etkili yorum 18

46

Upload: ihlas-koleji

Post on 06-Apr-2016

245 views

Category:

Documents


10 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Etkili Yorum 18
Page 2: Etkili Yorum 18
Page 3: Etkili Yorum 18

İHLAS KOLEJİ BİREYSEL GELİŞİM ve EĞİTİM DERGİSİ

OCAK - 2013

İMTİYAZ SAHİBİHam� Koçİhlas Eğ�t�m Kurumları Genel Müdürü

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜServer Gürsoy

SANAT YÖNETMENİAytek�n Karaca

DANIŞMA KURULUAzm� AksoyHamd� Özakay Sebahatt�n Kazaz Müge Kılıç

REKLAM SORUMLUSU Al� Oğuz Çel�körs0212 639 68 70

YAZI İŞLERİİbrah�m Cebec�Nurcan MelekoğluKübra Hamd�oğluBahar Çel�kHülya Der�noğluEsra ÇayırlıGökhan ErgürTuğçe Karakoç

HABER EDİTÖRÜLevent Çel�k

GRAFİK ve TASARIMSerdar Mert

YAPIMDVC İlet�ş�m 0 212 452 24 90 - 452 77 68

BASKIİhlas Gazetec�l�k A.Ş.0 212 454 35 08 - İstanbul

04 Karakter Eğ�t�m�Çocuklarımıza sunulan �mkanlar, tahm�nler�m�z�n çok ötes�nde. Tab� bu �mkanların beraber�nde get�rd�ğ� "yan etk�ler" de…

08 BağımlılıkS�gara da kolay ulaşılab�l�r b�r madde türüdür ve b�rçok �nsan hayatının bell� b�r dönem�nde s�garaya ulaşıp kullanmıştır...

12 Hatalarımızdan Değ�l Başarılarımızdan Öğren�yoruzDoğru b�r cevaptan hemen sonra s�n�rler b�lg�ler� daha kesk�n ve etk�l� b�r b�ç�mde �şl�yor. Maymun b�r sonrak� seferde doğru cevabı daha kolay buluyor...

16 Süper Anne SendromuTükend�kçe kend�n� eks�lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters�zl�k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b�r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab�l�yor.

20 DuygularımızDuygusal tepk�ler�m�z b�z� d�ğer �nsanlardan ayıran b�r anlamda b�z� b�z yapan en öneml� özell�kler�m�z�n başında gel�r.

30 DepresyonK�ş�l�ğ�n negat�f yönler� olan, yeters�zl�k, değers�zl�k, yalnızlık, sev�lmez olmaya da�r düşünce ve �nançlar da çoğu kez bu yıllardan kalma özell�klerd�r.

34 Çocuğum K�tap OkumuyorGünde ortalama 6 saat telev�zyon �zleyen b�r �nsanın “Çocuğum neden k�tap okumuyor?” demeye hakkı yoktur.

36 Boşanmanın Çocuklar Üzer�ndek� Etk�s� K�ş�ler arası �l�şk�lerde sorunlar yaşayan, dürtüler�n� kontrol edemeyen, sınırlarını kest�remeyen, savunma mekan�zmalarını sık ve yanlış kullanan, suç �şlemeye eğ�ml� b�r k�ş�l�k yapısının ortaya çıkması oldukça yüksek b�r �ht�mald�r.

40 Zaman Tünel�İnsan sadece �ş�yle değ�l sosyal �l�şk�ler�yle de toplumda b�r anlam �fade eder.

ETKİLİYORUM 1

42 Travma

44 Umudu Öldürmek En Büyük C�nayett�r

46 Stres Zekanın ve Öğrenmen�n Düşmanı

48 Bulmaca

26 Z�h�nsel Gel�ş�m A�lede Başlar

27 Yıkıcı Tartışmalardan Kaçınmanın 10 Yolu

28 Mutlu Olmak Polyannacılık mı?

29 Sağlıklı Yaşama G�den Yol

Page 4: Etkili Yorum 18

EDİTÖRDEN

B�r çocuğum doğdu. O dünyaya geld�ğ�nde çok ama

çok meşguldüm. Yet�şmem gereken uçaklar, s�par�şler,

ödemeler… Çok, çok fazla yoğundum. Ben

uzaklardayken yürümey� öğrend�. Akab�nde konuşmayı

da. B�raz büyüdüğünde “Sen�n g�b� olmak �st�yorum

baba!” demeye başladı.

G�tt�ğ�m yerlerden ona, çeş�t çeş�t oyuncaklar, elb�seler,

ayakkabılar get�r�yordum. O �se get�rd�ğ�m hed�yelere

şöyle göz ucuyla b�raz bakar, “Ben de büyüyünce sen�n

g�b� olacağım!”demey� sürdürürdü.

Telefon açmayı öğrend�ğ�nde “Baba eve ne zaman

geleceks�n?” d�ye sormaya başladı. “Of�ste b�raz �ş�m

var,sonrasında yabancı m�saf�rler�mle yemeğe

çıkacağız, ne zaman geleceğ�m� tam olarak

b�lem�yorum, çocuğum. Ama geld�ğ�mde b�rl�kte güzel

vak�t geç�receğ�m�zden em�n olab�l�rs�n!”

Okul vakt� geld�, çattı. İy� b�r okulda öğret�me

başladı,dersler� de fena sayılmazdı. Annes�, ona

dersler�nde yardımcı oluyordu. Oğlum 10 yaşına

geld�ğ�nde ona tuttuğu takımın renkler�nden oluşan b�r

top aldım. “Top �ç�n teşekkürler baba! Had�

oynayalım!” ded�. Ben�m �se acelem vardı, “Bu hafta

tamamlamam gereken �şler�m var, bugün olmaz,

haftaya söz, tamam mı ?” d�ye sordum. “Tamam!” ded�

fakat yüzündek� masum tebessüm g�tmed�.

“Büyüyünce ben de sen�n g�b� olmak �st�yorum, baba!”

d�ye tekrarladı.

Yıllar hızlı geç�yordu. Oğlum �lk, orta, l�se derken

ün�vers�teden mezun oldu. Bu durum ben� çok mutlu

ed�yordu. B�r çok baba g�b� ben�m de oğluma

söylemem gerekenler vardı. Artık zamanı gelm�şt�.

Mezun�yet tören�nden sonra, “Sen�nle gurur

duyuyorum oğlum! Gel şöyle oturalım, sana

d�yecekler�m var!” ded�m. Başını salladı ve

gülümseyerek “Arkadaşlara sözüm var baba!Arabanın

anahtarlarını �st�yorum, sonra görüşürüz!” karşılığını

verd�.

Yıllar yılları kovaladı, çalıştım, çabaladım, sonunda

emekl� oldum. Artık bolca vakt�m vardı. Oğlum �se

başka b�r şeh�rde prest�jl� b�r �ş bulmuştu, orada

yaşıyordu.

B�r gün ona telefon ett�m. “Eğer sence de uygunsa

hafta sonu buraya gel de şöyle baba oğul karşılıklı

hasret g�derel�m!” ded�m. “Sev�n�r�m baba! Ajandama

b�r bakayım, müsa�t vak�t oluşmuşsa geleb�l�r�m! Ama

şu sıralar �şler�m çok yoğun, fakat sen�nle görüşmey�

ben de çok �st�yorum baba!” ded�. “Pek�, ne zaman

geleb�l�rs�n oğlum?” d�ye sordum. “Ne zaman olur

b�lem�yorum, ş�md�lerde ş�rket açısından çok öneml�

görüşmeler�m var, yurt dışına çıkacağım, ona

hazırlanmam gerekecek. Sonra ararım sen�. B�r araya

geld�ğ�m�zde güzel vak�t geç�receğ�m�zden em�n

olab�l�rs�n!” ded�.

Telefonu kapatırken oğlumun çocukluk hayal�n�

gerçekleşt�rd�ğ�n� anladım. Örnek aldığı babasına

benzed�ğ�n� gördüm. “Büyüyünce ben de sen�n g�b�

olmak �st�yorum, baba!” sözünü yer�ne get�rm�şt�.

Geleceğ� satın alab�leceğ�m�z yegane an bugündür.Hayat, geç kalanları asla affetm�yor.

Sen�n g�b� olmak �st�yorum baba…

* * *

Server GÜRSOY

ETKİLİYORUM 3

Page 5: Etkili Yorum 18

Ailelerin çocuklarında olmasını �sted�kler� özell�kler� genel olarak �k� başlık altında toplamak mümkündür. Başarılı ve �y� �nsan olmaları. Başarılı olmaları, onların okul performanslarının �y� olması, akranları arasında sıyrılmaları, �y� b�r �ş sah�b� olmaları g�b� hususları �çer�r. Hayatta başarılı olmak, a�leler�n üzer�nde hassas�yet gösterd�kler� b�r�nc�l husustur.

Bilindiğ� g�b�, b�r çocuk dünyaya get�rmek; pek çok sorumluluğu da beraber�nde get�r�r. Özell�kle “değ�ş�m”�n �vme kazandığı, küreselleşme anaforunun, a�len�n çocuk yet�şt�rme konusundak� end�şeler�n� artırdığı bugünlerde... Teknoloj�k gel�şmen�n, tar�h�n h�çb�r dönem�nde olmadığı kadar hızlı olduğu ve kültürler arası etk�leş�m�n had safhaya çıktığı b�r ortamda yaşıyoruz. Çocuklarımıza sunulan �mkanlar, tahm�nler�m�z�n çok ötes�nde. Tab� bu �mkanların beraber�nde get�rd�ğ� "yan etk�ler" de… İç�nde yaşadığımız küren�n durumunu, b�rtakım suç �stat�st�kler�, ş�ddet yaygınlığı ve benzerler� �le düşündüğümüzde daha da karamsar olmaktayız. Medyada sıklıkla rastladığımız; �y� okullarda okuyan gençler�n b�rtakım "sapkın" �nanç

4 ETKİLİYORUM

Doç. Dr. Hal�l Ekş�

eğ�t�m�karakter

Page 6: Etkili Yorum 18

s�stemler�ne bağlanarak "�nt�har" etmeler� durumu, artık kanıksanmaya başladı.

Kötü örnekler çoğaltılab�l�r, ama b�z burada hayıflanma da yakınma yer�ne daha z�yade "Ne yapmalı?" sorusuna; başka �fadeyle, "Bu kaçınılmaz g�b� görünen meydan okumalara ve �ç karartıcı manzaraya karşı a�leler neler yapab�l�rler?"

Ailelerin çocuklarında olmasını �sted�kler� özell�kler� genel olarak �k� başlık altında toplamak mümkündür: Başarılı olmaları ve �y� �nsan olmaları. Başarılı olmaları, onların okul performanslarının �y� olması, akranları arasından sıyrılmaları, �y� b�r �ş sah�b� olmaları g�b� hususları �çer�r. Hayatta başarılı olmak, a�leler�n üzer�nde hassas�yet gösterd�kler� b�r�nc�l husustur. Bu, zaman zaman �y� �nsan beklent�s�n�n üzer�n� örteb�lmekted�r. Özell�kle de çocuklarımızın okul değ�şt�rmeler� gereken sınav zamanlarında artık ney�n amaç, ney�n araç olduğu �y�ce b�rb�r�ne karıştırılmaktadır. Oysa öncel�kl� olan, çocuklarımızın �y� �nsanlar olarak yet�şmeler�d�r.

İy� �nsan; sorumluluk sah�b�, saygılı, �y�l�ksever, �çten, doğru sözlü olmak g�b� temel �nsan� değerler� ben�msem�ş, onlarla hareket eden b�reyler olması beklent�s�n� �fade eder. Bu çalışmada "Karakter Eğ�t�m�" olarak �s�mlend�r�len ve a�lelere, çocuklarının �y� olması beklent�ler�n� gerçekleşt�rme konusunda yardımcı olacağını düşündüğümüz b�rtakım stratej�ler, öner�ler ve b�r uygulama örneğ�nden bahsedeceğ�z.

Öncelikle karakter eğ�t�m� kavramı üzer�nde duralım. Karakter eğ�t�m�, çocuklarımızın temel ahlak� ve �nsanı değerler� anlama, onlara karşı hassas olma ve onlarla b�rl�kte yaşamalarına yardımcı olmak amacıyla gerçekleşt�r�len “kasıtlı” b�rtakım etk�nl�kler repertuarıdır. Tanımda geçen “kasıtlı” kel�mes�n�n d�kkat çekt�ğ�n� tahm�n ed�yoruz. Kasıtlı, çünkü sadece doğru düşünme ve problem çözme g�b� sürece yönel�k yaşantılarla çocuklarda “kend�l�ğ�nden” �y� karakter�n oluşacağı düşünülemez.

“Karakter eğ�t�m�” yaklaşımı, �nsan doğasında var olan b�rtakım “�y� n�tel�kler�n” ortaya çıkması, gel�şmes� ve doğruya yönelmes� �ç�n “müdahale” ed�lmes� gerekt�ğ�ne �nanmaktadır. Çocuklara sadece ve sadece kend� ayakları üzer�nde durmalarını öğretmek, yukarıda detaylarına g�rmed�ğ�m�z �stat�st�kler�n ortaya koyduğu sonuçları doğurmaktadır. Çocukların kend� ayakları üzer�nde durması elbette gerekl�d�r. Ancak bu yeterl� değ�ld�r.

Karakter eğ�t�m�, başta a�le olmak üzere okulun ve toplumun ortak sorumluluğundadır. A�le, �lk ve öncel�kl� karakter şek�llend�r�c�d�r. Ağırlıklı okul önces� dönemde olmak üzere, yükün çoğu ebeveyn�n sırtındadır. Çocuklarımızın �y� b�rer �nsan olarak yet�şt�r�lmele-r�nde, a�leler�n desteklenmes� gerekt�ğ�n� düşünüyoruz. Toplum olarak a�le yapımızın sağlamlığı �le övünürüz. Bununla b�rl�kte, “yen�” dünyanın şartlarına ve süper tehd�tler�ne karşı stratej� ve uygulamaya yönel�k etk�nl�klerle a�len�n desteklenmes� kaçınılmaz görünmekted�r.

ETKİLİYORUM 5

Page 7: Etkili Yorum 18

Stratejiler

ALTINCI KURAL: Temel Kuralları İhmal Etmeyeceks�n�z.Çocukların doğuştan get�rd�kler� özell�kler�n �y�ye yönlend�r�lmes� ve ahlak� değerler�n oluşturulması zaman �ster. Öncel�kle dürüstlük, başkalarına saygı ve sorumluluk g�b� temel değerlere ver�lmed�r. Büyüdükçe sabır, adalet ve ölçülü olmak üzer�ne yoğunlaşılmalıdır.

YEDİNCİ KURAL: Seven Bir Kalple Ceza Vereceksiniz.Çocukların sınırlara �ht�yacı vardır. Ama maalesef, çoğunlukla bu sınırlar aşılacaktır. Makul b�r ceza, karakter eğ�t�m�n�n b�r boyutudur. Çocuklar neden cezalandırıldıklarını b�lmel� ve bunun anne baba sevg�s�nden kaynaklandığını h�ssetmel�d�rler.

SEKİZİNCİ KURAL: Ahlaki Bir Dil Kullanacaksınız.Olaylar basitçe "uygun" ve "uygun olmayan" diye sınıflandırılamaz. Başkalarına zarar veren davranışlar "yanlış" ve "doğru" olarak n�telend�r�lmel�d�r.

DOKUZUNCU KURAL: Karakter Eğ�t�m�n� Asla Tek Başına Kel�melere Yüklemeyeceks�n�z.Çocuklar, iyi karakterin kelimelerden daha fazla bir şey olduğunu erkenden öğrenirler. Bu yüzden ebeveynler çocuklarına, karakter eğitiminde temelin davranışlar –kendi davranışları- olduğunu öğretmelidir.

ONUNCU KURAL: İy� Karakter� Ev�n�z�n Asl� Öncel�ğ� Hal�ne Get�receks�n�z.Anne babalar ve çocuklar, süreli bazı şeyler� yet�şt�rmek noktasında baskı altındadır. Bunlar mazeret olmamalı; çocuklar, büyükler�n temel d�kkat�n�n, kend�ler�n�n �y� b�r karaktere sah�p olmaları üzer�nde yoğunlaştığını b�lmel�d�rler.

Bilindiğ� g�b� karakter eğ�t�m�yle �lg�l� öncel�kl� konu, temel prens�pler�n ortaya konulmasıdır. Çocukların �lk ve öncel�kl� karakter "şek�llend�r�c�ler�" olan

a�leler�n, bu �şlevler�n� yer�ne get�r�rken uymaları gereken ana �lkeler�n ne olduğunu b�lmeler� oldukça öneml�d�r. Aşağıda K. Ryan ve K. E. Bohl�n'�n

kaleme aldıkları karakter eğ�t�m�n�n olmazsa olmaz on kuralını bulacaksınız.

BİRİNCİ KURAL: Öncel�ğ� Ebeveynl�ğe Vereceks�n�z.İy� ve karakterl� çocuklar yet�şt�rb�lmek �ç�n zaman ayırmalı ve buna �t�na göstermel�y�z. Eğ�t�mc�ler, n�tel�kl� öğrenmede �k� konuyu öneml� bulmaktadır: Zamanında gerçekleşt�r�lmes� gereken görevler ve öğrenc�ler�n öğrenmeye �lg� duymalarının sağlanması.

İKİNCİ KURAL: İy� Örnek Olacaksınız.“İy� örnek” olunması ve bu �y� örnekl�ğ�n h�ç aksatılmadan sürekl� olması beklen�r; �nsanların çoğu bu beklent�den hoşlanmaz. Bununla b�rl�kte bu durum anne babalar �ç�n kaçınılmazdır. Çocuk, ahlak� değerler� de bu yolla öğren�r.

ÜÇÜNCÜ KURAL: Bu Mesuliyeti Tek Başına Üstlenmeyeceksiniz.Çocuklarımızın çevres�ndek� bütün –�y� veya kötü- �nsanlar, potans�yel modellerd�r. Bu k�ş�ler�n, çocuklarımıza ne tür etk�ler yaptıkları konusunda b�l�nçl� olmalıyız ve �y�n�n sunulduğu ortamlar oluşturmalıyız.

DÖRDÜNCÜ KURAL: Çocuğun Okul Yaşamıyla Son Derece İlg�l� OlacaksınızAnne babalar çocukların b�r�nc�l karakter eğ�t�mc�ler� olmakla b�rl�kte, öğretmenler�n ve okulların da bu konuda öneml� roller�n�n olduğu unutulmamalıdır.

BEŞİNCİ KURAL: Çocuğun Aklına Ve Kalbine Ne Girdiğine Son Derece Dikkat Edeceksiniz.İy� karakterl� olmanın b�r anlamı da "ney�n doğru ney�n yanlış, k�m�n �y� �nsan k�m�n zayıf �nsan olduğuna da�r b�r anlayış gel�şt�reb�lme" d�r.

