edu&art2012 sayi1

52

Upload: ferhat-gedik

Post on 22-Mar-2016

258 views

Category:

Documents


11 download

DESCRIPTION

EDU&ART2012 SAYI1

TRANSCRIPT

Page 1: EDU&ART2012 SAYI1
Page 2: EDU&ART2012 SAYI1
Page 3: EDU&ART2012 SAYI1

Taze kanGenel Yayın Yö[email protected]

Begüm ÇELİKKOL

Sanatın her alanından haberdar olmanız için Edu&Art bun-dan sonra sizlerle birlikte olacak! Yayıncılık hayatına taze bir kan daha geldi! Zıpkın gibi, fişek gibi dinamik bir kadro sizin sanata, eğitime, kültüre açılan kapıda gözünüz ve kulağınız olmak için yanınızda! Eminiz ki bu dergiyi yanınızdan ayıra-mayacaksınız, hatta dergimizin müptelası olacaksınız.

İlk sayı için bu kadar iddialı konuşmam sizler için belki inan-dırıcı olmayabilir ama okumayı denemenizde fayda var. Çün-kü biz size sanatı sevdireceğimize inanarak yola çıktık. Biraz kuruluş hikâyemizden bahsetmek istiyorum… Her şey Görsel Sanat Yönetmeni Ferhat Gedik’in telefonla aramasıyla başladı. Ferhat’ı uzun zamandır tanıyorum. “Be-güm çok güzel bir iş yapıyoruz ve ben bir tek seninle rahat çalışabilirim. Dilersen akşam Profilo’da buluşalım” dedi. Ne yalan söyleyeyim yorgundum, günün stresini başımdaki ağ-rılar olarak çekiyordum. “Peki” dedim ve akşam buluştuk. Sonrasında yanımıza Açelya Hanım geldi.

Açelya Hanım ile Ferhat, Edu&Art’ın fikir anne ve babası ola-rak gülümseyen yüzleriyle beni ağırladılar. Sonrasında top-lantı üstüne toplantı derken Esra Hanım, Nalan Hanım, Se-val Hanım ve Feyhan Hanım ile tanıştık. Hepsi o kadar işleri-ne sahip çıkan ve o kadar özel kadınlardı ki… Nalan Hanım Ayten isimli kitabın yazarı… Ve bence ülkemizin kazandı-ğı önemli yazarlardan biri… Bize ilk toplantıda kartvizit ola-rak kitabını bıraktı… Açıkçası bu hareketinden çok etkilen-diğimi itiraf etmek istiyorum çünkü kendisi ileride benim ol-mam gereken aşamada şu anda. Ve kitabı bir solukta oku-

dum. Esra Hanım tam bir yaşam koçu. Kendisiyle de Beykent Üniversitesi’nin TV kanalı Bea TV’de çok güzel bir televizyon programı yaptık, pozitif enerjisiyle beni kendimden aldı diye-bilirim… Seval Hanım ise çok önemli bir eğitimci bana göre. Feyhan Hanım ise tam bir zekâ küpü, pratik fikirleriyle her zaman problem çözücü… İşte böyle özel kadınlarla çalışmak benim de hoşuma gidecekti ve nitekim yola çıktık…

İlk sayımızda müziğin süpermeni olarak nitelendirebileceği-miz Rahman Altın’ı kapak konusu yaptık. Kendisi ülkemizi uluslararası alanda temsil eden önemli bir isim. Aktüel isim-lerden Kıraç ve Göksel ile söyleşi yaptık. En güncel etkinlik-leri yanımıza kattıktan sonra yolumuza devam ettik. Sadece bu kadarla da sınırlı değil. “Biraz da sağlıklı yaşama göz at-mak gerekir” diyerek kansere karşı koruyucu altı öneriyi araş-tırdık. “Sağlık için spor şart, ne kadar erken başlanırsa o kadar iyidir” dedik ve çocuklarımızın hangi spora hangi yaşta başla-masına ilişkin bilgileri dergimize lezzet katması için ekledik.

Ve işte Edu&Art bu şekilde karşınıza çıktı! İlk toplantıda bir benzetme yaparak, “Dergi işi bir bebek doğurmak gibidir. Acısıyla sancısıyla her anı güzeldir” demiştik. Edu&Art’ı her anı kaliteli, keyifli yaşayarak çıkardık… İlerleyen zamanlar-da yeni doğan bebeğimizin şekillendiğini görmek bize heye-can verecek. Bu heyecanı sizlerle yaşamaksa bize hem gu-rur hem de değer katacak. Gerçekten de bir kadro bu ka-dar dolu ve kaliteli olabilir. Davamızda iddialı olduğumuzu bir kez daha belirtmek isterken; şimdiden hepinize iyi oku-malar diliyoruz…

Taze kan damarlarınıza

işleyecek

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

01

EDUART ON SAYFALAR 01-13 3 3/12/12 4:21 PM

Page 4: EDU&ART2012 SAYI1

02

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

İçindekilerİçindekilerİçindekilerİçindekilerİçindekiler

08

2618

3212Gerald Clayton Trio Mart ayında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda!

Seyyal Taner, “Ethnic Rock” albümü ile hayranlarınınkarşısında

Yeni imajı ve albümüyle bambaşka bir Göksel sizlerle...

Kansere karşı 6 önlem, uygulayın kanserden korunun!

MÜZİK DÜNYASININ SÜPER KAHRAMANI

RAHMAN ALTIN

EDUART ON SAYFALAR 01-13 4 3/15/12 3:36 PM

Page 5: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

03

3814

DERİNLERDEN GELEN BİR SES...YENİ ALBÜMÜYLE

KIRAÇ

NORMAN ROCKWELLDALİ’NİN KAYIP KARDEŞİ

EDUART ON SAYFALAR 01-13 5 3/12/12 4:21 PM

Page 6: EDU&ART2012 SAYI1
Page 7: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

05

1935 yılında Türkiye İş Bankası tarafın-dan Atatürk’ün direktifleriyle kurulan Şişecam’ın 76 yıllık serüvenini anlatan “1935’ten Günümüze Camla Yazılan Ta-rih” sergisi Türkiye İş Bankası Müzesi’nde ziyarete açıldı. Sergide, Şişecam’a ait an-tik cam koleksiyonu ile Osmanlı cam ko-leksiyonunun yanı sıra günümüz el işçili-ğinde kullanılan çeşitli aletler, sanayi üreti-minde kullanılan kalıplar, camın hammad-deleri olan kristal parçaları, kuvars, kum ve soda, cam fabrikasına ait bir maketin yanı

sıra Şişecam’ın eskiden beri ürettiği hafıza-larda yer eden kavanoz, şişe ve bardak ör-nekleri gibi pek çok farklı obje yer alıyor.Çeşm-i bülbül gibi özel ürünlerin üretim görüntülerinin de yer aldığı “1935’ten Gü-nümüze Camla Yazılan Tarih” sergisin-de Şişecam’a ait Denizli Cam, Trakya Düz-cam, Trakya Otocam, Topkapı Şişe ve Kırk-lareli Paşabahçe Fabrikası olmak üzere beş fabrikada yapılan özel çekimlerle hazırla-nan ve cam üretiminin aşamalarını anlatan filmler de gösteriliyor.

Mart Tarih:

13 Aralık - 29 Nisan

Yer: İş Bankası Müzesi

http://www.muze.isbank.com.tr/

1935’TEN GÜNÜMÜZE CAMLA YAZILAN TARIH

EDUART ON SAYFALAR 01-13 7 3/12/12 4:21 PM

Page 8: EDU&ART2012 SAYI1

06

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

AJANDA

Koleksiyon ve koleksiyonerlik nedir? Nasıl koleksiyoner olunur? Bir kolek-siyona başlarkennelere dikkat edilmelidir? Nelerin ko-leksiyonu yapılabilir? Antika nedir, ne değildir?  Koleksiyonlarınızın ge-leceği ne olacak? Koleksiyon kültü-rü ve araştırmacılık gibi başlıklar ilgi-nizi çektiyse tam size göre bir habe-rimiz var. Koleksiyon Seminerleri ya-kında başlıyor!Yaşamımızı renklendiren, bir şeyle-ri toplarken bilgi birikimimizi artıran koleksiyonculuk kültürü hakkında bil-mek istediğiniz her şey bu seminer-de… 5 hafta ve toplam 10 saat süren bu seminer dizisinde, uzmanlardan alacağınız bilgiler, kendilerine soraca-ğınız soruların yanıtları, halen yaşadı-ğınız veya kapısından bakmak istedi-ğiniz koleksiyonculuk dünyasında sizi harika bir yolculuğa çıkaracak.Koleksiyon seminerinde Yeşilçam si-nemasının unutulmaz isimleri de yer alıyor. Sanatçılıkları kadar koleksi-yonculukları ile de tanınan İzzet Gü-nay, “Koleksiyonculuk, Antika ve Sa-nat Koleksiyonu / Müzayedeler” hak-kında bilgiler verirken Ediz Hun ise, “Koleksiyon Kültürü ve Yaşam” baş-lıklı seminer konusunu anlatacak.

Seminerin diğer konuşmacıları ise; R.Sertaç Kayserilioğlu, Cem Mahruki ve Şerif Antepli.

5 hafta ve toplam 10 saat sürecek Ko-leksiyon Semineri, 21 Mart 2012 tari-hinde başlıyor.Seminerler Konuları ve Konuşmacıları:

* Koleksiyonculuk, Antika ve Sanat Ko-leksiyonu / Müzayedeler - İzzet Günay* Koleksiyon Kültürü ve Yaşam - Ediz Hun* Hobiden Koleksiyonculuğa, Ko-leksiyonculuktan Araştırmacılığa - R.Sertaç Kayserilioğlu* Para ve Madalya Koleksiyonculu-ğu - Cem Mahruki* Filateli Koleksiyonculuğu / Sinema koleksiyonu yapmak - Şerif Antepli

Koleksiyon SemineriSeminer tarihi: 21 Mart - 18 Nisan 2012 Çarşamba Günleri, 5 Hafta, top-lam 10 saat Saat: 19.00 – 21.00 arasıAdres: COLLECTION DERGİSİ - Şehit Muhtar Caddesi No: 22/1 Taksim İstanbulBilgi ve Kayıt İçin: 0212 256 92 58 - [email protected]

KOLEKSIYONER OLMAK ISTER MISINIZ?

Mart Tarih: 21 Mart 2012

COLLECTION DERGİSİ -

Şehit Muhtar Caddesi

No: 22/1 Taksim İstanbul

EDUART ON SAYFALAR 01-13 8 3/12/12 4:21 PM

Page 9: EDU&ART2012 SAYI1

EDUART ON SAYFALAR 01-13 9 3/12/12 4:21 PM

Page 10: EDU&ART2012 SAYI1

08

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

www.peramuzesi.org.tr

20.03 21.03

www.biletix.com

“DUR Bİ DAKKA!”;APO KAYA SAHNEDE! Paso Tiyatro tarafından sahneye konan “Dur Bi Dakka!”yı yazıp yöneten Apo Kaya, şimdi de oyunun “Türkücü Salim”i olarak sahnede! Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde oyunculuk dersleri vermeye devam eden Kaya; aynı zamanda her Cumartesi akşamı, “Dur Bi Dakka!” için sahneye çıkıyor! Mart ayı boyunca her Cumartesi akşamı saat 20:30’da Tiyatro Karnaval Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Sahnesi’nde sahnelenen fantastik komedi türündeki “Dur Bi Dakka!”; muhteşem oyunculukları, hiç düşmeyen temposu, eğlenceli konusu ve şaşırtıcı olay örgüsüyle izleyenleri kahkahaya boğuyor.

PERA MÜZESİ’NDESULTANLAR, TÜCCARLAR, RESSAMLARPera Müzesi’nde dört yüzyıllık geçmişe sahip Türkiye - Hollanda ilişkilerini anlatan bir sergi var. İki ülke arasındaki tarihe sanat eserleri aracılığıyla bakan sergi, daha sonra Amsterdam Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak. 1 Nisan’a kadar devam edecek olan “Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar,” Türk ve Hollanda tarihlerinin bağlantısını ortaya koyup iki kültürü anlamaya yönlendiriliyor bizi.

MART GÜNLÜĞÜ

www.iksev.org

GERALD CLAYTON TRIO1984’te Hollanda’da doğan ve Los Angeles’ta büyüyen Clayton, altı yaşında Linda Buck ile on bir yıl piyano eğitimi aldı. Daha sonra da eğitimini Manhattan School of Music’te sürdüren Gerald Clayton, ulusal ve uluslararası alanlarda Lewis Nash, Al Foster, Terrell Stafford ve Clark Terry gibi caz dünyasının ünlü isimleriyle çaldı. 2006–2008 yılları arası beşli grubu ile birçok turne gerçekleştiren müzisyen, düşüncelerini müziğine en iyi şekilde aktarma fırsatını Justin Brown ve Joe Sanders’tan oluşan triosu ile yakaladı. 2 kez Grammy’e aday gösterilen sanatçı, “Brother to Brother” ile en iyi enstrümantal; grup veya solo caz albümü dalında Grammy ödülü aldı.

www.biletix.com

18.03

EDUART ON SAYFALAR 01-13 10 3/15/12 3:37 PM

Page 11: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

09

www.iksev.org

OOZE VENUE’DE DUMAN Vokalde Kaan Tangöze, bas gitarda Ari Borakas ve gitarda Batuhan Mutlugil’in birlikteliğiyle 1999 yılında çıkan ‘Eski Köprünün Altında’ albümünden bu yana geniş bir hayran kitlesine ulaşan Duman, İzmir’deki sevenleriyle buluşuyor. Türkiye’nin ünlü isimlerini ağırlayan Ooze Venue’de gerçekleşecek konser, saat 23.00’da başlayacak.

www.ooz-venue.com www.biletix.com

22.03 23.03 29.03MÜTHİŞ AŞK: BİZİM ŞARKIMIZ Kürşat Başar’ın senaryosunu kaleme aldığı, 70’lerin en sevilen parçalarını bir kez daha günümüze taşıyacak olan müzikal oyun “Bizim Şarkımız”; dönemde hafızalarda yer eden müthiş bir aşk hikayesinin de izlerini taşıyor. Yapımcılığını Zeynep Talu’nun üstlendiği, “Bizim Şarkımız” müzikal oyunun başrollerini; Yeşim Salkım, Aras Berkay Özideş, Erhan Yazıcıoğlu, Tülay Özer, Hale Caneroğlu, Buket Dereoğlu, Ziya Kürküt, Orhan Aydın paylaşıyor. 1970’li yılların İstanbul’unda; tiyatro, müzisyen ve aşk temalarında geçen “Bizim Şarkımız”; dönemde hafızalarda yer eden müthiş bir aşk hikayesinin de izlerini taşıyor.

