fenamizah no: 19 / september 2013

52

Upload: fenamizah-e-magazine

Post on 15-Mar-2016

232 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

International Humor Magazine

TRANSCRIPT

Page 1: fenamizah no: 19 / september 2013
Page 2: fenamizah no: 19 / september 2013

2

imtiyaz sahibi / yay›n ve görsel yönetmeni:aziz yavuzdoğanyayın kurulu: Erdoğan Başol, Osman Yavuz İnal, Ekrem Borazan, hukuk danışmanı: Av. Cem Koç

ayl›k e-dergi

mountly e-humor magazine

international humor magazine

iletiflim/contact:[email protected]

No: 19 • eylül-september 2013

bu sayıda / inside this issue

www.fenamizah.com

A) ADRIANA MOSQUERA (Colombia), AHMET ÜMİT AKKOCA (Turkey), ALEXANDER DUBOVSKY (Ukrain), ALEXEITALIMONOV (England), ALİ DİVANDARİ (Iran), ANATOLIYSTANKULOV (Bulgaria), ARSEN GEVORGYAN (Armenia),ARTURO ROSAS (Mexico), AZİZ YAVUZDOĞAN (Turkey).B) BAHADIR UÇAN (Turkey), BÜLENT OKUTAN (Turkey),BORISLAV STANKOVIC (Serbia), B.V. P. RAO (India)C) CAN&ALİ (USA), CARLOS AMORIM (Brasil), CEM KOÇ(Turkey), CRISTIAN TOPAN (Romania), CZESLAW PRZEZAK(Poland).D) DAMIR NOVAK (Croatia), DARKO DRLJEVIC (Montenegro),DIANNA MAGALLO (Mexico), DIDIE SW (Indonesia).E) EDUARDO CALDARI (Brasil), EKREM BORAZAN (Turkey), EL TOTO (Argentina), EMRAH ARIKAN (Turkey).ERDOĞAN BAŞOL (Turkey), EVZEN DAVID (Czech Rebuplic).F) FAWZY MORSY (Egypt), FRANCISCO PUNAL SUAREZ(Spain).G) GALINA PAVLOVA (Bulgaria), GÜLAY GARİP KOÇERDİN(Turkey), GÜLGÜN ÇAKO (Turkey), GÜLŞAH ETEKER (Turkey).H) HAKAN ÇELİK (Turkey), HASAN ÇAĞAN (Turkey), HASAN EFE (Turkey), HENRYK CEBULA (Czech Republic), HULE HANUSIC (Austria).I-İ) IGOR SMIRNOV (Russia), ISTVAN KELEMEN (Hungary),IVAILO TSVETKOV (Bulgaria), İSMAİL KERA (Czech Republic).J) JIRI SRNA (Czech Republic), JORDAN POP-ILIEV(Macedonia), JULI SANCHIS AGUADO (Spain), JULICE JELASKA (Croatia).K) KEZİBAN ÖZKOL (Turkey).M) MAKHMUD ESHONQULOV (Uzbekistan), MARINAGORELOVA (Belarus), MARK LYNCH (Australia), MEHMETSAİM BİLGE (Turkey), MELEK DURMUŞ (Turkey), MICHALGRACZYK (Poland), MILAN ALASEVIC (Slovenia), MUAMMERKOTBAŞ (Turkey).N) NIVALDO PEREIRA DE SOUZA (Brasil).O) OLEKSY KUSTOVSKY (Ukrain), O. YAVUZ İNAL (Turkey).P) PETER ZAVACKY (Slovakia),R) RAMAZAN ÖZÇELİK (Turkey), RAŞİT YAKALI (Turkey), RAUL FERNANDO ZULETA (Colombia), RAQUEL ORZUJ(Uruguay), RESAD SULTANOVIC (Bosnia&Herzegovina).S-Ş) SABAHUDIN HADZIALIC (Bosnia&Herzegovina),SEÇKİN TEMUR (Turkey), SEZER ODABAŞIOĞLU (Turkey), S. KOSCIESZA (Poland), SZCZEPAN SADURSKI (Poland).T) TOSO BORKOVIC (Serbia), TVG MENNON (India).V) VAHID KERMANI (Iran), VALERY ALEXANDROV (Bulgaria),VEDAT KEMER (Turkey), VICTOR CRUDU (Moldova), VLADIMIRAS BERESNIOVAS (Lithuania).W)WESAM KHALIL (Egypt).Y) YURDAGÜN GÖKER (Turkey).Z) ZORAN GROZDANOVSKI (Macedonia).

merhaba....zaman hızla geçiyor.dergimiz aylık da olsa, her sayısının yayımınınardından yeni sayımız için hazırlıklara başlıyoruz.

Eylül denince “Barış” akla geliyor. Oysa barış herdaim zihinlerden ve yüreklerden çıkmamalı.Yaşadığımız gezegende tarih boyunca hep barışkaygısıyla yaşıyor insanlar. Öte yandan barış içingösterilen çabaların samimiyetsiz olması da ayrı birironi. Yıllardan beri; “barış” temalı karikatürlerçizip duran, bu uğurda çırpınır görünüp, öncülükeden biz karikatürcülerin, kendi aralarındaki anlaşmazlıkları halletmemiş olması, ego çatışmalarını sürdürmesi ise ayrı bir kara mizah örneğidir. İğneyikendimize, çuvaldızı başkasına...

11 yıl önce aramızdan ayrılan, karikatürümüzün veaslında hayatın en onurlu kişiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakgeniş bir dosya hazırladık. Tonguç Yaşar, Ergin Gülen, Raşit Yakalı, Turgut Çeviker, ÖznurKalender, Sinan Gürdağcık, Necati Güngör, Erdoğan Karayel, Kürşat Coşgun, Eray Özbek,Osman Yavuz İnal, Hatay Dumlupınar, Halis Dokgöz ve Serdar Kıcıklar, Beyner’le olananılarını, duygu ve düşüncelerini FENAMİZAH okurları için paylaştılar. Kendilerine üstatlailgili dosyamıza olan katkılarından dolayı karikatür sanatı adına çok teşekkür ediyoruz...“Keşkül-ü Fukara”mız için bizim elimizden gelen şimdilik bu kadar. O, karikatürümüzünbelleğinde daima yaşayacak. Saygıyla anıyoruz...

Fenamizah yol arkadaşlarıyla birlikte karikatüre ve mizaha, olabildiğince donanımlı-düzeyliyaklaşımını ve katkılarını, içinde bulunduğu en zor koşullara karşın, sabırla ve azimle sürdürecektir... Bizi bir arada tutan çizgilerimizin kopmaması dileğiyle...

Saygılarımızla...

iliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarakiliklerinden biri olan Zeki Beyner’i anıyoruz. O’nunla ilgili olarak

aziz yavuzdoğan

Türk mizah tarihinin önemli dergilerinin ilk sayılarınıntıpkı basım pdf dosyaları web sitemizde...

www.fenamizah.com

Page 3: fenamizah no: 19 / september 2013

3

A C T U A L I T Y

düşünün! neye güldüğünüz hakkında bir fikriniz olsun...AKTÜALİTE

KEMERALTI • Vedat Kemer©

Akşam

Gazete

si, 201

3

AZİZ YAVUZDOĞAN - Turkey

Ağlarsa anam ağlar...• Hükümet Suriye-Mısır derdinde, Başbakan ağlıyor.. Ekonomiçatırdıyor, halk kendi derdinde...

BORISLAV STANKOVIC - Serbia

EVZEN DAVID - Czech Republic

Zenginlik jet hızıyla...• Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, “adalet”te hedefi tuturmaya kararlı.“Çok uzun tutukluluk” ve “Uzundan da uzun hükümlülük vemükerrer müebbet hapislik” cezalarıyla adındaki “Adalet”elayık olmaya çalışıyor.Adındaki “Kalkınma” hedefini ise çoktan tutturdu.TOKİ ve mega inşaat ihaleler ile kırmızıya saldıran boğalargibi her yeşil alana saldırıyor. Sonuç...“Dolar milyarderi sayısı” bakımından Japonya’ya veOrtadoğu ülkelerine fark attık.Patronlarımız da TOKİ gibi, “İstikbali göklerde” arıyorlar.50-60 katlı iş merkezleri dikerken, bir yandan da “İstikbalgöklerdedir!” diyerek jet hızıyla özel jet uçağı sahibi oluyorlar.Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre, son 4 yılda özel jet uçağı kullananların sayısında neredeyseyüzde 100 arttış olmuş.2008’de 55 işadamının özel jeti var iken...2012’de 98’e ulaşmış.Yıl sonuna kadar 100’ü çoktan geride bırakacak.Dünyanın en büyükleri arasında sayılan THY’nin elinde isesadece 370 jet uçağı var.Dünya “dolar milyarderi ligi”ndeki patronlarımız acaba,Japon ve Ortadoğulu şeyhleri, emirleri çoktan solladıkları içinmi bu kez Türk Hava Yolları ile rekabete yöneldiler.

~ Ahmet Tan (Cumhuriyet, 13.8.2013)

Van minit...• Bütün komşulara savaşaçtı. Yendiği tek ordu var;bizimki...Birinci derecede yakınkomşularla dalaşmak bitti...İkinci sıradakilere geçti:Mısır... ABD hariç...Direkt beysbol sopası çekiyor adam...Bu vınnn tabii...Beyaz Saray sözcüsü,dünya televizyonlarınınkarşısına geçip TürkiyeCumhuriyeti Başbakanı’na“saldırgan” dedi mesela...İki gündür bekledik, tısyok...Desene:“Van minit...”

~ Bekir Coşkun.

Page 4: fenamizah no: 19 / september 2013

4

UYDUDAN NAKLEN • hakan çelik

A C T U A L I T Y

düşünün! neye güldüğünüz hakkında bir fikriniz olsun...AKTÜALİTE

©Cumhuriyet Gazetesi, 2013

Vicdanen ret...• Ergenekon davasında açıklanan ağır cezaların ardından

yükselen toplumsal tepkiye karşılık, hakimler vicdanlarının rahat olduğunu açıkladılar...

E, tabi olmayan bir şeyin rahatsızlığını duymak, tabiata aykırı...~ a.y.

Erdoğan’ın mitinginegitmeyene iş yok...• Ankaraspor’un atletizmantrenörleri, Gökçek’in ‘Takımı Erdoğan’ı havalimanında karşılamaya vemilli iradeye saygı mitinginegötür’ talimatına uymayıncaişten atıldı. Bunun üzerineatletler protesto için yarışmadan çekildi.

FELIX RONDA - Spain

ARTU

RO

ROSAS- M

exico

AZİZ YAVUZDOĞAN - Turkey

AZİZ

YAVUZDOĞAN

- Turkey

Page 5: fenamizah no: 19 / september 2013

5

ADALET

Bir zamanlar… Ömer HAYYAM; “Adalet, evrenin ruhudur.”Diye son noktayı belirlemiş,Silivri’de, Ağustos ayında, “Ruhum… Karardı”Bir anda…

KANDIRMAK

Bir kere,Bazı insanları kandıranHer zaman,Tüm insanlarıKandırabileceğine inanır…

İşte o anAslında en kolay Kendisinin kandırdığı andır…

ERKEKLER VE KADINLAR

Ne dersen deİster çay, ister dereİster nehir, ister ırmakBir akarsudur erkek.

Yatağında kıvrıla kıvrılaBazen taşkın akar,Bazen ürkek.

Yaramaz çocuk gibidirBilinmez ne yapacağıBaşıboş bırakırsan eğer.

Uslu bebek gibidirSet çekersen,Bent kurarsan önüneKıymetli madenlere eşdeğer.

Akarsuyun denizle Buluştuğu yerdeOluşuverir verimli, alüvyonlu toprak.Eveleyip gevelemeyeKaranlıkta göz kırpmaya ne gerek.

Hani, derler ya,“Kadınlar deniz gibidir.” Yormayın adamı Anlayın işte“Her akarsu bir denize muhtaç.”

Atmalı taşı, gerekirse de yarmalı başı.

Osman Yavuz İnal

haşlamalartaşlamalar

SPOR ÇİZGİSİ Raşit Yakalı

Özel yetkili gösteriler...EK

REM

BORAZAN

- Tu

rkey

Page 6: fenamizah no: 19 / september 2013

6

N E W S

send it to us your event and exhibition news... • [email protected]

HABERLER

ErdoğanBaşol’unkarikatürleriArjantin’desergilendi...

Odabaşıoğlu ve Köstepen okurlarıyla buluşuyor...

• Arjantin’debulunan GrafikMizah Müzesi(Museo DiogenesTaborda) kuruluşunun 10. Yılı etkinlikleri kapsamındadünyaca ünlükarikatürcülerinkişisel sergilerini düzenlemeyedevam ediyor.Bu bağlamdakarikatürcümüzErdoğan Başol’unkarikatürleri 16 Temmuz-16Ağustos tarihleriarasındaArjantinli sanatseverlerinhuzuruna sunuldu...

• Chief editor said, of the MaxMinus magazine: " Three years passed awayin the blink of the eye. Since 02.9.2010. with the slogan "All others aregood, we are different", MaxMinus magazine for satire,humor, cartoon andcomics, Sarajevo, Bosnia and Herzegovina (http://www.maxminus.comhave presented near 250 authors (writers, aphorists, cartoonists, comic artists)from more than 60 countries wordlwide (fromall of the Continents). Our goal always was, isand will be the following:"We know that wecan not change the World, but we do nothave nothing against the possibility to shake itup little bit. For the sake of humanity." Yes, tomake a world a better place even throughsatire, humor, comic and cartoons for the nextthree years. MaxMinus magazine continue toinvite artist worldwide to send there works to E-mail: [email protected] HadzialicEditor in chiefMaxMinus magazine"

MaxMinus dergisinin 50. sayısı çıktı...Jubilee No. 50 of the MaxMinus magazine on september.

• Genel Yayın Yönetmenliğini Sabahudin Hadzialic’in yaptığı uluslararasıMaxMinus mizah dergisinin Eylül sayısı yayımlandı. Bosna-Hersek’te yayım-lanan derginin Türkiye temsilciliğini Aziz Yavuzdoğan yapıyor. MaxMinus bu50. sayısı “jübile” ile geniş bir içeriğe sahip... İlk sayısı Eylül 2010 tarihindeyayımlanan derginin sloganı “herkes iyi, ama biz farklıyız!” MaxMinus’unYayın Yönetmeni Hadzialic, 50. sayı ile ilgili olarak “Biz belki dünyayıdeğiştiremiyiz, ancak mizahla, hicivle biras olsun kötüleri sallayabiliriz.” dedi.

