ekmek ve gül - sayı 34

24
c m y k 6 Ekim 2012 Cumartesi Yýl: 4 Sayý: 34

Upload: ekmek-ve-guel

Post on 21-Mar-2016

249 views

Category:

Documents


4 download

DESCRIPTION

Ekmek ve Gül - Ekim 2012

TRANSCRIPT

Page 1: Ekmek ve Gül - Sayı 34

cm

yk

6 Ekim 2012 CumartesiYýl: 4 Sayý: 34

Salçanýn kýrmýzý acýsýyoksulun baþ tacý

Kader Bayram

Kýþýn kendini yavaþtan hissettir-diði eylül ayý gelip çattý yine.Her yerde olduðu gibi An-tep’te de eylül ayý kýþahazýrlýk ayý. Antep’inyoksul mahallelerin-de acý bir telaþ sarmýþdurumda kadýnlarý.Kýþa hazýrlýk, hele bir deokullarýn açýlmasýna denk gelin-ce iþçinin ve emekçinin belini bükmüþ .Eylül ayýný dert ayý yapývermiþ. “Yazýn baþýpiþenin, kýþýn aþý piþer” atasözünden yolaçýkarak, çalýþan, didinen insanlarýn kýþa ha-zýrlýklarýný ya da hazýrsýzlýklarýný öðrenmekiçin Antep’in Perilikaya ve Ocaklarmahallesinin sokaklarýnadüþtük.

Hangi sokaðagirsek damlar-da bir uçtanbir uca geril-miþ iplerdeboncuk gibidizilmiþ yeþilve kýrmýzý biber-lerin, mor patlýcanla-rýn, beyaz kabaklarýn rüzga-rýn esiþiyle çýkardýklarý sesleri du-yarsýn. Ya da sokak ortalarýna serilmiþ nay-lonlarýn üzerinde býçaðýný alýp komþusuna yardýmagelen kadýnlarýn temizledikleri salçalýk biberlerinacý kokusunu sokaðýn ta baþýndan duyarsýn. 60 ya-þýndaki Fatma teyzeye “eliniz yanmýyor mu?” diyesorduðumuzda verdiði “Yanmaz olur mu yangýsýyüreðime vuruyor. Ýki gün yüzümü yýkayamýyo-rum” sözünü düþünüyorum. Yine de mutlu oluþu-nu… Elinin yanmasý, bir þekilde para bulup kýþasalça çýkarmanýn mutluluðunu gölgede býrakmý-yor. Acý bir sevinç yaþýyor gülen yüzü. Baþka birine“fabrikalar da yapýyor bu iþi, neden elde yapýyorsu-nuz?” dediðimde ise “ Fabrikalar çer çöple, bozul-muþu ayýklamadan yapýyor. Ýçim almýyor.” diyor entitiz halleriyle. Bir diðeri “kýþ hazýrlýðý sadece sal-çayla bitmiyor” diyor. “Bunun kömürü, odunu, si-midi, bulguru da var. Okullar açýldý. Çocuklarýnokul ihtiyaçlarý… Tüm bu hazýrlýklar için en az

2000 liraya ihtiyaçvar. Asgari ücretle çalýþan biri bunu nasýl karþýlar“diye soruyor cevabýný bildiðini gösteren derin birof çekerek. Bundan önceki yýllarda daha fazla sal-çayý daha ucuza çýkarýrlarmýþ. Bunu da þuna baðlý-yorlar: “Salça fabrikalarý açýlmadan önce herkesyaðmurun yaðmasýný beklerdi. O vakit satýcýlar bi-berler elimizde kalmasýn diye daha ucuza satarlar-dý. Ýþte fakir fukara da ihtiyacý kadar çýkarýrdý. Þim-di öyle deðil. Yaðmur yaðýnca artýk adam da götü-rüp fabrikalara veriyor. Onun için de biberler heppahalý. Pahalý olunca da parasý olmayanlar ya ihti-yacýndan az çýkarýyor ya da hiç çýkarmýyor”.

Biber satýcýsý olanlar da bu durumdan dertli veiþin durgun oluþundan þikayetçi. “Yaðmur yaðarsabelki iþler açýlýr” düþüncesindeler. Nasýl etkilenme-sinler! Acý biberin kilosu 1 lira 20 kuruþ, tatlý biber80 kuruþ ile 1 lira arasý. Ortalama 150 kg biberle

anca kýþlýðýný çýkaracak kiþi asgari ücretle nasýlkarþýlasýn bunu? Buna bir de domates salçasýný ka-týnca kýþýn evde olanlarla yoðrulan fakirin kurtarý-cýsý bulgur köftesinin de hepten tadý kaçýyor. Bütünbunlar konuþulurken traktörün arkasýna biber çek-me makinesini takýp hizmeti ev önlerine kadar ge-tirenleri, onlarýn deyimi ile “Büber çekenleri” görü-yoruz. Onlarda da bir durgunluk varmýþ. O da yað-mur yaðýnca iþler açýlýr diye bekliyor. Yaðmuru, acýbir umutla beklemekteler tüm yoksul iþçi mahalle-sinin kadýnlarý. Oysa yaðmur demek kadýnlar içiniki kat daha fazla yorgunluk demek. Yaðmurun sal-çaya deðmemesi için akþamlarý uykusuz kalmakdemek. Yoksulluðun faturasýnýn yorgunluk olarakyine kadýnlara kesilmesi demek.

Antep’i bilenler salçanýn sadece yemekte kulla-nýlmadýðýný da bilir. Salça ayný zamanda okula gi-den çocuklarýn kuru ekmeðine sarelle gibi sürülüp,beslenme olarak okula götürülmesi demek. Bir ka-dýna “siz de ekmeðe salça sürüyor musunuz?” diyesorduðumuzda “Benimkiler erkek çocuk bunu ye-mezler, kýzlara daha çok yapýlýyor “derken kýz veerkek çocuðunun beslenme çantasýnda bile ayrýmauðradýklarýnýn farkýna bile varmýyor. Çünkü ona daayný þey yapýlmýþtýr belki, kimbilir.

Sohbet ettiðimiz kadýnlarýn hepsinin de eþi çalý-þýyor. Çalýþýyor da emeðinin karþýlýðýný yarý aç yarýtokla alýyor. Yazýn da kýþýn da baþý piþenlerin aþý hiçpiþmemiþ oluyor.

60 yaþýndaki Fatma teyzeye “eliniz yanmýyor mu?”diye sorduðumuzda verdiði “Yanmaz olur muyangýsý yüreðime vuruyor. Ýki gün yüzümü

yýkayamýyorum” sözünü düþünüyorum. Yinede mutlu oluþunu… Elinin yanmasý, bir

þekilde para bulup kýþa salçaçýkarmanýn mutluluðunu gölgede

býrakmýyor. Acý bir sevinçyaþýyor gülen yüzü.

KADKAPAK1.qxd 04.10.2012 21:34 Page 1

Page 2: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Merhaba Ekmek ve Gül okurlarý, Ben Pendik’te görev yapan bir eðitim emekçisi-

yim. Sizlerle, okullar açýlalý daha birkaç hafta olma-sýna raðmen þimdiden ne kadar sýkýntýyla karþýlaþtý-ðýmýzý paylaþmak istedim. Bu sene 5,5 - 6 - 7 yaþla-rýnda çocuklarýn eðitim öðretime baþlamasýndankaynaklý 18 þubeye kadar 1.sýnýf oldu. Okulda öylebir kaos var ki kimse ne yapacaðýný bilmiyor. Ýlko-kul, ortaokul ayný bahçede. Okul sýralarý, lavabolar,sýnýflarýn konumu, hijyenik koþullar, hiç bir þey 60aylýk çocuklara uygun deðil. Bir heyecanla miniklerisýnýflara aldýk ve ilk hafta sadece bir ders saati bile

öðrencilerin dikkatini top-lamakta zorlandýk. Okul

öncesi eðitim almadýk-larý için boya kalem-leri tutamýyorlar,

oyun hamu-ruyla dahio y n a y a m ý -yorlar. Öðret-men arka-daþlarla kara

kara düþünürken 1 hafta geçti. Ýkinci hafta geldi ve6 ders saati bu çocuklarýn dikkatini nasýl toparlarýz,onlarý sýkmadan nasýl ders iþleriz diye düþünmeyebaþladýk. Kitap dahi okullara gelmediði için yardým-cý kitap almaya çalýþýrken idare tarafýndan baskýlan-dýk , “yardýmcý kitap yasak” dendi. Bir sonraki ders,birinci sýnýf öðretmenlerini dersten çaðýrarak topla-dýlar, kendi siyasi görüþlerinden olan kýrtasiyeyi veyayýnevlerini çaðýrmýþlardý, buralardan kitap almaya“teþvik” edildik. Bir yandan da her öðretmen sýnýfý-ný velilerle birlikte düzenlemeye çalýþýyor. Dolap,perde, projeksiyon aleti, örtü falan derken sýnýftaminikleri mutlu etmeye çalýþýyorlar.

Bunlar yaþanýrken bir baþka sýkýntý miniklerin veöðretmenlerinin karþýsýna çýkýyor. 4+4+4 eðitimsisteminden kaynaklý sýnýf öðretmenleri norm kad-ro fazlasý durumuna düþmüþ ve eþ durumu atama-larýnda bütün iller kapanmýþ ve il emrine atanmadurumu da kaldýrýlmýþtý. Doðal olarak arkadaþlarý-mýz eþlerinin bulunduklarý ile gidememiþ ve çocuk-larýyla yalnýz baþýna kalmýþlardý. Ve bu arkadaþlarý-mýzýn bu muallaktaki durumlarýna raðmen 1. sýnýföðretmenliði verdiler. Yanlarýnda eþleri yok, evleri

taþýnmýþ, çocuklarýyla kalmýþ kadýn arkadaþlarýmýzbu sýkýntýlarla minikleri okula adapte etmeye çalýþý-yorlardý. Sonra bakanlýk branþ deðiþikliðini koþulsunarak tayinlerinin çýkabileceðini söyleyip, arka-daþlarýmýzý kendi alanlarý olmayan bir branþta çalýþ-mak zorunda býraktý. Ve tayinlerini eþlerinin bulun-duðu ile çýkardý. Sonra bir bir 1. sýnýflar kapanma-ya ve öðrenciler baþka sýnýflara daðýtýlmaya baþlan-dý. Minikler her ders bir baþka sýnýf, bir baþka öðret-men , bir baþka sýra arkadaþý gördü ve çoðu öðren-ci aðlayarak eve gitmek istedi. Öyle bir kargaþa ya-þandý ki çocuk ne yapacaðýný bilemedi.

Okulda bir baþka sýkýntý ise seçmeli ders mesele-si. Seçilecek dersleri gösteren formda Kur’an-ý Ke-rim ve Hz. Muhammed’in Hayatý dersleri seçilerekveriliyordu. “Bunlar açýlacak dersler, diðer dersler-den de þunlardan seçebilirsiniz. Diðer derslerin öð-retmenleri yok” denilerek formlar daðýtýlýyordu.

Bütün bunlar okullarýn açýlmasýnýn ilk günlerindeyaþandý. Önümüzdeki günlerde daha birçok sýkýntýbiz öðretmenleri ve velileri bekliyor. Öðretmen vevelilerin yaþanan bu sýkýntýlara karþý ortak mücade-le hattý oluþturmasý gerekiyor.

Ben 31 yaþýnda lise mezunu bir ev kadýnýyým.2003’te Ýstanbul’a gelin olarak geldim. 16 ay sonraGaziantep’e yani memlekete geri taþýndýk. Orada da6 yýl kaldýk. Eþim Mehmet, Antep’te trikoda 2 yýl si-gortasýz çalýþtý. Zaten iþçilerin yüzde 90’ýnýn sigorta-sý yoktu. Hem o yüzden hem de 2 kýzýmýzýn daha iyieðitim alabilmesi için Ýstanbul’a taþýndýk. Bu zamanakadar Mehmet yýlýn yarýsýný Ýstanbul’da çalýþarak ge-çiriyordu. Triko da sezonluk iþti zaten. Þimdi bu iþianlatmaya kalksam uzun sürer. Bunu baþka bir mek-tuba býrakýyorum. O yüzden hani sütten aðzý yananyoðurdu üfleyerek yer derler ya, Mehmet Merter’de-ki Texim fabrikasýna araþtýrma yaparak girdi. Büyükbir firma diye tercih etti, saðlam firma, güvenilir diyegirdi. Ama sonuç ortada. Bayram arifesinde, müba-rek Ramazan ayýnda 36 arkadaþýyla birlikte iþten çý-kartýldý. Düþünün ki her bayram öncesi hazýrlýk ya-pardýk, bu bayramdaysa bayram þekerlerini, çocukla-ra bayramlýklarýný kendilerini kötü hissetmesinler di-ye ancak sabah alabildik. Bayrama eþim iþsiz olarakgirdi. Sonuçta kiracýyýz, eþim tek çalýþýyor. Sorumlu-luklarýmýz bu yýl daha aðýr; iki kýzýmýz bu yýl okulabaþladý. Ýkisinin arasýnda çok yaþ farký yok. Küçük ký-zýmýz da okula baþladý heyecanýný yaþayamadýk.Çünkü düzgün bir okul alýþveriþi yapamadýk. Sadeceuydur buydur yaptýk. Neyse her þey zor da olsa, herþeyin üstesinden geliniyor. Ama buna sebep olan Te-xim’dir. Acaba vicdanlarý rahat mý, onu merak ediyo-rum. Vicdaný rahat mý diye sormak istediðim baþka-larý da var. O konuya geleyim. Bilirsiniz belediyeler-de Beyaz Masa diye bir þey var. Ýhtiyaçlarýnýzý yazdý-rýyorsunuz. Ben eþime “Mehmet zaten çalýþmýyor-sun, iþsizsin. Komþular belediyeye gidip okul ve ký-yafet ihtiyaçlarýný yazdýracak. Ben de gideyim, yazdý-rayým” dedim. Mehmet de “Ben bir aracý buldum,Esenyurt Belediye Baþkaný ile birebir görüþeceðiz”dedi. Her salý da halk günüymüþ. Salý günü gittik, gö-rüþme ayarlandý. Bir kiþi bize “Neden geldiniz?”di-ye sordu. Mehmet de “Sendikalýyým diye beni iþten

attýlar” dedi. Tabi ki sendikayý duyunca “bu-rada kimseye yardým yok” denildi. Þimdiyazdýklarýmýn birini yazýp birini unutuyo-rum. Hala olayýn þokundayým. Bizi dinleme-yi býrakýn, daha yanýna çaðýrmadan odanýnbir ucundan sesini duyduk. Hani benimbir Ak Partili olduðumu bir yana býrakýn, sa-bah altýda orada sýrada bekleyen bizi yanýnaçaðýrýp tanýþmadý bile. Ak Parti üyesi olduðum-dan utandým ve istifa ettim. Ben hiç oy verme-sem de, bu partiye üye olmasam da bir vatan-daþ olarak bu yapýlaný hak etmediðimize inaný-yorum. Ben o gün o salondan kovulduðumuzainanýyorum ve bunu yakýþtýramadým bir beledi-ye baþkanýna. En azýndan nezaketen yanýna ça-ðýrýp, bizimle tanýþýp derdimizi dinleseydi, ister-se yardým etmeseydi ama bu þekilde baðýrýp dý-þarý çýkartmasý bizi rencide etmekti. Ama iyi ol-du. Bu bizim Ak Parti anlayýþýmýzý deðiþtirdi. Ký-sacasý bu direniþ bize çok þey öðretti. Ben bu dü-zene baktým ve KPSS’ye girdim ilk defa. Çünküçektiðimiz çok; on iki saat çalýþacaksýn, resmi ta-tillerden yararlanamayacaksýn. Geçen Mart ayýn-da annem gelmiþti. Geldiðinde ben de çalýþa-yým eve bir katkým olsun dedim. Ama bir ay daya-namadým. On iki saat çalýþ, maaþýn asgari ücret ol-sun. Bir de iþten þikayet edince “iþine gelirse, dýþa-rýda iþçi çok” diyor. Bizi korkutuyorlar. Bu direniþ-te eþimin arkasýndayým ve sonuna kadar da direne-ceðiz. Çünkü böyle olmasa her yer ayný sonuçta, biriþ yerine bir düzen gelse belki diðer iþyerleri de iyibir ders alýr ve iþçilere de cesaret gelir. En azýndanbu direniþ inþallah büyük bir kitleye ulaþmýþtýr ve deulaþacaktýr. Ben bu direniþi sonuna kadar destekleye-ceðim. Bazý yazým hatalarým olabilir kusura bakma-yýn. Çünkü uzun zamandýr yazmýyorum ondan ola-bilir. Sevgilerle.

Hatice KKahraman // DDireniþteki TTexim ÝÝþçisinin eeþi

2

Yönetim YYeri: Arabacý Beyazýt Mahallesi Kuvayi Milliye Caddesi Çevre Tiyatrosu Sokaðý

No: 1-C Kocamustafapaþa-Fatih/ÝSTANBUL Tel: (0212) 5871799- Faks: 5873660

Daðýtým: Doðan Daðýtým AÞBaský: SM Matbaacýlýk

Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sokak. No:10 (A Blok)

Yenibosna-Bahçelievler / ÝSTANBULTel: 0 212 654 94 18

Günlük EVRENSEL gazetesinin ücretsiz özel ekidir. Türü: Yaygýn süreli

Bülten Basýn Yayýn Reklamcýlýk Tic. Ltd. Þti. Adýna Sahibi: Bülent FFalakaoðlu

Genel Yayýn Yönetmeni: Ýhsan ÇÇaralanSayfa DDüzenlemesi: Nazife Yaþar

Kapak: FFýrat TTurgut

i Ç i N D E K i L E RSavaþ Ölüm Demek, Zam Demek.........3

Atýlan Her Bomba Kadýnlarýn Ocaðýna..............................4

Savaþla evlat hiç yan yana gelir mi?.........................5

Eyvah! Meclis açýldý..............................6

Van’ýn Kadýnlar Pasajý.........................7

Cenneti cennet yapan bu kadýnlarýn emeði.............................8

Sokakta çalýþmanýn derdi baþka.........9

Kocaeli’den Antep’e Ekmek ve Gül’lekurulan bir dayanýþma öyküsü.........10

Tecavüz haberi duymaktanyýldýysanýz...........................................12

“Dur” demek için yola çýktýk............13

Bakana Mail, Sorana Nutuk Atan Medya.................14

Azad eyleseler uçamaz mýsýn?..........15

ÇENGELLÝ ÝÐNE.....................................15

Kadýnlardan kürtaj hikâyeleri .........16

AVUKATINIZ YANITLIYOR....................16

Metrobüs maratonu baþlýyor.............17

ÝÇÝMÝZDEN BÝRÝ: Durduðun yerdesayýklama kýzým, ilerle......................18

Bir parfüm aradým bakýn ne buldum!...............................20

SAÐLIK: Sonbaharla gelen enfeksiyon hastalýklarý......................21

Bütün 4’ler Ýmam Hatip’e çýkýyor......22

Bir iþçi kadýnýn çocuðu......................22

MEKTUP................................................23

Salçanýn kýrmýzý acýsýyoksulun baþ tacý................................24

Siren seslerinin kulaðýnýzda çýnladýðýný düþünün, ki-myasal korkular, nereye saklayacaðýmýzý bilemediði-miz çocuklar, füzeler, bombalar, kan, ölüm, evlat acý-sý... Düþünün savaþýn çocuklarýný, sýskalaþan, kararan,acýkan ve yoksulluðundan, ona bunu yaþatanlara hayýrdemeyenlerden utanan çocuklarý... Düþünün kara ka-ra manþetler her gün bir adým ötede görünmez olacakgeleceði “güzel günler” diye çaðýrýyor... “Kimin içingüzel?” diye sormaya takat yok, ses yok, soluk yok...Düþünün nasýl korkulu bir geçmiþtir geride býraktýðý-mýz savaþýn konuþtuðu o zamanlar... Hak yok, hukukyok, özgürlük yok... Düþünün kuþ uçsa konacak dalbulunmayan cephelerde haki renge bürünmüþ evladý-nýzýn savaþla savaþýný... Evlat yok, sevinç yok, gelecekyok... Düþünün gülmeyi unutan insanlarýn coðrafyasý-na dönüþtürülen cephe gerisinin karanlýðýný... Düþyok, umut yok, söyleyecek söz yok...

Adým adým sürüklendiðimiz savaþý düþünün, sava-þýn hep kanlý bir tarih olarak yazýldýðý sayfalarý, aynýkaranlýðýn içine çekildiðimiz bu günleri... Savaþ geldiçattý, meclisin kapýlarý bize kapandý, ölüme açýldý.Memleketimiz, coðrafyamýz, geleceðimiz, hayatýmýzve çocuklarýmýz hakkýnda karar verenler, düþürmüyormu sizin de içinize þu kor sorularý? Mezarlýða gömü-len bedenler, duvarlara asýlan ölü resimler, avurtlarýçökmüþ yüzler, hep daha fazla fedakarlýk istenen ha-yatlar neden hep bize düþer? Neden hep yoksulun yi-tiði olur savaþta kaybedilenler? Sabrýný ölümle sýnadýk-larý neden hep kadýnlar olur? “Vuralým” diyen, “kova-lým” diyen, “girelim” diyenlerin karþýsýna “neden” di-ye çýkmak, “kimin için” diye sormak çok mu zor? Ta-rih, insanlýðýn utanç kaynaklarýnýn savaþý çaðýrdýðýgünler kadar, onlara karþý çýkanlarýn erdemli barýþ mü-cadeleleriyle de dolu. Ve tarihin insanlýk onuruna dev-rettiði miras, bu mücadelelerin kazanýmlarýyla bugünetaþýndý. Ve bugün insanlýða dair birikmiþ iyi ne varsabize kalan; sorgulayanlarýn, “hayýr” diyenlerin, “yeter”diyenlerin, “bu bizim savaþýmýz deðil” diyenlerin yü-zü suyu hürmetinedir.

“Tarafýnýzý seçin” diye buyurmuþ meclisin orta ye-rinde iktidar sözcüleri, “bizden yana mýsýnýz, onlardanyana mý?” Kadýnlarýn tarafý çok açýk. Ne bizim yaþamý-mýz ne de çocuklarýmýzýn yaþamý, sizin savaþ gedikle-rinize yama yapýlamaz!

Bu sözü büyütmeye, bu sözle buluþmaya, bu sözlesavaþýn karþýsýnda dimdik durmaya var mýsýnýz?

Bu söz bir dilek olarak kalmasýn diye “barýþý isteye-rek” baþladýk dergimize, sonra sorduk “savaþla evlatyan yana gelir mi?” diye. Daha cevap vermeden kadýn-larýn irkilmelerinden bir kez daha anladýk bu savaþýnbizim savaþýmýz olmadýðýný. Birlikteliðimizi nasýl kura-caðýmýzýn bir örneði oldu Kocaeli’den Antep’e uzanandayanýþma mektuplarý. Savaþýn gölgesinde daha daçok canýmýzý yakacak olan þiddet olaylarýna cevap gel-di Kayseri ve Kocaeli’den. Kadýna Yönelik Þiddet Yasa-sýnýn henüz tasarý halinde olduðu süreçlerde kapý kapýdolaþýp, ev ev toplantý yapan kadýnlar giderek daha daartan þiddet karþýsýnda “yasanýn gereðini yapýn” demekiçin yeni bir kampanya hazýrlýðýndalar. Hem de bu se-fer daha deneyimli, daha bilgililer. Dergimizin okuruve yazarý olan kadýnlarýn adým adým örecekleri ve ba-þarýya ulaþacaðýna inandýðýmýz kampanyalarýndan bil-gileri sizlerle paylaþmaya devam edeceðiz. Kim bilir,belki siz de bu kampanyaya baþka bir þehirden el atar-sýnýz!

Yeni eðitim sistemi içinde kaybolup gitmelerinegönlümüzün razý olmadýðý çocuklarýmýz okullarýnda3. haftayý doldurdu. Yaþananlar, yaþanacaklarýn dagöstergesi adeta. Dert büyük olunca konuyu farklý açý-lardan deðerlendirmeye devam etme ihtiyacý da sürü-yor. Sayfalarýmýzda bir iþçi kadýnýn çocuðunu neden“isteyerek” okula gönderdiðini, yoksullara “zorunluimam hatip okullarýný”, kadýn öðretmenlerin çile dolu4+4+4 denklemini nasýl çözdüklerini okuyacaksý-nýz...

Yoðun ve yorucu gündemin içinde kaybolup gitme-sin istedik emeðimiz. Her sayýda olduðu gibi bu sayý-da da açtýk sayfalarýmýzý yaþamýn farklý alanlarýndaalýnlarýndan dökülen terde ortaklaþan kadýnlarý. Anka-ra’da temizlik iþçisi Aynur, Antalya’dan otel iþçisi Emi-ne, Gülay ve Sercan’la tanýþtýracaðýz sizleri. Ýçimizdenbiri köþemizde ise anne Netice’nin kýzý Ferda’ya verdi-ði bir kuþaktan öbürüne aktarýlan kadýnca bir öðüdünpeþine düþeceðiz: Biraz daha hareket et, biraz dahailerle, sen adým at ki hep beraber ilerleyelim…

Rengimizi soldurmaya niyetimiz yok; dergimizinsayfalarýna etrafýmýzda örülmeye çalýþýlan karanlýk du-varýnýn gölgesi düþmesin diye hayatýn içinden hikaye-ler de topladýk: Esen’in çileli metrobüs yolculuðu, Hül-ya’nýn bir parfümün peþinde karþýlaþtýðý þaþýrtýcý dünyaonlardan yalnýzca ikisi...

Bir sonraki ay, yenilendiðimiz, gücümüzü topladý-ðýmýz ve okur aðýmýzý, yazar aðýmýzý, destekçi aðýmýzýne kadar da geniþletmiþ olduðumuzu gösterdiðimiz biray olacak. Bizden önce yayýncýlýðýmýza emek verentüm kadýnlarýn deneyiminden yararlanarak, bugün ya-þamý paylaþtýðýmýz kadýnlarýn gücünden feyz alarakhazýrladýðýmýz dergimizin bu toplam birikimi daha iyiyansýtmasýný saðlamak üzere mizanpajýmýzý yeniliyo-ruz.

Gelecek ay görüþmek üzere...

Yaþamýmýzý savaþýnýza yama yaptýrmayacaðýz!

Ekmek vve GGül [email protected]

ekmekvegull.blogspot.com

23M E K T U P

Kadýn olmanýn zor bir þey olduðu hep

söylenirdi de bu kadar zorlaþtýrýlacaðý hiç

aklýma gelmemiþti doðrusu. Toplumumu-

zun, çalýþan kadýn dahi olsan “kadýnsýn, evi-

nin hanýmý, çocuklarýnýn anasýsýn” sloganýy-

la üzerimize yapýþtýrdýðý temizlik, çamaþýr,

yemek gibi “görevlerimiz” yeterince zor ve

insana kendini ikinci sýnýf hissettiriyorken

bir de üzerine bu kürtaj yasasý artýk biz ka-

dýnlara kendimizi býrakýn ikinci sýnýf insaný,

bir eþya gibi hissetmemize sebep oldu.

Baþbakan bizden üç çocuk talep ederken,

iþleri bu raddeye getireceðini tahmin etme-

miþtim açýkçasý. Ama kendisi hakikatten çok

cüretkâr davranýyor. Benim karnýmdaki ço-

cuðun akýbetine nasýl oluyor da, hangi hakla

Baþbakan karar verebiliyor? Bir de sað ol-

sunlar “çok düþünceliler”! Tecavüze uðrayan

kadýnlarýn çocuklarýna bakýlacaðýný iddia

ediyorlar. Ýddia diyorum çünkü bakýma

muhtaç onlarca çocuk sokaklardayken hiç

inandýrýcý gelmiyor. Ayrýca bakýlacak bile ol-

sa bir kadýndan istemediði bir adamýn çocu-

ðunu doðurmasý talep edilemez, bunu aklým

almýyor.

Ayrýca bunlarýn dýþýnda, tecavüze uðrayan,

þiddet gören, namus cinayetlerine kurban gi-

den biz kadýnlarýn bütün bunlara maruz kal-

masýný reva gören, hiçbir ceza yaptýrýmý uygu-

lamayan devlet bütün bunlara susup oturaca-

ðýmýzý beklemiyordur umarým, þayet bekliyor-

sa büyük hayal kýrýklýðý yaþayacak.

HHaanniiffee CCeeyyllaann AAddýýggüüzzeell

Meðer Ak Parti ak deðilmiþ Susupoturacaðýmýzý mý

zannediyorlar

Öðretmeni de öðrenciyi de daha çok sýkýntý bekliyor

Page 3: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Bir sürü laf ediyor da bir tek barýþ demiyor Baþba-kan. Oðullarý askerde, daðda olan anneler yürekleriaðzýnda Baþbakan’a bakýyor. Oðullarý askere gidecekanneler, kara kara düþünerek Baþbakan’ý izliyor. Ýþte enson, “kongrede Kürt sorununa iliþkin çok büyük laflaredecek, barýþ gelecek” dediler ya hani. Ne oldu? “Sa-vaþa devam” dedi Erdoðan. Seçilmiþ BDP’li milletvekil-lerine hakaretler yaðdýrdý. Diye diye, “Türkçe bilme-yenler mahkemede, devlet dairesinde tercüman tuta-bilecek” dedi. Bu mudur? Kürtler tercüman mý istiyor?Hayýr. Kürt halký on yýllardýr yaþadýðý zulmün sona er-mesini istiyor. Dilini istiyor, eþitlik istiyor, onurunu isti-yor.

Ama, “Birkaç Mehmet için meclisi toplamaya gerek”yok diyenler, “þehitlik nasip iþidir” diyenler barýþý kur-mazlar. Kurmazlar çünkü, savaþýn gerçeklerin üzeriniörtmesinden yararlanýrlar. Zira, savaþ soru sormayý en-geller. Zamlarýn gerçek nedeni de, kadýnlarýn ellerindekoruma kararlarý, neden öldürülmeye devam edildikle-ri de arada kaynar gider. Savaþ vardýr çünkü. Orta yer-de, beþer onar ölen yoksul çocuklarýn cenazeleri.

Evet, savaþ bütün þiddetiyle,yýkýmýyla sürüyor ve hiçbirimi-zi bu yýkýmdan muaf tutmuyor.AKP, “dünyada kriz var, bütçeaçýk veriyor” diyor ama o büt-çenin en büyük kalemini sava-þa harcadýklarýný söylemiyor..

Maliye Bakanlýðý’nýn zam-mýn gerekçesi olarak göster-diði bütçe açýðýnýn temel ne-deninin, Temmuz ve Aðustosaylarýndaki silah araç ve ge-reçlerine yapýlan harcamalar

olduðunu kaçýmýz biliyor? Ocak-Haziran döneminde silah, araç gereç ve mü-

himmat için 732 ,7 milyon lira harcanýrken, sadeceTemmuz ve Aðustos aylarýnda bu harcamanýn 846 mil-yon liraya ulaþtýðýný kaç kiþi duydu? Haberdar deðilizçünkü, AKP gerçekleri söylemiyor.

10 yýllýk iktidarýnýn son beþ yýlýnda, “analar aðlama-yacak” sözünü diline dolayan, “analar aðlamayacak”dedikçe, daha çok anayý aðlatan Baþbakan, Kürt halký-na haklarýný vermemekte direniyor. Haklarýný vermekbir yana, “seçmeli ders nelerine yetmiyor” diyerek,Kürtleri incitmeye devam ediyor. Bir insanýn anadilinikonuþmasý, o dilde eðitim görmesini saðlamak, bir lü-tufmuþ gibi. Kürt çocuklarý, her sabah sýnýflarýna “Tür-küm, doðruyum, çalýþkaným” diyerek giriyor hâlâ.

Savaþ, Kürt ve Türk çocuklarýný aramýzdan aldýkça,AKP nefret dilini yükseltiyor. Yüzyýllardýr birbiriylekomþuluk, arkadaþlýk eden, akraba olan iki halký birbi-rinden ayýrýyor, düþmanlaþtýrýyor. Gençler beþer onaröldüðünde 30 yýllýk masalý tekrarlýyor. “Terörle müca-dele” diyor, “bir tek terörist kalmayýncaya kadar” diyor.Sonra “terörle mücadele ediyorum” diye gidip yeni si-lahlar, geliþmiþ bombardýman uçaklarý alýyor.

Bizim ödediðimiz vergilerle daha çok silah alýnýyor,bizden kesilen paralarla alýnan silahlarla, bizim çocuk-larýmýz ölüyor. Neden? Kürt halký “biz de varýz, dilimi-zi, kültürümüzü istiyoruz” dediði için.

22 3

Þirvan Iþýk / Türkan Kotankýran

Bilenler bilir, Ýstanbul’da Gazi Mahallesi deyince çoðun-lukla Alevilerin oturduðu ve genel olarak solcu bir mahalleakla gelir. Belki de Türkiye’nin en ünlü mahallelerinden bi-ridir. Gelgelelim Gazi Mahallesi’nin sürekli “olaylarla” gün-deme gelmesi memleketin genel sorunlarýnýn bu mahalledede yaþandýðý gerçeðinin üzerini örtüyor çoðu zaman. Sað-lýkta özelleþtirme, eðitimde 4+4+4, faturalara yapýlanzamlar bu mahallelinin derdi deðilmiþ gibi…

Halbuki Gazi, Türkiye’nin en yoksul mahallelerinden bi-ridir. Ýþte mahallemizdeki bir arkadaþýmýzýn da durumu bu.Eþi birkaç yýl önce ölmüþ. Ondan kalan maaþla üç çocuðunabakmaya çalýþan arkadaþýmýz, tüm dertlerinin arasýnda ter-cih etmemelerine raðmen çocuðu imam hatibe yerleþtirilenbirçok emekçi kadýndan bir tanesi. Lafý fazla uzatmayalým,kendi hikâyesini kendi anlatsýn:

“Kýzým çok iyi bir puan alamadý. Anadolu liselerine yerle-þemedi. Bölgemizde bulunan bütün düz liseler Anadolu li-sesi olmuþ. Bir tek Atatürk Lisesi kaldý. Merkezi yerleþtir-meyle herhangi bir okula yerleþemeyenlerin hepsi burayayöneldi. Biz tercihimizi 3 meslek ve ticaret lisesine yapmýþ-týk. Aaaa bir de baktýk ki hiç tercih etmediðimiz halde imam

hatip çýktý. Ayný þeyi yaþayan çok komþum var. Bizler Aleviaileleriz. Sanki bu durum bilerek yapýlmýþ gibi geldi bana.

Ýtiraz etmek üzere Milli Eðitim Müdürlüðüne giderkenbindiðim minibüste bir kadýnýn yanýna oturmuþtum. Hemenkonuþmaya baþladýk. Kadýn eðitimciymiþ. Onun da yeðeninigeçen yýl imam hatibe vermiþler. Kadýn bana, ‘Kýzýnýzýn için-de yoksa lütfen verme. Kardeþim istediðimiz için verdi, ye-ðenim istemedi. Çok baþarýsýz oldu. O da yetmedi depres-yon tedavisi görüyor çocuk’ deyince, ben de ‘Sizinki eðerdepresyona girdiyse bizim çocuk ne yapar?’ diye daha daendiþelendim.

Müdürlükte, içeri girer girmez sorduðum ilk soru ‘Ner-den çýktý bu imam hatip?’ oldu. Çalýþanlarýn hepsi birdenbana baktý. Kurum çalýþaný bir kadýn beni yanýna çaðýrdý, bi-ze anlaþýlýr bir þekilde anlattý ve hazýr bir dilekçe verdi, iti-razýmýzý yaptýk. Dikkatimi çeken baþka bir þey daha oldu.Oraya gelen bizim gibi maðdurlara ‘Hemen üst kata çýkýnkaydýnýzý yaptýrýn, kayýt zamanýný geçirmeyin’ diye sýk sýktelkinlerde bulunuyorlardý. ‘Üst katta ne var?’ diye sordu-ðumda, ‘Ýmam hatip kayýtlarý yapýlýyor’ dediler. Ben de de-dim ki ‘Valla iyi hizmetin bu kadarý da göz yaþartýcý. Kolay-lýða bakar mýsýn? Tek çocuklar imam hatiplere kaydedilsindiye Milli Eðitim’in üst katý hizmete hazýr tutulmuþ’.

Milli Eðitim’e ve tercih edeceðimiz okullara günlerce gi-dip geldim. Ýþi gücü býrakýp dolaþtýk durduk, kýzýmýn sýkýn-týsý gün gittikçe artmaya baþladý. Daha sonra okul baþarýsýve sýnavda almýþ olduðu puaný da göz önünde bulundura-rak istediðimiz okula kayýt yaptýrdýk. Kýzým þunlarý söylü-yor: Orada da bizim adýmýz ‘açýkta kalanlar’ oldu. Sýk sýk bi-ze ‘Sizin yüzünüzden sýnýflar týklým týklým’ diyorlar. Yani bu-nu idareciler bile diyor. Ama olsun istediðim okula girdiðimiçin çok mutluyum ve çok çalýþarak baþarýlý olacaðým. Komþ-umuzun kýzýnýn da kaydý imam hatibe çýktý, o da hiçbir ye-re kayýt yaptýrmadý. Yani liseyi bu yüzden okuyamayacak.

Kýsacasý bütün 4’ler gümledi. Taþýmalý okullar peydahla-dý. Bir ton ders çýktý. Sýnýflar doldu taþtý. Bütün mesele bizeimam hatip olarak döndü, sözün özü buymuþ meðer.

Ben 27 yaþýnda bir çocuk annesiyim. Yaklaþýk 7 yýldýrevliyim. Tuzla Sanayide bir tekstil fabrikasýnda 4 yýldýr çalý-þýyorum. Pendik’e baðlý Esenyalý mahallesinde oturuyo-rum. Eþim de Kurtköy Sanayide çalýþýyor. Her iþçi ailesi gi-bi biz de zar zor geçiniyoruz. Zaten benim de iþe baþla-mam ekonomik nedenlerden. Yaþanan krizle beraber eþimuzun süre iþsiz kalýnca ben çalýþmaya baþladým. Kýzým üçyaþýndaydý ben iþe baþladýðýmda. Bir süre köye kaynana-mýn yanýna gönderdim. Tam bir yýl kaldý, bizi özlediði içinhep hastalandý. Sonra mecburen kaynanam yanýmýza yer-leþti. Çocuðun bakým sorununu böylelikle çözmeye çalýþ-týk. Þimdi kýzým 66 aylýk ve bu yýl mecburen zorunlu eðiti-me baþladý. Benim kýzým okul öncesi eðitim almadý. Para-sýzlýktan dolayý kreþe gönderemedik. Zaten eþimin iþsizkaldýðý dönem çok borç yaptýk, kira birikti, aylarca elekt-riðimiz kesildi. Yani bu kadar sýkýntýnýn içinde bir çocuðu-muz olduðunu unuttuk nerdeyse. Ve hala borçlarla yaþýyo-ruz. Aslýnda bu yýl çocuðumu anasýnýfýna gönderecektimfakat yeni eðitim sistemiyle birlikte otomatik olarak kaydýyapýlmýþ. Derken okul günü geldi çattý. Okulun ilk gün beniþyerinden izin alamadým. Ancak ikinci gün yalvar yakar birhaftalýk ücretsiz izne çýktým. Okula gittik, bütün çocuklaraðlýyor tabi benim kýzým da aðlamaya baþladý. Çocuklarýnhepsi çok küçükler, benimki daha da küçük göründü gö-züme. Sýnýflar kalabalýk, öðretmenler ne yapacaklarýný bile-mez durumda. Okul öncesi eðitim almýþ çocuklar, aralarýn-

da yaþ farký olan çocuklar hepsi bir arada ayný sýnýflarda.Ýlk hafta olur, normal, düzelir dedim ama yok. Sonuç ikincihafta da deðiþmedi. Bir hafta boyunca gittik geldik. Benimkýzýmýn uyum sorunu var. Çünkü babaanne bakýyor ve çokyaþlý, pek dýþarý çýkartamaz çocuðu çünkü peþinden koþa-cak enerjisi yok ne yapsýn kadýn mecburen hep evde ve te-levizyonun karþýsýnda. Ve þu an çok zorlanýyoruz. Okulagitmek istemiyor. Üçüncü hafta ben izin alamadým iþyerin-den ve çocuk kaç gece hastalandý acillere kaldýrdýk. Uyku-sunda bile sayýklýyor ‘anne beni býrakma’ diye. Býrakýn ikihafta bence çok uzun süre alýþamayacak. Bu yüzden birdahaki hafta eþim ücretsiz izne çýkacak. Böyle devamederse iþimizi de kaybedeceðiz, çünkü ücretli ücretsiz izinalmak çok zor. Ben 4+4+4 sistemi ilk açýklandýðýnda as-lýnda sevinmiþtim, çocuk erken okula baþlar, daha iyi olur.Hem öðretmeni baþýnda olur diye. Biraz da medyadan daetkilenerek böyle düþünüyordum. Yaþayýnca gördük aslýn-da ne kadar kötü olduðunu. Þimdi birçok endiþem, var na-sýl tuvalete gider, nasýl yemek yer... Çünkü evde bu ihtiyaç-larýný kendi göremiyor. Okul bize epey uzak. Havalar soðu-duðunda nasýl gidecek? Servise vereceðimiz para da yok,þimdiden çocuk sürekli hasta. Okullarýn fiziki koþullarý buyaþtaki çocuklara uygun deðil. Bu yasayý çýkaranlar bu so-rulara da cevap verirse sevinirim.

Pendik’ten bir tekstil iþçisi

Svatline Çölgeçen/ Alibeyköy

Ýki çocuk annesiyim. Ben eðitimimi Ukray-na’da gördüm. Orada 3 yaþýnda anaokulu zo-runludur ve 7 yaþýnda ilkokula baþlanýr.Çocuklar oyunlar oynar, müzikle ilgilenir,spor yaparlar ve okumayý öðrenerek 1.sýnýfabaþlarlar. Veliler en ufak bir para vermezler,okul sabahtan akþama kadar, öðle yemekleriücretsiz. Çocuk derslerini okulda yapar eveöðlen döner. Kadýnlarýn hepsi çalýþtýðý için ço-cuða evde ders çalýþmak eziyet olmasýn diyeücretsiz etütler ile çocuklara ders çalýþtýrýlýr.Din dersi bizde de var. En son derse koyarlar,çocuk isterse derse girer, istemez ise etüt gö-rür. Zorlama yok. Müzik, spor, resim gibi ders-ler zorunludur. Bunlarýn da her türlü malz-emelerini devlet karþýlar. Okul bahçeleri betondeðildir. Bahçeye çiçek ve aðaç dikimi çocuk-lara yaptýrýlýr. Okullarýn mimarisi, çocuklarýnkendilerini rahat hissedecekleri gibi düzen-

lenmiþtir. Türkiye’de dersler çok basit ve ez-berci. Küçücük çocuklara ders anlatýmý sýrasýn-da savaþtan yada yabancý ülkelerden bahse-derken “düþman” kelimesi kullanýlýyor. Bunlarçok yanlýþ, çocuklara güzellikleri ve dostlukla-rý, doðayý ve insanlar sevmeyi , onurlu yaþa-mayý öðretmek her þeyin baþýnda gelmeli.

Funda Örün/Alibeyköy

Oðlum bu seneokula baþladý. Yaþý-ný doldurduðu hal-de kendine yetmedurumunu henüztamamlayamadý. Birde daha küçüklerleayný sýralarý paylaþa-caklar.

Biz, 4+4+4 iletam bir kaos yaþýyo-ruz. Okullardaki tu-valetler zaten bü-

yüklere ayarlanmýþken, daha küçük çocuklarkullanmak zorunda kalýyor. Çocuklarýmýza uy-gun tuvaletleri ancak özel okullarda görebili-yoruz. Sýnýflar yine kalabalýk ve öðretmenlerinyetiþmeleri zor, yetemedikleri yerde sinirleribozulunca veliye ister istemez patlýyorlar.Okul saatleri çok uzun olduðu için, annelerdaha çok zamanlarýný ayýrmak zorundalarçocuklarýna. Kadýnlarýn çalýþmasý da böylelik-le kýsýtlanmýþ oluyor. Çocuðun eðitimi için iþ-ten ayrýlmak zorunda kalýyor.

Sýnýflarýn çok kalabalýk olmasýna tepki ve-rince 80 kiþilik sýnýflar 40’a düþtü. Fakat pre-fabrik yapýlar baþladý. Sýnýflarýn bir kýsmýný pre-fabriklere pay edecekler.

Prefabrik deyince, deprem sonrasý zorda ka-lýnca yapýlan yapýlar aklýmýza gelirdi. Þimdieðitim sistemi geliyor aklýmýza.

Tam aðlanacak halimize gülme durumu!Van’da insanlar kýþý çadýrda geçirdi, ders ziliyine geç çaldý. Ama istendiðinde hemen pre-fabrik kurulabiliyormuþ demek.

GÖRÜÞLER… GÖRÜÞLER…

BÝR ÝÞÇÝ KADININ ÇOCUÐU 66 AYLIKKEN OKUL A BAÞL ARSA…

Bütün 4’ler Ýmam Hatip’e çýkýyor Serpil Ýlgün

Ýçi beni, dýþý seni yakar lafýný bilirsiniz. Bu AKP,insanýn hem içini, hem dýþýný yakýyor! Ýþte, doðal-gazdan elektriðe, sütten ekmeðe, temel ihtiyaçlarý-mýzýn tümüne yine zam yaðdý. AKP’nin arkasýndahizalanan sermaye basýnýn tümü, o ‘büyük’ gazete-ler, ‘büyük’ televizyon kanallarý, bugünlerde kadýn-lara seslenerek “doðalgazý þöyle kullanýn, buzdola-býnýn A sýnýfýný alýn, perdelerinizi açýk tutun ki gü-

neþin ýsýsý odalarýnýzý ýsýtsýn” diye akýl veriyorlar.Zamlarý eleþtirmek, AKP hükümetine “asgari ücretin

700, dört kiþilik bir ailenin açlýk sýnýrý 1000 TL iken, buhalk nasýl geçinecek, nasýl ýsýnacak, ne yiyip ne içecek”diye sormak bir yana, Baþbakanýn sözcülüðünü yaparak,zam savunusuna geçiyorlar. Ne diyor Erdoðan? Zamlarýneden yaptýklarýný nasýl açýklýyor? Ýþte, “dünyada krizvarmýþ da, hükümet zam yapmak zorundaymýþ da…”

Müslümanlýðý ile övünen, ne kadar inançlý bir Baþba-kan olduðunu her fýrsatta hatýrlatan Erdoðan, ustalýk

döneminde de hepimizi aldatmaya devam ediyor. Alda-týyor çünkü, krizin en büyüðünü bu ülke 30 küsur yýldýryaþýyor zaten.

