❈ Ölüm Hakkında Derin Düşünmenin Önemi ❈

Ölüm iman etmeyenlerin iddia ettiği gibi bir ‘son’, ‘yok oluş’ kesin-likle değildir. Ebedi yaşamın bir başlangıcıdır. İnsanın ruhu bakidir.

Ne var ki pekçok insan ölüm vakti kendisine büyük bir hızlayaklaşmasına rağmen gafilce, boş ve amaçsız bir şekilde

ömür sürer. Allah’ın mutlak gücünü ve olaylardaki ha-kimiyetini düşünmeden yaşar. İnsanların bu ruh

İlmi Araştırma, Haziran 201140

Page 43: ilmi araştırma haziran 2011

halleri, Enbiya Suresi’nin 1. ayetinde,  “İn-sanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, ken-dileri ise gaflet içinde yüzçeviriyorlar.” şeklinde bildirilmektedir.Oysa nasıl ki yaşam Allah’ın varlığına vebirliğine bir delil ise, ölüm de O’nun varlı-ğına bir delildir. Bu yüzden insanın Allah’ave ahiret gününe karşı haşyet dolu birkorku duyması ve O’ndan sakınması gere-kir. Fakat din dışı yaşam süren bir insanahiretten yana kalbine, kulağına ve gö-züne adeta bir perde çekerek, sonunun neolacağını hiç düşünmez. Aklına gelecekolsa dahi hemen unutup başka bir konuyageçmek için çabalar. Bu durum tıpkı frenipatlamış bir arabanın hızla kendisinedoğru geldiğini ve ölümüne sebep olaca-ğını görmesine rağmen, insanın bunuumursamamasına ve eğlenmeye devametmesine benzer. Dünyanın süsünden et-kilenip aklını ve vicdanını devreden çıkar-tan böyle kişiler, ölüm anı ilekarşılaştıklarında derin ve geri dönülemezbir pişmanlık yaşarlar. Dünyada geçirdik-leri birkaç on yılın büyük bir hız ile akıpgittiğinin ve bu yılları bir daha geri döndü-remeyeceklerinin farkına varırlar. Halbukiinsan dünyadaki çok kısa olan yaşamındaşanlı ve şerefli bir hayat sürmelidir. Ölümüve ahiret gününü düşünerek Allah’ın razıolacağı umulan bir kul olmalıdır.

❈ Ölümü DüşünmekHangi Önemli KonularaVesile Olur? ❈Ölümün her an kendisini

yakalayabileceği gerçeğiniaklından çıkarmamasıaynı zamanda insanınnefsine de şifa olur,onu gafletten kurta-rır. Ahlakının güzel-leşmesine ve

manevi olgunluğa ermesine sebep olur.Dünyada da mutluluk ve huzur bulur.Ahireti düşünerek mutmain ve tevek-küllü bir ruh hali kazanır. Bu da ruhunalezzet, bereket ve zevk verir. Ahirettesonsuz azap ve sıkıntı yerine Allah’ın iz-niyle sonsuz nimetlere kavuşmasına ve-sile olur. Mümin ömrü boyuncagösterdiği güzel ahlaktan Allah’ın razıolacağını umar veölümü ile birlikteahirette cennetede kavuşacakolmanın neşe-sini yaşar. Bunedenleölüm anı birmümin içinsonsuz güzel-liklere açılan birkapı, iman etme-yen bir insan içinise sonsuz azap-lara açılan birkapı gibidir.

www.olumkiyametcehennem.net

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 41

Page 44: ilmi araştırma haziran 2011

Ölümün Ardındanİman Etmeyenlerin

Yaşadığı Pişmanlık ❈

Mümin ölüm anında Kuran’dan öğ-rendiği ve iman ettiği tüm bilgileri karşı-sında görmekten dolayı güven dolu,yoğun bir heyecan yaşar. Cennete gide-bilme ümidi içerisindedir. İnkarcı ise iman

etmediği ve hiç beklemediği ölümmeleğini karşısında gördüğündeşiddetli bir korku ve şaşkınlıkgeçirir. Dünyada iken kendisine

anlatılan ve sorumlu olduğu Ku-ran’daki her şeyi tüm çıplaklığı ile

görür. Başına gelecekleri artık yakin gö-züyle anlar. Böyle bir anda en gaflet içe-risinde olan bir insanın bile berrak birşuuru olur. Ömrü boyunca din ahlakına

karşı elde edemediği samimiyeti eldeeder. Cennetin ve cehennemin varlığınakesin bir iman oluşur. Bununla birliktedünyada iken Allah’ın emirlerini yapma-dığı için de içi kahr ve pişmanlık ile dolar.Ancak Allah can boğaza gelip dayandı-ğında son pişmanlığın bir fayda getirme-

yeceğini Kuran’da bildirmiştir. Çünkü in-sana dünya hayatında öğüt alabileceğikadar bir süre verilmesine rağmen , ken-disine tanınan bu süreyi, sanki hiç ölme-yecekmiş gibi şımarıkça ve hoyratçakullanmıştır. Her geçen gün azgınlığınadaha da azgınlık katarak ömür sürmüştür.Bu yüzden de hak ettiği karşılığı eksik-sizce alır.

❈ Herşey Allah’ınTakdiridir ❈İnsanın hiç yoktan var olması yani doğ-

ması gibi yaşlanıp ölmesi de Allah’ın in-sanlar için takdir ettiği kaderin sonucudur.İnsan Allah’ın kendisi için belirlediği ka-deri yaşar, doğumu ve ölümü gibi hayatıboyunca yaptığı her davranış da tamamenAllah’ın kontrolündedir. Ve bunlardansorguya çekilecektir. Bunun için her insanAllah’ın ayette belirttiği gibi Kuran ahla-kını yaşamaya özen göstermelidir.

“De ki: “Şüphesiz benim namazım,ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alem-lerin Rabbi olan Allah’ındır.”” (EnamSuresi, 162)

İlmi Araştırma, Haziran 201142

AADNAN OKTAR: Ölüm tabii çok az düşünülüyor. Hal-

buki ölüm insanın hem mütevazı olmasını sağlar, hem de

Allah’tan korkmasını sağlar. Ayrıca derin düşünmesini;

egoistlikten, bencillikten kurtulmasını sağlar. Makul, den-

geli olmasına vesile olur. Ölümü az düşünüp iyi olacağını

düşünmek olmaz. Bazı insanlar mutlu olacağını zannedi-

yorlar. Ayette var, şeytandan Allah’a sığınırım; “Her nefis

ölümü tadıcıdır.” (Al-i İmran Suresi,185) Hatta şu mezar-

lığın kapısında da yazıyor, değil mi? O yazı işte kalktı

mı, o üslup, o düşünce kalktı mı egoistlik, bencillik gelişi-

yor. Ama öbür türlü cömert olursun, sevecen olursun, dost-

larını ararsın, dünyaya hırsın olmaz, sıcak kanlı olursun,

Müslüman ölüm korkusu yaşamaz,ölümü güzel bir sevinç olarak görür

Page 45: ilmi araştırma haziran 2011

mütevazı olur-

sun. Manevi

yönler olmadı

mı zaten dün-

yada da bir şey

kalmıyor. Sevgi

yoksa, dostluk

yoksa, kardeşlik

yoksa, affedicilik

yoksa, sabır yoksa

hiçbir şey kalmıyor.

