iii. ulusal botanİk kongresİ - bingol.edu.tr botanİk kongresİ Özet kİtabi (2).pdf · iii....

76

Upload: others

Post on 04-Sep-2019

23 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

1

KONGRE BİLİM KURULU

Prof. Dr. Adnan ERDAĞ Adnan Menderes Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet AKSOY Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. Ahmet ONAY Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Ahu A. UNCUOĞLU Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Ali ÇELİK Pamukkale Üniversitesi Prof. Dr. Arzu ÇİÇEK Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Asım KADIOĞLU Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Ayla KAYA Anadolu Üniversitesi Prof. Dr. Ayşe EVEREST Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Ayşegül KÖROĞLU Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Bedri SERDAR Karadeniz Teknik Üniversitesi Prof. Dr. Cengiz DARICI Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Celalettin ÖZTÜRK Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Çimen ATAK İstanbul Kültür Üniversitesi Prof. Dr. Dilek DEMİREZEN YILMAZ Erciyes Üniversitesi Prof. Dr. Dilek Azaz Balıkesir Üniversitesi Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA Yeditepe Üniversitesi Prof. Dr. Esra MARTİN Necmettin Erbakan Üniversitesi Prof. Dr. Fatih SATIL Balıkesir Üniversitesi Prof. Dr. Gönül KAYNAK Uludağ Üniversitesi Prof. Dr. Gül CEVAHİR ÖZ İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Habib Ahmed Mansehra Üniversitesi (Pakistan)

Prof. Dr. Hasan AKAN Harran Üniversitesi Prof. Dr. Hasan ÖZÇELİK Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. İbrahim ATALAY Dokuz Eylül Üniversitesi Prof. Dr. İlkay ORHAN Doğu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. İsa TELCİ Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. İsmail KOCAÇALIŞKAN Yıldız Teknik Üniversitesi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

2

Prof. Dr. İsmet UYSAL Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Prof. Dr. İsmühan Potoğlu ERKARA Osmangazi Üniversitesi Prof. Dr. Jaffer JASKANI University of Agriculture Faisalabad (Pakistan)

Prof. Dr. Kerim ALPINAR Biruni Universitesi Prof. Dr. Leyla AÇIK Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Metin SARIBAŞ Bartın Üniversitesi

Prof. Dr. Muammer ÜNAL İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Murat TUNÇTÜRK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Prof. Dr. Murad Aydın ŞANDA Iğdır Üniversitesi Prof. Dr. Musatafa KÜÇÜKÖDÜK Selçuk Üniversitesi Prof. Dr. Nazım ŞEKEROĞLU Kilis 7 Aralık Üniversitesi Prof. Dr. Neriman ÖZHATAY İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Neşet ARSLAN Ankara Üniversitesi Prof. Dr. Nezaket ADIGÜZEL Gazi Üniversitesi Prof. Dr. Nurten EZER Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Özcan SEÇMEN Ege Üniversitesi Prof. Dr. Özgür EMİNAĞAOĞLU Artvin Çoruh Üniversitesi Prof. Dr. Rafi ul ISLAM University of Rajshahi (Bangladesh)

Prof. Dr. Rüştü HATİPOĞLU Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Selçuk ERTEKİN Dicle Üniversitesi Prof. Dr. Serpil UNYAYAR Mersin Üniversitesi Prof. Dr. Şengül KARAMAN Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Prof. Dr. Şinasi YILDIRIMLI Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Tahsin KARADOĞAN Süleyman Demirel Üniversitesi Prof. Dr. Tülin AŞKUN Balıkesir Üniversitesi Prof. Dr. Ünal AKKEMİK İstanbul Üniversitesi Prof. Dr. Yasin ALTAN Celal Bayar Üniversitesi Doç. Dr. Ahmet Zafer TEL Adıyaman Üniversitesi Doç. Dr. Ali BİLGİN Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Doç. Dr. Ayten ÇELEBİ KESKİN Kırıkkale Üniversitesi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

3

Doç. Dr. Canan KARAALP Ege Üniversitesi Doç. Dr. Cengiz AKKÖZ Selçuk Universitesi Doç. Dr. Ekrem Akçiçek Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Emin UĞURLU Celal Bayar Üniversitesi Doç. Dr. Emine ARSLAN Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Emine Selcen DARÇIN Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Doç. Dr. Engin TİLKAT Batman Üniversitesi Doç. Dr. Evren YILDIZTUGAY Selçuk Üniversitesi Doç. Dr. Fatih Coşkun Balıkesir Üniversitesi Doç. Dr. Fatma GÜNEŞ KOÇYİĞİT Trakya Üniversitesi Doç. Dr. Fatmagül GEVEN Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Filiz VARDAR Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Gülşah ÇOBANOĞLU Marmara Üniversitesi Doç. Dr. H. Nurhan BÜYÜKKARTAL Ankara Üniversitesi Doç. Dr. Hatice ÇÖLGEÇEN Bülent Ecevit Üniversitesi Doç. Dr. Kemal YILDIZ Celal Bayar Üniversitesi Doç. Dr. Mesut KIRMACI Adnan Menderes Üniversitesi Doç. Dr. Mustafa YILMAZ Bursa Teknik Üniversitesi Doç. Dr. Murat ÜNAL Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Recep KARA Niğde Üniversitesi Doç. Dr. Rüveyde TUNÇTÜRK Yüzüncü Yıl Üniversitesi Doç. Dr. Şener AKINCI Marmara Üniversitesi Doç. Dr. Tamer ÖZCAN İstanbul Üniversitesi Doç. Dr. Tülay EZER Niğde Üniversitesi Doç. Dr. Vesile DÜZGÜNER Ardahan Üniversitesi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

4

KONGRE DÜZENLEME KURULU

Kongre Başkanı

Prof. Dr. Gülendam TÜMEN Balıkesir Üniversitesi

Kongre Koordinatörü

Prof. Dr. Mehmet KARATAŞ Necmettin Erbakan Üniversitesi

Kongre Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Fatih SATIL Balıkesir Üniversitesi

Prof. Dr. Ayşe EVEREST Mersin Üniversitesi

Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Esra MARTİN

Necmettin Erbakan Üniversitesi

Düzenleme Kurulu Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Cengiz AKKÖZ

Selçuk Üniversitesi

Sekreterya

Belkıs MUCA, Süleyman Demirel Üniversitesi Aslıhan KELKİTOĞLU, Necmettin Erbakan Üniversitesi

Esra KARAKAŞ, Necmettin Erbakan Üniversitesi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

5

SÖZLÜ SUNUMLAR

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

6

DOĞA TURİZMİ–EKOTURİZM: MARDİN ÖRNEĞİ

Mehmet YILMAZ

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Kahramanmaraş

[email protected]

ÖZET İklim değişikliğinin dünya üzerindeki olumsuz etkileri arttıkça çevre bilinci gelişmekte ve doğa eksenli yaşam ön plana çıkmaktadır. Bununla beraber turizm hareketlerinde değişiklikler meydana gelmektedir. Bu sayede doğa turizmi veya ekoturizm gelişim göstermektedir. Doğa turizmi veya bir başka ifade ile ekoturizm çevresel faktörlere zarar vermeden ondan faydalanmayı esas almaktadır. Bu kapsamda doğa turizminin yöntemlerinin belirlenmesi ve bu turizme materyal olabilecek alanların belirlenmesi önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Mardin ilindeki doğa turizmine konu olacak alanların belirlenmesi,bunların tarihi,doğal,kültürel ve teknik özelliklerinin ortaya konularak koruma-kullanma dengesi içerisinde hizmete sunulması imkanlarının araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, genel doğa turizmi aktiviteleri ve ekoturizm aktiviteleri ortaya konulmuştur. Bu aktivitelerden Mardin ilinde yapılabilecekler konusunda inceleme ve değerlendirmeler yapılarak,Mardin ili ve ilçelerinin alternatif turizm potansiyeline ilişkin projeksiyonlar çıkarılmaya çalışılmıştır.Bu doğrultuda, arazide sörveyler yürütülmüş,görüşmeler gerçekleştirilmiş,tarihi arşiv dökümanları incelenmiş ve doğal değerlere ilişkin envanter verileri değerlendirilerek alternatif turizm potansiyeli açısından yorumlanmıştır. Mardin ilinde alternatif turizm potansiyelinin belirlenmesi amacıyla yürütülen bu araştırma sonucunda, Mardin ilinde doğa turizmi veya ekoturizm kapsamında değerlendirilebilecek hava sporlarına uygun alanlar, doğa yürüyüşü (trekking) alanları, mesire alanları, sportif olta balıkçılığı için alanlar, kamp imkanları, bisiklet yolları, şelaleler, av alanları, kuş gözlemciliği için alanlar, anıt ağaçlar, foto-safari ve mağaralar olduğu saptanmıştır. Sözkonusu alternatif turizm potansiyel alanları geniş bir şekilde tanıtılarak, doğal kaynak değerleri ve turizm açısından sağlayabileceği sosyoekonomik boyutlar görsel fotoğraflar eşliğinde ortaya konulmuştur.Sonuç itibariyle, Mardin ilinde doğa turizmi veya ekoturizm açısından çok sayıda ideal alanın bulunduğu ve bunların ülke kalkınması ve gelişmesi açısından büyük bir potansiyel taşıdığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Doğa Turizmi, Ekoturizm, Mardin

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

7

Göllüdağ’daki (Niğde) Kalıntı Meşe (Quercus pubescens ve Quercus infectoria subsp. boissieri)

Ormanlarının Briyofitleri

Mustafa Karakaş, Tülay Ezer

Niğde Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 51100 Niğde

[email protected]

Özet Arkeolojik açıdan, Anadolu’nun bilinen en eski yerleşim yeri olan Göllüdağ, Niğde ilinin kuzey doğusunda yer alan 12 km çapında bir stratovolkandır. Zirvesi 2172 m olup 1. derece arkeolojik ve 3. derece doğal sit alanıdır. Alanın arkeolojik ve jeolojik yapısının yanı sıra biyolojik özelliklerinin de ortaya çıkarılması oldukça önemlidir. Bu çalışmada Göllüdağ’da yayılış gösteren Quercus pubescens ve Quercus infectoria subsp. boissieri kalıntı ormanlarının briyofitleri araştırılmıştır. Çeşitli habitatlardan toplanan briyofit örneklerinin teşhisi sonucunda 12 familya, 22 cins ve bu cinslere ait toplam 42 takson (41 karayosunu, 1 ciğerotu) saptanmıştır. Bu taksonlardan 5 tanesi B8 karesi için yeni kayıttır. Araştırma alanında en yaygın ilk 2 familya; Pottiaceae (9 takson) ve Brachytheciaceae (9 takson) dir. En yaygın cinsler Orthotrichum (5 takson), Encalypta (4 takson), Grimmia (4 takson) ve Syntrichia (4 takson) dır. Pohlia cruda, Orthotrichum rupestre ve Eurhynchium angustirete alanda yaygın türlerdir. Ayrıca taksonların ışık, nem ve asidite gibi ekolojik karakteristikleri tartışılmıştır. Taksonların %43’ünün mezofitik, %38’inin kserofitik ve %19’unun da higrofitik olduğu, fotofitlerin %57’lik bir orana, skafitlerin ise %43’lük bir orana sahip olduğu tespit edilmiştir. pH durumuna göre ise taksonların %57’si subnötrofit, %36’sı asidofit ve %7’si bazifittir. Bu çalışma Niğde Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafınfan FEB2015/35 nolu proje ile desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Briyofit, Göllüdağ, Meşe, Niğde, Türkiye

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

8

Lokal endemik olan Carduus olympicus subsp. olympicus (Asteraceae) ve Verbascum olympicum (Scrophulariaceae) için yeni yayılış alanları

Özer Yılmaz

Uludağ Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, TR-16059 Görükle Yerleşkesi, Nilüfer / Bursa.

[email protected]

Özet Türkiye Florası’na göre Carduus olympicus subsp. olympicus (Asteraceae) ve Verbascum olympicum (Scrophulariaceae) yalnızca Uludağ’da (Bursa) yetişen lokal endemik taksonlardır. 2015 yılında Mezit (Bursa), Camiliyayla (Bilecik) ve Safa (Kütahya) arasındaki alanda yapılan arazi çalışmalarında bu iki takson için yeni yayılış alanları tespit edilmiştir. Yeni yayılış alanında Carduus olympicus subsp. olympicus’un yaklaşık 100 bireyi ve Verbascum olympicum’un ise 1000’den fazla bireyi olduğu belirlenmiştir. Her iki taksonunun da bu alandaki varlığı tarımsal faaliyetler ve otlatma nedeniyle tehdit altındadır. Tehlike durumlarının Carduus olympicus subsp. olympicus için Tehlikede (EN) ve Verbascum olympicum için Düşük riskli (LC) olması şeklinde değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Bursa, Carduus olympicus subsp. olympicus, endemik, Uludağ, Verbascum olympicum

New Distribution Area for The Local endemics Carduus olympicus subsp. olympicus (Asteraceae) and Verbascum olympicum (Scrophulariaceae)

Abstract According to the Flora of Turkey Carduus olympicus subsp. olympicus (Asteraceae) and Verbascum olympicum (Scrophulariaceae), which are local endemic taxa, growing only on Uludağ Mountain (Bursa). In 2015, during a field trip in the area between Mezit (Bursa), Camiliyayla (Bilecik) and Safa (Kütahya) a new distribution area have been found for this two taxa. It has been estimated that Carduus olympicus subsp. olympicus has about 100 individuals and Verbascum olympicum has more than 1000 individuals in this new distribution area. The presence of both taxa in this area is under threat due to agricultural activities and grazing. The threatened category has been evaluated as Endangered (EN) for Carduus olympicus subsp. olympicus and Least Concern (LC) for Verbascum olympicum. Keywords: Bursa, Carduus olympicus subsp. olympicus, endemic, Uludağ, Verbascum olympicum

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

9

Buğday Tohum Yağının Antibiyofilm Aktivitesi ve Yağ Asidi İçeriğinin Belirlenmesi

Gülümser Acar Doğanlı1, Şeyda Kıvrak2, İbrahim Kıvrak3, Murat Can Akdemir4, Nazime Mercan Doğan4

1 Pamukkale Üniversitesi, Teknoloji Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği Bölümü, Denizli

2 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Beslenme ve Dietetik Bölümü, Muğla 3 Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Muğla Meslek Yüksekokulu, Kimya ve Kimyasal İşleme Teknolojileri

Bölümü, Muğla 4 Pamukkale Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Denizli

[email protected]

Özet Biyofilm oluşumunu engellemek için kullanılan en yaygın uygulama antimikrobiyal ajanların kullanımıdır. Fakat çoğu antimikrobiyal biyofilm oluşumunun kontrolünde genellikle etkisiz kalmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı, doğal bir ürün olan buğday yağının biyofilm oluşturduğu bilinen bazı patojen bakteriler üzerine antibiyofilm etkisini belirlemek ve buğday yağının yağ asidi kompozisyonunu belirlemektir. Çalışmada kullanılan buğday tohum yağı soğuk press yöntemi ile elde edilmiş ve değişik konsantrasyon oranlarında dilüsyonları hazırlanmıştır. Test bakterileri olarak Pamukkale Üniversitesi, Biyoloji Bölümü Bakteriyoloji Laboratuvarın kültür stoklarından temin edilen Staphylococcus aureus ATCC 29213, Enterococcus faecalis M10 (kan izolatı), Micrococcus luteus NRRL-B 1013, Pseudomonas fluorescens ATCC 55241 ve Yersinia enterocolitica RSKK 1501 kullanılmıştır. Antibiyofilm aktivite tespitinde 96 kuyucuklu polistren plakalar kullanılarak kristal viyole yöntemi uygulanmış ve 630 nm’de absorbans okunmuştur. Sonuçlar incelendiğinde, genel olarak buğday yağının antibiyofilm etkisi zayıf olarak bulunmuş, S. aureus ATCC 29213 bakterisi üzerine antibiyofilm etki saptanamamıştır. En yüksek antibiyofilm etki ise %40,93 biofilm inhibisyon oranı ile E. faecalis M10 bakterisi üzerine tespit edilmiştir. Ayrıca yağ oranı azaldıkça etkinin de azaldığı tespit edilmiştir. Elde edilen buğday yağı potasyum hidroksitin metanol içerisinde çözülmesi ile hazırlanan 2N’lik KOH çözeltisi ile metil esterlerine dönüştürülmüştür. 5 dakika 4000 rpm’de santrifüjlendikten sonra üst faz Macherey-Nagel Chromafil Xtra PTFE-20/25 0.20µm filtreden süzüldü ve Agilent 7890A GC- 5975C MSD cihazına auto-sampler yardımıyla injekte edilmiştir. Çalışmada 37 adet yağ asidi metil esteri aranmış ve majör bileşen olarak sırasıyla Linoleik asit (%49,07), Oleik Asit (%35,96) ve Palmitik asit (%10,99) tespit edilmişir. Anahtar Kelimeler: Buğday Tohum Yağı, Antibiyofilm Aktivite, Yağ Asidi Metil Esteri, GC/MSD

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

10

Ağaçlarda Su Tüketiminin Gövde Isı Dengesi Yöntemiyle Belirlenmesi- Anadolu Karaçamı Örneği

Mehmet S. Özçelik1

1 İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Havza Yönetimi Anabilim Dalı, İstanbul

[email protected]

Özet Ağaçların transpirasyon yoluyla meydana getirdikleri su tüketiminin bilinmesi havzaların su bütçesini hesaplamada önem arzetmektedir. Transpirasyon miktarının ölçülebilmesi için lizimetre yöntemi, çadır yöntemi, tranpirometre yöntemi, çabuk tartım yöntemleri gibi çeşitli yöntemler geliştirilmiş olup bunlardan bir tanesi de ağacın gövdesinden geçen özsuyu miktarının ölçüldüğü “bitki öz suyu akış ölçümü” yöntemidir. Bitki özsuyu akış ölçüm yöntemleri de kendi içinde ayrılmakta olup, en çok kullanılan ve güvenilen sonuçlar verenlerinden birisi “gövde ısı dengesi” yöntemi olarak öne çıkmaktadır. Bu çalışmada Belgrad Ormanı Atatürk Arboretumu’nda (İstanbul) Anadolu Karaçamı [Pinus nigra subsp. pallasiana (Lamb.) Holmboe] parselinde bulunan bir bireyin beş aylık transpirasyon miktarı gövde ısı dengesi yöntemi kullanılarak hesaplanmıştır. Örnek olarak seçilen birey; 56 yaşında, 17 m boyunda olup; göğüs yüksekliğindeki çapı 40 cm, çevresi ise 124 cm’dir. Çalışma dönemi 2015 Kasım - 2016 Nisan ayları arasını kapsamaktadır. Çalışma periyodu boyunca minimum sıcaklık -11˚C, maksimum sıcaklık 29˚C olarak tespit edilmiş, bu dönem içinde gerçekleşen yağış miktarı ise 478 kg/m2 olarak kaydedilmiştir. Kış aylarında alınan yüksek yağışın etkisiyle toprak nemi miktarı yüksek seyretmiş ve toprak su potansiyeli miktarı -0.28 barı aşmamış, dolayısıyla transpirasyon miktarı üzerinde kısıtlayıcı bir etkisi olmamıştır. Sonuç olarak bu bireyin araştırma süresi boyunca meydana getirdiği günlük su tüketimi ortalama 15.03 kg olarak hesaplanmış ve 0.007 kg ile 57.8 kg arasında değişim göstermiştir. Beş aylık ölçüm periyodu boyunca toplam 2285 kg su tüketimi gerçekleştirmiştir. En yüksek su tüketiminin gerçekleştiği ay günlük ortalama 37 kg ile Nisan ayı olurken; en düşük tüketimin gerçekleştiği ay günlük ortalama 4 kg ile Ocak ayıdır. Nisan ayından sonra özellikle sıcaklıkların artması ve vejetasyon periyodunun ilerlemesi ile birlikte su tüketiminin çok daha yüksek miktarlara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Anadolu Karaçamı, Bitki özsuyu akış ölçümü, Gövde ısı dengesi, Transpirasyon, Su tüketimi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

11

Medicago sativa-falcata Tür Kompleksinin Genomik Analizleri

Muhammet Şakiroğlu1, Doğan İlhan2, Xuehui Li3, E. Charles Brummer4

1Kafkas Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Biyomühendislik Bölümü, Kars

2Kafkas Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyolojive Genetik Bölümü, Kars

3North Dakota StateUniversityPlantSciencesDepartment, Fargo ND, USA 4

University of California-DavisDept. Of PlantBiology, Davis, CA, USA

[email protected]