30 küsur yýldýr 50 binden fazla insanýný öldürensavaþ, uzak diyarlarda deðil, bu ülkede yaþanýyor.Gençlerinin onar onar ölmeye devam etmesiyle,her gün yoksul evlerine düþen ateþle, o evleriniçindeki anneleri, eþleri dile gelmez, tarif edilmezacýlara boðarak, þirket bilançolarý açýklar gibi, ölümbilançolarý açýklayarak devam ediyor.

Savaþ ölüm demek, ZAM demek

Öncelik silaha 10 yýllýk iktidarýnýn

son beþ yýlýnda, “analar aðlamayacak” sözünü diline dolayan,“analar aðlamayacak”

dedikçe, daha çok anayý aðlatan

Baþbakan, Kürt halkýna haklarýnývermemekte direniyor.

Savaþ, Kürt ve Türkçocuklarýný aramýzdan

aldýkça, AKP nefret diliniyükseltiyor.

Oðullarý askerde, daðda olananneler yürekleri aðzýndaBaþbakan’a bakýyor. Oðullarýaskere gidecek anneler, karakara düþünerek Baþbakan’ý iz-liyor. Ýþte en son, “kongredeKürt sorununa iliþkin çok bü-yük laflar edecek, barýþ gele-cek” dediler ya hani. Ne oldu? “Savaþa devam” dedi Erdoðan.

“Savaþa devam” dedi Erdoðan

Page 4: Ekmek ve Gül - Sayı 34

4 21

BAÐIÞIKLIK SÝSTEMÝNÝ GÜÇLENDÝRMEK ÝÇÝN:

Her sabah soðuk bir duþ alýn. Buözellikle burun-gýrtlak bölümün-de kan dolaþýmýný düzenler vesaldýrgan virüslere karþý iyi birsavunma oluþturur.

Her iki ayaðýnýzý yaklaþýk 12 de-rece soðukluktaki suya daldýrýn,bir kaç dakika sonra 40 derecesýcaklýktaki suya sokun. Bir kaçdefa tekrar edin. Burada dik-kat edeceðiniz nokta, daimasoðuk suyla bitirmeniz.

Bisiklete binmek veya yürü-yüþe çýkmak, vejetatif sinirsisteminin düzenleme ye-teneðini artýrýr.

Saðlýklý ve vitamin açýsýn-dan zengin besinler yiyin. Avitamini (süt, balýk), C (naren-ciye) ve E (bitkisel yaðlar, bak-liyat) antioksidan özelliklere sa-hip besinlerdir. Soðan ve sarým-sak grip virüslerini öldüren bitki-sel yaðlarý içerir.

Diþlerinizle beraber, diþ etinizi,damak ve dilinizi de fýrçalamayýunutmayýn. Bu iþlem, mukozanýnvirüslere karþý dayanýklýlýðýný ar-týrýr.

Bir tek kalýn giysi yerine, bir kaçtane ince giysiyi üst üste giymekdaha iyidir. Ayaklarýn üþümesiniengellemek için saf yün çoraplarve saðlam, kalýn ayakkabýlar kul-lanýlmalý.

Bulunduðunuz ortamý aþýrýýsýtmayýp devamlýhavalandýrýn

Soðuk mev-simlerde, vü-cudun enerjiihtiyacý artar.Bu nedenledaha uzun sü-re dinlenmekgerekir. Yani yeterince uyumakçok önemlidir.

GRÝP AÞISI EN ÇOK KÝMLERÝÇÝN GEREKLÝ?

Bu enfeksiyonlar içinçocuklar, yaþlýlar ve þe-ker hastalýðý, astým, KO-

AH gibi kronik hastalý-ðý olanlar risk grubu-nu oluþtururlar. Eriþ-kinlerde ise vücududirençsiz kýlan aþýrýyorgunluk, stres,beslenme düzensiz-

liði, soðuða maruzkalma gibi durumlarda

hastalýk görülme sýklýðýartar.

Gribin yaþamsal riskoluþturduðu ve týbbi açý-dan mutlaka aþýlanmasýönerilen kiþiler: · 65 yaþýndan büyükler · Þeker hastalarý (diya-

bet) · Astým hastalarý · Kronik akciðer hastala-

rý (Bronþit vb.) · Kronik kalp ve damar

sistemi hastalarý (ko-roner arter hastalarý)

· Baðýþýklýk sistemi bas-kýlanmýþ kiþiler (kro-nik kan hastalýðý olan-lar, kanser hastalarý,immunsupresif kulla-nanlar)

· Huzurevi, bakýmevi vbortamlarda yaþayanlar.

NEZLE:Çocuklar yýlda ortalama 10

defa, büyükler ise 2–3 defa nez-leye yakalanýrlar. Hastalýðýn en kötübelirtileri 2-3 gün sürer. Belirtiler ara-sýnda hafif ateþ, baþ aðrýsý, burun ak-masý ve aksýrma sayýlabilir. Önlem ve te-davi gripte olduðu gibidir. Ancak nezle-nin aþýsý yoktur ve genelde hastalara

yatak istirahatý gerekmez. Gripte olduðu gi-bi, nezleye tutulduðunuz zaman da baþ-kalarýndan uzak kalarak hastalýðýn on-

lara bulaþmasýný engellemelisiniz.

GRÝP:Grip; ateþ, titreme, kaslarda

aðrý, aðýzda ve boðazda kuruluk,baþ aðrýsý, öksürük ve yataktan kalka-

mayacak derecede bitkinlik ve uyumahissi ile kendini gösterebilir. Bazý kiþiler-

de kusma görülebilir. Genellikle 7-10gün sürer. Ateþiniz normal düzeyineinip bu seviyede yaklaþýk 48 saat ka-lýncaya kadar yataktan çýkmayýn.

Yatak istirahatý vücudunuzun vi-rüsle savaþmasýna yardýmcý

olur. Bol bol sývý þeyleriçin.

Gökyüzünde döner kule halindeyükselip alçalan leylek sürüleri gözü-müze çarptýðýnda biliriz ki sonbaha-rýn artýk yakýn. Rüzgâr serinletmeyebaþlar, bulutlarýn þekli bir güzelleþir,gökyüzüyle yeryüzü renk deðiþtirir,büyük kentlerde pek hissedilmezama doðaya hala yakýn olunabilenyerlerde sonbaharýn kokusu bile ya-yýlýr… Leylekler Avrupa’yý terk edipsemalarýmýzýn üzerinden Afrika’yadoðru göçeli birkaç haf-ta oldu da sýcak gün-düzlerin akþamýn-da bizi ürperten,

yanýmýza hýrkalarý aldýran sonbaharyüzünü gösterdi bile.

Bir terliyor, bir üþüyoruz, zira in-san bedeni ýsý deðiþimlerine hemenuyum saðlayamýyor. Bu durum vücu-dumuzun savunma sistemini zayýfla-týyor ve böylece enfeksiyon hastalýk-larýna açýk hale geliyoruz: Soðuk al-gýnlýðý, nezle, grip, bademcik iltiha-bý, boðaz iltihabý, sinüzit, orta kulakiltihabý, bronþit, zatürree vb.

Grip ve nezle virüsleri insanýn ba-ðýþýklýk sistemini hedef alýr. Virüs-

lerle oluþan enfeksiyonlar antibi-yotiðe ihtiyaç göstermeden iyile-þirler. Ýstirahat, bol sývý alýmý, vi-taminler, aðrý kesiciler ve halk

arasýnda antigripal adý ile bilinendekonjestan- antihistaminik ilaçlar-la iyileþir. Yalnýzca gripte (influen-za) özel virus ilaçlarý kullanýlýr. Ba-

sit enfeksiyonlarda belirtiler 2-3 gün-de hafifler ve geriler.

Daha çok bakterilerle olan badem-cik iltihabý, boðaz iltihabý, sinüzit veorta kulak iltihabý gibi enfeksiyonlar-da ise antibiyotik gerekebilir. Bu ne-denle 2-3 günde gerilemeyen belirti-ler söz konusu olduðunda hekimebaþvurulmalý. Özellikle grip (Ýnfluen-za) ve bakteriyel enfeksiyonlar tedaviedilmezse sonucu ölüme kadar gi-den komplikasyonlara yol açabilirler.

GRÝP VE NEZLEGrip ve nezle ayný yollardan kiþi-

den kiþiye geçer. Hastalarýn öksürüpaksýrmasýndan havaya mikroplu sudamlacýklarý daðýlýr ve bunlar diðerkiþilere solunum yoluyla geçer. An-cak grip, nezleden daha yaygýndýr.Bazý kiþilerde, özellikle 65 yaþýn üs-tünde olanlarda zatürre gibi ciddi so-runlara yol açabilir. Kalp hastalarýndaölüme neden olabilir.

S A Ð L I KT A R Ý H

Atýlan her bomba kadýnlarýn ocaðýna

Fulya Alikoç

1900’lü yýllarýn baþlarý. Amerika daha çocuklukdöneminde diyelim, anca anca kendi içinde bir bü-yüme ve saðlamlýk saðlamaya çalýþýyor. O zamanlardünyanýn patronu hâlâ Ýngiltere gibi, ama onun dagarantisi yok. Kapitalizm geliþmiþ, þiþmiþ kendisineyayýlacak yer arýyor. Almanya ara ara baþ gösterse deÝngiltere kadar köklü bir geliþim saðlayamamýþ daha.Sömürge eksikliði yaþýyor. Osmanlý zaten imamýn ka-yýðýnda. Velhasýl, dünyanýn hali hal deðil. Birkaç yýliçerisinde bir þeyler patlak verecek belli. Ama baha-ne yok henüz ortada. O zamanlar “Demokrasi götü-receðim.” deyip bir yerleri iþgal etmek de olmaz ta-bi. Geçer akçe deðil henüz. “Nükleer silah tehdidivar” desen, “Terörizm var” desen “o ne?” derler.Bekle ki bir gafil Sýrp çýksýn, koskoca Avusturya-Ma-ceristan veliahdýný vursun... Beklenen gafil 1914 yýlý-nýn Temmuz ayýnda bulunuyor ve 1. Dünya Savaþýbaþlýyor. Bir yanda Ýngiltere-Fransa-Rusya, diðer yan-da Almanya-Avusturya-Ýtalya. Hadi bakalým, dünyanasýl paylaþýlacak?

Filler ve çimenlerOrtadoðu ve Kuzey Afrika karýþýk. Osmanlý otorite-

si sarsýlmýþ. Soylular ve toprak sahipleri arasýnda dinüzerinden, milliyetçilik üzerinden gerginlikler var.Toprak parçalanacak, parsel parsel bölünecek, sýnýr-lar çizilecek belli ama kim çizecek, nerden nereye çi-zecek tam kestirilmiyor. 1916’da Arap önderleri id-diayý Ýngiltere kuponuna yatýrýyorlar ve Osmanlý’yakarþý ayaklanma baþlatýyorlar. Ýngilizler tarafýndandesteklenen ve savaþ sonrasýnda baðýmsýzlýk vaade-dilen milliyetçi Arap önderlerinden Faysal bin Hüse-yin Suriye Arap Krallýðý’nýn baþýna geçiriliyor. Bu Suri-ye’de 400 yýllýk Osmanlý hakimiyetinin sona ermesidemek. Peki, halkýn baðýmsýz devletini kurmasý mýdemek? Ýngiltere, uluslararasý çýkarlarý gereði1920’de Fransa’nýn Suriye’yi iþgal etmesine izin veri-yor ve 26 yýl sürecek olan Fransýz Mandasý baþlýyor.

Buraya kadar fillerin tepiþtiði kýsmý anlattýk. Pekiya çimenler? Ýlk Paylaþým Savaþý sonrasý nerde ne ka-dar insan öldüðü bilinmiyor pek. 37 milyon insanýn oveya bu þekilde savaþýn bir parçasý olduðu ve yakla-þýk 17 milyonun öldüðünü söylüyor dünyanýn en ya-ygýn bilgi aðý. 10 milyonu silahlý, 7 milyonu sivil. Si-lahlý birliklerin neredeyse tamamýnýn erkek olduðu-nu düþünürsek, ölen 7 milyon sivilin çoðu kadýn. Em-peryalistlerin mandasý altýnda olan ülkelerde kýtlýk,sefalet ve salgýn hastalýk milyonlarca insaný kýrýyor.

Yoksulluðun aile reisi kadýnGelelim savaþýn Suriye’ye kestiði faturaya. Bilinen

150 bin erkeðin savaþta öldüðü. Yani 6 erkekten bi-ri ölmüþ. 500 bin kiþi savaþýn yarattýðý kýtlýk yüzün-den ölmüþ. Yani ülke nüfusu %20 azalmýþ. Yoksulköylü ve iþçi ailelerinden kadýnlar iþ gücüne katýl-mak zorunda kalmýþ. Çocuklarýn bakýmý tamamenonlarýn sýrtýnda. Kýsacasý kadýnlar fiilen “aile reisi”haline gelmiþler. Ama çileli bir reislik tabi, öyle“Haným benim gömleðimi ütüle” cinsinden deðil,“Anne akþama yiyecek ekmek var mý?” cinsinden.

Köylerde sefalet kol gezerken büyük þehirlerdede sürekli bir çatýþma hali hüküm sürüyor. Bir kerebirçok akademik araþtýrmada bu baðýmsýzlýk savaþ-çýlarýna toptan bir yaklaþýmla “milliyetçiler” deni-yor. Bu tanýmlama azýnlýðý oluþturan elit bir kesimiçin doðru sayýlabilir.* Ama 1925’te çýkan ve 2 yýlsüren Büyük Ayaklanma iþin baþka bir yönünü ko-yuyor ortaya. Bir kere kentlerde baþ gösteren diðeririli ufaklý çatýþmalarýn aksine kýrsaldan baþlayan birayaklanma. Çoðunluðu yoksul halkýn ekonomik vepolitik talepleriyle hareket kýrsaldan kente taþýyor.Bu baðýmsýzlýk mücadelelerinin önemli bir özelliðide kadýnlarýn rolünde gizli. Birçok merkezde silahlý

ya da silahsýz kadýnlar çekiyor bayraðý. Hatta milli-yetçi denilen zatý muhteremlerin birçoðu FransýzSömürgeciliðini býrakýp “Bu kadýnlar bu kadar güç-lenirse baþýmýz derde girecek” tartýþmalarýna giri-yorlar. Peki, nedir o dönemde kadýnlarý canýna takettiren?

Gelen gideni ne zaman aratmaz?Kabaca gelen gideni aratmýþ, diyebiliriz. Paylaþým

Savaþý ve Fransýz Mandasýndan önce de soylu aileleriçerisinde kadýnýn ikincil plana atýlmasýna karþý bi-reysel baþkaldýrýlar gözlenebilir. Hatta bu soylu aile-lerin kýzlarý bir araya gelip edebi ve kültürel payla-þýmlar yarattýklarý gruplar da kurmuþtur. Daha çokbatýya dönük modernleþme adýmlarýnýn olduðu bugörece liberal dönem Fransýz iþgaliyle son bulmuþ.Milliyetçi denilen geleneksek ataerkil baský ile “Mo-dern” emperyalist ataerkil baský arasýna sýkýþýp kalanbu kadýnlar “ülke baðýmsýzlýðý” uðruna kendilerinimilliyetçi cenahýn tarafýnda konumlandýrmýþlar. Tabiülke baðýmsýzlýðýnýn yaný sýra Fransýz yönetimininkadýný hiçe sayan uygulamalarý özellikle yoksul ka-dýnlar arasýnda büyük tepkilere yol açýyor. Osmanlýegemenliði altýndayken yasal kýlýnan fuhuþ Fransýziþgali sýrasýnda çeþitli düzenlemelerle yasal kalmayadevam ediyor. Düzenleme dediysek, heveslenecekbir þey yok. Genelevlerde çalýþan kadýnlarýn, dansçý-larýn ve þarkýcýlarýn iki haftada bir zührevi hastalýktaþýyor mu diye zorunlu olarak doktor kontrolündengeçirilmesi. Maksat Fransýz askerlerine zeval gelme-sin. Geçmiþte olduðu gibi, kadýnlarýn eðitim almasý-nýn önündeki kýsýtlamalar olduðu gibi devam ediyor.Savaþ sýrasýnda iþ gücüne katýlan kadýnlar yenidenevlerine hapsedilip çalýþtýrýlmalarýnýn önüne güçlük-ler çýkarýlýyor. Ama insanýn en çok canýna tak ettirennokta kadýn ve çocuk saðlýðýnýn hiçe sayýlmasý.1920’li yýllardaki verilere göre tüm ölümlerin %20’si,yani ölen her 5 insandan 1’i doðum sýrasýnda ölenbebekler, her 20 kiþiden 1’i de doðum sýrasýnda ölenkadýnlar.

Kýssadan hisse þudur ki; ne emperyalistlerin gü-dümündeki yönetimler ne de bir grup imtiyazlýnýnçýkarýna olan baskýcý rejimler… Bunlarýn çýkarýnabaþlatýlan savaþlar, bombalamalar, zorunlu göçler…Tüm bunlar kadýnlarýn hanesine ölüm olarak geçi-yor. Halkýn iktidar olmadýðý her yönetim kadýnlarasavaþ, kýtlýk ve daha fazla baský getiriyor. Kimileri‘Yeni Osmanlý’ olma sevdasýna tutuþadursun, atýlanher bomba kadýnlarýn ocaðýna düþüyor.

*Hatta bu milliyetçi ayaklanmalar maddi olarak Türkiye tarafýndan desteklenmiþtir.

Emperyalistlerin güdümündeki yönetimlerin,bir grup imtiyazlýnýn çýkarýna baþlatýlan savaþ-lar, bombalamalar, zorunlu göçler… Tüm bun-

lar kadýnlarýn hanesine ölüm olarak geçiyor.Halkýn iktidar olmadýðý her yönetim kadýnlara

savaþ, kýtlýk ve daha fazla baský getiriyor.

SONBAHARLA GELEN HASTALIKLAR

Page 5: Ekmek ve Gül - Sayı 34

20 5

Hülya Zengi

Doðrudan satýþ yöntemi ile temizlik ve kozmetikürünleri pazarlayan bir arkadaþýmdan kullandýðýmparfümün elinde olup olmadýðýný sordum. Bana er-tesi gün bir ev toplantýsýna gideceðini, eðer ister-sem vereceði adrese uðrayýp alabileceðimi söyledi.Ben de baktým verdiði adres evime çok yakýn, e gi-dip alayým bari dedim. Eve gittiðimde gördüðümmanzara karþýsýnda þaþkýna döndüm. Bir salonda 40kadýn, salonun ortasýna yerleþtirilmiþ tahtanýn ba-þýnda cümlesine hiç nokta koymadan, ne söylediðikadar nasýl söylediðine de dikkat eden makyajý ký-yafeti yerinde bir kadýnýn etrafýnda toplanmýþ, birþeyler yapýyor. Bu nedir ki dedim kendi kendime.Rakamlar dolaþýyor ortada, kadýnlar kendilerini ta-nýtýrken ya da birbirlerine seslenirken “yüzde 3 Ay-þe, yüzde 9 Fatma, yüzde 12 Elif “ diyorlar. Bu ka-dar da deðil, yüzdelik oraný arttýkça kadýna bakýþda deðiþiyor. Yüzde 3 Ayþe’nin sesi ne kadar kýsýkçýkýyorsa yüzde 20 Aylin’in sesi bir o kadar yüksekçýkýyor. Sunumu yapan kadýn anlatýyor: Bir pastavar ortada, ne kadar satýþ yaparsanýz o kadar dilimalýrsýnýz bu pastadan. Meðer ismin önüne gelen oyüzdelik de satýþta hangi dilim içerisinde yer aldýðý-nýzý ifade ediyormuþ.

Toplantý baþýndan beri duyulan bir fýsýltý da dalgadalga yükselip bir cümleye dönüþüyor nihayetinde.Toplantýya biri daha katýlacakmýþ, yönetici pozisyon-da bir kadýnmýþ bu. Bu yönetici kadýnýn en son al-dýðý ultra lüks ev de ballandýra ballandýra anlatýlýyoryeni katýlan kadýnlara. Tam o sýrada kapý zili çalýyor.Herkeste bir telaþ bir telaþ! Kadýn kapýda karþýlaný-

yor, neredeyse kýrmýzý halý serilmediði kalýyor ayak-larýnýn altýna… Bu kadýn da son derece bakýmlý, gü-zel giyimli, iyi bir hatip. Kendisi için ayrýlan koltuðu-na oturuyor ve “nasýlsýnýz” demeden önce onun içindaha önemli olan bir soru soruyor: Aday var mý? Ye-ni adaylarýn olduðu haberini alýnca daha bir keyiflebaþlýyor konuþmasýna… Ýlk yýllar ne kadar da sýkýntýyaþadýklarýný, nasýl satýþ yaptýklarýný, sonra nasýl bü-yük bir gelir elde ettiðini bir baþarý öyküsü olaraköyle bir anlatýyor ki! Kadýnlar adeta büyülenmiþ gibidinliyor onu. Satýþ tekniklerini anlatýrken onlara arasýra küçük ipuçlarý veriyor, saðolsun!.”Çantanýzý dol-durun, satmak istediðiniz kiþiyi aramayýn, sizi erte-leyebilir, ona bu fýrsatý vermeyin, çat kapý yapýn, ‘ikisokak yukarýda bir arkadaþýma geldim, bir de sanauðramak istedim, seni çok özledim’ deyip girin içe-ri. Sonra iki sokak yukarýdaki hayalinizdeki arkada-þýnýzýn istediklerini bir bir çýkarýp masasýna koyunve anlatmaya baþlayýn zaten gerisi gelecektir”. Eþ,dost, akrabaya satarken nasýl yaklaþmak gerektiðini,tanýmadýk kiþilere satarken nasýl yaklaþmak gerekti-ðini bir bir anlatýyor.

Yönetici kadýn konuþmasýný bu yoksul mahalle-deki 40 kadýnýn ortak hayalleri üzerine öðle etkilihazýrlamýþ ki adeta temizlik ürünlerini býrakýpumut pazarlamaya baþlýyor. “Bu gecekondulardankurtulmak istemez misiniz? Son model telefonunuzelinizde, altýnýzda jiple Boðaz Köprüsü’nden geç-mek nasýldýr, bilmek istemez misiniz? Evinizde hiz-metçileriniz olsun, o ülke benim bu ülke senin ge-zerken, gittiðiniz yerde lüks otellerde kalmak, ora-da þýmartýlmak nasýl bir duygudur, siz de tatmak is-temez misiniz? Ben týkýþ týkýþ olmuþ otobüste gi-

derken yanýmdan geçen son model arabada giden-leri görünce zengin olmaya karar vermiþtim” diyor.Noktayý orada koyuyor: “ Týkýþ týkýþ otobüslerde terkokularý içinde beliniz iki büklüm iþe giderken çek-tiðiniz eziyet kimsenin suçu deðil, kendi suçunuz.Ben son model arabamda giderken gördüðüm buinsanlara kendi tercihleri diye acýmýyorum”. Bulut-larýn içine gönderdiði kadýnlara soruyor sýrayla her-kese tek tek soruyor: peki sizin hayalleriniz nedir?

Kadýnlar baþlýyorlar hayallerini sýralamaya: Birevim bir arabam olsun, 10 katlý evim olsun. evimolsun içinde hizmetçim olsun… Biraz daha kendi-ne güvenen hayalinin kapýsýna bir de araba ekliyor.Yönetici kadýn bunlarý çok yakýn zamanda gerçekle-þeceðini ama çok çalýþmalarý, gece gündüz bunaodaklanmalarý gerektiðini anlatýyor. Ha bir de ekyapýyor; “her ay mutlaka bir kitap okuyun”, kitabýnda ne olduðunu gösteriyor. Yine firmanýn hazýrladý-ðý, satýþ ve pazarlama teknikleri üzerine yazýlmýþbir kitap!

Bardak bardak çaylar içilirken, kapýdan ilk girdi-ðimdeki halden farklý bir hal oluþtuðunu görüyo-rum kadýnlarýn yüzünde… Bu büyülenmiþlik halininonlarý çektiði hayal dünyasýnda kimbilir neler var?O sýrada açýk televizyondan zam kuyruklarý çarpý-yor gözüme. Sonra asker cenazeleri, sonra sadecebir mahallede 60 bin kiþiyi yerinden edecek kentseldönüþümü görüyorum ekranda… Kadýnlarýn yüzü-nü o yana çevirdiði yok… Þu an hepsi “toplantý bit-se de bir an önce satýþa baþlasak” derdindeler…

Ben hayretler içinde girdiðim evden hayretleriçinde çýkýyorum… Hatta þaþkýnlýktan istediðimparfümün adýný bile unutuyorum!

Bir parfüm aradým, bakýn ne buldum!

Kadýnlar baþlýyorlar hayallerinisýralamaya: bir evim bir arabamolsun, 10 katlý evim olsun, içinde

hizmetçim olsun… Biraz dahakendine güvenen hayalinin kapýsýnabir de araba ekliyor. Yönetici kadýn

bunlarý çok yakýn zamandagerçekleþeceðini ama çok çalýþmalarý,

gece gündüz buna odaklanmalarýgerektiðini anlatýyor.

Dilek Yalçýn

Savaþ ve evlat… Biz getireme-dik yan yana o iki kelimeyi, aynýcümlenin içine koyamadýk, yapa-madýk, yapamazdýk; dondu kaldýtebessüm yüzümüzde, kelimelerboðazýmýza dizildi.

Sizin yüreðinize sýðdýrdýðýnýzacýyý, biz hayallerimize bile sýðdý-ramadýk.

Anne olmak, yoktan var et-mek, küçücük bir hücreden birinsan yaratmak, onu doðurmak,onu büyütmek, onu daha güzelbir dünyada yaþatmak için dur-madan, dinlenmeden emek har-camak… Anne olmak, diðer tümçocuklarý çocuðun gibi sevmek,

tüm analarýn acýlarýný anlamak,ona ortak olmak. Her ananýngözyaþýnda evladýna bir kez dahabakmak, kurgulamak ve bir þey-ler yapmak için, yapabilmek içinçýldýrmak.

Günlerdir, haftalardýr beyniminiçinde uðuldayýp duruyor anala-rýn aðýtlarý, öldüresi bir uðultu.Baþa çýkmak zor, o acýyý dindir-mek, teselli etmek, yitip gidenevladýn yerine bir baþka þeyi ko-yabilmek ne anlamsýz, ne imkân-sýz bir þey…

Her gün ölüm haberleri, vuru-lanlar, öldürülenler… Tüm birhayatý, emeði, sevgiyi, baðlýlýðýhiçe sayarak sadece bir sayýyadönüþtürülen evlatlar.

“Vatan saðolsun” nidalarý…Ki-min için saðolsun vatan? Üzerin-de yaþadýklarý topraklarda hergün zulme, açlýða, yoksulluða vedaha bin bir çeþit baskýya mah-kûm edilenler için mi saðolsunvatan?

Ya da birilerine dalkavuklukedenler, çýkarýlan her savaþla pa-ra keseciklerini biraz daha doldu-rup zevk-i sefa içinde yaþayanlariçin mi saðolsun vatan? Hangikoþullarda saðolsun vatan?

Baskýnýn, sömürünün, zulmün,iþkencenin, yoksulluðun olmadý-ðý, insanýn insanca, eþit, özgürbir ortamda yaþadýðý koþullardamý saðolsun, yoksa emperyalist-ler ve onlarýn yerli iþbirlikçileri-

nin, o topraklar üzerinde yaþa-yanlarý azgýnca sömürdüðü, hertürlü acýmasýzlýðýn ve savaþýn da-yatýldýðý ve iþçi-emekçi çocuklarý-nýn bu talan ve yaðma düzenindeadýna demokrasi, insan haklarý,her ne deniyorsa, savaþlarda kat-ledildiði koþullarda mý saðolsunvatan?

Beynimde fotoðraf kareleri…“Vatan Saðolsun” diyen devlet er-kânýnýn, babalarýn, kardeþlerin,dayýlarýn, amcalarýn buz gibi söy-lemleri. Evladýný yitirmiþ bir an-nenin fotoðrafý yok hafýzamda,hatýrlayamýyorum.

Paylaþmam lazým duygularýmý, anla-dýklarýmý. Birlikte yorumlamak lazým.Can havliyle atýyorum kendimi sokaða,bu dönemde sokaklarda olmak lazým.En çokta çocuklarýmýz için…

Kartal’dayým. Kartal’ýn emektar ka-dýnlarýyla bir araya gelmek niyetim. Ak-þamdan beri beynimi kemirip duran so-runun cevabýný onlarla bulabilirim.

Nurcan Dalga’nýn yanýndayým. Nur-can Abla iki oðul sahibi, emekçi bir ka-dýn. “Nurcan Abla! Akþamdan beri dü-þünüyorum, iki kelimeyi yan yana geti-remedim, bir de sen dene, bakalým ge-lecekler mi?” diyorum.

“Savaþ ve evlat kelimeleri hiç yan ya-na gelir mi?”

Donup kalýyor Nurcan Abla, gözleridoluyor sonra yutkunuyor, konuþurkensesi çatallaþýyor. “Ýki oðlum var benimve ben ne yapýp edip onlarý askere gön-dermeyeceðim, gerekirse gece gündüz

çalýþacaðým, borç edineceðim, bedelli-yse bedelli ama askere göndermeyece-ðim çünkü bu savaþ benim savaþým de-ðil. Benim ne ülkemde yaþayan, deðiþikkültürlerden, mezheplerden, dinlerdeninsanlarla, ne de baþka ülkelerde yaþa-yan halklarla bir sorunum yok.”

Bir baþka anne, Engin Yardýmcý, “bune biçim soru, nefesimi kestin, böylesoru mu olur?” diyerek önce azarlýyorbeni. “Nasýl getireyim bu iki kelimeyiyan yana, bir evladý büyütmek kolaymý? Ne için savaþ, kim için, neden? Bizbir arada barýþ ve kardeþlik içinde yaþý-yoruz zaten, neden bizi birbirimizedüþman ediyorlar.”

Ve diðer bir anne katýlýyor aramýza“Eðer savaþmak istiyorlarsa Tayyip’leEsad alsýnlar kýlýçlarý ellerine, çýksýnlarmeydana savaþsýnlar. Niye ben Tayyipiçin, Esad için çocuðumu savaþa gönde-reyim? Benim halkým, diðer halklarla

iyi geçinir. Hiçbir anne-baba çocuðunusavaþa göndermesin.”

Gülsen Kaya’nýn yanýndayým, “savaþve evlat kelimelerini yan yana getirebi-lir misin?” diyorum.

Bir süre sadece bana bakýyor, o dayutkunuyor, diðer bütün anneler gibi…“Allah korusun” sözleri dökülüyor du-daklarýndan belli belirsiz. “Savaþ oldumu evlat gidecek gibi geliyor bana” di-yor. “Kesinlikle savaþ istemiyorum, za-ten herkes kardeþ, kiminle yapýyoruzsavaþý, yurdumuzun içinde yaþayan in-sanlarla savaþ olur mu?”

Gelmedi savaþ ve evlat kelimeleriyan yana, yüreðimizde taþ oldu kaldý.

Biz yan yana bile getiremezken, kaçanne o savaþlarda evladýný yitirdi, kaçanne oðlun þehit oldu, vatan saðolsunyalanlarýyla uyutulmaya çalýþýldý, kaçanne için savaþ sözcüðünün tek karþýlý-ðý evlat oldu.

Savaþla evlat hiç yan yana gelir mi?

Engin Yardýmcý : “Bu ne biçimsoru, nefesimi kestin, böyle sorumu olur?” diyerek önce azarlýyorbeni. “Nasýl getireyim bu ikikelimeyi yan yana, bir evladýbüyütmek kolay mý?”

Gülsen Kay: “Allah korusun”sözleri dökülüyor

dudaklarýndan belli belirsiz.“Savaþ oldu mu evlat gidecek

gibi geliyor bana” diyor.

Donup kalýyor Nurcan Dalga,gözleri doluyor sonra. “Ýki

oðlum var benim ve ben neyapýp edip onlarý askere

göndermeyeceðim.

GÖZÜMÜZDE BUÐU, YÜREÐÝMÝZDE TAÞ

Page 6: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Bir anne olarak Ferda’dan ne bekliyorsun? Nasýl bir yaþamistiyorsun çocuklarýn için?

Ben bir yere gelemedim. Okusaydým hukuk okurdum,kendimi bildim bileli avukat olacam, hep garibanlarýn hakkýnýsavunacam derdim. Ferda polis olup hep haklýlarý savunmak,haksýzlarý ezmek isterdi. Olmadý. Ýki seçenek vardý önünde.Ya okul ya iþ. Ben o kararý ikisine býraktým, ölüm gibiydi.Abisi dedi ki sen mi ben mi býrakacaðým. Abi ben yapacaðýmsen devam et dedi. O gece benim için bir ölümdü. Ferda’nýnemeði boþa gitmedi, ezildi, çoðu zaman aðladý. Bazý zamanisyan etti arkadaþlarýný önlüklü görünce aðlýyordu onlarkalemle oynarken ben makasla oynuyorum diye gücünegitti. Millet ailesinden harçlýk alýnca gidip alýþveriþiniyapýyor, o maaþýný alýr gelip eve verirdi. Psikolojik olarakbaya çekti kýz. Ben de onlarla beraber, çoðu zamanbirbirimize sarýlýp o aðlardý ben aðlardým. El bebek gül

bebek onun yaþýndaki çocuklar. Ben boynumu büktüm,okulun yanýndan geçip öylece giderdi iþe. Çok zul, çokbaský kuran bir aile deðiliz biz. Zaten bir tane kýzýmdýr.Durduðun yerde sayýklama kýzým, ilerle, ilerle, mücadele,mücadele, mücadele…

Bu yaþadýklarýmýzýn hakkýný kim ödeyecek? Bu ateþe suserpecek kim var karþýmýzda?

Gerçekten niye savaþtýðýmýzýn bilinmesi lazým. Buülke sadece Türklerin deðil, bizimdir de, hepimiz bir

arada yaþýyoruz. Nasýl kuzey var, güney var, batý var,doðu da var. Þehit mezarlýklarý gencecik insanlarla dolu,

o analar…. insanýn ciðeri parçalanýyor. Yazýk deðil mi?Bunlar boþuna mý? Nasýl emeklerle geliniyor o yaþa? Oasker aileleri haklarýný býrakmasýn sebep olanlara, annelerinciðerini sýzlatanlara. Artýk buna dur denmeli. Her gün

anneler aðlýyor. Barýþ olmasýn diye bunlarýn hepsi biroyundur. O askerler bile bile ölüme gönderiliyor. El bebek

gül bebek pamuk yataklarda büyümüyor bizim çocuklar.Kalemiyle bir yere gelmek isteyen, avukat, savcý olmak isteyen

gençlerimiz de var. Ama bizi kabul edecekler, Kürtler var.

Çerkezi var, Zazasý var, Kürt de var. Kürtlük ezelden vardýr, biz varýz.Bunu hiç kimse inkâr edemez. Silahla bir yere varýlmýyor. Ölüm ölümügetirir. Ben kimliðimde Kürt yazýlýp da burada açlýktan sefillik çekmekistemiyorum. Topraðýmý istiyorum, baðýmý, bostanýmý, tarlamýkullanmak istiyorum. Yok iþte. Ormanýma gitmek, aðacýmý dikmek,zamaný gelince kesmek istiyorum ben. Ben çoban olmak istiyorum.Yok, bunlarýn hepsi elimizden alýndý. Biz de düþtük yola burayageldik…

Eltimle beraber göçtük. Ben iþe girdim, ablam çocuklara baktý. Ýkiaile bir kamyonun arkasýnda geldik. Biz oranýn çeþme suyunu içerdik.Hamurumuzu yoðurup kendimiz piþirir yerdik. Orada masrafýmýzyoktu. Buraya geldik, bir yudum suya muhtaç olduk. Bir somun ekmeðidörde bölerdik, çocuklar yerdi biz aç kalýrdýk. Bizim yaþadýðýmýz busefaletin vebalini kim ödeyecek? Ferda 11 yaþýnda iþe baþladý, bendokuz yaþýnda iþe baþladým. Bu bizim kaderimiz. Yeter ki kimseyemuhtaç olmayalým.

YAÞADIÐIMIZ SEFALETÝN VEBALÝ KÝMÝN?

ÝKÝ SEÇENEK VARDI ÖNÜNDE...

Ýstanbul’a gelene kadarki hikâyeniz nasýl?Diyarbakýr’da doðdum. Bir yaþýnda gelmiþiz Ýstanbul’a. Pek hatýrlamam oralarý. Hikâyemizi annem anlatsýn…

(Netice abla ile devam ediyoruz artýk sohbetimize) Niye göç ettiniz Ýstanbul’a?Yaþam zorlaþmýþtý iyice, çocuklarý okula salýnca akþam gelecek mi, gözaltýna mý alýndý, kayýplara mý karýþtý, iþkencedemi öldü bilemez olduk. Kaybolan çocuðundan haber alamayan aileler o kadar çoktu ki. Gece gündüz kurþun sesleri,çatýþmalar. Gece yataðýmýzda deðil yerde yatýyorduk, kör kurþun gelmesin diye. Hamileydim Ferda’ya, kapýnýn önündeotururken bir gün, özel tim geldi. Yaþlý bir dedemiz vardý onu böyle tutup fýrlattý. Dedeyi kaldýralým diye hamleyapýnca bir tanesi silahýn dipçiðiyle karnýma vurdu. Ölsün diye kasýtlý yaptý. Bebek üç gün karnýmda can çekiþti....

19

DÝYARBAKIR’DAN ÝSTANBUL’A KAMYONKASASINA YÜKLENEN UMUT

E Y V A H ! Þükran Doðan

Evet, eyvah! TBMM 24. dönem 2. yasamayýlýný 1 Ekim 2012 Pazartesi günü açtý. Meclisaçýlmadan zamlar yaðmur halinde yaðmayabaþladý. Bu döneme býrakýlan ve acilenyasalaþtýrýlacak yasa teklifleri sýrada bekliyor.

24. dönem 1. yasama yýlý, yani geçen yýlkadýnlar için nasýl geçti kýsaca hatýrlayalým. Kürthalkýnýn taleplerinin barýþçýl ve demokratikzeminde çözülmesi talebine karþýn AKP iktidarýsavaþtaki ýsrarýyla tüm annelerin acýlarýnýçoðalttý. Baþbakan, her fýrsatta kadýnlardan beþçocuk, o olmadý bari üç çocuk istemeye devametti. Öldürülmeyi, tacizi, tecavüzü, þiddetintürlüsü çeþidini yaþadý kadýnlar, yaþamaya dadevam ediyorlar. Tecavüzcüler, þiddetuygulayýcýlarý ise ya beraat ettirildiler ya da ödülgibi cezalarla neredeyse aklanýr oldular. AKPiktidarýnýn þiddeti ise en açýk biçimiyle “herkürtaj bir Uludere’dir” söyleminde ifadesinibuldu. Hem Roboski katliamýnýn üstü örtülmeyeçalýþýldý, hem de kürtaja yasaklama hamlesiiçine girildi.

Sezaryen yasasý deðiþtirilerek, kadýn vehekimin tercih hakký elinden alýndý. Anne veyabebek için týbbi zorunluluk bulunmasýdurumunda sezaryene onay verildi.

4+4+4 eðitim yasasý ile kýz çocuklarýnýneðitimine ciddi darbe vuracak düzenlemeleryapýldý. Yasa, 18 yaþýn altýnda evlendirilenkadýnlarýn oranýnýn yüzde 28 olduðu Türkiye’deçocuk gelinlerin daha da çoðalmasýnýn önünüaçtý ki, sonuçlarýný önümüzdeki yýllardagöreceðiz.

Kadýnlar için ekonomik þiddet de fiziki þiddetgibi hiç dinmedi. Hatta fiziki þiddet görmeyenkadýnlarý da kapsayarak sürdü, sürüyor.Dünyadaki kadýnlarýn kazancý erkeklerinkazancýndan yüzde 20-40 daha az iken, bizdekioran en üst sýnýr olan yüzde 40 olarak seyretti.Kayýt dýþý, yani sigortasýz çalýþan erkeklerinoraný yüzde 35’lerde iken, kadýnlarda oranyüzde 57’lere dayandý. Çalýþan kadýnlarýn büyükkýsmýnýn kazancý üstünde tasarruf hakkýbulunmamasý ise diðer acý gerçeðimiz. Hayatpahalýlýðý ve zamlarla mutfakta kadýnlarýnüzerine biraz daha yük bindi.

Tüm bunlarýn, Dünya Bankasýnýn 2012 yýlýnýkadýn yýlý ilan ettiði, Türkiye Ulusal ÝstihdamStratejisi Planýnýn dört ana baþlýðýndan birininkadýn istihdam politikalarýna ayrýldýðý dönemdeyaþanmasý sürpriz deðil. Aksine, sermaye veiþbirlikçisi AKP iktidarýnýn kadýnlarýn ikincil veucuz emek konumunun sürdürülmesipolitikalarý ile uyum içinde.

Meclis açýldýMeclis açýldý

6

TBMM’nin yeni yasama yýlýnda bizi bekleyendüzenlemeler farklý olmayacak. Kürtaj yasasýna karþýgösterilen tepkiler, iktidara geri adým attýrdýysa da,kürtajý sýnýrlama, hatta yasaklama iddialarýndanvazgeçmediklerini biliyoruz. Zira çok çocuk, kadýný vedoðuracaðý çocuðu köleliðe mahkûm etmek olacaktýr ki,Avrupa’nýn Çin’i olma hülyasýndaki sermaye için birihtiyaç olarak dayatýlmaktadýr. Yeni yasama dönemindeen geniþ kesimi kapsayacak mücadeleyi örgütlemegörevi tüm kadýnlarý bekliyor.

Dünya Bankasý’nýn katkýlarýyla hazýrlanan bir projeile çalýþan kadýnlarýn 0-5 yaþ arasýndaki çocuklarýnadevletin kreþ yardýmý yapmasý öngörülüyor. Bu projeyegöre çalýþan ve talepte bulunan kadýnýn gelir düzeyibelirlenen kritere uyarsa, kreþ yardýmý doðrudan kreþeödenecek. Proje ile, bir yandan özel kreþlerdesteklenirken, kadýnlarýn da istihdama çekilmesiplanlanmaktadýr. Kadýnlar olarak iþ, ücretsiz ve niteliklikreþi ýsrarla talep etmeye devam etmeliyiz.

Þiddete karþý önlem adýna, kadýnýn þiddet uðramariskinin daha fazla olduðu mekanlarda çalýþmayan panikbutonlarý ile þiddetin önlenemeyeceðini anlamamak içinherhalde sadece bakan olmak gerekiyor. Bu dönemde

kadýna yönelik her türlü þiddetin son bulmasý içindevletçe gerekli önlemlerin alýnmasý, zihniyetdönüþtürücü çalýþmalarýn yapýlmasý, kendisinin þiddetüretmemesi için daha da fazla çaba göstermemizgerektiði de aþikar.

Meclisteki ilk görüþmenin sýnýr ötesine askergöndermeyi içeren savaþ tezkeresinin uzatýlmasý olduðumeclis açýlmadan ilan edilmiþti. Bu yazýyý okurkentezkere meclisten geçmiþ olabilir. Ama biz kadýnlarhem içeride hem komþularýmýzla savaþa hayýr demeyedevam edeceðiz. Yerel seçimlerin bir yýl öne alýnarak27 Ekim 2013’te yapýlmasý AKP tarafýndan meclisgündemine getirilecek. Meclisteki kadýn milletvekilioraný halen sadece yüzde 14. Belediye baþkanlýðý,muhtarlýklarda da durum daha farklý deðil. Hayatýnyarýsý olan biz kadýnlar her düzeyde politikayý vekendini yönetmeyi de bu yarýya uygun olarakyapabilmeliyiz. Bugünden mahalle muhtarlýklarý, ilgenel meclis üyelikleri, belediye baþkanlýklarý için planlýbir çalýþma sürdürmeliyiz.

Evet, biz kadýnlarý yine zorlu zamanlar bekliyor. Amaiþimiz ne zaman kolay oldu ki! Asýl biz söylemeliyiz;durmak yok, mücadeleye devam...

ANAYASA’DA TALEPLERÝMÝZ

Yeni anayasa da meclisin gündeminde. Eðergerçekten demokratik bir Anayasa olacaksabizim en temel demokratik, siyasal, ekonomik,insaný taleplerimiz yasal güvenceyekavuþmalýdýr

Ýþçi, memur, öðrenci, ev kadýný, serbestçalýþan ve iþsiz tüm kadýnlarýn sosyalgüvenceye kavuþturulmasý,Çalýþan kadýnlarýn, hamile ve çocuklukadýnlarýn özel olarak korunmasý, Çalýþan-çalýþmayan tüm kadýnlarýnçocuklarýnýn fiziksel, zihinsel, duygusal veruhsal geliþim ve saðlýðýný güvenceye alacakyasal düzenlemeler için,Çocuklarýn parasýz bilimsel laik ve niteliklieðitim alabilmeleri,Kadýnlarýn aþaðýlandýðý cinsiyetçiyaklaþýmlarýn her alanda yasaklanmasý Kadýna yönelik þiddetin ekonomik ve sosyaltemellerini ortadan kaldýrmak için herkeseasgari gelir güvencesi, iþ ve eðitim olanaðýsaðlanmasý

YENÝ DÖNEMDE BÝZLERÝ NE BEKLÝYOR?

Kürtaj yasasýna karþýyükselttiðimiz tepkiler, iktidara

geri adým attýrdýysa da, yeniyasama yýlýnda, kürtajý sýnýrlama,

hatta yasaklama iddiasýndanvazgeçilmediðini biliyoruz. Zira

Avrupa’nýn Çin’i olma hülyasýndakisermaye çocuk ve kadýn emeðineihtiyacý kendini dayatmaktadýr.

Yeni yasama döneminde en geniþkesimi kapsayacak mücadeleyi

örgütleme görevi tümkadýnlarý bekliyor.

ilerle, mücadele, mücadele, mücadele…

Page 7: Ekmek ve Gül - Sayı 34

718Ý Ç Ý M Ý Z D E N B Ý R Ý

Bebekken Diyarbakýr’danÝstanbul’a kamyon

kasasýnda yolculuk,çocukken okul önlüðünüatýp tekstil atölyesine

koþturmaca,büyüyorken abisi içinokumaktan vazgeçip

hayata atýlma, henüz 17’sinde iþinin

ustasý olma...Zorluklarýn ve güzelliklerin

içinde akan bu öykününiki kahramaný var aslýnda;

Ferda ve annesi...

Dört sene önceydi. Annem çalýþýyordu,hamile kalýnca mecburen iþten çýkmakzorunda kaldý. Abim ve ben “hangimizçalýþsak” diye düþündük, abim lisesondaydý. Bir sene için kendini yakmasýnahiç gerek yoktu.

