haftal k dergi / sayı: 375 hapİshane yapacak! : 1 tl (kdv ...yuruyus.biz/pdf/pdf/375.pdf · akp...

58
AKP ÇOCUKLAR İÇİN 10 F TİPİ HAPİSHANE YAPACAK! İSRAİL ÖZENTİSİ AKP, ÇOCUKLARIMIZDAN DAHİ KORKUYOR! 14 YAŞINDAKİ BERKİN ELVANLAR KABUSUNUZ OLACAK! AKP, ÜLKEMİZİ SADECE YETİŞKİNLER İÇİN DEĞİL; ÇOCUKLAR İÇİN DE HAPİSHANEYE ÇEVİRDİ! TÜRKİYE’DE 5 ÇOCUK HAPİSHANESİ VAR! 10 TANE F TİPİ HAPİSHANE DAHA YAPILACAK! HAPİSHANELERDE 1608İ TUTUKLU, 393’Ü HÜKÜMLÜ TOPLAM 2 BİN 1 ÇOCUK VAR! İşçiler! Halkımız! Direnişe Destek Verin! Kazova İşçileri Tüm İşçi Sınıfı İçin Direniyor! Direnişin Zaferi Tüm İşçi Sınıfının Zaferi Olacaktır! DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ Hırsız Kazova Patronunun Kızı, Gaye Somuncu’yu Halka Teşhir Etti! Hırsız Kazova Patronları; İşçilerden Gasp Ettiğiniz 4 Aylık Maaş ve Kıdem Tazminatlarını Boğazınıza Dizeceğiz! www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 375 28 Temmuz 2013 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

Upload: others

Post on 10-Sep-2019

8 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

AKP ÇOCUKLAR İÇİN 10 F TİPİHAPİSHANE YAPACAK!

İSRAİL ÖZENTİSİ AKP,

ÇOCUKLARIMIZDAN DAHİ KORKUYOR!

14 YAŞINDAKİ BERKİN ELVANLAR

KABUSUNUZ OLACAK!

AKP, ÜLKEMİZİ SADECE YETİŞKİNLERİÇİN DEĞİL;

ÇOCUKLAR İÇİN DE HAPİSHANEYE ÇEVİRDİ!

TÜRKİYE’DE 5 ÇOCUK HAPİSHANESİ VAR!10 TANE F TİPİ HAPİSHANE DAHA

YAPILACAK! HAPİSHANELERDE 1608’İ TUTUKLU, 393’ÜHÜKÜMLÜ TOPLAM 2 BİN 1 ÇOCUK VAR!

İşçiler! Halkımız! Direnişe Destek Verin!Kazova İşçileri Tüm İşçi Sınıfı İçin Direniyor!

Direnişin Zaferi Tüm İşçi Sınıfının Zaferi Olacaktır!

DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİ Hırsız Kazova Patronunun Kızı, Gaye Somuncu’yu

Halka Teşhir Etti!Hırsız Kazova Patronları; İşçilerden

Gasp Ettiğiniz 4 Aylık Maaş ve KıdemTazminatlarını Boğazınıza Dizeceğiz!

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yu

ruyu

s.com

Haftalık Dergi / Sayı: 37528 Temmuz 2013

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Dersim’de Grup Yorum 3. Geleneksel “DevrimYürüyüşümüz Sürüyor” Konseri Yapıldı!

10 BinYürek GrupYorum’la

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DoğruAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 EuroAlmanya: 4 EuroFransa: 4 Euroİsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euroİngiltere: £ 3Belçika: 4 EuroAvusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Halkın Savaşı, Halkın İktidarı ve

Halkın Yönetimi İçin Savaşıyoruz!

ZAFER YOLUNDA YÜRÜME KARARLILIĞINI

GÖSTEREN, BU YOLDA YÜRÜMENİN

GEREKTİRDİĞİ İDEOLOJİK

SAĞLAMLIĞA, CÜRET, KARARLILIK VE

FEDAKARLIĞA SAHİP OLANLAR, ER GEÇ

ZAFERE ULAŞACAKLARDIR!

İİ ç i n d e k i l e r47 Çağrımızı sürdürüyoruz:

Simit satın, onurlu yaşayın!

48 Sanatçıyız Biz: Erdoğan’ın

elini eteğini öpenlersanatçı olamaz!

49 Tarihimizden Öğreniyoruz:Zaferi şehitlerimizle kazandık!

51 Haberler...

52 Avrupa’da Yürüyüş: Alman

polisinin ve hukukununyalanları, kurguları vefalcılıkları!

54 Avrupa’daki Biz: Alman

Devleti’nin gerçek yüzü,“Eşimin kanlarını dahibana temizlettiler!"

55 Avrupa’da HayatınÖğrettikleri: “Irkçılığa KarşıHalk Festivali”ne katılan bir

Halk Cephelinin yaşadıkları!

56 Yitirdiklerimiz

58 Kulağımıza Küpe Olsun...

59 Öğretmenimiz: Halkın savaşı,

halkın iktidarı ve halkınyönetimi için savaşıyoruz!

AKP, Çocuklar İçin 10 F TipiHapishane Yapacak!

23 Kürt milliyetçi hareketin

tasfiyesinde “yeni dönem” veSol’un tavrı! -4

27 Ayaklanma ve Kürt milliyetçi

hareketin tavrı

29 Biz halkız tarih yazıyoruz!

Tarih de bizi yazacak! Tarihinakışını değiştiremezsiniz! -3

33 Halk ayaklanması günlüğü! -2

36 Devrimci Okul:Beynimizi diri, bilincimizisağlam tutmalıyız

39 Cepheli: Cepheli heyecanlıdır!

40 Beynimizi silahlandırmalıyız!

Beynimiz düşmanla savaşalanıdır! Savaş alanını sürekliateşe tutmalıyız! -1

42 Hayatın Öğrettikleri:Onların ömrünüçalanlardan hesap soracağız!

43 Kamu Emekçileri Cephesi:Mücadelemiz yaz-tatildemeden devam ediyor!

44 Kürdistan Kürt halkınındır!

46 Kemal Avcı’yı da faşizmin

hücrelerinden çıkaracağız!

5 Kazova işçilerinden Yaşar usta;

yaşatmak için direniyor!

8 Hem hırsız, hem arsız hem suçlu!

9 Röportaj: Direnen Kazova

işçileri anlatıyor!

11 İsrail özentisi AKP,

çocuklarımızdan dahikorkuyor!

13 Halkın Hukuk Bürosu:

Faşizmin mahkemeleri halkınavukatlarını yargılayamaz!

15 Devrimci Alevi Komitesi:

Zalimden Alevi olmaz,düşkün olur!

16 Sen katil değilsin ilk kanı

onlar döktü

17 Röportaj: Halkın mimar ve

mühendislerinin görevi! -1

19 Emek Tekrarını Öğrendim:

Cepheliler, beynimizi

silahlandıralım!

4 Kazova işçileri tüm işçi sınıfıiçin direniyor!

Bir Karanfil de Sen Al Gel! Mustafa Ali ve Berkin'i Vuran

Polisler Cezalandırılsın!Adalet İstiyoruz!

Hergün 19.00-19.30 arasıOkmeydanı Eğitim ve Araştırma

Hastanesi önünde,

21.30-22.00 arası Taksim İlkyardımHastanesi önünde oturma

eylemindeyiz.Berkin ve Ali'nin ailesinin yanında

olmak içinbir karanfil de sen al gel!

HALK CEPHESİ

KAZOVA TRİKOTAJ İŞÇİLERİNDENÇAĞRI

Biz Kazova Trikotaj Fabrikası’nda çalışırken31 Ocak 2013 tarihinde, 4 aylık maaşları,kıdem ve ihbar tazminatları Kazova A.Ş.

patronları Ümit Somuncu ve Mustafa UmutSomuncu tarafından gasp edilen işçileriz.

27 Şubat’tan bu yana haklarımızı alabilmekiçin mücadele ediyor, DİRENİYORUZ.

DİRENİŞ ÇADIRI ADRESİ: İyiniyet Sok.No: 17 Merkez Mah. Şişli/İstanbul

BLOGSPOT ADRESİ:kazovaiscileri.blogspot.com

MAİL ADRESİ: [email protected] TELEFON NUMARASI: 0542 353 68 17

İşçiler! Halkımız! Kazova işçileri-nin direnişi 150 günü geride bıraktı.

Kazova işçileri 150. gündür sokak-larda kan emici patronların gasp et-tikleri 4 aylık maaş, kıdem ve ihbartazminatlarını almak için direniyorlar.

Kazova patronları “iflas ettim” di-yerek 31 Ocak’ta fabrikadaki

para edecek malları çalıp kaçtı. Ka-çarken işçilerin 4 aylık maaşları, ih-bar ve kıdem tazminatlarını da gaspetti.

Kazova işçileri çok büyük bir fe-dakarlıkla hırsız, soyguncu pat-

ronların gasp ettiği emeklerini almakiçin direniyorlar. Emeğimizi hırsızpatronlara yedirmeyeceğiz diyorlar.

Kazova işçileri 27 Şubat’ta baş-lattıkları direnişlerini 28 Ni-

san’da fabrika önünde patronlarınfabrikada kalan makinaları kaçırma-ması için çadır direnişine dönüştür-düler. 28 Nisan’dan 28 Haziran’akadar direnişi çadırda sürdürdüler. 28Haziran’da ise patronların işçilerin di-renişini hiçbir şekilde kaale almamasıüzerine fabrikayı işgal ettiler. 29 Ha-ziran’dan beri de işgali dönüşümlü aç-lık grevi ile sürdürüyorlar.

Kazova işçilerinin direnmektenve kazanmaktan başka alterna-

tifleri yok. İşçi sınıfının çok büyükoranda örgütsüz oluşu, Örgütlü işçi-lerin ise iflas eden sendikacılık anla-yışıyla ciddi hiçbir direnişi örgütle-yememeleri patronları işçilere karşıçok pervasız yapmıştır. İşçileri hiçbirşekilde güç olarak görmüyor. Pat-ronlar için bir işçiyi işten atmak “ko-vuldun” kelimesinin ağızdan çıkma-sına bakıyor. Aylarca çalıştırıp maaşvermemek, maaştan 15 günü hepiçeride tutmak, 12-13 saat çalıştırıpmesai ödememek, hiçbir sosyal hak

tanımamak, işçiyi atarken ihbar, kı-dem tazminatları vermemek patron-lar için artık kural haline gelmiş... San-ki işçiler alın terlerinin, emeklerininkarşılığını değil de patronların verdiği“risk”i alıyorlar... Patronlar işçiyi ça-lıştırdığı için “lütuf”ta bulunuyor-larmış gibi iliklerine kadar sömür-dükleri işçilerin kendilerine “minnet”duymalarını istiyorlar... İşçiler de ör-gütsüz oldukları için bu çalışma ko-şullarını “kader” gibi görüyorlar...

2013 Nisan ayı işsizlik rakamlarıaçıklandı. Nisan ayında 216 bin

kayıtlı işçi çalıştığı işten atıldı. Ül-kemizdeki kayıtsız işçileri de göz önü-ne aldığımızda bu rakam en az iki ka-tıdır. Yani geçtiğimiz Nisan ayında enaz 430 bin işçi çalıştığı işinden atıl-dı. İşten atılanların çok büyük bir bö-lümü de hiçbir sosyal hakkını ala-madan atılmıştır. Peki buna rağmengasp edilen haklarını almak için kaçişçi direnişi sürüyor? Vereceğimizcevap bütün ülke çapında iki elin par-maklarını geçmez.

Sendikalar AKP’nin bizzat grev kı-rıcılığı yapmasından dolayı yasal

grev haklarını dahi fiilen kullanamazduruma geldiler...

Onun için Kazova işçilerinin di-renişi çok önemlidir. Patronların

işçileri “ayak takımı” olarak görenküstahlıklarına karşı çok önemlidir.

Kazova işçileri de hakları gasp edi-lip işten atıldıklarında örgüt-

süzlerdi. Hırsız patronlar fabrikayıgözlerinin önünde boşaltırken, 4 ay-dır maaşlarını alamazken seslerini çı-kartamadılar. İşten atıldıklarında dahidirenmek akıllarından geçmiyordu.Devrimci İşçi Hareketi’nin öncülü-ğünde direnişi adım adım fabrika iş-galine kadar büyüttüler... “Bizden

gasp ettiklerini patronların boğazınadizeceğiz, onlara yedirmeyeceğiz”diyorlar. Kazova işçileri artık dostla-rını da, düşmanlarını da çok iyi bili-yorlar. Ve sadece kendileri için di-renmiyorlar. Bütün işçiler adına di-reniyorlar. İşçileri “ayak takımı” ola-rak gören bütün küstah patronlara kar-şı direniyorlar.

Kazova işçisi işçilerin haklarını de-ğil, hırsız patronları koruyan bu

düzenin yasalarına karşı direniyor.Hırsız patronların bekçiliğini yapanpolislere karşı direniyor... Sözde müs-lümanlığı dillerinden düşürmeyen,halkın inançlarını kullanarak halkı so-yan MÜSİAD üyesi sahte dincilerekarşı direniyor... İşçilerin direnişleriniörgütleyen değil, tasfiye eden düzensendikacılığına, reformizme karşı di-reniyor... Örgütsüzlüğü, örgütlülüğedönüştürmek için, örgütlülüğün gü-cünü göstermek için direniyor...

Kazova işçilerinin direnişi bütünişçi sınıfının direnişidir. Direni-

şin zaferi de tüm işçi sınıfının zaferiolacak. Türkan Albayrak’ın tek kişi-lik direnişinin zaferini düşünün: Za-ferden hemen sonra “biz de direnipkazanabiliriz” diyerek onlarca yerdedirenişler başlamıştı. Yine öyle ola-caktır. İşten atmalara karşı, hak gasp-larına karşı tüm işçilere örnek ola-caktır. Şimdiden Sarıgazi Bölge Has-tanesi’nde çalışırken işten atılan birişçi direnişe başlamıştır. Onun için di-renişi desteklemek tüm işçilerin, sen-dikaların, halktan, emekten yana olantüm kişi, kurum ve örgütlerin görevi-dir. Halkımız; Kazova işçilerininonurlu direnişine sahip çıkalım. Za-fer direnenlerin olacak! Haklıyız Ka-zanacağız!

İŞÇİLER! HALKIMIZ! DİRENİŞE DESTEK VERİN!KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!

DİRENİŞİN ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Kazova Trikotaj İşçileri 27 Şubat’tan Beri, 152 GündürDireniyor! Direniş 1 Aydır Fabrika İşgali ve 28 Gündür

Açlık Grevi İle Sürüyor!

44

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Yaşar Usta Kozava Trikotaj fab-rikasında işçisiydi. Çok değil, emek-liliğine sadece bir kaç ayı kalmıştı.Bütün umudunu emekli olunca ala-cağı kıdem tazminatına bağlamıştı.Ama işler hiç de iyi gitmiyordu. Bı-rakın emeklilik tazminatını, 4 aydırmaaş alamıyordu...

Patronları Ümit Somuncu veMustafa Umut Somuncu, ha bugün,ha yarın diyerek 4 ay beş kuruş maaşödemeden çalıştırmıştı.

31 Ocak’ta belki bu ay maaşımızıalırız diye beklerken işçiler fabrikayagittiklerinde fabrikanın soyulduğunugördüler... Soyulan fabrika değildi,kendileriydi. Sıradan bir soygun, hır-sızlık olayı değildi. Soyan patronla-rıydı.

Fabrikanın sahipleri Ümit So-muncu ve Mustafa Umut Somuncuyükte ağır makinalar dışında ne varsaçalıp kaçırmıştı. Sadece fabrikadakimalları değil, esas olarak fabrikadaçalışan 94 işçinin 4 aylık maaşlarını,ihbar ve kıdem tazminatlarını çalıpkaçmışlardı.

Yaşar ustanın umutlarını çalmış-lardı. Kıdem tazminatı Yaşar ustaiçin her şeyiydi. Bütün umutlarınıona bağlamıştı. Emekli olunca alacağıkıdem tazminatı ile kolon kanseriolan eşinin tedavisine başlayacaklardı.Ama şimdi bütün umutları boşa çık-mıştı. Eşinin günlük ilaçlarını dahialabilecek durumu yoktu.

Bazı işçilerin aklına ilk gelen şeyfabrikayı işgal etmek oldu... Yaşarustanın aklında ise sadece karısınınilaçlarını nasıl alacağı vardı. İşgalinasıl düşünebilirdi ki; ya gözaltınaalınırlarsa, ya tutuklanırsa? Kim ba-kardı o zaman karısına ve çocukla-rına? İlaçlarını kim alırdı? Kim te-davisini yaptırır dı? Gerçi kendisininde yapabileceği birşey yoktu amayine de fabrikayı işgal etme önerisikorkuttu Yaşar ustayı...

Alacaklarını almak için birşeyleryapılması gerektiğini Yaşar Usta da

biliyordu ama fab-rika işgali düşün-cesi korkuttu onu.94 işçi vardı veher kafadan bir sesçıkıyordu. Kimiişgal diyor, kimibir avukat bulalım,mahkeme açalımdiyor, kimi ise sa-dece patronlaraküfrediyordu... Ki-misi ise çok gü-veniyordu patron-larına, böyle birşey yapacağı akıl-larının ucundan geçmiyordu...

Direnmek gerekiyordu. Yıllarınemeğini hırsız patronlara bırakamaz-lardı.

Yaşar ustanın karısı kanserdi vemutlaka o parayı alması gerekiyordu.Hangi birinin durumu farksızdı ki,her birinin onlarca gerekçesi vardıdirenmek için... Yaşar usta da bili-yordu direnmekten başka çare yoktufakat ilk gün daha çok sessiz kaldı.Kimi zaman içinden, kimi zamandışından hırsız patronlara bolca küf-rederek karısının ilaçlarını düşündü.

Her kafadan bir ses çıkıyor amadirenmek için tek ses olmak gerekir.Kazova işçileri ise örgütsüz... İlk gün hiçbir sonuca varamadan

işsiz olarak 94 işçi evine döndü... ***Kaya usta; O da Kazova işçisi...

Ömrünü tekstil fabrikalarında geçir-miş. 80’li yıllarda Metris Hapisha-nesi’nde 84 Ölüm Orucu şehitlerindenAbdullah Meral’i tanımış. Hapistençıktıktan sonra devrimcilerle ilişkileribir şekilde sürmüş. Devrimci İşçiHareketi’nden bir işçi askerlik ar-kadaşı. Televizyonlarda, gazetelerdeDevrimci İşçi Hareketi’nin adını hepdirenişlere yaptığı öncülüğüyle du-yuyor. Direnen işçilerin kazandığızaferlerden tanıyordu Devrimci İşçiHareketi’ni... Kaya Usta’nın ilk aklına

gelen DİH’li arkadaşına gitmek oldu.Nasıl olsa bir yol gösterirlerdi onlara.

DİH’ten talepleri hukuken yar-dımcı olmaktı. Bir avukat bulmaktı.İşçiler zaten aylardır maaş alamı-yorlardı, hukuken haklarını aramakbile onlar için imkansız hale gelmişti.

DİH’liler hukuk komisyonları ara-cılığıyla ücretsiz hukuki yardım dasunacaklarını söylediler fakat ala-caklarını alabilmek için esasen di-renmek gerektiğini belirttiler.

Bazı işçiler de bunu ilk gündensöylemişlerdi fakat bir çok işçi ha-yatlarında hiçbir eyleme katılmamıştı.Neyin hakları olup olmadığını bilebilmiyordu. Her kafadan bir ses, ki-minle nasıl direnilecekti... Siz davaaçın yeter dediler...

***DİH’in hukuk komisyonu her ko-

şulda işçilere hukuki destek vere-ceklerini hukuki süreci başlatacak-larını söyledi. Ancak bununla birlikteDİH’liler Kazova işçilerinin direnişeikna etmek için çabalarını sürdürdü-ler... Düzenin mahkemelerini, adaletanlayışını anlattılar... Hukuken yasalhaklarını almak için bile direnmekgerektiğini, hatta bedeller ödemekgerektiğini söylediler.

Aslında DİH’lilerin işçilere an-lattıkları hiç de yabancısı olduklarışeyler değildi. Onlar da çok iyi bili-

Kazova İşçilerinden Yaşar Usta; Yaşatmak İçin Direniyor

Kazanmaktan Başka Seçeneği Yok!

28 Temmuz2013

5

Yürüyüş

Sayı: 375

yorlardı baklava çalan çocuğa dokuzyıl ceza verildiğini. 94 işçinin 4 aylıkmaaşını, ihbar ve kıdem tazminatlarınıgasp eden patronlarının elini kolunusallayarak lüks içinde yaşamaya de-vam edeceğini... Oysa yoksul halktanbirisi bir GASP suçu işlese en ağırcezalara çarptırılırdı... Yaşamları bo-yunca adaletsizliğin her türlüsünetanık olmuşlardı. Belki de korkula-rının en büyük nedeni buydu... Ada-letin olmamasıydı.

Selam verdik borçlu çıktık diyeboşuna demiyor halkımız. Alacağı-mızı isteriz, kim bilir daha başımızahangi dertler açılır diye düşünüyordubir çoğu... Olan olmuştu... Sofrayaekmek koymak gerekiyordu, aylarcaev sahibini oyalamışlardı, bu aydakirayı ödeyemezlerse evdende kapıdışarı edilirlerdi...

Nitekim bu düşüncelerle birçokişçi iyi kötü demeden yeni bir iş ara-yışı içine girdi...

***40’a yakın işçi DİH’in hukuk ko-

misyonuna hırsız patronlardan tümyasal haklarını alabilmek için veka-letlerini verdiler. Ve DİH’lilerin yoğunçabaları sonucunda direnmek gerek-tiğine de ikna oldular...

27 Şubat’ta KAZOVA TEKSTİLPATRONLARI ÜMİT SOMUNCUVE MUSTAFA UMUT SOMUN-CU’YA HAKLARIMIZI YEDİR-MEYECEĞİZ yazılı pankartlarınıaçarak Kazova tekstil fabrikasınınönünde yaptıkları eylemde direnişiilan ettiler... İlk başlangıçta Kazova işçileri

haftada bir gün Kazova fabrikasıönünde eylem yapıyor ve Taksim’de,direnen diğer işçilerle ortak yapılanve Galatasaray Lisesi önüne kadaryürünen eyleme katılıyorlardı.

Sonra bu eylemlere hırsız patronunoturduğu lüks sitelerin önünde yapılanoturma eylemi de eklendi.

Bu eylemin ikinci haftasında hırsızpatronlar oturdukları siteden taşınıpbaşka yere kaçtılar...

Daha sonra hırsız patronun ÇalıkHolding’te müdür olan kızı GayeSomuncu’yu teşhir etmek için ÇalıkHolding önünde eylem yapılmayabaşlandı.

Bu süre içinde patronlardan tekses çıkmadı. Ortalıkta yoklardı. Dev-letin polisi ise işçilerin her eylemininkarşısında adeta barikat kurarken hır-sız patronlara hiç dokunmadılar. İz-lerine bile rastlanmadı.

Kazova işçileri seslerini duyurmakiçin 28 Nisan’da fabrika önünde çadırkurarak direnişi sürdürme kararı aldı.Yağmur soğuk demeden bir taraftanda eylemlerini sürdürürken diğer ta-raftan da patronlar fabrikada kalanmakinaları da çalıp götürmesin diyefabrika önünde nöbet tutmaya baş-ladılar...

***Yaşar usta eşinin ilaçlarını ala-

bilmek için ve sadece bir kaç aykalan emeklilik pirimini doldurmakiçin geçici olarak bir ayakkabıcıyaişe girdi. Zorunluluktan kaynaklıbaşka bir işte çalışmak zorunda kalsada başından beri direnişin içindeoldu. Hafta sonları ve işten çıkarçıkmaz direnişçi arkadaşlarının ya-nında soluğu aldı. Onlar artık arkadaşolmanın ötesinde yoldaş olmuşlardı.Aylardır soğuğu, yağmuru, karı, sıcağıbirlikte göğüslemişlerdi.

Yaşar usta emekli pirimini doldururdoldurmaz zamanın tamamını direnişevermek için direnişçilerin yanınakoştu.

Emeklilik tazminatı alamadığıiçin hala karısının tedavisi başlama-mıştı. Karısının tedavisinin başlamasıfabrikadaki makinalara bağlıydı. An-cak o makinalara el koyarlarsa ala-caklarını alacaklarının önemli birkısmını karşılayabilirlerdi...

Direnen Kazova işçileri içindefabrika işgali tartışılmaya başlandı.Bunun için plan program yapıldı.Kimler fabrikaya girip işgal edecek,kimler dışarda kalıp işgale desteksağlaycak, bir çok ayrıntıyı hesapla-dılar. Plan program tamamdı, fakatkafalarda tam olarak fabrika işgalineikna olmamışlardır. Ya yaptkıklarısuçsa, ya başlarına bir iş gelirse, yagözaltına alınıp tutuklanırlarsa... Acababir kaç avukata daha mı sorsalardı...

Sordular, soruşturdular... Kaygılardaha da büyümüştü fakat kendi ken-dilerine söz de vermişlerdi... Dahada önemlisi haklarını alabilmek için

başka yol da akıllarına gelmiyordu... Sonuçta telefon konuşmalarını

dinleyen polis işçilerin milyarlarcalira paralarını gasp eden hırsız pat-ronları bulmak yerine makinaları ko-rumak için fabrika önüne yığınakyaptı. Bundan dolayı başarısız birişgal girişimi oldu.

Vaz geçmedi işçiler... Direniş hızlaeğitiyordu onları. Halk ayaklanmasıonlar için de büyük bir okul olmuştu.Onlar da günlerce süren çatışmalarıniçinde, hatta barikatların en önündeçatıştılar... Haklarını almak için hertürlü direnişin meşru olduğuna ya-şayarak bilinçlerine kazıdılar...

28 Haziran’da bir grup işçi fabi-rakayı işgal etti. Bir grup işçi deişgale sürekli destek sağlamak veçalışma yapmak için dışarıda kaldı.

***İşgalcilerin arasında Yaşar Usta’da

vardı. İşçiler fabrikayı işgal edinceyaptıkları açıklamada hırsız patronlaraalacaklarını ödememeleri taktirde fab-rikadaki makinaları satıp gasp edilenhaklarını alacaklarını ilan ettiler.

Aylardır izine rastlanmayan hırsızpatronlar birden ortaya çıktı ve tele-fonla arayarak şimdi ödeme yapa-mayacaklarını, ancak Ramazandansonra “bir şeyler yapabileceklerini”söylediler.

Lütufta bulunuyor alçaklar. Bunlarbir de “müslüman” geçinen patro-lardan. “Ramazandan sonra” birşeyler yapacaklarmış... Ramazan bo-yunca sokağa attığınız, tüm alacak-larını gasp ettiğiniz bu işçiler neyeyip içecek? Yaşar usta eşini nasıltedavi ettirecek? Ramazan’da ne ya-pacaksınız? İşçilerin paralarıyla Ra-mazan çadırlarında yemek dağıtaraksevaba mı gireceksiniz?..

Bunlar MÜSİAD üyesi patronlar-dan... AKP iktidarında yıldızı parlayanve Erdoğan’ın yakın dostlarından.Çok “yardımsever”ler. Mavi MarmaraGemisiyle Gazzeye “yardım” götü-renler arasında onlar da vardı. İşçilerinalın terinden gasp ettikleri paralarlayardımseverlik yaparlar.

“Dini bütün”dürler. İşçilerden çal-dıkları paralarla iftar çadırlarında ye-mek dağıtırlar... Yemek, yardım, din,iman... hikaye... onların her şeyi pa-

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!66

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

radır... Kursaklarından geçen her şeyharamdır...

Yaşar usta bütün umutlarını fab-rikadaki makinelere bağlamıştı. Pa-ronları taleplerini kabul etmezse Ma-kinelere satıp tazminatlarını alacaktı.

Ama olmadı. Makineleri tam vinç-lerle kamyonlara yükleyip götürü-yorlardı ki, aylardır ortalıkta görün-meyen patronun oğlu fabrikama hırsızgirmiş diyerek 4 otobüs dolusu polislefabrikaya geldi. Polisler her zamanolduğu gibi birkez daha halkın değil,patronların bekçi köpekliğini yaptılar.Hem de 94 işçinin 4 aylık maaş veihbar, kıdem tazminatlarını gasp edenalçak bir hırsızın bekçiliğini yapı-yorlardı. İşçiler gerçek hırsızın kim oldu-

ğunu haykırdılar. Belki en çok zor-larına giden de bu oldu. Milyarlarcalira alacaklı olan işçilere alçak, hırsızpatron tarafından “hırsızlıkla” suç-landılar...

O anda onlarca polisin arkasına

saklanarak konuşan Ümit Somun-cu’yu bir ellerine geçirebilselerdigöstereceklerdi hırsızın kim olduğunu.Ama bekçi köpekleri etrafında adetaetten duvar örmüşlerdi... İşçiler makinaları çıkartamamıştı

ama direniş devam ediyordu. Umutdirenişteydi. Hırsız, alçak potronlarıdize getirmek için bedelse bedel...Direnişi daha da büyütmek gereki-yordu. İşçiler fabrika işgalini açlıkgreviyle bir üst noktaya taşıdılar...

Yaşar usta da açlık grevi yapanişçiler arasında. Eşi ve çocukları di-reniş çadırına gelip direnişe destekveriyor.

Yaşar usta, Devrimci İşçi Hareketiolarak size söz veriyoruz. Eşinin te-davisinin yapılmasını bu alçaklarıninsafına bırakmayacağız. Tedavi içinelimizden gelen her şeyi yapmayaçalışacağız. Bizim gücümüz birliği-mizdir... Bu alçaklara, hırsızlara muh-taç etmeyeceğiz sizi... Ayrıca hakkınızolanları da son kuruşuna kadar direnedirene alacağız...

İşçi arkadaşlar; Halkımız... Kazova işçilerinin direnişi kazan-

mak zorunda. Biz burada sadece Yaşar Usta’yı

anlatmaya çalıştık. Yaşar Usta gibibütün işçilerin direnmek için onlarcagerekçesi var.

Hepsinden önemlisi bu direnişsadece Kazova işçilerinin direnişideğil, bugün milyonlarca işçi aynıdurumda. Yıllarca köle gibi çalıştı-rılırlar. Açlığa mahkum ettikleri üçkuruşluk maaşlarını bile alamazlar...Gelecekleri patronlarının iki dudaklarıarasındadır...

Bu direniş Kazova işçileri ile aynıkaderi paylaşan milyonlarca işçinindirenişidir. Hırsız, gaspçı, alçak pat-ronlara karşı emeğimiz, alınterimiziçin yapılan onur direnişidir.

Zaferi direnişe verdiğiniz destek-lerle kazanacağız. Zafer tüm işçilerinolacak....

İşçiyiz Haklıyız KazanacağızDevrimci İşçi Hareketi

Bölge Hastanesi’nde çalışır-ken hastane yönetimi tarafındanbaskı ve haksızlıklara maruzkalan ve zorla istifa ettirilenEsin Ulusan 18 Temmuz’dahaklarını almak için direnişebaşladı.

Direnişini aynı gün Demo-krasi Caddesi’ndeki yürüyüşünardından halka duyuran EsinUlusan, Devrimci İşçi Hareketi ve Sarıgazi Haklar Der-neği’nin de destek verdiği basın açıklamasında hastaneninçalışma koşullarını anlattı. Hastane çalışanlarının hemyöneticilerin hem de hasta yakınlarının baskısına maruzkaldığını belirten Ulusan “Yapılan baskı, fazla mesai vetüm olumsuzluklara ve saldırılara rağmen çalışmayadevam ettim. 15 Mayıs’ta yer ve çalışma saati değişikliğineitiraz ettiğimde “beğenmiyorsan çıkar gidersin.” ile baş-layan psikolojik baskıya daha fazla dayanamadım. Önümekonulan kâğıtları zorunluluktan ve haklarımı bilmemektenkaynaklı imzaladım ve işten atıldım. Daha sonra haklarımıve tazminatımı istemeye gidince sen kendin istifa ettinhiçbir hakkın yok dediler.” sözleriyle nasıl işten ayrıldığınıanlattı. Basın açıklamasının ardından hastane önünde 2saat boyunca marşlarla ve sloganlarla oturma eylemi

yapıldı ve gelecek hafta yenidentoplanma çağrısıyla eylem son-landırıldı.

Direniş İkinci Haftasında

18 Temmuz’da başladığı di-reniş ikinci haftasına giren EsinUlusan yaptığı açıklamada“Emeğimle çalıştığım işimden

köleymişim gibi muamele görerek istifaya zorlandım.Bu benim kişilik haklarıma saldırıdır.

İşçiyiz, emekçiyiz, kimsenin kölesi değiliz. Çalıştığımsürece işimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım ancakhaksızlıklar karşısında da sesimi çıkardım, haksızlıklaraboyun eğmedim. Bu nedenle işten attırıldım!

Böylelikle tazminat hakkıma da el konulmuş olundu.Hakkım olanı istiyorum. Tazminat hakkım ve kişilikhaklarım ve onurum için direneceğim” dedi.

Bu Perşembe de Bölge Hastanesi önünde oturmaeylemimi gerçekleştireceğim.

Haklı mücadelemde tüm halkımızı ve dostlarımı veemekten yana tüm basını eylemime desteğe çağırıyorum”dedi.

Bölge Hastanesi İşçisi Esin Ulusan Haklarını Almak İçinDirenişe Başladı

28 Temmuz2013

77

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

31 Ocak’ta işten atılan ve 27 Şu-bat’ta Devrimci İşçi Hareketi öncü-lüğünde direnişe başlayan Kazovaişçilerinin direnişi 5. ayını da geridebırakmak üzere. 28 Haziran’da fab-rikayı işgal etmişlerdi. İşgal ve Açlıkgrevi birinci ayını doldurdu.

Hırsız patronlar telefon açıp ken-dilerini teşhir ettiğimiz için işçilerleartık görüşmeyeceğini söylüyor. İştebunlar “hem suçlu, hem güçlü” ol-duklarını sanan namussuzlardan... On-ların dokunulmazlıkları var. Onlar hertürlü haltı yiyecekler. İşçilerin mil-yarlarca liralık alacaklarını gasp ede-cekler, hem de kimsenin kıllarına biledokunmasına razı olmayacaklar.

Ne sanıyordunuz? İşçilerin sizeşükretmesini mi bekliyordunuz?

Çoluğuna, çocuğuna bir ekmekgötüremeyen işçilerin durumu neolacak? Fabrikayı boşaltıp kaçıp gi-derken işçilerin yaşamlarını nasılsürdüreceğini hiç düşündünüz mü?Yaşar Usta’nın eşinin tedavisini nasılyaptıracağını hiç düşündünüz mü?Düşünmezsiniz. Sizin canınız çokkıymetlidir. Böyle şeyleri düşünerekhiç rahatınızı kaçırır mısınız?

Sizin anlı şanlı patronluğunuzagölge düşmesin... Hırsız olduğunuzu,işçilerin paralarını gasp ettiğinizikimse duymasın, bilmesin...

Öyle değil, “ayak takımı” dedi-ğiniz o işçiler sizin foyanızı ortayaçıkartacak... Nasıl bir hırsız olduğu-nuzu, arsız olduğunuzu tüm halkaanlatacaklar, teşhir edecekler sizi.Siz işçilerin, halkın düşmanı kanemici sülüklersiniz.

Kazova işçileri bir taraftan çeşitlieylemlerle direnişlerini sürdürürkendiğer taraftan da hırsız patronlarınresimlerini afiş yapıp İstanbul’da on-

ların tanındığı lüks semtlerde afiş asa-rak, bildiri dağıtarak halka anlatıyorlar.Halka bu hırsızları tanıyın diyorlar...

İşçilerin astığı afişlerden hırsızpatronun kızı Gaye Somuncu’nunresmi hafızasında kalan DİH’li birişçi tesadüfen Şişli Osmanbey Metrogirişinde Gaye Somuncu’yu görüyor.Olayın bundan sonrasını DİH’li iş-çiden dinleyelim:

“Dün Osmanbey Metrosunda,metro alt geçidinde Gaye Somuncuile karşılaştım. Gidip emin olmakiçin adını sordum: Gaye Somuncuolduğunu söyledi.

Gaye Somuncu olduğundan eminolunca "El koyup çaldıkları Kazovaişçilerinin alacaklarını ne zaman öde-yeceklerini, ve işçilerin alacaklarınıödemelerini söyledim. Bunun üzerinekadın “benim ailemle bir ilişkim yokonlara söyledim ve avukatın telefo-nunu verdim, gidip avukat ile gö-rüşsünler” dedi ve beni iterek “dok-tora gideceğim çekil önümden” di-ğerek söylendi. Bende yakasına ya-pıştım ve “Sen Kazova işçilerindenYaşar'ı hatırlıyor musun. Yaşar'ıneşi kanser ve sizin çaldığınız paralaryüzünden tedavi olamıyor, senindoktorunda beklesin” dedim.

Kadın panikledi “çekil be yürügit” deyip el kol hareketi yapınca “iş-çilerin paralarını çalmanın hesabınıvereceksiniz, bu asla karşılıksız kal-mayacak, hesabını vereceksiniz” de-dim ve kendisinin bal gibi de babasıile ilişkisi olduğunu yalan söylediğinisöyledim. Bana karşı küstahça tavır-larından dolayı yüzüne bir tokat attımve “bu bir şey değil” dedim. Döndüm,yürümeye başlayınca çığlık çığlığabağırıp “adını söyle kimsin sen çabukadını söyle” diye telefon kamerasını

da açıp fotoğraf çekmeye çalıştı vearkadan başıma vurdu. Ben de döndümbir daha tokat attım, “hırsız yalancıdin tüccarlarısınız hepiniz” dedim.Polis ve güvenlik çağırdı. Ben uzak-laşıyordum, güvenlik bırakmadı. Bendebağırarak teşhir ettim. Kendisi güvenlikodasına girdi ve polis çağırdı. Bendedışarda Kazova işçilerini çağırdım.Taksiye atlayıp geldiler. Kadın camlıodada bekliyordu. Diğer yandan daağlıyordu. İşçiler önlüklerini giydilerve Gaye’yi teşhir ettik orada. Polislergeldi. Gaye onların eşliğinde karakolaifade vermeye gitti.

Beni götürmek istediler. Bendegelmeyeceğimi ve onun hırsız ve do-landırıcı olduğunu ve onu götürme-lerini söyledim..Yoğun tartışmalarsonunda gitmedim.”

Hırsızlar. Hem suçlu, hem de güç-lü olduklarını sanıyorlar... İşçiler ay-lardır sokaklarda yiyecek ekmek bu-lamıyorlar, onlar hala zevki sefa için-deler... Kıllarına dokunduk mu cangırcangır bağırıyorlar...

Yok öyle yağma; işçinin gasp et-tiğiniz alın terini kuruşuna kadarödeyeceksiniz...

Devrimci İşçi Hareketi Hırsız Kazova Patronlarının Kızı Gaye Somuncu’yu Halka Teşhir Etti!

Hem Hırsız, Hem Arsız, Hem Suçlu, Hem De Kendilerini Güçlü Sanıyorlar!

İşçilerden Gasp Ettiğiniz 4 Aylık Maaş veKıdem Tazminatlarını Boğazınıza Dizeceğiz!

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!8

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

S o n g ü lK A R A :HakkımızıAlana Ka-dar Direne-ceğiz

Yürüyüş:Kend in i z itanıtır mızı-nız?

S o n g ü lKara: Adım Songül Kara, 3 yıldırburada çalışıyorum,

Yürüyüş: Direnişe ne zaman baş-ladınız? Bugüne kadar neler yaptı-nız? Direniş hakkında bilgi verirmisiniz?

Songül Kara: 31 Ocak 2013’teişten atıldım. 27 Şubat 2013’te dire-nişe başladık. İlk eylemlere başladı-ğımızda yürüyüşler, basın açıklama-ları yaptık. İşyerini işgal ettik, açlıkgrevi yapıyoruz. Patronların kaçmakamacıyla taşındıkları evlerine gitti-ğimizde, komşularının hakkınızıalana kadar devam edin demeleriçok hoşumuza gitmişti.

Daha sonra fabrikayı işgal ettik.İş yerini işgal ettikten sonra, önceleribizi hiç önemsemeyen patronlarımızbizi arayarak oyalama taktikleri uy-gulamaya başladılar.

Yürüyüş: Fabrikayı işgal ettiktensonra daha önce ortada görünmeyen

patronlarınızortaya çıktı.90 işçinin 4aylık maaş vekıdem tazmi-natlarını gaspettiği için po-lis, mahke-meler hiçbirşey yapmaz-ken şimdi po-lisler hırsız

patronun bekçiliğini yapıyor. Bununasıl değerlendiriyorsunuz?

Songül Kara: Devlet her zaman,her yerde olduğu gibi patronu, güç-lüyü koruyor. Benim param olsa benide korurdu. Ama halkın da bir adaletivardır. Er geç halkın adaleti yakalarınayapışacaktır.

Yürüyüş: Hakkınızı alana kadardirenmekte kararlı mısınız?

Songül Kara: Kararlıyız. Onlarbizim yalnızca paramızı çalmadılar,ayrıca ekmeğimizi ve onurumuzu daçaldılar. Ekmeğimiz ve alın terimiziçin direnmeye devam edeceğiz. Enin-de sonunda biz kazanacağız.

Yürüyüş: Direnişinize yeteri ka-dar destek sağlanıyor mu? Destekleriartırmak ve direnişi büyütmek içinneler yapıyorsunuz?

Songül Kara: Direnişimize dahafazla destek sağlanabilir. Desteği ço-ğaltmak için herkese direnişimizi an-latıyor ve desteklerini istiyoruz. Bildiridağıtıyoruz. Afiş yapıyoruz... Sesimiziduyurmaya çalışıyoruz. İşgal ve açlıkgrevi dışında eylemler de yapmayadevam ediyoruz.

Aynur AYDEMİR: Artık in-sanların kafalarını kaldırıp hak-larını aramalarını istiyoruz.

