İlmi araştırma ekim 2011 sayısı

67

Upload: eflatun-eflatun

Post on 29-Mar-2016

237 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı
Page 2: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı
Page 3: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

�LM� ARAŞTIRMA -Ekim 2011-

YYayın Türü: Yaygın / Araştırma Yayıncılık adına imtiyaz sahibi: Bedri Edis Yılmaz,

Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul

Sorumlu Yazı �şleri Müdürü: Fatih Hikmet Müftüoğlu,

Adres: Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3 Ataşehir - �stanbul

Yönetim Adresi: Araştırma Yayıncılık, Kayışdağı Mah. Değirmen Sok. No: 3

Ataşehir - �stanbul Tel: 0 216 660 00 59 Fax: 0 216 660 16 85 Abonelik Tel: 0216 4444441 Matbaa: Seçil Ofset, 100 Yıl Mahallesi MAS-S�T

Matbaacılar Sitesi, 4. Cadde No: 77 Bağcılar-�stanbul

Tel: (0 212) 629 06 15 Baskı Yeri ve Tarihi: �stanbul, 27.09.2011

KAPAK KONUSU

Ehl-i Sünnet’inDört Mezhep İmamıHz. Mehdi (a.s.)’ın

GeleceğiniMüjdelemiştir

Gün cel

İnsanlardaki

Gaflet Perdesinin

Kalkması İçin

Telkin Çok

Önemlidir

Ne Demişti?

Ne Oldu?

İman İnsanları

Değiştirir, Derinlik

ve Güzel Ahlak

Kazandırır

Kısa Kısa...

Kuran Bilgisi

Zümer Suresi

2

16

22

24

32

51

4

İyilikler de,

Kötülükler de Ölüm ile

Birlikte Yok Olmaz

44 KIYAMET GÜNÜ

Allah’ın Sevmediğini

Bildirdiği

Davranışlar

58

Her İnsan Farkında

Olmadan Vahiyle

Hareket Eder

52 ALLAH SEVGİSİ

34

Page 4: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlmi Araştırma, Ekim 20112

Dinozorların yokolduğu Tebeşir (Kretase)

Dönemi'nin sonu olan 65 mil-yon yıl öncesinden beri dünyada

en kötü iklim değişimi meydana ge-lirken, bundan büyük zarar gören bitki

ve hayvan türlerinin de aslında ne kadaraz tanındığı kaydediliyor.

Hawaii Üniversitesi ile Kanada-Hali-fax'daki Dalhousie Üniversitesi ve Massac-husets-Harvard Üniversitesi'nin yaptıklarıaraştırmaya göre, bitki örtüsü ve bireyde(fauna) toplam tür sayısının 8,8 milyonu bi-liniyor. Bu muazzam sayının ancak dörttebirindeki türler tasnif edilerek bilimsel ad ve-rilmiş durumda.

Dalhouise'dan biyoloji uzmanı Prof. Dr.Boris Worm ile Harvard'ın kıdemli biyolojiuzmanı Edward O. Wilson'a göre, sadecemantar alanında 611 bin tür olduğu düşü-nüldüğünde, 8,8 milyon bitki-hayvan türü az

kalıyor. Hawaii'den biyoloji ve matematikuzmanı Camilo Mora'nın "Kamu KütüphaneBilimi (PLoS)" kanalında yayınladığı araştır-maya göre, 6,5 milyon kıtalarda yaşayan türbulunurken; 2,2 milyon tür de okyanus, de-nizler, akarsular ve göllerde yaşıyor olmalı.

250 yıldır süren canlı türleri tasnifi üze-rinde çok uzun yıllarca çalışılması gerektiğibelirtiliyor.

Encyclopedia of Life (Yaşam Ansiklope-disi) Müdürü Erick Mata'ya göre, "gelecekyılları türlerin saptanması ve tasnifi için har-cayacağız." Tahminlerin çok kaba olduğunubelirten Mata, "Dünyada 8,8 milyon canlıtürü olduğunu doğru kabul edersek bu sonderece kaba olacak" diyor.

Biyologlar, "Dünyadaki canlı türleri sayı-sının ne olduğu en çarpıcı hususlardan biri.Bunun yanıtı halen yok" diyor.

www.cumhuriyet.com.tr

Bilim adamları insan dilinde yağ resep-törü buldu. Araştırmaya göre, insan dilitatlı, tuzlu, ekşi ve acılının yanı sıra"yağlı"yı da ayırt edebiliyor.

Alman Gıda Araştırmaları Enstitüsündenbilim adamları, insan dilinin üzerinde yeralan tat alıcılar arasında, özellikle uzunzincirli yağ asitlerine tepki veren reseptörkeşfetti.

Bilim adamları, GPR120 reseptörününyağı algıladığında beyne sinyal gönderip

göndermediğini de araştıracaklarını be-lirtti.

Daha önce kemirgenler üzerinde yapı-lan deneylerde, tat alıcı-ların yağınalgılanmasında roloynadığı görülmüştü.

www.cumhuriyet.com.tr

Dünyadaki Canlı TürlerininSadece Dörtte Biri Biliniyor

İnsan Dili "Yağlı"yı da Ayırt Edebiliyor

Page 5: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

www.ilmiarastirma.net 3

www.biyomimetik.net

Örümcek ağı ve insan derisi hücrelerikullanılarak elde edilen kumaş parçasıkurşungeçirmezlik özelliği taşıyor.

Hollandalı sanatçı Jalila Essaidi’nin yeniprojesi ‘2.6g 329m/s’ için hazırladığı kur-şungeçirmez kumaş parçası örümcek ağıve insan derisi hücreleri kullanılarak ya-pıldı.

Discovery News'un haberine göre, ya-pılan araştırmalar sonucunda, alt deri (der-mis) ile üst deri (epidermis) arasına enjekte

edilen örümcek ağının, hızı kısmen azal-tılmış kurşuna dayanabildiği anlaşıldı.

www.ntvmsnbc.com

Örümcek Ağından Kurşungeçirmez Deri

İlmi Araştırma, Ekim 2011

Bilim dergisi Nature'da sonuçları ya-yımlanan iki araştırmayı yürüten bilimadamları, Ebola virüsünün, enfeksiyonayol açabilmek için NPC1 hücre proteinineihtiyaç duyduğunu buldu.

Hayvanlar üzerinde yapılan deney-lerde, bu proteinin bloke edilmesiyle veyaşeklinin değiştirilmesiyle virüsün ölümcülfaaliyetine başlayamadığı görüldü.

Harvard ve New York'taki Albert Eins-tein Tıp Fakültesi bilim adamları ile Bos-ton'daki Brigham and Women's Hastanesibilim adamları, yaptıkları araştırmalarda,aynı sonuca ulaştı.

Bilim adamları, insan metabolizma-sında yer alan, kolesterolün hücre zarın-dan geçişini sağlayan NPC1 proteinininçalışmaması halinde, Ebola virüsünün deenfeksiyona yol açamadığını tespit etti.

Virüsün, hücrenin içine girebilmek içinvücuttaki bu mevcut ulaşım sistemini kul-

landığını tahmin eden bilim adamları, buulaşım aracının çalışmaması halinde vi-rüslerin de enfeksiyona neden olamadığınıkaydetti.

NPC1 proteinini bir süreliğine değişik-liğe uğratma veya bloke etmenin yollarınıarayan uzmanlar, bunun, kolesterol değer-leriyle ilgili soruna yol açabileceğinin far-kında olduklarını, ancak ölümcül Ebolavirüsünün etkisiz hale getirilmesi için kısasüre için bu durumun tolere edilebilece-ğini düşünüyor.

Ebola virüsü, Marburg virüsü ile birliktefilovirüsler grubunda yer alıyor. Virüs,1976'da Kongo'da Ebola nehri kıyısındakisalgında tespit edildi. Hemorajik ateş veyoğun kanamaya neden olan virüs çokluorgan yetmezliğiyle hastayı öldürüyor.Ebolaya karşı aşı veya antiviral bir ilaç bu-lunmuyor. Hatta virüsün yayılma şekliyleilgili tartışmalar bile sürüyor.

www.cumhuriyet.com.tr

Ebola ile Mücadelede Dev Adım

Page 6: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Peygamberimiz (s.a.v.)’den aktarılan “tevatür” (kuvvetli

haber, içinde yalan ihtimali olmayan ve bir cemaate dayanan

kuvvetli haber”) derecesindeki hadislerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın

bu yüzyılda zuhur edeceği açıkça bildirilmiştir.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadisleri ve büyük İslam alimlerinin

görüşlerinin yanı sıra İslam aleminin dört büyük mezhebinin

imamları da Hz. Mehdi (a.s.)’ın bu yüzyılda çıkacağını

müjdelemişlerdir.

• Dört hak mezhepte Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru nasıl

müjdelenmiştir?

• Sayın Adnan Oktar bu konuda hangi önemli açıklamalarda

bulunmuştur?

İlmi Araştırma, Ekim 20114

Page 7: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İ slam alemi Peygamberimiz (s.a.v.)-den sonra farklı yönetimlerle idareedilmiştir. Resulullah Efendimiz

(s.a.v.)’in vefatıyla birlikte yönetim, hali-felere geçmiştir. Sırasıyla Hz. Ebubekir(r.a.), Hz. Ömer (r.a.), Hz. Osman (r.a.) veHz. Ali (r.a.)’ın İslam aleminin başında ol-duğu Dört Halife dönemi toplam 30 yılsürmüştür.  Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefa-tından sonra İslam aleminin sınırları dahada genişlemiş, pek çok sahabe İslam’ıyeni kabul eden bu ülkelere giderekKuran ahlakını ve Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in sünnetini anlatmışlardır. Bu şe-kilde Peygamberimiz (s.a.v.)’in bırakmışolduğu ilim ve hikmet mirası, Ashab-ıKiram vesilesiyle kendilerinden sonrakinesil olan Tabiin’e (sahabeleri gören kim-selere) intikal etmiştir. Tabiin imamları dasahabeler gibi hem Müslümanların dinimeselelerindeki sorularını cevaplamış,hem de talebeler yetiştirmişlerdir. Bu ta-lebeleri İslam ahlakı, karşılaşılan yeni me-selelere göre hükümleriaçıklama, Kuran ve Pey-gamberimiz (s.a.v.)’in sün-neti hakkında eğitmişlerdir.“Tebe-i Tabiin” adı verilen buyeni neslin içinde Ehl-i Sün-net’in dört hak mezhebininimamları da bulunmaktadır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Malik,İmam Evzaî, İmam Şafiî, Ahmed bin Han-bel ve Süfyan bin Uyeyne (rahmetullahialeyhim) Tebe-i Tabiin olarak isimlendiri-len kişilerdendir. Tabiin alimlerinin saha-belerin fetvalarını toplamaları gibi Tebe-iTabiin alimleri de Tabii’nin fetvalarınıtoplamış, aynı zamanda kendileri de fetvavermişlerdir.

Buraya kadar anlatılanlardan anlaşıla-cağı gibi Asr-ı Saadet ve Dört Halife dö-nemlerinde herhangi bir mezhebinkurulmasına gerek duyulmamıştır. Çünküonlar dini doğrudan Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’den ve Ashabından öğrenmişlerdir.Fakat sonradan çeşitli sapkın akımlar vebidatçı fırkalar türeyince, PeygamberEfendimiz (s.a.v.)’in ve Ashabının yolun-dan giden rabbani alimler, itikat veamelde bazı ölçüler tespit etmişlerdir.Doğruyu yanlıştan ayırarak, İslam dininiarınmış bir şekilde insanlığa sunmuşlardır.

www.dorthakmezhebegoremehdi.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011 5www.ilmiarastirma.net

Page 8: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Böylece Ehl-i Sünnet mezhepleriortaya çıkmıştır. Ehl-i Sünnet mez-

heplerinin imamları, Kuran ve sünnetteaçıkça beyan edilen hükümleri titizlikle

uygulatmışlardır. Başta tefsir ve hadisolmak üzere birçok ilmi tahsil etmişler ve

kendilerinden sonra gelenlere, ilimleriniKuran ve sünnetten yani asıl kaynağından al-

malarını öğütlemişlerdir.

Mezhep İmamları Hz. Mehdi(a.s)’ın Zuhurunu MüjdelemişlerdirEhl-i Sünnet mezhep imamları arasında sünnetin

fazileti konusunda tam anlamıyla bir mutabakatvardır. Mezhep imamları bir konu kendilerine ulaş-tırıldığında ilk önce Kuran’a başvururlardı. Dahasonra Peygamberimiz (s.a.v.)’in sünnetine bakılırdı.Sünnette de bulunamazsa sahabenin o meseledekitavrına bakılırdı. Bundan da bir sonuç alınamazsa, iç-tihat ile karar verilirdi.

Ehl-i Sünnet itikadındaki bütün mezhep imamları-nın müjdeledikleri konulardan biri de Hz. Mehdi(a.s.)’ın zuhurudur.

İlmi Araştırma, Ekim 20116

Page 9: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

“...DÜNYANIN ÖMRÜNDEN SADECEBİR GÜN KALSA BİLE, ALLAH BENİMEHL-İ BEYTİM’DEN BİR ADAM GÖN-DERECEKTİR. O DÜNYAYI (DAHAÖNCE) ZULÜMLE OLDUĞU GİBİADALETLE DOLDURACAKTIR.” (SünenEbu Davud, Cilt 14, s. 402)

Bu hadiste belirtildiği gibi Peygamberi-miz (s.a.v.) Müslümanlara ahir zamanda ge-lecek ve zulüm içindeki dünyayı, sevgi vebarış ortamına kavuşturacak olan Hz.Mehdi (a.s.)’ın zuhurunu müjdelemiştir.Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu müjdesiHanefi, Hanbeli, Şafi ve Maliki mezheple-rinde Ehl-i Sünnet itikadı olarak sabittir.

Yüzlerce yıldır aynı sağlam itikadı be-nimsemiş olan Ehl-i Sünnet ulemasındanHz. İsa (a.s.)’ın nüzulü ve Hz. Mehdi(a.s.)’ın zuhurunu reddeden olmamış,

alimlerimiz her devirde, “tam bir uyumiçinde” Müslümanları bu konularla müj-delemişlerdir.

Mezhep imamımız İmam-ı Azam EbuHanife Hazretleri, Hanbeli mezhebininimamı İmam-ı Hanbel Hazretleri, Malikimezhebinin imamı İmam-ı Malik Hazret-leri, Şafii mezhebinin imamı İmam-ı ŞafiHazretleri Hz. İsa (a.s.)’ın yeniden dün-yaya döneceğini, Hz. Mehdi (a.s.)’ınzuhur edeceğini bildirmişlerdir. Ehl-i Sün-net’in bu dört büyük hak mezhebininimamlarının hepsi mutlak müçtehiddir.Bu mutlak müçtehidlerin dışında, tümbüyük İslam alimleri de ahir zamandaİslam ahlakının tüm dünyaya hakim ola-cağını, Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulünü ve Hz.Mehdi (a.s.)’ın zuhurunu müjdelemişler-dir.

www.kralmesih.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 7

İçinde bulunduğumuz “ahir zaman” olarak ad-

landırılan bu dönemde kutlu Peygamberimiz

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadislerinde, önce

fitnelerin yaşanacağını ancak sonrasında

müjdeli günlerin geleceğini bildirmiştir. Re-

sulullah (s.a.v.) ahir zamanı; Kuran ahlakının

ve İslam’ın güzelliklerinin dünyanın her

yerinde yaygın olarak yaşanacağı günler

olarak tarif etmiştir. Günümüzde İslam alemi-

nin zor bir dönemden geçiyor olması da

aslında bu müjdeli günlerin arifesinde

olduğumuzun bir göstergesidir. Ehl-i Sünnet

itikadında önemli bir yer teşkil eden ahir

zaman ve bu dönemde olacakların bildirildiği

hadisler ve rivayetler hep günümüzü işaret et-

mekte ve dört mezhep imamı da Hz. Mehdi

(a.s.)’ın zuhurunu müjdelemektedir.

Hz. İsa (a.s.)’ın Nüzulü ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın Zuhuru, Ehl-iSünnet İtikadında “İnkarı Mümkün Olmayan” Konulardır

Page 10: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlmi Araştırma, Ekim 20118

Sayın Adnan Oktar: “Dört Mezhep İmamı daHz. Mehdi (a.s.)’ın Geleceğini Kabul Etmiştir”

AADNAN OKTAR: Hanefi, Hanbeli, Maliki, Şafi mezheplerine, dört mezhebe göre

hak. İmam-ı Hanbel, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafi, İmam-ı Hanefi, hepsi; “Hz. Mehdi (a.s.)

gelecek” diyor. Sen ne diyorsun? “Ben gelmeyecek diyorum” diyorsun sen. Sen hiçbir

mezhebi kabul etmiyorsun, hiçbir inancı kabul etmiyor konuma gelmiş oluyorsun. Yani

çünkü Caferilik’te de Hz. Mehdi (a.s.) var, Şiilik’te de var Hz. Mehdi (a.s.), Bektaşi-

lik’te, Alevilik’te de var; Hıristiyanlık’ta, Musevilik’te, hepsinde var. Neye göre gelme-

yecek diyorsun? Hz. İsa Mesih (a.s.)’ın inişi Kuran ayetleriyle sabit. Hanefi, Hanbeli,

Maliki ve Şafi mezheplerinde Hz. İsa (a.s)’ın inişine inanmak vacip. Farz hükmünde

yani, dört mezhebe göre. Kuran’da İttihad-ı İslam var. İttihad-ı İslam ne demektir? Meh-

diyet demektir. İttihad-ı İslam olduğunda, başındaki kişiye biz ne diyoruz? “Hz. Mehdi

(a.s.)” diyoruz. Hatta bunlar sorsunlar, desinler ki; “Müslümanların bir lideri olması

gerekiyor mu?” “Külliyen gerek yok” diyeceklerdir. Bak, hahamların lideri oluyor, baş

haham oluyor Musevilerde, Hıristiyanların Papa’sı oluyor, masonların meşrik-i

azamı var. Herkesin bir başı oluyor. “Müslümanların bir başı, lideri olması ge-

rekmiyor mu?” deyin. “Hayır” diyecekler, “külliyen öyle bir şey yok.” “İtti-

had-ı İslam’a gerek var mı, Müslümanların birleşmesine?” “Ona da gerek

yok” diyecektir. “Hz. Mehdi (a.s.)?” “Hz. Mehdi (a.s.) zaten gelmeye-

cek” diyor, “Hz. İsa (a.s.) da inmeyecek” diyor. “Ne yapmamız gere-

kiyor?” “Namazınızı kılın, oturun” mantığı. Yok öyle olmaz. (Sayın

Adnan Oktar’ın 26 Temmuz 2011 tarihli A9 TV sohbetinden)

Page 11: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Yaşadığı yıllarda Ashab-ı Kiram’danbirkaç sahabeyi görme şerefine nail olan,bu nedenle ilmi hüviyeti çok kuvvetli olanİmam-ı Azam Ebu Hanife, Hz. İsa (a.s.)’ınnüzulünü ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunumüjdeleyen mezhep imamlarımızdandır.Doğrudan sahabelerden ilim ve hadis bil-gisi alan biri olması sebebiyle, Ebu HanifeHazretleri’nin Hz. Mehdi (a.s.)'ın zuhuru-nun “inkarı mümkün olmayan konu” ol-duğunu bildirmiş olması son dereceönemlidir.