Tür kompleksi,yakın sistematik birimler arasında üreme engellerinin yetersiz olduğu durumlardan et ayrımların olmadığı bir grup sistematik birime verilen isimdir. Böylesi durumlarda morfolojik özelliklerarasindaki geçişlerden dolayı taksonlarıayırmak mümkün olmamakta ve birimleri daha etkin ayırmada rutin ve güvenilir verilere ihtiyaç duyulmaktadır. Ucuzlayan ve yaygınlaşan genomik araçlar sayesinde bu tür komplekslerini analiz mümkündür. Medicago sativa-falcatakompleksi ya da Medicago sativatür kompleksi olarak adlandırılan birim kültür yoncasını da kapsayan kompleks bir taksonomik gruptur. Kompleks, aralarında melezleşme engeli olmayan diploit ve tetraploit toplam 8 alttürden oluşmaktadır ve son zamanlarda poliploitleşme çalışmaları için model bitki olarak önerilmiştir. Farklı genomik araçlar kullanılarak yapılan analizlerde alttür olarak belirlenen birimler arasında yeterince ayrım olduğu gözlenmiştir. Diploit birimlerde daha fazla genetik çeşitlilik ve ayrım gözlenmiştir. Ayrıca melez olduğu önerilen birimlerin de melez genomik yapıya sahip olduğu gözlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Medicago sativa L., Genomik Araçlar,Tür Kompleksi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

12

Bitki Büyüme Regülâtörü olan Salisilik Asit’in Bazı Ekzojen

Uygulamalarıyla Buğday Tohumunda Biyoaktif Bileşik Düzeyine ve

Filizlenme Gücüne Etkileri

Belgüzar Karadağ1, Nilgün Candan Yücel2

1, 2Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü, İzmir

[email protected]

Özet

Dünya nüfusunun hızla artması nedeniyle bitkilerin hastalıklardan korunması, abiyotik ve biyotik stres koşullarına karşı dayanıklılığı önemli bir konu haline gelmiştir. Bu amaçla buğday tohumunda fenolik bileşik biyosentezinin uyarılması ve tarımda ürün kayıplarının önlenmesi hedeflenmektedir. Çalışmamızda, sterilize edilmiş buğday tohumları salisilik asitin farklı konsantrasyonlarına ( 0.05; 0.1; 2.5 ve 5 mM) ve balık ununa (1g/10mL) maruz bırakıldı. Tohumlar 2 gruba ayrılarak 11 gün süresince petri kaplarında çimlendirildi. Bir grup saf suyla diğer grup ise 100 mM’lık tuzlu suyla her gün sulandı. Tohumların yaş ağırlıkları, kök-gövde uzunlukları, çimlenme yüzdeleri, toplam fenolik, flavonoid madde ve prolin tayini yapıldı. Denemelerimizde 1 mM salisilik asit+balık ununda en iyi sonuç alındı. Tuz stresi şartlarında, toplam fenolik madde içeriği (mg/g FW); 1 mM salisilik asit+balık unu grubunda kontrole kıyasla sırasıyla (kök, gövde, tohum) 4.61-; 2.35-; 3.72- katlık artışlar gösterdi. Anahtar Kelimeler: Fenolik Bileşik Biyosentezi, Salisilik asit, Tohum Gücü, Tuzluluk Stresi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

13

Nesli Tehlike Altında Olan Pancratium maritimum L.’un Anter Çeperi Gelişiminin

Sitokimyasal Yönden İncelenmesi

Sevil Tütüncü Konyar Trakya Üniversitesi, Fen fakültesi, Biyoloji Bölümü, 22030, EDİRNE

e-mail:[email protected]

Özet

Ülkemiz de Karadeniz, Akdeniz ve Ege kıyılarında doğal olarak yetişen Pancratium maritimum L. nesli tehlike altında olan tıbbi ve ekonomik açıdan önemli bir bitkidir. Anterdeki polisakkarit ve lipit rezervleri polen canlılığı ve bitki üremesini önemli ölçüde etkilediğinden, nesli tükenmekte olan bitkilerde polisakkarit ve lipit rezerv dağılımının araştırılması bu bitkilerin üreme biyolojisine önemli katkılar sağlayacaktır. Dolayısıyla, bu çalışmada P. maritimum’un anter gelişimi, anter çeperinin yapısı ve lipit ve çözünmeyen polisakkarit rezervlerinin dağılımı açısından sporogen evre aşamasından olgun polen aşamasına kadar ışık mikroskobu kullanılarak araştırıldı. Farklı gelişim aşamalarındaki anterlerin rezerv madde dağılımını inceleyebilmek için bitkiden alınan çeşitli gelişim aşamalarındaki anterler, Sorensen tamponunda hazırlanmış %3’lük gluteraldehitte (pH 7.4) fikse edildikten sonra Epona gömüldü. Epona gömülmüş anterlerden ultramikrotom ile alınan 1 mikronluk kesitler genel histokimyasal gözlemler için Toluidin mavisiyle, çözünmeyen polisakkaritlerin belirlenmesi için periyodik asit–Schiff (PAS) boyasıyla, lipit testi için ise Sudan black B boyasıyla boyanarak bu maddelerin anterlerdeki dağılımı belirlendi ve fotoğrafları çekildi. P. maritimum’un anterleri tetrasporangiattır. Genç anter çeperi, stoma içeren epidermis, endotesyum, ara tabaka ve salgı tapetumundan oluşur. Anter gelişimi sırasında anter çeperindeki hücre sırası sayısı anterin gelişim aşamalarına ve değişik bölgelerine göre farklılık göstermektedir. Olgun polen aşamasında, endotesyum hücreleri ipliksi kalınlaşmalar oluşturmaktadır. Anter çeperindeki polisakkarit ve lipit rezervlerinin dağılımı polen gelişimi ile ilişkilendirilerek incelendiğinde, normal polen gelişimini desteklediği görülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Anter çeperi, Anter histokimyası, Lipit dağılımı, Polisakkarit dağılımı.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

14

Spermidin ve Prolin Uygulamasının Biberde (Capsicum annuum L.) Phytophthora

capsici Stresine Karşı Koruyucu Etkisi

Esra Koç1, Yeliz Kaşko Arıcı2, Cemil İşlek3

1Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü, 06100, Ankara 2Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Biyometri ve Genetik Bölümü, Ordu

3Ömer Halis Demir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü, Niğde

[email protected] Özet Bu çalışmada, biyotik strese maruz kalan bitkilerde etkili savunma mekanizmalarından biri olan spermidin (Spd) ve prolinin, Phytophthora capsici’ nin neden olduğu kök çürüklüğü hastalığı üzerindeki etkisini belirlemek için peroksidaz, polifenol oksidaz aktivitesi, total fenolik ve H2O2 miktarı gibi fizyolojik parametreler araştırılmıştır. Araştırmada bitkisel materyal olarak P. capsici’ ye dayanıklı Criollo de Morelos 334=CM334 ve duyarlı Kekova biber çeşitleri kullanılmıştır. Sera şartlarında yetiştirilmiş 6 yapraklı fidelere inokulasyon öncesi yüzeysel püskürtme yöntemiyle spd (0.1 ve 1 mM) ve spd + prolin (0.1 mM spd + 1 mM prolin, 0.1 mM spd + 1 mM prolin, 1 mM spd + 1 mM prolin, 1 mM spd + 10 mM prolin) uygulaması yapılmıştır. Kontrol gruplarına distile su uygulaması yapılmıştır. Uygulamadan 72 saat sonra inokulasyon işlemi yapılmış, 3., 5. ve 7. günlerde rastgele örnekler alınmıştır. CM-334 ve Kekova çeşitlerinde P. capsici enfeksiyonu sonucu tüm günlerde peroksidaz, total fenolik ve H2O2 miktarında artış saptanmıştır. Polifenol oksidaz aktivitesi ise CM-334’de azalırken Kekova çeşidinde artış göstermiştir. Her iki çeşitte ve tüm günlerde, spd ve spd + prolin uygulamaları tek başına uygulanan P. capsici ile karşılaştırıldığında peroksidaz, polifenol oksidaz aktivitesinde ve total fenolik bileşik miktarını ayrıca artırmıştır. Diğer taraftan bu uygulamalar her iki çeşitte tüm günlerde H2O2 miktarını azaltmıştır. Spd savunma sinyali özelliğine sahip bir poliamin olarak membran bütünlüğünü sağlayıp stres hasarlarına karşı plazma membranını korumaktadır. Prolin bir reaktif oksijen parçalıyıcısıdır, oksidatif hasara karşı koruyucu özelliği nedeni ile H2O2 düzeyini azaltmıştır. Ayrıca, artan savunma bileşikleri patojen istilasına karşı bitki hücrelerinde lignifikasyonu uyararak patojenin yayılması için fiziksel bir bariyer oluşturmaktadır. Elde edilen bulgular spd ve spd + prolin’in P. capsici stresine karşı biberin toleransını artırdığını göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Antioksidan, Phytophthora capsici, prolin, spermidin, tolerans

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

15

Bafra (Samsun) İlçesi Briyofit Florası

Sezgi Bozkaya1, Muhammet Ören1, Serhat URSAVAŞ2

1 Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Zonguldak

2 Çankırı Karatekin Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü, Çankırı

[email protected]

Özet Ülkemizde briyofloristik çalışmalar yetersiz olup, birçok alanın briyofit çeşitliliği tespit edilmemiştir. Çalışma alanı olarak belirlenen Bafra ilçesi de bu alanlardan biridir. Bafra Orta Karadeniz Bölgesinde yer alan Samsun iline ait bir ilçedir. Alan iklim, topoğrafya ve vejetasyon açısından yer yer farklılıklar göstermekte ve önemli sulak alanlara ev sahipliği yapmaktadır. Alanın bu eşsiz özellikleri briyofloristik açıdan önem taşımaktadır. Araştırma sahasına, farklı mevsimlerde yapılan arazi çalışmalarında örnekler toplanmıştır. Bu çalışmalar sonucunda 460 adet briyofit örneğinin teşhis edilmesi ile 50 familyaya ait 33’ü ciğerotu, 133’ü karayosunu olmak üzere toplamda 166 farklı tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. Tespit edilen taksonlardan 47 tanesi Henderson (1961) Türkiye Kareleme Sistemi’ne göre A3 karesi için yenidir. Ayrıca bir türün Türkiye’den ilk defa kaydı verilmektedir. Anahtar Kelimeler: Bafra, Briyofit, Flora Teşekkür: Bu çalışma TÜBİTAK tarafından 114Z149 numaralı proje ile desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

16

Türkiye İçin Yeni Bir Rastık Mantarı Cinsi

Şanlı Kabaktepe

İnönü Üniversitesi, Battalgazi Meslek Yüksekokulu, Battalgazi, Malatya

[email protected]

Özet Bu çalışmanın amacı Türkiye'nin rastık mantarı mycobiotasına katkı sağlamaktır. Rastık mantarları, pas mantarlarından (Pucciniales) sonra en önemli ikinci bitki paraziti Basidiomycota grubudur. Yaklaşık olarak 4000 farklı enfekte konukçu bitki türüyle beraber 93 cins ve 1650 tür rastık mantarı türü bilinmektedir. Çoğu rastık türü konukçu bitki türünün yaprak, gövde ve çiçek düzeninde oluşturduğu siyah veya kahverengi spor kütleleri veya sorusları ile tanımlanırlar. Şuandaki mevcut literatüre göre Türkiye'den 10 cins içerisinde yaklaşık olarak 60 rastık türü rapor edilmiştir. Eleusine indica (L.) Gaertn. (Poaceae) üzerinde bulunan bir rastık türü olan Melanopsichium eleusines (Kulk.) Mundk. & Thirum. (Melanopsichiaceae) Türkiye için ilk defa Kayseri ilinden kaydedilmiştir. Bu ayrıca Melanopsichium Beck cinsininde ülkemizdeki ilk kaydıdır. Bu mantarın şekilleri ile morfolojik ve mikroskobik özellikleri toplanan örneklere bağlı olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda Türkiye de ki rastık cinsi ve türü sayısı 11 ve 61'e yükselmiştir. Anahtar Kelimeler: Yeni kayıt, Rastık, Kayseri, Türkiye

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

17

Mardin-Mazıdağı’nda Mısır (Zea mays L. indentata) Bitkisinin Kurak Dönem İçin Kök,

Gövde ve Yaprak Anatomik Özelliklerinin İncelenmesi

Meltem Tuylu1, H. Nurhan Büyükkartal1 Gökhan İsmail Tuylu2, Mehmet Şan2

(1)Ankara Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Ankara (2) Harran Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü, Şanlıurfa

[email protected]

Özet

Mardin ili Mazıdağı’nda yürütülen denemede, damla sulama sistemi kullanılarak ikinci ürün mısır (Zea mays L. indentata) bitkisi yetiştirilmiştir. Optimum koşullar için uygulanması gereken sulama suyu miktarının %50’si uygulanarak kurak dönem koşulu oluşturulmuş, bitkide kök, gövde ve yaprağın anatomik özelliklerinin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi amaçlanmıştır. Bitki su ihtiyacı A-sınıfı buharlaşma kabı yöntemine göre belirlenmiştir. 2015 yılı sulama mevsimi için sabit sulama aralığı, 6 gün, seçilerek yürütülen denemede, kurak dönem için A-sınıfı buharlaşma kabından elde edilen buharlaşma miktarının % 50’si sulama suyu miktarı olarak uygulanmıştır. Anatomik çalışmalar için mısır bitkisine ait örnekler, epon 812 içine yerleştirilmiştir. Yarı ince kesitler toluidin blue ile boyanmış ve ışık mikroskobunda incelenerek fotoğrafları çekilmiştir. İnce kesitler ise uranil asetat ve kurşun sitrat ile boyanmış ve geçirmeli elektron mikroskobunda (TEM) incelenerek mikrografları çekilmiştir. Kökte, iletim demetleri öz bölgesini halka şeklinde kuşatmıştır. Nişasta taneleri belirgin olarak gözlenmiştir. Kortekste çok sayıda solunum boşluklarına rastlanmıştır. Gövdede çok az sayıda stomaya rastlanmış olup korteksten sonra büyük hücrelerden oluşan nişasta kını bulunmaktadır. Öz parankimatiktir. Yaprak, unifasiyaldir. Alt ve üst epidermis graminea tipte stomalar içermekte olup amfistomatiktir. Epidermiste çok sayıda ve değişik boyutlarda bulliform hücreleri gözlenmiştir. Kök, gövde ve yaprakta bazı dokularda biometrik ölçümler yapılarak sonuçları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak; sulama mevsimi sonunda kurak dönem koşulu için uygulanan toplam sulama suyu miktarı 352 mm olarak belirlenmiştir. Su stresi oluşturularak yetiştirilen mısır (Zea mays L. indentata) bitkisinin anatomik özellikleri, histolojik ve sitolojik olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar; bitkilerde çeşitli abiyotik faktör uygulamalarıyla yapılacak olan diğer çalışmalara katkı sağlayacaktır.

Anahtar kelimeler: A-sınıfı buharlaşma kabı, Bitki Anatomisi, Mardin - Mazıdağı, Mısır, TEM

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

18

Medicago sativa cv. Elçi ve Doğal Tetraploid Trifolium pratense Tohumlarındaki Bazı Flavonoidlerin Belirlenmesi

Hatice Çölgeçen

1 Bülent Ecevit Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Zonguldak

[email protected]

Özet Baklagil bitkilerinde isoflavonidlerin dahil olduğu fenolik sekonder metabolitler geniş oranda biriktirilmektedir. M. sativa cv. Elçi ve doğal tetraploid T. pratense tohumlarında yüksek performans likit kromotografi(HPLC) ile flavonoidlerin analizi ilk kez yapılmıştır. M. sativa cv. Elçi ve doğal tetraploid T. pratense L. (Elçi red clover) (E2-type 2n = 4x = 28)’nin tohumları Bülent Ecevit Üniversitesi Biyoloji Bölümü deneme bahçelerinden 2012 yılında toplanmıştır. Metanolik ekstraktlarda başlıca formononetin, biokanin A, daidzein, genistein, gallik asit, kaffeik asit, p-koumarik asit, taksifolin, rosmarinik asit, kaempferol, kuersetin gibi flavonoidlerin(fitoöstrojen) analizi yapılmıştır. M. sativa cv. Elçi tohumlarında en yüksek flavonoidler p-koumarik asit(1314,75 µg/g DW) ve taksifolin(214,06 µg/g DW) bulunmuştur. Doğal tetraploid T. pretense tohumlarında en yüksek flavonoidler olarak rosmarinik asit(690,74 µg/g DW) ve daidzein(166,13 µg/g DW) tespit edilmiştir. Bu sonuçlar M. sativa cv. Elçi ve doğal tetraploid T. pratense tohumlarının da fitoöstrojen kaynağı olarak değerlendirilebileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Medicago sativa cv. Elçi, Doğal Tetraploid Trifolium pratense, Tohum, Flavonoid

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

19

Olgun ve olgunlaşmamış Ziziphus jujube meyvesinin Prostat kanseri hücrelerinde Anti-

kanser Etkisi

Sümeyye Aydogan Türkoğlu1, Dinmuhammed Doliyev1

1 Balıkesir Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Balıkesir

[email protected], [email protected]

Özet Ziziphus jujube, Rhamnaceae ailesine üye ve uzun yılladır bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan bir bitkidir. Meyvesi; sindirim bozuklukları, zayıflık, karaciğer şikayetleri, obezite, idrar sorunları, şeker hastalığı, deri enfeksiyonları, Farenjit, bronşit, anemi (kansızlık), ishal ve uykusuzluk gibi çeşitli hastalıkların tedavisinde iyileştirici etkileri ile etkili bir bitkisel ilaç olarak kullanılmaktadır. Literatürde Ziziphus jujube meyvesinin anti-kanser etkisinin olduğu da görülmektedir. Ancak akciğer, meme ve servikal kanserler dışında diğer kanser hücrelerine nasıl etkisi olduğu ile ilgili bilgi mevcut değildir. Kanser tedavisinde daha az yan etkiye ve düşük maliyetli-etkin özelliklere sahip bitkilerden türetilmiş doğal ürünlerin anti-kanser ajan olarak kullanımına yönelik araştırmalar oldukça yaygındır. Literatür incelendiğinde jujube ekstraklarının PC3, prostat kanseri hücre hattı üzerinde yapılmış anti-kanser etkisine yönelik herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Çalışmada Ziziphus jujube ekstraklarının in-vitro model olarak kullanılan PC3 (Prostat kanseri hücre hattı) hücrelerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla ilk olarak, olgun ve olgunlaşmamış meyveden metanol kullanarak ekstraklar hazırlanmıştır. Hücreler % 10 FCS ile desteklenmiş 2 mM L-Glutamin içeren DMEM’de büyütülmüştür. Kültürler 37˚C’de %5 CO2 hava içeren inkübatörde muhafaza edilmiştir. Trypan mavisi ile hücre canlılığı kontrol edilmiştir. Jujube ekstraklarının bu hücre hatlarındaki sitotoksik etkisi için MTT testi kullanılmıştır. PC3 hücrelerinde beş farklı konsantrasyonda 24, 48 ve 72 saatte in vitro sitotoksik etkisi araştırılmıştır. 24 saatte hücre proliferasyonunda istatistiksel olarak anlamlı bir azalma gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ziziphus jujube, kanser, PC3, prostat, MTT

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

20

Endemik Alyssum pinifolium (Nyár.) T.R. Dudley Türünün in vitro Adventif Sürgün Rejenerasyonu

Nurşen ÇÖRDÜK1, Hamza BAYAT2, Nursel DURAN2, Onur ESEN3 1Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Terzioğlu Kampüsü, 17020,

Çanakkale, [email protected] 2Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Terzioğlu Kampüsü, 17020, Çanakkale

3Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale Botanik Bahçesi Herbaryumu, Terzioğlu Kampüsü, 17020, Çanakkale

Özet Alyssum pinifolium (Nyár.) T.R. Dudley (gazi kefkesi), Çanakkale ilinde sadece iki lokalitede yetişen endemik bir bitki türüdür. Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabı’na göre tehlike kategorisi VU (duyarlı) olarak belirtilen türün tehlike kategorisi son yapılan çalışmalar ile CR B1c (iv) (kritik) olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, doğadan yok olma tehlikesi olan bu türün adventif sürgün rejenerasyonu yöntemiyle çoğaltılması için in vitro kültür koşullarının optimize edilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, A. pinifolium türüne ait bitki örneklerinden alınan hipokotil, yaprak ve gövde eksplantları sürgün rejenerasyonu için farklı kombinasyonlarda ve konsantrasyonlarda bitki büyüme düzenleyicileri içeren Murashige Skoog besin ortamında kültüre alınmıştır. Her bir deneme 5 tekrarlı gerçekleştirilmiştir. Bütün kültürler, 25 ±2°C, 16/8 s fotoperiyot ve 72 μmol m-2s-1 ışık yoğunluğuna sahip bitki yetiştirme odasına yerleştirilmiştir. Kültüre alınan eksplantlardan gelişen sürgünler, çoğaltılmış ve bitki büyüme düzenleyicileri içermeyen MS bazal besin ortamında köklendirilmiştir. Her bir ortamda eksplant başına düşen sürgün sayısı hesaplanarak adventif sürgün rejenerasyonu için en uygun eksplant çeşidi ve en uygun bitki büyüme düzenleyicileri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, gövde eksplantlarının 1 mg/L BAP ve 0,1 mg/L IAA içeren MS besin ortamında rejenerasyon kabiliyetinin yüksek olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Adventif sürgün, Doku kültürü, Endemik, Gazi kefkesi, Rejenerasyon.