8 yıldır Kazova AŞ’de çalışıyo-rum. 27 Şubat’tan beri sokaklar-dayız. Sesimizi duyurmaya çalışı-yoruz. İnsanların bizi duymasını vegörmesini istiyoruz. Yanımızdan ge-çerken kafalarını çevirmelerini değilselam vermelerini istiyoruz. Patron-larından korkmasınlar çünkü tekstilsektöründe birçok insanın başına ge-lebilecek bir süreç. Bu yüzden bizimgibi olan insanları bilinçlendirmekistiyoruz. Artık insanların kafalarınıkaldırıp haklarını aramalarını is-tiyoruz. 86 gündür çadır eylemimizvar. Çadır eylemi zor ama kamuoyu

yaratmakta ses getiriyor. 26 günlükaçlık grevi var. Farklı sesler getirdi-ğimize inanıyorum. Bu getirdiğimizseslerin bulunduğumuz bölgedekipatronlara korku salmasını istiyorum.Bu sektördeki herkesin gözünü aç-maya çalışıyoruz. Birleşelim, bir-birimize güvenelim. Direnelim ka-zanalım. Patronlar artık işçilerin hak-larını yiyemeyeceklerini anlasınlar.

Yürüyüş: Hakkınızı alana kadardirenmekte kararlı mısınız?

Aynur Aydemir: Direneceğiz,başka çaresi yok. Direnmekten kork-muyoruz. Buradaki insanlar artıkgözünü açtı. Kimse onları yıldıra-maz.

Yürüyüş: Direnişinize yeteri ka-dar destek sağlanıyor mu? Destekleriartırmak ve direnişi büyütmek içinneler yapıyorsunuz?

Aynur Aydemir: Kendi iş arka-daşlarımızdan sağlanmıyor. Çevre-mizden daha çok destek sağlıyoruz.Afişleme yapacağız. Hepsini patron-ların oturduğu semtlere yapacağız.Patronların resimlerinin olduğu afişlervar. Onları yapacağız. Hırsızları teşhiredeceğiz.

Dursun CEYLAN: Sonuna ka-dar direneceğiz ve hakkımızı ala-cağız.

Yürüyüş: Kendinizi tanıtır mısı-nız? Bugüne kadar direnişte neleryaptınız?

Dursun Ceylan: Adım DursunCeylan. 12 yıl çalıştım burada.

Direnişe yürüyüş eylemiyle baş-landı. Daha sonra fabrikanın önüneçadır kurduk. Bugün çadırın 86.günü, patronlar duyarsız olduğundan28 Haziran’da komitedeki arkadaş-larla karar aldık ve fabrikayı işgalettik. İşgalin olduğu zaman zarfındapatronlardan ses gelmeyince 30 Ha-

Röportaj

Direnen Kazova İşçileri Anlatıyor: “Bu sektördeki herkesin gözünü açmaya çalışıyoruz!

Birleşelim, birbirimize güvenelim!Direnelim kazanalım! Patronlar artık işçilerin haklarını

yiyemeyeceklerini anlasınlar!”

28 Temmuz2013

99

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Aynur Aydemir

Songül Kara

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!110

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

ziran’da fabrikadaki makineleri ala-cağımız karşılığında satma kararı al-dık. Ama ne yazık ki polis engeliylekarşılaştık, makineleri çıkarıp sata-madık.

Şu an hala fabrikanın içindeyiz.Açlık grevimiz ve işgalimiz devametmektedir. Sonuna kadar direneceğizve hakkımızı alacağız.

Direnişe destek henüz yeterincesağlanamadı ama dışarıdan destekveren arkadaşlarımız var. Gün geç-tikçe destekler çoğalıyor. Onlarındesteğini arkamıza alıp haklarımızıalacağımıza inanıyorum.

Ayrıca bu süreç içinde çaldıklarıparçaları tamir edip kazak yapmayıdüşünüyoruz.

Engin Yıldız: Bu ülkede insan-ların haklarını sadece direnmeklealabildiklerini fark ettim

Yürüyüş: Kendinizi tanıtır mısı-nız? Bugüne kadar direnişte neleryaptınız?

Engin Yıldız: Adım Engin Yıldız.16 yıldır burada çalışıyorum.İşten ilk atıldığımda hakkımı normalmahkemelerde aramaya çalıştım.Ama arkadaşlar direnmemiz gerek-tiğini söylüyordu. İlk başta direnmeyeçok fazla inanmıyordum. Arkadaş-larımız direnmeye başlamışlardı. Bende ara sıra uğruyordum. Sonra, buülkede insanların haklarını sadecedirenmekle alabildiklerini fark et-

tim, direniş çadırına katıldım. Dahaönce yapmaya çekineceğim şeylerişimdi insanların sadece haklarını sa-vunmak için yaptıklarını gördüm.Ve ben de onlara katıldım son ikiaydır. Nöbet tutuyor, bildiri dağıtıyorve sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.Aslına bakarsanız ben işten atılma-dım, patronla anlaşmalı olarak iştenayrıldım. Bütün haklarımı vereceğinitaahhüt etti ama sonradan ortadankayboldu. Öğrendim ki ben bu iştenatılmışım, aslında arkadaşlarımlaaynı gün çıkışım verilmiş. Patronlaanlaştığım tarih 10 Aralık’tı ama çı-kışımın yapıldığı tarih arkadaşlarlaaynı, 10 Ocak. Benim bildiğim ka-darıyla 94 işçi işten atıldı.

Patronlarımız Ümit Somuncu,Mustafa Umut Somuncu, Gaye So-muncu.

İlk eylemlerde yoktum. Çadıranöbete gelmeye başladım. Ben çadırageldiğimde direnişin 43. günüydü.Beni Cuma akşam nöbete yazmışlardı.Nöbet esnasında arkadaşlarla sohbetederken bunun nöbet tutmakla çö-zülemeyeceğini, daha farklı eylemleryapmak gerektiğini düşündük. So-kaklarda bağırıp çağırmamız, bildiridağıtmamız patronlarımızın pek deumurunda değil gibi gözüküyordu.Biz de direk onu yaralayacak şeyinfabrikasına el koymak olduğunudüşündük. Cumayı cumartesiyebağlayan sabah 7 arkadaş fabrikayı

işgal ettik.Ve fabri-kada birgün kal-d ı k t a nsonra hak-kımız olanşeyi alma-nın yolunuaradık vemakinelerialmaya karar verdik. Pazar günümakineleri taşımaya kalkıştık, buesnada polisler gelip bize engel ol-dular. Meğerse fabrikanın her şe-yinin hacizli ve makinelerin baş-kasına ait olduğunu söyleyen pat-ronlarımızın mal sevdası aklınagelip bizi karakola şikayet etmişler.Daha 2 gün öncesinde artık fabrikadahiçbir şeyimiz kalmadı. Fabrika ta-mamen hacizcilerin, bankaların diyenpatronlarımız birden makinelerin sa-hibi olup bizi engellediler. Her söy-ledikleri gibi bu yalanları da ortayaçıktı.

Fabrikayı işgal ettiğimiz günler-deki gibi yine ses getirecek eylemleryapılması gerekiyor. Çünkü belirlibir zamandan sonra her şey mono-tonlaşıyor.

Bundan sonraki eylemlerimizdeen bilindik şeyi yapmayı hedefliyoruz.Yani patronları afişe edip art niyetliolduklarını gösterip herkese bunuanlatmak.

Komploları Boşa Çıkaracağız!Ankara’da KESK’li Tutsaklar İçin Forum ve Bildiri

Dağıtımı Yapıldı. 19 Temmuz’da Ankara KESK ŞubelerPlatformu tarafından Kuğulu Park’ta saat 21:00’de dü-zenlenen ve yaklaşık 2.500 kişinin katıldığı, Özgürlük-Adalet Formu’nda, KESK’li Tutsak Aileleri, 19 ŞubatKomplosu sonucu tutuklanan KESK’li tutsakların yaklaşık5 aydır hukuksuz bir şekilde tutuklu bulunduklarınıanlatan 1.000 bildiriyi halka ulaştırdı. Keyfi Olarak Tutuklanan

Devrimci MemurlarSerbest Bırakılsın

Komplo sonucu tutuklanan KESK’li Devrimci Me-murların serbest bırakılması için eylem yapıldı. Eylemdesık sık “KESK’li Tutsaklar Serbest Bırakılsın, KESK’liTutsaklar Onurumuzdur, Emekçiyiz Haklıyız Kazana-cağız” sloganları atlıdı.

Röportaj

Engin Yıldız

Arşiv

Arşiv

En az üç çocuk istiyorum diyorBaşbakan Erdoğan. Çocuklarımıziçin nasıl bir gelecek hazırladığı iseortada...

22 Temmuz tarihli Cumhuriyetgazetesinden Emine Kaplan’ın haberimanşet yapılmış. Haberde “ÇO-CUKLAR İÇİN 10 YENİ F TİPİCEZAEVİ”

AKP iktidarının çocuklarımız içinkurduğu gelecek ister hapishanedeolsun, ister dışarıda olsun daha iyibir gelecek değil.

Yeni hapishane yapımını müjdelibir haber gibi veren AKP’den başkabir iktidar olmamıştı.

Başbakan Erdoğan daha önce deDiyarbakır’da yaptığı bir konuşma-sında halka eski işkencelerle anılanDiyarbakır Hapishanesi’ni yıktırıpyerine F Tipi hapishane yaptıracağınısöylemişti. Şimdi de çocuklarımıza10 tane yeni F Tipi hapishane yapı-lacağını öğrenmekteyiz Cumhuri-yet’in haberinden.

CHP milletvekili Gürkut Acar’ınsoru önergesini yanıtlayan AdaletBakanlığı, Türkiye gerçeğinde gözlerönüne serdi. Bakanlığın açıkladığırakamlara göre; mevcut 5 çocuk ha-pishanesi var. Ancak bu çocuk ha-pishaneleri diğer yetişkinlerde olduğugibi tıklım tıklım dolu... Çocuklarınhapishanelerde tecavüzden işkenceyenelerle karşılaştığına ayrıca değin-meyeceğiz...

AKP, müjdeli haberini veriyor:2016 yılına kadar 5 olan çocuk ha-pishanesi sayısına 10 tane de F Tipihapishane yapılarak toplam sayı 15’eçıkartılacak...

Bilindiği gibi F Tipi hapishanelerintemel özelliği TECRİT işkencesi iletutsakların ISLAH edilmesinin esasalınmasıdır. Normal işkence vücuttaiz bıraktığı için tecrit işkencesi em-peryalistlerin bulduğu en büyük icat-lardan birisidir...

Buna göre tutsaklar tek ve üç ki-şilik hürelerde her şeyden tecrit edi-lerek teslim alınmak isteniyor.

Devrimciler için yaptıkları bu ha-pishanelerden çocuklarımızı da mah-rum bırakmıyor AKP.

Yetişkinlerde olduğu gibi çocuk-larda da bir ve üç kişilik hücrelerolacak.

Bakanlık verilerine göre cezaev-lerinde bulunan tutuklu ve hükümlüçocuklarla ilgili suçlamalar ile sayılarışöyle:

Hırsızlık (488), Yaralama (402), Yağma-gasp (352), Adam öldürme (287), Uyuşturucu (193), Cinsel suçlar (101), Fuhşa teşvik etmek-yaptırmak-

aracılık etmek (26), Sahtecilik (3), Dolandırıcılık (2), Adam öldürmeye teşebbüs (2).Cezaevlerinde 1608’i tutuklu,

393’u hukumlu toplam 2 bin 1 çocukbulunuyor.

Hapishanelerdeki bu çocuklar ki-min çocukları?

BİZİM ÇOCUKLARIMIZ.Yoksul halk çocukları...

Hemen belirtelim; yukarıda be-lirtilen suçların hepsinin sorumlusubu düzenin kendisidir.

Halka “en az üç çocuk” öğüdüveren Başbakan Erdoğan çocukları-mızı çok sevdiği için değil, faşist birzihniyetin ürünü olarak istemektedir.

Çünkü çocuk emeği ülkemizdeen ucuz emektir.

“2 Nisan tarihli TÜİK (Türkiyeİstatistik Kurumu) verilerine göre 6-17 yaş arasında 15 milyon 247 binçocuk var ülkemizde. Bunların 893bini çalışıyor. Bu çalışan çocukların%44.7'si (399 bin) tarım, % 24.3'ü(217 bin) sanayi ve %31'i (277 bin)hizmet sektöründe çalışıyor. Çalışanbu çocuklarımızın % 91.5'i bir okuladevam ederken, % 8.5'inin okula devamedemiyor.” (Akşam, 3 Nisan 2013)

AKP ÇOCUKLAR İÇİN 10 F TİPİ HAPİSHANE YAPACAK!

İSRAİL ÖZENTİSİ AKP, ÇOCUKLARIMIZDANİSRAİL ÖZENTİSİ AKP, ÇOCUKLARIMIZDANDAHİ KORKUYOR! 14 YAŞINDAKİDAHİ KORKUYOR! 14 YAŞINDAKİ

BERKİN ELVANLAR KABUSUNUZ OLACAK!BERKİN ELVANLAR KABUSUNUZ OLACAK!

AKP, ülkemizi sadeceyetişkinler için değil,çocuklarımız için dehapishaneye çevirdi!

Türkiye’de 5 çocukhapishanesi var!

10 tane F Tipi hapishanedaha yapacak!

Hapishanelerde 1608’itutuklu, 393’u hukumlu toplam 2 bin 1 ÇOCUK var!

42 Bin Çocuk SokaktaYaşıyor! 625 Bin Çocuk SokakÇocuğu Olma Riski Taşıyor!Çocuklarımızı SokaklardaYaşamaya Mahkum Eden BuDüzendir!

Adalet Bakanlığı verilerinegöre yılda 7 bin çocuk tecavuzve tacize uğruyor.

İlkokul çağındaki 1.3 milyonçocuk okul yüzü görmüyor.

893 bin çocuk çalıştırılıyor

28 Temmuz2013

11

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Resmi istatistiklere baktığımızdabile ülkemizdeki çocukların yarısın-dan fazlası çalışıyor ve yaklaşık heron çocuktan biri okula devam etmiyor.AKP iktidarı on yılını tamamladığında1.3 milyon çocuk okul yüzü gör-müyorsa, Başbakanın ısrarla gittiğiher yerde üç yetmez, beş çocuk yapıntavsiyelerinin altında çocukları okulyerine fabrikaya gönderme isteği ol-duğu açıktır.

Faşist AKP iktidarı çocuklarımızıtekeller için UCUZ EMEK GÜCÜolarak görmektedir. AKP için nekadar çok çocuk, tekeller için o kadarucuz emektir...

Turkiye’de 42 bin çocuğun so-kakta yaşadığı ancak resmi olmayanrakamlarla 200 bine yakın çocuğunsokakta yaşamını surdurmeye çalıştığıbelirtiliyor.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esir-

geme Kurumu’ndan (SHÇEK) edi-nilen verilere göre, İstanbul’da 625bin çocuk, sokak çocuğu olma riskiylekarşı karşıya.

Adalet Bakanlığı verilerine göreyılda 7 bin çocuk tecavuz ve tacizeuğruyor.

Başbakan Erdoğan’ın “üç de yet-mez 5 çocuk yapın” derken çocukla-rımıza hazırladıkları gelecek budur.

Sömürü ve zulüm düzeninde ço-cuklarımız da payına düşen zulmünen büyüğünü alıyor.

Çocuklar için yapılacak F Tipi iş-kence hapishaneleri için Adalet BakanıSadullah Ergin, söz konusu kurumlarınfiziki ve mimarı özelliklerinin çocuk-ların eğitim ve rehabilitasyon faali-yetlerine uygun olarak yapıldığını,her unitede tek kişilik 9 oda bulun-duğunu, unitelerde ayrıca 9 kişininbirlikte zaman geçirdiği, televizyonizleme, yemek yeme, masa tenisi vebenzeri faaliyetlerin yapıldığı ortakyaşam alanı bulunduğunu kaydetti.

Ergin, tutuklu ve hukumlu ço-cukların barındırıldığı odalarda herbirinin kendisine ait tuvaleti, banyosu,çalışma masası, yatağı ve dolabı ola-cağını belirtti.

2000’lerin başında F Tipleri ya-pılırken nasıl “villa” diye pazarlan-mışsa aynı yöntemle Sadullah Erginde çocuk F Tipini pazarlamaya kal-kıyor. Ne kadar da büyük nimetlersunuyorlar çocuklarımıza:

“9 kişinin birlikte zaman geçirdiği,televizyon izleme, yemek yeme, masatenisi ve benzeri faaliyetlerin” yapı-labileceği imkanlar tanıyorlarmış.

Üstelik “odalar”ın “tuvaleti, ban-yosu, çalışma masası, yatağı ve do-labı” varmış. Ne gerek var tuvalete,altlarına yapsınlar. Yıkanmasınlar,yerlerde yatsınlar... Elbise dolabı daneymiş?

Görüyor musunuz?.. Neler neler

varmış hücrelerde... Tuvalet bile var-mış...

Bütün bunlar AKP’ninÇOCUKLARIMIZDANKORKULARIDIR!

Çocuklarımıza tecrit işkencesinibüyük bir nimet gibi sunuyorlar. Biziyi tanıyoruz o F Tiplerini... Halkımızda çok iyi tanıyor.

O F Tipleriniz işe yaramayacak...Çocuklarımızı da “ıslah” edemeye-ceksiniz. F Tipleriniz çocuklarımızdankorkunuzdandır. Aç bıraktığınız, so-kaklara attığınız, tecavüz ettiğiniz,pres makinalarında başını ezdiğinizçocuklarımızı unutmayacağız. O ço-cuklarımız sizi unutmayacak...

14 yaşında Berkin Elvanlar boşunaçıkmadı sokaklara... Boşuna taşa sa-rılmıyorlar...

İsrail çocukları katlederek nasılbitirememişse Filistinli çocuk gene-ralleri, siz de bitiremeyeceksinizbizim çocuklarımızı... F Tiplerinizleıslah edemeyeceksiniz.

13 yıldar devrimci tutsakları teslimalabildiniz mi? Çocuklarımızı da ala-mayacaksınız.

O F tipi hücrelerinizden çıkanher çocuğumuz yarın abileri, ErdalDalgıç gibi, Hasan Selim Gönen gibi,İbrahim Çuhadar gibi, Alişan Şanlıgibi karşınıza dikilecekler...

Berkin Elvanlar gibi, Mustafa AliTombullar gibi taşlarla, sapanlarlapanzerlerinizin, TOMA’larınızın üze-rine yürüyecekler...

17’sinde Sibel Yalçın gibi hesapsoran komutanlar olacaklar... Boşunagüvenmeyin beton duvarlarınıza, telörgülerinize... F Tiplerinizi başınızayıkacağız...

BüyüBüyü de baban sana büyü de büyüAcılar alacak yokluklar alacakbüyü de baban sanaBüyü de baban sana büyü de büyüBitmez işsizlikler açlıklar alacakbüyü de baban sana

Büyü de baban sana büyü de büyüBaskılar işkenceler kelepçelergözaltılar zindanlar alacakBüyü de baban sana büyü de büyüBüyüyüp de onyedine geldiğindeBaban sana idamlar alacak

Berkin Elvan; 14 Yaşında. Polisgaz bombası tüfeği ile kafasına 5

metreden ateş etti.15 Haziran’dan beri komada.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!112

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

HALKIN HUKUK BÜROSUAVUKATLARININ İDDİANAMESİ

AÇIKLANDI!Onlar, Devrimcilerin, Yoksul Gecekondu Halkınınİşçilerin, Memurların, Öğrencilerin, Köylülerin

Avukatıdır!Gözaltılardan İşkencelere, İnfazlardan İşten Atmalara, Halka

Karşı Yapılan Her Türlü Hak İhlalinin Karşısında Onlar Vardır!

28 Temmuz2013

113

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Başbakan Erdoğan'ın bizzat düğ-meye basmasıyla başlayan operas-yonla, 22 devrimci avukatın evi, bü-rosu talan edilmiş, 9 avukat ise tu-tuklanmıştı. 6 aydır beklenen iddia-name nihayet mahkemece kabul edil-di.

İddianame tam da faşizmin ada-letini göstermek açısından örnektir.

Günlerdir, AKP’nin besleme veihale medyası “kozmik oda” “11çelik kapı” yalanları üzerinden ha-berler yaptılar. Sözde dosyada gizlilikkararı vardı, fakat bu medyanın bil-mediği ulaşmadığı hiçbir delil yoktu.Günlerce polis ne söylemişse onlaryazıp çizdiler. Yalanları bir bir ortayaçıktıktan sonra bu sefer kozmik odaaramaya başladılar. Hukuk bürosundayoksa, polis onlar için bir “kozmikoda” yaratırdı...

Yaratamadılar. İddianame açık-landı. İddianamede ne kozmik odageçiyor, ne de 11 çelik kapı var.

Avukatlara yöneltilen suçlamalarya tamamen uydurma ya da meslek-lerinin gereği olarak her avukatınyapması gereken görevlerle ilgilisuçlamalardır.

Hazırlanan iddianamede Halkın

Hukuk Bürosu Avukatı ve ÇağdaşHukukçular Derneği (ÇHD) BaşkanıSelçuk Kozağaçlı’nın “terör örgütüyöneticisi olmak, örgütün propagan-dasını yapmak”tan 16 yıldan 27,5yıla kadar hapsi istendi.

Halkın Hukuk Bürosu avukatı veÇHD İstanbul Şb. Başkanı TaylanTanay’ın “Terör örgutu yöneticisiolmak, 5 kez terör örgutunun pro-pagandasını yapmak ve görevini yap-tırmamak için direnmek”ten 53,5yıla kadar hapsi talep edildi.

Avukat Barkın Timtik hakkındaise “Terör örgutunun uyesi olmak, 6kez terör örgutunun propagandasınıyapmak ve görevini yaptırmamakiçin direnmek”ten 14,5 yıldan 51yıla kadar hapis cezası istendi.

Avukat Ebru Timtik’in de “Ana-yasal duzeni ortadan kaldırmaya te-şebbus, terör örgutunun uyesi olmak,tasarlayarak adam öldurmeye teşeb-bus, 5 kez terör örgutunun propa-gandasını yapmak ve görevini yap-tırmamak için direnmek”ten ağırlaş-tırılmış muebbet hapis ve 13,5 yıl-dan 76 yıla kadar hapisle cezalan-dırılması talep edildi.

Avukat Oya Aslan’ın “Terörörgutunun uyesi olmak, 6 kez terör

örgutunun propagandasınıyapmak”tan 13,5 yıldan 45 yılakadar hapsi istendi.

Halkın Hukuk Bürosu Avukatla-rından Nazan Betul Vangölu Koz-ağaçlı, Şükriye Erdem, Naciye Arslan,Ganay Dağ, ÇHD üyesi Güçlü Se-vimli’nin de aralarında olduğu toplam16 avukat hakkında ise “Terörörgutunun uyesi olmak, 2 kez terörörgutunun propagandasını yapmak”-tan 9,5 yıldan 25 yıla kadar hapiscezası istendi.

Bütün avukatlar hakkında, örgütüyeliği ve yöneticiliğinden ceza talepediliyor. Bu yetmemiş gibi bir de,her basın açıklaması ayrı bir suçkabul edilip her birine ayrıca beşerdefa da “terör örgütü propagan-dası” yapmaktan ek ceza istenmiş.Artık sokaktaki insanın dahi bilincinekazındığı üzere, palalı halk düşmanlarıserbest kalırken; mazlumları savu-nanlara ömür boyu hapis, AKP yar-gısının normal işleyişi haline geldi.Faşizmin adaleti böyle göstere göstereişliyor. Bu yanıyla, AKP’nin polisive savcısının halk düşmanlığı çokçarpıcı ve nettir.

Örgüt üyeliğinin delilleri ise, fa-şizmin adaletinin niteliğini göstermek

Faşizmin Mahkemeleri Halkın AvukatlarınıYargılayamaz!

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!114

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

açısından çarpıcıdır.

“Basın açıklaması yapmak, mü-vekkillerinin cenazesinde bulunmak,müvekkilleri gözaltındayken (yasalhakları olan) susma haklarını ha-tırlatmak, gözaltında kaybedilenmüvekillerinin akıbetlerinin araş-tırmasına katılmak, işkenceyle kat-ledilen Engin Çeber’in katliam so-ruşturmasını etkili kılmak için buçerçevede basın açıklamaları yap-mak” vb.

Helikopterlerle basılan HalkınHukuk Bürosu’nda, “11 çelik kapıvar, kozmik oda var” diye günlerceiktidar beslemesi medya tarafındanyaygara yapıldı. Kurulan komplolar,yalanlar, polisin terörü, hukuksuzluğumeşrulaştırılmaya çalışıldı. Yalanlargerçek gibi gösterilmek istendi. Sonuçolarak hazırlanan iddianamede atılansuçlar bunlar. Ne çelik kapı varortada, ne de kozmik oda. Hiçbirşey bulunamayınca üç adet dergiyisuç delili olarak dosyaya koymayıda ihmal etmemişler. İddia edilensuçların hepsi bir avukatın mesleğigeregi yapması gereken görevleridir.AKP faşizmine göre mesleğinin ge-reğini yerine getirmek suç sayılmıştır.

Ortada iddialarını kanıtlayacakbir delil de olmayınca, AKP’nin sav-cısı ve polisi neye sarılacak? Elbetteki en son silahı olan “Gizli tanık”komplosuna.

Gel gelelim her zamanki gibi bugizli tanık hikayesini de yüzlerinegözlerine bulaştırmışlar. İşte size aşa-ğıda iddianameden bir alıntı;

Gizli tanık “Yüzleşme”,29.05.2013 tarihinde Başsavcılığımıztarafından alınan ifadesinde HalkınHukuk Bürosu ile ilgili olarak; “Avu-katlar üzerinden bu firar örgütlendi.

Avukat görüşmesi sırasında ...Dursun Karataş ve Bedri Yağan’aavukat cübbesi giydirilerek ka-pıdan çıkarıldılar” demiştir. (01-07-2013 tarih ve 231 No’lu, SavcıAdem Özcan'ın düzenlediği id-dianamenin 149.sayfası)

Bu suçlamada bir gariplik yokmu? Avukatlar ne zamandan berihapishanelere cübbeyle giriyor ki,tutsaklar da avukat cüppesi giyerek

hapisten kaçıyor? diye düşünmeyin,çünkü bütün suçlamalar aşağı yukarıbenzer saçmalıklarla şişirilmiş du-rumda. Bay Savcı, 622 sayfa iddia-name dizmiş ama savcı gibi değil,mahkeme katibi gibi. AKP’nin poli-sinin hazırladığı fezlekenin isminideğiştirerek “iddianame” diye yut-turmaya çalışmış. Bir de bu “civanmert” savcı, üşenmemiş; “yüzleşme”denen, varlığı yokluğu bile belli ol-mayan gizli tanığın, saatlerce bizzatifadesini almış ve bu hayal dünyasınıkaleme alarak ciddi ciddi iddianamehaline getirerek komik duruma düş-mekten kurtulamamış.

AKP’nin savcısı avukatların ör-gütlenme hakkını kriminalize etmekiçin “Müvekkillerinin firarına dahiyardımcı olmuşlar” şeklinde suçla-malar ile abartılı göstermeye çaba-lamıştır. Ancak yalan öylesine per-vasızca ve mesnetsiz ki, nasıl olsabiz iddia ederiz, kimse bizim iddia-larımızın doğruluğunu sorgulayamazdiye düşünüyorlar.

İddianamede adı geçen firar olayı1989 yılında gerçekleşmiş ve şu andatutuklu olan avukatların hiçbirisi odönemde avukat dahi değildir. Bırakınavukat olmayı lise öğrencisi bile de-ğildir...

Sonuç olarak biri müebbet olmaküzere onlarca yıl hapis cezaları istenenavukatlar hakkında yapılan suçlamalaryasal avukatlık görevlerini yerinegetirmeleridir.

Ancak Halkın Hukuk Bürosu avu-katları bu görevlerini yerine getirirkeniktidarın istediği gibi avukatlık yap-mamışlardır. Avukatlık mesleklerinihalkın, işçilerin, memurların, halkınkurtuluşu için mücadele eden dev-rimcilerin haklarını savunarak yap-

tıkları için suçlanmaktadırlar.

“Neden halkın avukatlığını yapı-yorsunuz?” denilmektedir HalkınHukuk Bürosu avukatlarına.

“Neden işkencelere karşı müca-dele ediyorsunuz?” diyorlar.

“Neden benim işkencecilerimleuğraşıyorsunuz.” diyorlar.

“Neden kayıpların, katliamlarınpeşini bırakmıyorsunuz?” diyorlar.

“Neden parasız eğitim isteyen öğ-rencilerin avukatlığını yapıyorsunuz?

Neden gecekondu yıkımlarındahep sizler karşımıza çıkıyorsunuz?”diyorlar...

“Neden işten atılan işçilerin avu-katlığını yapıyorsunuz?” diyorlar...

Evet, Halkın Hukuk Bürosu avu-katları, kurulduğu günden beri halkınavukatlığını yapmışlardır. İşkence-lerin, katliamların, kayıpların karşı-sında olmuşlardır. İşkencecilerin, ka-tillerin yakasını bırakmamışlardır.

İşten atılanların, evi yıkılanlarınferyadına ilk onlar koşmuştur. Gö-zaltına alınanlar, kim olursa olsun,vekaletim var yok demeden faşizminişkencehanelerindeki devrimciler, de-mokratlar, işkencecilerin dışında birdost olarak Halkın Hukuk Bürosuavukatlarını karşılarında görmüşlerdir.

Kısacası zalimlerin zulmüne kimuğramışsa Halkın Hukuk Bürosuavukatları orada mazlumun haklarınıkorumak için mutlaka olmuşlardır.

AKP faşizminin düşmanlığı dabundandır. Halkın Hukuk Bürosuavukatlarının faşizmin karşısında hal-kın avukatlığını yapmalarıdır.

Sizin polisiniz, savcınız hangi id-dialarda bulunursa bulunsun, onlarınyaptığı her şey ortadadır. Onlar halkınavukatlarıdır. Faşizmin yasalarınında, mahkemelerinin de onları yargı-lamaya gücü yetmez...

Onlarca yıl hapislik değil, müebbetdeğil, idam da verseniz Halkın HukukBürosu avukatlarını yıldıramazsınız.

Suçlu Olan Faşizmdir!Suçlu Olan AKP’dir!

Halkın Hukuk BürosuAvukatları Yargılanamaz!

Ey ahali duyduk duymadık de-meyin, Başbakan Erdoğan Aleviymiş!Evet evet, yanlış okumadınız. Biriftar yemeğinde, aynen bu sözlerisarfetti. Aleviymiş! Hadi oradan Mü-nafık.

Münafıkın alametlerini bildirenhadis-i şeriflerden biri şöyle der:

“Müminin hastalığı günahlarınakefaret olur. İyileşince bundan ibretalır. Münafık ise, bağlanıp sonrasalıverilen deveye benzer. Deve, niçinbağlandığını ve niçin salındığını bil-mediği gibi, münafık da, hasta olupiyileşince, bundan ibret almaz.” (EbuDavud)

Evet sen Muaviye’nin, Yezid’insoyundan gelen bir münafıksın.

Ülkemiz topraklarını babanın malıgibi satan sen değil misin? Fakir-fukaranın evini başına yıkan sendeğil misin? Dünyanın en pahalıbenzinini kullandırıp, halkı soyansen değil misin? Sırf sana ve faşistpolitikalarına karşı geldikleri, diren-dikleri için, avukatını, gazetecisini,sendikacısını, öğrencisini, politika-cısını içeri attıran sen değil misin?“Genç, yaşlı, çocuk da olsa gereğiyapılacaktır” deyip, vücuduna ya-şından daha fazla kurşun sıktırarak,gencecik çocuklarımızı öldürten sendeğil misin?

Sen değil misin, işkenceciyi, te-cavüzcüyü, katili kollayan ve koruyan?Sen değil misin, İMF’ye borcumuzsıfırlandı yalanını söyleyip, 340 milyardolar borcu gizleyen? Halkın sırtınayükleyen. Sen değilmisin 2000-2007yılları arasında, 25 kişinin Ölüm Oru-

cu’nda ölmesine neden olan? Sendeğil misin dün Güler Zere’yi, bugünKemal Avcı’yı ve tüm hasta tutsaklarıölüme terk eden?

Sen değil misin Taksim direnişindeinsanlarımızın kolunu-bacağını kır-dırtan 8 bine yakınını yaralayan, 5’niöldürten? Evet sensin! Ali İsmail’idöve döve öldüren katilleri kollayankoruyan.

Sensin! Kentsel Dönüşüm Projesiadı altında, 8 milyona yakın evi yıkıprant elde etmeye çalışan.

Sensin ülkemizde, Irak’ta, Lib-ya’da, Afganistan’da, bugün de Su-riye’de binlerce insanı öldürten.

Sensin Kürt açılımı, Alevi çalış-tayı, demokratik açılım deyip zam-mı-zulmü, soygunu-talanı dayatan,53 milyonumuzu yoksulluk ve 11milyonun üzerindeki bir kesimimizide açlık sınırında yaşatan. Evet sensinbu faşist düzen politikalarının uygu-layıcısı. EVET SENSİN SEN! Buişsizliğin, açlığın, yoksulluğun, iş-kencenin, katliamların sorumlusu.

Sen, Alevilerin kasabı olan YavuzSultan Selim ismini üçüncü köprüyekoyansın.

Kerbela’da Ali’nin çocuklarını,torunlarını kesen Yezid’den seninne farkın var? Azın yok, çoğun var.Senin gibi yağma, talan iktidarınıkorumak için halkı birbirine kırdırmakdahil, her türlü melanetleri yapanbir halk düşmanı Alevi olamaz...Ali’yi de sevemez... Ali sevgisi sizingibi Yezid’in soyundan gelenlerinriyakarlığıdır...

Ali sevgisi kim, sen kim! Alevilikkim, sen kimsin? Alevilik zalimekarşı mazlumun yanında olmaktır.Sen ise kuzu postuna bürünmüş birkurtsun. Leş kargasısın. Düne kadar“Aleviler’in kestiği haram, kanı he-laldi” senin gibileri için. Düne kadarAleviler mum söndü yapıyordu senin

için. Ne oldu da “Alevi Oldun”?İslam’a göre en tehlikeli düşman tipimünafıklardır. Çünkü onlar yalansöylemeyi yaşam tarzı haline getir-mişlerdir ve insanların aralarını boz-maktan zevk alırlar. Ama bozama-yacaksın.

Bak Ali senin gibileri için nediyor;

“Allah’a verdiğiniz sözde durun.Zira Allah sadıklarla beraberdir.Yalandan da uzak durun. Zira ya-lanla iman bir arada bulunmaz.”

“Dikkat edin! Doğruluk kurtuluşve şeref vesilesidir. Yalan ise alçaklıkve felakete götürür.”

“Söz verdiğiniz zaman sözünüzdedurun. Hükmettiğiniz zaman adaletlehükmedin. Soy sopla övünmeyin. Bir-birinize lakap takmayın. Birbirinizlealay etmeyin. Birbirinize buğz* et-meyin.”

“Bin kapıdan, yüzbin kaledeniçeri girebilirsin de küçücük bir gö-nülden içeri giremezsin…”

“Oruç yalnızca yemekten ve iç-mekten kaçınmak değildir. Oruç ya-landan, batıldan ve boş sözden deuzak durmaktır.”

Evet şimdi bu sözleri tekrar tekraroku ve aynanın karşısına geç ve sorkendine, “Ali kim ben kimim?”diye. Sen Ali’yi sevmek bir yana,ağzına alarak onun anısına ve de-ğerlerine hakaret ediyor ve leke sü-rüyorsun. Uzak dur Ali’den ve Al-eviler’den. Kanlı sevgin senin olsun.Senin elinde halklarımızın kanı veahı var. Senin dilinde halka yönelikhakaret ve küfür var “çapulcu” gibi.Sen dört dörtlük bir Alevi değil, dörtdörtlük bir zalim ve katilsin.

Ve Hz. Ali’nin dediği gibi: “Za-limin ömrü, gölgesi kadardır.” Vediyoruz ki, çoğu gitti, azı kaldı!..

Buğz: Şiddetli nefret, içten düş-manlık etmek.

Zalimden Alevi Olmaz,Düşkün Olur! Ali Sevgisi,

Sizin Gibi Yezid’in SoyundanGelenlerin Riyakarlığıdır...

Devrimci Alevi Komitesi Olarak Diyoruz ki

28 Temmuz2013

15

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Taksim'de kafasına gaz bombasıatılarak komaya sokulan Mustafa AliTombul'un babası Mehmet Tombul'unilk tepkisi: "Aklıma ilk gelen şeykatil olduğumdu. 'Ben katilim' diyedüşündüm. Bizden kesilen bu vergi-lerle maaşı ödenen bir polis benimoğlumu vuruyor. Benim paramla be-nim oğlumu vuruyor" olmuştu.

16 yaşında bir genç Mustafa Ali...İktidarın halkın iradesini ayaklaraltına almasına karşı o da hesap sor-mak için alanlarda, direnişteydi... İk-tidar, ayaklanan halkın üzerine plastikmermiler, gaz bombalarıyla saldırır-ken, 5 insanımızı katlederken, halktanalınan vergilerle ödeniyor polisinmaaşı... Bu silahlar halkın parasıylaalınıyor ve yine halka karşı kullanı-lıyor. Mehmet Tombul da bu gerçeküzerinden diyor ki "Ben katilim!"

Hayır katil sen değilsin; biz de-ğiliz... Gerçek katil, halka karşı ör-gütlenen, halk düşmanı devlettir...

Yıllarca "Devlet Baba" denilerek,"Kutsal", "Dokunulmaz" ilan edilmişolan devletin ne olduğu, halk ayak-lanmasında bir kez daha gözler önüneserildi.

Ömürleri çalınan gençlerimiz, ev-ladı elinden alınan analarımız-baba-larımız, felç bırakılan, gözü çıkarılaninsanlarımız... Devlet gerçeği budur.

Vergimizi ödediğimiz, okullardaanlatılan "baba devlet" görüntüsüyalandır...

Halkın can güvenliğini korumasıgereken, yaşam hakkını savunmasıgereken devlet, halkın canına kaste-diyor... Gerçek budur...

Ve bunu bizim paramızla yapıyor.

Devlet, yoksulların değil, zen-ginlerindir... Mustafa Alilerin değil,Ahmet Şahbazların devletidir... Devletişçi Mehmet'in değil, Koçların-Sa-bancıların-Çalıkların-Albayraklarındevleti'dir...

Mustafa Ali'nin kafasına bombaatılırken; Cemil Çiçek'in oğlunun bi-ber gazı satışından kar etmesidir dev-let gerçeği...

Mehmet Tombul, oğlunun komayagirdiğini öğrenince koşarak geliyor,oğlunu hemen göremiyor... İlk dü-şüncelerini şöyle anlatıyor: "Çok üzü-cü bir şey. O anı kimse yaşamasın.Aklıma ilk gelen şey katil olduğumdu.'Ben katilim' diye düşündüm. Bendenkesilen vergiyle, ev vergisi veriyorsun,araban varsa araba vergisi veriyor-sun, telefonlardan, A'dan Z'ye, aldı-ğımız nefes dışında her şeye vergiveriyorsun. Bizden kesilen bu vergi-lerle maaşı ödenen bir polis benimoğlumu vuruyor. Benim paramla be-nim oğlumu vuruyor. Nasıl bir şeybu ya? Yetkililer açıklasın, ben açık-lama bekliyorum. Benim oğlumundurumu çok kötü. Oğlum bu haleniye sokuluyor? Benimle beraber kü-çükken altını temizlediler mi? Has-talandığı zaman hastaneye apartopar götürülüp, iğnesini yaptırıp,kucağına alıp seve seve tekrar evegetirdiler mi? Başında bekledilermi hastalandığı zaman? Acısını,sevincini benimle paylaştılar mı?Ben yetiştireyim, belirli bir yaşagetireyim, benim paramla benimoğlumu vur. Bu mudur yani? Bençok kötü durumdayım, bir açıklamabekliyorum. Ama öncelikle tüm hal-kımızdan benim oğlum gibi duaetsinler, bir an önce hayata dön-meleri için"

Kendi çocuklarını çürük raporualarak askere göndermeyenler, adamöldürünce ceza almaktan kurtaran-lar, çocuklarını Amerikalarda oku-tanlar, yan gelip yatmaları için kü-

çük yaşta şirket sahibi yaptıranlar;bizim çocuklarımızın geleceğini ça-lıyor... Halkımıza zulmediyorlar...

Mustafa Ali'ye saldıranlar, 5 in-sanımızı katledenler, katillerimiz dev-lettir... Katillerimizden hesap sora-cağız. Tek yolumuz, birlik olmaktır...

Engels diyor ki, "Önce siz ateşedin Mösyö Burjuvazi!"

İlk kanı burjuvazi döktü...

Nazım Hikmet'in, kurşunu ilkatan burjuvaziye verdiği cevapla bi-tiriyoruz yazımızı... Mustafa Ali'yien kısa zamanda aramızda görmekdileğiyle...

Burjuvazi,

Katletti içimizden ikimizi

Bu iki ölü ölmeyen iki ölümüz-dür!

Burjuvazi,

Kavgaya davet etti bizi

Davetleri kabulümüzdür!

Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdangülmesini,

Biliriz öylece yaşamasını ölme-sini

Hepimiz - birimiz için,

Birimiz - hepimiz için!..

SEN KATİL DEĞİLSİNİLK KANI ONLAR DÖKTÜ

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!116

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Mehmet Tombul

AKP’nin, 9 Temmuz geceyarısıMeclis’ten geçirdiği torba yasanınmimar mühendisler ve halka neler

getirdiği üz-erine Devrim-ci Mü-c a d e l e d eM ü h e n d i sMimarlar ’-dan MustafaKızıl ve BarışÖnal ilek o n u ş t u k .Kızıl veÖnal’la yap-tığımız röpor-tajları yayın-lıyoruz.

Mustafa Kızıl: İnşaat Mühen-disi

Yürüyüş: AKP TMMOB’yidenetleme ve yetkilendirme görev-lerini Çevre ve Şehircilik Bakan-lığı’na devrederek ne yapmak isti-yor? Neden?

