esm bülteni mayıs 2015

8
ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI ESM Bülteni Mayıs 2015 www.esm.org.tr Kamu Hizmeti Sendikaları Avrupa Federasyonu (EPSU) 1 Mayıs Bildirgesi Çeviren: Özden KAYA Avrupa hala krizde. İşsizlik, özellikle genç işsiz- lik, çok yüksek. Kitlesel göç sadece giderek artan umut kaybının bir belirtisidir. Tasarruf planları başarısız oldu. Avrupa’nın bü- yümek ve vatandaşlarını geri işe alarak yeniden harcama yapmalarını sağlamak için yatırıma ihtiyacı var. Juncker planı doğru yönde atılmış bir adımdır. Bitmeyen kesintiler ve işgücü piyasası reformları çö- züm değildir. Avrupa’nın işçilerinin toplu sözleşme üzerindeki saldırılara değil, ücret artışına ihtiyacı var. Biz eşit işe eşit ücret istiyoruz - göçmen işçiler için –herkes için. Avrupa aldığı riskleri, yanlış politikalarının sonu- cunda seçmenlerin geleneksel partileri büyük sayı- larda terk etmesi gibi büyük bedellerle ödüyor. Avrupa derin bir krizde. İspanya ve Yunanistan’daki genç işsizlik oranı % 50 ile şaşırtıcı hal almıştır. Par- lak gençlerin çoğu başka fırsatlar aramak için Porte- kiz, İrlanda ve Baltık devletlerini terk etmektedir. Neredeyse dört Avrupalıdan biri yoksulluk riski al- tındadır. Krizle mücadele için AB politikaları başarısız oldu. Sonuç, düşük büyüme oranları- yakın deflas- yon- yüksek işsizlik, daha güvencesiz çalışma, artan yoksulluk ve eşitsizlik. Avrupa’da zengin ve fakir bölgeler ile ülkeler arasındaki uçurum artmıştır. Ta- sarruf politikası çalışmamaktadır. Jean-Claude Juncker liderliğindeki yeni Avrupa Komisyonu, 315 M €’luk doğru yönde atılmış bir ya- tırım planı önerdi. Ancak bu adım 2008 yılından beri Üyesi Olduğumuz Kamu Hizmeti Sendikaları Avrupa Federasyonu (EPSU) 1 Mayıs Bildirgesi

Upload: hakki-uenlue

Post on 22-Jul-2016

227 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: ESM Bülteni Mayıs 2015

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

ESM Bülteni Mayıs 2015www.esm.org.tr

Kamu Hizmeti Sendikaları Avrupa Federasyonu (EPSU)

1 Mayıs Bildirgesi

Çeviren: Özden KAYA

Avrupa hala krizde. İşsizlik, özellikle genç işsiz-lik, çok yüksek. Kitlesel göç sadece giderek artan umut kaybının bir belirtisidir.

Tasarruf planları başarısız oldu. Avrupa’nın bü-yümek ve vatandaşlarını geri işe alarak yeniden harcama yapmalarını sağlamak için yatırıma ihtiyacı var. Juncker planı doğru yönde atılmış bir adımdır. Bitmeyen kesintiler ve işgücü piyasası reformları çö-züm değildir. Avrupa’nın işçilerinin toplu sözleşme üzerindeki saldırılara değil, ücret artışına ihtiyacı var.

Biz eşit işe eşit ücret istiyoruz - göçmen işçiler için –herkes için.

Avrupa aldığı riskleri, yanlış politikalarının sonu-cunda seçmenlerin geleneksel partileri büyük sayı-larda terk etmesi gibi büyük bedellerle ödüyor.

Avrupa derin bir krizde. İspanya ve Yunanistan’daki genç işsizlik oranı % 50 ile şaşırtıcı hal almıştır. Par-lak gençlerin çoğu başka fırsatlar aramak için Porte-kiz, İrlanda ve Baltık devletlerini terk etmektedir. Neredeyse dört Avrupalıdan biri yoksulluk riski al-tındadır.

Krizle mücadele için AB politikaları başarısız oldu. Sonuç, düşük büyüme oranları- yakın deflas-yon- yüksek işsizlik, daha güvencesiz çalışma, artan yoksulluk ve eşitsizlik. Avrupa’da zengin ve fakir bölgeler ile ülkeler arasındaki uçurum artmıştır. Ta-sarruf politikası çalışmamaktadır.

Jean-Claude Juncker liderliğindeki yeni Avrupa Komisyonu, 315 M €’luk doğru yönde atılmış bir ya-tırım planı önerdi. Ancak bu adım 2008 yılından beri

Üyesi Olduğumuz Kamu Hizmeti Sendikaları Avrupa Federasyonu (EPSU)1 Mayıs Bildirgesi

Page 2: ESM Bülteni Mayıs 2015

2 www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

kaybedilmiş yatırımı yapabilmek için yeterli değil ve özel sektörden ne kadar çok alınabileceğine dair iyimser hesaplamalara dayanıyor. Bu şekilde doğrudan önemli yatırımların yapılması, ekonomik açıdan sıkıntıda olan ve yatırıma daha çok ihtiyacı olan ülkelerde pek mümkün değildir.

Avrupa Birliği, yatırım için olumlu bir adım atar-ken, büyümeyi geri çeviren ‘mali konsolidasyonu’ (Devlet harcama kesintilerini) desteklemektedir. Üstelik daha fazla serbest piyasa, işten çıkarma-lar, güvencesiz sözleşmeler, ücretlerde azaltma ve daha az toplu sözleşme demek olan yapısal re-formları teşvik etmeye devam etmektedir.