Sabır olmazsa dostlu-

ğun devam etmesi

mümkün değil sevginin.

Kafasına eser, adam dur-

duk yere “görüşmek istemiyo-

rum” der, o kadar. Keser, atar.

Bahane de yok, “bıktım” diyor, o

kadar. İnsan sevdiğinden bıkar mı?

“Bıktım” diyor. Veya çok adice şeyler dü-

şünebiliyor, egoistçe, bencilce. O yönüyle

ölümün gündemde tutulması gerekiyor.

Onu ara ara detaylı anlatalım, inşaAllah.

Ölümü teknik olarak da anlatmak lazım.

Ölümün her safhasını, ölüm anını, insa-

nın ölürken ne hale geldiğini, ölümden

sonraki safhaları çok iyi anlatmak lazım.

Çünkü imtihanın sonu. Bir başlangıcı var,

biz dünyaya birdenbire geliyoruz. Çocuk-

luk safhamız var, gelişiyoruz. Zaman da

çok süratli akıyor. Mesela bak ne güzel,

Allah benim kaderimde İslam’ı yaymak,

anlatmak var olarak yaratmış. Ne güzel,

hazır kaderimde, görüyor musun? Hiç zor-

lanmıyorum, sadece samimi oluyorum;

Allah bana televizyonda anlatma imkanı

veriyor, internette anlatma imkanı veriyor,

radyolardan anlatma imkanı veriyor. An-

lattıkça da kendim de zevk alıyorum,

kendi kendime de anlatmış oluyorum an-

lattıklarımı. Beynimin içindeki bir görüntü

bana bunları anlatıyor, ben kendim konu-

şuyor değilim ki, Allah konuşturuyor. Ko-

nuşmayı ben yaratı-

yor değilim, ben konuşma yaratamam. Ko-

nuşmayı Allah yaratıyor, ben de o

konuşmayı dinliyorum. Siz nasıl dinliyor-

sanız ben de dinliyorum. O bilgiyi aktaran

da Allah.

Genel olarak söyleyeyim, imtihan içeri-

sinde ölümü, kıyameti düşünmek çok ha-

yatidir, çok önemlidir. Bizler metafizik

varlıklarız, fizik varlık olsak söylerdim.

Ama metafizik olduğumuzu ta lise yılla-

rında fark ettim. Kainat çok harika, çok

acayip. Bunu unutmaya kalktın mı Allah’a

karşı saygıya uygun olmayan bir tavır gös-

termiş oluruz. Entellik, mentellik bizim ne

haddimize. Çok acayip hareketler. Dürüst

olarak Allah’a teslim olursak Allah dün-

yayı da, ahireti de çok güzel yapıyor.

(Sayın Adnan Oktar’ın 7 Şubat 2011 ta-

rihli Kahramanmaraş Aksu Tv röportajın-

dan)

www.sahtedunya.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 43

Page 46: ilmi araştırma haziran 2011

U yruğu, eğitimi, maddi durumu,mevkisi ne olursa olsun herinsan zamanı geldiğinde

Allah’ın huzuruna çıkacak ve dünyadakiyaşamının tamamından sorguya çekile-cektir. Allah Kuran ayetleri ile insanlarıhesap gününün varlığından haberdaretmiş ve onlara her bir kişinin yaptıkları-nın hassas teraziler ile ölçülerek karşısınaçıkarılacağını bildirmiştir:

“Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlıteraziler koyarız da artık, hiç bir nefishiç bir şeyle haksızlığa uğramaz. Birhardal tanesi bile olsa ona (teraziye)

getiririz. Hesap görücüler olarak bizyeteriz.” (Enbiya Suresi, 47)

Allah’ın pek çok ayetinde bildirdiğiüzere hiç şüphesiz insanların hesap ve-receği bu gün mutlaka gerçekleşecektir.Allah’ın yolundan sapanlara ise hesapgününü unutmalarından dolayı şiddetlibir azabın isabet edeceği Kuran’da haberverilmiştir. Bu nedenle insanın YüceAllah’ın huzurunda hesaba çekilmedenönce henüz dünyada iken kendini he-saba çekmesi ölüm anında yaşayacağıpişmanlıktan kurtulması için hayati önemtaşır.

İlmi Araştırma, Haziran 201144

Yeryüzünde yaşayan yaklaşık yedi milyar insanınher birinin hayat tarzları, kültürleri, anlayışları,olaylara bakış açıları, karakterleri birbirindenfarklıdır. Milyarlarca insan yaşamını devam ettirirkenbunların sadece çok küçük bir bölümü önemli birgerçeğin farkına vararak yaşamaktadır. Bu gerçek,fert fert herkesin yaşadığı herşeyin hesabını AllahKatında vereceğidir...

• İnsanın gün içinde kendini sık sık kontrol etmesi,yaptıkları üzerinde düşünmesi neden önemlidir?

• İnsan kendini hangi konulardan hesaba çekmelidir?

Page 47: ilmi araştırma haziran 2011

İnsanlık tarihine bakıldığında pek çok insanın bir gün hesaba çekileceğini unutarak,bu önemli gerçekten gafil bir yaşam sürdürdükleri görülür. Yalnızca az bir grup insan,yani müminler, Yüce Allah’ın gücünü ve kudretini takdir ede-bilir, bir gün mutlaka hesap günü ile karşılaşacaklarınıbilerek ve kötü hesaptan korkarak hareket ederler.Müminlerin bu korkuları Kuran’da “…Rablerin-den içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan kor-karlar.” sözleriyle bildirilmektedir. (RadSuresi, 21)

İman edenlerin Allah’tan korkan in-sanlar olmaları ve ahirette vereceklerihesabı düşünmeleri, onları her zamangüzel ahlaklı davranmaya teşvik etmek-tedir. Aynı zamanda Allah’ın rızasınıkazanmak için ciddi bir gayret sarf et-meye ve sürekli olarak nefisleri ile he-saplaşmaya da yöneltmektedir.