Mustafa Kızıl: Burada amaçaslında çok açık. Bu düzenlemeylemühendis, mimar ve plancılarınmesleki demokratik kitle örgütü olanTMMOB’nin örgütlülüğünü zayıflat-mak, yetkilerini törpülemek ve maddikaynaklarını elinden alarak ekonomikolarak zor durumda bırakmak hedef-leniyor. AKP iktidarı 2009 yılındayayınlanan Cumhurbaşkanlığı DevletDenetleme Kurulu’nun (DDK)meslek örgütlerine dönük raporuylaberaber başlayan süreçte; 2011 yılındaKanun Hükmünde Kararnameler(KHK) ve çeşitli yönetmelik değişik-likleriyle mühendislik, mimarlık veşehir plancılığı hizmetlerini ser-mayenin hizmetine sunarken, TM-MOB’yi da olduğu gibi bırakamazdı.Bu son düzenleme de saldırının yasalzemininin oluşturulması anlamınageliyor.

Yürüyüş: Uygulamada sizinmeslek alanınız nasıl etkilenecek?Bunun halka etkisi neler olacak?

Mustafa Kızıl: 09/07/2013 günü,gece yarısı 1394 sayılı İmar Yasası’n-da değişiklik yapıldı. Bu değişiklikne getiriyor: harita, plan, etüt ve pro-jeler; idare ve ilgili kanunlarındaaçıkça belirtilen yetkili kuruluşlardışında meslek odaları dahil başkabir kurum veya kuruluşun vize veonayına tabi tutulamayacak, tutulmasıistenemeyecek. Daha öncesinde buyetki TMMOB yasasıyla TMMOBve bağlı odaların sorumluluğundaydı.

Mühendislik mimarlık ve planla-ma alanları birebir olarak halkınyaşamını en temelde etkileyen alan-lardır. İnsan yaşamının güvenliğinive kalitesini sağlayan mühendislikmimarlık hizmetlerinin denetimigörece özerk ve kar ilişkilerindenuzak bir denetim sağlayabilen TM-MOB’dan alınarak, siyasi iktidarınhalka saldırı karargahı niteliğindeolan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nabağlanıyor olması bundan sonra ka-musal denetim açısından nasıl sorun-lar yaşanacağını gösteriyor aslında.İktidara geldiğinden beri halkın düş-manı olduğunu her türlü gösterenAKP bu sefer de mühendislik mi-marlık alanlarını ranta dolayısıyla işcinayetlerine, sakatlanmalara ve malkayıplarına daha açık bir hale ge-tiriyor.

Saldırı TMMOB nezdinde tümhalkadır. Gece yarısı meclisten geçir-ilen yasal değişiklikle, TMMOB’yiücretli çalışan emekçi mühendis, mi-mar ve şehir plancılarının meslekidemokratik kitle örgütü durumundançıkararak, sadece ticaret ve sanayiile iştigal eden, müteahhitlik yapanmühendis mimar ve şehir plancılarınınörgütü haline getirme planlarınınişlediğini göstermektedir. Bu amaçlagücünü üyesinden değil, ticari çıkarilişkilerinden alan, ranta ve yağmaya

ortak “YANDAŞ” bir TMMOByaratılmaya çalışılmaktadır.

Örneklemek gerekirse; evleri-mizdeki asansörlerden arabalarımız-daki LPG tanklarına, kalorifer veyadoğalgaz tesisatlarımızdan inşaatlar-daki vinçlere makinelere kadar hay-atımız içerisindeki hayati riskleri ob-jektif ve bilimsel kriterlere göredeğerlendiren, kontrol ettiren veyaprojelerinin onayından geçtiği iktidaradirek olarak bağlı olmayan yarı özerkbir kurum olarak TMMOB varken;şu an bu denetim yapısı Çevre veŞehircilik Bakanlığı’na devredilmişhalde. Ayrıca birçok alanda sadecehukuki mücadele boyutunda kalsada halkın çıkarına olmayan vedoğanın talanına neden olacak HidroElektrik Santralleri, Gezi Parkı’nınAVM olması, 3. Köprü, NükleerSantral gibi birçok projeyi ya iptalettiren ya da yürütmesini durduranhalkın yanında bir kurum olmayacak.İktidar daha da fazla istediği gibi atkoşturabilecek bu alanlarda...

Yürüyüş: Bu yasa değişikliğiTMMOB’yi nasıl etkileyecek?

Mustafa Kızıl: TMMOB, toplum-sal muhalefetin bir parçası olmaktançıkacak ve AKP iktidarının; em-peryalizmin ve işbirlikçilerininihtiyaçları doğrultusunda çıkardığısömürü, yağma ve talan yasalarınınyargıya taşınmasının önüne geçmedurumu ortadan kalkacak. TM-MOB’nin mesleki demokratik kitleörgütü olma özelliği kalmayacak.Zaten mühendis mimar kitlesiylebağı zayıflamış olan TMMOB, buyasayla beraber tamamıyla kitledenkoparılacak. Hatta orta vadede TM-MOB diye bir örgütün kalmayacağınıda şimdiden söyleyebiliriz.

Yürüyüş: Bu yasaya karşımühendis mimarlar olarak neyapılması gerektiğini düşünüyor-sunuz? Halkın diğer kesimleri(Mühendis mimarların dışında-

Röportaj

Halkın Mimar ve Mühendislerinin Görevi, AKP’nin Faşist Yasalarına Karşı Halkın Çıkarlarını Korumaktır -1

Mustafa KIZIL

28 Temmuz2013

117

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Röportaj

kiler) ya da diğer demokratik kitleörgütleri bu sorunu nasıl kavra-malı?

Mustafa Kızıl: Bu saldırı ile,mühendis mimarlığın nasıl olacağını,bilim ve teknolojinin kiminhizmetinde olduğunu ve kiminhizmetinde olması gerektiğini anlat-maya, rantın değil halkın mühendismimarı nasıl olacağımızı göstermeyeve bunu sokaklara, mahallelereçıkarak haykırmaya daha fazla ihtiy-acımız olacak.

Bunun tek başına TMMOB’yeyönelik bir saldırı olmadığını bili-yoruz. AKP kendisi gibi düşünmeyen-leri ortadan kaldırmak için her türlüyol yöntemi kullanıyor. Yasalar dabunun bir parçası sadece. Bizler hay-atın her alanına halkın her kesimineyönelik saldırıya karşı ancak örgütlüduruşumuzla varlığımızı sürdürebi-liriz. Tersi, yok olmamızdır.

Bizler Devrimci MücadeledeMühendis-Mimarlar olarak emektenve halktan yana bir TMMOB’yiyaşatmaya, AKP’nin örgütlülüğümüzedönük saldırılarına karşı mücadeleettik ve etmeye de devam edeceğiz.

Devrimci mücadelede MühendisMimarlar olarak birçok kez TM-MOB’nin içinde bulunduğu durumadair değerlendirmeler yaptık. Budeğerlendirmelerimizde, örgüt içidemokrasi sorunundan, örgütün ticar-ileştirilmesi sorununa, örgüt-üye il-işkilerinden bürokratizme, mücadeleperspektifinden kolektivizm sorununakadar birçok konuya değindik, eleştir-ilerde bulunduk. Bunların tamamındaamacımız, ancak ve ancak devrimcidemokrat geleneklere sahip çıkılarakmevcut zaaflardan sıyrılabileceğigerçeğinden hareketle, örgütümüzündaha ileri bir noktaya taşınmasıydı.Bu noktada eleştirilerimizi devrimcibir tarzda yaptık ve örgütümüze sahipçıktık ve buna da devam edeceğiz.

TMMOB’nin AKP’nin bu tasfiyeoperasyonuna karşı çok büyük birkampanya örgütlemesi gerekiyorbizce. Örgütlenecek bu kampanyadatemel güç tabanı oluşturan ücretlive işsiz mühendis ve mimarlar ol-malıdır. Kampanya bildik basın açık-

lamalarının tekrarı olarakdüşünülmemelidir. En ücra işyer-lerinden fabrikalara kadar meslek-taşlarımızın bulunduğu her yerdeyoğun bilgilendirmelerle başlamalı,tabanın önerileri doğrultusunda şekil-lenen eylemliliklerle desteklenmelidir.Böyle bir kampanya bir yandan AKPsaldırısını durdurabileceği gibi öteyandan TMMOB’nin üyesi ile olanbağını tekrar kurması için de önemlibir araç olacaktır. Bugün yeni 19Eylül’lere ihtiyacımız vardır. Bunugerçekleştirmemek için hiçbir nedenyoktur. Üyelerimiz kendilerine güve-nildiği, kendilerine inisiyatif verildiğiölçüde örgütüne sahip çıkacaktır.Önemli olan mücadele iradesini or-taya koymaktır.

Saldırının çok kapsamlı olduğunuve TMMOB nezdinde bütün halkayönelik olduğu göz ardı edilmeme-lidir. Bu noktada halkımızın da herdaim yanlarında olan mühendis mi-marların her türlü mücadelesinde ol-ması gerektiği gibi örgütlülüklerininkorunmasına dair mücadelelerindede yanlarında olmaları gerektiğinidüşünüyoruz.

Yürüyüş: AKP TMMOB’nindenetleme ve yetkilendirme görev-lerini Çevre ve Şehircilik Bakan-lığı’na devrederek ne yapmak is-tiyor? Neden?

Barış Önal: (İnşaat Mühendisi)Kentsel Dönüşüm’de önünde hiçbirengel istemiyor. Yalnızca KentselDönüşüm için değil, HES projeleriiçin, madencilik, tarım vb. alanlardaTMMOB’yi engel olarak görüyor.Bunun için TMMOB’yi tamamentasfiye etmek istiyor. Özellikle büyükprojelerde TMMOB ve aslında yal-nızca TMMOB değil onun etkisiyleoluşan çeşitli çevre örgütleri, dernek-ler de AKP’ye ayak bağı oluyor.TMMOB geçmişten gelen devrimcigelenekleri sayesinde hala bir çokmühendisi halkın çıkarlarını savunmaanlamında etkileyebiliyor.

Yürüyüş: Uygulamada sizinmeslek alanınız nasıl etkilenecek?Bunun halka etkisi neler olacak?

Barış Önal: Ben bir inşaatmühendisiyim, dolayısıyla bu konu

en çok benimm e s l e kalanımı il-gilendiriyorK e n t s e lDönüşüm’-den kaynaklı.Ayrıca yetk-ilendirme vedenetlemeninen çoky a p ı l d ı ğ ımeslek alanı da inşaat mühendisliği.Bu yasada bahsedilen uygulama aslın-da daha önce çıkarılmış olan biryönetmelikle uygulanmaya başlan-mıştı. Türkiye’deki özel sektörünyaptığı yapıların tamamı daha önceİnşaat Mühendisleri Odası’ndan izinalınarak yapılmak zorundaydı. Ayrıcaözel sektörde çalışan tüm mühendis-lerin sicil kaydı da tutuluyordu. Artıkbu koşulların hiçbiri geçerli değil.

Yürüyüş: Bu yasa değişikliğiTMMOB’yi nasıl etkileyecek?

Barış Önal: Bu yasa TM-MOB’nin gelirlerini düşürecek. Zatenüyesiyle ilişkisi sınırlı olan TMMOBiyice üyesinden kopacak. Aslındayukarıda dediğim gibi bu uygulamadaha önceden başlamıştı. Odalarıngelirlerinin düşmesi birçok odanınpersonel çıkarmasına sebep oldu.Bundan sonra üyelerini sahiplenmekve onların sorunlarıyla yüzleşmekzorunda kalacak.

Yürüyüş: Bu yasaya karşımühendis mimarlar olarak neyapılması gerektiğini düşünüyor-sunuz? Halkın diğer kesimleri(Mühendis mimarların dışındak-iler) ya da diğer demokratik kitleörgütleri bu sorunu nasıl kavra-malı?

Barış Önal: TMMOB bu saldırıyakarşı tüm gücüyle mücadele etmeli.İmza kampanyaları, iş yeri toplantılarıörgütlemeli. Mutlaka halkın arasınakarışmalı. Sonuç alıcı, kararlı eylemleryapmalı. Diğer demokratik kitleörgütleri de bu süreçte TMMOB iledayanışma içerisinde olmalı. Yoksulmahallelerde Kentsel Dönüşüm ileilgili bilgilendirme çalışması yapılmalıve hatta birlikte direnilmelidir.

Barış ÖNAL

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!118

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

“Eğitimsiz halk savaşamaz.”(Dursun Karataş)

Bunu nasıl başaracağız?

Bunu eğitimle başaracağız. Dü-zenli ve sürekli bir eğitimle. Özenli,disiplinli, hakkını verdiğimiz bir eği-timle. Tüm beynimizi seferber edecek"kadroların eğitimine" kilitleneceğiz.Başka yolumuz yok! Bir gerilla gibi,bir kurmay gibi düşünmeyi öğrene-ceğiz, öğreteceğiz.Yenilmez beyinleryaratacağız. Bununla ilgili Dayı "Eği-timsiz halk savaşamaz. İçinde ya-şadığı koşulların; açlığın, yoksul-luğun nedenlerini bilmeyen, çözü-münü bilmeyen ve çözüme, kurtu-luşa inanmayan halk neden savaş-sın? Neyle ve nasıl savaşsın?" diyor.

Mahir Çayan ise eğitimin yakıcıönemini "Öğretmenin, öğrenme içinetkin bireysel çalışmanın devrimcibir görev olduğu unutulmamalıdır.Devrimciliğin statik, mekanik biriş, genel anlamıyla bir meslek değil,bir ruh, bir coşku, bir yurtseverlikduygusu olduğu çıkmayacak biçimdekafamıza kazınmalı. Eğitimin buruhun, bu coşkunun bir gereği ola-rak birinci görev olduğu, benliktebiçimlenmeli" diyerek açıklıyor.

Eğitimin sözlük anlamı, bir ama-ca yönelik, planlı olarak düşüncedeyaratılan kalıcı etkidir.

Yani eğitim sadece bir "Öğ-renme" işi ya da "bilgi bilmek"değildir. Öğrenmek ile yapmakarasında bir köprüdür.

Siyasi anlamı ise; yeni insanıyaratacak olan planlı çaba-dır.

Yoldaşlarımıza, insanları-mıza, halkımıza, düşüncemize,örgütümüze verdiğimiz de-

ğerdir.

Bugün İçin EğitimdekiHedefimiz Nedir?

Devrimci eğitimle öncelikli he-defimiz, hareketin ihtiyacı olan, sü-recin ihtiyacına cevap verecek "kad-roları" ve devrimin "kurmaylarını"yetiştirmektir. Bunun için biz çalış-malarımızda "teorinin disipline edil-miş halini" yani "bilgi" yi kullana-cağız.

Soyut değil, kulaktan dolma değil,varsayım değil "gerçeğin bilgisi"nikendimize rehber edeceğiz. Bilmi-yorsak açıp sözlüğü, anlamını öğre-neceğiz, öğreteceğiz.

Neden Eğitim?Çünkü eğitim bize doğru düşün-

meyi öğretir. Doğru düşünmek, bizisömüren, katleden bir avuç zorbayakarşı, onların her türlü beyinlerimizi"aptallaştırma" saldırısına karşıdüşmanın tuzaklarına düşmemek içingereklidir.

Parti Cepheli kişiliği yaratmak,düşmandan hesap soracak, tetiği te-reddütsüz çekecek beyinler için ge-reklidir.

Bu düzenin bize yaşattığı açlığın,yoksulluğun da bir sonu var. Bunugöstermek, milyonları örgütlemek,nihai hedefimiz olan devrime varmak

için gereklidir.

- Che, bize kadrolaşmanın öneminişöyle anlatıyor: "Devrimin güçlen-mesini ve tam zaferini güvence altınaalabilmek için çeşitli türden kadrolaroluşturmak zorundayız. Kitle örgüt-lerimizin temelini oluşturacak politikkadrolar Birleşik Sosyalist DevrimPartisi'nin eylemleri aracılığıyla halkkitlelerini yönlendirmelidir. Devrimcieğitim veren ulusal ve bölgesel okul-ların açılmasıyla ve her düzeydeneğitim çevrelerinde öğrenimin baş-lamasıyla bu çalışmanın temeli atıl-mıştır. Askeri kadrolara da ihtiyacımızvar. Bunları yaratmak için savaşıngenç savaşçılar arasında yaptığı se-çimden yararlanabiliriz." (Che, Po-litik Yazılar, Syf: 118)

Mao ise eğitimin önemini şöyleözetlemiş bize. Diyor ki; "Politikeğitimden geçen Kızıl Ordu askerleri,sınıf bilincine ulaşıyor, toprak dağı-tımı, politik iktidar kurma, işçilerive köylüleri silahlandırma vb. gibitemel bilgileri öğreniyor ve kendileriiçin, işçi sınıfı ve köylülük için mü-cadele ettiklerini biliyorlar. Bundandolayı çetin mücadelenin sıkıntılarınahiç yakınmadan katlanıyorlar." (Mao,Askeri Yazılar, Syf: 35)

- Dimitrov ise şöyle öğütlüyor"En değerli kadrolarımızın bir kısmınımücadele içinde durmadan kaybet-tiğimiz için, kadrolar meselesinde

küçümseyici bir tavra kesinlikleizin verilmemelidir. Çünkü bizbilimsel bir dernek değil, ateşhattında bulunan militan birhareketiz. En çalışkan, en yiğitve en bilinçli unsurlar en önsaflarda bulunuyor. Düsmanözellikle faşist ülkelerde bunları,en ön saftaki savaşçıları harca-maya çalışmakta, öldürmekte,zindanlara ve toplama kampla-rına atmakta ve vahşi işkencelere

EMEK TEKRARINI

ÖĞRENDİM

BORCUM EN AZ BİR KİŞİYE DAHAÖĞRETMEKTİR!

BORCUM BANA VERİLEN EMEĞİTEKRARLAMAKTIR!

Cepheliler! BeynimiziSilahlandıracak,

Hepimiz Birer Hasan Selim Gönen Olacağız!

28 Temmuz2013

19

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

maruz bırakmaktadır. Bu durum yenikadroların kazanılmasını, yetiştiril-mesini ve eğitilmesini ve bunun yanısıra mevcut kadroların titizlikle ko-runmasını son derece zorunlu kıl-maktadır " (Dimitrov, Faşizme KarşıBirleşik Cephe, Syf: 154)

- Lenin ise "ciddi pratik işlerköklü bir eğitimi de gerektirir;" vebaşka bir yazısında "Yeni toplum,yeni önder kadrolar olmadan ku-rulamaz, nasıl yeni bir ordu, yenikomutanlar olmadan kurulamazsa"diyor. (Lenin-Stalin, Gençlik Üzerine,Syf: 104)

-Stalin kadroların eğitimini "bah-çıvanın nadide bir meyve ağacınıyetiştirmesi"ne benzetiyor.

Biz de tüm bu tarihsel tecrübelerinışığında dünya halklarını ve tarihi-mizden aldığımız güçle eğitimin bi-zim için önemini anlatmaya devamediyoruz.

Eğitim Nasıl Yapılır?1-Önce bir hedef belirlenir.

İlk yapılması gereken eğitim ça-lışmasına bir hedef koymaktır.

Bizim kendimize "bu çalışmanınsonunda şunu yapmış olacağım"diyebilmemiz gerekiyor.

Bunun dışında eğitimin yapıldığısürenin içinde haftalık, aylık, üçaylık, altı aylık hedeflerimizin demutlaka olması gerekir.

2- Bizi hedefe vardıracak programıçıkarırız. Program gerçekçi ve ihtiyacayönelik olmalıdır. İhtiyaç, çalışmayapılacak kişilerin ihtiyaçları ve ha-reketin ihtiyaçlarıdır. Duruma görehafta hafta, ay ay, 3 aylık, 6 aylık,yıllık programlar çıkarılır.

3- Yapacağımız eğitim çalışma-sının sürekliliği ve verimliliği içingrup içinde kurallar belirleyeceğiz.Bu kurallar çalışmanın verimliliğive akıllarda kalıcı bir etki yaratması,çalışmadan sonuç alınması için önem-lidir. Bu nedenle çalışmayı kesinlikle"halk sınıfını oku gel", "vakityoktu hazırlanamadım", "başkaişler çıktı gelemedim" gibi "sıra-dan" davranışlar içine sokmamamızgerekiyor.

Kurallarımız,- Öncelikle dikkat etmemiz gere-

ken bir hastalık, "Ondan bir şey ol-maz", "Onda o potansiyel yok" tü-ründen kulaktan dolma sadece du-yulara dayanan bilgilerle hareket et-mektir. Oysaki ustalarımız ve diya-lektik bize herkesin eğitilebileceğini,herkesin kahraman olabileceğinisöylüyor. Bunun dışındakilere kulakasmayacağız. Eğiteceğimiz insanayoğunlaşacak, onun sorunlarına kafayoracağız.

- İkinci kuralımız, çalışma yapı-lacak kişilerin çalışmayı verecek olankişiyi susarak dikkatle dinlemesi ge-rekir. Biz Cepheliler biliriz ki, iyibir öğrenci olmayanlar iyi birer öğ-retmen olamazlar. Bu nedenle tümbildiklerimizi kapının dışında bı-rakacağız. Bu nedenle eğitim yapılanher arkadaşımız eğitimine ÖNCEÖĞRETMENİNİ DİNLEYEREKbaşlamalıdır. Bunu çalışmada ilkkural olarak belirleyebiliriz. Her ar-kadaşımız kendi düşüncesini çalış-manın bitiminde söyleyecek.

- Çalışmanın saati günün en ve-rimli saati olmalıdır, beyinler dinçve dinamik olmalıdır, örneğin sabahkahvaltı sonrası olabilir.

- Çalışma yapılan yer olabiliyorsa,güneş gören ferah bir oda olabilır.

- Çalışmamızın bir süresi olacak.1 saat ya da ara verilerek 2 saat ola-bilir.

- Eğitimin sürekliliğinin bozul-maması için öncelikli olarak çalışmayapılacak eğitim grubu içinde "şe-hitlik ve tutsaklık dışında bu ça-lışmamız aksatılmayacak" kuralınıkoymalıyız. Bu yapılmadığında yap-mayan kişiyi eleştirmeli tekrarlanırsagruba özeleştiri yapmasını istemeli-yiz. Hiçbir şey niyetlerle açıklanamaz.Eğitim kimsenin tekelinde değildir.Bugün bizim için en temel ihtiya-cımızdır.

Çalışmayı aksatan kişi hareketinişini aksatmış demektir. Eğitime buciddiyetle bakmalıyız.

- Çalışmaya katılan herkesin saçı,kılık kıyafeti, günlük temizliği ya-pılmış olmalıdır. Uykusuz, harap

bitap bir halde, eli yüzü birbirinegeçmiş bir halde yapılacak olan şey,bu olumsuz durumu eğitime dönüş-türmektir.

Bir eyleme yada bayramlaşma-ya gider gibi olmalıyız.

- Çalışma sonunda herkese ödevlerverilebilir. Herkes verilen ödevleriyapmış olarak gelmeli, yanında kur-şun kalem ve silgi bulundurmalıdır.

Çalışmayı yapan kişi anlatacağıkonuya hazırlanmış, kafasında neyinasıl anlatacağı net olmalıdır. Çalış-mada sesli şiirler, kısa hikayeler oku-yarak, canlandırmalar yaparak veyeri geldiğinde görsel kurgular izle-yerek, şehitlerimizin sözlerinden veyaşamlarından örnekler vererek ça-lışmanın içeriğini zenginleştirebilirdaha verimli, beyinlerde daha kalıcıhale getirebiliriz.

Bunlar ve ayrıntılarla boğmayacakşekilde, sizlerin katacaklarınız ola-bilir.

2- Öğretmenler ve öğrenciler ça-lışmaya nasıl hazırlanacaklar ?

Öncelikle, her çalışma öncesi ogün anlatacağımız konu ve ayrıntılarınkafamızda net olması için öncesindekonuyla ilgili yazılar, tarihten ör-nekler, şehitlerimizin yaşamından ör-nekler, hikayeleri araştırmış, okumuşolacağız. Hikayeler akılda daha kalıcıetki yaratırlar. Bir metni ezberlemekhem zordur, hem de ezberlenenlerçabuk unutulur. Hikayeleri kafamızdacanlandırarak tek okuyuşta akıldakalıcı hale getirebiliriz.

Çalışmaya sesli bir şiir okuyarakbaşlayacaksak, şiiri okuyup hazır-lanmak gerekir. Sonra ter kokmamakiçin temizliğimizi yapmış olmalıyız.Kıyafetlerimiz temiz ve düzenli ol-malı. Bir gün önceden çalışmamızınolacağını bilerek uykumuzu almışolmalıyız. Çalışmada gözleri kapananbir eğitimci kötü örnektir. Eğitimcininyanında mutlaka kurşun kalemi, sil-gisi, defteri olmalıdır. Diğer yandanöğrenciler de çalışmaya aynı dikkatve özenle hazırlanmalıdırlar.

Derste ne anlattığımız kadar, nasılanlattığımızda önemlidir. Çalışmanınbir bölümünde konuyla ilgili video

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!220

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

kurgu izlenilebilir, hikayeler anlatı-labilir, şiirler okunabilir. Bu şekildeeğitimi daha verimli sonuç alıcı halegetirebiliriz. Ve en başta çalışma ma-sasında olan öğrencilerin bilmişlik-lerini çalışma süresi boyunca çalışmaodası dışında tutmaları önce eğiticiyidinleyip çalışma sonunda düşünce-lerini ifade etmeleri önemlidir. Unu-tulmamalıdır ki iyi bir öğretmen ol-mak için önce iyi bir öğrenci olmakgerekir.

3-Eğitimin gücüne yakın dönemkien güzel örneklerden biri HasanSelim Gönen’dir. Hasan’ı Silahlı Pro-paganda Birlikleri (SPB) Komutanıyapan işte bu güçtür. Evet, hepimizHasan’ın yoldaşları olarak bunu ba-şarabiliriz. Hasan’ın yaşamı bizebunu öğütlüyor. Yani hepimiz amahepimiz eğitimin geliştirici gücüylebeynimizi silahlandırabiliriz. Yeterkiisteyelim.Yeterki Hasan’ın ve tümşehitlerimizin hesabını sorma iste-ğimizi, intikam duygumuzu hiç çı-karmayalım beynimizden ve yüre-ğimizden.

Hasan’ı düşmanın karşısında gö-ğüs göğüse çarpıştıran güç EĞİTİ-MİN gücüdür.

Yoldaşını kuşatmanın dışına çı-kartan o cüret gücünü EĞİTİMDENalmıştır.

Tereddütsüz halkı, vatanı, örgütüiçin kendini feda ettiren güç EĞİTİ-MİN gücüdür.

Tarihimiz ve şehitlerimiz bizeEĞİTİMİN ÖNEMİNİ şöyle anlatı-yorlar : "Aldığım eğitimi, tüm yete-neklerimi savaşımızın ihtiyaçlarınasunacağım ve başarılı olacağım."HASAN SELİM GÖNEN

Bir yoldaşı anlatıyor: “Onunlabirlikte olmak bir eğitim çalış-masıyla eşdeğerdi” ÖMER AY-DOĞMUŞ

"Çok acı yaşadık ama, acılarıyaşadığımızla kalmamayı bilerekyaşamayı ya da yaşadığımız acı-ların hesabını sormayı da öğ-renmek gerek.” GÜLNİHALYILMAZ

"Beni tekrar ayağa kaldıran;tarihimizi, idealimizi, politika-

larımızı iyice öğrenmek, şehitlerimizitanımak oldu." AŞUR KORKMAZ

"Devrimci hareket insanlaştırır,öğretir, yüceltir. İnsan olmanın gü-zelliklerini öğretir. Daha fazlasınıöğrenmek kahraman şehitlerimiz gibio büyük sırra ermek en büyük idea-limdir." ALİ ATEŞ

"Bu örgütün bana kazandırdığı

en büyük şey sevgiyi öğretmek oldu."ÜMÜŞ ŞAHİNGÖZ

"Bir devrimci ayrılıklara alıştıkçagüçlenir. Çünkü bizlerin ayrılığı sa-dece fiziki ayrılıklar. Aslolan öğren-diklerimizi, gideceğimiz yerlere ta-şımak ve daha da geliştirmektir"METE NEZİHİ ALTINAY

"Derin halk sevgisi ile dolu olangönlüm var. Fakat bunu bilimsel an-lamada geliştirmek isterim." HÜLYAŞİMŞEK

"İnsan düşer, kalkar, her şey ola-bilir. Önemli olan mücadele içindeolmak ve geliştirmek, gelişmek."ŞENGÜL AKKURT

Eğitim, halkın içinden işte böylekahramanlar yetiştirmiştir. Eğitimingücü buradadır. Eğitimi, diyalektikmateryalizmin ilkeleriyle ele almalıyız.Böyle olduğunda kendimizden başla-yarak değişimi göreceğiz. Sorunlaradoğru çözümler üretecek ve kendimizeolan güvenimiz artacaktır. Yoldaşlarımızve halkımızla olan ilişkilermiz gelişecekve kendimizde yeni insan kişiliğiniyaratmış olacağız. Zorluklar karşısındayılmayan, cözüm üreten, Cepheli ki-şiliğini yaratacağız kendimizde.

Yazımızın sonuna gelirken sonuçolarak, özellikle eğitim konusundaeski alışkanlıkları bir kenara bıraka-cak, sırtımızı doğru düşünmeye da-yayacağız. Diyalektiğin ve materya-lizmin ilkelerini gözü kapalı bileceğizve hayata uygulayacağız. Cephelihalk düşmanları ve işbirlikçiler hariçherkesi örgütlemeyi hedefleyendir.TÜM HALK ÇOCUKLARINI DE-ĞİŞTİREBİLİR, EĞİTEBİLİR, SA-VAŞTIRABİLİRİZ. TÜM HALKÇOCUKLARI BİZİM OLACAK !

ÖĞRENMEYE ÖVGÜEn kolayından başla öğrenmeye,

Çoktan geldi zamanı,

Sakın geciktik falan deme!

Alfabe yetmez ama, öğren onu,

Başla bir kez ve dayan!

Ne yap yap, başa geç!

Sürgünde misin, öğren!

Zindanda mısın, öğren!

Mutfakta mısın, öğren!

Altmışında mısın, öğren!

Ve ne yap yap, başa geç!

Sen, evsiz barksız, okula git!

Sen, tir tir titreyen, yut bilgiyi!

Sen, aç ve çıplak, al kitabı eline!

Bir silahtır sana o,

Sarıl ona, başa geç!

Sıkılma arkadaş, araştır sor!

Kulak asma her söylenene,

Gözünü dört aç, kendin gör!

Bir şeyi kendin öğrenmedin mi,

Onu bilmiyorsun demektir!

İyi bak şu hesaba,

Sensin onu ödeyecek olan!

Her koltukta oturana mim koy,

Nasıl gelmiş oraya, sor soruştur!

Ve ne yap yap başa geç!

BERTOLT BRECHT

Umut Bizimle,Biz Kazanacağız

Çayan'da, Güzeltepe Mahallesi’nde22 Temmuz’da Cepheliler yazılama yaptı-lar. Ayrıca yozlaşmaya karşı da yazıla-malar yapıldı. Ertesi gün yapılan yazıla-malardan sonra da “Devrimci TutsaklarOnurumuzdur”, “Kemal Avcı Serbest Bı-rakılsın” ve “Umudun Adı DHKP/C”sloganlarını atarak Çayan’dan ayrıldılar.

28 Temmuz2013

21

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Halk ayaklanması karşısında, ikti-darı sarsılan işbirlikçi AKP, Gezi Par-kı’nın dağıtılması sonrası iktidarınıkorumak için yalan, iftira, komplo,provokasyon gibi her türlü aşağılıkyönteme başvuruyor. Halktan intikamalma operasyonlarına başladı. Türki-ye’nin dört bir yanında AKP'nin fa-şizmine karşı hakkını arayan halka,tam bir sürek avı başlatıldı. Ayaklan-maya katılan İstanbul, Kocaeli, An-kara, Eskişehir, İzmir, Bursa, Adana,Antakya, Manisa, Hatay, Mersin,Muğla gibi illerde, her gün “şafakoperasyonları”yla onlarca ev basıldı.Yüzlerce kişi gözaltına alınıp, baskınlaryapıldı, yapılmaya devam ediyor. Bay-rak satan işportacı dahi eylem yapanlarıdestekliyor denilerek gözaltına alınıptutuklandı. Antakya'da ve Adana’dagözaltına alınanların ise, çoğu 18 ya-şında bile değildi. Eylemlerde çocuk-larımızın hepsini öldüremeyen katilAKP, şimdi de çocuklarımızı hapis-hanelere dolduruyor. Tek bir sözüyledava açtıran, operasyon yaptıran TayyipErdoğan ve AKP, halktan intikam al-manın peşine düştü.

Gezi Parkı sonrası yapılan ope-rasyonlarda;

Bursa’da 16 kişi gözaltına alın-dı,11 kişi tutuklandı.

İstanbul’da 100’den fazla adresebaskın düzenlendi. 50 kişi gözaltınaalındı, 11 kişi tutuklandı.

İzmir’de yapılan 4 operasyonda57 kişi gözaltına alındı, 48’i tutuk-landı.

Mersin’de 7’si 18 yaşından küçük12 kişi gözaltına alındı.

Eskişehir’de 9 kişi gözaltına alındı,2 kişi tutuklandı.

Hatay’da 32 kişi gözaltına alındı,4 tutuklama oldu. Operasyonlar sü-rüyor...

Ankara’da 26 kişi gözaltına alındı,23 kişi tutukladı.

Hatay’da 32 kişi gözaltına alındı.

Batman, Manisa gibi illerde deev baskınları ve tutuklamalar oldu.

Baskınlarda gözaltına alınan vetutuklananların verildiği bu sayılarahalkın devam eden eylemleri sonra-sında itirazlarla serbest bırakılanlarınsayısı ve yeni tutuklamalar eklenmedi.Ancak, İstanbul Cumhuriyet Baş-savcılığı’nın 23 Temmuz 2013 tari-hinde yaptığı açıklamada, halk ayak-lanması sırasında 715 kişinin gözal-tına alındığı 41 kişi tutuklandığı açık-landı.

TİHV’in (Türkiye İnsan HaklarıVakfı) 16 Temmuz 2013 tarihli açık-lamasına göre ise halk ayaklanma-sında toplam 4 bin 900 kişi gözaltınaalınmış,133 kişi tutuklanmıştır. Bin-lerce kişinin gözaltı bahanesiyle polistarafından alınıp işkence edildiktensonra serbest bırakılmasını ise dahilbile etmiyoruz.

Ne AKP ne de AKP'nin mahke-meleri, savcıları; hukukun, adaletinpeşinde değil. Halktan intikam almapeşindedirler. Bu yüzden adaleti ye-rine getirmek, İsmail'in, Ethem'inkatillerini bulmak yerine AKP'yi ko-ruma derdine düşüp katilleri gizle-meye devam etmektedirler.

AKP’nin adaleti, 16 yaşındakiBerkin’i, liseli Ali’yi ölümle burunburuna getirenleri arama zahmetinebile girmezken; Antalya’da “Halkayaklanmasına katıldı, ellerinde mo-lotof vardı” diye 2 liseliye 4.5 yıldan11 yıla varan hapis istenen iddianamehazırlamakta hiç gecikmediler.

Halkın güçsüzlüğü, işbirlikçi oli-garşinin huzurunun teminatıdır. AKP,yıllardır uyguladığı baskı ve zulmü,işbirlikçi iktidarının garantisi olarakgörüyor. Sonlarını anlayan, halkıngücünü gören işbirlikçiler, şimdi hal-kın büyük öfkesi karşısında şaşkınlığa,dehşete düştüler. Yaptıkları baskınlarlahalkı bir daha eylem yapamaz, sesini

çıkaramaz hale getirmek istiyor, halkaaçıkça gözdağı veriyor. Halkın AKPfaşizmine olan öfkesi dinmiyor. Halk;Ekmek, Adalet ve Özgürlük istemeyedevam ediyor. Bunun karşısında AKPhalka karşı tam bir savaş başlattı.Alçakça yalan ve iftiralarla halkıaşağılamaya devam ediyor. “Ben deparka giderim”, “Çapulculara pa-buç bırakmayacağız” tarzındakisöylemleri “Ayaklar baş mı olacak”yalan ve tehditleriyle halkı aşağıla-maya devam ediyor. Türkiye'nin heryerinde işbirlikçi AKP halka saldırı-yor, resmi faşistlerin yetişemediği,teşhir olduğu yerlerde ise sivil fa-şistleriyle halka gözdağı vermeyeçalışmaktadır.

Halkımız !

İlk kez faşizmin terörüne maruzkalan halkın çok büyük bir kesimiAKP faşizmine karşı birleştik ve sa-vaştık. Şimdiye kadar görülmemişbir birlik ve mücadele ruhu doğdusavaşımızdan. Bu yüzden, BaşbakanTayyip Erdoğan ve onun gibi işbirlikçihainler, Amerikan uşakları korkuyor.Bizim direnişimiz, bizim birliğimizonların sonudur. Onlar bunu biliyorlarve bu yüzden saldırmaya devam ede-cekler. Yaptıkları yapacaklarının te-minatıdır. Biz bu katillerin neler ya-pabileceklerini, Kanlı Pazarlardan,1Mayıslardan, Beyazıtlardan, Ma-raşlardan, Çorumlardan, Sivaslardançok iyi biliyoruz. Şimdi zalime karşısavaşımızı büyütme zamanıdır.

Çocuklarımızın sokak ortalarındaişbirlikçi bir katilin kurşunuyla sakatkalmasına , ölmesine ancak faşizmekarşı örgütlü gücümüzle dur diyebi-liriz. AKP'nin eli sopalı, palalı, silahlıkatillerine, tutuklamalarına, baskın-larına karşı; onurumuzu, özgürlüğü-müzü, düşüncelerimizi savunmayadevam edelim. Şimdi gün, mücadeleyibüyütme ve faşizme karşı ekmeği-mizin, onurumuzun mücadelesiniverme günüdür.

AKP’nin Gözaltı ve Tutuklama Terörü Sürüyor!

Gözaltı ve Tutuklamalara KarşıBirleşerek Direnişi Büyütelim!

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!222

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Yazı dizimizin 3. bölümünde Kürtmilliyetçi hareketin Suriye Kürdis-tanı’ndaki PYD’ye bakışını ve esasolarak da oradaki yeni durumla ilgiliAbdullah Öcalan’ın yaklaşımını elealmıştık. Özet olarak A. Öcalan kar-deşi ile gönderdiği mesajda şöyledemişti: “Esad’ı desteklemekten vaz-geçip Suriyeli muhalefetle hareketetsinler. Hatta buna karşı çıkan ki-şileri de elemine etsinler. Araplarlayakınlaşsınlar.” (15 Ocak 2013, Ra-tikal)

Yazı dizimizin bu bölümünde iseSol’un PYD’ye, yani Kürt milliyetçihareketin Suriye Kürdistanı’ndakipolitikalarına bakışını ele alacağız...

Kürt milliyetçi hareketin SuriyeKürdistanı’ndaki örgütlenmesi olanPYD’nin pratiği de ne yazık ki, Tür-kiye solunun geniş bir kesiminceyanlış değerlendirilmektedir. Dahadoğrusu, Kürt milliyetçi hareketi de-ğerlendirmeleriyle PYD’yi değerlen-dirmeleri örtüşmektedir. Bugün Suriyehalkının düşmanlarıyla, emperyalistlerve bölgedeki faşist, gerici iktidarların,emperyalistlerin beslemeleriyle aynısafta yer alanları değil desteklenmek,karşısında yer alınmalıdır. Ancak,pek çok örgüt ya bu yönde açıkgörüş belirtmemekte ve Kürt mil-liyetçilerinin açıklamalarıyla yetin-mektedirler. Ya da basında yer alanbilgilerden hareketle haber yazılarıylageçiştirmektedirler.

ESP ise Kürt milliyetçilerinin heryaptığını alkışladığı gibi PYD’yide alkışlamakta, abartılı, uçuk de-ğerlendirmeler yapmaktadırlar. Ör-neğin şunları söyleyebilmişlerdir.

“Rojava devrimi, bütün üstünkörüdeğerlendirmeleri darmadağın ede-rek, kendini gerçekleştirdiği ileriyapı.” ...

“Orta Doğu cangılındaartık Rojava devrimi ger-

çekliği var.” (…)

“Ancak Rojava devrimi, Türkiyeemekçi ruhunun bir çok kesinti ta-rafından çoşkuyla karşılamak biryana sessizlikle geçiştiriliyor!..”

“(…) Aklın ve kalbin durulduğubir durumla yüzyüze olduğumuzu,söylemek mümkün.”

“Bu tutum travmatiktir aynı za-manda. Geçmişin, sürekli yenilmenin,anlamlı başarılı elde edememeningetirdiği depresif ruh hali bu tür tu-tumların sebeplerinden biridir. (...)”

“Öte yandan, artık Kürdistan’ınbütün parçalarındaki özerklik mü-cadelesi Türkiye devrimi ile yakındanilişkili. Coğrafya, devrimin, özerkliksavaşımlarının kaderini ortaklaştı-rıyor. O nedenle Rojava devrimi artık“dış” değil, “iç” devrimdir. (…)”(Atılım, Sayı: 60, 19 Nisan 2013Sami Özbil, syf: 10)

Ayakları yerden kesilmiş, adetahayal aleminde uçuyor Atılım yaza-rı… Rojava’da “devrim”i de yapı-vermiş! Hem de “iç” devrim ilanetmiş. Üstelik kendileri gibi boş ha-yallere kapılmayanlara hakaret ediyor.“Travmatik”, “depresif ruh hali”içinde olduğunu ilan ediyor. Komikduruma düşüyor. Zira Atılım olarakne ulusal-Kürt sorunu konusunda,ne de diğer konularda kendi belirle-dikleri bir politikaları vardır. Kendigündemleri de yoktur. Kürt milliyetçihareketin izleyicisidirler. Anlaşılano ki, “travma”dan ve “depresif ruhhali”nden böylece kurtulduklarınızannediyorlar.