Adventitious Shoot Regeneration in Alyssum pinifolium (Nyár.) T.R. Dudley

Abstract Alyssum pinifolium (Nyár.) T.R. Dudley is endemic plant, only distributed in two localities in Canakkale (Turkey). This species has been marked as critic (CR B1c (iv)) category according to the recent studies. In this study, it is aimed to optimize in vitro culture conditions for propagation of this species with a high risk of extinction from nature, via adventitious shoot regeneration. For this, hypocotyl, stem and leaf explants of A. pinifolium were embedded in solid MS medium supplemented with different concentration and combination of plant growth regulators at a density of ten explants per plate. All cultures were maintained in the growth chambers at 25 ±2°C under 16/8 h photoperiod with 72 μmol m-2 s-1. Shoots were propagated and then rooted in MS medium without growth regulators. The mean number of shoots per explants and percent of explants forming shoots were recorded to determine the optimum explant type and plant growth regulators. Our results have showed that stem explants cultured in MS medium supplemented with 1 mg/L BAP and 0,1 mg/L IAA have high adventitious shoot regeneration ability.

Keywords: adventitious shoot, Alyssum pinifolium, endemic, regeneration, tissue culture.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

21

Türkiye’ye Endemik Physoptychis haussknechtii Bornm. (Brassicaceae) Türü

Morfolojik, Anatomik ve Palinolojik Özellikleri

Mehmet Tekin

Cumhuriyet Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, 58140, Sivas

[email protected]

Özet Bu çalışmada, ülkemize endemik olan ve IUCN ölçütlerine göre EN (Tehlikede) kategorisinde yer alan Physoptychis haussknechtii Bornm. (Brassicaceae) türünün morfolojisi, anatomisi, polen ve tohum mikromorfolojisi özellikleri ilk defa detaylıca çalışılmıştır. Türün daha önce bilinmeyen bazal ve gövde yaprak boyutları, tüm çiçek parçalarının uzunlukları, tohum boyutları, şekli ve rengi gibi morfolojik özellikleri ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca tür için daha önceki çalışmalarda belirtilen yaprak şekli ve petal rengi gibi önemli morfolojik özelliklerde farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Tohumlar obovat-suborbikular, dorsiventral yönden basık ve soluk kahverengidir. Anatomik çalışmalarda kök, gövde, taban yaprak ve gövde yapraklardan enine kesitler alınarak incelenmiştir. Bu çalışmalar sonucunda kökün sekonder gelişim gösterdiği, gövdenin ise primer evrede olduğu belirlenmiştir. Taban ve gövde yaprakları ekvifasiyal, amfistomatik ve stomaları anizositik tiptedir. Polenleri radyal simetrik, izopolar ve trikolpattır. Polen şekli subprolat, ekzin ornamentasyonu ışık ve elektron mikroskobunda retikülattır. Bu çalışma detaylı morfolojik özelliklerin belirlenmesi bakımdan sadece P. haussknechtii için değil, Physoptychis cinsi için de en kapsamlı çalışmadır. Ayrıca Physoptychis cinsinin anatomik, palinolojik ve mikromorfolojik özellikleri ilk kez bu çalışmada P. haussknechtii üzerinden ortaya çıkarılmıştır. Anahtar Kelimeler: Anatomi, Endemik, Morfoloji, Physoptychis haussknechtii, Polen. Teşekkür: Bu çalışma Cumhuriyet Üniversitesi, Bilimsel Araştırma Projeleri Başkanlığı tarafından ECZ-012 kod numaralı proje kapsamında desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

22

Elazığ İli Liken ve Likenikol Mantarlarının Ekolojik Özelliklerine Göre Dağılımı

Mehmet Candan

Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Yunusemre Kampüsü, 26470, Eskişehir

[email protected]

Özet Simbiyotik organizmaların en önemli örneklerinden olan likenler; bir mantar ve en az bir fotosentetik ortak tarafından oluşturulan ototrofik birliklerdir. Likenler; kayaların verimsiz yüzeylerinde, kaya çatlaklarında, toprak, ağaç kabukları, odunlu doku, çürümüş bitki kalıntıları, karayosunları, insan yapıtı yapay malzemeler üzerinde vb. çok farklı substratlar üzerinde gelişirler. Likenler tropikal ormanlarda, kıyılarda, yüksek dağlarda, çöllerde ve kutuplar gibi dünyanın hemen hemen her bölgesinde çok çeşitli habitatlarda gelişim gösterirler. Likenler karasal yaşamda önemli ekolojik roller üstlenmişlerdir. Likenler süksesyonun ilk basamağını oluştururlar. Kayalarda fiziksel ve kimyasal aşınmayı sağlayarak mineral döngüyü ve toprak üzerinde doğrudan gelişerek hem toprak kabuğunun önemli bir bileşeni hem de toprak oluşumuna katkıda bulunurlar. Likenler ortamda meydana gelen çevresel değişikliklere (hava kirliliği, küresel ısınma, ötrifikasyon vb.) karşı doğal sensör görevini üstelenirler. Bu bildiride Elazığ ilinde yayılış gösteren likenler; substrat çeşitliliği, substrat pH’sı, kuraklık, ışık istekleri, yükselti, ötrofikasyon gibi ekolojik faktörlere göre incelenmiş ve bir dağılım yapılmıştır. Aanahtar Kelimeler: Liken, Ekoloji, Elazığ,Türkiye.

The Distribution of Lichens and Lichenicolous Fungi of Elazığ Province According to Their Ecological Features

Abstract As the most important example of symbiotic organism, lichens are autotrophic association occurred by a fungus and at least a photosynthetic partner. Lichens can be formed on a wide variety of substrates such as the barren rocks, cracks in rocks, soil, tree bark, woody tissue, decayed remains of plants, mosses and human-made artificial materials etc. Lichens show a distribution in a wide variety habitats of almost every regions of word such as tropical forests, coastal areas, high mountains, deserts and poles. Lichens play important ecological roles in terrestrial life. Lichens constitute the first step in the succession. They contribute to the soil crust formation as an important component of soil by developing directly on the ground, and to mineral cycle by providing physical and chemical weathering of rocks. Lichens assume the duties as natural sensor for the environmental changes occurring in the environment (air pollution, global warming, eutrophication etc.). In this report, the lichens which show a distribution in Elazig Province, were analyzed according to the ecological factors including substrate diversity, substrate pH, drought, light requirements, altitude, eutrophication, and a dispersion was made. Keywords: Lichens, Ecology, Elazığ Turkey.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

23

DOĞAL VE KÜLTÜREL ÇEVRENİN KORUNMASINDA KIRSAL TURİZMİN ÖNEMİ: KAPADOKYA-ANADOLU ÖRNEĞİ

Filiz Çetinkaya Karafakı1

1Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar, Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü

Anadolu verimli toprakları, ekolojik çeşitliliği, bol su kaynakları ve konumu itibari ile birçok toplumun yaşam alanı olarak seçtiği bir bölge olmuştur. Bu bölgede yaşamış her toplum kendi örflerinden, adetlerinden, inançlarından ve yaşam şekillerinden izleri kültürel miras olarak Anadolu’ya bırakmıştır. Böylece sahip olduğu doğal güzellikleri, barındırdığı kültürel miras ile harmanlayan Anadolu dünya üzerinde az rastlanır turizm potansiyeline sahip bölgelerden biri haline gelmiştir. Kapadokya Bölgesi Anadolu’nun Orta Kızılırmak Bölümü’nde bulunan ve tarihsel zenginliği yanında peri bacaları, yer altı yerleşimleri, Ihlara Vadisi gibi eşsiz ekolojik ve kültürel değerleri de barındıran bölgenin adıdır. Bu çalışmanın amacı bölgede bulunan yerleşimlerin ekolojik ve kültürel değerlerini koruyarak bölge turizmine girdi sağlamasının, bölgenin turizm değerinin arttırılması ve doğal ve kültürel çevrenin korunması açısından ne denli önemli olduğunun ortaya koyulmasıdır. Anahtar Kelimeler:Kırsal Turizm, Kapadokya, Tarihi Çevre, Kültürel Çevre

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

24

Ali Dağı ve Ziyaret Tepesi (Adıyaman) Vejetasyonu

Mehmet Suat ŞAHİN1, Ahmet Zafer TEL2

1Adıyaman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı - Adıyaman 2Adıyaman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü – Adıyaman

[email protected]

Özet Ali Dağı ve Ziyaret Tepesi Adıyaman il sınırları içindedir. Bu çalışma 2010-2012 yılları arasında yapılmıştır. Sintaksonomik çalışmalar esnasında 40 familya, 111 cins ve 151 takson tespit edilmiştir. Araştırma alanının endemizm oranı % 7,3’dir. Alanın vejetasyonu Braun-Blanquet metoduna (1932) göre incelendi. Bu çalışma sonucunda 84 örnek parsel değerlendirildi, 8 bitki birliği tespit edildi. Tespit edilen birliklerin hepsi bilim dünyası için yenidir. Birlikler ve onların bağlı oldukları üst kategoriler aşağıdaki gibidir: Quercetea ilicis Br.-Bl. 1947 Quercetalia ilicis Br.-Bl. 1931 em. Rivaz- Martinez 1975 Quercion calliprini Zohary 1962 1. Ceraso tortusae - Cotinetum coggyriae ass. nova 2. Crataego monogynae - Rhetum coriariae ass. nova 3. Diantho anatolicii - Crataegetum monoginae ass. nova Qerco – Carpinetalia orientalis Quezel, Barbero & Akman 1980 4. Convolvulo galaticii - Quercetum brantii ass. nova Astragalo Brometea Quèzel 1973 Onobrycho armenae - Thymetalia leucostomi Akman, Ketenoğlu & Quzel 1984 5. Scutellario orientalii - Hedysaretum santalinoidis ass. nova 6. Galio hierasolymitanii - Phragmitetum australidis ass. nova 7. Astragalo brachypetalii - Thymbretum spicatae ass. nova Astragalo karamasici - Gysophilion eriocalycis Ketenoğlu, Quezel, Akman & Aydoğdu 1983 8. Amygdalo orientalidis - Amygdaletum arabicae ass. nova Anahtar Kelimeler: Ali Dağı ve Ziyaret Tepesi, sintaksonomi, vejetasyon, ekoloji, Adıyaman.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

25

Gölbaşı Gölleri (Adıyaman) Havzası’nın Vejetasyonu

Çiğdem Egilmez1, Ahmet Zafer Tel2

1 Adıyaman Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalı - Adıyaman 2 Adıyaman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Anabilim Dalı – Adıyaman

[email protected]

Özet Gölbaşı Gölleri Adıyaman il sınırları içindedir. Bu çalışma 2011-2013 yılları arasında yapılmıştır. Sintaksonomik çalışmalar esnasında 39 familya, 109 cins ve 136 taksa tespit edilmiştir. Araştırma alanının endemizm oranı % 5’tir. Alanın vejetasyonu Braun-Blanquet metoduna (1932) göre incelendi. Bu çalışma sonucunda 67 örnek parsel değerlendirildi, 7 bitki birliği tespit edildi. Tespit edilen birliklerin hepsi bilim dünyası için yenidir. Birlikler ve onların bağlı oldukları üst kategoriler aşağıdaki gibidir: Querceta ilicis Br.-Bl. 1947 Quercetalia ilicis Br.-Bl. 1931 em. Rivaz- Martinez. 1975 Quercion frainetto Horvat, 1954 1. Astragalo brachypterii - Quercetum cerridis ass. nova Quercion calliprini Zohary 1962 2. Astragalo campylosemae - Quercetum brantii ass. nova

3. Helleboro vesicarii - Styraxetum officinalidis ass. nova Molino-Arrhenatheretea elatioris R. Tx. 1937 Arrhenatheretalia elatioris Pawl. 1956 4. Dactylorhizo ibericae - Bolboschoenetum maritimi ass. nova Phragmito-Magnocaricetea Klika in Klika & Novák 1941 Phragmitetalia Koch 1926 Phragmition communis Schmale 1939 5. Dryoptero pallidae - Numpharetum luteae ass. nova 6. Galio cassii - Phragmitetum australidis ass. nova Astragalo–Brometea Quezel 1973 7. Lathyro gorgonii - Juncetum inflexi ass. nova Anahtar Kelimeler: Gölbaşı Gölleri Havzası, Sintaksonomi, Vejetasyon, Ekoloji, Adıyaman.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

26

Tüylü Fiğde (ViciavillosaRoth) Tuz ve Kuraklık Streslerinin Çimlenme Özellikleri Üzerine Etkileri

Emine Budaklı Çarpıcı1 Betül Erdel2

1Uludag Üniversitesi Ziraat Fakültesi arla Bitkileri Bölümü, Bursa

2Uludag Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Bursa [email protected]

Özet

Bu çalışma, tüylü fiğin çimlenme döneminde farklı tuz ve kuraklık streslerine tepkilerinin belirlenmesi amacıylaçimlendirme kabininde 20 ±1ºC’de 14 gün süre ile yürütülmüştür. Araştırmada 7 farklı tuz konsantrasyonu (0, 50, 100, 150, 200, 250 ve 300 mM) ve 4 farklı kuraklık seviyesi (0, -2.95, -4.91 ve -7.35 bar) ele alınmış ve iki ayrı deneme halinde yürütülmüştür. Tuz stresi oluşturmak amacıyla NaCl, kuraklık stresi oluşturmak amacıyla da PEG 6000 kullanılmıştır. Araştırmada bitki materyali olarak Menemen 79 tüylü fiğ çeşidi ele alınmış ve denemler Tesadüf Parselleri Deneme Desenine göre 4 tekrarlamalı olarak yürütülmüştür. Her iki denemede de çimlenme yüzdesi, sapçık ve kökçük uzunluğu, sapçık ve kökçük kuru ağırlığı tespit edilmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, farklı tuz konsantrasyonlarının tüylü fiğin çimlenme özellikleri üzerine etkileri olumsuz yönde olmuştur. Çimlenme yüzdesi kontrol grubunda % 96 iken, tuz konsantrasyonu arttıkça çimlenme yüzdesi de azalmış ve en yüksek konsantrasyonda %31.5 olmuştur. Kuraklık stresi de çimlenme özellikleriniolumsuz yönde etkilemiştir. Çimlenme yüzdesi kontrolde % 96 iken kuraklık stresinin etkisiyle birlikte giderek azalmış ve en yüksek kuraklık stresi seviyesinde % 29 olmuştur. Denemede kuraklık stresi sapçık gelişimini kök gelişimine oranla daha çok etkilemiştir.

Anahtar Kelimeler:Tuz, kuraklık, stres, çimlenme, tüylü fiğ

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

27

Salisilik Asit Ön Muamelesi İki Noktalı Kırmızı Örümcek Akarın (Tetranychusurticae) Koch (Acari: Tetranychidae) Fesleğen Bitkisinde Sebep Olduğu Oksidatif Zararı Azaltır

Betül Önel, Salih Doğan

Erzincan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Erzincan

Sorumlu yazar e-posta: [email protected]

Özet TetranychusurticaeKoch (Acari: Tetranychidae), ekonomik açıdan önemli bitkiler üzerinde hücre özsuyunu emmek suretiyle zarar veren fitofag bir akar türüdür. Bu nedenle ekonomik yönden önemli bitkilerin bu akar tarafından istilası bitkilerin verim ve kalitesinin azalmasına neden olmaktadır. Bu çalışmada, iki noktalı örümcek akar;T. urticae’ninfesleğen bitkisinde(Ocimumbasilicum)verdiği zarar ilebu bitkideoksidatif hasarı hafifletmek için kullanılansalisilik asitin (SA) koruyucu etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Bu amaçla, kontrol şartlarında (25-18 °C) yetiştirilen bitkilerin yapraklarına60. gün 0.1, 0.3, 1 mM SA(pH: 6.5) uygulanmış, SA’lı ve SA’sız bitkilere 62. gün örümcek akarı bulaştırılarak 18 günenfestasyona maruz bırakılmıştır. Enfestasyon sonucunda yaprak örnekleri alınarak elektrolit sızıntı miktarı (ES) ve lipidperoksidasyonu (MDA) seviyesindeki değişimler, antioksidan enzim (süperoksitdismutaz (SOD), katalaz (CAT), peroksidaz (POD) ve askorbatperoksidaz (APX) aktiviteleri, süperoksit anyonu (O2·ˉ) ve hidrojen peroksit (H2O2) miktarı, çözülebilir protein, indirgen şeker ve prolin miktarı belirlenmiştir. Fesleğen bitkisinde T. urticae’ninenfestasyonu ile yaprak su içeriğini düşürürken, ES miktarı, MDA seviyesi ve reaktif oksijen türlerinin(ROS) miktarınıarttırdı. T. urticae’ninenfestasyonu ile prolin, protein ve indirgen şeker miktarı, SOD, CAT, APX aktivitesi düşerken POX aktivitesini arttırdı. SA uygulaması fesleğen bitkisinde ES miktarı, MDA seviyesi ve ROS miktarını düşürürken tüm antioksidan enzimlerinin aktivitelerini,çözülebilir protein, indirgen şeker ve prolin miktarını kontrollerine göre önemli derecede artırmıştır. Sonuçta, gelecekte tarımsal uygulamalarda SA’nın iki noktalı kırmızı örümcek akar enfestasyonunun azaltılması çalışmalarına katkı sağlayabileceği öne sürülmektedir.

Anahtar Kelimeler: Salisilik asit, fesleğen, Ocimum bacilicum, Oksidatif hasar, Tetranychusurticae

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

28

Lasia spinosa (L.) Thw. Bitkisinin Fitokimyasal Analizi ve Biyolojik Aktivitelerinin İncelenmesi

Feyza Öke Altuntaş1, Atiqur Rahman2

1Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 06500, Ankara

2 Department of Applied Chemistry & Chemical Technology, Islamic University, Kushtia-7003, Bangladesh

[email protected] Özet Bu çalışmanın amacı, Lasia spinosa (L.) Thw. (Araceae) bitkisinin fitokimyasal içeriğinin ve biyolojik aktivitelerinin incelenmesidir. Bu nedenle, L. spinosa bitkisinin toprak üstü kısımlarından elde edilen kloroform, hekzan, etil asetat ve metanol ekstrelerinin antiproliferatif ve antioksidan aktivite çalışmaları yapılmıştır. Ekstrelerin fenolik bileşikleri HPLC/TOF-MS yöntemi ile analiz edilmiştir. Bununla birlikte, hekzan ekstresinin yağ asiti içeriği GC-MS ile tespit edilmiştir. Tüm ekstrelerin antiproliferatif aktivitesi insan servikal kanseri (HeLa) hücre hattına karşı Gerçek Zamanlı Hücre Analizi xCELLigence yöntemi ile incelenmiştir. Antioksidan aktivite çalışmaları ise birbirini tamamlayan in vitro testler ile belirlenmiştir. HPLC/TOF-MS analizi sonucunda kloroform ekstresinin ana fenolik bileşeni morin (19,69 mg/kg) olarak tespit elmiştir. Diğer taraftan, hekzan ekstresinde ana yağ asiti bileşiği oleik asit (% 49,98) olarak bulunmuştur. En yüksek metal şelatlama etkisi hekzan ekstresinde (1 mg/mL’de % 89,85 ± 0,05) belirlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda, L. spinosa’nın doğal bir kaynak olarak gıda ve ilaç endüstrisinde kullanılabileceği önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Biyoaktivite, Lasia spinosa, HeLa, HPLC/TOF-MS, xCELLigence

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

29

Doğu Akdeniz ve Yakın Çevre Florasında Yayılış Gösteren Isatıs L. Taksonlarının Boya

Özelliklerinin İncelenmesi

Şengül Karaman1, Emel Dıraz1, Nazan Çömlekçioğlu1, Ahmet İlçim2 1Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Kahramanmaraş

2Mustafa Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Hatay

[email protected]

Özet

Dünyada yaklaşık 79 türü bulunan IsatisL.(Brassicaceae) cinsi Akdeniz, Avrupa, Doğu ve Orta Asya’da

yayılış göstermekte ve türlerin % 90’ı Iran-Turan fitocoğrafya bölgesinde yasamaktadır. Isatis cinsi ülkemizde 34 tür, 16 alttür ve 2 varyete ile temsil edilmektedir. Yüzlerce yıldır kültürü yapılan Isatis tinctoria’nın yapraklarından çivit mavisi, indigo diye adlandırılan mavi boya elde edilmektedir. 2010-2012 yılları arasında yürütülen çalışmada Kahramanmaraş ve yakın çevre illerinden 19Isatis taksonu toplanmış ve yapraklarından fermantasyon yöntemi ile boyama solüsyonları hazırlanmıştır. Boya sonrası ipliklerde sarıdan koyu maviye kadar değişen renk tonları elde edilmiştir. Çalışmada I.tinctoria subsp. tomentella (Göksun ve Mersin lokasyonları), I.callifera, I.cappadocica subsp. steveniana, I.constricta, I.lockmaniana ve I. lusitanica taksonlarından mavi ve koyu mavi tonlar elde edilmiştir. Mavi boya yönünden verimli bulunan türler Kahramanmaraş koşullarında yetiştirilerek kültüre alınmıştır. Anahtar Kelimeler Isatis spp, indigo, boya, Kahramanmaraş Teşekkür Bu çalışma 109O655 noluTübitak projesi ile desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

30

Zonguldak’ta yayılış gösteren Pterigynandrum filiforme ve Rhytidiadelphus triquetrus’un Fenolik Bileşik Analizleri

Yasin Hazer1, Hatice Çölegeçen2, Muhammet Ören2 1Bülent Ecevit Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik Anabilimdalı, Ankara 2 Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, İncivez, Zonguldak

[email protected]

Özet

Bryofitler tarafından sentezlenen sekondermetabolitler çok büyük bir çeşitlilik göstermesinin yanı sıra çok sayı da biyolojik aktiviteye sahiptir. Fenolik bileşikler antialerjik, antienflamatuar,antidiyabetik, antimikrobiyal, antipatojenik, antiviral ve antitrombotik etkiye sahip olduğu yapılan birçok araştırmada gösterilmiştir. Ayrıca fenolik bileşikler antioksidan olarak kanser, kalp hastalıkları, katarakt, göz hastalıkları ve Alzheimer gibi hastalıkları daengellemektedirler.Yapılan literatür taramasında bu türlerin fenolik içerikleriyle ilgili çalışmaya rastlanmamıştır. Ülkemizde yayılış gösteren Pterigynandraceae familyasına ait Pterigynandrum filiformeve Hylocomiaceae familyasına ait Rhytidiadelphus triquetrusörnekleri Zonguldak il sınırları içerisinde doğadan toplanmıştır. Bu çalışmadaki amaç HPLC (Yüksek performanslı sıvı kromatografisi) analizi ile doğadan toplanan bu iki bitkinin12 farklı fenolikbileşiğin varlığını göstermek ve kantitatif miktarının belirlenmesidir. Bu örneklerin HPLC analizleri sonucunda Pterigynandrum filiforme’nin 1 g kuru ağırlığında en yüksek p-kumarik asit: 0,0006mg, şikimikasit: 0,00628mg, Rhytidiadelphus triquetrus’un 1 g kuru ağırlığında en yüksek taksifolin: 0,048459 mg olduğu bulunmuştur. Elde edilenkantitatif sonuçlar ile bu iki türün fenolik bileşikler yönünden zengin olduğu saptanmıştır. Ekonomik öneme sahip olan bu fenolik bileşiklerin varlığının bryofitlerde ortaya çıkarılması kimyasal ve farmakolojik açıdan oldukça önemlidir.