Karikatürist-yazar-şair Sezer Odabaşıoğlu ile şair-ressam-karikatürist Zeynep Aslı Köstepen Milas’ta 09-14 Eylül 2013tarihleri arasında okurlarıyla buluşacak, söyleşi ve imzayapacaklar.Milas Belediyesi’nin Bafa Belediyesi, Kıyıkışlacık KöyMuhtarlığı, Selimiye Belediyesi, Güllük Belediyesi, BoğaziçiKöy Muhtarlığı, Beçin Belediyesi ve Ören Belediyesi işbirliğiyle21 Ağustos 2013 tarihinde başlayan, 14 Eylül 2013 tarihinde sonlanacak olan Türkiye’nin en uzun, en soluklu veen kapsamlı 3. Uluslararası Milas Festivali bünyesinde, 09-14 Eylül 2013 tarihleri arasında kendileri için tahsis edilenstandlarında Odabaşıoğlu ve Köstepen şair-yazar kimlikleriyleokurlarıyla söyleşi ve imza yapacaklar.

Sabahudin Hadzialic

Zeynep Köstepen ve Sezer Odabaşıoğlu

Page 7: fenamizah no: 19 / september 2013

7

Gülay Garip KoçerdinTV nağme

DUYGUSAL BALIK • aziz yavuzdoğan

GELİNCİK DÜŞLEMESİ • gülşah eteker

FENAMEN • aziz yavuzdoğan

ÜSTAT ve EVLAT • aziz yavuzdoğan

Tatlı hayat rehberi...- Sevgili seyircilerimiz, bu sefer de Trakya’nınşirin ilçesi Çorlu’dayız. Buraya özgü yemekleritadıp etrafı keşfe çıkacağız. Şu anda bir restoranagiriyoruz. Yok, yönetmenimiz bunun bir kebapçıolduğunu söyledi, başka bir yere gidiyoruz.Hah, şurada bir lokanta var, burada Trakyayemekleri yiyebiliriz sanırım. Merhaba diyerekiçeri giriyoruz efendim.- Hoş geldiniz, buyurun.- Burada ne yiyebiliriz acaba?- Şiş kebaaap, içli köfteee, beytiii, lahmacuuun,buyurun.- Ama biz Trakya’ya özgün bir şeyler yemek istedik, size iyi günleeer.- Hah az ilerde de bir yer var sayın seyirciler,oraya da bakalım neler bulucaaaaz…- Selamün aleyküm bacım, buyurun geçin. - Haa, merhaba, neler var sizde?- Adana vaaar, Urfa vaaar, acılı ezme vaaar, halisentep işi, sonaaa …- Tamam teşekkürler, biz yöresel bişeyler baktıkta…- Tamam işte abla, bizde yöreselin hası var.- Öyle değil, Trakya yemekleri bakmıştık, size iyigünleeer…- Sevgili seyirciler, biraz oyalandık ama şimdigireceğimiz yer buranın en meşhur yerlerindenbiriymiş. Hep beraber bi girelim bakalım nelervarrrr, hihihihh. Merhaba, buraya özgü ne yiye-biliriz sizde, en çok ne meşhur?-Valla abla, bizde en meşhur vali kebabı var.Sonaaa beyti kebap var, cağ kebap var, kebabınher çeşidi var işte.-Yahu kardeşim, Trakya’ya geldik yav. Bi yerdeTekirdağ köftesi yiyemiyecek miyiz, bi soğukkarpuz, bi duble rakı yok mu buralarda yav? Benseyircime keşkek gösteremiyecek miyim? Kıtırekmekli sıcak bi tarhana çorbası içemiyecekmiyim? Yanlış mı geldik biz yav?-Haaaa, sen diyorsun ki köfte, rakı…Hımmm,onlar buradan gitti be abla, çok oldu gideli. Amaistersen sana çıtır lahmacun yaptırayım, yanınada soğuk ayran, ister sin?

Benim hala umudum var...- Abi, sence ne olacak bu kızın hali?- Ya rospik olacak ya ölecek.- Hadi beee…- Çok mu üzüldün?- Heeee.- Neden ülen?- Yav dedilerdi ya, modern külkedisi masalıdiye…- eeee…- E si ben de sandıydım ki, kız ayakkabısınıdüşürecek, o yakışıklı kızancık ta facebooktan bukızın izini bulacak, sonra biraz chatleşecekler veıphonundan kızı arayıp randevu isteyecek, sonrakapıp ayakkabıyı kıza gidecek, sonra da boğazdafilan bi düğün patlatacaklar ve en az üç çocuklarıolacak, gökten düşen o üç elmayı kızanlarayedirirken film bitecek, mutlu son olacak.- ???!!!!- Neee?- Sen gerçek misin, şaka mı ülen? Hangi dünyada yaşıyon oğlum. Senden çapulcu bile olmaz,hırbo. Modern külkedisiymiş. .ikimin kedisi, sende.

Page 8: fenamizah no: 19 / september 2013

8

COMIC • Stanislaw Kosciesza

TURKISH• Memleketin ruhu yoktur ama ruhların memleketi vardır.

• Sıradan fikirlerde vizyon ekzikliği vefazlasıyla körlük vardır.

• Kendinizin farkındaysanız bu şüphecilik anlamına gelir. Şüphe inanmakla başlar.

• Bilgi güçtür, yalnızca ıssız bir adada.

• Şovenist düşünce, kürtajdan başka bir şey değildir.

---BOSNIAN• Ne postoji duh provincije. Postojiprovincija duha.

• Cinizam mediokriteta je manjak vida, visak sljepila!

• Osvijestiti sebe, znaci sumnjati.Sumnja je pocetak vjerovanja!

• Znanje je moc. Samo na pustom otoku!

• Sovinizam nije nista drugo do pobacaj misli!

---ENGLISH• There is no spirit of the province. There is the province of the spirit.

• Cynicism of mediocrity is a lack ofvision, and surplus of blindness!

• Aware of youself, means doubt. Doubt is beginning of belief!

• Knowledge is the power. Only on a desert island!

• Chauvinism is nothing else than the abortion of thoughts!

Sabahudin Hadzialicaphorisms

COMIC • Stanislaw Kosciesza

Page 9: fenamizah no: 19 / september 2013

9

Page 10: fenamizah no: 19 / september 2013

10

Page 11: fenamizah no: 19 / september 2013

Sahile yeni birisinin geldiği söylendi:Küçük köpeği olan bir hanımefendi.İki haftadan beri Yalta’da olan ve

orada evi olan Dimitri Dimitriç Gurov,yeni gelenlerle ilgilenmeye başlamıştı.Verney salonunda otururken, kumral saçlı,orta boylu, bere takmış ve peşinde beyazbir Pomeranya cinsi köpeğin koştuğu birkadın gördü.Ve daha sonra pek çok kez kadına bahçelerde ve meydanda rastladı. Yalnızbaşına yürüyor, hep aynı bereyi giyiyordu veyanında hep aynı beyaz köpek vardı. Kimolduğunu kimse bilmiyordu ve herkesondan “köpekli hanım” diye söz ediyordu.

Gurov “eğer kocası veya arkadaşları yoksa,yalnızsa onunla arkadaş olmak yanlışolmaz” diye düşündü.

Adam 40’ın altındaydı fakat yirmi yaşındabir kızı ve okula giden iki oğlu vardı.Gençken, ikinci sınıftayken evlenmişti veşimdi karısı da en az onun kadar yaşlıgörünüyordu. Karısı uzun boylu, koyukaşlı, asil, entelektüel biriydi. Çok okumuştu, konuşurken fonetiğe dikkatediyordu, kocasını Dmitri diye değilDimitri olarak çağırırdı. Adam ise içindenkarısının aptal, dar kafalı, çirkin olduğunudüşünür ve ondan korkuyordu ve evde durmayı sevmiyordu. Uzun zamandan berikarısına sadakatsizlik etmeye başlamıştı vemuhtemelen bu yüzden kadınlardan hepkötü biçimde söz ederdi. Ve kadınlarhakkında konuşurken onlardan “ikincisınıf cins” diye bahsederdi.

Ona öyle geliyordu ki, kadınlardan yana okadar acı tecrübeler gördüğünden, onlarhakkında nasıl isterse o şekilde söz etmeyehakkı vardı ama yine de ‘ikinci sınıf cins’ten iki gün bile uzak kalamıyordu.Erkeklerle bir aradayken sıkılıyordu, soğukdavranıyor, konuşkan olmuyordu amakadınlarla bir aradayken kendini özgürhissediyor, ne söyleyeceğini, nasıldavranacağını biliyor ve sessiz olsa dahionlarla kendini rahat hissediyordu.Görünüşünde, karakterinde, tüm tabiatındakadınları cezbeden ve sıkılınca onları başından savan çekici bir şeyler vardı, bunubiliyordu ve bir güç sanki onu da kadınlaradoğru çekiyordu.

Tecrübeler, sıksık tekrarlanmış acı tecrübeleri ona uzun zaman önce saygıninsanlarla- özellikle yavaş hareket eden,tereddüt eden Moskova’lılalda- önce çokhoş samimiyet kurulduğunu, hayata anlamkattığını, ışık kattığını ve güzel bir serüvenolduğunu ama bunun sonradan kaçınılmazolarak içinden çıkılmaz bir probleme, uzun

dönemde katlanılmaz bir durumadönüştüğünü öğretmişti. Fakat ilgi çekicibir kadınla olan her yeni karşılaşmasında,bu tecrübeler hafızasından siliniyor gibiydi.Hayatı yaşamaya hazır olup, her şey basit vehoş görünüyordu.

Bir akşam bahçede akşam yemeği yerken,bereli hanımefendi yavaşça bitişik masayageldi.Görünüşü, yürüyüşü, kıyafeti, saçının şekliadama kadının bir hanımefendi olduğunu,evli olduğunu, Yalta’ya ilk kez geldiğini,yalnız başına olduğunu ve sıkıldığını söylüyordu. Yalta gibi yerler hakkındaanlatılan gayri ahlaki hikayelerin büyük

bölümü gerçek dışıydı, adam bu hikayelerden nefret ediyordu ve bu türhikayeleri fırsat bulsa günah işlemektenmemnun olacak kişilerin uydurduğunubiliyordu. Fakat hanımefendi üç adım uzağındaki masaya oturduğunda, bu kolayfethetme masallarını hatırladı, tatlı aşk maceralarının kışkırtıcılığını düşündü,aniden ismini bilmediği yabancı bir kadınlaaşk macerası yaşama fikri kendisini sardı.

Adam tatlı tatlı köpeği çağırdı ve köpekyanına gelince parmağını ona salladı. Köpekhırladı, Gurove yine parmağını salladı.Kadın adama baktı ve hemen gözlerini yereindirdi.“Isırmaz” dedi ve kızardı.Adam “ona bir kemik verebilir miyim?”diye sordu. Kadın başını sallayınca adamkibar bir şekilde “Uzun zamandan beriYalta’da mısınız?” diye sordu.“Beş gündür.”“Bense onbeş gündür buradayım.”

11

Ö Y K Ü

Anton Çehov

KÖPEKLİ KADIN... (1)

• devamı sonraki sayfada..

IGOR SMIRNOV- Russia

Page 12: fenamizah no: 19 / september 2013

12

Kısa bir sessizlik oldu.Kadın adama bakmadan “Zaman çabukgeçiyor yine de burası çok sıkıcı” dedi.“Burasının sıkıcı olduğunu söylemekmoda oldu, Belyov veya Zhidra’da yaşayanve sıkılmayan bir taşralı buraya gelince,Ah ne sıkıcı! Ah ne toz toprak! Diyor.Duyan da Grenada’dan geldiğini sanır.”

Kadın güldü. Sonra ikisi de yabancılar gibisessizce yemeklerini yediler fakat yemektensonra yan yana yürüdüler ve ne tarafa gideceklerinin veya ne konuda konuşacaklarının fark etmediği, özgür, rahat insanlar arasında geçen hafif esprili bir sohbet başladı. Yürüdüler ve denizinüzerindeki tuhaf ışık hakkında konuştular:Su açık leylak rengiydi ve üzerinde Ay’ınyaptığı altın rengi bir çizgi vardı. Sıcak birgünden sonra bunun ne kadar çekiciolduğundan söz ettiler, Gurov, onaMoskova’dan geldiğini, güzel sanatlarmezunu olduğunu ama bir bankada görevyaptığını, opera sanatçılığı eğitimi aldığınıama bıraktığını, Moskova’da iki evininolduğunu anlattı ve kendisi de kadınınPetersburg’da oturduklarını ama iki yıl önceevlendiğinden beri S….’de oturduğunu veYalta’da bir ay kalacağını ve tatile ihtiyacıolan kocasının da belki gelip ona

katılacağını öğrendi. Kocasının hazinebölümünde mi, eyalet konseyinde miçalıştığını bilmiyordu ve bu aldırmazlığıyladalga geçti. Ve Gurov, kadının ismininAnna Sergeyevna olduğunu öğrendi.

Daha sonra, adam otel odasında kadınıdüşündü, ertesi gün mutlaka ona rastlayacağını düşündü, kesinlikle böyle olacaktı. Yatağına gittiği zaman kadınınkendi kızı gibi ders çalıştığı, okulda bir kızöğrenci oluşundan ne kadar zaman süregeçtiğini düşündü, gülüşünde hala görülençekingenliğini, zayıflığını hatırladı, hayatında ilk kez yalnız başına kalıyor ve ilkkez pek tahmin edemeyeceği gizli biramaçla takip edilip, bakılıp, konuşuluyorolmalıydı. kadının zarif boynunu, güzel grigözlerini aklına getirdi.Adam “Yine de hüzünlü bir hali var”diyerek uykuya daldı.

-II-Tanışmalarından beri iki hafta geçmişti. Yaz tatiliydi. İçeriler sıcak, dışarısı ise rüzgarlıydı, insanların şapkalarını uçuruyordu. Kurak bir gündü, Gurovsalona gitti ve Anna Sergeyevna’ya birşurup veya buz, su getirmek için ısrar etti.İnsan kendi başına ne yapacağını bilemez.

Akşamleyin rüzgar biraz azalınca, gemiyebakmak için rıhtıma indiler. Limandayürüyen bir sürü insan vardı, ellerindeçiçeklerle birilerini karşılamaya gelmişlerdi,şık giyinmiş Yaltalı kalabalık arasında iki kişigöze çarpıyordu, yaşlıca hanımlar gençkızlar gibi giyinmişlerdi ve birçok generalvardı.