İslam aleminde akaid meselelerin(İslam dininde inanılması farz

olan hususlar, iman esas-ları, dinin temel kural

ve hükümlerinin)yazılmış olduğu

İmam Ebu Ha-nife’nin Fık-

hu’l Ekberve Vasi-

yet adlarını taşıyan risaleleri, Ehl-i Sünnetiçin çok önemli kaynak eserlerdendir.İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin Fıkhul Ekberisimli eseri Ehl-i Sünnet akidesinin temelkitabıdır. Mezhep imamımız İmam-ıAzam Ebu Hanife, Hz. İsa (a.s.)’ın nüzu-lünü ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişini “inkarımümkün olmayan konular” olarak bu ri-salesinde şöyle bildirmektedir:

“Deccal’in ve Yecüc’ün çıkması, güne-şin batıdan doğması, Hz. İsa (a.s.)’ıngökten inmesi ve sahih haberlerin ge-tirdiği diğer kıyamet alametleri haktırve olacaklardır. Kıyametin büyük ala-metlerinden daha başkaları da vardır.Örneğin MEHDİ (A.S.)’IN GELMESİgibi. Bütün bu olaylar sahih haberleringetirip söylediği gibi haktırlar ve ger-çekleşeceklerdir.” (Fıkhu’l Ekber Tercü-mesi, İmamı Azam Ebu Hanife,Hazırlayan Ali Rıza Kaşeli, s. 99) 

Deccal’in, Ye’cüc ve Me’cücün çık-

www.hadislerdemehdi.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011 9www.ilmiarastirma.net

Ehl-i Sünnet inancındaki dört ana

mezhep olan Hanefi, Hanbeli,

Maliki ve Şafi mezhepleri, Hz. İsa

(a.s.)’ın ikinci kez gelişi ve Hz.

Mehdi (a.s.)’ın zuhuru konusunda

tam olarak ittifak halindedirler.

Şia inancında da Hz. Mehdi

(a.s.)’ın gelişine inanmak ana

konu olarak ele alınan bir itikat

meselesidir. Müslümanların

%98’ini oluşturan Sünni ve Şia

inancında; Hz. İsa (a.s.)’ın ve

Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişinin

doğruluğu ve kesinliği

konusunda hiçbir tereddüt

yoktur.

Hanefi Mezhebinde Hz. Mehdi (a.s.) İnancı

Page 12: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

ması, güneşin batıdan doğması, HZ. İSA(A.S.)’IN GÖKTEN İNMESİ ve diğer kıyametalametleri, sahih haberlerde varid olduğuvech ile (güvenilir haberlerden bize ulaştığışekliyle) haktır, olacaktır. (Ebu Hanife,Nu’man b. Sabit (150/767), Fıkh-ı Ekber, Çe-viren: H. Basri Çantay, Ankara, 1982)

KIYAMET KOPACAĞI ZAMAN HZ. İSA(A.S.) YERYÜZÜNE İNECEK. HZ. İSA (A.S.)GELMEDEN ÖNCE HZ. MEHDİ (A.S.)MEKKE VE MEDİNE HAREMLERİNDE OR-TAYA ÇIKACAK, SONRA KUDÜS’E GELE-CEK. ONDAN SONRA DECCAL GELİP,ONUNLA BERABER BULUNACAK, İSAALEYHİSSELAM DA DIMEŞK’DE DOĞUMİNARESİNDEN İNEREK DECCAL’İ ETKİ-SİZ HALE GETİRMEYE GELECEK VE DEC-CAL’İ ORADA BİR DARBE İLE (FİKREN)ETKİSİZ HALE GETİRECEK.

İSA (A.S.) YERYÜZÜNE İNİNCE TUZUN SUDAERİDİĞİ GİBİ DECCAL DE ERİYİP GİDECEK. BUNDANSONRA İSA ALEYHİSSELAM MEHDİ (A.S) İLE BULUŞACAK. BU ARADANAMAZ KILINACAK. MEHDİ (A.S.) NAMAZI KILDIRMASI İÇİN İSA (A.S.)’AİŞARET EDECEK, FAKAT İSA (A.S.); “BU NAMAZ SENİN İÇİN KILINIYOR” Dİ-YEREK MAZERET BİLDİRECEK VE “SEN BU NAMAZI KILDIRMAYA BENDENDAHA LAYIKSIN” DİYECEK. HZ. İSA ALEYHİSSELAM HZ. PEYGAMBER(S.A.V.)’İN ŞERİATINA UYDUĞU ORTAYA ÇIKSIN DİYE MEHDİ (A.S.)’AUYACAK, BÖYLECE BERABER NAMAZ KILACAKLARDIR. (İmam-ı Azam, Fık-hu’l Ekber, Aliyyül- Kari Şerhi, Tercüme Yunus Vehbi Yavuz, İlaveli 3. baskı,Çağrı Yayınları, s. 284)

Şafii Mezhebinde  Hz. Mehdi (a.s.) İnancı Hicri 150 yılında Gazze’de doğan İmam Şafii’nin Ebu Hanife’nin vefat

ettiği sene doğması İslam alimlerince manidar karşılanmıştır. İmam ŞafiiMekke’ye gelerek hadis eğitimi almış, küçük yaşta Kuran’ı ezberlemişve İmam Malik’in yanına gelerek fıkhi konuları mükemmel bir bi-çimde öğrenmiştir. Kuran ve hadis bilgisi mükemmel olan İmamŞafii de Ebu Hanife gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunu müjdele-miştir:

HZ. MEHDİ (A.S.)’IN VE DECCAL’İN ZUHURLARI. Kı-yamete yakın bir zamanda HZ. MEHDİ (A.S) DİYEANILAN MÜSLÜMAN BİR KUMANDAN ÇIKACAKve Müslümanların imanlarını tazeleyip, yeryüzünde

İlmi Araştırma, Ekim 201110

Page 13: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

yaygın bir haldebulunan zulüm ve te-

cavüzleri kaldırıp yerinehak ve adaleti yerleştire-

cektir. Birçok hadis ve akidekitaplarında açıkça ifade edildiği

gibi Hz. Mehdi (a.s.)’ın çıkışını mütea-kip, Deccal diye anılan, bir kumandan

çıkar, kumandası altında yetmiş bir muharib(savaşçı) ile İslami faaliyeti durdurmak için hare-

kete geçer ve bunun neticesinde Müslümanlarla çar-pışır, önce her ne kadar galip gelirse de, neticede

mağlup olacaktır. 

HZ. İSA (A.S.) ALLAH’IN EMRİYLE GÖĞE ÇIKTIĞI GİBİ, KI-YAMETE YAKIN BİR ZAMANDA YİNE ALLAH’IN EMRİ İLE YER-

YÜZÜNE İNECEK VE İSLAM ADALETİNİ TATBİK EDECEKTİR.İmanı zaif olan kimse bunu mümkün görmeyebilir. Fakat Allah’ın

kudretine isnad ettikten (bu kudrete atfettikten) sonra gayet ko-laydır.” (Büyük Şafii İlmihali, Halil Günenç, ilaveli 2. baskı, s. 23) 

Maliki Mezhebinde  Hz. Mehdi (a.s.) İnancıMaliki mezhebinde de Hz. İsa (a.s.)’ın gelişi en temel inançlardandır.İmam Malik’in en önemli eseri olan El Muvatta’da da Hz. İsa (a.s.)’ın

ikinci kez yeryüzüne gelişine ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna dik-kat çekilmektedir. (El Muvatta, İmam Malik, cilt II)

İbnu Ömer (ra) anlatıyor: “Hayır, Allah’akasem olsun Resulullah (aley-

hissalatu

11

www.Kurandamehdiyet.com

www.ilmiarastirma.net İlmi Araştırma, Ekim 2011

Page 14: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

vesselam),  HZ. İSA (A.S.)’IN KIZILÇEHRELİ OLDUĞUNU SÖYLEMEDİ.

Ancak şunu söyledi: “Ben bir kere-sinde uyumuştum. Rüyamda Beytul-lah’ı tavaf ediyordum.  O SIRADADÜZ SAÇLI, KUMRAL BENİZLİ, BA-ŞINDAN SU AKAR VAZİYETTE İKİ Kİ-ŞİYE DAYANIP ORTALARINDAGİTMEKTE OLAN BİRİSİNİ GÖR-DÜM. “Bu kim?” dedim. “MER-YEM’İN OĞLU!” dediler. (Buhari,Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libas 68,Fiten 26, Muslim, İmam275,169);  Muvatta, Sifatu’n-Nebi 2,(2, 920. *1673)

Hanbeli MezhebindeHz. Mehdi (a.s.) İnancıHanbeli mezhebinin kurucusu AhmedB. Hanbel eserlerinde Hz. İsa (a.s.)’ıngelişini, Deccal’i fikren öldürüşünükabul eder. Ahir zaman alametleri ile il-gili çok detaylı bilgiler verir. Ahmed bin Hanbel Deccal’in şerrinden

istiazeyle (Allah’a sığınması ile) ilgilihadisleri naklederek ahir zamandazuhur edeceğini ve Hz. İsa (a.s.) tara-fından fikren öldürüleceğini kabul eder.(İslam Akaidinin Üç Şahsiyeti, Dr.Yusuf Şevki Yavuz, s. 49)

Peygamber Efendimiz(s.a.v.) Hz. Mehdi (a.s.)’ınTüm Mezhepleri OrtadanKaldırarak Dini ÖzüneDöndüreceğini BildirmiştirHz. Mehdi (a.s.)’ın önemli özellikleri

arasında “en büyük müceddid”  (her yüz-yıl başında dini hakikatleri devrin ihtiya-cına göre ders vermek üzere gönderilenbüyük İslam alimi) ve “en büyük müçte-hid”  (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerdenhüküm çıkaran büyük İslam alimi) vasıf-ları da vardır. Bu vasıftaki büyük zatlar,İslam  toplumlarına  örnek  olmuş, yolgöstermiş, zamanın kutbu olmuş önder-lerdir. Bu önderlerden kimi içtihat etme(hükümleri usulüne uygun olarak Kuran

İlmi Araştırma, Ekim 201112

Sayın Adnan Oktar: “Hz. Mehdi (a.s.) inancıtüm Ehl-i Sünnet mezheplerinde vardır”

MMUHABİR: Tam olarak benim anlamadığım şey şu aslında hem Hz. İsa (a.s.) gelecek

dediniz hem de Hz. Mehdi (a.s.) gelecek dediniz. Nedir bu konu?

ADNAN OKTAR: Şimdi Türkiye’de var; İslam aleminde de tabi Hz. Mehdi (a.s.)’ın ge-

lişini reddeden, Hz. İsa (a.s.)’ın gelişini reddeden insanlar var, böyle düşünceler var. Tabi

her inançta olabilir. Fakat Türkiye Sünni inançtadır genellikle. Bir kısmı da Alevidir. Hem

Sünni inançta hem Alevi inançta Hz. Mehdi (a.s.)’ın gelişi kesindir. Ebu Hanefi, Ebu Han-

bel, İmam-ı Malik, İmam-ı Şafi; hepsi bu konuda kesin açıklamalarda bulunmuşlardır. Ha-

nefi mezhebi de, Hanbeli mezhebi de, Maliki ve Şafi mezhepleri de Hz. İsa (a.s.)’ın

gelişinin kesin olduğunu Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun da kesin olduğunu söylemişlerdir. Artık

burada konu kapanmıştır. Yani  Sünni inançta bu konu kesindir. Ama adam çıkıp da “ben

Sünni inançta değilim fakat fikrim de bu” diyorsa buna saygı duyulur, böyle düşünebilir.

Page 15: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm vermevasıflarından dolayı “mezhep önderleri” olmuşlardır; Müs-lümanlar da onlara uymuşlardır. Bütün Ehl-iSünnet, dört mezhep imamının verdiği hü-kümlerle amel etmektedir.  Bu müçtehid vemüceddidlerin en büyükleri ise Hz. Mehdi(a.s.) olacaktır. Bu da Hz. Mehdi (a.s.)’ın içtihatetme (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran vehadislerden istifade ile ortaya koyma) vehüküm vermeye en yetkili kişi olarak,  “tümmezhepleri kaldıracağını”  göstermektedir.Zira en büyük mezhep imamı olduğunagöre zaten tüm diğer mezhepleri kaldır-ması gerekir. Zamanında herkesinona uyacağının bildirilmiş olmasıda bunu doğrulamaktadır. İslamtarihinin en büyük alimlerindenbiri olan Muhyiddin Arabi ise“Fütühat-ül Mekkiye” isimlieserinde bu konuda şöylebilgi vermiştir:

“... MEHDİ (A.S.),DİNİ PEYGAMBER(S.A.V.)’İN ZA-MANINDA OL-DUĞU GİBİ

www.kehfsuresiveahirzaman.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 13

Ama, “hem Sünniyim, hem Hanefiyim, mezhep imamına

bağlıyım ama karşıyım” diyorsa bu olmaz. O zaman o mez-

hebe bağlı değildir. Yani Sünni değildir. Mesela Aleviler,

Caferiler, Şiiler; tamamı Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhurunun var-

lığına kesinlikle inanırlar. Ve Hz. İsa (a.s.)’ın nüzulüne, yani

gökyüzünden nüzul edeceğine de kesinlikle inanırlar, yani

yeryüzüne ineceğine. İki büyük mezhep vardır İslam’da. Şii-

lik yani Alevilik ve Sünnilik. Her ikisi de ittifak halindedir.

Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi (a.s.) konusunda her ikisi de

kesin zuhur edecek şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardır.

O yüzden bu konuda aradan yapılan izahların ilmi bir ge-

çerliliği olmaz. Dolayısıyla bir Sünni’nin böyle bir fikri, dü-

şünceyi kaale alması diye bir konu olmaz. Yahut bir Şii’nin.

(Sayın Adnan Oktar’ın Irish Times’la yaptığı 8 Eylül 2008

tarihli sohbetinden)

Page 16: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Hz. Mehdi (a.s.) ile ilgili hadislerin sayısı çok fazladır. Hem Şii hem de Ehl-i Sünnet

kaynakları olmak üzere; iki İslami fırkanın naklettiği hadisler içerisinde çok az konu bu

kadar çok sayıya ulaşmıştır. Şiiler’de, Peygamberimiz (s.a.v.)’den ve Ehl-i Beyt

imamlarının hepsinden Hz. Mehdi (a.s.) hakkında hadisler aktarılmıştır. Ehl-

i Sünnet’in de Resulullah (s.a.v.)’den bu konuda aktardıkları hadisler

mütevatir olup, onların ileri gelenlerinin büyük bir bölümü de buna

tanıklık etmişlerdir:

Hafız Eskalani “et-Tehzib” c. 9, s. 144’de (Haydar Abad bas.) derki:

“Hz. Mehdi (a.s.) ve onun Ehl-i Beyt’ten olduğu yedi yıl hükü-met edeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, Hz. İsa (a.s.)’ınonunla birlikte zuhur edeceği, Deccal’i (fikren) öldüreceği,ümmete imamet edeceği ve Hz. İsa (a.s.)’ın onun arkasındanamaz kılacağına dair Mustafa salla’llâhu aleyhi ve alih’tennaklolunan hadisler, ravilerinin sayısının çokluğundan mü-tevatir ve müstefiz (yaygınca bilinen)dir.”

Bunu Suyuti de “el-Havi li-l Fetava” kitabında aynennakleder İbn-i Hacer-i Heysemi, “Es Savaik”, s. 165(Mısır bas.) der ki: Ebu Hüseyn-i Acuri şöyle der:Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru, Ehl-i Beyt’ten olduğu,

AYNEN UYGULAYACAK. YERYÜZÜN-DEN MEZHEPLERİ KALDIRACAK.HALİS HAKİKİ DİNDEN BAŞKA HİÇ-BİR MEZHEP KALMAYACAK.” (Mu-hammed B. Resul El Hüseyin ElBerzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)

Değerli İslam alimi Hüseyin Hilmi Işıkda, Saadet-i Ebediye adlı eserinde Hz.

Mehdi (a.s.)’ın bu özelliğini şöyle habervermiştir:

“HAZRET-İ MEHDİ, AHİR ZAMANDADÜNYAYA GELECEKTİR. RESULLULAHEFENDİMİZ (S.A.V.)’İN SOYUNDANOLACAKTIR. İSA ALEYHİSSELAM’LA BU-LUŞACAK, MEZHEPLERİ KALDIRACAK,YALNIZ ONUN MEZHEBİ KALACAK.”(H. Hilmi Işık, Saadeti Ebediye, s. 35)

İlmi Araştırma, Ekim 201114

Hz Mehdi (a.s.) ile ilgili hadislerin, dört büyükEhl-i Sünnet mezhebinde (Hanefi, Hanbeli, Maliki ve

Şafi) var olduğunu açıklayan Ehl-i Sünnet alim-lerinin sayısı oldukça fazladır:

Page 17: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

www.yasananahirzaman.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 15

yeryüzünü adaletle dolduracağı, İsaaleyhisselâm’la birlikte zuhur edeceğive Filistin topraklarındaki “Bab-ı Led”de Deccal’ı (fikren) öldürmek için onayardım edeceği, ümmete imamet ede-ceği ve İsa aleyhisselâm’ın da onun ar-kasında namaz kılacağına dair Mustafasalla’llâhu aleyhi ve alih’ten naklolunanhadisler, ravilerinin sayısının çokluğun-dan mütevatir ve müstefiz (yaygınca bi-linen)dir.”

Şeblenci “Nur-ul Ebsar”, s. 171’de (MısırŞa’biyye bas.) der ki: 

“Hz. Mehdi (a.s.)’ın Ehl-i Beyt’ten ol-duğu ve yeryüzünü adaletle dolduraca-ğına dair Peygamber salla’llâhu aleyhive alih’ten naklolunan rivayetler müte-vatirdir ve Deccal’i (fikren) öldürmekiçin İsa (a.s.)’a yardım edeceğini bildi-

ren hadisler de mütevatirdir.”

Mısırlı Şeyh Muhammed-iHanefi “İthaf-u Ehl-il

İslam” (el yazma) adlıkitabında der ki: “Hz.Mehdi (a.s.)’ın zuhuredeceğine dair, Pey-gamber salla’llâhualeyhi ve alih’tennaklolunan hadislermütevatirdir.”

Muhammed b. ResulBerzenci “el-İşaatu

li Eşrat-is Sae”

(s. 87, Mısır bas.) adlı kitabında der ki:“Muhammed b. Hasan Esfevi “Mena-kıb-ı Şafii” adlı kitabında şöyle der: Hz.Mehdi (a.s.) ve onun Peygamber(s.a.v.)’in Ehl-i Beyt’inden olduğuna dairResulullah (s.a.v.)’den naklolunan riva-yetler mütevatirdir.”

Şeyh Muhammed Sabban “İs’afur Rağı-bin s.140’da (Mısır bas.) der ki: “Hz.Mehdi (a.s.)’ın zuhuru, Ehl-i Beyt’ten ol-duğu, yeryüzünü adaletle dolduracağıve Filistin’deki “Bab-ı Led”de Deccal’i(fikren) öldürmek için Hz. İsa (a.s.)’ayardım edeceği, ümmete imam olupHz. İsa (a.s.)’ın onun arkasında namazkılacağına dair Peygamber salla’llâhualeyhi ve alih’ten ulaşan hadisler müte-vatirdir.”