6 ETKİLİYORUM

Page 8: Etkili Yorum 18

Çocuklara iyi karakterin kazandırılması, ev�n ve okulun gayretler�n�n çevre tarafından desteklenmes�yle mümkündür. Yaşadığımız çağ, “medya ve akran gruplarının gençler üzer�nde etk�s�n�n oldukça yüksek olduğu ve dolayısıyla a�leler�n, çocuklarının ahlak gel�ş�m�nde güçlü b�r rol almalarını” gerekt�ren b�r çağdır. İşte, s�ze bu çabalarınızı destekleyecek b�r demet öner�:

Öneriler

ETKİLİYORUM 7

Evde iyi davranışlara modell�k yapın. Komşusunun haklarına saygı gösteren, başkalarının arkalarından konuşmayan ebeveynler, adalet ve sorumluluğa da�r çocuklarıyla konuştuklarında elbette etk�l� olacaklardır. Kend�n�ze ve a�len�ze yüksek ahlak� standartları hedef ed�n�n.

Çocuklarınızla değerler�n�z ve fik�rler�n�z hakkında açık b�r b�ç�mde konuşun. Hang� konulara önem verd�ğ�n�z� çocuklarınız b�lmel�d�rler. Çocuklarınızın, s�z�n prens�pler�n�z�n veya düşünceler�n�z�n gerekçeler�n� anladıklarından em�n olmalısınız.

Eşinize, çocuklarınıza ve diğer aile fertlerine karşı saygılı olun. Unutmayın, çocuklarınızın başkalarına karşı duyarlılık ve empati kazanabilmeleri, diğerlerine saygıyla davranmalarına bağlıdır ve bu konuda model sizsiniz.

Ailenin her ferdine karşı davranış tarzınızda nezaketi elden bırakmayın. Bu durum çocukların böyle davranışları model olmalarına ve dolayısıyla öğrenmelerine yol açacaktır.

Hem ev hem de ev dışı sorunlarını sağlıklı yollarla nasıl çözeb�lecekler�n�, kend� hayatınızda uygulayarak göster�n.

Mümkün olan sıklıkla a�len�zle yemek y�y�n (telev�zyonsuz b�r ortamda). Yemek hızlı b�r atıştırma b�le olsa, bu

Çocuklarınızla s�z�n hayatınız ya da geçm�ş büyükler�n�z�n hayatları hakkında konuşun. Böylece kend� yaşamlarında başkalarının etk�ler�n� ve önem�n� kavrayab�l�rler. Bu aynı zamanda, b�r a�le geleneğ� oluşturulmasını da sağlar.

Çocuklarınıza, hayatınızda değer verd�ğ�n�z, beğend�ğ�n�z k�ş�lerden bahsed�n. Sah�p olduğu hang� özell�klerden dolayı onları beğend�ğ�n�z� �zah ed�n. Onların kend� kahramanları hakkında da konuşun.

Mevcut durumları (okuldak� b�r olay, gazetede b�r haber vb.) karakter eğ�t�m� �le �lg�l� konuşmalarınızı başlatmak �ç�n fırsat b�l�n. Unutmayın, karakter gel�ş�m� hayatın dışında değ�l, �ç�nded�r, daha doğrusu hayatın kend�s�d�r.

Çocuklarınızın günlük problemler�n� kend�ler�n�n çözmeler�ne müsaade ed�n. Seçeneklerden bahsed�n, cesaret aşılayın.

Evle ilgili sorumlulukların b�r kısmını üstlenmeler�n� sağlayın. Çok küçük dah� olsalar onların yapab�leceğ� ufak tefek �şler her zaman bulunab�l�r. Onlar büyüdükçe sorumlu oldukları daha fazla �şler� olacaktır. Böylece, çokça

ş�kayet ed�len "sorumsuz çocuklar"

yet�şt�rmen�n önü alınmış olacaktır.

zamanı, çocuklarınızın sorunlarını d�nlemek �ç�n b�r fırsat olarak kullanın.

Aile etkinliklerini planlayın. Çocuklarınızı bu planlarınıza dah�l etmey� unutmayın. Kend� öner�ler�ne değer ver�ld�ğ�n� fark ets�nler.

Çocuklarınızın yanında asla kötü alışkanlıklarınızı serg�lemey�n (Umarız yoktur). Bu alışkanlıklara karşı çocuklarınıza, gerekl� donanımları sağlayın.

Çocuklarınıza ahlak� ve manev� değerler�n�z� (hang�ler�ne sah�psen�z) aşılamayı �hmal etmey�n. Araştırmalar ahlaken güçlü b�reyler�n suça daha az yönel�k eylemler ortaya koyduklarını göstermekted�r.

Ailenizle birlikte çeşitli sosyal hizmetlere katılın. Çocuklarınızla birlikte yardım kuruluşlarını, bakıma muhtaç kişilerin kaldığı kurumları ziyaret edin. Çevrenizde yardıma muhtaç kimseler varsa onlarla ilgili yapılacak çalışmalara çocuklarınızı dahil edin. Çocuklarınızla birlikte evde okuma saati oluşturun. Özellikle edebi eserler, karakter gelişimi için harika birer kaynaktır. Kitaplardaki karakterlerin sergiledikleri davranışlar üzerine konuşun.

Çocuklarınızın para harcamaları konusunda plan yapmalarına yardımcı olun. Kend� bütçeler�n� yapsınlar. S�z de madd� olamayan ödüllend�rme yöntem�n� kullanmaya özen göster�n.

Page 9: Etkili Yorum 18

ÇOCUKLARDA VE GENÇLERDE BAĞIMLILIK TANIMI NASIL YAPILABİLİR?

Erişkinden hiç farklı değildir çocuk ve ergenlerde bağımlılık kavramı. Dozdan bağımsız olarak bu tanım yapılır. Bir kişinin maddeyi az ya

da çok kullanması değil o kişinin hayatını nasıl etkilendiğidir önemli olan. Yani işlevselliktir. Çocuklarda bu işlevsellik daha önem kazanıyor, beyin gelişimi korteks tabakalaşması denilen durum yirmili yaşlara kadar sürebilir ve az miktarda madde kullanımı bile bu tabakalaşmaya zarar verip işlevselliği bozabilir. Dikkatine, okul başarısına, arkadaş ilişkilerine, aile ilişkilerine zarar verir. Netice itibariyle yetişkinlerde ve çocuklarda bağımlılık tanımı aynıdır farklı olan yönü çocuklarda madde kullanımının çocuğun fiziksel ve sosyal bütünlüğüne daha çok zarar vermesidir.

NÖROPS�K�YATR� HASTANES�'NDEN BAĞIMLILIK UZMANI YRD. DOÇ. DR. B�R�M SUNGU DANIŞMANT �LE ALKOL VE MADDE BAĞIMLILIĞI ÜZER�NE KONUŞTUK.

RÖPORTAJ YRD. DOÇ. DR. BİRİM SUNGU DANIŞMANT

8 ETKİLİYORUM

bağımlılık

Page 10: Etkili Yorum 18

ÇOCUKLARI VE GENÇLERİ MADDE BAĞIMLILIĞINA SÜRÜKLEYEN ETKEN NELERDİR?

En önemli etken bu tip maddelere kolay ulaşılabilir olmasıdır. Artık bazı maddeler için özellikle bu esrar türü bonzai denilen bir madde çok çok ucuza bulunabiliyor. Çocuklar ergenlik dönemlerinde yeniliklere meraklı oluyor, bu çocuğun karakterinden ve zekasından bağımsız bir durumdur ir nevi yenilik arayışıdır, ergenliğin temel . Bözelliklerinden biridir. Sigara da kolay ulaşılabilir bir madde türüdür ve birçok insan hayatının belli bir döneminde sigaraya ulaşıp kullanmıştır. 18 yaş altına sigara satışının engellenmesi bu alanda atılmış olumlu bir adımdır. Bazen de müzik kültürüyle, gençlerin ilgi duyduğu yabancı gruplarla madde kullanımı artmaktadır. Bu grup üyelerine özenen genç madde kullanmanın normal bir şey olduğunu ,düşünebiliyor. Televizyon dizilerinde, şarkılarda ve sözde ünlü denilen kişilerin maddeye bulaşması, reklamını yapması gençlerin zihnini bulandırabiliyor. Bu kişilere özenip madde kullanabiliyorlar.

Bir de aileden uzaklaşma durumu var, aile içerisindeki çatışma, ergenle ailenin çatışması bu uzaklaşmaya sebep olur. Çocuğun yalnız kalması yalnızlığa bırakılması çocuğu bağımlı olmaya iter.

AİLELER BU DURUMUN DAHA ÖNCEDEN FARKINA VARABİLİRLER Mİ?

Evet farkına varab�l�rler çünkü madde ya da alkol kullanan çocuğun davranışları değ�ş�r. Genell�kle daha agres�f olur

zaten ergenler s�n�rl�d�r ama bu s�n�rl�l�k normal�n dışındadır. Herkes çocuğunu tanır, normal dışında b�r sapma olursa bu bazı şeylere �şaret olab�l�r. Çocuğun uyku düzen� bozulab�l�r, arkadaş çevres� değ�şeb�l�r, anne babayla olan konuşması, �let�ş�m� değ�şeb�l�r, yeme �çe alışkanlıkları değ�şeb�l�r, b�rdenb�re zayıflayab�l�r, okulda başarısı düşer, d�kkat� kolay dağılır, eve geç gelmeler yaşanır. Bu t�p durumlarda en öneml� faktör �let�ş�md�r. İlet�ş�m� kopuk olan a�leler�n çocuklarında madde bağımlılığı görülme oranı daha yüksekt�r.

MADDE VE ALKOL BAĞIMLILIĞINI ÖNLEYİCİ OLARAK HANGİ ÇALIŞMALAR YAPILMALIDIR?

Aile içi iletişimi arttırmaya yönelik faaliyetler düzenlenmeli. Anne baba okulları, ergen okulları, ergenlere nasıl davranılacağının, nasıl iletişim kurulacağının eğitimi verilmeli. Çünkü ergenlikte bazı problemler çözülmezse problem erişkinliğe taşınıyor, o dönemde halledilmemiş konular ilişki sorunlarına, meslek sorunlarına ve aile sorunlarına döner. Bir ergenle iletişim kurabilmek önemli burada. Ne çok baskı yapmak yani dedektif gibi peşinde koşmak, ne de çok sıkı kurallar koymak, sokağa çıkma yasakları, saat koymak gibi sıkıyönetimin bir faydası yoktur. Tabi ki sonsuz özgürlükte de çözüm değil, özgürlük sonuçta başkalarının etkilendiği yerde bitiyor bu yüzden özgürlüğünde nerede bitip nerede başladığını çocuğa öğretmek gerekiyor. Yani sınırların çok iyi çizilmesi lazım. Bunun içinde iyi anne baba olabilmek lazım. İyi anne baba olabilmek sadece çocuğun maddi ihtiyaçlarını karşılamak değil n çok bağımlı ailelerinde gördüğümüz özellik bu . E .

ETKİLİYORUM 9

Page 11: Etkili Yorum 18

B . Bir sınır koyamıyorlar, kural koyamıyorlar azı şeyleri vererek yani maddi yolla karşılamaya çalışıyorlar. Çocuğun her istediğini almak giyim kuşam, teknolojik ürünler, araba daha çok maddi değerler ön plana çıkıyor.

Maneviyatı yüksek a�lelerde de bu problem olab�l�r. Çocuğa zaman ayrılmayınca bu zaman faktörü bu sefer parayla kapatılmaya çalışılıyor, daha çok para vermek g�b�. Burada kopan şey �let�ş�m oluyor. Aradak� �l�şk� bağı koptuğu zaman bu bağı farklı şeylerle tam�r etmeye çalışıyor çocuk. Bu konuya d�kkat ed�lmel�.

Sosyal anlamda da yapılması gereken şeyler var, ergenl�k büyük b�r enerj� dönem�. Bu enerj�n�n b�r yere kanal�ze ed�lmes� gerek�yor; bu eğ�t�m olab�l�r, spor faal�yetler� olab�l�r. Spor yapmak bağımlılıktan uzaklaştıran b�r olaydır, saatl� yaşamak, düzenl� uyumak, sağlıklı beslenmek sporla beraber gelen faydalardır. A�leler�n ve devlet pol�t�kalarının bu alanları desteklemeler� gerekmekted�r.

Çocuklarıyla konuşmaları gerek�r ama bu konuşma nas�hat verme şekl�nde olmamalı. H�çb�r anne babadan arkadaş olmaz “Ben arkadaşıyım çocuğumun.” tutumu yanlıştır. Bunun b�r sınırı vardır. Arkadaşça davranmakla arkadaş olmak aynı şey değ�ld�r. B�zler çocuklarımıza arkadaşça davranıp aramızdak� saygı mesafes�n� korumalıyız. Çocuğun anlatmasına �z�n ver�n. Genell�kle en büyük yanlış çocukların d�nlenmemes�d�r. Çocukların kend�ler�n� �fade etmes�ne �z�n ver�lm�yor. Ergenler� ve çocukları d�nlemek zordur, sürekl� eleşt�r�p saldırgan b�r tutum takınab�l�rler anne babaya. Bunu tolere edeb�lmek, s�nd�reb�lmek zordur. Okullardak� rehberl�k serv�sler�ne çok �ş düşüyor, bu konularla alakalı ergenlerle grup çalışması yapılab�l�r, anne babalara b�lg�lend�r�c� sem�nerler düzenleneb�l�r.

BU NOKTADAAİLELERİN YAPMASI GEREKENLER NELERDİR PEKİ?

10 ETKİLİYORUM

Page 12: Etkili Yorum 18

12 ETKİLİYORUM

Prof. Dr. Z�ya Selçuk

Page 13: Etkili Yorum 18

Günlük hayatta hatalar ve öğrenmeye �l�şk�n çeş�tl� yargılar ve genellemelerle sık sık karşılaşıyoruz. “Bu bana ders olsun.” “Tecrübe hayatta yapılan hatalardan oluşur.” “Hata yapacak k� öğrens�n.” türünde �fadeler bunlara örnek olarak göster�leb�l�r. Mehmet Ak�f Ersoy'un b�r ş��r�nde �fade ett�ğ�;

Geçm�şten adam h�sse kaparmış…Ne masal şey!Beş b�n senel�k kıssa yarım h�sse m� verd�?Tar�h� tekerrür , d�ye tar�f ed�yorlar;H�ç �bret alınsaydı, tekerrür mü ederd�?

Dörtlüğü y�ne bu konuda örnek olarak göster�leb�l�r. Gerçekten hata yaptığımızda neler oluyor? Yaptığımız yanlışları tekrar yapıyor muyuz? Hata yapanlara karşı toplum ve kültürümüzün tutumu ne şek�lde ortaya çıkıyor? Çocuk yet�şt�rme ve eğ�t�m�nde hata nasıl karşılanıyor? Anne-babalar ve öğretmenler neden hata odaklı b�r bakış açısı gel�şt�r�yor? Bütün bu soruların cevabı elbette karmaşık ps�koloj�k, antropoloj�k, sosyoloj�k, nöroloj�k açıklamalar gerekt�r�yor. “Neuron” adlı derg�n�n 30 Temmuz 2009 tar�hl� sayısında, MIT P�cower Enst�tüsü'nden Nöroloj� Profesörü Earl K. M�ller ve çalışma arkadaşları hata ve öğrenme açısından son derece �lg�nç b�r araştırmaya �mza atmışlar. (Why We Learn More From Our Successes Then Our Fa�lures).

Bu çalışmada bey�n hücreler�n�n yapılan en son davranışların başarılı olup

olmadığını tak�p ett�ğ� ortaya konulmuş. Maymunlar üzer�nde yapılan bu araştırmada, b�r davranış başarılı olduğunda bey�n hücreler�n�n hayvanın öğrend�ğ� şeylere göre �nce ayar yaptığı gözlenm�ş. Yapılan b�r hata sonrası �se bey�nde herhang� b�r gel�şme olmamakta veya çok az b�r değ�ş�m görülmekted�r. Yan� maymun herhang� b�r öğrenme deney�m�nde hata yaptığında �lg�l� hücrelerde d�kkate değer oranda olumlu b�r değ�ş�m olmazken başarılı b�r deney�m geç�r�ld�ğ�nde bey�n hücreler�nde c�dd� gel�şmeler kayded�lmekted�r.

Bu araştırma, beyn�n deney�me yönel�k tepk�ler� değ�şt�rme yet�s�ne ışık tutuyor. Ayrıca nasıl öğrend�ğ�m�z� anlamak, öğrenme bozukluklarını tanımak ve tedav� etmek konusunda da yardımcı oluyor.

Deney�n aşamaları kısaca şöyle özetleneb�l�r: Maymunlardan b�lg�sayar ekranında değ�şen �k� resme bakmaları �sten�yor. Res�mlerden b�r�nde, maymun, bakışını sağa doğru kaydırdığında ödüllend�r�l�yor. D�ğer res�mde �se sola baktığında ödüllend�r�l�yor. Maymunlar deneme yanılma yoluyla hang� hareketler�n hang� res�mler �ç�n gerekl� olduğunu buluyor.

Doğru b�r cevaptan ve buna gelen ödülden sonra oluşan s�n�rsel akt�v�te, maymunların b�rkaç san�ye sonra gelen d�ğer testlerde daha başarılı olmalarına

yardımcı oluyor. Maymun doğru cevabı bulduğunda beyn�nde doğru olanı yaptığını bel�rten b�r s�nyal meydana gel�yor.

Doğru b�r cevaptan hemen sonra s�n�rler b�lg�ler� daha kesk�n ve etk�l� b�r b�ç�mde �şl�yor. Maymun b�r sonrak� seferde doğru cevabı daha kolay buluyor. Fakat b�r hatadan sonra herhang� b�r gel�şme görülmüyor. Başka b�r dey�şle, sadece başarılardan sonra bey�n �şlem yapmaya devam ed�yor ve maymunun davranışı gel�şme göster�yor.

İlg�nç olan b�r d�ğer bulguya göre �se, maymun herhang� b�r öğrenme yaşantısına g�receğ� zaman �lg�l� hücreler konuyla �lg�l� öncek� yaşantılarının başarılı olup olmadığını sorguluyor. M�ller'e göre, ön lob korteks� ve bazal gangl�on gen�ş ölçüde b�rb�rler�yle bağlantılıdır. Bununla beraber, beyn�n ger� kalan kısmının, b�r tepk�n�n doğru ve yanlış olduğunda ürett�ğ� kısa, s�n�rsel s�nyaller �le soyut çağrışımları öğrenmem�zde yardımcı olduğu düşünülmekted�r. Fakat araştırmacılar, b�r san�yeden b�le kısa süren bu geç�c� akt�v�ten�n daha sonra gerçekleşen aks�yonları nasıl etk�led�ğ�n� b�r türlü anlayamamışlardır.