Anahtar Kelimeler: Pterigynandrum filiforme,Rhytidiadelphus triquetrus,p-kumarik asit, taksifolin

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

31

Balıkesir Üniversitesi Botanik Bahçesi Ve Florası

Fatih Satıl1 Gülendam Tümen1 Selami Selvi2 1Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Balıkesir

1Balıkesir Üniversitesi, Altınoluk MYO, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Balıkesir

[email protected]

Özet

Botanik Bahçesi, Balıkesir ili ile Bigadiç ilçesi arasındaki Balıkesir Üniversitesi Yerleşkesinde yer almaktadır. Toplam 189.925 m2 büyüklüğünde olan Botanik Bahçesi, Davis’in Türkiye florasında kullandığı Grid sistemine göre B1 karesi içine girmektedir ve Akdeniz floristik bölgesi içinde yer almaktadır. Çalışma sonuçlarına göre; alanda 55 familyaya ait toplam 216 tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. En fazla taksona sahip ilk 5 familya şöyle sıralanmaktadır: Fabaceae (22 takson), Asteraceae (17 takson) Lamiaceae (17 takson) ve Brassicaceae (16 takson). Park alanında ayrıca 70.200 m2’lik ağaçlandırma sahasında bulunan başlıca türler ise: Pinus pinea, Cedrus libani, Robinia pseudoacacia, Cupressus arizonica ve C. sempevirens var. horizontalis‘tir. Sahadaki çalı türleri arasında en fazla Rubus fruticosus, Prunus spinosa and Rosa canina türleri bulunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Balıkesir, Biyolojik çeşitlilik, Botanik bahçesi, Flora

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

32

Balıkesir’de Yayılış Gösteren Parazit Bitkilerin Etnobotanik Özellikleri

Fatih Satıl1 Gülendam Tümen1 Selami Selvi2

1Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Balıkesir 1Balıkesir Üniversitesi, Altınoluk MYO, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Balıkesir

[email protected]

Özet Bu çalışmada Balıkesir ve çevresinde yayılış gösteren parazit bitkiler tespit edişmiş, bu türlerin yerel adları ve kullanım alanları belirlenmiştir. Araştırma alanında 5 familya (Scrophulariaceae, Orobanchaceae,Cuscutaceae, Rafflesiaceae, Loranthaceae)’ya ait toplam 13 parazit (Cuscuta campestris Yunck., C. planiflora Ten, Parentucellia viscosa (L.) Caruel., P. latifolia subsp. latifolia (L.) Caruel., Bellardia trixago (L.) All., Orobanche nana (Reut.) Beck., O. caryophyllaceae Sm., Arceuthobium oxycedri (DC.) Bieb., Viscum album subsp. album L., V. album subsp. abietis (Wiesb.) Abrom., V. album subsp. austriacum (Wiesb.) Vollm, Cytinus hypocistis subsp. orientalis Wettst. ve C. hypocistis subsp. kermesinus (Guss.) Arcang.) bitki yayılış göstermektedir. Bu türler arasında; A. oxycedri, V. album subsp. album, V. album subsp. abietis ve Viscum album subsp. austriacum, Cytinus hypocistis subsp. orientalis ve C. hypocistis subsp. kermesinus, Cuscuta campestris türlerinin etnobotanik özelliklerinin olduğu tespit edilmiştir. Çalışma alanındaki parazit bitkilerden en yaygın kullanım, V. album subsp. album ve Viscum album subsp. austriacum türlerine ait olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Balıkesir, Etnobotanik, Flora, Parazit bitki

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

33

Türkiye’de Yayılışı Olan Galium Cinsi Orientigalium Seksiyonundaki Taksonların Sistematik Durumu ve Dağılışı

Ruziye Daşkın

Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Görükle, Bursa

[email protected]

Özet

Galium cinsi dünyada yaklaşık 400 tür ile temsil edilmektedir. Türkiye’de 10 seksiyona ait 121 takson ile temsil edilmekte olup bunlardan 60’ı endemiktir. Endemik taksonlar bakımından en zengin seksiyon Orientigalium seksiyonu olup yeni tanımlanan türlerle birlikte ülkemizde 38 takson içermektedir. Orientigalium seksiyonunun yayılışı batıda İber Yarımadası, doğuda İran, güneyde Lübnan, kuzeyde Kafkas Bölgesine kadar uzanır. Ülkemizde ise Kafkaslardan başlayarak Kuzeydoğu Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu oradan İç Anadolu’ya kadar yayılışı vardır. Bu çalışmada 2010-2015 yılları arasında ülkemizden tarafımızdan toplanmış Orientigalium seksiyonunda yer alan taksonlara ait kayıtlar ve diğer herbaryumlardaki kayıtlar kullanılarak sistematiği, dağılışı ve habitat tercihleri incelenmiştir. Taksonların dağılışları harita üzerinde gösterilmiş, sistematik durumları ve habitat tercihleri tablolar halinde verilmiştir

Anahtar Kelimeler: Galium, Orientigaliumseksiyonu, Sistematik, Fitocoğrafya

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

34

Erzincan’ın Bazı Yöresel Yemekleri ve Gıda Bitkileri

Some Traditional Foods and Food Plants of Erzincan

Mustafa KORKMAZ,Gülhan ŞAHİN

Erzincan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzincan-Türkiye

[email protected]

Özet

Bu çalışma Erzincan’ın yöresel yemeklerinin ve gıda bitkilerinin belirlenmesi amacıyla 2015 yılında gerçekleştirilmiştir. Çalışma, şehir merkezinde yaşayan halkla görüşülerek yapılmıştır. Halktan elde edilen bilgiler ışığında gıda olarak kullanılan bitkilerin bilimsel adları, yöresel isimleri, kullanılan kısımları ve gıda olarak değerlendirme şekilleri araştırılmıştır.

Araştırma sonucunda 11 familyaya (Apiaceae, Cucurbitaceae, Fabacea, Juglandaceae, Lamiaceae, Liliaceae, Moraceae, Poaceae, Polygonaceae, Rosaceae, Vitaceae ) ait 17 takson belirlenmiştir. Bu taksonlar Petroselinum crispum, Anethumgraveolens, Cucurbitapepo, Phaseolusvulgaris, Vigna unguiculata, Cicer arietinum, Juglans regia, Ocimum basilicum, Mentha sp., Eremurus spectabilis, Allium cepa, Morus alba, Triticum spp., Rheum ribes, Prunus armeniaca, Malus domestica ve Vitis vinifera’dır. Bilgilerine başvurulan toplam kişi sayısı 30 olup bu kişilerin tümü bayandır.

Anahtar sözcükler: Doğu Anadolu, Erzincan, Etnobotanik, Gıda bitkileri, Yöresel yemekler

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

35

Türkiye’nin Önemli Bir Gül Çeşitlenme Merkezi: Keşiş Dağı (Erzincan) An Important Rose Diversity Center of Türkiye: Keşiş Mountain (Erzincan)

Mustafa KORKMAZ1, Hasan ÖZÇELİK2 1Erzincan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzincan-Türkiye

[email protected] 2Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Isparta-Türkiye

[email protected]

Özet Bazı Rosa L. türlerinin çiçekleri Anadoluda uzun yıllardan beri gülyağı ve gülsuyu üretiminde kullanılmaktadır. Peyzaj için R. odorata, gülyağı için R. damascena, gıda için R. canina kullanılmaktadır. Diğer türlerden bazıları kuşburnu meyvesinden dolayı ekonomik değer taşımakta ve tıbbi amaçla kullanılmaktadırlar. Türkiye’de Rosa taksonları genellikle 1000-2000 m. arasında kuvvetli yayılış göstermektedirler. Genellikle güneşli ve güney yamaçları, kumsal toprakları, kireçtaşı ve konglomera kayalıkları tercih ederler. Doğal güllerin Türkiye’deki en önemli lokaliteleri: Dedegül, Kaçkar ve Sultan Dağları, Tosya-Ilgaz Dağı geçidi, Zigana geçidi, Böğrüdelik geçidi, Yapraklı-Korgun (Çankırı) ve Erzincan-Gümüşhane çevreleridir.

Bu çalışmada Keşiş Dağı (Erzincan)’nda yetişen doğal gül taksonlarının çeşitliliğinin tanıtılması amaçlanmıştır. Bu dağın yüksekliği 1500-3550 m olup Erzincan ilinde Üzümlü ve Çayırlı ilçeleri arasında yer alır. Alanda 2010-2015 yılları arasında gerçekleştirilen arazi çalışmaları sonucunda 20 Rosa taksonunun yetiştiği belirlenmiştir. Bu taksonlar: R. beggeriana L., R. canina L., R. dumalis Bechst. subsp. boissieri (Crépin) Ö. Nilsson var. boissieri, R. x damascena Miller, R. elymaitica Boiss. & Hausskn., R. foetida J. Herrmann, R. gallica L., R. heckeliana Tratt. subsp. orientalis (Dupont) Meikle, R. heckeliana Tratt. subsp. vanheuchkiana (Crépin) Ö. Nilsson, R. hemisphaerica J. Herrm., R. hirtissima Lonacz., R. jundzilli Besser, R. micrantha Sm., R. montana Chaix subsp. woronowii (Lonachz) Ö. Nilsson, R. x ozcelikii Korkmaz & Kandemir, R. pimpinellifolia L., Rosa pisiformis (Christ) D. Sosn, R. pulverulenta Bieb., R. sicula Tratt. ve R. villosa L. subsp. mollis (Sm.) Keller & Gams’dir. Ayrıca alanda R. pulverulenta x dumalis subsp. boissieri ve R. montana x R. dumalis gibi bazı hibrit taksonların da yetiştiği belirlenmiştir. Bunun yanında alandan 2016 yılında bilim dünyasına tanıtılan sarı-kırmızı petalli yeni hibrit tür (R. x ozcelikii)’de Keşiş Dağı’nın güllerin önemli bir gen ve hibritleşme merkezi olduğunu göstermektedir.

Anahtar Sözcükler: Biyoçeşitlilik, Erzincan, Gen merkezi, Gül, Keşiş Dağı, Rosa

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

36

Türkiye’de Doğal Olarak Yetişen Michauxia L’Hérit. (Campanulaceae) Türlerinin Anatomik Olarak İncelenmesi

M. Mesud Hürkul, Ayşegül Köroğlu

Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, 06100, Tandoğan, Ankara

[email protected]

Özet

Campanulaceae familyasına ait Michauxia cinsinin Türkiye’de 5 türü(M. campanuloides L’Hérit. exAiton, M. laevigata Vent., M. tchihatchewii Fisch. & Mey., M. thyrsoidea Boiss. &Heldr., M. nuda A. DC.) doğal olarak yetişmektedir. Bu türlerden M. tchihatchewii ve M. thyrsoidea endemiktir.

Michauxia cinsi “Keçi biciği” adıyla tanınır. M. campanuloides ülkemizde Tarsus ve Silifke’nin dağ köylerinde gençken gövdesi ve kökü pişirildikten sonra yenir. M. tchihatchewii Gülnar’da sebze olarak kullanılır ayrıca M. campanuloides’in yaprakları Kahramanmaraş ve çevresinde yara iyi edici olarak kullanılır.

Bu çalışmada Türkiye’de doğal olarak yetişen Michauxia türleri anatomik özellikleri açısından incelenmiştir. Michauxia türlerinin kök, gövde, taban yaprağı ve gövde yaprağından alınan enine kesitler mikroskopta incelenmiş, çizim ve fotoğraflar ile anatomik yapıları aydınlatılmıştır.

Kök anatomisinde en ilginç bulgu M. nuda’nın diğer türleden farklı olarak druz taşımasıdır. Gövdede çeperi silisleşmiş örtü tüyleri bütün türlerde karakteristik olarak belirlenmiştir. Taban ve gövde yapraklarından alınan enine kesitlerde yaprakların bifasiyal olduğu görülmüştür. Stoma anomositik tipte ve her iki yüzde de bulunuyor; çeperi silisleşmiş örtü tüylerine bütün türlerde rastlanmıştır. Morfolojik olarak farklı olan taban ve gövde yapraklarının anatomik olarak belirgin farklılık göstermediği sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Anatomi, Kök, Gövde, Yaprak, Campanulaceae, Michauxia

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

37

Trachystemon orientalis’in Polen Morfolojisi

İlginç Kızılpınar Temizer1, Burak Bıyık2, Maksut Coşkun2

1 Giresun Üniversitesi Sağlık Hizmetleri MeslekYüksek Okulu, Giresun

2 Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Bölümü, Ankara

[email protected]

Özet

Boraginaceae familyasına ait Trachystemon cinsi Türkiye’de Trachystemon orientalis ile temsil edilmektedir. Trachystemon (L.) G. Don cinsinin Türkiye’de doğal olarak yetişen tek türü T. orientalis (L.) G. Don (Galdirik, ispit, sığırdili, kaldırık) iki farklı popülasyondan toplanarak polen morfolojileri incelenmiştir. Materyalimiz, Karadeniz bölgesinde yer alan Trabzon ve Samsun illerinden toplanmıştır. Polenler laboratuvara getirilerek Asetoliz yöntemine göre polen preparatları hazırlanmıştır. Işık mikroskobunda polar eksen (P), ekvatoral eksen (E) ve AMB karakterleri için 30, Apokolpium (t), Kolpus boyu(Clg), Por boyu (Plg), Por eni (Plt) ve Ekzin (Ek) için 10 adet ölçüm yapılmıştır. Trabzon’dan toplanan T. orientalis, prolat sferoid (P/E 1.11), kutuptan görünüş apertür sayısına göre 5 ya da 6 köşeli, 5-6 kolporat, polar eksen (P) 18.86±1.13, ekvatoral eksen (E) 16.86±1.69, AMB 16.33±1.34, apokolpiyum(t) 5.70±0.82, kolpus eni (Clt) < 1µm, kolpus boyu (Clg) 10.90±0.87, por oblat, yüzey süslenmesi psilattır. Samsun’dan toplanan T. orientalis, subprolat (P/E 1.24), kutuptan görünüş 5-6 köşeli, 5-6 kolporat, polar eksen (P) 19.89±0.85, ekvatoral eksen (E) 15.93±1.27, AMB 15.65±1.26, apokolpiyum(t) 6.90±0.73, kolpus eni (Clt) < 1µm, kolpus boyu (Clg) 10.60±0.87, por oblat, yüzey süslenmesi psilattır. Bu populasyonlardan toplanan iki tür arasında boyut ve şekil açısından farklılık belirlenmiştir. Bizim çalışmamızda Samsun’dan toplanan örneklerden hazırlanan preparatlarda polenler genellikle ekvatordan düşerken, Trabzon örnekleri kutuptan düşmüştür. Bu durum polenlerin şekil farklılığından kaynaklanmış olabilir.

Anahtar Kelimeler: Euxine element, Polen morfolojisi, Trachystemon orientalis, Karadeniz Bölgesi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

38

Gül İşlemede Yeni Teknolojik Yaklaşımlar

Hasan Özçelik

Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Isparta

Özet

Türkiye dünya gül yağı ihtiyacının yarıdan fazlasını üretmektedir. Yağ gülcülüğü Göller Yöresi adı verilen bir alanda yani Isparta, Burdur, Afyonkarahisar ve kısmen de Denizli illerimizde yapılmaktadır. Yörede 25 civarında gül yağı üretim tesisi(fabrika) bulunmaktadır. Bu tesisler R. damascena’nın çiçeklerini işlemektedir. Yıllık işleme miktarı yaklaşık 8000 ton gül çiçeğidir. 3,5-4 ton gül çiçeğinden 1 kğ sıvı gül yağı elde edilmektedir. Ekonomik değeri yaklaşık 18.000 Tl.dir.Bazı tesisler konkret üretimi de yapmaktadır. Buna da da katı gül yağı denilmektedir. Elde edilmesi daha kolay, maliyeti daha azdır. Sıvı gülyağı subuharı distilasyonu yöntemiyle, konkret ise ekstraksiyon yöntemiyle yapılmaktadır.Fabrikaların kazanları yaklaşık 3000 Lt.liktir. 500 Kğ gül çiçeği, 1500 kğ su ile 90-110 dakika damıtılmaktadır. İşlem bittikten sonra kazandaki posa dışarı atılmakta, fermente olmakta ve çevreye kötü bir koku yaymaktadır.

Köylüler ise imbik adı verilen kazanlarda klasik yöntemlerle damıtma yapmaktadırlar. Elde ettikleri yağlı gülsuyunu tekrar damıtarak yağ ile suyu ayırmaktadırlar. Bu tür damıtmadan elde edilen yağlarda hidrokarbon grubu fazla olmakta, katıya yakın bir yağ elde edilmektedir. 15-20 ⁰C’ta katılaşabi üzettiği yağ daha şeffaf ve donma sıcaklığı daha düşük, içindeki vax miktarı daha azdır.

20013-2014 yılında“Ülkemizde Yetişen Bazı Gül Çeşitliliğinin Peyzaj ve Endüstriyel Amaçlı(Tıp, Kozmetik ve Gıda Sektöründe) Kullanım Olanaklarının Araştırılması, SAN-TEZ, 01177. STZ.2011/2 no.lu Proje (Müşteri Firma: İstanbul Ağaç, Peyzaj, Eğitim Hizmetleri ve Hayvanat Bahçesi İşletmeciliği San. Tic. A.Ş.)” kapsamında yaptığımız araştırmalarda mevcut durumun aksayan yöntemlerine dair çalışmalar yapıldı. İmbikle damıtma üzerinden bazı denemeler gerçekleştirildi. Çiçekler hem klasik, hem de yeni yöntemlerle damıtıldı. Sonuçlar karşılaştırıldı. Yeni yöntemlerde çiçekler petallerinden ayrıldı, petaller ayrı, diğer kısım ayrı olmak üzere damıtmalar yapıldı. Yağlı gülsuları elde edildi. Klasik yöntemle damıtmadan elde edilen posa tekrar damıtıldı. Tüm damıtmalardan elde edilen ürünler ve posa miktarları tartıldı. Posanın katı ve sıvı kısımları ayırt edilerek üzerinde kimyasal analizler yapıldı. Çiçekler damıtılmadan farklı derecelerde kurutuldu. Toz hale getirildi. Bunlardan farklı gıda ve kozmetik ürünlerine katkı maddesi eklemeler yapıldı. Kalite kontrolleri yapıldı. Bazı bitkilerin sadece çiçeklerinden değil, uç taze yapraklarından da damıtma yapıldı. Elde edilen yağlı gül sularının zamana bağlı olarak raf ömrü üzerinde çalışmalar yapıldı.