Deniz dalgalı olduğundan, vapur geç geldi,rıhtıma yanaşması uzun zaman aldı, ancakgüneş battıktan sonra yanaştı. AnnaSergeyevna dürbünüyle tanıdıklarına bakargibi vapura ve yolculara bakıyordu. Gurov’a dönünce gözleri ışıldıyordu. Çokkonuşuyordu ve birbiriyle alakasız şeylerdensöz ediyordu ve bir an önce ne dediğiniunutuyordu. Sonra dürbününü bıraktı.

Çoşkulu kalabalık dağılmaya başladı, karanlıktan insanların yüzü seçilmiyordu,rüzgar tamamen dinmişti, fakat Gurov veAnna Sergeyevna sanki vapurdan inecekbirini bekler gibi hala orada duruyorlardı.Şimdi Anna sessizdi ve Gurov’a bakmadançiçekleri kokluyordu.

Adam “Bu akşam hava daha iyi, şimdinereye gidelim? Bir yere gidelim mi?”diye sordu.Kadın cevap vermedi.Sonra adam kadına arzuyla baktı ve birdenkollarını ona dolayıp, dudaklarından öptüve çiçeklerin kokusunu, nemini içine çektive hemen endişeyle bir gören var mı diyeetrafına bakındı. Adam yavaşça “hadi senin oteline gidelim” dedi. İkisi de hızlı hızlı yürüdüler.

Oda gözlerden uzaktı ve kadının Japonmağazasından aldığı kokular kokuyordu.Gurov, kadına baktı ve “İnsan dünyada nekadar değişik insanlarla tanışıyor!” diyedüşündü. Geçmişte tanıdığı tasasız, iyihuylu kadınlara ilişkin hatıraları vardı, bukadınlar ne kadar kısa süreli olsa da, kendi-lerine verdiği mutluluk için adama minnet-tar olmuş ve onu sevmişlerdi. Bir de karısıgibi kendisini gerçekten sevmeyen, gereksizsözcükler sarfeden, ne aşk, ne tutkuya ben-zemeyen ama bundan daha önemli, histerikkadınlar olmuştu; iki ya da üç tanesi ise çokgüzel, soğuk kadınlardı ki, adam onların gözlerinde açgözlü bir anlam yakalamıştı, hayatta azverip, çok almak arzusundaydılar ve kaprisli,dominant, akılsız kadınlardı. Onların bugüzellikleri Gurov’un nefretini bilemişti vebu kadınların yatak örtülerindeki danteller adama zirveye tırmanmak gibi geliyordu.

Fakat bu olayda, utangaçlık, gençliğinverdiği zayıflık, şapşalca bir his ve sankianiden birisi kapıyı çalmış gibi bir afallamavardı. “köpekli kadın” AnnaSergeyevna’nın olanlara karşı tutumu biraztuhaftı, sanki bu onun düşüşüymüş gibi çokkederliydi, tuhaf ve uygunsuz gibi görünüy-ordu. Yüzü düştü ve soldu ve yüzünün heriki yanında saçları matemdeymiş gibi sarkıy-ordu, eski

EKREM

BORAZAN

- Turkey

Page 13: fenamizah no: 19 / september 2013

13

GALINA PAVLOVA- Bulgaria

tablolardaki “günahkar kadın” gibidüşüncelere dalmıştı.Kadın “bu yanlış” dedi. “Şimdi beniküçük görecek ilk kişi sen olacaksın”

Masanın üzerinde bir kavun duruyordu,Gurov kendisine bir dilim kesti ve aceleetmeden yedi, sonra yarım saat boyuncabir sessizlik oldu.“Seni nasıl hor görebilirim? Nesöylediğini bilmiyorsun.”Kadının gözleri yaşla dolmuştu “Tanrıbeni bağışlasın, bu korkunç.”“Affedilmeye ihtiyaç duyuyor gibisin.”“Affedilmek mi? Hayır, ben kötü, düşükbir kadınım. Kendimden nefret ediyo-rum ve kendimi yargılamaya kalkış-mayacağım. Kocamı değil kendimikandırıyorum. Ve sadece şu anda dadeğil, uzun süreden beri kendimikandırıyorum. Kocam iyi, dürüst biriolabilir fakat dalkavuğun teki!. Ne yap-tığını, işinin ne olduğunu bilmiyorum.Ama onun bir dalkavuk olduğunu biliy-orum! Onunla evlendiğimde yirmiyaşındaydım, meraktan acı içindeydim.Daha iyi bir şey istedim, kendime farklıbir hayat tarzı olmalı dedim, yaşamakistedim, yaşamak, yaşamak, yaşamak!Fakat Tanrı’ya yemin ederim ki, kendi-mi kontrol edemedim, bana bir şey oldu,engelleyemiyordum, kocama hasta-landığımı söyledim ve buraya geldim…

Ve burada sanki çıldırmış bir yaratıkgibi, sersemce yürüyordum…ve şimdiherkesin nefret edeceği adi, rezil birkadın oldum. “

Adam yumuşak bir sesle “Anlamadım,istediğin nedir?” dedi.

Kadın yüzünü onun göğsüne sakladı vesıkı sıkı sarıldı.Kadın “İnan bana, inan bana, sana yalvarıyorum...” dedi. “Ben basit, dürüstbir hayatı seviyorum, günah benim içiniğrençtir. Ne yaptığımı bilmiyorum,insanlar basitçe “şeytan aklımı çeldi”der ve ben de şimdi bunu kendimesöylüyorum, şeytana uydum diyorum.”Adam “sus, sus” diye mırıldandı.

Kadının sabitleşmiş, korkmuş gözlerinebaktı, onu öptü, şefkatle, yumuşak birsesle konuştu ve yavaş yavaş kadın sakinleşti, neşesi yerine geldi ve ikisi degülmeye başladılar.

Daha sonra sahile indiler, kimse yoktu.Selvi ağaçlarıyla şehirin ıssız, ölüm gibi birhavası vardı fakat dalgalar hala sahilegürültüyle çarpıyordu, bir kayık dalgalarlasallanıyordu ve içindeki fener mahmurcagöz kırpıyordu.

Bir fayton bulup Oreanda’ya gittiler.“Az önce salonda senin soyadını gördüm,Von Diderits, kocan Alman mı?”“Hayır, sanırım babası Alman’mış amakocam Rus ortodoksudur.”

(devamı gelecek sayıda) GALINA PAVLOVA-PAVLOVA-PAVLOVA Bulgaria

Page 14: fenamizah no: 19 / september 2013

14

Page 15: fenamizah no: 19 / september 2013

15

Hasan Çağan

twittergündemi

Erdoğan: Neyiniz eksik?!Aleyna # @noktamikoyarrim#neyinizeksik memleketin gazla çalış-madığını anlayan bir başbakan mesela.Bayadır eksik.

melissa # @melissabrznzKiciniza rahat batiyo capulcular sizin!#neyinizeksik

Rszm_Atuş # @RszmAtus#neyinizeksik!!! Neyimiz tam ki teyyib?

Pınar Pektaş # @PinarYarennnn#neyinizeksik diyen RTE neyimiz tam?Ozgurlugumuz, adaletimiz yokken neyimiztam?

elifofelia # @ElifOfelia#neyinizeksik abilerim kardeşlerim eksiksokakta öldürüldüler bilinçli olarak huzu-rum mutluluğum özgürlüğüm eksik!

Berfin Şahin # @berfin11087#neyinizeksik mi ? Ethem eksik. Abdullaheksik. Medeni eksik. Ali eksik. Mehmeteksik. Umudumuz, ümidimiz, adaletimizve özgürlüğümüz eksik.

ezgi cevre ! @ezgicevre#neyinizeksik demişsin adaletimiz özgür-lüğümüz inanç özgürlüğümüz laikliğimizinsanlığımız haklarımız yani sende olmayanher şey eksik..

Melike Tanır # @Melike_Tnr"Gazınızı mı az tuttuk, copunuzu muesirgedik, suyun tazyikini mi azalttık,#neyinizeksik" diyor başbakan. E haklı.

Maskeli Bale # @Mugedns 80yılda elde ediln Cumhuriyet eserlerni10yılda satp açıklar kapatlmaya çalışldı ama170milyar doları aşan bütçe açığı verildi#neyinizeksik

Yusuf SANAMER # @yusuf_sanamer #neyinizeksik müftü karımız eksikti o daoldu. Hırsız, sahte doktor eksikti o daoldu. Fazlamız var artık.

Nono Rose # @nnnrcnnn #neyinizeksik diye sorsalar, karşı tarafaolan güvenim derim.

Ceyda Kıvrak # @KivrakCeyda#neyinizeksik 2 ekmek 1 kilo yoğurt birdedelikanlı bir erkek

JULI SANCHIS AGUADO - Spain

OLEKSY KUSTOVSKY - Ukrain

Page 16: fenamizah no: 19 / september 2013

16

Page 17: fenamizah no: 19 / september 2013

“Bazen düşünüyorum da...” derken hiç düşünmüyorum vebihaber değilim. Yani kırk yıllık anılarımın depreşmesi o denli zorolmuyor. Hiç unutmam bir gün ilkokul öğretmenim sırama yaklaşmış ve ödev defterime göz atmıştı. Sonrasında kırmızı ojelitırnaklarını kulak memelerimde gezdirmiş “A... benim oğlum hiçelma ile armut toplanır mı?” diye o yıllara özgü garip birserzenişte bulunmuştu. Nur içinde yat sevgili Perihan Hoca, bırakelma ile armutu “gülen ayva ile ağlayan nar” bile toplanabiliyormuş. Yıllar sonra bunu gördük. İnsan egosunun veihtirasının herşeyin üzerine çıktığı ve hatta amuda kalktığı, koltuksevdasının tüm kutsal değerleri çiğnediği toplumlarda eski hesaplarunutulup dengeler alt üst olabiliyor. İnsanoğlunun o keşfedilmeyen beyin derinliklerine kazma kürekinildikçe, buna tezat teknolojinin de hızlı bir değişime uğradığınıbazen sevinerek bazen de kaygı ile izliyorum. Teknolojiden nasılkaygı duyulur onu biliyorum, siz de biliyorsunuz. Örnek olarakyeni kuşağın blucinlerinin bel kemerinden silah gibi çekip sohbetedaldığı cep telefonlarının yerini görüntülü cep telefonları alıyor. Ne güzel, ne güzel... Bizim torunlarımız birbirlerinden uzakta daolsa sevgilileri ile yüz yüze konuşacaklar. Bu olay teknolojinin veuygarlığın meyvesi değil de nedir?“Hello bebek. N’aber, bugün rengin biraz soluk yoksa pederdenzılgıt mı yedin? Tam eflatun lensler yakışmış derken boka konmuş kelebek gibi görüntü veriyorsun. Oha oldum yani...”

“Saçmalama moruk. Babişko ile haftalardır görüşmüyoruz.Suzilerde kalıyorum. Asıl sen mayonez tepelerinden oluşan sivilcelerini hallet. Mc Donalds’a fazla takılıyorsun herhâlde...”Bu tür konuşmalar şimdilerde de var tabi ki ancak uzakların bir kolkadar yakınlaşması çok güzel... ya kaygılarım n’olacak? Onlarteknoloji adına değil elbette. Yaşayacakları dünyanın her geçen günkirlenmesi adına. İnsanların ardı arkası kesilmeyen lükse ihtiyaçlarıve ihtirasları adına... Zira teknoloji, doğaya kaşıkla verdiğini kepçeile geri alıyor. Hoşgörünüze sığınıyorum ama hangi biriniz otuz yılönce elma gibi yediğiniz domatesin aromasını bugünlerde yetişendomateste bulabiliyorsunuz? Yeryüzü yuvarlağı döne döne ve hızlabir yokoluşa gidiyor. Erozyonların tahribatını elimiz kolumuz bağlıseyrediyoruz. Çöle dönmüş topraklar üzerinde torunlarımız kolsaati kadar küçük görüntülü telefonlarla sevgilileri ile konuşsa kaçyazar?Yazdıklarımız ve çizdiklerimiz doğa cellatları üzerinde zerre kadaretkili olmuyor. Zira ellerinde “para” denen ve her kapıyı zorlamadan açan silahları var. Katliamlarda onu kullanıyorlar. Bazen düşünüyorum da ... Acaba diyorum “İnsanoğlu çiğ sütemmiş” derler. Yoksa doğar doğmaz beslenme sistemini değiştirippaztörize süt mü içirmeli? Hem de markalı tarafından pınar gibi,mis gibi...Siz hiç, suyu akmayan bir derenin kenarında balık tutan birinigördünüz mü? Onun tutacağı balık ile çiğ süt emmesinin ilgisinihiç düşündünüz mü? Ben düşündüm. Çünkü ben düşünen bir canlıyım. Hindi de düşünen bir canlı olabilir. Ancak o, kıyaslamayıyapamaz. Suyun akmayışındaki gerçek acıdır.Beynimizin teknoloji adına kullandığı hassas ve komik noktaları birkenara bırakıp midesindeki gurultuları, içinde, gök gürültüsü gibihisseden garip insanoğlunun egosundan bir kesit alalım:Suyu akmayan derenin kenarındaki balıkçı, akmayan suya ve doğaanaya lanetler yağdırıp dağa çıktı. Kör bir kurşunla bir bıldırcınvurup afiyetle yedi. Ve en önemlisi ona bir balık bile vermeyenderenin yanından bile geçmedi. Ta... ki ona acıyan doğanın

merhameti ile yağmurlarlabirlikte dere yine kabardı.Çevresi yeşerdi. Sevgilisinerengarenk demet yapıpgötürdüğü çiçekler açtı kırlarda. Dereyi ve doğayı yenidensevmeye başladı. Balıklar tuttu. Sazan, mazan... Paçalarını sıvayıp ayaklarını soktuvelinimetinin derinliğine, serinledi. Ateş yaktı balıklarını kızartmakiçin hatta ormanı... Karnı doydu, yüzü güldü. Yemyeşil çayırlarauzandı yellene yellene hatta sere serpe. Uykulara daldı kocaoğlanedasıyla hiçbir armudu düşünmeden.Sıcaklarla birlikte dere yine kurumuştu. Uyandığında oyuncağı alınmış bir bebek gibi ağlamaklı oldu. Oltasını rafa kaldırdı. Ona birbalığı çok gören doğanın anasına avradına sövdü. Silahını kaptığıgibi kel dağlara tırmandı, yine kör bir kurşunla avcılığını kullandı.Doyasıya geğirebilmek için, yine baltasını kullandığı kestiği birağacın kıçını ısıtabilmek için. Doğayı biraz daha öldürebilmek içinçiğ süt emmişliğinin gücünü kullandı. Taa ki yağmurlar hiç yağ-mayana, dere hiç kabarmayana, çevre hiç yeşermeyene, hayvanlarona yem olmayana dek...Doğayı özledi pınarlar gibi misler gibi...Ama gidenler bir daha hiç gelmedi. Zira o, egosuna ve ihtirasınayenik düşen, düşünemeyen bir canlıydı. Bazen de olsa düşüncesizliğini göremedi. Duyamadı.