Süveydi “Sebaik-uz Zeheb” s.78’de(Mısır bas.) der ki: “Alimlerin üzerindeittifak ettikleri şey şudur ki, Hz. Mehdi(a.s.) ahir zamanda kıyam edecektir veyeryüzünü adaletle dolduracaktır.”

Page 18: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

B azı insanların, içinde yaşadıklarıtoplumun yüzyıllar içinde mey-dana getirdiği geleneğe uymaya,

atalarından kalan örfü sürdürmeye yöne-lik bir eğilimi vardır. Eğer bu gelenek veörf, Kuran ahlakına uygunsa, bunların ya-şanmasında bir sakınca yoktur. Fakat Ku-ran’da bildirilen hükümlere uygunolmayan, İslam örfüne aykırı yönleri varsa-ki çoğu zaman böyledir- Allah bunlarıyaşamayı yasaklar. Çünkü Müslümanınyol göstericisi, Allah’ın indirdiği Kitap’tır;bu ilahi yol göstericiyle çeliştiği takdirde,ne atalarının ne de başka kişilerin ortayakoydukları gelenek ve kurallar Müslümaniçin hiçbir anlam ifade etmez. Fakat in-sanların bir kısmı büyük bir gaflet perdesi

altında kendi bildikleri şekilde dini yaşa-maya devam ederler. Bu şekilde dini ya-şayan kişilerin düştükleri durumu YüceAllah bir Kuran ayetinde şöyle haber verir:

“Onlara; “Allah’ın indirdiklerineuyun” denildiğinde, derler ki; “Hayır,biz atalarımızı üzerinde bulduğumuzşeye uyarız.” Şayet şeytan, onları çıl-gınca yanan ateşin azabına çağırmışsada mı (buna uyacaklar)?” (Lokman Su-resi, 21)

Bazı insanlardaki gaflet perdesinin kalk-ması, batıl din anlayışı yerine saf ve katık-sız bir biçimde Kuran’a ve Peygamberimiz(sav)’in sünnetine uygun din ahlakının ya-şanmasını sağlamak için kullanılacak yön-temlerden biri de telkindir.

İlmi Araştırma, Ekim 201116

❖ Gaflet perdesinin kalkması için nasıl telkinyapılmalıdır?

❖ İnsanlara gafletten kurtulmaları için hangikonularda telkin yapılmalıdır?

❖ Sayın Adnan Oktar’ın bu konudaki görüşlerinelerdir?

Page 19: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Yüce Allah’ın insanlar için seçip beğen-diği İslam dini; insanların üzerindeki tümkülfeti, kısıtlayıcı, sınırlayıcı, insanlarazorluk getiren ağırlıkları kaldıran, demok-rasi ve özgürlüğün gerçek kaynağı olanbir dindir. İslam dininin hiçbir karmaşık-lığı ve anlaşılamayacak hiçbir yönü yok-tur. Normal bir insan çok kısa birzamanda İslam dinini çok güzel kavrar.Bir kişiye, salih kulları için herşeyi hayırlayaratan Allah’ın kendisi için belirlediğikadere teslim olması, herşeyde sadeceO’nun rızasını arayarak O’na yönelmesigerektiği çok detaylı olarak anlatılsa çokkısa sürede İslam ahlakının temel konula-rını anlayabilir. Din ile ilgili anlatımlardabu şekilde detaylara girilmesinin nedeni,karşıdaki kişinin daha çok düşünmesinisağlamak ve sürekli olarak dikkatini aç-maktır. Nitekim aklı gaflet perdesi ile ka-palı olan bir insanın evrendeki her varlığın

ve gerçekleşen her olayın sahibi olanYüce Allah’a güvenip dayanması ve O’nudost edinmesi için detaylı bir anlatım ya-pılması bu kişinin hayatı boyunca yaşa-dığı korkuların, endişelerin, sıkıntıların vezorlukların kalkması için gereklidir. Kuranahlakını yaşayan bir insan için din ahlakı-nın getirdiği en önemli kolaylık ve güzel-liklerden biri budur. Zaten Allah, tümemir ve hükümlerini insanların fıtratlarınaen uygun şekilde bildirdiğinden, bunlarınuygulanmasında hiçbir bir zorluk bulun-mamaktadır. Allah, Kuran’da din ahlakı-nın kolay olduğunu, bu üstün ahlaka tabiolanların işlerini kolaylaştıracağını şöylebildirir:

“… O, sizleri seçmiş ve din konusundasize bir güçlük yüklememiştir, atanızİbrahim’in dini(nde olduğu gibi)...”(Hac Suresi, 78)

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 17

Din Ahlakı Telkinle Diri Kalır, Anlatımla Güçlenir

www.Adnanoktarroportajlari.com

Page 20: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Telkinle İnsanların DikkatiKeskinleşirGaflet perdesi içinde olan insanların en

belirgin özelliği, Kuran’da kast edildiği şe-kilde düşünmeyi bilmemeleridir. Hayatıngerçek anlamı hakkında düşünmezler. Sa-dece kazanacakları parayı ya da yapacak-ları gösterişi düşünürler. Büyük birçoğunluğu, evrenin nasıl var olduğu,sahip oldukları bedenin kimin tarafındanyaratıldığı, ölümle birlikte insanın nereyegittiği gibi temel imani konular hakkındadüşünmezler. Düşünceleri sadece kişiselçıkarları üzerine kuruludur. Bu nedenlegaflet içerisinde olan böyle bir kişiyi mut-laka düşünmeye sevk etmek gerekir. Bukişinin hem içinde yaşadığı sistemin çar-pıklığını görmesi, hem de temel imani ko-nuları kavraması için hayati derecedeönemlidir.

Düşünmek, insanın kendi kendine bazısorular sormasına, eksikleri fark etmesine

ve bu eksiklerden dolayı içinde bulun-duğu durumdan sıkıntı duymasına nedenolur. Bunun sonucunda ise doğruyu vegerçeği aramaya başlar. Samimi olarakkendinde ve etrafında olan eksikliklerigörür ve bunları dürüstçe eleştirmeye baş-lar. Sonuçta hurafelerle dolu olan veyadin ahlakından uzak olan yaşamındanuzaklaşmaya başlar. Bu vesileyle örneğinnamaz kılmayan biri namaz kılmaya baş-lar, bencil birisi bencilliğin çirkinliğinifark eder, sevgiyi yapmacıklık olarakgören birisi gerçek sevgiyi öğrenir, cahi-liye ahlakını ve yaşamını hoş gören birigerçekte bu yaşamın çirkinliğini, Müslü-manların ise güvenilir insanlar olduklarınıfark eder.

Telkin Ömür Boyu DevamEtmelidirGaflet içinde olan bazı insanların

içinde bulundukları bu durumdan kurtul-maları Allah’ın dilediği zamanda gerçek-

İlmi Araştırma, Ekim 201118

Şeytanın Olumsuz Telkinlerine

Karşı Güçlü Olmanın Önemi

Gaflet içinde, Allah’ın ve ahiretin varlığını göz ardı

eden bazı insanlar, dünyada belli istek, beklenti ve tut-

kulara odaklanmışlardır; bunların peşinden adeta büyü-

lenmişçesine koşarlar. Dünyada, kendilerince belirledikleri

makam, mevki, mal-mülk sahibi olmak gibi amaçlar doğrul-

tusunda çaba sarf ederler. Sürekli olarak, kazandıkları ya da

kazanacakları parayla yapabilecekleri şeyleri düşünürler, bunların

hayallerini kurar ve bunlardan bahsederler. Şeytanın verdiği bu telkin-

lerle o kadar meşgul olurlar ki Allah’ın emir ve yasaklarını göz ardı eder, hatta

akıllarına bile getirmezler. Allah’ın ilim ve kudretini hakkıyla kavrayamadıkları için de

O’nun emir ve yasaklarını yerine getirmemekte, Rabbimiz’in sınırlarını aşmakta bir sa-

kınca görmezler.  Din ahlakına göre yaşayan ve Kuran’ı okuyan insanlar ise dünyada

yaptıkları herşeyin hesabını vereceklerini ve yaptığı işlerin sonucunda cennete veya ce-

henneme gireceklerini anlarlar. İşte bu gerçeğin bilincine varan insanlar gafil olmaktan,

hakkı unutmaktan veya uygulamamaktan şiddetle kaçınırlar.

Page 21: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

leşir. Bazı insanlar gaflethalinden çok genç yaşlarda,bazıları ise ileri yaşlarda kurtula-bilir. Ancak gaflet perdesi kalktık-tan sonra din ahlakını her an yaşamakiçin yapılan telkinin ömür boyu devam etmesigerekir. Çünkü insanlar doğdukları andan iti-baren cahiliye ahlakı ve batıl din telkini alırlar.Bu nedenle söz konusu insanların ömürleriboyunca batıl din anlayışı yerine saf ve katık-sız bir biçimde Kuran ahlakına uygun din an-layışını öğrenmeleri, hayata bakışlarında veyaşamlarında daima Kuran’ı ölçü olarak alma-ları için samimi din ahlakını telkin etmekönemlidir. İnsanlar hayatları boyunca gaflet-ten kurtulmak için şu konularda kendilerinedini telkin yapabilirler:

❦ Kuran okumak ve ayetler üzerinde dü-şünmek

❦ Allah’ın din ahlakını öğrenmek ve ya-şamak için verdiği imkanları değerlendir-mek

❦ Allah’ın herşeyden haberdar olduğunuve herşeyi çepeçevre kuşattığını bilmek

❦ Allah’ın yarattıklarını detaylarıyla bil-mek

❦ Dünyanın kısa ve geçici olduğunu bil-mek

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 19

www.Allahayakinolmak.com

İnkar edenlerin büyük birkorku, çaresizlik ve pişmanlıkyaşayacağı kıyamet günüyle

karşılaşmadan önce, herinsan kendi durumunu

samimi bir şekilde gözdengeçirmelidir. Şuuru

kapatarak, insanı hayvanlar-dan aşağı bir canlı türünedönüştüren gaflet belasına

karşı, samimi bir kalpleAllah’a yönelmek, sürekli

Allah’ı anmak veRabbimiz’in gönderdiği hak

Kitap olan Kuran’atam tabi olmak gerekir.

Page 22: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

❦ Ölümü düşünmek

❦ Asıl yurdun ahiret olduğunu bil-mek

❦ Ahiretten geri dönüşün olmadığınıbilmek

❦ Cehennemin ne kadar azap vericibir mekan olduğunu ve orada sonsuzadek kalınacağını bilmek

Tüm bunların sonucunda sürekli Allahile bağlantı içerisinde olan bir kişi, din ah-lakına uygun en güzel karakter özellikle-rini sürekli üzerinde barındırır. Kuran’damüminlerin bu üstün ahlakı şöyle bildiril-miştir:

“Onlar, sözün en güzeline iletilmişler-dir ve övülen doğru yola iletilmişler-dir.” (Hac Suresi, 24)

İlmi Araştırma, Ekim 201120

ADNAN OKTAR: Evet, aslında din okadar karmaşık, öyle günlerce anlatılmasıgereken, yıllarca anlatıldığında kavrananbir durum değil. Dini anlamak için normalbir insan en fazla bir haftada İslamiyetiçok güzel kavrar. En fazla bir hafta sürer.İşin doğrusu bir günde tam olarak anlar,bir gün oturtsan karşına, anlatsan anlar.Detaylara girmemizin nedeni, daha çokdüşündürtmek, sürekli dikkati açmak. Dintelkinle kaimdir, ne kadar çok telkinolursa, ne kadar çok anlatılırsa o kadargüçlenir. İnsanların dikkati keskinleşir,ufku açılır. O yönden önemli, mesela biz,iddia edilen Ergenekon terör örgütüne de-falarca dikkat çektik. Bir süre sonra haki-katen bakıyoruz, insanlarda bu çok

olumlu etki yapıyor. Bir süreye kadar sab-reden bir insan, bakıyorsun çok samimiitiraflar yapabiliyor. Çok dürüstçe olayı eleveriyor, anlatabiliyor. Bakıyorsun o şey-den vazgeçebiliyor. Israrla namaz kılma-yan bir insan, bakıyorsun birdenbirenamaz kılmaya karar veriyor. Israrla doğrusöylemeyen adam, bakıyorsun bir gün sü-rekli doğru söylemeye karar veriyor. Sev-giyi bilmeyen adam, bir de bakıyor sevgiçok güzel bir duygu, sevmeye ve sevil-meye karar veriyor. Egoist bir insan, ego-istliğin çirkinliğini fark ediyor, “ne kadarpis, ne kadar kötü” diyor. Mesela sevdiği,güvendiği insanlara bir de bakıyor ki çokadiler, küfür içinde, ahlaksız, vicdansız.Bir de bakıyor ki karşı olduğu insanlar da

Sayın Adnan Oktar 7 Haziran 2011 tarihinde A9 TV ve

Kaçkar TV’de yayınlanan sohbetinde “insanlarda gaflet

perdesinin kalkmasında telkinin önemi”ni şöyle anlatmıştır:

Page 23: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

çok güzel insanlar, müminler, Müslüman-lar, çok şeker insanlar, çok iyi insanlar,bunu fark ediyor. Onun için, insanlarınböyle bir ince teli vardır, o koptu muondan sonra gerçekleri görmeye başlar; operde yırtıldığında görür. O perde yırtıl-madığında göremez, sevgiyi fark edemez.Mesela sevginin yapmacık bir şey oldu-ğunu düşünür, sonra bir de bakar ki haki-katen sevgi denilen bir şey var. Egoistliğiniğrençliğini fark edemez, egoistliği hakolarak görür; “tabiî ki egoist olacaksın”der. Halbuki gider bir de bakar ki, rezaletbir şey egoistlik ve onu çirkinleştiren, çö-kerten bir şey. Bazen bu iki yıl sonra an-laşılır, bazen üç yıl sonra. Onun içintelkinin ömür boyu yapılması lazım. Bazıinsanların 60 yaşında o perdesi açılır, ka-fasında bir netlik meydana gelir.

Gece gündüz anlatıyoruz anlamıyor,öyle bir şey yok. Ben mesela akademidey-ken Hasan Kaçan; o zaman Marksist’ti.Bütün komünistler; zaten doluydu okuluniçi, komünist doluydu, komünist olmayançok azdı, parmakla sayılırdı. Ben o zamanona kitap da vermiştim, arkadaşlarına dakitap vermiştim. Anlattıklarım ona dolaylıolarak da gitti, bilgi olarak da gitti. Yıllarsonra Müslüman olduğunu söyledi.Mümin muttaki, namazında niyazında birMüslüman oldu. Mesela ünlü yazarlar,felsefeciler, biz bunların çoğuna kitapgönderdik. Ama bir süre sonra mesela, biryıl iki yıl sonra, üç yıl beş yıl sonra neticealdık. O andaki inkarlarına takılmamaklazım. Anlattım kabul etmedi, öyle birşey yok. Beyninin kabul et-

mesi önemlidir, kendinin kabul etmesiönemli değildir. Lisanen kabul etmemesiilk anda önemli değildir. Beyni kabul et-tikten sonra iş bitti.

Aklı başında bir adama da hakkı anla-tırsan, beyni kabul eder. Beynin kabulünüesas almak lazım. Mesela Hilmi YavuzHoca, bizim akademide Marksist düşün-cedeydi. Biz anfide otururduk, ders verirdibize, sohbet ederdi, İslam dinini eleşti-rirdi. Darwinizm’in, materyalizmin geçer-liliğini anlatırdı, Marksist düşünceyianlatırdı bize Hilmi Yavuz. Ben de onagötürüp kitap vermiştim Darwinizm’i eleş-tiren. Konuşmuştuk, sohbet etmiştik. Yıllarsonra Hilmi Yavuz Hoca 180 derecedöndü, Marksizm’e karşı bir tavır aldı veİslamiyet’i savunuyor şu an. Demek ki odevirde vicdanı kabul etmiş, aklı kabuletmiş. Dil olarak kabul etmedi o devirde,ama beyni kabul ettiği için sonunda bey-nine uydu. Öyle çok vaka var.

www.sorulariniz.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 21

Page 24: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlm

i Mer

cek,

Eki

m 2

011

22

ADNAN OKTAR: Geleceğin Türkiyesi’nitanıyamazsınız görseniz. Yani bölgenin tamanlamıyla süper devleti olacak ve İsrail de kur-tulacak bunun sonucunda, Erme-nistan da rahatlayacak,Filistin de rahatlayacakve İsrail tarihinde gö-rülmemiş şekilde hu-zura ve güvenekavuşacak. Filistinsorunu kökten hallo-lacak. BÜTÜNOLAYLARDA KİLİTNOKTA TÜRKİYE’DİR.VE AÇIK AÇIK TALEP VAR.Yani, Irak da talep ediyor. Türkiye ile bir-leşmek istiyor aslında Irak, Türkiye’nin idare-sini istiyor. Ama devletler ayrı tabii. Bir manevilider olarak Türkiye’nin başa geçmesini istiyor-lar.

ADNAN OKTAR: Türk milletine Allah İs-lam’ın bayraktarlığını nasip ediyor. İslam ah-lakını yayma görevini, böyle bir millete vermiş

oluyor Allah inşaAllah… ÖRNEK İS-LAM’I YAŞAYAN BİR MİLLET,

MESELA ŞU AN SORUN,İSLAM ALEMİNDEKİ HER-

KESE SORUN. ENGÜZEL İSLAM’I KİM YA-ŞIYOR DEYİN. TÜRKİYEDİYECEKLERDİR. EN

MAKUL EN TUTARLI, ENADİL, AKLI BAŞINDA YAŞA-

YAN TÜRKLERDİR. EN TEMİZ,TERTEMİZLERDİR. ONUN İÇİN İT-

TİFAK VAR, TÜRKİYE ÖNDER OLSUN Dİ-YORLAR. Bütün Türk alemi de İslam alemi debunu söylüyor.

Uşak ART TV, 19 Ağustos 2008Kıbrıs Ada TV, 1 Ağustos 2008

Page 25: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

www.Adnanoktarnedemistineoldu.com

23

Ekim

2011, İlmi M

ercek

www.ilmimercek.net

Yeni Asya, 5 Şubat 2011

Brandeis Üniversitesi’ne bağlıCrown Ortadoğu Çalışmaları Mer-kezi ve German Marshall Fund uz-manı Joshua Walker, “Türkiye’nin,Ortadoğu’nun kendi kendine atan-mış kilit aktörü ve uluslararasıoyuncusu” olduğunu belirterek,“Ortadoğu’da en büyük ve en hızlıbüyüyen ekonomi olarak Türki-ye’nin, benzersiz bir şekilde, (ya-şanan son gelişmelerle birlikte)bölgede yeni ortaya çıkmaktaolan hükümetler için alternatifmodeller sunmada belirleyicirol oynayabileceğini” kaydetti.