Sonuçlar konulara ayrılarak makaleler halinde yayınlanmaktadır. Ancak bu günkü mevcut damıtma sisteminin teknolojik olarak yetersizliği ve maliyetin yüksekliği ortaya konulmuştur. Teknolojik alt yapının modernleştirilmesi ve bunun alternatifleri bildirimizde anlatılmaktadır. Elde edilen gül ürünlerinin farklı şekilde işlenerek çeşitlendirilmesi ve maliyetin düşürülmesi çalışmalarımız devam etmektedir. Posanın önemli bir hammadde olduğu anlaşılmıştır. Mevcut durumda çevre kirletici bir atık durumundadır. Gülcülükte yeni yaklaşımlara ihtiyaç bulunmaktadır

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

39

Türkiye’nin Aroidleri

Kerim Alpınar

Biruni Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, 34010, İstanbul

[email protected]

Özet

Araceae familyası üyelerine genel olarak ‘aroidler’ denir. Sistematik araştırmalar sonucu familyada yer alan Acorus cinsi monotipik bir familya (Acoraceae) düzeyine yükseltilmiş, ayrı bir familya olan Lemnaceae ise Araceae’ye dahil edilmiştir. Araceae familyası günümüzde 114 cins altında toplanan yaklaşık 3305 türle temsil edilir. Türkiye’de, Eski ve Yeni Dünya tropikleri başta olmak üzere tüm dünyada yayılış gösteren, 7 cinse ait 38 tür bulunur. Arum ve Biarum, sırasıyla 18 ve 11 taksonla en önde gelen iki cinstir. Türkiye’de bulunan aroidler arasında salon bitkisi olarak yetiştirilenler, doğallaşmış olanlar, yumruları, kesme çiçek olarak değerlendirilmek üzere pazarlananlar ve geleneksel tıpta kullanılan, hatta özel isimler verilerek yemek şeklinde hazırlanan türlerin yanısıra endemik olanlar, yalnızca kayıtlardan bilinenler vardır. Fenotipik varyasyon sınırının genişliği, arazi gözlemlerinin azlığı, eksik ve kalitesiz herbaryum örneklerinin varlığı, aroidlerin taşhislerinde karşılaşılan zorluğun nedenlerindendir. Çeşitli şekillerde kullanılan söz konusu taksonların sistematik tanımlamaların, yukarıda sözü edilen eksiklikler giderilerek tekrar değerlendirilmeleri gerekir. Diğer taraftan, yakın zamanda yapılan bilimsel araştırmalar, M.S. 1YY’dan beri Anadolu’da kullanılan ve yüze yakın yöresel ada sahip aroidlerin ilginç biyolojik aktivite gösteren maddeler sentezlediklerini ortaya çıkarmıştır. Bu bitkilerin kimyasal içerikleri ve olası tıbbi, farmasötik ve/veya ekonomik potansiyelleri hakkında daha fazla araştırma yapabilmek amacıyla, Türkiye’de yetişen aroidlerin sistematik sorunlarının çözülmesinin öncelikli olduğu açıktır.Söz konusu grupta yer alan taksonların tanıtımları ve ilgili sistematik sorunların ortaya konması, bildirinin esasını oluşturmaktadır.

Anahtar kelimeler: Aroidler, sistematik,Türkiye

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

40

Gypsophila Taksonlarının Türkiye’deki Yayılışı

Belkıs Muca1, Hasan Özçelik2

1Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji A.B.D, Isparta 2Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Isparta

[email protected]

ÖZET Caryophyllaceae familyası ülkemizin tür sayısı bakımından zengin familyaları içinde yer almaktadır. Dünyada 88 cins ve 2295 tür, Türkiye’de ise 32 cins ve 494 tür ile temsil edilmektedir. Türkiye Florası (Flora of Turkey and the East Aegean Islands) eserine göre; Türkiye’de Caryophyllaceae familyasının tür sayısı bakımından en büyük cinsleri Silene (129), Dianthus (69) ve Gypsophila (55)olarak belirtilmiştir. İlgili eserde familyanın ülkemizdeki 3. büyük cinsi olan Gypsophila 10 seksiyon halinde gruplandırılmıştır.Ancak son yıllarda yapılan çalışmalarla Türkiye Gypsophila taksonlarına 4 yenitür ilave edilmiş ve toplam tür sayısı 59’a yükseltilmiştir. Gypsophila L. cinsine ait taksonlar tipik step bitkileridir. Gypsophila cinsine ait taksonlar Türkiye’de özellikle İran-Turan fitocoğrafi bölgesinde jipsli, kalkerli ya da kireçli kayalıklarda yayılış göstermektedirler. Jipsli alanların topoğrafik yapısı bitki populasyonlarının yayılışında etkilidir.

Bu çalışmada, Türkiye genelinde yapılan arazi çalışmaları, herbaryum kayıtları ve literatür bilgilerine dayanarakilgili cinsin taksonlarının Türkiye sınırları içerisindeki yayılışı ve kümelenme noktaları belirlenmiştir. Türkiye genelinde yayılış gösterenGypsophila taksonlarının en çok Doğu Anadolu Bölgesi veGöller Yöresi’nde kümelenme gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca bu bölgelerin jipsli, kalkerli ya da kireçli kayalık alanlara sahip bölgeler olması cinsin yayılışında ve kümelenmesinde oldukça etkili olduğu tahmin edilmektedir. Cinsin farklı floralardaki bulunuşu, tür çeşitliliği ve sayıları incelenip Türkiye florası ile karşılaştırıldığında cinsin gen merkezininTürkiye olduğu fikrini doğurmaktadır.

Anahtar kelimeler: Caryophyllaceae, Çöven, Gypsophila L., Türkiye.

*Bu çalışmanın hazırlanmasında destek olan TAGEM/TA; TUBITAK-TBAG 107T147 no.lu proje ve Süleyman Demirel Üniversitesi BAP 3462-D2-13 no`lu projelere, ilgili kurumlara ve proje çalışanlarına teşekkür ederim.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

41

Boşnak Dere Barajaltı Florası (Aşağıçavuş Köyü, Kalkım, Çanakkale) Özal Güner*, Gülendam Tümen

Balıkesir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü. Balıkesir

[email protected]

Özet

Çanakkale ili, Kalkım ilçesi, Aşağıçavuş köyü, Kocaçay (Boşnak Dere) adlı akarsu üzerinde kurulacak baraj nedeniyle, havza içindeki bitkiler su altında kalacaktır. Çalışma, su altında kalacak bitkilerin tespitini, alanda endemik ve nadir bitki olup olmadığını ve bu türlerin yok olmaması için alınacak önlemleri kapsamaktadır. Bu kapsamda çalışılan göl aynası alanın her yeri tek tek gezilerek örnekler toplanıp, bitkiler ve arazi fotoğraflanmıştır. Çalışma sonucunda alanda 56 familya ve 168 cinse ait toplam 246 takson tesbir edilmiştir. Alanda sırasıyla en fazla takson içeren familyalar şu şekildedir: Lamiaceae (26 takson), Fabaceae (20 takson), Asteraceae (18 takson) ve Caryophyllaceae (16 taksona). Ayrıca toplanan bu bitkilerin koordinatlarına, arazideki yoğunluğuna, endemizm durumuna, varsa halk arasındaki kullanılışına ve ekonomik değerlerine bu çalışmada yer verilmiştir. Alanda bazı bitkiler için koruma önerileri de verilmiştir. Sahada nadir tür olarak Ferrulago sylvatica (Besser) Rchb. tesbit edilmiştir. Bu tür alanda zayıf bir popülasyona sahiptir ve koruma amaçlı türün tohumları toplanmıştır. Ayrıca soğanlı bitkiler için, alandan toplanarak aynı toprak özelliğine sahip alanlara taşınması planlanmıştır. Alanda yabani olarak meyvelerde tesbit edilmiştir. Yabani meyvelerin çekirdekleri Yenice’deki ‘Yabani Erik koruma Alanına’ teslim edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Çanakkale, Kalkım, Flora, Lamiaceae, nadir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

42

Ege Bölgesinden Toplanan Menthapulegium L. Esansiyel Yağının

Antioksidan ve Antibiyofilm Özelliklerinin Araştırılması

İsa KARAMAN, Halime SEYMAN, Nazan GÖKŞEN

Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, Tokat

[email protected]

Mentha cinsi tüm dünya çapında bulunabilen ve 20 tür içeren Labiatae ailesinin önemli bir cinsidir. Mentha, sıcak ve ılıman bölgelerde yaygın bir şekilde bulunan çok yıllıklı otlardan oluşan önemli bir cinstir. Mentha türleri antienflamasyon, gaz giderici, kusmayı önleyici, terletici, kas gevşetici ve teskin edici, ağrı kesici, uyarıcı, adet hızlandırıcı, soğuk algınlığı özelliklerinden dolayı mide bulantısı, bronşit, karın şişkinliği (gaz oluşumu), anoreksiya, kolit ülser ve karaciğer şikayetlerinde bir geleneksel halk tedavisi olarak uzun yıllar kullanılmıştır.

Menthapulegium L.(Labiatea), filiskin olarak yaygın bir şekilde bilinen Mentha türlerinden biridir. Bu cins Avrupa, kuzey Afrika, Anadolu ve yakın doğunun doğal türleridir. MenthapulegiumL.’nin çiçekli toprak üstü kısımları soğuk algınlığı, sinüzit, kolera, gıda zehirlenmesi, bronşit ve tüberkülozun tedavisinde antimikrobiyal özelliklerinden dolayı geleneksel olarak kullanılmıştır. Ek olarak, aynı zamanda balgam söktürücü, diüretik, öksürük, menstrüasyon ajanı olarak da kullanılmıştır.

Menthapulegium L.(Labiatea) esansiyel yağının bazı farmakolojik etkileri fare rahim kasında düşüklere, farklı insan hücre hatlarına karşı sitotoksik aktiviteye ve onun antioksidan etkiye sebep olduğu doğrulanmıştır.

Mentha pulegium L.(Labiatea)’un toprak üstü kısımları Ege Bölgesi, Manisa ili, Akhisar-Gördes arası bölgeden toplanıp gölgede kurutularak esansiyel yağının eldesi için hazır hale getirilmiştir. Esansiyel yağ hidrodistilasyon yöntemiyle elde edilmiştir. Esansiyel yağın kimyasal içeriği GS ve GS-MS ile analiz edilmiştir. Antimikrobiyal aktivitesi Disk Difüzyon ve Mikrodilüsyon Yöntemleri ile belirlenmiştir. Esansiyel yağın ondört farklı kimyasal bileşeni Perkin-ElmerClarus 500 Series GS Sistem tarafından tanımlanmıştır. Esansiyel yağın analizi sonrasında ana bileşenlerinin pulegone (51.32%), D-isomenthone (33.19%), isopulegon (9.20%) ve mentol (2.98%) olduğu tespit edilmiştir.

Esansiyel yağın antioksidan testlerinde; 2,2 difenil-1-pikrilhidrazil (DPPH) radikaline karşı radikal süpürücü aktivitesi spektrofotometrik olarak tespit edilmiştir. DPPH serbest radikalinin inhibisyon yüzdesi (PI%) hesaplanmıştır. Menthapulegium L.(Labiatea)’un antioksidan testi sonuçlarından elde edilen inhibisyon yüzdesi değerleri % 20,365 - %42,428 arasındadır.

Menthapulegium L.(Labiatea)’unesansiyel yağının biyofilm oluşumu üzerine etkisi farklı konsantrasyonlarda esansiyel yağ hazırlanarak test edilmiştir. Esansiyel yağ DMSO solventi ile seyreltilmiştir. Tüplerden ilk üçü süspansiyon kültür (G), diğer üçü negatif kontrol (NC) ve son üçü de biyofilm ölçümü (B) için kullanılmıştır.Elde edilen veriler SBF (SpecificBiofilmFormation)

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

43

Ege Bölgesinden Toplanan Menthapulegium L. Esansiyel Yağının Eldesi,

Kimyasal İçeriğinin Belirlenmesi ve Biyolojik Aktivitesinin Test Edilmesi

İsa KARAMAN

Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Biyomühendislik Bölümü, 60100, Tokat

[email protected]

Mentha cinsi tüm dünya çapında bulunabilen ve 20 tür içeren Labiatae ailesinin önemli bir cinsidir. Mentha, sıcak ve ılıman bölgelerde yaygın bir şekilde bulunan çok yıllıklı otlardan oluşan önemli bir cinstir. Mentha türleriantienflamasyon, gaz giderici, kusmayı önleyici, terletici, kas gevşetici ve teskin edici, ağrı kesici, uyarıcı, adet hızlandırıcı, soğuk algınlığı özelliklerinden dolayı mide bulantısı, bronşit, karın şişkinliği (gaz oluşumu), anoreksiya, kolit ülser ve karaciğer şikayetlerinde bir geleneksel halk tedavisi olarak uzun yıllar kullanılmıştır.

Menthapulegium L.(Labiatea), filiskin olarak yaygın bir şekilde bilinen Mentha türlerinden biridir. Bu cins Avrupa, kuzey Afrika, Anadolu ve yakın doğunun doğal türleridir. MenthapulegiumL.’nin çiçekli toprak üstü kısımları soğuk algınlığı, sinüzit, kolera, gıda zehirlenmesi, bronşit ve tüberkülozun tedavisinde antimikrobiyal özelliklerinden dolayı geleneksel olarak kullanılmıştır. Ek olarak, aynı zamanda balgam söktürücü, diüretik, öksürük,menstrüasyon ajanı olarak da kullanılmıştır.

Menthapulegium L.(Labiatea) esansiyel yağının bazı farmakolojik etkileri fare rahim kasında düşüklere, farklı insan hücre hatlarına karşı sitotoksik aktiviteye ve onun antioksidan etkiye sebep olduğudoğrulanmıştır.

Menthapulegium L.(Labiatea)’un toprak üstü kısımları Ege Bölgesi, Manisa ili, Akhisar-Gördes arası bölgeden toplanıp gölgede kurutularak esansiyel yağının eldesi için hazır hale getirilmiştir. Esansiyel yağ hidrodistilasyon yöntemiyle elde edilmiştir. Esansiyel yağın kimyasal içeriği GS ve GS-MS ile analiz edilmiştir. Antimikrobiyal aktivitesi Disk Difüzyon ve Mikrodilüsyon Yöntemleri ile belirlenmiştir. Esansiyel yağın ondört farklı kimyasal bileşeni Perkin-Elmer Clarus 500 Series GSSistemtarafındantanımlanmıştır. Esansiyel yağınanalizisonrasındaanabileşenlerininpulegone (51.32%), D-isomenthone (33.19%), isopulegon (9.20%) vementol (2.98%)olduğutespitedilmiştir.

Esansiyel yağınaktivitetestlerindestandartbakteri suşları, hastanebakteri suşları ve fungal izolatlar kullanılmıştır. Biyolojikaktivite test sonuçlarıçalışılanmikroorganizmalarakarşı disk difüzyonyönteminde 9-19 mm zon vemikrodilüsyonyöntemindeise0.20-12.5 µl/mlaralığındaönemlibiraktivitegösterdiğiantibiyotiklerlekarşılaştırılarakbelirlenmiştir.

Çok sayıda antibiyotiğe dirençli olan hastane patojeni Acinetobacter baumannii ve Enterococcusfaecalis’in esansiyel yağa direnç gösteremediği çalışmalar sonucunda ortaya konulmuştur.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

44

Crambe maritima L. Kotiledon Boğum Eksplantları Kullanılarak In Vitro Çoklu

Sürgün Rejenerasyonu

Fethi Ahmet Özdemir1, Mehmet Uğur Yıldırım2, Ömer Kılıç3 1Bingöl Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Bingöl

2Uşak Üniversitesi, Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Uşak 3Bingöl Üniversitesi, Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Peyzaj ve Süs Bitkileri Bölümü, Bingöl.

[email protected]

Özet

Crambe L. günümüzde endüstriyel amaçla kullanılan yağ bitkilerine mükemmel bir örnektir. Crambe tohumunun yağ kompozisyonu pek çok araştırma ile incelenmiş ve tohum yağının erusik ait bakımından oldukça zengin olduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmada, Crambe maritima L. Bitkisinin kotiledon boğum eksplantları kullanılarak in vitro koşullarda çoklu sürgün rejenerasyon protokolünün geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada in vitro koşullarda çimlendirilen Crambe maritima L. tohumlarının gelişmesi ile oluşan, 18 günlük fideciklerden alınmış kotiledon boğum eksplantları kullanılmıştır. Eksplantlar 0.50, 1, 2 mg/L BAP+ 0, 0.25, 0.50 mg/L NAA (9 kombinasyon) içeren %3 sakkaroz ve % 0.65 agar ihtiva eden MS ortamında, kültüre alınmıştır. Kallus oluşum yüzdesi, sürgün oluşum yüzdesi ve eksplant başına düşen sürgün sayısı ile ilgili veriler 41 gün sonra değerlendirilmiştir. Rejenere olmuş sürgünler 0.50 mg/L NAA içeren MS besin ortamında köklendirilmiştir. Çalışma sonucunda; kallus oluşum yüzdesi, sürgün oluşum yüzdesi ve eksplant başına düşen sürgün sayısı için kullanılan BAP-NAA konsantrasyonlarının etkili olduğu tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre kallus oluşum oranı %0.0 - 83.67 arasında değişmiştir. Maksimum kallus oluşumu 0.50 mg/L BAP+0.50 mg/L NAA içeren MS besin ortamında gözlenmiştir. Maksimum sürgün rejenerasyonu (%100) 2 mg/L BAP içeren MS ortamında gözlenmiş olup, bunu 1 mg/L BAP + 0.25 mg/L NAA içeren MS besin ortamı takip etmiştir. Ortamda bulunan ve miktarı arttırılan NAA nın sürgün gelişimi üzerinde olumsuz etkisi olduğu görülmüş olup, en fazla NAA içeren MS besin ortamında sürgün gelişiminde olumsuz yönde belirgin etkiler gözlenmiştir. Sağlıklı gelişen sürgünler 0.50 mg/L NAA içeren MS besin ortamında köklendirilmiştir. Köklendirilmiş bitkilerin dış şartlara uyumunu sağlamak amacıyla torf içeren saksılara şaşırtılmıştır. Bu çalışma ile Crambe maritima L. bitkisinin mikro üretimine ilişkin alternatif bir çoğaltım prosedürü geliştirilmiştir. Ayrıca, belirlenmiş in vitro protokol kullanılarak bitki ile ilgili genetik, biyokimyasal, fizyolojik ve sekonder metabolitlerin üretimine yönelik çalışmalar için, mevsimsel varyasyonlardan, mikroorganizmalardan ari bitkisel materyal sağlanabilmesi mümkün olabilecektir. Ayrıca bu çalışma Crambe L. türleri ile ilgili yapılacak olan ıslah çalışmalarına da yeni bir pencere açacaktır. Teşekkür: Bu çalışmada kullanılan Crambe maritima L. tohumlarının temin edilmesini sağlayan; Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsüne teşekkür ederiz.

Anahtar Kelimeler: Crambe maritima L., In vitro, Sürgün rejenerasyonu, BAP, NAA

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

45

Türkiye'de Yayılış Gösteren Usnea Adans.Cinsinin (Parmeliaceae, liken oluşturan Ascomycota)Revizyonu

Ayhan Şenkardeşler1, Demet Cansaran-Duman2, Laszlo Lökös3, Philippe Clerc4 1Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü, Bornova, İzmir, Türkiye

2Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Ankara, Türkiye 3Department of Botany, Hungarian Natural History Museum, Budapest, Hungary

4Conservatoire et Jardin Botaniques, chemin de l'lmpératrice 1, Case postale 60, CH-1292 Chambesy,Switzerland

[email protected], [email protected]

Özet

Bu çalışmamızda, Türkiye'de yayılış gösteren Usnea cinsi revize edilmiştir. Bunun için, hem saha çalışmaları sırasında 153 lokaliteden toplanan 2000’den fazla örnek, hem de ziyaret edilen dokuzherbaryumlarda korunan222 örnekincelenmiştir. Bu örnekler üzerinde morfolojik, anatomik ve kromatografik analizler yapılmış olup, türlerin yayılışı belirlenmiştir. Ayrıca, taze toplanan örneklerden DNA izole edilerek moleküler çalışmalar da gerçekleştirilmiş olup, filogenetik ilişkilerin belirlenmesi için, PAUP ve MrBayes yazılımları kullanılarak ITS sekanslarında Maximum Parsimony ve Bayesian analizleri yapılmıştır.Bu sonuçlara göre:(1) En fazla yayılış gösteren tür U. dasopoga, U. barbata ve U. intermedia’dır. (2) Usnea flammea, U. rubicunda ve U. subscabrosa gibi Türkiye’den nadir bildirilen türlerin gerçekten de Türkiye’de yayılış göstermediği belirlenmiştir; bunlara ek olarak, U. cornuta ve U. esperantiana türleri saha çalışmaları sırasında bulunamamış olup, herbaryumlarda da gözlenememiştir. (3) Usnea anatolica, U. articulata subsp. kotschyana, U. bithynica, U. czeczottae ve U. syriaca’nın tipifikasyonları yapılıp, taksonomik durumları açığa kavuşturulmuştur. (4) Türkiye için üç yeni kayıt bulunmuştur. (5) Türkiye’den toplanan Usnea bireyleri kromatografideincelenmiş ve taksonomik açıdan önemli liken asitleri belirlenmiştir. Bu çalışmamıza destek olan TÜBİTAK’a (210T022 nolu proje) teşekkür ederiz.