Y A Z A R & Ç İ Z E R

Bülent Okutan

YAZ TATİLİ...

• BÜLENT OKUTAN

17

Page 18: fenamizah no: 19 / september 2013

18

R Ö P O R T A J / I N T E R V İ E W : 18

by Aziz Yavuzdoğan

Alexander Dubovsky Ukrainian cartoonist

What does a cartoon mean for you? What do you think

about cartoon?Cartoon is my life. Draw with 1984.Worked and editor of the humor magazine and a newspaper cartoonist.What could be better - when you figuredrawn from people laugh.

Does your country appreciate your cartoons? Do you feel satisfied with theinterest towards your cartoons?We caricature is loved and respected. Onlybecause of the crisis and the closing of thenewspaper circulations are falling... sufferand we are artists.

Do you prefer to draw your cartoons inprivate or do you draw anywhere?Each artist will paint and always doingthis. I try to participate in exhibitionsaround the world.

Have you experienced any troublebecause of your cartoons? What happened?Basically, there is no problem in our country with cartoons. Sometimes the editor assumes no responsibility for thedesign, trying to please the existing problems the existing power. Sometimescensorship happens.

What humoristic similarities and differences are there between your

country and other countries?I think all the problems that exist in othercountries - there and we have to country.No big differences so and topics for similar work.

Do you think cartoons help to bondthe cultural differences among countries?Humor blurs the boundaries. I for cartoons, no limits! On all continentssmiling people equally and caricature as ameans to achieve a good mood!

Do you think a cartoonist must contribute to world peace with his/herart?Cartoonist their creativity should con-tribute to world peace! Always cover hottopics in politics.

What do you think about the international cartoon contests? Pleaseindicate your reasons.Contests are competitions cartoons. Badthat increasingly they under mine faith inthe judging. I believe that the jury shouldbe professionals with expertise in the cartoon and loving it. And above all, tolook at new ideas and humor! A satiricalgraphics, you have to invent her individualcontests!

If you had to draw yourself fromanother cartoonist’s point of view, what

humorous details would you add to thecartoon?Probably would have added the love ofbeer... your beer belly. I like to sit withfriends over a glass of beer... and talkabout new topics in the cartoon.

Please write your thoughts and comments about FENAMİZAH magazine in few words.Good and most importantly the requiredlog always fun to see new FENAMIZAH.Turkey flavor!) We would like to wish thatin the near future it would be possible tohold the magazine in their hands, notonly on the internet!

Karikatür sizce nedir? Kısacabir tanımlama yapabilir misiniz?

Karikatür benim hayatım. 1984'tan beriçiziyorum. Bir çok gazete ve mizah dergisinde hem çizer hem de editörolarak çalıştım. Eğer insanları güldürebilmeyi başarabildiysem daha iyine olabilir...

Karikatürleriniz yaşadığınız ülkedegereken ilgiyi buluyor mu? Mutlumusunuz?Karikatür sevilen ve saygı duyulan birsanat. Sadece kriz nedeniyle ve gazetetirajlarının düşmesi saratçılar içir birsorun...

Karikatür çizerken yalnız kalmayı mı tercih edersiniz? Her sanatçı yalnız kalmayı tercih edersanırım. Ben uluslararası etkinlikler deçizdim.

Karikatür çizdiğiniz için başınızınbelaya girdiği oldu mu? Böyle birpoblem yaşadıysanız lütfen kısacaanlatın.Temel olarak, karikatürler ile ilgili ülkemizde hiç bir sorun yoktur. Bazençalıştığımız yerlerdeki editörlerin işle,tasarımla ilgili çıkardığı ufak sorunlaroluyor. Bazen sansür de olabiliyor.

Ülkenizdeki mizah anlayışı iledünyadaki mizah anlayışı arasında negibi evrensel benzerlikler var? Bütün ülkelerdeki sorunların birbirleriylebenzerlikler taşıdığını düşünüyorum.Büyük farklılıklar yok. ALEXANDER DUBOVSKY - Ukrain

Page 19: fenamizah no: 19 / september 2013

Sizce karikatürün uluslararası kültürfarklılıklarını birleştirici bir gücü varmıdır?Mizah ülke sınırlarını ortadan kaldırır.Benim için karikatürün sınırı olmaz.Dünya üzerinde bütün insanların kendiniaynı ruh halinde hissedebilmesi içinkarikatür bir araçtır.

Karikatürcünün çizgileriyle, dünya barışına ve tüm dünya haklarının kardeşliğine katkı sağladığına ya da böyle bir amacıolması gerektiğine inanıyor musunuz?Karikatürist dünya barışına yaratıcılığıylakatkıda bulunmalıdır! Siyasetin sıcak konubaşlıkları her zaman sanatçının kapsamaalanında olmalıdır

Uluslararası karikatür yarışmaları hakkında olumlu ya da olumsuz görüşleriniz nelerdir?Kişisel görüşümle yargılamak istememancak yarışmalar giderek kötüleşiyor.Yarışma jürilerinin karikatür sevgisiyle birlikte profesyonel bir uzmanlıkiçerisinde olması gerektiğine inanıyorum.

Eğer bir başka karikatürcü gözüyle çizmeniz gerekirse, kendinizi hangikomik yanlarınızla ifade ederdiniz?Muhtemelen biraya olan tutkumuyansıtırdım. Ve bira göbeğimi. Bir

bira bardağının üzerindeoturup, dostlarımlakarikatür muhabbetiyaparken mesela...

FENAMİZAH hakkındabir kaç cümleyledüşünceleriniz?Fenamizah gayet iyi. Eğlencelive aktüel konularının yanı sıraen önemlisi Türkiye'nin uluslararası bir lezzeti gibi. Ben umuyor ve diliyorum ki; bu dergi yakın gelecekte, sadeceinternet üzerinden izlenendeğil, elde tutarak okuyabileceğimiz basılıbir dergi olsun!

19

who is it?Alexander Dubovsky wasborn on 2 May 1962 inUkrain. Cartoonist, memberjournalists league drawingfor national and international publications.Awards 70 internationalcartoon prizes.

kimdir?Ukraynalı karikatürcüAlexander Dubovsky, 2 Mayıs 1962 doğumlu.70’den fazla uluslararası yarış-malardan ödülü bulunan karikatürcü, aynızamanda ulusal ve uluslararası yayıncılar birliğiüyesidir.

Page 20: fenamizah no: 19 / september 2013

DAMIR NOVAK - Croatia

20

ISTVAN KELEMEN - Hungary

WESAM KHALIL - Egypt

Page 21: fenamizah no: 19 / september 2013

VAHID KERMANI - Iran

21

EL TOTO

- Argen

tina

Page 22: fenamizah no: 19 / september 2013

on yıllarda sanatsal bir uyaran olankarikatür eğitimde önemli bir işlevesahiptir. Böylesine güçlü bir sanatınanlamlandırılması kolayca

yapılamamaktadır. Karikatürü anlama öz-yeterliliği yüksek olan birey, bu sanatsaluyarana karşı farklı anlamlandırma çalışmalarıiçine girebilir. Ayrıca mizahi, düşünsel vesanatsal bir boyutu olan bu görselin bellektekalma süresi de fazla olabilecektir. Piaget’nin Bilişsel Gelişim Kuramı’ndanyola çıkarak Bu sanatsal uyaranın bireyleişleve girdiği süreci açmaya çalışacağız.Karikatür sözcüğü dilimize nereden gelmiştir?Farklı sanatçılar karikatüre nasıl bir tanımgetirmektedir?Karikatürde estetik gelişim nasıl kazanılır?Karikatür anlamlandırılırken neler gözönünde bulundurulur? vb...Burada karikatüre kısaca, gülmeye vedüşündürmeye dayalı bir çizgi sanatı dediktensonra, bu kavramı dengelenim bölümündeaçmaya çalışacağız.Bu sanat dalıyla ilgili kuramsal çalışmalar çokaz olsa da son yıllarda “Karikatür,Karikatür ve Eğitim, Karikatür veEdebiyat, Karikatür ve Toplum, Karikatürve Öykü, vb ” ile ilgili akademik çalışmalargörülmektedir, ama anlamlandırma, açımlama, betimleme, vb çalışmalar yeterlideğildir.

Bu kısa değiniden sonra Piaget’nin BilişselGelişim Kuramı’nı şekillendirelim.Aşağıdaki şekli şu karikatür ile açalım.

Bu görsel (karikatür) ile karşılaşan bireyindaha önce karikatür kavramını bilmediğinidüşünelim. Birey, onu önce kendisinde olanşema ile yanıtlamaya çalışacaktır. Karikatürüele alırken var olan şemayı kullandığındaözümleme meydana gelmektedir. Yanikarikatür, resim, grafik, afiş… olarak

algılanacaktır. Bir başka deyişle yanlış yapılacaktır. Organizma denge durumuna gelmek içinaraştırma sürecine girer. Olgunlaşma bütünlüğüyle; yaşantıyı, deneyimi, kültürelaktarımla birlikte var olan bilgileri hareketegeçirir. Böylece araştırma süreci başlar. Gördüğü nesnenin (resim) şemadaki nesneolmadığını anlar. Bu arayışlar sonunda zihninde yeni bir şema açılır. Yani uyumsağlar. Adaptasyon sürecinde (uyum sağlama)önce yanlış yapılır, sonra yeni bir şemaylauyumu gerçekleştirir. Uyum sağlama, uyum değildir. Uyum sağlama özümsemeyle ilişkilidir. Bilişseldeğişimi sağlamak için birlikte çalışmaktadırlar. Birey yeni bilgiyi yani yenişemayı (karikatür) içe alarak var olanşemalarını uyarladığında uyum gerçekleşir. Bu uyum, bireyi tekrar yeni bir denge durumuna getirir. Toparlarsak;Denge (Resim), Dengisizlik (Resme karşı yeni arayışlar;grafik, çizgi, fotoğraf, desen… ),Yeniden Denge (Karikatür) arasındakibelirgin hareketlilik Dengelenimdir.. Böylece bilişsel gelişim süreciyle karikatürkavramı oluşur. Bireyin dengelenim sürecinde yeni birkavramla (karikatür) ilgili öğrendikleri nelerdir?

Yukarıda da değindiğimiz gibi birey, birarayışa yönelir. Şu farklı tanımlarla karikatürüanlamaya çalışır:

Ramiz Gökçe, “Karikatür, resminbasitleştirilmiş ve sadeleştirilmiş bir şeklidir.” (Önder Şenyapılı, Neyi, Neden,Nasıl Anlatıyor Karikatür Kim. NiyeÇiziyor?, s.82, ODTÜ Yayıncılık, Ankara2003), Çetin Altan, “Karikatür: Tılsımlıbir sanattır.” (İsmail Kar, Karikatür Sanatı,s. 19, T.C.Kültür Bakanlığı Yayınları,Ankara 1999), Turhan Selçuk,“Karikatür: Bu günkü durumuyla‘çizgiyle mizah’ yapma sanatıdır.” (age,s.19), Orhan Veli, “Karikatür: Anlatımı

K A R İ K A T Ü R İ L E E Ğ İ T İ M D E

Hasan Efe

Gelişim kuramına göre karikatürün anlamlandırılması...

S

22

Page 23: fenamizah no: 19 / september 2013

kendinde olan bir çizgi sanatıdır.” (age, s.20). Yukarıdaki tanımlar iki çizer (Ramiz Gökçe,Turhan Selçuk), bir yazar (Çetin Altan) vebir şaire (Orhan Veli) aittir. Birey daha sonra sözcüğün kökenini araştırır:İtalyanca “caricare” sözcüğünden gelenkarikatürün dilimizdeki karşılığının abartma,gülünç duruma getirme, anlamlarına geldiğini öğrenir. Ayrıca, bir karikatürünoluşabilmesi için üç temel unsurun olmasıgerektiğini fark eder. Bunlar; a) Çizgi, b) Güldürme (ironi, humor…), c) Düşündürmedir.Bir süre sonra bu üç unsurun her zaman birarada olmayabileceğinin ayırdına varır. Diğergörsel sanatlarla; resim, gravür, çizgi, ebru,fotoğraf, vb. ile karikatür arasındaki fark vebenzerlikleri öğrenir. Karikatürün içinde birmantıksızlığın yattığını fark eder. Öte yandanbir soyutlamayla imgelemin olduğunu sezer.Verilen örnekte, bir ağaç gövdesinin kemerlebağlanması olası değildir. Burada, insana özgü bir özelliğin (kemer kullanma) bir nesneye aktarılmasıyla canlandırma yapıldığını fark eder. Karikatürdedesen, renk, gölge, çizgi, tarama, derinlik,perspektif, ışık gibi sanatsal kavramlarındüşünce, ironi, vb oluşturduğu estetikbeğeniyi sezer. Böylece bir tersinlemeyle bireyin zihnindeyeni bir düşünce belirerek onun algılaması vezihinsel işlevi bir başka boyuta taşınır.Bunlar kültürel aktarımlarla yeni çağrışımlaraaçılır. Örneğin toplum sorunlarıyla ilgilidüşünülürse, siyasi bir söylem olan “kemersıkma” sözüyle politik düşünceye. Saltyaşamsal olarak algılandığında, “canlılarzarara uğratılırsa yaşayamazlar”düşüncesi öne çıkar. Bu, ağaçlar için geçerli olduğu gibi insanlarve bütün canlılar için de geçerlidir mantığınıda yürütebilir. Yukarıda sözü edilen çağrışımlar bireyden bireye değişebilir. Toplum, çevre ve bireyselgelişimle ilgili farklılıklar ortaya çıkabilir.Böylece birey karikatür kavramını öğrenirken,bu kavramın ona verdiği farklı bilgilerle debilişsel gelişimini artırabilir. Birey dengelenimişleyişine girmeden önce görselle karşılaştığında zihnindeki ilk algı onugüldürecek ya da düşündürecektir, çünkükemerle bağlanan bir ağaç günlük yaşamdagörülmez. O, bu mantıksızlığa gülerken ya dadüşünürken aynı zamanda da karikatürkavramını öğrenme süreci başlar. Böyleceörgütleme işleyişiyle bilişsel gelişiminisürdürür. Sonuçta, birey, bilişsel gelişimi etkileyen etmenlerle (yaşantı, deneyim,kültürel aktarım, olgunlaşma, dengelenim,örgütleme) şema ve dengelenimde yeni birşema oluşturur. Bu da Karikatürdür.