Ben lise birdeyken okulu býraktým. Zatenortaokuldan beri çalýþýyordum. Okuldan evegelip, formamý çýkartýp direkt iþegidiyordum. Akþam geliyordum eve, ödevlergece yarýlarýna kadar sürüyordu. Okulubýrakýnca da hemen iþ hayatýna baþladým.

Funda Yeliz Alataþ

Her sektörde olduðu gibi tekstilde de artýkdevir bilgisayar devri. Bir meslektaþýmýn deste-ðiyle beþ gün sürecek yeni bir bilgisayarlý kalýpprogramýnýn eðitimine katýldým. Tekstilkent’tekiofise gittiðimde, diðer ikisi benden yaþça epeybüyük olan üç kursiyer, karþýmýzda duran gence-cik ama kendinden emin hocamýz Ferda’ya baký-yorduk. “Kaç yaþýndasýn?” sorusuna “17” cevabý-ný aldýðýmda þaþkýndým. Ekonomik sebeplerdenötürü lise birinci sýnýfta okulu býrakmak zorun-da kalan Ferda, onu zorladýðýmýz anlardan birin-

de “Bese!” deyince, “Heval sen nereli-sin?” diye atladým. Daha anne rahmin-deyken canýna kastedilen, bir yaþýndakamyon kasasýnda Ýstanbul’a gelen, hertürlü zorluða raðmen inadýna gülümse-yen, mücadele eden, hayata sýmsýký tutunangenç bir kadýn Ferda Iþýktaþ. Ýsminin hakkýný ve-riyor iþte, Ferda demek “gelecek zaman” de-mek. Onu Ekmek ve Gül sayfalarýna davet etti-ðimde tereddütsüz kabul etti, evini açtý, annesiNetice abla, anneannesi Nazife teyze ile üç ku-þak mücadeleci kadýnýn birbirine deðen hikâyesiçýktý ortaya.

BU ÝP BU ÝÐNEDEN NASIL GEÇECEK?

Nerelerde çalýþtýn bu zamana kadar?Tekstil atölyelerinde çalýþtým. Kot, örme,

dokuma… Ýlk baþta zaten çýraklýktan baþladým.Masalarda iþaret kalýplarýyla çizimleryapýyordum. Ýþ toplama filan derken artýkmakineciliðe yönelmeye baþladým. Son iki senemakineci olarak çalýþtým.

Tekstile girdiðimde iðne iplik bile bilmezdim.Ýlk zamanlar annem bana az çok bir þeylergösterdi. Tabi zamanla kendini yükseltmeyeçalýþýyorsun. Zaten çýrakken sürekli eziliyorsun.Þuraya git, buraya gel, iþleri topla…

Normalde paydoslarda çýraklar makineyeoturur, makineyi çalýþtýrýr ki hani diptenyetiþsin, eleman olsun diye. Beni hiçoturtmadýlar makineye, “bozacaksýn” diyekýzarlardý. Ayrým da oluyor bazý atölyelerde.

Çýktým ben o iþyerinden. Çýkarken demakineci bir abimden rica ettim iplik nasýltakýlýyor göster diye. En azýndan gittiðim yerdeacemi makineci olarak iþe baþlayayým diye. Hiçtatilim olmadý benim, cumartesi çýktým iþten,pazartesi yeni iþe girdim. Daha makineninmekiðini bile yerine takmasýný bilmiyorkenmakineci olarak iþe baþladým ve kendimigeliþtirdim, iki sene içinde usta makineci oldumve bütün makineleri kullanmaya baþladým, ustayardýmcýsý oldum. Ofise de bakmaya baþladým.Diðer kýzlar bu sefer dedikodu yapmayabaþladýlar. Diþinle týrnaðýnla bir yere geliyorsunama ilk akla gelen baþka bir þey oluyor. Ofiste

artýk gelir gideri hesaplýyordum. Bu durumdiðer kýzlarý gittikçe rahatsýz etmeye baþladý.Küçük bir atölyede üç beþ kiþi olmamýzaraðmen isyan çýkartýyorlardý, herkes baþka baþkayorumlar yapmaya baþladý.

Þimdi eðitmenlik yapýyorsun, modelistlik eðitimiucuz bir eðitim deðil, zaman da ayýrman gerekenbir iþ. Çalýþýrken nasýl yaptýn bunu?

Artýk makineciliði hayat boyugötüremeyeceðimi, bir yerlere gelmemgerektiðini anladým. Onun için özel bir kurstanmodelistlik eðitimi aldým. Kurstaki hocam,iþverenimle tanýþýyordu ve eleman ihtiyaçlarýolduðunu öðrenince beni tavsiye etmiþ. Buþekilde baþladýk yani.

Zaten hafta içi çalýþtýðým için gitmiyordum.Hafta sonlarý da bazen mesailerimiz oluyordu.Böyle durumlarda hocamýza haber veriyordum,geç gidip gece yarýsý çýkýyordum. Pazar günleride erkenden yahut hocanýn vakti uymuyorsaakþamlarý gidiyordum. Çok aþýrý zorlandým buyüzden. Ama deðdi.

Zaten sadece annem hep arkamda durdu, hepdestek verdi. Kýzým biraz daha hareket et, birazdaha ilerle dedi, þimdi ilerlemeye çalýþýyoruzhep beraber…

Anneanne Nazife teyze ise bir köþeden sessizcebizi dinliyor. Bir gözüm onda sürekli, lafa karýþsýnistiyorum, olmuyor. Bazen uyukluyor, bazen tespihiniçekip dua okuyor. Kim bilir onda ne hikayeler vardýrdiye geçiriyorum içimden. Sohbet bitip de evdenayrýlma vakti geldiðinde elini öpüyorum. Sýkýcasarýlýyor bana. Dua okuyor sürekli. Kürtçe bir þeylersöylüyor. Lice’deki torununa benzetmiþ beni, pek bisevmiþ. “Eve gelen kýz arkadaþlarýmdan kimseyisevmez” diye ekliyor Ferda. Sonra dili döndüðünceTürkçe dua ediyor sesli olarak. Bir çift yün çoraphediye ediyorlar bana, Evrensel Gazetesi’nin 18.yýlýnýn þenlik davetiyesini býrakýyorum. Çok seviniyorFerda. Yeni bir dostluðun getirdiði mutlulukla dahaçok görüþeceðiz diyerek ayrýlýyorum evden…

OKULU BIRAKTIM ÇÜNKÜ...

Durduðun yerde sayýklama kýzým, ilerle,Özlem Akcan / Ebru Kara

Pasaja girdiðinizde sýralanmýþ dükkanlar, atölyelerkarþýlýyor sizi. Makine sesleri geliyor kulaðýnýza, bildiði-niz dikiþ makinesi iþte... Bir de makine baþýnda oturan-larýn sesleri... Van’da Japon Ýþ Merkezi’ndeki bu pasajdakimsenin farkýnda olmadýðý kadýnlar çalýþýyor. Kimisiçok küçük yaþta baþlamýþ çalýþmaya, kimisinin eþi iflasedince, kimisi çocuklarýnýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için.Öteki olmayý da görmüþ, ezilmiþliði de, yokluðu da...Onlar buraya “Kadýnlar Pasajý” diyor.

“Kendi iþim olsun diyerek baþladým çalýþmaya” diyoryirmi yýldýr el sanatlarý öðretmenliði yapan Nurten Taþ.“Kadýnlarýn çalýþmasý, okumasý gerek. Öðrencilerimiokumaya teþvik ediyorum. Çalýþmayan kadýna yazýkoluyor, kadýn erkeðe boyun eðmemeli.” Deprem döne-minde de boþ durmamýþ Nurten. “Depremde psikolojisibozulan kadýn öðrencilerim ve arkadaþlarýmla el sanat-larý sergisi açtýk, terapi oldu onlar için. Depresyondakibir kadýn arkadaþým bu sergiden sonra bakýcýlýk iþinebaþladý.”

Üç çocuklu Þükran Teter, beþ yýl önce eþinin iflas et-mesi üzerine çalýþmaya baþladýðýnda ailesi ‘kadýn dedi-ðin çalýþýr mý’ diyerek tepki göstermiþ. Kolay da olma-mýþ “gece gündüz ev, iþ, çocuklar arasýnda koþturuyo-rum ama alýþtým. Pazartesi günlerini bekler oldum. Ýf-lastan sonra evimiz bile kalmamýþtý. Þimdi hayatýmýzýyeniden kurmaya çalýþýrken destek olabilmek, ayaklarý-mýn üzerinde durmak çok güzel” diyor. Baþarýsýný ‘sür-priz’ olarak deðerlendirse de geldiði pozisyondan pekmemnun. “Her kadýn mutlaka çalýþmalý” diyor þimdi.

Nefes aldýðým sürece...Adile Karabaþ, 8 yýldýr kendi dükkanýný iþletiyor. Ön-

cesinde de çalýþmýþ. “Ýki kardeþim rahatsýz; biri kalphastasý, diðeri de varis ameliyatý oldu. Ailede bir ben,ablam ve iki kardeþ çalýþýyoruz.” Çalýþan kadýnýn öncekendisine sonra da çevresine destek olabildiðini söylü-yor ve devam ediyor “Ýyi ki çalýþýyorum, aileme yardýmedebiliyorum. Kendime daha çok güveniyorum. Ayakla-rýmýn üzerinde durmak çok güzel bir þey”.

“Evde oturmayý sevmiyorum. Ekonomik baðýmlýlýk-tan hoþlanmýyorum” diyen Saime Sürme ise çocuklarý-

nýn ihtiyaçlarýný karþýlayan olmaktan da memnun. “Ev-lenmeden önce de evde el iþi yapýp satýyordum. Nefesaldýðým sürece de çalýþmak istiyorum.”

“Kendi ayaklarýmýn üstünde durmak için baþladýmiþe.. Eee ne yapalým, okula göndermedi babam” diyorYýldýz Sorgu. Maddi gelirinin olmasý sözlerini dinlenirkýlmýþ çevresinde.

Behice Bektaþ ise iki senedir bu pasajda çalýþýyor-muþ. 4 çocuðunun ihtiyaçlarýný giderebilmek için baþla-mýþ çalýþmaya. “Kalp hastasýyým. Evde kaldýðýmda dara-lýyordum. Evde hep ayný iþler, burada deðiþik insanlargörüyorum…Eee burada da arkadaþlarla sohbet, mu-habbet derken zaman geçiyor. Bence bütün kadýnlarçalýþmalý” diyor.

KADINDAN HER ÞEY BEKLENÝYOR

Ailesi 2002 ve 2005 krizlerinde her þeylerinikaybetmesi üzerine çalýþmaya baþlayan NebileIþýk baþlangýçta çok zorlanmýþ, çocuklarýna özel-likle de engelli çocuðuna vakit ayýramadýðý için.“Kadýndan her þey bekleniyor; kadýn eve ekmekgetirecek, namuslu olacak, anne olacak, kadýnolacak… Kadýn olmak zor.” Nebile, biraz kýzgýn,biraz üzgün... “Kimse bilmiyor bizi. Ne yerel yö-netim ne valilik ne sivil toplum örgütleri... Hiçbirisahiplenmiyor. Sahiplenmek bir yana kimse bura-da bu kadar kadýnýn çalýþtýðýný bilmiyor. Seçimzamaný buradan eksilmeyenler, deprem zamanýortalýkta yoklardý. Depremden önce 10 bin TLborcum vardý, þimdiye 70 bin TL olmuþtur. Za-ten depremden önce kazandýklarýmý anca mutfa-ða verdim. Devletten de yardým almadýk. Ne birkadýn örgütü ne valilik ne de devlet gördüm bura-da. Ama vergi borçlarýmýzý unutmuyorlar; suyu-muzu, elektriðimizi kesiyorlar hemen. Hepsi biryana, yoruldum deme þansým yok. Ayakta dur-mak zorundayým. Hiçbir þey beni yýldýramaz..Desteðimiz yok, sosyal güvencemiz yok amaçocuklarým için durmak zorundayým. O yüzdenzaten kadýnlarýn birbirine sahip çýkmasý gerek. Er-kek sahip çýkmaz, anlamaz.”

BÝR BATTANÝYE ÜZERÝNDE

Medine Gezer eþi cezaevine girdikten sonra.“ben çalýþmazsam, çocuklar kötü yola düþer” kay-gýsýyla baþlamýþ iþe. Kira, 4 çocuk derken önceÝran’dan kozmetik, sebze, benzin getirip satmýþ.Sonra kumaþ, iç giyim iþine girmiþ. Önceleri birþey bilmediðini yapa yapa öðrendiðini söylüyor.Depremden sonra Ýstanbul’a göçmüþ, ev tutmuþ.“Bir battaniye üzerinde beþ kiþi sabaha kadaroturduk. Ýstanbul’u bilmiyorduk, ne olacak bilmi-yorduk. Orada kýzýmla bir fabrikada çalýþtým. Bað-cýlar’da bir tekstil atölyesindeydik. Kürt olduðu-muz için, mesaiye kalmadýðým bir gün için bütünmesailerimi sildiler. ‘Terörist’ dediler bize. Ýstan-bul’da belediyeden kömür dýþýnda hiçbir destekgörmedik. O da yanmýyordu. Ýstanbul güzel amayemek verdiklerinde bile davranýþlarýndan dolayýyemek istemiyorduk. Ben depremden kaçmýþým,elimde bir þey yok. O kampanyalar da ancak tele-vizyondaydý, görmedik biz. Evine 10-15 gün ek-mek götüremeyen insanlar vardý. Kim geldi, kimsordu, kim yardým etti? Çamurda, çadýrlarda in-sanlar kaldýlar, çadýrlar yandý. Ýnsanýn içi yandý dakimse sahip çýkmadý. Zaten deprem vurdu, bariinsanlar vurmasaydý. Çok ezildik. Çalýþtýk, para-mýzý alamadýk; konuþtuk, dinlemediler.”

ÝNSAN ÝSTERSEDededen toruna aktarýlan bir meslek terzilik Pý-

nar Tunç için. 4 yaþýnda mýknatýsla iðne toplayarakbaþlamýþ bu iþe. “Üç kardeþim cezaevinde, hemonlara hem de aileme bakýyorum. Burada, 100 er-kek varsa 90’ý evinde oturuyor. Sadece evde oturupyiyorlar. Alýþmýþlar kadýnlarýn çalýþmasýna.” Birazkýzgýn ve diðer kadýnlardan farklý düþünüyor. “Benkadýnlarýn çalýþmasýndan yana deðilim. Her þey de-ðiþiyor, huzur kalmýyor evde. Çocuklarýna zamanayýramýyor. Düzen erkek çalýþmasýndan yana olsay-dý, bu kadar ezilmezdik, bu kadar yük bize düþ-mezdi. Þimdi yað, þeker derdim var. Ne para varne de huzur.”

Ayþe Koç 12 yýldýr bu pasajda,“çalýþmak banakendi benliðimi kazandýrdý. Devlet bize destek ver-se, manevi anlamda bizim dertlerimizle, sýkýntýlarý-mýzla ilgilense daha mutlu olurduk” diyor

Þule Yüksel Þeker ise çocuklarý okula baþlayýncaçalýþmaya baþlamýþ. Daha önce evinde ev yemekle-ri yapýyormuþ. “Çalýþmak çok zor ama ayný zamanda çok zevkli. Ev hanýmlarýnýn da bir þeyler yapabi-leceðini gördüm. Ýnsan isterse her þeyi yapabilirmiþgerçekten”. Çocuklarý onu örnek alýyormuþ. “Özel-likle kadýnlar aciz olmamalý ve kendi ayaklarýnýnüzerinde durabilmeli.”

Van’ýn Kadýnlar Pasajý

Çalýþmak...Kimisi içinprangalardankurtulmak,kimisi içinçocuklarýnýngeleceðinikurmak, kimisiiçin ise ek birangaryanýn içinegirmek...

Page 8: Ekmek ve Gül - Sayı 34

8 T A R Ý H 17

Huriye Tozluyurt- Neslihan Demirören

Antalya, doðasýyla bütün ülkeyi ve dünyayý kendinehayran býrakan bir þehir. Sermayenin son 15 yýlda güze-lim ormanlarý yaðmalayarak taþtan duvarlar dikip adýnabeþ yýldýz vererek süsledikleri otellere dünyanýn her ye-rinden sayýsýz turist gelir. Antalya’nýn cazibesine kapýlan“sonuçta turizm cenneti, bize de bir ekmek çýkar” de-yip, tasý taraðý toplayýp memleketinden gelen insanlarbu beþ yýldýzlý otellerde üç kuruþa uzun saatler çalýþmakzorunda kalýyor. Eðlence merkezleriyle hemen her günhaber programlarýna konu olan Antalya’da, bu sektördeen fazla kadýnlar çalýþtýrýlýyor.

Antalya Belek’te beþ yýldýzlý otellerin birinde kat gö-revlisi olarak çalýþtýðýný belirten Emine ablayla yaptýðý-mýz sohbette þöyle ifade ediyor: “Antep’ten geldim.Eþim inþaat iþçisi, ara sýra iþ bulabiliyor. Bulduðunu daiçkide yiyip geliyor. Yani bütün evin geçimi benim üze-rimde. Üniversitede okuyan bir kýzým var. Kýsmetse öð-retmen olacak. Onu okutmaya çalýþýyorum. O da benimgibi ezilmesin, hiç olmazsa okumuþ biriyle evlensin diyeiþyerindeki bütün haksýzlýklara sesimi çýkarmadan çalýþý-yorum. Günde 23 tane oda temizliyorum. Ýnsanlarýn pis-liðini temizlemek kolay iþ deðil”.

Cenneti cennet yapan bu kadýnlarýn emeði

Çocuklarýnýn yüzünü göremeyenlerKat görevlisi Gülay, Antalyalý. “Ben kat görevli-

si olarak çalýþýyorum, eþim mutfakta çalýþýyor. Evkredisi çektiðimiz için ikimiz de çalýþmak zorun-dayýz. Ev aldýðýmýz bölge kapkaççýlarýn, tinercile-rin çok olduðu bir semt. Çocuklarým baþýboþ bü-yüyor. Kýzým kendi baþýna okula gidip gelmek zo-runda. Onlarla hiç ilgilenemiyorum. 6:30’da ev-den çýkýp, 18:30’da eve geliyorum. Eþim ise, sü-rekli mesaiye kalýyor. Mesai parasý hiç almýyor.Kýþýn ikimiz de iþten çýkarýlýyoruz. Bu yüzden ya-zýn kazandýðýmýz parayý yemeden içmeden birik-tirmeye çalýþýyoruz” diyor. “Otelde herkes çocuk-larýyla havuza, denize giriyor, biz çocuklarýmýzýalýp bir gün bile denize giremiyoruz” diyen Gü-lay, “Antalya’yý biz de televizyonlardan izliyoruz”diyerek pek çok turizm iþçisinin durumunu özetli-yor. “Bir anne olarak beni en çok üzen, çocukla-rýmla ilgilenememem. Oysa onlarýn okumasýný,iyi insanlar olmasýný istiyorum. Baþbakan diyor ya3 çocuk yapýn. Benim 3 çocuðum var ama baka-mýyorum. Eðitimini, gýdasýný, en temel ihtiyaçlarý-ný karþýlayamýyorum. Kýzýmýn okulundan bilgisa-yar için yardým parasý istediler. Kýzým devlet oku-lunda okuyor. Ben kendime bakamýyorum devle-te nasýl bakayým” diye serzeniþte bulunuyor.

Emine, “yeri geliyor hýrsýzlýkla suçlanýyorum, yerigeliyor ‘temizlikçi kadýn’ diye arkamdan baðýrýyorlar.Oysa benim adým var, bir kadýným ve gururuma doku-nuyor” diyerek yaþadýðý burukluðu gözler önüne seri-yor. Emine, “tatile gelenlerle kendimi kýyaslýyorum.Onlar, süslü makyajlý. Bir parfümleriyle ben bir ay evi-mi geçindiririm. Her gün yatak kaldýrmaktan belimaðrýyor. Odamý bitirebilmek için öðle yemeðine gide-miyorum, gitsem de aç kalkýyorum. Birkaç günlük ye-mekleri bize ýsýtýp veriyorlar. Her iþ çýkýþýnda çantamýdidik didik arýyorlar bir þey çalmýþ mýyým diye. Eve

geldiðimde kadýnlýk görevlerim yine beni bekliyoroluyor. Yaz boyu bir defa denize gidemedim. 15 gün-de bir izin kullanýyorum. Masraf çok oluyor diye azpersonel çalýþtýrýyorlar. Kasým ayý geldiðinde hepimizbirer birer kapýnýn önüne koyuluyoruz. Kýþýn geçimi-mi saðlamak için, evlere temizliðe veya nar, portakaltoplamaya gidiyorum. Tabi patron düþünür mü kýþýnne yiyorum ne içiyorum, kiramý nasýl ödüyorum, ço-cuðuma para gönderebiliyor muyum diye? Onunumurunda mý? Ýsterler ki bizim çocuklarýmýz okuma-sýn da kendilerine hizmet etsinler”.

DIÞARIDAN CENNET, ÝÇERÝDEN CEHENNEM

Antalya’nýn en güzel yerlerinden biri olan KemerGöynük’te otelde çalýþan Sercan’ýn derdi kendilerineyapýlan muamele. “Ben muhasebe departmanýndaçalýþýyorum. Bazen düþünmüyor deðilim, baþka iþ miyapsaydým diye. Sanki çalýþanlarýn her türlü hizmet-ten yararlandýðý, tatil yaptýklarý, þen þakrak kendiyaþamlarýný sürdürdükleri yerlermiþ gibi anlatýlýyorturizm alaný. Medyaya baktýðýmýzda bizlere sunulanhayat en güzel iþin en modernize edilmiþ haliymiþgibi bir tablo var. Ama ben biliyorum. Ne turizmdeçalýþan iþçilerin durumu çok iyi, ne de turizm baron-larý bu kadar iyi insanlar”.

Bu gerçeðin ancak iþin içine girildiðinde görülebi-leceðini söylüyor: “Bir arkadaþým Mardinli’ydi, iþtençýkacak çýkmasýna da, parasýný vermedikleri için bu-rada mahsur kalmýþtý. Çok aðýr þartlarda çalýþan ar-kadaþým, ayný zamanda barýnma ihtiyacýný karþýlaya-madýðýndan dolayý dýþarýda kalmýþtý.

Tabii biz arkadaþlarý bu ihtiyacýný iyi- kötü karþýla-yabilsek de, otel iþletmecilerinin bu þekilde davran-masý çok kötü. Ýþçi lazým olduðu zaman köpek gibiayaðýmýza kapanan, iþi bittiði zaman da bizi tanýma-yan bir yerde dururlar. Ben inanýyorum ki günün bi-rinde iþçilerin gücü bu þartlarý deðiþtirecek”.

“BENÝM BÝR ADIM VAR”

“Bu cennette bize deyiyecek bir dilimekmek bulunur” deyipAntalya yolunadüþenleri bekleyen,pek de cennettensahneler olmaz.Baþkalarýna cennetyaratmanýn adý olanturizm sektöründekadýnlarýn emeðikýymetli ama bir okadar da ucuz...

Esen Aktaþ

Ohh... Makyajýnýzý yaptýnýz, saçýnýza fön çektiniz ikidirhem bir çekirdek giyindiniz iþe, okula gitmeyehazýrsýnýz. Emin olun metrobüse bindiðinizde fönünüz,nemli bir havada bozulan fönden çok daha erkenbozulacak. Makyajýnýzýn yanýnýzdakinin üzerinebulaþmasýnýn önüne ise hiçbir þey geçemez....

Mini etekle yüksek topuklu ayakkabýyý aklýnýzdanbile geçirmeyin, tek ayak üzerinde durmanýzgerekebilir. Türk standartlarýnýn üzerinde biruzunluktaysanýz mesele yok, deðilse yanýnýzda uzunboylu bir arkadaþýnýz olmasýnda fayda var, zira araçlarHollanda imalatý olduðundan tutacak yerleri ancak1.70 ve üzerinde uzunluktaki insanlara göre.

Metrobüsün içindeyken zayýfladýðýnýzý sanabilirsiniz;yoksa bu kadar insanýn nasýl sýðar ki bir otobüse. NeKaratay diyeti ne de Dukan Diyeti sizi bu kadar hýzlýzayýflatamaz ama maalesef. indiðinizde eski hacminizyerine gelecek.

Her gün Cevizlibað-Avcýlar arasý yolculuk yapýyorum,ama halime þükrediyorum çünkü Beylikdüzü’ndengelenler de var. Çok þükür ki o kadar uzak mesafededeðilim.

Okullar açýldý, trafik iki katýna çýktý. Eee yeni yeniüniversite öðrencileri de geldi. Ýþte bu yeni gelen gençüniversiteli kadýnlara ve iþe yeni baþlayan, yolu birþekilde metrobüsle kesiþen herkesle bir gün mutlakabir yerlerde karþýlacaðýz diyerek nacizane metrobüsebinme ve inme önerilerim olacak

Nasýl binmeli, nasýl inmeli?Dediðim gibi okullar açýldý, bu da demektir ki

Avcýlar’da köprü üzerinde baþlayan kuyruk artýk en iyiihtimalle köprünün ayaðýna kadar uzanacak. Sakinolun, paniklemeyin hedefe ulaþmak için önce köprüüzerindeki seyyar satýcýlarý geçmeniz gerekecek.Akbilinizin dolu olduðuna emin olun. O kuyruðagirdikten sonra asla çýkamazsýnýz unutmayýn.Merdivenlerin baþýna geldiðinizde penguenyürüyüþüyle yavaþça ilerleyin. Öndekilere dikkat edin

çarpmayýn, arkadakiylemesafeyi iyi ayarlayýn araya

sýzmaya çalýþanlarolabilir.

Ýþteee

yaklaþtýnýz az kaldý, akbilinizi çýkartýn, sabredin öndekiþimdi basýcak akbilini ve sýra size gelecek derken“dýdýdt dýdýt” bu sesi duyduðunuzda sakin olun.Korkmayýn, sadece akbili bitmiþ.

Yardým etmezseniz çok zor durumda kalabilir.Unutmayýn, yapacaðýnýz bir davranýþla kahramanolabilirsiniz. Size fazla kontörünüz olup olmadýðýnýsoracak. Varsa yardýmcý olacaksýnýz ama yardýmcýolmadan önce bilmeniz gerekenler var. Size ne kadarödemesi gerektiðini bilmelisiniz. Yeni sistemle, 3 durakgidecekse 1.6 TL isteyin, 8-9 durak gidecekse 2.6 TL,durak sayýsý daha fazla ise 2.9 TL. Bu aradaarkadakilere dikkat, siz para alýþveriþi yaparkensabýrlarý tükenebilir. Ýlk duyacaðýnýz cümle “hadisenekardeþim sizi mi bekleyeceðiz sabaha/akþama kadar”Eðer biriniz “patlama kardeþim, ne acelen var” derseiþte fitil o zaman ateþlenmiþ ve çevredeki metrobüsmaratoncularý da konuþmaya dahil olmuþ olabilir.

Size tavsiyem sakinliði asla elden býrakmayýn,hedefe yaklaþmanýza çok az kaldý, lütfen sabredin.Metrobüse binmek için gelecek olan metrobüs körüklüolursa en son kapýnýn açýlacaðý yere kadar ilerleyin.Bütün kapýlar ayný anda açýlacaðýndan ve her kapýdanmaratoncular içeri gireceðinden tek yönlü olarak ensondaki kapýya yanaþýn ve hedefiniz en sol yanimetrobüsün en arka tarafý olsun. Unutmayýn enarkadakiler en öne geçmek için sizden daha hýzlýhareket edecekler, bu metrobüsün olmazsa olmazkuralýdýr.

Metrobüste oturmayý düþünüyorsan, boþ metrobüsgelene kadar beklemelisin. Tabi bu arada arkadakiler“binmiyosan çekilsene kardeþim” diyecek, nazikce

binenlere yol verdiðinde emin ol sýranýn enarkasýnda kalmaya devam edeceksin

ve asla o metrobüsebinemeyeceksin. Boþ metrobüs

geldiðinde unutmamarotondasýn ve çok

hýzlý hareketetmelisin.

Kadýnlar için birkaç bilgi...Eðer hamileyseniz ya da yanýnýzda çocuðunuz var

ise, “düþüncesiz bencil bir anne-kadýnsýnýz utanmadanbu halinizle bu kalabalýkta bu metrobüse binmeyeçalýþýyorsunuz. Hadi kendinizi düþünmüyorsunuzçocuðunuzu da mý düþünmüyorsunuz? Ya ezilirseniz yaçocuðun ayaðýnýn üzerinden metrobüs geçerse, ya oçocuk düþerse... Bu halinle metrobüste ne iþin var...”

Metrobüse binmek için ortopedik bir ayakkabýya yada spor ayakkabýya ihtiyacýnýz olacak. Çantanýzomuzdan askýlý deðil, boynunuzdan çapraz bir þekildeolacak ve sað ve sol kroþenin ne olduðunu bilmeli vesizi taciz edeni bulmak için refleksleriniz hýzlý olmalý.Birkaç da küfür öðrenseniz fena olmaz. Unutmayýn,hedefiniz ayaðýnýzýn üzerinden metrobüsün geçmesipahasýna o metrobüse binmek.

Þöför, “Kelime-i Þahadet getir, frenler tutmuyor!”dediðinde sakýn etrafta kamera arama zira bu birkamera þakasý deðil, gerçek. Bilmiyorsan da meraketme koro halinde söyleneceðinden arada kaynarsýnzaten.

Oturduysan...Eðer oturma þansýna erdiyseniz þükredip

yanýnýzdakine de “gazan mübarek olsun” demeyi ihmaletmeyin. Bitti mi? Hayýr tabi, her durakta, inenyolcudan çok binen olacaktýr, gençler daha atikolduðundan yaþlýlar ayakta kalacak. Her kapýaçýldýðýnda kapýya yakýn olanlarýn ezilme tehlikesigeçirmesi, oturduðun müddetçe baðlamaz. Yaþlý birkadýn sana doðru yaklaþýyorsa hemen uyuma numarasýyap, bu da en iyi cama dayanarak olur unutma.Þaþýrma yanýndakinin bacaðýna sarýlanlar boylarý kýsaolup tutacaða yetiþemeyenler.

Metrobüs içinde telefon konuþmalarýný asla baþkabir yerde paylaþmamalýsýn. Ýspiyonculuk ayýptýr. Sanane henüz araç Cevizlibað’dayken Söðütlüçeþme’deolduðunu söyleyeninden, sana ne dersanede, iþteolduðunu söyleyeninden. Metrobüse bineceksen sýrsaklamayý öðrenmelisin.

Uçmayý biliyorsan ineceðin duraða kadaroturabilirsin ama uçmayý bilmiyorsan ineceðin duraðayavaþ yavaþ yaklaþabilirsin bu arada unutmadan olasýbir koltuk kavgasýna sebep olmamak için lütfen selefinibelirle ve “lütfen buyrun ben birazdan ineceðimdiyerek yakýnýnda duran kadýna yer ver. Unutmaerkeklere yer verilmez, metrobüs kuralýdýr; tamam amaen azýndan benim kuralým.

Kapý açýldýðýnda seninle birlikte inmeyecek olanyolcularý sürüklemen gayet doðal, bu kuraldandýr.Ýndikten sonra büyükten küçüðe doðru hükümet,belediye baþkaný ve bize patates çuvalý muamelesiyapan herkesi ve her kurumu ve buna izin veren diðerbizleri anmayý da ihmal etme, nasýl anacaðýn tamamensana kalmýþ.

Metrobüs maratonu baþlýyor

Page 9: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Ezgi Görgü

Dile gelmeyen pek çok kürtaj tec-rübesi var saklý olan. Kadýnlarýn bildi-ði, tecrübe ettiði, kararýný almaktazorlandýðý ve bütün tartýþmalar sürer-ken izleyen kadýnlarýn hatýrýna gelendeneyimler ise kürtajý tartýþanlarýngündemini deðiþtirmiyor maalesef. Bizde kadýnlarýn deneyimleriyle mesele-nin “esasýný” yeniden gözden geçirsinyasa koyucular diye, anlatýyoruz dilegelmeyenleri…

Zehra Baþkaya iki çocuðu veeþiyle Karamürsel’de yaþayan birkadýn. Ýlk eþinin her türlü þiddetialtýnda altý kere kürtaj olmak zo-runda kalmýþ Zehra.

“Küçük yaþta evlenmek zorundakaldým. Ýlk iki kürtajým korunmayöntemleri bedenime, kanýma uygunolmadýðýndan rahatsýzlandýðým için

korunamamamdan kaynaklandý.Doktor ‘eþin korunacak’ de-

di. Ama eþim korunma-yý keyfi bir þekil-

de kabul etmiyordu. Bu þiddetin baþkatürlüsüydü. Çünkü erkek düþünmüyorki seni. Ne hamile kalmaya, ne doður-maya ne de doðurmamaya karar vere-biliyorsun. Eþin imzasý gerekliydi bu-nun için. Ben altý ay içerisinde üç kezkürtaj oldum. Neden? Eþim hem ko-runmuyor hem de ‘doðurursan benbakmam’ diyor. Zorunlu birliktelik ya-þadým senelerce. Ve çevremde pek çokkadýnda gördüm bunu.. Tecavüzdenhiçbir farký yok bu durumun. Erkeðinistemesi önemli. Gerisine karýþmýyor.Ýkinci çocuðumu zorunlu olarak do-ðurmak zorunda kaldým. Kürtajlardandolayý rahmim delinmek üzereydi. Ko-cam yine ‘ben bakmam’ demiþti amabaþka þansým kalmamýþtý. Hami-leliðimin son ayýma kadar temizliðegitmek zorunda kaldým.” Razý olma-mayý, bir kadýn olarak varlýðýný ortayakoyabilmeyi baþarabilmiþ Zehra Baþka-ya. Sevilmek nedir ikinci eþiyle öðren-miþ. “Toplumun deðer yargýlarý da þid-det uyguluyor bize. Ne yaþarsan yaþakocaný sevmek zorunda olman söyle-niyor. Erkeðin karýsý, kýz kardeþi, anne-si… Bir kadýn olarak tek baþýna varol-manýn, seçimler yapabilmenin önünegeçiyorlar. Çocuklarýmýn bana ‘yeteranne, katlanma’ demesi her þeyi baþar-mama neden oldu. Benim yaþadýkla-rým toplumun sayýsýz örneklerindenbir tanesi. Bize öðretilmiþ bir alýþkan-lýk olan boyun eðmeyi bir kenara bý-rakmalýyýz. Razý olarak kendimizle bir-likte çocuklarýmýzý da mutsuz insanlarolarak yetiþtiriyoruz.”

9

Kadýnlardan

Kadýnlarýn “medeni hali”ndeki her deðiþiklik, ya-sa gereði kadýnýn soyadýnýn deðiþmesini zorunlukýlýyor. Kadýnýn kimliðini, pasaportunu, kredi kar-týný, sürücü belgesini ve birçok benzer belgeyiyeniden çýkarmasý gerekiyor. Evlenince zorunluolarak soyadýný terk eden kadýn boþanýnca bu de-fa da “boþandýðý kocasýnýn soyadýný kullanmaktamenfaati bulunduðunu ve bunun kocaya bir za-rar vermeyeceðini” ispatlayamazsa önceki so-

yadýna dönmek ve bütün bu belgeleri yeniden düzen-letmek zorunda kalýyor. Medeni Kanun’da 1997 yýlýnda deði-þiklik yapýlana kadar kadýn kocanýn soyadýný almak zorunday-dý. Deðiþiklikle “Kadýn.. evlendirme memuruna veya dahasonra nüfus idaresine yazýlý baþvuru yaparsa kocasýnýn soyadý

önünde önceki soyadýný da kullanabilir.” dendi. Bu düzenle-me, 2002 tarihli Medeni Kanun’un 187. maddesine aynenalýndý. Boþanma halinde kadýnýn soyadý Medeni Kanunun 173.maddesi ile düzenleniyor. Kadýn boþanma durumunda evlen-meden önceki soyadýný yeniden alabilir. Eðer kadýn evlenme-den önce dul idiyse, hakimden bekarlýk soyadýný taþýmayýtalep edebilir. Hakimin izin þartý ise “kadýnýn boþandýðý ko-casýnýn soyadýný kullanmasýnýn kendisi için önemli olduðu-nu, bunun kocaya bir zara vermeyeceðini ispatlamasý”.

Ama koca istediði zaman iznin kaldýrýlmasýný talep edebileceðiiçin, kadýn soyadýný yeniden deðiþtirmek zorunda kalabiliyor.

Bu konu, Anayasanýn eþitlik ilkesine dayanarak pek çok seferAnayasa Mahkemesine götürülmüþ ve iptali istenmiþti. 20 Eylül1998’de verilen kararda, Medeni Kanun’un “kadýn evlenmekle ko-casýnýn soyadýný alýr” iptali istemini “bu durum eþitliðe aykýrý deðil-dir” diye reddetmiþti. Red kararýnýn gerekçesinde: “... Ýtiraz konu-su kural kimi sosyal gerçeklerin zorunluluklarýndan ve yasa koyu-cunun yýllar boyu kökleþmiþ bir geleneði kurumsallaþtýrmasýndankaynaklanmaktadýr. Aile isminin kuþaktan kuþaða doðumla geçme-siyle aile birliði devam etmiþ olacaktýr. Kamu yararý, kamu düzenive kimi zorunluluklar soyadýnýn kocadan geçmesinin tercih nede-ni olduðunu göstermektedir. ” demiþti.

Geçen 13 yýlda, Anayasada kadýn lehine çeþitli deðiþiklikler ya-pýldý, AÝHM Türkiye’yi mahkûm etmiþ olmasýna raðmen, AnayasaMahkemesi, geçtiðimiz aylarda 1998 tarihli kararýný tekrarladý.Mahkeme, yine ailenin önemini anlattý. BDP Milletvekili AltanTan’ýn, evli kadýnlarýn kendi soyadlarýný kullanmasý konusundaverilen soru önergesine Adalet Bakaný’nýn verdiði “Ýnsan HaklarýPaketi’nde, kadýnýn soyadý ile ilgili çalýþmalar da devam etmekte-dir’ cevabý yukarýdaki uygulamalar doðrultusunda düþünülecekolursa, kadýnýn soyadý daha uzun süre eþitlik ilkesine aykýrý olarakkalacak.

SORU:Evlendiðimdesadece kendisoyadýmýkullanamazmýyým?Hangidurumlardasoyadýmýdeðiþtirmekzorundakalýrým?

AVUKATINIZYANITLIYOR

Þükran Öz

Çankaya Belediyesi’nin süpürgeci ka-dýnlarýndan biri Aynur Genç. Birsohbet esnasýnda “iki oðlum, ikitorunum var” deyince herkesinyaptýðý gibi ben de þaþkýnlýklabaktým yüzüne. “Mutlaka konu-þalým” dediðim günün hafta so-nu görüþtük evinde.

Pazar günü 07.00-15.00 me-saisini tamamlamýþ, kendine dü-þen sokaklarý süpürmüþ, “evimdaðýnýk mý acaba” telaþý içindey-ken buluþtuk evinin kapýsýnda.Mahallesinden aldýðý sýcak göz-

lemenin eþliðinde çaylarýmýzý içerkenbaþladýk sohbetimize.

Aynur Genç, soyadý gibi genç,1972 doðumlu. Ankara Mamak’ta

doðmuþ, büyümüþ, evlenmiþ, an-ne ve babaanne olmuþ. 15 ya-þýnda görücü usulü ile evlenmiþ.

17 yaþýnda ilk oðlunu, beþyýl sonra ikinci oðlunu ge-

tirmiþ dünyaya. Ýlk oðluda kendi gibi erken ev-lenince genç yaþta 3.5

yaþýnda ve 3.5 aylýktorunlarýna babaan-ne olmuþ. “Evimi-zin en küçüðü ben-dim, evde her iste-ðim olurdu. Evle-nince altý çocuklueve gelin geldim.Kayýnpederimmemurdu ve do-ðal olarak parayýyetiþtiremiyor-du. Bir gün sa-

bah kahval-týsýnda sa-dece turþukavurmasýile sana

yaðý vardý veben baþladým að-

lamaya. Kayýnpederim niye aðladýðýmýsorunca, sucuk istiyorum dedim. Bununüzerine görümcemi bakkala gönderdi,sucuk aldýrdý, piþirtti ekmek arasý yapýpverdi elime. Eþim benden dokuz yaþ bü-yük. Ýlk günler eþim iþe giderken arka-sýndan aðlardým, beni de götür diye”

Oldukça zorlu geçmiþ evliliðinin ilkyýllarý. Ýkinci çocuðunun biraz büyüme-sinin ardýndan 27 yaþýnda baþlamýþ ça-lýþmaya. Beþ yýl bir milletvekilinin özelbürosunda sigortasýz çalýþmýþ. Kollarýn-da oluþan tendom kopmasýna uzun za-man sonra teþhis konulmuþ ve ameliyatnedeniyle bir süre ara vermek zorundakalmýþ. Sonrasýnda çeþitli aralýklarla ta-þeron iþçisi olarak bir bankada, güven-lik þirketinde, özel bir þirkette yemekiþlerinde çalýþmýþ. Yani 13 yýl içinde de-falarca iþ deðiþtirmek durumunda kal-mýþ. “Son olarak 2010 yýlý Mart ayýndaÇankaya Belediyesinde süpürgeci olarakiþe baþladým ve her þeye raðmen iþim-den memnunum” diyor þimdi.

Tozun topraðýn içindeEkmek parasý peþinde

Üç yýlý aþkýndýr Kýzýlay ve civarýndakicadde ve sokaklarý süpüren kadýnlar ar-týk herkes tarafýndan kabullenilmiþ. Ýlkzamanlardaki gibi hayret nidalarý yokartýk. Ama sorun yaþamadýklarý anlamý-na da gelmiyor tabi. “Aðýr iþ, bedenençalýþýyoruz, toz, pislik, týbbi atýklar dahioluyor ama iþimden memnunum” diyor.Ýþin zorluðu çalýþýlan sokaða, caddeyegöre deðiþiyormuþ. Çünkü diyor, “çalý-þacaðýn sokaðý tanýyýnca, güvendiðinyerleri belirliyorsun ve ihtiyaçlarýnýdaha rahat görebiliyorsun. 07.00-15.00arasý çalýþýyoruz, öðlen bir saat yemekarasý haricinde sürekli sokaktayýz. Yenibir bölgeye gidince tanýyýncaya kadarzaman geçiyor. Çay içecek, tuvalete gi-recek yer bulmamýz zor oluyor ilk za-manlar, bazý sokaklarda ise hiç bulamý-yoruz”.

Neler yaþanýr osokaklarda neler...

“Bir parkta tekerlekli, kulp-lu, güzel, yeni bir valiz bul-dum. Tuttum sapýndan biryandan sürüyorum, bir yan-dan da arkadaþlarýma muzip-lik yapýyorum, ‘ben tatile gi-diyorum’ diye. Arkamdanasker, polis baðýrýyormuþ.Meðer bomba ihbarý ya-pýlmýþ. Birgün de maz-galý görmedim, üstünebasýnca zaten bir bo-zukluk varmýþ ki, tama-men kýrýldý ve bacaðýmgirdi içine. Utancýmdanbaðýramadým da, yardý-mla çýkabildim. Astýmhastasýyým da ayný za-manda, bu nedenle toz-dan da ciddi etkileni-yorum”. Tabi bu tür iþkazalarý her zamanucuz atlatýlmýyor. Birarkadaþlarýna çalý-þýrken araba çar-pýyor, ayaðý kýrý-lýyor. Baþka birarkadaþlarý ký-þýn uz kýrarken,kolunu kýrýyor.

Sokakta çalýþmanýn derdi baþka

Ankara’nýnCaddelerindeSüpürgeci Kadýnlar:

Ýki kadýn sohbete girer dememleketin kadýn gündemi ko-nuþulmaz mý? Laf lafý açýyor, sözgeliyor “üç çocuk” meselesine.“Bu kadar çocuða ne vereceðiz.Bu yaþtayým, eþim çalýþýyor, benyýllardýr çalýþýyorum halen kirada-yýz. Alýnan ücretlerle insanlar kiramý versin, çocuðuna mama mý al-sýn, bez mi alsýn, okula mý gön-

dersin, yemek mi yapsýn? Versin bir ai-lenin geçineceði düzeyde bir ücret, ozaman da isteyen istediði kadar doður-sun” diyerek noktayý koyuyor bu mu-

habbete.Zamlardan, kürtajdan konuþunca

ses tonu yükseliyor. Zamlarla ilgili“zengin daha zengin olmaya devamedecek. Fakir bu gidiþle yiyecek bula-mayacak” diyerek kestirmeden gidi-yor. Kürtaj yasaðýna karþý, özellikle te-cavüz sonrasý hamile kalan kadýnlarakürtaj yaptýrýlmamasýna son derece öf-keli. “Tecavüze uðrayan kadýn hamilekaldý, kürtaj olamýyor, bu çocuk doðar-sa ana-babasý baþbakan mý olacak. Okadýn hayatýný nasýl sürdürecek. Kadýn-larýn kararlarýna karýþmasýnlar” diyor.

AÐAÇLARINALTINA BEZ MÝGERSEK ACABA?

Evinden ayrýlýrken Kum-rular sokakta, iþbaþýndaiken fotoðraf almak içinsözleþiyoruz. Ankara’nýnsonbaharý güzeldir. Her ikitarafý aðaçlýklý Kumrular veçevre sokaklarýnda isedaha güzel. Saat 11.00 debuluþtuðumuzda kendinedüþen sokaklarý bitirmiþ,yemeðe gitmeden önceçöp konteynýrýný, süpürgeve faraþýný yerleþtiriyorduzulasýna, bir yandan dasöyleniyordu “bu aðaçlarýnaltýna bezler gerilse nasýlolur” diye. Çünkü yemekdönüþü sil baþtan süpüre-cekti ayný sokaklarý.

Kýzýlay vecivarýndaki cadde

ve sokaklarýsüpüren kadýnlarhayret nidalarý ile

karþýlanmýyorartýk.

Ama bu, sorunyaþamadýklarý

anlamýnagelmiyor tabi...

KESTÝRMEDEN MEMLEKETÝN KADIN GÜNDEMÝ

16

kürtaj hikayeleri

Ne yaþarsan yaþa kocaný sevmek zorunda olman söyleniyor.

Erkeðin karýsý, kýz kardeþi, annesi… Bir kadýn olarak tek baþýna varolmanýn,seçimler yapabilmenin önüne geçiyorlar.