Anahtar Kelimler: Ascomycota, liken, kemotaksonomi, kromatografi, revizyon, salazinik asit, sekonder metabolit, tipifikasyon, usnik asit.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

46

Ağrı İli’nin Baklagil (Leguminosae) Çeşitliliği

Murat ÜNAL1, Muzaffer MÜKEMRE2, Fevzi ÖZGÖKÇE3 1Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Biyoloji Eğitimi Anabilim Dalı, 65080, Van.

[email protected] 2Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 65080, Van.

3Tuşba Belediyesi, 65100, Van.

Leguminosae familyası dünya üzerinde takson sayısı bakımında en zengin familyalardan biridir. Familyanın birçok üyesi kültüre alınmıştır. Yiyecek ve hayvan yemi, süs bitkisi olarak ve ilaç sanayiinde kullanılır.Özellikle tüm bu kullanımları yanında bulunduğu ortamın toprak kalitesini arttırarak azotça zengin hale getirilmesini sağlayan familya üyeleri barındırmaktadır. Ağrı İlinde de133takson ile temsil edilmektedir. Bu çalışmada; 2013-2014 yılları arasındaki arazi çalışmalarında elde edilen 67takson ve bu güne kadar Ağrı İli için kayıt olarak verilen 66Fabaceae üyelerinin değerlendirilmesi yapılarak listelenmiştir. Alandan toplam 27 endemik takson tespit edilmiştir. Endemik ve nadir olan taksonların tehlike kategorilerine dağılımları şu şekildedir: 7 takson zarar görebilir “VU”, 4 takson tehdit altına girebilir “NT”, 15takson az endişe verici “LC” ve 1takson veri yetersiz “DD” şeklindedir. Ayrıca bu taksonların vejetasyon ve bitki birliklerinde yer alma durumları üzerinde durulmuştur. Böylece özellikle yaylacılık ve hayvan besleme ve ekosistemin kendini restore etmesinde toprağın tekrar verimli hale getirilmesinde önemli rol oynayan taksonların doğal yayılışları üzerinde durulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Leguminosae, Fabaceae, çeşitlilik, Ağrı, Türkiye.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

47

GAZİANTEP İLİ MAKROFİTLERİ

Fatih YAYLA, Serap ŞAHİN YİĞİT, Halime GÖK, Muhittin DOĞAN

Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 27310 Şehitkâmil Gaziantep

E-mail: [email protected]

Özet

Dünya yüzeyinde yaklaşık 9-11 milyon km2’lik alan kaplayan sulak alanlar, tropik ormanlardan sonra biyolojik çeşitliliğin en yüksek olduğu ekosistemlerdir. Bu zengin ekosistemlere antartika hariç tropik alanlardan soğuk tundralara kadar her bölgede rastlamak mümkündür. Yani sulak alanlar doğada alansal olarak dengeli bir şekilde dağılmışlardır. Ancak bu alanların değeri, özellikle bulundukları yer ile ilişkilidir. Türkiye’nin gerek coğrafi ve ekolojik gerekse de jeopolitik konumu Türkiye’yi sulak alanlar bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkelerinden biri yapmıştır. Ancak Türkiye’de sulak alanların büyük çoğunluğunun ekolojik karakterinde değişiklikler meydana gelmiştir. Birçoğu taşkın kontrolü veya tarım alanları açma amaçlı kurutma çalışmaları sonucu küçülmüş ya da tamamen yok olmuştur. Son yıllarda sulak alanların daha önce düşünüldüğünün aksine, yok edilmesi ve daha verimli topraklara dönüştürülmesi gereken alanlar olmadıkları anlaşılmış ve giderek bu alanların önemleri artmıştır. Bu bağlamda sulak alanların sürdürülebilir kullanımlarının etkin şekilde planlanabilmesi için alanın belirlenmesi kadar bu alanların ekolojik özelliklerinin belirlenmesi de önemlidir. Bu bağlamda bu alanlara özgün bitkilerinde belirlenmesi hayati önem taşımaktadır.

Bu çalışmada Gaziantep ili sulak alanlarının bitki çeşitliliği belirlenmiştir. Çalışmamızda günümüze kadar Gaziantep ilinde yapılan biyoçeşitlilik, flora, vejetasyon çalışmaları incelenmiştir. Mevcut alanlarda yayılış gösteren bitkiler listelenmiş ve istatistiksel olarak bir değerlendirme yapılmıştır. Çalışmamızda öncelikle resmi olarak sulak alan bitkisi kabul edilen bitkilerin listesi 718 takson olarak belirlenmiştir. Bu bitkilerden 39 familya ve 81 cinse ait 143 taksonun Gaziantep ili içerisinde yer aldığı tespit edilmiştir. En çok takson içeren familyalar Poaceae (16), Asteraceae (14), Lamiaceae (13), Cyperaceae (10)’dir. Çalışmamızın Gaziantep biyoçeşitliliği için daha sonraki yıllarda yapılacak olan çalışmalara bir kaynak oluşturmasını temenni ediyoruz.

Anahtar Kelimeler: Gaziantep, Makrofit, Sulak Alan, Biyoçeşitlilik, Flora

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

48

“Kargı Köyü Sığla Ormanı Tabiatı Koruma Alanı”nın (Bucak-Burdur) Floristik Yapısı

Neslihan BALPINAR

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 15030, Burdur

[email protected]

Özet

Anadolu Sığla Ağacı (Liquidambar orientalis Miller) Türkiye’nin lokal olarak güneybatı bölümünde ve kısmen

Rodos Adası’nda yayılış gösteren, relikt endemik bir türdür. Dünyada başka bir yerde bulunmayan bu türün

oluşturduğu ormanlar ülkemizin biyolojik zenginliklerinden biridir. Bu araştırma, Burdur ilinin Bucak ilçesinde

yer alan “Kargı Köyü Sığla Ormanı Tabiatı Koruma Alanı” nın florasını belirlemek için gerçekleştirilmiştir.

Arazi çalışmaları 2015 yılında periyodik olarak yürütülmüş ve 300 bitki örneği toplanmıştır. Toplanan örneklerin

değerlendirilmesi neticesinde 61 familyaya ait 123 cins ve 134 tür ve türaltı takson tespit edilmiştir. Araştırma

alanının en zengin familyaları % 10,44 ile Asteraceae, % 8,95 ile Lamiaceae, % 7,46 ile Poaceae, % 5,22 ile

Boraginaceae, % 4,47 ile Cyperaceae familyalarıdır. Tespit edilen taksonlardan beşi endemiktir ve oranı %

2.98’dir. Alanda bulunan taksonların floristik bölgelere dağılımı ise % 14,92 ile Akdeniz, % 13,43 ile Doğu

Akdeniz, % 9,70 ile Avrupa-Sibirya, % 1,49 ile İran-Turan, % 0,74 ile Öksin ve % 56,70 ile geniş yayılışlı ve

bilinmeyen şeklindedir.

Anahtar Kelimeler: Burdur, Flora, Sığla, Tabiatı Koruma Alanı Teşekkür: Bu çalışma T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı VI. Bölge Müdürlüğü Burdur İli Doğa Koruma ve

Milli Parklar Şube Müdürlüğü “Sığla Ormanı Tabiatı Koruma Alanı (Burdur, Bucak, Kargı Köyü) Flora ve

Fauna Araştırma Projesi” desteği ile gerçekleştirilmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

49

POSTER SUNUMLAR

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

50

Effect of Different Medium on Lavender (Lavandula angustifolia Mill.) Rooting

Amir Rahimi1*

, Sajjad Batmani1, Fethi Ahmet Özdemir2 1

Department of Field Crops, Faculty of Agriculture, Urmia University, Iran 2

Department of Molecular Biology and Genetics, Faculty of Science and Art, Bingol University, Bingol, Turkey sorumlu yazar e-posta: [email protected]

Abstract Vegetative propagation is recommended to agriculturists in order to get the uniform yield of optimal genotypes

every time. Among various vegetative propagation, stem cuttings is more rapid, simple, and cheaper than others.

The advantage of stem cutting rooting as a method of vegetative propagation of many plants has been known for

many years. Induction of adventitious roots on cuttings is governed by the complex interaction of several factors

as: the first stock mother plants’ physiological status and the second includes factors concerned with the post

harvested cuttings. The aim of the experiment was to determine the effect of medium on rooting of Lavender

(Lavandula angustifolia Mill.) cuttings the plant which is important especially in view of the folk medicinal

usage. The trial was established as a randomized block design with three replications during 2015, in greenhouse

of the Agronomy Department, Faculty of Agriculture of Urmia University, Iran. At first, one stock plant was

selected from a field in Urmia University Campus. Stem cuttings were taken from the stock plant and placed in

different mediums (soil, sand, perlite and manure). According to the results the average of stem height ranged

12.47-13.20 (cm); number of leaves ranged 16.6-27.35 (pcs); number of roots ranged 2.33-6.6 (pcs); the highest

root height ranged 2.4-4.26 (cm); leaf fresh weight ranged 3.99-6.67 (g); stem fresh weight ranged 2.68-3.36 (g);

root fresh weight ranged 0.29-0.97 (g); total fresh weight ranged 7.80-10.58 (g); leaf dry weight ranged 1.08-

1.48 (g); stem dry weight ranged 1.20-0.95 (g); root dry weight ranged 0.04-0.13 (g); total dry weight ranged

2.32-2.57 (g). In terms of highest root height, root weight, leaf weight, total weight and number of leaf, soil

medium; in terms of number of roots, number of nods and stem weight, sand medium were the best. Keywords: Lavender, Propagation, Rooting, Stem cutting.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

51

Effect of Different Medium on Mountain Thyme (Thymus kotschyanus Boiss. & Hohen.)

Rooting

Amir Rahimi1*, Sajjad Batmani1, Sadegh Tghipour1, Fethi Ahmet Özdemir2 1Department of Agronomy, Faculty of Agriculture, Urmia University, Urmia, Iran

2Department of Molecular Biology and Genetics, Faculty of Science and Art, Bingol University, Bingol, Turkey sorumlu yazar e-posta: [email protected]

Abstract Mountain Thyme (Thymus kotschyanus Boiss. & Hohen.) is belonged to Lamiaceae family and widely used in pharmacy, cosmetics and Food industries of developed countries; it is a strong disinfectant with antioxidant. In the plant, the mating system is mostly cross pollination which can cause a high level of genetic polymorphism. In terms of uniformity (clones) of plants, vegetative propagation as stem cuttings is an accessible and inexpensive method. Even in easily rooted species, it is important to enhance rooting because small gains in rooting percentage may be of considerable economic value when the species is propagated on a commercial scale. The aim of this trial was to determine the effect of medium on rooting of mountain thyme cuttings. The trial was established as a randomized block design with 3 replications during 2015, in greenhouse of the Agronomy Department, Faculty of Agriculture of Urmia University, Iran. At first, one stock plant was selected from Baba Hasan Valley, Sulduz region, West Azerbaijan province. Stem cuttings were taken from the stock plant and placed in different mediums as soil, sand, perlite and manure. According to the results the average of stem height ranged 3.90-4.33 (cm); number of nods ranged 4.60-5.93 (pcs); number of leaves ranged 5.70-7.44 (pcs); number of roots ranged 1.70-4.9 (pcs); the highest root height ranged 3.00-7.87 (cm); root fresh weight ranged 0.715-0.865 (g); leaf fresh weight ranged 0.795-1.028 (g); stem fresh weight ranged 0.774-0.822 (gr); total fresh weight ranged 2.367-2.641 (g); root dry weight ranged 0.142-0.195 (g); leaf dry weight ranged 0.204-0.259 (g); stem dry weight ranged 0.213-0.276 (g); total dry weight ranged 0.612-0.683 (g); ratio of root fresh weight ∕ shoot fresh weight ranged 0.443-0.551; ratio of root dry weight ∕ shoot dry weight ranged 0.275-0.468. The percentage of rooted stem cuttings in soil, sand, perlite and manure were 60, 60, 75 and 65% respectively. In terms of root number, the highest root height, percentage of rooted stem cuttings, total weight and leaf weight, perlite medium; In terms of leaf number, root weight, ratio of root weight ∕ shoot weight (fresh and dry) manure medium were the best. Keywords: Mountain Thyme, Medium, Propagation, Stem Cutting.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

52

Elazığ’da Bulunan iki Prangos Lindl. (Apiaceae) Türünün Uçucu Yağ Kompozisyonu

Ömer Kılıç1, Fethi Ahmet Özdemir2

1Bingöl Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Bingöl 2Bingöl Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji Bölümü, Bingöl

[email protected]

Özet Prangos Lindl. (Umbelliferae) cinsi dünyada yaklaşık 30 tür ile temsil edilmekte olup İran-Turan fitocoğrafik bölgesinin değişik merkezlerinde yetişmektedir. Prangos taksonları ülkemizde genellikle ‘Deliçakşır’ olarak isimlendirilmekte ve ülkemizde 9’u endemik olmak üzere, 17 takson ile temsil edilmektedir. Ülkemizdeki etnobotanik araştırmalarda belirtildiği gibi bu cinsin taksonları halk arasında farklı amaçlarla kullanılmakta ve sitotoksik, antimikrobiyal, anti-HIV, antioksidatif gibi özelliklere de sahip olduğu literatürlerde belirtilmektedir. Bu çalışmada Elazığ’dan doğal habitatlarından toplanmış olan Prangos pabularia ve Prangos peucedanifolia türlerinin kurutulmuş olan toprak üstü kısımlarının uçucu yağ kompozisyonu HS-SPME/GC-MS ile belirlendi. Çalışma sonucunda P. pabularia ve P. peucedanifolia türlerinin sırasıyla toplam yağ miktarı olan %91.3 ve %89.5’lik değerlerinden otuz dört ve otuz yedi bileşen tespit edildi. a-pinen (%32.4), d-3-karen (%12.4), germakren D (%8.1), limonen (%6.4) ve bisiklogermakren (%6.2) P. pabularia’ nın; a-pinen (%38.1), bisiklogermakren (%11.3) ve d-3-karen (%9.2) ise P. peucedanifolia’nın ana bileşenleri olarak tespit edildi. Elde edilen bulgular bitkilerin kemotaksonomileri ve potansiyel kullanım alanları açılarından tartışıldı. Buna ek olarak, bu çalışma ile çalışılan bitkilerin uçucu yağ ve çeşitli kimyasal madde içerikleri bakımından zengin olduğu bulunmuştur. Çalışılan bitkilerin uçucu yağ içeriğindeki maddeler nazara alındığında, bu çalışma ile bitkilerin farklı amaçlarla çeşitli endüstriyel sektörlerinde kullanılmasına imkan sağlayacak temel veriler elde edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Prangos, uçucu yağ, HS-SPME/GC-MS.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

53

Elazığ’da Bulunan İki Thymus kotschyanus Boiss. Varyetesinin Uçucu Yağ Kompozisyonu

Ömer Kılıç1, Fethi Ahmet Özdemir2

1Bingöl Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu, Bingöl 2Bingöl Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji Bölümü, Bingöl

[email protected]

Özet Kekik cinsi Lamiaceae familyasında olup, Dünya’da yaklaşık 350 tür; Türkiye’de ise yaklaşık 39 tür ve toplamda 59 takson ile temsil edilip, endemizm oranı %53’tür. Kekik taksonlarının uçucu yağları birçok farmakolojik preperatlarda çoğunlukla antiseptik ve birçok yiyecek ürünlerinde tat ve koku vermek amacıyla kullanılmaktadır. Buna ek olarak, Thymus taksonlarının kullanım alanlarıyla ilgili birçok literatür bulunmaktadır. Bu çalışmada Thymus kotschyanus Boiss. & Hohen. var. kotschyanus ve Thymus kotschyanus Boiss. & Hohen. var. glabrescens Boiss. taksonlarının toprak üstü kısımlarının uçucu yağ içerikleri HS-SPME/GC-MS ile analiz edildi. Sonuçta Thymus kotschyanus var. kotschyanus ve Thymus kotschyanus var. glabrescens varyetelerine ait %90.4 ve %89.3’ lük toplam yağ miktarından sırasıyla 41 ve 39 bileşen tespit edildi. Thymus kotschyanus var. kotschyanus’un ana bileşenleri timol (%31.2), karvakrol (%19.5), p-simen (%11.2) ve g-terpinen (%8.4) olarak tespit edildi; timol (%26.3) karvakrol (%24.3) ve p-simen (%17.6) ise Thymus kotschyanus var. glabrescens’ nin ana bileşenleri olarak bulundu. Bu çalışma ile çalışılan bitkilerin kemotipleri karvakrol ve timol olarak tespit edildi. Buna ek olarak çalışılan bitkilerin uçucu yağ içerikleri bakımından zengin olduğu tespit edilmiş olup, elde edilen sonuçlar doğal ürünler, yenilenebilir kaynaklar ve kemotaksonomi açılarından tartışıldı. Anahtar Kelimeler: Thymus, uçucu yağ, HS-SPME/GC-MS.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

54

Hatay Yöresinde Doğal Olarak Yayılış Gösteren Bazı Tıbbi Bitkilerin Ekonomik

Önemleri ve Kullanımları

Ahmet Mert, Cenk Burak Şahin, Cem Tufan Akçalı

Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Hatay

[email protected]

Özet Bu çalışmada, Hatay ilinde doğada yaygın olarak bulunan zahter (Thymbra spicata), defne (Laurus nobilis), kebere (Capparis spinosa) ve meyan kökü (Glycyrrhiza glabra) türlerinin bölge açısından önemi ve kullanım alanları belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler:defne,Hatay, kebere, meyan kökü, zahter

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

55

Bazı Ağır Metallerin Arpa (Hordeum vulgare L.) Köklerinin Büyüme Parametreleri Üzerindeki Etkileri

Sema Anık, Elif Gökçe Taşkara, Nurten Güngör, Filiz Vardar

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Göztepe İstanbul

[email protected]

Özet Dünya genelinde artan çevre kirliliği ile birlikte ağır metaller hava, toprak ve suda birikmektedir. Ağır metallerin özellikle algler, mantarlar ve bitkilerle etkileşime girip bu organizmaların gelişimine etki etmelerinin yanı sıra besin zincirine de dahil olarak tüm ekosisteme etki etmesinin olası olduğu bilinmektedir. Bu sebeple Dünya genelinde toprakta birikmiş olan bazı ağır metallerin besin olarak kullanılan arpanın (Hordeum vulgare L.) kök büyüme parametreleri üzerindeki etkilerini incelemek amaçlanmıştır. Çimlendirilmiş arpa köklerine 96 saat boyunca farklı konsantrasyonlarda nikel (0.05, 0.1ppm), kadmiyum (0.0005, 0.001 ppm), kurşun (0.0175, 0.035 ppm), bakır (0.03, 0.06 ppm) ve çinko (0.09, 0.18 ppm) çözeltileri ile muamele edildi. Süre sonunda konsantrasyon artışına bağlı olarak kök uzunluklarında kontrole göre yüksek oranda inhibisyon belirlendi. Ancak 0.0005ppm kadmiyum uygulaması kontrol grubuna yakın sonuç verdi. Kök uzunluğunun inhibisyonu ile alternatif stres cevaplarını ilişkilendirmek için kökler floroglusin ile boyandı. Ağır metal stresine maruz kalan köklerin korteks tabakasında lignin birikimi belirlendi. Bunun yanında köklerden elde edilen ezme preparatlarda nukleuslarda morfolojik bozukluklara rastlandı. Elde edilen sonuçlara göre toprakta biriken nikel, bakır, kadmiyum, kurşun ve çinko özellikle arpa kök büyümesi üzerinde toksik etkilere sahiptir. Anahtar Kelimeler: ağır metal, arpa, Hordeum vulgare L., kök, lignin.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

56

ÜST MEZOPOTAMYA’NIN ZEHİRLİ BİTKİLERİ

Volkan ALTAY1,*, Celal YARCI2, Münir ÖZTÜRK3 1Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Antakya-Hatay

2Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Göztepe-Istanbul 3Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Botanik Anabilim Dalı, Bornova, İzmir

*[email protected] Özet Üst Mezopotamya'da bitkilerin çok yönlü kullanımı uzun süredir bilinmektedir. Hakkari'de Göbekli Tepe kazılarında elde edilen bilgiler doğrultusunda, 12.000 yıl öncesine gidildiğinde, o zaman ki insanların bitkilerin tıbbi amaçlı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin, Şanlıurfa, Adıyaman, Siirt, Şırnak ve Hakkari illerinde yapılmış floristik veriler baz alınmıştır. Böylelikle bu çalışma, bu illerde mevcut potansiyel zehirli bitkiler hakkında bilgi sunmak için yapılmıştır. Elde edilen bilgiler doğrultusunda, çalışma alanında 58 familya ve 166 cinse ait toplam 275 zehirli bitki taksonu tespit edilmiştir. En çok zehirli bitki taksonu içeren familyalar sırasıyla Ranunculaceae (31), Asteraceae (25) ve Liliaceae (22)’dir. En çok zehirli bitki taksonu içeren cinsler ise Euphorbia (14), Ranunculus (13), Papaver ve Ornithogalum (8’er)’dur. Bu çalışma, hem yerel halk arasında bilmeden bu bitkileri tüketenler için farkındalık oluşturulmasında, hem de bu alanda çalışan araştırmacıların bilgilendirilmesinde katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Anahtar kelimeler: Sağlık, Mezopotamya, Zehirli bitkiler

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

57

Aluminyumun Farklı Gramineae’lerde Morfolojik ve Fizyolojik Parametreler Üzerindeki Etkileri

Fatma Yanık, Filiz Vardar, Yıldız Aydın

Marmara Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Göztepe Yerleşkesi, 34722, Kadıköy, İstanbul.