Sendikalar büyümeyi ve kaliteli işler yaratan reformları desteklemektedir, çalışan ailelerin gi-derlerinin artması pahasına kar maksimizasyonunu değil. Biz kamu sektörünün kötü, özel sektörün iyi olduğu görüşünü reddediyoruz. Krizin üstesinden gelmek için Avrpa’nın kamu ve özel sektörü geliş-tirmesi gerekiyor. Avrupa’da işçilerin büyümeyi teşvik etmek ve düşen yaşam standartlarını dü-zeltmek için ücret artışına ihtiyacı var.

Sendikalar, eşit iş için eşit koşullar ve eşit ücret temelli hareket özgürlüğünü destekler. Ücretleri ve çalışma koşullarını aşağı çekmek için işçileri istismar etmek, Avrupa piyasasında yer almamalı-dır.

Kriz için işçiler tarafından ödenen yüksek sosyal fiyat, Yunanistan, İspanya, Fransa ve İngiltere’de gördüğümüz gibi seçmenlerin geleneksel partileri büyük sayılarda terk etmesi gibi yüksek bir siyasi fiyat ile karşılık bulmaktadır.

Kemer sıkmaya son! Sürdürülebilir büyüme ve kaliteli işlere yatırım

Avrupa’nın yeni bir yola ihtiyacı var: Kamu ve özel sektöre yatırım, kesinti değil.

İskender ÖZTÜRK

Genel TİS ve Hukuk Sekreteri

Kamu bütçeleri sermayenin, yerli ve yabancı te-kellerin ve savaş lobisinin çıkarları doğrultusunda değil, bütçenin asıl kaynağı olan işçi ve emekçilerin ekonomik ve sosyal ihtiyaçları gözetilecek şekilde hazırlanmalı, bunun için sendikalar, emek ve meslek örgütleri bütçe sürecine bulunduğu her alanda mü-dahil olmalıdır.

Sendikamız hukuk mücadelesini de sürdürürken, fiili ve meşru mücadelesini aksatmadan sürdürecek-tir. 30 yıllık hizmet süresinin kaldırılmasına yönelik kazandığımız davamızla birlikte yeni kazanımlarımız için hukuksal mücadelemiz devam ediyor.

Sağlık bütçesinin yarısı özel hastanelere ve ilaç tekellerinden “mal ve hizmet alımı” için ayrılıyor. SGK’nın yeni kısıtlamaları ile birlikte sağlık harca-malarında cepten yapılan ödemeler sürekli bir şe-kilde artmaya devam ediyor. Ücretsiz sağlık hizmeti istiyoruz.

Gittikçe yoksullaşan halkımıza dolaylı ve dolay-sız vergilerle acımasızca yüklenilmektedir. Özelleş-me ile özel sektöre yönelik kaynak transferleri artık durdurulmalıdır. Sağlık ve sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi ve adına “mali disiplin” dedikleri fiili kemer sıkma politikaları sadece emekçileri vurmaktadır. Maaşlarımızın açlık sınırı kısmı vergi dışı bırakılmalı, artan kısmı yüzde 15’lik vergi dilimine tabi tutulma-lıdır.

• Kamu emekçilerinin 2014 enflasyon farkını “ek zam” olarak istiyoruz.

• Başta enerji ve maden sektörlerinde olmak üze-re tüm özelleştirmeler durdurulmalı, özelleşen yer-lerde tekrar kamulaştırılmalıdır.

• Yılın ikinci yarısında ücretleri eriten “artan oranlı vergi dilimi” uygulamasına son verilmeli, ek ödemeler temel ücrete yansıtılmalıdır. Ayrıca ek ödemeler emekliliğe yansımalıdır.

• Taşeron çalışma yasaklanmalı, güvencesiz çalış-maya son verilmelidir.

İsteklerimizi madde madde sıralarsak:SATIŞ SÖZLEŞMESI DEĞIL GERÇEK SÖZLEŞME

Page 3: ESM Bülteni Mayıs 2015

3www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

• Güvenceli istihdamın korunması ve geliştirilme-si temel yaklaşım olmalı, bunun için öncelikle kamu harcamaları ve kamu istihdamı arttırılmalıdır.

• Açık ve gizli zamların, dolaylı vergi (KDV, ÖTV vb) artışlarının, harç ve cezaların otomatiğe bağlan-ması artık durdurulmalıdır.

• Herkese, insanca bir yaşam için ücret ve güven-celi iş sağlanmalıdır.

• Mobbinge ve cinsel ayrımcılığına son verilme-lidir.

• Türkiye’de en üst gelir grubu ile en alt gelir gru-bu arasında eğitim harcamaları bakımından 14 kat fark var. Yoksul halkımızın çocukları için fırsat eşitliği istiyoruz.

• Emekçilerin yoksulluğunu arttıran dolaylı ver-giler azaltılmalı, kazanca göre vergilendirme esas olmalı, yüksek gelirlilerden belli bir oranda “servet vergisi” alınmalıdır.

• Kıdem tazminatının fiilen kaldırılması, taşeron çalışmanın artması, bölgesel asgari ücret ve kiralık işçilik gibi yasal düzenlemeler derhal geri çekilme-lidir.

Erşat AKYAZILI

ESM Ankara 1 No’lu Şube Üyesi

Ne zaman işçi ve işçi sınıfı kavramları kullanılsa, kamu emekçileri olarak bizler kendimizi bu kavramın dışında görürüz. Olsa olsa bizler, en fazla, işçilere sempatik bakan işçi dostu kesimleriz, ama işçi sını-fından değiliz.