Kürt milliyetçi hareketin tasfiye-sine, diğer bir ifadeyle “İmralı-barışsüreci”ne verilecek destek aynı za-manda Kürt milliyetçi hareketin vePYD’nin politikalarına ve pratiğine

de verilmiş demektir. Çünkü nasılisimlendirilirse isimlendirilsin, busüreç ABD emperyalizminin deneti-minde sürdürülmüştür. Bundan son-raki politikaların belirleyeni de ABDolacaktır.

ÖDP: “Kaygılar”a, “Kuşkular”a Rağmen “İkirciksiz Barış Demeliyiz” Önemli Olan Silahlı Mücadelenin Sonlandırılmasıdır

12 Eylül sonrasının reformist-parlamenteristlerinin önde gelenle-rinden ÖDP, HDK’nın içerisinde yeralmamasına, kimi “kaygılarını-kuş-kularını” belirtmelerine rağmen Kürtmilliyetçi hareketin silah bırakmasını,tasfiyesini alkışlayanların da başındayer almaktadır.

A. Öcalan’ın 2013 Newroz’undaaçıklanan “silah bırakma” çağrısıylailgili olarak ÖDP’nin ve öncüsüDY’nin şefi, “Barış havarisi”, Oğuz-han Müftüoğlu şunları söylüyor:

“A. Öcalan’ın Newroz vesilesiyleyaptığı silahlı mücadeleyi sonlan-dırma çağrısı kuşkusuz Kürt hare-ketinin geldiği aşama açısından ol-duğu kadar, Türkiye siyaseti açısındanda çok önemli bir gelişme sayılma-lıdır. (…)” (bkz. 24 Mart 2013, BirGün-Pazar eki, “Ne Gerisinde Neİlerisinde”)

ÖDP şefine göre konunun “an-laşılmayacak bir yönü yok”tur. Çün-kü, “başlangıçtaki hedeflenen ayrıbir ulus devlet kurma amacı terkedilmiştir. (…)”, “Bir arada yaşamaesasına dayanan çözüm” benimsen-miştir. “Mücadelesini de buna uygunbir zeminde yürütecektir” diyorÖDP’nin şefi.

“Savaş halinin sona ermesi”nin,

Sol’un “YeniFırsatlarOlanaklar”a ve PYD’ye Bakışı…

KÜRT MİLLİYETÇİ HAREKETİN TASFİYESİNDE ‘YENİ DÖNEM’VE SOL’UN TAVRI

4

28 Temmuz2013

23

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

“Kürtlerin bazı taleplerinin karşılan-ması”nın, ne “sorunun gerçek birçözümü” ne de “Türkiye’nin demo-kratikleşmesi anlamına gelecektir”diyor. Yine, Kürt milliyetçi hareketile AKP arasında Anayasa, Başkanlıksistemi üzerine kimi pazarlıklar olsabile (“Kaygı ve kuşkuları”ndan biridirbu) bunların önemsiz olduğunu be-lirtiyor. “Bütün bunlar ayrı bir tartışmakonusudur” ÖDP’liler için. Nitekimşunu söylüyorlar: “(…) devrimcilerbugün ortadaki gelişmelerin ne ge-risinde kalabilir, ne de karşısında”kısacası, alkışlamakla meşguller zaten.

Müftüoğlu 11 Nisan 2013’te İz-mir’de düzenlenen “Barış süreci veanayasa tartışmaları” başlıklı söy-leşide (CHP Milletvekilerinin de ka-tıldığı söylenen) PKK’nin tasfiyesihakkında daha bir iştahlıdır:

“Devrimcilerin, sosyalistlerin 40yıl gibi bir süredir savaşın, çatışmanınsona ermesi, Kürt sorununun barışçılbir şekilde çözülmesini isterken bugünikircikli bir tavır alması söz konusuolmamalıdır. Her ilerici, her sosyalistikircikli bir tavra girmeksizin, savaşınbitmesi için çaba sarfetmelidir.”

Görüleceği gibi barış havarisi O.Müftüoğlu’na (ve dolayısıylaÖDP’ye) göre, Kürt-ulusal sorununbarışçıl yollardan çözülmesi müm-kündür. Üstelik 40 yıldır (desteksizatmış yine) da bu savaşın bitmesiniistemekteymişler. O. Müftüoğlu yıllarıkarıştırmış olmalı. 1970’de Kürt mil-liyetçi hareket yoktur. M. Çayanlar’ıntespiti de bilinmektedir. Yine DYdöneminde de böyle söylemişlerdi.O zamandan geriye şu kalıyor: Ya1970’li yıllarda yalan söylüyordunya da şimdi.

ÖDP şefine göre, “(…) savaş vesilahlı mücadele her ölümde, her ey-lemde, bir arada yaşama duygusundanuzaklaştıran sonuçlar yaratıyor. (…)”muş. Ama ne Kürt milliyetçi hare-ketin yanlış eylem çizgisine eleştirivardır, ne de gerçekler. Burada öneçıkan yine silahlı mücadele ve halkınkurtuluş mücadelesine olan düş-manlıktır. Çünkü, silahlı mücadeledemek, statükoların bozulması, re-formistlerin-parlamenteristlerin ger-

çeğinin, düzeniçiliğinin açığa çıkmasıdemektir. Silahlı mücadele son bu-lunca meydanın kendilerine kalaca-ğının düşünü kurmaktadırlar. Devletve faşizm gerçeği yoktur. Önemli dedeğildir onlar için, uzlaşacaklardır.Yeter ki, kendi gerçekliklerini teşhireden silahlı mücadele olmasın. İştebu nedenle Kürt milliyetçi hareketinemperyalizmin ve AKP’nin hizmetinegirmesinin önemi yoktur. İşte söyle-dikleri:

“Bugün gelinen sürecin anayasadeğişiklikleriyle, Orta Doğu veABD’nin bölge politikalarıyla ilgisiniortaya koyarak itiraz eden anlayışlarvar. Bunlar doğru olabilir. (…) Amabunların hiçbirisi silahı savaşın sonaerdirilmesine, Kürt sorununun çö-zümü noktasında bazı hakların ve-rilmesine karşı çıkmak için yeterlideğildir.”

“Barış kazandı…”, “Barışa te-reddütsüz evet.” ÖDP Genel BaşkanıAlper Taş, A. Öcalan’ın 2013 New-roz’unda Diyarbakır’da ilan edilensilah bırakma çağrısı ile ilgili olarakşu değerlendirmeyi yapıyor:

“(…) Doğal olarak dün (21 MartNewroz kastediliyor-bn) Türkiye de-mokrasi güçleri barışı kazandı. (...)Bunun coşkusunu yaşadık.” (bkz.25 Mart 2013, BirGün.)

A.Taş vb’lerine göre “barış”ınönündeki tek engel PKK’nin silahlımücadelesidir. Silah bırakma kara-rıyla, “barış kazanmış”tır. Bunu söy-leyen “sosyalist” geçinen, lafın gelişi“devrim”den sözeden, hatta “TekYol Devrim” diyen bir partinin baş-kanıdır ne yazık ki. Kimin barışı,kim kiminle barışıyor… vb. türdensınıfsal yanıyla sorular sorma-ce-vaplama yoktur. Ama gerçektir, maa-lesef karşı devrim güçleriyle birliktePKK’nin tasfiye kararı karşısındacoşmuşlardır. Güler Sabancılar, R.T.Erdoğanlar, TÜSİAD’lar, Obamalar,AB… hepsi coşmuştur. Çünkü, Kürthalkının kurtuluş umudu yok edile-cektir.

ÖDP Genel Başkanı röportajın de-vamında uzun uzun değerlendirmeleryapıyor. Örneğin; Bundan sonra ya-pılması gereken en önemli nokta, bu

barışın içinin doldurulmasıdır. (…)diyor. “Aktif bir pozisyonun gerektiğison derece açıktır. (…)” diyor. Ve so-nunda A. Öcalan’ın Newroz açıkla-masında yer alan başkanlık sistemimisak-ı milli konusu, Türkiye bölgeselgüç olmak istiyorsa bunun 1071’deolduğu gibi Kürtlerle barışabileceği,“İslam kardeşliği” gibi konularda“kaygıları” olduğunu belirtiyor. Amahemen peşinden “Biz Kürt siyasi ha-reketinin bu konudaki demokratik de-ğerlerine; sosyalist değerlerine ina-nıyoruz” diyerek, “kuşkularından-kay-gılarından” sıyrılıveriyorlar. Deva-mında Kürt milliyetçilerine “inanç-larını” şu sözlerle pekiştiriyorlar:

“Bizim bu sürece olumsuz yak-laşmamız gerekmiyor. Barışa tered-dütsüz bir “evet” çizgisi sosyalist-devrimci hareketin temel çizgisi ola-cak.” (agy)

Eskinin, DY, şimdinin ÖDP şef-lerinden biri olan Melih Pekdemir,suya-sabuna dokunmayan “Akilleş-tirilenlerden misiniz? ” başlıklı ya-zısında (1 Nisan 2013, BirGün) “baş-kanlık sistemi” ile ilgili kaygılarınınBDP Eşgenel Başkanı Selahattin De-mirtaş’ın “AKP’ye Başkanlık ko-nusunda bir taahhüt vermiş deği-liz” sözleriyle “yok olduğu”nu be-lirtiyor. Ve “İşte budur! Barışın birgarantisi de budur” diyerek adetacoşuyor.

Sonuç olarak ÖDP’liler içinde çe-şitli kaygı ve kuşkuları hiç de az ol-mayanlar dahil tüm ÖDP’liler “önemliolan silahlı mücadelenin sonlandı-rılmasıdır”, “barış süreci destek-lenmelidir” anlayışında birleşmek-tedirler. Silahlı mücadele düşmanlıklarıyeni değildir. 1974 affı ile tahliyeedildikleri günden itibaren THKP-Cideolojisini tasfiye etmeyi görev edi-nenlerin gerçeğidir bugün söylenenler.Bugüne kadar Kürt milliyetçilerineyaklaşımlarını belirleyen de bu ol-muştur. Örneğin yine DY-ÖDP’ninşeflerinden Tayfun Mater, kendisiyleyapılan röportajda şunları söylüyor:

"Silahlı mücadele yürütüldükçebir şeyler yapmak zordur. Silahlaraara vermedikçe çözüm bulmak dazordur. Barışı savunan insanlar ola-

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!224

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

rak silahlı örgütle nasıl görüşebili-riz."

“Tehdit ve şantaj kokan pazar-lıklarla barış süreci ilerlemiyor. (...)Silahlı mücadeleye kalkılırken kişiselolarak bana bir şey sorulmadı, onuniçin bir şey söyleyemem." (6 Ağustos2004 Ülkede Özgür Gündem)

İşte ÖDP'liler vb. için "barış sü-reci"ne gelinmiştir. R.T. Erdoğanlar'la,TÜSİAD'çılarla emperyalistlerle ba-rışacaklardır. Böylece yüzde on barajıkaldırılacak. TBMM'ye yeni UfukUraslar çıkaracaklar... Bunlarla belkikendilerini aldatabilirler ama halkıaldatamazlar. Halklar arasında düş-manlık yoktur. O nedenle halklarıbarıştırmaya kalkanlar yalan söy-lemektedirler. Barışmak istediklerive barışacakları egemen sınıflardır.Karşılığında da kendilerine düzendeyer verilmesini istemektedirler.

TKP: “Barış Süreci” Değil, “AKP Projesine Taze Kan”

21 Mart Newroz'unda Diyarba-kır'da okunan A. Öcalan'ın açıkla-malarıyla ilgili olarak, TKP'nin yak-laşımı şu şekilde ortaya konulmuştur.

"Gecikmiş bir uluslaşma süreciydi,evet... Ancak bir gerçektir. 20 yılönce de, 10 yıl önce de kalabalıklaro zaman da toplanıyordu... büyükkalabalıklar. O zaman da aynı kişininönderliği geniş kesimlerce tartışmasızkabul ediliyordu. ...

Peki dün ne oldu? Dün TürkiyeCumhuriyeti Devleti, bu gerçeği ka-bullendi."

Yukarıdaki sözler TKP-MK üyesiKemal Okuyan'ın TKP'nin yayın or-ganı Sol'da yayımlanan "Burayakadar" başlıklı yazısından aktardık.(bkz. 22 Mart 2013) TKP'ye göredevlet Kürt gerçeğini kabul etmiştir.

23 Mart tarihinde kaleme aldığı,"1924’ü yerler mi?" başlıklı yazısındaA. Öcalan'ın AKP ile "yeni Anayasa"ve emperyalizmin Orta Doğu politi-kaları konusundaki sözleri nedeniylekaygılarını şu şekilde ifade ediyor:

"Çoğunluk "barış süreci" diyebilir.Bense "AKP projesine taze kan" de-

mek durumundayım.”

“İktidarın Irak ve Suriye'deki he-sapları için yeni enerji topladığı, si-yaset alanının ve toplumun İslam-laştırılması için yürütülen faaliyetleregüçlü tabanı olan bir siyasal hareketinbirinci ismi tarafından açıkça "olur"verildiği gerçeğini nasıl görmezdengeleceğiz?”

"İşin içine Kürt siyaseti girinceAKP projesi başkalaşmıyor ki!”

"Olur olmaz, bu ayrı bir tartışma.Ben Türkiye'nin bu "proje"ye sığa-cağını düşünmüyorum. Ancak soleğer üzerine düşen sorumluluğu hak-kıyla yerine getirmezse yıkım öyleya da böyle kaçınılmaz."

Kısacası TKP, "Barış sürecini"desteklemediğini belirtiyor. Yaşa-nanları; "Barış süreci değil, AKPprojesine taze kan" olarak değer-lendiriyor.

Devrimci Hareket: Yaşananlar Emperyalizmin İhtiyaçları Çerçevesinde Bir Düzenlemedir

12 Eylül öncesinin DY’si devam-cısı olduklarını iddia etseler de, buiddiaları doğru değildir. Ancak ÖDPsaflarına da katılmamışlardır. Ken-dilerini Devrimci Hareket olarak ta-nımlayan bu çevre, Kürt milliyetçihareketin silahlarını bırakması da-hil, temel politikalarını doğru bul-mamakta, karşı çıkmaktadır.

Kimilerinin buna “süreç” kimi-lerinin ise “çözüm süreci” ya da“Kürt sorununun çözümü” vb. olaraktanımladığı İmralı-MİT görüşmelerive A. Öcalan’ın Newroz’daki “açık-laması”yla ilgili olarak şu değerlen-dirmeyi yapmışlar:

“Bütünlüklü düşünüldüğünde, “çö-züm” diye dillendirilen olgunun, bü-yük oranda emperyalizmin dayattığıbir düzenleme olduğu görülür. ...”(Devrimci Hareket Dergisi. Sayı: 20.Sf: 11-21, Nisan-Mayıs 2011)

“Neden PKK ve nasıl bir çözüm?”konusunda ise şunları söylüyorlar:

“(…) Kuzey Irak’ta Kürt sorunu

Barzani ile emperyalizmin istediğiçerçevede çözülmüş durumda. Diğertüm bölgelerdeki Kürt sorunununçözümünde anahtar rolü ise, ancakPKK oynayabilir. Bu nedenle, bugünİmralı’da yalnızca Türkiye Kürtle-ri’nin değil, diğer ülkelerdeki Kürt-lerin de sorunları görüşülüyor. Buözünü, Kürt sorununu, Kürt halkınıntalepleri paralelinde, demokratikmuhtevada çözümü değil, emper-yalizmin ihtiyaçları çerçevesindebir düzenleme oluşturuyor. Amaç,Irak’taki işbirlikçi Kürt yönetiminehamilik eşliğinde diğer bölgelerdekiKürt dinamiğinin sistem dışı alternatifniteliklerini mümkün olduğu orandatasfiye etmektir.” (agy)

Kürt milliyetçi hareketin “fırsat”tespitinin ve gerçekler konusunda:“(…) sorunun Türkiye’ye dayatılanuluslararası boyutu, pragmatizm te-melli hareket eden Kürt hareketi nez-dinde bir fırsat olarak değerlendiri-yor” deniliyor. Devamla, emperya-lizmin ülkeleri küçük birimlere bö-lerek yönetmeyi tercih ettiğini, Tür-kiye’nin de “17-18 bölgeye ayrılması,bunların hepsine valiler atanmasıve yerel yönetimini seçen birimlerinçıkması gibi yasal düzenlemeler ge-lebilir” deniliyor. Bunun, AB’yegirişi hızlandırabileceği özellikle vur-gulanıyor.

Sonuç olarak şu tespiti yapıyorlar:“Bu yapılabilirse, emperyalizminTC’yi yeniden düzenlemesi de ta-mamlanmış olacaktır. Başkanlık sis-temi buna hizmet ediyor. (…)”

Kürt milliyetçilerinin önlerinde“olumlu” bir örnek, ulaşılmak istenenhedef olarak duran Irak Kürdistanıile ilgili olarak da Devrimci Hareketdergisi şu değerlendirmeyi yapıyor:

“(…) Irak Kürdistanı’ndaki yapı,bırakalım çözüme örnek model oluş-turmayı, aksine emperyalizmle iş-birliği içinde neden çözüm olama-yacağının göstergesidir. (…) O coğ-rafyada sorununu çözen Kürt feo-dalleridir. Eğer mesele dil sorununaindirgenmeyecekse, halkın hiçbirsorunu çözülmüş değildir.” (agy)

Kürt milliyetçi hareketin içindebulunduğu duruma ve geleceğe dönük

28 Temmuz2013

225

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

olasılıklar için de şunları söylüyorlar:

“(…) Deyim yerindeyse, Kürt ha-reketini tarifsiz bedeller karşılığındaoluşturduğu ve daha ileriye taşıya-bilme potansiyelini içeren kazanımlar,bizzat yapıcılar eliyle tasfiye edilmekisteniyor. Bu nedenle, örgütlü Kürthareketinin iradesinin nerede dura-cağı, tercih ve yönelimleri büyükönem taşıyor.”

Devrimci Hareket dergisi, Kürtmilliyetçi hareketin geleceğine dairkaygılarını ifade ediyor. “bizzat ya-pıcılar eliyle tasfiye edilmek isteni-yor” diyor. Kaygının ötesindedir ya-şananlar. Çünkü, tasfiye artık önüalınamaz noktaya gelmiştir.

Kısacası, Kürt milliyetçi hareketinsilahlı güçleri K. Irak’a çekilmesitamamlanacaktır. Kuzey Irak’ta si-

lahını bırakmayacaklarsa, bu,ABD’nin mahareti ve büyük ola-sılıkla Türkiye’nin onayıyla sağla-nacaktır. Bu durumda silahlı güçler,başta Suriye ve İran olmak üzeretüm bölge halklarına karşı kulla-nılacak demektir.

Devrimci Hareket dergisi, Kürtmilliyetçi hareketin iradesini büyükoranda, emperyalizme ve oligarşiyekaptırdığını belirtiyor. Yine “tercihve yönelimler” konusunda, belirsiz-liğin kalmadığını, Kürt milliyetçi ha-reketin tercihini emperyalizmle veoligarşiyle barışarak, “helalleşmek”isteğiyle belirlediğini de açıkça ortayakoyuyor. Şunu vurguluyor:

“Kürt sorununun kavranışında entemel problem, sorunun sanki çıkarçatışmaları olan farklı sınıflar yokmuş

gibi ele alması oluşturuyor.(...)” (agy)

Doğrudur… Sınıflar mücadelesiinkar edilmektedir. Soruna sadecemilliyetçilik gözlüğü ile baktıkların-dan sınıf çelişkilerini görmeleri, kabuletmeleri de mümkün olmamaktadır.Pragmatizm, kullanma-kullanılmaanlayışlarını terk etmedikçe de, gi-derek çok daha gerilere düşecek, em-peryalizmin ve oligarşinin oyuncağıolacaklardır.

Devrimci Hareket çevresi, aktar-dıklarımızda da görüleceği gibi, Kürtmilliyetçi hareketin silah bırakma-tasfiye süreciyle ilgili olarak pek çokdoğru tespit yapmaktadır. Bu olum-luluktur. Ancak önemli olan pratiktegörevlerin yerine getirilmesidir.

Sürecek

Hatay'da 15 Temmuz günü Uğur Mumcu Alanı’nda toplananhalkla birlikte Halkevleri ve SYKP tarafından Abdullah Cömert’inkatledildiği yerde anma yapıldı. Bir grup da Armutlu BP girişindeoturma eylemi yaptı.

Halkevleri Abdullah Cömert’in katledildiği sokakta eyleminibitirdikten sonra Armutlu BP girişine giderek buradaki oturmaeylemine destek verdi. Halkevleri tarafından birçok insana ga-zeteler dağıtılarak oturma eylemine katılmalarına zorlandı.Halktan bu tutuma karşı tepkiler gelmeye başladı.

Halk Cepheliler de oturma eylemini düzenleyenlere karşı“Abdullah Cömert oturarak değil çatışarak şehit düştü. Bizlerde oturarak değil çatışarak ancak haklarımızı kazanabiliriz”sözleriyle tepki gösterdi. Oturma eylemini düzenleyenlerdenbir Halkevi üyesi Halk Cephelilere saldırınca halk Halk Cephelilerisavundu ve saldırganları oradan uzaklaştırdı. Halkın direnişinibitirmek için ellerinden geleni yapan CHP, İP, SYKP ve Halkevleri3 gün boyunca isteklerine ulaşamadılar. Cephelileri yine karşı-larında gördüler. Halk ve Halk Cepheliler geceye doğru oturmaeylemini düzenleyenlere tepki göstererek bölgeden uzaklaştılar.

İzmir Gündoğdu Meydanı’nda 20 Temmuzgünü, “Gezi Tutsaklarıyla Dayanışma Eylemi”yapıldı. İzmir’deki demokratik kitle örgütlerive mahalle forumlarının ortak düzenlediklerieylem Alsancak Vapur İskelesi’nden GündoğduMeydanı’na yapılan yürüyüşle başladı. Yürüyüşsırasında, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur”,“Bedel Ödedik, Bedel Ödeteceğiz” ve “KatilDevlet Hesap Verecek” sloganları atıldı.

Yürüyüş sonrası kitlenin meydana gelmesiylesahnedeki program başladı.

İlk olarak sahneye İzmir Müzisyenler DerneğiMüzik Grubu çıktı. Gezi direnişi ve şehitleriiçin uyarladıkları şarkılarıyla eyleme katkı sun-dular. Ardından sahneye gezi direnişi tutsaklarınınaileleri çıktı ve kısa konuşmalar yaptılar. Konserdekitle el ele tutuşarak hep birlikte Mustafa AliTOMBUL için Uğurlama’yı söyledi. Halay veÇav Bella ile konser bitirildi.

Direnişi Bitirmeye ÇalışmakTeslimiyeti Kabul Etmektir

Gezi Parkı DirenişininŞehit ve Tutsakları

UnutulmadıUnutulmayacak!

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!226

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Kürt milliyetçi hareketin ayak-lanma karşısındaki tavrı ayaklanmanınilerleyen günlerinde destekleyen açık-lamalar yapsalar da esas olarak hiçdeğişmemiştir.

Ayaklanma doğrudan AKP faşiz-mini hedef aldağı için “çözüm”eengel olacak diye karşı olmuşlardır.åAşağıda süreç içinde yaptıkları açık-lamalardan aktaracağız. Açıklamalarındışında ayaklanma boyunca yapılantüm toplantılarda ilk günden itibarenreformistlerle birlikte ayaklanmanınbitirilmesini savunanların başındayer aldı.

İşte yaptıkları bazı açıklamalardanseçmeler:

BDP Muş Milletvekili Sırrı Sa-kık: "Hak talepleri şiddetle baskıile susturulmamalıdır. Belli kesimlerözellikle bu olayları barış sürecinekarşı bir duruş olarak sergilediler.Bir tarafta ellerinde bayraklar, birtaraftan bu bayrakların bir lincedönüştürüldüğü, bir taraftan da slo-ganlarla süreci sabote etmek içinbir eylemliğe dönüştü. Biz bunu yan-lış bulduğumuzu kamuoyu ile pay-laştık. Bazı kesimler sandıkta yeni-şemedikleri iktidar partisini acabafarklı alanlarda nasıl devirebilirizanlayışı içinde oldular. Askerlere da-vetiye çıkardılar. Biz Ak Parti ileçatışırız, kavga ederiz ama bununyolu yöntemi sandıkta hesap görü-lür" diye konuştu

***

BDP Genel Başkanı SelahattinDemirtaş; "Taksim'de, Türkiye'nindört bir yerindeki AKP'nin zulmünekarşı, herkesin direnişi meşru vehaklıdır. Ancak, ...Gezi Parkı'nda ya-şananları barış müzakerelerinin kar-şıtlığına çevrilmesine izin vermeye-ceğiz. Çünkü biz onlarla hareket et-miyoruz. Tabanımız kesinlikle ırkçıve faşistlerle aynı etkinlikler içindeolmaz. Bizim tabanımız ne yapacağınıbilir. ... Bu eylemle birlikte şu anbazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi ke-

simler Kürt sorunu nasıl baltalaya-bilirizin içindeler. Bunların farkın-dayız. Herkesin dikkatli olması ge-rekir." (1 Haziran 2013)

***

Radikal’den Rıfat Başaran’ın ha-berine göre, BDP Eş Genel BaşkanıSelahattin Demirtaş, parti olarak İm-ralı görüşmelerine kadar Taksim GeziParkı eylemlerine mesafeli durma-larının nedeninin ‘müzakere süreci’olduğunu belirterek;

Demirtaş,“Kürtler -önceden-sokağa çıktı ve şimdi müzakere sü-reci... Onlar gelsinler bizimle yanyana dursunlar, mecbur muyuz on-larla yan yana durmaya?” dedi.

***

Kuzey Kürdistan Birlik ve Çö-züm Konferansı’na katılan Demir-taş: "Taksim'de hem polis şiddetidurmalı hem de göstericiler hiçbiryerde şiddet kullanmamalı. Bu çer-çevede devam edecek gösteriler mü-zakere sürecini zorlamaz. Çünkü yıl-lardır çaba sarf ediyor, şiddeti çözümyöntemi dışına çıkarmaya çalışıyo-ruz.”

***

Demirtaş, partisinin TunceliOlağanüstü İl Kongresi’nde: "EğerTürkiye'nin her bir tarafına asker,polis, gerilla cenazeleri gidiyor ol-saydı, aylardır her gün onlarca insanbu savaşta yaşamını yitiriyor olsaydı;Gezi Parkı'nda bugün bir özgürlükruhu, demokrasi arayışı gösterilerideğil ırkçı, milliyetçi gösteriler ola-caktı."

"Bu müzakerelerin durması demekyeniden ölümlerin başlaması demektir.Yeniden ölümlerin başlaması demekhükümetin eline daha ağır baskı im-kanlarının geçmesi demektir."

(...) "Günlerdir Taksim’den, İz-mir’den Ankara’dan elli ilde insanlarmeydanda, sokakta. Bu hükümet her-kesi tedirgin etti. İnsanların isyanı;baskıya zulme karşı gelmesi, son de-

rece meşrudur, haklıdır, saygı duyu-yoruz. Elbette ki haklı direnişin ya-nındayız." (...)"İşte 30 yıldır bir halkher gün bunları yaşıyor. Şimdi artıkKürdü anlama zamanıdır. Günlerce,haftalarca, aylarca, Cizre’de, Yük-sekova’da, Diyarbakır’da, Kızılte-pe’de, Ağrı’da işte aynısını, dahabeterini yaptılar. Bunun on katı zulümyaptılar. Siz televizyonlardan onugörmediniz bile, göstermediler.”

***

“Bence çok önemli bir imkan daHalkların Demokratik Kongresi (Par-tisi) açısından ortaya çıkmıştır. Özel-likle HDP’nin Türkiye’nin batısındaortaya çıkan bu rüzgarı arkasınaalarak büyümesi ve ilerlemesi müm-kündür. Türkiye’de ana muhalefetpartisi haline gelmesi için biz deHDP’yi destekleyeceğiz.

Aslında Gezi Parkı meselesi tamda bir Demokratik Özerklik mesele-sidir. Gezi Parkı direnişi esasındabir Demokratik Özerklik isyanıdır.”(Özgür Gündem)

***

Bir gazetecinin Öcalan'ın PKK'ningeri çekilmesi ve Gezi Parkı ile ilgilibir mesaj verip vermediği sorusuüzerine Demirtaş, "Evet Gezi Parkıile ilgili bir mesaj yolladı. Gezi Parkıdirenişini anlamlı bulduğunu belir-tiyor. Oradaki birlikte duruşun vekararlı duruşun bir siyasi kırılmayaratığını ifade etti sayın Öcalan.Ancak ulusalcı, milliyetçi, çevrelerinbir darbeci ruhla hareket ettiğini budurumun tehlikeli olduğunu ve ilericiçevrelerin dikkatli olması gerektiğinibelirtti" dedi.

***

Karayılan ise şöyle diyor: “GeziParkı’nda yargının kararının bekle-neceği, yargının kararı olumsuz olsabile halk oylaması yapılacağını be-lirtti. Aynı zamanda Taksim Daya-nışması ve bir takım sanatçılardanoluşan kesimlerle görüşmeler yapıldı.

Ayaklanma ve Kürt MilliyetçiHareketin Tavrı

28 Temmuz2013

227

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Çayan ve Güzeltepe mahallelerinde 19 Temmuz günü, "Yoksulluğave Yozlaşmaya Karşı" afişleme yapıldı!

Yapılan konuşmalarda, son zamanlarda mahallede artan uyuşturusatıcılığına karşı yeni bir çalışmaya başlanıldığı duyuruldu. Yoz-laşmaya karşı tüm halkımızla birlikte mücadele edileceği vurgulandı.Güzeltepe'de afişleme yapılırken halktan insanlarımızın ilgisi çoktu.Bir eve afiş yapıştırırken bir ailemiz ilk önce eve afiş yapıştırmayındiye çıkıştı sonra yozlaşmaya karşı bir kampanya olduğunusöyleyince afiş asmaya izin verdi.

Aslında bu bir tavizdi” (Yeni ÖzgürPolitika, 20 Haziran 2013)

Karayılan Yeni Özgür Politikagazetesindeki bu röportajın devamındadirenişin devam etmesinin yanlış ol-duğunu söylüyor ve “büyük politika,taktik” adına “hükümetin yanlışlarınıdaha doğru değerlendirme olsaydı,bize göre 13-14’ünde aslında birdeğişim olabilirdi” diyor.

***

Sırrı Süreyya Önder: "Türkiyeyanıyor, dünyanın en büyük isyan-larından biri. Demokratik ToplumKongresi (DTK) tek cümleyle des-tek açıklaması yapmadı."

***

Ahmet Türk, "Sırrı Süreyya Ön-der'in dün yaptığı konuşmayı duydum.DTK Eş Başkanımız sayın AyselTuğluk ve ben kişisel açıklamalardabulunduk. Aynı zamanda DTK olarakda Gezi Parkı'ndaki demokratik ta-lepleri desteklediğimizi üç defa yazılıaçıklama yaparak kamuoyuna açık-ladık.

Gezi Parkı eylemlerindeki halkıntepkisinin, hükümete, 'günlük yaşa-mımıza karışmayın' ve 'her şeyi bizbiliriz' tavrına yönelik olduğunu söy-ledik. Ancak, defalarca açıklama yap-mamıza rağmen Sırrı Süreyya Ön-der'in Nuçe TV'de yaptığı açıklamayıdoğru bulmuyorum."

***

Kürt MilliyetçileriHalk Ayaklanmasını Desteklememiştir

Kürt milliyetçi hareketin yaptığıaçıklamalar kimi zaman tamamen

yanlış, kimi zaman ise direnişingücü ve meşruluğu karşısında, mec-buren yapılmış açıklamalar olup farklıyöne çekmeye çalışan bir tutarsızlıkbarındırmaktadır.

Çok söz söylenmiş olmasına rağ-men Kürt milliyetçilerinin bu sözle-rinin ardına saklamaya çalıştıklarıamaçları bir kaç ana başlıkta toplamakmümkündür;

Öncelikle bizzat kendi milletve-killeri olan Sırrı Süreyya Önder’in"Direnişe ilişkin tek kelime destekaçıklama yapılmadı" eleştirisi olayıtamamen özetlemektedir.

Kürt milliyetçi hareketin ayak-lanmayı neden desteklemediği isegayet açıktır.

İktidarla uzlaşma sürecinin sekteyeuğramasını istemiyorlardı. Halkın is-yanına "bir an önce olup bitsin,uzamasın, işimizi baltalamasın gö-züyle" bakıyorlardı.

Geziyi destekliyoruz dedikleri za-manlarda bile esasında destekleme-diler.

Çözüm sürecini bozuyor, AKP’yihedef alıyor diye direnişi destekle-miyorlar ve bir an önce bitmesini is-tiyorlardı.

Kaldı ki, Demirtaş da; "iki tarafta,davranışlarına dikkat ediyor" anla-mındaki açıklamalarıyla bu durumuaçıklamış oluyor. Hükümetle davulluzurnalı Habur’la başlayan ve kendi-lerinin tek gündem olacaklarını sananKürt milliyetçileri, Türk ve Kürthalklarının direnme geleneklerinegüvenmediklerinden neredeyse biray devam eden ayaklanma karşısındaadeta şaşkınlığa düştüler. Bir yandan

hükümetin ayaklanmaya karşı faşistve katliamcı tutumunu eleştirirkendiğer yandan direnişe destek vermemenedeni olarak İşçi Partisi, CHP, “Türksolunu”, MHP gibi “ulusalcı” faşistpartileri gerekçe gösteriyorlardı. Fakatbunların hepsi bahane... Kürt milli-yetçi hareket, gerek mecliste gerekse çeşitli platformlarda bu gruplarlaişine geldiği zaman hiçbir ilke kuraltanımadan yan yana gelebilmektedir.

Kürt milliyetçi hareketin tek derdiuzlaşma sürecinin bozulmasındanduydukları kaygılarıdır. Bu kaygı on-ları öyle bir gerici noktaya götürm-üştür ki, faşizmin saldırılarına maruzkalan bütün halkın birleşip ayağakalktığı noktada bile milliyetçi çı-karları için faşist AKP iktidarına kol-tuk değnekliği yapmaktadır.

Sonuç olarak Kürt milliyetçi ha-reket ayaklanma boyunca ayaklan-madan rahatsız olmuştur.

Ayaklanmanın AKP ile uzlaşmasürecinin önünde engel olduğunu dü-şünerek karşı çıkmıştır.

Ayaklanmanın ilerleyen günlerin-de, çok açık, faşizme karşı devrimcikarekterinden kaynaklı kendi taba-nında bile teşhir olduğu için “des-tekleyen” açıklamalar yapmıştır. Budestekleri de ayaklanmanın yine kendiuzlaşma politikalarına hizmet etmesiiçin yapmıştır.

Kürt milliyetçi hareketin faşizmekarşı mücadele diye bir gündemiyoktur.

Ayaklanma süreci göstermiştir ki;Kürt milliyetçi hareket uzlaşma uğ-runa gerek emperyalistlerle, gerekseişbirlikçi iktidarlarla en gerici itti-faklara girmekten çekinmeyecektir.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!28

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Çayan ve Güzeltepe’de Afişleme

AKP ikti-darı kabuslar görmeye devam ediyor. 13Temmuz günü, TMMOB'ye karşı çıkarılanyasa için İstiklal Caddesi'nde yürüme kararıalmıştı. Yürüyüş 17.30'da yapılacaktı. TaksimDayanışması önceleri, her cumartesi 19.00'açağrı yapıyordu. Taksim Dayanışması'nıayrı bir başlıkta ele alacağız. Somut olarakeylemleri nasıl geriye çektiklerini 13 Tem-muz'da gördük. Cumartesi eylemini 17.30'açekerek Taksim Dayanışması'na da bunudayattılar. 13 Temmuz Cumartesi günü,daha yürüyüş başlamadan polis yine saldırdı.Çatışmalar gece boyu sürdü on binlercekişi Taksim'e gelmişti.

Bu da bize gösteriyor ki, halkın öfkesidinmedi ve meydanlara çıkmaya devamediyor. Taksim Dayanışması internet üze-rinden yarı gönüllü bir şekilde, TMMOBeylemini duyurmuş, başka da bir açıklamayapmamıştı. Buna rağmen on binlerce kişiyine Taksim Meydanı'na çıkmak için çatıştı.Başta TKP, EMEP, ÖDP, EHP, kitleselliğindüştüğünü bahane ederek Cumartesi ey-lemlerinin bitirilmesi için uğraşıyorlar.

Buna karşılık, AKP iktidarının tavrı çokdaha net. Bu yüzden artık en küçük bir ey-leme bile tahammül edemiyor, saldırıyor.AKP iktidarı korkuyor, küçük bir yürüyüşbirden on binlerin, yüz binlerin toplan-masına yol açabiliyor. Bu yüzden dahabaşlamadan saldırıyorlar, dağıtmaya çalı-şıyorlar. 13 Temmuz Cumartesi günü, bin-lerce kişi kasklarını takmış, gaz maskelerinialmış, ve 19.00'da Taksim'e gelmişti... Top-lantılardaki hava ile, meydanların havasıbirbirinden çok farklı. Halk ayaklanırken,reformistlere, oportünistlere sormadı... Şimdide Taksim'e gelirken sormuyorlar, mey-danlara çıkıyor halkımız... Cumartesi günleriAKP'nin kabusu olmaya devam ediyor.

Marjinal GruplarAyaklanmanın ilk başladığı andan iti-

baren, AKP ayaklanan halk için, marjinal

gruplar diyerek küçümsemeye çalıştı. Tambir sansür uygulamışlardı, hiçbir haberkanalı halkın ayaklanmasını, polisin saldı-rılarını yayınlamadı. Küçük grupların ey-lemleri gibi göstermeye çalıştılar. 31 Mayıs'taşiddetlendi, 1 Haziran’da ayaklanma bütünülkeye yayıldı... Artık gizleyemez durumageldiler.

Bu defa da, halkın içinde marjinal gruplarvar, çatışanlar onlar demeye başladılar.Amaçları ayaklanmayı bölmek, parçalamak,ayaklanan kitleyi birbirine düşürmekti.

11 Haziran, Yeni Şafak: Hüseyin AvniMutlu'nun açıklaması şöyle: “Uyarılarımızdoğrultusunda Gezi Parkı'nın dışarı çık-mamaları, marjinal gruplara prim verme-melerini anlamlı buluyoruz. Onlara teşekkürediyoruz.”

11 Haziran, Sabah gazetesi: “Gezi Parkıayrı tutuldu. Çadırlar sökülmedi. Sadecepankartlar temizlendi. Marjinal gruplartaş atarken parktan polise destek alkışlarıyükseldi. (...)"Direngezi"ciler insan zincirioluşturdular ve ne polisin ne de marjinalgrupların Gezi Parkı'na girmesine izin ve-riyorlar.”

15 Haziran: TRT; “Gezi Parkı'nda terörörgütleri boy gösteriyor. Marjinal gruplareylem bahanesiyle örgütlerine adam ka-zandırmaya çalışıyor.”

16 Haziran: Vali Hüseyin Avni Mutlu“Gençlerimiz kendileri boşaltmışlardır GeziParkı'nı. Fakat bazı marjinal gruplar, dahasonra polisimizle yer yer ufak çaplı çatışmayagirmişlerdir.”

9 Temmuz: Vali Hüseyin Avni Mutlu“Gezi Parkını marjinal grupların işgal et-mesine müsade etmeyeceğiz.”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Bizemarjinal gruplar değil, millet hesap so-rar.”

AKP iktidarı ve basın ağız birliği ederek,saldırıyordu. Marjinal gruplar demagojile-rinin bir süreliğine de olsa kafa karışıklığınayol açmasının nedeni reformistlerin, sivil

BİZ HALKIZTARİH YAZIYORUZ!TARİH DE BİZİ YAZACAKTARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREMEZSİNİZ! Ekmek, Adalet, Özgürlük İçin Halk Ayaklandı!

FAŞİZMİN İKTİDARINI YIKACAĞIZ!3

KAYBEDECEKSİNİZ!21. Yüzyıl AyaklanmalarYüzyılı Olacak!BİZ KAZANACAĞIZ ÇÜNKÜ BİZ HALKIZ, HAKLIYIZ!

Açlık, Yoksulluk,Adaletsizlik Büyüyor!Çözemeyeceksiniz,Çözemeyeceğiniz İçinAyaklanmalar ve HalkKurtuluş SavaşlarıMeşrudur!..

21. Yüzyıl AyaklanmalarYüzyılı Olacaktır21. Yüzyıl Bizim Olacak!Bundan Eminiz!..

Her Mahalleye, HerSokağa Bir HapishaneYapsanız da 21. YüzyılAyaklanmalar YüzyılıOlacak... 21. YüzyılBizim Olacak;Bundan Eminiz!

Emperyalizm, Direnen,Savaşan, AyaklanmalarıBağrında BüyütenHalkların KarşısınaHapishaneleri, İşkenceve KatliamlarıÇıkarıyor!

28 Temmuz2013

29

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

toplumcuların tavrıydı. Özellikle 11 Haziransabahı yapılan saldırının ardından nere-deyse, her televizyon kanalında marjinalgruplar ve Gezi eylemcilerinin aslındabirbirinden ayrı olduklarının propa-gandası yapıldı. 11 Haziran sabahı tekrarsaldırdılar. Bu saldırılarda, gün boyu,bütün televizyon kanallarından marjinalgruplar çatışıyor, Gezi Parkı eylemcileri,marjinal grupları engellemeye çalışıyor,aralarına almıyor gibi yalan haberler, çar-pıtmalar yaptılar...

AKP, Halkla Devrimcileri Birbirinden KopartmayaÇalıştı! Ama Başaramadı!