“AMA”LARIN ARKASINDA BÝR GERÇEK VARLeyla Bektaþ Körfez’in Çamlýtepe mahallesinde oturan bir kadýn. O da bizimle payla-

þýyor düþüncelerini; “Kürtaja yasak getirilirse her þey daha kötü olacak, iþsizlik daha ço-ðalacak, çok çocuk olunca hayat þartlarý insanlarý çok zorlayacak. Çocuklarý olan aileler-de kadýn bakamayacaðý halde çocuk doðursa bakamayacak, daha zor olacak anne içinde, aile için de. Kürtajý çoðu kadýn yaþamak zorunda kalýyor. Ben geç öðrendim hamileolduðumu, çýldýrdým ne yapacaðým diye. Allah’ýn gücüne gitmesin ama aldýrdým mecbu-ren. O psikolojiyle aldýrmazsam daha çok hasta olacaktým, haliyle çocuk da olacaktý.Bakamadýðým bir çocuðu niye dünyaya getireyim ki?”. Aslýnda kürtaja karþý olduðunusöylüyor, ama onun da “ama”larý var. “Tabi ki kürtaja çok karþýyým ama boynu bükükolmasýna neden olmak, doðduktan sonra sahip olamadýðý þeyler yüzünden sýkýntýya gir-mesi daha kötü bir hal yaratýr çocukta ve ailede, sevgisiz çocuklar yaratýr. Ýstenmediðihalde dünyaya getirilen çocuklarýn bunu yaþamasý haksýz bir durum”

Page 10: Ekmek ve Gül - Sayı 34

T A R Ý H1510

600 kiþiyle tatil yapýnca, tatil yaptým diyebi-lir misiniz? Hele kaldýðýnýz oda, kafetaryanýnyaný baþýndaysa. Banyonun omuz hizasýndakipenceresi, okey oynayanlarýn masa dibindeolunca, þöylesi diyaloglar, hiç de hayal ürünüolmuyor.

- Saçýnda þampuan kalmýþ, Ayla abla.Kepek yapmasýn, iyi durula.

- Hadi ordan çok bilmiþ. Ýki saattir oke-ye dönüyorsun, fark etmedim sanma. Gözü-me sabun kaçmasa çoktan söylerdim ya, hadigene iyisin.

Ýstanbul’un kalabalýðýný özlemiþ olarak ta-tilden döndük. Günler býraktýðýmýz gibi geçi-yor. Okullar açýlýnca, gündüzleri mahalle,emek yaz kampýndan daha sessiz oldu. Amageceleri; öðretmenlerle ya da 60 aylýk okulagiden çocuklu annelerle komþuysanýz ne de-diðimi daha iyi anlayacaksýnýz. Bu evlerdengelen cinnet geçirmiþ kadýn ve çocuk seslerin-den pek de huzur kalmýyor. Neredeyse kam-pýn gürültüsünü özledim diyeceðim.

Önceleri bu 60, 66 ay hesaplarýna takmýþ-tým. Benim bildiðim 2 yaþýndan sonra çocu-ðun yaþýnda ay hesabýný býrakýrdýk. 4’lü sis-temde ay önemli oldu.

- Çocuk kaç aylýk?- 63- Böl 12’ye- Hiç bölme, okula baþlýyabilir.Meðer hesap baþtan þaþmýþ. Çocuðunuz 30

yaþýna gelince, yetiþtirirken neler çektiðiniziunutuyorsunuz. Neyse ki hatýrlattýlar. Saðdansoldan gelen kavga sesleri, sabahlarý okula git-mek istemeyen çocuk seslerine karýþýnca, ma-halle olarak cinnet geçirmeye baþladýk. Evvel-si gün, birinci sýnýflarý okutma þanssýzlýðýndakiyeni gelin öðretmen haným, canhýraþ baðrýr-ken, sesi alt kattaki komþumun torunun sesinekarýþýyordu. Ýkisi de ayný þeyi söylüyordu.Okula gitmek istemiyorum.

Böylece okullarýn açýlmasý beni ilgilendir-mezken, ilgilendirir oldu. Bu günlerde aklýmýkurcalayan tek bir soru var; acaba sendikacýla-

rýn okula baþlayan çocuklarý yok mu? Hadikendilerinin yoksa da temsil ettikleri iþçilerinhiç birinin çocuðuda mý bu aylýk hesaplara gir-medi. Hiç sesleri çýkmýyor da.

Hayvan severler bile sokaklarý doldurdu.Bizim sendikacýlarda bir sessizlik var ki nede-nini sorma gitsin. Hayvanseverler dedim deaklýma geldi. Halkýnýn baþýna bombalar atan,çocuklarýný daha minnacýk bebelerken, neidüðü belirsiz bir eðitim girdabýnda boðmayaçalýþan bir iktidar, hayvanlarý sevebilir mi? Busoruyu sormak bile abes. Çýkartacaklarý ka-nun, sokak hayvanlarýný katledilmesinin önü-nü açýyor. Bununla da kalmayýp, evimdeki ke-di köpeðin sayýsýna bile karýþýyor.

Allahtan, hayvan severler, sendikacýlarýmýzkadar sessiz deðil. Bir çok ilde eþ zamanlý ey-lem yapmayý akýl edebiliyorlar. Ellerinde indi-recek þalterleri yok ama sokak hayvanlarýna bi-le siper olacak yürekleri var. Elinde þalter tu-tanlara duyrulur.

Çengelli ÝðneAyla Belek

Þaltertutanlara

duyurulur

Zeliha Gürel

“Romanýmda çarpýcý, sarsýcý, rahatsýz edici bazý sahnelerolduðunu kabul ediyorum. Ancak, sanatýn, edebiyatýn iþlevle-rinden biri de zaten budur: Okuru sarsmak, uyarmak, raha-týný bozarak o güne dek farkýnda olmadýðý ya da yeterinceönem vermediði birtakým gerçekleri algýlamasýný, kavramasý-ný saðlamak”. Bu cümleler Pýnar Kür’ün 1988 yýlýnda “Asý-lacak Kadýn” adlý romaný için mahkemeye vermek zo-runda kaldýðý savunmasýndan.

On beþ yýllýk bir emeðin ürünü olan ve ilk baskýsý1979’da yapýlan “Asýlacak Kadýn” ile Pýnar Kür, her günkadýnlara dair okuduðumuz ve maalesef artýk þaþýrmadý-ðýmýz haberlerden bir tanesini konu edinerek sarsýyorokuyaný. Yaþanýlmýþ bir olaya dayanan bu roman, evetrahatsýz ediyor! Kitapta, kadýn üzerindeki baskýnýn, top-lumun kadýný algýlayýþ biçiminin ve yýllardýr adeta hasta-lýk biçimini almýþ duyarsýzlýðýn bütün “çýplaklýðýyla” or-taya serildiðini görüyoruz. Bu “çýplaklýk”, söz konusukadýn olunca kapalý olmaya alýþmýþ gözler için hayli müs-tehcen(!) bulunmuþ ve romanda anlatýlanlar “cinsel tah-rik” olarak nitelendirilmiþ. Bu suçlamayý yapanlarýn nasýlbir ruh hali içinde olduklarýný baþka bir tartýþmaya býra-karak romanýn anlatmak istediði ve hala güncelliðini ko-ruyan gerçeðe geri dönelim.

Melek, üvey babasý tarafýndan hayli zengin, köklü biraileye satýlýr. Üvey baba her ay yalýnýn sahibi yaþlý HüsrevBey’den para alýr. Baþlarda evin hizmetçisi gibi çalýþtýrý-lýr Melek. Sapýk bir ruha sahip, psikolojik sorunlarý olanHüsrev Bey kendisini yalýsýna kapatmýþ, hayal dünyasýnahapsolmuþtur. Bu hapsolmuþluðun bedelini en çok Me-lek öder. Hüsrev Bey eski Fransýz sevgilisinin hatýrasýnýMelek’in üzerinde acýmasýzca yadeder. Meleðin onun gi-bi konuþup onun gibi davranmasýný saðlayýp üstüne ken-di cinsel tatminliðini de ekler. Üvey babaya para vermek-ten sýkýlýp nikahýna geçirince Meleði, artýk bu cinsel tat-minlik mahalleyi de kapsayacak þekilde geniþler. Her ge-ce kahveye giden yaþlý adam yalýya iki kiþi ile döner.

Meleðin bedeni topluca kullanýlan bir nesne halinegelmiþtir. Yaþlý adam meleðe her gece ne yapmasý gerek-tiðini komutlar. Kýzamayan, sevemeyen, hislerinin üze-rinde de tepinilen bir Melek. Bilmediði zamanlardan kal-ma, içinde kaybolduðu ipek elbiseler ve kýrmýzý rujuylakim olduðunu hatýrlayamaz bile. Tek yaþam belirtisi arasýra çýktýðý bahçede mýrýldandýðý türküdür. Çocukluðu,acýsý türküsünde saklýdýr.

Kýrýk mý kanadýn kollarýn haniYeller mi savurdu küllerin haniAzad eyleseler uçamaz mýsýn?Kýrýlmýþ kollarýn kanadýn hani

Annesi ve babasý yýllardýr yalýnýn emekçisi olan Yalçýn,Melek’i ilk defa bu türküyü söylerken görür. Daha 10 ya-þýnadýr. Bir aðaca yaslanmýþ, rüzgarýn savurduðu beyazelbisesi ve her þeye inat narin sesiyle gerçek bir melekgibi görünmüþtür gözüne. Yýllar sonra gerçeði öðrendi-

ðinde 17 yaþýnda dünyanýn iyileþmesi için mücadeleeden bir delikanlýdýr artýk. Aklýna ve yüreðine sýðdýra-maz duyduklarýný.

“Þimdi düþünüyorum da o ilk anda bana en korkunç gelenMelek’e yapýlanlar deðil de, bunu birçok kiþinin yapabilmesi,birçok kiþinin de yapýlmasýna göz yummasýydý... Olacak, akýlalacak þey miydi bu?”

Sonrasýnda kolu kanadý olmak ister Meleðin. Azad ey-lemek…

“Kurtarabilir miydim onu? Kurtarýrým dedim. Ýlle de kur-taracaðým dedim. Göðsünden vurdum onu yaðmurlu bir ge-cenin karanlýðýnda. Islak, çamurlu bir baþka karanlýða gö-merken onu, ille de Melek’in tanýklýðýný istedim. O, saçlarý, gi-ysileri sýrýlsýklam gövdesine yapýþmýþ, kocaman gözlerle ba-karken kürek sallayýþýma, kurtuluþu en derinliklerinde duysunistedim. Öyle olmadý oysa. Baþýmda durup titredi yalnýzca.”

Yýllarca baskýyý, korkuyu, sindirilmiþliði, kurtulma dü-þüncesini yok edecek kadar ruhunda taþýyan Melek’inhikayesi þöyle yansýr gazetelere;

Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meþgul eden vehalk arasýnda ‘Yalý Cinayeti’ olarak adlandýrýlan dava dünsonuçlanmýþ ve sanýklardan Melek Ebruzade idama, suçortaðý Yalçýn Özveren ise ömür boyu hapse mahkum ol-muþlardýr. Hüsrev Ebruzade, Boðaziçi’ndeki yalýsýnýnbahçesinde ölü bulunmuþ; birkaç yýl önce gizlice evlen-diði anlaþýlan Melek adlý karýsý genç aþýðýyla bir olup yaþ-lý eþini öldürmekle suçlanmýþtý.

Azad eyleseler uçamaz mýsýn?

Bu kýsa özet bile romanýn neden güncelliðini korudu-ðunu anlamaya yeterli sanýrým. Ama yine de sýralayalýmbiz sebeplerimizi;

Sadece 2011 yýlýnda 102 kadýn tecavüze uðradý buülkede. Tabi bu rakam dile gelenlerin ifadesi. Daha ni-ce duyamadýðýmýz (duymadýðýmýz) kadýn var; ailesi, ko-casý tarafýndan satýlan, fuhuþa kurban edilen.

Z.K, N.Y, Ö.D… artýk her kadýnýn hayatý iki harfin içi-ne mahkum olma tehlikesi içinde. Çünkü tecavüz eden-ler hiçbir bedel ödemeden dýþarýda dolaþýyor, devlet ta-rafýndan korunuyor. En son Ö.C davasýna bakalým. Ýçin-de polisin olduðu 34 kiþi tecavüz etti bu genç kýza. Ay-larca. Tutuklanmadýlar bile.

Sözünü ettiðimiz birilerinin tükürükler saçarak nitele-diði, yargýladýðý gibi müstehcen þehvet hikayeleri deðil2012 Türkiye’sinde kadýn bedeninin, ruhunun parçalan-masýdýr!

DÝLE GELEN…

Everest Yayýnlarý 2004134 Sayfa

K O C A E L Ý ’ D E N A N T E P ’ E

’le kurulan bir dayGeçen ay dergimizde Antep’ten iki kadýnýn hikâ-

yesini paylaþmýþtýk sizlerle. Biri Kudret’ti, “boþakoysam dolmuyor, doluya koysam olmuyor” dediðihayatýný bizimle paylaþýrken, eþinin direniþinin as-lýnda baþ etmeye çalýþtýklarý zorluklara ailecek di-renmeleri anlamýna geldiðini anlatmýþtý. 8 aylýk ha-mile Kudret, çocuklarýnýn geleceðini kurma çaba-sýnda elinden geleni yaparken memleketin dört birköþesinde iþçi kadýnlarýn, iþçi eþi kadýnlarýn yaþamý-nýn bir tablosunu da koymuþtu önümüze.

Dergimizin benzer yaþamlarýn mücadelecisi olan

kadýnlarý buluþturduðunu, çabamýzýn bu yönde ol-duðunu her fýrsatta dile getiriyoruz. Ýþte geçen ay-dan bu zamana yaþananlar, bunu söylerken aslýndane demek istediðimizi de göstermiþ oldu. Kudretyaþamýnýn zorluklarýný ve Antep’teki direniþin gö-rünmeyenlerinin muazzam emeðini anlattý, Kocae-li’de baþka zorluklara göðüs geren kadýnlar dergi-miz aracýlýðýyla Kudret’le tanýþtý. “Biz de biliriz yok-lukla yaþam arasýnda denge kurmanýn kadýnlar açý-sýndan ne demek olduðunu” diyen Kocaelili kadýn-lar da bu dengenin ancak dayanýþmayla kurulacaðý-

ný bilerek kendi þehirlerden Antep’e uzattýlar elleri-ni, açtýlar yüreklerini. “Býçak kemiðe dayandý” de-miþti Kudret, “o býçak bizim de tenimizde yaralaraçýyor” dedi Kocaelililer, “sadaka deðil, emeðimizinkarþýlýðýný istiyoruz” dedi Kudret, “emeðimizin kar-þýlýðý ancak bir arada olursak, birbirimize dayanakolursak alýnýr” dedi Kocaelili kadýnlar… Ve iþte da-yanýþma örneði küçük paketlerden bebek kýyafetle-ri, çocuklar için kýrtasiye malzemelerinin yanýndaçýkan mektuplardan Kudret’e ulaþan duygular, Kud-ret’ten Kocaelili kadýnlara gönderilen selamlar…

Sevgili Kýymet,

Senin, eþinin, çocuklarýnýn ve direniþe geçen arka-daþlarýnýzýn; onur, ekmek ve gelecek mücadelenizi Ko-caeli’nden selamlýyor, dayanýþma duygularýmla sana el-lerimi uzatýyorum.

“Sadaka deðil, emeðimizin karþýlýðýný istiyoruz, bu-nun için ne gerekiyorsa yapacaðýz, býçak kemiðe da-yandý” diyen sesini kilometrelerce uzaktan duyabiliyo-rum. Çocuklarýnýn geleceði, karanlýklarýn aydýnlanmasý,emeðinizin karþýlýðýný almak, sömürüye dur demek içinçýktýðýnýz bu yolculukta, adýmlarýmý adýmlarýna katmak,yüreðimi senin yüreðinin yanýna koymak için yazýyo-rum sana. Birbirimizi görmesek de, tanýmasak da anla-yabiliyoruz. Çünkü farklý coðrafyalarda yaþasak da aynýyalanlarla kandýrýlmak, açlýða, yoksulluða, geleceksizli-ðe mahkûm edilmek isteniyoruz her gün. Yönetenler,patronlar istiyor ki biz onlarýn kölesi olalým. Onlar zen-ginleþsin, biz aç kalmýþýz önemli deðil. Fedakârlýk vesabýr isteniyor bizlerden. Peki neden? Ne için fedakâr-lýk? Nereye kadar sabýr?

Sizler, onlarýn bize vurmak istedikleri zincirleri kýr-mak için yola çýktýnýz. Yaþadýklarýnýzýn bir kader olma-dýðýný biliyorsunuz. Yalanlarýn karýn doyurmadýðýný ya-þayarak öðrendiniz. Yanlýþ gidenleri deðiþtirmek, yapý-lan haksýzlýk ve sömürü karþýsýnda “Artýk yeter benimde yapacaklarým var” deyip seslerinizi, adýmlarýnýzý, el-lerinizi birleþtirip direniþe geçtiniz. Her yerden duyul-malý bu onurlu ses. Ben de varým demeli tüm sömürü-lenler. Grevi terör, grevciyi terörist, destekleyeni vatanhainlerinin oyununa gelen zavallýlar olarak ilan edenle-re karþý hep birlikte olmalý; hiçbir korku, endiþe duy-madan olumsuzluklara, haksýzlýklara karþý durmalý, ses-lerimizi birleþtirmeli, aslýnda ne kadar güçlü olduðu-muzu görmeli, göstermeli, çocuklarýmýza onurlu birgelecek býrakmanýn yýlmaz birer neferi olabilmeliyiz.

Sevgili Kýymet, þuna inanýyorum ki, birbirimizin sesi-ni duydukça, birbirimize güç verdiðimiz oranda, hertürlü ayrýþtýrma, düþmanlaþtýrmaya karþý oldukça gele-cek bizim olacak, kazanan biz olacaðýz. Seni, aileni,doðacak çocuðunu, onuru, hakký ve geleceði için mü-cadele eden herkesi en samimi dayanýþma duygularým-la selamlýyorum.

Münire Çalýþkan Tuð / KOCAELÝ

Antep’tenKudret’inhikayesinigeçtiðimiz aypaylaþmýþtýksizinle.Emeðinin hakkýiçin mücadeleeden iþçiSüleyman’ýn eþiolarak deðilyalnýzca, yaþamýkurmak için hergün yeni birmücadelevermek zorundakalan bir kadýnolarak tanýdýkonu...

Çok karmaþýk duygular içindeydi sanki Kudret,sevinç vardý ama þaþkýndý da. Hiç tanýmadýðý in-sanlarýn kilometrelerce uzaktan seslerini duymasýþaþýrtmýþtý onu. Þaþkýnlýðý, yaný baþýndaki insanlar-dan bile zaman zaman “deðer miydi iþten atýlma-ya” cümlesini duyarken boðazýna düðümlenenle-rin bu kadar uzaktan anlaþýlmasý, hep içinden söy-lediði “deðer tabi” cümlesinin de ne kadar anlamlýolduðunu görmesindenmiþ. “Ýnsan nasýl güçlü his-sediyor kendini, tek deðilmiþiz, çokmuþuz” diyor.“Eþim direniþin önünde olduðu için o zamandanbu zamana iþsizdi. Derdimiz çoktu, biraz daha art-tý. Ama ben bir günden bir güne yanlýþ demedim.Çünkü biliyorum doðrusu budur. Ama çevremizde-kiler böyle düþünmüyordu. Tam da gücümün tü-kenmeye erdiði anda geldi bu dayanýþma. Gücümegüç kattý”. Çocuklar çok sevinmiþ paketlerdenokul için ihtiyaç duyduklarý þeyler çýkýnca. “Ýnanben o paketten çýkanlar içinde en çok mektuplarý

derdime derman gördüm” diyor. “Bu mektuplar-dan sonra gördüm buradaki iþçinin de derdi ayný,oradakinin de. Demek çözüm de burayla orayýbirleþtirmekte” derken gözleri parlýyor. Selamlarývar herkese, bütün Ekmek ve Gül okurlarýna… Se-lamý verenle alan arasýnda Ekmek ve Gül dergisi-nin olmasý, bizi de güçlü kýlýyor.

BÝZ NE KADAR ÇOKMUÞUZ!

Page 11: Ekmek ve Gül - Sayı 34

“Býçak kemiðe dayan-dý” demiþti Kudret,“o býçak bizim detenimizde yaralar

açýyor” dediKocaelililer, “sadaka deðil, emeði-mizin karþýlýðýný istiyoruz” dedi

Kudret, “emeðimizin karþýlýðý an-cak bir arada olursak, birbirimizedayanak olursak alýnýr” dedi

Kocaelili kadýnlar…

Kocaelili kadýnlar dergimizdeKudret’in hikayesini okuyunca is-

temiþler ki kendini yalnýz hissetme-sin, bu hikayenin aslýnda çok kadýnla

paylaþýldýðýný bilsin... Biraraya gelip Kudret’e ve çocuklarý-

na küçük hediyeler hazýrlamýþlar,Daha da önemlisi dayanýþma mektuplar yazmýþlar ona....

14 11

Gülþah Ýmrek

Ýki harf….Ýki harfin üzerinize ömür boyu yapýþýpkalmasý…Nasýldýr sizce, hiç düþündünüz mü? Enson utanmasý gereken kiþinin siz olduðunuz birolayda her defasýnda suçlu ilan edilmek nasýl birþeydir acaba? Bunu yapan alçaklarýn bilhassa ‘dev-let’in onayýndan, ‘saðlýklý insan’ sýnavýndan birçokkere geçmiþ kiþilerin aðýrlýklý olarak ‘sanýk’ diyekarþýmýza çýktýðý davalarda adaleti yine o devlettenbeklediðinizi düþünün…

Son günlerde bunlarý düþünmeye çok daha fazlaihtiyacýmýz var. Neden mi? Çünkü bunlarý düþündü-recek vakalarýn gün geçtikçe daha da yaþamýmýzýnorta yerine girdiði bir memlekette yaþýyoruz. Ö.C,Z.K, N.Y…Ardarda basýna yansýyan utanç davalarý..Birçok gazetenin manþetine taþýdýðý, yakýndan izle-nen olaylar. Bu konuya hassas, duyarlý köþe yazarla-rýnýn köþesine taþýdýðý davalar…Ve Türkiye’yi yöne-tenlerin –olmayan- utancýný ortaya koyan davalar.Evet Türkiye’de kadýna yönelik þiddet, taciz, teca-vüz haberleri hiç eksik olmadý o sayfalardan ne ya-zýk ki. Düne kadar gazetelerin en ücra köþesindeküçük bir kutucuk içerisinde verilirdi kadýn ölüm-leri ya da tecavüz haberleri. Artýk popülerleþti minedir, manþetine taþýyan gazeteler var Radikal, Ha-bertürk gibi…Bu tür utanç davalarýna dikkat çek-mek güzel de, bunun karþýsýnda bir tepkiyi örgütle-mek gibi bir sorumluluðumuz da yok mudur yani?

Neredeyse her gün bir tecavüz skandalý ile uyaný-yorken Dilan bebek bunlarýn en sonuncusu oldu.“Dilan’a ne oldu?” diye soruldu hep bir aðýzdansosyal medyada ama cevap biz sormadan hazýrlan-mýþtý belki de. Dilan boncuk yutmuþtu, tecavüzeuðradýðýna iliþkin bulgular olduðu önce basýna yan-sýmýþtý sonra bir anda bunun bir yanýlsama olduðugeldi gündeme. Saðlýk raporuyla doðrulandý, Aileve Sosyal Politikalar bakanýmýz da noktayý koydugecikmeden. Bir soru iþareti de böylece giderilmiþoldu onlarýn nezdinde. Ama akýllarda o soru hepkalacak.

MANÞET YAP ÝZÝ KALSIN, YARINA TOZU KALSIN

Tüm bunlar bize bir þeyi de sorduruyor. Basýn butepkinin neresinde duruyor? Bir konuyu manþetine al-mak demek gündemin en çarpýcý haberini ilk bakýþtainsanlara göstermek demektir. Ancak çýkan haberlerinayrýntýlarýna baktýðýmýzda ulusal basýn bu haberlerinpopülaritesini kullanmaktan öteye geçemiyor! Sosyalmedyanýn referans alýndýðý bir habercilik tutumu da ha-liyle memleketimizin ancak sanal gerçeklerini göster-meye yetiyor. “Dilan bebeðe ne oldu?” baþlýðýyla açý-lan etiket belki twitter dünyasýna 3. sýradan girdi. An-cak bir o kadar da hýzlýca gündemden çýktý. Ama ya di-ðer yaþananlar… Basýna yansýsa da yansýmasa da ra-kamlarýn gözümüze soktuðu diðer çocuklar, bebekler?Ankara Çocuk Ýzlem Merkezlerine yýl içerisinde cinselistismardan dolayý gelen çocuk sayýsý 500 civarýnda.Belki Dilan onlardan biri deðildi ancak buna maruz ka-lan o kadar çok çocuk var ki…Ya da mesela Z.K’ yi dü-

þünelim. Edirne’de görev yapan bir emekli hakim duru-ma iliþkin Fatma Þahin’e mail atýyor, burada çarpýcý bu-lunan tek þey ise “mailin dikkate alýnmamýþ olmasý”. Vekadýn hakim açýklama yapýyor; “E-mailim Bakan FatmaÞahin’in önüne bile gitmemiþtir...”. Ýþte meselemiz buya zaten, illerdeki sosyal hizmet kurumlarýndan, yaþa-nan istismarý ortaya çýktýktan sonra deðil henüz olma-dan önleme sorumluluðu taþýyan kurumlardan sorumlubakana bir hakimin (ya da herhangi bir sorumluluk du-ygusu taþýyan kiþinin) maille ulaþmaya çalýþmasýndanabes bir þey olabilir mi? Bir çocuðun baþýna getirilen-lerden bir maille haberdar oluyorsa o çok etkili ve çokyetkili bakanlýk, burada sizce de bir sorun yok mu? Bu-nu sorun etmeyen, “mail ulaþmamýþ, ulaþsa böyle so-nuçlar yaþanmayacakmýþ” minvalli haberler yapan med-yada bir sorun yok mu? Manþet olan þiddet haberleri-nin izi ertesi gün o þiddetin yaratýlmasýnda katkýsýolanlarýn birkaç cümlelik “her þey kontrol altýnda, yapý-lacak her þeyi yaptýk” sözlerinin parlaklýðýnda ortadankaldýrýlýyorken, soracak sorularýmýz yok mu?

O kamu görevlileri eðer bu süreç-te o kýz çocuðunun yaþadýklarý karþý-sýnda hiçbir þey yapmýyorsa, sessizkalýyorsa, görmezden geliyorsa bu-nun altýnda ne yatýyordur? Bu tamda Fatma Þahin’in bakanlýðýný yaptýðýdevlet mekanizmasýnýn kadýn politi-kalarýnýn sonucu deðil midir? Bu dev-letin tecavüzler karþýsýnda ki sorum-suzluðunun ve ‘bilinçli olarak’ yaptý-rým uygulamamasýnýn bir sonucu de-ðil midir? Cevaplar “evet” olduðun-

dan Fatma Þahin’e öfkeliyiz. -Gerçi Fatma Þahinkendini ‘Kadýndan’ deðil, ‘Aileden’ sorumlu devletbakaný ilan ettiðinden midir nedir, aile içinde ol-mayan her vakadan azade tutuyor kendini belli.-

Ýþte basýnýn görevi böylesine önemli konulardabir kez daha ortaya çýkýyor. Yaþananlarýn popüler-leþtirilmesi tek baþýna “duyarlýlýk” yaratmaz.“Mail attým gitmemiþ”, “bize böyle bir mail gel-memiþ” haberciliðinin dýþýnda herkesin gözleriönünde yaþanan istismar ve þiddet vakalarýnýn ne-den ancak haber olduktan, kamuoyu tepkisi oluþ-tuktan sonra sorumlu kurumlarýn gündemine gir-

diðini sormak lazým. O vakte kadar yerel yönetici-lerinden kamu görevlilerine, muhtardan öðretme-ne, her þeyden haberdar komþudan, anneye kadarkimsenin bu iþi açýða çýkaracak “cesareti” kendin-de bulamadýðýný da sorgulamak gerekir.

Ha, bu medya sorar mý, hayýr. Bakana gitmeyenmaili dert eden, hiçbir þeyin yapýlmamasýný mailingitmemiþ olmasýna baðlayan medya, yaþananlarýnhesabýný sorana da nutuk atýyor. Ama madem hereleþtiride “hayýrhah” bir iþ yaptýklarýný ilan edi-yorlar, o zaman hiç deðilse sorgulayan kadýnlarýnne dediklerini de haber yapsýnlar …

MEDYABakana mail, sorana nutuk atan

MAÝ

L UL

AÞM

ADI A

MA

SÖZÜ

MÜZ

ULA

ÞSIN

Dilara Çoban / Kocaeli

Sýkýntýlý bir ruh haliyle bir-iki arkadaþýmla çaybahçesinde oturuyordum. Telefonum çaldý, bilme-diðim bir numara. Karþýmdaki sesin mutlu mutluçýnlamasý çalýndý kulaðýma önce; “Dilara abla na-sýlsýn?”. Uzun zamandýr kendimi bu kadar iyi his-settiðim bir konuþma yapmamýþtým. Þehrin bütünzenginliðini yaratan, ama o zenginlikten hiç payalmayan 5 bin iþçinin þeker bayramýný direniþlekarþýladýðý Antep’te hiç tanýdýðým yoktu. ArayanYusuf ’tu, geçen ay Ekmek ve Gül dergisinde yaþa-dýklarýný okuduðum Kudret’in oðlu, doðduðundanberi beni tanýyormuþ gibi bir ses tonuyla konuþanbu çocuk, bizim aslýnda bu dergiyle ne kadar çoktanýdýða sahip olduðumuzu da gösteriyordu.

Kocaeli’de direniþteki Kýyak ailesinin yanýndaolduðumuzu göstermek, bir nevi sýkýntýlarýna or-tak olmak için Ekmek Ve Gül okurlarý olarak kýrta-siye malzemesi, ailenin yeni doðacak üyesi içinbirkaç eþya topladýk mahallelerden… Herkeselinden ne geldiyse hazýrlamaya çalýþmýþtý,patikler, zýbýnlar, diðer çocuklar için okulmalzemeleri... Biz hiç önemli bir þey yaptýðý-mýzý düþünmedik, mütevazý bir dayanýþmaydýbizim için bu, “yalnýz deðiliz” demenin bir yo-luydu. Hayatýn yükü bizim için aðýr, onlar için

daha aðýrken yükü sýrtlayanlarýn birbirine desteðigibiydi. Zorluklara raðmen iyi bir yaþam mücade-lesinden, ekmeðinin hakkýný aramaktan vazgeç-meyen Kýyak ailesine, direniþi evde sürdüren Kud-ret’e, yeni doðacak bebeði kaygýyla bekleyen amaonun için mücadele edildiðini bilerek yaþam mü-cadelesi sürdüren bu dirençli kadýna selam gön-derdik cümlelerimizle. Barýþýn, dayanýþmanýn,dostluðun, kardeþliðin, bizciliðin yok edilmesiniisteyip bizi yokluða, yoksulluðun, savaþýn ortasýnaatýp kardeþliðimizi bozup bencil olmamýzý bekle-yenlere bir inattý aslýnda.

Ýyi ki yazmýþým telefon numaramý onlara gönde-rilen pakete koyduðum mektubuma. Neþeli sesiy-le beni aradýðýndaki mutluluk çok güzeldi. Hep-siyle ayrý ayrý konuþmam ve hepsinin kendini çokiyi hissettiðini, yalnýz hissetmediðini anlamam kal-bimin atýþýný hýzlandýrdý ve göz yaþlarým ilk kezmutluluktan aktý.

anýþma öyküsüKÜÇÜCÜK BÝR PAKET

KOCAMAN BÝR DAYANIÞMA

Küçük dostum sen benden çok daha zorþartlarda büyüyorsun. Ama yaþamýn deðerini,ne demek olduðunu daha iyi anlýyorsun. Senhiçbir zaman sesindeki neþeyi, doðallýðý kay-

betme. Ben çok mutluyum senin dostluðunukazandýðým ve sesini duyduðum için.

Caným kardeþim sen hep iyi hisset.Annene, babana, ablalarýna hep sýkýca

sarýl. Bu satýrlarý sana yazdýðým þehir-de, görmediðin belki de daha duy-madýðýn baþka þehirlerde de bir sürü

ablan, abin, dostun var bunu unutma. Bu aradaçorapsýz dolaþýp çýplak ayakla yere basma öyle,hasta olursun. Anneni de üzme sakýn. Bir günmutlaka görüþmek umuduyla…

Süleyman aðabey, Kudret abla…Bu zor yaþam koþullarýnda, haklý mücadele-

nizde yanýnýzda olduðumuzu gösterebildiysekne güzel. Yüreðiniz hiç darda olmasýn, asla yal-nýz deðilsiniz. Mücadeleniz, mücadelemizdir.Barýþ, kardeþlik içinde yaþayacaðýmýz bencilliðinyoksulluðun olmadýðý, insan için güzel olan nevarsa hepsi için, güzel günler için… Kendinizeiyi bakýn!

Y U S U F ’ A

Page 12: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Arzu Erkan

Yine yazdýklarýmý sildim. Olmuyor, olmu-yor… Onunla baþlasam, diðeri eksik kalýyor.Tanýk olduðumuz hangi olay, yaþadýðýmýz han-gi acý ‘neden ve nasýl’ sorularýna cevap aradý-ðýmýzý ortaya koyar acaba? Bunlarý yazarkenbile gözümün önünde Ayþe Paþalý’nýn artýkhafýzalarýmýza kazýnan fotoðrafý. Bu fotoðrafaeþlik edercesine bir gazetenin internet sayfa-sýna düþen ‘N.Y.’nin evi kundaklandý’ haberi.N.Y., tecavüz sonucu hamile kalan ve ‘ölsemde ben bu çocuðu doðurmayacaðým’ diyenama mahkemenin “doðuracaksýn” dediði N.Y.Kayýnpederi ile kaldýklarý ev kundaklanmýþ‘kimliði belirsiz’ kiþilerce, can kaybý yaþanma-mýþ ama ailenin tüm kýþlýk erzaký yangýnla külolmuþ. Acýlý kayýnpeder ‘yiyecek bir þey kal-

madý’ diye feryat ediyor. ‘Yiyecek bir þey kal-madý’. Peki ya, N.Y.’nin ardýnda býraktýðý ikievladý… Boðazýma bir þeyler düðümleniyor.

Fethiye Davasý, N.Ç Davasý, Z.K. Davasý veSakarya’da 34 kiþinin tecavüzü ve cinsel istis-marýna uðrayan 14 yaþýndaki kýz çocuðuÖ.C.’nin davasý... Ýki harfli bir yaþam sürmekzorunda býrakýlan kadýnlarýn davalarý… Fethi-ye ve N.Ç. davalarýndan çýkan utanç kararlarý,Ö.C. davasýnýn daha ilk duruþmasýnda 25 tu-tuklu sanýðýn salýverilmesi kararý... Her aþama-sý skandala dönüþen dava süreçleri, yaþamlarýdidik didik edilen, neredeyse tecavüzcü deðilde kendileri yargýlanan kadýnlar, aklanan teca-vüzcüler…

Düðümleri Çözmek Ýçin Biraraya Geldik

Ýçimizde biriktirdiðimiz bunca öfke ve acýy-la Kocaeli’nde Ekmek ve Gül okuru kadýnlarolarak Sakarya’da görülen Ö.C. davasýnýn ar-dýndan yan yana geldik. Davanýn görüldüðügün Sakarya Adliyesi’nin önünde bu davanýntakipçisi olacaðýmýzý ve yeni bir utanç kararý-nýn çýkmasýna izin vermeyeceðimizi haykýr-mýþtýk. Yapmamýz gereken daha çok emekçikadýna baþta Ö.C. davasý olmak üzere tecavüzdavalarý, yargýnýn, iktidar ve bakanlýðýn bu da-valarda takýndýðý tutumu anlatmak, suçlularýnhak ettikleri cezalarý alabilmesi için yapýlabi-lecekleri en geniþ kadýn kesimleri ile tartýþa-rak mücadelemizi birleþtirmekti.

Geçen yýl, kadýna yönelik þiddetin ön-lenmesi ve kadýn cinayetlerinin son bul-masý talebiyle Kocaeli’de gerçekleþtirdiði-miz imza kampanyamýzdan biriktirdikle-rimizle, mahalle mahalle emekçi kadýn-larla yan yana gelmeye baþladýk. Gördükki siyasi görüþü ne olursa olsun emekçikadýnlar bir þeyin farkýnda: ‘kadýnlarýn ya-þadýðý sorun ve sýkýntýlarýn tek çözümükadýnlarýn kendi talepleri için yan yanagelmesi ve ortak mücadele etmesi’.

Ýlk toplantýmýzý Yenikent mahalle-sinde eþi bir metal fabrikasýnda iþçi olan bir kadýn ar-kadaþýmýzýn evinde gerçekleþtirdik. Daha önce kadý-na yönelik þiddete dair baþlattýðýmýz imza kampan-yasýnda da ev ev, kapý kapý gezerek imza toplayanarkadaþýmýz o gün çocuðunun okulundaki velileritoplamýþtý. Önceki kampanyamýza da gerek imzavererek, gerekse de okuldaki diðer velilerdenimza toplayarak katýlan kadýnlar konunun ya-bancýsý deðillerdi aslýnda. Her biri yaþadýðý,tanýk olduðu olaylarý anlattý bir bir. Bir arka-daþýmýz 19 yaþýnda, ailesinin rýzasý olmadan evlenen kýz kardeþinin 5 yýllýkevliliði boyunca uðradýðý þiddeti, yediði dayaklarý yýllarca ailelerden nasýl sak-ladýðýný anlattý. O kadar çok dayak yemiþ ki kýz kardeþi eþi, kayýnvalidesi vekayýnpederinden þu anda psikolojik tedavi görüyormuþ. O anlattýkça yaþadýk-larý acý, hepimizin acýsýna dönüþtü bir anda. Konuþtukça sorunun ne kadarcan yakýcý ve ne kadar yaný baþýmýzda olduðunu bir kez daha gördük aslýnda.

Tecavüz ve çocuk istismarý ise en çok konuþtuðumuz konu oldu. Gördükki kadýnlar tecavüz ve cinsel istismar davalarýný yakýndan takip ediyorlar. N.Çdavasýnda çýkan karara ne kadar da tepkililer! Ama þunu da söylüyorlar ’13yaþýnda da olsa, 65 yaþýnda da olsa bir kadýna tecavüz kabul edilemez. Heletecavüzcülerin ceza almamasý asla kabul edilemez’. Bir yandan öfkeli, biryandan kaygýlýydý kadýnlar. ‘Artýk çocuklarýmýzýn güvenliðinden ve geleceðin-den endiþe eder hale geldik’ diyorlardý.

Sadece sorunlarý konuþmadýk, çözümü de konuþtuk. Ne yapmalý, buncasorunla nasýl baþ etmeliydik? Hepimizin üzerinde ortaklaþtýðý noktayý bir iþçieþi söyledi aslýnda: ‘biz yan yana gelip, sesimizi yükseltmedikçe ne kadýn ci-nayetleri son bulur, ne de taciz ve tecavüz’.

Kayseri Ekmek ve Gül Grubu

Her geçen gün artan kadýna yönelikþiddete karþý Kayseri’de daha önce yürüt-tüðümüz çalýþmalar neticesinde biriktir-diklerimiz üzerinden daha etkili ve he-defli bir çalýþma yürütmek üzere çalýþma-lara baþladýk. Geçen yýl, kadýna yönelikþiddetin önlenmesi, devletin ve hüküme-tin görevlerinin hatýrlatýlmasý ve somutönlemlerin alýnmasý talebiyle yürüttüðü-müz imza kampanyasýndan çok þey birik-tirdik. Bunlar bize, kadýnlarýn talepleri-nin ne olduðunu ve nasýl bir ruh hali içe-risinde bulunduklarýný gösteriyordu.Özellikle Ziya Gökalp Mahallesi’nde, Fet-hiye davasýnýn maðduru kadýnla dayanýþ-mak ve Kayseri’den ona güç vermek üze-

re yaptýðýmýz eylem bize kadýnlarýn birbi-rinden destek almaya ne kadar ihtiyacýolduðunu gösterdi. Bunun bir zorunlulukolduðu, bu sorunlarý aþmanýn ve kadýnayönelik her türlü þiddetin önlenmesi içinbundan baþka da çaremiz olmadýðýný birkez daha gözler önüne serdi.

Kadýnlar þiddetin nedenlerine dairfarklý þeyler düþünseler de, artýk kadýnla-rýn þiddet görmesini, öldürülmesini is-temedikleri, bu gidiþe bir dur demek ge-rektiði konusunda hemfikirler. Ancak bu-nun için nasýl bir adým atýlmasý gerektiðikonusunda sýkýntý yaþýyorlar. Biz de birilk adým olarak þiddetin son dönemdeartmasýnýn nedenleri ve AKP hükümeti-nin bu konudaki sorumluluðunu açýkladý-ðýmýz ve taleplerimizi bir kez daha yine-

lediðimiz bildirilerimizle kadýnlarla bu-luþmaya baþladýk. Niyetimiz daha çok ka-dýnla buluþmak, ne yapabileceðimizi bir-likte konuþmaktý. Birlikte ev toplantýlarýplanladýk. Bu toplantýlarda kadýna yöne-lik her türlü þiddeti konu alan film göste-rimleri de yapacaðýz. Kendi yaþadýklarý-mýza, komþumuzun yaþadýðýna bir deçemberin dýþýndan bakalým istedik.

Yapacaðýmýz bu toplantýlarla çözümüve taleplerimizi ortaklaþtýracaðýz. Mahal-lemizde ortaklaþtýrdýðýmýz sesimizi, ta-leplerimizi 25 Kasým vesilesiyle yapacaðý-mýz salon etkinliðinde tüm Kayserili ka-dýnlarýn sesi ve talepleri haline dönüþtü-receðiz. Kocaelili kadýnlardan güç alaca-ðýz, onlarla gücümüzü ve mücadelemizibirleþtireceðiz.

KAYSERÝLÝ KADINLARIN DÝLÝNDEN...Hatice ÇÇam: Her gün televizyonda izlediðimiz olaylarýn dýþýnda yaný baþý-

mýzda þahit olduðumuz olaylar da var. Kadýnlarýn bunlara karþý birlik olmama-sý en büyük yanlýþýmýz. Görüyoruz, duyuyoruz ama aldýrmýyoruz. Herkes sesçýkardýðýnda baþýna bir þey gelmesinden korkuyor. Önce ailemizden korkma-ya baþlýyoruz, sonra eþimizden korkuyoruz, dýþarýda ise polisten korkuyoruz.Kadýnlarýn mutlaka ekonomik özgürlüklerinin olmasý gerekiyor. Ekonomik öz-gürlüðü olmayan kadýn yaþadýðý hayata katlanmaya mecbur kalýyor.

Sebiha ÖÖzel :: Erkek kadýný “malý” gözüyle görüyor, bu nedenle ayrýlýðýkabullenmiyor. Annelerimizin en büyük hatasý erkeði üstün konuma getir-meleri. Çocuðunu yetiþtirirken sevgi ile yetiþtireceksin, evde þiddet gören er-kek çocuk, evlenince de þiddet uygular. Kadýn sustukça nasýlsa katlanýyor di-ye kocalarý kadýnlarýn üstüne geliyor.

Songül DDemirci :: Þiddetin baþý olarak ben aileyi, anne ve babayý görüyo-rum. Kýz çocuðu evde anneye uygulanan þiddeti gördüðünde, ileride koca-sýnýn kendisine uyguladýðý þiddeti normal görüyor. Kadýn yoðun bir þiddetgördükten sonra koruma kararý alýnýyor, buna raðmen kadýnýn can güvenliðisaðlanamýyor. Yurt dýþýnda yaþayan akrabalarýmýzdan bu sorunlarýn oralardadaha az yaþandýðýný duyuyorum. Çünkü Türkiye’de cezalar caydýrýcý deðil.Biz kadýnlar haklarýmýzý da tam olarak bilmiyoruz. Yaptýrýmý aðýr cezalar ol-sa kadýnlar bu kadar rahat ve kolay öldürülmez. c

my

k

HER ÝLÇEYE BÝR ÞÝDDETÝ ÖNLEME MERKEZÝ

“DUR” DEMEK ÝÇÝN YOLA ÇIKTIK, BÝRBÝRÝMÝZDEN GÜÇ ALDIKKadýnlarýn mücadelesiyleKadýna Yönelik Þiddete iliþkin

yasa meclisten geçmiþti.Þimdi sýra kaðýt üstündekalan haklarýn hayata

yansýmasýnda...

Kocaeli’de veKayseri’de kadýnlar

þiddete dur demek içinyan yana geliyor,

toplantýlar yapýyorlar.Bu toplantýlardan

çýkan kararlarsonucunda atacaklarý

adýmlar “yeter” demekisteyen pek çok kadýna

yol gösteriyor...

Bir önceki kampanyanýn da deneyimi ile yi-ne bir imza kampanyasý yapmaya karar verdik.8 Mart’ta çýkan ‘Ailenin Korunmasý Ve KadýnaYönelik Þiddetin Önlenmesine Dair Kanun’unardýndan tartýþýlan Þiddeti Önleme ve ÝzlemeMerkezleri’nin her ilçede açýlmasý için ve buyasanýn eksik yanlarýný da tartýþmak üzere birkampanya sürdürme kararý aldýk. Önümüz ye-rel seçimler ve biz her ilçede, her ilde bu mer-kezlerin açýlmasý için mücadele edeceðiz. Ka-dýnlar olarak yerel seçimler öncesi bu talebi-mizi belediyeler, kaymakamlýklar ve valiliðeileteceðiz. Amacýmýz ayný zamanda yasada ek-sik kalan yanlarý da tartýþmak buna baðlý kal-madan ama ‘madem çýkardýnýz o zaman uygu-layýn’ demek. Parlamentoyu da kullanacaðýz.Sesimize ses vereceðini düþündüðümüz, mü-cadelemize destek vereceðine inandýðýmýz ve-killerimizle de görüþeceðiz.

Dedik ya, biz kadýnlar yan yana gelip, mü-cadele etmezsek bir þeyler deðiþmez. Biliyo-ruz ki dergimiz bu yan yana geliþlerde bizimköprümüz, mücadelemizin harcý olacak. Týpkýgeçen kampanyada gerek mektuplar gereksede yazýlarla Kocaeli’nden Kayseri’ye seslerimi-zi birleþtirdiysek þimdi de kadýna yönelik þid-dete, tacize, tecavüze ve çocuk istismarýnakarþý mücadelemizi birleþtirebiliriz. Haydi elle-rimizi birleþtirelim….

Tecavüz haberi duymaktan yýldýysanýz...