Oysa geniş anlamda işçi sınıfı biz kamu emekçi-lerini de kapsamaktadır. Daha da önemlisi, işçi sınıfı adına ortaya atılan her talep, biz kamu emekçilerinin ya da beyaz yakalıların da gerçek talepleridir. Bazen bunun yeterince farkında olamıyoruz. Oysa şuan biz-zat kullanmakta olduğumuz “8 saatlik işgünü” hakkı, Amerika işçi sınıfının dünya işçi sınıfına armağanıdır.

İçinde yaşadığımız siyasal sistem çürümüş bir sis-temdir. Bu çürümüş siyasal sistemden, eşitlikten ol-dukça uzak, kar, kan ve gözyaşı üzerine kurulmuş bu vahşi sömürü sisteminden çıkarı olanların kâh “Bahar Bayramı”, olmadı “İşçi Bayramı” diyerek amacından uzaklaştırmaya çalıştıkları gün: 1 Mayıs.

Hayır, 1 Mayıs bir bayram değildir. İşçi sınıfının birlik mücadele ve dayanışma günüdür. İşçi sınıfının, onun bileşenlerinin ve destekçilerini yani emekçile-rin, ezilenlerin ötekileştirilenlerin, yok sayılanların, yani bu vahşi sömürü düzeninden çıkarı olmayanların birlik, mücadele ve dayanışma günüdür 1 Mayıs.

Bu anlamlı günde yeniden anımsayacağız ki, yurt-taş kimliği altında birçok eşitsizlik gizlenmektedir. Bileceğiz ki, ulus, çıkarları birbirlerine aykırı farklı sınıflardan oluşmaktadır. Ve tekrar düşüneceğiz ki, siyasal sistem, birini diğerinin lehine, açlığa sefale-te mahkûm etmekte, şiddet uygulamakta, en temel haklarını yok saymakta, güya temel kavram olarak sunduğu “Yurttaşlık” olgusunu ayaklar altına almak-tadır.

Evet, bu sınıflı toplumların kaderidir. Biri diğeri-ni ezer. Güçlü olan güçsüzü ezer, varsıl olan yoksulu ezer, çoğunluk olan azınlığı ezer, egemen olan ezer, ezer, ezer…

Peki ya dillerden düşmeyen demokrasi? “Diğerle-rinin” hakkı? Yurttaşın yurttaş olmaktan gelen hakla-rı? Azınlığın hakları? Yoksulun, mazlumun hakları?

Bu kesimlerin varlıkları da hakları da yoktur, gö-rünmezdir.

Tarihin hiçbir döneminde halklar mücadele etme-den temel haklara kavuşamamışlardır. Hakları elde edebilme ve kullanabilmenin tek yolu örgütlü olarak mücadele etmekten geçer.

Özetle bu hakların görünür hale gelebilmesi bir talep etme ve mücadele sorunudur sınıflı toplumlar-da.

İşte “1 Mayıs”lar, bu mücadelenin belirginleştiği, duymayan kulaklara duyurulduğu, görmeyen gözlere gösterildiği günün adıdır.

Biliyoruz ki bugün ülkemizde ezilenler, sömürü-lenler, yani “bizler” çok ciddi hak kayıplarıyla karşı karşıyayız; Ekonomik koşullarımızın kötüye gitmesi, özlük haklarımızın budanması, mezarda emeklilik, uzun çalışma süreleri, güvencesiz çalışma, amir/pat-ron baskısı, kıdem tazminatının tartışmaya açılması, emekli ikramiyesinin geleceği bu sorunlar arasında ilk göze çarpanlar.

Kamu emekçileri olarak en temel ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızla birlikte in-sanca yaşam taleplerimizi sürdürmeye devam edeceğiz.

YİNE BİR 1 MAYIS,BELKİDE YENİ BİR 1 MAYIS

Page 4: ESM Bülteni Mayıs 2015

4 www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Sadece ekonomik sorunlar değil, bir o kadar da yaşam alanlarımızda tehdit altında. Topraklarımız, ormanlarımız, sularımız, tarihi ve kültürel varlıkları-mız, parklarımız bahçelerimiz, bunların hapsi kont-rolsüz bir biçimde, adeta yağmalarcasına sermaye-nin kullanımına verilerek yeni yeni rant kapıları açılarak yaşam alanları-mız daraltılıyor.

Bütün bunlar yetmez-miş gibi, devleti ve siste-mi yönetenler, bugün AKP, kendi ideolojik yapılarına göre yaşam tarzımıza, aile yapımıza, eğitim bi-çimimize, insan ilişkileri-mize, hatta sohbetlerimize müdahil oluyorlar. Bizleri gerek birer birey gerekse de sosyal bir sınıf olarak yeniden biçimlendiriyorlar.

İşte bu 1 Mayıs bütün bu gidişata dur demek için iyi bir fırsat sunuyor bizlere. İyi bir fırsat sunuyor çünkü, bu 1 Mayısı diğerlerinden ayıran çok özel bir konjonktür söz konusudur: 7 Haziran genel seçimle-ri.

Birçok sosyal kesimin temel gündemi 7 Haziran genel seçimleri olacaktır. Elbette bu gerçek işçi sınıfı ve onun bir parçası olarak biz kamu emekçileri için de geçerlidir. Bu nedenle bizler 1 Mayısı etkinliklerini 7 Haziran seçimlerinin bağlımı içerisinde gerçekleş-tireceğiz.