3 NO’LU ANTREPO’DAVAN GOGH ALİVE SERGİSİ 100’üncü yılında değişik bir projeye imza atmak isteyen Türkiye’nin ilaç sektöründeki önemli ismi Abdi İbrahim, Van Gogh’u Türkiye’ye getiriyor. Dünyanın en büyük ressamlarından Van Gogh’un eserlerini yepyeni bir formatta sunan Van Gogh Alive Dijital Sanat Sergisi, 3 bini aşkın imaj ile usta ressamın eserlerini çerçeveden çıkararak izleyicilerine klasik müze gezisinin çok ötesinde bir deneyim yaşatıyor.

EDUART ON SAYFALAR 01-13 11 3/15/12 3:37 PM

Page 12: EDU&ART2012 SAYI1

10

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SİNEMA

Organize İşler filmindeki başrolü ve Komedi Dükkânı adlı televizyon programındaki oyunculu-ğuyla büyük başarı yakalayan Tolga Çevik’in yeni filmi “Sen Kimsin?” sezonun iddialı yapımlarından biri olarak vizyona girdi.Filmin senaristliğini yapan Tolga Çevik, aynı za-manda başrol oyuncusu. Filmde Tekin rolünü can-landıracak olan usta oyuncunun partneri Pelin Körmükçü.2011’in Ekim ayında çekimlerine başlanan ve 6 haftalık geceli gündüzlü çalışmanın ardından izle-yiciye sunulan film, İstanbul’un Yenikapı, Kuruçeş-me, Fatih, Seyrantepe, Karaköy, İstinye, Eminönü, Kasımpaşa ve Kartal gibi semtlerinde çekildi.Tekin ve emekli trafik polisi yardımcısı İsmail Abi kaybolan bir kızı kurtarmak için güçlerini birleşti-rir. Hayatları pahasına girdikleri bu mücadele bek-ledikleri gibi ilerlemez ve işler çığırından çıkar. Sı-radan bir kayıp kız vakası olarak başlayan hikâye, hesaplaşmaların, oyun içinde oyunların geliştiği bir maceraya dönüşür.

TOLGA ÇEVIK YENIDEN KARŞIMIZDA

Sen Kimsin?

Organize İşler filmindeki başrolü ve Komedi Dükkânı adlı televizyon programındaki oyunculu-ğuyla büyük başarı yakalayan Tolga Çevik’in yeni filmi “Sen Kimsin?” sezonun iddialı yapımlarından

Filmin senaristliğini yapan Tolga Çevik, aynı za-manda başrol oyuncusu. Filmde Tekin rolünü can-landıracak olan usta oyuncunun partneri Pelin

2011’in Ekim ayında çekimlerine başlanan ve 6 haftalık geceli gündüzlü çalışmanın ardından izle-yiciye sunulan film, İstanbul’un Yenikapı, Kuruçeş-me, Fatih, Seyrantepe, Karaköy, İstinye, Eminönü,

Tekin ve emekli trafik polisi yardımcısı İsmail Abi kaybolan bir kızı kurtarmak için güçlerini birleşti-rir. Hayatları pahasına girdikleri bu mücadele bek-ledikleri gibi ilerlemez ve işler çığırından çıkar. Sı-radan bir kayıp kız vakası olarak başlayan hikâye, hesaplaşmaların, oyun içinde oyunların geliştiği bir

Yönetmen: Ozan Açıktan Senaryo: Tolga Çevik Yapımcı: BKM Can Tür: Mizah - Macera Oyuncular: Tolga Çevik, Pelin Körmükçü, Köksal Engür, Toprak Sergen, Zeynep Özder

EDUART ON SAYFALAR 01-13 12 3/12/12 4:21 PM

Page 13: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

11

DVD

Beni Unutma

Geçen yılın Kasım ayında vizyona giren Beni Unut-ma, ulusal ve uluslararası pek çok festivalde ödüle lâyık görülen ‘Takva’ filminin yönetmeni Özer Kızıl-tan imzası taşıyor. Hiç beklemedikleri anda tanışan ve büyük aşk ya-şayan iki gencin hikâyesini konu alan filmin başrol-lerinde “Başka Dilde Aşk” ve “Atlıkarınca” filmle-rindeki başarılı oyunculuğuyla dikkat çeken Mert Fırat ile ilk oyunculuk deneyimiyle göz dolduran Açelya Devrim Yılhan var. İş hayatında çok başarılı bir karakter olan Olcay aynı zamanda genç, bekâr

ve güzel bir kadındır. Olcay ciddi bir ilişki yaşadığı-nı düşündüğü sevgilisi Hakan tarafından aldatıldı-ğını öğrendiği günün ertesinde Sinan’la tanışır. Bu tanışmanın ardından Sinan ani bir kararla nişanlı-sı Ebru’dan ayrılır ve bu iki yaralı kalp duygusal bir ilişkiye başlarlar. Birbirlerinden etkilenen ve kısa bir süre sonra evlenen gençlerin ilişkileri mutlu bir şekilde devam ederken beklenmedik bir şekilde bozulur. Arkalarında bıraktıklarını sandıkları ilişki-lerinin onları bir türlü özgür bırakmaması aşkları-nı yeniden gözden geçirmelerine neden olacaktır.

BURUK BİR AŞK HİKÂYESİ

ALTERNATİFLERn Ateş Topu – Fire Ball n 02:22 n Amerikan Menekşesi – American Violet n Çim Yaprakları – Leaves of Grass

EDUART ON SAYFALAR 01-13 13 3/15/12 3:38 PM

Page 14: EDU&ART2012 SAYI1

12

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

MÜZİK

RAFTAKİLER n Old Ideas - Leonard Cohen n Bende Bi’aşk Var - Göksel

n Zamansız Şarkılar - İskender Paydaş n 21 - Adele

SEYYAL TANER’DEN YENI ALBÜM “ETHNIC ROCK”

Özgürlüğün sahnedeki temsilcisi olarak 70’li ve 80’li yıllara damgasını vuran Seyyal Taner; yıllar sonra çıkardığı “Ethnic Rock” isimli yeni albümüyle müzik dünyasına dönüş yapıyor! Yıllara meydan okuyan sesi, enerjisi ve çarpıcı “sound”u ile adeta “Nerede kalmıştık?” diyerek yoluna devam eden Taner’in albümü, müzik marketlerin raflarındaki yerini aldı.Seyyal Taner; Mart 2012’de yeni albümü “Ethnic Rock” ile hızlı bir dönüş yaparken, hayranlarına eski performansından hiçbir şey kaybetmediğini de göstermeye hazırlanıyor. Sözü ve müziği Kemal Boran’a ait olan “Sevda Zindanları” parçası albümde iki farklı düzenlemeyle yer alırken; albümde bulunan diğer iki şarkıdan “Sorunlar”ın sözü ve müziği Olcayto Ahmet Tuğsuz’a, “Sus”un sözleri Atilla Güler ve Seyyal Taner’e, müziği ise Kemal Boran’a ait. Sözleri Çiğdem Talu’ya, müziği Melih Kibar’a ait olan “Seni Çok Özledim” şarkısını da bir kez daha seslendiren Taner’e, bu defa Kadıköy Acil Grubu’nun solisti Önder Şahin eşlik ediyor. Sanatçı yeni albümünde, Neşet Ertaş’ın “Doyulur Mu?” isimli bestesini de Volkan Başaran’ın düzenlemesiyle seslendirdi.

EDUART ON SAYFALAR 01-13 14 3/12/12 4:21 PM

Page 15: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

13

KİTAP

ZULUCARYL FEREY

İTHAKİ / İTHAKİ Publishing

Fiyatı / Price: 21 TL

KARA ROMANIN BÜYÜSÜ...Polisiye zor bir türdür. Kurguyu abartırsanız sırıtır, çok basite kaçarsanız okur sizi küçümser. O nedenle polisiye yazarının kahramanının içine girmesi, onu iyice özümseyip romana dönüştürmesi gerekir. 45 yaşındaki Caryl Ferey böyle bir yazar ve “kara roman” denen türün ustalarından biri olmaya aday.“Haka ve Utu” adlı kitabının yayınlanmasından sonra polisiye-gerilim yazarı olarak kendini kanıtlayan Ferey 2008’de Fransız Polisiye Edebiyatı Büyük Ödülü’nü aldı. Ferey, “Zulu” romanıyla da eleştirmenlerin övgüsünü topladı.

Gelelim romanın konusuna...Ali Neuman vahşetin ne olduğunu henüz küçük bir çocukken öğrenir. Güney Afrika’nın vitrini Cape Town’ın ağır suçlar departmanında polis şefi olduğunda ise toplumu saran şiddet ve AIDS’le boğuşmak zorunda kalır. Ürkütücü sonuçlara sahip yeni bir uyuşturucunun etkisi altındaki beyaz bir genç kızın cesedinin bulunmasıyla birlikte işler iyice karışır. Ali artık hayal bile edemeyeceği tehlikelere bulaşmıştır. Apartheid dönemi sona ermiş olsa da, eski düşmanlar karanlıkta beklemektedir...

n Yazınsal Yaşamlar, Javier Marias (Can)

n Mino’nun Siyah Gülü, Hüsnü Arkan (Kırmızı Kedi)

n Aşkın Ötesinde, Deniz Erbulak (İthaki)

n G20 Gezegeni, Bahadır Kaleağası (Doğan)

n Tutunanlar, M. İlkay Diçer (Kanguru)

RAFTAKİLER

EDUART ON SAYFALAR 01-13 15 3/12/12 4:21 PM

Page 16: EDU&ART2012 SAYI1

lında emekli bir öğretmen olan Molly Punderson ile evlendi. Eserlerinin çoğu Stockbridge’daki Norman Rockwell Müzesinde sergi-lenmektedir.

SANAT HAYATINorman Rockwell, sanat ha-yatı boyunca 4.000 civarın-da eser veren çok üretken bir ressamdı. Eserlerinin bir kısmı yangın gibi sebeplerle kaybolmuşsa da çoğu çeşitli koleksiyonlarda bu-lunmaktadır.

Rockwell’in eserleri yaşamı boyunca sanat eleştirmenlerince ciddiye alın-mamış ve fazla pop bulunmuştur. Bu tür fikirlere sahip insanların olması büyük ustanın bir efsane çizer olması gerçeğini gelecek nesillerdede değiş-tirmeyecektir.

14

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

EFSANELER

Norman Rockwell Dali’nin kayıp kardeşi

Lolita’nın meşhur yazarı Vladimir Nabokov, Rockwell’in olağanüstü tekniğinin sıradan bir işe koşulduğunu söyler ve Pnin isimli kitabinda “Dalí aslında Norman Rockwell’in bebekken Çingeneler tarafından kaçırılmış ikiz kardeşidir .”, der.

Norman Pe r c e v e l Rockwell

Amerikalı ressam ve desinatör. Özel-likle Amerikan gündelik hayatına da-yalı sevimli, sıcak ve mizahi resimle-ri ile 40 yılı aşkın süre The Saturday Evening Post dergisinin kapaklarını hazırlayarak Amerikan popüler kül-türüne damgasını vurdu.

YAŞAMI New York’ta dünyaya gelen Norman Percevel Rockwell, resme merakını ve yeteneğini erken yaşlarda kanıt-layarak daha 16 yaşında ilk siparişini aldı. Daha ergenliğe erişmeden Ame-rikan İzciler Birliği’nin yayın orga-nı Boys’ Life dergisinin sanat yönet-meni oldu. 21 yaşında ailesiyle New Rochelle, New York’a taşındı. Bura-da karikatürist Clyde Forsythe ile bir stüdyo kurarak Life, Literary Digest ve Country Gentleman gibi dergile-re ilüstrasyonlar yaptı. 1916 yılında 22 yaşındayken The Saturday Eve-ning Post’a ilk kapağını sattı. Aynı yıl Irene O’Connor ile ilk evliliğini yap-tı. 1930’da boşandılar. Daha sonra Mary Barstow ile evlenen Rockwell, bu evliliğinde 3 çocuk babası oldu. Aile 1939’da, sanatında kırsal kesim hayatının konuları yoğunlaştığı, Ar-lington, Vermont’a taşındı. 1953’de Stockbridge, Massachusetts’e ta-şındılar ve altı yıl sonra eşi bura-da öldü. Norman Rockwell, 1961 yı-

Rockwell’in The Saturday Evening

Post dergisi için 1950’li yıllarda

çizdiği kapak çalışmalarından

bazıları

NORMAN 2 3/12/12 4:27 PM

Page 17: EDU&ART2012 SAYI1

Norman Rockwell

NORMAN 3 3/12/12 4:27 PM

Page 18: EDU&ART2012 SAYI1

16

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

TANITIM

hedefimiz; sizlerle değişen ve gelişen dünyaya her geçen gün daha çok hâkim ve sahip olmaktır

D&G Ajans olarak

D&G ajans Promosyon Reklâm Organi-zasyon 2010 yılında arkasına geniş ti-cari portföyünü alarak promosyon ve reklam hizmetlerini profesyonel olarak bir kadın bakış açısıyla, inceliğiyle aya-ğınıza getirme amacıyla kurulmuştur.

Promosyon ve Reklâm, daha çok ta-nıtım amaçlı bir uygulamadır. Bir ürün va-sıtasıyla geniş bir kitleye ürünü dağıta-rak reklâm yapmış oluruz. Bu ürün üze-rinde bulunan reklâm aracılığı ile firmala-rın veya markanın tanıtımını yapmış olu-ruz. Bu tanıtım, ürün üzerinde kalıcı ol-

duğu için uzun süreli bir tanıtım olacak-tır. Promosyon ürünleri genellikle en çok kullanılan ve kitleye hitap eden ürünler-den seçilir. Bunun sebebi ise ürünün kitle arasında elden ele veya diğer kitlelerin-de görebileceği kısımlarda kullanabilece-ği ürünlerin olmasıdır.