Mümin Kendisini Allah’aKarşı Yaşadığı SamimiyetKonusunda Hesaba Çekerİman eden bir kişi Allah’ın emrettiği iba-

detleri yerine getiriyor olabilir. Fiili olarakelinden gelen her türlü çabayı gösteriyor, günboyunca birçok konuda ciddi emek sarf edip,tüm gücünü ortaya koyuyor olabilir. AncakYüce Allah’a karşı samimiyetinde bir eksiklikolması; Allah’a karşı soğuk, uzak ve mesafelibir ruh halinde yaşaması (Allah’ı tenzih ede-riz) onu hesap gününde çok büyük birkayba sürükleyebilir. Çünkü bu büyük ek-siklik, insanın, hem dünyada hem de ahi-rette hiç ummadığı bir durumlakarşılaşmasına neden olabilecek büyükbir tehlikedir. Bir müminin, dua etmekiçin Allah’a yöneldiği, Allah’a yalvarıpyakardığı, tevbe ve bağışlanma dile-

www.kotuluguemredennefs.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 45

Müminler Kötü Hesaptan KorktuklarındanKendilerini Sık Sık Hesaba Çekerler

Page 48: ilmi araştırma haziran 2011

diği, Allah’tannimet istediği,kimsenin bilme-

diği en özel sırla-rını, en gizli hislerini,

isteklerini, sıkıntılarını,beklentilerini Allah’a bildir-

diği anlar samimiyetin ancaken yüksek şekliyle yaşanabileceği

anlardır. Bir kişi böyle zamanlardabile, içinde soğukluk, mesafe, yüzey-

sellik, yapmacıklık ve sıradanlık muha-faza edebiliyorsa, bu konuda kendiniciddi bir şekilde hesaba çekmelidir.Çünkü Yüce Allah Kuran’da ‘çok çalış-tıkları halde, yaptıkları boşa giden kim-seler’in durumunu hatırlatarak, insanlarıhesap günü karşılaşacakları böyle birtehlikenin varlığına karşı uyarmıştır:

“O gün, öyle yüzler vardır ki, ‘zilletiçinde aşağılanmıştır.’ Çalışmış, boşunayorulmuştur.” (Gaşiye Suresi, 2-3)

“İman edenler: “Olanca yeminleriyleelbette sizlerle birlik olduklarına iliş-

kin Allah’a yemin edenler bunlarmıdır? Onların bütün yapıp-ettikleriboşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğra-yanlar olmuşlardır.” derler.” (MaideSuresi, 53)

Mümin Gün İçindeYaptıkları KonusundaKendisini Sürekli OlarakHesaba ÇekerGün içinde yaptığımız herşeyden, dü-

şüncelerimiz, konuşmalarımız, üslubu-muz, tavrımız, olaylar karşısındagösterdiğimiz tepkiler, kısacası yaşadık-larımızın tamamından sorguya çekilece-ğiz. Allah’ın huzuruna çıkarıldığımızdadünya hayatında geçirdiğimiz her anı-mızdan sorumlu tutulacağız.

İmam-ı Rabbani bu konuyla ilgili ola-rak şöyle bir hatırlatmada bulunmuştur:

“Allah sırlarının kudsiyetini (kusurdanuzak olma) artırsın; meşayihten (şeyh-lerden) bir cemaat, kendilerini hesaba

İlmi Araştırma, Haziran 201146

Page 49: ilmi araştırma haziran 2011

çekme yolunu ihtiyar etmişlerdir (tercihetmişlerdir). Amel defterlerini, her geceyatmadan evvel mutalaa ederler. Hattagünlük sözlerini, hareketlerini, duruşla-rını ve davranışlarını dahi gözden geçi-rirler. Tafsilatı ile (açıklamalarıyla),onların hakikatını anlamaya çalışırlar.Kusurları varsa, onları kurtarmaya ba-karlar. Seyyiatlarından (kötü amellerin-den) dahi, tevbe, istiğfar, iltica(sığınma), tazarru (kusurlarını bilip ki-birden vazgeçip tevazu ile yalvarıp ya-kararak) ile Aziz Gaffar Allah’ayalvararak kurtulmak isterler. Yararlıamelleri için Yüce Allah’a hamd veşükür ederler. Yaptıkları iyi amelleridahi, Yüce Hakkın ihsan ettiği muvaf-fakıyetine (başarısına) bağlarlar.” (Mek-tubat-ı Rabbani, 310. mektup)

Bu nedenle İmam-ı Rabbani’nin de tav-siye ettiği gibi, mümin pişman olacağı ha-reketleri yapmamak için, Allah Katındakiasıl hesabından önce, sürekli olarak kendinefsini hesaba çeker. Ancak bu şekildeAllah’ın Katında pişmanlık duymayacağıbir ahlaka erişebilir, hesap gününde ko-laylıkla hesabını verebileceği bir hayatıyaşayabilir.

Mümin Kuran’ı TamAnlamıyla HayatınaGeçirip GeçirmediğiKonusunda KendisiniHesaba ÇekmelidirAllah’a iman eden bir insanın yapması

gereken ilk şey, kendisini yaratan Rabbi-miz’e karşı sorumluluklarının ne oldu-ğunu öğrenmektir. Bunu öğrenebileceğikaynak da Kuran ve Peygamberimiz(sav)’in sünnetidir. Allah, seçip beğendiğidininin hükümlerini, sınırlarını Kuran’datüm insanlara bildirmiştir. İnsanlarancak Allah’ın emrettiği bu hü-kümleri eksiksiz olarak uygula-mak suretiyle kurtuluşbulabilirler. Ahirette, busınırları büyük bir şevkleuygulayan, tüm hayatıboyunca kendisiniyaratan Allah’ınhoşnutluğunu ka-zanmaya çalı-şan bir müminile bu sınırları gö-zardı edip,

www.Allahianmak.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 47

Page 50: ilmi araştırma haziran 2011

kendi zevkleri uğruna dünya hayatını tü-ketmiş bir kişinin göreceği karşılığın aynıolmayacağı apaçık ortadadır.

Allah Kuran’da nasıl bir kuldan hoşnutolacağını çok ayrıntılı ve açık bir şekildeanlatmıştır. Dolayısıyla bir mümin enbüyük sorumluluğunun Kuran’ın hü-kümlerini hayatının her anında yaşamakolduğunu bilir. Bu nedenle ayetleri tektek düşünüp bu ayetleri yaşama konu-sunda eksikliği veya gevşekliği varsakendini hesaba çekip eksiksiz olarakKuran ahlakına uyma konusunda büyükbir titizlik gösterir. Allah hesap günü in-

sanları Kuran’a uyup uymadıkları konu-sunda sorguya çekeceğini bildirmiştir:

“Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yolüzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur’an),senin ve kavmin için gerçekten bir zi-kirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.”(Zuhruf Suresi, 43-44)

Allah İnsanın Kendisiile Hesaplaşabilmesiİçin Kolaylık OlarakVicdanı Yaratmıştır

İnsan yaşı ve bulunduğu ortam neolursa olsun yaptığı tavrın, söylediğisözün, aklından geçirdiği fikrin doğrumu yanlış mı olduğunu vicdanı saye-sinde rahatlıkla anlayabilmektedir. Vic-danını dinleyen her insan hatalıyönlerini, yapması ya da sakınması ge-reken tavırları ve hatta daha güzel bir ah-

48 İlmi Araştırma, Haziran 2011

Page 51: ilmi araştırma haziran 2011

laka nasıl sahip olması gerektiğini de çokiyi görebilir.