Page 26: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İ nsanların karakterlerini, zevkle-rini, konuşma şekillerini, dostlukanlayışlarını ve tüm yaşamlarını

şekillendiren inançlarıdır. İnanç insanın ha-yata bakış açısını belirler ve ahlakını ortayaçıkarır. Bu nedenle dinsiz insanlarla dindarinsanların hayatları birbirinden çok farklıdır.Dünya görüşleri, ahlakları, sevgi, saygı, sa-dakat ve kültür anlayışları, değer yargıları bir-biriyle taban tabana zıttır.  Dolayısıyla dinsizbirinin Allah’a iman edip İslam ahlakını ya-şamaya başlaması bu insanı bambaşka birisihaline getirir. Eski karakteriyle iman ettiktensonraki karakteri arasında hiçbir benzerlikolmaz. İmanın getirdiği bu üstün ahlak özel-liklerinden bazıları şöyledir:

İman, egoizmi ve bencilliğiortadan kaldırır:Din ahlakına göre yaşamayan bir insan sa-

dece kendisine karşı sorumlu olduğu, herşeyikendisi için yapması gerektiği yanılgısında-dır. Bu nedenle de kendi hayatını idareetmek ve yaşantısını sürdürebilmek için iyiya da kötü herşeyi yapabilir. Kendisini yara-tan üstün bir gücün varlığını ve O’na karşısorumlu olduğunu düşünmeyen bu gibi in-sanlar için kendisi ve çevresindeki tüm insan-lar gelişmiş birer hayvandan ibarettir.

İlmi Araştırma, Ekim 201124

Page 27: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Bud u r u m d a

hayvanlar arasın-daki kurallar ne ise in-

sanlar arasında da bu kurallarıngeçerli olduğu düşünülür. Bu batıl

inancın sonucu olarak da zayıf olanın sü-rekli ezildiği, güçlü olanın ayakta kalabil-mek için her türlü yola başvurduğu birmücadele ortamı doğar. Diğer bir deyişledin ahlakını kabul etmeyen bir insan içintek gaye hayatını idame ettirebilme mü-cadelesi haline gelir. Bu mücadele sıra-sında diğer insanların ezilmesi, zarargörmesi, zayıf düşmesi onu hiç ilgilendir-mez. Bu materyalist dünya görüşüne göreherkes kendi gücüyle ayakta durmak zo-rundadır. Aslında bu düşünce insanlararasında “yaşam kavgası” olarak tarif edi-len Darwinist anlayışın bir özetidir.

Ancak Kuran bu batıl felsefeyi tü-müyle ortadan kaldırır. Kuran ahlakı ile

birlikte insan Allah’a ve içinde yaşadığıtopluma karşı olan sorumluluklarının bi-lincine varır. Allah’ın Rahman ve Rahimsıfatlarını bilen, Allah’ın şefkatini ve mer-hametini düşünen ve çevresindeki insan-ları Allah’ın birer tecellisi olarak gören birinsan doğal olarak yardımsever ve hayır-sever bir tavır gösterir.

Din ahlakının getirdiği terbiye insanınnefsini terbiye etmesine, dolayısıyla dasadece kendi istek ve arzuları için değil,tüm insanlığın hayrı ve iyiliği için çalış-masına vesile olur. İnsanlarınrahatsızlığını, sıkıntılarını,zorluklarını ortadan kal-dırma konusunda Allah’ınkendisine yüklediği so-rumluluğun bilinciyleinsanların ihtiyaçlarınakarşı duyarlı olur.Maddi zorluk içindeolan insanların buzorluğu aşması içinonlara destek olur,sorunları olan insan-ların sorunlarını çözmeleri için onlara yolgösterir, haksızlığa uğrayan bir kişininhakkını korur, adaletsizliklere engel olur,kimsenin zulüm görmesine müsaadeetmez. Kısacası iman zulmü adalete,umursuzluğu duyarlılığa, acımasızlığı şef-kat ve merhamete, bencilliği ise cömert-lik ve fedakarlığa çevirir.

www.kesinbilgiyleiman.imanisiteler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 25

Page 28: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Kuran’da Yüce Allah’ın cö-mertliği ve fedakarlığı tavsiyeettiği pek çok ayet vardır. Buayetlerden biri şöyledir:

“Öyleyse güç yetirebildiğinizkadar Allah’tan korkup-sakı-nın, dinleyin ve itaat edin.Kendi nefsinize hayır olmaküzere infakta bulunun. Kimnefsinin bencil-tutkularındankorunursa; işte onlar, felahbulanlardır.”  (Teğabün Suresi,16)

İman, insanlaraneşe ve huzurgetirir:

Her insan, kendisinedoğru yolu gösterecekvicdanla birlikte ya-ratılmıştır. Ancakinkar edenler vic-danlarından yüzçevirerek güzel

ahlaka uymayı reddederler. Onlar vicdan-ları kendilerine ısrarla doğruyu gösterdiğihalde, bile bile doğruyu uygulamayı red-dedenlerdir. Bu tavırlarının bir karşılığıolarak da vicdanlarının sesini dinlemeyeninsanlar için Allah dayanılmaz bir iç sıkın-tısı yaratmıştır.

Vicdanlarına uymayan insanlar, ömürboyu acı ve ızdırap çekerler. Ancak bu be-deni bir ağrı veya herhangi bir sızı gibi de-ğildir. İnsanın kalbine yerleşen birbunalma duygusudur. Vicdanına karşı ya-şayan her insanın içine bu azap hissi yer-leşir ve hiç yok olmaz. İnsan nereye gitseonunla birlikte gelir. Bir eğlence yerine, ta-tile, işe, eve, alışverişe kalbindeki bu sıkın-tıyla birlikte gider. Dünyanın en güzelevine, en lüks kıyafetlerine veya en büyükservetine de sahip olsa vicdanıyla savaştığısürece içindeki bu sıkıntı geçmez. Bu ne-denle vicdanlarının emrettiği hayatı yaşa-mayan insanlar, hiçbir zaman gerçekanlamıyla huzuru ve mutluluğu yakalaya-mazlar. İçlerindeki azap hissi neşelenme-lerine izin vermez, hayatlarınınbüyük bir bölümü sıkıla-

rak,

İlmi Araştırma, Ekim 201126

Page 29: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

şikayet ederek, hayıflanarak, mutsuz birhalde geçer. 

İnsanın bu kasvetli ruh halinden kurtu-labilmesinin tek yolu ise vicdanının sesinidinlemesidir. Vicdanının sesini dinleyenkişi, herşeyden önce üstün bir Yaratıcı’nınvarlığına şahitlik edecektir ve Rabbimizolan Allah’a teslim olacaktır. Allah’ın gön-dermiş olduğu din ahlakına da tabi ola-caktır. Kuran ahlakını yaşamaya başlayankişi, çok kısa sürede bütün sıkıntılarındanarınmış olduğunu, mutsuzluğunun yerinineşe ve rahatlığa bıraktığını görecektir.Dinsizlikten sonra kalbini imana açan birinsan, vicdanının üzerindeki baskıyı kal-dırarak son derece neşeli, rahat, hayattanve yaşamaktan zevk alan, halinden mem-nun, kanaatkar ve mutlu bir insan olur.Bulunduğu yere neşe, sevinç, hareketlilikve canlılık getirir. Kalbindeki azap yeriniimanın huzuruna ve mutmainliğine bıra-kır. Bir ayette Allah, müminlerin kalpleri-

nin Allah’ın zikriyle mutmainolduğunu bildirerek, iman

edenlerin yaşadığı buhuzur ve

mutluluğun gerçek kaynağının Allah’aolan imanları olduğunu şöyle bildirmiştir:

“Bunlar, iman edenler ve kalp-leri Allah’ın zikriyle mutmain

olanlardır. Haberiniz olsun; kalp-ler yalnızca Allah’ın zikriyle mut-

main olur.” (Rad Suresi, 28)

Allah’a iman eden ve

Kuran ahlakını tam olarak

hayata geçiren her insan,

imanda derinleşir ve din

ahlakına göre yaşamayan

insanların basit karakter-

lerinden kurtulur. Çünkü

iman insana Allah’tan

gereği gibi korkup sakın-

masını, her an her yerde

vicdanlı davranmasını

öğretir ve onu basit

düşünmekten, basit

hareket etmekten tümüyle

sakındırır. Böyle bir kişi

nefsine uymaktan

vazgeçer ve Allah’ın “Onu

arındırıp-temizleyen

gerçekten felah bulmuş-

tur. Ve onu (isyanla, gü-

nahla, bozulmalarla)

örtüp-saran da elbette

yıkıma uğramıştır.” (Şems

Suresi, 9-10) ayetlerinde

dikkat çektiği gibi

nefsini kötülüklerden

arındırmaya çalışır.

www.imangercekleri.imanisiteler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 27

Page 30: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İman, dünyaya yönelikbütün korkuları yok eder:Allah’tan korkmayan bir insanın kal-

binde yüzlerce korku vardır. ÇünküAllah’ın gücüne sığınıp dayanmayan birinsan için artık kendisini koruyacağını dü-şündüğü, yardımını umduğu, zor bir andagüvenebileceği hiçbir varlık kalmaz. Do-layısıyla dünya hayatına yönelik tüm teh-likeler kalbinde tedirginlik ve korkuuyandırır. 

Hastalanmaktan, yaşlanmaktan, fakirkalmaktan, sevdiği insanları kaybetmek-ten, yalnız kalmaktan, işini kaybetmekten,dedikodudan, küçük düşmekten ve bunungibi zarar göreceğini düşündüğü herşey-den korkar. Üstelik bu korkular ve tedir-ginlikler, alınan tedbirlerle ve önlemlerlede azalmaz. Bu insanlar, her an kendile-rine zarar verebilecek bir olayın başlarınagelmesi endişesiyle yaşamlarını devam et-tirirler.  Ancak İslam dini tüm bu korkularısilerek yerine tek ve asıl olması gerekenbir korku koyar, o da Allah korkusudur.Allah’ı inkar ettiği için (Allah’ı tenzih ede-riz) sürekli endişe ve tedirginlik içinde ya-şayan bir insan, Allah’a iman ettiğindekalbine rahatlık gelir. Çünkü iman etti-ğinde hastalıkları, ölümleri, afetleri, güzel-likleri, neşeyi ve bereketi yaratan,herşeyin sahibi olan ve herşeye gücüyeten Allah’a teslim olur.

Yaşadığı her anın ve başına gelen herolayın Allah’ın kendisi için takdir ettiğikader içinde olduğuna iman eder ve YüceRabbimiz Allah’ın kendisi için her zamanen hayırlısını ve en güzelini yarattığınıbilir. Allah’a güvenip dayanır, Allah’ın heran kendisini koruyacağını unutmaz ve ba-şına her ne geliyorsa Allah’ın takdiriylegeldiğinin şuurundadır ve hepsinden razı-dır. Allah yalnızca müminlere bir lütuf ve

ikram olarak sun-duğu bu güvenduygusunu Ku-ran’da şu şekildebildirmiştir:

“Müminlerinkalplerine,imanlarınaiman katıp ar-tırsınlar diye,‘güven duygusuve huzur’ indirenO’dur...” (Fetih Su-resi, 4)

İman, insanlara tavırmükemmelliğikazandırır:İman bir insanın sahip olduğu

tüm olumsuz özellikleri olumluyaçevirir. Çevresinde hep sevgisizlik,acımasızlık, merhametsizlik, adalet-sizlik, vefasızlık, sadakatsizlik, yalanve hile görmeye alışmış olan ve tümbunları olağan karşılayan bir insan,imanla birlikte gerçek sevgi, mer-hamet, şefkat, vefa ve sadakat iletanışmış olur. Çünkü Allah insan-lara güzel ahlakı ve birbirlerinedeğer vermelerini emreder. AllahKatında her insan eşittir ve güzelahlak gösterdiği müddetçe her insangüzelliğe layıktır. 

Bu nedenle iman, alaycılığı ve ki-biri tevazuya çevirir. İnsanlara karşıkırıcı, küçük düşürücü konuşan birinsan imanla birlikte çevresine il-tifat eden, onların güzellikle-rini öven, gönül alan birinsan haline gelir. Öfkeliolan ve çevresindeki-lere sert davranan

İlmi Araştırma, Ekim 201128

Page 31: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

biri, sakin, ada-letli ve merha-metli olur.Enaniyetli insanlar

imanla birlikte de-ğişerek canayakınve tevazulu bir

hale gelirler. Birzamanlar kin-dar ya da kıs-

kanç olan insanlar affedici olurlar. Son de-rece düşüncesiz ve bencil olanlar fedakarve yardımsever hale gelirler. Kısacasıiman, insanların tavırlarında ve ahlakındabüyük bir değişim meydana gelmesine ve-sile olur. Böylece daha önce insanlarınahlakından rahatsız oldukları için uzakdurdukları kişileri bile sevilen ve saygı du-yulan insanlar haline getirir.

www.inancesaslari.imanisiteler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 29

Din ahlakından uzak yaşayan bir insan, Allah’a

iman ettiğinde karakteri, ahlakı ve hayata bakış

açısı tümüyle değişir. Dinsizliğin getirdiği karam-

sarlıktan, sıkıntılardan, karakter ve ahlak

bozukluklarından tamamen kurtulur. Din ahlakı

insana, fıtratına en uygun olan, ruhunun ve

bedeninin en rahat, en huzurlu yaşamı sürebile-

ceği bir ahlak sunar. Bu nedenle Allah sevgisi ve

Allah korkusuyla tanışmış olan ve din ahlakını

yaşayan bir insan hem dünyada rahat bir yaşam

sürer, hem de ahiretten umut içinde olur.

İman eden insankanaatkar olur:

İnsanlar içinde, bulunduğuhalden memnun olan ve içindebulunduğu durumdan şikayetetmeyen insan sayısı çokazdır. Bulunduğu ev, yaptığıiş, okuduğu okul, yaşadığımuhit, sahip olduğu arkadaşçevresi insanlar için hep şi-kayet konusu olur. Hayırgözüyle bakıp, hayır gör-meyi öğrenmemiş olaninsanların elinde bulu-nan nimetlerden tatminolması çok zordur. Bu

tip insanlar kolay kolay birşeydenmemnun olmazlar. Hayatlarının pekçok anı onlar için yeni bir şikayet mal-zemesi olur. 

Hiçbir güzellik onları tatmin etmezve yeterli gelmez. Yeni bir kıyafet al-salar akılları alamadıkları diğer kıya-fetlerde kalır. Yeni bir araba alsalar,daha yeni modeli çıktığında onu ala-madıklarına hayıflanırlar. Bir ev sahibiolsalar, daha büyüğünü ve daha güze-lini gördüklerinde hemen üzüntüyedüşerler. Bunların hepsi din ahlakınagöre yaşamayan insanların kanaatkarolmamalarından kaynaklanır.

Halbuki iman eden bir insan her-

Page 32: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

şeyden önce Allah’ın yarat-tığı her nimette binbir güzellik vehayır görür. Bu gözle baktığı için her-şeyden çok büyük zevk alır, neşe duyar.Allah’ın kendisi için dilediği herşeydenrazı olur. Kalbi rahat ve mutmaindir. Ya-şadığı yeri onun için seçenin, kıyafetlerini,yiyeceği yemeği, arkadaşlarını, gideceğiyerleri ve hayatının diğer tüm detaylarınıtakdir edenin Allah olduğunu bilir. Her bi-rinin Allah Katından verilmiş bir nimet ol-duğunun bilinciyle en ufak bir şikayetin,en ufak bir serzenişin Allah’a karşı saygıyauygun olmayacağını bilir. Böyle bir tavrınRabbimizin nimetlerine karşı nankörlükolduğunun farkındadır.  (Allah’ı tenzihederiz)

İnsan imanla birlikte kanaatkar olmayıda öğrenir. Aslında din ahlakından uzakyaşayan bir insanın iman kazanması ölübir insanın dirilmesi gibidir. İman kişiye,insanı insan yapan tüm güzel özelliklerikazandırır. Bu nedenledir ki imanın zev-kini tadan, imanın nuruyla hayatı aydın-lanan bir insanın, Allah’ın izniyle, tekrar

eski karanlık yaşa-mına dönmesi mümkündeğildir. Yüce Allah Ken-dinden razı olan bu güzel ah-laklı kanaatkar kullarını birayette şöyle müjdeler:

“Allah dedi ki: “Bu, doğrulara,doğru söylemelerinin yarar sağ-ladığı gündür. Onlar için,içinde ebedi kalacakları, altın-dan ırmaklar akan cennetlervardır. Allah onlardan razıoldu, onlar da O’ndan razı ol-muşlardır. İşte büyük ‘kurtu-luş ve mutluluk’ budur.””(Maide Suresi, 119)

İlmi Araştırma, Ekim 201130

Page 33: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

ADNAN OKTAR: Din herkesi saran, her-kese mutluluk veren, Allah’ın güzelliğininbir tecellisidir. Ferahlıktır, iyiliktir, bere-kettir. Dünyayı nasıl kullanacağımızı öğ-retir. Sevgi çok güzel bir şey, sevgiyleyaklaşılırsa insana... Din sevgiyi, güzelliğiistiyor. Açın bakın Kuran’a, hep dürüst-lük, sevgi, iyilik, aklı başında olmak, kim-senin canını yakmamak. Çünkü insanhassas bir varlık. Psikopat biri oldu murahatsız oluyoruz. Kötü niyetli birisi oldu

mu rahatsız oluyoruz. Allah “bunlar ol-masın; iyi niyetli, rahat, güzel yaşayın.Size sonsuza kadar daha da güzelini ve-receğim” diyor. “Şükredin” diyor. Dinbudur; sevgidir, muhabbettir. Eziyet, ızdı-rap, yasaklar; sağa döndün yasak, soladöndün yasak; böyle bir şey yok... (6Temmuz 2011, A9 Tv, Tv Kayseri, Sam-sun Aks Tv ve Gaziantep Olay Tv sohbe-tinden)

ADNAN OKTAR: Normal bir insan nearar? Sevgi, huzur arar; akılcılık arar, te-mizlik arar, iyi niyet arar; demokrasi,bilim, sanat arar. Her şeyin müspet ol-masını ister. Dostluklar olsun, kardeşlik-ler olsun, cömertlik olsun ister; fakirlereyardım edilsin ister. Bir Yaratıcının var-lığını kabul eder; işte hepsi İslam di-ninde, tamamı İslam dininde. İnsan

fıtratının, insan ruhunun beğendiği, hoş-landığı her şeyin tamamına İslam diyo-ruz biz. İnsana zararlı olan her şeyi deİslam engelliyor; ruhunu, aklını, bede-nini bozan her şeyi... (16 Temmuz2011, A9 Tv, Gaziantep OlayTv ve Kahramanmaraş AksuTv sohbetinden)

www.kurandasabir.imanisiteler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 31

Sayın Adnan Oktar Anlatıyor:“Din herkesi saran Allah’ın güzelliğinin bir tecellisidir”

Page 34: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlmi Araştırma, Ekim 201132

İftar, Avrupalı liderlerin deprogramına girdi

Norveç’teki kanlı saldırıların ardından

ırkçılığın yoğun olarak tartışıldığı, aşırı sağ

partilerin yüzde 30’lara yakın oy oranına

sahip olduğu Avusturya’da anlamlı bir iftar

programı gerçekleştirildi.

Koalisyon ortağı Halk Partisi’nin Viyana Teşkilatı’nın ikinci kez düzen-lediği iftar programına Dışişleri Bakanı ve Başbakan

Yardımcısı Michael Spindelegger dekatılarak ırkçılığa karşı önemli me-sajlar verdi. Almanya’da ise Hristi-

yan Demokrat Birlik Partisi’ninverdiği iftara başka partiden olmasına

rağmen İçişleri Bakanı Hans-PeterFriedrich de katıldı.