Kaynaklar:1. Yaşam Boyu Gelişim-Gelişim Psikolojisi, Çev. Edt. Prof. Dr.Galip Yüksel, 13. bas. Çev. Lifspan Development, John W.Santrock, Nobel Ekim 20112. Prof. Dr. Sedat Sever, Dil Ve Edebiyat Öğretiminde KısaFilm ve Karikatür. Prof. Dr. Cavit Kavcar, Türkçe EğitimiÇalıştayı, (Bildiri, Anı, Görüş ve İzlenimler), 13-15 Mayıs 2010, Yayıma Haz. Prof.Dr. Sedat Sever, Münevver Oğan, SunaCanlı, Şüheda Önal, Düzenleyen Eğitim Bilimleri FakültesiEğitimin Kültürel Temelleri Böl., Ankara Üniversitesi EğitimBiimleri Fakültesi Yayınları 319, Ankara3. Önder Şenyapılı, Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor KarikatürKim. Niye Çiziyor?, s.82, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 20034. İsmail Kar, Karikatür Sanatı, s. 19, T.C.Kültür Bakanlığı

Yayınları, Ankara 19995. Prof. Atila Özer, Karikatür Çizme sanatı, Anadolu Üni. Yay.Eskişehir6. Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü1,2,3, Turgut Çeviker,Adam Yayınlara, 1988 İstanbul7. Ali Püsküllüoğlu, Tükçe Sözlük, Doğan Kitap 2.bas. Ekim1999 İstanbul8. MEB Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim dergisi sayı. 57,Kasım 2004, Popüler Kültür ve Karikatür, Ankara9. H. Efe, Karikatürler, Kum Yay., Ankara10. H. Efe, Karikatür ve Eğitim, Etki Yay., İzmir*Jean Piaget, (1896 - 1980) yılları arasında yaşamış, genetikepistemoloji ve bilişsel gelişim alanında çığır açıcı çalışmalar yapmış olan İsviçreli psikolog.

Gelişim kuramına göre karikatürün anlamlandırılması...

23

IVAILO TSVETKOV- Bulgaria

ADRIANA MOSQUERA- Colombia

Page 24: fenamizah no: 19 / september 2013

24

VLADIMIRAS BERESNIOVAS - Lithuania

MILAN ALASEVIC - Slovenia

VICTOR CRUDU - Moldova

TOSO BORKOVIC - Serbia

Page 25: fenamizah no: 19 / september 2013

Zeki Beyner’isevgi ve saygıylaanıyoruz!

DOSYA:

Portre:

ÖZNUR

KALE

NDER

Page 26: fenamizah no: 19 / september 2013

nkara’da geçen çocukluk yıllarımda çizgileriyle ilk karşılaştığım dört isim izbırakmıştır belleğimde. Evimize alınanHürriyet Gazetesi’nde yayımlananTarkan çizgi-romanının, Hüdaverdi’ninçizeri Sezgin Burak, yine aynı gazetede“Püf Noktası” köşesindeki çizgileriyleNehar Tüblek ve berber dükkanındatanıştığımız Akbaba dergisinin iki unutulmaz ismi Cafer Zorlu ile ZekiBeyner... Aslında nedendir bilmem onunçizgilerinden ziyade “Zeki” imzası çok

Zeki Beyner’i konuşmak için, karikatürümüzün duayen ismiTonguç Yaşar’la, Küçükçekmece Basınköy’deki evindebuluştuk. Zeki Beyner’i, hayattayken son günleriniyaşadığı kapı komşusu Tonguç Yaşar anlattı. “Zeki’yiAkbaba’da çalışırken tanıdım. Çekingendi. Biz aylıkmaaşlı olarak derginin kadosundaydık. Zekikarikatürlerini bırakıp giderdi. Cumartesi günleri de

gelir, parasını alırdı. Aziz abi (Nesin) onun içinekapanıklığını, saflığını, dürüstlüğünü çok severdi.Uzun zaman destek vermiştir. Zeki, Akbaba’yaçizdiği karikatürlerini dışarıdan getirirdi.Öğrendik ki; karikatürleri, Sirkeci’deki BüyükPostane içinde bulunan, ortadaki çemberliyerdeki insanların mektup üzeri ya dahavale kağıdı doldurdukları dayanak

üzerinde çizermiş, ayak üstü. O zamanlar, dergiye bıraktığıkarikatürlerini çizdiği kağıtlar dailginçti. Yırtık pırtık, buruşuk kağıtlarüzerine çizmiş olurdu. Yırtılmışkağıdın bazı yerlerini de, bir başka

kağıt parçasıyla yama yaptığını hatırlıyorum.” Tonguç Yaşar, Zeki Beyner’in en yakın arkadaşının Vedat Saygel olduğunusöylüyor. Ta ki Vedat Saygel’in ölümüne kadar. Sonrasında dazaten Zeki Beyner de fazla yaşamadı. Tonguç ağabey anlatıyor;“O yıllarda bunlar Zeyrek’te, cami kompleksi içinde yer alan biryerde birlikte kalıyorlardı. Zaman zaman biz de giderdik. Vedatçok iyi yemek yapardı. Bir gün, Vedat Saygel, ‘Yahu Zeki bugüncanım sütlaç çekti. Bakkaldan süt alıp gel de yapayım, birlikteyiyelim.’ der. Zeki o gün biraz asabidir, ‘Niye ben alıyorum, gitsen al.’ diye karşı çıkar. Aralarında ki kısa süreli münakaşa sonrası iskambil oynamaya karar verirler. Yenilen, gidipbakkaldan süt alacaktır. Fakat alınan sütü, tenceredeki pirinççabucak çeker. Bir kaç kez bakkala gidip yeni bir süt dahaalmaları gerekir. Fakat her defasında, bakkala kimin gideceğikonusunda zıtlaşırlar ve iskambil oyununa başvururlar. Kaybedengidip bakkala bir süt daha alır. Ne var ki, sütlaç bir türlü istediklerikıvamı tutmaz. En son süt almaya gidildiğinde, bakkal dayanamaz merakla Vedat’a sorar. ‘Yahu sabahtan beri gelipgelip süt alıyorsunuz. N’apıyorsunuz Allah aşkına!’ Vedat, durumu anlatır. Bakkal, ‘Siz pirinci sütle mi haşlamaya çalışıyorsunuz?’ diye kahkahalarla güler...”

26

A R A M I Z D A N A Y R I L I Ş I N I N 1 1 . Y I L I N D A

Karikatürümüzün Keşkül-ü Fukarası: Zeki Beyner...

Karikatürümüzün unutulmaz simalarından biri deZeki Beyner’dir. Karikatürün içinde yer alan ve

onu tanıyan hemen herkesin tanımladığı gibi içinedönük, sessiz bir insandı.

Sessiz yaşadı ve sessizce çekip gitibu dünyadan. Aramızdan ayrılışınınonbirinci yılında, dostlarının yazı vegörüşleriyle sayfalarımızda anmak

istedik ustamızı...

Aziz Yavuzdoğan

Tonguç Yaşar anlatıyor: Zeki Beyner’i Akbaba’da çalışırken tanıdım...

Tonguç Yaşar

Aziz Nesin’in Çatalca’daki çiftliğinden bir fotoğraf... Soldan sağa, Zeki Beyner, Ergin Gülen,Necmi Rıza Ayça, Aziz Nesin ve Tonguç Yaşar...

A

Zeki Beyner

çizgilerinden ziyade çizgilerinden ziyade 1936 - 8.9.2002

Page 27: fenamizah no: 19 / september 2013

daha derin bir mana bırakmıştırbende. Bugün düşünüyorum da,karikatürlerine attığı salt o imzası bilegaribanlığın zekası, yaşamöyküsününbir simgesi gibi geliyor.

Berber dükkanında çizgileriyletanıştığım Zeki Beyner’i, yıllarsonra çalışmak için geldiğimİstanbul’da, bir iki defaÇarşaf dergisinde, Raşit ağabeyi(Yakalı) ziyarete, karikatürgötürmeye gittiğimde görmüştüm.Benim de utangaçlık, çekingenlikçağlarımdı ve kendisiyle tanışıp,konuşma cesareti gösterememiştim. Tabi onun hakkında çok şey duydum. Anlatılanların hemen hepsiaynı ortak görüşü yansıtıyordu. Zatencesaretim olsaydı da, onun da pekmuhabbet edecek biri olmadığınıanlamıştım sonradan. Yine de; onunyaşamöyküsü bende büyük etki vesaygı duygusu yaratmıştır.

Hani bazı insanlar vardır, gösterişsiz, gösterişten uzaktırlar, fakat hissedenleriçin saklı bir filozofturlar. Yansıttıklarıışığın kendileri bile farkında değildirlerbelki. Göz önünde olan bir çok değerliaydınlarımız kadar, önemlidir benim için.Hayatımda, bu bilince vardığımdan beri,daima az bulunur “değer”leri önemsemişimdir. Emek ve çabanınolmadığı bir yaşamda ayakta kalmak,övünülecek bir şey olmanın aksine birezadır.

Zeki Beyner bu anlamda, hayattaykenolduğu gibi sonsuza kadar da önemli bir“değer” olarak dimdik ayakta kalacaktır...

27

Zeki Beyner’in son fotoğraflarındanbiri. Ve uzun yıllar sonra 1993’teçıkartabildiği nüfus kağıdı. Ancak doğum tarihi 1930 olarakyanlış kaydedilmiş.

Portre:

AZİZ

YAVUZDOĞAN

Zeki Beyner’in hayattayken iki karikatüralbümü yayımlandı. 1970 yılında E Yayınları’ndan çıkan “Keşkül-ü Fukara”ve Karikatürcüler Derneği’nin 2000 yılında yayımladığı albüm.

Page 28: fenamizah no: 19 / september 2013

28

A R A M I Z D A N A Y R I L I Ş I N I N 1 1 . Y I L I N D A

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

Karikatür sanatının kahramanlarından biri: Zeki Beyner...Ergin Gülen (karikatürist)Bazı insanlar, içinde yaşadıklarıtopluma yetenekleri ve edindiklerikültür değerleriyle katkıda bulunurlar.Bu gibiler çoğunlukla politikacıların,sanatçıların ve bilim adamlarının arasından çıkarlar. Halka sağladıklarıkazanımlara baktığımızda, çağın özelliklerini yakalamak için özelpencereler açtıklarını görürüz. Zeki Beyner,tesadüflerle de olsaömrünü hem Türkinsanının yaşamınakatkıda bulunmaya

hem de Türk Karikatür sanatına yenilikler getirmeyeadamış cesur bir çizerdi. Fakir halkı temsil etmeküzere “kıçı yamalı pantolon” desenini ilk kez kullanankarikatüristti, bu biçimle ölümsüzleşirken sosyaldüşünceden yana hareket etmekten kaçınmıyordu.Beraber çalıştığımız devrede Çetin Emeç gibi güçlübir genel yayın yönetmeninin, “Zeki Bey, burasıAkbaba değil! Burada şunun gibi çizmen gerekir,”demesine karşın o, bildiğinden şaşmamış, dergikapanıncaya kadar da ödünsüz çizmişti...Yakın arkadaşı olarak ben onun sanatını ve kişiliği ayrıayrı düşünürüm ve benim için karakteri her zamanönde gelir: Okul eğitimi almamış olmasına rağmenkendisini otoritelere kabul ettirecek kadar iradelidavranmış, karikatür sanatının burjuvalarına karşı sessizbir savaş vermiştir. Dönemin Başbakanı ile yemekyerken Cumhurbaşkanı’nın nezdinde bulunmuştur.Ancak hiçbir yerde ve konumda kişiliğinden ödün verdiğini söyleyecek bir kişinin daha bulunmasımümkün değildir.Bana göre Zeki Beyner, sanatı ve kişiliği ile karikatürist

olmak isteyen herkese örnek gösterilecek özelliklere sahip biridir. “Yerim dar,” diyenlere dudaklarını kıvırarak güldünü görür gibiyim.Anadolu Üniversitesi’nin İletişim Fakültesi öğrencilerinin bendenkarikatür hakkında bir konuşma yapmamı istedikleri bir sırada, farkındaolmadan Zeki Beyner’i anlatmaya başlayınca şaşırdığımı hatırlıyorum.Kâğıt, kalem ve silgiden uzak kaldığında bile eser verebilecek kapasiteyesahip biriydi. Onu öğrencilere, özellikle bu yönü ile örnek vermekistemiştim. Çünkü ben hâlâ, “bu durumda Zeki olsaydı ne yapardı,” diyedüşünmem nedeniyle ondan güç almaya devam ediyorum...Ömrünü nüfus cüzdansız geçiren Zeki Beyner’in emekli olabilmesi içinHürriyet Holding hakkında dava açması gerektiğinde bana da şahidi

olmak düşmüştü. Çabuksonuçlanan duruşmalar, onun hayatını özetleyen belgelere benziyorlardı. Bu olayın ardındanilk defa bir nüfus cüzdanı sahibioldu. Kıvrak bir zekâya sahip olan Zeki Beyner, sanatının doruğunaerişirken özgün deseniyle de kendisine ayrı bir yer edinmişti.Çalışma tarzı, işverenlerle olanilişkileri, farklı huysuzlukları veerişilmesi zor olgunluğu ile saygıduyulacak biri olarak yaşadı. Kapısı çalındığında, “evdeyokum,” diyecek kadar aykırıdavranmasına rağmen, her aylığınıaldığında ondan para yardımı istemeğe koşan çizerlere hiçbirzaman “yokum” kelimesini kullanmadı...Onu her zaman saygıyla anıyorum.