Eğer insan ahlakını ya da tavırlarını sü-rekli olarak gözden geçirir kendisini sü-rekli olarak sorgular ve vicdanınıngösterdiği eksiklikleri hemen telafi yo-luna gidecek olursa, dünyada ve ahiretteAllah’ın razı olacağı umulan bir insanolabilir. Ama eğer kendisini yeterli göre-rek yaptığı yanlışları görmezlikten ge-lirse, bu onu hatalı bir tavra sürükleyerekAllah Katında Allah korusun hesabını ve-remeyeceği ağır bir yük altına sokabilir.Daha sonra geri dönüşü asla olmayacakbüyük bir pişmanlık duymaktansa insa-

nın sürekli olarak vicdanını kontrol et-mesi ve sürekli daha güzel, daha mü-kemmel olana ulaşmaya çalışması akılcıbir davranış olacaktır. Kendi nefsi ile sü-rekli olarak hesaplaşan, yaptığı hatalar-dan dolayı bağışlanma dileyen ve herişinde Yüce Allah’a yönelip dönen birmümin, ahirette kolay bir hesap ile bir-likte cennet ehlinden olmayı umut ede-bilir. Allah bu konuyla ilgili olarak birayette şöyle buyurmaktadır:

“Kim de ahireti ister ve bir müminolarak ciddi bir çaba göstererek onaçalışırsa, işte böylelerinin çabasışükre şayandır.” (İsra Suresi, 19)

www.Kuranahlaki.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 49

Mümin iman ettiği anda, zaten hayatının

her anını Allah’ın rızasını kazanma

çabasıyla geçirmeye karar vermiştir.

O andan itibaren de, maddi manevi

her yönde imani bir şevk ve gayret

içindedir. Ama müminin önemli

bir özelliği de, imanını hiçbir

zaman için yeterli görmemesidir.

Çünkü insanın, hayatının

son anına dek, her geçen

an, imanını daha da

derinleştirme imkanı

vardır. Bu yüzden her gün,

her saat, her an, bir kez daha

niyet etmeli, imanını tazelemeli,

her saniyesini Allah’ın en

razı olacağı davranışlarda

bulunarak geçirme kararı

almalıdır. Bu konuda sık sık

kendini hesaba çekmelidir.

Page 52: ilmi araştırma haziran 2011

İ nsanların büyük bir çoğunluğu istek-lerine, hiç emek vermeden, hiç akılkullanmadan ve hiç sıkıntıya girme-

den kavuşmak isterler. Dünyanın en güzelnimetleri daima hiç koşulsuz önlerine gel-sin; insanlar kendilerine karşı olabileceken güzel ahlakı göstersin; sıkıntı, zorluk,yokluk onlara hiç dokunmasın; her işleriolabilecek en kolay şekilde hallolsun; ha-yatlarının akışı hep en istedikleri şekildegerçekleşsin; hastalıklar, eksiklikler, aciz-likler, sabretmeyi, emek vermeyi, iradegöstermeyi gerektirecek olaylar onlardanhep uzak olsun isterler. Fakat Yüce Allahinsanın ruhunda iyiliklere, güzelliklere venimetlere karşı eğilim yaratırken, insanınbu sonuca ulaşmak için ‘emek vermesini’de istemiştir.

İlmi Araştırma, Haziran 201150

İnsanın fıtratında var olan en önemli özelliklerinden biri

‘istemek’tir. Allah, insanın ruhuna güzelliklere, iyiliklere,

nimetlere karşı, hayatının sonuna dek bitmeyecek bir istek

vermiştir. Dolayısıyla dünya üzerinde, kendisine nimet

verilmesinden, iyilik yapılmasından, güzellik sunulmasından

hoşlanmayacak tek bir insan yoktur.

Page 53: ilmi araştırma haziran 2011

İnsanın İsteklerineKavuşması İçin EmekVermesi Gerekir

Yüce Allah cenneti, ancak hayatını akıl-larını kullanarak, iyiliğe, güzelliğe ulaş-mak için çaba harcayarak geçirenkullarına vadetmiştir. Kuran’da, iyiliğe,güzelliğe ulaşmak isteyen insanların gös-termekle yükümlü oldukları bu ‘bir ömürsüresince, kesintisiz olarak gösterilecekolan ciddi çaba’nın önemi şöyle hatırlatıl-mıştır:

“Kim de ahireti ister ve bir mü’min ola-rak ciddi bir çaba göstererek ona çalı-şırsa, işte böylelerinin çabası şükreşayandır.” (İsra Suresi, 19)

“Mal ve çocuklar, dünya hayatının çe-kici-süsüdür; sürekli olan ‘salih davra-nışlar’ ise, Rabbinin Katında sevapbakımından daha hayırlıdır, umutetmek bakımından da daha hayırlıdır.”(Kehf Suresi, 46) 

İşte bu, dünya ve ahiret hayatında gü-zellikler oluşmasını isteyen bir insanınasla unutmaması gereken kesin bir ger-çektir. Müminin sorumluluğu, hayatınınsonuna kadar Allah rızası için emek ver-mek, çabalamak, hayırlarda yarışmak vebu uğurda yorulmaktır: 

“Demek ki, gerçekten zorlukla beraberkolaylık vardır. Gerçekten güçlükle be-raber kolaylık vardır. Şu halde boş kal-dığın zaman, durmaksızın (dua veibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yal-nızca Rabbine rağbet et.” (İnşirah Su-resi, 5 - 8)

İnsanın İsteklerineKavuşması İçin Sözlü veFiili Dua İbadetini YerineGetirmesi Gerekir

Rabbimiz yeryüzünde meydana gelentüm olayları belli sebeplere bağlamıştır.Dünyadaki ve evrendeki herşey O’nunkoyduğu kanun ve kurallara göre işler. Bukuralların temeli duaya dayanır. YüceAllah, duanın sözlü ve fiili olmak üzere ikitürlü yapılmasını ister. Rabbimiz Ku-ran’da, “için için ve yalvara yalvara” biristeğin gerçekleşmesi için sözlü dua etme-nin önemine dikkat çeker (Araf Suresi,55). Ancak insanların da gösterdikleri ça-bayla dualarının gerçekleşmesini ne kadararzuladıklarını göstermeleri çok önemli-dir. İşte bu “fiili dua”dır.