Bu 1 Mayısı diğerlerin-den ayıran sadece sırdan bir genel seçim de değil-dir. Bu genel seçim, toplu-mun üzerine azgınca aba-nan, adeta nefes almasını bile izne bağlayan, ırkçı, gerici, tekçi, biatçi, rant-çı siyasal anlayışın, yani AKP’nin yeniden tek başı-na iktidar olup olmaması, hatta Anayasada değişik-lik yapma yoluyla daha da kökleşip kökleşmeme-siyle son derece ilgili bir genel seçim olacaktır.

Bu gerici siyasal anlayışın bugünkü baş temsilcisi AKP, yaklaşık 13 yıllık iktidarında, bırakın demokra-tikleşme taleplerimizi dikkate almayı, mevcut anti-demokratik siyasal yapıyı daha da kötüye götürdü. Bu gerici siyasal anlayış, mevcut burjuva hukuki ile

kurulmuş olan ve devletin temel bir ilkesi olarak kabul edilen Yasama-Yürütme-Yargı (Kuvvetler Ayrı-lığı) ilkesini atlayarak yetkiyi tamamen yürütmeye aktarmakla diktatöryal yönetim anlayışını giderek

kökleştirmektedir. İşte bu genel seçim bu anlayışın kökleş-mesine izin verip vermemekle de ilgili olacaktır.

Bu genel seçi-me ilişkin bir başka önemli konu, Cum-huriyet tarihinde ikinci kez, halk tem-silcilerinin bir siya-sal çizgi olarak par-

lamentoya girme şansı yakalamış olmalarıdır.

Bugüne kadar çeşitli biçimlerde mağdur edilmiş, hırpalanmış, aşağılanmış, yok sayılmış, görmezden gelinmiş, seçim barajları ile önlerine setler çekilmiş farklı dinsel, etnik, sosyal ve siyasal kesimler, kendi temsilcilerini belirleyerek bir siyasal çizgi etrafında parlamentoya girme, parlamento içinden de siyaset yapma şansı yakalamışlardır.

Elbette, siyasal sitemin despotik yapısı nedeniyle halk temsilcileri, halkın taleplerini gerçekleştirme konusunda çok önemli işlevler yerine getiremeye-ceklerdir. Bunu yapabilmeleri için mevcut despotik yapıyı baştan sona değiştirmeleri, deyim yerindeyse devirmeleri gerekmektedir. Ancak halkın sözcülüğü-nü yapmak, taleplerini dile getirmek, bu taleplerin

gerçekleştirilmesi için ısrarcı olmak, bu taleplerin halk içer-sinde yankı bulması için çaba göstermek son derece önemli işlevlerdir. Böylece biz emekçiler, ken-di özgün varlığımızı yeniden anımsayıp gerçek gücümüzü görebilme şansı ya-kalayabileceğiz.

Eğer bunu yapabilirsek, ne ülke, ne siyaset ne ya-şam, hiç biri asla eskisi gibi olmayacaktır.

İşte o zaman Gezi direnişinde seslendirdiğimiz şiarımız daha da anlam kazanacaktır. “Bu daha baş-langıç, mücadeleye devam”

Bu 1 Mayısı diğerlerinden ayıran sadece sıra-dan bir genel seçim de değildir. Bu genel seçim, toplumun üzerine azgınca abanan, adeta nefes almasını bile izne bağlayan, ırkçı, gerici, tekçi, biatçi, rantçı siyasal anlayışın, yani AKP’nin yeni-den tek başına iktidar olup olmaması, hatta Ana-yasada değişiklik yapma yoluyla daha da kökleşip kökleşmemesiyle son derece ilgili bir genel seçim olacaktır.

YİNE BİR 1 MAYIS,

Bu anlamlı günde yeniden anımsayacağız ki, yurttaş kimliği altında birçok eşitsizlik gizlen-mektedir. Bileceğiz ki, ulus, çıkarları birbirlerine aykırı farklı sınıflardan oluşmaktadır. Ve tekrar düşüneceğiz ki, siyasal sistem, birini diğerinin lehine, açlığa sefalete mahkûm etmekte, şiddet uygulamakta, en temel haklarını yok saymakta, güya temel kavram olarak sunduğu “Yurttaşlık” olgusunu ayaklar altına almaktadır.

Page 5: ESM Bülteni Mayıs 2015

5www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

A.Hamit CANSEVER

ESM Diyarbakır Şube

Örgütlenme Sekreteri

Hatırlatma;

Bilindiği gibi 1 Ağustos 2015’ te 4688 sayılı yasa gereği Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci, Ağustos ayı-nın ilk işgünü başlar ve Kamu Görevlileri Hakem Ku-rulu süreci de dahil olmak üzere 31 Ağustos 2015 itibariyle de sona erer.

Bu bağlamda geçen dönem;

* Yani 7 Ağustos 2013 günü herhangi bir görüş-me yokken ve aynı gün saat 13.00‘ da resmi tatil başlayacakken, 12.05‘ te Genel Başkanımız Devlet Personel Başkanlığı tarafından “Yeni bir durum var” denilerek toplantıya çağrılmış, Heyet henüz toplantı için yoldayken TV’lerde TİS için uzlaşma sağlandığı şeklinde alt yazıların geçiyor olması ve bu konuyla ilgili Bakana konunun sorulması sonrası yetkili ağız-dan yapılan ilk açıklamanın vardığı nokta da emek-çinin ahı vardır!

* Yasada en çok üyeye sahip üç Konfederasyonun TİS’ e katılacağı apaçık ortadayken, bu yasaya uy-mayarak sürecin “Bağımlı Sendika” Memur Sen ile resmi ve gayri resmi görüşmeler halinde sonlandı-rılması “TOPLU DEĞİL, İŞ SÖZLEŞMESİ DEĞİL, SATIŞ SÖZLEŞMESİ” ise başka bir emekçi ahıdır!