[email protected]

Özet Çevre kirliliği sonucunda toprak asiditesi düşer ve toprakta kompleks bileşikler halinde bulunan aluminyum bileşikleri çözünür hale geçer. Çözünmüş haldeki Al iyonları bitki kökleri tarafından alınabilir. Bu çalışmada aluminyum iyonlarının Triticum aestivum (buğday), Hordeum vulgare (arpa), Secale cereale (çavdar), Triticale wittmack (tritikale) ve Avena sativa (yulaf)’nın morfolojik ve fizyolojik parametreleri üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla farklı Gramineae türlerine ve varyetelerine ait tohumlar Hogland solusyonu içerisinde 21 gün boyuna yetiştirilerek kontrol grubu oluşturuldu. Farklı tür ve varyetelere ait tohumlar 100 μM AlCl3 içeren pH4.5 Hogland solusyonu içerisinde 21 gün süreyle yetiştirilerek uygulama grubu oluşturuldu.Uygulama sonrasında tür ve varyeteler arasındaki kök uzunlukları kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Elde edilen sonuçlara göre buğdayın Demir, arpanın Tarm, yulafın Seydişehir ve tritikalenin Alperbey varyetelerinin kök büyümelerinin kontrole göre inhibe olduğu görüldü. Gövde büyümeleri karşılaştırıldığında ise sadece tritikalenin Alperbey varyetesinde kontrole göre inhibisyon belirlendi. Enzimatik olmayan antioksidanlardan biri olan antosiyanin miktarı buğday varyetelerinde farklılık göstermediği halde, arpanın Tarm, yulafın Seydişehir, tritikalenin ise Alperbey varyetesinde artış gösterdi. Klorofil a miktarı tritikalenin Tatlıcak ve arpanın Çetin varyetelerinde azaldığı belirlendi. Klorofil b miktarı ise buğdayın demir, yulafın Faikbey, Tritikalenin Tatlıcak ve arpanın her iki varyetesinde de düşüş gösterdi. Karotenoid miktarı ise çavdar ve tritikale dışında diğer tür ve varyetelerde azaldığı belirlendi. Elde edilen sonuçlara göre aluminyumun,kompleks kimyası ve reaktif özellikleri sebebiyle genotipler arasında farklı toksisiteye sebep olduğu belirlendi. Anahtar sözcükler: Aluminyum, antosiyanin, Gramineae, karotenoid, klorofil.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

58

Hatay Koşullarında Yetiştirilen Aşotu (Coriandrum sativum L.) Bitkisinin Yaş Herba ve Tohum Uçucu Yağ Oranlarının ve İçeriklerinin Belirlenmesi

Nadire Pelin Bahadırlı1, Musa Türkmen, Ahmet Mert

1 Mustafa Kemal Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Hatay

[email protected]

Özet Aşotunun Anadolu’da baharat olarak kullanımı oldukça yaygındır. Çalışmada 2015-2016 yetiştirme sezonunda Hatay ekolojik koşullarında yetiştirilen aşotu (Coriandrum sativum L.) bitkisinin yaş herba ve tohumlarına ait uçucu yağ oranları Neo Clevenger su buharı distilasyonu yöntemiyle belirlenmiştir. Elde edilen uçucu yağların uçucu yağ bileşenleri Gaz Kromotografi-Kütle Spektrometrisi (GC-MS) cihazı yardımıyla tespit edilmiştir. Yaş herba uçucu yağ oranı % 0,03 olarak bulunurken, uçucu yağın analiz edilmesiyle belirlenen temel bileşenler % 14,64 Cyclodecanol, % 12,97 1-Decanol, % 10,69 Decanal olarak tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Aşotu, Coriandrum, GC-MS, Uçucu yağ

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

59

Bitkilerde Yeni Bir Hormon Grubu : Poliaminler Şeyda Kaya 1

1Yıldız Teknik Üniversitesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, İstanbul [email protected]

Özet Bitki hormonları temel olarakoksin, gibberellinler, etilen, absisik asit, sitokininler olmak üzere 5 grup olarak tanımlanmıştır.Bu ana hormonlar dışında poliaminler (PA), salisilik asit, jasmonik asit, brassinosteroidler gibi yakın zamanlarda keşfedilmiş bitki hormonları da bulunmaktadır.Poliaminler, yapısında amin grubu barındıran ve bitkilerde doğal yollarla sentezlenerek büyümeyi arttırıcı etki yapan bileşiklerdir.Poliaminlerin en önemli formları Putresin (Put), Spermidin (Spd) ve Spermin (Spm)dir.Putresindiamin, spermidintriamin ve spermin tetraaminlerdendir. Poliaminlerin hormon sınıfına dahil edilmeleri ilk defa 1982 yılında Uluslararası Bitki Büyüme Maddeleri Konferansında “geçici olarak” kabul edilmiştir.Hormon olarak adlandırılmaları hala tartışma konusu olup, tüm hücrelerde geniş bir yayılım göstermeleri, büyüme ve gelişmede düzenleyici roller üstlenmeleri, düşük molekül ağırlığına sahip olmalarıgibi özelliklerinden dolayı hormon özelliği taşımalarının yanında, sadece sentezlendikleri bölgelerde etki göstermeleri, düşük konsantrasyonlarda etkili olamamaları gibi özelliklerinden dolayı ise hormon sınıfına alınamamaktadırlar.Poliaminlerin metabolizması geniş bir şekilde araştırılmıştır.Moleküler çalışmalar poliaminlerin bitki biyolojisinde önemli rollere sahip olduğunu göstermektedir.Genel etki mekanizmaları, hücre farklılaşması, gelişmesi, bölünmesi üzerinedir.Bunlara ek olarak somatik embriyogenez, sap-gövde kalınlaşması, çiçeklenme, kök büyümesi, yumru gelişmesi, meyve olgunlaşması üzerinde de etkilidirler.Ayrıca, biyotik ve abiyotik strese tepki ile bitki büyüme ve gelişmesini içeren biyolojik süreçlerin tümü ile ilişkilidir.Poliamin seviyesindeki artışın; potasyum eksikliği, su eksikliği, tuz stresi, asit stresi, oksijensizlik ve çevresel koşullara yanıt gibi durumlarda olduğu görülmüştür.Bu işlevlerin yanı sıra bitkilerde senesenste etilenin önemli rolüne ilaveten poliaminler de senesens sinyal iletim yollarında işlev gördüğü belirlenmiştir.Poliaminler ile yapılan çalışmalar hala devam etmekte olup, metabolizmaları ile ilgili yolakların aydınlatılması için çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: bitki, poliaminler, putresin, spermin, spermidin

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

60

Hatay Yöresinde Doğal Olarak Yayılış Gösteren Bazı Tıbbi Bitkilerin Ekonomik Önemleri ve Kullanımları

Ahmet Mert, Cenk Burak Şahin, Cem Tufan Akçalı

Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü, Hatay

[email protected]

Özet Bu çalışmada, Hatay ilinde doğada yaygın olarak bulunan zahter (Thymbra spicata), defne (Laurus nobilis), kebere (Capparis spinosa) ve meyan kökü (Glycyrrhiza glabra) türlerinin bölge açısından önemi ve kullanım alanları belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler:defne,Hatay, kebere, meyan kökü, zahter

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

61

Türkiye’de Yayılış Gösteren Stachys L. (Lamiaceae) TaksonlarınınEtnobotanik Açıdan

İncelenmesi Ekrem Akçiçek1, Özal Güner1, Selami Selvi2

1Balıkesir Üniversitesi, Necatibey Eğitim fakültesi, OFMA, Biyoloji Eğitimi, Balıkesir 2Balıkesir Üniversitesi, Altınoluk MYO, Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Tıbbi ve Aromatik Bitkiler

Programı, Edremit-Balıkesir. [email protected]

Özet StachysL. cinsi, dünya’da 370 tür (435 takson) içeren, Lamiaceae familyasındaki en büyük cinsleri arasında yer

alır ve Lamioideae alt familyasının da en büyük cinstir. Aynı zamanda Stachys, Türkiye’deki Lamiaceae

familyasının takson sayısı yönünden en büyük cinsidir. Türkiye 91 tür (117 takson) ve 56 endemik takson (%48)

ile Stachys cinsinin en önemli gen merkezidir. Bu çalışmada Türkiye’de yayılış gösteren Stachys türlerinin halk

arasında tıbbi kullanımı araştırılmıştır. Araştırma sonucunda 39 taksonuntıbbi kullanımının olduğu

belirlenmiştir. Bitkilerin daha çok toprak üstü kısımları ve yapraklarının dahilen tıbbi çay, çiğ, uçucu yağ ya da

haricen lapa olarak tüketildiği görülmüştür. Halk arasında; yara iyi edici, midevi, antimikrobiyal, hemoroit,

diüretik gibi semptomların tedavisinde yaygın olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler:Etnobotanik, Lamiaceae, Stachys, Tıbbi, Türkiye.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

62

Stachys L. Cinsinin Betonica (L.) R. Bhattachajee Alt Cinsi Taksonları Üzerinde Karşılaştırmalı Anatomik Ve Mikromorfolojik Araştırmalar

Mehmet Aytar1 Fatih Satıl2

1Balıkesir Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Balıkesir 2Balıkesir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Balıkesir

[email protected]

Özet Bu çalışmada, Kuzey Anadolu’da yayılış gösteren Stachys cinsine ait Betonica altcinsi taksonlarının (Stachys macrantha (C. Koch) Stearn, S. officinalis (L.) Trevisan subsp. officinalis, S. officinalis (L.) Trevisan subsp. balcanica (P.W. Ball) R. Bhattacharjee, S. macrostachya (Wend.) Briq.) anatomik özellikleri incelenmiştir. Anatomik çalışmalar, Olympus BX53 mikroskobunda, nutlet ile ilgili mikromorfolojik çalışmalar ise Masaüstü-SEM ve Olympus SZX10 Stereo araştırma mikroskobunda yapılmıştır. Yapılan anatomik çalışmalar sonucunda, taksonların gövde anatomik yapılarının genellikle birbirine benzer olduğu görülmüştür. Bununla birlikte; kutikula kalınlıkları, epidermis boyutları kollenkima ve parankima tabaka sayısı ile trake çapları bakımından taksonlar arasında farklılıklar tespit edilmiştir. Yaprak anatomik yapılarında ise, kutikula kalınlığı, epidermis boyutları, palizat ve sünger parankima sıraları, yaprak orta damar bölgesindeki kollenkima ve sklerankima dokuları bakımından farklılıklar görülmüştür. Nutletler üzerinde yapılan mikromorfolojik çalışmalarda; nutlet şekli, yüzey strüktürü, kanat varlığı ve boyutlarında taksonlar arasında bazı farklılıklar tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Anatomi, Betonica, Lamiaceae, Stachys, Türkiye.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

63

Gazipaşa (Antalya) İlçe Pazarında Satılan ve Halk Tarafından Kullanılan Bazı Bitkiler ve Kullanım Amaçları

Ahmet Aksoy1, Jale Çelik2, Hanife Tunay3

1,3 Akdeniz Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Antalya 2 Akdeniz Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyoloji ABD, Antalya

[email protected]

Özet

Türkiye halk ilaçları yönünden oldukça zengin kaynaklara sahiptir. Eski çağlardan beri bitkiler ilaç, gıda, parfümeri ve kozmetik gibi farklı alanlarda kullanılmaktadır. Bu çalışmada Gazipaşa ilçe pazarında satılan ve halk tarafından değişik amaçlarda kullanılan bazı bitkilerin, yöresel adları ve kullanım amaçları belirlenmiştir. 2015-2016 yıllarında Gazipaşa ilçesinde farklı zamanlarda yapılan araştırmalar sırasında, 36 familyaya ait 77 bitki taksonu tespit edilmiştir. Bu bitkilerin büyük bir kısmı Lamiaceae (%10.4), Brassicaceae ve Rosaceae (%10), Asteraceae ve Apiaceae (%6.5), Amaranthaceae (%5.2) ve diğer (%51.4) familyalara aittir. Bitkilerin yemek, salata, turşu, reçel, baharat, içecek ve ilaç olarak tüketildiği belirlenmiştir. Bitkiler halk ilacı olarak gaz giderici, ağrı kesici, ateş düşürücü, kuvvet verici, kan yapıcı özellikleri için ve ürolojik hastalıklar, sindirim sistemi rahatsızlıkları, üst solunum yolu rahatsızlıkları, şeker hastalığı, tansiyon ve kanser tedavisi amacıyla kullanılmaktadırlar. Anahtar kelimeler: etnobotanik, Gazipaşa, pazar araştırması

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

64

Farklı AŞOTU Bitkilerinin (Coriandrum sativum L.) Yaş Herba Uçucu Yağlarının Bileşenlerinin Tespiti

Musa Türkmen,1 Nadire Pelin Bahadırlı2, Ahmet Mert1

1Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Tarla Bitkileri Bölümü, Hatay

2 Mustafa Kemal Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü, Hatay

[email protected]

Özet

Hatay koşullarında tarımı yapılan farklı kaynaklardan temin edilmiş 9 aşotu (Coriandrum sativum L.) bitkisi deneme materyali olarak kullanılmıştır. Çalışmada aşotu bitkisinin yaş herbalarının Neo Clevenger’ da su buharı distilasyonu yöntemiyle uçucu yağları elde edilmiştir. Elde edilen uçucu yağların bileşenleri Gaz Kromotografi-Kütle Spektrometrisi (GC-MS) cihazı yardımıyla tespit edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Aşotu, Coriandrum, GC-MS, Uçucu yağ

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

65

Rutagraveolens L. Türüne Ait Uçucu Yağın Multipl Miyeloma U266 Hücre Hattı Üzerindeki Sitotoksik Etkisi

Selin GEREKCİ1,Safa GÜMÜŞOK2, Tuğba SOMAY DOĞAN3,Burak BIYIK2, Erkan Can KÖSE2, Emine BurcuYEŞİLYURT4, Can ÖZEN1,3,5

1Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Biyokimya Bölümü, 06800, Ankara, Türkiye

2Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Botanik Anabilim Dalı, 06100, Ankara, Türkiye 3Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Merkez Laboratuvarı, Moleküler Biyoloji ve Biyoteknoloji Ar-Ge Merkezi,

06800, Ankara, Türkiye 4Hacettepe Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Botanik Anabilim Dalı, 06800, Beytepe, Ankara

5Biyomalzeme ve Doku Mühendisliği Mükemmeliyet Merkezi, ODTÜ, 06800, Ankara, Türkiye

Özet

Rutaceae familyasına ait olan Ruta graveolens L.türü, keskin kokulu, herdem yeşil otsu ya da alçak boylu çalı formundadır. Sedefotu ve sedefotu yağı kaynağı olarak kullanılır. Akdeniz havzasında doğal olarak yetişir ve dünyaya yayılmış haldedir. Bitki materyali olarak kullanılan R. graveolens Antalya-Gazipaşa'dan toplanmıştır. Oda sıcaklığında kurutulduktan sonra bitkinin herbasındansu buharı distilasyonu ile uçucu yağ elde edilmiştir. Bu çalışmada R. graveolens L.'den elde edilen uçucu yağın Multipl Miyelom U266 hücre hattında hücre canlılığına etkisi belirlenmiştir. Elde edilen veriler sonucunda uçucu yağın doz ve zaman bağımlı antikanser etkisi istatistiksel olarak anlamlı şekilde gösterilmektedir. Bu veriler, elde edilen uçucu yağın Multipl Miyelom'a karşı antitümör ajan olarak potansiyel farmakolojik kullanımı üzerine ileriki çalışmalar için öncü olmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Ruta graveolens, Uçucu yağ, Hücre Canlılığı, Multiple Miyelom, U266

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

66

Gaziantep Araceae (Yılanyastığıgiller) Florası

Çiğdem Durakoğlugil, Muhittin Doğan, Fatih YAYLA

Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 27310 ŞehitkâmilGaziantep

E-mail: [email protected]

Ülkemizin zengin bitki çeşitliliğinin ifadesinde geofit (yadaKriptofit) olarak bilinen bitkiler önem arz etmektedir. Çoğunlukla sıcak bölgelerde yayılış gösteren; çiçeklerinin gösterişli olması nedeniyle süs bitkisi olarak kullanılan; yaprakları ile toprak altı kısımları besin olarak tüketilebilmesi ile dikkat çekenAraceae (yılanyastığıgiller) familyası dünyada 110 cins ve 2500 civarında tür ile temsil edilmektedir. Ülkemizde ise ilgili familya 8 cins ve 48 tür ve tür altı taksonla temsil edilmektedir. Halk arasında “tirşik pancarı, yılan yarpuzu, yılan üzümü, yılan yastığı, dağsorsalı” gibi isimlerle bilinirler.

Bu çalışma “Gaziantep İli Geofit Florasının Tespiti ve GAziantep Büyükşehir Belediyesi Botanik Bahçesinde Koleksiyon Oluşturulması” isimli tez çalışmasının bir kısmını oluşturmaktadır. Arazi çalışmaları ile toplanan bitki örneklerinin lokalite bilgileri kaydedilmişvefotoğraf çekimleri yapılmıştır. Toplanan bitkiler tekniğine uygun şekilde herbaryum örneği haline getirilmiştir. Çalışma materyalini oluşturan herbaryum örnekleri GAÜN Herbaryumu’nda (Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Herbaryumu) saklanmaktadır. Ayrıca çalışmanın materyalini oluşturan bitkilerin canlı örnekleriGaziantep Büyükşehir Belediyesi Botanik Bahçesi’nde koruma altına alınmıştır. Çalışma sonucundaAraceae familyasının 4 cinsine ait 11 taskon tespit edilmiştir. Tespit edilen taksonlardan Arum rupicola var. rupicola endemiktir. Gaziantep florası ile ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Anahtar Kelimeler:Gaziantep, Biyoçeşitlilik, Araceae, Geofit

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

67

α-Terpinen Uygulamasının Kuraklık Stresi Altındaki Buğday’da (Triticumaestivum cv. Cumhuriyet-75) Bazı Oksidatif Sistem Parametreleri Üzerine Etkisi

Veli İlhan1, Salih Mutlu1, Seher Sevde İlhan1, Hüseyin Kanbur3,Halil İbrahim Türkoğlu1,Betül Önel1, Ökkeş Atıcı2

1Erzincan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzincan 2Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzurum

3Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya Bölümü, İstanbul

Sorumlu yazar e-posta: [email protected]

Özet

Kuraklık stresi, bitki büyümesi, gelişimi ve üretimini sınırlayan ve bitki türlerinin doğal yayılışının belirlenmesinde etkili en önemli çevresel faktörlerden birisidir. Bitkilerin kuraklık stresinin sebep olduğu zararlardan korunması çalışmaları devam etmektedir ve birçok kimyasalın da dışsal olarak uygulaması bu amaçla kullanılmaktadır. Çalışmada kullanılan α-Terpinen kimyasalı monoterpen yapıda olup uçucu yağ özelliğinde olan bir bileşiktir. Çalışmada, 15 gün boyunca saksı ortamında büyütülmüş buğday fidelerine; 7. gün α-Terpinen homojen bir şekilde atomizer yardımı ile püskürtüldükten sonra aynı gün içinde kuraklık stresine bırakılmaya başlandıktan sonra 12. gün istenilen seviyedeki tarla kapasitesine ulaşmış ve bu koşullarda da 3 gün bırakıldıktan sonra 15. gün hasat edilmiştir. Hasat edilen bitki yapraklarında MDA, içsel hidrojen peroksit, süperoksit, prolin, klorofil ve karotenoid miktarı belirlenmiştir. Kuraklık stresi altında bitkide artan lipidperoksidasyon seviyesi, süperoksit anyonu, hidrojen peroksitve prolin içeriği α-Terpinen uygulaması ile büyük ölçüde indirgendiği gözlendi. Kontrol grubuna artış gösteren klorofil ve karotenoidmiktarıbu stresle birlikte uygulanan α-Terpinen’le anlamlı bir farka neden olmamıştır. Çalışma sonucunda, dışsal α-Terpinenuygulamasının buğday bitkisindeki oksidatif hasar üzerindeki koruyucu etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Oksidatif sistem, α-Terpinen,kuraklık stresi,Ekmeklik Buğday.