Organizasyon, sağlam portföyümüz, sanat camiasıyla olan yakın ilişkileri-miz ve deneyimlerimiz sayesinde orga-nizasyonu gerektirdikleri doğrultuda ve kalitede yapma avantajı sağlamakta-yız… Kişi ve kurumlara yönelik her tür-

lü organizasyonu titizlik içinde planla-yarak gerçekleştiren firmamız ilkeli du-ruşu ile müşterilerimize en iyisini sun-mayı hedeflemektedir… Felsefemiz, ya-pılması gerekenlerin olmasını sağlaya-rak; unutulmaması gereken anıları ya-rınlara taşımaktır. İlkemiz her organizasyonunuzda en uygun maliyetle ve en kusursuz bi-çimde hizmet verip hiç şüphesiz ça-lışmalarımızın destekçisi olmanızı sağlamaktır.....

www.dgajanspro.com

Kurucu / Gül YılmazD&G Ajans

ADV ILANLARI IKILI 16-17 2 3/12/12 4:27 PM

Page 19: EDU&ART2012 SAYI1

ADV ILANLARI IKILI 16-17 3 3/12/12 4:27 PM

Page 20: EDU&ART2012 SAYI1

18

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

RAHMANALTINMARTROP 2 3/12/12 4:36 PM

Page 21: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

19

Müzik dünyasının

RAHMAN ALTIN

süper kahramanı

Müzisyen Rahman Altın, 1971’de ressam, araştırmacı, yazar

Gülseren Altın ile Türk Sanat Müziği sanatçısı Özer Altın’ın

oğlu olarak dünyaya geldi. Bilimkurgu ve müzik merakı çocukluğunda başladı. TRT

Ankara Çocuk Korosu’na girdi. Hacettepe Üniversitesi Ankara

Devlet Konservatuvarı Opera Bölümü’nde okudu. Mezuniyetinin

ardından Ankara Devlet Opera ve Balesi’ne opera korosu

sanatçısı olarak girdi. Evine modern teknolojiyle donatılmış müzik laboratuvarı kurdu. Film müzikleri bestelemeye, reklam

cıngılları üretmeye başladı.

Babanızdan başlamak istiyoruz. Özer Altın müzik an-lamında çok önemli bir isim. Nasıl bir insandı? Neler yapardı?Babam içinde bulunduğu her ortamın, hayatı boyunca lideri olmuştur. TRT radyolarında, gazino sahnelerinde ve kurucu-su ve şefi olduğu, Kültür bakanlıgı Ankara Devlet Türk klasik sanat müziği korosunda... Çok bilgili, çok yetenekli son dere-ce kibar, modern bir osmanli beyefendisiydi...Engin Türk müziği bilgisini aktardıgı çok öğrencisi oldu. An-cak son yıllarını müzikten ayrı geçirdi... Türk müziği dünyası-ının büyük kaybıdır zira yeni nesillere çok faydalı olamadığı-nı düşünüyorum..

RAHMANALTINMARTROP 3 3/12/12 4:36 PM

Page 22: EDU&ART2012 SAYI1

20

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

Yüzlerce öğrencisinin yanı sıra hemen hemen en büyük bü-tün ses sanatçılarının hocasıydı.. Emel Sayın, Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Samime Sanay, Safiye Soyman, Seçhil He-per, ilk aklıma gelenler...!Hiç boş durmadı hayatında devamlı eğitti, ögretti, yalnızlıgı sevmezdi. Evimiz bir müzik tekkesi derdi.. Öyleydi de... Yeni-len, içilen, müzik yapılan, hiç durmayan bir dinamizmle, Sa-natla iç içe geçti çocukluk ve gençlik yıllarım...

Öyle bir babayla büyümek nasıl bir şey?Zordu. Çok disiplinli ve sert biriydi. Müthiş bir keman virtü-özüydü.. Kolay kolay beğenmezdi... Son yıllarında benimle gurur duyduğunu görmek, kariyerime onsuz devam ederken-ki tek tesellim.

Aile ortamınızı ve çocukluğunuzu anlatabilir misiniz?Biraz anlatmiş oldum aslında.. Sanatla iç içe.. Ve çok yoğun...

Anne ressam, baba müzisyen... Yani aileden sanatçı-sınız. Bu durumun sanatınıza katkılarından bahseder misiniz?En büyük katkısı, Türk müziğini de öğrenmem oldu tabiki... Klasik Batı müziği eğitimi almış bir opera sanatçısı olarak, Türk müziğini de derinlemesine bilen, onunla da yaşayan en-der müzisyenlerdenim..Tamamen sanatçı bir ailede yetişmiş olmamın en önemli yani ise annemin ve babamın, benim sanat ile ilgili her kara-rimda engel olmadan arkamda olmaları oldu.

Neden önce opera eğitimi?Kompozisyon okumak istiyordum ancak konservatuvara giriş için yaşım sınırın üzerinde kalıyordu. Girebilecegim iki bolum vardı, opera ve tiyatro... Aslında tamamen tesadüfen Operaya girdim, ordan kompozisyona yatay geçiş yapmayı hayal ede-rek.. Ancak çok büyük bir şans ile Türkiye’nin en önemli şan hocasının elinde yetiştim. Rahmetli Yalçın Davran.. Hesapla-rım tutmadı. Sonuçta hem çok iyi bir operacı hem de beste-ci oldum..!

Okul sürecinizden bahseder misiniz?Uzun ve zor bir dönemdi. Çok aykırı ve zor biriyim. Dikkatim çok çabuk dagılır. Hocalarımın işi zordu.. Çok akıllı, çok sor-gulayan, sıg bilgiye hiç dayanamayan bir kişiligim var... Her daim herkesden bir adım ilerde oldum. Çoğu zaman anlaşıla-madım... Şimdi medyada çıkan haberlerimi, okuduğum okulla-rımda koridorlara asıyorlarmış... Şaşırıyorum, seviniyorum...!

İstanbul’un sanatınıza katkısı nedir?Çok büyük.. Kariyerimi operadan sonra İstanbul’da yürütme kararım çok yerinde oldu... Ben İstanbul’a çok hazır ve dev bir birikim ile gitmiştim ama yine de çok ilerledim.. TV ve Sine-ma sektöründe Betseci olarak var olmayı öğrendim. Hayatını beste yaparak kazanan ender şanslı bestecilerdenim.

Warner Bros ve Paramount Pictures ile yolunuz nasıl kesişti?2002 yılında 20th Century Fox ve ASCAP’ın düzenlediği, Film Scoring Workshop’una tüm dünyadan katılan 10 film müziği

RAHMANALTINMARTROP 4 3/12/12 4:36 PM

Page 23: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

21

bestecisinden biri olarak davet edildim. Programın sonun-da çok önemli Hollywood prodüktörlerinden teklifler aldim. 2003’den 2008’e kadar devamlı gidip geldik Los Angeles’a. 2008 itibari ile tamamen yerleştik. Son 4 yıldır Hollywood’da, trailer müzikleri, film müzikleri yapıyorum. Prodüktörlerle, yönetmenlerle tanıştıkça, bir iş bir diğerine kapı açıyor...

Türkiye’ye ilk kez Hollywood tarzı müzik editörlüğünü de getirdiniz. Nasıl oldu bu süreç?Vizontele Tuuba filminde benim görüşümü ve müzikal kat-kımı da istedi yönetmen Yılmaz Erdoğan. Hali hazırda filmin müziklerini yapan Kardeş Türkülerin müziklerini filme uyar-ladım. Çoğu sahnenin müziklerini yönetmenin isteklerine göre tekrar şekillendirdim. Kardeş Türkülerin müthiş müziklerini tanıma fırsatını bul-dum bu süreçte... Filme katkısı büyük oldu bu çalışmanın. Hem Yılmaz hem ben hem Kardeş Türküler hepimiz sonuç-tan memnun olduk.

Mercan Dede ve Fatih Erkoç ile olan çalışmalarınızı anlatır mısınız?Kültür Bakanlığı bünyesinde Şehir Orman Modern Dans Gösterisinin müziklerini besteledim. Bu çalışmam esnasın-da Arkın’da (M.D.) projenin premierinde bir sahnede misafir DJ’lik yapmıştı. Çok sevdiğim bir sanatçı arkadaşımdır. Dostluğumuz 2003’den beri sürer. Fatih Erkoç’un ise, hep-side albümünün bütün aranjmanlarını yaptım. Türkiyenin en yetenekli müzisyenlerinin başında gelen büyük bir müzik

adamı ile çalışmak bana çok büyük deneyim katmıştır. Ömur boyu sürecek bir dostuğun da temellerini attık beraber. Fatih abim benim canımdır... Besteleri ve aranjeleri ile tüm müzik çevreleri ve eleştirmenler tarafından çok beğenilen ve dikkat çeken bir albüm olmuştu.

Ve siz pek çok ödül aldınız. Filmlerde hem de gerçekten çok önemli filmlerde müzik yapmanın zorlukları nelerdir?Her filmin müziği kendine göre zor... Başlama noktası uzun ve zor gerisi kolay geçer.. Ancak çok uzun ve detaylı bir süreç bu. Uykusuz 2 ay demek benim için film müziği... Ama haya-tımın amacı olduğu için hiç şikayet etmeden çalışırım... Za-manlama en büyük zorluk diyebilirim. Devamlı hızla yaklaşan teslim tarihi... Çok sık yaşanan teknik zorluklar... Bu bir gele-nek galiba...!

Bir film müziğinin çıkması için neler gerekiyor?Başta çok iyi bir brief.. Yönetmenin ne istediğini çok iyi bilme-si gerek. Kendini çok iyi ifade edebilmesi gerek... Bundan son-ra bestecinin bu bilgiyi çok iyi okuması ve hazmetmesi lazım. Sonrası daha da önemli... Bestecinin bütün sanatsal ve teknik bilgisini panik olmadan, çok hızlı, strese girmeden perform etmesi gerekir.. Film müziğinde başarinin sırrı budur.

İlham kaynaklarınız neler?Uzay, Star Wras, filmer, oyuncaklarım, eşim, ailem, uzaylı-lar...! Gördügüm bir rüya, keyifli bir çardak sefasında kulağı-ma dolan rüzgar sesi...

Rahman Altın dünyanın en büyük ikinci ‘Star Wars/ Yıldız Savaşları’ koleksiyonuna sahip

Rahman Altın dünyanın en büyük ikinci ‘Star Wars/ Rahman Altın ikinci ‘Star Wars/ Rahman Altın

Yıldız Savaşları’ dünyanın en büyük Yıldız Savaşları’ dünyanın en büyük ikinci ‘Star Wars/ Yıldız Savaşları’ ikinci ‘Star Wars/

koleksiyonuna sahipYıldız Savaşları’ koleksiyonuna sahipYıldız Savaşları’ koleksiyonuna sahipkoleksiyonuna sahipkoleksiyonuna sahip

RAHMANALTINMARTROP 5 3/12/12 4:36 PM

Page 24: EDU&ART2012 SAYI1

22

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KAPAK KONUSU

film müzikçisi kendi egosunu resmin içine enjekte edip resme CAN ve RUH üfleyen adamdır!..

film müzikçisi film müzikçisi kendi egosunu kendi egosunu resmin içine resmin içine

film müzikçisi resmin içine

film müzikçisi

enjekte edip resme kendi egosunu enjekte edip resme kendi egosunu

enjekte edip resme enjekte edip resme

enjekte edip resme

CAN üfleyen CAN üfleyen ve RUH üfleyen adamdır!..

örnek: RAHMAN ALTIN

Sinan Çetin

Bir film müziğini hangi kriterler üzerinden değerlendi-riyorsunuz?Orjinalite. Müzikalite. Prodüksiyon kalitesi. Akıllı ve zekice ta-sarlanmış olması. Akılda kalıcılık. Duygusal ve dramatik butü-tünlük, orkestrasyon, senfonik ve/veya synthesizerlar ile elde edilmiş hybrid yapının kalitesi.

Ayrıca reklam müziklerine de yaptığınız katkılar aşi-kar... Reklam müziği yapmanın sırrı nedir?Uyumadan çalışabilmek. Çok, çok, çok hızlı ve tam perfor-mans sanatınızı icra edebilmek. Tüm sanatçı kimliğinizle işin içinde var olurken bir diğer yandan tüm egolarınızdan arınmış bir halde reklamcı ve marketing kafası ile işin içine girebilmek. Tüm müzik janralarını, o kulvarda ürün verebilecek düzeyde tanımak, trafik yapılarını, enstrümantasyonlarını etüt etmiş olmak. Sabırlı olmak. Hiç bitmeyen bir yaratıcılık birikimi ile bıkmadan, yılmadan devamlı yeni müzik yazabilme kabiliyeti... Siniri alınmış löp et gibi olmak...!!!

Reklam müziğinin film müziğinden farkı nedir?Biri suya yazılan yazı gibi.. Kimse hangi reklamın müziğini kim yaptı bilmez... Film müziği ise ömür boyu sizinle yaşar. Hatta sizden sonra bile yaşar...! Türk halkı aslında son 15 yıldır her gün defalarca kez benim müziklerimi dinliyor, benim besteledi-ğimi bilmeden... Bu bazen hoşuma gidiyor.. Bir kere bir yemek-te, yan masada oturan ailenen minik kızı benim reklam müzik-lerimden birini söylüyordu avaz avaz... Pek keyifliydi doğrusu... Film müzikleri ise canlı. Onların da bir hayatı var. Hayranları, se-venleri, sevmeyenleri, başarısını çekemeyenleri veya taklitleri var... İkisinin de keyfi bambaşka tabi bu anlamda...

Tasavvufi dünya ile şu anda yaptığınız müzik örtüşüyor mu?Örtüşmez mi ? Tasavvuf hayatın ta kendisi demek. Müzik de öyle. Biz naçizane ikisini aynı kapda birleştirmenin deminde ve zevkindeyiz...

Oscar ödüllü Alman besteci Hans Zimmer’in de arala-rında bulunduğu usta müzisyenlerle birlikte çalışma fırsatı buldunuz. Nasıl bir his bu?Kendileri ile çalışma fırsatım olan her müzisyen, bana, müziği-me olan haranlıklarından bahsetti. O yüzden kendimi hiç ayrı-bir yerde görmedim, aralarında... Dolayısı ile hepsi benim için birer dost, birer meslektaş. Çogunu, bazen yeni bilgiler, tek-nikler öğrenebileceğim kaynaklar; bazen de biribirimizin elin-den iş kapmaya çalışan rakipler olarak görüyorum.