Fiili dua, kişinin herhangi bir arzusunaulaşmak için elinden gelen herşeyi tama-men yapmasını ifade eder. Bir şeyleri is-

www.tefekkurhazinesi.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 51

Page 54: ilmi araştırma haziran 2011

temek, ama bu yönde hiçbir çaba harca-madan oturup beklemek, müminin kendi-sine yakıştıracağı bir ahlak şekli değildir.Örneğin bir insanın üniversite imtihanınagirmek için form doldurması, dershaneyegitmesi, ders çalışması bir duadır. Aynı şe-kilde eğer İslam ahlakının dünyaya yayıl-masını istiyorsa, bunun için çabaharcamalıdır. İnsanlar arasında iyiliğin

yaygınlaşmasını istiyorsa, iyiliği en iyi ya-şayan olup herkese örnek olmalıdır. Otur-duğu yerin temiz ve düzenli olmasınıistiyorsa, harekete geçip temizlik yapma-lıdır. Dostluğu, saygıyı, sevgiyi yaşamakistiyorsa, ahlakını, sevilecek, saygı duyu-lacak, dost olunacak bir hale getirmelidir.Başkalarından güzel ahlak görmek isti-yorsa, tavırlarıyla, sözleriyle güzel ahlakıntüm detaylarını insanlara öğretebilecek veonları da teşvik edecek bir ahlak sergile-melidir. Ancak bazen de bir insan elindengelen her türlü çabanın en fazlasını gös-terir. Ama dünya hayatındaki imtihanıngereği olarak, her istediğini elde edeme-yebilir. Fakat Allah kullarına, şartlar nasılgörünürse görünsün, her halukarda yinede ‘umut içerisinde dua etmelerini’ bildir-miştir: 

“... O’na korkarak ve umut taşıyarakdua edin. Doğrusu Allah’ın rahmeti iyi-lik yapanlara pek yakındır.” (Araf Su-resi, 56)

“... Allah’ın rahmetinden umut kesme-yin. Çünkü kafirler topluluğundan baş-kası Allah’ın rahmetinden umutkesmez.” (Yusuf Suresi, 87)

Bununla birlikte insanın tüm bu işleriyaparken Allah’ın kendisine başarı ver-mesi için istekte bulunması da bir duadır.

Gerçekten çok isteyen ve her neolursa olsun sonuca ulaşmaktakararlı olan’ bir insan istediği

sonuca ulaşabilmek için her türlüfedakarlığa gözü kapalı şekilde

hazırdır. Dolayısıyla bu isteğiyleorantılı olarak, vicdanının kendi-

sine gösterdiği her türlü yoluizler, aklıyla kavrayabildiği, fay-

dalı olabileceğine inandığı her ih-timali dener. Ve bunun

sonucunda da Allah, böylesamimiyetle, şevk ve azimle

isteyip çaba harcayan bir kimseyemutlaka ‘bir çıkış yolu’ yaratır.

İlmi Araştırma, Haziran 201152

Page 55: ilmi araştırma haziran 2011

Fiili dua, sözlü dua ile birlikte yapılmasıgereken temel bir ibadettir. Fiili ve sözlüduayı açıklayan bir başka örnek, tevbedir.İnsanın işlediği bir günaha karşılık tevbeetmesi ve bağışlanma dilemesi sözlü birduadır. Ancak insanın sorumluluğu bu-nunla bitmemektedir. Kendisini kötülük-ten koruması için Allah’a dua edeninsanın, bu konuda bir çaba göstermesi,tercih yapması gereken durumlarda irade-sine hakim olarak doğru olan yolu tercihetmesi gerekmektedir. Yani tevbe edipvazgeçtiği kötü davranışına bir daha geridönmemelidir. Bunlar ise onun fiili dua-sıdır.    

Bir işin gerçekleşmesi için dua edipoturan insanın yapmış olduğu hareket nekadar yanlış ise, tüm çalışmaları ve tedbir-leri aldıktan, yani fiili duasını tamamladık-tan sonra “bu işi ben tamamladım”diyerek sözlü dua etmeyenin yapmışolduğu davranış da o derece yanlıştır.

Fiili dua bir insanın sözlü dua ede-rek istediği şeyi, elinden gelen tümgayreti gösterip, o işin gerçekleş-mesi için gereken herşeyi yerinegetirerek istemeye devam etme-sidir. Örneğin bir insan su ister,ama suyun önüne gelmesinibeklemez, gider suyu barda-ğına koyar ve sonra suyuiçer. Yani Allah’tan iste-diği şeyin gerçekleşmesiiçin Allah’ın kendisineöğrettiği sebepleri vekanunları elinden gel-diği kadar yerine ge-tirip sonucunuAllah’tan bekler.

İnsanların bir kısmı, dua hakkında yan-lış bir inanca sahiptirler. Bu kişilere göreAllah’a dua edildikten sonra bir köşeyeçekilmek ve duanın sonucunu beklemekgerekir. Oysa bu samimi bir tavır değildir.Çünkü bir şeyi gerçekten isteyen kişi onuniçin hem sözlü, hem de fiili duayı yerinegetirmelidir. Ancak her türlü fiili çabayıyerine getirip “ben herşeyi yaptım” diyenve Allah’a sözlü olarak dua etmeyi unutanbir insanın da hatasına düşmemek gerekir.Her iki duanın da bir arada yapılması ge-rekir.

www.www.kuranyeterlidir.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.ilmiarastirma.net 53

Page 56: ilmi araştırma haziran 2011

İnsan Hayatının SonunaKadar Dua Etmeye veÇaba HarcamayaDevam Etmelidirİnanan bir insan, istediği bir şey gerçek-

leşmese de, Allah’a olan güveninden veAllah’ın sonsuz gücünü bilmesinden do-layı hayatının sonuna kadar bu yönde duaetmeye ve çaba harcamaya devam eder.Eğer isteği gerçekleşmiyorsa, Allah’ınbunda hayır ve hikmetler yarattığını; ken-disi için en güzel ve yararlı olanı en iyiRabbimiz’in bildiğini bilir. Ve gönül ra-hatlığıyla Allah’a teslim olur. Gösterdiğisamimi ve ihlaslı çabanın Allah Katındave sonsuz hayatında mutlaka en güzeliylekarşılık göreceğini ummanın tevekkülünüyaşar.

Allah Kuran’da, ‘hayatı boyunca iste-mekten bıkkınlık duymayan’ ancak ‘istek-lerinin dışında bir durumla karşılaştığındada, hemen inancını ve umudunu yitiren,dağılan insanların varlığından’ da bahset-miştir. İşte bu, gösterdiği çabayı, Allah’ınrızasını umarak değil, sadece nimete ka-vuşmak için gösteren kimselerin durumu-dur.

İnsan, hayır istemekten bıkkınlık duy-maz; fakat ona bir şer dokundu mu,artık o, ye’se düşen bir umutsuzdur.