SORUN DA ÇÖZÜM DE UZAÐIMIZDA DEÐÝL

KAD12-13.qxd 04.10.2012 22:40 Page 1

Page 13: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Arzu Erkan

Yine yazdýklarýmý sildim. Olmuyor, olmu-yor… Onunla baþlasam, diðeri eksik kalýyor.Tanýk olduðumuz hangi olay, yaþadýðýmýz han-gi acý ‘neden ve nasýl’ sorularýna cevap aradý-ðýmýzý ortaya koyar acaba? Bunlarý yazarkenbile gözümün önünde Ayþe Paþalý’nýn artýkhafýzalarýmýza kazýnan fotoðrafý. Bu fotoðrafaeþlik edercesine bir gazetenin internet sayfa-sýna düþen ‘N.Y.’nin evi kundaklandý’ haberi.N.Y., tecavüz sonucu hamile kalan ve ‘ölsemde ben bu çocuðu doðurmayacaðým’ diyenama mahkemenin “doðuracaksýn” dediði N.Y.Kayýnpederi ile kaldýklarý ev kundaklanmýþ‘kimliði belirsiz’ kiþilerce, can kaybý yaþanma-mýþ ama ailenin tüm kýþlýk erzaký yangýnla külolmuþ. Acýlý kayýnpeder ‘yiyecek bir þey kal-

madý’ diye feryat ediyor. ‘Yiyecek bir þey kal-madý’. Peki ya, N.Y.’nin ardýnda býraktýðý ikievladý… Boðazýma bir þeyler düðümleniyor.

Fethiye Davasý, N.Ç Davasý, Z.K. Davasý veSakarya’da 34 kiþinin tecavüzü ve cinsel istis-marýna uðrayan 14 yaþýndaki kýz çocuðuÖ.C.’nin davasý... Ýki harfli bir yaþam sürmekzorunda býrakýlan kadýnlarýn davalarý… Fethi-ye ve N.Ç. davalarýndan çýkan utanç kararlarý,Ö.C. davasýnýn daha ilk duruþmasýnda 25 tu-tuklu sanýðýn salýverilmesi kararý... Her aþama-sý skandala dönüþen dava süreçleri, yaþamlarýdidik didik edilen, neredeyse tecavüzcü deðilde kendileri yargýlanan kadýnlar, aklanan teca-vüzcüler…

Düðümleri Çözmek Ýçin Biraraya Geldik

Ýçimizde biriktirdiðimiz bunca öfke ve acýy-la Kocaeli’nde Ekmek ve Gül okuru kadýnlarolarak Sakarya’da görülen Ö.C. davasýnýn ar-dýndan yan yana geldik. Davanýn görüldüðügün Sakarya Adliyesi’nin önünde bu davanýntakipçisi olacaðýmýzý ve yeni bir utanç kararý-nýn çýkmasýna izin vermeyeceðimizi haykýr-mýþtýk. Yapmamýz gereken daha çok emekçikadýna baþta Ö.C. davasý olmak üzere tecavüzdavalarý, yargýnýn, iktidar ve bakanlýðýn bu da-valarda takýndýðý tutumu anlatmak, suçlularýnhak ettikleri cezalarý alabilmesi için yapýlabi-lecekleri en geniþ kadýn kesimleri ile tartýþa-rak mücadelemizi birleþtirmekti.

Geçen yýl, kadýna yönelik þiddetin ön-lenmesi ve kadýn cinayetlerinin son bul-masý talebiyle Kocaeli’de gerçekleþtirdiði-miz imza kampanyamýzdan biriktirdikle-rimizle, mahalle mahalle emekçi kadýn-larla yan yana gelmeye baþladýk. Gördükki siyasi görüþü ne olursa olsun emekçikadýnlar bir þeyin farkýnda: ‘kadýnlarýn ya-þadýðý sorun ve sýkýntýlarýn tek çözümükadýnlarýn kendi talepleri için yan yanagelmesi ve ortak mücadele etmesi’.

Ýlk toplantýmýzý Yenikent mahalle-sinde eþi bir metal fabrikasýnda iþçi olan bir kadýn ar-kadaþýmýzýn evinde gerçekleþtirdik. Daha önce kadý-na yönelik þiddete dair baþlattýðýmýz imza kampan-yasýnda da ev ev, kapý kapý gezerek imza toplayanarkadaþýmýz o gün çocuðunun okulundaki velileritoplamýþtý. Önceki kampanyamýza da gerek imzavererek, gerekse de okuldaki diðer velilerdenimza toplayarak katýlan kadýnlar konunun ya-bancýsý deðillerdi aslýnda. Her biri yaþadýðý,tanýk olduðu olaylarý anlattý bir bir. Bir arka-daþýmýz 19 yaþýnda, ailesinin rýzasý olmadan evlenen kýz kardeþinin 5 yýllýkevliliði boyunca uðradýðý þiddeti, yediði dayaklarý yýllarca ailelerden nasýl sak-ladýðýný anlattý. O kadar çok dayak yemiþ ki kýz kardeþi eþi, kayýnvalidesi vekayýnpederinden þu anda psikolojik tedavi görüyormuþ. O anlattýkça yaþadýk-larý acý, hepimizin acýsýna dönüþtü bir anda. Konuþtukça sorunun ne kadarcan yakýcý ve ne kadar yaný baþýmýzda olduðunu bir kez daha gördük aslýnda.

Tecavüz ve çocuk istismarý ise en çok konuþtuðumuz konu oldu. Gördükki kadýnlar tecavüz ve cinsel istismar davalarýný yakýndan takip ediyorlar. N.Çdavasýnda çýkan karara ne kadar da tepkililer! Ama þunu da söylüyorlar ’13yaþýnda da olsa, 65 yaþýnda da olsa bir kadýna tecavüz kabul edilemez. Heletecavüzcülerin ceza almamasý asla kabul edilemez’. Bir yandan öfkeli, biryandan kaygýlýydý kadýnlar. ‘Artýk çocuklarýmýzýn güvenliðinden ve geleceðin-den endiþe eder hale geldik’ diyorlardý.

Sadece sorunlarý konuþmadýk, çözümü de konuþtuk. Ne yapmalý, buncasorunla nasýl baþ etmeliydik? Hepimizin üzerinde ortaklaþtýðý noktayý bir iþçieþi söyledi aslýnda: ‘biz yan yana gelip, sesimizi yükseltmedikçe ne kadýn ci-nayetleri son bulur, ne de taciz ve tecavüz’.

Kayseri Ekmek ve Gül Grubu

Her geçen gün artan kadýna yönelikþiddete karþý Kayseri’de daha önce yürüt-tüðümüz çalýþmalar neticesinde biriktir-diklerimiz üzerinden daha etkili ve he-defli bir çalýþma yürütmek üzere çalýþma-lara baþladýk. Geçen yýl, kadýna yönelikþiddetin önlenmesi, devletin ve hüküme-tin görevlerinin hatýrlatýlmasý ve somutönlemlerin alýnmasý talebiyle yürüttüðü-müz imza kampanyasýndan çok þey birik-tirdik. Bunlar bize, kadýnlarýn talepleri-nin ne olduðunu ve nasýl bir ruh hali içe-risinde bulunduklarýný gösteriyordu.Özellikle Ziya Gökalp Mahallesi’nde, Fet-hiye davasýnýn maðduru kadýnla dayanýþ-mak ve Kayseri’den ona güç vermek üze-

re yaptýðýmýz eylem bize kadýnlarýn birbi-rinden destek almaya ne kadar ihtiyacýolduðunu gösterdi. Bunun bir zorunlulukolduðu, bu sorunlarý aþmanýn ve kadýnayönelik her türlü þiddetin önlenmesi içinbundan baþka da çaremiz olmadýðýný birkez daha gözler önüne serdi.

Kadýnlar þiddetin nedenlerine dairfarklý þeyler düþünseler de, artýk kadýnla-rýn þiddet görmesini, öldürülmesini is-temedikleri, bu gidiþe bir dur demek ge-rektiði konusunda hemfikirler. Ancak bu-nun için nasýl bir adým atýlmasý gerektiðikonusunda sýkýntý yaþýyorlar. Biz de birilk adým olarak þiddetin son dönemdeartmasýnýn nedenleri ve AKP hükümeti-nin bu konudaki sorumluluðunu açýkladý-ðýmýz ve taleplerimizi bir kez daha yine-

lediðimiz bildirilerimizle kadýnlarla bu-luþmaya baþladýk. Niyetimiz daha çok ka-dýnla buluþmak, ne yapabileceðimizi bir-likte konuþmaktý. Birlikte ev toplantýlarýplanladýk. Bu toplantýlarda kadýna yöne-lik her türlü þiddeti konu alan film göste-rimleri de yapacaðýz. Kendi yaþadýklarý-mýza, komþumuzun yaþadýðýna bir deçemberin dýþýndan bakalým istedik.

Yapacaðýmýz bu toplantýlarla çözümüve taleplerimizi ortaklaþtýracaðýz. Mahal-lemizde ortaklaþtýrdýðýmýz sesimizi, ta-leplerimizi 25 Kasým vesilesiyle yapacaðý-mýz salon etkinliðinde tüm Kayserili ka-dýnlarýn sesi ve talepleri haline dönüþtü-receðiz. Kocaelili kadýnlardan güç alaca-ðýz, onlarla gücümüzü ve mücadelemizibirleþtireceðiz.

KAYSERÝLÝ KADINLARIN DÝLÝNDEN...Hatice ÇÇam: Her gün televizyonda izlediðimiz olaylarýn dýþýnda yaný baþý-

mýzda þahit olduðumuz olaylar da var. Kadýnlarýn bunlara karþý birlik olmama-sý en büyük yanlýþýmýz. Görüyoruz, duyuyoruz ama aldýrmýyoruz. Herkes sesçýkardýðýnda baþýna bir þey gelmesinden korkuyor. Önce ailemizden korkma-ya baþlýyoruz, sonra eþimizden korkuyoruz, dýþarýda ise polisten korkuyoruz.Kadýnlarýn mutlaka ekonomik özgürlüklerinin olmasý gerekiyor. Ekonomik öz-gürlüðü olmayan kadýn yaþadýðý hayata katlanmaya mecbur kalýyor.

Sebiha ÖÖzel :: Erkek kadýný “malý” gözüyle görüyor, bu nedenle ayrýlýðýkabullenmiyor. Annelerimizin en büyük hatasý erkeði üstün konuma getir-meleri. Çocuðunu yetiþtirirken sevgi ile yetiþtireceksin, evde þiddet gören er-kek çocuk, evlenince de þiddet uygular. Kadýn sustukça nasýlsa katlanýyor di-ye kocalarý kadýnlarýn üstüne geliyor.

Songül DDemirci :: Þiddetin baþý olarak ben aileyi, anne ve babayý görüyo-rum. Kýz çocuðu evde anneye uygulanan þiddeti gördüðünde, ileride koca-sýnýn kendisine uyguladýðý þiddeti normal görüyor. Kadýn yoðun bir þiddetgördükten sonra koruma kararý alýnýyor, buna raðmen kadýnýn can güvenliðisaðlanamýyor. Yurt dýþýnda yaþayan akrabalarýmýzdan bu sorunlarýn oralardadaha az yaþandýðýný duyuyorum. Çünkü Türkiye’de cezalar caydýrýcý deðil.Biz kadýnlar haklarýmýzý da tam olarak bilmiyoruz. Yaptýrýmý aðýr cezalar ol-sa kadýnlar bu kadar rahat ve kolay öldürülmez. c

my

k

HER ÝLÇEYE BÝR ÞÝDDETÝ ÖNLEME MERKEZÝ

“DUR” DEMEK ÝÇÝN YOLA ÇIKTIK, BÝRBÝRÝMÝZDEN GÜÇ ALDIKKadýnlarýn mücadelesiyleKadýna Yönelik Þiddete iliþkin

yasa meclisten geçmiþti.Þimdi sýra kaðýt üstündekalan haklarýn hayata

yansýmasýnda...

Kocaeli’de veKayseri’de kadýnlar

þiddete dur demek içinyan yana geliyor,

toplantýlar yapýyorlar.Bu toplantýlardan

çýkan kararlarsonucunda atacaklarý

adýmlar “yeter” demekisteyen pek çok kadýna

yol gösteriyor...

Bir önceki kampanyanýn da deneyimi ile yi-ne bir imza kampanyasý yapmaya karar verdik.8 Mart’ta çýkan ‘Ailenin Korunmasý Ve KadýnaYönelik Þiddetin Önlenmesine Dair Kanun’unardýndan tartýþýlan Þiddeti Önleme ve ÝzlemeMerkezleri’nin her ilçede açýlmasý için ve buyasanýn eksik yanlarýný da tartýþmak üzere birkampanya sürdürme kararý aldýk. Önümüz ye-rel seçimler ve biz her ilçede, her ilde bu mer-kezlerin açýlmasý için mücadele edeceðiz. Ka-dýnlar olarak yerel seçimler öncesi bu talebi-mizi belediyeler, kaymakamlýklar ve valiliðeileteceðiz. Amacýmýz ayný zamanda yasada ek-sik kalan yanlarý da tartýþmak buna baðlý kal-madan ama ‘madem çýkardýnýz o zaman uygu-layýn’ demek. Parlamentoyu da kullanacaðýz.Sesimize ses vereceðini düþündüðümüz, mü-cadelemize destek vereceðine inandýðýmýz ve-killerimizle de görüþeceðiz.

Dedik ya, biz kadýnlar yan yana gelip, mü-cadele etmezsek bir þeyler deðiþmez. Biliyo-ruz ki dergimiz bu yan yana geliþlerde bizimköprümüz, mücadelemizin harcý olacak. Týpkýgeçen kampanyada gerek mektuplar gereksede yazýlarla Kocaeli’nden Kayseri’ye seslerimi-zi birleþtirdiysek þimdi de kadýna yönelik þid-dete, tacize, tecavüze ve çocuk istismarýnakarþý mücadelemizi birleþtirebiliriz. Haydi elle-rimizi birleþtirelim….

Tecavüz haberi duymaktan yýldýysanýz...

SORUN DA ÇÖZÜM DE UZAÐIMIZDA DEÐÝL

KAD12-13.qxd 04.10.2012 22:40 Page 1

Page 14: Ekmek ve Gül - Sayı 34

“Býçak kemiðe dayan-dý” demiþti Kudret,“o býçak bizim detenimizde yaralar

açýyor” dediKocaelililer, “sadaka deðil, emeði-mizin karþýlýðýný istiyoruz” dedi

Kudret, “emeðimizin karþýlýðý an-cak bir arada olursak, birbirimizedayanak olursak alýnýr” dedi

Kocaelili kadýnlar…

Kocaelili kadýnlar dergimizdeKudret’in hikayesini okuyunca is-

temiþler ki kendini yalnýz hissetme-sin, bu hikayenin aslýnda çok kadýnla

paylaþýldýðýný bilsin... Biraraya gelip Kudret’e ve çocuklarý-

na küçük hediyeler hazýrlamýþlar,Daha da önemlisi dayanýþma mektuplar yazmýþlar ona....

14 11

Gülþah Ýmrek

Ýki harf….Ýki harfin üzerinize ömür boyu yapýþýpkalmasý…Nasýldýr sizce, hiç düþündünüz mü? Enson utanmasý gereken kiþinin siz olduðunuz birolayda her defasýnda suçlu ilan edilmek nasýl birþeydir acaba? Bunu yapan alçaklarýn bilhassa ‘dev-let’in onayýndan, ‘saðlýklý insan’ sýnavýndan birçokkere geçmiþ kiþilerin aðýrlýklý olarak ‘sanýk’ diyekarþýmýza çýktýðý davalarda adaleti yine o devlettenbeklediðinizi düþünün…

Son günlerde bunlarý düþünmeye çok daha fazlaihtiyacýmýz var. Neden mi? Çünkü bunlarý düþündü-recek vakalarýn gün geçtikçe daha da yaþamýmýzýnorta yerine girdiði bir memlekette yaþýyoruz. Ö.C,Z.K, N.Y…Ardarda basýna yansýyan utanç davalarý..Birçok gazetenin manþetine taþýdýðý, yakýndan izle-nen olaylar. Bu konuya hassas, duyarlý köþe yazarla-rýnýn köþesine taþýdýðý davalar…Ve Türkiye’yi yöne-tenlerin –olmayan- utancýný ortaya koyan davalar.Evet Türkiye’de kadýna yönelik þiddet, taciz, teca-vüz haberleri hiç eksik olmadý o sayfalardan ne ya-zýk ki. Düne kadar gazetelerin en ücra köþesindeküçük bir kutucuk içerisinde verilirdi kadýn ölüm-leri ya da tecavüz haberleri. Artýk popülerleþti minedir, manþetine taþýyan gazeteler var Radikal, Ha-bertürk gibi…Bu tür utanç davalarýna dikkat çek-mek güzel de, bunun karþýsýnda bir tepkiyi örgütle-mek gibi bir sorumluluðumuz da yok mudur yani?

Neredeyse her gün bir tecavüz skandalý ile uyaný-yorken Dilan bebek bunlarýn en sonuncusu oldu.“Dilan’a ne oldu?” diye soruldu hep bir aðýzdansosyal medyada ama cevap biz sormadan hazýrlan-mýþtý belki de. Dilan boncuk yutmuþtu, tecavüzeuðradýðýna iliþkin bulgular olduðu önce basýna yan-sýmýþtý sonra bir anda bunun bir yanýlsama olduðugeldi gündeme. Saðlýk raporuyla doðrulandý, Aileve Sosyal Politikalar bakanýmýz da noktayý koydugecikmeden. Bir soru iþareti de böylece giderilmiþoldu onlarýn nezdinde. Ama akýllarda o soru hepkalacak.

MANÞET YAP ÝZÝ KALSIN, YARINA TOZU KALSIN

Tüm bunlar bize bir þeyi de sorduruyor. Basýn butepkinin neresinde duruyor? Bir konuyu manþetine al-mak demek gündemin en çarpýcý haberini ilk bakýþtainsanlara göstermek demektir. Ancak çýkan haberlerinayrýntýlarýna baktýðýmýzda ulusal basýn bu haberlerinpopülaritesini kullanmaktan öteye geçemiyor! Sosyalmedyanýn referans alýndýðý bir habercilik tutumu da ha-liyle memleketimizin ancak sanal gerçeklerini göster-meye yetiyor. “Dilan bebeðe ne oldu?” baþlýðýyla açý-lan etiket belki twitter dünyasýna 3. sýradan girdi. An-cak bir o kadar da hýzlýca gündemden çýktý. Ama ya di-ðer yaþananlar… Basýna yansýsa da yansýmasa da ra-kamlarýn gözümüze soktuðu diðer çocuklar, bebekler?Ankara Çocuk Ýzlem Merkezlerine yýl içerisinde cinselistismardan dolayý gelen çocuk sayýsý 500 civarýnda.Belki Dilan onlardan biri deðildi ancak buna maruz ka-lan o kadar çok çocuk var ki…Ya da mesela Z.K’ yi dü-

þünelim. Edirne’de görev yapan bir emekli hakim duru-ma iliþkin Fatma Þahin’e mail atýyor, burada çarpýcý bu-lunan tek þey ise “mailin dikkate alýnmamýþ olmasý”. Vekadýn hakim açýklama yapýyor; “E-mailim Bakan FatmaÞahin’in önüne bile gitmemiþtir...”. Ýþte meselemiz buya zaten, illerdeki sosyal hizmet kurumlarýndan, yaþa-nan istismarý ortaya çýktýktan sonra deðil henüz olma-dan önleme sorumluluðu taþýyan kurumlardan sorumlubakana bir hakimin (ya da herhangi bir sorumluluk du-ygusu taþýyan kiþinin) maille ulaþmaya çalýþmasýndanabes bir þey olabilir mi? Bir çocuðun baþýna getirilen-lerden bir maille haberdar oluyorsa o çok etkili ve çokyetkili bakanlýk, burada sizce de bir sorun yok mu? Bu-nu sorun etmeyen, “mail ulaþmamýþ, ulaþsa böyle so-nuçlar yaþanmayacakmýþ” minvalli haberler yapan med-yada bir sorun yok mu? Manþet olan þiddet haberleri-nin izi ertesi gün o þiddetin yaratýlmasýnda katkýsýolanlarýn birkaç cümlelik “her þey kontrol altýnda, yapý-lacak her þeyi yaptýk” sözlerinin parlaklýðýnda ortadankaldýrýlýyorken, soracak sorularýmýz yok mu?

O kamu görevlileri eðer bu süreç-te o kýz çocuðunun yaþadýklarý karþý-sýnda hiçbir þey yapmýyorsa, sessizkalýyorsa, görmezden geliyorsa bu-nun altýnda ne yatýyordur? Bu tamda Fatma Þahin’in bakanlýðýný yaptýðýdevlet mekanizmasýnýn kadýn politi-kalarýnýn sonucu deðil midir? Bu dev-letin tecavüzler karþýsýnda ki sorum-suzluðunun ve ‘bilinçli olarak’ yaptý-rým uygulamamasýnýn bir sonucu de-ðil midir? Cevaplar “evet” olduðun-

dan Fatma Þahin’e öfkeliyiz. -Gerçi Fatma Þahinkendini ‘Kadýndan’ deðil, ‘Aileden’ sorumlu devletbakaný ilan ettiðinden midir nedir, aile içinde ol-mayan her vakadan azade tutuyor kendini belli.-

Ýþte basýnýn görevi böylesine önemli konulardabir kez daha ortaya çýkýyor. Yaþananlarýn popüler-leþtirilmesi tek baþýna “duyarlýlýk” yaratmaz.“Mail attým gitmemiþ”, “bize böyle bir mail gel-memiþ” haberciliðinin dýþýnda herkesin gözleriönünde yaþanan istismar ve þiddet vakalarýnýn ne-den ancak haber olduktan, kamuoyu tepkisi oluþ-tuktan sonra sorumlu kurumlarýn gündemine gir-

diðini sormak lazým. O vakte kadar yerel yönetici-lerinden kamu görevlilerine, muhtardan öðretme-ne, her þeyden haberdar komþudan, anneye kadarkimsenin bu iþi açýða çýkaracak “cesareti” kendin-de bulamadýðýný da sorgulamak gerekir.

Ha, bu medya sorar mý, hayýr. Bakana gitmeyenmaili dert eden, hiçbir þeyin yapýlmamasýný mailingitmemiþ olmasýna baðlayan medya, yaþananlarýnhesabýný sorana da nutuk atýyor. Ama madem hereleþtiride “hayýrhah” bir iþ yaptýklarýný ilan edi-yorlar, o zaman hiç deðilse sorgulayan kadýnlarýnne dediklerini de haber yapsýnlar …

MEDYABakana mail, sorana nutuk atan

MAÝ

L UL

AÞM

ADI A

MA

SÖZÜ

MÜZ

ULA

ÞSIN

Dilara Çoban / Kocaeli

Sýkýntýlý bir ruh haliyle bir-iki arkadaþýmla çaybahçesinde oturuyordum. Telefonum çaldý, bilme-diðim bir numara. Karþýmdaki sesin mutlu mutluçýnlamasý çalýndý kulaðýma önce; “Dilara abla na-sýlsýn?”. Uzun zamandýr kendimi bu kadar iyi his-settiðim bir konuþma yapmamýþtým. Þehrin bütünzenginliðini yaratan, ama o zenginlikten hiç payalmayan 5 bin iþçinin þeker bayramýný direniþlekarþýladýðý Antep’te hiç tanýdýðým yoktu. ArayanYusuf ’tu, geçen ay Ekmek ve Gül dergisinde yaþa-dýklarýný okuduðum Kudret’in oðlu, doðduðundanberi beni tanýyormuþ gibi bir ses tonuyla konuþanbu çocuk, bizim aslýnda bu dergiyle ne kadar çoktanýdýða sahip olduðumuzu da gösteriyordu.

Kocaeli’de direniþteki Kýyak ailesinin yanýndaolduðumuzu göstermek, bir nevi sýkýntýlarýna or-tak olmak için Ekmek Ve Gül okurlarý olarak kýrta-siye malzemesi, ailenin yeni doðacak üyesi içinbirkaç eþya topladýk mahallelerden… Herkeselinden ne geldiyse hazýrlamaya çalýþmýþtý,patikler, zýbýnlar, diðer çocuklar için okulmalzemeleri... Biz hiç önemli bir þey yaptýðý-mýzý düþünmedik, mütevazý bir dayanýþmaydýbizim için bu, “yalnýz deðiliz” demenin bir yo-luydu. Hayatýn yükü bizim için aðýr, onlar için

daha aðýrken yükü sýrtlayanlarýn birbirine desteðigibiydi. Zorluklara raðmen iyi bir yaþam mücade-lesinden, ekmeðinin hakkýný aramaktan vazgeç-meyen Kýyak ailesine, direniþi evde sürdüren Kud-ret’e, yeni doðacak bebeði kaygýyla bekleyen amaonun için mücadele edildiðini bilerek yaþam mü-cadelesi sürdüren bu dirençli kadýna selam gön-derdik cümlelerimizle. Barýþýn, dayanýþmanýn,dostluðun, kardeþliðin, bizciliðin yok edilmesiniisteyip bizi yokluða, yoksulluðun, savaþýn ortasýnaatýp kardeþliðimizi bozup bencil olmamýzý bekle-yenlere bir inattý aslýnda.

Ýyi ki yazmýþým telefon numaramý onlara gönde-rilen pakete koyduðum mektubuma. Neþeli sesiy-le beni aradýðýndaki mutluluk çok güzeldi. Hep-siyle ayrý ayrý konuþmam ve hepsinin kendini çokiyi hissettiðini, yalnýz hissetmediðini anlamam kal-bimin atýþýný hýzlandýrdý ve göz yaþlarým ilk kezmutluluktan aktý.

anýþma öyküsüKÜÇÜCÜK BÝR PAKET

KOCAMAN BÝR DAYANIÞMA

Küçük dostum sen benden çok daha zorþartlarda büyüyorsun. Ama yaþamýn deðerini,ne demek olduðunu daha iyi anlýyorsun. Senhiçbir zaman sesindeki neþeyi, doðallýðý kay-

betme. Ben çok mutluyum senin dostluðunukazandýðým ve sesini duyduðum için.

Caným kardeþim sen hep iyi hisset.Annene, babana, ablalarýna hep sýkýca

sarýl. Bu satýrlarý sana yazdýðým þehir-de, görmediðin belki de daha duy-madýðýn baþka þehirlerde de bir sürü

ablan, abin, dostun var bunu unutma. Bu aradaçorapsýz dolaþýp çýplak ayakla yere basma öyle,hasta olursun. Anneni de üzme sakýn. Bir günmutlaka görüþmek umuduyla…

Süleyman aðabey, Kudret abla…Bu zor yaþam koþullarýnda, haklý mücadele-

nizde yanýnýzda olduðumuzu gösterebildiysekne güzel. Yüreðiniz hiç darda olmasýn, asla yal-nýz deðilsiniz. Mücadeleniz, mücadelemizdir.Barýþ, kardeþlik içinde yaþayacaðýmýz bencilliðinyoksulluðun olmadýðý, insan için güzel olan nevarsa hepsi için, güzel günler için… Kendinizeiyi bakýn!

Y U S U F ’ A

Page 15: Ekmek ve Gül - Sayı 34

T A R Ý H1510

600 kiþiyle tatil yapýnca, tatil yaptým diyebi-lir misiniz? Hele kaldýðýnýz oda, kafetaryanýnyaný baþýndaysa. Banyonun omuz hizasýndakipenceresi, okey oynayanlarýn masa dibindeolunca, þöylesi diyaloglar, hiç de hayal ürünüolmuyor.

- Saçýnda þampuan kalmýþ, Ayla abla.Kepek yapmasýn, iyi durula.

- Hadi ordan çok bilmiþ. Ýki saattir oke-ye dönüyorsun, fark etmedim sanma. Gözü-me sabun kaçmasa çoktan söylerdim ya, hadigene iyisin.

Ýstanbul’un kalabalýðýný özlemiþ olarak ta-tilden döndük. Günler býraktýðýmýz gibi geçi-yor. Okullar açýlýnca, gündüzleri mahalle,emek yaz kampýndan daha sessiz oldu. Amageceleri; öðretmenlerle ya da 60 aylýk okulagiden çocuklu annelerle komþuysanýz ne de-diðimi daha iyi anlayacaksýnýz. Bu evlerdengelen cinnet geçirmiþ kadýn ve çocuk seslerin-den pek de huzur kalmýyor. Neredeyse kam-pýn gürültüsünü özledim diyeceðim.

Önceleri bu 60, 66 ay hesaplarýna takmýþ-tým. Benim bildiðim 2 yaþýndan sonra çocu-ðun yaþýnda ay hesabýný býrakýrdýk. 4’lü sis-temde ay önemli oldu.

- Çocuk kaç aylýk?- 63- Böl 12’ye- Hiç bölme, okula baþlýyabilir.Meðer hesap baþtan þaþmýþ. Çocuðunuz 30

yaþýna gelince, yetiþtirirken neler çektiðiniziunutuyorsunuz. Neyse ki hatýrlattýlar. Saðdansoldan gelen kavga sesleri, sabahlarý okula git-mek istemeyen çocuk seslerine karýþýnca, ma-halle olarak cinnet geçirmeye baþladýk. Evvel-si gün, birinci sýnýflarý okutma þanssýzlýðýndakiyeni gelin öðretmen haným, canhýraþ baðrýr-ken, sesi alt kattaki komþumun torunun sesinekarýþýyordu. Ýkisi de ayný þeyi söylüyordu.Okula gitmek istemiyorum.

Böylece okullarýn açýlmasý beni ilgilendir-mezken, ilgilendirir oldu. Bu günlerde aklýmýkurcalayan tek bir soru var; acaba sendikacýla-

rýn okula baþlayan çocuklarý yok mu? Hadikendilerinin yoksa da temsil ettikleri iþçilerinhiç birinin çocuðuda mý bu aylýk hesaplara gir-medi. Hiç sesleri çýkmýyor da.

Hayvan severler bile sokaklarý doldurdu.Bizim sendikacýlarda bir sessizlik var ki nede-nini sorma gitsin. Hayvanseverler dedim deaklýma geldi. Halkýnýn baþýna bombalar atan,çocuklarýný daha minnacýk bebelerken, neidüðü belirsiz bir eðitim girdabýnda boðmayaçalýþan bir iktidar, hayvanlarý sevebilir mi? Busoruyu sormak bile abes. Çýkartacaklarý ka-nun, sokak hayvanlarýný katledilmesinin önü-nü açýyor. Bununla da kalmayýp, evimdeki ke-di köpeðin sayýsýna bile karýþýyor.

Allahtan, hayvan severler, sendikacýlarýmýzkadar sessiz deðil. Bir çok ilde eþ zamanlý ey-lem yapmayý akýl edebiliyorlar. Ellerinde indi-recek þalterleri yok ama sokak hayvanlarýna bi-le siper olacak yürekleri var. Elinde þalter tu-tanlara duyrulur.

Çengelli ÝðneAyla Belek

Þaltertutanlara

duyurulur

Zeliha Gürel

“Romanýmda çarpýcý, sarsýcý, rahatsýz edici bazý sahnelerolduðunu kabul ediyorum. Ancak, sanatýn, edebiyatýn iþlevle-rinden biri de zaten budur: Okuru sarsmak, uyarmak, raha-týný bozarak o güne dek farkýnda olmadýðý ya da yeterinceönem vermediði birtakým gerçekleri algýlamasýný, kavramasý-ný saðlamak”. Bu cümleler Pýnar Kür’ün 1988 yýlýnda “Asý-lacak Kadýn” adlý romaný için mahkemeye vermek zo-runda kaldýðý savunmasýndan.

On beþ yýllýk bir emeðin ürünü olan ve ilk baskýsý1979’da yapýlan “Asýlacak Kadýn” ile Pýnar Kür, her günkadýnlara dair okuduðumuz ve maalesef artýk þaþýrmadý-ðýmýz haberlerden bir tanesini konu edinerek sarsýyorokuyaný. Yaþanýlmýþ bir olaya dayanan bu roman, evetrahatsýz ediyor! Kitapta, kadýn üzerindeki baskýnýn, top-lumun kadýný algýlayýþ biçiminin ve yýllardýr adeta hasta-lýk biçimini almýþ duyarsýzlýðýn bütün “çýplaklýðýyla” or-taya serildiðini görüyoruz. Bu “çýplaklýk”, söz konusukadýn olunca kapalý olmaya alýþmýþ gözler için hayli müs-tehcen(!) bulunmuþ ve romanda anlatýlanlar “cinsel tah-rik” olarak nitelendirilmiþ. Bu suçlamayý yapanlarýn nasýlbir ruh hali içinde olduklarýný baþka bir tartýþmaya býra-karak romanýn anlatmak istediði ve hala güncelliðini ko-ruyan gerçeðe geri dönelim.

Melek, üvey babasý tarafýndan hayli zengin, köklü biraileye satýlýr. Üvey baba her ay yalýnýn sahibi yaþlý HüsrevBey’den para alýr. Baþlarda evin hizmetçisi gibi çalýþtýrý-lýr Melek. Sapýk bir ruha sahip, psikolojik sorunlarý olanHüsrev Bey kendisini yalýsýna kapatmýþ, hayal dünyasýnahapsolmuþtur. Bu hapsolmuþluðun bedelini en çok Me-lek öder. Hüsrev Bey eski Fransýz sevgilisinin hatýrasýnýMelek’in üzerinde acýmasýzca yadeder. Meleðin onun gi-bi konuþup onun gibi davranmasýný saðlayýp üstüne ken-di cinsel tatminliðini de ekler. Üvey babaya para vermek-ten sýkýlýp nikahýna geçirince Meleði, artýk bu cinsel tat-minlik mahalleyi de kapsayacak þekilde geniþler. Her ge-ce kahveye giden yaþlý adam yalýya iki kiþi ile döner.

Meleðin bedeni topluca kullanýlan bir nesne halinegelmiþtir. Yaþlý adam meleðe her gece ne yapmasý gerek-tiðini komutlar. Kýzamayan, sevemeyen, hislerinin üze-rinde de tepinilen bir Melek. Bilmediði zamanlardan kal-ma, içinde kaybolduðu ipek elbiseler ve kýrmýzý rujuylakim olduðunu hatýrlayamaz bile. Tek yaþam belirtisi arasýra çýktýðý bahçede mýrýldandýðý türküdür. Çocukluðu,acýsý türküsünde saklýdýr.

Kýrýk mý kanadýn kollarýn haniYeller mi savurdu küllerin haniAzad eyleseler uçamaz mýsýn?Kýrýlmýþ kollarýn kanadýn hani

Annesi ve babasý yýllardýr yalýnýn emekçisi olan Yalçýn,Melek’i ilk defa bu türküyü söylerken görür. Daha 10 ya-þýnadýr. Bir aðaca yaslanmýþ, rüzgarýn savurduðu beyazelbisesi ve her þeye inat narin sesiyle gerçek bir melekgibi görünmüþtür gözüne. Yýllar sonra gerçeði öðrendi-

ðinde 17 yaþýnda dünyanýn iyileþmesi için mücadeleeden bir delikanlýdýr artýk. Aklýna ve yüreðine sýðdýra-maz duyduklarýný.

“Þimdi düþünüyorum da o ilk anda bana en korkunç gelenMelek’e yapýlanlar deðil de, bunu birçok kiþinin yapabilmesi,birçok kiþinin de yapýlmasýna göz yummasýydý... Olacak, akýlalacak þey miydi bu?”

Sonrasýnda kolu kanadý olmak ister Meleðin. Azad ey-lemek…

“Kurtarabilir miydim onu? Kurtarýrým dedim. Ýlle de kur-taracaðým dedim. Göðsünden vurdum onu yaðmurlu bir ge-cenin karanlýðýnda. Islak, çamurlu bir baþka karanlýða gö-merken onu, ille de Melek’in tanýklýðýný istedim. O, saçlarý, gi-ysileri sýrýlsýklam gövdesine yapýþmýþ, kocaman gözlerle ba-karken kürek sallayýþýma, kurtuluþu en derinliklerinde duysunistedim. Öyle olmadý oysa. Baþýmda durup titredi yalnýzca.”

Yýllarca baskýyý, korkuyu, sindirilmiþliði, kurtulma dü-þüncesini yok edecek kadar ruhunda taþýyan Melek’inhikayesi þöyle yansýr gazetelere;

Birkaç ay önce kamuoyunu haftalarca meþgul eden vehalk arasýnda ‘Yalý Cinayeti’ olarak adlandýrýlan dava dünsonuçlanmýþ ve sanýklardan Melek Ebruzade idama, suçortaðý Yalçýn Özveren ise ömür boyu hapse mahkum ol-muþlardýr. Hüsrev Ebruzade, Boðaziçi’ndeki yalýsýnýnbahçesinde ölü bulunmuþ; birkaç yýl önce gizlice evlen-diði anlaþýlan Melek adlý karýsý genç aþýðýyla bir olup yaþ-lý eþini öldürmekle suçlanmýþtý.

Azad eyleseler uçamaz mýsýn?

Bu kýsa özet bile romanýn neden güncelliðini korudu-ðunu anlamaya yeterli sanýrým. Ama yine de sýralayalýmbiz sebeplerimizi;

Sadece 2011 yýlýnda 102 kadýn tecavüze uðradý buülkede. Tabi bu rakam dile gelenlerin ifadesi. Daha ni-ce duyamadýðýmýz (duymadýðýmýz) kadýn var; ailesi, ko-casý tarafýndan satýlan, fuhuþa kurban edilen.

Z.K, N.Y, Ö.D… artýk her kadýnýn hayatý iki harfin içi-ne mahkum olma tehlikesi içinde. Çünkü tecavüz eden-ler hiçbir bedel ödemeden dýþarýda dolaþýyor, devlet ta-rafýndan korunuyor. En son Ö.C davasýna bakalým. Ýçin-de polisin olduðu 34 kiþi tecavüz etti bu genç kýza. Ay-larca. Tutuklanmadýlar bile.

Sözünü ettiðimiz birilerinin tükürükler saçarak nitele-diði, yargýladýðý gibi müstehcen þehvet hikayeleri deðil2012 Türkiye’sinde kadýn bedeninin, ruhunun parçalan-masýdýr!

DÝLE GELEN…

Everest Yayýnlarý 2004134 Sayfa

K O C A E L Ý ’ D E N A N T E P ’ E

’le kurulan bir dayGeçen ay dergimizde Antep’ten iki kadýnýn hikâ-

yesini paylaþmýþtýk sizlerle. Biri Kudret’ti, “boþakoysam dolmuyor, doluya koysam olmuyor” dediðihayatýný bizimle paylaþýrken, eþinin direniþinin as-lýnda baþ etmeye çalýþtýklarý zorluklara ailecek di-renmeleri anlamýna geldiðini anlatmýþtý. 8 aylýk ha-mile Kudret, çocuklarýnýn geleceðini kurma çaba-sýnda elinden geleni yaparken memleketin dört birköþesinde iþçi kadýnlarýn, iþçi eþi kadýnlarýn yaþamý-nýn bir tablosunu da koymuþtu önümüze.

Dergimizin benzer yaþamlarýn mücadelecisi olan

kadýnlarý buluþturduðunu, çabamýzýn bu yönde ol-duðunu her fýrsatta dile getiriyoruz. Ýþte geçen ay-dan bu zamana yaþananlar, bunu söylerken aslýndane demek istediðimizi de göstermiþ oldu. Kudretyaþamýnýn zorluklarýný ve Antep’teki direniþin gö-rünmeyenlerinin muazzam emeðini anlattý, Kocae-li’de baþka zorluklara göðüs geren kadýnlar dergi-miz aracýlýðýyla Kudret’le tanýþtý. “Biz de biliriz yok-lukla yaþam arasýnda denge kurmanýn kadýnlar açý-sýndan ne demek olduðunu” diyen Kocaelili kadýn-lar da bu dengenin ancak dayanýþmayla kurulacaðý-

ný bilerek kendi þehirlerden Antep’e uzattýlar elleri-ni, açtýlar yüreklerini. “Býçak kemiðe dayandý” de-miþti Kudret, “o býçak bizim de tenimizde yaralaraçýyor” dedi Kocaelililer, “sadaka deðil, emeðimizinkarþýlýðýný istiyoruz” dedi Kudret, “emeðimizin kar-þýlýðý ancak bir arada olursak, birbirimize dayanakolursak alýnýr” dedi Kocaelili kadýnlar… Ve iþte da-yanýþma örneði küçük paketlerden bebek kýyafetle-ri, çocuklar için kýrtasiye malzemelerinin yanýndaçýkan mektuplardan Kudret’e ulaþan duygular, Kud-ret’ten Kocaelili kadýnlara gönderilen selamlar…

Sevgili Kýymet,

Senin, eþinin, çocuklarýnýn ve direniþe geçen arka-daþlarýnýzýn; onur, ekmek ve gelecek mücadelenizi Ko-caeli’nden selamlýyor, dayanýþma duygularýmla sana el-lerimi uzatýyorum.

“Sadaka deðil, emeðimizin karþýlýðýný istiyoruz, bu-nun için ne gerekiyorsa yapacaðýz, býçak kemiðe da-yandý” diyen sesini kilometrelerce uzaktan duyabiliyo-rum. Çocuklarýnýn geleceði, karanlýklarýn aydýnlanmasý,emeðinizin karþýlýðýný almak, sömürüye dur demek içinçýktýðýnýz bu yolculukta, adýmlarýmý adýmlarýna katmak,yüreðimi senin yüreðinin yanýna koymak için yazýyo-rum sana. Birbirimizi görmesek de, tanýmasak da anla-yabiliyoruz. Çünkü farklý coðrafyalarda yaþasak da aynýyalanlarla kandýrýlmak, açlýða, yoksulluða, geleceksizli-ðe mahkûm edilmek isteniyoruz her gün. Yönetenler,patronlar istiyor ki biz onlarýn kölesi olalým. Onlar zen-ginleþsin, biz aç kalmýþýz önemli deðil. Fedakârlýk vesabýr isteniyor bizlerden. Peki neden? Ne için fedakâr-lýk? Nereye kadar sabýr?

Sizler, onlarýn bize vurmak istedikleri zincirleri kýr-mak için yola çýktýnýz. Yaþadýklarýnýzýn bir kader olma-dýðýný biliyorsunuz. Yalanlarýn karýn doyurmadýðýný ya-þayarak öðrendiniz. Yanlýþ gidenleri deðiþtirmek, yapý-lan haksýzlýk ve sömürü karþýsýnda “Artýk yeter benimde yapacaklarým var” deyip seslerinizi, adýmlarýnýzý, el-lerinizi birleþtirip direniþe geçtiniz. Her yerden duyul-malý bu onurlu ses. Ben de varým demeli tüm sömürü-lenler. Grevi terör, grevciyi terörist, destekleyeni vatanhainlerinin oyununa gelen zavallýlar olarak ilan edenle-re karþý hep birlikte olmalý; hiçbir korku, endiþe duy-madan olumsuzluklara, haksýzlýklara karþý durmalý, ses-lerimizi birleþtirmeli, aslýnda ne kadar güçlü olduðu-muzu görmeli, göstermeli, çocuklarýmýza onurlu birgelecek býrakmanýn yýlmaz birer neferi olabilmeliyiz.

Sevgili Kýymet, þuna inanýyorum ki, birbirimizin sesi-ni duydukça, birbirimize güç verdiðimiz oranda, hertürlü ayrýþtýrma, düþmanlaþtýrmaya karþý oldukça gele-cek bizim olacak, kazanan biz olacaðýz. Seni, aileni,doðacak çocuðunu, onuru, hakký ve geleceði için mü-cadele eden herkesi en samimi dayanýþma duygularým-la selamlýyorum.

Münire Çalýþkan Tuð / KOCAELÝ

Antep’tenKudret’inhikayesinigeçtiðimiz aypaylaþmýþtýksizinle.Emeðinin hakkýiçin mücadeleeden iþçiSüleyman’ýn eþiolarak deðilyalnýzca, yaþamýkurmak için hergün yeni birmücadelevermek zorundakalan bir kadýnolarak tanýdýkonu...

Çok karmaþýk duygular içindeydi sanki Kudret,sevinç vardý ama þaþkýndý da. Hiç tanýmadýðý in-sanlarýn kilometrelerce uzaktan seslerini duymasýþaþýrtmýþtý onu. Þaþkýnlýðý, yaný baþýndaki insanlar-dan bile zaman zaman “deðer miydi iþten atýlma-ya” cümlesini duyarken boðazýna düðümlenenle-rin bu kadar uzaktan anlaþýlmasý, hep içinden söy-lediði “deðer tabi” cümlesinin de ne kadar anlamlýolduðunu görmesindenmiþ. “Ýnsan nasýl güçlü his-sediyor kendini, tek deðilmiþiz, çokmuþuz” diyor.“Eþim direniþin önünde olduðu için o zamandanbu zamana iþsizdi. Derdimiz çoktu, biraz daha art-tý. Ama ben bir günden bir güne yanlýþ demedim.Çünkü biliyorum doðrusu budur. Ama çevremizde-kiler böyle düþünmüyordu. Tam da gücümün tü-kenmeye erdiði anda geldi bu dayanýþma. Gücümegüç kattý”. Çocuklar çok sevinmiþ paketlerdenokul için ihtiyaç duyduklarý þeyler çýkýnca. “Ýnanben o paketten çýkanlar içinde en çok mektuplarý

derdime derman gördüm” diyor. “Bu mektuplar-dan sonra gördüm buradaki iþçinin de derdi ayný,oradakinin de. Demek çözüm de burayla orayýbirleþtirmekte” derken gözleri parlýyor. Selamlarývar herkese, bütün Ekmek ve Gül okurlarýna… Se-lamý verenle alan arasýnda Ekmek ve Gül dergisi-nin olmasý, bizi de güçlü kýlýyor.

BÝZ NE KADAR ÇOKMUÞUZ!

Page 16: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Ezgi Görgü

Dile gelmeyen pek çok kürtaj tec-rübesi var saklý olan. Kadýnlarýn bildi-ði, tecrübe ettiði, kararýný almaktazorlandýðý ve bütün tartýþmalar sürer-ken izleyen kadýnlarýn hatýrýna gelendeneyimler ise kürtajý tartýþanlarýngündemini deðiþtirmiyor maalesef. Bizde kadýnlarýn deneyimleriyle mesele-nin “esasýný” yeniden gözden geçirsinyasa koyucular diye, anlatýyoruz dilegelmeyenleri…

Zehra Baþkaya iki çocuðu veeþiyle Karamürsel’de yaþayan birkadýn. Ýlk eþinin her türlü þiddetialtýnda altý kere kürtaj olmak zo-runda kalmýþ Zehra.