Araştırmacılara göre, ödüllend�r�len b�r denemeden sonra yapılan yen� b�r denemede tepk� seç�c�l�ğ� daha güçlü �ken hata yapılan b�r denemede �se daha zayıftı. Bu durum, hayvanın

Hatalarımızdan Değ�l

ETKİLİYORUM 13

Öğren�yoruzBaşarılarımızdan

Page 14: Etkili Yorum 18

çağrışım yapmayı öğrend�ğ� m� yoksa bu �şte zaten �y� m� olduğu sorusunu ortaya çıkardı.

Araştırmacılara göre, “Doğru b�r tepk�den sonra, beyn�n bu �k� bölges�ndek� s�n�rlerden gelen elektr�ksel tepk�meler daha sağlamdı ve daha çok b�lg� nakled�yordu. Başarılı tepk�ler, maymunların b�r sonrak� denemede doğru cevaba daha yakın olmasına yardımcı oldu. Bu durum neden hatalarımızdan değ�l de başarılarımızdan öğrend�ğ�m�z�n s�n�rsel anlamda açıklamaktadır.”

Aslında daha kapsamlı olan bu araştırmanın kısa özet�nden nasıl b�r değerlend�rmeye ulaşılab�l�r? Öğretmenler, yönet�c�ler, anne-babalar �ç�n ne tür fik�rler gel�şt�r�leb�l�r? Hatalarımızdan değ�ş başarılarımızdan öğren�yoruz. İşte, bu cümle tüm eğ�t�m ve öğrenme süreçler� �ç�n anahtar b�r anlam taşıyor. Eğer, başarılamızdan öğren�yorsak neden öğrenc�ler�n hatalarını bulmaya ve kaç hatası olduklarına göre onları sıralamaya

dayanan b�r ölçme-değerlend�rme s�stem�m�z var. Neden okul yönet�c�ler� çalışmaların başarılarından çok hatalarını bulmaya kodlanmışlar? N�ç�n başarısızlara ve başarısızlığa ayrılan vak�t çoğunlukla daha fazla olur?Eğer, bey�n b�r başarısızlık yaşantısından sonra öğrenme ve gel�şmeye yönel�k etk�nl�k gösterm�yorsa öğrenc�ler�n geç�rd�ğ� başarısızlık deney�mler� onlar üzer�nde nasıl b�r etk� yaratıyor olab�l�r? Örneğ�n; b�r öğrenc�n�n hatasını bulduğumuzda bu davranışımız onun başarısızlığının b�r gerekçes� oluyorsa başarısızlığın kaynağı k�md�r? Ya da b�r öğrenc�n�n sınav kağıdındak� yanlışları ortaya çıkarmak ona nasıl b�r katkı sağlıyor olab�l�r?

Teft�ş s�stem� öğretmen�n eks�kl�kler�ne rehberl�k ett�ğ�nde öğretmenlere başarısız oldukları alanları mı hatırlatıyor acaba? Okul müdürler� daha çok b�r problem olduğunda öğretmenlerle etk�leş�me g�rerse bu yaklaşımın öğretmen gel�ş�m�ne ne katkısı olab�l�r? Anne-babalar

çocuklarını hatalar konusunda uyardıklarında bunun �şlevsel b�r sonucu doğuyor mu, acaba? Neden “Kırk kere söyled�m hala aynı şey� yapıyorsun?” sorusunu evlerde ve okullarda çok sık kullanılıyor?

Yukarıda yer alan tüm sorular b�z eğ�t�mc�ler�n çocuk yet�şt�rme, öğretmen eğ�t�m�, yönet�c� yet�şt�rme, ölçme değerlend�rme, müfredat, teft�ş s�stem� g�b� konuları yen� baştan sorgulamamızı gerekt�r�yor kanımca.

Günümüzde eğ�t�m araştırmalarının tıbb� teknoloj�lerle desteklenmes�, gelenek görenek, tecrübe ve sınırlı kuramsal b�lg�ye dayalı eğ�t�m anlayışımızı farklı pencerelerden sorgulamamızı zorunlu kılıyor. Artık Mr c�hazlarıyla her yıl yapılan öğrenme araştırmalarının sayısı b�nler� buluyor. Bu durum, eğ�t�m araştırmaları konusunda d�s�pl�nler arası perspekt�fi daha fazla önemsemem�z gerekt�ğ�n�n de b�r �şaret�. Eğ�t�m araştırmalarında bey�n odaklı ve �ler� teknoloj� destekl� bakış açısının önümüzdek� yıllarda eğ�t�m s�stem�n� daha fazla etk�leyeceğ�n� söyleyeb�l�r�z.

14 ETKİLİYORUM

Page 15: Etkili Yorum 18

Süper Anne

Sendromu

16 ETKİLİYORUM

Her yere her şeye yet�şmeye çalışan ama g�derek kend�n� tüketen, tükend�kçe kend�n� eks�lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters�zl�k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b�r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab�l�yor.

Ps�kolog Özlem Kandem�r

Page 16: Etkili Yorum 18

İşten çıkar çıkmaz, daha arabanın kontağını çev�rmeden plan program yapmaya başladı z�hn�nde: “Eve varınca önce mutfağa g�rsem, yemekler� ocağa koysam, onlar p�şerken çamaşırları mak�neye atarım, tem�zl�k de yapmak lazım aslında, tatlı da yapsam mı acaba eş�m günlerd�r �stey�p duruyor… Acaba bakıcı ben bunları yapana kadar bekler m�? Eğer hemen g�derse Mert'� devralmam gerekecek. O da ben�mle oyun oynamak �ster. Ben� odasına götürürse yemeğ� h�ç hazırlayamayacağım. Orhan gel�nce belk� Mert'le o oynayab�l�r ve ben de yemeğ� hazırlayab�l�r�m. Ya bugün onun �ş� uzarsa, ya çok yorgunum b�raz d�nleneceğ�m derse."Meryem Hanım, b�r yandan kafasında bu düşünceler b�r yandan aceleyle araba kullanarak b�r an önce ev�ne ulaşmaya çalışıyordu. Oğlunu bütün gün görmed�ğ� �ç�n özlem�şt�. Yorucu b�r �ş gününün ardından kend�s�n� b�tk�n h�ssed�yordu, evde yoluna koyması gereken b�r sürü �ş de onu beklemekteyd�. Kend� kend�ne �y� b�r organ�zasyonla her şey�n üstes�nden geleb�leceğ�n� düşündü. Oğluyla b�rl�kte olmak �st�yordu; ama aynı zamanda onun talepler�n� karşılayamayacak kadar da yorgundu. Sonunda eve geld�, anahtarıyla kapıyı açarken oğlunun sev�nç �ç�nde "Annem geld�, annem geld�" d�ye bağırdığını duydu. O anda kend�s�n� çok mutlu h�ssett�. Oğluyla kucaklaştılar, b�rb�rler�n� öptüler. Meryem Hanım, çantasını bırakırken, oğlu gün boyu neler yaptığını, anaokulunda o gün yaptığı faal�yetler�, arkadaşının ona neler söyled�ğ�n�, öğle yemeğ�nde yed�ğ� p�lavı heyecanla anlatmaya başladı. Mert bunları anlatırken, bakıcı hanım hazırlanmış, ertes� gün görüşmek üzere d�yerek vedalaşıp g�tm�şt�. Meryem Hanım, odasına g�d�p üzer�n� değ�şt�rmek �sted�. Mert de peş�nden... Meryem Hanım, tuvalete g�tmes� gerekt�ğ�n� söyleyerek, kapıyı kapattı. Bu kısa ayrılık üzer�ne, Mert tuvalet kapısında oturup ağlamaya başladı. Meryem Hanım,

kend�n� g�derek daha kötü h�ssetmeye başladı; suçluluk ve yeters�zl�k duyguları �ç�n� �y�ce kem�r�yordu. İy� b�r anne olamadığı açıktı: Kapıdan g�rd�kten kısa b�r süre sonra oğlunu ağlatmayı başarmıştı ve b�razdan oğlunun karnı acıktığında ona yed�reb�leceğ� b�r şey de hazırlayamamıştı. Kend�s�n� toparlayıp banyodan çıktı, oğlunu kucakladı ve onu çok sevd�ğ�n� söyled�.Bu tablo çoğu çalışan annen�n kend�s�nden b�r şeyler bulab�leceğ� b�r durum. Hem �y� b�r kar�yer sah�b� olup hem de mükemmel b�r anne ve eş olmak �ç�n kend�n� paralarcasına çırpınan kadınlara artık çok sık rastlıyoruz günlük hayatta. İş yer�nde başarısını kanıtlamak �ç�n var gücüyle çalışan bu kadınlar, aynı mükemmel�yetç� tavırlarını ev hayatında da sürdüreb�lmek adına olağanüstü b�r performans ortaya koymak �ç�n çabalıyorlar. Bu süper anneler�n zamanı ev, �ş, eş ve çocuklar

arasında mek�k dokumakla geç�yor. Sonuçta �se her yere, her şeye yet�şmeye çalışan ama g�derek kend�n� tüketen, tükend�kçe kend�n� eks�lten ve en çok da çocuklarına karşı yeters�zl�k ve suçluluk duygularıyla boğuşan b�r kadına dönüşmek kaçınılmaz olab�l�yor.Değ�şen sosyal rollerle beraber, günümüzde “kadın olmak” çok daha zor b�r hale geld�. Dünyanın en öneml� ve en meşakkatl� �ş� olan annel�k mesleğ�n� �cra ed�yor olmak, �nsanların önemsed�ğ� ve yüceltt�ğ� b�r durum olmaktan çıktı. Erkekler de karşılarında hem kar�yer sah�b� b�r �ş kadını hem de kusursuz b�r ev hanımı komb�nasyonu olan kadınlar görmek �st�yorlar. Bugün toplum olarak sadece çocuk yet�şt�rmen�n ve anne olmanın tek başına ne kadar ağır b�r meslek olduğunu ve asıl �lt�fata tab� olması gereken�n, �ş kadınlığın-dan önce annel�k olduğunu unutmuş durumdayız. Sadece “anne” olduğu �ç�n takd�r ed�len, çocuklarını en �y�

ETKİLİYORUM 24ETKİLİYORUM 17

Page 17: Etkili Yorum 18

18 ETKİLİYORUM

şek�lde yet�şt�reb�lmek �ç�n d�d�n�p el�ndek� tek mesleğ� “annel�k” olan b�r kadının; yalnızca bu vasfından dolayı övgü aldığına h�ç şah�t olmuyoruz nedense. Üstel�k eğ�t�m durumları ve kültürel vasıfları açısından, kadınlar artık daha donanımlılar ve daha büyük özgüven sah�b� b�r k�ş�l�k serg�l�yorlar. Haklı olarak da sadece eşler� ve çocukları etrafında b�na ed�lm�ş b�r hayat kurgulamayı terc�h etm�yorlar. Dolayısıyla kadınlar “çocuk da yaparım kar�yer de” sloganının eşl�ğ�nde, “süper kadın” olmaya doğru �ster �stemez yol alıyorlar. Çevrem�ze şöyle b�r bakınca, b�r yandan �şyer�nde daha �y� b�r kar�yere ulaşmak �ç�n yoğun çaba sarf ederken, b�r yandan da sosyal etk�nl�kler arasında mek�k dokuyan kadınlara çok sık rastlıyoruz . Bu kadınlar aynı zamanda evler�ndek� tüm gereks�n�mler� eks�ks�z karşılarken, çok �y� b�r eş ve anne olmak �ç�n de yoğun çaba sarf ed�yorlar. Her da�m bakımlı olmak, eşe karşı �y� görünmek, çocuklarını mümkün olan en mükemmel şek�lde yet�şt�rmek, ev�n her da�m derl� toplu ve tem�z olmasını sağlamak, �ş yer�nde kend�n� �spatlamak, eve madd� katkı sağlamak bu süper kadınların, �lk bakışta sayab�leceğ�m�z kabarık görevler�nden sadece bazıları.

Süper kadın olmak, v�tr�ne bakınca çok hoş görünüyor olsa da, aslında çok yıpratıcı ve çok sıkıcı. Yapılması gerekenler l�stes�nde o kadar çok şey var k�, ger�ye “yaşamak” �ç�n ayırab�lecek zaman kalmıyor ya da çok az kalıyor. Hem bütün gün b�r �ş yer�nde olmak, hem çocukla �lg�lenmek ve bütün �ht�yaçlarını g�dermek, hem ev �şler�n�n altından kalkmak, hem �y� b�r eş olmak �ç�n uğraşmak tek k�ş�n�n başarab�leceğ� b�r şey değ�l; b�r k�ş�n�n bu kadar çok rol üstlenmes� de oldukça sağlıksız b�r durum olduğu g�b�, ayrıca bütün bu �şler�n her zaman aynı kusursuzlukta olması mümkün de değ�l. Ev�n her da�m tem�z ve düzenl� olması yemekler�n her akşam enva� çeş�t

olması, çocuğa daha az zaman ayrılması demek. Bunu telafi etmek adına daha da yorulan daha da çok kend�n� tüketen ve sonuçta hem �y� b�r anne olmaya çalışıp hem de sosyal arenada söz sah�b� b�r aktr�st olmaya çabalayan, görünüşte �deal ama daha yakından bakılınca tükenm�ş, sıkılmış, yorgun kadınlarla dopdolu b�r yığınla karşı karşıya kalmamız da kaçınılmaz oluyor.

Her rolün üstes�nden gelen ve pek çok alanda başarıya �mza atmış hem de �y� b�r a�leye ve çocuklara sah�p kadınlar, çoğumuzun �mrend�ğ� ve olmak �sted�ğ� b�r model belk�. Oysa bu t�p kadınların çoğu aslında günümüzde hızla yaygınlaşmaya başlayan "Süper Kadın Sendromu"nun etk�s� altındalar. Üstel�k, bu sendromdan yakınan kadınlar, tahm�n ed�ld�ğ� kadar mutlu olmadıkları g�b�, zamanla gel�şen ruhsal sıkıntılarla da baş etmek zorunda kalıyorlar.Burada değ�şen ve dönüşen modern hayatlarımızda kadının üstlend�ğ� yen� rol ve sorumlulukları tekrar gözden geç�rmem�z elzem hale gel�yor. Bu m�nvalde �ş kadınlarının çalışma şartlarının, toplumsal roller�n�n ve yükümlülükler�n�n, çocuk yet�şt�rmektek� annen�n yer�n�n, akrabalık �l�şk�ler�ndek� beklent�ler�n yen�den değerlend�r�lmes� önem taşıyor. Kadının koluna taktığı altın b�lez�ğ�, onun altın tasması hal�ne gel�yorsa, b�r yerlerde b�r yanlış anlamanın söz konusu olduğunu düşünmem�z gerek�yor.Bu m�nvalde ben�m d�kkat çekmek �sted�ğ�m öneml� b�r d�ğer husus �se, h�çb�r şeyden kusur kalmayalım, “çocuk da yapalım kar�yer de” koşuşturmacasının �ç�nde tükenen kadının, kadınlık roller�n� tekrar sorgularken; bu a�len�n �ç�nde en az kadınlar kadar sorumluluk üstlenmes� gereken b�r de erkeğ�n olduğunu yadsıyor oluşumuzdur. A�leden sorumlu olan tek k�ş� kadınmış g�b� hareket ett�ğ�m�z sürece, kadının ve a�len�n yıpranması kaçınılmaz olacaktır.

Page 18: Etkili Yorum 18

ETKİLİYORUM 19

Page 19: Etkili Yorum 18

1/ DUYGULARIN ÖZELLİKLERİ Her canlı g�b� �nsanoğlu da doğduğu andan �t�baren fiz�ksel olarak büyür, �stese de �stemese de. Ancak bazılarımız, fiz�ksel büyümey� yeterl� bulmaz z�h�nsel olarak da büyüme gereks�n�m� duyar ve büyürüz.

Bazılarımız �se, duygusal olarak büyüme �steğ� �ç�ne g�rer ve duygusal olarak da büyür. Bazılarımız �se, fiz�ksel, z�h�nsel ve duygusal büyümey� b�rl�kte gerçekleşt�r�r.

Ancak, b�tmed�.

Y�ne bazılarımız, bu özell�kler�n� keşfed�p gel�şt�r�rken bunların kend�s�nde olduğu kadar başkalarında ne kadar olup olmadığına da d�kkat ed�p farkındalığına katkıda bulunmak �ster. Yaşamının anlam düzey�n� b�r kat daha arttırmış olur.

Bazılarımızda durum çok farklıdır, ne kend� duygularının farkındadır ne de başkalarınınk�n�n.

Duygularımız; �ş yaşantımızı, a�le yaşantımızı, okul başarımızı, �nsanlarla olan �l�şk�ler�m�z�n düzey�n� ve geleceğ�ne kadar yaşantımızın her yanını etk�ler. 2/ “RUH HALİ”MİZ İÇERDE RUH HALİ OLARAK KALMAZLARDuyguların yaşamda, uyum ve uyumsuzluklarımızda öneml� etk�ler� vardır. Bazı yazarlar ruh hal� olarak tanımlasa da �çerde ruh hal� olarak kalmazlar. Tutum ve davranışlarımızı başlatır, değ�şt�r�r hatta yönlend�r�r de.Duyu organlarımız aracılığıyla dış dünyadan b�lg� toplarız. Daha sonra bu ver�ler� geçm�ş yaşantılarımıza, o andak� ruh hal�m�ze ya da gereks�nmeler�m�ze göre anlamlandırırız. Bu anlamlara göre b�zde bazı duygusal tepk�ler oluşur ve bu tepk�lere göre davranışlar serg�ler�z.

Ancak, var olan duygularımızı olumlu yönde kullanab�lmek ayrı b�r becer� �ster. Bu da duygularımızın eğ�t�m�yle mümkündür.

Duygularımızı tanımadan nasıl eğ�teceğ�z? Bu da ancak farkındalık b�l�nc�n�n gel�şt�r�lmes�yle olab�l�r.

duygularımız“Farkına varma/ayırdında olma” b�r anlam �fade etmemekted�r bu �nsanlar �ç�n. Kend�n�ze sormanızı ama makaley� b�t�rene kadar cevaplamamanızı �sted�ğ�m b�r soru: S�z duygularınızın farkında mısınız? Başkalarını da sah�pbulunuşluk düzey� açısından tartab�l�yor musunuz?Duygusal tepk�ler�m�z b�z� d�ğer �nsanlardan ayıran b�r anlamda b�z� b�z yapan en öneml� özell�kler�m�z�n başında gel�r.