Size “Nasıl bir hayal gücünüz var” diye sormadan ede-meyeceğiz...1 milyon kere daraltmaya çalıştığım haliyle bile akıl almaz...! Kimse benimle yarışamaz... Beste yaparken yorulunca resim yapmaya başlarım. Resimden bıkınca şiir yazarım. Sayfalar bi-tince roman yazarım. Kitap bitince tiyatro yazarım. Hepsi bi-tince stan-up yapmaya başlarım aile içinde.. Yorulunca heykel yaparım. Gün sonunda hiç bir yere kaydetmediğim, bir daha hatırlamayacagım hayali hikayeleri anlatırım eşime dostuma, güleriz eğleniriz.. Herkez nasıl bu kadar büyük bir hayal gücün

RAHMANALTINMARTROP 6 3/12/12 4:36 PM

Page 25: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

23

enjekte edip resme üfleyen

var der. Ertesi gün, bütün bu anlattıklarımın her birini başka bir macera ile tekrar yaşarım..! ilk 40 yılım böyle geçti...

Kullandığınız bilgisayar teknolojisi sizin müziğinizi na-sıl etkiledi?Çok fazla. Sınırsız düşüncelerimin tercümanı. Herşeyim bilgi-sayarım. Bu teknolojiyi dünyada en verimli kullanan besteci-lerden biriyim. Çok uzun bir başlik bu.. Kısaca böyle cevap ve-rebilirim...

Teknoloji hayal gücünü tetikliyor mu gerçekten?Sınırlamaması lazım. Tetikler tabi.. Ancak size hizmet edecek kadar hakim olmanız lazım araçlarınıza (tool) larınıza... Türkiye’de gerçek anlamda bir bilim kurgu filmi çekile-bilir mi? Ve sizin buna katkılarınız nasıl olur?Hayal gücünün sınırı yok. Neden olmasın. Ancak Bilim Kur-gu çok büyük bütçe isteyen bir tarz. Benim her türlü katkım olur buna.. Yaratım sürecinden danışmanlığına. Senaryosun-dan müziğine kadar.. Kendimi en rahat hissettiğim janralar fantasy ve sci-fi..

RAHMANALTINMARTROP 7 3/12/12 4:36 PM

Page 26: EDU&ART2012 SAYI1

Müziğinize olan tepkiler nasıl?Büyük kitleler ile tanışma fırsatını bu yıl ilk kez bulacağım. Uzun zamandır üzerinde çalıştığım albümüm 2012 son ba-harında Amerika’da ve Türkiye’de dinleyici ile buluşacak. Ancak özel toplantılarda ve planlı ön izleme gruplarının tep-kileri hep bizi heycanlandırdı ve cesaretlendirdi... Özellik-le hanımların çok beğenisini kazandı müziğim. Romantik ve dramatik unsurları ile...Mütevazı kimliğimle tanınırım ancak okuyucularınızın müsadesi ile altını çizmek isterim ki müzi-ğim beni hiç utandırmadı, yarı yolda bırakmadı. Hep beğe-ni ve taktir gördüm. Bunun verdiği öz güvenle emin ve rahat ilerledim, ilerliyorum kariyerimde..

Müzik dışında neler yaparsınız? Hobileriniz var mı-dır? Çoğunlukla müzik hobi olur, sizde tam tersi.Hobi adamıyım aslında ben... Maketçilik, modelcilik çocuk-luktan beri hayatımda. Koleksiyonerim. Çok çok geniş bir para ve pul koleksiyonum var. Dünyanın en büyük oyuncak koleksiyonlarindan birine sahibim. Star Wars ve Hollywood koleksiyonum ise dünyada ikinci sırada. ( bildiğimiz kadarı ile.. J ) Onun dışında daha önce bahsettigim gibi sanatın her dalında kendini tatmin eden bir yapıdayım...

RAHMANALTINMARTROP 8 3/12/12 4:36 PM

Page 27: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

25

REHBERLİK

BAŞARIYA GİDEN YOLBAŞARIYA GİDEN YOLBAŞARIYA GİDEN YOLBAŞARIYA GİDEN YOLBAŞARIYA GİDEN YOL

Programlı çalışın verimli öğreninAnlamakta güçlük çektiğiniz konu ya da dersleri sabahın erken saatlerine kay-dırın. Çalışmaya ne kadar zaman ayıra-cağınızı tespit edin. Bunu yaparken der-sin önemi, anlaşılırlığı ve ağırlığını göz önünde bulundurun

Seyfi adında çok sevdiğim bir arkadaşım vardı, zekiydi ve başarılıydı. Seyfi’nin gözlemleyebildiğimiz bir hatası var-dı. Program yapamamak... Gerçekten Seyfi’yi çoğu zaman defterlerinin ki-taplarının başında bir kağıt kalemle dü-şünür görürdüm. “Ne o hayrola?” diye sorduğumda “Program yapmaya çalı-şıyorum” derdi. Onun bu çalışma planı çıkartması saatler alırdı. Sizler de ken-dinize “Acaba şimdi ne yapabilirim?” sorusunu sormuşsunuzdur. Bu soruya takılı kalmak hatadır.

Kararsızlığa dikkatÇünkü yaptığınız çalışma planı siz böy-le bir soru sorduğunuzda bu soruya he-men cevap verecek kapasitede olma-lıdır. Çevrenize göz attığınızda hemen fark edeceksiniz; başarılı insanlar belli bir plan ve program dahilinde çalışan di-siplinli insanlardır. Kararsızlık ve ne ya-pacağını bilememe insanları korkuya, endişeye ve başarısızlığa iter.

Endişeye kapılmayınEndişelenmenin yersizliğini kanıtlamak için en emin yol sizi korkutan endişeye sev-keden nedenleri ortaya koyup; bunlar üze-rinde objektif değerlendirmeler yapmak-tır. Sonuçta endişe kaynağı olan birçok ne-denin boş bir vesveseden ibaret olduğu-nu farkedersiniz. İkinci adım belli program çerçevesinde bu hedefe ulaşmak olmalı-

dır. “Beş N” kuralı diye anılan, neyi, nere-de, ne zaman, nasıl ve niçin yapacağını bi-len bir insanın başarılı olması kadar doğal hiçbirşey yoktur. Bu da ancak gerçekçi bir programla mümkündür.

Program yapın Program yapmak kimileri için gayet ba-sit bir iş gibi görülebilir. Nitekim bir prog-

ram uygulanabilirliği ölçüsünde değerli-dir. Herhangi bir dersi çalışmak için otur-duğunda sadece 15-20 dakikayla yeti-nen sonra sıkılıp çalışmayı terk eden bi-rinin saatlerle ifade edilen bir programı uygulaması mümkün değildir. Ders çalışma planı yaparken belli bazı özellikleri göz önünde bulundurmalıyız. Birinci nokta, anlamakta güçlük çekti-ğiniz konu ya da dersleri daha iyi anla-maya yönelik saatler olarak bilinen sa-bahın erken saatlerine kaydırmak. İkinci öncelikli nokta; çalışmaya ne kadar za-man ayıracağınızdır. Üçüncü nokta; der-sin nasıl çalışılacağıdır. Yazarak, özet çı-

kararak, okuyarak tekrar ederek, soru çözerek, anlamaya yönelik çalışma, göz gezdirme vs...

50 dakika ders 10 dakika molaProgramlar günlük, haftalık, aylık, yıllık olarak düzenlenmelidir. Öncelikle gün-lük programınızı yapın. Yapılacak prog-ramın daha sağlıklı ve uygulanabilir ol-

ması için kendinizi bir hafta kadar göz-lemleyerek çalışmaya ayırabilecek boş ya da daha iyi değerlendirilebile-cek yarı boş vaktinizi tespit edin. Ayrı-ca günün hangi saatinde daha verim-li olduğunuzu tespit edin (Ki bu genel-de sabah saatleridir). Çünkü en zor dersler ve anlaşılması, çözülmesi zor problemler o saatlerde programla-nırsa daha verimli ve başarılı olunur.Günlük programda ölü saatlerin de-ğerlendirilmesine, dinlenmeye ve ge-nel anlamda kendinize de vakit ayır-mış olmalısınız. Günlük programınız-da neyi, ne zaman, nasıl yapacağınız açıkça ve net bir şekilde görülmelidir.

Öncelikleri belirleyinHer programda olduğu gibi günlük prog-ramda da yapacağınız işlerden öncelik arz edenler olabilir.

O vakit yaptığınız programı tekrar göz-den geçirip öncelikle o işin üzerine gide-rek bitirmeniz gerekmektedir. Ders çalış-ma programınızı hazırlarken “5’e 1 yönte-mi” olarak adlandırılan sisteme uymanız, yapacağınız en akıllıca davranış olacaktır. Bu sistem kabaca 50 dakika ders, 10 da-kika mola şeklinde ifade edilebilir. 50 da-kikalık çalışmanın ilk 40 dakikalık bölü-münü ders çalışmaya on dakikalık kısmı-nı da tekrara ayırmalısınız.

Seval Akça • [email protected]

RAHMANALTINMARTROP 9 3/12/12 4:36 PM

Page 28: EDU&ART2012 SAYI1

26

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SÖYLEŞİ

GOKSEL 2 3/12/12 4:40 PM

Page 29: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

27

‘’Bende bir aşk varbenden öte”İri gözleri, sadeliği, güzel sesi ve çekingen gülümsemesiyle yıllar öncesinin bir Türk filminden çıkıp gelmiş bir karakter gibi duruyor karşımızda. Göksel, yeni imajı ve yeni şarkılarıyla sevenleriyle buluşuyor...

Sonunda beklenen albüm geldi. Uzun zamandır albümüzü bekliyor-duk. “Hayırlı olsun” diyerek sohbe-timize başlayalım dilerseniz. Yine büyük bir ilgi topladınız. Neler söy-leyebilirsiniz?İnsanın yaptığı işlerin beğenilmesi çok mutlu ediyor. Bu yolda yalnız olmadığı-mı hissediyorum ve bu durum beni hu-zurlu kılıyor.

Sanatçılar albümlerine çocuğu gibi bakıyor genelde. Sizin bu ko-nudaki heyecanınız ne durum-da? Albümün ne konuma geleceği-ni önceden görebiliyor musunuz? Tabii ki her albümün heyecanı bir başka oluyor. “Bende Bi’ Aşk Var” albümümüzde bu heyecan diğer albümlere nazaran bi-raz daha farklıydı. Geçen 4 buçuk yıllık sü-reçte iki farklı projeyle dinleyiciyle buluş-

tuktan sonra, yeniden kendi şarkılarımla insanlarla buluşmak ayrı hisler yarattı.

İlk klip ‘’Acıyor’’a çekildi. Şarkı kısa sürede dinleyiciyi yakaladı ama diğer yandan ‘’Unuttun mu Sahi’’, ‘’Aşkın Yalanmış’’ gibi şarkılar da ön plana çıktı. İkinci klip şarkısı belirlendi mi?Albüm çok yeni ve herşey çok güzel gi-diyor. İkinci klip için çalışmalara Mart

GOKSEL 3 3/15/12 3:40 PM

Page 30: EDU&ART2012 SAYI1

SÖYLEŞİ

ayının ortalarında başlamış olacağız. Şu an için hangi şarkıya klip çekeceğimize dair alınmış bir kararımız yok.

Bu kez albümünüzde Alper Erinç ismi yok. Ancak Ozan Çolakoğlu ile de iyi bir uyum içerisindesiniz... Nasıl bir araya geldiniz? Alper de Ozan da çok başarılı işlere imza atmış isimler. Ozan ile tanışıklığımız çok eskilere da-yanmış olsa da beraber çalışma fırsatını bu al-bümde bulabildik. Gerçekten de çok uyumlu ve eğlenceli bir stüdyo sürecinden sonra ortaya çı-kan işin beni çok mutlu ettiğini söyleyebilirim.

Albümde dikkat çeken bir diğer isim şüp-hesiz Mabel Matiz. Geçtiğimiz aylarda ya-yınladığı ilk albümü, özgün tarzı ile dikkat çekti Mabel Matiz. Siz onu ilk albümü önce-sinde keşfetmiş olmalısınız?Mabel ile “Bende Bi Aşk Var” ın hazırlık aşamalarında,kendisinin albümü henüz çıkma-mışken tanıştım. Mabel’in, farklı tavrıyla uzun vadede çok başarılı işlere imza atıp,kalıcı olaca-ğını düşünüyorum.

Bu albümü diğerlerinden ayıran en bü-yük özellik nedir? Farkındalık var gibi. Ne-ler söyleyebilirsiniz bu konu hakkında? Ben şarkılarımı hissederek yazıyorum. İçinde bu-lunduğum dönemde yaşadıklarımın, yaşça ol-gunlaşmamın elbette ki sözlere etkisi oluyordur.

Bu albümünüz için yeni bir imaja gittiniz. Çok da beğenildi. Size göre imaj nedir? Esasında tam olarak bu albüme özel farklı bir imaj çalışması olduğunu söyleyemem. Özellik-le saçlarımı kısaltmam, uzun zamandır düşü-nüp de cesaret edemediğim bir konuydu. Bu albüme denk gelmesi biraz tesadüf oldu. Bize dostane şekilde kapılarını açan Hollan-da Konsolosluğu’nda,Cem Talu tarafından çe-kilmiş olan albüm fotoğrafları çok başarılı olunca”Acıyor”un klibini de Murat Onbul yönet-menliğinde yine aynı mekanda,aynı ruhla çek-meye karar verdik.Ortaya çıkan güzel ekiple hem fotoğraflar hem de videonun içimize sinen çok iyi işler olduğunu düşünüyorum. Ülkemiz müzik sektörü hakkında bir söz yazarı, besteci ve şarkıcı olarak neler dü-şünüyorsunuz? Gidişat çoğu kişi tarafın-dan olumlu değerlendirilmiyor. Bu konuda siz neler hissediyor ve düşünüyorsunuz? Bence o kadar da kötü değil. Müzik, daha çok di-jital ortama kayıyor. Günümüzde sektörün buna

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

28

GOKSEL 4 3/12/12 4:40 PM

Page 31: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

29

yavaş yavaş adapte olduğunu düşünü-yor, gidişatın olumlu yönde olacağını umuyorum.

Kendi şarkılarını üreten bir isim ola-rak, diğer sanatçı arkadaşlarınızın repertuarlarında yer almak gibi bir planınız var mı? Şarkılarınızı farklı isimlerden de dinleyebilecek miyiz?Şimdilik böyle bir projem yok ama iler-leyen yıllarda olur mu orasını bilemem.