“Küçük yaþta evlenmek zorundakaldým. Ýlk iki kürtajým korunmayöntemleri bedenime, kanýma uygunolmadýðýndan rahatsýzlandýðým için

korunamamamdan kaynaklandý.Doktor ‘eþin korunacak’ de-

di. Ama eþim korunma-yý keyfi bir þekil-

de kabul etmiyordu. Bu þiddetin baþkatürlüsüydü. Çünkü erkek düþünmüyorki seni. Ne hamile kalmaya, ne doður-maya ne de doðurmamaya karar vere-biliyorsun. Eþin imzasý gerekliydi bu-nun için. Ben altý ay içerisinde üç kezkürtaj oldum. Neden? Eþim hem ko-runmuyor hem de ‘doðurursan benbakmam’ diyor. Zorunlu birliktelik ya-þadým senelerce. Ve çevremde pek çokkadýnda gördüm bunu.. Tecavüzdenhiçbir farký yok bu durumun. Erkeðinistemesi önemli. Gerisine karýþmýyor.Ýkinci çocuðumu zorunlu olarak do-ðurmak zorunda kaldým. Kürtajlardandolayý rahmim delinmek üzereydi. Ko-cam yine ‘ben bakmam’ demiþti amabaþka þansým kalmamýþtý. Hami-leliðimin son ayýma kadar temizliðegitmek zorunda kaldým.” Razý olma-mayý, bir kadýn olarak varlýðýný ortayakoyabilmeyi baþarabilmiþ Zehra Baþka-ya. Sevilmek nedir ikinci eþiyle öðren-miþ. “Toplumun deðer yargýlarý da þid-det uyguluyor bize. Ne yaþarsan yaþakocaný sevmek zorunda olman söyle-niyor. Erkeðin karýsý, kýz kardeþi, anne-si… Bir kadýn olarak tek baþýna varol-manýn, seçimler yapabilmenin önünegeçiyorlar. Çocuklarýmýn bana ‘yeteranne, katlanma’ demesi her þeyi baþar-mama neden oldu. Benim yaþadýkla-rým toplumun sayýsýz örneklerindenbir tanesi. Bize öðretilmiþ bir alýþkan-lýk olan boyun eðmeyi bir kenara bý-rakmalýyýz. Razý olarak kendimizle bir-likte çocuklarýmýzý da mutsuz insanlarolarak yetiþtiriyoruz.”

9

Kadýnlardan

Kadýnlarýn “medeni hali”ndeki her deðiþiklik, ya-sa gereði kadýnýn soyadýnýn deðiþmesini zorunlukýlýyor. Kadýnýn kimliðini, pasaportunu, kredi kar-týný, sürücü belgesini ve birçok benzer belgeyiyeniden çýkarmasý gerekiyor. Evlenince zorunluolarak soyadýný terk eden kadýn boþanýnca bu de-fa da “boþandýðý kocasýnýn soyadýný kullanmaktamenfaati bulunduðunu ve bunun kocaya bir za-rar vermeyeceðini” ispatlayamazsa önceki so-

yadýna dönmek ve bütün bu belgeleri yeniden düzen-letmek zorunda kalýyor. Medeni Kanun’da 1997 yýlýnda deði-þiklik yapýlana kadar kadýn kocanýn soyadýný almak zorunday-dý. Deðiþiklikle “Kadýn.. evlendirme memuruna veya dahasonra nüfus idaresine yazýlý baþvuru yaparsa kocasýnýn soyadý

önünde önceki soyadýný da kullanabilir.” dendi. Bu düzenle-me, 2002 tarihli Medeni Kanun’un 187. maddesine aynenalýndý. Boþanma halinde kadýnýn soyadý Medeni Kanunun 173.maddesi ile düzenleniyor. Kadýn boþanma durumunda evlen-meden önceki soyadýný yeniden alabilir. Eðer kadýn evlenme-den önce dul idiyse, hakimden bekarlýk soyadýný taþýmayýtalep edebilir. Hakimin izin þartý ise “kadýnýn boþandýðý ko-casýnýn soyadýný kullanmasýnýn kendisi için önemli olduðu-nu, bunun kocaya bir zara vermeyeceðini ispatlamasý”.

Ama koca istediði zaman iznin kaldýrýlmasýný talep edebileceðiiçin, kadýn soyadýný yeniden deðiþtirmek zorunda kalabiliyor.

Bu konu, Anayasanýn eþitlik ilkesine dayanarak pek çok seferAnayasa Mahkemesine götürülmüþ ve iptali istenmiþti. 20 Eylül1998’de verilen kararda, Medeni Kanun’un “kadýn evlenmekle ko-casýnýn soyadýný alýr” iptali istemini “bu durum eþitliðe aykýrý deðil-dir” diye reddetmiþti. Red kararýnýn gerekçesinde: “... Ýtiraz konu-su kural kimi sosyal gerçeklerin zorunluluklarýndan ve yasa koyu-cunun yýllar boyu kökleþmiþ bir geleneði kurumsallaþtýrmasýndankaynaklanmaktadýr. Aile isminin kuþaktan kuþaða doðumla geçme-siyle aile birliði devam etmiþ olacaktýr. Kamu yararý, kamu düzenive kimi zorunluluklar soyadýnýn kocadan geçmesinin tercih nede-ni olduðunu göstermektedir. ” demiþti.

Geçen 13 yýlda, Anayasada kadýn lehine çeþitli deðiþiklikler ya-pýldý, AÝHM Türkiye’yi mahkûm etmiþ olmasýna raðmen, AnayasaMahkemesi, geçtiðimiz aylarda 1998 tarihli kararýný tekrarladý.Mahkeme, yine ailenin önemini anlattý. BDP Milletvekili AltanTan’ýn, evli kadýnlarýn kendi soyadlarýný kullanmasý konusundaverilen soru önergesine Adalet Bakaný’nýn verdiði “Ýnsan HaklarýPaketi’nde, kadýnýn soyadý ile ilgili çalýþmalar da devam etmekte-dir’ cevabý yukarýdaki uygulamalar doðrultusunda düþünülecekolursa, kadýnýn soyadý daha uzun süre eþitlik ilkesine aykýrý olarakkalacak.

SORU:Evlendiðimdesadece kendisoyadýmýkullanamazmýyým?Hangidurumlardasoyadýmýdeðiþtirmekzorundakalýrým?

AVUKATINIZYANITLIYOR

Þükran Öz

Çankaya Belediyesi’nin süpürgeci ka-dýnlarýndan biri Aynur Genç. Birsohbet esnasýnda “iki oðlum, ikitorunum var” deyince herkesinyaptýðý gibi ben de þaþkýnlýklabaktým yüzüne. “Mutlaka konu-þalým” dediðim günün hafta so-nu görüþtük evinde.

Pazar günü 07.00-15.00 me-saisini tamamlamýþ, kendine dü-þen sokaklarý süpürmüþ, “evimdaðýnýk mý acaba” telaþý içindey-ken buluþtuk evinin kapýsýnda.Mahallesinden aldýðý sýcak göz-

lemenin eþliðinde çaylarýmýzý içerkenbaþladýk sohbetimize.

Aynur Genç, soyadý gibi genç,1972 doðumlu. Ankara Mamak’ta

doðmuþ, büyümüþ, evlenmiþ, an-ne ve babaanne olmuþ. 15 ya-þýnda görücü usulü ile evlenmiþ.

17 yaþýnda ilk oðlunu, beþyýl sonra ikinci oðlunu ge-

tirmiþ dünyaya. Ýlk oðluda kendi gibi erken ev-lenince genç yaþta 3.5

yaþýnda ve 3.5 aylýktorunlarýna babaan-ne olmuþ. “Evimi-zin en küçüðü ben-dim, evde her iste-ðim olurdu. Evle-nince altý çocuklueve gelin geldim.Kayýnpederimmemurdu ve do-ðal olarak parayýyetiþtiremiyor-du. Bir gün sa-

bah kahval-týsýnda sa-dece turþukavurmasýile sana

yaðý vardý veben baþladým að-

lamaya. Kayýnpederim niye aðladýðýmýsorunca, sucuk istiyorum dedim. Bununüzerine görümcemi bakkala gönderdi,sucuk aldýrdý, piþirtti ekmek arasý yapýpverdi elime. Eþim benden dokuz yaþ bü-yük. Ýlk günler eþim iþe giderken arka-sýndan aðlardým, beni de götür diye”

Oldukça zorlu geçmiþ evliliðinin ilkyýllarý. Ýkinci çocuðunun biraz büyüme-sinin ardýndan 27 yaþýnda baþlamýþ ça-lýþmaya. Beþ yýl bir milletvekilinin özelbürosunda sigortasýz çalýþmýþ. Kollarýn-da oluþan tendom kopmasýna uzun za-man sonra teþhis konulmuþ ve ameliyatnedeniyle bir süre ara vermek zorundakalmýþ. Sonrasýnda çeþitli aralýklarla ta-þeron iþçisi olarak bir bankada, güven-lik þirketinde, özel bir þirkette yemekiþlerinde çalýþmýþ. Yani 13 yýl içinde de-falarca iþ deðiþtirmek durumunda kal-mýþ. “Son olarak 2010 yýlý Mart ayýndaÇankaya Belediyesinde süpürgeci olarakiþe baþladým ve her þeye raðmen iþim-den memnunum” diyor þimdi.

Tozun topraðýn içindeEkmek parasý peþinde

Üç yýlý aþkýndýr Kýzýlay ve civarýndakicadde ve sokaklarý süpüren kadýnlar ar-týk herkes tarafýndan kabullenilmiþ. Ýlkzamanlardaki gibi hayret nidalarý yokartýk. Ama sorun yaþamadýklarý anlamý-na da gelmiyor tabi. “Aðýr iþ, bedenençalýþýyoruz, toz, pislik, týbbi atýklar dahioluyor ama iþimden memnunum” diyor.Ýþin zorluðu çalýþýlan sokaða, caddeyegöre deðiþiyormuþ. Çünkü diyor, “çalý-þacaðýn sokaðý tanýyýnca, güvendiðinyerleri belirliyorsun ve ihtiyaçlarýnýdaha rahat görebiliyorsun. 07.00-15.00arasý çalýþýyoruz, öðlen bir saat yemekarasý haricinde sürekli sokaktayýz. Yenibir bölgeye gidince tanýyýncaya kadarzaman geçiyor. Çay içecek, tuvalete gi-recek yer bulmamýz zor oluyor ilk za-manlar, bazý sokaklarda ise hiç bulamý-yoruz”.

Neler yaþanýr osokaklarda neler...

“Bir parkta tekerlekli, kulp-lu, güzel, yeni bir valiz bul-dum. Tuttum sapýndan biryandan sürüyorum, bir yan-dan da arkadaþlarýma muzip-lik yapýyorum, ‘ben tatile gi-diyorum’ diye. Arkamdanasker, polis baðýrýyormuþ.Meðer bomba ihbarý ya-pýlmýþ. Birgün de maz-galý görmedim, üstünebasýnca zaten bir bo-zukluk varmýþ ki, tama-men kýrýldý ve bacaðýmgirdi içine. Utancýmdanbaðýramadým da, yardý-mla çýkabildim. Astýmhastasýyým da ayný za-manda, bu nedenle toz-dan da ciddi etkileni-yorum”. Tabi bu tür iþkazalarý her zamanucuz atlatýlmýyor. Birarkadaþlarýna çalý-þýrken araba çar-pýyor, ayaðý kýrý-lýyor. Baþka birarkadaþlarý ký-þýn uz kýrarken,kolunu kýrýyor.

Sokakta çalýþmanýn derdi baþka

Ankara’nýnCaddelerindeSüpürgeci Kadýnlar:

Ýki kadýn sohbete girer dememleketin kadýn gündemi ko-nuþulmaz mý? Laf lafý açýyor, sözgeliyor “üç çocuk” meselesine.“Bu kadar çocuða ne vereceðiz.Bu yaþtayým, eþim çalýþýyor, benyýllardýr çalýþýyorum halen kirada-yýz. Alýnan ücretlerle insanlar kiramý versin, çocuðuna mama mý al-sýn, bez mi alsýn, okula mý gön-

dersin, yemek mi yapsýn? Versin bir ai-lenin geçineceði düzeyde bir ücret, ozaman da isteyen istediði kadar doður-sun” diyerek noktayý koyuyor bu mu-

habbete.Zamlardan, kürtajdan konuþunca

ses tonu yükseliyor. Zamlarla ilgili“zengin daha zengin olmaya devamedecek. Fakir bu gidiþle yiyecek bula-mayacak” diyerek kestirmeden gidi-yor. Kürtaj yasaðýna karþý, özellikle te-cavüz sonrasý hamile kalan kadýnlarakürtaj yaptýrýlmamasýna son derece öf-keli. “Tecavüze uðrayan kadýn hamilekaldý, kürtaj olamýyor, bu çocuk doðar-sa ana-babasý baþbakan mý olacak. Okadýn hayatýný nasýl sürdürecek. Kadýn-larýn kararlarýna karýþmasýnlar” diyor.

AÐAÇLARINALTINA BEZ MÝGERSEK ACABA?

Evinden ayrýlýrken Kum-rular sokakta, iþbaþýndaiken fotoðraf almak içinsözleþiyoruz. Ankara’nýnsonbaharý güzeldir. Her ikitarafý aðaçlýklý Kumrular veçevre sokaklarýnda isedaha güzel. Saat 11.00 debuluþtuðumuzda kendinedüþen sokaklarý bitirmiþ,yemeðe gitmeden önceçöp konteynýrýný, süpürgeve faraþýný yerleþtiriyorduzulasýna, bir yandan dasöyleniyordu “bu aðaçlarýnaltýna bezler gerilse nasýlolur” diye. Çünkü yemekdönüþü sil baþtan süpüre-cekti ayný sokaklarý.

Kýzýlay vecivarýndaki cadde

ve sokaklarýsüpüren kadýnlarhayret nidalarý ile

karþýlanmýyorartýk.

Ama bu, sorunyaþamadýklarý

anlamýnagelmiyor tabi...

KESTÝRMEDEN MEMLEKETÝN KADIN GÜNDEMÝ

16

kürtaj hikayeleri

Ne yaþarsan yaþa kocaný sevmek zorunda olman söyleniyor.

Erkeðin karýsý, kýz kardeþi, annesi… Bir kadýn olarak tek baþýna varolmanýn,seçimler yapabilmenin önüne geçiyorlar.

“AMA”LARIN ARKASINDA BÝR GERÇEK VARLeyla Bektaþ Körfez’in Çamlýtepe mahallesinde oturan bir kadýn. O da bizimle payla-

þýyor düþüncelerini; “Kürtaja yasak getirilirse her þey daha kötü olacak, iþsizlik daha ço-ðalacak, çok çocuk olunca hayat þartlarý insanlarý çok zorlayacak. Çocuklarý olan aileler-de kadýn bakamayacaðý halde çocuk doðursa bakamayacak, daha zor olacak anne içinde, aile için de. Kürtajý çoðu kadýn yaþamak zorunda kalýyor. Ben geç öðrendim hamileolduðumu, çýldýrdým ne yapacaðým diye. Allah’ýn gücüne gitmesin ama aldýrdým mecbu-ren. O psikolojiyle aldýrmazsam daha çok hasta olacaktým, haliyle çocuk da olacaktý.Bakamadýðým bir çocuðu niye dünyaya getireyim ki?”. Aslýnda kürtaja karþý olduðunusöylüyor, ama onun da “ama”larý var. “Tabi ki kürtaja çok karþýyým ama boynu bükükolmasýna neden olmak, doðduktan sonra sahip olamadýðý þeyler yüzünden sýkýntýya gir-mesi daha kötü bir hal yaratýr çocukta ve ailede, sevgisiz çocuklar yaratýr. Ýstenmediðihalde dünyaya getirilen çocuklarýn bunu yaþamasý haksýz bir durum”

Page 17: Ekmek ve Gül - Sayı 34

8 T A R Ý H 17

Huriye Tozluyurt- Neslihan Demirören

Antalya, doðasýyla bütün ülkeyi ve dünyayý kendinehayran býrakan bir þehir. Sermayenin son 15 yýlda güze-lim ormanlarý yaðmalayarak taþtan duvarlar dikip adýnabeþ yýldýz vererek süsledikleri otellere dünyanýn her ye-rinden sayýsýz turist gelir. Antalya’nýn cazibesine kapýlan“sonuçta turizm cenneti, bize de bir ekmek çýkar” de-yip, tasý taraðý toplayýp memleketinden gelen insanlarbu beþ yýldýzlý otellerde üç kuruþa uzun saatler çalýþmakzorunda kalýyor. Eðlence merkezleriyle hemen her günhaber programlarýna konu olan Antalya’da, bu sektördeen fazla kadýnlar çalýþtýrýlýyor.

Antalya Belek’te beþ yýldýzlý otellerin birinde kat gö-revlisi olarak çalýþtýðýný belirten Emine ablayla yaptýðý-mýz sohbette þöyle ifade ediyor: “Antep’ten geldim.Eþim inþaat iþçisi, ara sýra iþ bulabiliyor. Bulduðunu daiçkide yiyip geliyor. Yani bütün evin geçimi benim üze-rimde. Üniversitede okuyan bir kýzým var. Kýsmetse öð-retmen olacak. Onu okutmaya çalýþýyorum. O da benimgibi ezilmesin, hiç olmazsa okumuþ biriyle evlensin diyeiþyerindeki bütün haksýzlýklara sesimi çýkarmadan çalýþý-yorum. Günde 23 tane oda temizliyorum. Ýnsanlarýn pis-liðini temizlemek kolay iþ deðil”.

Cenneti cennet yapan bu kadýnlarýn emeði

Çocuklarýnýn yüzünü göremeyenlerKat görevlisi Gülay, Antalyalý. “Ben kat görevli-

si olarak çalýþýyorum, eþim mutfakta çalýþýyor. Evkredisi çektiðimiz için ikimiz de çalýþmak zorun-dayýz. Ev aldýðýmýz bölge kapkaççýlarýn, tinercile-rin çok olduðu bir semt. Çocuklarým baþýboþ bü-yüyor. Kýzým kendi baþýna okula gidip gelmek zo-runda. Onlarla hiç ilgilenemiyorum. 6:30’da ev-den çýkýp, 18:30’da eve geliyorum. Eþim ise, sü-rekli mesaiye kalýyor. Mesai parasý hiç almýyor.Kýþýn ikimiz de iþten çýkarýlýyoruz. Bu yüzden ya-zýn kazandýðýmýz parayý yemeden içmeden birik-tirmeye çalýþýyoruz” diyor. “Otelde herkes çocuk-larýyla havuza, denize giriyor, biz çocuklarýmýzýalýp bir gün bile denize giremiyoruz” diyen Gü-lay, “Antalya’yý biz de televizyonlardan izliyoruz”diyerek pek çok turizm iþçisinin durumunu özetli-yor. “Bir anne olarak beni en çok üzen, çocukla-rýmla ilgilenememem. Oysa onlarýn okumasýný,iyi insanlar olmasýný istiyorum. Baþbakan diyor ya3 çocuk yapýn. Benim 3 çocuðum var ama baka-mýyorum. Eðitimini, gýdasýný, en temel ihtiyaçlarý-ný karþýlayamýyorum. Kýzýmýn okulundan bilgisa-yar için yardým parasý istediler. Kýzým devlet oku-lunda okuyor. Ben kendime bakamýyorum devle-te nasýl bakayým” diye serzeniþte bulunuyor.

Emine, “yeri geliyor hýrsýzlýkla suçlanýyorum, yerigeliyor ‘temizlikçi kadýn’ diye arkamdan baðýrýyorlar.Oysa benim adým var, bir kadýným ve gururuma doku-nuyor” diyerek yaþadýðý burukluðu gözler önüne seri-yor. Emine, “tatile gelenlerle kendimi kýyaslýyorum.Onlar, süslü makyajlý. Bir parfümleriyle ben bir ay evi-mi geçindiririm. Her gün yatak kaldýrmaktan belimaðrýyor. Odamý bitirebilmek için öðle yemeðine gide-miyorum, gitsem de aç kalkýyorum. Birkaç günlük ye-mekleri bize ýsýtýp veriyorlar. Her iþ çýkýþýnda çantamýdidik didik arýyorlar bir þey çalmýþ mýyým diye. Eve

geldiðimde kadýnlýk görevlerim yine beni bekliyoroluyor. Yaz boyu bir defa denize gidemedim. 15 gün-de bir izin kullanýyorum. Masraf çok oluyor diye azpersonel çalýþtýrýyorlar. Kasým ayý geldiðinde hepimizbirer birer kapýnýn önüne koyuluyoruz. Kýþýn geçimi-mi saðlamak için, evlere temizliðe veya nar, portakaltoplamaya gidiyorum. Tabi patron düþünür mü kýþýnne yiyorum ne içiyorum, kiramý nasýl ödüyorum, ço-cuðuma para gönderebiliyor muyum diye? Onunumurunda mý? Ýsterler ki bizim çocuklarýmýz okuma-sýn da kendilerine hizmet etsinler”.

DIÞARIDAN CENNET, ÝÇERÝDEN CEHENNEM

Antalya’nýn en güzel yerlerinden biri olan KemerGöynük’te otelde çalýþan Sercan’ýn derdi kendilerineyapýlan muamele. “Ben muhasebe departmanýndaçalýþýyorum. Bazen düþünmüyor deðilim, baþka iþ miyapsaydým diye. Sanki çalýþanlarýn her türlü hizmet-ten yararlandýðý, tatil yaptýklarý, þen þakrak kendiyaþamlarýný sürdürdükleri yerlermiþ gibi anlatýlýyorturizm alaný. Medyaya baktýðýmýzda bizlere sunulanhayat en güzel iþin en modernize edilmiþ haliymiþgibi bir tablo var. Ama ben biliyorum. Ne turizmdeçalýþan iþçilerin durumu çok iyi, ne de turizm baron-larý bu kadar iyi insanlar”.

Bu gerçeðin ancak iþin içine girildiðinde görülebi-leceðini söylüyor: “Bir arkadaþým Mardinli’ydi, iþtençýkacak çýkmasýna da, parasýný vermedikleri için bu-rada mahsur kalmýþtý. Çok aðýr þartlarda çalýþan ar-kadaþým, ayný zamanda barýnma ihtiyacýný karþýlaya-madýðýndan dolayý dýþarýda kalmýþtý.

Tabii biz arkadaþlarý bu ihtiyacýný iyi- kötü karþýla-yabilsek de, otel iþletmecilerinin bu þekilde davran-masý çok kötü. Ýþçi lazým olduðu zaman köpek gibiayaðýmýza kapanan, iþi bittiði zaman da bizi tanýma-yan bir yerde dururlar. Ben inanýyorum ki günün bi-rinde iþçilerin gücü bu þartlarý deðiþtirecek”.

“BENÝM BÝR ADIM VAR”

“Bu cennette bize deyiyecek bir dilimekmek bulunur” deyipAntalya yolunadüþenleri bekleyen,pek de cennettensahneler olmaz.Baþkalarýna cennetyaratmanýn adý olanturizm sektöründekadýnlarýn emeðikýymetli ama bir okadar da ucuz...

Esen Aktaþ

Ohh... Makyajýnýzý yaptýnýz, saçýnýza fön çektiniz ikidirhem bir çekirdek giyindiniz iþe, okula gitmeyehazýrsýnýz. Emin olun metrobüse bindiðinizde fönünüz,nemli bir havada bozulan fönden çok daha erkenbozulacak. Makyajýnýzýn yanýnýzdakinin üzerinebulaþmasýnýn önüne ise hiçbir þey geçemez....

Mini etekle yüksek topuklu ayakkabýyý aklýnýzdanbile geçirmeyin, tek ayak üzerinde durmanýzgerekebilir. Türk standartlarýnýn üzerinde biruzunluktaysanýz mesele yok, deðilse yanýnýzda uzunboylu bir arkadaþýnýz olmasýnda fayda var, zira araçlarHollanda imalatý olduðundan tutacak yerleri ancak1.70 ve üzerinde uzunluktaki insanlara göre.

Metrobüsün içindeyken zayýfladýðýnýzý sanabilirsiniz;yoksa bu kadar insanýn nasýl sýðar ki bir otobüse. NeKaratay diyeti ne de Dukan Diyeti sizi bu kadar hýzlýzayýflatamaz ama maalesef. indiðinizde eski hacminizyerine gelecek.

Her gün Cevizlibað-Avcýlar arasý yolculuk yapýyorum,ama halime þükrediyorum çünkü Beylikdüzü’ndengelenler de var. Çok þükür ki o kadar uzak mesafededeðilim.

Okullar açýldý, trafik iki katýna çýktý. Eee yeni yeniüniversite öðrencileri de geldi. Ýþte bu yeni gelen gençüniversiteli kadýnlara ve iþe yeni baþlayan, yolu birþekilde metrobüsle kesiþen herkesle bir gün mutlakabir yerlerde karþýlacaðýz diyerek nacizane metrobüsebinme ve inme önerilerim olacak

Nasýl binmeli, nasýl inmeli?Dediðim gibi okullar açýldý, bu da demektir ki

Avcýlar’da köprü üzerinde baþlayan kuyruk artýk en iyiihtimalle köprünün ayaðýna kadar uzanacak. Sakinolun, paniklemeyin hedefe ulaþmak için önce köprüüzerindeki seyyar satýcýlarý geçmeniz gerekecek.Akbilinizin dolu olduðuna emin olun. O kuyruðagirdikten sonra asla çýkamazsýnýz unutmayýn.Merdivenlerin baþýna geldiðinizde penguenyürüyüþüyle yavaþça ilerleyin. Öndekilere dikkat edin

çarpmayýn, arkadakiylemesafeyi iyi ayarlayýn araya

sýzmaya çalýþanlarolabilir.

Ýþteee

yaklaþtýnýz az kaldý, akbilinizi çýkartýn, sabredin öndekiþimdi basýcak akbilini ve sýra size gelecek derken“dýdýdt dýdýt” bu sesi duyduðunuzda sakin olun.Korkmayýn, sadece akbili bitmiþ.

Yardým etmezseniz çok zor durumda kalabilir.Unutmayýn, yapacaðýnýz bir davranýþla kahramanolabilirsiniz. Size fazla kontörünüz olup olmadýðýnýsoracak. Varsa yardýmcý olacaksýnýz ama yardýmcýolmadan önce bilmeniz gerekenler var. Size ne kadarödemesi gerektiðini bilmelisiniz. Yeni sistemle, 3 durakgidecekse 1.6 TL isteyin, 8-9 durak gidecekse 2.6 TL,durak sayýsý daha fazla ise 2.9 TL. Bu aradaarkadakilere dikkat, siz para alýþveriþi yaparkensabýrlarý tükenebilir. Ýlk duyacaðýnýz cümle “hadisenekardeþim sizi mi bekleyeceðiz sabaha/akþama kadar”Eðer biriniz “patlama kardeþim, ne acelen var” derseiþte fitil o zaman ateþlenmiþ ve çevredeki metrobüsmaratoncularý da konuþmaya dahil olmuþ olabilir.

Size tavsiyem sakinliði asla elden býrakmayýn,hedefe yaklaþmanýza çok az kaldý, lütfen sabredin.Metrobüse binmek için gelecek olan metrobüs körüklüolursa en son kapýnýn açýlacaðý yere kadar ilerleyin.Bütün kapýlar ayný anda açýlacaðýndan ve her kapýdanmaratoncular içeri gireceðinden tek yönlü olarak ensondaki kapýya yanaþýn ve hedefiniz en sol yanimetrobüsün en arka tarafý olsun. Unutmayýn enarkadakiler en öne geçmek için sizden daha hýzlýhareket edecekler, bu metrobüsün olmazsa olmazkuralýdýr.

Metrobüste oturmayý düþünüyorsan, boþ metrobüsgelene kadar beklemelisin. Tabi bu arada arkadakiler“binmiyosan çekilsene kardeþim” diyecek, nazikce

binenlere yol verdiðinde emin ol sýranýn enarkasýnda kalmaya devam edeceksin

ve asla o metrobüsebinemeyeceksin. Boþ metrobüs

geldiðinde unutmamarotondasýn ve çok

hýzlý hareketetmelisin.

Kadýnlar için birkaç bilgi...Eðer hamileyseniz ya da yanýnýzda çocuðunuz var

ise, “düþüncesiz bencil bir anne-kadýnsýnýz utanmadanbu halinizle bu kalabalýkta bu metrobüse binmeyeçalýþýyorsunuz. Hadi kendinizi düþünmüyorsunuzçocuðunuzu da mý düþünmüyorsunuz? Ya ezilirseniz yaçocuðun ayaðýnýn üzerinden metrobüs geçerse, ya oçocuk düþerse... Bu halinle metrobüste ne iþin var...”

Metrobüse binmek için ortopedik bir ayakkabýya yada spor ayakkabýya ihtiyacýnýz olacak. Çantanýzomuzdan askýlý deðil, boynunuzdan çapraz bir þekildeolacak ve sað ve sol kroþenin ne olduðunu bilmeli vesizi taciz edeni bulmak için refleksleriniz hýzlý olmalý.Birkaç da küfür öðrenseniz fena olmaz. Unutmayýn,hedefiniz ayaðýnýzýn üzerinden metrobüsün geçmesipahasýna o metrobüse binmek.

Þöför, “Kelime-i Þahadet getir, frenler tutmuyor!”dediðinde sakýn etrafta kamera arama zira bu birkamera þakasý deðil, gerçek. Bilmiyorsan da meraketme koro halinde söyleneceðinden arada kaynarsýnzaten.

Oturduysan...Eðer oturma þansýna erdiyseniz þükredip

yanýnýzdakine de “gazan mübarek olsun” demeyi ihmaletmeyin. Bitti mi? Hayýr tabi, her durakta, inenyolcudan çok binen olacaktýr, gençler daha atikolduðundan yaþlýlar ayakta kalacak. Her kapýaçýldýðýnda kapýya yakýn olanlarýn ezilme tehlikesigeçirmesi, oturduðun müddetçe baðlamaz. Yaþlý birkadýn sana doðru yaklaþýyorsa hemen uyuma numarasýyap, bu da en iyi cama dayanarak olur unutma.Þaþýrma yanýndakinin bacaðýna sarýlanlar boylarý kýsaolup tutacaða yetiþemeyenler.

Metrobüs içinde telefon konuþmalarýný asla baþkabir yerde paylaþmamalýsýn. Ýspiyonculuk ayýptýr. Sanane henüz araç Cevizlibað’dayken Söðütlüçeþme’deolduðunu söyleyeninden, sana ne dersanede, iþteolduðunu söyleyeninden. Metrobüse bineceksen sýrsaklamayý öðrenmelisin.

Uçmayý biliyorsan ineceðin duraða kadaroturabilirsin ama uçmayý bilmiyorsan ineceðin duraðayavaþ yavaþ yaklaþabilirsin bu arada unutmadan olasýbir koltuk kavgasýna sebep olmamak için lütfen selefinibelirle ve “lütfen buyrun ben birazdan ineceðimdiyerek yakýnýnda duran kadýna yer ver. Unutmaerkeklere yer verilmez, metrobüs kuralýdýr; tamam amaen azýndan benim kuralým.

Kapý açýldýðýnda seninle birlikte inmeyecek olanyolcularý sürüklemen gayet doðal, bu kuraldandýr.Ýndikten sonra büyükten küçüðe doðru hükümet,belediye baþkaný ve bize patates çuvalý muamelesiyapan herkesi ve her kurumu ve buna izin veren diðerbizleri anmayý da ihmal etme, nasýl anacaðýn tamamensana kalmýþ.

Metrobüs maratonu baþlýyor

Page 18: Ekmek ve Gül - Sayı 34

718Ý Ç Ý M Ý Z D E N B Ý R Ý

Bebekken Diyarbakýr’danÝstanbul’a kamyon

kasasýnda yolculuk,çocukken okul önlüðünüatýp tekstil atölyesine

koþturmaca,büyüyorken abisi içinokumaktan vazgeçip

hayata atýlma, henüz 17’sinde iþinin

ustasý olma...Zorluklarýn ve güzelliklerin

içinde akan bu öykününiki kahramaný var aslýnda;

Ferda ve annesi...

Dört sene önceydi. Annem çalýþýyordu,hamile kalýnca mecburen iþten çýkmakzorunda kaldý. Abim ve ben “hangimizçalýþsak” diye düþündük, abim lisesondaydý. Bir sene için kendini yakmasýnahiç gerek yoktu.

Ben lise birdeyken okulu býraktým. Zatenortaokuldan beri çalýþýyordum. Okuldan evegelip, formamý çýkartýp direkt iþegidiyordum. Akþam geliyordum eve, ödevlergece yarýlarýna kadar sürüyordu. Okulubýrakýnca da hemen iþ hayatýna baþladým.

Funda Yeliz Alataþ

Her sektörde olduðu gibi tekstilde de artýkdevir bilgisayar devri. Bir meslektaþýmýn deste-ðiyle beþ gün sürecek yeni bir bilgisayarlý kalýpprogramýnýn eðitimine katýldým. Tekstilkent’tekiofise gittiðimde, diðer ikisi benden yaþça epeybüyük olan üç kursiyer, karþýmýzda duran gence-cik ama kendinden emin hocamýz Ferda’ya baký-yorduk. “Kaç yaþýndasýn?” sorusuna “17” cevabý-ný aldýðýmda þaþkýndým. Ekonomik sebeplerdenötürü lise birinci sýnýfta okulu býrakmak zorun-da kalan Ferda, onu zorladýðýmýz anlardan birin-

de “Bese!” deyince, “Heval sen nereli-sin?” diye atladým. Daha anne rahmin-deyken canýna kastedilen, bir yaþýndakamyon kasasýnda Ýstanbul’a gelen, hertürlü zorluða raðmen inadýna gülümse-yen, mücadele eden, hayata sýmsýký tutunangenç bir kadýn Ferda Iþýktaþ. Ýsminin hakkýný ve-riyor iþte, Ferda demek “gelecek zaman” de-mek. Onu Ekmek ve Gül sayfalarýna davet etti-ðimde tereddütsüz kabul etti, evini açtý, annesiNetice abla, anneannesi Nazife teyze ile üç ku-þak mücadeleci kadýnýn birbirine deðen hikâyesiçýktý ortaya.

BU ÝP BU ÝÐNEDEN NASIL GEÇECEK?

Nerelerde çalýþtýn bu zamana kadar?Tekstil atölyelerinde çalýþtým. Kot, örme,

dokuma… Ýlk baþta zaten çýraklýktan baþladým.Masalarda iþaret kalýplarýyla çizimleryapýyordum. Ýþ toplama filan derken artýkmakineciliðe yönelmeye baþladým. Son iki senemakineci olarak çalýþtým.

Tekstile girdiðimde iðne iplik bile bilmezdim.Ýlk zamanlar annem bana az çok bir þeylergösterdi. Tabi zamanla kendini yükseltmeyeçalýþýyorsun. Zaten çýrakken sürekli eziliyorsun.Þuraya git, buraya gel, iþleri topla…

Normalde paydoslarda çýraklar makineyeoturur, makineyi çalýþtýrýr ki hani diptenyetiþsin, eleman olsun diye. Beni hiçoturtmadýlar makineye, “bozacaksýn” diyekýzarlardý. Ayrým da oluyor bazý atölyelerde.

Çýktým ben o iþyerinden. Çýkarken demakineci bir abimden rica ettim iplik nasýltakýlýyor göster diye. En azýndan gittiðim yerdeacemi makineci olarak iþe baþlayayým diye. Hiçtatilim olmadý benim, cumartesi çýktým iþten,pazartesi yeni iþe girdim. Daha makineninmekiðini bile yerine takmasýný bilmiyorkenmakineci olarak iþe baþladým ve kendimigeliþtirdim, iki sene içinde usta makineci oldumve bütün makineleri kullanmaya baþladým, ustayardýmcýsý oldum. Ofise de bakmaya baþladým.Diðer kýzlar bu sefer dedikodu yapmayabaþladýlar. Diþinle týrnaðýnla bir yere geliyorsunama ilk akla gelen baþka bir þey oluyor. Ofiste

artýk gelir gideri hesaplýyordum. Bu durumdiðer kýzlarý gittikçe rahatsýz etmeye baþladý.Küçük bir atölyede üç beþ kiþi olmamýzaraðmen isyan çýkartýyorlardý, herkes baþka baþkayorumlar yapmaya baþladý.

Þimdi eðitmenlik yapýyorsun, modelistlik eðitimiucuz bir eðitim deðil, zaman da ayýrman gerekenbir iþ. Çalýþýrken nasýl yaptýn bunu?

Artýk makineciliði hayat boyugötüremeyeceðimi, bir yerlere gelmemgerektiðini anladým. Onun için özel bir kurstanmodelistlik eðitimi aldým. Kurstaki hocam,iþverenimle tanýþýyordu ve eleman ihtiyaçlarýolduðunu öðrenince beni tavsiye etmiþ. Buþekilde baþladýk yani.

Zaten hafta içi çalýþtýðým için gitmiyordum.Hafta sonlarý da bazen mesailerimiz oluyordu.Böyle durumlarda hocamýza haber veriyordum,geç gidip gece yarýsý çýkýyordum. Pazar günleride erkenden yahut hocanýn vakti uymuyorsaakþamlarý gidiyordum. Çok aþýrý zorlandým buyüzden. Ama deðdi.

Zaten sadece annem hep arkamda durdu, hepdestek verdi. Kýzým biraz daha hareket et, birazdaha ilerle dedi, þimdi ilerlemeye çalýþýyoruzhep beraber…

Anneanne Nazife teyze ise bir köþeden sessizcebizi dinliyor. Bir gözüm onda sürekli, lafa karýþsýnistiyorum, olmuyor. Bazen uyukluyor, bazen tespihiniçekip dua okuyor. Kim bilir onda ne hikayeler vardýrdiye geçiriyorum içimden. Sohbet bitip de evdenayrýlma vakti geldiðinde elini öpüyorum. Sýkýcasarýlýyor bana. Dua okuyor sürekli. Kürtçe bir þeylersöylüyor. Lice’deki torununa benzetmiþ beni, pek bisevmiþ. “Eve gelen kýz arkadaþlarýmdan kimseyisevmez” diye ekliyor Ferda. Sonra dili döndüðünceTürkçe dua ediyor sesli olarak. Bir çift yün çoraphediye ediyorlar bana, Evrensel Gazetesi’nin 18.yýlýnýn þenlik davetiyesini býrakýyorum. Çok seviniyorFerda. Yeni bir dostluðun getirdiði mutlulukla dahaçok görüþeceðiz diyerek ayrýlýyorum evden…

OKULU BIRAKTIM ÇÜNKÜ...

Durduðun yerde sayýklama kýzým, ilerle,Özlem Akcan / Ebru Kara

Pasaja girdiðinizde sýralanmýþ dükkanlar, atölyelerkarþýlýyor sizi. Makine sesleri geliyor kulaðýnýza, bildiði-niz dikiþ makinesi iþte... Bir de makine baþýnda oturan-larýn sesleri... Van’da Japon Ýþ Merkezi’ndeki bu pasajdakimsenin farkýnda olmadýðý kadýnlar çalýþýyor. Kimisiçok küçük yaþta baþlamýþ çalýþmaya, kimisinin eþi iflasedince, kimisi çocuklarýnýn ihtiyaçlarýný karþýlamak için.Öteki olmayý da görmüþ, ezilmiþliði de, yokluðu da...Onlar buraya “Kadýnlar Pasajý” diyor.

“Kendi iþim olsun diyerek baþladým çalýþmaya” diyoryirmi yýldýr el sanatlarý öðretmenliði yapan Nurten Taþ.“Kadýnlarýn çalýþmasý, okumasý gerek. Öðrencilerimiokumaya teþvik ediyorum. Çalýþmayan kadýna yazýkoluyor, kadýn erkeðe boyun eðmemeli.” Deprem döne-minde de boþ durmamýþ Nurten. “Depremde psikolojisibozulan kadýn öðrencilerim ve arkadaþlarýmla el sanat-larý sergisi açtýk, terapi oldu onlar için. Depresyondakibir kadýn arkadaþým bu sergiden sonra bakýcýlýk iþinebaþladý.”

Üç çocuklu Þükran Teter, beþ yýl önce eþinin iflas et-mesi üzerine çalýþmaya baþladýðýnda ailesi ‘kadýn dedi-ðin çalýþýr mý’ diyerek tepki göstermiþ. Kolay da olma-mýþ “gece gündüz ev, iþ, çocuklar arasýnda koþturuyo-rum ama alýþtým. Pazartesi günlerini bekler oldum. Ýf-lastan sonra evimiz bile kalmamýþtý. Þimdi hayatýmýzýyeniden kurmaya çalýþýrken destek olabilmek, ayaklarý-mýn üzerinde durmak çok güzel” diyor. Baþarýsýný ‘sür-priz’ olarak deðerlendirse de geldiði pozisyondan pekmemnun. “Her kadýn mutlaka çalýþmalý” diyor þimdi.

Nefes aldýðým sürece...Adile Karabaþ, 8 yýldýr kendi dükkanýný iþletiyor. Ön-

cesinde de çalýþmýþ. “Ýki kardeþim rahatsýz; biri kalphastasý, diðeri de varis ameliyatý oldu. Ailede bir ben,ablam ve iki kardeþ çalýþýyoruz.” Çalýþan kadýnýn öncekendisine sonra da çevresine destek olabildiðini söylü-yor ve devam ediyor “Ýyi ki çalýþýyorum, aileme yardýmedebiliyorum. Kendime daha çok güveniyorum. Ayakla-rýmýn üzerinde durmak çok güzel bir þey”.

“Evde oturmayý sevmiyorum. Ekonomik baðýmlýlýk-tan hoþlanmýyorum” diyen Saime Sürme ise çocuklarý-

nýn ihtiyaçlarýný karþýlayan olmaktan da memnun. “Ev-lenmeden önce de evde el iþi yapýp satýyordum. Nefesaldýðým sürece de çalýþmak istiyorum.”

“Kendi ayaklarýmýn üstünde durmak için baþladýmiþe.. Eee ne yapalým, okula göndermedi babam” diyorYýldýz Sorgu. Maddi gelirinin olmasý sözlerini dinlenirkýlmýþ çevresinde.

Behice Bektaþ ise iki senedir bu pasajda çalýþýyor-muþ. 4 çocuðunun ihtiyaçlarýný giderebilmek için baþla-mýþ çalýþmaya. “Kalp hastasýyým. Evde kaldýðýmda dara-lýyordum. Evde hep ayný iþler, burada deðiþik insanlargörüyorum…Eee burada da arkadaþlarla sohbet, mu-habbet derken zaman geçiyor. Bence bütün kadýnlarçalýþmalý” diyor.

KADINDAN HER ÞEY BEKLENÝYOR

Ailesi 2002 ve 2005 krizlerinde her þeylerinikaybetmesi üzerine çalýþmaya baþlayan NebileIþýk baþlangýçta çok zorlanmýþ, çocuklarýna özel-likle de engelli çocuðuna vakit ayýramadýðý için.“Kadýndan her þey bekleniyor; kadýn eve ekmekgetirecek, namuslu olacak, anne olacak, kadýnolacak… Kadýn olmak zor.” Nebile, biraz kýzgýn,biraz üzgün... “Kimse bilmiyor bizi. Ne yerel yö-netim ne valilik ne sivil toplum örgütleri... Hiçbirisahiplenmiyor. Sahiplenmek bir yana kimse bura-da bu kadar kadýnýn çalýþtýðýný bilmiyor. Seçimzamaný buradan eksilmeyenler, deprem zamanýortalýkta yoklardý. Depremden önce 10 bin TLborcum vardý, þimdiye 70 bin TL olmuþtur. Za-ten depremden önce kazandýklarýmý anca mutfa-ða verdim. Devletten de yardým almadýk. Ne birkadýn örgütü ne valilik ne de devlet gördüm bura-da. Ama vergi borçlarýmýzý unutmuyorlar; suyu-muzu, elektriðimizi kesiyorlar hemen. Hepsi biryana, yoruldum deme þansým yok. Ayakta dur-mak zorundayým. Hiçbir þey beni yýldýramaz..Desteðimiz yok, sosyal güvencemiz yok amaçocuklarým için durmak zorundayým. O yüzdenzaten kadýnlarýn birbirine sahip çýkmasý gerek. Er-kek sahip çýkmaz, anlamaz.”

BÝR BATTANÝYE ÜZERÝNDE

Medine Gezer eþi cezaevine girdikten sonra.“ben çalýþmazsam, çocuklar kötü yola düþer” kay-gýsýyla baþlamýþ iþe. Kira, 4 çocuk derken önceÝran’dan kozmetik, sebze, benzin getirip satmýþ.Sonra kumaþ, iç giyim iþine girmiþ. Önceleri birþey bilmediðini yapa yapa öðrendiðini söylüyor.Depremden sonra Ýstanbul’a göçmüþ, ev tutmuþ.“Bir battaniye üzerinde beþ kiþi sabaha kadaroturduk. Ýstanbul’u bilmiyorduk, ne olacak bilmi-yorduk. Orada kýzýmla bir fabrikada çalýþtým. Bað-cýlar’da bir tekstil atölyesindeydik. Kürt olduðu-muz için, mesaiye kalmadýðým bir gün için bütünmesailerimi sildiler. ‘Terörist’ dediler bize. Ýstan-bul’da belediyeden kömür dýþýnda hiçbir destekgörmedik. O da yanmýyordu. Ýstanbul güzel amayemek verdiklerinde bile davranýþlarýndan dolayýyemek istemiyorduk. Ben depremden kaçmýþým,elimde bir þey yok. O kampanyalar da ancak tele-vizyondaydý, görmedik biz. Evine 10-15 gün ek-mek götüremeyen insanlar vardý. Kim geldi, kimsordu, kim yardým etti? Çamurda, çadýrlarda in-sanlar kaldýlar, çadýrlar yandý. Ýnsanýn içi yandý dakimse sahip çýkmadý. Zaten deprem vurdu, bariinsanlar vurmasaydý. Çok ezildik. Çalýþtýk, para-mýzý alamadýk; konuþtuk, dinlemediler.”

ÝNSAN ÝSTERSEDededen toruna aktarýlan bir meslek terzilik Pý-

nar Tunç için. 4 yaþýnda mýknatýsla iðne toplayarakbaþlamýþ bu iþe. “Üç kardeþim cezaevinde, hemonlara hem de aileme bakýyorum. Burada, 100 er-kek varsa 90’ý evinde oturuyor. Sadece evde oturupyiyorlar. Alýþmýþlar kadýnlarýn çalýþmasýna.” Birazkýzgýn ve diðer kadýnlardan farklý düþünüyor. “Benkadýnlarýn çalýþmasýndan yana deðilim. Her þey de-ðiþiyor, huzur kalmýyor evde. Çocuklarýna zamanayýramýyor. Düzen erkek çalýþmasýndan yana olsay-dý, bu kadar ezilmezdik, bu kadar yük bize düþ-mezdi. Þimdi yað, þeker derdim var. Ne para varne de huzur.”