Avusturya’daki iftarda Avusturyaİslam Cemaati Başkanı Dr. Fuat

Sanaç, içişleri bakanlığı bünyesindeyer alan entegrasyondan (uyum) sorumlu devlet sekreteri Sebastian Kurz ve

150 kadar Müslüman kuruluş temsilcisi hazır bulundu. Girişte misafirle-rini tek tek karşılayan Spindelegger, “Temmuz ayında Norveç’te yaşa-

nan olaylardan herkes bir ders çıkarmalı.” ifadelerini kullanarakradikalizmin her çeşidine karşı olduğu mesajını verdi. Dini özgürlük-

lere büyük önem verdiklerini belirten Spindelegger, iftar programla-rını geleneksel hale getirmek istediklerini ifade etti.

www.zaman.com.tr

Hristiyanlara Barışı, İslam'da Hac Sergisi Anlatacakİngiltere'nin başkenti Londra'daki dünyanın en önemli müzelerinden British Mu-

seum, hac sergisi düzenliyor. 'Dünyanın en büyük hac sergisi' olarak tanımlanan"Hac: İslam'ın Kalbine Yolculuk", Ocak 2012'de ziyaretçilerekapılarını açacak. Pek çok koleksiyondan hac ile ilgili el yaz-malarına, günlüklere, minyatürlere, fotoğraflara yer vereceksergi, Müslüman olmayan bir ülkede açıldığı ve dinler arasısevgiye katkı sağlayacağı için de önem taşıyor. Serginin so-rumlusu Qaisra Khan, "İslam'ın Kalbine Yolculuk, İslam'ın vehaccın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak." diyor.

www.risalehaber.com

Page 35: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

www.guncelhaber.org

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 33

Türkiye’den umreyerekor başvuru

Türkiye’den kutsal topraklara gitmek

isteyenlerin sayısında büyük artış

yaşanıyor. Bu yıl 400 binden fazla kişi

umre için başvuruda bulundu. Seyahat

Acenteleri Birliği Başkanı Başaran Ulusoy,

artık her gelir grubundan insanın umre

ve hacca gitmeye çalıştığını söyledi.

Türkiye’den umre için kutsal topraklara gitmek isteyenlerin sa-yısında büyük artış yaşanıyor. 2009′da 180 bin, 2010′da 278 bin ki-şinin gittiği kutsal topraklara seyahat için bu yıl başvurudabulunanların sayısı 400 bini aştı. Umre yolcularının profilinde ciddi de-ğişiklikler olduğunu belirten Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB)Başkanı Başaran Ulusoy, “Önceleri sadece yüksek gelirli kesimin gidebildiğiumre ve hac seferleri, artık her kesimden ve gelir seviyesinden insanın rağbetedebildiği bir seyahat biçimi haline geldi.” dedi.

www.zaman.com.tr

Risale-i Nur Bengalca’ya çevrildiOnlarca dile çevrilen Risale-i Nur Bengalca’ya da çevrildi

Yoğun bir şekilde devam eden Risale-i Nur’u Bengalca’ya tercüme çalışmalarının,ilk bölümü tamamlandı. Mektubat kitabının Yirmi Dokuzuncu Mektubu olan RamazanRisalesi çevrildi. Kendilerini “Akademi Grubu İstanbul” olarak adlandıran bir grupBangladeşli gencin yoğun çabaları sonucunda kısa bir zaman içinde tercüme tamam-landı. Tercümesi tamamlanan risaleler dağıtılmak üzere Bangladeş’e gönderildi. Bundanönce de Küçük Sözler, Uhuvvet Risalesi, Çocuk Taziyename, İhlas Risalesi, Tesettür Ri-salesi, İhtiyarlar Risalesi gibi risaleleri çeviren Akademi Grubu İstanbul, bundan sonra daHutbe-i Şamiye, Namaz risalesi ve dua risalelerinin yanı sıra tüm Risale-i Nur’u çevirmeyihedeflediklerini belirttiler.

Nur İlim ve Eğitim Vakfının bünyesinde yeni açılan Risale-i Nur Araştırma Merkezi’nindesteği ile devam eden çalışmalar için tüm Nur talebelerinden dua beklendiği de dilegetirildi.

Bangladeş’in resmi dili olan Bengalca dünyanın en eski dili olan Sanskritçeden geliyor.Bangladeş’in yanı sıra Hindistan’ın Batı Bangla denilen bölgesinde de resmi dil olarakkullanılıyor. İki ülkede toplam 300 milyon kişi bu dilde konuşuyor. Kuran hakikatlerinibu dile çevirmek aynı zamanda 300 milyon kişinin de imanını kurtarmaya vesile ola-cak inşaAllah.

www.risalehaber.com

Page 36: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

H ikmetin ve nurun tek sahibi olanAllah, insanın ruhunda, güzelliğeve iyi olana karşı bir duyarlılık

hissi yaratmıştır. Ancak, bu duyarlılığınaçığa çıkması ve gelişmesi, insanın imanıve imanı vesilesiyle kazandığı aklı ile doğ-rudan ilişkilidir. İnsanı “en güzel surette”var eden Allah, onu her türlü iyilikten, gü-zellikten, estetikten ve sanattan zevk ala-cak fıtratta yaratmıştır. Kuşkusuz samimiiman sahibi bir mümin için dünyada ken-disine sunulan en büyük güzelliklerden venimetlerden biri Kuran’da bildirilen din ah-lakı ve kendi fıtratına en uygun olan bu ah-lakı yaşamasıdır. Çünkü insan ruhununhoşlandığı her türlü güzellik, her türlüüstün ahlak özelliği İslam dininde vardır.Sayın Adnan Oktar insan ruhunun hoşlan-dığı herşeyin İslam dininde bulunduğunubir sohbetinde şöyle açıklamıştır:

İlmi Araştırma, Ekim 201134

Page 37: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İslam DinininMüminlere ve Topluma

Kazandırdığı ÜstünVasıflar

İslam Dini Barışve Güvenliğin

Kaynağıdır

Kuran Allah’ın insanlara yol gös-terici olarak indirdiği bir kitaptır.Allah Kuran’da insanlara güzel ah-lakı emretmektedir. Bu ahlakın te-melinde ise, sevgi, şefkat, hoşgörü,adalet ve merhamet gibi kavramlaryer alır. “İslam” kelimesi, Arapçada“barış” kelimesiyle aynı anlamagelir. İslam dini, Allah’ın sonsuzmerhamet ve şefkatinin yeryüzündetecelli ettiği huzur ve barış dolu birhayatı insanlara sunmak için indi-rilmiş bir dindir. Kuran ayetlerindeinsanlar, yeryüzünde merhametin,şefkatin, hoşgörünün ve barışın ya-şanabileceği tek hayat şekli olanİslam ahlakına çağrılmaktadır. Ba-kara Suresi’nin 208. ayetinde şöylebuyrulmaktadır:

www.Adnanoktardiyorki.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 35

ADNAN OKTAR: “Normal bir insan ne arar?Sevgi huzur arar. Akılcılık arar. Temizlik arar.İyi niyet arar. Demokrasi, bilim, sanat arar.Herşeyin müspet olmasını ister. Dostluklarolsun, kardeşlikler olsun, cömertlik olsun ister.Fakirlere yardım edilsin ister. Yaratıcının var-lığını kabul eder. İşte hepsi İslam dininde. Ta-mamı İslam dininde. İnsan fıtratının insanruhunun beğendiği hoşlandığı herşeyin tama-mına İslam diyoruz biz. İnsana zararlı olanherşeyi de İslam engelliyor. Ruhunu aklını be-denini bozan herşeyi. Mesela kumar. Aklınıbozar. Sosyal yapıyı da bozar. Mahveder in-sanı. Yasaklanıyor. Mesela şarap çok tahripedici bir maddedir. Metil alkol şarabın anamaddesi diyebilirim. Ve yan ürünler, çok tok-sik maddeler var diyebilirim. Allah o zarardaninsanı korumuş oluyor. Mesela domuz eti ko-lesterolü en yüksek et. Molekül halkası genişyağlar var ve insanı öldürecek derecede güçlütirişinler taşıyor birçoğu. Allah yasaklamış.Sağlığımız için faydalı, güzel.” (16 Temmuz2011 tarihli A9 Tv, Gaziantep Olay Tv ve Kah-ramanmaraş Aksu Tv sohbetinden)

Page 38: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

“Ey iman edenler, hepiniz topluca“barış ve güvenliğe (Silm’e, İslam’a)girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin.Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”(Bakara Suresi, 208)

Ayette Rabbimiz, insanların “güven-liği”nin ve aralarındaki “barış”ın Kuranahlakının yaşanmasıyla sağlanabileceğinibildirmektedir. Kuran ahlakına göre imansahibi bir kimse, Müslüman olsun veya ol-masın tüm diğer insanlara karşı iyi ve ada-letli davranmakla, zayıfları ve masumlarıkorumakla ve “yeryüzünde bozgunculuğuönlemekle” yükümlüdür. Bozgunculuk,yeryüzünde insanların güvenlik, barış vehuzurunu ortadan kaldıran her türlü du-rumdur. Hür bir iradeye, düşünce veinanç özgürlüğüne sahip kişilere herhangibir nedenden ötürü baskı yapmak daİslam ahlakına uygun olmayan ve toplumiçinde bozgun çıkaracak bir davranıştır.Dolayısıyla, “...Allah, bozgunculuğu sev-mez” (Bakara Suresi, 205) hükmünün birgereği olarak Müslümanlar bu hatalı dav-ranıştan titizlikle sakınırlar. Aksine Müs-lümanlar toplumun huzurunu bozan

kişileri ve faaliyetleri fikri bir mücadeleyleönlemekle, iyiliği emredip kötülükten sa-kındırmakla, “yeryüzündeki bozguncu-luğu” ortadan kaldırmak ve tüm insanlarahuzur ve barış dolu bir ortam sağlamaklasorumludurlar. Allah’tan korkan bir insa-nın devletine, milletine, insanlığa enküçük zarar dokunduracak bir hareketedahi vesile olmasının veya göz yumması-nın söz konusu olmadığı çok açıktır.

İslam Dini Birlik veBeraberliğin Kaynağıdır

Her türlü eksiklikten münezzeh olanAllah, ayetlerinde müminlerin birlik vedayanışma içinde hareket etmelerini em-retmiştir. Kuran ayetlerini incelediğimizdeMüslümanların yeryüzündeki konumları-nın ve Allah Katındaki değerlerinin diğerinsanlardan çok farklı olduğunu görürüz.Müslümanlar vicdanlı, ahlaklı ve şereflibir hayat yaşadıkları için Allah’ın sevdiği,değerli gördüğü kimselerdir. Bu sebepletek bir Müslümanın bile iman edenler açı-sından önemi çok fazladır. Nitekim Ku-ran’da Müslümanların birbirleri için

İlmi Araştırma, Ekim 201136

Page 39: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

değerleri, ‘koruyucu, himaye edici, yar-dımcı’ anlamına gelen “veli” kelimesi kul-lanılarak bildirilmiştir.

Yüce Allah Kuran’da iman eden kulla-rına birbirlerinin değerini iyi bilmelerini,bir zorluk karşısında birbirlerine tam des-tek vermelerini ve birlik olmalarını bildir-miştir. Allah’ın bu emri gereğiMüslümanlar birbirlerini her olay ve koşulkarşısında koruyup kollarlar. Maddi veyamanevi bütün imkanlarıyla Müslümanla-rın güçlenmesi, ilerlemesi ve korunması

için çaba gösterirler. AllahMüslümanların birbirlerine nasıl bağlan-maları gerektiğini bir ayette şu benzet-meyle haber vermektedir:

“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sankibirbirlerine kenetlenmiş bir bina gibisaf bağlayarak mücadele edenlerisever.” (Saff Suresi, 4)

İslam Dini GerçekSevgi ve SaygınınKaynağıdır

Sevgi; Allah’ın insanlar için yarattığı,nefsin hem dünyada hem ahirette en çokhoşuna gidecek nimetlerden biridir. Sev-giyi arayan ve bunu en güzel şekliyle ya-şamak isteyen her insanın, saygınınönemini de kavraması gerekir. Saygı ol-madan dostluk, arkadaşlık, sırdaşlık, sada-kat, güven gibi özelliklerin tam olarakyaşanması mümkün olmaz. Böyle birsevgi ve saygıyı insanlara kazandırabile-

www.Allahateslimolmak.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 37

Allah iyilikte bulunan

kullarına verdiği karşılığı

kat kat artıracağını vaat

etmiştir. Bu konu ile ilgili

ayetlerden biri şöyledir:

“Kim bir iyilikle gelirse,

kendisine bunun on katı

vardır...” (En’am Suresi, 160)

Page 40: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

cek olan özellik ise, yalnızca ‘iman’dır.Derin Allah sevgisi, Allah korkusu, Kuranahlakını yaşamadaki kararlılık insanlarınbirbirlerine “gerçek bir sevgi ve saygı”duymalarını sağlar. İman olmadan, insan-ların birbirlerine gösterecekleri saygı vesevgi yalnızca fiziksel özelliklerine, maddiimkanlarına ve dünyevi konumlarınabağlı olur. Bunlardan herhangi birindekieksiklik ise, sevgi ve saygı sanılan duygu-ların da anında ortadan yok olmasına yolaçar. İmandan kaynaklanan sevgi ve say-gıda ise, Allah’ın izniyle insanların hayat-larının sonuna kadar sürecek bir nimetinkapısı açılmış olur.

Rabbimiz Kuran’da sevgi nimetini imanedenler için yarattığını şöyle bildirmekte-dir:

“İman edenler ve salih amellerde bu-lunanlar ise, Rahman (olan Allah),onlar için bir sevgi kılacaktır.” (Mer-yem Suresi, 96)

İslam Dini İnançÖzgürlüğününKaynağıdır

İnsanların bir dine inanmaya veya odinin ibadetlerini uygulamaya zorlanması,İslam’ın özüne aykırıdır. Çünkü İslam’dasamimi iman, “özgür irade” ve “vicdanibir kabul” ile mümkündür. Elbette Müslü-manlar birbirlerini Kuran’da bildirilen ah-laki vasıfların uygulanması için teşvikedebilirler. Kuran ahlakının, en güzelsözle anlatılması veya hatırlatılması, tümiman edenlerin üzerine yükletilen bir so-rumluluktur. Ancak iman edenler “... Rab-binin yoluna hikmetle ve güzel öğütleçağır...” (Nahl Suresi, 125) ayeti doğrultu-sunda din ahlakının güzelliklerini anlatır,fakat “Onların hidayete ermesi, senin üze-rinde (bir yükümlülük) değildir. AncakAllah, dilediğini hidayete erdirir...” (Ba-kara Suresi, 272) ayetinin de bilincindedavranırlar. Asla zorlamada bulunmaz, in-

İlmi Araştırma, Ekim 201138

Page 41: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

sanlar üzerinde maddi ya da manevi baskıuygulamazlar. Ya da karşılığında dünyeviçıkarlar teklif ederek, kişiyi din ahlakınıyaşamaya yönlendirmezler. Çünkü YüceAllah’ın bildirdiği ibadetleri uygulayıp uy-gulamama, iman edip etmeme kararı kişi-nin kendisine aittir. Nitekim AllahKuran’da iman edenlere şöyle buyurmuş-tur:

“Biz onların neler söylediklerini dahaiyi biliriz. Sen onların üzerinde bir

zorba değilsin; şu halde, Benim kesintehdidimden korkanlara Kur’an ileöğüt ver.” (Kaf Suresi, 45)

İnsanların ibadet yapmaya zorlandıklarıbir toplum modeli, “dinde zorlama yok-tur” (Bakara Suresi, 256) ayetine uygundeğildir. İnanç ve ibadet, sadece Allah’ayönelik ve kişinin kendi seçimiyle oldu-ğunda değerlidir. Eğer bir sistem insanlarıinanca ve ibadete zorlayacak olursa, budurumda insanlar o sistemden korktukları

www.Kuranveislam.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 39

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Kuran-ı Kerim’inMuazzam Etki Gücünü Anlatıyor:Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İslam ahlakının dünyaya hakim olacağını şu söz-

leriyle ifade etmiştir:

““Elbette nev-i beşer (insanlık) bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir

kıyâmet başlarına kopmazsa, İsveç, Norveç, Finlandiya ve İngiltere’nin Kur’ân’ı kabul

etmeye çalışan meşhur hatipleri ve Amerika’nın Din-i Hakkı arayan ehemmiyetli cemiyeti

gibi, rûy-i zeminin (yeryüzünün) geniş kıtaları ve büyük hükümetleri, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-

Beyânı arayacaklar ve hakikatlerini anladıktan sonra bütün ruh-u canlarıyla sarılacaklar.

Çünkü, bu hakikat noktasında, katiyen Kur’ân’ın misli yoktur ve olamaz; ve hiçbir şey

bu Mu’cize-i Ekberin yerini tutamaz.” (Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Yeni Asya Neşri-

yat, İstanbul 2000, S:140)

Page 42: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

için görünüştedindar olabilirler.Din ahlakı açısından mak-bul olan ise, vicdanların tamamenserbest bırakıldığı bir ortamda Allah rızasıiçin din ahlakının yaşanmasıdır.

“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüp-hesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apa-çık ayrılmıştır...” (Bakara Suresi, 256)

İslam Dini AdaletinKaynağıdır

Kuran’da adaletin gerçek anlamı haberverilmiş, iman edenlere olaylar karşısın-daki tutumları ve adaletin nasıl uygulana-cağı bildirilmiştir. Bu, iman edenler içinçok büyük bir kolaylık ve Allah’tan birrahmettir. Sonsuz adalet sahibi olan YüceAllah’ın Kuran’da bizlere bildirdiği gerçekadalet, insanlar arasında hiçbir ayırımyapmadan hükmetmeyi, insanların hak-kını korumayı, zulme asla rıza gösterme-meyi, ihtiyaç içinde olanlara yardım eliuzatmayı emretmektedir. (Nisa Suresi,135) Bu adalet, bir karar vermek gerekti-ğinde her iki tarafın da hakkını korumayı,olayları çok yönlü değerlendirmeyi, önyargısız düşünmeyi, tarafsızlığı, hakkani-yeti, dürüstlüğü, hoşgörüyü, merhameti veşefkati gerektirir.

Allah’tan korkup sakınan ve ahiret gü-nünde hesaba çekileceğini bilen bir kişi,Kuran’da bildirilen bu adalet anlayışıylahükmeder. Çünkü iman edenler Allah’ınhoşnutluğunu ve cennetini kazanmak vehuzurlu, güvenli ve barış içinde bir hayatyaşayabilmek için insanlar arasında eksik-siz bir şekilde adaleti uygulamakla so-rumlu olduklarının bilincindedirler.Unutulmamalıdır ki “... Şüphesiz Allah,adil olanları sever.” (Hucurat Suresi, 9)

İslam Dini GerçekDemokrasininKaynağıdır

Bazı insanlar, demokrasinin insanlık ta-rihine Eski Yunan‘la birlikte girdiğini zan-nederler. Oysa insanlara demokrasiyiöğreten Allah’tır. Hz. Adem (a.s.)‘dan buyana tüm peygamberler özgürlüğün, hürdüşüncenin, fikirlere saygının gerçek tem-silcisidirler. Demokrasi denildiğinde in-sanların aklına gelen özgürlük, adalet,kimseye baskı yapılmaması, her insanınbirinci sınıf vatandaş olması, insanlara

İlmi Araştırma, Ekim 201140

Page 43: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

saygı duyulması,güven duyulması, in-

sanların fikrinden dolayıyargılanmaması gibi tüm kavram-

ların özü din ahlakında mevcuttur. İnsan-lar bunları tarih boyunca Allah’ıngönderdiği hak dinler vesilesiyle öğren-mişler ve en güzel örneklerine de hak din-lerin yaşandığı dönemlerde şahitolmuşlardır. İnsanlara düşüncelerindendolayı zulmedildiği, farklı ideolojileresahip olanların ezildiği, farklı din mensup-larının aşağılandığı, sanatın, bilimin, mi-marinin öldüğü, insanların yaşamasevinçlerini yitirip adeta birer robota dön-üştürüldükleri, kitap yakmaların, cinayet-lerin, katliamların, soykırımların yaşandığıdönemlere baktığımızda ise ya dinsiz, ate-ist ideolojilerin ya da din ahlakını özün-den kopararak radikal bir zihniyetleyorumlayanların etkisini görürüz.