Saldırı ilk başladığı andan itibaren po-lisin amacı kitleyi bölmekti... “Aranızdakimarjinalleri uzaklaştırın. Sözcülerinizlegörüşmek istiyoruz şeklinde anons yaptı.Bu arada, AKM önünde toplanan TaksimDayanışması'nın bazı üyeleri, Gezi Par-kı'ndaki arkadaşlarını marjinal grup-ların oyununa gelmemeleri yönündeuyardı. “(…) Bu anonslara Gezi Par-kı'ndaki göstericiler olumlu cevap veripparktan çıkmamayı tercih ederken, bazımarjinal gruplar polise taş, molotof kokteylive bilye ile saldırmaya başladı.” (12Haziran Yeni Asya)

Buradaki alıntılardan da görüleceğigibi, Taksim Dayanışması sözcülerindenbazıları sorumsuzca hareket ederek, polisinsaldırılarını meşrulaştırmaya neden oldular.Yalnız bu aldatmaca çok uzun sürmedi.Polis araçlarından, kitleye seslenerek,"Polis Gezi Parkına Müdahale Etmeye-cek" diyerek polisin saldırısı karşısında,marjinal gruplar aldatmacasına alet oldular.Bu aldatmacayı boşa çıkaran ise, saldırıyakarşı ülkenin her tarafında yeniden alev-lenen eylemler oldu. Hem Taksim'e yüzbinlerce kişi akın etti, hem ülkenin hertarafında eylemlere katılım büyük orandaarttı. Gerek Taksim'de, gerekse ülkenintamamında yürüyüşlere katılan halkın ça-tışmalara girmesi sonucu “marjinal gruplar”yalanlarını boşa çıkarttı.

Polis aracından anons yapan Dayanışmaüyeleriyle Cepheliler görüştü, yaptıklarınınyanlış olduğunu, polisle işbirliği yapmakanlamına geldiğini anlattılar... Aynı akşamTaksim Dayanışması ortak metinde, birlikçağrısı yaptı, bütün halkı Taksim'e çağırdı.“Polis ablukasının olduğu yerde demok-rasiden, diyalogdan söz edilemez. Taksim

Dayanışması'nın yurttaşlarımızın ortakdileği haline gelen taleplerine hiçbir yanıtverilmemişken iki haftadır omuz omuzaher türlü dayanışmayı gösteren Gezi Parkıdirenişçileri arasında parkçı-marjinal ay-rımı yapılmasından medet umuluyor. KimseGezi Parkı’na ve yaşamına sahip çıkanlarıayrıştırmaktan medet ummasın. Biz birarada durmaya ve haklı, meşru talepleri-mizi dayanışma ile örmeye devam edece-ğiz” (11 Haziran 2013 Taksim Dayanış-ması)

Sivil Toplumcular, reformistler şiddetiçermeyen eylemler yaptıklarını defalarcasöylediler. Halk Ayaklanması karşısındaürkmelerinin bir diğer nedeni de, meşru-luklarına inanmamaları. Defalarca şiddeteylemlerini eleştirdiler...

Nedir şiddet eylemi? Başından berişiddet uygulayan, katleden polis değilmi?

Onlarca kişinin gözü çıktı, kolu bacağıkırılanların sayısı belli değil. Koca birşehir revire dönmüş durumda. 5 kişi kat-ledildi, hala ölüm döşeğinde iki insanımızyatıyor. Kimin şiddet uyguladığı çok açık.Polis önüne gelene saldırıyor, halkınyaptığı tek şey kendini korumak ve halkakarşı yapılan saldırıların hesabın sormaktır.

Kimse İtidal ÇağrılarıYapmasın

Halkın kim olduğunu gördü AKP ik-tidarı. “Marjinal kim? Çapulcu kim?Halk kim?” çok iyi öğrendiler... Halkahakaret etmenin, halkı aşağılamanın nedemek olduğunu öğrendiler... Kimyasalgazlarına, TOMA'larına, copuna karşıtaşla, sopayla, bedeniyle, yüreğiyle dire-niyor halk...

Beyinlerini akıttılar insanlarımızın,gözlerini çıkarttılar. Daha ne yapabilirler?Halk artık kaçmıyor bombalarından, cop-larından, basınçlı sularından gözaltılarındankorkmuyor...

Kimse Halka Sağduyu, İtidalÇağrıları Yapmasın! FaşizmeKarşı Direnmeden,Savaşmadan Zulüm SonBulmaz Faşizme Karşı SavaşıBüyütelim!

Faşizm ne Başbakan Tayyip Erdoğan'ınkişiliğinden, ne de AKP'den ibaret değil-dir.

"Faşizm sermayenin emekçi kitlelere

NATO'nun “21. Yüzyılayaklanmalar yüzyılıolacak” öngörüsüyle, “yadüşünce değişikliği, yaölüm” kararı, NATO’nunmüdahale alanını genişlet-mesi, birbirini tamamlamak-tadır ve hepsi, halklarınayaklanmalarını bastırmakiçindir...

Emperyalizmin işkenceler,tecrit hücreleri, ambargo,tecrit ve kuşatmapolitikaları, halkların ölümdahil herşeyi göze alancüretli ve fedakarpolitikalarıyla boşa çıkarılabilir...

Ekmek Adalet ve Özgürlük71 milyonun sorunudur. Ekmek Adalet ve Özgürlükdünya çapında 7 milyarınsorunudur. Hapishaneler,tutuklamalar ezilen halklarıteslim almak içindir.Halkları daha az ekmeğe vedaha az adalete razıedebilmek içindir.

Emperyalistlere "siz henüzbir şey görmediniz" diyoruz.Ezilen halklarla emperyalistsistem arasındaki uzlaşmazçelişkinin uzlaştırılmasınınsöz konusu olmayacağıortadadır. Tersine bu çelişkiçok daha keskin, çok dahaşiddetli bir biçimdesürmektedir.

Dünya halklarının direnmehakkını kurtuluş umudunuyok etmeyi amaçlayan poli-tikalara teslim olmayacağız.Bağımsızlık, demokrasi,sosyalizm düşüncemizdenvazgeçmeyeceğiz.Devrim ve sosyalizm umudu-nun yok edilmesi halklarınçaresizliğine izin vermeye-ceğiz. Bunu abartılı bulanlartarih önünde yeniktir.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!330

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

yöneltebileceği en azgın saldırıdır,Faşizm dizginlenmemiş bir şo-

venizm ve yağma savaşıdır,Faşizm kudurmuş bir gericilik

ve bir karşı devrim hareketidir,Faşizm işçi sınıfının ve bütün

emekçilerin en korkunç düşmanı-dır.

Faşizm, tekelci kapitalizmin engerici, en şoven, en emperyalist un-surlarının açık terörcü diktatörlü-ğüdür” diyor Dimitrov.

Faşizm oligarşik devletin karak-teridir. Oligarşinin halkı yönetme bi-çimidir. Faşizmle uzlaşılmaz. Faşizmyıkılmadan halk için asla demokrasiolmaz. Halk için adalet olmaz. Halkiçin özgürlükler olmaz. Halk için ek-mek olmaz, aş olmaz, iş olmaz, inanç-larımıza, kültürümüze, değerlerimizesaygı duyulmaz.

Daha Kararlı, Daha Cüretli Olmalıyız! Faşizme Karşı Direnişi Büyütmeliyiz!

AKP faşizmi halka düşmandır. Hiçkimseyi ayırdetmiyor: reformisti, siviltoplumcuyu, devrimciyi... Halkın herkesimi onlar için hedeftir. Başbakanhalkın her kesiminin onlar için hedefolduğunu açıklıyor. AKP'ye karşı enküçük muhalefet onlara göre suç veşiddetle bastırılması gerekiyor. İşteBaşbakan’ın açıklaması “Şu anda Tak-sim Gezi Parkı'ndaki eylemlerle diğergösteriler arasında çizgi çekme çabasıolduğunu görüyoruz. Bu hataya hiçkimse düşmesin. Taksim Gezi Par-kı'ndaki eylemler masum, demokratikolarak yansıtılırken, şiddet içeren ey-lemlerin bu eylemlerle ilgisi olmadığıvurgulanıyor. Durum hiç de öyle değil.”(11 Haziran 2013)

Tayyip Erdoğan bütün halkı düşmanilan ediyor, Türkiye'nin her tarafında,yüzlerce eve geceyarıları saldırıyorlar.Taksim Dayanışması'nın reformist,oportünist, sivil toplumcu bileşenleriise halk ayaklanmasını her fırsatta bi-tirmeyi düşünüyorlar. Defalarca bitir-meyi denediler. Eylemlerin bitmesi,sadece Gezi Parkı’na çekilmesini iste-mişlerdi, polis saldırdı, Taksim Mey-danı'nda eylemlere saldırmaya başladı.Polis saldırdıktan sonra, herkes Gezi

Parkı'na çekildi... Bu defa da Gezi Par-kı'nda tek çadır olsun, nöbet böyle de-vam etsin diyerek tartışmaya başladılar,halkı ikna etmeye çalıştılar. Özelliklereformist partilerin öncülüğünü yaptığıbu tartışmalarda halkı küçümseyen,aşağılayan bir üslupları vardı. Saatlercesüren toplantılardaki amaçları, ey-lemi söndürmekti. Reformistler, siviltoplumcular şunu görmüştü, halk ken-dilerinden çok daha fazla ilerideydi,çok daha fazla şey için ayaklanmıştı.

Halkın derdi üç beş ağaç değildi.Yıllardır biriken öfkesi patlamıştı. Sa-dece en yoksullar değil, orta kesim deayaklandı. 4+4+4 eğitim sistemiyle,dinci bir eğitime karşı çıktığı için ayak-landı. AKP'li esnafların önü açılırken,diğer bütün esnafı iflas etme noktasınagetirdikleri için ayaklandı. Küçük bur-juvazinin çıkarlarına sürekli saldırı ya-pıyordu AKP, Hidroelektrik Santralleri,İçki, Çevre vb... Hemen her gün yenibir saldırırıyla güne başlıyorduk. Mec-listeki çoğunluğuna güvenerek, halkınyaşamını değiştirmeye çalışmıştı. Bu

yüzden, eylemlere katılan kitleyebaktığımızda, kravatlı, beyaz göm-leklilerden tutalım da, orta esnafakadar sokaklara halkın çıktığını gör-dük.

Taksim Dayanışması toplantıla-rında, forumlarda, halktan insanlardaha fazla şey yapmak istiyordu.Reformistler, oportünistler, toplan-tılarda istedikleri kararı alamayınca,bu defa da ayak oyunlarına başvurarakeylemleri söndürmeye çalıştılar. Enbaşta, cumartesi günleri Taksim Mey-danı'na halkın gelmesini engellemekiçin, Taksim dışında başka yerlerdeeylemler yaparak halkı oralara ça-ğırmak istiyorlar. Ya da, cumartesideğil de, pazar günü eylem yapılsındiye dayatıyorlar. Her şeye rağmenhalk cumartesi günleri Taksim'e gel-meye devam ediyor.

Ayaklanmayı Bölmek İçinAKP'nin Demagojileri,Sahtekarlıkları

AKP en başta halkı bölmeye ça-lıştı, türbanlı bir kadının saçındansürüklendiğini iddia ettiler. Ancaktek bir görüntü, tek bir fotoğraf ya-yınlayamadılar. Çünkü yalan. Be-şiktaş'ta caminin kapısının zorla kı-

rıldığını, ayakkabılarıyla içeri girildiğinive içki içildiğini bizzat Başbakan söy-ledi. Hem de defalarca yalan söyledi.Hem de o caminin imamı, "İçki içil-medi, ben yalan söylemem" demesinerağmen... Erdoğan yalanlara devametti. Bu yalanlarla Müslüman halkı al-datıp kendisine kitle tabanı yaratmayaçalışıyor. Halkı bölmeye çalışıyor.

AKP iktidarının halkın gücü karşı-sında çaresizliği günden güne artıyordu.Tayyip Erdoğan'ın Taksim Gezi Parkıheyetiyle görüştüğüne dair aldatmacalaryapılmaya başlandı. Daha sonra anla-şıldı ki, Gezi Parkı’yla hiçbir ilgisiolmayan 11 kişiyle görüşmüş. Amaç-ları halkı aldatarak, Taksim Dayanış-ması’yla anlaştıklarını ilan edip ayak-lanmayı söndürmekti. Ancak kimseyialdatamadılar. Çünkü görüşmeye gidenheyeti hiç kimse tanımıyordu.

“Başbakan Recep Tayyip Erdo-ğan'ın Gezi Parkı olaylarıyla ilgilioluşturulan 11 kişilik heyetle görüşmesisona erdi. AK Parti Genel Merkezi'nde

Halk Cephesi’nin TalepleriHalk Cephesi’nin Talepleri AyaklananMilyonların Talepleridir.

1- Ekmek Adalet Özgürlük İçin;Bağımsız, Demokratik, Ulusların veHalkların Özgür Olduğu, Emegin,Adaletin, Onurun, En Yüce DeğerSayıldığı, Halkın Yönettiği Bir Ülkeİçin; Halk Anayasası İstiyoruz!

2- Gaz Bombası Kimyasal Silahtır!Gaz Bombası Yasaklansın!

3-Hasta Tutsaklar Serbest Bırakılsın!

4- Taksim Halkındır! Halka Yasak-lanan Tüm Alanlar Açılsın!

5- “Kentsel Dönüşüm” Adı AltındaSüren Yağma ve Talana Son Verilsin!

6- Halkın Aşağılanmasına, İnanç veDeğerlerine Saldırılmasına SonVerilsin!

7- Halka Saldırı Emrini Veren Başba-kan'dan İçişleri Bakanı'na, Valisi'ne,Emniyet Mürdürleri'ne Kadar TümSorumlular Yargılansın!

8- Katil Polisler Görevden Alınsın veYargılansın!

9- Bütün Gözaltılar Serbest Bırakılsın,Tutuklananlar Tahliye Edilsin!

10- Direnişçiler Hakkında Hiçbir TakibatYapılmasın!

28 Temmuz2013

331

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

gerçekleşen görüşme 4 saat 25 dakikasürdü. Heyette, tiyatro sanatçısı AhmetMümtaz Taylan, akademisyenler Prof.Dr. Betül Tanbay, Prof. Dr. Hale Çıracıve İpek Akpınar, yönetmen Kutluğ Ata-man, öğrenci Nil Eyüpoğlu, sanat yö-netmeni Rumeysa Kiger, mimar SelvaGürdoğan, sosyal medya uzmanı ZehraÖney, öğrenci Zülfikar Kürüm ve sosyalpaylaşım sitesinde Başbakan Erdoğan'ahitaben Gezi Parkı olaylarına ilişkinmektup yazan Bülent Peker de yeraldı....” (Anadolu Ajansı)

Bu heyete bakalım, halkın adınakonuşabilecek tek kişi yok, ayaklanmaadına konuşabilecek tek kişi yok. Amaolsun, bir heyetle görüştü ya, tamameylemler bitsin artık diye talimat yağ-dırdı, herkesi aldatacağını sandı Baş-bakan. Daha önce de hakaret ettiği,aşağıladığı, marjinal dediği, hiç muhatapbile almadığı ayaklanmayı bitirmek içinsürekli sahtekarlıklara başvuruyor. "Baş-bakan Gezi Parkı temsilcileriyle" gö-rüşüyor haberleri yaptırdılar. Doğrubazı kişilerle ara ara görüştü, bolcahaber yaptırdılar... Başbakanın temsilcidiye görüştüğü kişiler, daha önce hiçTaksim eylemlerine katılmamış, hiçbirprotesto gösterisi yapmamış, AKP'ninyalakalığını yapan kişilerdi. Bunlar ara-sında en çok tartışılan isim, Necati Şaş-maz oldu. Kurtlar Vadisi dizisindeki"Polat" bir heyetle birlikte başbakanlagörüştükten sonra, çıkışta açıklamayaptı. Ne söylediği hiç anlaşılmadı, tekakılda kalan, "Bize nazar değdi." Halkıaldatmak için artık ne yapacaklarını şa-şırmışlardı, "Polat Alemdar"dan medetumuyordu Tayyip Erdoğan. Burjuvabasında bile alay konusu oldu. YineBaşbakan, Hülya Avşar’la görüştü...Sözde, sanatçılarla görüşerek halkın ta-leplerini dinliyormuş havası yaratmayaçalıştılar. Başbakan kiminle görüştüyse,halkın parkı boşaltması için çağrılaryapmasını istedi, halkın taleplerine dairtek kelime etmedi.

Başbakan ağzını her açtığında biryalan söylüyordu. Bu ayaklanmalarFaiz Lobisinin işi diyerek aldatmayaçalıştı...

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç,eylemlerde dış bağlantıların olduğunusöyledi; “Elimizde somut deliller devar. Yargı ve siyasi bir değerlendirmeniniçerisindeyiz. Bugünden bunları tek

tek ifade etmek doğru olmaz. Olayıniç ve dış bağlantıları üzerinde duru-yoruz” diye konuştu.

“Olayların arkasında Turuncu Dev-rim ve Arap Baharı'nı örgütleyen Oc-cupy, Otpor/Canvas gibi uluslararasıoluşumlar var. ODTÜ eylemlerindede süreci yönlendirmeye çalışan aynıgruptu. Turuncu devrimleri ve ArapBaharı'nı yönlendiren Occupy, Otporve Canvas'ın Taksim eylemlerindenönce devreye sokulduğu ve Gezi Parkıolaylarının da buradan yönetildiği tespitedildi.” (Sabah gazetesi 6 Haziran)

Halk ayaklandı, dememek için, bintürlü aldatmaya başvuruyorlar. Marjinalgruplar, yurtdışı bağlantıları... diyerekaldatmaya çalıştılar. Arap Baharı denenşey, Turuncu Devrim denen şey Ame-rika'nın Orta Doğu'yu yeniden şekil-lendirmek için yaptığı saldırılardı. Ül-kemizdeki ayaklanmanın bunlarla hiçbirilgisi yoktur. Ülkemizde halk AKP ik-tidarına karşı ayaklanmıştır, Amerika'yakarşı ayaklanmıştır. Korkularının nedenibudur. Bunun için, ayaklanma başla-dıktan sonra, Amerika BüyükelçisiTayyip Erdoğan'ın başkanlığını yaptığıAKP MYK toplantısını bastı. Bununiçin Obama telefonla arayarak hesapsordu. Orta Doğu’yu paylaşma saldı-rılarının zarar görmemesi için talimat-larını verdi. Tayyip Erdoğan, gerçeklerihalka açıklayamaz. Sahtekarlıklar, al-datmalarla 11 yıl yönettiler, yine yalansöyleyecekler... Halka hiçbir şey vere-mezler, halktan çaldıklarını koruma te-laşına düştüler, panik halindeler. Yapa-cakları tek şey baskılarını artırmak,yalan dolan ile iktidarlarının ömrünüuzatmaya çalışmak.

Bu kadar korkmalarının bir nedenide emperyalist devletlerin ayağınızıdenk alın demesiydi. Emperyalistlerkendi çıkarlarının tehlikeye girdiklerinigördüklerinde Tayyip Erdoğan'ın,AKP'nin ipini anında çekerler. ABDen üst düzeyde, Obama tarafından uyar-dı. İtalya Dışişleri Bakanı: "TürkiyeBaşbakanı son yıllardaki otoriter tar-zında artık ısrar etmemeli. Uluslararasıbir komplo ile karşı karşıya kalındığıiddiası bir zayıflık göstergesi." AvrupaBirliği; “Göstericilere karşı tüm aşırıve orantısız güç kullanımını kınıyoruz”dedi. Almanya Dışişleri Bakanı GuidoWesterwelle "Ortamı yumuşatma gör-

evi Erdoğan’ın ve bu sorumluluğunbilincinde olması gerekir" diyerekuyardı. Avrupa Birliği ile Türkiye ara-sında yeni bir müzakere başlığı açıl-masına karşı çıkan Almanya, Türkiye'ninBerlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Kars-lıoğlu’yu, izahat vermesi için AlmanDışişleri Bakanlığı'na çağırdı. Öncesindeülke ülke gezerek önemli adam pozis-yonlarına bürünen Başbakan, şimdi em-peryalist devletler tarafından ayağınıdenk alması için uyarılıyor. Avrupabasını günlerce Erdoğan'ı eleştirdi. TürkBaharı, Diktatör Erdoğan diyerek ey-lemlere yapılan saldırıları kınadılar. Er-doğan'ı TOMA'ya benzeten karikatürlerdünya basınını sardı. Ayaklanmanın et-kileri Türkiye'de ve dünyada devamediyor. AKP artık her istediğini yapa-mayacağını anlamış durumda. Halkıngücünü gördüler, AKP'nin deyimiyle,“Bir deprem” gibi salladı iktidarlarını.

Devam edecek

Taksim Dayanışması’ndaOrtaklaşılan Talepler

1- Taksim Meydanı'nın ve Gezi Parkı’nıninsansızlaştırılmasına yönelik yargı kararıiçin de iptal edilen plan ve projelerden,AKM'nin yıkımından vazgeçildiği ivediolarak açıklanmalıdır.

2- Taksim ve Kızılay başta olmak üzereTürkiye'deki tüm meydanlarımızda, kamusalalanlarımızda, toplantı, gösteri, eylem yasak-larına ve fiili engellemelere son verilmesini;ifade özgürlüğünün önündeki engellerinkaldırılmasını,

3- Taksim Gezi Parkı'ndaki yıkıma karşıdirenişten başlayarak, halkın en temeldemokratik hak kullanımını engelleyen,şiddetle bastırma emrini veren, bu emriuygulatan ve uygulayan; binlerce, insanınyaralanmasına, beş yurttaşımızın ölmesineneden olan sorumluların görevden alın-masını; gaz bombası ve benzeri materyallerinkullanılmasının yasaklanmasını,

4- Ülkenin dört bir yanında direnişekatıldığı için gözaltına alınan yurttaşlarımızınderhal serbest bırakılması, haklarında hiçbirsoruşturma açılmayacağına ilişkin açıklamayapılmasını,

5- Afet zamanlarında da toplanma vekorunma yerlerimiz olan Gezi Park'ı baştaolmak üzere halkın kullanımına kapalı bütünparklarımızın bir an önce açılmasını, önemleve acilen talep ediyoruz

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!332

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

28 Temmuz2013

333

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

5 Haziran ÇarşambaKESK, DİSK, TTB ve TMMOB

bir günlük grev ilan etti, tüm ülkedeinsanlar sokağa çıktı. Bülent ArınçTaksim Dayanışmasından bir heyetlekonuşmak zorunda kaldı. TaksimDayanışması, talepleri iletti.

7 Haziran Cuma Çatışmalar devam ederken Taksim

Meydanı halkın elindeyken TayyipErdoğan Türkiye’ye döndü. Erdoğan'ıhavaalanında "Yol ver geçelim, Tak-sim'i ezelim" diyen bir kitle karşıladı,Erdoğan olaylardan "faiz lobisi"nisorumlu tuttu. Ankara Belediyesikendi işçilerini tehdit ederek havaa-lanında topladı. Yol boyu toplanankitlelere konuşup halka karşı savaşilan etti Tayyip Erdoğan. Ankara’daeylemler aynı şiddette devam edi-yordu.

8 Haziran CumartesiBeşiktaş Çarşı “Sosyete Uyuma,

Çapulcuna Sahip Çık!” sloganıylaNişantaşı'da yürüdü. Dev barikatlarburadaki halk tarafından oluşturuldu.

Dersim'de Azik (Cumhuriyet)Mahallesi’nde Sivas Şehitleri Cad-des’inde bir araya gelen kitle,tencere,tava ve ıslıklarla, sloganlarlaeyleme başladı. Eylemin Pazar günüde Sihenk (Atatürk) Mahallesi’ndedevam edeceği duyurusu yapıldı. Si-vas Şehitleri Caddesi’nde ateşler ya-kıldı, halaylar çekildi.

Aynı gün İstanbul Gazi Mahal-lesi'nde ve Ankara'da halkla polisarasında çatışmalar yaşandı. Gazi'detencere tava eylemine başlayan 7-8bin kişilik kitleye polisin saldırmasıüzerine saatlerce süren çatışmalaryaşandı. Aynı şekilde Ankara Kızı-lay'da toplanan 5 bin kişilik kitleye

saldıran polis direnişle kar-şılaştı...

9 Haziran Pazar Taksim Meydanı’nda büyük bir

miting düzenlendi. Halk Cephelilerde halkla beraberdi. Taksim Daya-nışmasına reformistler, sivil toplum-cular barikatları kaldırmak, eylemibitirmek için çok ısrar ettiler. AncakTaksim Meydanı’ndaki ve Gezi Par-kı’ndaki halk eylemi sürdürmeye ka-rarlıydı.

Adana’da 9 Haziran öğle sula-rında Akkapı’dan yürüyüşe geçenkitlenin önü Havuzlubahçe'de polistarafından kesildi. Geceye doğru tek-rar yürüyüşe geçen kitleye polis busefer gazla, tazyikli suyla saldırdı.

11 Haziran SalıPolis sabahın erken saatlerinde

yeniden Taksim Meydanı’na saldırdı.Parka saldırmayacaklarını ilan et-mişlerdi, ancak Taksim Meydanıgazla doldu. Polisin Taksim’e girişinibir 2. Çanakkale Zaferi olarak ta-nımladı çevik kuvvet amirleri. Aynıgün saldırıyı protesto eden avu-katlardan, 75’i dövülerek sürük-lenerek gözaltına alındı. Halk Tak-sim saldırısını protesto etmek içinyine sokaklara çıktı. Çatışmalar tümTürkiye’de sürdü. Adana’da binlercekişi Atatürk Parkı’na yürüdü. Bu ta-rihten itibaren yürüyüşler aynı kitle-sellikle devam etti.

12 Haziran Çarşambaİstanbul Adliyesi'nde ve Türki-

ye’nin bir çok ilinde binlerce avukat,avukatlara yapılan saldırıyı protestoetmek için, sokağa çıktı.

13 Haziran PerşembeAvrupa Parlamentosu'nda Gezi

Parkı tasarısı kabul edildi, AKP hü-kümeti uyarıldı. Valinin "çocukla-rınızı alın, can güvenliklerini sağ-

layamam" tehdidi üzerine annelerGezi Parkı'nda güvenlik zinciri oluş-turdu.

Almanya'nın Kottbussertor Mey-danı’nda kurulan direniş çadırındatoplanan yaklaşık 500 kişi yapılanmitingin ardından yürüyüşe geçti.Kısa bir sürede 1500'e yakın insanınkatıldığı yürüyüş oldukça coşkulugeçti. "Faşizme Karşı Omuz Omu-za”, “Direne Direne Kazanacağız”,“Halkız Haklıyız Kazanacağız, Heryer Taksim Her Yer Direniş..." slo-ganlarının atıldığı yürüyüş Kreuzbergsokaklarını dolaştıktan sonra tekrardireniş çadırının önünde bitirildi.

14 Haziran Cumaİki gün önce beyin ölümü ger-

çekleşen Ethem Sarısülük hayatınıyitirdi ve ayaklanmanın üçüncü şe-hidi oldu.

Taksim Dayanışması heyetiyleBaşbakan 2. kez görüştü. Taksim da-yanışması heyeti, eylemi bitirme çağ-rısı yapamayacaklarını söyleyince,Tayyip Erdoğan hiddetlenerek, top-lantıyı terk etti.

15 Haziran CumartesiErdoğan Ankara-Sincan'da dü-

zenlenen mitinglerinin ilkinde "Yarınİstanbul'da mitingimiz var, TaksimMeydanı boşaldı boşaldı, yoksa gü-venlik güçleri boşaltmasını bilir"diyerek tehditler savurdu. TaksimGezi’ye yapılan saldırı 10 bin kişininAnkara Kennedy Caddesi’ne toplan-masına neden oldu. Yoğun kalaba-lıktan korkan polis saldıramadı.

Halk yaşlı-genç, kadın-erkek GeziParkı’nı doldurdu. Saat 21 civarındaparka saldırı başladı. Saldırı haberiyleberaber İstanbul’un birçok mahalle-sinde ve Türkiye’nin 70’i aşkın ilindehalk sokağa çıktı ve saldırıyı protestoetti. Halk Cepheliler bulunduklarıher yerde çatışmalarda ve yürüyüş-

Her Yer Taksim Her Yer Direniş!

HALK AYAKLANMASIGÜNLÜĞÜ -2-

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!334

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

lerde en önde yer aldı. Gaz bomba-larını savurarak ilerleyen polis önüneçıkan her şeyi parçalayarak parktaki kitleyi Harbiye tarafına sürdü.Olayların başından beri yaralılarakapısını açan Divan Otel başta olmaküzere revirlere ve kapalı alanlara gazatıldı, doktorlar kelepçelenerek göz-altına alındı.

Gazi Mahallesi’nden yaklaşık50 bin kişi otoyolu kapatarak Tak-sim’e doğru yürüyüşe geçti.

Sarıgazi’den binlerce kişi Tak-sim’e doğru yürüyüşe geçti ve İs-tanbul’un her yeri çatışma alanınadöndü. Polis kontrolü kaybedinceolaylara Jandarma da müdahil oldu.Eli sopalı ve satırlı, sürekli tekbirgetiren bir güruh polis nezaretindeBeyoğlu'da halka saldırdı. Okmey-danı’da süren çatışmalarda 14 ya-şındaki Berkin Elvan polis tara-fından bilerek başından vuruldu.Berkin Elvan hala komada…

Halk Cepheliler Londra'da kur-dukları direniş çadırında deneyim-lerini ve gündemi konuşarak halkdüşmanlarına olan öfkelerini haykırdı.Her gün onlarca kişi çadırı ziyaretetti.

16 Haziran PazarBu tarihten itibaren, polis Taksim

Meydanı ve Gezi Parkı’nı kuşattı.Gezi Parkı halka kapatıldı. Anka-ra’da polis Ethem’in cenazesine sal-dırdı ve faşist yüzünü bir kez dahagösterdi. Kızılay’da,Taksim’de vebirçok yerde halk Ethem’i sahiplen-mek için binler olup sokağa çıktı.Cepheliler yine çatışmalarda halkınyanında yer aldılar. Pazar geceye ka-

dar çatışmalar devam etti. AKP’ninpolisi toplanan en ufak kitleye sal-dırmaya devam etti. Halkın üzerineönce TOMA’larla tazyikli su sıkıldı.Ardından biber gazı ve ses bomba-larıyla saldırı devam etti.

Halkın saldırıya cevabı yine di-reniş oldu. Harbiye, İstiklal Caddesive Beşiktaş yönünde polisin saldırı-sına karşı halk sloganları, taşları vesapanlarıyla direnişe geçti. Saldırıüzerine İstanbul’un birçok bölgesindehalk Taksim’e akın etti. Taksim’ekadar gelebilenler Taksim etrafında,gelemeyenler ise kendi bölgelerindeya da önlerinin kesildiği yerde polisleçatıştılar. Halk Cepheliler ayaklan-mayı “EKMEK ADALET VE ÖZ-GÜRLÜK İÇİN HALK ANAYA-SASI İSTİYORUZ” diyerek örgüt-lemek ve büyütmek için kampanyabaşlattı. İkitelli'de halk devrimcilerinönderliğinde "Tayyip İstifa!" pan-kartının arkasında yürüyüşe geçerek,TEM yolunu trafiğe kapattı. Yaklaşık5000 kişi polisle çatıştı...

Tekirdağ'da meydanda toplananhalk, AKP il binasına yürüyüş dü-zenledi. AKP il binası önünde oturmaeylemi yapıldı. Eylemde faşist AKPiktidarının Gezi Parkı direnişine sal-dırısı, halk tarafından sloganlarlaprotesto edildi.

17 Haziran PazartesiDİSK, KESK, TTB, TMMOB,

TDB bir günlük grev ilan etti. KESKve DİSK polise karşı direnmedendağıldılar… Halk barikatlara yürüyüpTaksim Meydanı’na çıkmak için ey-lemlerine devam etti.

Öte yandan, Sarıgazi halkı Cep-

helilerle beraber Demokrasi Cadde-si’nde yürüdü. Gazi halkı ise Cep-helilerin önderliğinde eski karakolönünde toplanıp, Cemevi yönündenkarakola doğru yürüyüşe geçti...

Okmeydanı'da ise Sağlık Ocağıönünde toplanan halk, buradan ma-halle içinde yürüyüşe geçti. Mahalleiçinde “Faşizme Karşı Omuz Omu-za!”, “Her Yer Taksim Her YerDireniş!”, “Diren Berkin Okmey-danı Seninle!”, “Berkin Elvan Onu-rumuzdur!”, “Umudun ÇocuğuBerkin Elvan!”, “Halkız HaklıyızKazanacağız!...” sloganlarıyla yü-rüyen kitlenin sayısı 15 bine ulaştı.

18 Haziran Salıİstanbul’da 94 adrese şafak bas-

kını yapıldı. Eşzamanlı Ankara’dada 26 adres basıldı ve onlarca insaneylemlere katıldıkları sebep gösteri-lerek gözaltına alındı.

Taksim Dayanışması, OkmeydanıHaklar Derneği ve Berkin'in ailesinedestek ziyaretinde bulundu.

19 Haziran Çarşambaİstanbul’da 100’e yakın yerde

halk, forumlar düzenlemeye baş-ladı. Türkiye genelinde 150’yi aşkınyerde forum yapılmaya başlandı.Halk Cepheliler bulundukları yerlerdehalkın kendi kararlarını alacağı tabanörgütlenmelerini yaratmak genişlet-mek için çalıştı.

20 Haziran PerşembeMersin’e Tayyip Erdoğan adım

atarken Mersin ve İzmir’deki çadırlaraAKP’nin polisi saldırdı. Her iki ildeçatışmalar akşam saatlerine kadardevam etti. Yine İstanbul ve Türki-

28 Temmuz2013

335

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

ye’de yankı buldu. İzmir’de eylemlerekatıldıkları gerekçesiyle devrimcilerinevleri basıldı ve 34 kişi gözaltınaalındı.

22 Haziran CumaTaksim Dayanışması halkı “Gezi

Şehitlerini anmak için karanfillerleTaksim’de toplanmaya” çağırdı.Halk Cephelilerin de bulunduğu bin-lerce kişi Taksim'i doldurdu. Polisyine halka saldırdı ve çok sayıdakişi yaralandı. Polis Ankara'da Dik-men, Kuğulu Park, Kennedy Caddesiüzerindeki gruplara da saldırdı. Bununyanında Türkiye'nin çeşitli illerindeprotestolar duran adam, tencere tavaprotestoları ve parklarda forum dü-zenleme faaliyetleri devam etti.

Fransa'da, Türkiyeli devrimcilerve Fransız dostları Stanislas Mey-danı’nda Taksim’de ki devlet terörünüprotesto ettiler. Mitinge Halk Cep-heliler kızıl bayrakları ile yoğun birkatılım gösterdiler.

23 Haziran CumartesiHalk Cepheliler Taksim Meyda-

nı’nda, duran adam eylemlerine ka-tıldı, Sivas Katliamını lanetleyen dö-vizlerle eylem yaptı… Gözaltına alın-maya çalışıldı, halk sahiplendi, göz-altına alınan olmadı.

24 Haziran PazarABD Başkanı Bakanlar Kurulu

toplantısını arayarak Başbakan vebakanlara 1 saat boyunca talimatlarınıiletti. 24 Haziran İzmir’de yenidenbaskınlar oldu ve 27 kişi gözaltınaalındı.

25 HaziranAnkara’da çok sayıda ev basıldı

ve 30 kişi eylemlere katıldıkları içingözaltına alındılar.

28 Haziran CumaAylardır ‘Çözüm’ diyerek Kürt

halkını kandıran AKP iktidarı Di-yarbakır Lice’de yeni yapılan karakolinşaatını protesto eden kitlenin üzerineateş açtı. Medeni Yıldırım hayatınıkaybetti. Taksim’de ve bir çok ildeHalk Cephelilerin de katıldığı “HerYer Lice Her Yer Direniş” sloganıyla

eylemler yapıldı. AKP’nin polisi bueylemlere de saldırdı.

Gazi Mahallesi’nde 3. AnadoluHalk Kültür Festivali’nde Grup Yo-rum sahneye çıktı ve binlerce kişiayaklanma ruhuyla halaya durdu“Halk Anayasası İstiyoruz” talebiburadan da yükselmeye başladı.

29 Haziran CumartesiHer Cumartesi olduğu gibi halk

Taksim Meydanı’na yürümek istedi.Taksim'de toplanan grup polisin bibergazı ve boyalı pilastik mermi kul-landığı müdahaleyle karşılaştı. Çoksayıda gözaltı oldu. Cephelilerin debulunduğu çatışmalar saatlerce devametti.

30 Haziran PazarGezi Parkı direnişi sürecinde baş-

layan forumların önemli merkezle-rinden biri olan Kadıköy'deki Yo-ğurtçu Parkı’na sabaha karşı 10-15kişilik faşist bir güruh tarafından bı-çaklı saldırı düzenlendi.

2 Temmuz Salıİstanbul ve Türkiye’nin bir çok

ilinden binlerce kişi Sivas’a gitti. Si-vas katliamının yıldönümünde, kat-ledilen aydınlar için yürüyüş ve anmayapıldı.

3 Temmuz ÇarşambaSarıyer’in Ömürtepe Mahalle-

si’nde Arguvan Parkı’nda Dev-Genç’liler Halk Anayasası İstiyoruzdiyerek direniş çadırı açtılar. Çadır24 saat açık kaldı, halktan insanlarkitap, dergi istemeye kendiliğindengeldiler.

4 -6 TemmuzBursa’da Halk Cephelilere yönelik

baskınlar yapıldı ve 16 kişi gözaltınaalındı.

Grup Yorum direnişin sesine seskatmak için Harbiye Açık Hava’dakonser düzenledi ve türkülerini sokaksokak direnen halk için söyledi. Kon-ser sürerken Harbiye’de ve civarındaçatışmalar devam ediyordu. Halk so-kaklarda Yorum türküleriyle direndive İstanbul yanmaya devam etti. Elipalalı saldırgan, halka saldırdı. Busaldırgan daha sonra serbest bırakıldı

ve yurtdışına kaçtı.

8-10 TemmuzAKP’nin valisi Gezi Parkı’nın

halka açıldığını duyurdu ancak 3saat sonra park yeniden kapatıldı.Gençlik Federasyonu üyesi MustafaAli Tombul parka çıkmak isterkenpolisin birkaç metreden attığı gazfişeği sonucu başından yaralandı veyoğun bakıma kaldırıldı.

Eskişehir’de 19 yaşındaki Aliİsmail Korkmaz, yoğun bakımdahayatını kaybetti ve direnişin 5. şehidioldu. Ali İsmail’in şehit düşmesindensonra bir çok ilde halk sokaklaraçıkıp şehidini sahiplendi. ÖzellikleHatay’da çok şiddetli çatışmalar baş-ladı. AKP’nin polisi bu eylemlerede saldırdı ve çok sayıda insan göz-altına alındı.

11 Temmuz PerşembeAli İsmail’in cenazesi sonrası yü-

rümek isteyen halka AKP’nin polisibir kez daha saldırdı. Hatay halkı,direnerek şehri AKP’nin polisine daretti. Eylemleri pasifleştirmek isteyenCHP’lilerin gerçek yüzü daha çoksu yüzüne çıktı ve halk, Cephelilerleberaber sokak sokak çatıştı.

12 Temmuz CumaKocamustafapaşa’da yapılan fo-

ruma eli satırlı sopalı faşist güruhsaldırdı. Halk direnerek saldırıyı püs-kürttü. İzmir başta 4 ilde Halk Cep-helilerin de bulunduğu 15 kişi gö-zaltına alındı.

13 Temmuz CumartesiHalk ve Cepheliler saldırıdan bir

gün sonra Kocamustafapaşa’da yü-rüyüş düzenledi. Taksim Dayanışmasıforumlardan desteğe yüzlerce kişi gel-di. Polis tarafından kışkırtılan organizeedilen faşistler bugün hiçbir yerdeyoktu. Ama aynı gün Taksim Galata-saray Lisesi önünde yapılan TMMOBeyleminin ardından çıkan çatışmalarsırasında esnaf denilen 20 kişilik birpalalı sopalı grup önce eylemcileresonra gazetecilere saldırdı. Halktanyaralanan insanlar olurken sopalılardankimse yine gözaltına alınmadı.

Direniş Sürüyor

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!336

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Halkların sömürü ve zulmündenyegane kurtuluş umudu olan devrimve sosyalizmin sorumluluğu omuz-larımızdadır... Her şeye bu sorumlu-luk bilinciyle bakmak zorundayız. Ha-yata sınıflar mücadelesine Dayı’nınbaktığı yerden bakmaktır bu. Ve biz,Dayı’nın işaret ettiği "Tek Yol Dev-rim" istikametinde yürümeye de-vam ediyoruz.

Bu uzun yürüyüşte iler-lemenin, adım atabilmenin,sağlı sollu darbelere rağ-men bu adımları sürekli kı-labilmenin tek yolu, beyni-mizi bir silah olarak diritutmaktan geçer. Ki, birCephelinin en güçlü silahıbeynidir. Sözkonusu olan,devrimci bilinçtir.

Sınıf BilinciyleDonanmış BirCepheli’nin Beyni,Devrimin En GüçlüSilahıdır

Emperyalizm ve oligarşi, haya-tın her an ve alanında durup din-lenmeden saldırıyor. İdeolojik savaşahiç ara vermiyor. Beynimize sız-maya, kirletmeye ve nihayet teslimalmaya çalışıyor.

Burjuvazi tarafından halklara vehalkın öncülerine yönelik kesintisizşekilde sürdürülen ideolojik savaşınhedefinde, beyinlerin teslim alınmasıvardır.

Bu amaçlarını, karşı devriminuluslararası karargahı sayılanCIA’nın bir belgesinde şöyle ifadeetmişler; "İnsanın en kritik noktasızihnidir. Zihnine bir kez ulaşıldı mı,'siyasal hayvan' mermilere bilegerek kalmadan yenilgiye uğratı-labilir. Hedef bütün halkın zihnidir."