Prof. Dr. Ramazan Abacı

20 ETKİLİYORUM

Page 20: Etkili Yorum 18

Sah�p olduğumuz duygular zamanla bazı nedenlerden dolayı daha da der�nleşeb�l�r ya da yüzeysel kalab�l�r; bastırılab�l�r ya da yok sayılab�l�r. 3/ DUYGU NEDİR? “Mars”lı tanıdık kavramını �lk olarak m�zah yazarı Dave Barry kullanmış ve ben�m de hoşuma g�tm�şt�. Ben de burada kullanmak �st�yorum. Mars'tan dünyamıza yabancı b�r canlının gel�p b�ze, “Duyguyu tanımlar mısınız?” ded�ğ�n� düşünel�m. Acaba bu soruya nasıl yanıtlar ver�r, nasıl anlatırdık duygularımızı?

Aslında hep�m�z çok zeng�n duygusal yapıya sah�b�z. İnsanlar b�rb�rler�nden, sah�p oldukları duyguların der�nl�k dereces�, gel�ş�mler�, sıklık dereceler�, gel�p geç�c� olmaları, bastırmaları ya da farkında olmaları bakımından ayrılırlar. Bu durum duygunun tanımını da oldukça zorlaştırmaktadır.

Bazı araştırmacılar duyguyu, “B�l�nc�n etk�s� olmadan �ç ve dış olaylara b�r tepk� olarak doğan hoş ya da hoş

olmayan ruhsal gerçeklerd�r.” d�ye tanımlar. Bazı araştırmacılar �se, “B�rey�n �ç�nde meydana gelen gel�ş�m göstereb�len, durumlara karşı yönelmey� ya da sakınmayı gerekt�ren olumlu ve olumsuz �ç yaşayışlardır.” d�ye tanımlarlar. Young, bu tanımları b�raz daha gel�şt�rm�ş ve duyguyu; �ç�nde bulunan ortamın algılanmasıyla ortaya çıkan b�rey�n �ç dünyasını harekete geç�ren bedensel, davranışsal ve z�h�nsel özell�kler� �çeren duyusal süreç d�ye tanımlamıştır. Ancak, Duygusal Zekâ tanımıyla “ezber bozan” Golaman, bu ve benzer tanımlamaları yeters�z bulup duyguyu; b�r h�s ve bu h�sse özgü bel�rl� düşünceler, ps�koloj�k ve b�yoloj�k haller ve b�r d�z� hareket eğ�l�m� olarak tanımlamıştır.

İç yaşantımızın öneml� bölümünü oluşturan duygularımızı her zaman h�sseder�z. Duygular, bazen yaşantımızın d�zg�nler�n� eller�nde tutuyormuş g�b� kend�ler�n� b�ze h�ssett�r�r (yanlış b�r�s�ne aşık olana, yaşadığı aşkın yanlışlığını mantıksal

gerekçelerle anlatmanın o anda b�r faydası olmayacağı g�b�); bazen düşünceler�m�z�n bağımsız, hızlı, �lkel yansımalarıdır.

4/ DUYGULARIN “KAPSAMA ALANI” OLDUKÇA GENİŞTİR Bazen sıkılırız ve yaptığımız �şten keyf almayız, kızgınlık duyar etrafımıza zarar vereb�l�r�z ya da aşağılandığımızı h�sseder mutsuz oluruz. Gerg�nl�k duyarız, el�m�z ayağımıza karışır.Önemsenmed�ğ�m�z� h�sseder, yaptığımız �şe mot�ve olamayız. Ya da tam ters�. Kötülüğü, korkuyu, pan�klemey�, kızgınlığı, kırgınlığı, kaygı duymayı, �ç�ne kapanmayı, depresyonu, hırsı ve hayal kırıklıklarını h�ssedeb�l�r�z. Yaşamı daha da anlamlaştıran mutluluk, gurur, sevg� ya da büyülenme g�b� duyguları da h�ssedeb�l�r�z.

K�ş�l�ğ�m�z�n; 1-duygu 2-düşünce ve 3-davranış boyutları vardır. Yaşantımız bu üç alanın etk�leş�m�nden oluşur. Bana göre duygularımız, yaşantımızın en öneml� bölümünü oluşturur.

ETKİLİYORUM 21

Page 21: Etkili Yorum 18

Duygularımız bazen düşünceler�m�zden bağımsız hareket eden �lkel refleksler olarak bazen de davranışlarımızı “ne şek�lde hareket ett�rmem�z gerekt�ğ�” yönündek� komutlar olarak çıkar karşımıza. Bazen de duygularımız, ruh durumumuzu anlayab�lme kapas�tem�z� yansıtır. Kısacası duygularımız, davranış ve düşünceler�m�ze de yön vereb�l�r, �stesek de �stemesek de.

Duygular, geçm�ş deney�mler�m�zden kaynaklanarak gerçek dışı da olab�l�r. Daha önce mahallede komşuya hırsız g�rd�ğ� �ç�n evde yalnız otururken balkon kapısından gelen ses� “Hırsız mı acaba?” d�ye yorumlayıp adrenal�n�z artab�l�r (K�m b�l�r? Belk� de balkon kapısını oynatan komşunun ked�s�d�r)

Duygular bazen mantıksız ya da abartılmış olab�l�r. Nedens�z, düşünülmem�ş otomat�k ps�koloj�k tepk�ler, b�z�m geçm�ştek� kötü ya da hatalı deney�mler�m�zden kaynaklanıyor olab�l�r. Akıl, subjekt�f deney�mler�n etk�s�nde hareket edeb�l�r. Mantığınız,öznel deney�m�n�z� subjekt�f ya da hayal� d�ye göz ardı edemez. Yılandan korkan k�ş�, oyuncak yılandan da ürkeb�l�r. Örümcekten korkan b�r�s�ne, yakınındak� örümceğ�n tamamen zararsız olduğunu anlatmanız onun korkusunu azaltmaz. Onun �ç�n, örümcekten, oyuncak yılandan korkan b�r�s�ne “hayatım çok mantıksızsın” d�yemey�z.

Yanlış algılamalarımız da abartılmış korku, umut ya da �ht�yaçlarımız tarafından bozulmuş düşüncelere dayanır. İşte örnekler: Olaylar �ç�n ürett�ğ�m�z nedenler genelde k�ş�sel deney�mler�m�ze dayanır. Dolayısıyla, uçağa b�nmekten korkan b�r�s�ne, uçakların karayolundak� kazalardan daha az kaza yaptıkları b�lg�s�n� vermek k�ş�n�n korkusunu azaltmayacaktır. Yan�, bazen duygularımız davranışlarımızı yönlend�r�r.

Mantıklı düşünüp buna göre hareket edeb�lmek �ç�n duygularımızı anlamayı, kullanmayı becereb�lmem�z gerek�r. Z�hn�n�z�n yanına kalb�n�z� de taşıyıp IQ'nuz la b�rl�kte EQ'nuzu da kullanarak çok daha �y� seç�mler yapab�l�rs�n�z. K�mse s�z� bell� kalıplar �ç�nde davranmaya zorlayamaz. Duygularınıza verd�ğ�n�z tepk�lerden sadece s�z sorumlusunuzdur. İnsanların kend�ler�ne yaptıkları en can sıkıcı/yorucu hatalardan b�r� de duygusal durumlara karşı verd�kler� tepk�ler� değ�şt�remeyecekler�ne �nanmalarıdır. Hatta bazıları, yaşamları ve başlarına gelen olaylar üstünde h�çb�r kontroller� olmadığına �nanmaktadır. Her şey�n genler�nde yazılı olup daha önceden bel�rlend�ğ�ne �nanırlar.

Duygularınıza tepk�ler�n�z�n yönet�m�,

duygularınızı anlamayı ve bu anlayış

doğrultusunda hareket etmey� kapsar.

Kend�l�k farkındalığınız herhang� b�r

duyguyu tanımlayıp onu anlamak �ç�n

duyularınızı kullanmanızı sağlar. Ne

h�ssett�ğ�n�z� anladığınız anda,

düşünceler�n�z�n, tepk�ler�n�z�n ve

eylemler�n�z�n kontrolünü ele

alab�l�rs�n�z demekt�r. Örneğ�n, b�r� s�z�

eleşt�rd�ğ�nde kalp atışlarınızın

arttığının farkına varab�l�rs�n�z. Ya da

terled�ğ�n�z�, kızardığınızı ve çenen�z�n

ger�ld�ğ�n� gözlemleyeb�l�rs�n�z. Bu

duyumları b�r duyguyla �l�şk�lend�r�rs�n�z

ve bu evrede bu duyguyu kızgınlık

olarak tanımlarsınız. B�r şek�lde tepk�

verme dürtüsüne d�rend�ğ�n�z sürece

kızgınlığınız daha da artacaktır. Oradan

uzaklaşırken yanlışlıkla b�r�ne

çarparsınız ve yarım ağızla özrünüzü

mırıldanırsınız. Kend�ne acıma ve öfke

karışımı b�r duyguyla, arabanıza g�der

ve olab�ld�ğ�nce hızlı b�r şek�lde oradan

uzaklaşırsınız. Yola d�kkat�n�z�

vermemen�z yüzünden az kalsın b�r

kazaya sebep olursunuz ancak s�z buna

rağmen nereye g�tt�ğ�ne bakmayan o

“aptal şoför” ü suçlarsınız.

5/ DUYGUSAL İŞARETLERE DİKKAT EDİNDuygularımız b�z�mle z�h�nler�m�z ve bedenler�m�ze gönder�len s�nyaller yoluyla �let�ş�me geçerler. Onlara d�kkat�n�z� ver�n, duygularınızı tanımlayın ve onaylayın. Eğer duygularınızı tanımlamayla �lg�l� çalışma yaparsanız, bunu yapmada daha hızlı ve daha �y� olacaksınız. Duyguları çevreleyen durumları/ olayları hafızanıza alacak ve aynı durumlar ortaya çıktığında bu duygular meydana gelmeden ne olduklarını önceden göreb�leceks�n�z. Her b�r duygunun taşıdığı b�lg�y� ele alın ve bu b�lg�yle ne yapab�leceğ�n�z� düşünün. Aynı anda b�rçok duyguyu deney�mlend�r�yor olab�l�rs�n�z (korku ve öfke g�b�), hatta bu duygular b�rb�r�yle çel�şen duygular olab�l�r (sevg� ve nefret, arzu ve �ğrenme, v.s.). Yapacağınız şey, duygularınızın get�rd�ğ� b�lg�y� düzenlemek ve daha sonra bu b�lg�y� �y� b�r şek�lde kullanmaktır. Duygusal zekânız ne kadar yüksek olursa, kavrayışınız da o kadar hızlı olacaktır.

Hep�m�z tartıştığımız k�ş� ayrıldıktan çok sonra, mükemmel hamleler ve etk�l� cevaplara ulaşmışızdır. Duygularınızı h�ssett�ğ�n�z anda tanımlayıp onaylayab�ld�ğ�n�z zaman, onları o anda d�le get�reb�lme yolundasınız demekt�r.

Kend�l�k farkındalığına er�şt�kçe duygularınızla daha fazla bağlantı �ç�nde olab�l�rs�n�z. Duygularınızla bağlantı kurduğunuzda, daha çok kend�l�k farkındalığına ulaşacaksınız. Bu s�nerj�k b�r döngüdür. Olumsuz duygular s�ze olumlu duygular kadar b�r şeyler ya da daha fazlasını öğreteb�l�r. Eğer duygularınızın ve buna sebep olan şeyler�n farkında değ�lsen�z, dolu dolu b�r yaşam sürmede zorluk çekeceks�n�z demekt�r. Ney�n �y� h�ssett�rd�ğ�n� ya da

22 ETKİLİYORUM

Page 22: Etkili Yorum 18

Duygular bizim mutlu ya

da mutsuz olup

olmadığımızı, b�r şey�

�çten �stey�p

�stemed�ğ�m�z�, b�r�s�ne

yakın olmak ya da ondan

uzaklaşmak �stey�p

�stemed�ğ�m�z�, hayat

dolu ya da durgun olup

olmadığımızı bel�rler.

ETKİLİYORUM 23

Page 23: Etkili Yorum 18

h�ssett�rmed�ğ�n� ve gelecekte ney�n �y� h�ssett�recek olab�leceğ�n� b�lemeyeceks�n�zd�r. Duygularınızın tam anlamıyla farkında olab�lmek �ç�n, onları tanımlamalı, onaylamalı, kabul etmel� ve yönlend�reb�lmel�s�n�z.

Özetle duygular, dostum ve büyüğüm Üstün Dökmen'�n ded�ğ� g�b�; sadece davranışlarımızın hareket enerj�s� (yakıtları) değ�ld�r. B�r toplulukta konuşma yapmak, b�r�s�ne kend� gerçek düşünceler�m�z� söylemek, doğru bulmadığımız b�r uygulamaya karşı çıkmaktan tutun da b�r �ş görüşmes�ne kadar kend�ne güvenme, başarıyla başarısızlık arasındak� farkı bel�rlerken, güvens�zl�k de başarı �ht�mal�n�z� yok edeb�l�r. Kend�n�z� yeterl� h�ssett�ğ�n�z b�r ortamda performansınız tavan yaparken, kend�n�ze güvenmed�ğ�n�z b�r ortamda ezber�n�z karışab�l�r.

Başkalarıyla beraberken, b�r sorunu tartışırken, ya da b�r�n� �kna etmeye çalışırken s�n�rl� veya korunmacı olmak keyfin�z� kaçırab�l�rken, kend�n�z� sak�n h�ssed�p uygun davranışlar serg�lemek sorunları önlemeye veya çözmeye yardımcı olab�l�r. Sak�n b�r durumdayken kolaylıkla yapab�ld�ğ�n�z b�r �ş, yoğun duygu bombardımanı altındayken el�n�ze ayağınıza dolaşab�l�r. Normal koşullardayken rahatlıkla çözeb�ld�ğ�n�z soruyu, ün�vers�te sınavında �ken çözemeyeb�l�rs�n�z. Gözü kapalı futbol topunu 10 metreden kalec�n�n uzanamayacağı köşeye atab�l�rken, final maçında ve skor “hala berabere” �ken topu 5 metreden boş kaleye atamayab�l�rs�n�z. Olumlu duygular besled�ğ�n�z b�r �nsanla b�rl�kteyken saatlerce oturursunuz ve zamanın nasıl geçt�ğ�n� anlayamazsınız. Olumsuz duygular besled�ğ�n�z b�r �nsanla sadece b�rkaç dak�ka geç�rmek �şkence geleb�l�r �nsana. Duygular b�z�m mutlu ya da mutsuz olup olmadığımızı, b�r şey� �çten �stey�p �stemed�ğ�m�z�, b�r�s�ne yakın olmak ya

da ondan uzaklaşmak �stey�p �stemed�ğ�m�z�, hayat dolu ya da durgun olup olmadığımızı bel�rler. Duyguların l�stes� böyle uzayıp g�der; takd�r etme, yalnızlık, neşe, güvens�zl�k, merak, s�n�rlenme... Aslında anlatılmak �stenen açıktır: Nasıl b�r�s� olduğumuzu, yaşamdan keyf alıp alamayacağımızı, hatta gelecekte başarımızın ne düzeyde olacağını duygular bel�rler.

6/ DUYGULARIN DOĞASI İYİYE Mİ EĞİLİMLİDİR? İnsanoğlunun duygularının doğası sürekl� tartışıla gelm�şt�r. Öğrenc�l�k yıllarımda da kuramları açıklarken �nsan doğasına bakış açısına göre; �nsan doğasını “�y�” olarak mı yoksa “kötü” olarak mı ele almasına göre ayırırdık. Bu açıdan bakıldığında �nsan doğası �ç�n ne d�yeb�l�r�z? İnsan doğası �y�ye m� eğ�l�ml�d�r yoksa kötüye m�? B�r zamanlar �nsan doğasının “kötü” olduğuna �nanılırdı. Günümüzdek� eğ�l�m �se; �nsanoğlunun olumlu duygulara (aşık olmak, hoşlanmak, sevmek, yardım etmek) eğ�l�ml� olması yönünded�r. Çünkü duygularımız b�z�m olaylara adapte olab�lmem�ze ve sorunları çözeb�lmem�ze yardımcı olmak �ç�n düzenlenm�şt�r. Bu anlayış doğru olab�l�r ancak, “korkularımız ve düşmanlıklarımız sürekl� devam ed�yor ve b�z� rahatsız ed�p b�r şeyler yapmak konusunda b�z� teşv�k ed�yor” ded�ğ�n�z�

duyar g�b�y�m. Bunca kavgalar, �ht�raslar, kıskançlıklar, çekememezl�kler varken nasıl �nsan doğası �y� olab�l�r k�?Haklısınız.

Bu konuyla �lg�l� Üstün Dökmen'�n görüşler� öneml� sayılab�l�r. Dökmen'e göre �nsanın yaşamdak� temel amacı “yarına kalab�lmekt�r”. Yarına kalma �steğ� b�z� bazı davranışlara �tt�ğ� g�b� yarına kalamama kaygısı da �stenmeyen davranışların tet�kç�s� olab�l�yor. Aynı şek�lde Fr�jda'ya göre de �nsan aklı, açık b�r şek�lde �nsanın mutlu olmasına değ�l, hayatta kalmasını sağlamaya yönel�kt�r. Fr�jda: “İnsan mutlu olab�l�r, ancak bu her zaman �ç�n otomat�k b�r süreç değ�ld�r. Mutluluk, kasıtlı çaba ve b�l�nçl� düşünce gerekt�r�r. Fakat öfke, keder, güvens�zl�k, kıskançlık g�b� şeyler otomat�k olarak olur ve hatta bazen �nsan bunların önüne geçmekte zorlanır. Bunun sebeb� de; �nsanoğlunun hayatta kalmaya programlı olmasındandır.

C�dd� duygusal çöküntüler�m�z� ortadan kaldırmayı arzuladığımızda hayatımız o kadar �lkel b�r hal alır k� güçlü duygularımıza makul “haklı göster�c�ler” buluruz.

“…evet böyle yaptım ama sorun b�r kere, n�ye yaptım” �le b�ten “haklı göster�c�” cümleler üret�r�z.

Bu duygusal yoğunluk düşünceler�m�z�n d�ğer görüşlere kapanmasına neden olur ve hareketler�m�z b�ze hâk�m olur.

Korkarak uçanlar yüksek b�r olasılıkla uçuşlarının güvenl� b�r şek�lde tamamlanacağını göz önüne alamazlar; den�zden ürkenler, gem�n�n b�razdan karaya güvenl� b�r b�ç�mde varacağını düşünmezler.