Oysa ona dokunan bir zarardan sonraTarafımız’dan bir rahmet taddırsak,mutlaka: “Bu benim (hakkım)dır. Veben kıyamet-saatinin kopacağını dasanmıyorum; eğer Rabbim’e döndürül-sem bile, muhakkak O’nun Katındabenim için daha güzel olanı vardır.”der. Ama andolsun Biz, o kafirlere yap-tıklarını haber vereceğiz ve andolsunonlara, en kaba bir azaptan taddıraca-ğız. (Fussilet Suresi, 49-50) 

İşte, hayatında iyiliklere, güzelliklere venimetlere ulaşmak isteyen insanların buönemli gerçekleri asla unutmamaları ge-rekir:

➥ İyiliği, güzelliği ve nimeti, ihlasla veAllah rızası için istemek...

➥ Bir şeyi isteyip, sonra hiçbir çabaharcamadan, akıl kullanmadan, sıkıntı-lara göğüs germeden beklemenin mümintavrı olmadığını unutmamak...

➥ İstekleri gerçekleşmese de, Allah’agüvenmekten asla vazgeçmemek...

➥ Asla ümit kesmemek; hayatın so-nuna kadar Allah’a güvenip, umut vekorku arasında dua etmek...

İlmi Araştırma, Haziran 201154

Page 57: ilmi araştırma haziran 2011
Page 58: ilmi araştırma haziran 2011

Bazı insanlar, yaratılış amaçlarınıdüşünmeden, nefislerinin arzula-rıyla oyalanıp boş ve yararsız işler-

le uğraşarak yaşamlarını sürdürür ve boşavakit geçirirler. “Gününü gün etme” ola-rak adlandırdıkları yanlış mantıkla, sade-ce dünyadaki nimetlerin en iyisine ve enfazlasına sahip olmayı hedeflerler. Onlar

için önemli olan, bu zamanı kendi nefis-lerinin istekleri doğrultusunda değerlen-dirmektir.

Bu gibi kişiler oldukça boş ve yararsızişlerle geçirdikleri uzun vakitleri, kendi-lerince “yoğunluk” veya “meşguliyet” ola-rak nitelendirebilmektedirler. Oysa buyoğunluk, bu gibi kişilerin şuursuzluğunu

“Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua veibadetle) yorulmaya-devam et.” (İnşirah Suresi, 7)

Yüce Allah şeytanın insanlar için apaçık bir düş-

man olduğunu ve insanları saptırmak için

sürekli faaliyet halinde olacağını

Kuran’ın pek çok ayetinde

bildirmektedir. Şeytanın, Kuran

ahlakından uzak yaşayan insan-

lar üzerindeki sinsi faaliyet-

lerinden biri de bu kişileri

boş zaman geçirmeye teşvik

etmesidir. Çünkü boş zaman

geçirmek, insanı İslam’ın

getirdiği güzel ahlaktan uza-

klaştıracak bir ruh haline

sokar ve kişiyi İslam ahlakının

yayılmasına hizmet etmekten

alıkoyar.

✓ İnsan şeytanın bu telkininden kurtulmakiçin vaktini nasıl kullanmalıdır?

✓ Müminler zamanlarını en iyi şekilde değerlendirmek içinnasıl bir çaba harcamalıdırlar?

İlmi Araştırma, Haziran 201156

Page 59: ilmi araştırma haziran 2011

körükleyen boş bir oyalanmadan başka birşey değildir. İnkar edenlerin boş oyalan-maları ayetlerde şöyle haber verilmekte-dir:

“O inkar edenler Müslüman olmayınice kereler dileyecekler. Onları bırak;yesinler, yararlansınlar ve onları (boş)emel oyalasın. İleride bileceklerdir.”(Hicr Suresi, 2-3)

İnsan Şeytanın TelkinindenKurtulmak İçin DerinDüşünmeyi ÖğrenmelidirBoş vakit geçirmeyi güzel görmek, şey-

tanın insanlara verdiği bir telkindir. Dinahlakına göre yaşamayan toplumlardainsanlar için boş vakit geçirmek, onların

kullandığı ifadeyle “zaman öldürmek”çok yaygındır. Fakat mümin, Allah’ın onalütfettiği vaktini, her anını Allah’a yakın-lığını artırarak, daha derin düşünerek,Müslümanlara fayda verecek faaliyetleryaparak, İslam ahlakının yayılmasına hiz-met ederek geçirmelidir.

Allah’a samimi olarak inanan bir kişi,şeytanın dünya hayatında insanlara süslügösterdiği boş uğraşlardan kendini tama-men uzak tutmalıdır. İnsan ancak bu şekil-de berrak bir zihinle gereği gibi derindüşünebilir. Kuran’da müminlerin boşişlerden yüz çevirdikleri şöyle bildiril-miştir:

“Onlar, ‘tümüyle boş’ şeylerden yüzçevirenlerdir.” (Mü’minun Suresi, 3)     

www.apacikdusmanseytan.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.i lmiarast i rma.net 57

Page 60: ilmi araştırma haziran 2011

➺ İnsan Vaktini AllahRızası İçin KullanmalıdırDünyadaki vakit insanlar için çok değerlidir. Bu yüz-

den her insan yaşadığı her an Allah’ın  rızasının en çoğu-nu aramalıdır. Bir insan vaktini boş ve kendisine fayda sağ-lamayacak konularla geçiriyorsa ve düşündüğü birçok şey okişinin ahireti için faydalı ve yararlı değilse bu kişi büyük birkayıp içinde olabilir. Dolayısıyla müminler her an böyle bir ihti-malin şuurunda olup, şeytanın hoş ve kolay göstermeye çalış-tığı “boş ve gereksiz” düşüncelerden tamamen uzaklaşırlar.

Abbas (ra)’dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bir hadisinde bu konuyla ilgili şöyle buyurmuştur:

“Sağlık ve boş vakit, insanlardan pek çoğunun bunlardanfaydalanmak hususunda aldandıkları iki büyük nimettir.”(Buharî, Rikâk 1)

➺ İnsan Dünya Hayatının GeçiciliğininBilincinde Olarak Vaktini Kullanmalıdırİnsanların birçoğu dünya hayatının bir gün gelip de

biteceğini ve geçmişte yaşamış insanlar gibi kendileri-nin de eninde sonunda toprağa verileceklerini akılları-na getirmezler. Yaşadıkları hayatın neredeyse sonsuzakadar süreceği gibi bir hayale kendilerini inandırırlar.Dünyadaki vakitlerini nasıl kullanacaklarını çok detay-lı olarak planlar, çok uzun vadeli programlar yaparlar.

İlmi Araştırma, Haziran 201158

Yüce Allah’ın rızasınıkazanmak için çaba gösterenmüminler zaman kaybettirendavranış ve düşüncelerden uzakkalırlar.