(Küçükkuyu, 5 Ağustos 2013)

hem de Türk Karikatür sanatına yenilikler getirmeyehem de Türk Karikatür sanatına yenilikler getirmeyehem de Türk Karikatür sanatına yenilikler getirmeye

Ergin Gülen

Tek başına bir dergiydi, o..Osman Yavuz İnal (karikatürist)Onu ilk kez Akbaba’daki çizgilerinden tanıdım. Adı gibiZEKİce bulunmuş konularını,kendine has çizgisi ile çizerdi. Gerçikarikatürlerinin altına imzasınıatmasa da onu, bir bakışta çizgilerinden tanırdık. Sadeceçizgisi değil, karikatürlerininkonusu da kendine özgüdür.Doğal sanat yeteneğine sahip,kendi kendisini yetiştirmiş birsanatçıdır. Belki de karikatürlerinibu kadar sevmemizin nedeni;çizgisi ve konularındaki bu

naifliğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiş olsa da enbaşarılı, en hatırlanan çizgilerinin konusu yoksulluk ile ilgili olanlardır. Çizgilerinin konusunu da kendi hayatından almıştır.Onun için bir simit, bir çorba kaşığı, yamalı veya yırtık bir pantolonzengin fakir tezatını oluşturan harikulade karikatürler üretmesineyeterlidir. Siyatsetçileri epey karikatürüne malzeme etmiş, eksik ve

yanlış davranışlarını kendine has uslüpü ile eleştirmiştir. Gerçi herkadın güzeldir ama Zeki Beyner’in karikatürlerinde kadın, hep güzelçizilmiştir. Artık pek kalmasa da arka plan eski İstanbul evleri tariheçizilmiş çentik gibidir. Bu arka planlar, unutulmaz karikatürlerine birestetik, artı bir değer katmıştır. Onu ilk kez Çarşaf Mizah dergisindeki bir iki günlük sayfa sekreteryardımcılığı (adayı) çalışmamda tanıdım. Çok tanışıp konuşmak istesem de bu süre onunla dostluk kurmama yeterli olmazdı, zateniçine kapanık, çabuk dostuk kuramayan bir yapıya sahipti. Ama tekbaşına bir dergi çıkaracak kadar üretkendi. Pardon Mizah dergisiniizlerseniz bu tespitimi daha iyi anlarsınız. Orada karikatürlerininyanında çizgi roman çalışmalarını da görürüz. İnşallah bir gün o çalışmaları da kitap olup, eskimiş dergi sayfalarından çıkarılıp,karikatür sanatımıza kalıcı bir eser olarak kazandırılır. Zeki Beyner; Türk Karikatür sanatı’nın mihenk taşlarından bir olmayıhak etmiş gerçek bir Halk sanatçıımızındır. Kendi yaşantısının birözetini yapmış olduğu Keşkül ü Fukara karikatür albümü, tıpkıKeşkül-ü Fukara Tatlısı (*) gibi Türk Karikatür sanatına enfes bir tadkatmıştır.

(*)Keşkül-ü Fukara Tatlısı: 1-Osmanlı Devletinde; doyurucu ve tok tutaması nedeniylefakirlere dağıtılan yüksek kalorili sütlü bir tatı. 2-Mevlevi dervişleri gurur ve kibirlerini yenmek için kollarına zincirlerle Hindistancevizinini içi oyulmak suretiyle elde edilen kapları, keşkülleri asar, halkın arasınakarışır, topladıkları kuru gıdaları ihtiyacı olan fakirlere dağıtırlardı. Bu sebeptenimarethanalerde dağıtılan bu tatlıya da Keşkül ü Fukara denilmektedir.

naifliğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizminaifli idir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizminaifli idir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizmiğidir. Uzun çizgi hayatında her konuda çizminaifli

Osman Yavuz İnal

Page 29: fenamizah no: 19 / september 2013

İki yakın dostu vardı:Cafer Zorlu ve Ergin Gülen.Çok daha yakın bir dostu vardı, ama o da erkenden öldü: Vedat Saygel.Gençliği, mizah yazarı Vedat Saygel'le birliktegeçti. Geçti de nasıl geçti? Yokluklarla, sıkıntılarla... Bekâr odalarında ne kadar iyikoşullar varsa, öylesine koşullarda geçti. Nuruosmaniye Camii'nin avlusundaki bekârodalarında yılları geçti.Ne suyu vardı ne tuvaleti.Sadece yatmak için az bir parayakiralanmış bekâr odası işte.Garibanların kaldığı yerler.Ama o mutluydu.Çünkü karikatür çizecek bir yerivardı. Gerisi laftı onun ıçın.Akbaba dergisinde kadrolu vesözleşmeli olduğu için kısa bir süresonra da sarı basın kartı sahibi oldu. Ben o ara her hafta maça gidiyordum. Bir hafta baktım ki Zeki de gelmişbasın tribününe. Basın tribününde bir sürü boş koltuk var, bizim Zekimerdivende oturuyor. Yanımdaki boşyere oturmasını önerdim.“Üstat, orası koltuk, bana göredeğiL. Beni merdiven paklar...”Görüyor musunuz ezikliği?.•Vedat Saygel bir süre sonra evlendi. Bu herkesiçin şok bir haberdi. Herkes birbirine aynısoruyu soruyordu:“Zeki şimdi ne yapacak?.”Bu sorunun yanıtını daha önce Saygel vermişbile...Evleneceği hanıma:

“Biz evleniriz, ama benim bir koşulum var.Ben Zeki'yi sokakta, bekâr odalarında bırakamam. O bu yaştan sonra tek başına kendini idare edemez. Bizimle aynı evdekalsın, ona da bir oda veririz, yatar, kalkar,arada çalışır bize ayak bağı olmaz...” Kadın daiyi kadınmış. “Peki,” diyor.

Bu böyle gidiyor. Saygel'in dediği gibi Zeki,gerçekten de ayakbağı falan olmuyor.Ama kader işte.

Bu kez de Saygel hasta-lanıyor ve kısa bir süresonra ölüyor.Bu kez Bayan Saygel, “Ben seni hiçbir yerebırakmam. Sen banaVedat'tan armağansın.Zaten Vedat'ın hastalığı sırasında bana vasiyetivar, ‘Ben ölürsem Zeki’yievden çıkarma sakın.Kalabildiği kadar sizlerlekalsın,’ dedi. Onun içinsen hiçbir yere gidemezsin.Aklından da böyle şeylerfalan geçireyim demesakın, üzülürümsonra.:.” diyor.

Zeki bütün bu yaşam kargaşası içinde işini birdakika bile aksatmaz, konuşulduğu gün ve saatten çok daha önce karikatürünü hazırlar veteslim ederdi. Zeki ile bu kadar uzun yıllar aynıgazete ve dergilerde birlikte çalıştık; hiç işiniaksattığını görmedim. Başkasının da böyle birdurumla karşılaştığını sanmıyorum.Ama işini şöyle getirirdi: Karşıdan

baktığınız zaman elini kolunu sallayarak geldiğini görüp, ‘karikatür getirmedi’ dersiniz.Siz daha sormadan o pantolonunun arkacebinden bir, pantolonunun paçasını kaldırırçorabın içinden bir ve ceketinin iç cebinden 2-3 olmak üzere 4-5 karikatürü şıpınişi çıkarıpkâğıtların buruşukluğunu şöyle eliyle bir düzeltmeye çalışıp masanızın üzerine koyuverirdi.Tabii ne kadar düzeldiyse.Ne yapacaksınız, Zeki bu...Karikatürleri de, yüzünde genç yaşta oluşançizgiler gibi buruşuktu.Az tanıyan sevmeyebilirdi onu. Ama iyi tanıyanonun için asla kötü bir şey düşünmezdi.

(Memleketimden Karikatürcü Manzaraları,Can Yayınları, 2003)

29

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

Semih Balcıoğlu

Semih Balcıoğlu’nun kaleminden Zeki Beyner...

Raşit Yakalı

Raşit Yakalı karikatüristZeki abiyi İstanbul'a geldiğim yıllarda Pardon Mizah Dergisi’nde tanıdım. Onu odasında görünce ‘Eğer karikatüristler böyleyse ben karikatürist olmak istemiyorum’ demiştim kendi kendime. Ama yıllar sonra ne kadar çok yanıldığımı anladım. İnsanları kıyafetlerve yaşam tarzlarıyla değil yaptıklarıyla, felsefesiyle, çizgileriyle yargılamalıymışım. Kendimdençok utandım. Onun beni en çok etkileyen karikatürü bir tabut taşıyan üç kişiden biri bağırıyorinsanlara, ‘Haydeee dördüncü aranıyoooor!’ diye...

Zeki Beyner’i 10 Eylül 2002 Basınköy Camii'nden uğurladık. Nur içinde yat Zeki abi. Ustam Semih Balcıoğlu bir gün bana ‘Zeki, tam bir halk filozofudur.’demişti...

Page 30: fenamizah no: 19 / september 2013

30

A R A M I Z D A N A Y R I L I Ş I N I N 1 1 . Y I L I N D A

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

ZEKİ BEYNER...Turgut Çeviker (eleştirmen-yazar)Zeki Beyner’i, lise yıllarımdaizlediğim Akbaba’da tanıdım.Çarşamba’da (Samsun) karikatürüzerine bilgi, görgü ve deneyimlerkonusundaki kaynağım ErolÖzdemir idi. Erol ağabey ileAkbaba’yı neredeyse her buluşmamızda konuşurduk. 1972 Yazı’nda İstanbul’a yerleşmeküzere giderken yanıma Erol ağabeyden bir demet karikatüralmıştım. Kente yerleşince, bir günAkbaba’nın yolunu tutacaktım. Şişli,Kocamansur Sokak’taki –üniversiteyebenden önce girmiş olan– okularkadaşlarımın evine kapağı attıktan

sonra, kenti tanıma gezilerimin birinde Cağaloğlu’na yollandım... Akbaba’dan aldığım adres elimde, sora sora “Akbaba” tabelasınaulaştım... Doğrusu o tabelayı gördüğümde heyecanlanmıştım (aynıduyguları Yeşilçam’ı tanımak için girip çıkmalarımda dayaşamıştım)... 1977’de kapanacağı son adresti aradığım (DivanyoluKlodfarer Caddesi, No. 8-10, Daire: 3, İstanbul, Tel.: 22 18 11).

Dört katlı, koyu bir renkle boyalı 1950’lerin modernist bir yapısıydı.Girişte kapıcı bile yoktu; yazın bunaltıcı sıcağında içeri girdiğimde sankibir sarnıca girmiş gibiydim. Loş ve serin boşlukta merdivenler beniürkek adımlarla Akbaba’nın kapısına çıkarıvermişti. Elimde bir zarf,içinde Çarşambalı Heprezol Erol’un en az 15 karikatürü... Borudeğil, Akbaba’nın eşiğindeydim! Bir cesaret kapı zilini çaldım ve hamalkılıklı bir kişi kapıyı açtı (bu kişinin kapıcı Kadri olduğunu –yıllarsonra– Cafer Zorlu’dan öğrenecektim; Aziz Nesin’in ünlü hikâyesi“Başka bir Kadri” adlı hikâyesinin kahramanı).Karikatür getirdiğimi, yetkili bir kişiyle görüşmek istediğimisöyledim, merdiven boşluğugibi loş antrede. Derdimianlatırken gözlerim fırıldak gibi dönüyordu;apartmana giriş yönündekiodanın açık kapısındangelen ışık, antreyi algılama-ma yardım ediyordu. İştediyordum, başyazarın odasıbu olmalı. Erol ağabeydendinlemelerimle Yusuf ZiyaOrtaç benim için hey heylibir adam. İşte onun odasıydıgördüğüm... Derken kapıyı açan adam,gidip konuştuktan sonra benibir odaya yönlendirdi. Tamkarşımdaki odaya girdim.Burası, antreye göre aydınlıksayılırdı. “L” biçminde yerleştirilmiş iki masa ve ikikarikatürcü vardı içerde. Biriçiziyor, diğeri sigara tüttürüyordu. Sözlü sınava

girmiş bir öğrenci gibiydim odada. Bana bakanı hemen tanıdım: ZekiBeyner’di o. Karikatürlerindeki gibi bir insandı. Bana masanın önündeki sandalyeye oturmamı söyledi. Oturdum ve elimdeki zarfıZeki Beyner’in önüne koydum. Diğer kişiyi tanıyamamıştım. Saçsız,esmer ve büyük bir başı vardı. Kalın camlı gözlüğü burnunun üstünde,bir yandan çiziyor bir yandan da bana bakıyordu. İşinde gücündeydi veacelesi vardı sanırım. Akbaba’nın son sayfası olan “Milletler Gülüyor”uhazırlıyordu.

Zeki Beyner, zarfı açtı ve karikatürlere bir bir alıcı gözlerle baktı; dahasonraları sonra Mim Uykusuz olduğunu anlayacağım ikinci çizerinönüne koyuverdi. Uykusuz, şöyle bir göz attı ve işine baktı... ZekiBeyner, karikatürler için bazı şeyler söyledi. Cümleleri tam olarakşimdi anımsayamıyorum (üşenmeyip günlük defterlerime baksam, nedediyse orada bulabilirim aslında); ancak önemsemeyen bir bakıştı bu.Karikatürlerden birkaç tane de olsa almış mıydı kullanmak üzere, şimdianımsayamıyorum... O günün bende bıraktığı etki kötüydü. Buziyaret, benim için aynı zamanda Babıâli’yle tanışma anlamına dageliyordu. Akbaba’nın serin ve loş aydınlığında bana dokunan ilgisizlik, –lise resim öğretmenim, ressam ve eski Babıâli ressamlarından–İhsan İncesu’dan dinlediklerimle birleştiğinde içimde kalın bir tedirginlik oluşturmuştu.

Zamanla Akbaba’yı, Zeki Beyner’i ve Mim Uykusuz’u tanıdım;onları ziyaret ettim. Hatta yönettiğim Diyojen’de Zeki Beyner’denkarikatür yayımladım. Akbaba’da 1972 Yazı’ndan kalan anılar, onlarabakışımı hiçbir biçimde etkilemedi. Onların davranışlarının ardındakiyorgunlukları kavradım... Beyner de Uykusuz da karikatür tarihimizdeayrıksı ve benzersiz bir kişisel tarihe sahipler. Zeki Beyner vesilesiyle, Akbaba’yı, Mim Uykusuz’u ve kapıcı Kadriamcayı iyilikle, sevgiyle anıyorum. Yapıtları ve anıları daima bizimleolsun.