* Hükümet tarafından Teklif ilk geldiğinde “ Bu teklif Memurları sokağa davet etmektir” diyen Me-mur Sen’in daha yirmi dört saat geçmeden aynı içe-riğe imza atması, Kürtçe de “İkiyüzlü İnsanlar” için kullanılan “Nanê Sêlê” anlamına denk düşer. Vebali ağırdır, Kul hakkıdır, emekçi ahıdır efendiler!

* Başka bir Vebal 4/C ‘li arkadaşların vebalidir. Zira TİS başından itibaren 4/C’lilere ilişkin talepler tamamen samimiyetsiz olup, kadro verilmesini değil koşullarının iyileştirilmesi talebi 4/C’li arkadaşlara “ Ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir.”

* Kültür ve Sanat Sen’in ortaya çıkan mutabakat-ta imzası ve haberi bile olmamasına rağmen basın önünde yetkililerin şaşkınlık derecesinde “Uzlaşma-ya vardık” açıklaması da başka bir Ah’dır.

Kısaca, Emeğimiz gasp edilmiş, hakkımız yenmiş, açık seçik hak ihlali yapılmış ve emekçi ahı alınmış-tır.

Cenazelerde imam cemaate sorar:

-“ Merhumu nasıl bilirdiniz ? “

Cemaat:

- “ İyi bilirdik (mi)? “

İmam:

- “ Hakkınızı helal ediyor musunuz ?“

Cemaat ciğerinin dibinden fışkıran bir nida ile:

-“ Haram olsun! ‘‘

Emekçinin hakkı masada kalmaz! vay Bağımlı Sendika’nın haline.!

Bugün sorun artık ertelenemeyecek bir biçim-de “Nasıl bir Sendikacılık” sorusuna açık ve net bir yanıt arayacak zaman değildir.! Çünkü KESK’in TİS sürecinde talepleri incelendiğinde olması gereken talepler olduğu ve emekçinin güvencesiz çalışma-dan, iş güvencesine, açlık sınırı üzerinden, vergi ke-sintisine, ek ödemelerin emekliliğe ve emekli aylığı-na yansıtılmasından , geçmiş dönemlerden bu yana süren refah kayıplarının telafisine kadar, talepleri emekçi için yerinde ve doğru talepler olmuştur.

KESK , üyelerini hareket ettirme ,sürece dahil etme, sokağı kullanma, kamuoyu yaratma ya da eylem türleri üretme konusunda hiçbir zaman acze düşmemiştir .!

KESK, TİS sürecinde “Masada olalım mı ,olmaya-lım mı?“ sorusuna, birlikte hatıra fotoğrafı çektirip çektirmeme noktasında, ya da 4688 sayılı yasaya itiraz edip, tüm kurullarda sendika ve Konfederas-yonların üye sayısına oranla bir temsili yet talep etme noktasında, ekonomik talepler başta olmak üzere Ülkemizdeki açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi çeşitli ekonomik verileri hangi bağlamda bağlamla-yacağına, TİS süreciyle birlikte Örgütlenme sürecine devam edip, yetki hedefinden vazgeçmeme nokta-sında on veya yirmişer kişilik basın açıklamaları vb. eylemlerden kaçınılması konusunda vs. vs. özcesi, ne yapması gerektiğinin birikimine sahip bir Konfe-derasyondur .!

Kaldı ki KESK, emekçilerin mali, sosyal ve de-mokratik haklarını korumayı, geliştirmeyi ve yeni kazanımlar elde etmeyi esas alan bir sendika gele-neğinin öncüsüdür.!

KESK, TİS süreci gibi trajikomik bir oyunu bugün, yarın, belki yarından da yakın boşa çıkaracaktır.!

“ İnsanca Yaşam, Güvenceli Gelecek, Eşit ,Özgür ve Demokratik bir Türkiye için sürdürdüğümüz mü-cadeleyi birlikte büyütmeye devam edeceğiz .!

TİS - EMEKÇİ AHI

Page 6: ESM Bülteni Mayıs 2015

6 www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

SOMA’nın BİRİNCİ YILIŞakir BORA

ESM Balıkesir Şubesi

Yönetim Kurulu Üyesi

“Ben de bu kazanın nasıl olduğunu merak ediyo-rum.”

“Olayın üzerinden 11 ay geçmesine rağmen ola-yın nasıl olduğu konusunda bir fikrim yok.”

Yukarıdaki cümleler tarihin en büyük iş cinayetle-rinden olan Soma maden kazasının üzerinden 11 ay geçtikten sonra görülen ilk duruşmasında Soma Hol-ding Yönetim Kurulu Başkanı ile Soma Holding Genel Müdürünün ifadelerinden alınmış birer cümledir.

Kazayla ilgili yargı süreci başladığından dolayı olayın oluş nedeni veya nedenleri ile suçlu veya suç-lular hakkındaki karar için davanın sonuçlanmasını beklemek gerekmektedir. Ancak yukarıdaki cümleler kazanın nedeniyle ilgili zaten yeterince fikir vermek-tedir.

Bu kazadan sonra madencilik sektöründe çalışan herkesin hemfikir olduğu tek konu Türkiye’de artık kömürün mevcut üretim şekliyle çıkarılamayacağı ve sektörün kendini baştan sona yenilemesi gerek-liliğinin kendini dayatmasıydı. Mevcut üretim şekil-leri Soma özgülünde de görüldüğü gibi genel olarak insan gücüne dayalı, işin taşeron ve alt işverenlere dağıtılarak yasaların da arkasından dolanmak sure-tiyle aşırı zorlama ile fazla üretim gerçekleştirilerek işçinin sırtından maliyetin düşürülmesi ve karlılığın artırılması gerçekleştirilmiştir.