Zamanın büyük bir nimetolduğundan habersiz olan insan-lar dünyada kendilerine boş vak-it harcatan pek çok işle meşgulolmayı bir kazanç olarakgörürken, müminler “Onlar,‘tümüyle boş’ şeylerden yüzçevirenlerdir.”  (Mü’minunSuresi, 3) ayetinin hükmü gereğiboş ve yararsız işlerle vakitkaybetmekten titizlikle kaçınırlar.

Page 61: ilmi araştırma haziran 2011

Ancak birçok insan tasarladığı planlarınhemen hiçbirini gerçekleştiremeden, kendisiniölümle karşı karşıya bulur. Göz açıp kapa-yıncaya kadar dünyadaki vaktinin bittiğinigörür ve aniden Allah’ın huzuruna hesap ver-mek için alınır. Artık Allah’ın dünyada onaverdiği süreyi nasıl geçirdiğini açıklamakzorundadır. Eğer zamanını Allah’ın razı ola-cağı umulan hayırlı ve faydalı bir şekilde geçir-mişse cenneti umabilir, ancak eğer Allah’ı,ahireti ve din ahlakını unutarak yaşamışsa böy-

le bir kişi için sonsuz cehennem azabı hazır-lanmıştır. Böyle bir durumda insan geriye dönüp

vaktini en hayırlı en güzel şekilde değerlendirmekiçin sahip olduğu herşeyi verebilir. Ancak Allah

ayetlerde bu durumdan dönüşün olmayacağını vepişmanlığın bir fayda getirmeyeceğini bildirmiştir. Bu

nedenle insanın henüz önünde imkan varken ve Allahcanını almamışken ahiretini düşünmesi ve zamanını ola-

bilecek en hayırlı şekilde harcaması gerekir.

www.Allahianmak.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.i lmiarast i rma.net 59

Sayın Adnan Oktar zaman boşkullanıldığında, zamanın insanınvücudunu yıpratmaya başladığınaKocaeli TV’deki canlı röportajında

(29 Mayıs 2010) şöyle dikkat çekmiştir.

AADNAN OKTAR: Zaman çok değerlidir. En iyi

şekilde kullanmamız lazım. Zaman boş kullanıl-

maya başlandığında, insanın vücudunu yıprat-

maya başlar, canını yakar. Yani zaman insanın

aleyhine de görev yapar. Mesela boş bir adam

sıkılıyorum dediğinde, onun eti içeriden erimeye

başlamıştır. Kemikleri içten erimeye başlamıştır.

Sıkılma demek, vücudun kendi kendine saldır-

ması demektir. Neden sıkılıyor? Çünkü boş

adam, amacı yok, gayesi yok. O zaman

vücut boş durmuyor, işte o zaman o da ona

saldırır. Ama o hayırlı işlerin, bereketli

işlerin peşinde olursa, vücut bedene saldır-

maz. Vücut o işe yönelir o zaman, enerjisini,

gücünü oraya aktarır. Dolayısıyla faydalı,

başarılı bir çalışma olmuş olur...

Page 62: ilmi araştırma haziran 2011

Vaktini boşa geçiren bir insan gereğigibi ölümü, cenneti, cehennemi derindüşünemez. Halbuki mümin, herkes gibikendisinin de süratle ölüme doğru gitti-ğini, dünyadaki her şeyin imtihanın birgereği olarak yaratıldığını aklından çıkar-maması gerektiğini bilir. Bu nedenleAllah’ın gün içinde kendisine gösterdiğiacizliklerini düşünüp kendisini Allah’ayaklaştıracak konulara yönelir. Örneğin,Müslümanların Kuran ahlakını insanlaraanlatma konusunda verdikleri samimi fik-ri mücadeleyi gördüğü halde, şeytanın

ona süslü gösterdiği hayatı tercih eden,hayatını boş amaçlar uğruna harcayanbirini düşünelim. Ahirette, hesap günün-de bu kişiye bu yönde çaba harcamakvarken, neden boş işlerle vakit geçirdiğielbette ki sorulacaktır. Dolayısıyla müminbir kişi, hesap gününde böyle bir durum-la karşılaşmadan, vicdanını kullanarakböyle bir tavırdan sakınmalıdır.

Kuran’ın, “Size ne oluyor ki, Allahyolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalimolan bu ülkeden çıkar, bize Katından birveli (koruyucu sahib) gönder, bize

İlmi Araştırma, Haziran 201160

Müminler Zamanlarını Kendilerini Allah’a Daha daYaklaştıracak Konulara Yönelerek Geçirirler

Page 63: ilmi araştırma haziran 2011

Katından bir yardım eden yolla” diyenerkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıfbırakılmışlar adına cehd etmiyorsunuz(çaba harcamıyorsunuz)?” (Nisa Suresi,75) ayetinde bildirildiği gibi, müminlerhayatlarını, Allah’ın razı olacağı umulanşekilde Allah’ın rızası için çalışarak, teb-liğ yapıp, derin düşünerek, İslam ahlakınıyaymak için çaba göstererek geçirmeli-dirler.

Bu gerçeğin bilincinde olan bir kişinintek bir anını bile boşa geçirmemesiAllah’ın rızasına uygun olandır. Kuran’dabu yönde samimi çaba gösteren müminlerşöyle müjdelenmişlerdir:

“İman edip salih amellerde bulunanla-rı müjdele. Gerçekten onlar için altla-rından ırmaklar akan cennetler vardır.Kendilerine rızık olarak bu ürünlerdenher yedirildiğinde: “Bu daha önce derızıklandığımızdır” derler. Bu, onlara,(dünyadakine) benzer olarak sunul-muştur. Orada, onlar için tertemiz eşlervardır ve onlar orada süresiz kalacak-lardır.” (Bakara Suresi, 25)

www.yasaminamaci.com

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.i lmiarast i rma.net 61

Zamanlarını dünya hayatının peşindenkoşarak tüketen insanlar, Allah’ın rızasınauygun hareket etmenin, O’nun sevgisini,

dostluğunu ve yakınlığını ummanınverdiği derin heyecandan yoksun kalırlar.

Bu, Kuran ahlakına göre yaşamayan birçokinsanın hayatları boyunca hiç farkına

varamadıkları ve hiç tatmadıkları çok derinbir duygudur. Bir insanın en yakın dostu,

yegane yardımcısı ve destekçisi, asılsevdiği ve tüm hayatını rızasını kazan-maya adadığı Rabbimiz Allah’tır. İman

eden bir insan, uyandığı andan itibarentüm vaktini Allah’ın beğeneceği bir ahlak

gösterebilmek, O’nun sevgisinikazanabileceği davranışlarda bulunmak

için geçirir. Allah’ın hoşnut olacağınıumduğu bir tavır gösterebildiği her an,

iman eden bir insan için büyük bir heyecankaynağı ve büyük bir sevinç vesilesi olur.