(Yeldeğirmeni, 2 Ağustos 2013)

Akbaba'nın son adresini gösteren bir fotoğraf. Sokağın solbaşından içeri doğru ikinci binadır (hafif dışa çıkıntılı). Ve

Zeki Beyner’in karikatürünün yer aldığı, 14 Nisan 1976 tar-ihli Akbaba dergisinin 16. sayısının kapağı.

sonra, kenti tanıma gezilerimin birinde Casonra, kenti tanıma gezilerimin birinde Casonra, kenti tanıma gezilerimin birinde Ca

Turgut Çeviker

Page 31: fenamizah no: 19 / september 2013

31

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

Öznur Kalender karikatüristZeki ağabey sadece hayatın kendisindendeğil, hayatı teşkil eden her unsurdan darbeyemiştir... Düşünün bir insan doğduğundanöldüğü ana kadar tam 70 küsur yıl süreklidışlanır sürekli çile çekebilir mi? O bunuyaşamıştır. Size unutulmayacak bir olaydansöz edeyim... Zeki ağabey 16 yıl koskocaHürriyet gazetesinde kadrosuz olarakçalıştırıldı ve sonunda beş parasız sokağabırakıldı. O kadar zor durumda kaldı ki;sonunda meyhanelerde ona buna eski çizdiğikarikatürleri göstererek 3-5 kuruş toplayıpgeçinmeye çalıştı. Bu dramı duyan NebilÖzgentürk “Bir yudum insan” programındaZeki ağabeyin bu içler acısı hayatını yayın-ladı. Ve sonra ne oldu biliyor musunuz? Zekiağabeyi beş parasız sokağa atan Hürriyet, oyıl Nebil Özgentürk’e, bu başarılı çalışmasın-dan dolayı ona “Yılın Röportajı” ödülünüverdi... İşte sözün bittiği yer...

Karikatürümüzün 3 ustasından Zeki Beyner’in portreleri...

CAFER ZORLU GÜNGÖR KABAKÇIOĞLU SEMİH BALCIOĞLU

Necati Güngör gazeteci-yazar

Zeki Beyner'i öyle uzun boylu tanıdığımı söyleyemem. Onu kişi olarak değil de, herkes gibi karikatürleriyletanıdım asıl. Ta çocukluğumdan beri izlediğim karikatürcülerden biriydi. Akbaba'da yayımlanan o, parkköşelerinde yaşayan, üstü başı yırtık pırtık adam ya da damı uçmasın diye üzerine taş konulmuş gecekondular unutamadığım motiflerdir. O, park köşesinde yaşayan karikatür tipinin Zeki Beyner'in kendiolduğunu, yaşamından kesitler çizdiğini üstadı tanıyan arkadaşlarımdan öğrenecektim. Necmi Rıza, CaferZorlu, Sunder Erdoğan iyi tanırlardı Beyner'i; ona takılır, şakalaşırlardı. Semih Poroy, Ferit Avcı'nın daolduğu grubumuzla bir iki kez aynı meyhane masasının çevresinde bulunduk Zeki Beyner'le. Tabii çocukluğumdan gelen saygıyla mesafelidururdum üstada karşı. O ise herkese karşı saygılı, ölçülü,sukundu. Sorulmadan konuşmuyordu. Çekingen halleri hâlâ gözlerimin önündedir. Tuhaf alışkanlıkları,yaşamına ilişkin durumları, daha çok Sunder'den dinlemişimdir. Örneğin, arkadaşının evine kapıdangirmeyip boyuna pencereden girmesi onunla ilgili anlatılan hikâler arasındadır. Yusuf Ziya Ortaç'ın, ZekiBeyner'in karikatür çizdiği kâğıdı önce ütücüye, sonra klişeciye gönderdiği hikâyesi de öyle...Erken ölümüne, onu daha yakından tanıma şansımızı ortadan kaldırdığı için üzüldüğümü söylemeliyim.Necati Güngör

Erdoğan Karayel karikatüristZeki abiyle Vedat (Saygel) abinin atışmalarıÇarşaf'ta günlük çerezlerimizdi adeta...Öyle nükteli ve spontane diyaloglardı ki gülmekten iş yapamazdık. Neco (NecatiAbacı) ile gündüz okuyup akşam çalıştığımıziçin gündüz muhabbetlerini kaçırırdık çoğun-lukla. Tam onların gitmesine yakın başlıyorduçünkü bizim Çarşaf mesaimiz. Günlerdensoğuk bir kış günüydü. Her zamanki gibi Zeki abinin ayağında çorap yoktu. "Abi"dedim, "Seni görünce ayaklarım üşüyor. Oysaiki çorap var ayağımda ve bot giydim...""Muhallebi çocuğusun da ondan" dedi, "Bense Keşkül-ü Fukara"...

Her keşkül veya muhallebi yediğimde bumuhabbet aklıma gelir.O ve onun gibi ustalarla birlikte çalışmanınkeyfi anlatılmaz, yaşanır. Işıklar içindeuyusun(lar)...

yıldanyıldanyıl

verdi...danyılyıldanyıldanyıldanyıl

verdi...Öznur Kalenderkeyfi

uyusun(lar)...keyfiuyusun(lar)...keyfikeyfikeyfiuyusun(lar)...Erd yel keyfikeyfikeyfikeyfiuyusun(lar)...keyfiuyusun(lar)...keyfiErddd yeeeed keyfiuyusun(lar)...ldE er yErdoğan Karayel

Page 32: fenamizah no: 19 / september 2013

A R A M I Z D A N A Y R I L I Ş I N I N 1 1 . Y I L I N D A

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

Keşkül-ü Fukara...Dr. Halis Dokgöz (karikatürist))1985’de karikatüre başladığım yıllardaGırgır ve Çarşaf dergilerinin yenisayıları her hafta heyecanla beklenirdi.Çarşaf dergisinde bir çizer, çizgileri veyaklaşımlarıyla diğer çizerlerdenhemen ayrılırdı. En azından benimiçin öyleydi. Bu çizer ZekiBeyner’den başkası değildi. Taramaucuyla çizilen karikatürler eğimli,dairesel hatlar içeren hareketli veyaşamdan enstantaneler içeren anlıkfotoğrafları çağrıştırıyordu. Çizgilerigerek biçem, gerekse içerik olaraktam anlamıyla kendine özgüydü.Çizgiler yaşanmışlığın ve yaşanmaktaolanın izlerini taşıyordu. Gençlik

yıllarımızda imrendiğimiz ve zaman zamanda öykündüğümüzbir çizerdi. Yıllar sonra İstanbul’da bulunduğum dönemdeüstadla Karikatürcüler Derneği’nin bazı etkinliklerinde vesergilerde karşılaştım. İlk başlarda içe dönük fazla konuşmayısevmeyen kendi halinde bir karikatürcü izlenimi veriyordu.Karikatürleriyle kurduğum geçmişten gelen diyalogu üstad ilene yazık ki kuramamıştım.1999 yılıydı, karikatürcü arkadaşlarım Mehmet Gölebatmazve B. Sadık Albayrak ile usta çizerlerle söyleşiler yapmakararı almıştık ve ilk söyleşeceğimiz çizer de Zeki Beyner’di.Zeki Beyner söyleşisi gerçekleşti ama projemizin gerçekleşentek söyleşisi de bu oldu.Zeki Beyner ile sonbaharda İstanbul, KüçükçekmeceBasınköy’deki evinde buluştuk. Deniz manzaralı yeşillikleriçinde 2 katlı bir evin giriş katında görüşmüştük kendisiyle.Mizah yazarı Vedat Saygel’in ölene kadar evinde kalmasınaizin verdiğini, o nedenle bu evde yaşadığını, beş parasıolmadığını söylemişti üstat. Ev ortamı dağınıktı, ancak düzeniolan küçük bir masa dikkatimizi çekiyordu. Floresan ışıklaoluşturulmuş bir düzenek, daha önceden çizilmiş yüzlercekarikatürler, çizilmek üzere hazır duran boş kağıtlar, çinimürekkebi, tarama uçları ve etrafta yığınla dergiler, gazeteler,kitaplar...O sessiz, dingin ve içe dönük olarak düşündüğüm ZekiBeyner, sorularımızı tamamlamaya izin vermeden engin felsefi yaşam birikimi ve o zamanki adıyla basınla kişisel ilişkileri ve olan bitenleri soluksuz anlatmıştı. Zeki Beyner’in Çarşaf dergisinden spor gazetelerine veHürriyet’e kadar çizmediği mecra kalmamıştı. Uluslararasıyarışmalara katılmış ve özellikle İtalya’dan aldığı bir ödüldensöyleşinin değişik zamanlarında sık sık bahsetmişti, belli ki çokönemsediği bir ödüldü... Ancak yaşamak için çizmesi gerektiğini, o nedenle popüler balonlu karikatürler ürettiğini

söylüyordu. Parayla işi olmadığını parayı sadece yaşamak için kullandığını söylüyordu. Çok para kazanmasına karşın yaşamını tamanlamıyla “keşkül-ü fukara” olarak sürdürmek istediğini vesürdürdüğünü, bu sayede hayatta kaldığını belirtiyordu. Karikatür vesanat dünyasında hak etmekten çok ilişkilerden ve dirsek temaslarındançok rahatsızdı. Her türlü materyale çizdiğini sıklıkla da sigara kağıdınaçizdiğini daha doğrusu eline ne geçerse çizdiğini söylüyordu. Yaşambiçimi ve tarzı olarak belirlediği “keşkül-ü fukara” çizgilerinin detemelini oluşturuyordu. Sevgili Zeki Beyner’e arkasında bıraktığı eserleri için teşkkür ederken değerli karikatürcülerimizin artık yükseklisans ve doktora çalışmalarıyla gerektiğince değerlendirilerek araştırılması ve elbette yayınlanması gerektiğini düşünüyorum. Üstelik bu çalışmaların üstadlarımız yaşarken kendilerinin de görebildiği süreçte gerçekleşmesini diliyorum.

Zeki Beyner’le gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi aşağıdaki bağlantıdanokuyabilirsiniz:http://halisdokgoz.blogspot.com/2010/09/zeki-beyner-soylesisi.html

(12 Ağustos 2013)yıllarımızda imrendiğimiz ve zaman zamanda öykündüğimiz ve zaman zamanda öykündüğyıllarımızda imrendiğimiz ve zaman zamanda öykündüyıllarımızda imrendi

Halis Dokgöz

32

Mizah yazarı Vedat Saygel, evlendiği kadının Basınköy’deki iki katlı evine yerleşirken,çok yakın arkadaşı Zeki Beyner’i de yanına almıştı. Zeki Beyner, Saygel’in vefatından

sonra da bir süre daha bu evin küçük bir odasında kaldı. Evin satışının gündemegelmesiyle, son yıllarını yaşadığı evi terkedip ortadan kaybolan sanatçı, bir süre sonra

çocukluğunun geçtiği Üsküdar’da bulundu ve kaldırıldığı hastanede de fazla yaşayamadan aramızdan ayrıldı. (FOTOĞRAF: HALİS DOKGÖZ’ÜN ARŞİVİNDEN)

Page 33: fenamizah no: 19 / september 2013

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

33

Sinan Gürdağcık karikatürist'88 ya da '89 yılı olacak; Çarşaf dergisine uğradığım zamanlar, Zekiağabey, elinde hiç eksik etmediği sigarası, üzerinde yaz olsun kış olsun hiççıkarmadığı, aslında siyah renkli olan ama göğüs kısmı griye çalanpardesüsü ile masasında oturur, laflarız. Sigaranın külü uzar durur. "Abi,şunun külünü bi silkelesene..." Silkeler. Ama ne hikmetse o kül parçası küllüğe düşmez, daha da uzamaya devam eder. Bikez söylersin, ikikezsöylersin, hep aynı şey... Sonunda olacağına varır, kül parçası pardesününüzerine düşer. Sözde temizleyecek ya, Zeki ağabey, pardesüye dökülenkülü eliyle müdahale ederek büsbütün yayar, sıvaştırır. Bir gün yineuğradım, göremedim, Zeki ağabey erkence çıkmış... Masasının olduğuyerdeki halıda da genişçe bir mürekkep lekesi vardı ki o sırada servisegiren derginin ibrikçibaşısı Şinasi'nin gözünden kaçmadı. "Kim döktü ulanbu çini mürekkebini buraya?" diye höykürünce, çocuklar, "Leke Zeki abininmasasının dibinde olduğuna göre o dökmüş olmalı" dediler. Orada bulunanlardan biri, yanlış hatırlamıyorsam İsa Efe, "O mürekkebi Zeki abidökmemiştir" dedi. "O dökseydi yere değil, üzerine dökerdi."

Serdar Kıcıklar karikatürist1979 kış’ı Çarşaf ta bir gün toplantıdan sonra şeçilen espirilerçizilmek üzre dağıtılmıştı, ben de biraz kafayı toplamak için zekiağbinin yanına uğramıştım. Önünde bir sürü çizilmek üzerebekleyen espiriler vardı onları inceliyordu, yanına oturmuştum kicebinden büyükçe bir tarak çıkararak düz, gür ve dağınık saçlarınıözenle ve uzunca bir süre taradı. Ve tarağı cebine kaldırdı.Saç tarama işi bitti sanmıştım ki tarak la taradığı saçlarını eliylehızlı, hızlı gelişi güzel bozmaya tekrardan şekil vermeye çalışıyor-du. ”Ağbi ne yaptın ne güzel taramıştın” dedim gülümseyerek .Ama o umursamaz bir şekilde devam etti, taramış saçları eskisin-den daha karışık darmadağan bir hale sokmuştu. Hatta saçlar dikdik olmuştu. Kendisini saygı ve sevgiyle anıyorum.

Dr. HatayDumlupınarkarikatüristHalen çalıştığım hastanenin o dönemdeki adı SSK KartalHastanesiydi.Cafer Zorlu ile tele-fonlaşır, görüşürdük. Zeki Beyner'içok sever, gençlik yıllarını,Akbaba günlerini hep anlatırdı.Onun ricasıyla iki kez kendiservisime yatırdım, Zeki Beyner'i.Kimi-kimsesi olmadığını, sıcak biryatak ve yemeğe ihtiyacıolduğunu söyledi Cafer Zorlu.Yani bilinen bir hastalığı yoktu.Bana anlatılanlardan, belki 50 yılöncekinden bile farksız birinsandı Zeki Beyner.Sessiz,içine kapanık,hemen hiçkonuşmayan,neredeyse depressif. Sabah vizitte yanınagidip bir gereksinimi,yakınmasıolup-olmadığını sorardım. Başıönünde sessiz, fısıldar gibiteşekkür ederdi. Ve Cafer Zorluo yaşına bakmadan, onca yoluteperek, İstanbul'un öbür ucundangelirdi, sevgili arkadaşını görmeye. Onların o vefa duygusubeni çok etkilemiştir... Yaşlı fillerin ölmeye, mezarlığagittiği söylenir ya, adeta ZekiBeyner'de yoksunluklarla, yalnızlıklarla geçen çileli biryaşamın ardından huzur içindeölmeye gelmişti hastaneye.Zeki Beyner'i, bu vesileyle CaferZorlu'yu, karikatürümüzün bu ikiustası ağabeyimizi sevgi vesaygıyla anıyorum.