Açık bir gerçektir ki yalnızca Allah’ın

hak dini, Allah’ın emrettiği şekliyle yaşan-dığında insanların özlemi içinde olduklarıgerçek demokrasi yaşanabilir.

İslam Dini Gerçekİyiliğin Kaynağıdır

İslam ahlakına göre “gerçek iyiliğin” neolduğunu Rabbimiz Kuran’da bildirerektüm müminlere sahip olmaları gerekenüstün ahlakı haber vermiştir. Bu, çokbüyük bir rahmettir. Çünkü gerçek iyilik,toplumda bazı insanlar tarafından algıla-nan şeklinden tamamen farklıdır.

Müslümanın rehberi olan Kuran vePeygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ha-disleri, kişiye iyilik konusunda dayol gösterir. Allah’tan korkan birkişi, karşısına çıkan her olaydaAllah‘ın rızasına veKuran ahlakınauygun tavır göste-recektir. Daimadürüst olacak,insanların hak-

www.islamadavet.org

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 41

Page 44: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

kını yemeyecek, ahirette hesap vereceğinibilerek hareket edecek ve bu nedenledaima karşısındakinin iyiliğini düşünecek-tir.

Çevresinde olup biten tüm olaylarınAllah’ın hakimiyetinde geliştiğini bilmesi,her şeye hayır ve hikmet gözüyle bak-ması, gizli ve açık yaptığı her tavrın ahi-rette karşısına çıkacağını düşünmesi kişiyisürekli olarak doğru düşünmeye ve güzeldavranışlarda bulunmaya sevk eder. Do-layısıyla iyiliğin gerçek anlamıyla yaşana-bilmesi için insanın; “Allah’tan korkması,ahirete inanması ve kendisine Allah’ın rı-zasını kazanmayı amaç edinmiş olması”gerekir. Bu özellikler olmadan yapılandavranışlar, Kuran ahlakına göre gerçekiyilik değildir. Kuran’da gerçek iyiliğinAllah’tan korkan ve Allah’ın sınırlarını ko-ruyan kimselerin davranışları olduğu bil-dirilmiştir:

“... ama iyilik sakınan(ın tutumu-dur)...” (Bakara Suresi, 189)

İslam Dini GerçekBilginin ve BiliminKaynağıdır

20. ve 21. yüzyıl teknolojisiyle eriştiği-miz pek çok bilimsel gerçek, bundan

1400 yıl önce Kuran’da haber verilmiştir.Bilim, Kuran’da bildirilen gerçeklere göreyönlendirildiği takdirde çok hızlı ilerler veinsanlığa çok daha büyük hizmetler vere-bilir. Allah, Kuran’da insanlara, gökleri,yeri, dağları, yıldızları, bitkileri, tohum-ları, hayvanları, gece ile gündüzün mey-dana gelişini, insanın kendi doğumunu,yağmuru ve yaratılmış daha birçok varlığıdüşünmelerini ve bu varlıkları inceleme-lerini bildirmiştir. Bunları inceleyen insan,canlı ve cansız tüm varlıklarda Allah’ınüstün yaratış sanatını görecek, böylecekendisini ve tüm evreni yoktan yaratanRabbimiz’i gereği gibi tanıyabilecektir. Ev-reni ve içindeki tüm varlıkları inceleme-nin ve Allah’ın yaratış sanatını görerekinsanlığa açıklamanın yolu ise “bilim”dir.

İman edenler, bilgiyi Allah’ın rızasınıkazanmak için güzel bir yol olarak görür-ler. Bilgi sahibi oldukça ve araştırdıkçaYüce Allah’ın varlığının delillerini ve ya-ratılıştaki detayları görerek bunun imanla-rının artmasına vesile olabileceğini,Allah’a yakınlaşmak amacıyla ilim öğren-mek için gösterdikleri çabanın da Allah’ınizniyle salih bir amel olacağını bilirler.Örneğin uzayı inceleyen iman sahibi birbilim adamı, aynı araştırmaları yapanfakat iman etmemiş bir ki-şiden çok farklı dü-

İlmi Araştırma, Ekim 201142

Page 45: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

şünceler taşır. Uzayda gördüğü her deta-yın Allah’ın sonsuz ilminin delillerindenbiri olduğuna şahitlik eder, aczini daha iyianlar. Bu vesileyle imanı güçlenir ve ken-disine verilen nimetlere şükreder. AllahKuran’da bilgi sahibi olmanın önemini şuşekilde bildirmiştir:

“…De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenlerbir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sa-hipleri öğüt alıp-düşünürler.” (ZümerSuresi, 9)

İnsanların Gerçekİslam AhlakınıTanımaları İslamAhlakının YeryüzüneYayılmasına VesileOlacaktır

Yazı boyunca İslam ahlakıyla ilgili ver-diğimiz örnekler, kuşkusuz Rabbimiz’inİslam ahlakını vesile kıldığı güzelliklerinve üstünlüklerin yalnızca bir kısmıdır. Buüstün erdemlerin yaşanmasıyla Allah’ınizniyle pek yakında demokrasi, kardeşlik,sevgi, dostluk, barış tarihte eşi görülmemişbir şekilde tüm dünyaya hakim olacak, in-sanlar imanın neşesini, sevincini, bereke-tini doya doya

yaşayacaklardır. Ayetlerin işaretlerinden,Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerindenve büyük İslam alimlerinin sözlerindenaçıkça görüldüğü üzere içinde yaşadığı-mız dönem ahir zamandır. Ahir zamanınçileli, sıkıntılı, zor günleri Hz. İsa (a.s.)‘ınve Hz. Mehdi (a.s.)‘ın vesilesiyle bu yüz-yılda son bulacak, dünya yepyeni aydınlıkbir döneme girecektir. Allah’ın varlığını vebirliğini en güzel ve hikmetli şekilde an-latmak ve insanlara Kuran’daki ve Asr-ıSaadet dönemindeki İslam’ı tanıtmak iseyakın gelecekte kavuşacağımız aydınlıkgünler için çok önemli bir zemin hazırla-maktadır. Temennimiz Allah’ın bu yazıyıda söz konusu güzelliklere vesile kılmasıve “insanların Allah’ın dinine akın akıngirdiklerini” gördüğümüz günlerin bir anönce gelmesidir. Nurun yegane sahibiolan Allah’ın bu müjdesi Kuran’da şöylehaber verilmektedir:

“Allah’ın yardımı ve fetih

geldiği zaman, ve insanların

Allah’ın dinine dalga dalga

girdiklerini gördüğünde,

hemen Rabbini hamd ile tesbih

et ve O’ndan mağfiret dile.

Çünkü O, tevbeleri çok kabul

edendir.” (Nasr Suresi, 1-3)

www.islamterorulanetler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 43

Page 46: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlmi Araştırma, Ekim 201144

Page 47: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

K ıyamet saatinin ve ahirettekihesap gününün varlığından gafilolan bazı insanlar, yaşamları bo-

yunca dünyanın yaratılış amacı üzerindedikkatle düşünmekten şiddetle kaçınırlar.Bu nedenle de dünya hayatının varlığınısadece yüzeysel olarak değerlendirir vesürekli kendilerini aldatırlar. Yüce Allahbu kişilerin durumunu bir Kuran ayetindeşöyle haber verir:

“Bilin ki, dünya hayatı ancak biroyun, ‘(eğlence türünden) tutkulu

bir oyalama’, bir süs, kendi aranızdabir övünme (süresi ve konusu), mal veçocuklarda bir ‘çoğalma-tutkusu’dur.Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiğiekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşunagitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de ba-karsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, birçer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şid-detli bir azab; Allah’tan bir mağfiret vebir hoşnutluk (rıza) vardır. Dünya ha-yatı, aldanış olan bir metadan başkabir şey değildir.” (Hadid Suresi, 20)

www.olumkiyametcehennem.net

www.ilmiarastirma.net

Uyrukları, eğitimleri, maddi durumları, mevkileri ne olursa

olsun her insan, zamanı geldiğinde Allah’ın huzuruna

çıkacak ve dünyadaki yaşamının tamamından sorguya

çekilecektir. Sonsuz ihtişam ve kudret sahibi olan Allah,

Kuran ayetleri ile insanları hesap gününün varlığından

haberdar etmiş ve onlara her kişinin yaptıklarının hassas

teraziler ile ölçülerek karşısına çıkarılacağını bildirmiştir.

İlmi Araştırma, Ekim 2011 45

Page 48: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Ayette dikkat çekilen kişiler, ömürleriboyunca dünya üzerinde ne isterlerse ya-pabileceklerini, hiçbir sınır ya da kural ta-nımadan zamanlarını geçirebileceklerinidüşünürler. Dünyayı ve kendilerini Rab-bimiz’in yarattığını ve dünya üzerinde ge-

çirdikleri her anın, yaptıkları her işin mut-laka hesabını bir gün vereceklerini akılla-rına getirmezler. Kuran’da bildirildiğigibi,  “Onlar, dünya hayatından (yalnızca)dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafilolanlardır.” (Rum Suresi, 7)

46

Dünyadaki yaklaşık yedi milyar insanın her birinin hayat tarzları, kültürleri,anlayışları, olaylara bakış açıları, karakterleri farklı farklıdır. Bu kadar insanyaşamını devam ettirirken, sadece iman edenler çok önemli bir gerçeğinfarkına vararak yaşamaktadır. Bu gerçek, fert fert herkesin, yaşadığıherşeyin hesabını, Allah Katında tek tek vereceğidir. Ayette bu gerçekşöyle haber verilir: 

“Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbirnefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona(teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.” (Enbiya Suresi, 47)

İlmi Araştırma, Ekim 2011

Page 49: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Ahiretten Yana Gafil Olanİnsanlar ÖlümüSon Olarak GörürlerAllah’ın birçok Kuran ayetinde bildirdiği

gibi din ahlakından uzak yaşayan insanlarahiretten yana gafildirler. Bu gaflet, onlarınson derece çarpık ve sapkın inanışlar ge-liştirmelerine neden olur. Ahiretin varlı-ğına inanmayan veya bugünün yaklaşarakgelmekte olduğunu unutan insanlar,ölümü bir çeşit “kurtuluş” olarak algılarlar.Bu insanlar ölümü sadece hayatlarının sonbulduğu bir an olarak değil, aynı zamandayaptıkları iyi ya da kötü herşeyin de sonnoktası olarak düşünürler. Diğer bir de-yişle ölümle birlikte dünyada yaptıkları iş-

lerin hepsini bir daha hiç kimseyehesabını vermeye-

cek şekilde geridebırakacaklarına inanır-

lar. Sorumsuzca yaşadıklarıhayatın, işledikleri kötülüklerin,

söyledikleri yalanların, yaptıklarıadaletsizliklerin, bencilliklerinin, vefasız-

lıklarının bir daha hiç karşılarına çıkmaya-cağını sanırlar. Allah’ın onları ilk defayoktan yarattığı gibi, çürüyüp toprak ol-duktan sonra, ahiret günü bir kez daha

inşa edip dünyada sürdükleri

yaşamın hesabını soracağına hiç ihtimalvermezler. Bu insanlar “O (bütün gerçek),yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuzbu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüzve yaşarız, biz diriltileceklerdeğiliz.”  (Mü’minun Suresi, 37) ayetindehaber verildiği gibi bütün gerçeğin sadeceyaşamakta oldukları bu dünya hayatındanibaret olduğunu iddia ederler.

Nitekim yaşamları boyunca inkarıimana tercih etmelerinin, Allah’ın ayetle-rini inkar konusunda çirkin bir cesaretiçinde olmalarının, Allah’ın gönderdiğidin ahlakına ait hiçbir konuyu kabul et-memelerinin temelinde de bu yanlışinançları yatmaktadır. Ölümü herşeyi silipatan bir son olarak düşünen insanlar içinnefislerinin kendilerine emrettiği kötülük-ten sakınmalarını gerektirecek hiçbirunsur yoktur. Bu insanların gafil mantı-ğına göre; eğer ölüm insanın yapıp ettik-lerini geride bırakacağı ve işlediğiherşeyden onu sonsuza dek kurtaracak birsonsa, o zaman insanın sınır tanımaksızınfitnenin, fesadın içine girmesinde, herşey-den çok kendi heva ve hevesini düşünme-sinde, nefsinin istediği her türlü hainliği,zalimliği ve kötülüğü yapmasında sakıncayoktur. Ancak elbette ki bu çok büyük biryanılgıdır.

www.olumgercegi.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 47

Büyük İslam alimlerinden İmam-ı Gazali ölümlebirlikte  “ne iyiliklerin ne de kötülüklerin

yok olmayacağını” aksine bunların ruhta tamamıylamuhafaza edileceğini şöyle belirtmiştir:

İmam-ı Gazali:

Sen sakın ilim ve imanın ölümle senden ayrılacaklarını sanma. Ölüm ilim

yerini asla yıkamaz. Ölüm bir yokluk değil ki, sen yok olduğun zaman fe-

satlarının yok olacağını sanasın. Bilakis ölümün manası ruhun bedenden,

tekrar ona iade edinceye kadar ilişkisini kesmektedir. Ruh bedenden ay-

rıldığı zaman ölümden evvel ilim ve cehd’den ne gibi sıfatlara sahib idi

ise aynı sıfatları muhafaza eder.” (İmam-ı Gazali)

Page 50: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Yüce Allah İnsan RuhunuSonsuza Dek YaşayacakŞekilde YaratmıştırHer türlü eksiklikten münezzeh olan

Allah’ın dünya için takdir etmiş olduğubeden zamanla çürüyüp giderken,Allah’ın Kendi ruhundan üflediği ruh hiç-bir zaman yok olmaz. Dünyada yapılan-ların hesabının verileceği ve sonrasındasonsuz yaşamın başlayacağı ahirette, herinsan tüm yapıp ettikleriyle hesap verir.Allah’a iman etmediği, fitnenin ve fesadınyaygınlaştırılmasına yardımcı olduğu, ha-rama eğilim gösterdiği ve işlediği her türlüiyi ya da kötü iş için Allah’a hesap verir.Dünya hayatı boyunca kendisine yapılantüm uyarılardan ve bu uyarılara verdiğicevaplardan sorumlu tutulur. Dünyaday-ken  ayette bildirildiği üzere “Dediler ki:“Biz yer (toprağın için) de yok olup git-tikten sonra, gerçekten biz mi yenidenyaratılmış olacağız?” Hayır, onlar Rable-rine kavuşmayı inkar edenlerdir.” (SecdeSuresi, 10) diyenler, ölümle birlikte her-şeyin sona ermediğini, bilakis asıl hayatınbaşladığını büyük bir şaşkınlıkla fark eder-ler. Bu günleriyle karşılaşmayı ummayan-lar, büyük bir aldanış içinde olduklarınıanlarlar. Çünkü bugün artık herkes içingörüş gücü keskindir. Bediüzzaman SaidNursi de,  “Eyvah! Aldandık. Şu dünya ha-yatını sabit zannettik. O zan sebe-biyle bütün bütün zayi ettik.Evet, şu geçici hayat, bir uy-kudur; bir rüya gibigeçti. Şu temelsizömür dahi, bir

rüzgar gibi uçar, gider” (Sözler,s.136)  sözleriyle yaratılışın amacınıölümle birlikte fark edip, artık geri dönüşüolmayanların pişmanlıklarını dile getir-miştir.

Allah Dünyada YapılanlarınKarşılığını AhiretteMutlaka VerirDünya üzerinde iyi insanlar, kötü in-

sanlar, dürüst kişiler, yalancı kişiler,Allah’tan korkup sakınanlar, yeryüzündebozgunculuk çıkaranlar hep birarada ya-şamlarını sürdürürler. Kimi insanlarAllah’ın hükümlerine kesin olarak itaatederken, kimileri başkaldırır, kimileri isebir kısmını uygulayıp bir kısmını göz ardıederler. Elbette bu insanların karşılaşacak-ları son da birbirinden tamamen farklı ola-caktır. Allah sonsuz adaletigereği sayılan tüm

İlmi Araştırma, Ekim 201148

Page 51: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

bu insanlara hak ettikleri karşılığı verecek-tir. Bu kesin vaat Kuran’da şöyle haber ve-rilir:

“Yoksa kötülüklere batıp-yara alanlar,kendilerini iman edip salih amellerdebulunanlar gibi kılacağımızı mı sandı-lar? Hayatları ve ölümleri bir mi (ola-cak)? Ne kötü hüküm veriyorlar. Allah,gökleri ve yeri hak olarak yarattı; öyleki, her nefis kazandıklarıyla karşılıkgörsün. Onlara zulmedilmez.” (CasiyeSuresi, 21-22)

İşte Allah’ın insanlara hak ettikleri kar-şılığı vereceği yer ahirettir. Bu apaçık birgerçektir. Allah her olayı duyan, gören,

yapılan her iyiliği ve her kötülüğü bilen-dir. Öyleyse Allah’ın sonsuz adaletinin te-celli edeceği iyi veya kötü yapılan hertavrın karşılığının alınacağı ahiretin varlı-ğını anlamazlıktan gelmek büyük bir gaf-let olacaktır. Ayrıca unutulmamalıdır ki,bu gerçeği görmezden gelmek, “ölüncetoprak olacağız” demek insanın din gü-nünde tekrar yaratılmasını ve hesaba çe-kilmesini engellemeyecektir.

Dünya hayatı boyunca bu günüyle kar-şılaşacağına iman eden, salih ameller iş-leyip Allah’ın rızasından ayrılmayanmüminlere ise, yaptıkları herşeyin karşılığıhazır olarak sonsuz cennet mekanında su-

www.Allahkorkusu.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 49

İnsanlık tarihine bakıldığında pek çok insanın bir gün hesabaçekileceğini unutarak, bu önemli gerçekten gafil bir yaşam sürdürdüklerigörülür. Yalnızca Allah’a iman edenler, Rabbimiz’in gücünü ve kudretini

takdir edebilmiş, bir gün mutlaka hesapgünü ile karşılaşacaklarını bilerek

ve kötü hesaptan korkarakhareket etmişlerdir. Mümin-

lerin bu üstün ahlakları Ku-ran’da “…Rablerinden

içleri saygı ile titrer, kötühesaptan

korkarlar.” (Rad Suresi, 21)sözleriyle bildirilmektedir. İman edenlerin Allah’tan

korkan insanlar olmaları veahirette verecekleri hesabı

düşünmeleri, onları her zamangüzel ahlaklı davranmaya teşvik

etmektedir. Aynı zamandaAllah’ın rızasını kazanmak için ciddi

bir gayret sarf etmeye ve sürekliolarak nefisleri ile

hesaplaşmaya da yöneltmektedir.