24 ETKİLİYORUM

Page 24: Etkili Yorum 18

eller�n� çekt�kler�nde, h�çb�r �ş�n üstes�nden gelemeyen, pas�f ve bağımlı b�r çocukla karşılaşacaklarını b�lmel�ler. A�leye bağımlı olan çocuk g�derek yeters�zl�k duygusuna kapılacak ve özgüven� yok olacaktır. Özgüven� bu

denl� yok olmuş b�r çocuktan üstün başarı beklemek büyük haksızlık olur, Bu yüzden kend� kend�ne b�r şeyler başarab�ld�ğ�n� çocuğa göstermek, ona fırsat tanımak gerek�r. Çocuk yen� b�r şey yaptığında örneğ�n b�r yapbozu tamamladığında heyecanla “Başardın!”

“Bugüne kadar tamamladığın en zor yapboz buydu” g�b� yorumlar

yapab�l�rs�n�z. Çocuğunuz yaptığı b�r resm� s�ze gösterd�ğ�nde resm� anlatmasını �stey�p

saygıyla onu d�nleyeb�l�r ve resm�n s�ze ne �fade ett�ğ�n�

konuşab�l�rs�n�z. Çocukların başarılarının görülüp onaylanmasına �ht�yaçları vardır ama yargılanmanın onlara b�r faydası olmaz.

Sonuç olarak en �y� z�h�nsel gel�ş�m� sağlamak �ç�n

doğumdan �t�baren çeş�tl� faktörler�n var olması gerek�r:

sıcak, sevg� dolu ve cezalandırıcı olmayan b�r ortam, çocuğun

teşv�k ed�lmes� ve onaylanması, ağlamayı öfkelenmey� kabul eden b�r atmosfer. Duygularını açıkça �fade etmeler�ne �z�n ver�len çocukların mükemmel b�r öğrenme ve düşünme kapas�teler� vardır. Eğer ev�n�zde uygun ortam yoksa telaşlanmayın çünkü yararlı değ�ş�kl�kler yapmak �ç�n h�çb�r zaman geç değ�ld�r.

a�lede başlarz�h�nsel gel�ş�m

Anne babaların çocukların z�h�nsel becer�ler�n�n gel�şmes� üzer�nde çok etk�l� oldukları b�l�nen b�r gerçekt�r. Anne babalar bu becer�ler�n gel�şmes�ne fırsat verecek ortamlar sağlamak �sterler. Ev ortamı çocukların potans�yeller�ne ulaşmalarında başlangıç noktasıdır. Anne babanın sevg�s� çocuklardak� z�h�nsel becer�ler�n gel�şmes�ne katkı sağlar. Çocuk zaten sev�ld�ğ� �ç�n kend�n� güvende h�ssedecek ve kend�n� sevd�rmek �ç�n harcayacağı enerj�y� çevres�n� keşfetmeye, yen� şeyler öğrenmeye harcayacak. Ev �ç�nde bulunan d�s�pl�n yöntem� de çocukların z�h�nsel yetenekler�n� etk�ler. Otor�ter çocuk yet�şt�rme yöntemler� ve cezalandırmalar z�h�nsel becer�ler�n gel�ş�m�n� engeller. Öte yandan anne baba, çocuktan beklent�ler�n� ona anlatıp nedenler�n� açıklayarak, çocuğun mantığına seslenen b�r d�s�pl�n yöntem� uyguluyorsa, çocukların düşünme yetenekler� gel�ş�r.

Çocuğa bağımsız hareket etme �mkanı sunamayan aşırı müdahalec� ebeveynler, çocuklarının üstünden

Duygularını açıkça ifade etmelerine izin verilen çocukların mükemmel

bir öğrenme ve düşünme kapasiteleri vardır.

26 ETKİLİYORUM

Ps�kolog Tuğçe KARAKOÇ

Page 25: Etkili Yorum 18

Kızgınlığın kend�s�n�n tahr�pkâr b�r duygu olmadığını b�lmek gerek�r. Kızgınlıkla öfke arasında muazzam b�r fark vardır. B�r k�ş� kızdığı zaman duygularını �fade etme �ht�yacı duyar, b�r şeyler� ya da �l�şk�ler� bozmaz-k� bu şek�lde b�r davranış öfked�r.

S�n�rlenmeden önce duygularınızı �fade ed�n. S�z veya eş�n�z olaya olduğu g�b� yaklaşab�l�rse ve güvenl� b�r şek�lde çözmeye çalışırsa, olay tartışma noktasına gelmeyeb�l�r. Bazen, bazı şeyler, sadece �fade ed�lmeye �ht�yaç duyar ve eğer eş�n�z s�z�n nasıl h�ssett�ğ�n�z� anlarsa, b�rçok tartışma önleneb�l�r. Ses�n�z� yükseltmey�n. Kırılmış duygularınız veya farklılıklarınızla �lg�l� meseleler�n b�r fısıltıyla çözüleb�lmes� oldukça şaşırtıcıdır. B�rb�r�ne bağıran eşlere sadece b�r fısıltıyla �let�ş�m kurmalarını tavs�ye eder�m ve böylece �l�şk�ler�ndek� kızgınlık faktörünü büyük ölçüde azaltmış olurlar.

3

2

1 İl�şk�n�z� tehd�t etmey�n ve her tartışmayı �l�şk�n�ze karşı b�r tehd�t olarak algılamayın. Bu tarz duygusal şantajlarla karşıdak� pan�k ya da kaçış moduna g�rer. Bunun yanı sıra karşınızdak� k�ş� a�les�n� kaybetmek fikr�yle öyles�ne yıkılmıştır k� ş�ddetl� b�r depresyon yaşayab�l�r ve bu s�z� sonuca götürmez.

Problemler�n�z� b�r�kt�rmey�n. B�r�kt�rd�ğ�n�z takd�rde, esk� problemler�n�z mevcut problem�n�z�n çözümünü engelleyecekt�r. İlk önce mevcut meselen�z�n üstes�nden gel�n ve eğer gerçekten geçm�ştek� problemlerle �lg�l� karmaşık duygularınız varsa başka b�r zaman onlarla �lg�l� konuşun. Kızgınlığınızı bastırmayın. Eğer h�ssett�kler�n�z� uzun b�r sure �ç�n�ze atarsanız, b�r gün bu duygularınız patlak ver�r ve p�şman olacağınız şeyler söylers�n�z ya da yaparsınız. Kızgınlık sevg�y� azaltmaz; sevd�ğ�n�z k�ş�lere kızmanız normald�r. Aslında sevd�ğ�m�z k�ş�ler b�z� en çok üzenlerd�r; çünkü onlar en çok sevd�ğ�m�z k�ş�lerd�r.

Her ç�ft tartışır. Bazıları açıktan açığa b�rb�r�ne bağırarak tartışırken; bazıları da �l�şk� ve �let�ş�m kurmayı reddeder. Yöntemler� ne olursa olsun, sonuç aynıdır - duyguların �nc�nmes� ve düş kırıklığı. Yapıcı b�r şek�lde tartışmanız �ç�n bazı �puçlarım var; eğer doğru b�r şek�lde uygulanırsa, gel�şme ve problemler�n çözümü �ç�n b�r yol olab�l�r.

YIKICI TARTIŞMALARDAN

YOLUKAÇINMANIN

duygusu ve haz ver�r. Bu k�ş�ler�n �lg�ye olan �ht�yaçları �ç�nde sıkışıp kalmayın.

Vücudunuzu d�nley�n. Kızdığınız zaman vücudunuzda, kend�n�ze, eş�n�ze ve �l�şk�n�ze zarar ver�c� şek�lde davranmanıza sebep olab�lecek bazı k�myasallar salgılar. Duygularınızı anlamayı ve kızgınlık sürec�n�n s�z� fiz�ksel ve duygusal olarak nasıl etk�led�ğ�n� öğren�n.

Araştırmalar göster�yor k�, zamanlarının %20's�nden fazlasını tartışarak geç�ren ç�ftler büyük b�r �ht�malle �l�şk�ler�n� devam ett�rem�yorlar. Üm�t eder�m bu �puçları tartışmalarınızı kontrol altına almanıza ve tartışmalarınızın ş�ddet�n� düşürmen�ze yardımcı olur. Eğer bu �puçları s�ze yardımcı olmazsa ve �l�şk�n�z� korumak �st�yorsanız n�tel�kl� b�r evl�l�k terap�st� bulmalısınız.

Kaynak: Barton Goldsm�th, Ph.D.den çev�ren ps�kolog İclal Ekş�oğlu

10

4

5

6

Problemler�n�z� kızmadan çözeb�leceğ�n�z yöntemler üret�n. Konuşmanıza her b�r�n�z beşer dak�ka boyunca duygularınızı �fade ederek başlayın; sonra y�rm� dak�kalık b�r ara ver�p meseleler� düşünün ve ger� gel�p on dak�ka problem�n çözümü �ç�n en �y� yolun ne olduğu hakkında müzakere ed�n. Ayrıca, problem�n hemen çözülememes�n�n de normal olduğunu b�l�n.

İst�smara asla müsaade ed�lmemel�d�r. İst�smar sözlü saldırıyı ve kapıları çarpmak, tabakları kırmak veya dayak g�b� ş�ddet çeş�tler�n� �çer�r. Eğer tartışmalarınız �st�smar düzey�ne ulaşırsa, evden ayrılmanız gerek�r. Şayet eşlerden b�r� kaba kuvvete başvurursa pol�s raporu tutulması ve b�r terap�stten randevu alınması zorunludur.

Her şeye reaks�yonda bulunmayın. Unutmayın k� aldırış etmemek de b�r d�kkatt�r. Eğer eş�n�z s�z� b�r tartışmaya çekmek �st�yorsa, uzak durun. Bazı �nsanlar hak�katen tartışmayı severler; çünkü bu durum onlara geç�c� b�r güç

7

8

10

9

ETKİLİYORUM 27

Page 26: Etkili Yorum 18

Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmey�, karamsarlığı öyles�ne der�nden öğrenm�ş�z k�, “Bu ülkede yaşanmaz” ve n�hayet “Batsın bu dünya” demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz sonuçta. Ve daha da kötüsü, �y�mser b�r�n� gördükler�nde canlanları sıkılıyor kötümserler�n, adeta “Şuna b�r şey söyleyey�m de keyfî kaçsın.” d�yorlar �çler�nden.

Yıllardır sem�nerler�mde �y�mser olmanın önem�nden söz ett�ğ�mde en az b�r k�ş� çıkıp “Hoca �y� de o zaman bu polyannacılık olmaz mı?” der. Bu karamsarlığa pr�m veren bakış tarzı ben� üzüyor. Ş�md� söz konusu cümleye tekrar bakalım: “İy�mserl�k, küçük şeylerden mutlu olmak polyannacılık sayılmaz mı?”

Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi “iyimserlik eşittir polyannacılık” iddiasıdır ki bu doğru değildir. İkincisi böyle söylendiğinde polyannacılığın kötü olduğunu kim söyledi?

Polyannacılık, kayba uğradığımızda, el�m�zde kalanları fark etme ve sev�nme becer�s�d�r. Polyannacılık b�r ps�koloj�k savunma mekan�zmasıdır, aşırı olmadan yer�nde kullanıldığı sürece, k�ş�y� kaygıdan, sıkıntıdan korur, k�ş�n�n yarına kalma �ht�mal�n� arttırır. Polyannacılık, kend�n� avutmak değ�l, bardağın dolu yanını fark etmekt�r.

Diyelim ki birisi bir bacağını kaybett�. Şüphes�z bu kötü b�r durumdur. Ancak bu k�ş�n�n önünde �k� yol uzanır: B�r�nc� yol, b�r bacak g�tt�ğ� �ç�n yaşamdan el�n� çekmek, sürekl� üzülmek, artık h�çb�r şeyden key�f almamaktır. İk�nc� yol �se şudur: K�ş� eğer ger�ye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullen�r, el�nde kalan bacak �ç�n sev�n�r, yaşamdan el�n� çekmez, yaşama sev�nc�n� kaybetmez. İk�nc� yol polyannacılıktır. Polyannacının ömrü, b�r�nc�ye oranla daha kal�tel� geçer.

Polyannacı tavır, Ç�n atasözünü hatırlatıyor. Şöyle dem�ş Ç�nl�: Allah'ım bana değ�şt�reb�leceğ�m şeyler� değ�şt�rme gücü ver, değ�şt�remeyeceğ�m şeyler� kabullenmem� sağla, �k�s�n� ayırt edeb�lmem �ç�n de akıl ver.

Değ�şt�remeyeceğ�m�z kayıplar karşısında, yaşama sev�nc�m�z� kaybetmemek polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekç� b�r tavırdır.

Mutlu OlmakPolyannacılık mı?

Prof. Dr. Üstün Dökmen

28 ETKİLİYORUM

Page 27: Etkili Yorum 18

SAĞLIKLI YAŞAMA GİDEN YOL

Sağlıklı beslenme �le düzenl� ve yeterl� fiz�ksel akt�v�te, yaşamın tüm evreler�nde sağlıklı olma ve bunu devam ett�rmen�n en temel etmenler� arasında yer almaktadır. Sağlıksız beslenme ve fiz�ksel harekets�zl�k, halk sağlığı alanında en öneml� zorluklar arasında yer alan, aşırı k�lo ve obez�te de artışa yol açmaktadır.

''Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 2015 yılında, yaklaşık 2.3 m�lyar yet�şk�n�n fazla k�lolu olacağı ve 700 m�lyondan fazla k�ş�n�n de obez olacağı öngörüsünde bulunmaktadır

Vücutta gereğ�nden fazla yağ b�r�kmes�, fazla k�lo problem�n� de beraber�nde get�rmekted�r. Türk�ye de bu problemle karşı karşıya olan �nsan sayısı her geçen gün artmaktadır. Fazla k�lo, genel olarak harekets�z b�r yaşamın yanı sıra sağlıksız yeme alışkanlıkların b�r sonucudur.

Beslenme alışkanlıklarında yağ ve şeker yönünden zeng�n ancak v�tam�n, m�neral ve d�ğer m�kro-bes�nlerden fak�r �çer�kl� yüksek enerj�l� gıdaların daha fazla tüket�lmes� yönündek� eğ�l�m g�derek artmaktadır. Günümüzde yürümek yer�ne daha sık olarak araç kullanılmakta harekets�z �şlerde çalışılmakta ve boş vak�tlerde her zamank�nden daha çok telev�zyon seyred�lmekte veya b�lg�sayar başında oturulmaktadır.

NEDEN KİLO ALIYORUZ?Günlük harcadığımız kalor�, aldığımız kalor�den düşük �se k�lo almaya başlarız alınan kalor� �le harcanan kalor� eş�t olduğunda �se enerj� denges� sağlanmış olmaktadır. Enerj� denges� o kadar hassastır k� günlük fazladan tüket�len 60 kalor�l�k b�r bes�n b�le sene sonunda b�ze 3-4 k�lo olarak ger� dönmekted�r. Bu fazla enerj�, yağ olarak depolanır ve k�lo alma sürec� genell�kle yıllarca sürer ve çoğumuz uzun yıllar boyunca alınan k�loları yalnızca b�rkaç ay �çer�s�nde vermeye çalışmaktayız.

K�lomuzu sağlıklı b�r düzeyde korumamız, kend�m�z� daha �y� h�ssetmem�z�n yanı sıra kalp hastalıkları, t�p 2 d�yabet/şeker hastalığı, bazı kanser türler�, eklem ağrıları, sırt ağrısı ve mot�vasyon düşüklüğü g�b� rahatsızlıkların ortaya çıkmasına da engel olacaktır. K�lolu b�reylerde �se %5-10'luk k�lo kaybı bu tür bel�rt�ler�n azalmasına yardımcı olmaktadır.

Kal�tel� b�r yaşam �ç�n; sağlıklı beslenme ve fiz�ksel akt�v�tey� yaşam tarzı hal�ne get�rmel�y�z. Beslenme programının k�ş�ye özel olduğu unutmamalıyız ve bunun �ç�n gerekl� durumlarda d�yet�syene başvurmalıyız.

ETKİLİYORUM 29

D�yet�syen Fat�h Süleyman KayaKaynak: Gündem Ps�koloj�

Page 28: Etkili Yorum 18

DEPRESYON YA DA ANSKİYETE GİBİ SORUNLARIN SIRRI ÇOCUKLUKTA SAKLI

Dünyaya gelen çocuğun sorumluluğunu üstlenen a�leler�n doğumdan sonrak� �lk yıllarda gerek çocuğun fiz�k� gel�ş�m� gerekse karakter oluşumunu önemseyere oldukça d�kkatl� olması gerekmekted�r. Postnatal dönem olarak adlandırılan doğum sonrası süreçte fiz�k� anlamda hızlı b�r şek�lde büyüyen çocuk, çevresel etk�lerle karakter özell�kler�n� de kazanmaya başlar.

En genel tab�rle, çocuğun korunması beslenmes� g�b� �ht�yaçları ebeveyn tarafından g�der�l�rken, y�ne çocuğun özgüven ve k�ml�k gel�ş�m�n� d�kkate

alarak küçük kusur ve hatalarında mantıklı ve destekley�c� b�r tutum serg�lenmes�, çocuğun yalnızlık düşünceler�n�n fark ed�lerek önüne geç�lmes� sağlıklı ve tutarlı b�r ruh hal� �ç�n oldukça öneml�d�r.

Yen� doğanın karakter ve m�zaç gel�ş�m�, doğumundan sonrak� 7 yıl �ç�nde büyük ölçüde tamamlanırken yürüyüş tarzı, gülmes�, ağlaması, öfkelenmes� gerek anne-babanın model alınması gerekse çevren�n etk�s�yle şek�llenm�ş olur.

Başka b�r açıdan kend�m�z� ele alırsak;

Gündel�k hayatta b�rçoğumuz şahsımızı tanıtırken çocukluktan ed�nd�ğ�m�z özell�kler� kullanırız. Korkularımızı,

terc�hler�m�z�, zevkler�m�z� paylaşırken çocukluk deney�mler�m�z b�z� yönlend�r�r. Hob�ler, ya da redded�len akt�v�teler, esk�ye dayanan deney�mler sonucu meydana çıkar. Aynı şek�lde k�ş�l�ğ�n negat�f yönler� olan, yeters�zl�k, değers�zl�k, yalnızlık, sev�lmez olmaya da�r düşünce ve �nançlar da çoğu kez bu yıllardan kalma özell�klerd�r.

Bu özell�kler k�ş�de yer etm�ş, kalıplaşmış olduğundan ve aynı zamanda sosyal ve b�reysel �l�şk�lerde uzun süreden ber� kullanıldığından değ�şt�r�lmes� ve şek�llend�r�lmes� oldukça güç olan özell�klerd�r.