Burjuvazi kendisini sadece fizikişiddetle, faşist zor ve baskıyla koru-

yamaz. Bununlabirlikte ve esasolarak, halk safla-rında ideolojik ta-hakküm yaratarakkendisini güven-ceye alıp sistemi-ni sürdürür. Bir

diğer ifadeyle, ancak halkın zihnini elegeçirdiği oranda sömürüye razı ede-bilir. İşte o zaman mermilere bile ge-rek olmadan halka istediklerini yaptı-rırlar. Sömürüyü meşrulaştırır, “böylegelmiş böyle gider , bu düzen değiş-mez, bu halktan adam olmaz, buhalk için değmez " yanlış görüşlerinihalk içinde hakim hale getirirler.

Sistemlerini sürdürmek için hedefbütün halkın zihni diyen emperya-listlerin halk saflarının içindeki mu-

halif, devrimci, sol kesimlerin "zih-ni" ile ilgilenmeyeceğini düşünmek,halk düşmanlarını hiç tanımamakolur. Neyi neden yaptıklarını, ne so-nuç beklediklerini ve aldıklarını hiçanlamamak olur. Savaş gerçeğinin, sı-nıf mücadelesinin kurallarının, far-kında olmamaktır bu. Bu bir ölüm ka-lım savaşıdır. Emperyalistler ve iş-birlikçileri, ayakta kalabilmek içinözellikle kendi sistemlerine alterna-tif gördükleri sol kesimlerin beyin-lerini teslim almaya büyük öncelikvermişlerdir. 1990’lardan bu yanasürdürülen tasfiyecilik süreci, bu po-litikanın pratiği olarak şekillenmiştir.

Emperyalistler ve işbirlikçileri,"solcu olarak kalabilirsi-niz" diyorlar. Ama onlarındayattığı yaşam ve düşün-ce biçimini kabul ederekyapılacak bir solculuğatahammül edebilecekle-rini de ekliyorlar. "Sistemekarşı muhalafet edebilir-siniz" diyorlar ama kendikoydukları kurallara uyarakve onların istediği oyunuoynayarak kısaca, demok-rasicilik oyununun figüra-nı olmayı dayatıyorlar. Dü-

zenin temeline yönelmeyecek, dü-zenlerine zarar vermeyecek bir sol-culuk istiyorlar. Bunların önünüaçıyarlar. Çünkü böyleleri, kendiinançsızlıklarını halka taşıyarak,çürümüş düzenin ömrünü uzatma-sına yardımcı oluyorlar. Devrimiçin savaşmadıkları oranda, "ka-pitalizmin alternatifsizliği" yala-nına güç veriyorlar.

"Emperyalizmin, teslim almakistediği, politikaların önünde engelolmaktan çıkarmak istediği güçleri;önce tecrit etmekte, yanlızlaştır-makta, kuşatıp sonra "terörizm" de-magojisini de kullanarak imhaya yö-nelmektedir. Gözden kaçırılmama-sı gereken nokta, bu politikanın te-melinde fiziki imhanın ötesindebeyinlerin imha edilmesi, teslimalınması ön plandadır. Fiziki imha,buna hizmet eden bir araçtır. Zira,

direniş yolunu seçenler yenilselerde, yok olmazlar ve yeniden ayağakalkarlar. Bu nedenle düşüncelerin

Ders: Beynimizi Diri,Bilincimizi Sağlam Tutmalıyız

Biz Cepheliyiz!Cephelilerin Beyni

Savaş Alanıdır!Bu Savaşı Kazanmakİçin Beynimizi Diri,

Bilincimizi Sağlam Tutmalıyız

“Şehitlerimiz bizim manevideğerlerimizdir. Bunu hiçbir zaman

unutmayın. Ne zamana başımız sıkışsa ilkbaşvurduğumuz yine şehitlerimizdir.”

İbrahim Çuhadar

28 Temmuz2013

337

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

teslim alınması, yani düzen içine çe-kilmesi, egemen sınıflar açısından çokdaha belirleyicidir.” (Devrimci Solsayfa 19.Temmuz 2004)

Akıllı Solculuk Nedir?Günümüzün her türden reformiz-

mi, bu politikanın ürünü ve başarısısayılır. Bunlar kendilerini akıllı sol-cu sayarlar. Biz devrimci solculuğu-muzdan onur duyarız.

Akıllı solculuk, düzeniçileşmek-tir. Geleceğini, kapitalist sistem için-de görerek düzen içinde yer almak,yer almaya çalışmaktır. Halk düş-manlarına karşı "mücadele değilmüzakereyi" esas almaktır. Oysa, buemperyalizmin istediğidir. Burjuva-zi, "zulme karşı direnme hakkını"yok sayarak, kendi deyimleriyle "ça-tışmaları görüşerek çözme" anla-yışının kabulünü dayatmaktadır. Hal-buki, halk ile halk düşmanları, ezenile ezilen, emperyalistler ile halklararasında müzakere ederek çözebile-cekleri tek bir konu bile yoktur. Çün-kü sorunun kendisi emperyalistlerve işbirlikçilerin sömürü ve zulmüdürzaten. Emperyalist sömürü ve zu-lümden kurtuluşun yegane yolu,KURTULUŞA KADAR SAVAŞ ger-çeğidir. Akıllı solculuk, işte bu bi-limsel tarihi gerçeği reddetmiştir.

Akıllı solculuk, devrim ve sos-yalizm uğruna savaşmaktan vaz-geçmektir. Kapitalist sömürüye kar-şı, halkların tek kurtuluş alternatifinesırtını dönmektir. Bu yanıyla da,halkların sömürü ve zulme mahkumedilmesine güç vermektir. Bunlar,çürüyen sisteme sol’dan güç ver-mekten başka bir iş yapmazlar. DönekKautskyler’den bu yana böyledirbunların işlevi.

Çürüyen sisteme karşı direnme-yenlerin, düzene güç verenlerin ken-dilerinin de çürümesi kaçınılmazdı.Öyle de olmuştur. Ve bu çürümenineseri olarak "sosyalizm aşıldı" ,“hiçbir düşünce uğruna ölmeyedeğmez”, “yaşam kutsaldır”, “halkdüşmanlarıyla barış” gibi pespayedüşünceler, hem de sol adına savu-nulur olmuştur. Öyleki, kimileri Av-rupa emperyalistlerinden "demok-rasi", Amerikan emperyalizminden

"özgürlük" bekleyecek kadar düş-künleşmiştir.

Oysa emperyalizm ve oligarşi-nin halkları sömürüye, zulme, işsiz-liğe, açlığa, yozlaşmaya, yoksulluğamahkum etmişlerdir. Bu sınıfsal ger-çeklik karşısında devrimcilerin temelgörevi, burjuvaziye karşı sınıf mü-cadelesinin kurallarını uygulamaktır.İşte bu görev sadece bizim omuzla-rımızdadır.

Cephe’nin tarihsel görevi işte bu-dur. Halkları ezen, sömüren, aç yok-sul, işsiz bırakan, yozlaşmaya mah-kum eden burjuvaziye karşı sınıfmücadelesinin kurallarını uygula-mak... Halkı örgütlemek ve halk kur-tuluş savaşını zafere kadar sürdür-mektir.

Bu tarihsel görevi yerine getir-menin öncelikli koşulu beynimiziburjuva ideolojisinin karşısına dev-rimin silahı olarak çıkarmaktır. KiCepheli’nin en güçlü silahı beynidir.Böyle olduğu içindir ki, düşmanları-mız "bir sizi değiştiremedik" di-yorlar. Doğrudur. Çünkü biz burju-vazinin aklıyla düşünmeyi reddedi-yoruz.

Burjuvazinin beynimizi imha edipdüşüncelerimizi değiştirmek isteğikoşullarda, Cepheli’nin beyni devri-min en ateşli silahı olarak namlusu-nu daima sıcak tutacaktır.

Emperyalizm ve işbirlikçileri, nedenli silah ve güce sahip olurlarsa ol-sun, Cepheli’nin beyninden korku-yorlar. Çünkü Cepheli’nin beyni hak-lı düşünceleri, halk sevgisini, devriminancını taşıyor. Amerikan uşakları-nın "bir siz değişmediniz" deyişle-ri bu korkularının ve beynimize el sü-rüp kirletememelerinin de itirafıdır.

Bilinir, her silahın değişik özel-likleri vardır. Cepheli’nin devrimin si-lahına dönüşen beyninin özelliklerinelerdir dediğimizde beş temel özel-lik sayabiliriz. Bunlar;

1- Halk düşmanlarının karşısındahalkın adaletini somutlamak... Bunusağlayan halk sevgisidir.

2- Burjuva ideolojisiyle uzlaşma-mak. Bunu sağlayan, devrimci ideo-lojiye sahip olmaktır.

3- Her türden reformist, oportünistgörüşe karşı aşılmaz setler örmek.

Bunu sağlayan ideolojik sağlamlıktır.4- Zaaflar biçiminde somutlanan

iç düşmana taviz vermemek... Bunusağlayan , devrimci kültür ve ahlakasahip olmaktır.

5- Zorluklar karşısında umutsuz-laşıp karamsarlaşmamak... Bunu sağ-layan, devrimci iradedir. Devrimci ira-de, cüret ve emeğin birleşmesinin ese-ridir. Zorluklar karşısında cüretle ile-ri atılır, sorunlar karşısında sıra neferiolarak bir adım öne çıkarsak, altedilmeyecek zorluk, çözülemeyeceksorun da kalmaz.

İşte bütün bunlar, devrimci bilin-cin temel özellikleridir. Burjuva ideo-lojisine karşı beynimizin silah halinegelmesi demek, bu özelliklere sahipolması demektir...

Beynimizi Diri,Bilincimizi SağlamTutmak İçin...

Burjuvazinin çürük ideolojisi, yozkültürüne karşı beynini diri, bilinci-ni sağlam tutmak isteyen Cephe-li’nin yüzü de, yüreği de beş temelnoktaya dönük olacaktır daima.

1- Beynimizi diri, bilincimizisağlam tutmak için, tarihimize ba-karız.

- Kanla yazılan tarihimiz, devrimciderslerle doludur. Gerek dünya halk-larının direniş tarihi, gerekse halkı-mızın isyan tarihi ve esas olarak daKızıldere’den bu yana yazımını sür-dürdüğümüz devrim tarihimiz, halkdüşmanlarının saldırı ve tuzakları, kar-şısında bize ne yapmamız ve ne yap-mamamız gerektiğini, hayatın iriliufaklı sınavları karşısında göster-mektedir.

Biz, bu tarihe kopmaz bağlarlabağlıyız. Bu tarih, burjuva ideoloji-sine, her türden reformist-oportünistdoğmaya ve iç düşmana karşı taviz-siz bir mücadelenin eseridir. Bu ta-rihten öğrenmesini bileceğiz. Tarih bi-lincini kuşanan Cepheli, burjuvaideolojisinin tortuları olan hatalardan,zaaflardan, sapmalardan, savrulma-lardan kaçınır, deneyciliğe düşmez...

2- Beynimizi diri, bilincimizisağlam tutmak için; Marksist-Le-ninist ustalarımıza bakacağız.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!338

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Marks’tan Mahir’e, Lenin’den Da-yımıza, ustalarımız bize, burjuvaziyekarşı sınıf mücadelesinin doğru vegerçeklerini, ilke ve kurallarını gös-terir.

Ustalarımız bize "burjuvaziyleuzlaşın" demez. Devrimden, sosya-limden vazgeçin demez. Ne dedikle-ri ise gayet açıktır. Ustalarımız bizeburjuvaziye boyun eğin değil, "bur-juvaziyi yenin" demektedirler. De-mekle de kalmamış pratik olarak bu-nun nasıl başarılacağın’da göster-mişlerdir. Onları usta ve ölümsüzkılan da söyledikleri gerçeği tariheyazmış olmalarıdır.

Sınıfların ve sınıf çelişkilerinin bu-lunduğu kapitalist sömürü düzeninde,nasıl davranılması gerektiği bizim içinMarks’tan Mahirlerden bu yana gayetaçıktır. Kurtuluşa Kadar Savaş....

Marksist-Leninst ustaların hepsi,ihtiyacımız olan bu gerçeği anlatırbize. Cepheli, emperyalist batınınpespaye üniversite ve karşı devrim ka-rargahlarında üretilen sınıf işbirlik-çiliği, sivil toplumculuk aşılanan gö-rüşlere değil, devrimci ustalara kulakverdiği için, beynini diri tutar dai-ma."Devrim için savaşmayana sos-yalist denmez" diyen ustalarımızbize, zaferin yolunu gösteren kutupyıldızlarıdır...

3-Beynimizi diri, bilincimizi sağ-lam tutmak için, şehitlerimize ba-kacağız. Onlara bağlı kalacağız. Ha-yat okulunun irili ufaklı bütün sınıf-larından geçmek için şehitlerimizdenöğrenmesini bileceğiz ki, bilinç şe-hitlerimizden öğrenmektir. Beynimi-zin diriliği şehitlerimizin anılarınabağlı kalmak, şehitlerimizin hesabı-nı sormaktır. Hesap sormak, bilinci-mizin sağlamlığı demektir bu kav-gada.

Şehitlerimiz, bizi daima hayat de-nilen karmaşanın içinde devrimciolanı yapmaya çağırır. Ki biz dev-rimciliğin gereğini yapmaya başla-dığımızda , hayat kavgaya dönüşür.Şehitlerimiz, bu kavgada kendi ör-nekleriyle örnek ve ölçü olurlar. Sıraneferliğini, feda ruhunu, devrimcili-ği öğretirler.

Feda şehidimiz, yoldaşımız İbra-him Çuhadar’ın dediği gibi, "ne za-

man başımız sıkışsa ilk başvurduğu-muz yine şehitlerimizdir."

Doğrusu da budur. Bilincimizin,vicdanımızın, kinimizin sağlamlığı de-mek, şehitlenrimizin ölümsüzlüğü,beynimizin diriliği demektir..

Bakın ne diyordu İbrahim Çuha-dar; "... Şehitlerimizin mezar başla-rında kaç kez sözler verdik onlara.Devrim sözümüzü yerine getireceğizdiye. Katillerinizden hesap soracağızdiye. Sizler gibi olacağız dedik. Siz-lerin yolundan, izinden gideceğiz de-dik. Çünkü sizler kavgamızın mi-marlarısınız dedik. Bizim hep yanı-mızdasınız bizim yaşamamız bizimgeçmişimiz, yarınımızsınız dedik. Siz-ler şehit bedenlerinizle Anadolu’nunher karış toprağında bize yol göste-ren, önümüzü açanlarsınız dedik... Şe-hitlerimize bağlılığımıza her zamanonlardan aldığımız güçle savaşarakyerine getirmeye çalıştık, çalışıyoruz.Şehitlerimiz bizim manevi değerleri-mizdir. Bunu hiçbir zaman unutma-yın. Ne zamana başımız sıkışsa ilkbaşvurduğumuz yine şehitlerimizdir.Bize her zaman moral güç verdiler,öğretmeye devam ettiler..."

Beynimizin bir silah olarak kal-ması, şehitlerimizin öğrencisi olma-ya devam etmemize bağlıdır. Halkı-mızın bir sözü vardır. Derler ki, "te-tiği parmak değil, yürek çeker." Ohalde , diyebiliriz ki, yüreği şehitler-le dolu olan Cepheli’ nin silaha dö-nüşen beyninin ateşi asla kesilmez.

4- Beynimizi diri, bilincimizisağlam tutmak için geleneklerimi-ze bakacağız.

Gelenek nedir? Geçmişten bugüneaktarılan, benimsenen, yerleşen vedevam ettirilen davranış ve yaşambiçimimizin, kurallarımızın, nerede, nezaman, nasıl davranılması gerektiğinedair tutulan yolların tümüdür. Ne mut-lu bize ki, Kızıldere’den bu güne Da-yı’nın önderliğinde her konuda dev-rimci geleneğimiz yaratılmıştır. Bun-lar, dost düşman tarafından bilinir veCepheli olmanın ayrıcalığıdır.

Geleneklerimzin eğiticilikleri bü-yüktür. İçselleştirip gereklerini yap-tığımızda, devrimciliğimizi büyütür.Sınıf mücadelesinin içinde gelenek-lerimizin gereğini yapmak, beyni-

mizi burjuvazinin bütün saldırıların-dan koruyarak, bilincimizi sağlamhale getirir. Çünkü, bizim gelenekle-rimizi şekillendiren her şeyin devrimiçin olmasıdır.

Bu yanıyla, Parti-Cephe’nin bütünyazılı kaynakları yok edilse bile,Cephe gelenekleri hayatın içinde ya-şar. Ki, Parti-Cephe, geleneksel birhalk hareketine dönüşmeyi başar-mıştır. Kendine has gelenekler ya-ratmış, böyle tanınmış ve bedelleriniödeyerek sürdürüp bugüne getirmiş-tir. Geleneklerimiz, nerede nasıl dav-ranılması gerektiğini net biçimdegösterirler. Böyle olduğu içindir ki,geleneklerimize bağlı kalmak, yenihalkalar eklemek burjuvazinin ideo-lojik saldırılarına karşı arındırıp güçverir her zaman.

5-Beynimizi diri, bilincimizi sağ-lam tutmak için, geleceğimize ba-kacağız. Bundan hiç vazgeçmeyeceğiz.Halkların zulümsüz, sömürüsüz yaşa-yacakları, kendi kaderlerini tayin ede-cekleri bir geleceğimiz var. Bu gele-ceğin adı, SOSYALİZMDİR.

Sosyalizm, kapitalizmin tek vekaçınılmaz alternatifidir. Burjuvazi nekadar gizlemek, çarpıtmak isterse is-tesin bilimsel, tarihsel gerçek budur.Her anlamda çürümüş olan kapita-lizm, yerini sosyalizme terk edecek-tir.Tarihin hükmü budur.

Bu hüküm, Ekim devrimindenbu yana kapitalizmin alın çatına vu-rulmuştur. O günden bu yana, çağımız"emperyalizm ve proleter devrim-lerin çağıdır" Burjuvazinin hiç biryalanı, yaygarası, ideolojik saldırısı veçarpıtması bu gerçekliği ortadan kal-dırmaz. Hayatları açlığa, yoksulluğa,işsizliğe mahkum edilen emekçiler,örgütlenip savaştıkça burjuvazininbulaştırdığı çaresizlikten sıyrılarakkendi geleneklerini yaratacaklardır.

Bu görev, Rusya’da, Çin’de, Vi-etnam’da, Küba’da... olduğu gibi,ülkemizde de devrimcilerindir. Hal-kımıza devrimi, devrimciliği kavrat-ma görevi bizimdir. Görevimizin ba-şındayız, milyonları örgütleyeceğiz...

Sevgili Devrimci Okul okurları,haftaya aynı konuya devam edeceğiz.Görüşmek üzere, hoşça kalın...

Sürecek

Cepheli yaptığı her işten heyecan duyar.

Bu bir pankart hazırlama, bir yerde masa ya da çadıraçma olabilir. Basın açıklamalarına katılma ya da sloganatma olabileceği gibi silahlı bir eylemde yer alma da ola-bilir.

Cepheli, her işi ayrı bir çoşkuyla yapar. Her slogan at-tığında düşmana karşı kin duyuyor,düşmandan hesap sorma bilincinin art-tığını hissediyorsa heyecan duyar.

Açtığı masada yeni bir insanla ta-nıştığında heyecan duyar.

Bilir ki bir insana daha gerçekleri an-latmış; devrim saflarına bir tuğla dahakoymuştur.

Yaptığı basın açıklamaları düşmanırahatsız ettiği için heyecan duyar...

HER İŞİ YAPMAK İÇİN HE-YECAN GEREKLİDİR.

HEYECAN NEDİR?

SEVİNÇ,

KORKU,

KIZGINLIK,

ÜZÜNTÜ,

ÖFKE,

SEVGİ,

İSTEK İLE ORTAYA ÇIKAN COŞKUDUR.

Özünde yaptığı işe kendini katmaktır. Sahiplenmektir...

"BİZ" olmaktır.

Sahiplenilmeden, sadece dostlar alışverişte görsün diyeyapılan işin devrime bir yararı yoktur.

MAHİR ÇAYAN’ın dediği gibi:

"Devrimcilik mekanik, statik bir meslek değil, bir va-tanseverlik duygusu, bir coşku halidir."

Cepheli, her gün yeni bir kavga gününe uyandığı içinsevinir.

Olmazcı değildir. "Olur"u nasıl yerine getireceğini dü-şünür. Yapılması gereken bir işi yapmamanın yollarını ara-maz. Cepheli’nin "memur zihniyeti" yoktur.

Kapitalizm memurları her gün aynı işleri, aynı şekil-de yapan insanlar haline getirmiştir.

Dolayısıyla memurların "bu işi daha iyi yapayım"diye bir kaygısı yoktur.

Bu nedenle yaptıkları işten çok çabuk sıkılır ve yoru-lurlar.

Kendilerine, yaptıkları işe, emeklerine yabancılaş-mışlardır.

Cepheli emeğe yabancılaşamaz.

Yaptığı HER İŞİN

DEVRİM İÇİN,

HALK İÇİN,

CEPHE İÇİN olduğunu bilir.

Cepheli’nin heyecan duygusunu iştebu iktidar bilinci oluşturur.

Cepheli’nin vatanseverlik duygusuböylece yaşam ve çalışma tarzı haline ge-lir.

Bir coşku halini alır... Bu nedenle Cep-heli bürokrat olamaz. Dinamizmi ve sa-vaşçı ruhu her zaman canlıdır.

Çünkü o, SAVAŞIN GERÇEKLERİ-NE GÖZLERİNİ KAPATAMAZ. Her za-

man gerçeğin peşindedir.

Duyarsızlık, bireycilik, kendisini sınırlamanın başla-dığı yerde devrimci heyecan da yok olmaya başlar. Bu-nun için Cepheli kendisini sınırlayamaz.

Sınırlarını zorlar. Mücadelenin önüne koyduğu so-runlara kafa yorar... Bu sorunları aşmak için çözümler arar.

Cepheli bir işi sahiplenmek için görev verilmesini bek-lemez. O örgüttür zaten...

"Ben varsam örgüt vardır" diyendir. Kendi sorum-luluk duygusu en önemli pusulasıdır.

Zorluklarla çatışmadan, engelleri aşmak için mücadelevermeden devrimci heyecan kazanılamaz...

Devrimci coşku ve ruh savaş alanında kazanılır.

Tıpkı Mahir Çayan’ın söylediği gibi "bir vatansever-lik duygusu" halini alır.

Cepheli bu savaş alanında bazen kazanır, bazen kay-beder... Ama vazgeçmez. Vazgeçmemek onun iradesini çe-likleştirir....

Cepheli için PASİF HEYECANLARLA YETİNME-NİN ZAMANI DEĞİLDİR. AHLA VAHLA DEVRİMOLMAZ! FAŞİZMİ YIKMAK İÇİN ELİNDEN GELE-Nİ YAPMALIDIR....

HEMEN YAPMALIDIR...

Cepheli, beklemeden, savaşın içinde savaşı öğrenerekdevrimci heyecan ve coşkusunu büyütmelidir.

Savaştıkça devrimci heyecanı büyüyecek; devrimci he-yecanı büyüdükçe her zorluğun üstesinden gelme gücü ar-tacaktır.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli Heyecanlıdır!Heyecan; Sevinç, Korku, Kızgınlık, Üzüntü, Öfke,

Sevgi, İstek ile Ortaya Çıkan Coşkudur!

Cepheli Emeğe Yabancılaşamaz

Yaptığı HER İŞİNDEVRİM İÇİN,

HALK İÇİN,CEPHE İÇİN

Olduğunu Bilir

28 Temmuz2013

39

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Zor mu zor; mümkün mü müm-kün!

O zaman düşüncelerimizi örgüt-leyeceğiz!

Bu ne demektir; beynimizi silah-landıracağız!

Peki nasıl beynimizi silahlandıra-cak ve beynimizi sürekli ateş hattın-da tutacağız?

Nasıl yapacağız?

Tabii ki güç olarak, güçlü olarakbunu yapabiliriz?

Peki güç nedir, nasıl güçlü olaca-ğız?

Güç en basit tanımıyla şudur:“Fizik, düşünce ve ahlaki yönündenbir etki yapabilme veya bir etkiye di-renebilme yeteneği, kuvveti"dir...Güç kelimesinin toplumsal açıdan an-lamını ele alan bir sözlük ise gücü şuşekilde tanımlanıyor: "Toplumsal so-nuçlar doğurmaya yetecek sayıdaolan ve birlikte eylemde bulunan bi-reylerden kurulan toplumsal küme"

Yani güçlü olmak demek ÖR-GÜTLÜ olmaktır diyebiliriz.

Ve bu gücü yani örgütü yaratacak,ona şekil verecek olan da "ideoloji-si"dir.

İdeoloji ise; "Toplumların, sı-nıfların, çeşitli topluluk ve gruplarınsiyasi, hukuki, kültürel, ahlaki, din-sel, felsefi görüş ve düşüncelerininsistemleşmiş halidir". Yani oturuşu-muzdan, kalkışımıza kültürel, siyasi,hukuki... aklımıza gelen herşeyi belirleyen bu ideolojidir...Yani ait olduğumuz sınıfın ideo-lojisidir.

ÖNCE KENDİMİZDEN

BAŞLAYACAĞIZ;

NASIL YAŞIYOR,

NASIL DÜŞÜNÜYOR,

NASIL ÇALIŞIYORUZ?

Bu soruları kendimize sora-

cağız. Bu sorulara ne kadar devrim-ci cevaplar verebiliyoruz. Bunun pe-şine düşeceğiz...

Alışkanlıklarımıza karşı DEV-RİM'i büyüteceğiz.

Düzen alışkanlıklarımıza karşı;

GÜÇLÜ OLAN DEVRİM'DİRDİYECEĞİZ!

Bunu da sözde değil YAŞAMI-MIZDA, ÇALIŞMALARIMIZDAGÖSTERECEĞİZ!

DÜŞÜNCELERİ BELİRLEYENKOŞULLARDIR,

KOŞULLARIMIZI DEVRİMCİ-LEŞTİRECEĞİZ!

Kaçta yatıldığı, kaçta kalkıldığıbelli olmayan, gazetelerin okunma-dığı, gündemin takip edilmediği, te-mizlik ve düzenin hak getirdiği biryerde... DEVRİMCİ DÜŞÜNCE-LERDEN SÖZ EDİLEBİLİR Mİ?

Hayır söz edilemez! Böyle birortamdan devrimci düşünceler de,devrimci bir çalışma da çıkmaz...

Burada sıradanlık vardır, burada sı-radanlıkla büyüyen yozlaşma var-dır..

Burada DEVRİMCİLİK YOK-TUR, BURADA İKTİDAR İDDİA-SI OLAN UMUT YOKTUR!

Düzen vardır. Olsa olsa günü kur-tarma telaşında olan oportünist dü-şünce vardır...

Olsa olsa anarşizm gibi her türlüburjuva ideolojisi vardır...

DEVRİMCİLEŞECEĞİZ,

DEVRİMİ İLK ÖNCE BULUN-DUĞUMUZ ORTAMLARDA,

YAŞAMIMIZDA, ÇALIŞMA-LARIMIZDA BÜYÜTECEĞİZ!

DÜZENDEN GETİRDİĞİMİZALIŞKANLIKLAR KARŞISINDA

DEVRİMİ BÜYÜTECEĞİZ!

Nasıl olacak bu?

Şu sorulara cevaplar vereceğiz;

- Günü nasıl programlıyoruz?

Uzun vadeli programlarımız dı-şında, haftalık ve günlük programla-rımız var mı? Yani bir program da-hilinde mi günlük çalışmalarımızısürdürüyoruz... Bunu soracağız.

Eğer böyle değilse kendimize haf-talık, günlük gerçekçi programlar çı-karacağız...

Günlük koşuşturmalar değil; bizirademizle hakim olacağız zamanınher dakika, her saniye, her salisesine...

Tüm saatler bize ancak böyle ku-rulu olacak.

- Sabah saat kaçta kalkıyoruz?

Mutlaka kalkış ve yatış saatlerimizbelli olacak... Herkesin işi-gücü var,kimse devrimci mücadele içerisindeboş durmuyor. O zaman bunu düşü-necek, herkesin aynı şeyi yaptığındaortada örgütlü bir yaşamın kalmaya-cağını bileceğiz.

Yatış ve kalkış saatlerimiz olacak.

Gün içerisinde buna görediri, canlı, dinamik olacağız...Uykulu, durduğu yerde he-men gözlerini kapayan, esne-yen bir durumda olmamalıyız.

Elbette günü gelecek işleriyetiştirmek için uykusuz kal-mamız gereken zamanlar daolacaktır. Bu tür zamanlarda el-bette gerektiğinde uykusuz dakalacağız, hiç yatmayacağımızyatamayacağımız zamanlar da

BEYNİMİZİ SİLAHLANDIRMALIYIZ!BEYNİMİZ DÜŞMANLA SAVAŞ ALANIDIR!

SAVAŞ ALANINI SÜREKLİ ATEŞE TUTMALIYIZ! -1-

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!40

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Bizim pikniklerimiz düzenin da-yattığı yoz kültüre karşı bir alterna-tiftir. Neler mi vardır bu altarnatifiniçinde?

Paylaşım vardır, dostluk vardır.Geleneklerimizi unutturmamak, ço-cuklarımıza bu paylaşımın, dostluğunne demek olduğunu öğretmek vardır.

Halaylarla, oyunlarla, türkülerlerenklenen pikniklerimizin bir amacı,bir adı vardır. Boşuna değildir pik-niklerimiz. Sadece bir araya gelmekiçin yapmayız piknikleri.

Her pikniğe ayrı bir özenle ha-zırlanırız.

Şehitlerimizi anacağımız pikni-ğimizi anma pikniği olarak adlandı-rırız.

1 Mayıs pikniğini alanlara hazır-

lık olarak adlandırırız...

Biz; Bir Dost Sofrasında BirDe Harman Dalında Diz Kırarız

Pikniklerimiz halkımızın duy-gu ve düşüncelerine hitap etmeli.Ortak duygu ve düşüncelerimizibirleştirdiğimizi halk piknikleri-nide aynı duyguları halkımıza da

hissettiriyorsak işte o zaman amacı-mıza ulaşmışız demektir.

"İnsanın annesi babası bile bu ka-dar sahiplenmiyor, burada ise herkesbirbirini sahipleniyor, çok gü-zel"."Buraya gelince, yarın devrimolacakmış gibi hissediyorum, ama bu-ralara gelmeyince, sizinle görüşme-yince, insan ev dergi iş -dergi derkenboğuluyor." Bu sözler büyük bir aileolmanın getirdiği mutluluğu ve gü-zelliği anlatıyor aslında.

Coşkumuzla, disiplinimizle, kur-duğumuz sofralarımızla, paylaşımı-mızla halkımızın da ilgisini dikkati-ni çekmeliyiz.

Türkülerimiz zulme sessiz kal-mayışımızın haykırışı olmalı. Ha-laylarımız düşmana olan öfkemiz

ve coşkumuzun hiç bitmeyeceği bi-tirilemeyeceğini göstermeli.

Korkuyorlar.... Piknik yapanlardankorkuyorlar... Bugün silahlı müca-deleye katılmak kadar suç teşkil edi-yor pikniğe katılmak. İşte budur bi-zim gücümüz, pikniklerimizi düş-mana karşı silaha dönüştürebiliyoruz.

Yapılan operasyonların ardı arkasıkesilmiyor. Ama kurulan dost sofra-larını dağıtmaya, sindirmeye hiçbirzaman güçleri yetmedi, yetmeye-cek. Neden, çünkü, herkes birbirni sa-hipleniyor, paylaşıyor ve birbirine güçveriyor. Bu gücü coğaltmak, bu sa-hiplenmeyi kalıcılaştırmak güç kat-mak bizim süreklileştirmemizdedir.Örgütlü hale getirmemizdedir. Pik-nikler aynı zamanda kitlelerin birbi-rini tanımasının, birbiriyle sorunlarınıpaylaşmasının, ortak çözüm yollarıbulmasının yerleridir. Her pikniğimizieğitim yerlerine dönüştürmeliyiz.Kollektivizmi yaratmanın, komite-leşmenin önemini anlatabileceğimizyerlerdir pikniklerimiz. Her mahal-le, her alan, her bölge böyle değer-lendirebilmeli piknikleri.

Pikniklerimiz:

Her Piknik Bir EylemdirBizim Mahalleden

olacaktır... Bu bizim için bir fedakarlıkdeğil, devrimciliğimizin bir sonucudur,bizim sıradan sokaktaki insandan far-kımız olmalıdır.

- Gazete okuyor muyuz?

Ülke ve dünyadaki gelişmeleriizliyor muyuz?

Her zaman ailelerimizi eleştiririz de-dikodu yapıyorlar diye... Neden? Ga-zete okumadıklarında, ülke ve dünya-daki gelişmeleri takip etmezlerse ne ko-nuşacaklar.. Ayşe'nin kızını, Fatma'nınoğlunun dedikodusunu yapacaklar.

Hayatı politikleştirmek, sohbetle-ri politikleştirmek ancak günlük po-litik gelişmeleri takip etmekle olur.

Biz Cepheliler ülkede ve dünya-da neler oluyor bilmek zorundayız.

Günlük gazeteleri takip etmekCepheliler için bir tercih değil; BİRZORUNLULUKTUR.

- İşleri zamanında yapıyor mu-yuz? Toplantılara, randevularımızazamanında gidiyor muyuz?

- Davranışlarımız devrimci mi?Giyim tarzımız bize uygun mu?

- Zamanı nasıl kullanıyoruz?

Verdiğimiz sözleri tutuyor muyuz?

Bunları her CEPHELİ yoldaşımızoturup düşünsün...

Ne cevap verecek?

Bu sorulara verdikleri cevap DEV-

RİMİ NE KADAR İSTEYİP, İSTE-MEDİĞİNE BAĞLIDIR!

BİZ HER YOLDAŞIMIZA GÜ-VENİYORUZ,

DEVRİMİ CANIMIZ-KANI-MIZLA İSTEDİĞİMİZİ BİLİYO-RUZ...

O ZAMAN BU SORULARADEVRİMCİ CEVAPLAR VERE-CEĞİZ!

DÜZEN ALIŞKANLIKLARINAKARŞI,

HADİ ORADAN DİYECEĞİZ,

DEVRİM GÜÇLÜ, BİZ GÜÇ-LÜYÜZ...

28 Temmuz2013

41

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

3 Haziran'da Abdullah Cö-mert katledildi. Halk Cepheliler

hemen cenaze evine giderek, aileyle görüştü. Cenaze ileilgili yapılacak şeyler için yardımcı olmaya çalıştı. Ce-nazeye gidildi. Aileye bir ihtiyacınız var mı diye sordular.Aile kimseyi içeri kabul etmiyordu. Ziyarete giden Cep-heliler ziyareti anlattılar; “Biz de kendimizi tanıttık. Sizihatırlıyoruz dedi aile, Yürüyüş dergisi dağıtıyorsunuz…Evet dedik. O zaman “Siz içeri girin, olsa olsa siz gerçekleriyazarsınız” dediler. Fotoğraf çekmeye izin verdiler. Rö-portaj yapmak istedik, gerçekleri yazmak için. Bir genç ya-nındaydı, “O bilir alın onunla yapın, burada sizi rahat-sız ederler, başka yerde yapabilirsiniz röportajı” dedi.

İki arkadaş ilgilendi, diğer arkadaşlar da cenazeyi bek-ledi o sırada haber geldi cenaze Akdeniz Hastanesi’nde,verilmiyor. Sebebini sorduk, rapor için dediler. Biz de ozaman hastanede bekleriz dedik. Kitleyi oraya yönlen-dirdik ve alacağız dedik. İki buçuk saat sonra verdiler. Saat3'te cenaze kaldırıldı. “Anaların Öfkesi Katileri Boğacak,Katil AKP Hesap Verecek” sloganları atıldı. Binlerce kişicenazeye katıldı. AKP zulmüne öfkesini haykırdı...

Abdullah'ın TGB'li olduğu söylentileri çıkmıştı. Ailepolitik bir aile değil. Ailesinin anlatımı Abdullah Türki-ye'nin bu durumuna öfkeli, “bir şey yapmak lazım” di-yor. Mahalle gençleri öfkeli ve Gezi Parkı’yla patlak ver-di. Birkaç arkadaşı CHP gençlik kollarında. Yani TGB ileözel bir örgütsel ilişkisi yok diyorlar. Bunu ablası söylüyor.10 gün sonra tekrar ailenin ziyaretine gittik. Özgür tut-saklarımız (Sincan F Tipi’ndeki) onlara başsağlığı dile-diler ve Abdullah yazan bileklik yaptılar. Hayat Ana’ylaziyarete gittik, ailece hem başsağlığı diledik hem de bi-lekliği verdik. Hayat Ana’ya da geçmiş olsun dilediler.Sohbet ettik. Küçük torun vardı ağlıyordu, bilekliği is-tiyordu. Bir arkadaşımız elindeki bilekliği çıkardı ona ver-di. Bu da özgür tutsaklardan dedi.

Abdullah’ı anlattı durdu, mücadele tarzını… Sohbet kısasürdü. Israr ettiler oturun diye. Biz de hep buradayız, siziyalnız bırakmayacağız dedik. İşkenceyle alınan kızı me-rak ediyorlardı ben de anlattım olayı, o bendim dedim. Ab-lası, Abdullah'tan önce sen öldürülecektin facebook’ta gör-düm, dedi. İnsanlar anlatıyorlar beni katledemediler, maa-lesef Abdullah’ı katlettiler. Bana da geçmiş olsun diledi-ler. Hatıra defteri vardı; Halk Cephesi olarak, tutsak aile-si olarak yazdık, tekrar görüşürüz dedik ve ayrıldık.

Bir süre sonra bir daha ziyarete gittik. Arkadaşları ta-nıttım, oturduk sohbet ettik ve bana bileklikleri göster-diler. Birini ablası birini yengesi taktı çünkü küçük kızınbileğine büyük geldi. İyi yaptınız bende zaten küçükte var.Küçüklere hediye ederiz dedim. Annesi, “Hoşgeldiniz ço-cuklarım, Allah razı olsun sizden, benim oğlumun suçune ki öldürdüler, cıvıl cıvıl bir çocuktu. Emekçi insanlarıseven, bütün gelen arkadaşları benim çocuklarım, benimoğlum Gezi Park’taki olanlara öfkeli, hepimiz bu siste-me öfkeliyiz” dedi. Evet öfkemiz büyük, alanlardayız...

Vedalaşıp ayrıldık evden. 15 Temmuz’da Grup Yorum’la

gittik, oradaki mahalle ilgiyle kar-şıladı bizi. Ailenin yanına geçtik.Yorum’u tanıttık… İki abisi festi-vallere öfkeliydi, “İsmailimizinyedisi geçmemiş, ikinci günü vebiz de burada çatışıyoruz. Onlarrant peşinde halk da eğleniyor.”dedi. Abisi duygusaldı öfkeliydi. Bizde Grup Yorum eğlence değil eylemdir,eyleme çağrıdır dedik. Afişlerimiz yoz-laşmaya karşı ve AKP'nin faşizmine karşı birkonserdir. En iyi şehitliği bilen bizleriz dedik. Bunun üze-rine, “Ben % 90 görme özürlüyüm, çok araştırmıyoruz”dedi. Diğer abisi de elbette biliriz, Abdullah Yorum’labüyüdü; biz de hep onlarlayız en önde çatışanız” dedi.Kızkardeşi ise, “Abi sen yoktun bu arkadaşlar bura-daydılar, yanımızdaydılar.” dedi. Bizlere teşekkür ettive ayrıldık oradan. İsmaillerin ailesine gideceğiz dedik.Oradan ayrıldık.

İsmail ölmeden iki gün önce ailesinin ziyaretine git-tik, İsmail'in durumunu öğrenmek için. Geldiğimizde çokmutlu oldular. Zaten güzel haberimiz var dediler. Abisigeldi oradan annesini aradık. Annesi, “İyi cihazı çıkar-mışlar, kendi solunumuyla nefes alıyor” dedi. Sevin-çliydiler, umutluydular. Kahve içelim dediler, biz de ge-rek yok, dedik ama ısrar ettiler. Lütfen oturun sizi bı-rakmayız biz de, İsmail geldiği zaman söz kahve içece-ğiz, daha uzun süreli oturacağız, dedik.

İki gün sonra haberi izlerken Ali İsmail'in şehit düş-tüğü haberini aldık. Hemen cenazeye topluca gittik, yen-gesini görebildim sarıldı, başsağlığı diledik. Çok kala-balıktı vazgeçtik aileye gitmekten. Binlerce kişi yollar-da. Daha sonra gideriz dedik ve 15 Temmuz’da Yorum’lagittik. Akşamdı, kadın erkek bölümü var, avluda iki bö-lüm oturmuş. Bizi karşıladılar abisi, yengesi, babası biziannesinin yanına aldılar. Sen mi geldin, uzunca sarıldı-lar hepimize. İsmail’i anlattılar bize, dolu dolu bir çocukolduğunu, yardım sever, halkını seven. Hemen yemek ha-zırlayıp yiyin dediler. Uzun yoldan gelmişsiniz kalacakyer de var. Başınız kalabalık, daha sonra kalmaya geli-riz dedik, teşekkür ettik. Anısına su getirdiler, bizim ya-rın konserimiz olacak kısaca anlattık. Yorum eğlence de-ğildir. Bu konser eylem konseri olacak. Elbette konseriyapacaksınız, dedi. Geldiğimize teşekkür etti. Kalmamıziçin ısrar ettiler. Sen kahvemizi içecektin İsmail gelince...

“O zaman bir ricam olacak yemek yemiyorsunuz, bek-leyin biraz” deyip bizi oyaladılar. Hemen gelirim dedi bizibekletti. Abisi babası zaten yanımızdaydı. Kocaman bir po-şeti arabaya koydu. Lahmacun hazırlamışlar, “yolda yer-siniz” dediler. Sarıldı bize ve vedalaştık bayağı duygu-lanmıştık. Sözünü tut gel bize, dedi. Olur dedik vedalaşıpçıktık. İsmail’i asla unutmayacak ve unutturmayacağız.

AAbdullah ve İsmail’in Ömrünü Ömrümüze Katacak,Onların Ömrünü Çalanlardan Hesap Soracağız!