Ayþe Koç 12 yýldýr bu pasajda,“çalýþmak banakendi benliðimi kazandýrdý. Devlet bize destek ver-se, manevi anlamda bizim dertlerimizle, sýkýntýlarý-mýzla ilgilense daha mutlu olurduk” diyor

Þule Yüksel Þeker ise çocuklarý okula baþlayýncaçalýþmaya baþlamýþ. Daha önce evinde ev yemekle-ri yapýyormuþ. “Çalýþmak çok zor ama ayný zamanda çok zevkli. Ev hanýmlarýnýn da bir þeyler yapabi-leceðini gördüm. Ýnsan isterse her þeyi yapabilirmiþgerçekten”. Çocuklarý onu örnek alýyormuþ. “Özel-likle kadýnlar aciz olmamalý ve kendi ayaklarýnýnüzerinde durabilmeli.”

Van’ýn Kadýnlar Pasajý

Çalýþmak...Kimisi içinprangalardankurtulmak,kimisi içinçocuklarýnýngeleceðinikurmak, kimisiiçin ise ek birangaryanýn içinegirmek...

Page 19: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Bir anne olarak Ferda’dan ne bekliyorsun? Nasýl bir yaþamistiyorsun çocuklarýn için?

Ben bir yere gelemedim. Okusaydým hukuk okurdum,kendimi bildim bileli avukat olacam, hep garibanlarýn hakkýnýsavunacam derdim. Ferda polis olup hep haklýlarý savunmak,haksýzlarý ezmek isterdi. Olmadý. Ýki seçenek vardý önünde.Ya okul ya iþ. Ben o kararý ikisine býraktým, ölüm gibiydi.Abisi dedi ki sen mi ben mi býrakacaðým. Abi ben yapacaðýmsen devam et dedi. O gece benim için bir ölümdü. Ferda’nýnemeði boþa gitmedi, ezildi, çoðu zaman aðladý. Bazý zamanisyan etti arkadaþlarýný önlüklü görünce aðlýyordu onlarkalemle oynarken ben makasla oynuyorum diye gücünegitti. Millet ailesinden harçlýk alýnca gidip alýþveriþiniyapýyor, o maaþýný alýr gelip eve verirdi. Psikolojik olarakbaya çekti kýz. Ben de onlarla beraber, çoðu zamanbirbirimize sarýlýp o aðlardý ben aðlardým. El bebek gül

bebek onun yaþýndaki çocuklar. Ben boynumu büktüm,okulun yanýndan geçip öylece giderdi iþe. Çok zul, çokbaský kuran bir aile deðiliz biz. Zaten bir tane kýzýmdýr.Durduðun yerde sayýklama kýzým, ilerle, ilerle, mücadele,mücadele, mücadele…

Bu yaþadýklarýmýzýn hakkýný kim ödeyecek? Bu ateþe suserpecek kim var karþýmýzda?

Gerçekten niye savaþtýðýmýzýn bilinmesi lazým. Buülke sadece Türklerin deðil, bizimdir de, hepimiz bir

arada yaþýyoruz. Nasýl kuzey var, güney var, batý var,doðu da var. Þehit mezarlýklarý gencecik insanlarla dolu,

o analar…. insanýn ciðeri parçalanýyor. Yazýk deðil mi?Bunlar boþuna mý? Nasýl emeklerle geliniyor o yaþa? Oasker aileleri haklarýný býrakmasýn sebep olanlara, annelerinciðerini sýzlatanlara. Artýk buna dur denmeli. Her gün

anneler aðlýyor. Barýþ olmasýn diye bunlarýn hepsi biroyundur. O askerler bile bile ölüme gönderiliyor. El bebek

gül bebek pamuk yataklarda büyümüyor bizim çocuklar.Kalemiyle bir yere gelmek isteyen, avukat, savcý olmak isteyen

gençlerimiz de var. Ama bizi kabul edecekler, Kürtler var.

Çerkezi var, Zazasý var, Kürt de var. Kürtlük ezelden vardýr, biz varýz.Bunu hiç kimse inkâr edemez. Silahla bir yere varýlmýyor. Ölüm ölümügetirir. Ben kimliðimde Kürt yazýlýp da burada açlýktan sefillik çekmekistemiyorum. Topraðýmý istiyorum, baðýmý, bostanýmý, tarlamýkullanmak istiyorum. Yok iþte. Ormanýma gitmek, aðacýmý dikmek,zamaný gelince kesmek istiyorum ben. Ben çoban olmak istiyorum.Yok, bunlarýn hepsi elimizden alýndý. Biz de düþtük yola burayageldik…

Eltimle beraber göçtük. Ben iþe girdim, ablam çocuklara baktý. Ýkiaile bir kamyonun arkasýnda geldik. Biz oranýn çeþme suyunu içerdik.Hamurumuzu yoðurup kendimiz piþirir yerdik. Orada masrafýmýzyoktu. Buraya geldik, bir yudum suya muhtaç olduk. Bir somun ekmeðidörde bölerdik, çocuklar yerdi biz aç kalýrdýk. Bizim yaþadýðýmýz busefaletin vebalini kim ödeyecek? Ferda 11 yaþýnda iþe baþladý, bendokuz yaþýnda iþe baþladým. Bu bizim kaderimiz. Yeter ki kimseyemuhtaç olmayalým.

YAÞADIÐIMIZ SEFALETÝN VEBALÝ KÝMÝN?

ÝKÝ SEÇENEK VARDI ÖNÜNDE...

Ýstanbul’a gelene kadarki hikâyeniz nasýl?Diyarbakýr’da doðdum. Bir yaþýnda gelmiþiz Ýstanbul’a. Pek hatýrlamam oralarý. Hikâyemizi annem anlatsýn…

(Netice abla ile devam ediyoruz artýk sohbetimize) Niye göç ettiniz Ýstanbul’a?Yaþam zorlaþmýþtý iyice, çocuklarý okula salýnca akþam gelecek mi, gözaltýna mý alýndý, kayýplara mý karýþtý, iþkencedemi öldü bilemez olduk. Kaybolan çocuðundan haber alamayan aileler o kadar çoktu ki. Gece gündüz kurþun sesleri,çatýþmalar. Gece yataðýmýzda deðil yerde yatýyorduk, kör kurþun gelmesin diye. Hamileydim Ferda’ya, kapýnýn önündeotururken bir gün, özel tim geldi. Yaþlý bir dedemiz vardý onu böyle tutup fýrlattý. Dedeyi kaldýralým diye hamleyapýnca bir tanesi silahýn dipçiðiyle karnýma vurdu. Ölsün diye kasýtlý yaptý. Bebek üç gün karnýmda can çekiþti....

19

DÝYARBAKIR’DAN ÝSTANBUL’A KAMYONKASASINA YÜKLENEN UMUT

E Y V A H ! Þükran Doðan

Evet, eyvah! TBMM 24. dönem 2. yasamayýlýný 1 Ekim 2012 Pazartesi günü açtý. Meclisaçýlmadan zamlar yaðmur halinde yaðmayabaþladý. Bu döneme býrakýlan ve acilenyasalaþtýrýlacak yasa teklifleri sýrada bekliyor.

24. dönem 1. yasama yýlý, yani geçen yýlkadýnlar için nasýl geçti kýsaca hatýrlayalým. Kürthalkýnýn taleplerinin barýþçýl ve demokratikzeminde çözülmesi talebine karþýn AKP iktidarýsavaþtaki ýsrarýyla tüm annelerin acýlarýnýçoðalttý. Baþbakan, her fýrsatta kadýnlardan beþçocuk, o olmadý bari üç çocuk istemeye devametti. Öldürülmeyi, tacizi, tecavüzü, þiddetintürlüsü çeþidini yaþadý kadýnlar, yaþamaya dadevam ediyorlar. Tecavüzcüler, þiddetuygulayýcýlarý ise ya beraat ettirildiler ya da ödülgibi cezalarla neredeyse aklanýr oldular. AKPiktidarýnýn þiddeti ise en açýk biçimiyle “herkürtaj bir Uludere’dir” söyleminde ifadesinibuldu. Hem Roboski katliamýnýn üstü örtülmeyeçalýþýldý, hem de kürtaja yasaklama hamlesiiçine girildi.

Sezaryen yasasý deðiþtirilerek, kadýn vehekimin tercih hakký elinden alýndý. Anne veyabebek için týbbi zorunluluk bulunmasýdurumunda sezaryene onay verildi.

4+4+4 eðitim yasasý ile kýz çocuklarýnýneðitimine ciddi darbe vuracak düzenlemeleryapýldý. Yasa, 18 yaþýn altýnda evlendirilenkadýnlarýn oranýnýn yüzde 28 olduðu Türkiye’deçocuk gelinlerin daha da çoðalmasýnýn önünüaçtý ki, sonuçlarýný önümüzdeki yýllardagöreceðiz.

Kadýnlar için ekonomik þiddet de fiziki þiddetgibi hiç dinmedi. Hatta fiziki þiddet görmeyenkadýnlarý da kapsayarak sürdü, sürüyor.Dünyadaki kadýnlarýn kazancý erkeklerinkazancýndan yüzde 20-40 daha az iken, bizdekioran en üst sýnýr olan yüzde 40 olarak seyretti.Kayýt dýþý, yani sigortasýz çalýþan erkeklerinoraný yüzde 35’lerde iken, kadýnlarda oranyüzde 57’lere dayandý. Çalýþan kadýnlarýn büyükkýsmýnýn kazancý üstünde tasarruf hakkýbulunmamasý ise diðer acý gerçeðimiz. Hayatpahalýlýðý ve zamlarla mutfakta kadýnlarýnüzerine biraz daha yük bindi.

Tüm bunlarýn, Dünya Bankasýnýn 2012 yýlýnýkadýn yýlý ilan ettiði, Türkiye Ulusal ÝstihdamStratejisi Planýnýn dört ana baþlýðýndan birininkadýn istihdam politikalarýna ayrýldýðý dönemdeyaþanmasý sürpriz deðil. Aksine, sermaye veiþbirlikçisi AKP iktidarýnýn kadýnlarýn ikincil veucuz emek konumunun sürdürülmesipolitikalarý ile uyum içinde.

Meclis açýldýMeclis açýldý

6

TBMM’nin yeni yasama yýlýnda bizi bekleyendüzenlemeler farklý olmayacak. Kürtaj yasasýna karþýgösterilen tepkiler, iktidara geri adým attýrdýysa da,kürtajý sýnýrlama, hatta yasaklama iddialarýndanvazgeçmediklerini biliyoruz. Zira çok çocuk, kadýný vedoðuracaðý çocuðu köleliðe mahkûm etmek olacaktýr ki,Avrupa’nýn Çin’i olma hülyasýndaki sermaye için birihtiyaç olarak dayatýlmaktadýr. Yeni yasama dönemindeen geniþ kesimi kapsayacak mücadeleyi örgütlemegörevi tüm kadýnlarý bekliyor.

Dünya Bankasý’nýn katkýlarýyla hazýrlanan bir projeile çalýþan kadýnlarýn 0-5 yaþ arasýndaki çocuklarýnadevletin kreþ yardýmý yapmasý öngörülüyor. Bu projeyegöre çalýþan ve talepte bulunan kadýnýn gelir düzeyibelirlenen kritere uyarsa, kreþ yardýmý doðrudan kreþeödenecek. Proje ile, bir yandan özel kreþlerdesteklenirken, kadýnlarýn da istihdama çekilmesiplanlanmaktadýr. Kadýnlar olarak iþ, ücretsiz ve niteliklikreþi ýsrarla talep etmeye devam etmeliyiz.

Þiddete karþý önlem adýna, kadýnýn þiddet uðramariskinin daha fazla olduðu mekanlarda çalýþmayan panikbutonlarý ile þiddetin önlenemeyeceðini anlamamak içinherhalde sadece bakan olmak gerekiyor. Bu dönemde

kadýna yönelik her türlü þiddetin son bulmasý içindevletçe gerekli önlemlerin alýnmasý, zihniyetdönüþtürücü çalýþmalarýn yapýlmasý, kendisinin þiddetüretmemesi için daha da fazla çaba göstermemizgerektiði de aþikar.

Meclisteki ilk görüþmenin sýnýr ötesine askergöndermeyi içeren savaþ tezkeresinin uzatýlmasý olduðumeclis açýlmadan ilan edilmiþti. Bu yazýyý okurkentezkere meclisten geçmiþ olabilir. Ama biz kadýnlarhem içeride hem komþularýmýzla savaþa hayýr demeyedevam edeceðiz. Yerel seçimlerin bir yýl öne alýnarak27 Ekim 2013’te yapýlmasý AKP tarafýndan meclisgündemine getirilecek. Meclisteki kadýn milletvekilioraný halen sadece yüzde 14. Belediye baþkanlýðý,muhtarlýklarda da durum daha farklý deðil. Hayatýnyarýsý olan biz kadýnlar her düzeyde politikayý vekendini yönetmeyi de bu yarýya uygun olarakyapabilmeliyiz. Bugünden mahalle muhtarlýklarý, ilgenel meclis üyelikleri, belediye baþkanlýklarý için planlýbir çalýþma sürdürmeliyiz.

Evet, biz kadýnlarý yine zorlu zamanlar bekliyor. Amaiþimiz ne zaman kolay oldu ki! Asýl biz söylemeliyiz;durmak yok, mücadeleye devam...

ANAYASA’DA TALEPLERÝMÝZ

Yeni anayasa da meclisin gündeminde. Eðergerçekten demokratik bir Anayasa olacaksabizim en temel demokratik, siyasal, ekonomik,insaný taleplerimiz yasal güvenceyekavuþmalýdýr

Ýþçi, memur, öðrenci, ev kadýný, serbestçalýþan ve iþsiz tüm kadýnlarýn sosyalgüvenceye kavuþturulmasý,Çalýþan kadýnlarýn, hamile ve çocuklukadýnlarýn özel olarak korunmasý, Çalýþan-çalýþmayan tüm kadýnlarýnçocuklarýnýn fiziksel, zihinsel, duygusal veruhsal geliþim ve saðlýðýný güvenceye alacakyasal düzenlemeler için,Çocuklarýn parasýz bilimsel laik ve niteliklieðitim alabilmeleri,Kadýnlarýn aþaðýlandýðý cinsiyetçiyaklaþýmlarýn her alanda yasaklanmasý Kadýna yönelik þiddetin ekonomik ve sosyaltemellerini ortadan kaldýrmak için herkeseasgari gelir güvencesi, iþ ve eðitim olanaðýsaðlanmasý

YENÝ DÖNEMDE BÝZLERÝ NE BEKLÝYOR?

Kürtaj yasasýna karþýyükselttiðimiz tepkiler, iktidara

geri adým attýrdýysa da, yeniyasama yýlýnda, kürtajý sýnýrlama,

hatta yasaklama iddiasýndanvazgeçilmediðini biliyoruz. Zira

Avrupa’nýn Çin’i olma hülyasýndakisermaye çocuk ve kadýn emeðineihtiyacý kendini dayatmaktadýr.

Yeni yasama döneminde en geniþkesimi kapsayacak mücadeleyi

örgütleme görevi tümkadýnlarý bekliyor.

ilerle, mücadele, mücadele, mücadele…

Page 20: Ekmek ve Gül - Sayı 34

20 5

Hülya Zengi

Doðrudan satýþ yöntemi ile temizlik ve kozmetikürünleri pazarlayan bir arkadaþýmdan kullandýðýmparfümün elinde olup olmadýðýný sordum. Bana er-tesi gün bir ev toplantýsýna gideceðini, eðer ister-sem vereceði adrese uðrayýp alabileceðimi söyledi.Ben de baktým verdiði adres evime çok yakýn, e gi-dip alayým bari dedim. Eve gittiðimde gördüðümmanzara karþýsýnda þaþkýna döndüm. Bir salonda 40kadýn, salonun ortasýna yerleþtirilmiþ tahtanýn ba-þýnda cümlesine hiç nokta koymadan, ne söylediðikadar nasýl söylediðine de dikkat eden makyajý ký-yafeti yerinde bir kadýnýn etrafýnda toplanmýþ, birþeyler yapýyor. Bu nedir ki dedim kendi kendime.Rakamlar dolaþýyor ortada, kadýnlar kendilerini ta-nýtýrken ya da birbirlerine seslenirken “yüzde 3 Ay-þe, yüzde 9 Fatma, yüzde 12 Elif “ diyorlar. Bu ka-dar da deðil, yüzdelik oraný arttýkça kadýna bakýþda deðiþiyor. Yüzde 3 Ayþe’nin sesi ne kadar kýsýkçýkýyorsa yüzde 20 Aylin’in sesi bir o kadar yüksekçýkýyor. Sunumu yapan kadýn anlatýyor: Bir pastavar ortada, ne kadar satýþ yaparsanýz o kadar dilimalýrsýnýz bu pastadan. Meðer ismin önüne gelen oyüzdelik de satýþta hangi dilim içerisinde yer aldýðý-nýzý ifade ediyormuþ.

Toplantý baþýndan beri duyulan bir fýsýltý da dalgadalga yükselip bir cümleye dönüþüyor nihayetinde.Toplantýya biri daha katýlacakmýþ, yönetici pozisyon-da bir kadýnmýþ bu. Bu yönetici kadýnýn en son al-dýðý ultra lüks ev de ballandýra ballandýra anlatýlýyoryeni katýlan kadýnlara. Tam o sýrada kapý zili çalýyor.Herkeste bir telaþ bir telaþ! Kadýn kapýda karþýlaný-

yor, neredeyse kýrmýzý halý serilmediði kalýyor ayak-larýnýn altýna… Bu kadýn da son derece bakýmlý, gü-zel giyimli, iyi bir hatip. Kendisi için ayrýlan koltuðu-na oturuyor ve “nasýlsýnýz” demeden önce onun içindaha önemli olan bir soru soruyor: Aday var mý? Ye-ni adaylarýn olduðu haberini alýnca daha bir keyiflebaþlýyor konuþmasýna… Ýlk yýllar ne kadar da sýkýntýyaþadýklarýný, nasýl satýþ yaptýklarýný, sonra nasýl bü-yük bir gelir elde ettiðini bir baþarý öyküsü olaraköyle bir anlatýyor ki! Kadýnlar adeta büyülenmiþ gibidinliyor onu. Satýþ tekniklerini anlatýrken onlara arasýra küçük ipuçlarý veriyor, saðolsun!.”Çantanýzý dol-durun, satmak istediðiniz kiþiyi aramayýn, sizi erte-leyebilir, ona bu fýrsatý vermeyin, çat kapý yapýn, ‘ikisokak yukarýda bir arkadaþýma geldim, bir de sanauðramak istedim, seni çok özledim’ deyip girin içe-ri. Sonra iki sokak yukarýdaki hayalinizdeki arkada-þýnýzýn istediklerini bir bir çýkarýp masasýna koyunve anlatmaya baþlayýn zaten gerisi gelecektir”. Eþ,dost, akrabaya satarken nasýl yaklaþmak gerektiðini,tanýmadýk kiþilere satarken nasýl yaklaþmak gerekti-ðini bir bir anlatýyor.

Yönetici kadýn konuþmasýný bu yoksul mahalle-deki 40 kadýnýn ortak hayalleri üzerine öðle etkilihazýrlamýþ ki adeta temizlik ürünlerini býrakýpumut pazarlamaya baþlýyor. “Bu gecekondulardankurtulmak istemez misiniz? Son model telefonunuzelinizde, altýnýzda jiple Boðaz Köprüsü’nden geç-mek nasýldýr, bilmek istemez misiniz? Evinizde hiz-metçileriniz olsun, o ülke benim bu ülke senin ge-zerken, gittiðiniz yerde lüks otellerde kalmak, ora-da þýmartýlmak nasýl bir duygudur, siz de tatmak is-temez misiniz? Ben týkýþ týkýþ olmuþ otobüste gi-

derken yanýmdan geçen son model arabada giden-leri görünce zengin olmaya karar vermiþtim” diyor.Noktayý orada koyuyor: “ Týkýþ týkýþ otobüslerde terkokularý içinde beliniz iki büklüm iþe giderken çek-tiðiniz eziyet kimsenin suçu deðil, kendi suçunuz.Ben son model arabamda giderken gördüðüm buinsanlara kendi tercihleri diye acýmýyorum”. Bulut-larýn içine gönderdiði kadýnlara soruyor sýrayla her-kese tek tek soruyor: peki sizin hayalleriniz nedir?

Kadýnlar baþlýyorlar hayallerini sýralamaya: Birevim bir arabam olsun, 10 katlý evim olsun. evimolsun içinde hizmetçim olsun… Biraz daha kendi-ne güvenen hayalinin kapýsýna bir de araba ekliyor.Yönetici kadýn bunlarý çok yakýn zamanda gerçekle-þeceðini ama çok çalýþmalarý, gece gündüz bunaodaklanmalarý gerektiðini anlatýyor. Ha bir de ekyapýyor; “her ay mutlaka bir kitap okuyun”, kitabýnda ne olduðunu gösteriyor. Yine firmanýn hazýrladý-ðý, satýþ ve pazarlama teknikleri üzerine yazýlmýþbir kitap!

Bardak bardak çaylar içilirken, kapýdan ilk girdi-ðimdeki halden farklý bir hal oluþtuðunu görüyo-rum kadýnlarýn yüzünde… Bu büyülenmiþlik halininonlarý çektiði hayal dünyasýnda kimbilir neler var?O sýrada açýk televizyondan zam kuyruklarý çarpý-yor gözüme. Sonra asker cenazeleri, sonra sadecebir mahallede 60 bin kiþiyi yerinden edecek kentseldönüþümü görüyorum ekranda… Kadýnlarýn yüzü-nü o yana çevirdiði yok… Þu an hepsi “toplantý bit-se de bir an önce satýþa baþlasak” derdindeler…

Ben hayretler içinde girdiðim evden hayretleriçinde çýkýyorum… Hatta þaþkýnlýktan istediðimparfümün adýný bile unutuyorum!

Bir parfüm aradým, bakýn ne buldum!

Kadýnlar baþlýyorlar hayallerinisýralamaya: bir evim bir arabamolsun, 10 katlý evim olsun, içinde

hizmetçim olsun… Biraz dahakendine güvenen hayalinin kapýsýnabir de araba ekliyor. Yönetici kadýn

bunlarý çok yakýn zamandagerçekleþeceðini ama çok çalýþmalarý,

gece gündüz buna odaklanmalarýgerektiðini anlatýyor.

Dilek Yalçýn

Savaþ ve evlat… Biz getireme-dik yan yana o iki kelimeyi, aynýcümlenin içine koyamadýk, yapa-madýk, yapamazdýk; dondu kaldýtebessüm yüzümüzde, kelimelerboðazýmýza dizildi.

Sizin yüreðinize sýðdýrdýðýnýzacýyý, biz hayallerimize bile sýðdý-ramadýk.

Anne olmak, yoktan var et-mek, küçücük bir hücreden birinsan yaratmak, onu doðurmak,onu büyütmek, onu daha güzelbir dünyada yaþatmak için dur-madan, dinlenmeden emek har-camak… Anne olmak, diðer tümçocuklarý çocuðun gibi sevmek,

tüm analarýn acýlarýný anlamak,ona ortak olmak. Her ananýngözyaþýnda evladýna bir kez dahabakmak, kurgulamak ve bir þey-ler yapmak için, yapabilmek içinçýldýrmak.

Günlerdir, haftalardýr beyniminiçinde uðuldayýp duruyor anala-rýn aðýtlarý, öldüresi bir uðultu.Baþa çýkmak zor, o acýyý dindir-mek, teselli etmek, yitip gidenevladýn yerine bir baþka þeyi ko-yabilmek ne anlamsýz, ne imkân-sýz bir þey…

Her gün ölüm haberleri, vuru-lanlar, öldürülenler… Tüm birhayatý, emeði, sevgiyi, baðlýlýðýhiçe sayarak sadece bir sayýyadönüþtürülen evlatlar.

“Vatan saðolsun” nidalarý…Ki-min için saðolsun vatan? Üzerin-de yaþadýklarý topraklarda hergün zulme, açlýða, yoksulluða vedaha bin bir çeþit baskýya mah-kûm edilenler için mi saðolsunvatan?

Ya da birilerine dalkavuklukedenler, çýkarýlan her savaþla pa-ra keseciklerini biraz daha doldu-rup zevk-i sefa içinde yaþayanlariçin mi saðolsun vatan? Hangikoþullarda saðolsun vatan?

Baskýnýn, sömürünün, zulmün,iþkencenin, yoksulluðun olmadý-ðý, insanýn insanca, eþit, özgürbir ortamda yaþadýðý koþullardamý saðolsun, yoksa emperyalist-ler ve onlarýn yerli iþbirlikçileri-

nin, o topraklar üzerinde yaþa-yanlarý azgýnca sömürdüðü, hertürlü acýmasýzlýðýn ve savaþýn da-yatýldýðý ve iþçi-emekçi çocuklarý-nýn bu talan ve yaðma düzenindeadýna demokrasi, insan haklarý,her ne deniyorsa, savaþlarda kat-ledildiði koþullarda mý saðolsunvatan?

Beynimde fotoðraf kareleri…“Vatan Saðolsun” diyen devlet er-kânýnýn, babalarýn, kardeþlerin,dayýlarýn, amcalarýn buz gibi söy-lemleri. Evladýný yitirmiþ bir an-nenin fotoðrafý yok hafýzamda,hatýrlayamýyorum.

Paylaþmam lazým duygularýmý, anla-dýklarýmý. Birlikte yorumlamak lazým.Can havliyle atýyorum kendimi sokaða,bu dönemde sokaklarda olmak lazým.En çokta çocuklarýmýz için…

Kartal’dayým. Kartal’ýn emektar ka-dýnlarýyla bir araya gelmek niyetim. Ak-þamdan beri beynimi kemirip duran so-runun cevabýný onlarla bulabilirim.

Nurcan Dalga’nýn yanýndayým. Nur-can Abla iki oðul sahibi, emekçi bir ka-dýn. “Nurcan Abla! Akþamdan beri dü-þünüyorum, iki kelimeyi yan yana geti-remedim, bir de sen dene, bakalým ge-lecekler mi?” diyorum.

“Savaþ ve evlat kelimeleri hiç yan ya-na gelir mi?”

Donup kalýyor Nurcan Abla, gözleridoluyor sonra yutkunuyor, konuþurkensesi çatallaþýyor. “Ýki oðlum var benimve ben ne yapýp edip onlarý askere gön-dermeyeceðim, gerekirse gece gündüz

çalýþacaðým, borç edineceðim, bedelli-yse bedelli ama askere göndermeyece-ðim çünkü bu savaþ benim savaþým de-ðil. Benim ne ülkemde yaþayan, deðiþikkültürlerden, mezheplerden, dinlerdeninsanlarla, ne de baþka ülkelerde yaþa-yan halklarla bir sorunum yok.”

Bir baþka anne, Engin Yardýmcý, “bune biçim soru, nefesimi kestin, böylesoru mu olur?” diyerek önce azarlýyorbeni. “Nasýl getireyim bu iki kelimeyiyan yana, bir evladý büyütmek kolaymý? Ne için savaþ, kim için, neden? Bizbir arada barýþ ve kardeþlik içinde yaþý-yoruz zaten, neden bizi birbirimizedüþman ediyorlar.”

Ve diðer bir anne katýlýyor aramýza“Eðer savaþmak istiyorlarsa Tayyip’leEsad alsýnlar kýlýçlarý ellerine, çýksýnlarmeydana savaþsýnlar. Niye ben Tayyipiçin, Esad için çocuðumu savaþa gönde-reyim? Benim halkým, diðer halklarla

iyi geçinir. Hiçbir anne-baba çocuðunusavaþa göndermesin.”

Gülsen Kaya’nýn yanýndayým, “savaþve evlat kelimelerini yan yana getirebi-lir misin?” diyorum.

Bir süre sadece bana bakýyor, o dayutkunuyor, diðer bütün anneler gibi…“Allah korusun” sözleri dökülüyor du-daklarýndan belli belirsiz. “Savaþ oldumu evlat gidecek gibi geliyor bana” di-yor. “Kesinlikle savaþ istemiyorum, za-ten herkes kardeþ, kiminle yapýyoruzsavaþý, yurdumuzun içinde yaþayan in-sanlarla savaþ olur mu?”

Gelmedi savaþ ve evlat kelimeleriyan yana, yüreðimizde taþ oldu kaldý.

Biz yan yana bile getiremezken, kaçanne o savaþlarda evladýný yitirdi, kaçanne oðlun þehit oldu, vatan saðolsunyalanlarýyla uyutulmaya çalýþýldý, kaçanne için savaþ sözcüðünün tek karþýlý-ðý evlat oldu.

Savaþla evlat hiç yan yana gelir mi?

Engin Yardýmcý : “Bu ne biçimsoru, nefesimi kestin, böyle sorumu olur?” diyerek önce azarlýyorbeni. “Nasýl getireyim bu ikikelimeyi yan yana, bir evladýbüyütmek kolay mý?”

Gülsen Kay: “Allah korusun”sözleri dökülüyor

dudaklarýndan belli belirsiz.“Savaþ oldu mu evlat gidecek

gibi geliyor bana” diyor.

Donup kalýyor Nurcan Dalga,gözleri doluyor sonra. “Ýki

oðlum var benim ve ben neyapýp edip onlarý askere

göndermeyeceðim.

GÖZÜMÜZDE BUÐU, YÜREÐÝMÝZDE TAÞ

Page 21: Ekmek ve Gül - Sayı 34

4 21

BAÐIÞIKLIK SÝSTEMÝNÝ GÜÇLENDÝRMEK ÝÇÝN:

Her sabah soðuk bir duþ alýn. Buözellikle burun-gýrtlak bölümün-de kan dolaþýmýný düzenler vesaldýrgan virüslere karþý iyi birsavunma oluþturur.

Her iki ayaðýnýzý yaklaþýk 12 de-rece soðukluktaki suya daldýrýn,bir kaç dakika sonra 40 derecesýcaklýktaki suya sokun. Bir kaçdefa tekrar edin. Burada dik-kat edeceðiniz nokta, daimasoðuk suyla bitirmeniz.

Bisiklete binmek veya yürü-yüþe çýkmak, vejetatif sinirsisteminin düzenleme ye-teneðini artýrýr.

Saðlýklý ve vitamin açýsýn-dan zengin besinler yiyin. Avitamini (süt, balýk), C (naren-ciye) ve E (bitkisel yaðlar, bak-liyat) antioksidan özelliklere sa-hip besinlerdir. Soðan ve sarým-sak grip virüslerini öldüren bitki-sel yaðlarý içerir.

Diþlerinizle beraber, diþ etinizi,damak ve dilinizi de fýrçalamayýunutmayýn. Bu iþlem, mukozanýnvirüslere karþý dayanýklýlýðýný ar-týrýr.

Bir tek kalýn giysi yerine, bir kaçtane ince giysiyi üst üste giymekdaha iyidir. Ayaklarýn üþümesiniengellemek için saf yün çoraplarve saðlam, kalýn ayakkabýlar kul-lanýlmalý.

Bulunduðunuz ortamý aþýrýýsýtmayýp devamlýhavalandýrýn

Soðuk mev-simlerde, vü-cudun enerjiihtiyacý artar.Bu nedenledaha uzun sü-re dinlenmekgerekir. Yani yeterince uyumakçok önemlidir.

GRÝP AÞISI EN ÇOK KÝMLERÝÇÝN GEREKLÝ?

Bu enfeksiyonlar içinçocuklar, yaþlýlar ve þe-ker hastalýðý, astým, KO-

AH gibi kronik hastalý-ðý olanlar risk grubu-nu oluþtururlar. Eriþ-kinlerde ise vücududirençsiz kýlan aþýrýyorgunluk, stres,beslenme düzensiz-

liði, soðuða maruzkalma gibi durumlarda

hastalýk görülme sýklýðýartar.

Gribin yaþamsal riskoluþturduðu ve týbbi açý-dan mutlaka aþýlanmasýönerilen kiþiler: · 65 yaþýndan büyükler · Þeker hastalarý (diya-

bet) · Astým hastalarý · Kronik akciðer hastala-

rý (Bronþit vb.) · Kronik kalp ve damar

sistemi hastalarý (ko-roner arter hastalarý)

· Baðýþýklýk sistemi bas-kýlanmýþ kiþiler (kro-nik kan hastalýðý olan-lar, kanser hastalarý,immunsupresif kulla-nanlar)

· Huzurevi, bakýmevi vbortamlarda yaþayanlar.

NEZLE:Çocuklar yýlda ortalama 10

defa, büyükler ise 2–3 defa nez-leye yakalanýrlar. Hastalýðýn en kötübelirtileri 2-3 gün sürer. Belirtiler ara-sýnda hafif ateþ, baþ aðrýsý, burun ak-masý ve aksýrma sayýlabilir. Önlem ve te-davi gripte olduðu gibidir. Ancak nezle-nin aþýsý yoktur ve genelde hastalara

yatak istirahatý gerekmez. Gripte olduðu gi-bi, nezleye tutulduðunuz zaman da baþ-kalarýndan uzak kalarak hastalýðýn on-

lara bulaþmasýný engellemelisiniz.

GRÝP:Grip; ateþ, titreme, kaslarda

aðrý, aðýzda ve boðazda kuruluk,baþ aðrýsý, öksürük ve yataktan kalka-

mayacak derecede bitkinlik ve uyumahissi ile kendini gösterebilir. Bazý kiþiler-

de kusma görülebilir. Genellikle 7-10gün sürer. Ateþiniz normal düzeyineinip bu seviyede yaklaþýk 48 saat ka-lýncaya kadar yataktan çýkmayýn.

Yatak istirahatý vücudunuzun vi-rüsle savaþmasýna yardýmcý

olur. Bol bol sývý þeyleriçin.

Gökyüzünde döner kule halindeyükselip alçalan leylek sürüleri gözü-müze çarptýðýnda biliriz ki sonbaha-rýn artýk yakýn. Rüzgâr serinletmeyebaþlar, bulutlarýn þekli bir güzelleþir,gökyüzüyle yeryüzü renk deðiþtirir,büyük kentlerde pek hissedilmezama doðaya hala yakýn olunabilenyerlerde sonbaharýn kokusu bile ya-yýlýr… Leylekler Avrupa’yý terk edipsemalarýmýzýn üzerinden Afrika’yadoðru göçeli birkaç haf-ta oldu da sýcak gün-düzlerin akþamýn-da bizi ürperten,

yanýmýza hýrkalarý aldýran sonbaharyüzünü gösterdi bile.

Bir terliyor, bir üþüyoruz, zira in-san bedeni ýsý deðiþimlerine hemenuyum saðlayamýyor. Bu durum vücu-dumuzun savunma sistemini zayýfla-týyor ve böylece enfeksiyon hastalýk-larýna açýk hale geliyoruz: Soðuk al-gýnlýðý, nezle, grip, bademcik iltiha-bý, boðaz iltihabý, sinüzit, orta kulakiltihabý, bronþit, zatürree vb.

Grip ve nezle virüsleri insanýn ba-ðýþýklýk sistemini hedef alýr. Virüs-

lerle oluþan enfeksiyonlar antibi-yotiðe ihtiyaç göstermeden iyile-þirler. Ýstirahat, bol sývý alýmý, vi-taminler, aðrý kesiciler ve halk

arasýnda antigripal adý ile bilinendekonjestan- antihistaminik ilaçlar-la iyileþir. Yalnýzca gripte (influen-za) özel virus ilaçlarý kullanýlýr. Ba-

sit enfeksiyonlarda belirtiler 2-3 gün-de hafifler ve geriler.

Daha çok bakterilerle olan badem-cik iltihabý, boðaz iltihabý, sinüzit veorta kulak iltihabý gibi enfeksiyonlar-da ise antibiyotik gerekebilir. Bu ne-denle 2-3 günde gerilemeyen belirti-ler söz konusu olduðunda hekimebaþvurulmalý. Özellikle grip (Ýnfluen-za) ve bakteriyel enfeksiyonlar tedaviedilmezse sonucu ölüme kadar gi-den komplikasyonlara yol açabilirler.

GRÝP VE NEZLEGrip ve nezle ayný yollardan kiþi-

den kiþiye geçer. Hastalarýn öksürüpaksýrmasýndan havaya mikroplu sudamlacýklarý daðýlýr ve bunlar diðerkiþilere solunum yoluyla geçer. An-cak grip, nezleden daha yaygýndýr.Bazý kiþilerde, özellikle 65 yaþýn üs-tünde olanlarda zatürre gibi ciddi so-runlara yol açabilir. Kalp hastalarýndaölüme neden olabilir.

S A Ð L I KT A R Ý H

Atýlan her bomba kadýnlarýn ocaðýna

Fulya Alikoç

1900’lü yýllarýn baþlarý. Amerika daha çocuklukdöneminde diyelim, anca anca kendi içinde bir bü-yüme ve saðlamlýk saðlamaya çalýþýyor. O zamanlardünyanýn patronu hâlâ Ýngiltere gibi, ama onun dagarantisi yok. Kapitalizm geliþmiþ, þiþmiþ kendisineyayýlacak yer arýyor. Almanya ara ara baþ gösterse deÝngiltere kadar köklü bir geliþim saðlayamamýþ daha.Sömürge eksikliði yaþýyor. Osmanlý zaten imamýn ka-yýðýnda. Velhasýl, dünyanýn hali hal deðil. Birkaç yýliçerisinde bir þeyler patlak verecek belli. Ama baha-ne yok henüz ortada. O zamanlar “Demokrasi götü-receðim.” deyip bir yerleri iþgal etmek de olmaz ta-bi. Geçer akçe deðil henüz. “Nükleer silah tehdidivar” desen, “Terörizm var” desen “o ne?” derler.Bekle ki bir gafil Sýrp çýksýn, koskoca Avusturya-Ma-ceristan veliahdýný vursun... Beklenen gafil 1914 yýlý-nýn Temmuz ayýnda bulunuyor ve 1. Dünya Savaþýbaþlýyor. Bir yanda Ýngiltere-Fransa-Rusya, diðer yan-da Almanya-Avusturya-Ýtalya. Hadi bakalým, dünyanasýl paylaþýlacak?

Filler ve çimenlerOrtadoðu ve Kuzey Afrika karýþýk. Osmanlý otorite-

si sarsýlmýþ. Soylular ve toprak sahipleri arasýnda dinüzerinden, milliyetçilik üzerinden gerginlikler var.Toprak parçalanacak, parsel parsel bölünecek, sýnýr-lar çizilecek belli ama kim çizecek, nerden nereye çi-zecek tam kestirilmiyor. 1916’da Arap önderleri id-diayý Ýngiltere kuponuna yatýrýyorlar ve Osmanlý’yakarþý ayaklanma baþlatýyorlar. Ýngilizler tarafýndandesteklenen ve savaþ sonrasýnda baðýmsýzlýk vaade-dilen milliyetçi Arap önderlerinden Faysal bin Hüse-yin Suriye Arap Krallýðý’nýn baþýna geçiriliyor. Bu Suri-ye’de 400 yýllýk Osmanlý hakimiyetinin sona ermesidemek. Peki, halkýn baðýmsýz devletini kurmasý mýdemek? Ýngiltere, uluslararasý çýkarlarý gereði1920’de Fransa’nýn Suriye’yi iþgal etmesine izin veri-yor ve 26 yýl sürecek olan Fransýz Mandasý baþlýyor.

Buraya kadar fillerin tepiþtiði kýsmý anlattýk. Pekiya çimenler? Ýlk Paylaþým Savaþý sonrasý nerde ne ka-dar insan öldüðü bilinmiyor pek. 37 milyon insanýn oveya bu þekilde savaþýn bir parçasý olduðu ve yakla-þýk 17 milyonun öldüðünü söylüyor dünyanýn en ya-ygýn bilgi aðý. 10 milyonu silahlý, 7 milyonu sivil. Si-lahlý birliklerin neredeyse tamamýnýn erkek olduðu-nu düþünürsek, ölen 7 milyon sivilin çoðu kadýn. Em-peryalistlerin mandasý altýnda olan ülkelerde kýtlýk,sefalet ve salgýn hastalýk milyonlarca insaný kýrýyor.

Yoksulluðun aile reisi kadýnGelelim savaþýn Suriye’ye kestiði faturaya. Bilinen

150 bin erkeðin savaþta öldüðü. Yani 6 erkekten bi-ri ölmüþ. 500 bin kiþi savaþýn yarattýðý kýtlýk yüzün-den ölmüþ. Yani ülke nüfusu %20 azalmýþ. Yoksulköylü ve iþçi ailelerinden kadýnlar iþ gücüne katýl-mak zorunda kalmýþ. Çocuklarýn bakýmý tamamenonlarýn sýrtýnda. Kýsacasý kadýnlar fiilen “aile reisi”haline gelmiþler. Ama çileli bir reislik tabi, öyle“Haným benim gömleðimi ütüle” cinsinden deðil,“Anne akþama yiyecek ekmek var mý?” cinsinden.

Köylerde sefalet kol gezerken büyük þehirlerdede sürekli bir çatýþma hali hüküm sürüyor. Bir kerebirçok akademik araþtýrmada bu baðýmsýzlýk savaþ-çýlarýna toptan bir yaklaþýmla “milliyetçiler” deni-yor. Bu tanýmlama azýnlýðý oluþturan elit bir kesimiçin doðru sayýlabilir.* Ama 1925’te çýkan ve 2 yýlsüren Büyük Ayaklanma iþin baþka bir yönünü ko-yuyor ortaya. Bir kere kentlerde baþ gösteren diðeririli ufaklý çatýþmalarýn aksine kýrsaldan baþlayan birayaklanma. Çoðunluðu yoksul halkýn ekonomik vepolitik talepleriyle hareket kýrsaldan kente taþýyor.Bu baðýmsýzlýk mücadelelerinin önemli bir özelliðide kadýnlarýn rolünde gizli. Birçok merkezde silahlý

ya da silahsýz kadýnlar çekiyor bayraðý. Hatta milli-yetçi denilen zatý muhteremlerin birçoðu FransýzSömürgeciliðini býrakýp “Bu kadýnlar bu kadar güç-lenirse baþýmýz derde girecek” tartýþmalarýna giri-yorlar. Peki, nedir o dönemde kadýnlarý canýna takettiren?

Gelen gideni ne zaman aratmaz?Kabaca gelen gideni aratmýþ, diyebiliriz. Paylaþým

Savaþý ve Fransýz Mandasýndan önce de soylu aileleriçerisinde kadýnýn ikincil plana atýlmasýna karþý bi-reysel baþkaldýrýlar gözlenebilir. Hatta bu soylu aile-lerin kýzlarý bir araya gelip edebi ve kültürel payla-þýmlar yarattýklarý gruplar da kurmuþtur. Daha çokbatýya dönük modernleþme adýmlarýnýn olduðu bugörece liberal dönem Fransýz iþgaliyle son bulmuþ.Milliyetçi denilen geleneksek ataerkil baský ile “Mo-dern” emperyalist ataerkil baský arasýna sýkýþýp kalanbu kadýnlar “ülke baðýmsýzlýðý” uðruna kendilerinimilliyetçi cenahýn tarafýnda konumlandýrmýþlar. Tabiülke baðýmsýzlýðýnýn yaný sýra Fransýz yönetimininkadýný hiçe sayan uygulamalarý özellikle yoksul ka-dýnlar arasýnda büyük tepkilere yol açýyor. Osmanlýegemenliði altýndayken yasal kýlýnan fuhuþ Fransýziþgali sýrasýnda çeþitli düzenlemelerle yasal kalmayadevam ediyor. Düzenleme dediysek, heveslenecekbir þey yok. Genelevlerde çalýþan kadýnlarýn, dansçý-larýn ve þarkýcýlarýn iki haftada bir zührevi hastalýktaþýyor mu diye zorunlu olarak doktor kontrolündengeçirilmesi. Maksat Fransýz askerlerine zeval gelme-sin. Geçmiþte olduðu gibi, kadýnlarýn eðitim almasý-nýn önündeki kýsýtlamalar olduðu gibi devam ediyor.Savaþ sýrasýnda iþ gücüne katýlan kadýnlar yenidenevlerine hapsedilip çalýþtýrýlmalarýnýn önüne güçlük-ler çýkarýlýyor. Ama insanýn en çok canýna tak ettirennokta kadýn ve çocuk saðlýðýnýn hiçe sayýlmasý.1920’li yýllardaki verilere göre tüm ölümlerin %20’si,yani ölen her 5 insandan 1’i doðum sýrasýnda ölenbebekler, her 20 kiþiden 1’i de doðum sýrasýnda ölenkadýnlar.

Kýssadan hisse þudur ki; ne emperyalistlerin gü-dümündeki yönetimler ne de bir grup imtiyazlýnýnçýkarýna olan baskýcý rejimler… Bunlarýn çýkarýnabaþlatýlan savaþlar, bombalamalar, zorunlu göçler…Tüm bunlar kadýnlarýn hanesine ölüm olarak geçi-yor. Halkýn iktidar olmadýðý her yönetim kadýnlarasavaþ, kýtlýk ve daha fazla baský getiriyor. Kimileri‘Yeni Osmanlý’ olma sevdasýna tutuþadursun, atýlanher bomba kadýnlarýn ocaðýna düþüyor.

*Hatta bu milliyetçi ayaklanmalar maddi olarak Türkiye tarafýndan desteklenmiþtir.

Emperyalistlerin güdümündeki yönetimlerin,bir grup imtiyazlýnýn çýkarýna baþlatýlan savaþ-lar, bombalamalar, zorunlu göçler… Tüm bun-

lar kadýnlarýn hanesine ölüm olarak geçiyor.Halkýn iktidar olmadýðý her yönetim kadýnlara

savaþ, kýtlýk ve daha fazla baský getiriyor.

SONBAHARLA GELEN HASTALIKLAR

Page 22: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Bir sürü laf ediyor da bir tek barýþ demiyor Baþba-kan. Oðullarý askerde, daðda olan anneler yürekleriaðzýnda Baþbakan’a bakýyor. Oðullarý askere gidecekanneler, kara kara düþünerek Baþbakan’ý izliyor. Ýþte enson, “kongrede Kürt sorununa iliþkin çok büyük laflaredecek, barýþ gelecek” dediler ya hani. Ne oldu? “Sa-vaþa devam” dedi Erdoðan. Seçilmiþ BDP’li milletvekil-lerine hakaretler yaðdýrdý. Diye diye, “Türkçe bilme-yenler mahkemede, devlet dairesinde tercüman tuta-bilecek” dedi. Bu mudur? Kürtler tercüman mý istiyor?Hayýr. Kürt halký on yýllardýr yaþadýðý zulmün sona er-mesini istiyor. Dilini istiyor, eþitlik istiyor, onurunu isti-yor.