Dolayısıyla geçm�ş dönemlerde k�ş� olumsuz benl�k �majı ed�nm�şse, yaşadığı her olayda kend�s�n�

depresyonPs�kolog C�had Kaya

30 ETKİLİYORUM

Page 29: Etkili Yorum 18

suçlamışsa, küçük çocuksu hataları �ç�n hor görülmüş hatta k�m� zaman �st�smar ed�lm�şse, bunların net�ces� k�ş�l�ğ�n yeters�z ve değers�z algılanışına varacak ve muhtemel k� ps�koloj�k sorunlara kapı aralayacaktır. Çocuğun kend� hataları sonucunda meydana gelen olaylar sonrasında oluşturduğu düşünce kalıpları k�ş�l�k gel�ş�m�n� etk�s� altına alır. Bu yüzden b�z yet�şk�nler tarafından önems�z g�b� görülen tabak-bardak kırmalar, çocuğun yemeğ�n� yerken yere dökmes� g�b� hatalı eylemler c�dd�ye alınmalıdır. Yen� b�lg�ler�n kolayca öğren�l�p hazmed�ld�ğ� 0–7 yaş aralığında küçükler�n kend� hareketler�n� de d�kkate aldıklarını, kend�ler�ne da�r düşüncelerle ps�koloj�k k�ml�k oluşturduklarını unutmamak gerek�r.

Bu t�p durumlarda yaşanan olayların yanlış yorumlanmasının ve çocuğun kend�s�ne haksızlık etmes�n�n önüne geçmek elzemd�r.

Çocuklar bu yıllarda kend�ler�n� gerek fizyoloj�k gerekse ps�koloj�k olarak savunmasız, güçsüz ve bağımlı h�ssett�kler�nden yaşadıkları kötü olaylar sonrasında ebeveyn tarafından yalnız bırakılır, eleşt�r� ya da ş�ddet yoluyla �tham ed�l�rlerse bu durumun bel�rs�zl�ğ�nden çoğunlukla kend�ler�ne da�r olumsuz yargılar gel�şt�rerek çıkarlar. Örneğ�n yemeğ�n� yerken üzer�ne döken çocuğa ebeveyn olumsuz b�r tutumla yaklaşırsa hatta �ler� g�der, 'becer�ks�z yaftası' vurursa çocuk önce güçsüzlüğünü hatırlayacak arkasından redded�lme korkusu ve suçluluk ps�koloj�s�yle kend�s�ne yönelt�len �thamları kabul etmek zorunda kalacak ve �lerleyen yaşantısında kend�s�ne da�r düşünceler�nden b�r� de o günlerde ed�n�len becer�ks�zl�k fik�rler� olacaktır. Nasıl k� sah�p olduğumuz uzuvlarımız yaşla beraber büyüyorsa, bu t�p olumsuz yargıların beden�n büyümes�yle orantılı olarak büyüdüğü de söyleneb�l�r. Yan� çocuk yaşlardak�

hataları sonrasında sürekl� eleşt�r�len ya da ş�ddete maruz kalan b�r b�rey karakter�nde yer eden “yeters�zl�k” düşünceler�n� yet�şk�nl�k dönemler�nde de taşıyacaktır.

Dolayısıyla k�ş�n�n olduğu ve olduğunu zannett�ğ� kend� karakterler� arasında uçurumlar oluşacak ve b�rçok ps�koloj�k rahatsızlığa davet�ye çıkarılmış olacaktır. Özell�kle depresyonda, çeş�tl� end�şe bozukluklarında, uzun sürel� sebeb�

b�l�nmeyen gerg�nl�k haller�nde bu k�ş�ler�n kend�ler�ne a�t temel� olmayan d�ğer b�r anlamda mantıksız olumsuz yargılara sah�p oldukları b�l�n�yor. Bu g�b� problemler�n çözümünde uzman eşl�ğ�nde geçm�ş yaşantıların yen�den gündeme get�r�lmes� ve mantıklı b�r şek�lde tekrar yorumlanması gerek�yor. Egzers�zler ve çeş�tl� ödevlerle yen�den yapılandırma programları k�ş�ler üzer�nde �y�leşt�r�c� b�r etk� yapab�l�yor.

ETKİLİYORUM 31

Page 30: Etkili Yorum 18

*Çocuğun özell�kle olumsuz düşünceler� ben�msememes� adına yaşanan olaydan sonra doğru yargılamalar yapmasına yardımcı olunmalıdır;

Örneğ�n çocuk, ebeveyn �ç�n değerl� olan b�r vazoyu kırdıysa; Savunmasız b�rey� �nc�tmeden mümkün olduğunca yapıcı b�r şek�lde,

“Her �nsan bu tarz hatalar yapab�l�r. Bu b�r suç değ�l, b�r dahak� sefere daha d�kkatl� olursun.” Benzer�nde b�r üslup seç�lmel�d�r.

*Her kötü olayın �nsanın kend� kusurundan kaynaklanmadığı ve kusurlu olunsa dah� bunun �nsanı değers�z, kötü ya da yeteneks�z yapmayacağı mesajı çocuğa �t�na �le �let�lmel�d�r;

Y�ne Vazo Kırılması örneğ�nden devam edel�m; “Bu vazoyu kırmış olman sen�n becer�ks�z ya da sakar olmanı gerekt�rm�yor. Sadece dalgındın. Ben de bazen bu tarz hatalar yaparım.”

Anne ya da baba kend�s�n�n de bazen bu t�p hatalar yaptığını söylemes�, yaşanan olayı çocuğun gözünde sıradanlaştıracak olağanüstü halden normal sürece geç�ş�n� sağlayacaktır.

*Çocuğun uç düşünceler�n� bel�rlemel� ve �y� ya da kötü, s�yah ya da beyaz g�b� uç fik�rler�n arasında ara değerler de olduğu aktarılmalıdır.

“İnsanlar hata yaptıklarında bu onları becer�ks�z yapmaz �nsanlar k�m� zaman başarılı k�m� zaman başarısız olurlar. Bu her �nsan �ç�n geçerl�d�r.”

*Koşulsuz sev�ld�ğ� mesajı, sözün yanında hal ve davranışlarla da ver�lmel�.

“Vazo �ç�n üzgünüm, b�l�yorum sen de üzgünsün. Ancak bu sana olan sevg�mden b�r şey azaltmaz.”

*Hatalı eylemler sonucunda destekley�c� b�r tutumla çocuğun hatası �ş b�rl�ğ� kurularak telafi ed�lmel�.

“Beraber onarmaya çalışalım mı? Yapamazsak da b�rl�kte markete g�del�m ve yen�s�n� alalım ne ders�n?”

ebeveyn hata yapmış çocuğanasıl yaklaşılmalı?

32 ETKİLİYORUM

Page 31: Etkili Yorum 18
Page 32: Etkili Yorum 18

''K�tap okuma'' durumu üzer�ne Türk�ye'de düşünmek ve çareler üretmeye çalışmak z�hn� yoran b�r vaka aslında. Bu konu üzer�nde herkes b�r şeyler b�l�yor, konuşuyor ve yapıyor ama durum ne yazık k� çok değ�şm�yor. Ebeveynler ya da öğretmenler çocuklar k�tap okumadığı zaman üzülür ve bunun �ç�n çareler üretmeye koyulur. İnsan nasıl her sabah kalktığında yüzünü yıkıyorsa aynı sıradanlık ve gerçekl�k k�tap okumak �ç�n de olmalıdır. Bu sıradanlığın dışına çıkmak b�r olumsuzluk bel�rt�s� olmalıdır. Okul yönet�mler� bu olumsuzluğu b�r nebze de olsun g�dermek �ç�n k�tap okumaya ayrı b�r ders saat� ayırmak, kütüphaneler� güzelleşt�rmek ve okuma alanında çeş�tl� yarışmalar düzenleyerek çocukların �lg�s�n� canlı tutmaya çalışıyorlar. İşler� hak�katen zor ama başarılmayacak b�r hedef değ�l. İşler� zor d�yorum çünkü okula adım atan çocukların b�rçoğunda bu kültür yerleşmem�ş, daha doğrusu bu kültür b�z�m ülkem�ze yerleşmem�ş. Murat Menteş'�n b�r yazısında şöyle b�r

�stat�st�k çarpmıştı gözüme “Türk�ye'de günde 6 saat telev�zyon �zleyen vatandaşlarımız, k�tap okumaya yılda 6 saat ayırıyor. B�r Norveçl� �se k�taba yılda ortalama 136 dolar harcarken, b�r Türk 50 l�ra harcıyor”. Hal böyle �ken k�tap okuma konusunda pembe tablolar ç�zmek ve bütün yükü öğretmenler�n omzuna yüklemek v�cdansızlık olur. Okuma alışkanlığının temel� a�le �ç�nde atılır ardından eğ�t�m s�stem�nde öğretmenlerce bu alışkanlık devam ett�r�l�r, gel�şt�r�l�r.

Günde ortalama 6 saat telev�zyon �zleyen b�r �nsanın “Çocuğum neden k�tap okumuyor?” demeye hakkı yoktur. Görünüş �t�bar�yle sert b�r yargı olsa da gerçekler her zaman yumuşak yüzüyle çıkmaz karşımıza. Çocukluk dönem�nde şekle g�ren k�ş�l�kle çocuk, anne ve babasını model olarak kabul ed�p onların yaptıklarını yapmaya başlar. Topuklu ayakkabı g�ymeye çalışan kız çocukları, babasının yüzüne tıraş köpüğü sıkmasını �steyen erkek çocukları ve daha n�ce örnek.

Çocuğun k�ş�l�ğ� şek�llen�rken kend�s�ne �ler�k� yıllarda “çocuğum neden k�tap okumuyorsun, çok üzülüyorum bu hal�ne” d�yecek olan ebeveyn çocuğunun karşısına “sabahları eğlence programı, öğlenler� evl�l�k programları, akşamları �se �nsanın zekasına açık b�r şek�lde hakaret eden hareml�, s�lahlı, lüks arabalı d�z�ler�n müptelası olmuş b�r hal �ç�nde” çıkar. Vaz�yet böyle kötü �ken bu çocuğun okuma yazma öğrenmes�ne şükred�lmel� aslında.

“Çocuğuma her �sted�ğ� k�tabı alıyorum ama y�ne de k�tap okumaya meraklı değ�l, ne yapab�l�r�z?” Sorusunun cevabı da y�ne kend� �ç�nde saklıdır. Bu durumda ş�kayetç� olan ebeveyn acaba ayda kaç k�tap okumaktadır, almaya n�yetl� olduğunuz o k�tapların kaçını s�z okudunuz, en son ne zaman k�tap kucağınızda uyuyakaldınız? Bu soruların cevabı nedense hep “ama zamanımız h�ç yok k�” oluyor. Doğrudur, �nternete, telev�zyona, gereks�z laf kalabalıklarına, futbol karşılaşmalarına anlamsız s�nema filmler�ne ayıracak vak�t var ama k�tap okumaya yok.

çocuğum

kitapokumuyor

34 ETKİLİYORUM

Gökhan Ergür

Page 33: Etkili Yorum 18

Ebeveynler �ç�n durum böyleyken çocukların hal�n� düşünmek gerek�yor b�r de. Dışarıda ve ev�n �ç�nde onlarca �lg� çeken nesne ve eğlence var. B�lg�sayar oyunları, Tw�tter, Facebook, alışver�ş merkezler�, 3 boyutlu filmler, dünya starı şarkıcılar, film yıldızları, gençl�k d�z�ler� g�b� b�r sürü vak�t öldüren uğraş. Bu sektörün uğraşı çocuğu mümkün mertebe büyüley�p kend�ne hapsetme ve d�led�ğ� vak�tte serbest bırakma. Bu �ş� son derece profesyonel k�ş�lerle ve büyük b�r c�dd�yetle yapıyorlar üstel�k. Sevd�ğ� b�r ç�zg� film� �zleyen çocuğu b�raz gözlemley�n ve onun adeta büyülenm�ş hal�ne şah�t olun. Bu parıltılı ve eğlencel� dünya dururken, zaten k�tap okuma kültürü olmayan b�r ortamda yet�şm�ş çocuğun k�tap okumaya alaka duyması zor b�r durumdur.

-Ebeveyn davranışları çocuğu etk�ler, çocuğun yanında muhakkak k�tap okuyun.-Bebekl�k çağından �t�baren çocuğunuza vak�t ayırıp onun yaşına uygun k�tapları okuyun. Bunu b�r düzen �ç�nde tekrarlayın.-Küçük de olsa ev�n �ç�nde b�r kütüphane olmalı. Bu kütüphaneye zaman zaman yen� k�taplar eklenmel�.-Çocuğunuz her k�tabı sevmeyeb�l�r. Kend� seçt�ğ�n�z k�tabı ona dayatmak yer�ne beraber k�tap seç�mler� yapın.-Düzenl� olarak çocuğunuzla beraber k�tapçıları gez�n, bu kültürü tanımasına yardımcı olun.-Yakınlarınızdak� ve okuldak� kütüphaney� çocuğunuzun görmes�n� sağlayın.

-Çocuğun yaşına uygun derg�ler alın ve b�r derg�ye abone olmasına yardımcı olun.-Ev�n�zde b�r k�tap okuma saat� olsun. O saatte ev�n bütün b�reyler� aynı anda, aynı ortamda k�tap okusun.-Çocuğunuz k�tap okurken s�z telev�zyon ya da �nternet �le uğraşmayın, bu çocuğun d�kkat�n� dağıtacaktır.-Çocuğunuzu k�tap okuma konusunda zorlamayın, bu durum ters etk�ler doğurab�l�r.-Çocuğun yaşına ve gel�ş�m çağına uygun k�taplar seç�n.-Arada çocuğunuza sadece k�tap alması �ç�n b�raz harçlık ver�n. Bu harçlıkla k�tap alıp almadığını kontrol ed�n.

ÇOCUKLARIMIZA KİTAP OKUMA ALIŞKANLIĞINI NASIL KAZANDIRABİLİRİZ?

ETKİLİYORUM 35

Page 34: Etkili Yorum 18

BOŞANMANINÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Ps�kolog Özlem Kandem�r

Her evl�l�k, ölünceye dek b�rl�kte mutlu yaşama hayaller� ve “b�r yastıkta yaşlanma” temenn�ler� �le başlar ancak her masalın sonu mutlu b�tmez. Son yıllarda adını sıkça telaffuz ett�ğ�m�z boşanma kel�mes�; k�ş�l�kler�, dünyayı algılama b�ç�mler�, sosyal ve kültürel değerler� ve alışkanlıkları, duygusal ve davranışsal tepk�ler� bakımından b�rb�r�yle uyum �ç�nde b�r hayatı yürütemeyen ç�ftler�n artık b�r “ç�ft olmaktan vazgeçmeler�”n� �fade etmekted�r. Her türlü çabanın göster�lmes�ne karşın bazı evl�l�kler ayrılıkla sonuçlanab�l�r. Bu durumda ayrılan tarafların, yaralarını sarmaya ve hayatlarını daha özenle �nşa etmeye

�ht�yaç duydukları kuşkusuzdur. Yet�şk�nler�n gerek kend� başlarına, gerekse çevreler�nden ve/veya profesyonel destek alarak bu travmat�k deney�m� atlatmaları b�r nebze daha kolaylaşab�lmekted�r. Pek� ya ayrılan ç�ftler�n çocukları varsa? Çocuklar bu durum karşısında ne yapacaklar?

EYVAH! ANNEM İLE BABAM BOŞANIYOR!Boşanma h�ç kuşkusuz, çocukların başına geleb�lecek en sarsıcı olaylardan b�r�s�d�r ve potans�yel olarak onların gel�şmeler�n� c�dd� b�r b�ç�mde etk�leyecek b�r d�z� değ�ş�kl�ğ� de beraber�nde get�rmekted�r. “Potans�yel

b�r durumdur” çünkü boşanmış b�r a�len�n b�rey� olarak yaşamak kaçınılmaz olarak çocuklara zarar veren b�r durum değ�ld�r. Her boşanma felaket anlamına gelmez. Anne ve babanın ayrılığı çocuk üzer�nde elbette k� travmat�k etk�ler ortaya çıkarır ancak öneml� olan anne ve babanın evl�l�kler�n�n sona ermes�n� nasıl karşıladıkları, boşanmadan sonra hayatlarını ve �l�şk�ler�n� nasıl sürdürdükler� ve çocukları �le �lg�lenmeye devam etmeler�d�r.Son yapılan araştırmalara göre bugün dünyada 1 yılda 1 m�lyondan fazla çocuk, anne baba boşanması ya da ayrılığı yaşamaktadır.

36 ETKİLİYORUM

Page 35: Etkili Yorum 18

Bu �stat�st�ksel ver�ler boşanmanın c�dd� b�r sosyal sorun olduğunu şüphe götürmez b�r tarzda kanıtlamaktadır. Ancak boşanmayı �y� ya da kötünün karşıtlığı olarak görmek çok bas�t b�r yaklaşım olacağından konuya “çok yönlü” bakma �ht�yacı doğurmaktadır.

Boşanma �le �lg�l� düşündürücü gerçekler�n ve anne babası boşanmış çocukların gel�ş�mle �lg�l� ve ps�koloj�k sorunlar yaşamak açısından d�ğer çocuklardan daha fazla r�sk altında olduğuna da�r artan ver�ler�n ışığı

altında, g�derek daha fazla ç�ft a�ley� dağıtmanın doğru olup olmayacağını sorgulamaktadır. Bazıları, en azından çocuklar büyüyüp evden ayrılana kadar, k�ş�sel �stekler�n� b�r kenara atıp evl�l�ğ� sürdürmey� düşüneb�l�r. Boşanmayı tek b�r tarafın �sted�ğ� durumlarda, karşı tarafta –özell�kle çocuklar üzer�nden- suçluluk duyguları uyandırıp, fikr�n� değ�şt�rmey� deneyeb�l�r. Ancak b�r çok araştırma sonucu gösterm�şt�r k�; sadece çocukların �y�l�ğ� �ç�n b�r arada kalmak nad�r �şe yaramaktadır. “Çocuğum �ç�n bu evl�l�ğe katlanıyorum” d�yen k�ş�lerle günlük hayatımızda sıkça karşılaşab�l�yoruz. Öneml� olan -çocukların mutluluğu �ç�n dah� olsa- evl�l�ğ�n fiz�ksel varlığının sürdürülmes� değ�l, kal�tel� ve doyurucu a�le �ç� �l�şk�ler yaşayarak, evl�l�ğ�n b�r ahenk �ç�nde yürütülmes�d�r. Bazen, anlaşamayan eşler�n b�r arada kalması, çocuklara boşanmadan daha çok zarar vereb�lmekted�r. Çocuklar, kend�ler�ne özgü sezg�ler� ve �çgörüler� �le ortamdak� en ufak b�r elektr�klenmey� b�le hemen fark ederler. Kasıtlı sess�z kalmalardan, sürekl� bağrış çağırışlardan, fiz�ksel ş�ddet göstermeye kadar çeş�tl� anlaşmazlık tezahürler�ne şah�t olmuş çocuklar, boşanmış a�le çocuklarından daha uyumsuzdurlar. Kısacası, bazen, b�r evl�l�k sorununu çözmen�n tek yolu evl�l�ğ� sona erd�rmek olab�lmekted�r.