Sosyal medyayı aktif olarak kulla-nıyorsunuz. Twitter’da takipçileri-nizden size nasıl geri dönüşler alı-yorsunuz?Esasında sosyal medya içerisinde çok da eski sayılmam çok zaman ayırama-dım bu konulara. Fakat sonuçta insan-lardan genelde olumlu eleştiriler alı-yorum bu da beni olmlu yönde motive ediyor. Sosyal medya önemli bir yapı ve iletişimin can damarı.

Bir şarkı yazdığınız zaman, beste-yi oluşturduğunuzda ilk olara kime dinletirsiniz? Kim bu konuda yar-dım ediyor, fikir veriyor?Dinleyici ile buluşmadan önce pek çok kişi dinliyordur mutlaka ama bu anlamda olmazsa olmaz bir isim var mı? Olmazsa olmaz diyebileceğim bir isim yok ama genelde ilk olarak ailem ve ar-kadaşlarıma dinlettiğimi söyleyebilirim.

Göksel, 1971 yılında İstanbul’da doğdu. İlk ve orta okulu İstanbul’da tamamladı. 1988 yılında BoğaziçiÜniversitesi Felsefe Bölümü’nü kazanan sanatçı, müziğe olan ilgisinin artmasıyla 1991 yılında okuldan ayrılmak zorunda kal-dı. 1989 yılında Aroyo Odo Çok Sesli Korosu’nda yer aldı. Müzik çalışmalarına özel solfej ve şan dersleri alarak başladı. İstanbul Üniversitesi öğretim görevlisi Gül Sabar ve İran asıllı müzis-yen Evlim Bahçeban’dan özel dersler aldı.

GOKSEL 5 3/12/12 4:40 PM

Page 32: EDU&ART2012 SAYI1

30

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

RÜYALAR

RÜYA MI GERÇEK Mİ..RÜYA MI GERÇEK Mİ..RÜYA MI GERÇEK Mİ..RÜYA MI GERÇEK Mİ..RÜYA MI GERÇEK Mİ..

Merhaba,Dergimizin bu ilk sayısında sizlere zi-hinsel sağlığımız açısından çok önem-li bir kavramı anlatarak yazılarıma baş-lamak istedim: Rüyalar ve Çözümleme-leri (Analizi).İnsanlığın çok eski zamanlarından günü-müze uzanan rüyalar her zaman merak ve araştırma konusu olmuştur. Filozof-lar, bilginler, doktorlar, sanatçılar, mu-citler, kaşifler ve hatta toplumu oluştu-ran her konumdaki insanların yaşamla-rında bir kılavuz ve vasıtasız bilgi kaynağı olarak kabul görmüş düşler, zaman za-man gelecekten ha-ber veren birer mesaj olarak da anılmışlar-dır. Tıbbın babası ka-bul edilen Hipokrat’ın “Sağlık Bilgisi” kitabı, hastalıkların tespitin-de rüyaları esas alır-ken Aristo’nun “Rü-yalar” isimli çalışma-sı ve Artemidorus’un meşhur rüya yorum-ları diğer önemli an-tik dönem örneklerin-dendir. Şamanizm’de ve ilahi dinlerde de rüya ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Özellik-le tek Tanrılı dinlerin atası kabul edi-len İbrahim’in ve torunu Yusuf’un rüya-ları çok meşhurdur. İslam dini de rüya-ya değer vermektedir. İslam dininin kut-sal kitabı Kur’an’da da rüya ile ilgili olay-lar ve ayetler geçmektedir. Peygamber-lerin rüyaları daha çok prekognitif rü-yalar (gelecekten haber veren rüyalar) veya vizyonlar (vision: bir takım olayla-rı görme organının yardımı olmadan (zi-hinsel) görme ya da algılama fenomeni-

ne ve bu fenomendeki imajlar bütünü) şeklinde anlatılır.Ayrıca insanlık tarihi, rüyalarından etki-lenip eserlerini ortaya çıkaran sanatçı-lar, araştırdığı konunun formülünü rüya-sında keşfeden bilim insanları, doktor-lar, işadamları gibi rüyalarındaki mesaj-ları takip eden insanlarla doludur. Bilimsel araştırmalara konu olması ba-kımından rüyalar, Sigmund Freud, Carl Gustav Jung, Erich Fromm gibi 20. Yüz-yılın bilim - fikir adamları tarafından da uzun yıllar incelenmiştir. Elde ettikle-ri değerli bilgileri, eserleri ve öğrencile-

ri vasıtasıyla toplumla paylaşmışlardır.Ülkemizde ise rüya analizi deyince ilk akla gelen isim Psikiyatrist Doç. Dr. Nus-ret Kaya’dır. Yaklaşık 40 yıllık gözlem, tespit ve düşüncelerini topladığı kitap-larıyla rüyalara kendince bir bakış açı-sı getiren Kaya, insanın hakiki sağlığı ve insanlığın barışı bulabilmesinin beyin ve omurilik sisteminin ve rüyaların doğ-ru anlaşılmasıyla mümkün olabileceği-ni dile getirir. Özellikle bilinçaltı rüyala-rının içerdiği sembolik (normalde olma-yan, öyle görünmeyen, alakasız ve ya-bancı gelen semboller) rüyaların kişinin

bedensel ve zihinsel sağlığına kavuşma-da çok önemli sahneler olarak tanımlan-ması gerektiğini ifade eder. Rüya analizi-ni, geleneksel rüya yorumu, tabiri ve tef-sirinden farklı bir yöntem olarak bilimsel analitik düşünceye ve evrenin dili dediği kuş diline dayandıran Doç. Dr. Kaya, bi-limsel araştırmalarına halen devam et-mektedir.

Rüya analizine geçmeden önce her gece uykularımızın REM dönemlerinde karşı-mıza çıkan binlerce farklı sembolün bey-nimizde nasıl oluştuğunu, başka bir ifa-

deyle kökenine biraz değinmeliyiz. Hepi-miz biliriz ki, temeli olmayan eğreti bilgi-ler ne zihinde ne ya-şamda tutunamaz.İnsanın yaşam ma-cerası, sperm ve yu-murtanın birleşerek rahime yerleşmesiy-le başlar. Ana ve ba-badan gelen bilgiler içlerinde hem vücut sisteminin bilgilerini,

hem de kendi atalarından taşıdıkları ge-netik bilgi şifrelerini barındırır. İlk oluşan canlı kısa süre içinde bir kurbağa larva-sı benzeri bir şekle dönüşür. Bu aşama-da ilk oluşan: beyin ve ayrılmaz deva-mı olan omurilik sistemidir. Varlığımızın merkezi konumunda olan beyin - omu-rilik organlarının oluşturduğu bu siste-me “otonom sinir sistemi” denir. Yaşam-sal işlevlerden sorumlu B.O.S., duygula-rımızın, içgüdülerimizin, temel ve yön-lendirici kayıtlı duygularımızın merkezi-dir aynı zamanda. Akabinde ana ile cenin arasında gelişimi ve oluşumu tamamla-

Murat İnan • Rüya Analisti • [email protected]

GOKSEL 6 3/12/12 4:40 PM

Page 33: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

31

mak üzere bir bağ kurulur. Bu enerji - bil-gi ağına halk arasında “Göbek bağı” den-mektedir. Enerji - Bilgi Ağı: Enerjinin kapsamına neler dahildir diye merak edecek olursak, enerji; duyu or-ganlarımızla algıladığımız, yediğimiz, içtiğimiz ve genetiksel olarak ana-babamız ve atalarımızdan aktarılan her şey diyebiliriz. Ana adayının duygusal durumu, bes-lenme yoluyla vücuda giren yiyecek ve içeceklerin hücrelerindeki kimyasalla-rın duygusal molekülleri* olan peptid-ler, ilişkilerinde, sohbet ve tartışmala-rında ortaya çıkan havanın elektriği, alış-kanlıkları vs. hayata dair ne varsa birer enerji - bilgi olarak “Göbek bağı” yoluy-la rahmindeki cenine aktarılır. Hassas ve nazik davranılmakla birlik-te bilgili olunması gereken ha-milelik ve doğumdan sonraki yaklaşık 2 yıllık dönem bebe-ğin tüm yaşamı için temel ya-pılanma demektir. Bu süreçler zarfındaki her enerji - bilgi, ceninin BOS. ta-rafından beynine ve omurilik sistemine kaydedilir. En basit anlatımıyla bu kayıtlar, oto-nom sinir sisteminin nasıl ça-lışacağına dair etkilerde bulu-narak duygularımızın örgüsü-nü oluşturur.Günlük yaşamda çoğu kez duygularımı-zın varlığın farkedemeyiz. Çünkü algıla-ma sistemimiz ve öğrenme şekillerimiz tutup, görmeye, işitmeye dayalıdır. Doğ-rudan göremediğimiz için içimizdeki o esas canlıyı; beyin omurilik sisteminin varlığını pek hissetmeyiz. Kalbimizi çalıştıran, nefes alıp verme-mizi sağlayan, bağırsaklarımızı düzen-leyen, vücut ısımızı ayarlayan, tepkile-rimizi belirleyen ve daha birçok yaşam-sal fonksiyonumuzun yöneticisinin farkı-na bile varmayız. Tabii bir sağlık sorunu yaşamadıysak veya ölüm tehlikesi atlat-madıysak. Bilgisi, zekası, cebindeki parası, sahibi olduğu malları, taraftarı olduğu takım veya cemaat değildir insanı yaşatan enerji. Beyni ve onun işlevleridir. Bize göre bu bakış açısı ihtiyacımız olan gerçek bilginin, sağlığın ve tabii ki de doğru bilincin içimizde var oldu-ğunu farkettirir. Yeter ki ona kendi di-

* (Candace Pert, Duygu Molekülleri:Molecules of Emotion)

linden tanıyalım ve en az egomuz ka-dar hayatımızda yer verelim. Konumuz olan rüyalar ise yukarıda kısaca söz et-tiğimiz tüm enerji-bilgi kayıtlarının sem-bollere dönüşmüş sahneleridir. Bilinçal-tından çıkıp gelen bu semboller, insanlı-ğın ve kainatın ortak dilidir. Hatta daha derinlerde Yaratıcı ile aramızdaki za-man - mekandan bağımsız bir iletişim hattıdır. Eskiler bu dile Kuş Dili derler-miş. Kur’an’da “Mantık al tayr” (Kuşların mantığı:sesi) olarak belirtilen bu dil artık klasikler arasında gösterilen Simyacı ro-manında da “Evrenin Dili” olarak geçer. Örnek olarak rüyada görülen beyaz renk tüm kültürlerde temizlik, doğruluk ve bazen ilâhi destek anlamında pozitif bir anlam taşır. Siyah ise, karanlığı, korkuyu ve içine alıp yok etmeye çalışanı sembo-lize eden negatif bir renk olarak değer-

lendirilir. Ailesinden aldığı eğitim veya gördüğü baskı nedeniyle üzeri kapatıl-maya çalışılan, dışlanan ve çoğu da bil-gisizlikten kaynaklanan her sorun, rüya-larda şaşmaz bir imgesel - sembolik dil-le, duygular eşliğinde açığa çıkar. Kor-karak, ağlayarak, sıçrayarak uyanmalar da olduğu gibi. Bazen de çözülmeyi, açı-ğa çıkarılmayı bekleyen, gizlenmiş sin-miş bir çocukların tavrı gibi ilgi ve yakın-lık bekler rüyalar.

Varlık kanunları açısından eksik, yanlış, negatif olan her enerji - bilgi ne zaman sembollerle rüyalarda görünse orada çözülmeyi bekleyen bir sorun vardır. En azından belki de sadece bir tuzaktır ve doğru bilgi ile atlatılması gerekir.Takıntıların, korkuların, dışlanmışlıkla-rın, yanlış ve gereksiz zorlamaların, en-sest ilişkilerin, tecavüzlerin, tacizlerin, hastalıkların, abartılı sevgi gösterileri-nin bilinçaltından her gece haykırışıdır

rüyalar. Rüya araştırmacıları ise birbi-rinden farklı yaş, kültür, gelir seviyesi ve inançlardaki insanların rüyalarını incele-yip, özellikle bilinçaltından ve daha de-rinlerden gelen rüyalarda evrenin sem-bolik ortak diline neredeyse her seferin-de tanıklık ederler. Rüyayı gören kişinin o ana kadar hakkında bilgi sahibi olma-dığı, hatırlayamadığı kayıtları çözümle-meye çalışırlar. Birer düğüm haline ge-lerek kişinin sağlığına ve mutluluğu-na engel olan kayıtlar, rüyaların doğru analizi sayesinde dağılıp etkisini yitirir-ler. Böylece kişinin yaşam enerjisi doğ-ru kaynaktan vücuduna yayılmaya, sağ-lığını bulmaya başlar. Farkındalığı dola-yısıyla zekâsı netleşir. Rüyadaki sembolik dil öylesine güçlü-dür ve kesindir ki, çoğu kez insanların hayat hikayelerini dinlemeye gerek bı-

rakmaz. Çünkü rüyaları kişinin özün-den, sansüre uğramadan gelmektedir. Tam bu noktada size önemli bir uya-rı da bulunmak isterim. Rüya denince halk arasında ilk akla gelen yöntem, her yerden rahatlıkla bulabileceğiniz kitaplara başvurmaktır. Bu son dere-ce yanlış bir davranıştır. Çünkü rüya, kişinin bilinçaltından bizzat kendisine gelen bir mesajdır. Ortak sembollerde yer alsa, semboller arasında, kişinin geçmişi ve kişiliği arasında bağlantı kurup analize gidilmelidir. Bu ise bire-bir ilişkiyle, doğru bilgi ve analitik dü-şünceden taviz vermeden gerçekleşe-

bilecek süreç sonunda ortaya çıkabilir. Aksi takdirde mesajı yollayan beyin bö-lümleri ile anlamak için ilgisiz referans-lara başvuran beyin bölümleri arasında ciddi çelişkiler yaşanabilir. Zihnin karış-ması sonucu o rüya çöpe gidebilir. Aman dikkat, rüyalarınızı uyanır uyanmaz tu-valete gitmeden, bir şeyler atıştırmadan kalemle kağıda elinizle yazın. Kişiliğine güvenmediğiniz insanlara ve ortalık yer-de anlatmayın. Yıllardır rüya analizi sa-yesinde korkularından kurtulan, eğitim-de başarıyı yakalayan, sağlığına kavu-şan, ana - babasıyla sorunlarını çözen, yalnızlıktan kurtulup hayatın içine neşe ve güvenle katılan bir çok insana yardım ve tanıklık ettiğim için çok mutluyum. Hayatta hiç bir şey tesadüfi değildir. Rü-yalarınız size bir şeyler gösterip işaret ediyorsa onları dikkate alın. Çünkü insan aklıyla birlikte duygularını da (içindeki esas canlıyı; içindeki beni) kabul ettiğin-de gerçekten yaşamaya başlar.