Ama, “Birkaç Mehmet için meclisi toplamaya gerek”yok diyenler, “þehitlik nasip iþidir” diyenler barýþý kur-mazlar. Kurmazlar çünkü, savaþýn gerçeklerin üzeriniörtmesinden yararlanýrlar. Zira, savaþ soru sormayý en-geller. Zamlarýn gerçek nedeni de, kadýnlarýn ellerindekoruma kararlarý, neden öldürülmeye devam edildikle-ri de arada kaynar gider. Savaþ vardýr çünkü. Orta yer-de, beþer onar ölen yoksul çocuklarýn cenazeleri.

Evet, savaþ bütün þiddetiyle,yýkýmýyla sürüyor ve hiçbirimi-zi bu yýkýmdan muaf tutmuyor.AKP, “dünyada kriz var, bütçeaçýk veriyor” diyor ama o büt-çenin en büyük kalemini sava-þa harcadýklarýný söylemiyor..

Maliye Bakanlýðý’nýn zam-mýn gerekçesi olarak göster-diði bütçe açýðýnýn temel ne-deninin, Temmuz ve Aðustosaylarýndaki silah araç ve ge-reçlerine yapýlan harcamalar

olduðunu kaçýmýz biliyor? Ocak-Haziran döneminde silah, araç gereç ve mü-

himmat için 732 ,7 milyon lira harcanýrken, sadeceTemmuz ve Aðustos aylarýnda bu harcamanýn 846 mil-yon liraya ulaþtýðýný kaç kiþi duydu? Haberdar deðilizçünkü, AKP gerçekleri söylemiyor.

10 yýllýk iktidarýnýn son beþ yýlýnda, “analar aðlama-yacak” sözünü diline dolayan, “analar aðlamayacak”dedikçe, daha çok anayý aðlatan Baþbakan, Kürt halký-na haklarýný vermemekte direniyor. Haklarýný vermekbir yana, “seçmeli ders nelerine yetmiyor” diyerek,Kürtleri incitmeye devam ediyor. Bir insanýn anadilinikonuþmasý, o dilde eðitim görmesini saðlamak, bir lü-tufmuþ gibi. Kürt çocuklarý, her sabah sýnýflarýna “Tür-küm, doðruyum, çalýþkaným” diyerek giriyor hâlâ.

Savaþ, Kürt ve Türk çocuklarýný aramýzdan aldýkça,AKP nefret dilini yükseltiyor. Yüzyýllardýr birbiriylekomþuluk, arkadaþlýk eden, akraba olan iki halký birbi-rinden ayýrýyor, düþmanlaþtýrýyor. Gençler beþer onaröldüðünde 30 yýllýk masalý tekrarlýyor. “Terörle müca-dele” diyor, “bir tek terörist kalmayýncaya kadar” diyor.Sonra “terörle mücadele ediyorum” diye gidip yeni si-lahlar, geliþmiþ bombardýman uçaklarý alýyor.

Bizim ödediðimiz vergilerle daha çok silah alýnýyor,bizden kesilen paralarla alýnan silahlarla, bizim çocuk-larýmýz ölüyor. Neden? Kürt halký “biz de varýz, dilimi-zi, kültürümüzü istiyoruz” dediði için.

22 3

Þirvan Iþýk / Türkan Kotankýran

Bilenler bilir, Ýstanbul’da Gazi Mahallesi deyince çoðun-lukla Alevilerin oturduðu ve genel olarak solcu bir mahalleakla gelir. Belki de Türkiye’nin en ünlü mahallelerinden bi-ridir. Gelgelelim Gazi Mahallesi’nin sürekli “olaylarla” gün-deme gelmesi memleketin genel sorunlarýnýn bu mahalledede yaþandýðý gerçeðinin üzerini örtüyor çoðu zaman. Sað-lýkta özelleþtirme, eðitimde 4+4+4, faturalara yapýlanzamlar bu mahallelinin derdi deðilmiþ gibi…

Halbuki Gazi, Türkiye’nin en yoksul mahallelerinden bi-ridir. Ýþte mahallemizdeki bir arkadaþýmýzýn da durumu bu.Eþi birkaç yýl önce ölmüþ. Ondan kalan maaþla üç çocuðunabakmaya çalýþan arkadaþýmýz, tüm dertlerinin arasýnda ter-cih etmemelerine raðmen çocuðu imam hatibe yerleþtirilenbirçok emekçi kadýndan bir tanesi. Lafý fazla uzatmayalým,kendi hikâyesini kendi anlatsýn:

“Kýzým çok iyi bir puan alamadý. Anadolu liselerine yerle-þemedi. Bölgemizde bulunan bütün düz liseler Anadolu li-sesi olmuþ. Bir tek Atatürk Lisesi kaldý. Merkezi yerleþtir-meyle herhangi bir okula yerleþemeyenlerin hepsi burayayöneldi. Biz tercihimizi 3 meslek ve ticaret lisesine yapmýþ-týk. Aaaa bir de baktýk ki hiç tercih etmediðimiz halde imam

hatip çýktý. Ayný þeyi yaþayan çok komþum var. Bizler Aleviaileleriz. Sanki bu durum bilerek yapýlmýþ gibi geldi bana.

Ýtiraz etmek üzere Milli Eðitim Müdürlüðüne giderkenbindiðim minibüste bir kadýnýn yanýna oturmuþtum. Hemenkonuþmaya baþladýk. Kadýn eðitimciymiþ. Onun da yeðeninigeçen yýl imam hatibe vermiþler. Kadýn bana, ‘Kýzýnýzýn için-de yoksa lütfen verme. Kardeþim istediðimiz için verdi, ye-ðenim istemedi. Çok baþarýsýz oldu. O da yetmedi depres-yon tedavisi görüyor çocuk’ deyince, ben de ‘Sizinki eðerdepresyona girdiyse bizim çocuk ne yapar?’ diye daha daendiþelendim.

Müdürlükte, içeri girer girmez sorduðum ilk soru ‘Ner-den çýktý bu imam hatip?’ oldu. Çalýþanlarýn hepsi birdenbana baktý. Kurum çalýþaný bir kadýn beni yanýna çaðýrdý, bi-ze anlaþýlýr bir þekilde anlattý ve hazýr bir dilekçe verdi, iti-razýmýzý yaptýk. Dikkatimi çeken baþka bir þey daha oldu.Oraya gelen bizim gibi maðdurlara ‘Hemen üst kata çýkýnkaydýnýzý yaptýrýn, kayýt zamanýný geçirmeyin’ diye sýk sýktelkinlerde bulunuyorlardý. ‘Üst katta ne var?’ diye sordu-ðumda, ‘Ýmam hatip kayýtlarý yapýlýyor’ dediler. Ben de de-dim ki ‘Valla iyi hizmetin bu kadarý da göz yaþartýcý. Kolay-lýða bakar mýsýn? Tek çocuklar imam hatiplere kaydedilsindiye Milli Eðitim’in üst katý hizmete hazýr tutulmuþ’.

Milli Eðitim’e ve tercih edeceðimiz okullara günlerce gi-dip geldim. Ýþi gücü býrakýp dolaþtýk durduk, kýzýmýn sýkýn-týsý gün gittikçe artmaya baþladý. Daha sonra okul baþarýsýve sýnavda almýþ olduðu puaný da göz önünde bulundura-rak istediðimiz okula kayýt yaptýrdýk. Kýzým þunlarý söylü-yor: Orada da bizim adýmýz ‘açýkta kalanlar’ oldu. Sýk sýk bi-ze ‘Sizin yüzünüzden sýnýflar týklým týklým’ diyorlar. Yani bu-nu idareciler bile diyor. Ama olsun istediðim okula girdiðimiçin çok mutluyum ve çok çalýþarak baþarýlý olacaðým. Komþ-umuzun kýzýnýn da kaydý imam hatibe çýktý, o da hiçbir ye-re kayýt yaptýrmadý. Yani liseyi bu yüzden okuyamayacak.

Kýsacasý bütün 4’ler gümledi. Taþýmalý okullar peydahla-dý. Bir ton ders çýktý. Sýnýflar doldu taþtý. Bütün mesele bizeimam hatip olarak döndü, sözün özü buymuþ meðer.

Ben 27 yaþýnda bir çocuk annesiyim. Yaklaþýk 7 yýldýrevliyim. Tuzla Sanayide bir tekstil fabrikasýnda 4 yýldýr çalý-þýyorum. Pendik’e baðlý Esenyalý mahallesinde oturuyo-rum. Eþim de Kurtköy Sanayide çalýþýyor. Her iþçi ailesi gi-bi biz de zar zor geçiniyoruz. Zaten benim de iþe baþla-mam ekonomik nedenlerden. Yaþanan krizle beraber eþimuzun süre iþsiz kalýnca ben çalýþmaya baþladým. Kýzým üçyaþýndaydý ben iþe baþladýðýmda. Bir süre köye kaynana-mýn yanýna gönderdim. Tam bir yýl kaldý, bizi özlediði içinhep hastalandý. Sonra mecburen kaynanam yanýmýza yer-leþti. Çocuðun bakým sorununu böylelikle çözmeye çalýþ-týk. Þimdi kýzým 66 aylýk ve bu yýl mecburen zorunlu eðiti-me baþladý. Benim kýzým okul öncesi eðitim almadý. Para-sýzlýktan dolayý kreþe gönderemedik. Zaten eþimin iþsizkaldýðý dönem çok borç yaptýk, kira birikti, aylarca elekt-riðimiz kesildi. Yani bu kadar sýkýntýnýn içinde bir çocuðu-muz olduðunu unuttuk nerdeyse. Ve hala borçlarla yaþýyo-ruz. Aslýnda bu yýl çocuðumu anasýnýfýna gönderecektimfakat yeni eðitim sistemiyle birlikte otomatik olarak kaydýyapýlmýþ. Derken okul günü geldi çattý. Okulun ilk gün beniþyerinden izin alamadým. Ancak ikinci gün yalvar yakar birhaftalýk ücretsiz izne çýktým. Okula gittik, bütün çocuklaraðlýyor tabi benim kýzým da aðlamaya baþladý. Çocuklarýnhepsi çok küçükler, benimki daha da küçük göründü gö-züme. Sýnýflar kalabalýk, öðretmenler ne yapacaklarýný bile-mez durumda. Okul öncesi eðitim almýþ çocuklar, aralarýn-

da yaþ farký olan çocuklar hepsi bir arada ayný sýnýflarda.Ýlk hafta olur, normal, düzelir dedim ama yok. Sonuç ikincihafta da deðiþmedi. Bir hafta boyunca gittik geldik. Benimkýzýmýn uyum sorunu var. Çünkü babaanne bakýyor ve çokyaþlý, pek dýþarý çýkartamaz çocuðu çünkü peþinden koþa-cak enerjisi yok ne yapsýn kadýn mecburen hep evde ve te-levizyonun karþýsýnda. Ve þu an çok zorlanýyoruz. Okulagitmek istemiyor. Üçüncü hafta ben izin alamadým iþyerin-den ve çocuk kaç gece hastalandý acillere kaldýrdýk. Uyku-sunda bile sayýklýyor ‘anne beni býrakma’ diye. Býrakýn ikihafta bence çok uzun süre alýþamayacak. Bu yüzden birdahaki hafta eþim ücretsiz izne çýkacak. Böyle devamederse iþimizi de kaybedeceðiz, çünkü ücretli ücretsiz izinalmak çok zor. Ben 4+4+4 sistemi ilk açýklandýðýnda as-lýnda sevinmiþtim, çocuk erken okula baþlar, daha iyi olur.Hem öðretmeni baþýnda olur diye. Biraz da medyadan daetkilenerek böyle düþünüyordum. Yaþayýnca gördük aslýn-da ne kadar kötü olduðunu. Þimdi birçok endiþem, var na-sýl tuvalete gider, nasýl yemek yer... Çünkü evde bu ihtiyaç-larýný kendi göremiyor. Okul bize epey uzak. Havalar soðu-duðunda nasýl gidecek? Servise vereceðimiz para da yok,þimdiden çocuk sürekli hasta. Okullarýn fiziki koþullarý buyaþtaki çocuklara uygun deðil. Bu yasayý çýkaranlar bu so-rulara da cevap verirse sevinirim.

Pendik’ten bir tekstil iþçisi

Svatline Çölgeçen/ Alibeyköy

Ýki çocuk annesiyim. Ben eðitimimi Ukray-na’da gördüm. Orada 3 yaþýnda anaokulu zo-runludur ve 7 yaþýnda ilkokula baþlanýr.Çocuklar oyunlar oynar, müzikle ilgilenir,spor yaparlar ve okumayý öðrenerek 1.sýnýfabaþlarlar. Veliler en ufak bir para vermezler,okul sabahtan akþama kadar, öðle yemekleriücretsiz. Çocuk derslerini okulda yapar eveöðlen döner. Kadýnlarýn hepsi çalýþtýðý için ço-cuða evde ders çalýþmak eziyet olmasýn diyeücretsiz etütler ile çocuklara ders çalýþtýrýlýr.Din dersi bizde de var. En son derse koyarlar,çocuk isterse derse girer, istemez ise etüt gö-rür. Zorlama yok. Müzik, spor, resim gibi ders-ler zorunludur. Bunlarýn da her türlü malz-emelerini devlet karþýlar. Okul bahçeleri betondeðildir. Bahçeye çiçek ve aðaç dikimi çocuk-lara yaptýrýlýr. Okullarýn mimarisi, çocuklarýnkendilerini rahat hissedecekleri gibi düzen-

lenmiþtir. Türkiye’de dersler çok basit ve ez-berci. Küçücük çocuklara ders anlatýmý sýrasýn-da savaþtan yada yabancý ülkelerden bahse-derken “düþman” kelimesi kullanýlýyor. Bunlarçok yanlýþ, çocuklara güzellikleri ve dostlukla-rý, doðayý ve insanlar sevmeyi , onurlu yaþa-mayý öðretmek her þeyin baþýnda gelmeli.

Funda Örün/Alibeyköy

Oðlum bu seneokula baþladý. Yaþý-ný doldurduðu hal-de kendine yetmedurumunu henüztamamlayamadý. Birde daha küçüklerleayný sýralarý paylaþa-caklar.

Biz, 4+4+4 iletam bir kaos yaþýyo-ruz. Okullardaki tu-valetler zaten bü-

yüklere ayarlanmýþken, daha küçük çocuklarkullanmak zorunda kalýyor. Çocuklarýmýza uy-gun tuvaletleri ancak özel okullarda görebili-yoruz. Sýnýflar yine kalabalýk ve öðretmenlerinyetiþmeleri zor, yetemedikleri yerde sinirleribozulunca veliye ister istemez patlýyorlar.Okul saatleri çok uzun olduðu için, annelerdaha çok zamanlarýný ayýrmak zorundalarçocuklarýna. Kadýnlarýn çalýþmasý da böylelik-le kýsýtlanmýþ oluyor. Çocuðun eðitimi için iþ-ten ayrýlmak zorunda kalýyor.

Sýnýflarýn çok kalabalýk olmasýna tepki ve-rince 80 kiþilik sýnýflar 40’a düþtü. Fakat pre-fabrik yapýlar baþladý. Sýnýflarýn bir kýsmýný pre-fabriklere pay edecekler.

Prefabrik deyince, deprem sonrasý zorda ka-lýnca yapýlan yapýlar aklýmýza gelirdi. Þimdieðitim sistemi geliyor aklýmýza.

Tam aðlanacak halimize gülme durumu!Van’da insanlar kýþý çadýrda geçirdi, ders ziliyine geç çaldý. Ama istendiðinde hemen pre-fabrik kurulabiliyormuþ demek.

GÖRÜÞLER… GÖRÜÞLER…

BÝR ÝÞÇÝ KADININ ÇOCUÐU 66 AYLIKKEN OKUL A BAÞL ARSA…

Bütün 4’ler Ýmam Hatip’e çýkýyor Serpil Ýlgün

Ýçi beni, dýþý seni yakar lafýný bilirsiniz. Bu AKP,insanýn hem içini, hem dýþýný yakýyor! Ýþte, doðal-gazdan elektriðe, sütten ekmeðe, temel ihtiyaçlarý-mýzýn tümüne yine zam yaðdý. AKP’nin arkasýndahizalanan sermaye basýnýn tümü, o ‘büyük’ gazete-ler, ‘büyük’ televizyon kanallarý, bugünlerde kadýn-lara seslenerek “doðalgazý þöyle kullanýn, buzdola-býnýn A sýnýfýný alýn, perdelerinizi açýk tutun ki gü-

neþin ýsýsý odalarýnýzý ýsýtsýn” diye akýl veriyorlar.Zamlarý eleþtirmek, AKP hükümetine “asgari ücretin

700, dört kiþilik bir ailenin açlýk sýnýrý 1000 TL iken, buhalk nasýl geçinecek, nasýl ýsýnacak, ne yiyip ne içecek”diye sormak bir yana, Baþbakanýn sözcülüðünü yaparak,zam savunusuna geçiyorlar. Ne diyor Erdoðan? Zamlarýneden yaptýklarýný nasýl açýklýyor? Ýþte, “dünyada krizvarmýþ da, hükümet zam yapmak zorundaymýþ da…”

Müslümanlýðý ile övünen, ne kadar inançlý bir Baþba-kan olduðunu her fýrsatta hatýrlatan Erdoðan, ustalýk

döneminde de hepimizi aldatmaya devam ediyor. Alda-týyor çünkü, krizin en büyüðünü bu ülke 30 küsur yýldýryaþýyor zaten.

30 küsur yýldýr 50 binden fazla insanýný öldürensavaþ, uzak diyarlarda deðil, bu ülkede yaþanýyor.Gençlerinin onar onar ölmeye devam etmesiyle,her gün yoksul evlerine düþen ateþle, o evleriniçindeki anneleri, eþleri dile gelmez, tarif edilmezacýlara boðarak, þirket bilançolarý açýklar gibi, ölümbilançolarý açýklayarak devam ediyor.

Savaþ ölüm demek, ZAM demek

Öncelik silaha 10 yýllýk iktidarýnýn

son beþ yýlýnda, “analar aðlamayacak” sözünü diline dolayan,“analar aðlamayacak”

dedikçe, daha çok anayý aðlatan

Baþbakan, Kürt halkýna haklarýnývermemekte direniyor.

Savaþ, Kürt ve Türkçocuklarýný aramýzdan

aldýkça, AKP nefret diliniyükseltiyor.

Oðullarý askerde, daðda olananneler yürekleri aðzýndaBaþbakan’a bakýyor. Oðullarýaskere gidecek anneler, karakara düþünerek Baþbakan’ý iz-liyor. Ýþte en son, “kongredeKürt sorununa iliþkin çok bü-yük laflar edecek, barýþ gele-cek” dediler ya hani. Ne oldu? “Savaþa devam” dedi Erdoðan.

“Savaþa devam” dedi Erdoðan

Page 23: Ekmek ve Gül - Sayı 34

Merhaba Ekmek ve Gül okurlarý, Ben Pendik’te görev yapan bir eðitim emekçisi-

yim. Sizlerle, okullar açýlalý daha birkaç hafta olma-sýna raðmen þimdiden ne kadar sýkýntýyla karþýlaþtý-ðýmýzý paylaþmak istedim. Bu sene 5,5 - 6 - 7 yaþla-rýnda çocuklarýn eðitim öðretime baþlamasýndankaynaklý 18 þubeye kadar 1.sýnýf oldu. Okulda öylebir kaos var ki kimse ne yapacaðýný bilmiyor. Ýlko-kul, ortaokul ayný bahçede. Okul sýralarý, lavabolar,sýnýflarýn konumu, hijyenik koþullar, hiç bir þey 60aylýk çocuklara uygun deðil. Bir heyecanla miniklerisýnýflara aldýk ve ilk hafta sadece bir ders saati bile

öðrencilerin dikkatini top-lamakta zorlandýk. Okul

öncesi eðitim almadýk-larý için boya kalem-leri tutamýyorlar,

oyun hamu-ruyla dahio y n a y a m ý -yorlar. Öðret-men arka-daþlarla kara

kara düþünürken 1 hafta geçti. Ýkinci hafta geldi ve6 ders saati bu çocuklarýn dikkatini nasýl toparlarýz,onlarý sýkmadan nasýl ders iþleriz diye düþünmeyebaþladýk. Kitap dahi okullara gelmediði için yardým-cý kitap almaya çalýþýrken idare tarafýndan baskýlan-dýk , “yardýmcý kitap yasak” dendi. Bir sonraki ders,birinci sýnýf öðretmenlerini dersten çaðýrarak topla-dýlar, kendi siyasi görüþlerinden olan kýrtasiyeyi veyayýnevlerini çaðýrmýþlardý, buralardan kitap almaya“teþvik” edildik. Bir yandan da her öðretmen sýnýfý-ný velilerle birlikte düzenlemeye çalýþýyor. Dolap,perde, projeksiyon aleti, örtü falan derken sýnýftaminikleri mutlu etmeye çalýþýyorlar.

Bunlar yaþanýrken bir baþka sýkýntý miniklerin veöðretmenlerinin karþýsýna çýkýyor. 4+4+4 eðitimsisteminden kaynaklý sýnýf öðretmenleri norm kad-ro fazlasý durumuna düþmüþ ve eþ durumu atama-larýnda bütün iller kapanmýþ ve il emrine atanmadurumu da kaldýrýlmýþtý. Doðal olarak arkadaþlarý-mýz eþlerinin bulunduklarý ile gidememiþ ve çocuk-larýyla yalnýz baþýna kalmýþlardý. Ve bu arkadaþlarý-mýzýn bu muallaktaki durumlarýna raðmen 1. sýnýföðretmenliði verdiler. Yanlarýnda eþleri yok, evleri

taþýnmýþ, çocuklarýyla kalmýþ kadýn arkadaþlarýmýzbu sýkýntýlarla minikleri okula adapte etmeye çalýþý-yorlardý. Sonra bakanlýk branþ deðiþikliðini koþulsunarak tayinlerinin çýkabileceðini söyleyip, arka-daþlarýmýzý kendi alanlarý olmayan bir branþta çalýþ-mak zorunda býraktý. Ve tayinlerini eþlerinin bulun-duðu ile çýkardý. Sonra bir bir 1. sýnýflar kapanma-ya ve öðrenciler baþka sýnýflara daðýtýlmaya baþlan-dý. Minikler her ders bir baþka sýnýf, bir baþka öðret-men , bir baþka sýra arkadaþý gördü ve çoðu öðren-ci aðlayarak eve gitmek istedi. Öyle bir kargaþa ya-þandý ki çocuk ne yapacaðýný bilemedi.

Okulda bir baþka sýkýntý ise seçmeli ders mesele-si. Seçilecek dersleri gösteren formda Kur’an-ý Ke-rim ve Hz. Muhammed’in Hayatý dersleri seçilerekveriliyordu. “Bunlar açýlacak dersler, diðer dersler-den de þunlardan seçebilirsiniz. Diðer derslerin öð-retmenleri yok” denilerek formlar daðýtýlýyordu.

Bütün bunlar okullarýn açýlmasýnýn ilk günlerindeyaþandý. Önümüzdeki günlerde daha birçok sýkýntýbiz öðretmenleri ve velileri bekliyor. Öðretmen vevelilerin yaþanan bu sýkýntýlara karþý ortak mücade-le hattý oluþturmasý gerekiyor.

Ben 31 yaþýnda lise mezunu bir ev kadýnýyým.2003’te Ýstanbul’a gelin olarak geldim. 16 ay sonraGaziantep’e yani memlekete geri taþýndýk. Orada da6 yýl kaldýk. Eþim Mehmet, Antep’te trikoda 2 yýl si-gortasýz çalýþtý. Zaten iþçilerin yüzde 90’ýnýn sigorta-sý yoktu. Hem o yüzden hem de 2 kýzýmýzýn daha iyieðitim alabilmesi için Ýstanbul’a taþýndýk. Bu zamanakadar Mehmet yýlýn yarýsýný Ýstanbul’da çalýþarak ge-çiriyordu. Triko da sezonluk iþti zaten. Þimdi bu iþianlatmaya kalksam uzun sürer. Bunu baþka bir mek-tuba býrakýyorum. O yüzden hani sütten aðzý yananyoðurdu üfleyerek yer derler ya, Mehmet Merter’de-ki Texim fabrikasýna araþtýrma yaparak girdi. Büyükbir firma diye tercih etti, saðlam firma, güvenilir diyegirdi. Ama sonuç ortada. Bayram arifesinde, müba-rek Ramazan ayýnda 36 arkadaþýyla birlikte iþten çý-kartýldý. Düþünün ki her bayram öncesi hazýrlýk ya-pardýk, bu bayramdaysa bayram þekerlerini, çocukla-ra bayramlýklarýný kendilerini kötü hissetmesinler di-ye ancak sabah alabildik. Bayrama eþim iþsiz olarakgirdi. Sonuçta kiracýyýz, eþim tek çalýþýyor. Sorumlu-luklarýmýz bu yýl daha aðýr; iki kýzýmýz bu yýl okulabaþladý. Ýkisinin arasýnda çok yaþ farký yok. Küçük ký-zýmýz da okula baþladý heyecanýný yaþayamadýk.Çünkü düzgün bir okul alýþveriþi yapamadýk. Sadeceuydur buydur yaptýk. Neyse her þey zor da olsa, herþeyin üstesinden geliniyor. Ama buna sebep olan Te-xim’dir. Acaba vicdanlarý rahat mý, onu merak ediyo-rum. Vicdaný rahat mý diye sormak istediðim baþka-larý da var. O konuya geleyim. Bilirsiniz belediyeler-de Beyaz Masa diye bir þey var. Ýhtiyaçlarýnýzý yazdý-rýyorsunuz. Ben eþime “Mehmet zaten çalýþmýyor-sun, iþsizsin. Komþular belediyeye gidip okul ve ký-yafet ihtiyaçlarýný yazdýracak. Ben de gideyim, yazdý-rayým” dedim. Mehmet de “Ben bir aracý buldum,Esenyurt Belediye Baþkaný ile birebir görüþeceðiz”dedi. Her salý da halk günüymüþ. Salý günü gittik, gö-rüþme ayarlandý. Bir kiþi bize “Neden geldiniz?”di-ye sordu. Mehmet de “Sendikalýyým diye beni iþten

attýlar” dedi. Tabi ki sendikayý duyunca “bu-rada kimseye yardým yok” denildi. Þimdiyazdýklarýmýn birini yazýp birini unutuyo-rum. Hala olayýn þokundayým. Bizi dinleme-yi býrakýn, daha yanýna çaðýrmadan odanýnbir ucundan sesini duyduk. Hani benimbir Ak Partili olduðumu bir yana býrakýn, sa-bah altýda orada sýrada bekleyen bizi yanýnaçaðýrýp tanýþmadý bile. Ak Parti üyesi olduðum-dan utandým ve istifa ettim. Ben hiç oy verme-sem de, bu partiye üye olmasam da bir vatan-daþ olarak bu yapýlaný hak etmediðimize inaný-yorum. Ben o gün o salondan kovulduðumuzainanýyorum ve bunu yakýþtýramadým bir beledi-ye baþkanýna. En azýndan nezaketen yanýna ça-ðýrýp, bizimle tanýþýp derdimizi dinleseydi, ister-se yardým etmeseydi ama bu þekilde baðýrýp dý-þarý çýkartmasý bizi rencide etmekti. Ama iyi ol-du. Bu bizim Ak Parti anlayýþýmýzý deðiþtirdi. Ký-sacasý bu direniþ bize çok þey öðretti. Ben bu dü-zene baktým ve KPSS’ye girdim ilk defa. Çünküçektiðimiz çok; on iki saat çalýþacaksýn, resmi ta-tillerden yararlanamayacaksýn. Geçen Mart ayýn-da annem gelmiþti. Geldiðinde ben de çalýþa-yým eve bir katkým olsun dedim. Ama bir ay daya-namadým. On iki saat çalýþ, maaþýn asgari ücret ol-sun. Bir de iþten þikayet edince “iþine gelirse, dýþa-rýda iþçi çok” diyor. Bizi korkutuyorlar. Bu direniþ-te eþimin arkasýndayým ve sonuna kadar da direne-ceðiz. Çünkü böyle olmasa her yer ayný sonuçta, biriþ yerine bir düzen gelse belki diðer iþyerleri de iyibir ders alýr ve iþçilere de cesaret gelir. En azýndanbu direniþ inþallah büyük bir kitleye ulaþmýþtýr ve deulaþacaktýr. Ben bu direniþi sonuna kadar destekleye-ceðim. Bazý yazým hatalarým olabilir kusura bakma-yýn. Çünkü uzun zamandýr yazmýyorum ondan ola-bilir. Sevgilerle.

Hatice KKahraman // DDireniþteki TTexim ÝÝþçisinin eeþi

2

Yönetim YYeri: Arabacý Beyazýt Mahallesi Kuvayi Milliye Caddesi Çevre Tiyatrosu Sokaðý

No: 1-C Kocamustafapaþa-Fatih/ÝSTANBUL Tel: (0212) 5871799- Faks: 5873660

Daðýtým: Doðan Daðýtým AÞBaský: SM Matbaacýlýk

Çobançeþme Mah. Sanayi Cad. Altay Sokak. No:10 (A Blok)

Yenibosna-Bahçelievler / ÝSTANBULTel: 0 212 654 94 18

Günlük EVRENSEL gazetesinin ücretsiz özel ekidir. Türü: Yaygýn süreli

Bülten Basýn Yayýn Reklamcýlýk Tic. Ltd. Þti. Adýna Sahibi: Bülent FFalakaoðlu

Genel Yayýn Yönetmeni: Ýhsan ÇÇaralanSayfa DDüzenlemesi: Nazife Yaþar

Kapak: FFýrat TTurgut

i Ç i N D E K i L E RSavaþ Ölüm Demek, Zam Demek.........3

Atýlan Her Bomba Kadýnlarýn Ocaðýna..............................4

Savaþla evlat hiç yan yana gelir mi?.........................5

Eyvah! Meclis açýldý..............................6

Van’ýn Kadýnlar Pasajý.........................7

Cenneti cennet yapan bu kadýnlarýn emeði.............................8

Sokakta çalýþmanýn derdi baþka.........9

Kocaeli’den Antep’e Ekmek ve Gül’lekurulan bir dayanýþma öyküsü.........10

Tecavüz haberi duymaktanyýldýysanýz...........................................12

“Dur” demek için yola çýktýk............13

Bakana Mail, Sorana Nutuk Atan Medya.................14

Azad eyleseler uçamaz mýsýn?..........15

ÇENGELLÝ ÝÐNE.....................................15

Kadýnlardan kürtaj hikâyeleri .........16

AVUKATINIZ YANITLIYOR....................16

Metrobüs maratonu baþlýyor.............17

ÝÇÝMÝZDEN BÝRÝ: Durduðun yerdesayýklama kýzým, ilerle......................18

Bir parfüm aradým bakýn ne buldum!...............................20

SAÐLIK: Sonbaharla gelen enfeksiyon hastalýklarý......................21

Bütün 4’ler Ýmam Hatip’e çýkýyor......22

Bir iþçi kadýnýn çocuðu......................22

MEKTUP................................................23

Salçanýn kýrmýzý acýsýyoksulun baþ tacý................................24

Siren seslerinin kulaðýnýzda çýnladýðýný düþünün, ki-myasal korkular, nereye saklayacaðýmýzý bilemediði-miz çocuklar, füzeler, bombalar, kan, ölüm, evlat acý-sý... Düþünün savaþýn çocuklarýný, sýskalaþan, kararan,acýkan ve yoksulluðundan, ona bunu yaþatanlara hayýrdemeyenlerden utanan çocuklarý... Düþünün kara ka-ra manþetler her gün bir adým ötede görünmez olacakgeleceði “güzel günler” diye çaðýrýyor... “Kimin içingüzel?” diye sormaya takat yok, ses yok, soluk yok...Düþünün nasýl korkulu bir geçmiþtir geride býraktýðý-mýz savaþýn konuþtuðu o zamanlar... Hak yok, hukukyok, özgürlük yok... Düþünün kuþ uçsa konacak dalbulunmayan cephelerde haki renge bürünmüþ evladý-nýzýn savaþla savaþýný... Evlat yok, sevinç yok, gelecekyok... Düþünün gülmeyi unutan insanlarýn coðrafyasý-na dönüþtürülen cephe gerisinin karanlýðýný... Düþyok, umut yok, söyleyecek söz yok...

Adým adým sürüklendiðimiz savaþý düþünün, sava-þýn hep kanlý bir tarih olarak yazýldýðý sayfalarý, aynýkaranlýðýn içine çekildiðimiz bu günleri... Savaþ geldiçattý, meclisin kapýlarý bize kapandý, ölüme açýldý.Memleketimiz, coðrafyamýz, geleceðimiz, hayatýmýzve çocuklarýmýz hakkýnda karar verenler, düþürmüyormu sizin de içinize þu kor sorularý? Mezarlýða gömü-len bedenler, duvarlara asýlan ölü resimler, avurtlarýçökmüþ yüzler, hep daha fazla fedakarlýk istenen ha-yatlar neden hep bize düþer? Neden hep yoksulun yi-tiði olur savaþta kaybedilenler? Sabrýný ölümle sýnadýk-larý neden hep kadýnlar olur? “Vuralým” diyen, “kova-lým” diyen, “girelim” diyenlerin karþýsýna “neden” di-ye çýkmak, “kimin için” diye sormak çok mu zor? Ta-rih, insanlýðýn utanç kaynaklarýnýn savaþý çaðýrdýðýgünler kadar, onlara karþý çýkanlarýn erdemli barýþ mü-cadeleleriyle de dolu. Ve tarihin insanlýk onuruna dev-rettiði miras, bu mücadelelerin kazanýmlarýyla bugünetaþýndý. Ve bugün insanlýða dair birikmiþ iyi ne varsabize kalan; sorgulayanlarýn, “hayýr” diyenlerin, “yeter”diyenlerin, “bu bizim savaþýmýz deðil” diyenlerin yü-zü suyu hürmetinedir.

“Tarafýnýzý seçin” diye buyurmuþ meclisin orta ye-rinde iktidar sözcüleri, “bizden yana mýsýnýz, onlardanyana mý?” Kadýnlarýn tarafý çok açýk. Ne bizim yaþamý-mýz ne de çocuklarýmýzýn yaþamý, sizin savaþ gedikle-rinize yama yapýlamaz!

Bu sözü büyütmeye, bu sözle buluþmaya, bu sözlesavaþýn karþýsýnda dimdik durmaya var mýsýnýz?

Bu söz bir dilek olarak kalmasýn diye “barýþý isteye-rek” baþladýk dergimize, sonra sorduk “savaþla evlatyan yana gelir mi?” diye. Daha cevap vermeden kadýn-larýn irkilmelerinden bir kez daha anladýk bu savaþýnbizim savaþýmýz olmadýðýný. Birlikteliðimizi nasýl kura-caðýmýzýn bir örneði oldu Kocaeli’den Antep’e uzanandayanýþma mektuplarý. Savaþýn gölgesinde daha daçok canýmýzý yakacak olan þiddet olaylarýna cevap gel-di Kayseri ve Kocaeli’den. Kadýna Yönelik Þiddet Yasa-sýnýn henüz tasarý halinde olduðu süreçlerde kapý kapýdolaþýp, ev ev toplantý yapan kadýnlar giderek daha daartan þiddet karþýsýnda “yasanýn gereðini yapýn” demekiçin yeni bir kampanya hazýrlýðýndalar. Hem de bu se-fer daha deneyimli, daha bilgililer. Dergimizin okuruve yazarý olan kadýnlarýn adým adým örecekleri ve ba-þarýya ulaþacaðýna inandýðýmýz kampanyalarýndan bil-gileri sizlerle paylaþmaya devam edeceðiz. Kim bilir,belki siz de bu kampanyaya baþka bir þehirden el atar-sýnýz!

Yeni eðitim sistemi içinde kaybolup gitmelerinegönlümüzün razý olmadýðý çocuklarýmýz okullarýnda3. haftayý doldurdu. Yaþananlar, yaþanacaklarýn dagöstergesi adeta. Dert büyük olunca konuyu farklý açý-lardan deðerlendirmeye devam etme ihtiyacý da sürü-yor. Sayfalarýmýzda bir iþçi kadýnýn çocuðunu neden“isteyerek” okula gönderdiðini, yoksullara “zorunluimam hatip okullarýný”, kadýn öðretmenlerin çile dolu4+4+4 denklemini nasýl çözdüklerini okuyacaksý-nýz...

Yoðun ve yorucu gündemin içinde kaybolup gitme-sin istedik emeðimiz. Her sayýda olduðu gibi bu sayý-da da açtýk sayfalarýmýzý yaþamýn farklý alanlarýndaalýnlarýndan dökülen terde ortaklaþan kadýnlarý. Anka-ra’da temizlik iþçisi Aynur, Antalya’dan otel iþçisi Emi-ne, Gülay ve Sercan’la tanýþtýracaðýz sizleri. Ýçimizdenbiri köþemizde ise anne Netice’nin kýzý Ferda’ya verdi-ði bir kuþaktan öbürüne aktarýlan kadýnca bir öðüdünpeþine düþeceðiz: Biraz daha hareket et, biraz dahailerle, sen adým at ki hep beraber ilerleyelim…

Rengimizi soldurmaya niyetimiz yok; dergimizinsayfalarýna etrafýmýzda örülmeye çalýþýlan karanlýk du-varýnýn gölgesi düþmesin diye hayatýn içinden hikaye-ler de topladýk: Esen’in çileli metrobüs yolculuðu, Hül-ya’nýn bir parfümün peþinde karþýlaþtýðý þaþýrtýcý dünyaonlardan yalnýzca ikisi...

Bir sonraki ay, yenilendiðimiz, gücümüzü topladý-ðýmýz ve okur aðýmýzý, yazar aðýmýzý, destekçi aðýmýzýne kadar da geniþletmiþ olduðumuzu gösterdiðimiz biray olacak. Bizden önce yayýncýlýðýmýza emek verentüm kadýnlarýn deneyiminden yararlanarak, bugün ya-þamý paylaþtýðýmýz kadýnlarýn gücünden feyz alarakhazýrladýðýmýz dergimizin bu toplam birikimi daha iyiyansýtmasýný saðlamak üzere mizanpajýmýzý yeniliyo-ruz.

Gelecek ay görüþmek üzere...

Yaþamýmýzý savaþýnýza yama yaptýrmayacaðýz!

Ekmek vve GGül [email protected]

ekmekvegull.blogspot.com

23M E K T U P

Kadýn olmanýn zor bir þey olduðu hep

söylenirdi de bu kadar zorlaþtýrýlacaðý hiç

aklýma gelmemiþti doðrusu. Toplumumu-

zun, çalýþan kadýn dahi olsan “kadýnsýn, evi-

nin hanýmý, çocuklarýnýn anasýsýn” sloganýy-

la üzerimize yapýþtýrdýðý temizlik, çamaþýr,

yemek gibi “görevlerimiz” yeterince zor ve

insana kendini ikinci sýnýf hissettiriyorken

bir de üzerine bu kürtaj yasasý artýk biz ka-

dýnlara kendimizi býrakýn ikinci sýnýf insaný,

bir eþya gibi hissetmemize sebep oldu.

Baþbakan bizden üç çocuk talep ederken,

iþleri bu raddeye getireceðini tahmin etme-

miþtim açýkçasý. Ama kendisi hakikatten çok

cüretkâr davranýyor. Benim karnýmdaki ço-

cuðun akýbetine nasýl oluyor da, hangi hakla

Baþbakan karar verebiliyor? Bir de sað ol-

sunlar “çok düþünceliler”! Tecavüze uðrayan

kadýnlarýn çocuklarýna bakýlacaðýný iddia

ediyorlar. Ýddia diyorum çünkü bakýma

muhtaç onlarca çocuk sokaklardayken hiç

inandýrýcý gelmiyor. Ayrýca bakýlacak bile ol-

sa bir kadýndan istemediði bir adamýn çocu-

ðunu doðurmasý talep edilemez, bunu aklým

almýyor.

Ayrýca bunlarýn dýþýnda, tecavüze uðrayan,

þiddet gören, namus cinayetlerine kurban gi-

den biz kadýnlarýn bütün bunlara maruz kal-

masýný reva gören, hiçbir ceza yaptýrýmý uygu-

lamayan devlet bütün bunlara susup oturaca-

ðýmýzý beklemiyordur umarým, þayet bekliyor-

sa büyük hayal kýrýklýðý yaþayacak.

HHaanniiffee CCeeyyllaann AAddýýggüüzzeell

Meðer Ak Parti ak deðilmiþ Susupoturacaðýmýzý mý

zannediyorlar

Öðretmeni de öðrenciyi de daha çok sýkýntý bekliyor

Page 24: Ekmek ve Gül - Sayı 34

cm

yk

6 Ekim 2012 CumartesiYýl: 4 Sayý: 34

Salçanýn kýrmýzý acýsýyoksulun baþ tacý

Kader Bayram

Kýþýn kendini yavaþtan hissettir-diði eylül ayý gelip çattý yine.Her yerde olduðu gibi An-tep’te de eylül ayý kýþahazýrlýk ayý. Antep’inyoksul mahallelerin-de acý bir telaþ sarmýþdurumda kadýnlarý.Kýþa hazýrlýk, hele bir deokullarýn açýlmasýna denk gelin-ce iþçinin ve emekçinin belini bükmüþ .Eylül ayýný dert ayý yapývermiþ. “Yazýn baþýpiþenin, kýþýn aþý piþer” atasözünden yolaçýkarak, çalýþan, didinen insanlarýn kýþa ha-zýrlýklarýný ya da hazýrsýzlýklarýný öðrenmekiçin Antep’in Perilikaya ve Ocaklarmahallesinin sokaklarýnadüþtük.

Hangi sokaðagirsek damlar-da bir uçtanbir uca geril-miþ iplerdeboncuk gibidizilmiþ yeþilve kýrmýzý biber-lerin, mor patlýcanla-rýn, beyaz kabaklarýn rüzga-rýn esiþiyle çýkardýklarý sesleri du-yarsýn. Ya da sokak ortalarýna serilmiþ nay-lonlarýn üzerinde býçaðýný alýp komþusuna yardýmagelen kadýnlarýn temizledikleri salçalýk biberlerinacý kokusunu sokaðýn ta baþýndan duyarsýn. 60 ya-þýndaki Fatma teyzeye “eliniz yanmýyor mu?” diyesorduðumuzda verdiði “Yanmaz olur mu yangýsýyüreðime vuruyor. Ýki gün yüzümü yýkayamýyo-rum” sözünü düþünüyorum. Yine de mutlu oluþu-nu… Elinin yanmasý, bir þekilde para bulup kýþasalça çýkarmanýn mutluluðunu gölgede býrakmý-yor. Acý bir sevinç yaþýyor gülen yüzü. Baþka birine“fabrikalar da yapýyor bu iþi, neden elde yapýyorsu-nuz?” dediðimde ise “ Fabrikalar çer çöple, bozul-muþu ayýklamadan yapýyor. Ýçim almýyor.” diyor entitiz halleriyle. Bir diðeri “kýþ hazýrlýðý sadece sal-çayla bitmiyor” diyor. “Bunun kömürü, odunu, si-midi, bulguru da var. Okullar açýldý. Çocuklarýnokul ihtiyaçlarý… Tüm bu hazýrlýklar için en az

2000 liraya ihtiyaçvar. Asgari ücretle çalýþan biri bunu nasýl karþýlar“diye soruyor cevabýný bildiðini gösteren derin birof çekerek. Bundan önceki yýllarda daha fazla sal-çayý daha ucuza çýkarýrlarmýþ. Bunu da þuna baðlý-yorlar: “Salça fabrikalarý açýlmadan önce herkesyaðmurun yaðmasýný beklerdi. O vakit satýcýlar bi-berler elimizde kalmasýn diye daha ucuza satarlar-dý. Ýþte fakir fukara da ihtiyacý kadar çýkarýrdý. Þim-di öyle deðil. Yaðmur yaðýnca artýk adam da götü-rüp fabrikalara veriyor. Onun için de biberler heppahalý. Pahalý olunca da parasý olmayanlar ya ihti-yacýndan az çýkarýyor ya da hiç çýkarmýyor”.

Biber satýcýsý olanlar da bu durumdan dertli veiþin durgun oluþundan þikayetçi. “Yaðmur yaðarsabelki iþler açýlýr” düþüncesindeler. Nasýl etkilenme-sinler! Acý biberin kilosu 1 lira 20 kuruþ, tatlý biber80 kuruþ ile 1 lira arasý. Ortalama 150 kg biberle

anca kýþlýðýný çýkaracak kiþi asgari ücretle nasýlkarþýlasýn bunu? Buna bir de domates salçasýný ka-týnca kýþýn evde olanlarla yoðrulan fakirin kurtarý-cýsý bulgur köftesinin de hepten tadý kaçýyor. Bütünbunlar konuþulurken traktörün arkasýna biber çek-me makinesini takýp hizmeti ev önlerine kadar ge-tirenleri, onlarýn deyimi ile “Büber çekenleri” görü-yoruz. Onlarda da bir durgunluk varmýþ. O da yað-mur yaðýnca iþler açýlýr diye bekliyor. Yaðmuru, acýbir umutla beklemekteler tüm yoksul iþçi mahalle-sinin kadýnlarý. Oysa yaðmur demek kadýnlar içiniki kat daha fazla yorgunluk demek. Yaðmurun sal-çaya deðmemesi için akþamlarý uykusuz kalmakdemek. Yoksulluðun faturasýnýn yorgunluk olarakyine kadýnlara kesilmesi demek.

Antep’i bilenler salçanýn sadece yemekte kulla-nýlmadýðýný da bilir. Salça ayný zamanda okula gi-den çocuklarýn kuru ekmeðine sarelle gibi sürülüp,beslenme olarak okula götürülmesi demek. Bir ka-dýna “siz de ekmeðe salça sürüyor musunuz?” diyesorduðumuzda “Benimkiler erkek çocuk bunu ye-mezler, kýzlara daha çok yapýlýyor “derken kýz veerkek çocuðunun beslenme çantasýnda bile ayrýmauðradýklarýnýn farkýna bile varmýyor. Çünkü ona daayný þey yapýlmýþtýr belki, kimbilir.

Sohbet ettiðimiz kadýnlarýn hepsinin de eþi çalý-þýyor. Çalýþýyor da emeðinin karþýlýðýný yarý aç yarýtokla alýyor. Yazýn da kýþýn da baþý piþenlerin aþý hiçpiþmemiþ oluyor.

60 yaþýndaki Fatma teyzeye “eliniz yanmýyor mu?”diye sorduðumuzda verdiði “Yanmaz olur muyangýsý yüreðime vuruyor. Ýki gün yüzümü

yýkayamýyorum” sözünü düþünüyorum. Yinede mutlu oluþunu… Elinin yanmasý, bir

þekilde para bulup kýþa salçaçýkarmanýn mutluluðunu gölgede

býrakmýyor. Acý bir sevinçyaþýyor gülen yüzü.

KADKAPAK1.qxd 04.10.2012 21:34 Page 1