Bu üretim modelinde modern anlamda bir işçi-işveren ilişkisi gerçekleştirilememiş adeta köle-sahip ilişkisi yürütülmüştür. Modelin tam da bu olduğu Soma’da yaşayan herkes tarafından bilindiği gibi İş-çiler tarafından da sürekli dile getirildiği için ayrın-tıya girmeye gerek kalmadan bu olgunun yaşandığını kabul etmemiz gerekiyor. Eğer köle-sahip ilişkisi ye-rine gerçek anlamda bir işçi-işveren ilişkisi kurulmuş olsaydı, bu işyerlerinde yetkili sendika konumundaki sendika, şehit madencilerin cenaze törenlerinde en önde olur, davanın görüldüğü duruşmalarda maden-cilerin ve şehit ailelerinin yanında olur, hukuksal an-lamda hak arama mücadelelerinde destek olurdu. Bu katliamdan sonra ve şu an devam eden süreçte yetkili sendikanın tavrı Türkiye sendikal hareketi

açısından iyi incelenmeli ve dersler çıkarılarak gele-cek kuşaklara aktarılmalıdır. Söz konusu sendikanın tavrı ve olay karşısındaki tutumu başlı başına uzun-ca işlenmesi gereken ve bir sendikanın örgütlenirken gücünü kimden alması gerektiği konusunda derslerle doludur.

Faciadan sonra bütün beklenti bu üretim mode-linin terk edilerek modern anlamda bir işçi-işveren ilişkisinin kurulacağı, çalışma yaşamına ilişkin ulus-lararası normların kabul edilerek maden şirketleri-nin bu kurallara uygun olarak üretim yapması için sıkıca denetleneceği bekleniyordu. Nitekim olaydan sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı İş Müfettişleri tarafından yapılan denetimlerde aynı firmanın iki ocağı eksikliklerden dolayı belirli bir süre kapatılmıştır. Normal koşullarda firmanın bu eksik-likleri hızlıca giderip yeniden üretim aşamasına geç-mesi gerekirken eksiklikler bir türlü giderilememiş ve Kasım ayı sonunda 2831 civarında işçinin iş akdi feshedilerek tazminatları ödenmeden işten çıkarıl-mışlardır. Burada işveren maliyet artışlarını gerekçe göstererek esasında fazla bir yatırım yapmadan mev-cut haliyle üretime geçmek istemiş, yüksek orandaki işsizliği de kullanarak ocakların biran önce üretime açılması gerektiği yönünde kamuoyu oluşturmaya ça-lışmış ve özellikle geniş işsiz kitlelerini de harekete geçirmeye çalışmıştır. Aslında burada amaç eski üre-tim modelinin devam etmesinde ısrar etmektir. Bun-da belli oranda başarılı oldukları söylenebilir. Çünkü işten çıkarılan 2831 işçiden sadece 20 - 25 işçi kıdem tazminatlarının verilmesi talebiyle ELİ Müessesesi Müdürlüğü önünde oturma eylemine katılma cesa-retini gösterebilmiş ve eylem 17 gün sürmüştür. Bu eylem devam ederken TBMM’de kabul edilen torba yasa ile işten çıkartılan işçilerin kıdem tazminatları-nın TMSF tarafından verileceği ve TMSF’ nin de Soma Holding’in malvarlıklarını satarak işçilerin kıdem tazminatlarını ödeyeceği belirtilmiştir.

Page 7: ESM Bülteni Mayıs 2015

7www.esm.org.tr

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

Aynı tarihlerde Soma Kömürlerine ait Ata bacası maden ocağının yeniden üretime başlayacağı kamu-oyuna açıklandı. Firmaların işe başvuranlardan son bir yıldır kullandıkları ilaçların dökümlerini istediği ve bu dökümleri getirmeyenlerin işe alınmayacakları işçilere söylenmiştir. İşten atılan 2831 işçiden psiko-lojik tedavi alan ve tedavi sürecinde ilaç da kulla-nan pek çok işçi ilaç dökümünde kullandığı ilaçla-rın görüneceği ve bunun işe girmesine engel olacağı kaygısıyla tedavi ve ilacı kullanmayı bırakmıştır. SGK prosedürü dışında alacak parası da yok. Dolayısıyla önümüzdeki süreçte yaşanılan travmalar daha da ar-tacak, Soma’da psikolojik sorunlar yaşayan, kendisi-ne ve ailesine zarar verecek hale gelecek çok sayıda işçi görülebilecektir. Bu durum insan haklarına aykırı olduğu gibi ilaç kullanan insanların tedavisinin de ge-cikmesine neden olabilmektedir.

Görüldüğü gibi işveren ve kamuoyu faciadan ye-terince ders almamış ve özellikle işve-renler kazadan sonra daha da pervasızlaşmıştır. İnsan-lar işsizlikle terbiye edilmeye çalışıl-mış ve yer altın-dan yaralı çı-karılan insan-lar da işsizlik-le ve açlıkla karşı karşıya bırakı lmışt ır. Mevcut şirketler işe alacakları işçide aradıkları şartları ağır-laştırmış üstelik çalışanlar arasında çok rapor kullanan, kaza geçiren, izin kullanan işçilerin çıkarılarak yerine yeni işçi alınacağı propagandası yapılmaktadır. İşverenle-rin ürettiği bu propagandaya bir de, DİSK üyesi işçi-lerin de işten çıkarılacağı şeklinde ek yapılmaktadır. Ayrıca, Soma’da işten atılan işçiler, pek çok maden havzasında da çalışanlar için ciddi tehdit olarak gün-deme gelmektedir. İşverenler işçilere kötü koşullar dayatmakta, bu koşulları kabul etmedikleri takdirde Soma’dan işçi getireceğini bildirmektedir.