GOKSEL 7 3/12/12 4:40 PM

Page 34: EDU&ART2012 SAYI1

SAĞLIK

temel önlem

6Kansere

karşı

32

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 2 3/12/12 4:48 PM

Page 35: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

33

ELİMİZ KOLUMUZ O KADAR DA BAĞLI DEĞİL. DOKTORLARIN, YENİ

ARAŞTIRMALARLA ZENGİNLEŞEN ÖNERİLERİNİ İZLEYEREK, KANSERE

YAKALANMA RİSKİNİ EN AZA İNDİREBİLİRİZ. KANSERE KARŞI EN YENİ ÖNERİ LİSTESİ,

DÜNYA KANSER ARAŞTIRMA VAKFI’NIN KONFERANSINDA DUYURULDU. KONFERANSI

İZLEYEN TEK TÜRK DOKTOR OLAN YASEMİN BRADLEY’NİN KALEMİNDEN, KANSERE

KARŞI ALTI TEMEL ÖNLEMİ AKTARIYORUZ

RF (World Cancer Research Fund/Dünya Kan-ser Araştırma Vakfı), Londra merkezli bir va-kıf. 1982’de, kanserin önlenmesi ve kontrol edil-mesi amacıyla kurulmuş. Derneklere önderlik ediyor, onları birleştiriyor. Araştırmacılar, sağ-lık profesyonelleri, kanun düzenleyiciler ve di-ğer sağlık örgütleriyle birlikte çalışıyor. İnsanla-ra kansere yakalanma riskini azaltacak bilgiler sağlıyor. Sağlıklı beslenme, fiziksel aktivite ve

şişmanlıkla ilgili bilgiler veriyor. 12-13 Eylül’de Londra’da, WCRF’nin düzenlediği iki günlük uluslararası bir konferansa katıldım. Konu ‘Kan-ser ve Beslenme’ydi. Araştırmacılar son veri-leri açıkladılar, dünyanın önde gelen doktorla-rı bu konudaki önerilerini sundular. Konferansta WCRF’ın Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü ile ortak hazırladığı bir rapor da sunuldu. İşte bu raporda yer alan öneriler:

RF (World Cancer Research Fund/Dünya Kanser Araştırma Vakfı), Londra merkezli bir vakıf. 1982’de, kanserin önlenmesi ve kontrol edilmesi amacıyla kurulmuş. Derneklere önderlik ediyor, onları birleştiriyor. Araştırmacılar, sağ

C

ÇÜNKÜ: Kansere karşı korunmada yaşam boyu sağlık-lı bir kiloyu korumak en önemli yollardan biri olabilir. Bu ay-rıca sizi birçok kronik hastalığa karşı da koruyacaktır. Dünya, 1980-90’larda olduğundan çok daha şişman! 1990-2005 ara-sında yüksek refah düzeyine sahip birçok ülkede fazla kilolu ve şişman insan sayısı arttı. Asya ve Latin Amerika, bazı Afrika

ülkelerinde bile şişmanlığa bağlı hastalıklar, birçok enfeksiyon hastalığını ve besin eksikliği hastalıklarını geride bıraktı. Fazla kilolu veya şişman olmak bazı kanserlerin riskini artırıyor. Aynı zamanda hipertansiyon, felç, şeker hastalığı ve kalp hastalığı riskini de… Çocukluk ve ergenlikte fazla kilolu veya şişman ol-mak çoğunlukla erişkinlikte de devam ediyor.

Ortalama erişkin vücut kitle endeksi 21-23 arasında değişiyor. Bu, ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. 21 yaşından itibaren normal vücut kitle endeksi (kilo/boyun karesi) değerlerinde kalmaya çalışın. Erişkin döneminizde kilo almaktan ve bel çevresi ölçüsünün artmasından kaçının.

ÖNERİ 1Normal, sağlıklı bir kiloda olabildiğince ince kalmaya çalışın

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 3 3/12/12 4:48 PM

Page 36: EDU&ART2012 SAYI1

34

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SAĞLIK

ÇÜNKÜ: Kansere karşı korunmada yaşam boyu sağlıklı bir kiloyu korumak en önemli yollardan biri olabilir. Bu ayrıca sizi birçok kronik hastalığa karşı da koruyacaktır. Dünya, 1980-90’larda olduğundan çok daha şişman! 1990-2005 arasında yüksek refah düzeyine sahip birçok ülkede fazla kilolu ve şişman insan sayısı arttı. Asya ve Latin Amerika, bazı Afrika ülkelerinde bile şişmanlığa bağlı hastalıklar, birçok enfeksiyon hastalığını ve besin eksikliği hastalıklarını geride bıraktı. Fazla kilolu veya şişman olmak bazı kanserlerin riskini artırıyor.

Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyün. Veya 60 dakika orta hızda yürüyün. Televizyon seyretmek gibi, sizi hareketsiz bir yaşama sürükleyen hobilerinizi sınırlayın.

ÇÜNKÜ: Kansere karşı korunmada yaşam boyu sağlıklı bir kiloyu korumak

en önemli yollardan biri olabilir. Bu ayrıca sizi birçok kronik hastalığa karşı da koruyacaktır. Dünya, 1980-90’larda

olduğundan çok daha şişman! 1990-2005 arasında yüksek refah düzeyine

sahip birçok ülkede fazla kilolu ve şişman insan sayısı arttı. Asya ve Latin

Amerika, bazı Afrika ülkelerinde bile şişmanlığa bağlı hastalıklar, birçok

enfeksiyon hastalığını ve besin eksikliği hastalıklarını geride bıraktı. Fazla kilolu

veya şişman olmak bazı kanserlerin riskini artırıyor. Aynı zamanda

hipertansiyon, felç, şeker hastalığı ve kalp hastalığı riskini de… Çocukluk ve

ergenlikte fazla kilolu veya şişman olmak çoğunlukla erişkinlikte de devam

ediyor.

Her gün en az 30 dakika tempolu yürüyün. Veya 60 dakika orta

hızda yürüyün. Televizyon seyretmek gibi, sizi hareketsiz bir yaşama

sürükleyen hobilerinizi sınırlayın.

ÖNERİ 2Aktif olmayı günlük yaşamın bir parçası

haline getirin

ÖNERİ 3Bol kalorili yiyeceklerin tüketimini azaltın

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 4 3/12/12 4:48 PM

Page 37: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

35

ÇÜNKÜ: Git gide güçlenen kanıtlara göre, hazırlama ve koruma yöntemlerinde tuz kullanılan yiyecekler, mide kanserine neden olabiliyor. Tuz, insan sağlığı ve yaşamı için gerekli. Ama dünyanın her yerinde tüketilenden çok daha azı!

Tuzu kullanmayan koruma yöntemleri nelerdir?Buzdolabında saklamak, dondurmak, kurutmak, şişelemek, kutulamak veya mayalamak. *Aflatoksin içeren yiyecekler karaciğer kanserine neden oluyor.

* Hedef günde 5 gramdan az tuz tüketmek olmalı. (2 gram sodyum) * Aflatoksinlere maruz kalmayın.

ÖNERİ 5Tuzu azaltın, küflü yiyeceklerden kaçının

ÇÜNKÜ: Kanıtlar kansere karşı koruyucu beslenme biçiminin ağırlıklı olarak bitkisel besinlerden oluştuğunu gösteriyor. Bitkisel besin; besin gücü bakımından yüksek, liften yana zengin, kalorisi az olmalı. Nişastalı olmayan sebze ve meyveler bazı kanser türlerine karşı koruyucu olabilir. Kalorileri düşük olduğundan kilo almayı da engellerler.

Nişastalı olmayan sebzeler neler?Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, semizotu, roka, maydanoz gibi), brokoli, bamya, patlıcan vb. Ama patates, tatlı patates değil örneğin. Havuç, enginar, kereviz, turp da nişastalı olmayan köklerden…

Nişastalı olmayan sebze ve meyve tüketiminiz günde en az 600 gram olmalı.Günde en az beş porsiyon (en az 400 gram) nişastalı olmayan sebze ve meyve yiyin. Her yemekte işlenmemiş tahıl ve baklagil tüketmeye çalışın. İşlenmiş rafine nişastalı ürünleri sınırlayın.

ÖNERİ 6Bol bol bitkisel yiyecek yiyin

ÖNERİ 4Kırmızı et tüketimini azaltın ve

işlenmiş etlerden kaçının Kırmızı eti haftada 300 gramdan

fazla tüketmemek ana hedef olmalı. En fazla 500 gramda kalın. Sosis, sucuk, sa-lam, jambon gibi tütsülenmiş, özel yöntem-

lerle saklanmaya hazır hale getirilmiş, tuzlan-mış, kimyasal koruyucular eklenmiş olan iş-

lenmiş etleri tercih etmeyin.

ÇÜNKÜ: Eğer ölçülü tüketilirse hayvansal kaynaklı yiyecekler besleyici ve sağlıklı. Vejetaryen beslenme alışkınlığına sahip

insanların çeşitli kanser türlerini geliştirme riskleri daha düşük. Ama bunda genel olarak

sağlığa verdikleri önemi de göz önünde bulundurmak gerekiyor; sigara içmemek, az

alkol kullanmak gibi… Ayrıca et, besinsel açıdan çok güçlü bir yiyecek; protein, çinko, demir, B12

vitamini içeriyor.

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 5 3/12/12 4:48 PM

Page 38: EDU&ART2012 SAYI1

36

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

SPOR

ÇOCUKLAR KAÇ YAŞINDA HANGİ SPOR BAŞLAMALILAR ?ÇOCUKLAR KAÇ ÇOCUKLAR KAÇ YAŞINDA HANGİ SPOR BAŞLAMALILAR ?ÇOCUKLAR KAÇ ÇOCUKLAR KAÇ YAŞINDA HANGİ SPOR BAŞLAMALILAR ?

Insan vücudu hareket etmek üzere di-zayn edilmiş en harika, en harkula-de ve en şahane yapıdır. 206 parça ke-mik, 650 çeşit kastan oluşur. Vücudu-muz, tüm bunların uyum içinde haraket edebilmesine yadım eden sinir ağları ve ona hükmeden beyin ile gelmiş geçmiş en iyi yaratımdır. Tabii bu kadar harika yaratılmış olan in-san vücudu, uyumlu bir şekil-de hareket edebilmek için be-bekliğinden başlıyor çalışma-ya. Önce “Muhteşem solu-num” olarak da adlandırılan diyafram nefesini kullanıyor; kendini besliyor. Daha son-ra ağlıyor, ses çıkarıyor, ağzı-nı kulanmaya başlıyor, bes-leniyor, gözleriyle etrafı izli-yor, göz kapaklarını oynatıyor, sağa ve sola bakıyor göz kas-larını kullanıyor, ayaklarını kul-lanıyor, bezi bağlandığı zaman bisiklet çeviriyor gibi yapıyor, derken 4 ayak üstüne düşü-yor kedi olduğu için değil tabii ki de emeklemek için sendele-meye başlıyor, hatta devriliyor. Ancak yılmıyor devam ediyor, bu arada da dengesini geliştiri-yor, sonra bir bakmışsınız hız-lanıp peşinizden geliyor, oyun-cakları alıyor yere vuruyor “Ben kuvvet-lendim” diyor, sonra bir gün bir duva-rın, koltuğun ya da masanın yanına gidi-yor hafif bir destek ile doğruluyor san-ki o ayağa kalktıkça yer küçülüyor. Niha-yet ayağa kalkıyor. İşte bu bir kişisel ge-lişim göstergesidir. Bu uzun yolculuğun sonunda da anlaşıldığı üzere bu çalışma sonrasında ayağa kalkmayı başarabilen çocuklarınıza siz neler yaptırtabilirsiniz

? Siz neler yapıcağınızı düşünürken ben de sizler için bu muhteşem emeğin kar-şılığı olarak çocuklarınıza hangi sporları kaç yaşlarında başlayabilir rehberini ve ne zaman gerçekten branşlaşabilirler onları yazayım. Amerika’da kalabalık bir grubu izleyen araştırmacıların tuttuğu istatistiklerin sonucuna göre, herhangi bir spor branşıyla uğraşmış ya da spo-

ru amatör olarak sürdüren kişilerin spor yapmamış bireylere göre okul hayatları, iş hayatlarında ve sosyal yaşamlarında yapmayanlara oranla % 74 başarı sağ-landığı saptanmış. Şimdi bu bilgi bir ke-narda bulunsun. Kaç yaşında hangi spora başlayabilir rehberi; Yüzme: 3 yaş yüzmeye başlanması için uygun bir yaştır. Motor becerileri (aklın-

dan geçenleri eline, koluna ve bacak-larına iletebilmek) gelişmesi açısından ve bütün kas gruplarını yer çekiminden uzak bir ortamda geliştirebilmesi için rahatlıkla ve içiniz rahat bir şekilde se-çebilirsiniz. Profesyonel bir yüzücü ol-mak isterse, 7 yaşından önce bir takım-la çalışmalara başlamalıdır.

Jimnastik/ Cimnastik: 3 ya-şında başlayabilirler ve profes-yonel olarak devam etmek is-terlerse 6 yaşlarına kadar baş-lama yaşı uzayabilir. Kız - er-kek ayırmadan tüm çocuklar yapabilir. Ama iyi eğitmenler veya kurulıuşlarda yapılmalı. Bu branş, çocukların gelişimleri için çok elzem bir konudur.

Bale: 3-4 yaş, baleye başla-mak için uygur. Eğer profesyo-nel olarak yapılacaksa 6-11 yaş aralığı bunun için ideal yaş ara-lığıdır.

Tenis: 5-6 yaşında başlamak bu spor için ideal yaş aralığıdır. Eğer profesyonel olarak düşü-nülüyorsa, çocuğunuz 10 yaşın-dan önce tenis sporuna başla-tılmalıdır.

Basketbol: Başlangıç yaşı olarak 6-8 verilebilir. Büyük kas grupları kullanı-lacağından vücudun belli başlı bazı be-cerileri tam yerine getirebilmesi başla-mak için önemlidir.