Günümüzde evl�l�kler�n sona ermes� –özell�kle ekonom�k ve sosyal statüler�n değ�ş�p dönüşmes�yle- sık rastlanır b�r olay olduğu �ç�n, b�rçok çocuk -çok küçük olanlar har�ç- boşanma kel�mes�n� b�lmekted�rler. Eğer evl�l�ğ�n�z b�r süred�r gerg�n ve mutsuzsa, çocuklarınızın b�r şeyler�n yolunda g�tmed�ğ�n�n farkında olmaları büyük b�r olasılıktır. Kavganın-özell�kle fiz�ksel ş�ddet, alkol�zm, kumar g�b� durumların- bol olduğu a�lelerde, çocuklar farkında olmadan, anne babalarının ruhsal durumlarını okumayı öğren�rler. Kızgın ya da mutsuz b�r ebeveyne yaklaşmak �ç�n en doğru zamanı çeş�tl� ayrıntılardan yola çıkarak bulab�l�rler. Aynı şek�lde ne zaman ortada

olmamaları gerekt�ğ�n� de b�l�rler. Y�ne de boşanma hakkında az çok b�r şeyler b�lmek ve sürekl� anne-babanın kavgasına tanık olmak b�le b�rçok çocuğu anne babasının ayrılıyor ya da boşanıyor olduğu haber�ne hazırlamaz. Olay patladığı zaman k� bu çoğu kez anne ya da babanın evden ayrılması �le kanıtlanır, b�rçok çocuk gerçekten sarsılır. Eğer çocuk anne ve babasının kavgalarından uzak tutulmuşsa daha da büyük b�r şok yaşar. İst�smar eden b�r� b�le olsa, b�r ebeveynden ayrı olmak çocukları dehşete düşürür. Çocuğun a�ley� terk etm�ş olan ebeveyn� özlemes� doğaldır. Ebeveynler�n ayrılmış olması çocukların bağlılık duygularını yok etmez. Her ne yaşanırsa yaşansın, eşler�n b�rb�rler�ne karşı h�ssett�kler� duygular ne olursa olsun; çocuk anne ya da babanın, sadece varlığını b�le sürekl� olarak arzulayacaktır.

BOŞANMANIZ ŞART MIYDI?Boşanma sürec� �ç�nde yaşanan gerg�nl�kler ve çatışmalar, çocuğun �çe kapanmasına veya agres�fleşmes�ne, anne-babası tarafından sev�lmed�ğ�n� düşünmes�ne, gerg�nl�kler�n sorumlusu olarak kend�s�n� görmes�ne neden olur. Bu sürec�n son noktası olan boşanma �se çocuğun bu düşünceler�nde haklı olduğunun gösterges� olarak ortaya çıkar ve çocukta yoğun suçluluk duygusuna yol açar. Boşanma sonrasında çocuklar d�ğer tarafı özler, onun yokluğunu h�sseder, kend�s�n� güvens�z ve sevg�s�z görür. Bu durum neden ben�m başıma geld�?, Şart mı yan� boşanmanız? şekl�nde �syan eden, sorgulayan ve hayal kırıklığı �çeren cümleler kurab�l�rler. Sonuçta boşanma ded�ğ�m�z olay her ne kadar ç�ftler arasında yaşanıyorsa da, çocuklar boşanmanın sey�rc�s� değ�l b�r parçasıdır.

Boşanmanın çocuk üzer�ndek� etk�ler� gel�ş�m dönemler�ne göre �ncelend�ğ�nde:Eğer boşanma evl�l�ğ�n �lk yıllarında gerçekleşm�şse ve çocuk 0-3 yaş grubunda �se; anne ve çocuk / baba ve

Boşanma �le �lg�l� son �stat�st�kî ver�ler...1975'ten bu yana boşanmalar yılda 1 m�lyonu aştı. 1983'te doğan çocukların % 45'n�n anne babası boşanacak. % 35'�n�n anne babası tekrar evlenecek, % 20's�n�n anne ya da babası �k�nc� eş�nden de ayrılacak. Evl�l�kler�n yarısı �lk 7 yıl �çer�s�nde sona er�yor. Buna göre 1980'lerde doğmuş çocukların aşağı yukarı üçte b�r� 18 yaşına gelmeden tek ebeveynl� b�r evde yaşayacak. Resm� ver�lere göre Türk�ye'de 2007 yılında 94.219 ç�ft resmen boşanarak evl�l�kler�n� sonlandırmıştır.

ETKİLİYORUM 37

Page 36: Etkili Yorum 18

çocuk arasındak� duygusal �l�şk�ler� azalttığından, çocuğun duygusal beslenmey� yeter� kadar sağlayamaması büyüme ve gel�ş�m�n� gec�kt�reb�l�r. Bunun yanı sıra uyku ve yeme problemler�, ayakta durmak, oturmak g�b� bazı motor yetenekler ve kekeleme ve kel�meler� yutma g�b� bazı d�l gel�ş�m� problemler� de görüleb�l�r.

Okul önces� dönemde �se; �çe kapanık ya da tam ters� fazla atılgan olma; ancak her �k� durumda da sosyal �l�şk�lerde güçlükler yaşama görüleb�l�r. Bu dönemde oluşan özgüven kaybı karakter�st�k b�r şek�lde k�ş�l�k yapısında yer alab�l�r. Bütün bunlara ek olarak z�h�n gel�ş�m� gec�keb�l�r ve bloke olab�l�r. D�kkat� toplamada yaşanan güçlükler çocuğun ver�ml� öğrenmes�n� ve akıl yürütmes�n� zorlaştırır ve onu son derece olumsuz etk�ler.

Okul çağında �se; ön planda görülen okul başarısızlığı ve uyum bozukluğudur. Çocukta �lg� ve d�kkat problemler� d�kkat çek�c�d�r. Uyku ve yeme problemler� devam edeb�l�r. Toplumla �l�şk�s� zayıflayan çocuk kend�n� �fade etmekte zorlanacağı �ç�n sosyal �l�şk� güçlükler� yaşayacaktır.

Ergenl�kle beraber yukarıda sayılan b�rçok olumsuz etk�n�n yanı sıra hayata eleşt�r�sel yaklaşan, olumlu düşünemeyen hedef koyma ve stratej� oluşturmada yeters�z, k�ş�ler arası �l�şk�lerde sorunlar yaşayan, dürtüler�n� kontrol edemeyen, sınırlarını kest�remeyen, savunma mekan�zmalarını sık ve yanlış kullanan, suç �şlemeye eğ�ml� b�r k�ş�l�k yapısının ortaya çıkması oldukça yüksek b�r �ht�mald�r.

Yapılan b�r çok araştırma, erkek çocukların kız çocuklara oranla, ebeveynler�n�n boşanmasına daha abartılı duygusal ve davranışsal tepk�ler verd�ğ� sonucunu ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla erkek çocuklarında, uyum ve davranış problemler� daha fazla gözlenmekted�r. Bu durum anal�t�k açıdan, ayrılık sonrası ev� terk eden k�ş�n�n genelde baba olması �le açıklanab�l�r.

Sonuç olarak; �ster saldırganlık ya da hırçınlık, �ster alt ıslatma ve dışkı kaçırma, �ster uyku ve yeme problemler�, �ster d�kkat problemler� ve okul başarısızlığı şekl�nde olsun; boşanma, çocukta b�r takım uyum ve davranış bozukluklarına neden olmakta ve çocuğun gel�ş�m�n� olumsuz yönde etk�lemekted�r. Bu olumsuz etk�ler�n en aza �nd�r�lmes� ancak anne ve babanın olumsuz tutumlardan kaçınmalarıyla mümkündür.

38 ETKİLİYORUM

Page 37: Etkili Yorum 18

NE ZAMAN PROFESYONEL YARDIMA BAŞVURMALISINIZBoşanmanın önces�nde ve/veya sonrasındak� süreç �sted�ğ�m�z doğrultuda yönet�lemem�ş ve son derece sancılı b�r şek�lde atlatılmış olab�l�r. Kend�n�z�n veya çocuğunuzun, tek başına bu durumun üstes�nden gelem�yor olması da normald�r. Eğer kend�n�z� çökkün b�r halde çares�zl�k duyguları �ç�nde mücadele ederken buluyorsanız ve çocuğunuzdak� uyum ve davranış problemler� �le başa çıkamıyorsanız vak�t kaybetmeden b�r uzmana başvurarak profesyonel destek almanız gerek�yor demekt�r.

ÇOCUĞUNUZA NASIL YARDIM EDEBİLİRSİNİZBoşanacağınızı b�rl�kte söyley�n ve üslubunuza çok d�kkat ed�n Çocuğunuza dürüstçe detaylara g�rmeden b�lg� ver�n Boşanma sonucunda artık b�r ç�ft olamayacağınızı ancak sonsuza kadar çocuğunuzun anne-babası olacağınızı ve çocuğunuza olan sevg�n�z�n azalmayacağı gerçeğ�n� ona anlatın Esk� eş�n�z� kötüleyen sözler sarf etmey�n Çocuğunuzun bazı olumsuz özell�kler�n� esk� eş�n�zle özdeşleşt�rmey�n Boşanma olayını çocukla �l�şk�lend�rmey�n Boşanmanın çocuklarla �lg�s� olmadığını önemle vurgulayın Boşanmada sorumlulukları olmadığı konusunda �kna ed�n Tutarlı olun Alıp bırakırken dak�k olun An� değ�ş�kl�kler� erteley�n Taraf tutmak zorunda bırakmayın Çocuğun eğ�t�m�nde ortak yol �zley�n D�ğer ebeveyn hakkında b�lg� almak �ç�n çocuğunuzu sıkıştırmayın Boşanmaya verd�ğ�n�z tepk�lere d�kkat ed�n D�ğer ebeveyn� �nc�tmek �ç�n çocuğunuzu p�yon olarak kullanmayın Mahkeme, nafaka eşya dağılımı konularını çocuğunuzun önünde konuşmayın Boşanmanın b�r son değ�l b�r başlangıç olduğunu anlatın Ara sıra boşandığınız eş�n�zle b�r araya gel�p çocuklarınızla �lg�l� paylaşımlarda bulunun Çocukların duygularını dışa vurmasına �z�n ver�n D�ğer ebeveyn�n çocuğun hayatından tamamen çıkmasına �z�n vermey�n Suçluluk duygusuyla hareket etmey�n ve çocuğunuzu gereks�z hed�yelere boğmayın Çocuğunuzun kötü davranışlarıyla baş etmey� öğren�n Gerek�yorsa uzmanlardan ps�koloj�k destek alın

ÇOCUĞUNUZ:Yaşından küçük davranmaya başladığında Parmak emme, alt ıslatma, tırnak yeme g�b� davranış sorunları baş gösterd�ğ�nde Sosyal çevres�nden sürekl� uzak kalma �steğ� yaşadığında Sürekl� uyumsuz ve huysuz olduğunda Rol yaptığında ya da sık sık yalan söyled�ğ�nde Üzüntü ve depresyon yaşadığında Suçluluk duymaya başladığında Uyku ve yemek yeme sorunları başladığında Arkadaşlarıyla sık sık problem yaşadığında Okul başarısızlığı ve d�kkat problemler� yaşamaya başladığında Mantık dışı korkular yaşadığında Dürtüsel davranışlar gösterd�ğ�nde D�l ve konuşma güçlükler� yaşadığında Aşırı agres�f tepk�ler verd�ğ�nde

BİR UZMANIN YARDIMINA İHTİYAÇ DUYUYORSUNUZ DEMEKTİR.

UNUTMAYIN!Boşanma son derece tatsız ve yıpratıcı b�r durumdur. Ancak bu durumla başa çıkab�lecek gücün s�zde mevcut olduğunu unutmayın. Boşanmış olmalarına rağmen, anne ve babasının desteğ�n�, �lg�s�n� ve sevg�s�n� her da�m arkalarında h�sseden çocukların duygusal açıdan sağlıklı b�reyler olarak yet�şmeler� kuvvetle muhtemeld�r.

ETKİLİYORUM 39

Page 38: Etkili Yorum 18

Burada okuyacaklarınızı zaman tünel�nden geç�p beş asır önces�n�n İstanbul'unda yazdığımı düşündüm ve b�rden okuyucunun şok ed�c� uyarısını h�ssett�m. Bu adam b�ze ne anlatıyor. B�z s�ftah yapmayan esnafa müşter�s�n� yönlend�ren b�r nes�l�z. B�z koca b�r ordunun konakladığı üzüm bağında yed�ğ� üzümler�n bedel�n� üzüm dalında asan b�r nes�l�z. Sen b�ze ne anlatıyorsun ve sen k�m�n nesl�ndens�n d�ye haykırışlarını h�ssett�m.Kırşeh�r’den Ah� Evran'ın, Konya'dan Mevlana'ın, Horasan'dan Hoca Ahmet Yesev�'n�n s�tem�n� h�ssett�m. Üsküdar'da kaymakamlığın karşısından aşağıya doğru g�den caddeden ell� metre yürüdüğümüzde karşımıza b�r çeşme çıkar. Bu çeşmen�n su oluğunun yanında �k� tane oyuk vardır b�r tanes�ne su �çme tası konur. Bunun b�raz üzer�nde �se b�r oyuk daha vardır. İşte o oyuğa sadaka vermek �steyenler, sadakalarını buraya koyar, almak �steyenlerde gecen�n karanlığında �ht�yacı kadar alırdı. Hep�m�z�n b�ld�ğ� bu sadaka taşları Anadolu'nun her yer�nde mevcuttur.

Y�ne Anadolu'nun her yer� �nsanları ücrets�z barındıran kervansaraylar, ücrets�z doyuran daruzz�yafeler, ücrets�z barındıran darülacezelerle örülmüşken o dönemde yaşayanlar bahsett�ğ�m�z bu konu hakkında düşünceler�m�z� nasıl algılardı. Bu örnekler� vermemdek� gaye bu uygulamaları gerçekleşt�ren �nsanlar bunun eğ�t�m�n� nasıl almışlardı?

Eğ�t�mde b�r kural vardır ya s�z b�r metot üret�rs�n�z ya da başkasının ürett�ğ� metodu uygularsınız. Eğer metotsuz b�r s�stemle �nsanları yet�şt�r�rsen�z tesadüfi rastgele b�r �nsan nesl� yet�ş�r doğrular-yanlışlar b�rb�r�ne karışır ve k�ş�den k�ş�ye değ�ş�r. Eğ�t�m aslında b�r �nsan mühend�sl�ğ�d�r. Bugün dünyada her şeye yön veren �nsanoğlu b�l�m �ç�n yıllarını harcamaktadır. Ancak teor�k ve prat�k olarak s�steml� b�r eğ�t�m ver�lmemekted�r. Oysa �nsan sadece �ş�yle değ�l sosyal �l�şk�ler�yle de toplumda b�r anlam �fade eder.Arkadaşlarımızı seçerken meslek� b�lg�s� veya uzmanlık alanı b�z� h�ç �lg�lend�rmez, matemat�k b�lg�s�n�n �y� olmasından dolayı �nsanın �nsan� �l�şk�ler� gel�şmez. Kısaca �nsan�

zamantünel�

Sosyolog Eyüp D. Ergür

40 ETKİLİYORUM

Page 39: Etkili Yorum 18

�l�şk�lerde (ahlak veya karakter nasıl �s�mlend�r�rsek �s�mlend�rel�m buna k�m�m�z namus da d�yeb�l�r�z) uzmanlık alanlarının �y� olması sebeb�yle b�r k�ş� dostumuz olmaz. Dostluklarda yegâne ölçü vefa, ahlak ve bunu g�b� kavramlardır. Sosyal hayatımızı bu kadar etk�leyen kavramları nerede ve nasıl öğreneceğ�z, metod�k b�r eğ�t�mle m� yoksa rastgele deneme yanılma yöntem� �le m�? Küçükken b�r h�kâye d�nlem�şt�m, �dama götürülen b�r mahkûma son arzusunu sorarlar, o da annes�n�n d�l�n� öpmek �sted�ğ�n� söyler, mahkûmun çok masum görünen bu �steğ�n�n yer�ne get�r�lmes�ne �z�n ver�rler. Mahkûm annes�n�n d�l�n� ısırır ve koparır. İdam mahkûmuna bunun sebeb� sorulduğunda kend�s�n� bu sürece bu d�l�n �tt�ğ�n� söyler ve eğer

annes� ona �lk yumurta hırsızlığında b�r şey olmaz demeseyd� �k�nc� suçu ve g�tt�kçe büyüyen d�ğer suçları �şlemeyeceğ� ve dolayısıyla da �dam ed�lmeyeceğ�n� �fade eder.

Yan� ney�n yanlış ney�n doğru olduğu aslında �ç�m�ze kodlanmıştır, tıpkı b�r tohum g�b�. Çorak toprağa ek�len tohum nasıl ver�ms�z ürün ver�rse, eğ�t�ms�z doğru ve yanlışın sosyal yaşantının her alanında öğret�lmed�ğ� �nsan da tıpkı çorak toprağa ek�len tohumun ürünü g�b� ver�ms�z olur. Kısaca eğ�t�m a�lede ve okulda aslında hayatın her aşamasında olan b�r olgudur. Yan� eğ�t�m a�lede başlayıp okul hayatının b�tmes� �le b�ten b�r �ş değ�ld�r. Doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar devam eden b�r süreçt�r.

İlk başta bahsed�len dönemde cedd�m�z�n k�tle �let�ş�m bu kadar yaygın olmadığı halde muazzam b�r toplum düzen�n� kurmayı nasıl gerçekleşt�rm�şse b�z�m de bugün ahlakı prat�k hayata dönüştürerek aynı toplum düzen�n� kurmamız zor olmaz. K�tle �let�ş�m araçları �le genel kabul görmüş ahlak� kuralları anlatan çocuk romanlarının yayınlanması sağlanab�l�r, okullarda tıpkı b�l�m dersler�n�n ders sayısı oranında, ahlak� kuralların anlatıldığı dersler de konulab�l�r. Model �nsanların hatalarını anlatan k�taplar basılıp ücrets�z olarak dağıtılab�l�r. Ahlakı yozlaştırıcı ve �nsanlara popüler kültürü aşılayan programlar RTÜK mar�fet�yle önleneb�l�r. Bugün çok bas�t g�b� algılanan ahlakla �lg�l� olarak İmmanuel Kant'ın ahlak teor�s�n� ders olarak okutsak ve o k�taplardan sınav etsek bu sınavı kaç k�ş� geçeb�l�r merak ed�yorum doğrusu.