Sinan Gürdağcık

Serdar Kıcıklar

Hatay Dumlupınar

Zeki Beyner'in vefatına tanıklık eden karikatürcü ve doktor arkadaşımız

Hatay Dumlupınar, O’nun hastane günlerini bizlerle paylaştı...

Page 34: fenamizah no: 19 / september 2013

A R A M I Z D A N A Y R I L I Ş I N I N 1 1 . Y I L I N D A

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

BİR GARİP ÖLMÜŞDİYELER...

Kürşat Coşgun (karikatürist)Yoksulun ve yoksulluğun çizgilidili Zeki Beyner, 8 Eylül 2002Pazar günü tedavi görmekteolduğu Kartal SSK hastanesinde yaşama veda etti.

Türk karikatürünün özgünimzalarından biri olan Beyner1936 yılında İstanbul’dadoğdu. Küçük yaşta anne vebabasını yitirdi; çok büyüksıkıntılar içinde sürdürdüğüöğrenimini yarıda bırakarakçalışmaya başladı. Çocukluk veilkgençlik yılları boyunca susatıcılığından kömür

toplayıcılığına, tabelacılıktan fabrika işçiliğine kadar birçokiş yaptı.

Yüzünde henüz çocukken oluşan çizgilerin ileride birçizer olacağının habercisi olduğunu söyleyen sanatçı,yaşamı boyunca çektiği sıkıntıları bir özgeçmişindeşöyle belirtiyor:

“1936 yılında İstanbul’da doğmuşum. Hem deyaşlanmış olarak. Yüzümde bir sürü gereksizçizgi belirmiş. Hayatta çekeceğim sıkıntılardaha o zaman içime doğmuş olmalı ki,dünyaya gelişime bayağı üzülmüş, aylarca susmak bilmemişim.”

“Ben de yaparım” dedi, yaptı

Karikatür yaşamı 1955 yılında, yırtıkbir gazete parçasının sağ alt köşesindegördüğü bir karikatürün hoşuna gitmesive “bunu ben de yaparım” demesiylebaşladı ve yaklaşık yarım asır devam etti.

İlk karikatürü 1955’te Akbaba’dayayımlandı. Kısa aralıklarla çalıştığı

Yeni İstanbul, Taş, Taş-Karikatür, Amcabey, Papağan,Pardon, Son Saat, Çafçaf gibi dergi ve gazetelerin dışında,Akbaba’da 25, Çarşaf’ta ise 15 yıl çalıştı.

1962’de Bordighera (İtalya) Senato Ödülünü kazandı;1968 ve 1969 yıllarında çizgileri Montreal (Kanada)karikatür yarışmasının albümüne alındı. 1970 yılında ilkkarikatür albümü olan Keşkül-ü Fukara E Yayınlarıtarafından, kendi adını taşıyan ikinci karikatür albümü, 2000yılında Karikatürcüler Derneği tarafından NasrettinHoca’nın Torunları dizisinden yayımlandı. İlk ve tek kişiselsergisini ise 1994 yılında İstanbul’da açtı.

Hep yaşadığını çizdi

Çizgi sanatları konusunda hiçbir eğitim görmeyen Beyner,karikatüre başladıktan çok kısa bir süre içinde kendi özgünçizgilerini buldu. Bu çizgiler, yarım yüzyıl boyunca,karikatür severlerin onun imzasını bile görmeden tanıyacakları sımsıcak, bizden çizgilerdi.

Zeki Beyner nasıl yaşadıysa, sanatında hep onu yansıttı.Saç-baş dağınık, üstü başı hırpani, yalınayak

yoksullar onun çizgi dünyasının en belirginkarakterini oluşturdu. Toplumun enyoksul kesimlerini yaşamlarından

çarpıcı kesitlerle ve gerçekçibir dille sundu izleyicilerine.Çünkü o bu kesimi çok iyibiliyordu ve bunun için,karikatürist-araştırmacı FeritÖngören’e göre özellikle1960-1970 döneminin en etkili iki çizerinden biri(diğeri Cafer Zorlu) olmuştu.

Yoksullar öksüz kaldı

Zeki Beyner’in ölümü Türkkarikatürü ve mizahyayıncılığımız için gerçekten

çok büyük kayıp. Özellikle de yıllarca sözcülüğünü yaptığı yoksulların boynu bükük kaldı.

Tek tesellimiz, dergi sayfalarında,kitaplarında ondan bize kalanbinlerce karikatür!

toplayıcılığına, tabelacılıktan fabrika iına, tabelacılıktan fabrika itoplayıcılığına, tabelacılıktan fabrika i

Kürşat Coşgun

Eray Özbek

Eray Özbek karikatüristSevgili Zeki Beyner ile sanırım 1963 yıllarında, Aziz Nesin'in Zübük Mizah Gazetesi'nin yazıhanesindebirçok kereler karşılaşma ve konuşma (Daha doğrusu dinleme) şansım oldu. Aziz Nesin, Zeki Beyner'içok tutardı. O, Zübük'ün as solisti idi denebilir. Zira, vazgeçilmez Mustafa Ağabey (Mim Uykusuz),yönetici kadrodan sayılırdı. Zeki Beyner, genelde bana iyi davranmaz, şımarık zengin çocuğu muamelesi yapardı. Buna çok üzülür ve sabırla katlanırdım. O zamanların okullarında da sık sık öğretmenlerimizin sert ve kırıcı davranışları ile karşılaştığımızdan ve buna karşın bir çoğunu sevdiğimizden, Zeki Beyner'e ve eserlerine karşı da sevgim ve saygım eksilmemiştir. Gazeteye giderken, kısıtlı öğrenci imkânlarıma rağmen, saygı gereği temiz ve özenli olmayaçalışırdım. Onun kaba davranış nedeninin bu takıntım olduğunu sanıyorum; zira o da kılık kıyafetiyle,her zaman ve adeta imaj niyetine, abartmalı diyebileceğim bir perişanı sergilerdi. Gerçek bir sanatçı idi, nur içinde yatsın.

34

Page 35: fenamizah no: 19 / september 2013

Zeki Beyner, karikatürümüzün belleğinde yaşıyor...

HULE HANUSIC - Austria

35

MUAMMER

KOTB

AŞ- T

urkey

RAUL FERNANDO ZULETA - Colombia

Page 36: fenamizah no: 19 / september 2013

GALINA PAVLOVA- Bulgaria MARINA

GOREL

OVA- B

elarus

EVZEN DAVID - Czech Republic

36

Page 37: fenamizah no: 19 / september 2013

37

JIRI SRNA - Czech Republic

SEÇKİN TEMUR - TurkeyMAKHMUD

ESHONQULO

V- U

zbekistan

CARLOS AMORIM - Brasil

Page 38: fenamizah no: 19 / september 2013

38

Page 39: fenamizah no: 19 / september 2013

39

MICHAL GRACZYK- Poland

HENRYK CEBULA - Czech Republic

JORDAN POP-ILIEV- Macedonia

Page 40: fenamizah no: 19 / september 2013

40

DARKO DRLJEVIC - Montenegro

CEM KOÇ - Turkey

CZESLAW PRZEZAK - Poland

ALİ DİVANDARİ - Iran

Page 41: fenamizah no: 19 / september 2013

41

VALE

RY ALE

XANDROV- B

ulga

ria

SZCZEPAN SADURSKI - Poland

ALEXEI TALIMONOV - England

EMRAH ARIKAN - Turkey

Page 42: fenamizah no: 19 / september 2013

P O E T I C

AYMA Gülgün Çako

“içim koşuyor ara sıra

lavantalar arasında...”

“onarır mı bizi

o kırık saksının içindeki...”

42

Page 43: fenamizah no: 19 / september 2013

43

ANATO

LIY STA

NKULO

V- B

ulga

ria

NIVALDO PEREIRA DE SOUZA - Brasil

CRISTIAN TOPAN - Romania

Page 44: fenamizah no: 19 / september 2013

44

eading and famous Ukrainiancartoonist SergeySemendyayev celebrates his60 birthday anniversary in

2013. On the occasion of the Jubileeprepare a successful exhibition in hishometown, for their friends and fans(also a appealing picture book -Semendyayev 60). Selection of the suc-cessful development to date. Born inBerdyansk (1953), he graduated atUkrainian Printing Institute - I.Fedotova, in city Lviv (1981). Sergey isan excellent draftsman, with deliberateand thematic resonance in plane intel-lect. He is one of the best portraitists inUkraine.He became famous also a solo exhibi-tion in the Ukrainian parliament in cap-ital (He was the first of cartoonist pre-sented his works in the Ukrainian par-liament building.) He is art teacher (Art College), graphicdesigner (free and commercial), Ex-lib-ris, cartoonist, illustrator and an bookgraphic designer (more 30 books, inpublishing houses in Kiev,Dnepropetrovsk, Zaparozye, Berdjansk,Toronto - Canada)(last illustrated book"Nice to meet you, Semendyaev" in theBerdyansk´s new project - "FamilyAlbum" about famous Berdyansk´sfamilies). He cooperate with newspapers andmagazines as : Perec, Krokodile, Trud,Literaturnaya gazeta, Gazeta po Kievski,

Blin, Gateta "2000"... Kocúrkovo(Slovakia)He takes an active part in home andforeign competitions and exibitions -(5x in Slovak republik - Michalovce,Košice, Sliač...Art Tributeto AdolfBorn, ArtTributeNeprakta,Art TributeKarel Gott,

etc...), Poland, Germany, Rusland,Argentina, Korea... He won more than30 prices, latest interest prizes - forexample : Russia (Price of Ural cartoonclub, Snezhnik - Snowman,Chelyabinsk, 2012)(Prize - PoKLEVka,newspaper Komsomolskaya pravda,Moscow, 2013), Germany (Gold Prize- Smiling Cat, comix magazine DonQuijote, 2010), Bulgaria (First Prize,City without which we can not ....,Sofia, 2010, Spezial Prize - XVII.Bienale Humourand Satira,Gabrovo),

Ukraina (at the same time - two prizes,Dictatorship and tolerance, Kijev,2010), Ukrajina (V.Zelinsky Price, Bestdrawings published in Ukrainian news-papers), Turkey (31th InternationalNasreddin Hoca CaricatureComptetition - Prize of National radioand television Turkey). He was accept-ed as a member of the InternationalClub Cartunion cartoonists (2012), He lives and draws in city Berdyansk.His hobby is photography.

P O R T R E / P O R T R A I T

by Peter Zavacky

L

He is a member of The Associacion of Ukrainiancartoon Associacion and The Associacion ofUkrainian Designer.

UKRAYNALI PORTRE KARİKATÜRCÜSÜ

Sergey SemendyayevÜnlü Ukraynalı karikatürcü ve portre çizeriSergey Semendyayev, arkadaşlarının kendisi içindüzenledikleri bir sergi ile 60. doğum yılını kutluyor.

Aynı zamanda sanat öğretmeni olanSemendyayev, ülkesinde karikatür, portre çalışmalarının yanı sıra iyi bir grafik tasarımcı vebaşarılı bir ilüstratör olarak da tanınıyor.

Bir çok gazete ve dergide çalışmaları yayımlanansanatçının, ulusal ve uluslararası yarışmalardanda kazandığı ödülleri bulunuyor. Semendyayev,31. Uluslararası Nasreddin Hoca KarikatürYarışması'nda da "TRT Özel Ödülü" kazanmıştı.

Ukrayna'nın Berdyansk şehrinde yaşayanSemendyayev, Ukrayna Karikatürcüler Derneğiile Ukrayna Grafik Tasarımcılar Derneği'nin üyesidir.

Sergey Semendyayev from Ukrain

Blin, Gateta "2000"... KocúrkovoBlin, Gateta "2000"... KocúrkovoBlin, Gateta "2000"... Kocúrkovo

Sergey Semendyayev

ÇİZİMLER:

SER

GEY

SEM

ENDY

AYEV

Page 45: fenamizah no: 19 / september 2013

45

MARK LYNCH - Australia

ZORAN GROZDANOVSKI - MacedoniaAHMET

ÜM

İT AKKOCA- T

urkey

RAQUEL ORZUJ - Uruguay

Page 46: fenamizah no: 19 / september 2013

BV PANDURANGA RAO - India

ARSEN GEVORGYAN - Armenia

46

Page 47: fenamizah no: 19 / september 2013

Mehmet Saim Bilge ÜVENDİRE

Keziban Özkol ÇORAP SÖKÜĞÜ

47

DIDIE SW - Indonesia

Page 48: fenamizah no: 19 / september 2013

RESAD SULTANOVIC - Bosnia-Herzegovina

48

CAN & ALİ - USA

FAWZY MORSY - Egypt

RAMAZAN ÖZÇELİK - Turkey

Page 49: fenamizah no: 19 / september 2013

EDUARDO CALDARI - Brasil

DIANNA MAGALLON - Mexico

49

jJULIJE JELASKA - Croatia TVG MENNON - India

ISMAIL KERA - Czech Republic

Page 50: fenamizah no: 19 / september 2013

50

C O N T E S T S

YARIŞMALARUÇAN KAÇAN Bahadır Uçan

MELEK DURMUŞ - Turkey

Page 51: fenamizah no: 19 / september 2013

Do you like to laugh? Build the smallest skyscraper in the world,place it in your city, take some pictures and send it to us. You will become member of theGood Humor Party!

Build the smallest

skyscraper of the world...world...

Have over 3 thousands members

all over the world.

The only membership

fee that you have to pay is...

3 wide smiles per day.

Membership card is free

of charge. Does not obligate to do

anything but be happy!

GHP has been established in 2001,

by satirist Szczepan

Sadurski from Poland.

If you like to laugh,

you are funny and unique

then become one of us.

51

Page 52: fenamizah no: 19 / september 2013