Voleybol: Temel voleybol becerilerinin kazandırıldığı antrenman programları 10 yaşından itibaren başlar. 10-12 yaş

Göksel Yavuz • [email protected]

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 6 3/12/12 4:48 PM

Page 39: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

37

aralığında sporcular “Mini Voleybol” oy-nayarak voleybola hazırlanırlar. Ancak 12 yaşından sonra müsabakalara hazır-lık dönemine girilir. Kızlarda en küçük müsabaka yaş grubu 12-13; erkeklerde ise 13-14’tür.

Futbol: Futbol kuşkusuz ülkemizin ve dünyanın bir numaralı sporu ve her er-kek çocuğununda bilgisini olduğu bir spor dalıdır, erkekler kadar kızların da ilgisini çekmektedir ve onlar içinde fut-bol okulları açılmıştır. Başlama yaşı 5-6’tır.

Atletizm: 7 yaşından itibaren başlar.Müsabakalara da 11-12 yaşta katılınıyor. Minikler Türkiye Şampiyonası her branş-ta atma, atlama ve sprintte düzenleni-yor. Krosta kızlarda bin, erkeklerde bin 200 metre yarışmaları yapılıyor.

Kayak: Kayakta 7 yaşından itibaren sporcular temel eğitim kamplarına alı-nıyor. Bu yaştan itibaren de lisans ve-riliyor. Ancak, müsabakalara başlama yaşı farklı. Alp disiplini dalında 12, kuzey di-siplininde (mukavemete dayalı olduğu için) 16 yaşından itibaren müsabakaya katılabiliyor.

Eskrim: Eskrimde spora başlama yaşı 8 olarak belirlenmiş. Bu yaştan itibaren sporcular, lisans alıp süper minikler ka-tegorisinde yarışmalara iştirak edebili-yorlar.

Buz Sporları: Artistik buz pateninde çocuklara 6 yaşından itibaren lisans çıkartılıyor. Bu yaşta minik patenciler, teşvik yarışmalarına katılabiliyor. Buz hokeyinde ise lisans yaşı 10. Bu yaş-tan itibaren çocuklar müsabakalara çı-kıyorlar.

Uzak Doğu Sporları Ya da dövüş sporları: 5-7 yaş aralığı başlamaları için idealdir ama dikkât edilmesi gere-kir. Bu başlangıç yaşıdır. Sporun getir-diği öz disiplini ve kavramlarını anlama-sı beklenemez oyun kıvamında eğitim-ler daha etkili olur.

Yelken: Genel olarak başlama yaşı yok. Her yaştan katılımcıya açıktır.

Monopalet: 10-12 yaş başlama yaşı-dır. Ancak daha önce yüzme ile ilgilen-miş olanların başlayarak yükselmeleri olasıdır.Bu bilgilerden sonra artık siz, sporcu ailelerine de bazı görevler düşüyor;

z Çocuğunuz sporla ilgilenmezse başka fiziksel aktiviteler bulabilirsi-niz. Örneğin, ailece bisiklete binebilir, doğa gezilerine çıkabilirsiniz.

z Çocuğunuzun arkadaşlarıyla ip at-lama, basketbol oynama gibi etkinlik-lere katılmasını sağlayarak aktif za-man geçirmesini sağlayabilirsiniz.

z Çocuğunuza kazandığı veya kaybet-tiği anda onu koşulsuz sevdiğinizi his-settirin. Hedefin kazanmak değil fi-ziksel kapasite ve yetenekleri geliş-tirmek olduğunu unutmayın ve geliş-miş yeteneklerini güçlendirin.

z Çocuğunuzun yetenekleri konusun-da gerçekçi olun.

z Çocuğunuzu istemediği hiçbir akti-viteye zorlamayın.

z Spordan zevk alın, kendi hedefleri-nizi belirleyin ve çocuğunuza pozitif bir model olun. Unutmayın çocuklar duyduklarından çok gördüklerini öğ-renirler.

Not: Bazı branşlarda spora başla-ma yaşını ‘3’ olarak yazmam, sizle-re belki “Çok erken değil mi?” dedirt-miş olabilir; ancak bu yaşta başla-maları çocuklarınız gelişimi için ha-rika olacaktır.

Her çocuk 3 yaşında bu sporlara baş-lamalıdır ve bu yaşlarda yapabilir diye bir kural yoktur. Eğitmenlerden antrenörlerden bu konularda bilgi alabilirsiniz. Siz istiyorsunuz diye de o sporu yapmasınlar, bırakın hangi spo-ru yapacağına eğitimcilerin yönlen-dirmesi ile karar verilsin.

Onun için yapacağınız seçimler onun geleceği olabilir ve mutlu olmasını istiyorsanız kararı çocuğunuz ya da antrenör/eğitmen versin.

Burada işlediğim branşlar genel ola-rak en fazla ilginin olduğu branşlar diğer branşlarla ilgili bilgi almak is-terseniz ya da sorularınız olursa ma-illerinizi bekliyorum. Gelecek konu-muz bel, boyun rahatsızlıklarının se-bepleri ve çözümleri.

SAGLIK KAHSERE 6 ONERI 7 3/12/12 4:48 PM

Page 40: EDU&ART2012 SAYI1

38

MA

RTED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

PORTRE

KIRACMART 2 3/12/12 4:57 PM

Page 41: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RTED

U&

AR

T D

ERG

İSİ 2

012

39

Derinliklere doğrubir yolculuk

Yıllar Sonra... Pek çok kişinin ilk aşkı için dinlediği, dillerden düşürmediği şarkı... Yıllar geçti, yollar geçti... Herşey geçti ömrümden... Bir sen geçmedin... Bir senden geçemedim... Ve bugün hala tepiniyorsa şuranda yüreciğin... Daha da yolun var demektir, koş yeni yıllara, yeni yollara... Ben seni hep beklerim... Kadınım; nice yıllara... Ve yıllar sonrada uyanırsam bir hazan sabahında... Bir şarkı daha yazacağım sana...” Bitmeyen ilk aşklar için... Ve yine onun tadında bir şarkı daha... Nice Yıllara... Sanki Yıllar Sonra’ya bir atıf var içinde...

Tüm ilk aşklara gelsin diyerek başlıyoruz sohbete... Kıraç son çıkardığı Derindekiler albümüyle derinliklere doğru yolculu-ğa çıkarıyor bizi sohbet içinde...

Dokuzuncu albüm değil mi?Evet, galiba.

Albümün farkı nedir?Üç boyutlu olması. Normal CD’nin yanında bir de DVD var. DVD’de hem iki boyutlu izlemek için hem üç boyutlu izlemek için seçenekler var. Bir de 3D gözlük var. Alt yazı seçenekleri var. İngilizce, Arapça, Korece, Farsça, Japonca, Çince lisanlar var. Film izler gibi. Hem ilginç olsun hem de ne dediğimiz an-laşılsın istedik. Konserlere de İranlılar geliyor. Hatta bir tane-si anlamadığını söylemişti. Almanya’da da bir arkadaşım söy-lemişti. Türkçe bilmeyenler “Bu adam ne diyor?” diyor. Çevi-riyorlar sözlerini şarkılarımın..

İlginç bir anektod bekliyorum sizden...Yayla Yolları diye bir türkü söylemiştim ben Bir Garip Aşk Bes-tesi albümümde. İngiltere’ye konsere gittiğimde gazeteci arka-daşımızın İngiliz arkadaşı o türküyü çok seviyormuş. “Bu adam ne diyor?” diye sormuş. Çok eğlenceli ama mistik bir havası var diyormuş. Yayla Yolları nasıl anlatılır ki şimdi? Ben varmam inekliye yoğurdu sinekliye diye devam ediyor türkü... (Kahkaha-lar) Bunu anlatmaları uzun sürmüş İngiliz arkadaşa...

Albümü henüz almadım gayet hoş... Dinlerken Türk filminin bir kahramanı gibi hissettim kendimi...Eyvallah.

Ne kadar sürdü albüm?Ağla yeni bir şarkı. Nice Yıllara yeni. İnsanlarla ilk defa bu-luşturduğum şarkılar... Altı şarkı benim. 4 tanesi arkadaşla-rımın. Eski ve yeni oluşturduğum şarkılar. Sevgilim mesela eski bir şarkıdır.

KIRACMART 3 3/12/12 4:57 PM

Page 42: EDU&ART2012 SAYI1

40

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

PORTRE

NİCE YILLARA...Ben en çok Nice Yıllara parçanızı beğendim...Benim de çok sevdiğim bir şarkı. Çıkış şarkısı o...

Yıllar Sonra ile bağdaştırdım, o tadı verdi bana...Çok zor o tür şarkıların çıkabilmesi, Yıllar Sonra tadında bir şarkı gerçekten de. Onun için çok özel bir şarkı, söylerken çok etkileniyorum. Beni bir yerden bir yere götürüyor...

İlk olarak onun çıkmasının sebebini sorsam?Kıraç tarzını yansıtıyor, dinlemesi kolay. Onun daha sevilece-ğini düşündüm. Daha çok sevileceğini düşündüğüm şarkılar da var. Sevgilim mesela...

Kimlerle çalıştınız klipler için?Klibi ben çektim. BTS ile çalıştık. İnsanlar bilirler orayı. Ses sistemlerimizi kurarlardı. Animasyonla ilgili ciddi çalışmala-rı var. Bana çalan arkadaşlarım, orkestramızdaki arkadaşla-rım çaldılar...

TÜRKİYE VE DÜNYADA BİR İLKMasraflı olmadı mı?Normal bir albümün maliyetini biraz aştı ama ben kazandı-ğım şeylerin büyük çoğunluğunu müziğe aktarıyorum. Satış anlamında büyük bir gelir olmasa da çok sevdiğim için müzi-ğe aktarıyorum. Ama mantıklı bir bütçe yaptık. Bir tane klip çekiyorsunuz ama aynı anda 10 klip çekmek zekayla çözül-mesi gerekiyor. İki klip maliyeti gibi oldu. Merak eden arka-daşlarımız olacaktır, izleyenler soracaktır da...

Bu iş bir ilk değil mi?Türkiye’de de dünyada da bu iş bir ilk.

Yurtdışındakilere feyz olabilir...Evet olabilir de...

Albüm üzerine ne kadardır çalışıyorsunuz?İki yıldır çalışıyoruz. Stüdyomu kurdum kazandıklarımız-la. Bu albümün doğal olması gerekiyordu. Ekonomik olarak zorlandım ama başardım. 70 yılından kalma bir davul getirt-tim Almanya’dan. İstediğim sesi yakalayabilmek için. Yumu-şak fakat büyük bir ses. Canlı, davul çalarken aynı anda bas ve gitar, vokal hepimiz aynı anda kayıt yaptık. Akustik bir al-büm. Sanki o anda orada çalınıyor gibi. Konserdeymiş gibi bir his vermek içindi...

DERİN DERİN KONUŞMALARDerindekiler Kulübü nedir, ne yapar kulüptekiler? Gi-remediğim için mutsuz oldum!Oraya girmek için albümün üzerinde bir numara var. Albü-mün sıra numarası var ve şifre var. O şekilde üye olunuyor. Derin derin konuşma, birbirini daha iyi tanıma, bir dostluk or-tamı oluşturmak adına kuruldu. Ne kadar çoğalırsak o ka-dar güzel olacak. Daha sıcak bir hayat ortamı paylaşacağız. Ben de giriyorum. Yüzeyden daha derinlerde bir bağ kuraca-ğız. Bağlarımızı güçlendireceğiz

Neden bu fikir çıktı?Arkadaşlık dostluk eskilerde kaldı. Tek tek yüz yüze yapamı-yoruz. Teknoloji bu anlamda önemli. Hayallerimiz için yaptık. Belki ileride bunu bir derneğe çevirebiliriz. Gerçek bir meka-na da taşıyabiliriz. Etkinlikler yapabiliriz. Ben de o kulübün üyesiyim, belki kurucu üyesiyim ama her şeyi ben yapmak is-temiyorum. Burası bir paylaşım yeri.

Facebook gibi olur mu?Onun kadar olmaz da o kadar ekonomik gücümüz yok ki...

Neden Derindekiler?Hayatı yüzeysel yaşadığımız ve bundan şikâyetçi olduğumuz için. Hem müziğin hem sanatın hem dostluklarımızın yüzey-

KIRACMART 4 3/12/12 4:57 PM

Page 43: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

41

de kalması nedeniyle albüm vesilesiyle bizi dinleyenlerle bir şeye dokunalım istedik.

Dizi müzikleri devam ediyor. Çoğu kişi “Dizi müziğini Kıraç yaptıysa kaliteli dizidir” diyenler var...Son yıllarda dizilerimde başarı yakaladığımız söylenemez ama müzik tarzımız etkili oluyor ama dizilerden yoruldum.

Niye?Bir sektör oluşuyor, sürekli mücadele vermek zorunda kalı-yorsunuz, hem kendi kimliğinizi korumak hem de iyi birşey-ler yapmak adına. Bir bakıyorsunuz yoruluyorsunuz. Yorul-dum. Beş dizi yapmayacağım da belki bir tane yapacağım. Daha sinemaya müziğe girmek istiyorum. Yeni arkadaşları-mızı ön plana atmak istiyorum. Bayrak yarışının bitmemesi için bayrağı teslim edeceğim arkadaşlar çıkarmak istiyorum. Film düşüncelerimin üzerine gidebilirim.

“DÜZEYSİZ YAŞIYORUZ”Müziğini yaptığınız dizileri izler misiniz?Televizyon izlemiyorum. Antipatik anlaşılmasın. Kimseyi ren-cide etmek için söylemiyorum. Düzeyin yükselmesi lazım. Düzeysiz yaşıyoruz. Yapabileceğim şeyleri yapıyorum ara-ya klasik müzikler sokuşturarak. Seviliyor da. Toplumda par-mak gösterilen şeylerin düzeysiz olduğunu biliyoruz. Televiz-yonu açtığımda hemen sıkılıyorum. Ne olur kimse kırılmasın gerçekten katlanamıyorum, haberler de dahil. Daha özgür, daha bağımsız şeyler gerekiyor. Her şey birbirine kasten or-ganik bağımlı. Bu toplumun herşeyine yansıyor. Bir tek düze-lik var. Ve bu doğru bir tek düzelik değil. İnsanoğlu için man-tıklı bir tek düzelik değil. Kölelik için oluşturulmuş bir yapı-lanma. Bir torna gibi. Her ürün aynı şekilde olmalı ki o sis-tem doğru çalışsın gibi. Bu insanlığa yapılmış bir zulümdür. 21. yüzyıla geldik insanoğlu özgür değil. Binlerce savaşla bile özgürlüğümüzü alabilmiş değiliz. Bu her şeyimize yansıyor. Günün birinde belki...