Aslında hayatımızın en öneml� unsuru olan ahlak en az önem verd�ğ�m�z unsur olunca da bu konuyu tartışmak zorunda kalıyoruz. Ün�vers�teler�m�zde, et�k ve sosyal yaşam kurallarını öğreten müfredatlar koyab�l�r�z. Ayrıca Ah�l�k Ocağı'nda olduğu g�b� onun bugünkü karşılığı olan et�k kuruluna dama pabuç atma yetk�s� ver�lmes� b�rçok suçun �şlenmes�n� önleyeb�l�r.

Farab� �nsanları �y� ve erdeml� olarak �k�ye böler. İy� �nsan el�ne kötülük yapma fırsatı geçmeyen �nsandır. Bunu herkes başarab�l�r, oysa erdeml� �nsan el�ne kötülük yapma fırsatı geçt�ğ� halde bu fırsatı değerlend�rmeyen �nsandır.

Amacımız erdeml� �nsan yet�şt�rmek olduğuna göre sefalet ve cehaletle mücadele etmel�y�z. Çünkü bu �k� olgu b�r toplumun ahlak� gel�ş�m�n�n önündek� en büyük engellerd�r. Bu engeller� törpülerken ahlak� değerler� büyütmeye çalışmalıyız. Madd� varlığı, fiz�k� güzell�ğ� ön plana çıkarmak yer�ne, manev� özell�ğ� ve ahlakı ön plana çıkarmalıyız. Manev� güzell�ğ� ve ahlakı güzel olan �nsanları model olarak ben�msemen�n b�z� ruhsal d�ng�nl�ğe ulaştıracağını, madd�yatın peş�ne g�dersek ruhsal bozukluğa saplanacağımız gerçeğ�n� telev�zyon, radyo ve yazılı basında �şlemel�y�z. Ahlaklı olmanın ahmaklık olmadığını beş�kten mezara kadar �şlemel� ve bunu b�r devlet pol�t�kasına dönüştürmel�y�z.B�z� b�z yapan tören�n çok cah�lce eylemlerle b�rl�kte anılması ahlak� değerler�m�z�n törpülenmes�ne sebep olmaktadır. Çünkü ahlak teor�k b�r kavramdır bunun prat�ğe dönüşmüş şekl�n�n toplumda algılanmasına töre denmekted�r. Modanın değ�l tören�n egemen olduğu b�r toplum �ç�n uğraşmalıyız.

1991 yılı UNESCO tarafından “Yunus Emre Yılı” �lan ed�l�rken, 2007 yılı �se Mevlana yılı �lan ed�lm�şt�r. Prof. Dr. Tayfun Anman öğrenc�lere sorar, neden UNESCO böyle b�r karar aldı d�ye onlar da kend�ler�nce cevap ver�rler ancak ver�len cevaplar hocayı tatm�n etmez ve kend�s� konuyu şöyle özetler.Bundan yed� asır önce elektr�ğ�n olmadığı b�r dönemde bu �nsanlar dünyayı aydınlattılar. Burada b�ze düşen cedd�m�ze layık b�r nes�l olmak �ç�n çalışmaktır.

Ayrıca Telos Yayıncılık tarafından yayınlanan Fransız yazar Jacgues Lacarr�ere tarafından yazılan ve Yunus Emre'y� anlatan “Dünyanın Tozu'' �s�ml� k�tabı okumanızı tavs�ye ed�yorum.

ETKİLİYORUM 41

Page 40: Etkili Yorum 18

Gar�p b�r uğultuyla parçalanan gece. Sallanan gökyüzü, dünya ve şaşkınlığımız. Şaşkınız çünkü olan b�tene h�çb�r anlam verem�yoruz. Yatağın �ç�nde gözler�m fal taşı g�b� açık, �zled�ğ�m korku filmler� gel�yor aklıma bu onlardan çok farklı. Büyük �ht�malle kıyamet ded�kler� bu olmalı, hemen b�ld�ğ�m bütün duaları sırayla okuyorum, Annem, babam ve kardeşler�m, büyük �ht�malle onları göremeyeceğ�m b�r daha ve b�r daha salçalı ekmek olmayacak hayatımda. Dışarıdak� uğultu ve çığlıklar artıyor, beş�k g�b� sallanan yatağımın hızı da öyle. V�tr�nde devr�l�p kırılan porselen fincanlarla beraber kapıyorum gözler�m� ve bekl�yorum. Allah'ım keşke b�raz daha yaşasaydım.

17 Ağustos 1999 yılında büyük b�r depremle sarsıldı Türk�ye. Toprak altında can verenler, kurtarma operasyonları, ''ses�m� duyan var mı?'' çığlıkları, ruhları dümdüz eden telev�zyon haberler� ve korku.

Korkuyorduk çünkü Dünya'ya karşı ac�z b�r haldeyd�k, göğsümüzü gererek övündüğümüz teknoloj�, yaptığımız robotlar ve lüks araçlarımız koruyamıyordu b�z�. Manev� olarak Allah'a madd� olarak da deprem çantalarına sığınıyorduk. El fener�, düdük ve b�r ş�şe su oluyordu yatağımızın hemen başında. Düşünsen�ze her gece toprak altında kalacağınızı ve bu malzemelerle hayata tutunmaya çalışacağınızı düşünüyorsunuz.

Uzunca seneler devam ett� deprem çantalarının evler�m�zdek� m�safirl�ğ�, bayatladı çantanın �ç�ndek� gıda ürünler� ve fener p�ller�. Ama b�z h�ç unutmadık, kıyamet sandığımız deprem�, b�r an durup av�zelere baktık sallanıyor muyuz y�ne d�ye. Bunun tek b�r adı vardı ''travma''.

Travma, çocuğun baş etme becer�ler�n� zorlayan b�r durumdur. Travmat�k olay,

travma

42 ETKİLİYORUM

Gökhan Ergür

Page 41: Etkili Yorum 18

çocuk kend�s�n�n ve başkasının fiz�k bütünlüğüne b�r tehd�t olayı yaşaması veya böyle b�r olayla karşı karşıya kalması ya da böyle b�r olaya tanık olması şekl�nde tanımlanab�l�r. Travmalar büyük travmalar ve küçük travmalar d�ye �k�ye ayrılır. Büyük travmalara örnek verecek olursak doğal afetler, ölümler, trafik kazaları ve tac�zler. Küçük travmalar �se terk ed�lme, aşağılanma, sınıfta kalma ve başarısızlıklardır. Bu t�p doğal ya da �nsanlar tarafından gerçekleşen olaylar sonucunda Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) görüleb�l�r.

Travma Sonrası Stres Bozukluğunda şu olaylar gözleneb�l�r: Yaşanılan acıolayı sık sık hatırlama, bu acı olayı konu alan oyunlar oynama, yaşanılan kötü olayı rüyada görme, travmaya eşl�k etm�ş olan düşünce ya da konuşmalardan kaçınma, travmanın öneml� b�r anını anımsayamama, �nsanlardan uzaklaşma, aşırı karamsar düşünceler ve yaşanan olayın n�tel�ğ�ne göre ortaya çıkab�lecek ölüm korkusu.

Travma ve TSSB yaşayan çocuğu mutlak

suretle b�r uzmana götürmem�z

gerekmekted�r aks� b�r durumda telafis�

mümkün olmayan sonuçlar doğab�l�r. Buna

mukab�l yaşanan travmayı çocukların

anlayacağı b�r d�lde açıkça anlatmak gerek�r.

Yaşanan travmat�k olayı konuşmak

muhakkak k� ebeveyn �ç�n kolay b�r �ş

değ�ld�r ama olayı h�ç konuşmadan kapamak

da b�r çözüm değ�ld�r. Bu noktada çocuk

konuşulmayan bu olayın anne ve babayı b�le

korkuttuğunu, dolayısıyla ortada çok vah�m

b�r durum olduğu düşünces�ne kapılır.

Durumu bu hale sokmamak �ç�n olayı ve

duygularınızı açıkça �fade ed�n, ona ''sen

güçlüsün, bu olayı halleders�n, sakın

üzülme'' g�b� cümlelerle yaklaşmayın,

çocuğa sev�ld�ğ�n� ve değerl� olduğunu

h�ssett�r�n ve normal yaşamına dönmes� �ç�n

çaba harcayın.

AİLELERNELERYAPMALIDIR?

- Uyku bozuklukları, kabuslar.

- Yeme, g�y�nme, tuvalet alışkanlığı

g�b� alanlarda farklılıklar, ger�ye

dönüşler.

- Hareketl�l�k hal�, huzursuz tavırlar.

- Ağlama.

- Ebeveyne karşı aşırı talepkar olma.

- Duygusal olarak donuk b�r hal alma.

- A�le �ç� �l�şk�lerde olumsuzluklar,

aşırı kavgacı tutum.

- Saldırganlık ve öfke �çeren

davranışlar.

- Akadem�k olarak başarısızlık

depresyon ve �nt�har eğ�l�m�.

ÇOCUKLARDA YAŞANABİLECEK BAZI DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİKLERİ

ETKİLİYORUM 43

Page 42: Etkili Yorum 18

UMUDUEN BÜYÜK CİNAYETTİRÖLDÜRMEK

44 ETKİLİYORUM

S�ber Atagün

Page 43: Etkili Yorum 18

Charlie (Jesse Eisenber) üniversite okumuş ve saygın bir işi olan ebeveynlerinin şefkat dolu gözetiminde büyürken bir yanda maddi zorluklar içerisinde zengin insanlara kin güderek büyüyen gençlerle arkadaşlık kurmaktadır. Bu arkadaşları arasında, çevresinde asi ve cesur tavırlarıyla sivrilen, her türlü serseriliğine kendisinin hışmına uğrama korkusundan ses çıkaramayan gençleri toplayan Mick Leary (Jason Ritter) de vardır. Mick'in agresif tavırlarına kimsenin ses çıkaramamasını hayret ve dehşetle izleyen Charlie, nihayet kimsenin cesaret edemediğini yapacak ve Mick'in sebepsiz yere döverek arkadaşlarını öldürmesini ihbar edecektir.

Doğru b�ld�ğ�nden vazgeçmeme, adaletten yana olma �le çevres�n� ve arkadaşlarını kaybetme korkusu arasında kalan Charl�e, ş�kayet�n� ger� alarak ün�vers�te yollarını tutsa da anne ve babası onun yarım bıraktığı �ş� tamamlayacak ve M�ck'�n hapse g�rmes�n� sağlayacaklardır. Bundan sonra M�ck'� ve �sp�yonculuğunu unutmayı seçerek ün�vers�te hayatına atılan Charl�e, yıllar sonra karşısında M�ck'� bulunca çocukluğundan gelen korkular ger� dönecekt�r. M�ck b�r yandan Charl�e'n�n arkadaşları arasında popülerl�ğ�n� elde etmeye başlar. B�r yandan da hayatında �lk kez okumaya, düşünmeye çaba sarfetmekted�r. Her ne kadar değ�şmeye başlasa da, M�ck, anne-baba �lg�s�nden uzak yurtlarda ve sokaklarda sevg�s�z geçen hayatının verd�ğ� hırsa yen�lerek yen� ed�nd�ğ� arkadaşlarına da ş�ddet eylemler� göstermeye başlamıştır. Böylece onu hayranlıkla bağrına basan yen� zeng�n çevres�, b�r o kadar hızlı b�r şek�lde hayatlarından atmaya çalışacaklar ve M�ck'�n değ�şme �ht�mal� yarım bırakılarak, M�ck, geld�ğ� yerlere, sokaklara ger� gönder�lecekt�r.

Bir çocuğun yet�şmes�nde a�le ya da başka b�r kurumdan gördüğü sevg�n�n ne kadar öneml� olduğu, sevg�s�z ve ş�ddet dolu sokaklarda büyüyen b�r genc�n bell� b�r yaştan sonra cennet�n �çer�s�ne dah�l ed�lse de değ�şmes�n�n ne kadar zor

olduğu vurgulanırken, değ�şme taraftarı olan b�r�ne göster�lmes� gereken sabrın önem� de ortaya dökülüyor.

Mick Leary'nin final sahnesinde Charlie'ye söylediğ� sözler bu anlamda d�kkat çek�c�. "Sen ben�m bağışlamak �sted�ğ�m �lk ve tek �sp�yoncusun. Çünkü bana üm�t etmey� öğrett�n". M�ck, engellemeler ve ş�ddet �çer�s�nde, ayakta kalab�lmek �ç�n zor kullanmayı, gerekt�ğ�nde öldürmey� öğrenm�ş b�r "suçlu". Hayatında �lk kez k�tap okumaya başlamış, düşündükler�n� �fade edeb�ld�ğ�n�, dünya, �nsan, varlık hakkında düşünüp sorgulayab�ld�ğ�n� farketm�ş ve bunun heyecanını yaşamaya başlamış. Ama hâlâ, kend�s�n� hor gördükler� �ç�n küçüklüğünden ber� nefret ett�ğ� "zeng�nler" arasında kend�n� savunma ve �spat etme gereğ� h�ssetmekte. Ve kend�s�ne yönelt�len en küçük suçlamada hırsı, nefret� ve öfkes� zeng�n �nsanlara karşı ayaklanmış ve esk� ş�ddet eylemler�ne ger� dönmüştür. Normal şartlarda asla bağışlamayacağı ve hatta öldüreceğ� Charl�e'y� sadece hırpalamakla yet�nerek kaçmış, Charl�e'n�n dey�m�yle mezun�yet�n�n �lk adımını atmış, çünkü hayatında �lk ve son kez merhamet gösterm�şt�r.

Mick'e karşı biraz daha sabır ve hoşgörü gösterilse, demir haline gelen insanlığının erimesine biraz daha zaman verilse bir şeyler daha değişecek miydi? Yoksa nefret içerisinde büyümüş bir gencin değişmesi imkansız mıdır? Belki de Durst'un bize düşündürmek ya da kendisine sormak istediği soru budur. Ne kadar meşakkatli olsa, uzun sürse dahi neticede kâinatı içinde barındıran "bir insan"ın değişmesi, kaybedilmesi ise söz konusu olan, asırlarca beklemeye değmez mi ?

İnsan sevg� �le büyür, sevg� �le yaşar. Sevg�ye karşı duyarsız olacak h�çb�r canlı yoktur. Sadece bu cevher�n parlaması �ç�n b�raz sabır, b�raz zaman, b�raz emek gerekmekted�r. Her b�r cevher başka hayatlara değecekse, o cevher� ortaya çıkarmak herkes�n borcudur.

ETKİLİYORUM 45

Page 44: Etkili Yorum 18

STRESÖĞRENMEN�N

Prof. Dr. Nevzat Tarhan

46 ETKİLİYORUM

Stres Öğrenmey� Zorlaştırıyor

ZEKANIN VE Stres insanın gündel�k hayatının b�r parçasıdır. Stres�n b�r bedel� vardır ve k�ş� tarafından kontrol ed�lmes� gerek�r. Çünkü stres beyne d�rekt etk� eder ve öğrenmey� güçleşt�r�r. Daha fazla stres öğrenmey� zorlaştırır. Stres hormonlarının bey�ndek� b�lg� akışını nasıl etk�led�ğ� öteden ber� d�kkat çeken, d�kkat çekt�ğ� kadar da merak ed�len b�r konu. İstekler karşısında vücudun b�r tepk�s� olarak da tanımlanab�len stres, kötü sonuçlarıyla aslında uzak durulması gereken tepk�.

“Az miktarda stres öğrenmey� artırırken, fazla m�ktarda stres öğrenmey� zorlaştırmaktadır. Çoğumuz heyecan ve çok bas�t şeyler� hatırlamakta zorluk çekt�ğ�m�z� b�l�r�z. Kron�k depresyon hal�nde bey�n seneler �ç�nde düşüncey� kullanma becer�s�n� kaybedeb�lmekted�r. Mamafih alzhe�mer hastalığının öneml� sebepler�nden b�r�s� de kron�k depresyondur.

Beyin elektriksel ve kimyasal ileti ile çalışmaktadır. Bey�ndek� k�myasal maddeler yeterl� olmadığı zaman b�lg� �şlem yeterl� yapılamaz. Böylece d�kkat ve konsantrasyon güçlükler�, hatırlama bozuklukları ortaya çıkar.Yeni bilgileri beyne kaydetme olan öğrenme sürec� �le bey�n k�myasının yakından �l�şk�s� vardır.

Az miktar stres beyinde bilgi akışını hızlandırır, tet�ktel�k hal� �le enformasyon sürec� hızlanır. Fazla m�ktarda stres bey�nde k�myasal alarm yaptığı �ç�n b�lg� akışı ve enerj�s� transfer� bloke olur. Stres k�myasal olan noradrenal�n�n fazla salgılanması, öğrenme k�myasalı olan aset�l kol�n�n kana karışmasını önler.

Stres durumunda beynin savaş alarmı vermesi, korunma ve savunma amaçlıdır. Tehlike ve düşman karşısında ani ve fazla düşünmeden hareket etmesi gerekmektedir,

Şu an yeni bilgi öğrenme zamanı değildir. Nitekim aynı anda kalp daha hızlı çarpar, tansiyon yükselir ve sıcaklık yayılır. Vücuttaki enerji depoları boşalır. Şeker, yağ asitleri, kolesterol kana daha fazla karışır, Vücuda acil enerji sağlar. Bu durumun uzun sürmesi organlara artık zarar vermeye başlar.

Bu nedenle kronik stres bütün organların olduğu g�b� beyn�n yan� zekânın da düşmanıdır.

Uzun süreli öğren�mde kort�zol hormonu salgısı önem taşır. Yapılan fare deneyler�nde, h�pofiz bez� çıkarılmış fareler�n z�l ses�-yeme zamanı deney�nde öğrenemed�kler�, kanlarına kort�zon enjekte ed�ld�ğ�nde öğrenmeye başladıkları gözlenm�şt�r.

İlg�nç b�r durumda fazla m�ktarda kort�zolun yol açtığı sonuçtur. Fazla m�ktarda kort�zol ver�len fareler�n öğrend�kler� davranışı unutamadıkları, tekrarlayıp durdukları ve yen� şeyler öğrenemed�kler� görülmüştür. Kort�zol fazlalığı �le �nsanın ps�koloj�k takıntısı ve ps�koloj�k takıntıların �laçla düzeleb�lmes�n� bu mekan�zma açıklamaktadır. Zekâmızı doğru kullanab�lmem�z �ç�n stres�m�z� �y� yöneteb�lmem�z çok öneml�d�r.

Az Stres Bilgi Akışını Hızlandırıyor

Kronik Stres Zekaya Zarar Veriyor

DUŞMANI

Page 45: Etkili Yorum 18
Page 46: Etkili Yorum 18