Teşekkür: Bu çalışma,Erzincan Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından FEN-A-080715-0152no’lu proje ile desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

68

Kuraklık Stresinin Buğday’da Sebep Olacağı Zararın β-Pinen Uygulaması ile İyileştirilmesi

Veli İlhan1, Ökkeş Atıcı2

1Erzincan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzincan

2Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzurum

Sorumlu yazar e-posta: [email protected]

Özet

Kuraklık stresi, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tarımsal üretimde verimi sınırlayan en önemli faktörlerden biridir. Bu sebeple araştırmaların çoğu antistres ajanlarının keşfiüzerine yoğunlaşmıştır. Kuraklık şartları sırasında miktarında artış görülen kimyasallar antistres potansiyeli bulunan kimyasallardır. Çalışmada kullanılan β-pinenkimyasalı monoterpen yapıda olup kuraklık stresi sırasında bitkinin uçucu yağları içerisinde miktarı artan bir bileşiktir. Bu çalışmada, 15 gün boyunca saksı ortamında büyütülmüş kuraklığa dayanıklı ve hassas buğday fidelerine 7. gün β-pinenatomizer yardımıylauygulanmıştır. Sulama işlemi kesilerekbitkiler12. gün istenilen seviyedeki tarla kapasitesine ulaşarak kuraklık stresine girmiştir.Bitkiler bu koşullarda da 3 gün bırakıldıktan sonra 15. gün hasat edilmiştir. Hasat edilen bitki yapraklarında elektrolit sızıntı, MDA, içsel hidrojen peroksit (H2O2), süperoksit anyonu (O2

•ˉ) miktarları, antioksidan enzim aktiviteleri,prolin, klorofilve karotenoid miktarı belirlenmiştir. Kuraklık stresi altında her iki varyetede de artan elektrolit sızıntı, lipidperoksidasyon seviyesi, O2

•ˉve H2O2 miktarlarınınβ-pinenuygulaması ile büyük ölçüde indirgendiği gözlenmiştir. Prolin içeriği kuraklık stresikontrol grubuna göre β-pinen+kuraklıkuygulamalarında hassas varyetede genel itibari ile düşüş dayanıklı varyetede ise artış göstermiştir. Klorofil ve karotenoid miktarı kuraklık stresikontrol grubuna göre dayanıklı varyetede ciddi değişikliklere sebep olmazken hassas varyetede ise düşüşe neden olmuştur.Her iki varyetede de kurak kontrol gruplarına göre kurak+β-pinen uygulamalarında APX, POD veCATaktivitesinde düşüş, SOD aktivitesinde artış kaydedilmiştir.GR aktivitesinde ise anlamlı bir değişiklik kaydedilmemiştir. Çalışma sonucunda, dışsal β-pinenuygulamasının buğday bitkisindeki oksidatif hasar üzerindeki koruyucu etkisinin olduğu sonucuna varılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Oksidatif sistem, β-Pinen,kuraklık stresi,Buğday.

Teşekkür: Bu çalışma, Erzincan Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından FEN-A-080715-0152no’lu proje ile desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

69

Grammosciadium macrodon subsp. nezaketiae’nin Anatomik Özellikleri

Muhammet Ali Karakaya1, Fatma Ulusoy1, Dudu Özlem Mavi İdman2, Barış Bani1

1 Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 37100, Kastamonu

2 Türkiye Milli Botanik Bahçesi, Ankara

[email protected]

Özet

Grammosciadium cinsi (Apiaceae) dünyada 10, Türkiye’de ise toplam 9 takson ile temsil edilmektedir. Bunlar arasında Grammosciadium macrodon subsp. nezaketiae, G. confertum, G. schischkinii ve G. haussknechtii Türkiye’ye özgü endemik taksonlardır. Bu çalışma G. macrodon subsp. nezaketiae’nin meyve ve vegetatif anatomik karakterlerini içermektedir. Bu amaç doğrultusunda ‘Türkiye'de Yayılış Gösteren Grammosciadium DC. Cinsi (Apiaceae) Üyelerinin, Morfolojik, Anatomik, Palinolojik ve Karyolojik Özellikleri’ adlı proje kapsamında toplanan örneklerden, parafine gömme metodu kullanılarak kesitler alınmıştır.

Elde edilen sonuçlara göre, kökün en dış tabakası periderm ile çevrilmiştir. Peridermin hemen altında korteks ve kortekste dağınık şekilde yağ kanalları bulunmaktadır. Merkezde ise iletim demetleri ve floem ile ksilem arasında 1-2 sıralı kambiyum yer almaktadır. Gövdenin enine kesitinde, yağ kanalları ve geniş parankima hücreleri, kortekste ve iletim demetlerinin altındaki öz bölgesinde bulunmaktadır. İletim demetleri ise siklerenkima hücreleri ile birbirine bağlıdır. Ek olarak, yaprak kını kesitleri kütikula ve 1-2 sıralı bir epidermis ile çevrilidir. Adaksiyaldeki epidermis tabakasının hemen altında, 8-9 sıra kollenkima tabakası ve çeşitli boyutlarda parankima hücreleri yer almaktadır. İletim demetlerinin çevresinde dört adet yağ kanalı gözlenmiştir. Yaprak kesitlerinde mezofil tabakasında, 1-2 sıralı palizat ve sünger parankiması hücreleri ve merkezi bir adet iletim demeti bulunmaktadır. Meyve iki merikarpa ayrılan bir sizokarptir. Perikarpda 5 adet primer damar bulunmaktadır. Primer damarların dorsal taraflarında kanatsı epidermal çıkıntılar saptanmıştır. Her merikarpta valleküler bölgelerde, endepidermise yakın eliptik şekilli geniş bir yağ kanalı vardır. Tohumun en dışında epitegma ve parçalanmış integüment katmanları endospermi çevrelemektedir. Ayrıca, komisural bölgede 2 adet yağ kanalı bulunmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Anatomi, Endemik, Grammosciadium macrodon subsp. nezaketiae

Teşekkür: Bu çalışma TUBİTAK (proje no: 114Z094) tarafından desteklenmiştir.

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

70

Tarhun (Artemissiadracunculus L.) Fidelerinin Büyüme ve Gelişimleri Üzerine NaCl

Tuzluluğunun Etkisi

Serap ŞAHİN YİĞİT, Muhittin DOĞAN, Didem KOÇUM, Ebru BOZLAR Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü 27310 Şehitkamil. Gaziantep

[email protected]

Tıbbi ve aromatik bir bitki olan tarhun (ArtemisiadracunculusL.) Asteraceae familyasının Artemisia cinsinden olup çok yıllık polimorfik bir bitkidir. Küçük ejderha otu olarak da bilinen bitki, kurutulmuş ve taze olarak tüketilebilmektedir. A.drancuculus 60-120 cm boylanabilen keskin ama hoş kokulu dayanıklı çalımsı bir bitkidir. Yuvarlak kesitli ve dallara ayrılan yapılı gövdesi açık yeşil renklidir. Bitkinin tabanına doğru gövde kahverengileşir. Yaprakların altında bulunan yağ bezeleri biberimsi acı tadı olan bir koku yayar. Çiçekleri küre biçimli, küçük ve yeşilimsi beyaz renklidir. Ana vatanı Orta Rusya olan bitkininTürkiye’de özellikle Gaziantep,Şanlıurfa, Erzurum ve Bayburt’ta kültürü yapılmaktadır. Tarhun fideleriuygun saksılar içerisinde perlit ortamında,±23°C sıcaklıkta, besin çözeltisi ile sulanarak bir iklimlendirme dolabında dört haftaaklimatizasyona bırakıldı. Bu sürenin sonunda yaklaşık aynı gelişim düzeyine sahip sağlıklı fideler NaCl’nin0, 25, 50, 100 ve 200 mM’lıkderişimlerinin etkisinde 1 hafta boyunca yetiştirildi. Uygulama boyunca kendi çözeltileri ile sulanan fidelerin morfolojik gözlemleri de yapıldı. Hasat edilen fidelerin kök ve gövde uzunlukları ölçüldü. Kök, gövde ve yaprakların taze ağırlıkları kaydedildi. Kök, gövde ve yaprakların kuru ağırlıkları ise 80°C’de sabit tartıma ulaşıldıktan sonra belirlendi. Yapılan ölçümler neticesinde uygulanan NaCl derişim arttıkça fidelerde gövde ve kök boyunun uzamasının azaldığı görüldü. NaClderişimleri arttıkça yaprak uçlarında yanmalar gözlemlenirken, yan dal oluşumu, gelişimi ve yeni yaprak oluşumunun da yavaşladığı görüldü. Benzer şekilde artan derişimlerin yaprak renginde de koyu yeşilden açık yeşile doğru bir gradiyente neden olduğu gözlemlendi. Ayrıca yaprakların üst yüzeylerinden fazla tuzun dışarı atıldığı, yapraklarda şekil bozulmaları ve kıvrılmaların olduğu gözlemlendi. Bitkilerin yaş ve kuru tartımlarına bakıldığında tuz derişimi arttıkça ağırlığın azaldığı görülmüştür. Fidelerde ağırlık düşüşünün en fazla köklerde olduğu gözlemlenirken en çok ağırlık azalımı 100 mM’lıkNaCl uygulamasında gözlemlenmiştir

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

71

Centaureakaynakiaeve C. odyssei Türlerinin Anatomik Özellikleri

Ruziye Daşkın, Gülşah Bağçıvan, Elif Korkmaz

Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Görükle, Bursa

[email protected]

Özet

Centaureasensulatocinsinin Akdeniz ve güneybatı Asyada yayılışı olup yaklaşık 600 tür içermektedir.Son zamanlarda yapılan moleküler çalışmalara göre polifiletik olduğu düşünülen bu cins, monofiletik olan Centaureasensustricto, Rhaponticoides, Psephellus veCyanus olmak üzere 4 cinse ayrılmıştır. Türkiye, Centaurea L. cinsinin önemli çeşitlilik merkezlerinden birisidir. Türkiye bitkileri Listesine göre bu cins 194 takson içermektedir ve bunların 105’i endemik olup endemizm oranı % 54’tür. Türkiye’deki taksonlar 34 seksiyona ayrılmıştır. Pteracanthaseksiyonu, C. kaynakiae, C. odysseiveC. xylobasistürlerini içermekte olup bu türler, sırasıyla sadece Kuzeybatı Anadolu ve Samos Adası’nda yayılışı olanlokal endemiklerdir. C. kaynakiae morfolojik olarak C. odyssei’yeyakındır. Ancak C. kaynakiae’detaban yapraklar belirgin bir şekilde saplı olup terminal lobları ovat-orbicular iken C. odyssei’de taban yapraklar sapsız, terminal loplarlanseolat’tan-triangular’a değişkenlik göstermektedir. C. kaynakiae’de orta yapraklar saplı ve pinnatilobat olup C. odyssei’de ise sapsız vepinnatifid’tir. Ayrıca, C. kaynakiae’dafillariapendiksleri 10-16 mm ve tabanındaki spinüller 3-5 çift iken, C. odyssei’deapendiksler 16-17 mm, tabanındaki spinüller 1-4 çifttir.Bu çalışmada, C. kaynakiae ve C. odyssei’nin gövde ve yaprak anatomik özellikleri karşılaştırılmıştır. Her iki türün gövde enine kesitlerinin en dışında kalın bir kutikula tabakası, bu tabakanın hemen altında tüylerin yoğun olarak görüldüğüepidermis tabakası bulunmaktadır. Epidermisin hemen altında ise bol kloroplastlıklorenkima dokusu görülmektedir. Daha sonra ince bir tabaka halindeendodermis, altında ise çeperleri kalınlaşmış sklerankima hücrelerinden oluşan tabaka ve kollateraliletim demetleri yer almaktadır. C. kaynakiae’nin gövde kesitinde sklerankima hücreleri 8-10 sıralı olup hücreler arası boşluklar oldukça azdır, öz bölgesindekiparankimatik hücreler dairesel ikenC. odyssei’desklerankima hücreleri 4-5 sıralı olup hücreler arası boşluklar bulunmaktadır, öz bölgesindeki hücreler prizmatik yadahemen hemen kübik’tir.Bu iki türün yaprak enine kesitleri incelendiğinde, alt ve üst epidermisin hemen altında C. odyssei’de 2 sıralı izodiyametrik hücrelerden oluşanpalizatparankiması ve iletim demetlerini çevreleyen klorenkima bulunmaktır. C. kaynakiae’deise 2-3 sıralı silindirik hücreli palizat parankiması mevcut olup iletim demetlerinin çevreleyen klorenkima bulunmamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Asteraceae, Centaureakaynakiae, C. odyssei, Anatomi

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

72

Galium mite, G. angustissimum ve G. galiopsis (Rubiaceae)’in Morfolojik ve Anatomik Özellikleri

Ruziye Daşkın, Gülşah Bağçıvan, Elif Korkmaz

Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, Görükle, Bursa

[email protected]

Özet Galium mite, G. angustissimum ve G. galiopsis (Sect. Orientigalium, Rubiaceae) morfolojik olarak birbirine benzemektedir. G. angustissimum, G. galiopsis endemik olup G. mite’ye yakındırlar. G. angustissimum, G. miteden daha dar yaprakları, daha uzun internodları, oldukça geniş ve uzun dallı çiçek durumları ve daha kısa çiçek sapları ile ayrılmaktadır. G. galiopsis sadece serpantinli alanlarda yetişen bir endemik olup G. mite’den daha kısa ve kanalikulat yaprakları, çiçek durumunun son segmentinin monokazyal oluşu, kayık şeklindeki brakteleri, soluk pembe korollaları ile ayrılmaktadır. Bu üç türün gövde ve yaprak enine kesitleri alınarak anatomik özellikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: G. mite, G. angustissimum, G. galiopsis, Morfoloji, Anatomi Morphological and Anatomical Chacteristics of Galium mite, G. angustissimum and G.

galiopsis (Rubiaceae)

Abstract Galium mite, G. angustissimum and G. galiopsis (Sect. Orientigalium, Rubiaceae) close to each other. G. angustissimum, G. galiopsis are endemic and they allied to G. mite. G. angustissimum differs from G. mite by its narrower leaves, longer internods, extremely large, long-branched inflorescence and shorter pedicels. G. galiopsis is serpantinicolous endemic and differs from G. mite by its shorter, canaliculate leaves, monochasial ultimate branchings of the inflorescence, navicular bracts and pale pink corollas. Anatomical characteristics of three species were investigated. In stem transverse slides, Keywords: G. mite, G. angustissimum, G. galiopsis, Morphology, Anatomy

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

73

Prangos ilanae ve Prangos platychloena subsp. engizekensis Türlerinin Meyve ve Yapraklarına Ait Çeşitli Ekstraktlarının Klorojenik asit ve Rutin Profilleri

Feyza Öke Altuntaş, Hayri Duman, Belma Aslım

Gazi Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, 06500, Ankara

[email protected]

Özet

Türkiye’de Prangos Lindley (Umbelliferae) cinsi 9’u endemik 17 takson ile temsil edilmektedir. Prangos türlerinde farklı tipte kimyasal bileşenler bulunmaktadır, ama şimdiye kadar fenolik bileşikleri ile ilgili çok az sayıda çalışma rapor edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Prangos ilanae Pimenov, Akalın & Kljuykov ve P. platychloena Boiss. ex Tchih. subsp. engizekensis H. Duman & M.F. Watson türlerinin yaprak ve meyve kısımlarına ait çeşitli ekstraktlarının rutin ve klorojenik asit miktarlarının yüksek performans sıvı kromatografisi (HPLC) ile belirlenmesidir. Klorojenik asit ve rutin bakımından en zengin bitki ekstraktları sırasıyla P. ilanae (25,45 ± 0,43 mg/g) ve P. platychloena subsp. engizekensis’in (25,97 ± 0,31 mg/g) yaprak metanol ekstraktları olarak tespit edilmiştir. Tüm ekstraktlar klorojenik asit varlığını göstermiştir ancak rutin P. ilanae’nin meyve ekstraktlarında ve P. platychloena subsp. engizekensis’in de su ekstraktlarında tespit edilememiştir. Sonuçlarımıza göre, klorojenik asit ve rutin miktarları yaprak ekstraktlarında meyve ekstraktlarından daha yüksektir. Ayrıca, metanol ekstraktları da su ekstraktlarından daha yüksek klorojenik asit ve rutin miktarlarına sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Prangos, Umbelliferae, HPLC, klorojenik asit, rutin

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

74

Civa Toksisitesi Altındaki Mısır Bitkisinin Köklerinde Oluşan Oksidatif Stres Üzerine Nitrik Oksitin Etkisi

Nevzat Esim1, Aykut Karaman2, Ökkes Atıcı2

1 Bingöl Üniversitesi, Teknik Bilimler MYO, Bingöl 2 Atatürk Üniversitesi, Fen Fakültesi, Biyoloji Bölümü, Erzurum

[email protected]

Özet

Civa (Hg) bitkiler için düşük konsantrasyonlarda bile toksik etki gösteren bir ağır metaldir. Hg kökler aracılığıyla alınır ve genellikle köklerde birikir. Bu çalışmanın amacı mısır bitkisinde (Zea mays L.) civa toksisitesi üzerine sinyal bir molekül olan nitrik oksitin (NO) etkisini ortaya çıkarmaktır. Bu etkiyi ortaya çıkarmak için hidroponik ortamda bitkiler civa toksisitesine maruz bırakılmadan bir gün önce kök bölgesine NO kaynağı olarak sodyum nitroprussid eklenmiştir. Bitkiler 11. günde hasat edilmiş ve hasat edilen bitki köklerinde protein, prolin, antioksidan enzimler, reaktif oksijen türleri (ROS), lipid peroksidasyon (MDA) ve elektrolit sızıntısındaki (EL) değişimler incelenmiştir. Oksidadif stres belirteçleri olan ROS, MDA ve EL tek başına civa uygulanan bitkilere oranla NO+civa uygulanmış bitki köklerinde önemli oranda azalmışlardır. Tek başına civa uygulanmış bitki köklerinde antioksidan enzimlerden süperoksit dismutaz (SOD), peroksidaz (POD) ve glutatyon reduktaz (GR) aktiviteli artarken, katalaz (CAT) ve askorbat peroksidaz (APX) aktiviteleri ise azalmıştır. NO+civa grubunda ise POD haricinde diğer tüm enzimlerin aktiviteleri azalmıştır. Protein ve prolin miktarları tek başına civa uygulanan köklerde azalırken NO+civa grubu bitki köklerinde önemli oranda artmıştır. Sonuçlar bir arada değerlendirildiğinde civa toksisitesi öncesi kök bölgesine uygulanan NO; antioksidan savunma sistemini, protein ve prolin oranlarını değiştirerek civanın toksik etkisine karşı tolerans sağlamada bitkiye yarar sağlayabilir.

Anahtar kelimeler: Civa, mısır, nitrik oksit, oksidatif stres

Teşekkür: Bu çalışma TÜBİTAK 113Z929 nolu proje kapsamında desteklenmiştir.

The Effect of Nitric Oxide against Mercury Toxicity-induced oxidative stress in Maize Plant Roots

Abstract

Mercury (Hg) is a heavy metal and its toxic effects are known even at low concentrations for plants. Hg is readily taken up by plant roots and dominantly accumulated in roots. The aim of this study is to evaluate and reveal the effects of nitric oxide (NO) that a signal molecule has on the toxicity of mercury in maize. We investigated the effect of NO on biochemical parameters such as protein, proline, antioxidant enzymes, reactive oxygen species (ROS), malondialdehyde (MDA) and electrolyte leakage (EL) in maize (Zea mays L.) roots under Hg stress. ROS, MDA and EL content were increased significantly under Hg stress, but all of them significantly decreased with treatment NO. The activities of antioxidant enzymes such as superoxide dismutase (SOD), ascorbate peroxidase (APX), catalase (CAT), peroxidase (POD) and Glutathione reductase (GR) in maize plant roots under Hg stress were substantially altered. SOD, POD and GR activities increased in the Hg toxicity, while CAT and APX activities decreased in the maize plant roots. Greater POD activities with treatment NO were observed but other enzymes’ activities decreased in the maize plant roots. Protein and proline content were decreased under alone Hg toxicity but they were increased with treatment NO under Hg toxicity. These results suggest that the exogenous application of NO may increase the plants tolerant to Hg-induced oxidative damage by enhancing their antioxidant defence, protein and proline content.

Key Words: Mercury, oxidative stress, nitric oxide, maize

Acknowledgment: This work was supported by The Scientific and Technological Research Council of Turkey (TÜBİTAK) under Grant (113Z929).

III. ULUSAL BOTANİK KONGRESİ

23-26 Aralık 2016

www.botanik.web.tr

75