Hayatın Öğrettikleri

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!42

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Temmuz ve ağustos ayı kamuemekçilerinin izne ayrıldığı dönemdir.Genelde büyükşehirlerde çalışankamu emekçileri, izin dönemi başlarbaşlamaz soluğu memleketlerindealırlar ve tatil bölgelerine giderler.Çalışma hayatının bürokratizminden,tekdüzeliğinden bir an önce uzak-laşmak isterler.

Sendikalar için de durum ben-zerdir. Sendikal faaliyet tatil döne-minde neredeyse askıya alınır. Mü-cadele programaları en fazla haziranayını kapsar, yönetim kurulu toplan-tıları yapılmaz, çalışan da izindeysesendikalar kapalıdır. Diğer taraftaniktidarlar saldırılarını kamu emekçi-lerinin en dağınık olduğu dönemedenk getirirler. Eğer bir saldırı yasası,hak gaspı yaz başına denk geldiysesüre giden alışkanlık nedeniyle kamuemekçileri refleks gösteremezler.Çünkü hem sendikaların kitlelerlebağı gevşemiştir, hem de kitlelerkafaca mücadeleden uzaklaşmıştatile odaklanmıştır.

Sendikalar, kamu emekçileri kit-lesinin durumu böyleyken KamuEmekçileri Cephesi olarak mücade-lenin tatil edilemeyeceğini hep vur-guladık ve alternatif bir tatil anla-yışını hayata geçirmeye çalıştık. Ana-dolu'nun her köşesinden ailelerimizlebirlikte kollektivizmi, paylaşımı ya-şadığımız kamplarımız buna örnektir.Yaz döneminde de gücümüz oranındapratik mücadelenin içinde olduk, ör-gütlenme faaliyetine devam edip eği-time ağırlık verdik.

Yaz dönemi boşa geçmemelidir.Örgütlenme, mücadele programları-mızı hayata geçirmek hayal değildir.Çünkü;

Birincisi, kamu emekçileri ka-yıplara karışmamıştır. Bulundukları

şehirler, ilişkide oldukları insanlarfarklılaşmıştır.

İkincisi, mevcut ekonomik ko-şullar kamu emekçilerini yaz dö-neminde de zorlamakta, çalışmayaşamına dair temel sorunlar devamettiği için birkaç haftalık tatildeuzaklaşılan sorunlar dönüşte tekrarkarşılarına çıkmaktadır. Çalışanlariçin dinlenme temel bir hak olsada tatil süresince gerçek anlamdabir dinlenme olmamaktadır.

2013 yaz döneminde tatil anlayı-şımıza, yıllık izin dönemini nasıl ge-çireceğimize yeniden kafa yorma ge-rekliliği ortaya çıktı.

Bu yıl geçmiş dönemlerden farklıolarak hayatımızı, örgütlenmeye, mü-cadeleye bakışımızı etkileyen iki te-mel olay yaşadık.

Şubat ayında 72 KEC'li arka-daşımızın tutuklanması bunlardanbiriydi. Ki onlar hala haklarındakisuçlamaları bilmiyorlar, tutuklulukönlem değil cezaya dönüşmüş du-rumda. İkincisi ise haziran ayındaTaksim-Gezi'den başlayıp mahalle-lere, Anadolu'nun 79 şehrine yayılanhalk ayaklanmasıdır.

Somut iki durumdan yararlanarakgenelde kamu emekçileri, özeldeKEC'liler olarak yaz dönemini nasıldeğerlendireceğimizi, tatil planları-mızı gözden geçirmeliyiz.

Geride bıraktığımız dönem so-rumluluklarımızı büyüttü. Öncelikligörevimiz tutuklu arkadaşlarımızınyokluğunu hissettirmemek, onlarınserbest bırakılması için başlattığı-mız kampanyayı kesintisiz sürdür-mektir. Bunu yaparken sendikaları,tutsakları sahiplenmeleri için zorla-maya devam edeceğiz. Ancak son işbırakma eylemlerindeki pratiklerini

de gözden kaçırmayacağız. OradaKESK, yüz binlerin temsilcisi ol-manın, AKP iktidarının temellerinisarsan halk ayaklanmasının gücüylehareket etmedi. TOMA'ların önüneyatanların cüretini gösteremedi, ica-zetçi anlayışını sürdürüp polisin çiz-diği sınırlar içinde kaldı.

Yaz boyunca bulunduğumuz yerneresi olursa olsun içe dönmeyelim,kitlelerin içinde olalım. Memlelet-lerimiz mücadelenin tatil edildiğiyerler değildir. Yeni kamu emekçi-lerine ulaşmalıyız. Yıl boyunca edin-diğimiz tecrübeleri paylaşacağımızarkadaşlarımız yine buralardadır.Hem en yakınlarımıza düşünceleri-mizi, pratiğimizi taşıma hem de enuzaktakilere ulaşma imkanı doğar.

Devrimci memurların, kamuemekçilerinin mücadelesini ileriyetaşımanın yanı sıra halkın aydını,öncüsü olma misyonları vardır. Bumisyona uygun hareket ettiğimizdegittiğimiz yerlerde halkı da müca-deleye katabiliriz.

Kısacası tatil dönemleri ilişki-lerimizi politikleştirdiğimiz, yeniilişkiler kurduğumuz, önümüzdekidönemin programını yapıp kişiselveya kollektif eğitimimizdeki ek-siklikleri tamamladığımız dönemlerolmalıdır.

MMÜCADELEMİZ YAZ-TATİL DEMEDENDEVAM EDİYOR!

Kamu Emekçileri Cephesi

Tutsak Kamu Emekçileri Cepheli Memurlara Özgürlük!

28 Temmuz2013

43

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!444

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

18 Temmuz’da konser için yapılanhazırlıklar konser alanına açılanstantlarla devam etti. Halk Cephesi,İdil Kültür Merkezi, tutsak ürünle-rinin sergilendiği TAYAD, Tavır veBoran yayınlarının standları açıldı.Konser alanına Halk Cephesi imza-sıyla “Kürdistan Kürt Halkınındır,Kürt Halkının Kurtuluşu Anadoluİhtilalindedir, Dersim’de SiyanürlüAltın Aramaya Barajlara ve Kara-kollara Hayır, Haklıyız Kazanacağız”,sahne arkasına ise “Ekmek, Özgürlükve Adalet İçin Faşizme Karşı OmuzOmuza” pankartları asıldı.

Saat 18.00’den sonra halk alanaakmaya başladı. Grup Yorum çık-madan önce binlerce insan alanı dol-durarak beklemeye başladı. GrupYorum’dan önce sahneye çıkan UmutAyata, devletin Kürdistan’daki po-litikalarına değinerek AKP’nin halkayaptığı zulmü anlattı ve İstanbul’dasaldırıya uğrayan Kazova işçilerinindirenişini selamlayarak, “Kazova iş-çilerinin yanındayız” dedi. Ayata

şöyle devam etti:

“Konuşacağı ağzı buldu mu buhalk

Zalimin bin boyalı tek rengi so-lar

Ve sen

Yalan dağına hakikat külüngünü

Art arda indirince Ferhat

Gerçek şaha kalkar bu sokaklar-da.

Grup Yorum’un 3. Devrim yü-rüyüşümüz sürüyor ücretsiz halkkonserine hoş geldiniz.

Hoş geldiniz zalimin deyişi ilemarjinaller, çapulcular AKP faşiz-minin karşıtları.

Grup Yorum’un kardeşlik sofra-sına bir nefeste siz katmak için se-simize ses katmaya geldiniz. HepiniziDersim insanının direnişçi, payla-şımcı mertliği ile saygıyla selamlı-yoruz” diyerek Grup Yorum’un uğ-radığı saldırılara değindi. ArdındanGrup Yorum sahne aldı.

Sahneye Grup Yorum’un çıkma-sıyla birlikte alan dolup taştı. Daki-kalarca alkışlanan Yorum, konserineMunzur’la başladı, alandaki binlerhep bir ağızdan eşlik etti. TAYAD’lıAileler de sahne önünde kendilerineayrılan sandalyelerde konseri izle-diler. Daha sonra Grup Yorum’dansöz alan İnan Altın; Gezi direnişinianlatarak, şehit düşenleri selamladıve direnişe devam edileceğini,AKP’nin mutlaka yenileceğini ifadeetti. Sonrasında Arapça, Kürtçe şar-kılarla devam edildi. İnan Altın’ınçağrısıyla tüm Dersimliler el ele tu-tuşarak ellerini havaya kaldırıp “Fa-şizme Karşı Omuz Omuza” sloganınıattı. Farklı dillerde söylenen şarkı-lardan sonra halaylarla program de-vam etti. Yorum üyesi İbrahim Gök-çek, sözü alarak Emperyalizmin vefaşist AKP iktidarının Orta Doğu veSuriye politikalarını anlattı ve “Em-peryalizme karşı direnen Ortadoğuve Suriye halklarının yanındayız,emperyalizmle uzlaşmayacağız, so-

Dersim’de Grup Yorum“3. Geleneksel Devrim Yürüyüşümüz Sürüyor Konseri”nde

10 Bin Yürekle Birlikteydi

Kürdistan Kürt Halkınındır, Kürt Halkının Kurtuluşu Anadolu

İhtilalindedir

28 Temmuz2013

445

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

nuna kadar direneceğiz savaşacağız” dedi. Sonrasındayine Grup Yorum üyesi Muharrem Cengiz söz alarak;“Bütün barış-uzlaşma süreci diye yutturmaya çalış-tıkları sürece yedeklenmeyeceğiz. Faşizme karşı uz-laşmadan, masaya oturmadan, Kürt halkımızın ka-tillerinin elini sıkmadan onlardan hesap sorarak mü-cadeleye devam edeceğiz” dedi ve “Yaşasın HalklarınKardeşliği” sloganı hep bir ağızdan atıldı.

İlerleyen saatlerde Dersim Halk Cephesi adınayapılan açıklamada “AKP iktidarı halkın düşmanıdır.Ve yeni düşmanlar edinerek, Anadolu halklarını kar-şısına alarak sonunu hızlandırıyor. Her sonu geleniktidarlar gibi demokrasi naraları atarak katliamlarınısürdürüyor. Erdoğan, ne zaman demokrasiden bah-setse, ne zaman barışıyoruz dese bizler hep yenikatliamlar bekler olduk. Hiç uzağa gitmeye gerekyok, bugün Dersim’de projesi hazır olup yapılacakolan karakol-kalekol sayısı 21, genel Kürdistan coğ-rafyasında yapılacak olan karakol ve kalekol sayısıise 62’dir. Faşist AKP, Roboski’de katlettiği Kürthalkının katillerini aklama yoluna giderek, dahageçtiğimiz günlerde Lice’de yaşanan katliamınınönünü de açmış oldu” denildi. Açıklama sırasındave konserde sık sık “Mahir Hüseyin Ulaş KurtuluşaKadar Savaş”, “Kurtuluş Kavgada Zafer Cephede”,“Grup Yorum Halktır Susturulamaz” ve “Umudunadı DHKP-C” sloganları atıldı.

Konser sürerken kitle arasında DHKP-C pankartıaçan Cephe Milisleri sahnenin önüne kadar yürüyerek“Mahirden Dayıya Sürüyor Bu Kavga”, “UmudunAdı DHKP-C” sloganlarını attı.

Her Konser Bir EylemdirHatay’da 13 Temmuz günü Halk Cepheliler ta-

rafından Armutlu, Çekmece ve Gazi Mahallesi’ndeEvvel Temmuz Festivali bildirisi ve Grup Yorum’lasöyleşi bildirileri halka ulaştırıldı.

15 Temmuz’da ise Antakya Armutlu BP girişindebulunan Havuzlu Aile Çay Bahçesinde Halk Cep-helilerin düzenlediği Grup Yorum söyleşisi yapıldı.Söyleşiye 150 kişi katıldı. Söyleşide halkın yönelttiğisorular Armutlu’da direniş varken Evvel TemmuzBayramını kutlamanın doğruluğu üzerineydi. GrupYorum elemanları bu soruya karşılık “Bizler tarihimizboyunca halkın türkülerini söyledik. Yaptığımız herkonserlerimiz bir eylemdir. Katılacağımız EvvelTemmuz Festivali’nde halka çağrı yapmak, oradakiinsanlarımıza Armutlu direnişine sahip çıkmalarınıngerektiğini anlatmak için orada olacağız” dedi.Halkla birlikte birçok konuyu ele alan Grup Yorumdaha sonrasında Hatay’da AKP faşizmine karşı ger-çekleştirilen halk ayaklanmasında şehit düşenlerinailelerini ziyaret etti. Ayrıca söyleşinin yapıldığıçay bahçesinin sahibi de polisler tarafından tehditedilmiştir.

Enginlerin, Ferhatların,İrfanların Sesini Her YerdenDuyurmaya Devam EdeceğizİstanbulSarıgazi Aydınlar Mahallesi’nde 21 Temmuz günü

Yürüyüş dergisi dağıtımı yapıldığı sırada polis keyfiolarak GBT yapmak istedi.

Yürüyüş dergisi dağıtımcısı kimlik kontrolü yapmakisteyen polise "Gidin esrar, eroin satanları yakalayınbize GBT yapamazsınız" dedi. Bu sırada 5’ten fazlapolis gelerek Yürüyüş dergisi dağıtımı yapanları gözaltınaaldı. Gözaltına alınanlar bir saat sonra serbest bırakıldılar.

Güzeltepe Mahallesi’nde Toplu Dergi Dağıtımı Ya-pıldı!

19 Temmuz günü Nurtepe Güzeltepe Mahallesi’nde10 kişi Halk Cephesi önlüklerini giyerek megafonlasesli duyurularla toplu Yürüyüş dergisi dağıtımı yaptı.Çalışmada 200 dergi halka ulaştırıldı.

Hatay26 Temmuz günü Antakya Merkezde 75, Armutlu’da

50, Serintol’da 80, Gümüşgöze’de 40, Harbiye’de 55Yürüyüş dergisi halka ulaştırıldı. Samandağ Merkez’deise 120 adet , Mağaracık Beldesi’nde 53 adet Yürüyüşdergisi halka ulaştırıldı.

Halkla yapılan sohbetle AKP’nin halka yaptığı zu-lümden bahsedildi.

İdil Tiyatro Atölyesi TAVIR Dağıttıİdil Tiyatro Atölyesi oyuncuları

13 Temmuz'da Harbiye AçıkhavaTiyatrosu'nda gerçekleşen Zülfü Li-vaneli konseri öncesi Tavır dergisininMayıs sayısını halka ulaştırdı. İkisaat süren dağıtımda 50 Tavır dergisihalka ulaştırıldı. 14 Temmuz'da dabir saat süren dağıtımda 16 Tavırdergisini halka ulaştırdı.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!446

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

AnkaraAnkara'da da 19 Temmuz günü

yapılan eylemle Kemal Avcı’ya öz-gürlük talebi haykırıldı. Saat 18.00'debaşlayan eylemde Ankara Halk Cep-hesi adına Mehmet Yılmaz açıklamayıokudu. Kemal Avcı'nın tut-saklığına ve hastalığına iliş-kin bilgi veren Yılmaz, mü-cadele edilerek tecritten çe-kilip alınan Güler Zere veMete Diş'in ölümün kıyı-sında serbest bırakıldığınıbelirtti.

Antalya18 Temmuz günü An-

talya Halk Cephesi’ninçağrısıyla saat 19.30’da Antalya Kış-lahan Meydanı’nda hasta tutsak Ke-mal Avcı’nın serbest bırakılmasıiçin eylem yapıldı. DHF ve ESP’nindestek oldukları eyleme 40 kişi ka-tıldı.

İstanbul: Kemal AvcıSerbest Bırakılsın!

Çayan ve Nurtepe mahallelerindekanser hastası Kemal Avcı için afiş-leme ve bildiri dağıtımı yapıldı.

Çayan Mahal-lesi’nde 22-23Temmuz günlerin-de, Çayan-Güzelte-pe mahallelerinde,"Kemal Avcı Ser-best Bırakılsın", ya-zılamaları yapıldı.Ayrıca son zaman-larda artan uyuştu-rucuya karşı da ya-zılama yapıldı.Yapı-

lan yazılamanın ardından"Devrimci Tutsaklar Onurumuz-

dur", "Kemal Avcı Serbest Bırakılsın"sloganları atıldı.

Bağcılar Yenimahalle’de hasta

tutsak Kemal AVCI için yazılamayapıldı.

Dost Düşman BilsinYılmayacağız!

Kafasına isabet eden biber gazıfişeği ile komaya giren Mustafa AliTombul için Dev-Genç’liler her günTaksim İlkyardım Hastanesi önündeeylemdeler. Mustafa Ali için “AliyiVuran Polisler Cezalandırılsın”, “Di-ren Ali Dev-Genç Seninle” pankart-larını yere açan Dev-Genç’liler “Ber-kin’i Vuran Polisler Cezalandırılsın”,“Ali’yi Vuran Polisler Cezalandırılsın,Hesabını Soracağız” dövizlerini ta-şıyarak eyleme başladılar.

Daha sonra eylemde Dev-Gençve Haklıyız Kazanacağız marşlarısöylendi. Polisler saklanarak oturmaeylemine devam eden Dev-Genç’li-lerin fotoğraf ve videosunu çekmeyeçalıştı. Eylem yarım saatin ardındanbitirildi.

KEMAL AVCI’YI DA FAŞİZMİN HÜCRDELERİNDEN ÇIKARTACAĞIZ!

AKP’NİN KATLETMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ!

Ankara

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishane idaresi, tutsaklarasaldırmayı, işkence yapmayı hücre cezası, iletişim cezası,mektup cezası vb... gibi birçok uygulama ve hak ihlallerinidüzenli işleyiş haline getirdi. Bu uygulamaları yeterligörmemiş olacak ki şimdi de keyfi gerekçelerle tutsaklarıgünlerce süngerli odaya zorla atarak tecriti daha daağırlaştırmaya çalışmaktadır.

30 Haziran 2013 tarihinde Tekirdağ 1 No'lu F TipiHapishane’sin de aynı hücrede kalan Deniz Şah, DenizKabak ve Veysel Şahin duvar yazıları bahane edilerekyapılmak istenen keyfi aramaya karşı çıktıkları gerek-çesiyle, saldırıya uğramış ve bu saldırı sonucunda DenizKabak zorla süngerli hücreye götürülmüş ve orada daişkence yapılmıştır.

Zorla hücresinden alınan Deniz Kabak hala arkadaş-larından ayrı hücrede tutulmaktadır. 30 Haziran'da ar-kadaşlarının yanına dönünceye kadar açlık grevi yapa-cağını duyurmuştur. Diğer tutsaklar da 5’er günlük dö-nüşümlü açlık grevi yaparak eyleme destek vermekte-dirler.

Hapishanelerde buna benzer hak ihlalleri ve keyfiuygulamalar, dayatmalar artarak devam etmektedir. Buda yapılan tüm saldırıların, tüm hapishanelerde birdevlet politikası olarak uygulandığını gösteriyor.

Evlatlarımızı; saldırı, dayatma veya yalnızlaştırarak

teslim alacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. Evlatlarımızhiçbir şekilde düşüncelerinden vazgeçmeyecek ve teslimolmayacaktır. Biz anneler ve babalar olarak her zamanevlatlarımızın yanında olacağız.

Bir kez daha uyarıyoruz; evlatlarımız sahipsiz değildir.Evlatlarımızın saçının teline zarar verenden ve verdi-renlerden er ya da geç hesap soracağız! Evlatlarımızıöldürtmeyeceğiz! Hiç bir güç evlatlarımızı sahiplenmemiziengelleyemez!

Deniz Kabak'ın ve açlık grevine başlayan devrimcitutsakların sağlığına gelecek en ufak zarardan hapishaneidaresi sorumludur. İşkence ve keyfi dayatmalara derhalson verilerek Deniz Kabak biran önce arkadaşlarınınyanına götürülmeli ve bu keyfi uygulamaya son veril-melidir.

TAYAD'LI AİLELER

Ayşe Arman Hürriyet gazetesin-deki köşe yazısını, Yeşilköy’de ikisivil ve iki çevik kuvvet polisiyleyapmış olduğu röportaja ayırmış veşu başlığı atmış “İstanbul’daki 38bin polisin 5600’ü makam şoförü”.

Kısa başlıklar altında öne çıkar-dıkları;

“Gezi’den sonra teşkilatta yaşa-dıkları olumsuzluklar. (...) canlarınatak etmiş.”

“2000’den bu yana, Emniyet-Sen’e göre, 600’ün üzerinde polisintihar etmiş.”

“2012’de 20 kişi, bu yılın ilkayında da 20 kişi intihar etmiş.”

“Sadece Gezi olayları sırasında

9 polis intihar etti.(...) amir, müdürbaskısı...Bizde yaşananlar mobbingfilan değil, basbayağı işkence.”

“En son intihar her şeyi anla-tıyor.(...) Polisin de adalete, insangibi yaşamaya ve çalışmaya hakkı

var.”

“Emniyet hep ‘Ailevi nedenler,maddi sebepler ve psikolojik buna-lım!’ diyor.(...) Kim inanır buna...”

“Vatandaşa hizmet etmesi gerekenaraçlar, amirlerin özel işlerine, ka-rılarına, kızlarına tahsis edilmiş du-rumda. Bir ilçe müdürüne sadece 8tane polis tahsis edilmiş, düşünün.Bu insanlar hizmetçi olmak için mipolis oldu?”

“16 bin polis kendi kurumuyladavalı. (...) o kadar insan haklarınaaykırı uygulamalar var ki, Gezi Parkıküçük bir kısmı...” (17 Temmuz 2013)

Polisler; AKP sizi köle gibi kul-lanıyor, aç ve açıkta, borç batağında

yaşamaya itiyor, intihara sürüklüyor,halka saldırtarak, işkence, tecavüzve katliamlar yaptırtarak, sizleri in-sanlıktan çıkartıyor.

Bu halk düşmanı, utanç verici,onursuz ve namussuz mesleği yap-mayın. Yapmış olduğunuz değerlen-dirmelerin ve eleştirilerin arkasındadurun. İnsan gibi yaşam ve adalet,işkenceci ve katil polis teşkilatındakalarak olmaz. Bu, ancak ve ancakhalkın iktidarı için mücadele ederekolur. Oligarşinin ve emperyalizminhizmetçiliğini, bekçi köpekliğini ya-pacağınıza; halk için, Özgür, Bağım-sız ve Demokratik bir Türkiye içinçalışın.

Yoksa, sakının bu halkın öfke-sinden ve adaletinden.

SİMİT SATIN, ONURLU YA-ŞAYIN! HALK DÜŞMANLIĞIN-DAN VAZGEÇİP, DERHAL İSTİFAEDİN!

ÇAĞRIMIZI SÜRDÜRÜYORUZ:SİMİT SATIN, ONURLU YAŞAYIN!

Hapishanelerde Keyfi Uygulamalara Son!28 Temmuz

2013

447

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

arşiv

Ayaklanmalar başladığı günden bugüne ülkemizingerçek sanatçıları, özellikle de yeni kuşak genç sanatçılarhalkın yanında saf tuttular.

Saflarını netleştirdiler. Haklıdan yana, halktan yanadurdular. Faşizmin karşısında oldular.

Halkın genel talepleri ile kendi taleplerini birleştirdiler.Çünkü faşizm herkese vardı.

AKP iktidarının sanata ve halka düşman bir iktidarolduğunu en iyi bilenlerdendir aslında sanatçılar.

Televizyon kanallarında, tiyatro salonlarında istediklerioyunları, filmleri yapamıyorlardı. Faşizmi artık onlarda yaşayanlardan ve bilenlerdendi. Biliyorlardı amakendilerine ve halkına güvensiz olduğundan halkımızınaydını ve sanatçısı yeterince hesap soramamıştı fa-şizmden. Ta ki halkımız sokaklara çıkana kadar.

Tayyip Erdoğan her bulduğu fırsatta nasıl ki halkımızıaşağılıyor, onurlarını kırıyorsa, aynı yöntemi sanatçılarüzerinde de oynadı. Erdoğan, sanatı da en iyi ben bili-yorum diyordu.

Halkımız kan gruplarını kollarına yazarak çıktı so-kaklara. Ölümüne direndiler barikatlarda. Sanatçılar dadirendiler gaz bombalarının karşısında. Halka ve ken-dilerine güvenmeye başladılar.

AKP faşizmine karşı direnmeden hiç bir hakkın ka-zanılmayacağını gördüler.

Bir de sayıları bir avuç olan dalkavuklar, yalakalarçıktı meydana.

Bir tanesi Amerika'da yetişen, beyni beş para etmez,Kurtlar Vadisi dizisinde Polat Alemdar rolündeki, NecatiŞaşmaz'dı. Tayyip Erdoğan ile görüşmeye gitti, Türki-ye’nin imajını kurtarmak için koştular.

“Nazar değdi ülkemize” dedi Necati Şaşmaz. Baksen hele, kim değdirdi acaba bu nazarı! Bu halk sanatadına tek bir katkısı olmayan bu adamlar çıkıp milyonlarınönünde halka ders vermeye kalktılar... Allah akıl fikirversin diyebildik sadece...

Üç kelimeyi bir araya getiremeyenler halka akıl ver-meye kalktı...

Yine burjuva yoz kültürünün yayıcılarından Hülya

Avşar da görüşmeyegitti "sayın" Başba-kanı ile...

Sonra da gözün-de gözlükleri ile birdemeç verdi “büyükpolitikacı” edasıy-la...

Bir kaç tane dahaçıktı böyle el eteköpen dalkavuklar..

Yine son Gezi eylemlerine katıldım ama pişmanımdiyen Şafak Sezer çıktı meydana. “Başbakanımı çokseviyorum” dedi önünü araba ile kesmiş.

Acaba AKP iktidarı hala gitmeyecek paracıklarımıkazanamam diye mi düşündü. Çünkü böyle bir onursuzlukiçin ya böyle olmak gerekir, ya da gerçek bir yalaka veomurgasız olmak gerekir.

Her ikisi de mümkündür onlar için.Kimse artık kem küm etmesin. Saflar çok nettir,

kara ile beyaz vardır. Ya direnenlerin, halkın yanındasınız,ya da faşizmin...

Bugün faşizmin temsilcisi AKP iktidarıdır. Bu ayak-lanmalara karşı kim ki tek kelime karşı bir kelime söy-lüyorsa sanat ve sanatçılar adına, faşizme hizmet edi-yordur.

Kim ki sanat adına halkın ve devrimcilerin karşısındayer alıyorsa, bunların hesabını tarih karşısında ve halkkarşısında verecektir!

Bu “sanatçılar”: Katledilen 5 insanımızın katilleriile aynı safta durarak suç işliyorlar.

Yalaka “sanatçı”lara; Gözleri çıkarılan, kulaklarıpatlatılan her türlü işkenceden geçirilen binlerce insa-nımızın suç ortağısınız. Bunu asla unutmayın!

Halk unutmaz! Tarih hiç unutmaz! Siz de kendiniziunutmayın!

Halkımız bu dalkavukları, el etek öpen onursuzlarıasla unutmayın!

Gördüğünüz her yerde yüzlerine tükürün...

5 Kişinin Katledilmesinin 12 Kişinin gözününÇıkartılmasının Emrini Veren Erdoğan’ın EliniEteğini Öpenler Sanatçı Olamaz

Çayan Halk KomitesiElvan Ailesini Ziyaret Etti

Çayan Halk Komitesi 23 Temmuz’da, polisin kafasına nişanalarak attığı biber gazı kapsülüyle ağır şekilde yaralanan BerkinElvan’ı 2 aydır yattığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastane-si’nde ziyaret etti. Berkin’in ailesine destek vermek için gelenkomite geçmiş olsun dileğini ilettikten sonra hastaneden ayrıldı.

Antalya'da Halk CephesiTarafından Şehitler Anması

Antalya Halk Cephesi 20 Temmuz günü saat20.30'da 12-14 Temmuz Şehitlerinin anması yapıldı.Anmadan sonra şehitlik kavramı anlatıldı ve tartı-şıldı.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!48

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Bundan 17 yıl önce 20 Mayıs'ta ül-kemiz devrim tarihinin en parlak say-falarından birinin yazılacağı bir süreçbaşladı. Bu sayfalar halka bağlılığın,devrim kararlılığının damgasını taşı-yordu. Bu sayfalarda feda ruhu vardı.

96 Ölüm Orucu, bir halkın kahra-manlarıyla ayağa kalkışı, Devrim dal-gasının beyinlerdeki görkemli büyü-mesiydi. An an, gün gün büyüyen birdalgaydı bu. Oligarşinin saldırısınakarşı saldırıyla cevap veriliyordu.

Oligarşinin SaldırıHükümeti İşbaşında

‘96 Mart ayında, Mesut Yıl-maz liderliğindeki ANAP veTansu Çiller liderliğindeki Doğ-ruyol Partisinin koalisyon hü-kümeti olan ANAYOL hükümetidevrimci hareketi bitirme, halkakarşı topyekün savaşı örgütlememisyonuyla iş başına getirildi.Kontrgerilla şefi Mehmet Ağar’ın Ada-let Bakanlığı’na getirilmesi ise halkayönelik saldırıların hapishaneler cep-hesinde de yaşanacağının açık gös-tergesiydi.

İlk Hedef TutsaklarBu noktada oligarşi, taktiğini 6

Mayıs’ta yayınladığı genelgeyle açık-lamış oldu. 6 Mayıs Genelgesi’yledaha önce direnişlerle kapattırılmışolan Eskişehir Hücre Tipi Hapishaneyeniden açılmış, sürgün ve itirafçı-laştırma politikası devreye sokulmuşoluyordu…

Süresiz Açlık Grevi (SAG) teme-linde yürütülen tartışmalar, 20 Mayıs1996’ya gelindiğinde sonuca ulaştıve 9 siyasi hareket SAG direnişinebaşladı.

Düşmanın politika ve taktiklerininkafalarda yarattığı soru işaretlerinincevaplandığı bir aşamada Parti-Cephetutsakları Ölüm Orucu önerilerini tar-tışmaya açtılar.

6 Mayıs Genelgesi faşist ANAYOL

hükümetininAdalet BakanıkontrgerillacıMehmet Ağar,bakanlık koltu-ğuna oturur otur-maz hapishane-lerde zor, sürgün,tecrit ve insan hayatına kasteden saldırıpolitikası daha da pervasızlaştı.

6 Mayıs Genelgesi’yle baskı veterör resmileştirildi. Kırklareli, Kü-tahya, Sakarya, Kastamonu, İnebolu,Sinop ve Eskişehir tabutlukları açıldı.Ve hemen 7 Mayıs’ta Eskişehir Ha-pishanesi’ne sevkler başladı.

Ölüm Orucu“45 gündür sürmekte olan açlık

grevi, 3 Temmuz 1996 tarihinde ölümorucuna dönüştürüldü. Bayrampaşa,Ümraniye ve Sakarya hapishanelerindekalmakta olan 30 DHKP-C, 9TKP/ML, 10 TKP(ML), BayrampaşaHapishanesi’ndeki 7 MLKP, 6TKEP/L, 2 TDP ve 1 Direniş Hareketidavası tutsağınca SAG, ölüm orucunaçevrildi. 5 Temmuz günü de Buca,Bursa, Eskişehir, Çanakkale, Gebze,Aydın hapishanelerinde bulunan 23DHKP-C, 10 TKP(ML), 6 TKP/ML,4 MLKP, 2 TKEP/L, 1 TDP, 1 DirenişHareketi tutsakları da ölüm orucunabaşladı.”

9 Temmuz GenelgesiDYP-RP koalisyon hükümetinin

Adalet Bakanı Şevket Kazan, eylemin51. günü, 9 Temmuz 1996 tarihindeyeni bir genelge çıkardı.

Yayınlanan genelge Mehmet Ağarimzalı 6, 8 ve 9 Mayıs tarihli genel-

geleri bir araya topluyor, adli tutsaklaraayda bir açık görüş hakkı veriyordu.Tamamen aldatmacadan ibaret olanbu genelge Şevket Kazan’a istediği,amaçladığı manevra alanını kazan-dırmadı.

Aileler, Ölümü DePaylaşmaya Yatıyor

Elbette tutsaklara en an-lamlı desteği evlatlarıyla bir-likte 45. gün Ölüm Orucunabaşlayan 3 tutsak ailesi veri-yordu.

Süreli, süresiz açlık grevleriise ülke çapında alabildiğineyaygınlaşmıştı. Pek çok de-mokratik kitle örgütünde, oildeki, ilçedeki devrimcilerin,tutsak yakınlarının katıldığıaçlık grevleri yapılıyordu.

Ölüm Orucu, Dışarıdaki Şe-hitlerden Güç Alıyor

Ölüm orucu eylemi 60. günlereyaklaşırken, Gültepe Karakolu DHKCsavaşçıları tarafından basıldı. Eylemsonrasında kaldıkları evde kuşatılan4 DHKC savaşçısı Ölüm Orucu’nunşehitleri olarak ölümsüzleştiler. HasanHüseyin Onat, Emine Tunçal, Ali Er-türk ve Gülizar Şimşek, tıpkı SAG’nin34. günü Kağıthane DYP ilçe binasıbaskınından sonra düşmanla çatışarakşehit düşen Adalet Yıldırım gibi ey-lemin dışarıdaki şehitleri oluyorlardı.

Bağcılar Yenimahalle’de DHKCsavaşçıları tarafından 20 Temmuz ak-şamı polisin Gazi Mahallesi’nde ba-rikatlara saldırısını protesto etmek veölüm orucu direnişçilerini selamlamakiçin bir gösteri düzenlendi. DHKCtaraftarı Levent Doğan, 8. Sokağagirip geri çekildiği sırada polis oto-sunun peşine takılıp, hedef alarak ateşetmesi sonucu eylem yerinde şehitdüştü.

GÜNÜMÜZÜ AYDINLATAN

1996 Ölüm OrucuDirenişi: ZAFERİŞEHİTLERİMİZLE

KAZANDIK28 Temmuz

2013

49

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Artık Savaşçılar, İpiGöğüslemeye Çok Yakın!

Ölüm!.. Hapishanelerden ölüler ge-lecekti artık. Zafer ölümle gelecekti.Ölüm Orucu Savaşçılarının yarışı sü-rüyordu. Artık ne düşmanı, ne dezaferi bekleyenleri daha fazla bekle-teceklerdi.

TKP(ML)’li Ölüm Orucu SavaşçısıAygün Uğur 1996 Ölüm Orucu Eyle-mi’nde ipi ilk göğüsleyen oldu. Gün-lerden 21 Temmuz'du ve saatler 11.00'igösteriyordu.

Şehitler peş peşe geliyordu. Eylemin65. Günü Parti-Cephe ilk şehidiniverdi. Sağmalcılar Hapishanesi’ndenAltan Berdan KERİMGİLLER sonanında “Yaşasın Ölüm Orucu Direni-şimiz” sloganını atan müthiş bir iradeve kararlılıkla ölümsüzleşti.

66. gün, yine Sağmalcılar Hapis-hanesi’nden Parti-Cephe tutsağı, dev-rimin hamalı İlginç ÖZKESKİN, ÖlümOrucu Eylemi’nin 3. Şehidi olarak ta-rihe geçti.

25 Temmuz... Üç Ölüm Orucu di-renişçisi birden ölümsüzlüğe uğurlandı.67. gün şehit haberleri Anadolu hapis-hanelerinden geldi. Ankara’danMLKP’li Ölüm Orucu Savaşçısı Hü-seyin Demircioğlu, Bursa’dan TKP(ML)Savaşçısı Ali Ayata ve Aydın'dan Par-

ti-Cephe Savaşçısı Müjdat Yanat ölümükahramanca göğüslediler.

68. gün Ayçe İdil Erkmen dünyada,Ölüm Orucu Eylemi’nde şehit düşenilk kadın olarak kadınların onuru oldu.Eylemin ilk kadın şehidi Ayçe İdilErkmen’le aynı saatlerde TİKB’li Tah-sin Yılmaz da Sağmalcılar’da şehitdüşüyordu. Şehit sayısı sekize yük-selmişti.

69. günün sabahı Yemliha Kaya,Sağmalcılar Hapishanesi’nde şehitdüştü. Ardından TİKB’li Hicabi Küçükve Osman Akgün’ün de şehit düştüklerihaberleri geldi.

Tercih Sırası DüşmandaDüşman 69. gün öğleden sonra

Sağmalcılar Hapishanesi’ne bir heyetgöndererek direnişin gücü karşısındageri adım atıyordu.

Görüşmeler öğleden sonra saat14.00’te başladı. Gece 23.00’e kadardevam etti.

Yapılan görüşmelerde çaresiz kalandüşman, Ölüm Orucu Direnişi’nin ta-leplerini kabul etti.

Saat 23.30’da tutsaklar bu tarihselzaferi kazandıklarını tüm dünyaya ilanettiler. Günlerden 27 Temmuz'du. Öl-müş ama kazanmışlardı. Kararlılıkla-

rıyla, kahramanlıklarıyla kazanmışlardı.Halkla birlikte kazanmışlar, faşizmibüyük bir yenilgiye uğratmışlardı.

Bütün hapishanelerde ölümüne sa-vaş, yaşama savaşına döndü. Ama 70'ligünlere gelen Ölüm Orucu Savaşçılarıaçısından ölümle yaşam arasında çizgiinceden de öte silinmişti. İşte bu nedenleeylemin bitirilmiş olduğu o anlardabir şehit daha verildi. Bursa Hapisha-nesi’nde TKP(ML) Savaşçısı HayatiCan hastaneye kaldırılırken yolda şehitdüştü.

Ölüm Orucu Eylemi 12 şehit, on-larca gazi vererek devrim tarihine kit-lesel kahramanlık örneği olarak geçti.

Ancak ne sonuncu ölüm orucu oldu,ne de kazanılan zafer nihai zaferdi.

Ölüm Orucu Savaşçılarının, yaşat-ma savaşı, yine düşmanın halka vedevrimcilere karşı yeni saldırıları, bas-kıları, anlaşmaya uymayan kalleşliklerikarşısında başlayacak; Ölüm Orucugeleneği tarihe yeni halkalar ekleyerekdevam edecekti.

(1996 Ölüm Orucu Direnişini An-latan Yukarıdaki yazı, Halk İçin Kur-tuluş Dergisinde, 1997 Haziran ayındadört bölüm halinde yayınlanan yazıdizisinden yararlanılarak hazırlanmış-tır.)

Ekmek, Adalet veÖzgürlük İçin

Halk Anayasası İstiyoruz!İstanbul’un yoksul mahallelerinde, Halk

Cepheliler “Ekmek, Adalet ve Özgürlük İçinHalk Anayasası İstiyoruz” kampanyasının ça-lışmalarını sürdürüyor.

Halk Cepheliler Bağcılar Yenimahalle'de“Ekmek, Adalet ve Özgürlük için Halk Anayasasıİstiyoruz” kampanyası çerçevesinde 17 TemmuzÇarşamba günü bildiri dağıtımı yaptı. 200bildiri halka ulaştırıldı.

Esenler’de, Halk Cepheliler 18 Temmuzgünü “Ekmek Adalet ve Özgürlük İçin HalkAnayasası İstiyoruz” kampanyası çerçevesindesaat:19:00-20:00 arası Perşembe pazarındaHalk Cephesi yazılı bültenleri dağıttı.

Yapılan çalışmada 150 bülten halka ulaştı-rıldı.

“Umudun Adı” Sarıgazi MahallelerindeGezi eylemlerinin bitmeye yüz tutması ile beraber polisler mahal-

lelerdeki umudun yazılamalarına saldırmaya başladı. Sarıgazi’dekiyazılamaların silinmesi üzerine 24 Temmuz gecesi Cepheliler yazıla-maları yeniledi. İnönü Mahallesi, Meclis Mahallesi ve özellikle De-mokrasi Caddesi’nde 5 DHKP/C, 5 DHKC ve 10 CEPHE yazılamasıyapıldı.

Fatma Hülya Tümgan'ınMezarına Saldırı

Samsun Vezirköprü Yeni Mahalle Mezarlığı’nda bulunan FatmaHülya Tümgan’ın mezarı polisler tarafından kırılmıştır. Şehitlerimizdenkorkan AKP’nin katil polisleri mezarlıklarımıza saldırmaya devamediyor.

Baskılar, tutuklamalar, şehitlerimizi sa-hiplenmemizi engelleyemeyecek. Her kırdı-ğınız taşın hesabını vereceksiniz. Şehitlerimizesahip çıkacağız. Bir kez daha uyarıyoruz şe-hitlerimizin mezarlarından uzak durun! Me-zarlara saldırmak acizliktir. Korkaklıktır. Hal-kın değerlerine düşmanlıktır.

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!50

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

28 Temmuz2013

551

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Ergene Direnişi GünlüğündenErgene İçin Çadır Direnişi’nin 15. gününde Çorlu Deri Or-

ganize Sanayi Bölgesi sınırlarında yer alan Çorlu Deresi kıyısındaeylem yapıldı.

Eylemin burada yapılmasının amacı; Çorlu Deresi Ergene Neh-ri’ni besleyen en büyük dere ve aynı zamanda en çok kirleten dere.Çerkezköy, Veliköy, Velimeşe ve Çorlu’daki fabrikalar atıkları-nı Çorlu Deresi’ne bırakıyor.

Ergene Nehri’ne pek çok fabrikanın atığı bırakılıyor. ErgeneHavzasında kanser oranları %100’e varan oranlarda artmıştır. Ha-mile kadınların düşük vakaları artmıştır. Ergene suyu ile dolay-lı yollardan beslenen hayvanların ömürleri kısalmıştır. Fabrika-ların yer altı sularını kullanması nedeniyle tarım için kullanılansu azalmıştır.

Yediğimiz pirinç, şeker, ayçiçeği ile et ve et ürünleri ile içti-ğimiz süt ve süt ürünleri ile zehir kanımıza karışıyor.

Polisin başlarına sıktığı gaz bombası sonucu beyin kanaması geçire-rek hastaneye kaldırılan Berkin Elvan ve Mustafa Ali Tombul için otur-ma eylemleri yapılıyor. 22 ve 23 Temmuz günlerinde Berkin Elvan’ın kal-dığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde oturma eylem-lerine devam edildi. Berkin için hergün oturma eylemi yaparak onu ya-şamda tutmaya çalışan Halk Cepheliler eylemlerini yarım saat sürdürüpbitirdiler.