Çalışma koşullarıyla ilgili işçiler açısından en olumlu gelişme 11.09.2014 tarihinde TBMM’de kabul edilen ve 01.01.2015 tarihinden itibaren uygulamaya konulan torba yasaya göre madenlerde çalışma sa-atleri haftada en fazla 36 saatle sınırlandırılmıştır. Soma özgülünde bazı firmalar bu yasaya uyarak haf-tada 2 gün dinlenme verirken bazı firmalar ise fiili-yatta günde 7 saat çalışma haftada 1 gün dinlenme

ile yasayı ihlal etmekte ve haftalık azami çalışma saatini aşmaktadır. İşçilerin bu haklarına sahip çık-maması durumunda bütün işverenlerin fiili durum yaratarak tekrar eski çalışma saatlerini dayatacağı kuşkusuzdur.

Faciadan bu yana geçen on bir aylık süreçte şehit madenci ailelerine maddi anlamda sadece AFAD ta-rafından halktan toplanan paralardan yardım dağıtıl-mış, hatta bazı özel kurum ve kuruluşlar tarafından bağışlanan paraların bir kısmıyla da Soma bölgesine okullar yaptırılmış ve bazı spor komplekslerinin de yapılacağı belirtilmiştir. Bu güne kadar AFAD yaşamını yitiren madencilerin eşlerine 156 bin lira dağıtmıştır. Kimi özel şirketlerin de tek tek ailelere ev eşyası, ço-cuk oyuncakları vb. yardımlar yaptığı bilinmektedir. Yapılan yardımlar gelişigüzel bir şekilde yapılmış ve yeni travmalara neden olmuştur. Yıllardır eşi maden-de çalışan ve kirada oturan kimi yoksul aileler eşle-

ri ölen kadınları kıskanır hale gelmiştir. Keza babası ölen çocuklara da-

ğıtılan oyuncaklar ve giy-siler de diğer çocuk-

ların travmalarına neden olmuştur. Öte yandan ya-şanan dramın ardından orta-da görülen ve görülmeyen,

uçuk vaatler ve söz verilen pa-

ralar dışarıdan pek çok insanın gözünü bu

acılı ailelere dikmesine ne-den olmakta ve bu ailelerin acıları,

yaşadıkları travmalar bir türlü hesaba dahil edilme-mektedir. Bir çocuğuyla birlikte acısıyla baş başa kalan kimi kadınların ‘zengin dul’ diye işaret ve ifa-de edilmesi kadar çirkince bir şey olabilir mi? Ölen madencilerin ana-baba-kardeşlerinin de kimi zaman ölen eşe gelen yardımlara göz diktiği, eşini yitiren kadının elinden parasının alınmaya çalışıldığı, ona ta-nınan kimi hakların kendileri tarafından kullanılması için baskı yaptığı da gelen bilgiler arasındadır. Yani devletin ölenlerin eşlerine para vererek sorumluluk-tan böyle kolayca kurtulmaya çalışması, o ailede ya-şanacak travmaları hiç hesaba katmaması, etrafında yaşanacak gelişmeleri düşünerek önlemler almaması anlaşılır şey değildir. Hükümetin acılı ailelere mü-dahale ederek sokağa çıkışı engellemeye çalışması, insani refleksini demokratik tepkiye dönüştüren, her ayın 13’nde madenci heykeline karanfil bırakan, şim-dilerde başlayan davanın duruşmalarına katılan aile-

Page 8: ESM Bülteni Mayıs 2015

ENERJİ SANAYİ VE MADEN KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI

ESM Adına Sahibi: Mustafa ŞENOĞLU, Genel Başkan • Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Fatih KAYMAKÇIOĞLU, Genel Eğitim ve Basın Yayın SekreteriYönetim Yeri: Mithatpaşa Caddesi, No: 24/13, Yenişehir/ANKARA • Tel: 0.312 435 24 21 - 435 14 11 - 435 64 21 • Faks: 0.312 435 05 03

web: www.esm.org.tr • e-mail: [email protected]ı: Hermes Ofset Ltd. Şti. Büyük Sanayi 1. Cd. No: 105 İskitler/ANKARA Tel: 0.312 384 34 32 • Basım Tarihi ve Adedi: Mayıs 2015 / 3000 Adet

leri olumsuz değerlendirip eve kapananları makbul insan olarak görüp ayrımcılık yapması önümüzdeki süreçte bu aileleri karşı karşıya getirecek tehlikenin sinyallerini de vermektedir.