Page 52: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İmam Rabbani Hazretleri de ahiret gü-

nünde Allah’a hesap verirken pişmanlık

duyanlardan olmamak için önemli bir sırrı

hatırlatmıştır. İnsanın yaptığı hatalardan

Allah’ın izniyle bir daha tekrarlamamak

üzere kurtulmasının vesilelerinden biri sık

sık nefsini ve kendi kendisini hesaba çek-

mesidir. İnsan ancak bu şekilde kendini

geliştirip ahlakını güzelleştirebilir ve ahiret

gününe hazırlanabilir. İmam Rabbani

Hazretleri’nin bu konudaki öğüdü şöyle-

dir:

““Allah (o kişilerin) sırlarının (bilinmeyen

yanlarının) kudsiyetini (bereketini, mü-

barekliğini) artırsın; meşayihten (alim

kişilerden oluşan gruptan) bir cemaat,

(topluluk) kendilerini hesaba çekme yo-

lunu ihtiyar etmişlerdir (seçmişlerdir). 

Amel defterlerini, her gece yatmadan

evvel mutalaa ederler (gözden geçirir-

ler). Hatta günlük sözlerini, hareketle-

rini, duruşlarını ve davranışlarını dahi

gözden geçirirler. 

Tafsilatı ile (detayı ile) onların hakika-

tını (gerçeğini) anlamaya çalışırlar. Ku-

surları varsa, onları kurtarmaya

bakarlar. Seyyiatlarından (kötülüklerin-

den de) dahi, tevbe, istiğfar, iltica (sı-

ğınma), tazarru (tevazu) ile Aziz

Gaffar Allah’a yalvararak kurtulmak is-

terler. Yararlı amelleri için Yüce Allah’a

hamd ve şükür ederler. Yaptıkları iyi

amelleri dahi, Yüce Hakk’ın ihsan ettiği

muvaffakıyetine (başarılarına) bağlar-

lar.” (Mektubat-ı Rabbani, 310. Mek-

tup) 

nulacaktır. Allah’ı razıetmek için işledikleriher salih ameli, yaptık-ları fedakarlıkları, gös-terdikleri sabır ve güzelahlakı ve ahiret içinhazırladıkları büyükküçük her azığı yanla-

rında bulacaklardır.Dünya hayatı boyunca sa-

bırlarını, itidallerini, insani-yetlerini, merhametlerini,

tevazularını, adaletlerini vegüzel ahlaklarını ne kadar titizlikle

korumuşlarsa, alacakları karşılık daAllah’ın izniyle o kadar büyük olacaktır.

Ayette şöyle buyrulur:

“Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğrubir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O’na varacaksın. Artık kimin kitabı sağ

yanından verilirse, O, kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakın-larına sevinç içinde dönmüş olacaktır.”  (İnşikak Suresi, 6-9)

İlmi Araştırma, Ekim 201150

Gün İçerisinde Yapılan Amelleri Gözden Geçirmenin Önemi

Page 53: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

İlmi Araştırma, Eylül 2011www.ilmiarastirma.net 51

www.kurantefsiri.tv

Zümer Su-resi, Kur’an-ı Ke-

rim’in 39. suresidir.Mekke’de indirilmiştir ve

75 ayetten oluşmaktadır.Sure adını 71 ve 73. ayetlerde

geçen “zümer” kelimesinden al-mıştır. Zümer; “zümreler, gruplar”

demektir.

“İnkar edenler, cehennemebölük bölük sevkedildiler. So-

nunda oraya geldikleri zaman, ka-pıları açıldı ve onlara (cehennemin)bekçileri dedi ki: "Size Rabbinizinayetlerini okuyan ve bugünle karşı-laşacağınızı (söyleyip) sizi uyaran

elçilergelmedi mi?"Onlar: "Evet." dedi-ler. Ancak azap keli-mesi kafirlerin üzerinehak oldu.” (Zümer Suresi,71)

“Rablerinden korkup-sakı-nanlar da, cennete bölükbölük sevkedildiler. Sonundaoraya geldikleri zaman, kapılarıaçıldı ve onlara (cennetin) bek-çileri dedi ki: "Selam üzerinizdeolsun, hoş ve temiz geldiniz.Ebedi kalıcılar olarak ona girin."”(Zümer Suresi, 73)

Zümer Suresi’nde; Göklerde ve yerde Allah'ın birliğini gösteren deliller, Müminlerin cennete, kafirlerin cehenneme sevk edilecekleri,

İnsanların ölümleriyle karşılaşmadan Allah'a yönelmeleri gerektiği, Tevhid inancının gerekliliği, şirkin batıllığı ve kötü sonuçları, Kur'an-ı Kerim’in insan aklını, muhakeme ve yargıyı olağanüstü ge-

liştirdiği; Kuran'da bildirilen ayetler üzerinde derin düşünmenin önemi, Allah’ın Darwinist, materyalist, ateist sistemi ahir za-

manda ortadan kaldıracağı, Tevekkül etmeyen her insanda ruhi bozuk-

luklar olacağıyla ilgili konular haber veril-mektedir.

Page 54: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Y üce Allah her insana, güzel olantavrı ve düşünceyi söyleyen, birinsanın sağlıklı muhakemede bu-

lunmasını, doğruyu ve yanlışı birbirindenayırt edebilmesini sağlayan özellikleriilham eder. Bu manevi özellik vicdandır.

Allah’ın Her İnsana Vahyi:Vicdan Vicdanın önemli bir özelliği, tüm insan-

larda ortak olmasıdır. Yani bir insanın vic-danına göre doğru olan, aynı koşullar sözkonusu olduğu sürece diğer insanlarınvicdanları için de geçerlidir. Vicdanlarhiçbir zaman çatışmaz. Bunun nedeni isevicdanın kaynağıdır; vicdan Allah’ın ilha-

mıdır. İnsan vicdanına uyduğu zamanAllah’ın vahyi ile hareket etmiş olur.Allah, her insana vicdanı aracılığı ileKendisi’nin hoşnut olacağı umulanen doğru ve en güzel tavırları bildir-mektedir.

Vicdanın Allah’ın ilhamı olduğuKuran-ı Kerim’in Şems

Suresi’nde şöylebildirilmektedir: 

“Nefse ve ona

‘bir düzen içinde biçim verene’. Sonraona fücurunu (sınır tanımaz günah vekötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilhamedene (andolsun). Onu arındırıp-te-mizleyen gerçekten felah bulmuştur.Ve onu (isyanla, günahla, bozulma-larla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğ-ramıştır.” (Şems Suresi, 7-10) 

Yukarıdaki ayetlerde Allah nefse fücuru(günaha ve isyana girişmek, fasık olmak,yalan söylemek, baş kaldırmak, haktanyüz çevirmek, nizamı bozmak, ahlaki çö-küntü, takvanın karşıtı) ve aynı zamandaondan sakınmayı ilham ettiğini bildirmek-tedir. İşte insanı kötülüklerden sakındıranve doğruyu bulduran vicdanıdır.

Vicdanın en önemli özelliklerinden biriise insanın kendi kendine doğruyu bulma-sına yardımcı olmasıdır. Vicdan, kimsegöstermese de insana doğruyu gösterecek-tir. Ancak önemli olan insanın vicdanınabaşvurması, onun ne dediğini dinlemesive eksiksizce söylediklerini uygulaması-dır. Bu nedenle, vicdanın sesini dinlemekdin ahlakını yaşamanın temel unsurudur

Her insan şuur sahibi olduğu andan iti-baren Yüce Allah’ın kendisine ilham ettik-

İlmi Araştırma, Ekim 201152

✓ nsan vahiyle nasıl

hareket eder?

✓ Peygamberlere gelen vahiy

ile insanlara gelen vahiy

arasındaki fark nedir?

✓ Hz. Mehdi (a.s.) vahiy alacak mıdır?

Page 55: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

lerinden yani vicdanının söylediklerindensorumludur. Etrafındaki olayları idrak et-meye başlayan, muhakeme yeteneği ka-zanan her insan artık vicdanının sesiniduyacaktır. Nefsi ile vicdanını ayırt ede-bilecek yeteneğe ve vicdanına uyabilecekiradeye sahip olmuş olacaktır. Artık bun-dan sonra karşılaştığı olaylar esnasındaseçtiği yoldan hesap günü sorgulanacak-tır; vicdanına uyuyorsa Allah’ın sonsuzcennetine layık görülecek, nefsine uyu-yorsa  “kapıları kilitlenmiş” sonsuz birateşle karşılaşılacaktır.

Peygamberlere GelenVahiyden Tüm İnsanlarSorumludurRabbimiz’in kullarına sonsuz lütfu ve

ikramı olarak gönderdiği peygamberler,tarih boyunca bütün toplumları, mutlakaAllah’ın varlığından, birliğinden, sonsuzgüç ve kudret sahibi olduğundan, ahiretgününün varlığından ve Rabbimiz’in kul-larından haberdar etmişlerdir. Allah bugerçeği Kuran’da şöyle haber vermektedir:

“Andolsun, Biz her ümmete: “Allah’akulluk edin ve tağuttan kaçının” (diye)bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardankimine Allah hidayeti verdi, onlardankiminin üzerine sapıklık hak oldu.Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanla-yanların uğradıkları sonucu görün.”(Nahl Suresi, 36)

Allah’ın özel olarak seçtiği ve üstün va-sıflar verdiği kutlu insanlar olan elçiler,her zaman güçlü imanları, güzel ahlakları,üstün karakterleri ve örnek tavırları ileçevrelerinin dikkatini çekmiş, içinde ya-şadıkları gafil ve sapkın toplumdan ayrıl-mışlardır. Onları diğer insanlardan ayıranen önemli vasıflardan biri ise, Allah’tanvahiy almalarıdır. Allah Nisa Suresi’ndeşu şekilde buyurmaktadır:

“Nuh’a ve ondan sonraki peygamber-lere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyet-tik. İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a,Yakub’a, torunlarına, İsa’ya, Eyyub’a,Yunus’a, Harun’a ve Süleyman’a davahyettik. Davud’a da Zebur verdik.”(Nisa Suresi, 163)

Allah’ın, vahyini peygamberleri aracılı-ğıyla insanlara ulaştırması tüm insanlariçin çok büyük bir sorumluluktur. ÇünküAllah ayetleriyle insanlara hidayet yolunugöstermiş, ibadet şekillerini öğretmiş,güzel ahlakı tarif etmiş ve Kendi dinini ek-siksiz olarak bildirmiştir. Rabbimiz salihdavranışların ve ibadetlerin neler oldu-ğunu peygamberlere vahiy yo-luyla bildirdiğini EnbiyaSuresi’nde şu şekildehaber vermekte-dir:

www.Allahinsonsuzgucu.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 53

Page 56: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

“Ve onları, Kendi emrimizle hidayeteyönelten önderler kıldık ve onlarahayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayıve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bizeibadet edenlerdi.” (Enbiya Suresi, 73)

Hz. Mehdi (a.s.) vahiy alırama haberi olmaz. Allahkalbine ilham ederAhir zamanın kutlu şahsı olan Hz.

Mehdi (a.s.) da vahiy alır, fakat aldığıvahiy peygamberlerden farklıdır. Çünküpeygamberler vahiy aldıklarını “Gerçekşu ki, ben size gönderilmiş güvenilir birelçiyim.” (Şuara Suresi, 107) ayetinde dik-kat çekildiği gibi açıkça tebliğ etmişlerdir.Hz. Mehdi (a.s.) ise açıkça vahiy alma-ması ve şahsi olarak mucize gösterme-

mesi ile farklıdır. Bu elbette Hz. Mehdi(a.s.)’ın manevi makamı açısından YüceAllah’ın çok büyük bir lütfu ve ikramıdır.

Hz. Mehdi (a.s.)’ın vahiy aldığındanhaberi olmaz. Fakat Allah bu değerli şah-sın kalbine doğruyu yanlıştan ayırt eden“ilham” denen anlayışı vahyeder. Hz.Mehdi (a.s.) bu vahiyle hareket ettiğinibilir, fakat kendi düşünmüş ve akletmişgibi hisseder.

Peygamberimiz (s.a.v.), Hz. Mehdi(a.s.)’ın kendisine gelen vahiyle hatayadüşmeyeceğini bildirir. Hz. Mehdi (a.s.)ahkamda (verdiği hükümlerde) masum-dur. Hata yaptığı yerde, mutlaka yine doğ-ruya yönelir. Çünkü Allah Hz. Mehdi(a.s.)’ın hata yapmasına izin vermez. Bubakımdan “masum imam” olması bir tek

İlmi Araştırma, Ekim 201154

Her insan

karşılaştığı herhangi bir

olayda, neyin doğru neyin yanlış

olduğunu vicdanının sesini dinleyerek kolaylıkla

anlayabilir. Kuran’da bildirildiği üzere insanın kötülükten ve

her türlü çirkinlikten sakınmasına vesile olan vicdan, Allah’ın

insana ilhamının sesidir. Yani bir insan herhangi bir durumla

karşılaştığında, doğru olanın ne olduğunu, o anda Allah’ın

vicdanında hissettirmesiyle anlar.

Page 57: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

Hz. Mehdi (a.s.)’a mahsus olan bir özel-liktir. Çünkü Peygamber Efendimiz (s.a.v.)Hz. Mehdi (a.s.)’ın, doğuştan bir meleği-nin olması vesilesiyle hata yapmasına izinverilmeyeceğini bildirmiş ve her zamanAllah’ın özel koruması altında olacağınadikkat çekmiştir:

“(HZ. MEHDİ (A.S.)) PEYGAMBERİ-MİZ (S.A.V.)’İN ADIMLARINI İZLEYE-CEK. KENDİSİNE GÖRÜNMEDENONA YARDIMCI OLAN BİR MELEKOLACAK. BİTKİNİ CANLANDIRACAKVE ZAYIFA YARDIMCI OLACAK.”(Şeyh Muhiddin Arabi, Fütuhatül Ma-kiyye, Bölüm 366)

www.Allahayakinolmak.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 55

Sayın Adnan Oktar 28 Temmuz 2011 tarihli A9TV’deki canlı sohbetinde “her insanın vahiylehareket ettiğini fakat bunun farkında olmadığını”şöyle açıklamıştır:

AADNAN OKTAR: “‘Hz. Mehdi (a.s) vahiy alır, fakat haberi olmaz’ de-

miştiniz” diyor, “diğer bir konuşmanızda da ‘Hz. Mehdi (a.s) vahiy almaz’

diyerek, bizleri çelişkiye düşürdünüz Hocam. Bunu açıklar mısınız?” diyor.

Şimdi her insan vahiy alır; Allah’tan ilham alır, fakat farkına varmaz.

Karınca da Allah’ın vahyiyle hareket eder, arı da Allah’ın vahyiyle

hareket eder, insan da Allah’ın vahyiyle hareket eder. Vicdan

zaten; Allah’ın vahyinin insana yansımasıdır. Allah bize

ilham eder, Allah konuşturur. Ama bir de peygamber

vahyi var, peygamberlere gelen; yani sorumlu olduğu-

muz vahiy var. Bu anlamda Hz. Mehdi (a.s.)’a vahiy

gelmez. Yoksa vahiy gelir insana, her insana gelir,

her Müslümana gelir vahiy; fakat farkına varmaz.

Mesela Allah ona cevaplattırır, bir şey söylettirir

vicdanıyla; vicdanını kullanır Cenab-ı Allah ve-

sile eder, vahyeder Allah. Biz buna ilham diyo-

ruz, inşaAllah. Ama Hz. Mehdi (a.s.) vahiy

almaz, yani peygamber gibi değildir. Ona

gelen vahiyden sorumlu olmayız, bu anlamda

inşaAllah. O da vahiy aldığını iddia etmez, o

da vahiy aldığının farkına varmaz inşaAllah.

Eğer anlamadıysa gençler, yine anlatabiliriz;

genç ateistler sormuşlar. Mesela şu an konuşma-

mız vahiyle olur, Allah ilham eder, Allah yaratır

inşaAllah. Onların konuşmasını da Allah yaratıyor,

onlara bu yazıyı yazdıran da Allah. Allah

kalplerine ilham eder, Allah yazdırır o an-

lamda. Ama bir de peygamberlik anla-

mında vahiy vardır; o değil işte, o Hz.

Mehdi (a.s.)’da yok inşaAllah.

Page 58: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (a.s.),vahiy alır fakat haberi olmaz. Yani Allahkalbine ilham edecek. İlham denilen şeyvahiydir. Kalbine ilham edilecek, fakat ha-beri olmayacak ondan, inşaAllah. Yanionun vahiy olduğunu bilmez. Kendi dü-şündüğünü zannedecek, kendisi akletti-ğini zannedecek, yani öyle gibi olacak.Ama tabii Allah tarafından verilecek inşa-Allah. Ahkamda masumluğu öyle oluyorzaten. Yani hata yaptığı yerde, doğuştanbir meleği vardır diyor Peygamber Efendi-miz (s.a.v.). Hz. Mehdi (a.s.)’ın vahiy al-maması, mucize göstermemesi, yani şahsiolarak mucize göstermemesi, onunmanevi makamı açısından çok daha iyidirçünkü mucize gösterse, vahiy alsa, imti-handa onun için sevabını azaltan birdurum olur. Yani aklın ihtiyari kalktığı içinbir anlamda, azaldığı için. Olmaması, bi-lakis acı ve zorluk içinde olması, baskıiçerisinde olması, hakaret görmesi, hapse-dilmesi, insanlar tarafından ablukaya alın-mış olması, hatta Müslümanım diyen bazıkişiler tarafından. Hatta Medine’deki, İs-tanbul’daki o yobaz alime varıncayakadar, onun karşısına geçip, ona düşmanolacaklarını belirtiyor hadiste. Bütün bun-

lara rağmen, böyle bir mücadele verme-sinden dolayı Peygamberimiz (s.a.v.):“Bazı peygamberlerden dahi daha üstün-dür” diyor, Hz. Mehdi (a.s.) için. Bu yüz-dendir çünkü harika görmüyor. Meselapeygamberler mucize görüyorlar. Vahiyalıyorlar. Mesela Cebrail (a.s)’ı görüyordoğrudan. Vahyi doğrudan alıyor, duyu-yor, görüyor. Bu harikadır. Yani bu du-rumda iman etmek daha kolaydır. Amatamamen gaybe, yani hiç görmeden, nevahiy görüyor, ne mucizeyi görüyor. Sa-dece Allah’ın kainattaki mucizelerini gö-rerek Hz. Mehdi (a.s.) hareket edecektir.O yüzden makamı daha üstündür. Yani“birçok peygamberden daha üstündür”diyor Peygamber Efendimiz (s.a.v.). Hatta“Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz. Ömer (r.a.)ondan üstün olamazlar” diyor. Radialla-huanh her ikisi için de. Ki onlar çok çokönemlidir, Hz. Ebu Bekir (r.a.) ve Hz.Ömer (r.a.), onlardan dahi üstündür diyorHz. Mehdi (a.s.) için. Ve arkasından diyor,“birçok peygamberden de üstündür”diyor, inşaAllah. Sebebi budur. Yani Allahona, onu yine bir ikram olarak vermiş olu-yor, inşaAllah. Bir de vazifesini kolaylaş-tırmış oluyor. Çünkü peygamberlik ilan

İlmi Araştırma, Ekim 201156

Her insan Allah’tan vahiy alır fakat farkına varmaz;