Dev-Gençliler de 22 ve 23 Temmuz günleri, Taksim İlkyardım Has-tanesi önüde Mustafa Ali Tombul için akşam saat 21.30’da oturma ey-lemi yaptılar. “Ali’yi Vuran Polisler Cezalandırılsın” yazılı pankart açanDev-Gençliler yarım saat boyunca oturma eylemi yaptılar ve Dev-Gençmarşını söylediler.

Bağımsız Bir Ülke ve HalklarımızınÖzgürlüğü İçin Mücadele

Edenler Serbest Bırakılsın!Antalya’da 20 Temmuz günü komplo ile tutuklanan devrimci-

lerin serbest bırakılması için Antalya Kışlahan Meydanı’nda ey-lem yapıldı. Eylemde, “Halklarımız için bağımsızlık, demokrasive sosyalizm mücadelesi veren devrimciler aylardır tutuklular. Hu-kuksuzca tutuklananlar işçidir, memurdur, öğrencidir, avukattır,emekçidir... Yani halkın içinden, halktan yana insanlardır. Türki-ye’de olduğu gibi tüm dünyayı saran halk ayaklanmaları emper-yalizmin başı Amerika’nın ve onun yerli uşaklarının tüm planla-rını altüst etmekte ve kara kara düşündürmektedir. Bu topraklar içinmücadele eden devrimcileri asla bitiremezsiniz!” denildi.

Baş Eğmeyeceğiz YolaGelmeyeceğiz UmudunTürkülerini Söylemeye

Devam Edeceğiz

Halk Cepheliler 20 Temmuz günü Bursa’nınHeykel Meydanı’nda 4 Temmuz günü yapılanbaskınları teşhir etmek ve tutuklanan Halk Cep-helilerin serbest bırakılması için eylem yaptı.

Yapılan baskınlarda eşyaların talan edildiği veyağmalandığı belirtilen eylemde, gözaltına alınandevrimcilere de işkence yapıldığı ifade edildi.

25 kişinin katıldığı eylemde “Tutuklananlar Ser-best Bırakılsın! Baskılar Bizi Yıldıramaz!” pankartıaçıldı. “Baskılar Bizi Yıldıramaz, Devrimci Tut-saklar Onurumuzdur, Kahrolsun Faşizm YaşasınMücadelemiz.” sloganları atılan eyleme BDSP dedestek verdi.

AKP’nin İşkenceciPolisini Her YerdeTeşhir Edeceğiz!

AKP'nin işkenceci polisi 17 Tem-muz günü Dumlupınar Üniversite-si’ne gelerek bir Dev-Genç’liyi GeziParkı olayları ile ilgili ifade alma ba-hanesi ile emniyete çağırdı. Bununüzerine Dev-Genç’li böyle hukuksuz-ca yapılan çağrılara göre ifade verme-ye gelmeyeceğini belirtti. Ertesi günaynı polisler 0505 318 43 00 numara-lı telefondan arayarak tekrar ifadeye ça-ğırdı ve gelmezse yakalama kararı çı-karmakla tehdit etti. Kütahya Dev-Genç’liler konuyla ilgili “Arkadaşı-mızın başına gelecek her türlü olaydanKütahya polisini sorumlu tutacağız” de-diler.

Berkin ve Ali İçin Oturma Eylemi

Belgesiz, Kanıtsız,Hukuksuz, Keyfi Baskın veTutuklamalarBurjuva DemokrasisiyleFaşizmin Aynılaşmasıdır

C- Sonnur Demiray için deniliyorki;

"Evi gözetim altındaydı ve eviçinde telekominikasyon araçlarınıhiç kullanmadı."

Büyük suç işlemiş!21. yüzyılda nasıl olur da biri te-

lefon kullanmaz?!Türkiye'de faşizm, gözaltına aldığı

hemen herkese işkence yapar. İştebuna karşı yıllar içinde gözaltında ifa-de vermeme ve açlık grevi yapma şek-linde bir tavır geliştirildi. Tamamen in-sanlık onurunu savunma temelindegeliştirilen bu tavır, bir müddet son-ra faşizmin mahkemeleri tarafından"örgüt üyeliğinin delili" olarak kabuledilmeye başlandı.

İfade vermedin, hımmm... De-mek ki örgüt üyesisin!

Gözaltında açlık grevi yaptın, de-mek ki örgüt üyesisin!

Burjuva demokrasisi de aynı man-tıkla düşünüyor:

Telefon kullanmıyorsun, hımm...Demek ki örgüt üyesisin!

Evet, tutuklama belgelerindekibu ifadeler eğer iddianamede de tek-rar edilirse, burjuva demokrasisine birsuç daha eklenecek:

"Telefon kullanmama suçu"

D- Hukukun evrensel ilkelerindenbiridir: "Şüphe sanık lehine yorum-lanır."

Deniliyor ki, bir tutuklama ge-rekçesinde:

"Kendisi kişisel olarak cep tele-fonu kullanmıyor. Onun yerine di-ğerleriyle irtibata geçmek için inter-net cafe ve telefon kulübelerinden arı-yor. Aradığı kişilerin, DHKP-C üye-leri olduğu kanısındayız."

KANISINDALAR! Belge bilgi

kanıt yok.Deniliyor ki:“Bu buluşmada tahminen (büyük

bir ihtimalle) terör aktivitelerine hiz-met eden planlar yapıldı.”

TAHMİNEN. Belge bilgi kanıtyok.

Deniliyor ki:“... döner dönmez pikniğe gitti.

Piknikte eğitim yapıldığı düşünül-

mektedir.”DÜŞÜNÜLÜYOR. Belge bilgi

kanıt yok.E- Özkan Güzel... Bir ölüm oru-

cu gazisi... Ölüm orucunun sonu-cunda oluşan Wernicke Korsakoffbaşta olmak üzere bir çok hastalığı-na rağmen, vatanına, halkına yaban-cılaşmamış; ülkesi için, halkı için,yurtdışında yaşayan Türkiyeliler içinkarınca kararınca mücadelesini yurt-dışında da sürdürüyor.

Bakın onu tutuklama gerekçeleri-ne:

- Konser düzenlemek, bilet dağıt-mak.

- Yürüyüş dergisini dağıtmak.

- Para toplamak (yanlış anlaşıl-masın, söz konusu olan para toplamamesela bir “zor”a dayalı değil... Buparalar “yasadışı” bir oluşum için detoplanmıyor. Özkan Güzel, çalışanı ol-duğu Duisburg Aile ve Gençlik Der-neği için dayanışma amaçlı topluyor.)

F- Burjuva demokrasisi suç çeşi-di üretiyor; işte bir tane daha: ALİ-ŞAN ŞANLI'YI TANIMA, SELAMVERME SUÇU!

“10 Mayıs 2012’de, sonra canlıbomba olan Ecevit Alişan Şanlı ilearabasına kartonları yükleyip konso-losluk önündeki eyleme, propagandaeşyaları ile gittiler.”

Suçlanan kişi, demokratik, yasal,izni alınmış bir eyleme Alişan Şanlıile birlikte gitmiş. Sadece AlişanŞanlı demekle de yetinilmiyor, son-radan canlı bomba olan Ecevit AlişanŞanlı diyerek “suç” pekiştiriliyor.

Doğrudur, Alişan Şanlı, yurtdı-şında bulunduğu süre içinde onlarcaeyleme katılmıştır. Ve o eylemlerdeyüzlerce kişi onunla yanyana olmuş,birlikte yürümüş, aynı pankartı birliktetutmuşlardır...

O zaman Alişan Şanlı’yla birlik-te eylem yapan, onunla pikniklerdeaynı sofraya diz kıran, yolda birlikteyürüyen herkesi tutuklayın!

Çünkü onlar da SONRADANCANLI BOMBA OLAN Alişan Şan-lı’yı tanıma, selam verme, birlikte ey-lem yapma suçunu işlemişlerdir...

Evet, gerek Özkan Güzel’in, ge-rekse de diğerlerinin arama ve tu-tuklama tutanakları işte bu tür"suç"lardan oluşuyor:

Dernek tutmak, ev sahibi ile gö-rüşmek, telefon kullanmamak, tatilköyüne gitmek, konser yapmak, de-mokratik eylemler yapmak, bu ey-lemlerde pankart taşımak, eylem ye-rine pankart döviz götürmek...

BUNLAR HANGİ YASALAR-DA SUÇ?

Sonuç olarak hükmümüzü ve ta-lebimizi tekrarlıyoruz:

Eğer Almanya’da demokrasininyürürlükte olduğu, hukukun evrenselyasalarının hala geçerli olduğu iddiaediliyorsa;

26 Haziran ve devamındaki bas-kınlarda tutuklananlar, derhal tahliyeedilmelidir.

Av ru pa’da Alman Polisinin ve HukukununYalanları, Kurguları ve Falcılıkları

Soruyoruz:Almanya'da

BurjuvaDemokrasisi

HalaYürürlükte Mi?

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!52

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

Yunanistan Devleti girdiği ekonomik krizden kur-tulmak için Türkiye faşizmiyle ortaklığını ve işbirliğiniartırmaya ve devrimcileri pazarlık kozu yapmaya devamediyor.

Türkiye’deki Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesikurucularından olan ve 14 yıldır Yunanistan Devletindepolitik ilticası olan Türkiyeli devrimci H.D dergi satışıyaptığı sırada 17 Haziran günü Selanik’den gözaltına alın-dı. Türkiye’li devrimci H.D. 17 Temmuz günü Alek-sandrupoli’de gözaltına alındığında politik ilticasının ip-tal edildiği gerekçesiyle gözaltına alınıp Ferezmülteci kampına götürülmüştür. 20 Temmuzgünü ise ilticasınında kaldırılmasıyla birlikte 5 güniçinde itiraz hakkı olmakla birlikte, Türkiye’yeiade kararı bildirilmiştir.

H.D. Yunanistan’a ilk geldiği günden beri po-litik faaliyetlerde bulunan bir devrimcidir. Birçoksendika, örgüt ve DKÖ tarafından tanınan bir ki-şidir.

Yunanistan Devletini uyarıyoruz; Bütün hukuk ku-rallarını son birkaç yıldır Türkiyeli devrimcilere saldır-mak uğruna hiçe sayan Yunanistan Devleti suç işliyor.

Yoldaşlarımıza uygulanan baskılara son verilmelidir.Yoldaşlarımızın başına gelebilecek her şeyden, önce Tür-kiye faşizmini sonra Yunanistan Devletini sorumlu tutacakve hesap soracağız!

Hiçbir Türkiye’li Devrimci Faşist Türkiye Devletineİade Edilemez!

Yunanistan Halk Cephesi

Ne Türkiye Faşizmi Ne de İşbirlikçiYunanistan Devleti Bizi Teslim

Alamayacak!Yunanistan Devleti Türkiye ile olan işbirliğinde sınır tanımamaya devam ediyor. Yu-

nanistan Dışişleri Bakanı’nın geçen hafta Türkiye’ye gitmesinin ardından Türkiyeli dev-rimcilere uyguladığı baskılara hız veren Yunanistan, aynı hafta içinde 2. devrimciyi tu-tuklamıştır.

24 Temmuz günü, H.D.’nin hukuksuz yere politik ilticasının düşürülüp tutuklan-masını ve Türkiye faşizmine iade kararının çıkmasını protesto eden Halk Cepheli ken-dini Yunanistan meclisine zincirledi.

Zincirleme eylemini gerçekleştiren Halk Cepheli interpol aranması var denilerektutuklanmıştır...

Biz vatan topraklarından zorunlu olarak sürgün yollarına düşmüş devrimciler, yü-reğimiz ve beynimiz vatanımızda yaşamaya, vatanımız için nefes almaya devam edi-yoruz.

Son süreçte 6 Halk Cepheli interpol aranması bahane gösterilerek iade talebiyleyargılandı. 3 Halk Cepheli ise çeşitli uydurma gerekçelerle tutuklandı. Bunlardan birtanesi olan H.D. için ise iade kararı itiraza bağlı olarak verilmiş mülteci kampına kon-muştur.

Hiçbir zulmünüz ve baskınız bizi susturmaya yetmeyecek, sindirmeyecek, boyuneğdiremeyecek.

Hiçbir Türkiye’li Devrimci, Faşist Türkiye Devletine İade Edilemez!

Türkiyeli Politik Mültecilere Yönelik Baskı, Gözaltı, Tutuklama ve Kaçırmalara Son!

Yunanistan Halk Cephesi

Londra’daYürüyüş

Dergisi Standıİngiltere'nin Londra

şehrinde her hafta açılanYürüyüş dergisi standı 21Temmuz günü de açıldı.

Wood Green kütüpha-nesi önünde açılan stanttainsanlarla sohbet edildi.Stantta 19 dergi halka ulaş-tırıldı.

Yunanistan Devleti Bir Türkiyeli Devrimciyi Daha TutukladıYunanistan Devleti Devrimcilerin İlticalarını Hilelerle

İptal Ederek Türkiye Faşizmine İade Etmek İstiyor

28 Temmuz2013

553

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

Münih'te devam eden NSU dava-sında Pınar Kılıç işte böyle bağırdımahkeme heyetine ve katil Zscha-pe'ye.

Pınar Kılıç, 2001 yılında Nazilertarafından katledilen Habil Kılıç'ın eşi.Eşi öldürülen 10 esnaftan bir tane-siydi.

Pınar Kılıç 13 Temmuz günü Mü-nih Mahkemesi’nde ifadeye çağrıldı.Karşısında eşinin katili oturuyordu.

Başından bu güne komedi oyna-nan mahkeme buna devam etti. Amao gün karşılarında Alman adaletinegüvenmeyen bir kişi oturuyordu.

Pınar Kılıç, eşi katledildiğindenbugüne adaletin yüzünü görmeyen vesürekli aşağılanan insanlarımızdanbir tanesi.

Pınar Kılıç mahkeme günü, Baş-yargıcın şimdiki adresini sormasıüzerine “Bu bilgiler sizde var. Avu-katıma sorun bu bilgileri” diyerekmahkeme salonunda bağırmaya baş-ladı.

“Eşimin kanlarını bile bana te-mizlettiler. Bu kadın hayatımızı mah-vetti. Eşim sadece ekmek parasını ka-zanmak isteyen biriydi, ne istediler.Burada önemli olan benim hayat öy-küm mü, yoksa bu kadına verilecekceza mı? Bu kadar mağduriyettensonra insanın durumu nasıl olabilir,siz ne düşünüyorsunuz. Türkiye’dekiakrabalarımı bile sorguya çektiler,

yıllarca bizi ağır şüpheli olarak so-ruşturdular. Benim sağlı sollu re-simlerimi çektiler, parmak izimi al-dılar. Halen tedavi görüyorum”

Pınar Kılıç “siz boşverin bizi neadresi, ne hikayesi her şey çok açık bukadın ve onu yönlendirenler hesapversin. Siz vereceğiniz cezayı konu-şun” diyor aslında.

2001 - 2006 yılı boyunca sürenseri cinayetlerde bütün basın ağız bir-liği yapmış şekilde mafya, aile içi he-saplaşma şeklinde yazdı.

Alman polisi ailelere yılları zehirzindan etti. Aileler kendi eşlerini öl-dürmekle suçlandı. SorgulamalarTürkiye'ye kadar yayıldı. Defalarcasorgulara çektiler.

Eşleri ve çocukları öldürülen çoğuaile sağlığını kaybetti, tedavi görü-yorlar. Bunu yapan bizzat Almanpolisiydi.

Alman polisi ailelerin yıllarcabunu bizim çevremizde aramayın,Naziler yapmış olabilir demelerinerağmen hiçbir şekilde dikkate alma-dı almak istemedi.

ÇÜNKÜ ALMAN DEVLETİ VEPOLİSİ KATİLLERİ BİLİYORDU!KENDİ YETİŞTİRDİKLERİ EL-LERİ ÇAKMAKLI NAZİLERİY-Dİ!

Bu yüzden sadece ailelere yük-lendiler. Bir taşla iki kuş vurmaya ça-lıştılar. Bir yandan katilleri sakladılar,

diğer yandan da işte Türkler böyle de-diler. Aileler kendi acılarını dahi ya-şayamadı. Suçlu muamelesi gördüler.

Peki bunun hesabını kim verecek?Kendi eşine temizletilen kanın hesa-bını kim verecek? Yıllarca suçlumuamelesi görmelerinin, insanlarınbütün sülalesinin sorgulanmasının,zan altında bırakılmasının hesabınıkim verecek?

İnsanlara kan kusturdu yıllarca Al-man devleti. Bunun hesabını Almanpolisi vermek zorundadır..

BÜTÜN CİNAYETLERDEAYNI SİLAH KULLANILDIĞI Bİ-LİNMESİNE RAĞMEN AİLELE-RİN SUÇLANMASININ TEK NE-DENİ VARDI, KATİLLERİ KORU-MAK!

Emperyalistlerin ahlakı yoktur.Emperyalizm tam da budur işte. Kat-ledenleri saklar, katilleri bilir ama ger-çeği saklamak için de haklı olana sal-dırır.

Yakınları katledilen insanlarımızısorgulayan bütün emniyet amirlikle-ri hesap vermelidir. İnsanlarımızaağır suçlu muamelesi yapan, sağlık-larını ellerinden alan Alman AdaletBakanlığı hesap vermelidir!

Nazilerin yaptığı bu katliamınyıllarca saklı kalmasının tek sorum-lusu Alman devletidir!

AVRUPA’dakiBİZ

ALMAN DEVLETİ’NİN GERÇEK YÜZÜ,

“Eşimin kanlarını dahi bana temizlettiler!”

Wuppertal'da Autonomes Zentrum adını taşıyan Alman So-lu'nun bir merkezinde 17 Temmuz günü Faruk Ereren'i ve 26 Ha-ziran'da Anadolu Federasyonu’na yapılan baskınlar ve tutukla-maları ele alan panel düzenlendi.

Anadolu Federasyonu'na karşı yapılan son baskınlar ve tu-tuklamalarda aralarında Alman solunun da yakından tanıdığı La-tife Adıgüzel ve Muzaffer Doğan'ın olması, panele ilgiyi artırdı.

Panelden yanlızca bir gün önce etkinlik web sitesine konul-duğu halde, gene de yaklaşık 25 kişi katıldı.

Keyfi Tutuklamaları Teşhir Etmeye Devam Edeceğiz

KAZOVA İŞÇİLERİ TÜM İŞÇİ SINIFI İÇİN DİRENİYOR!554

Yürüyüş

28 Temmuz2013

Sayı: 375

arşiv

Festivalin yapıldığı alanın girişinepankartlarımızı astık. Üç gün boyun-ca rüzgar-yağmur ve güneş karşısındapankartlarımızı, afişlerimizi yenidenyeniden düzelttiler, düzenlediler.

Yaratılan geniş yankı, ürünlerinivermekte gecikmedi..."Biraz soluklanmak için otur-muştuk ki. Yukarı konser sahasında tanınmış ve sevilenbir grup sahne almıştı ve alan çok kalabalıktı. Festival başsorumlularından biri yanıma geldi ve 'hadi gidiyoruz' dedi.Şaşırdım! 'Nereye gidiyoruz' dedim. Dedi 'şarkı söyle-yeceksin!' Dedim 'yapamam', dedi 'gel, gel'... Belli ki baş-ka bir şey söylemeye çalışıyor. Birazdan merakla kalk-tım ve yukarı konser sahasının kalabalığının içine karıştıkve sahnenin merdivenlerindeyiz. Saat 01.55... O zamanbana dediki 'şimdi konserin arasına gireceğiz ve sen yol-daşınız Bulut Yayla için kısa bir konuşma yapacaksın'...Yeteri kadar Yunanca bilmiyorum ama düşmanlarımızı-dostlarımızı, ne istediğimizi biliyorum, yeter! diye cevapverdm. Ve sahnedeyim. 'Herkesi selamlıyoruz. Türkiye'dendevrimcileriz, Halk Cephelileriz. Dilinizi iyi bilmiyorumama ortak düşmanlarımızı, faşizmi, kapitalizmi biliyo-rum. Yoldaşımız Bulut Yayla bundan bir ay önce Yuna-nistan-Türk ve Amerikan gizli servislerince Atina'dan ka-çırıldı ve işkencelerle tam bir yasadışılık koşullarında fa-

şist Türkiye devletine teslim edildi. Ne bir mahkeme, nebir duruşma yapıldı... Ve şimdi suçluların açığa çıkarıl-ması ve cezalandırılmasını istiyoruz. Bu çabamızda da-yanışmanızı-yardımlaşmanızı bekliyoruz. Destek çalış-malarınızın devamını bekliyoruz. Kahrolsun Faşizim , Ya-şasın Mücadelemiz! Alkışlar ve sloganlar Yunan halkındangeliyor şimdi. Sevinçliyim, gururluyum! Halk Cepheli-ler festivalde "Ayaklanmalar hayal değil, gerçekleşiyor"başlıklı bir forumda, konuşmacı olarak da yerlerini aldılarve Türkiye halklarının ayaklanmasının; "neden, niçin venasılları(?)' hakkında söyleşi verdiler.

Bizden başka Portekiz ve Bulgaristan'lı konuşmacı-ların olduğu forum insanların ilgiyle katıldıkları önem-li forumlardan biriydi.

Bulut Yayla yoldaşımızın kaçırılıp, Türkiye'ye TeslimEdilmesinin Hesabını Soracağız.

Tüm Yunanistan Duyacak Sesimizi !Kendi Yasalarını Dahi Hiçe Sayanlar Mutlaka Hesap

Verecekler!

AVRUPA’da Hayatın Öğrettikleri Yunanistan'ın Selanik Şehrinde 16.’sı

Gerçekleşen Irkçılığa Karşı HalkFestivali’ne Katılan Bir Halk

Cephelinin Yaşadıkları...

Bu sene 11'incisi düzenlenenAnadolu Federasyonu Aile ve Genç-lik Yaz Kampı, Avusturya'da 19 Tem-muz tarihinde Avrupa'nın değişikşehirlerinden grupların gelmesiylebaşladı.

Bu yılki kampı diğerlerinden ayrıkılan en temel yanlardan biri de kısabir süre önce Alman ve Avusturya po-lisinin Anadolu Federasyonu BaşkanıLatife Adıgüzel ve Yusuf Taş, ÖzkanGüzel, Sonnur Demiray, MuzafferDoğan, Özgür Aslan isimli devrim-cileri yalanlarla tutuklatmış olma-sıydı. O nedenle kampın başlangı-cından itibaren hemen her program-da onlar da vardı.

Burjuvazinin yoz ve içi boş tatilanlayışının dışında da bir tatilin va-rolabileceğini göstermek, kolekti-vizmin güzelliğini paylaşmak ama-cıyla düzenlenen Anadolu Federas-

yonu'nun kampı, bu yıl da aynıamaçla açtı kapılarını. Kampın gün-lük programı, hergün sabah kalkışınardından yapılan sabah sporu ilebaşlıyor. Sabahları değişik konular-da sohbetler yapılıyor.

Öğleden akşama kadarki süredeise, kamp sakinlerinin büyük bölümükampın yakınındaki göle yüzmeye gi-diyor. Sonrasında ise gün yine çeşit-li etkinlikler ve oyunlarla sürüyor.

Kamp derin bir vadinin dibinde,yeşillikler ortasında bir yerde. Amao doğal güzelliklerin içinde kapita-lizmin yarattığı ırkçılığı, yabancıdüşmanlığını, bireyciliği ve yozlaş-mayı da görmek mümkün. AnadoluFederasyonu'nun kampı işte bu nok-tada ayrılıyor çevreden. Bölgede Av-rupa'nın çeşitli ülkelerinden sosyalistgruplara ait başka kamp alanları davar. Küçük çaplı tanışmalar, soh-

betler oluyor onlarla da.

Günlük program her akşam fark-lı bir programla tamamlanıyor. Bir ak-şam 'Yasadışı' filmi izlenirken, bir di-ğer akşam, heyecanlı çekişmeli birbilgi yarışması yapıldı. Akşamınilerleyen saatlerinde ise bazen kampateşi yakılıp türküler söylenip halaylarçekiliyor. Her sohbet, her tartışma, hertürkü, her halay, kolektivizmimizigüçlendiriyor, bizi vatanımıza götü-rüyor, onu yeniden ve daha derindenhissetmemizi sağlıyor.

Kamp alanının bulunduğu böl-genin ırkçı-yabancı düşmanı bir par-tinin "güçlü" olduğu bir bölge olmasınedeniyle, ırkçılığın çeşitli yansı-malarını da yaşadık. Ancak bunlarakarşı bizlerle dayanışma içinde olandostlarımız da var. Kampımız, pay-laşmanın, dayanışmanın güzellikle-riyle devam ediyor.

Dostluğu, Kolektivizmi, Ufkumuzu, İdeallerimizi Büyütmek İçin Bir AradayızAnadolu Federasyonu Yaz Kampı Başladı

28 Temmuz2013

55

Yürüyüş

Sayı: 375

ZAFERİ TÜM İŞÇİ SINIFININ ZAFERİ OLACAKTIR!

1972 Antakya Kuzeytepe doğumludur. 13 ya-şından itibaren pamuk tarlalarında, fabrikada,atölyelerde bir emekçi olarak çalıştı. 20 yaşın-dan itibaren ise bir devrimciydi. 1995'te tutuk-landı.

Tutsaklık koşullarında direnişlerde yer aldı.2000-2007 Ölüm Orucu Direnişi'nin 5.ÖlümOrucu Ekibi'nde görev üstlendi. Zorla mücade-

le işkencesi altında 10 Ağustos 2002'de ölümsüzleşti.

Fatma BİLGİN

4Ağustos1980 ’deİs tanbu lÇeliktepeS a n a y iMahalle-si’nde bireylem sı-

rasında elindeki bombanınpatlaması sonucu şehitdüştü.

A. Turgut YILMAZ

12 Ey-lül öncesiö r g ü t l ümücadeleiçinde ye-raldı. Tut-sak düştü.Hapisha-neden çık-

tıktan sonra da İstanbul veSivas'ta devrimci hareketingelişip güçlenmesi içinönemli katkıları oldu. 4Ağustos 1993’te geçirdiğikalp krizi sonucu aramızdanayrıldı.

Ali KAÇAR

Öğ ret men di. Kır şe -hir’de Ça rık lı Çift li -ği ’nin po lis-jan dar -ma ta ra fın dan ba -sıl dı ğı gün sa vun -ma sız bir şe kil depo lis ve jan dar ma -nın aç tı ğı ateş so -nu cu öl dü rül dü.

BarbarosKADIOĞLU

Devrim ve sosyalizm dü-şüncelerini yaymak için Kara-deniz’deydiler.

5 Ağustos 1997’de bir gö-revle gittikleri Ordu Fatsa Çö-teli Köyü yakınlarında oligar-şinin askeri güçleriyle çıkan ça-

tışmada şehit düştüler. Kara-deniz Recai Dinçel Kır Silahlı

Propaganda Birliği’nde görevliydiler.

Ali Haydar Çakmak, 1973 Malatya Arguvan doğumluydu.Gazi'nin gecekondularında büyüdü. Liseli Dev-Genç'te görev aldı.Gazi ayaklanmasının genç önderlerinden biri oldu.

Bülent Pak, 1958 Eskişehir doğumluydu. Mücadelesi1974'ten itibaren devrimci hareketin tarihiyle iç içe geçmiş birdevrim emekçisiydi. Yıllarca tutsak kaldı.

Ali Haydar ÇAKMAK Bülent PAK

4 Ağustos - 10 Ağustos

“Hedef Karakol” (Tarihe geçen Gazi ayaklanması Ali Haydar

Çakmak’ın bu iki kelimesiyle başladı.)Ali Haydar Çakmak

Bülent yoldaşla 1990-'91 döneminde Orta Doğu'daki askerikampta birlikteydik. Kampın oluşturulması faaliyetlerinde yer alanilk yoldaşlarımızdandı.

Kamp yeni oluşturuluyordu. Bir yandan dershanelerimi-zi, eğitim salonlarımızı, binalarımızı yapıyor, diğer yandan as-keri eğitim alıyorduk. Orta Doğu'daki Filistinli ve Türkiyeli örgütlerancak iki-üç yılda kamp kurabileceğimizi söylüyorlardı. Ama bizüç-dört ayda "yapamazsınız" denilen şeyleri yapmış, kampımızıinşa etmiştik. Bülent yoldaş emekçiliği, çalışkanlığı ve bitmekbilmez enerjisiyle taş taşıyor, harç karıyor, planlar yapıyor, bi-nalar örüyor, diğer yandan askeri eğitimimizle ilgileniyordu. İn-şaat işlerinin yorgunluğuna rağmen gece nöbetlerimizde bizekurallarımızı öğretir, ellerinin parçalanmasına rağmen mazot-la silahları tek tek temizler, bakımıyla ilgilenirdi. O silahlarla bü-tünleşmişti. Tüfeklerin, makinelilerin en küçük parçasını büyükbir titizlikle anlatır, kavratmaya çalışırdı.

Zamanını boşa harcadığını hiç görmedik. Bir köşede si-lah temizler, kalıplara patlayıcı doldurur, tatbikatlar için bom-balar hazırlar, harita çizimleriyle uğraşırdı. Gerilla eğitimi içinhazırlanan kitaba silah çizimlerini büyük bir titizlikle yapardı.

Asla ağır hareket etmezdi. Bir yere gidecekse yürümez,koşardı. Tepelere koşarak tırmanır, elli metre mesafedeki ça-dırlarımıza koşarak gidip gelirdi. Kıpır kıpırdı. Yavaş yürüme-yi, ağır hareket etmeyi sevmez, hepimize koşarak işlerimizi yap-mamızı önerirdi.

Gerilla gibi düşünür, gerilla gibi yaşardı. Statükolar en çok

kızdığı şeylerdi. Yeterlilik duygusuna asla yer yoktuonda. Gerillanın düzenli bir yaşamı olmayacağını, ge-rillanın her an sürprizlerle, bilinmezliklerle karşılaşacağınıve buna hazırlanmamızı söylerdi.İradiydi. İnatçıydı, yüz metre koşacaksak, yüzbirinci-

yi koşturmaya çalışırdı. Bir tepeye tırmanıp ineceğimizi dü-şünürken, gücümüzün bittiğini düşündüğümüz anlarda o bir

kez daha kendimizi zorlamamızı isterdi. Zorlardı. İçimizden onaçok kızardık. Hatta "insafsız" derdik. Bülent yoldaş güler, bizeacımazdı. "Acımak" bizi geliştirmez gerillanın en güçlü silahı ira-desidir. Gücümüzün bittiğini sandığımızda dahi irademizi zor-ladığımızda birşeyler yapabileceğimizi, gücümüzü görmemizisöylerdi. Bir Devrimci Sol gerillasının böyle olması gerektiğinisürekli vurgulardı. Rehavete, rahata asla izin vermezdi.

Günlük yürüyüşümüz bitmiş, kampa dönüyorduk. Kam-pa elli metre kala aniden yönümüzü değiştirip tepeye tırman-dırdı. Hepimiz yorgunduk. Biz kampa dönüp dinlenmeyi dü-şünürken o bizi tekrar yürütmüştü. "Neden böyle yaptın?" de-diğimizde "Gerillacılık budur, dinlenmeyi düşündüğünüz andabu düşünceden sıyrılmanız için yaptım. Yorgun, aç, susuz ol-duğunuz bir anda pusuya düşebilirsiniz, şimdiden bunlara ha-zırlanmak lazım" demişti. İlk başlarda anlayamadığımız, hat-ta kızdığımız bu yaklaşımı bizi geliştirip güçlendirmişti.

Bülent ve Ali Haydar yoldaşlarımızı katleden kontrgeril-la onların kininden korktu. Çünkü bizlerin kini, yoldaşlarımızınkini düşmanlarımızın sonunu getirecek kadar büyük.

Yeni Haydarlar, yeni Bülentler yerlerinizi boş bırakma-yacaklar. Kahraman şehitlerimizin hesabını soracağız.

Zaferi kazandığımızda Kaçkar dağlarına bir nefeste ko-şarak çıkacak zaferimizi haykıracağız.

Bizler sizlerden, sizin düşmana olan kininizden öğren-meye devam ediyoruz...

Bir Yoldaşı Bülent Pak’ı Anlatıyor:

YitirdiklerimizBağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

Anıları Mirasımız

A ğ u s t o s1980’de Konya’dafaşistler tarafındankatledildi.

Şükran KURU

A ğ u s t o s1979’da şehit düştü.

Zeki BÖLÜKBAŞI

Tüm yaşamıboyunca, teorisiyle,pratiğiyle proletar-yanın, ezilen halk-ların mücadelesi-ne önderlik yaptı.İlk komünist örgüt-lenme, ilk Enter-nasyonal Marks’labirlikte onun ese-riydi. 1820’de Al-manya’da dünya-ya gelen Engels,

yaşamı boyunca, barikatlardan barikatlara ko-şarken, Anti-Dühring, Ailenin Özel Mülkiyetinve Devletin Kökeni, Doğanın Diyalektiği gibieserler verirken, sınıfsız ve özel mülkiyetsizyeni bir toplumun kurulması amacına sadıkkalarak ölümsüzleşti. Lenin’in deyimiyle o sos-yalizmin meşalesiydi. Meşale hala yanmayave yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.

Friedrich ENGELS

İstanbul’da bulunduğu evdebir kaza sonucu silahın ateş al-ması sonucunda 4 Ağustos2003’te aramızdan ayrıldı. He-nüz 17 yaşında devrimci bir li-seliydi. O yaşında kaç kez iş-kencelerden geçmişti.

Okan YILDIRIM

4 Ağustos 1994’te İstanbul Bağcılar’da ku-şatıldıkları üslerinde 6 saat süren direniş so-nunda şehit düştüler... Üçü de mücadeleyeDEV-GENÇ saflarında başladılar. Ölümü tili-lilerle karşılayarak, kuşatma altında umudunadını duvarlara kanlarıyla yazarak, teslim olunçağrılarına ‘asıl siz halkın adaletine teslim olun’diyerek ölümsüzleştiler.

Hüseyin Aslan, 1972 Sivas Zara doğum-luydu. ‘90’da Dev-Genç’le tanıştı. İstanbul’damahalli bölgelerde görev aldı. 1993’te SDB’lioldu.

Güner Şar, 1969 Elbistan doğumludur.1988-89’da Dev-Genç’li olarak illegal faaliyetyürüttü.’93’te SDB’li oldu.

Özlem Kılıç, 1975 Sivas doğumluydu.1992’de 17 yaşında Ankara Liseli Dev-Genç yö-neticileri arasındaydı.’93’te SDB’li oldu.

Hüseyin ASLAN Güner ŞAR Özlem KILIÇ

Ağustos 1991’de YozgatAkdağ madeninde geçirdiğibir trafik kazasında kaybettik.

Kasım YILMAZ

19 Temmuz günü işe gitmek içinbeklediği, evine 150 metre uzak-lıktaki otobüs durağında belediyeotobüsünün çarpması sonucu ha-yatını kaybeden Halk Cepheli FuatYALIN, 21 Temmuz günü mem-leketi olan Dersim'in Hozat İlçesi’nebağlı Cemolar Köyü’nde toprağaverildi.

Cenaze ile birlikte Ankara'danyola çıkan Fuat Yalın’ın ailesi, yol-daşları ve dostları, 21 Temmuzgünü Hozat'a ulaştılar. Yolculukesnasında verilen molalarda, Fuat'ınsevdiği gibi yer sofrası kuruldu, ye-

mekler dostlarla birlikte bu sofraya diz kırılarak yenildi. Yine yol-culuk esnasında Fuat'ın sevdiği türküler ve marşlar söylendi. Hozat'aulaşan kitle saat 09.00’a kadar burada bekledi ve Hozat sokakları-nı dolaştı. Hozatlılarla Fuat YALIN hakkında sohbet etti.

Fuat'ın evinin önünde yapılan törenin ardından tabut omuzlaraalınarak mezarlığa doğru yürünmeye başlandı. Önde, üzerinde "Unut-mayacağız" ve "Fuat YALIN Ölümsüzdür" yazılı pankart taşındı.

Cenaze toprağa verildikten sonra dini tören yapıldı. Daha son-ra yoldaşları mezarlığın etrafını karanfillerle süsledi. Ve bir anmatöreni yapıldı. Fuat YALIN ve tüm devrim şehitleri için yapılan say-gı duruşu ile başlayan tören, Dersim Halk Cephesi’nden Cihan Gün'ünyaptığı konuşma ile devam etti.

Cenaze törenine 500 kişi katıldı.Cenazeye katılmak üzere Ankara'dan gelen Halk Cepheliler, dö-

nüş yolunda Ela-zığ'daki Gülmez Me-zarlığı'na giderek, bu-rada bulunan GülerZERE ve diğer dev-rim şehitlerinin me-zarlarını ziyaret etti-ler. Mezarları yıka-yıp temizleyen HalkCepheliler Fuat YA-LIN'ın mezarındangetirdikleri topraktandöktüler!

Fuat Yalın Ölümsüzdür!

Silah DeğildirAkşehir'e tayin edilen bir kadı halkın silah satmasını yasak etmiş. Küçük bir

çakı taşımak bile suç sayılır olmuş. Görevli memurlar sıkı bir takibe ve kont-role başlamışlar. Birgün Nasreddin Hoca'nın üstünü başını aramışlar. Kuşağınarasından kocaman bir bıçak çıkınca şaşırmışlar:

- Bu da nedir Hoca? Sen silah taşımanın yasak olduğunu bilmiyor musun?demişler.

- Evet demiş, biliyorum. Fakat bu silah değildir. Kitaplarda bir takım yan-lışlar görünce bunun ucuyla kazıyorum.

- Olur mu Hocam demişler, kocaman bir bıçakla kitaptaki yanlışlar kazınırmı?

- Olur, olur demiş Hoca. Siz bilmiyorsunuz ama bazı kitaplarda o kadar bü-yük yanlışlar var ki bu bıçak bile küçük kalıyor.

Sadece ABD’de 50.000 kedi,61.000 maymun, 180.000 köpek,554.000 tavşan ve milyonlarca fare,kozmetik için katlediliyor. Deneylerve kozmetik üretimi için her yıl 300milyon hayvan katlediliyor.

“Cesaretin Bittiği YerdeEsaret Başlar”

Cesaret yoksa teslimiyet vardır.

Deyimler

“Yaptığınız işin en iyisini, bir de zama-nında yapın, o vakit dağ başında bile ol-sanız insanlar sizi bulur.”

Thomas Brown

Özlü Söz

Biliyor Muydunuz?

“Geçmişe Mazi, YenmişeKuzu Derler”

Geçmişin başarıları ile övünmek, acı-larıyla üzülmek yararsızdır. Ders çı-karmak ve yoluna devam etmek ge-rekir.

Atasözü

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

BİZİM,

SOSYALİSTLERİN FARKI;

“…Evet, kütüphane hala çalışı-yordu. Okuma odasında işi, sıfırın al-tında yirmi derece idi. Açlıktan halsizdüşmüş kütüphane memureleri, mer-divenleri tırmanıyor, en değerli kitap-ları, bombardımandan korumak içinbodruma indiriyorlardı. İki nedendenötürü kütüphaneye gitmeliydi. Birinci-si, kendisini merak etmemeleri, ikinci-si ise monografinin Fen Akademisi ta-rafından Moskova'ya uçakla gönderilipgönderilmediğini öğrenmek içindi. Nederlerse desinler, burası mükemmelbir ülkeydi. Düşman, Leningrad veMoskova kapılarını döverken bilimyaşıyor, unutulmuyordu. İnsanlar La-doğa Gölü ile ilgili yeni bir monografile bile ilgileniyorlardı…”

(Nikolay Chukovsky'nin Teslim Ol-mayanlar Ölmez kitabından; Sayfa164... 1 milyon kişiyi Leningrad ku-şatmasında yaşamını yitirmişti)

"Güzel olma ve moda tutkusu,kadını sayısız tezatlara sürükleyiponun ruhi dengesini altüst ediyor.

Süslenen püslenen ve makyajyapan bir kadın, kendine göre çir-kin bulduğu veya toplumun güzelbulmadığı özelliklerini gözlerdenuzak tutup güzel bulunan özelliklerikazanmaya ve mevcut özellikleri-ni olabildiğince abartarak, dikkat-leri çekmeye çalışmaktadır.

Bu durum ise söz ile değil, amahal ile söylenen bir yalandır. Keli-menin en açık ifadesi ile ikiyüzlü-lükten başka bir şey değildir.

Çünkü bu anlayış ve tavır için-de olan kadının, hem fiziki hem depsikolojik yönden gizlemeye ça-lıştığı bir gerçek yüzü, bir de açığavurup gözlere arz etme gayretiiçinde olduğu sahte yüzü vardır."

ÖFKENİN ADINI KOYDevrilen bir çınarnasıl uzanırsa boylu boyuncaöylece düştü kollarınakan-revan içinde dostundonup kaldı soluk bir gülümseyişçocuksu kıvrımında dudaklarının

Kaşın seyirmeye başladı birdenyüreğin körüğü üflüyoriçindeki cehennemive bir boşluğa nasıl çarparsa deli suöyle uğuldamakta kulaklarınbir bora patlıyor göğsünün okyanu-sunda

Ne ki tutulmuş nalçalı seslerleumudun köşebaşlarıkorsanlar dalgalandırıyorsenin deli rüzgarlarınla bayraklarınıve yitiriyorsun yolunubalta kesmez ormanında öfkenin

Bil ki dostunda değil çekilen tetiksenin umuduna, unutma bunukör bir öfke delirtmesinyıkmasın yaşamın direnciniunutma ki her köşebaşındabunca dostun kurumadı hala kanları

Hele dik tut başını öncehaykır yıkılmadığını, tükenmediğiniyüreğindeki yalım nasıl olsakorlaştırır zamanın çeliğinisen önce öfkenin adını koyyanıltmasın yüreğini

AHMET TELLİ

Kıssadan HisseŞiir

Bak Şu Emperyalizme

Fıkra