Page 64: ilmi araştırma haziran 2011

Yüce Allah’ın samimi iman eden kul-larına vaat ettiği cennet nimetleri, birinsanın dünyada elde edebileceği her şey-den çok daha üstün ve kıymetlidir. Bunedenle müminler kendilerine sunulanve ne zaman biteceği yalnızca Rabbimiztarafından belirlenen ömürlerini, YüceAllah’ın rızasını kazanmaya ve sonsuzcennet hayatına layık olmaya adarlar. Buamaçla Yüce Allah’ın rızasını kazanacaksalih amellerde bulunmaya büyük birözen ve titizlik gösterir, vakitlerini daha iyikullanmak için ince hesaplar yaparlar.Örneğin, günlük rutin işlerini pratik birşekilde yaparak, bunlara harcadıkları

zamanı ellerinden geldiğince azaltırlar,güne erken başlar veya yapacaklarını birgün önceden planlarlar. Ahiret günü, yap-mış oldukları her salih amelden Allah’ınrazı olacağını umdukları için kendilerinenimet olarak sunulan işleri ertelemez vebüyük bir şevkle hemen yaparlar.

Müminler zamanlarını Allah’ın rızası-na uygun olarak değerlendirmenin büyükbir ecir kaynağı olduğunu bildiklerindendaima Rabbimiz’in  “Şu halde boş kaldığınzaman, durmaksızın (dua ve ibadet-le) yorulmaya-devam et.”  (İnşirahSuresi, 7) hükmüne uygunşekilde hareket ederler.

Müminler Dünyada Kendilerine Verilen Zamanın ÇokDeğerli Bir Nimet Olduğunun Bilincindedirler

İlmi Araştırma, Haziran 201162

“O inkar edenler Müslüman olmayınice kereler dileyecekler. Onlarıbırak; yesinler, yararlansınlar veonları (boş) emel oyalasın. İleridebileceklerdir.” (Hicr Suresi, 2-3)

Page 65: ilmi araştırma haziran 2011

Bediüzzaman Said Nursi dünya

nimetlerini hep eksiklikleriyle birlikte

düşünmüş, eksiksiz olanın ise ancak ahi-

rette olduğunu bilerek hareket etmiştir.

Bu nedenle vaktini dünyaya yönelerek

gereksiz yere harcamamış ve önündeki

zamanın tümünü ahiretini kazanmaya

ayırmıştır. Allah’ın ona verdiği imkanla-

rın tümünü O’nun rızasını, rahmetini ve

cennetini kazanmak için harcamıştır.

Nitekim Bediüzzaman Hazretleri’ne

yaşarken çok zulüm yapılmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri’nin içinde

bulunduğu ortamda yaşayan ve iman

etmeyen birçok insan, tüm vaktini kendi-

sini bu zulümden kurtarmaya, öldürül-

mekten korunmak için tedbirler almaya,

kaçmaya ya da saklanmaya ayırırdı.

Örneğin Said Nursi Hazretleri’ni tam

yirmi bir kere zehirlemeye çalışmışlar-

dır. Hatta bir keresinde hayatı mucize

eseri kurtulmuştur. Böyle bir durumdaki

insanların çoğu, çevresindekilerden

kaçar, kimseyle konuşmak istemez,

ikram edilenleri geri çevirir, evinden

dışarı hiç çıkmamaya özen gösterir,

sürekli korku ve tedirginlik içinde yaşar-

lar. Bütün vakitlerini kendilerini korumak

için tedbir almaya ayırır ve tüm dikkatle-

rini kendi yaşamlarını devam ettirmeye

yöneltirler. Ancak Bediüzzaman

Hazretleri gereken tedbirleri aldıktan

sonra Allah’a tevekkül etmiş,

Allah’ın dilemesi dışında kendisi-

ne kimsenin zarar veremeyece-

ğini bildiği için dikkatinin ve

vaktinin tümünü İslam dinine

hizmete ayırmıştır.

Bediüzzaman’ın hayatı Müslümanlara

zamanlarını Allah’ın rızasına uygun

değerlendirmeleri konusunda yol

gösterecek çok hikmetli bir örnektir

www.bediuzzamansaidnursi.net

İlmi Araştırma, Haziran 2011www.i lmiarast i rma.net 63

Page 66: ilmi araştırma haziran 2011

İnsanlardan kaçmak yerine aksine insanlarla görüşebilmek, konuşabilmek, onlara

tebliğ yapabilmek, tavsiyelerde bulunmak ve onları uyarmak için elinden geleni

yapmıştır. Sahip olduğu tüm imkanları müminleri ve mazlum insanları koru-

maya, Allah’ın dinini tebliğ etmeye ayırmıştır.

Nitekim Bediüzzaman Said Nursi’nin aşağıdaki

sözleri de, Müslümanlar için İslam ahlakının

yayılmasına hizmetin çok önemli olduğu-

nu, kendi başlarına gelen zorluklara kar-

şı sadece sabır ve tevekkülle karşılık

vermeleri gerektiğini bizlere bir kere

daha hatırlatmaktadır:

“Bizim vazifemiz müsbet (olumlu) hare-

ket etmektir, menfi (olumsuz) hareket

değildir. Vazife-i İlahiyeye (Allah’ın

vazifesine) karışmamaktır. Bizler asa-

yişi muhafazayı (huzuru korumayı)

netice veren müsbet iman hizmeti için-

de her bir sıkıntıya karşı sabırla,

şükürle mükellefiz (sorumluyuz).

Mesela, kendimi misal alarak

derim:’Ben eskiden tahakküme (zor-

la hükmetme) ve terzile (itibarı

düşürmeye) karşı boyun eğmemi-

şim, hayatımda tahakkümü kaldır-

madığım birçok hadiselerle sabit

olmuş... Fakat bu otuz senedir,

müsbet hareket etmek, menfi hare-

ket etmemek, vazife-i İlahiyeye

karışmamak hakikati için bana karşı

yapılan muamelelere sabırla, rıza ile

mukabele ettim. Cercis (a.s.) gibi,

Bedir ve Uhud muharebelerinde çok

cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıla-

dım... Çünkü asıl mes’ele, bu zamanın

cihad-ı manevisidir (manevi mücadelesidir),

manevi tahribatına karşı sed çekmektir.

Bununla dahili asayişe bütün kuvvetimizle yardım

etmektir... Bizim vazifemiz hizmettir, netice Cenab-ı

Hakka aittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve

mükellefiz. Ben de Celaleddin-i Harzemşah gibi ‘Benim

vazifem hizmet-i imaniyedir, muvaffak etmek-etmemek Cenab-ı

Hakkın vazifesidir.’ deyip, ihlasla hareket etmeyi Kuran’dan ders

almışım. (Emirdağ Lahikası II, B. Said Nursi, s.213, Sözler Yayınevi)

İlmi Araştırma, Haziran 201164