İnsan vahiyle hareket eder ve konuşur. Bu bakımdan

vicdan Allah’ın vahyinin insana yansımasıdır. Buna

ilham denir. Ayette bu gerçek şöyle haber verilir:

AAllah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah,

bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İnsan Suresi, 30)

Sayın Adnan Oktar, 24 Ocak 2010 tarihli Kanal 35,TV Kayseri, Kanal Avrupa’da yayınlanan canlı sohbetinde“her insanın vahiyle hareket ettiğini fakat bunun farkındaolmadığını” şöyle açıklamıştır:

Page 59: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

edilmesi çok zorlu bir ortam meydana ge-tirir, bu yönden de bir kolaylıktır. ÇünküMehdiliği gizlenmiş oluyor, perdelenmişolacak. Yani iddia da etmiyor, iddia etme-yecek. Dolayısı ile bir perde içine sarılmışoluyor ve daha rahat faaliyet yapmasınısağlayacaktır. Aleni peygamberliğin dezorluğu odur, çok fazla karşı atak olur.Ama Mehdilik, gizlenmesine rağmen,yine Hz. Mehdi (a.s.)’a bütün insanlar sal-dıracaktır. Yani büyük bir bölümü insan-ların, yani dünyanın büyük bölümü Hz.Mehdi (a.s.)’a karşı tavır alacaktır.Hatta Müslümanların da bir-çoğu ona karşı tavır alacak-lardır. Bütün bunlararağmen, ilmi çalışma-larla İslam ahlakınıdünyaya fikrenhakim edecektir Hz.Mehdi (a.s.). Bütündünyaya ve ilkdefa, yani bu kadargeniş çaplı dünyahakimiyeti oluyor.Bakın, Hz. Adem(a.s.)’dan bu yana, neHz. Süleyman (a.s.)zamanında, ne Hz. Zül-karneyn (a.s.) zamanındaböyle bir olay olmamıştır.İlk defa bu kadar büyük bir ha-kimiyet oluyor. İlk ve son. Ondansonra da başka hakimiyet yok. Allah,bir ikram olarak da Hz. İsa (a.s.)’ı ona

vezir olarak gönderiyor. Yani çok çokbüyük bir olaydır bu. Ulül Azm bir Pey-gamber. Ve Said Nursi diyor, “Umumunmakbulü bir Peygamber diyor”, umumun.Çünkü Hristiyan aleminin de makbulu,Müslüman aleminin de makbulü Hz. İsa(a.s.). O veziri olmuş oluyor. Onun vesi-lesi ile de, inşaAllah birlikte İslam’ı bütündünyaya hakim edecekler, inşaAllah. 

www.Adnanoktarroportajlari.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 57

Allah her insana doğruyu yanlıştan ayırmasını, güzel olanı

kavrayıp anlamasını sağlayacak ve onu doğru olana yönelte-

cek bir vicdan vermiştir:

SSonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü)

ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). (Şems Suresi, 8)

Page 60: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

M üslümanların anlaması ve bil-mesi gereken en temel konularKuran’da açıkça izah edilmiş-

tir. Yaratılışın nasıl olduğu anlatılmış, Rab-bimiz şeytanı tanıtmış, helal haramlarıbildirmiş, peygamberlerin hayatlarınıhaber vermiştir. Hükmün tek sahibi olanAllah dünya hayatının bir imtihan yeri ol-

duğunu ve asıl yurdun ahiret hayatı oldu-ğunu da bildirmiş, Yüce Kitabımızda cen-net ve cehennem tarif edilmiş, insanlarcehennem azabına karşı uyarılmışlardır.Tüm bu temel konuların dışında, Kuran’daYüce Allah’ın, kullarına sevmediğini özelolarak bildirdiği davranışlar da vardır.Bunlardan bazıları şunlardır:

İlmi Araştırma, Ekim 201158

Page 61: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

❈ Allah ZalimOlanları Sevmez“... Allah, zalim olanlarısevmez.” (Al-i-İmranSuresi, 57)

Bugün yeryüzündeçözüm Kuran ahla-kında aranmadığıiçin milyonlarcainsan acılar içindeyaşamakta, açlık, se-falet, hastalık, savaşlarmilyonlarca insanın ha-yatına egemen olmaktadır.Binlerce insan Müslüman oldukları için,Allah’a olan bağlılıklarından dolayı zulümve işkence görerek baskı altında tutulmak-tadır. Bu zulmü bizzat örgütleyen veyakendi menfaat ve çıkarları için milyonla-rın acısına göz yuman kişiler büyük birzalimlik yapmaktadırlar. Elbette Allah yer-yüzünde bunca katliama, savaşa, mutsuz-luğa sebep olan ve bunları durdurmakiçin ciddi çaba göstermeyen, bilakis kendiçıkar ve menfaatleri için bu zulme destekverenleri sevmez.

❈ Allah FaizYiyenleri Sevmez“Allah, faizi yok eder de, sadakalarıarttırır. Allah, günahkar kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara Suresi, 276)

Bazı insanlar kolay kazanma tutkusuuğruna, yanlış yollardan gelir elde etmeyibir alışkanlık haline getirmişlerdir. OysaAllah’ın ayette de bildirdiği gibi faiz, Ku-ran’da haram kılınmıştır. Sadaka vermekise Allah Katında kat kat arttırılmayla ki-şiye dönecek bir bolluktur. Buna karşın in-sanlar nefislerindeki tutkulara yenilerekgünah olduğunu bildikleri konularda, bilebile harama girerler. Elbette Allah haram

kıldıklarından sakınmayanları ve bu kişi-lerin tutum ve davranışlarını sevmez.

❈ Allah Büyüklük TaslayıpBöbürleneni Sevmez “Allah’a ibadet edin ve O’na hiç birşeyi ortak koşmayın. Anne-babaya,yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara,yakın komşuya, uzak komşuya, yanı-nızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağellerinizin malik olduklarına güzellikledavranın. Çünkü, Allah, her büyüklüktaslayıp böbürleneni sevmez.” (NisaSuresi, 36)

İnsanlardan çoğu sahip oldukları özel-likleri kendilerine Allah’ın verdiğini bil-meksizin bir yaşam sürer veçevrelerindeki kimselere çoğu zamanbencil ve acımasızca büyüklüp taslayıp,sahip olduklarından dolayı böbürlenirler.Allah’ın verdiği bir güzellik yahut mülkealdanarak kibirlenir, insanlara üstünlüktaslamaya çalışırlar. Gaflet içindeki bu in-sanlar, Allah’ı gereği gibi takdir edeme-dikleri, O’nun kudretini gereği gibikavrayamadıkları için, sahip oldukları ni-metlerin tümünün Allah’a ait olduğunuanlayamazlar. Allah’a teslimiyet, tevekkül

www.derinbilgiler.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 59

Page 62: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

ve kanaatkarlık gibi kavramlardan uzakolduklarından, sürekli olarak Kuran ah-lakına uygun olmayan bir tavır içindeolurlar. Ancak bu kibirleri çok kısa süre-cektir. Çünkü ahirette tek üstünlük Allahkorkusu ve takvadır. Ve en önemlisi deAllah büyüklük taslayanları sevmez.

❈ Allah İhanette İlerlemişGünahkarları Sevmez “... Allah, ihanette ilerlemiş günahkarısevmez.” (Nisa Suresi, 107)

Müminler tüm yaşamları boyuncaAllah’a sadakat gösteren, vefayla bağlıolan kimselerdir. Bunun aksini alışkanlıkhaline getirmiş, her türlü manevi inanç-tan uzak kimseler kendi nefislerindekivefasızlık ve ihanet nedeniyle acı çek-mektedirler. Bunun sebebi yaratılışlarınaters olanı seçmiş olmalarıdır. Ve Allahpişmanlık duyarak, tevbe yoluna sığın-mayan ihanette ilerlemiş hiçbir günah-karı sevmez.

İlmi Araştırma, Ekim 201160

Sayın Adnan Oktar:

“Kuran Ahlakına UygunDavranışlar İnsanlara ZevkVerir”“İnsanlar sevgi dolu olsalar çok rahat ve

güzel yaşayacaklar. İnsan zayıf varlıktır,

zaten kavgaya, gerilime, hasete, kıskan-

çlığa bünyesi dayanmaz yani çiçek gibi-

dir insan, zayıf varlıktır. Bütün insanlar

öyledir, Allah; “insan zayıf yaratıldı”

diyor, Kuran ayeti var. İnsan huzurlu,

sevgi ortamında rahat eder, rahat yaşa-

yabilir; onun çözümü de Kuran ahlakının

yaşanmasıdır. Hüsnü zan, iyi niyet, affe-

dicilik, barışçıl olunması, kavganın-gürül-

tünün ortadan kalkması. Cennet ortamı da

huzurludur, selamettir, güven içindedir.

Bizim istediğimiz de budur, inşaAllah.”

(Sayın Adnan Oktar’ın 13 Ağustos 2011

tarihli A9 TV’deki sohbetinden)

Page 63: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

❈ Allah AşırıGidenleri Sevmez“Sizinle savaşanlara karşı Allah yo-lunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin.Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.”(Bakara Suresi, 190)

Allah’ın koyduğu sınırları korumayan,davranışlarında, ahlaksızlıkta aşırı gidenkimseler Allah tarafından sevilmezler, ahi-rette de bir kazançları yoktur. Çünküişinde ve tavırlarında aşırılığa giden kim-senin kendisini durdurabileceği bir sınırıyoktur. Dolayısıyla kötülükte ve nefsininarzularına uymada da hiçbir sınır tanı-mazlar. Elbette böyle bir kimse Allah’ınhoşnutluğundan uzaktır.

❈ Allah BozguncularıSevmez “...Yeryüzünde bozgunculuğa çalışır-lar. Allah ise bozguncuları sevmez.”(Maide Suresi, 64)

Yeryüzünde fesat konusunda çaba har-

cayan, kötülükler yapmak için planlarkuran kimseler sonunda bir kazanç eldeedeceklerini sanırlar. Oysa bu yalnızcaşeytandan bir kandırmacadır. ÇünküAllah bozguncuların çabasını muhakkakboşa çıkarır. Sonunda hiçbir bozguncukazanç elde edemez, ahirette ise mutlakkaybedenlerden olur. Çünkü Allah’ın hoş-nutluğundan uzak kalır.

❈ Allah Kafirleri Sevmez“(Bu, Allah’ın) Kendi fazlından imanedip salih amellerde bulunanları ödül-lendirmesi içindir. Şüphesiz O, kafirlerisevmez.”  (Rum Suresi , 45)

Kafirler iman esaslarını kalbiyle kabul vetasdik etmediği gibi, Allah’a ve Peygambe-rine inanmadığını ilan eden, bu inkarını di-liyle de açığa vuran kimselerdir.  İnkareden, küfre sapan kişiler olan kafirlerAllah’ın azabına uğrayacak ve kendilerineverilen akıl nimeti vesilesiyle mümin olma-dıkları için cehenneme atılacaklar ve ce-hennemde ebedi olarak kalacaklardır. YüceRabbimiz bu gerçeği şöyle bildirir:

www.Allahayakinolmak.com

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 61

Page 64: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

“... Ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfirolarak can vermiş olanlar; Allah’ın,meleklerin ve insanların lâneti onlarınüstünedir.”  (Bakara Suresi, 161)

❈ Allah İsraf EdenleriSevmez ...Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O,israf edenleri sevmez. (Araf Suresi, 31)

Allah yeryüzünde tüm insanlığa yete-cek kadar ürün vermiştir. Ancak bazı in-sanlar taşkınlık ederek, Allah’ın verdiğinimetleri israf etmeyi bir alışkanlık halinegetirmiş durumdadırlar. Elde edilen gelirininsanlar arasında adil olarak dağıtılma-ması, ürünlerin sürekli israf edilmesi be-reketi azaltmakta, toplumun büyük birkesiminin darlık ve sıkıntı içinde yaşama-sına neden olmaktadır. İsraf Allah’ın be-

ğenmediği bir ahlaktır,dolayısıyla Allah israf eden kul-

larını sevmez.

❈ Allah ŞımaranlarıSevmez …“Şımararak sevinme, çünkü Allah, şı-mararak sevince kapılanları sevmez.”(Kasas Suresi, 76)

Şımarık bir insan itidalli, ince düşünceli,vicdanlı, dürüst ve düşünceli bir tavırdanuzak kimsedir. Böyle bir kimsenin aklınagüven duyulmaz, bu kişi ince düşüncedenuzak tavırlar sergileyebilir, insanları inci-tebilir, insanlarla alay edebilir. Elindekilernedeniyle şımarmış olduğundan, Allah’ınkendine bahşettiği nimetlere şükretme ih-tiyacı duymaz, hakkıyla sahip olduklarınınkıymetini bilemez. Allah ise böyle bir kim-seden hoşnut olmaz.  Elbette insan şunubilmelidir ki, dünya üzerinde sahip olunanherşey Allah’ın insanlara rahmeti dolayı-sıyla bağışladığı nimetlerdir. Allah sahipolunan malın, mevkinin, güzelliğin, este-tiğin, ihtişamın çok daha fazlasını vermeyemuktedirdir. İnsan yalnızca Rabbimiz’irazı etmeyi amaçlamalı ve O’nun sevgisinikazanmalıdır. Allah’ın sevmeyeceği her

62 İlmi Araştırma, Ekim 2011

Page 65: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

türlü davranış ve ahlak yapısından uzakdurmak ise her insanın üzerine yükletilenbüyük bir sorumluluktur.

❈ Allah Kötü Sözün AçıkçaSöylenmesini Sevmez “Allah, zulme uğrayanlar dışında, kötüsözün açıkça söylenmesini sevmez.Allah işitendir, bilendir.”  (Nisa Suresi,148)

İnsanların büyük bir bölümünü güzelsöz söylemekten ve güzel söze uymaktanalıkoyan şeytandır. Şeytan insanların ara-sını açmak, kargaşa ve karışıklığa sebepolmak için onlara birbirlerine kötü sözsöylemelerini, olmadık lakaplar takmala-rını, birbirleriyle alay etmelerini ve öf-keyle çirkin sözler sarf etmeleriniemreder. Fakat burada bilinmesi gereken,şeytanın iman edenler üzerinde hiçbir et-kisinin olamayacağıdır. Bu gerçeğin bilin-cinde olan bir insan için diğer kişileri dinahlakına davet etmek de, böyle bir çağ-rıya icabet etmek de, insanlara güzel söz-

ler söylemek de karşılığını Allah’tan um-duğu birer ibadettir.

Allah’ın SevmediğiniBildirdiği DiğerDavranışlardan Bazıları

❈ Allah HaddiAşanları Sevmez “Ey iman edenler, Allah’ın sizin içinhelal kıldığı güzel şeyleri haram kılma-yın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah,haddi aşanları sevmez.”  (Maide Suresi,87)

❈ Allah İhanetEdenleri Sevmez “Eğer bir kavmin ihanet edeceğindenkesin olarak korkarsan, sen de açık veadil bir tutumla (onlarla olan anlaşmametnini ve diplomatik ilişkiyi) at. Ger-çekten Allah, ihanet edenleri sev-mez.”  (Enfal Suresi, 58)

İlmi Araştırma, Ekim 2011www.ilmiarastirma.net 63

www.derinAllahsevgisi.imanisiteler.com

Yüce Allah’ın sevdiği davranışları

uygulayan ve O’na gönülden iman

eden Müslümanları diğer insanlardan

ayıran en önemli fark, her ortam ve

şartta Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği

güzel ahlaka en küçük bir taviz dahi ver-

meden uymaktır. Kuşkusuz bunun sonu-

cunda ortaya üstün bir ahlak modeli

çıkmaktadır. Çünkü insan güzel ve değerli olan

tüm vasıflara ancak Allah’ın bildirdiği din

ahlakına uyduğunda sahip olabilir. Sonsuz kudret

sahibi Yüce Allah, Kuran’da doğruluğu, adaleti,

sabrı, fedakarlığı, vefayı, sadakati, kararlılığı, itaati,

alçakgönüllülüğü, hoşgörüyü, şefkati, merhameti,

öfkeyi yenmeyi ve daha birçok üstün ahlak özelliğini em-

retmektedir. Bunlar, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya

çalışan müminleri diğer insanlardan üstün kılan önemli

ahlak özelliklerinden bazılarıdır.

Page 66: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı

❈ Allah Hain ve NankörOlan Kimseyi Sevmez “Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı vesinsi tuzaklarını) iman edenlerdenuzaklaştırmaktadır. Gerçekten Allah,hain ve nankör olan kimseyi sev-mez.”  (Hac Suresi, 38)

Allah’ın SevmediğiniBildirdiği Davranışlarİnsana ve ToplumaZarar Veren FiillerdirBir tarafta zulüm gören, işkenceyle öl-

dürülen insanlar, masum bebekler, birekmek alacak parası dahi olmayanlar,soğuk havada sokakta yatanlar, hastalık-larını tedavi ettirecek para bulamayanlarveya ihtiyar ve güçsüz olmalarına rağmenhastane kapılarında saatlerce hatta gün-lerce tedavi sırası bekleyenler, sadecebelli bir ırka mensup oldukları için katle-dilenler, dinlerinden dolayı evlerinden,yurtlarından çıkartılan kadınlar, çocuklarve yaşlılar, açlıktan ve bakımsızlıktan yok

olan, ölüme terk edilen insanlarvarken, diğer tarafta ise israf

eden, böbürlenen, zul-meden, katle-

den, eziyet eden, ezen, ihanet eden, yap-tıkları işlerde aşırıya kaçan, -Allah’ı tenzihederiz- Allah’ı ve peygamberleri inkareden insanlar vardır.

Dünyada var olan bu insan tiplerine vesorunlarına genel olarak bakıldığında,tüm bu olaylara sevgisizlik, nefret, kin,düşmanlık, çıkarcılık, bencillik, umursa-mazlık, acımasızlık gibi duyguların veakılsızlığın neden olduğu kısacası Allah’ınKuran’da sevmediğini bildirdiği davranış-ların sebep olduğu görülmektedir.

Bu olayları çözmenin ve tamamen or-tadan kaldırmanın yolları ise sevgi, şefkat,merhamet, acıma, karşılık beklemedenhizmet etme şevki, duyarlı olma, fedakar-lık, dostluk, hoşgörü, sağduyu ve akıl yaniAllah’ın sevdiği davranışlara uymak veKuran ahlakını eksiksiz olarak yaşamaklamümkündür. Nurun yegane sahibi olanAllah ayetlerinde Kuran’ın insanları ka-ranlıklardan aydınlığa çıkarma özelliğinişöyle bildirir:

“… Size Allah’tan bir nur ve apaçık birKitap geldi. Allah, rızasına uyanları bu-nunla kurtuluş yollarına ulaştırır ve on-ları Kendi izniyle karanlıklardan nuraçıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir.” (Maide Suresi, 15-16)

İlmi Araştırma, Ekim 201164

Müslümanın ruhundaki Allah’ın rızasını

kazanma isteği, onu daima Allah’ın

sevgisini kazanmak için çaba harca-

maya yöneltir. Allah’ın sevmediği,

hoşlanmayacağı, kullarından

istemeyeceği her türlü tavır, davranış

ve ahlaktan uzak durmasını sağlar.

Kendisine vicdanını rehber edinen kişi

hak olan yola yönelmek için ihtiyaç

duyduğu herşeyi Allah’ın izniyle

Kuran’da bulur.

Page 67: İlmi Araştırma Ekim 2011 Sayısı