İHA’da yayınlanan, Savaştepe Madenciler Derneği’nde AKP örgütünün şehit madenci aileleriyle yaptığı toplantıda yapılan konuşmalar ve Soma Fan Club’de çıkan kimi yazılar yine acılı aileleri bölme-ye, birbirlerine çatıştırmaya, işverenin kulu, AKP’nin yandaşı ve devletin makbul madencisi yapmaya dö-nük son derece tehlikeli girişimlerdir. Yaşanan kat-liamın ardından Soma’da başta yaşamını yitiren madencilerin aileleri olmak üzere, işçiler ve halkta ciddi anlamda bir travma meydana gelmiştir, bu sa-dece ailelere dönük yardım ve psikolojik tedaviyle önlenemez. Sağlıklı sonuçlar alınmak ve Soma’da yaşayan tüm insanların geleceği düşünülüyorsa daha büyük çapta bir projeyle Soma sakinlerini içermek zorundadır. Bu tek başına psikolojik tedaviyle de ol-maz, yapılacak ciddi incelemeyle nelerin yapılacağı ve kapsam alanı belirlenebilir. Eynez ocağında 301 insan yaşamını yitirmiş, aileleri acıyla baş başa bıra-kılmıştır. Soma Kömürleri A.Ş’ne bağlı ocaklarda 13 Mayıs 2015 öncesi çalışan tüm işçilere 6 ay süresin-ce devlet çift asgari ücret vererek günah çıkarmaya, sorumluluklarını unutturmaya çalışmıştır. Ölmeyip de sağ kurtulan işçilerin yaşadıkları travma hesaba katılmadan söylenen, ‘yattığınız yerden para alıyor-sunuz’ diyen esnaf ve halkın hiç de sağlıklı düşüne-mediği, bu yaklaşımın ciddi tehlikeler içerdiği tespit edilerek önlem alınmamıştır. 2831 işçi ölümden kur-tulduklarına yitirdikleri arkadaşlarının acısıyla yanıp tutuşurken sevinememişler, bu kez 6 ay sonra işsiz-lik ve yoksullukla cezalandırılmıştır. Şimdi de daha önce aldıkları çift asgari ücret hatırlatılarak onların yaşadıkları sıkıntıları anlamaktan uzak durulmakta-dır. Çoğu Soma dışından gelmiş, 2 – 3 çocuklu, kirada oturan bu işçi aileleri düşük miktarda ödenen işsizlik ödeneğiyle geçinememekte, belirsiz gelecekleriyle yaşadıkları travma her geçen gün daha da artmak-tadır.

Soma’da şu anda iki dava konuşulmaktadır. İlki katliamla ilgili açılan davadır ve 13 Nisan’da Akhi-sar Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanmıştır. Sanıkların görüntülü yöntemle ifadelerinin alınma kararı aileler ve onlarla dayanışma içinde bulunanla-rın tepkisiyle birlikte değiştirilmiş, Mahkeme heyeti 8’i tutuklu 45 sanığın duruşmaya getirilmesine karar vermiştir. Dava, KESK, DİSK, TTB ve TMMOB gibi emek ve meslek örgütleriyle Sosyal Haklar Derneği Soma

Şubesi başta olmak üzere tüm demokrasi güçlerinin de katılımıyla, sanıkların da duruşma salonuna geti-rilerek ifadelerinin alınmasıyla birlikte sürmektedir. 13 bin maden işçisinin çalıştığı ve işçilerin işverenin istemi doğrultusunda üye olduğu yetkili sendika bu duruşmalara işçilerin ve ailelerin tepkilerinden çe-kindiği için katılmamaktadır.

Diğer davalar ise, Soma Kömürleri A.Ş. işvereni tarafından bir telefon mesajıyla işten atılan 2831 iş-çiden bir kısmının açtığı bireysel davalardır. İşçilerin işten atılmasının ardından Soma dışından gelen avu-katlar işçilerle yaptıkları konuşmalarda onlara dava açtıkları takdirde büyük paralar alacaklarını inandır-maya çalışarak ellerinden vekalet almaya çalışmış-tır. İşçilerden önemli bir kesimi buna inanarak farklı yerlerden gelen avukatlar aracılığıyla dava açmıştır. Bu davalar işe iade ve muvazaa davalarıdır. Bunlar içinden çok az bir kısmına mahkemenin ikinci celse-sinde iş akdi feshinin belli usullerle olması gerektiği, işverenin telefon mesajını kullanarak toplu fesihler-de uygulanacak yasa ve yönetmeliklere uymadığı için işe dönüşe karar verilmiştir. Diğer işçilerin davaları sürmektedir ve işe iade kararı muhtemeldir ki bütün işçiler için geçerli olacaktır. Çünkü bütün davalar tek mahkemede görülmektedir. Alt işveren üst işveren tartışmalarıyla gündeme gelen sahaların gerçek sahi-bi TKİ’nin sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilen muvazaa konusu davasıyla ilgili şu anda verilmiş bir karar bulunmamaktadır.

13 Mayıs madencilik tarihinde, Türkiye’de işçi ve emekçilerin yüreğine kazınmış acı ve kanlı bir tarih-tir. 301 Maden işçisinin katledildiği 13 Mayıs’ta yaşa-mını yitirenleri anmak, geride bıraktıklarıyla daya-nışma içinde bulunarak acılarını hafifletmek son de-rece insani bir görevdir. Şehit madenci aileleri kamu-oyuna yaptıkları çağrıyla 10 Mayıs 2015 Pazar günü Soma’da bir miting gerçekleştireceklerini ve bütün kesimlerden destek beklediklerini açıklamışlardır. Ayrıca, başta örgütümüz KESK olmak üzere DİSK, TTB ve TMMOB’ un almış oldukları ortak karar gereği 16 Mayıs’ta Soma’da gerçekleştireceğimiz mitingde sı-nıf dayanışmasını daha da yükselterek sermayenin aşırı kar hırsı sonucu yaşanılan iş cinayetlerine dur demeliyiz.

Türkiye’nin en büyük maden havzalarından biri olan Soma’da, kan ve gözyaşıyla sulanmış bir kentte, işveren ve sarı sendikanın yarattığı korku imparator-luğunun göbeğinde, 7 Haziran seçimleri öncesinde buluşmak, saray ve saltanatlara karşı emeğin dik du-ruşuna da katkı sunacaktır.