KIRACMART 5 3/12/12 4:57 PM

Page 44: EDU&ART2012 SAYI1

42

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

Dizi müziği anlamında Türkiye’yi nasıl buluyorsunuz?Yüzde 1’lik kalite oranı var. Yüzde 99’u neyse ne, “Yırtalım” durumu var. Bakı-yoruz televizyondaki tutan dizilere, çok uğraşılmış- cebelleşilmiş prodüksiyon-lar iş yapıyor. Yönetmen çok inanırsa, iyi oynanırsa, bilgi de önemli, o diziler tu-tuyor. Ama bunlar olmadan hiçbirşey doğru olmayanlar da tutuyor. (Kahka-halar)

Biz ne verseniz izler, ne verirseniz yer içer hale geldik...İki tür diziler tutuyor.

Muhteşem Yüzyıl iyi mesela...O da iyi. Öyle Bir Geçer Zaman Ki me-sela... İyi... Ama benim “tutarlı rezillik” dediğim, müzik yaparken ortaya koydu-ğum tanım- uğraştım da buldum, bu da önemli. Ne yapıyorsanız tutuyor. Ülke-nin genel yapısı doğru olmuyor. Çağdaş bir toplumda iyi olanların alkışlanması lazım. Türk dizileri Türk insanının ayna-sı. Kadın olacak ağlayacak...

Geçen biriyle konuşuyorduk, “Bizim milletimiz ağlamayı seviyor” dedi...Öyle ya da tepinmeyi seviyoruz. Ya bi-tik, kaderci birşeyi izlemeyi seviyoruz ya da tepinmekten hoşlanıyoruz, dabbeler gibi...

“ÖZGÜR TAVUKLARIN ETİ BİLE DAHA LEZZETLİ”İlişkiler de öyle ama... Bazıları sa-dece ağlamak istiyor... Şu anda mü-ziği nasıl değerlendiriyorsunuz? Cem Karaca, Barış Manço gibi isim-ler yok...Yıllardır konuşuyorum ama ne yapı-yorsanız yapın ilk önce özgür olma-nız gerekiyor. Özgür tavukların eti bile daha lezzetli. Mutlu, yayılan ke-çilerin eti bile lezzetlidir. Sahte yem yediremiyorsunuz. “Ben özgürüm” deyip özgür olamazsınız. Rock olsun pop olsun özgür olacaksınız ki özgün olsun.

Özgür olduğunuzu hissedeceksi-niz, kahvenizi içerken, en çok düşü-nürken özgür olduğunuzu bileceksi-niz. Biz farkında olabiliyoruz bunun, hayvandan ayrılan yanımız o. Farkın-da olduğumuz için sanatı üretebili-yoruz. Bunu düşünebiliyorum, “Ben özgür müyüm?” buna bakın. Dünya-da neredeyiz, Türkiye nerede, nasıl

bir ortamdayım? Bunlar genel kültür diye söyleniyor. Bunlardan haberdar olmalısınız, özgür müsünüz bilmeli-siniz. Bir tek gündem var. Sanatçısı için de vatandaş için de şöhret olmak düşüncesi var. İş yerindeyseniz ora-da şöhret olmak, televizyona çıkma şansınız varsa orada şöhret olmak... Ün, şöhret... Tatlı şeylerdir bunlar, kim istemez...

Ama çabuk geçer?Ama bazılarında da geçmiyor...

Toplum istiyor, bu kadar haber ya-pılmasa gündemde olmazlar...Siz de özgür değilsiniz... İşte sorun bu. 68’li yıllardaki gibi. O dönemdeki şarkı-lar sıcacık geliyor. O kültürü özgür in-sanlar oluşturdu. Ama etkisini hissedi-yoruz...

Barış Manço dinlerken şu anda aynı tadı alamıyorum. Neyse... Pepee nasıl gidiyor?İyi gidiyor. Sevgili eşimin emeğiyle, ha-yat mücadelesiyle bugünlere getirdik. Halkımız çok sevdi, bizim de yüzümü-zü güldürüyor. Türkiye’de çizgi film yap-mak önemliydi. Çocuklara birşey vere-bilmek bizim için mutluluk.

Yeni birşey gelecek mi?Pepee ile başladı ama onunla bitsin is-temiyoruz. Yeni karakterlerimiz var...

YENİ BİR FENERBAHÇE MARŞI GE-LECEK Mİ?Hayırlısı olsun. Bu arada Fenerbah-çeli taraftarlar yeni bir marş bekli-yor... Olacak mı?Önce Başkan’ı ziyaret etmek istiyo-rum. Uzun zamandır gidemedim. Sıkın-tılı günler yaşıyor. Benim de yoğunluğu-ma geldi. Fenerbahçe için o kadar üz-günüm ki... Taraftar olarak üzgün deği-lim. Fenerbahçelilik futboldan ayrı bir-şey değil. Belki Başkan ile kısa da olsa görüşebilirsem, daha önce hapishane ziyaretinde bulunmadım, birçok insanın oralarda olmasını sıkıntı olduğunu dü-şünüyorum. Fenerbahçe için her zaman görevdeyiz...

Albümle alakalı mesajınız nedir?Gerçekten onları bu kadar beklettik. Eli-mizden geleni yaptık. Onlar için özen-dim ve akustik bir iş çıkardık. Alanlar için söylüyorum, o parayı hakettiğini dü-şünüyorum...

Tufan Kıraç 1972 Yılında Kahramanmaraş’da doğdu. Öğretmen olan babasının görevi nedeniyle 10 yaşına dek Kahramanmaraş ve köylerinde yaşadı. 1982 yılında babasının tayini çıkınca ailesiyle İstanbul’a yerleşti ve eğitimine İstanbul’da devam etti.Küçük yaşlardan itibaren müziğe karşı ilgi duyan Kıraç’a ilk desteği bağlama çalan babası verdi. Bağlama ile müziğe başlayan Kıraç’a ikinci büyük destek lisedeki müzik öğretmeni Refik Köksal’dan geldi. Müziğe olan ilgisini ve yeteneğini gören Refik Köksal Kıraç’a ilk gitarını hediye etti. 1990 Yılında liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavlarına girerek Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Müzik Öğretmenliği bölümünü kazandı. Öğrencilik yıllarında Taksim, Harbiye, Kadıköy’deki barlarda çalışmaya başladı. Lise yıllarında ilk beste ve söz çalışmalarını yapan Kıraç 1996 yılına geldiğinde ilk albümü için çalışmalara başladı. Kıraç’ın ilk albümü Deli Düş 1998 yılı Mayıs ayında çıktı.Bu albümün ardından sırası ile çıkan albümleri şöyledir;2000: Bir Garip Aşk Bestesi2001: Sevgiliye2001: Zaman2003: “Zerda” Soundtrack2004: “Bir İstanbul Masalı” Soundtrack2003: Kayıp Şehir2005: “Aliye” Soundtrack2007: Benim Yolum2008: Haydi Haydi2008: Binbir Gece Soundtrack2008: Gözyaşı Çetesi Soundtrack2008: Sessiz Fırtına Soundtrack2008: Yağmur Zamanı Soundtrack2008: Kıraç Toprağın Türküleri2008: O..Çocukları Film Müziği2009: Garbiyeli2009: Rock Dünyasından Sesleniş2009: Yolcu2010: Show Zamanı2011: Dön Artık2012: Derindekiler

KIRAÇ HAKKINDA

KIRACMART 6 3/12/12 4:57 PM

Page 45: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

43

YAZAR BIO

01.08.1947 Yozgat doğumlu. Baba adı; İs-mail, Anne adı; Şehver. Evli (14.07.1976) 2 çocuk babası. Tiyatro, film oyuncusu, gazeteci, yazar, şair.

Babasının asker oluşundan dolayı 1. sını-fı Gaziantep Kayacık İlkokulu, 2. ve 3. sı-nıfı Gaziantep Akyol İlkokulu, 4. sınıf Ki-lis Kemaliye İlkokulu ve Şehit Sakıp İlko-kulu, 5. sınıf Bandırma/ Gönen Gönen İl-kokulu, Orta 1. sınıf Sarıkamış Ortaokulu, Orta 2. sınıf Erzurum Ortaokulu ve Cebe-ci Ortaokulu (Ankara), Orta 3. sınıfı Ata-türk Lisesi’nde (Ankara) okudu ve bıraktı.

Rüzgarlı sokakta gazetelerin muhasebe-sini tutan eniştesi Necdet Tolga’nın ya-nında çalışmaya başladı. Gazeteleri tanı-dı ve gazetecilerle tanıştı.

1965 senesinde Anafartalar Ortaokulun-da orta okulu dışarıdan bitirdi.05.12.1966 tarihinde Devlet Tiyatrosu-nun “İstanbul Efendisi” adlı oyunu için açtığı seçmeleri kazanarak Devlet Tiyat-rosunda çalışmaya başladı (Rol: Apos-tol). Aynı oyunla Adana Şehir Tiyatrosu, Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu, İzmir Açıkhava Tiyatrosu, Üçüncü Tiyatro, ve Altındağ Tiyatrosunda oynadı. 1966 se-nesinde Bursa’da Ünsal AYBEK – Devlet DEVRİM’ in rol aldığı “ Beynimdeki Şey-tan” isimli filmde Sami Hazinses ile bera-ber oynadı. 28.03.1967 tarihinde Devlet Tiyatrosu Aktörleri tarafından oynanan “501 no’lu hücre” filminde oynadı.1967 – 1970 yılları arasında Özel Yükse-liş Kolejinde okudu ve liseyi bitirdi. Lisede okurken Devlet Tiyatrosunda çalışmaya devam etti. Deli İbrahim, 1968 – 1969 Al-tındağ Tiyatrosu (Balıkesir Muhasebeci-si) Rol: Damat Cemil oynadı. 1970 sene-sinde Lise son sınıfta Yıldıray AKINCI’nın sahneye koyduğu “Yarış” adlı oyunla Tak-

dirname aldı . 1971 – 1972 senelerinde Yükseliş Kolejinde “ Pusuda Bir Evlen-me Teklifi” ve Kahvede Şenlik var” isimli oyunları sahneye koydu.18.01.1969 tarihinde Devlet Tiyatrosun-dan ayrıldı.

12.11.1970 tarihinde Ankara İktisadi – Ti-cari İlimler Yüksek Okuluna Kaydoldu. Okulda can güvenliği kalmayınca 3. sınıf-ta bıraktı.1970 senesinde Maltepe Komedi (Azmi ÖRSES), Maltepe Tiyatrosu (Yıldırım ÖNAL Topluluğu), Çağ Tiyatrosu (Ahmet DEMİREL) “Düdükçülerle Fırçacıkların Savaşı” (Rol: Zolpon –Saray Nazırı), 1971 Ankara Drama Tiyatrosu “Sahne Işıkları” (Rol: Nevil) nda oynadı.1971 yılında Levent KIRCA ve Yavuz KUMÇAY ile birlikte Ankara Çocuk Ti-yatrosunu kurdu (Ali Baba Kırk Hara-miler)ve daha sonra ayrıldı. Kendi adı-na AS – TEK Çocuk Tiyatrosunu kurdu. (Alaattin’in Sihirli Lambası – Yazarı Ferdi Merter Fosforoğlu)1972 yılında kendi eseri olan “ Konuşan Eşek” isimli çocuk oyunu oynadı ve sah-neye koydu. 1972 meydan sahnesi (Çetin KÖROĞLU) “ Üç derste Aşk” ve “ Sihirli Pabuçlar” isimli çocuk oyununda oynadı ve oyununun dekorlarını yaptı.

1974 senesinde Anıttepe Lisesinde “Pu-suda ve “Bir Evlenme Teklifi”ni tek-rar sahneye koydu. 1975 senesinde ti-yatroyu bıraktı ve özel firmalarda çalış-tı. 14.07.1976 tarihinde evlendi. Aske-re gitti, çürüğe ayrıldı. Eniştesinin yar-dımlarıyla tekrar gazeteciliğe döndü. 1.08.1976 – 31.12.1977 Yeni Ulus Gaze-tesi, 01.01.1978 – 30:06.1979 Ankara İk-tisat Gazetesi, 19.11.1978 Tarihinde Ba-sın Kartı Komisyonunun aldığı kararla Basın Kartı taşımaya hak kazandı.

04.06.1979 – 29.06.1979 tarihleri, ara-sında TRT Radyo – Televizyon Dairesi Başkanlığı TRT.TV Eğitim merkezi mü-dürlüğü “Film Kameramanları” konu-sunda katılma belgesi aldı. 01.01.1980 – 31.12.1980 Güne Bakış Gazetesi, 01.05.1981 – 31.12.1987 Yeni Gün Ga-zetesi, 01.10.1992 – 01.08.1993 32. Gün, 15.04.1996 – 15.04.2000 Ankara İl Ga-zetesinde çalıştı. 1995 senesinde 4056 sayılı sanatçı borçlanmasından faydala-narak emekli oldu.

21 – 22 Mart 2001 tarihinde basın komis-yonunun aldığı karar üzerine sürekli ba-sın kartı taşımaya hak kazandı.

Emekli olduktan sonra Siyasi partile-re olan ilgisinden dolayı ve birikimlerini de göz önüne alarak 10 senede “1923 – 2006 Türkiye’de Kurulan Siyasi Partiler, Kurucular ve Amblemler” isimli 3 ciltlik kitabı hazırladı. Kitap halen Atatürk Kül-tür Ve Araştırma Kurumunda olup yayın-lanmayı beklemektedir. Bu kitapla ilgi-li çeşitli partilere ait 12 adet kitap hali-ne getirilmiş çalışması vardır. (Bak; T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Mü-dürlüğü Dökümantasyon Merkezi Ayhan Hüseyin ÜLGENAY Koleksiyonu)2007 yılında basılan “ Türk Siyasetin-de Parti Amblemlerini Yansıtan Rozet-ler, Anahtarlıklar, Efemeralar” isimli bir kitabı Ankara İktisat Gazetesi’nde yayın-lanan haberleri, Lise Gazetesi (Yükse-liş) Şiirleri ve Tiyatro eleştirileri, Konu-şan Eşek isimli bir de çocuk oyunu vardır.

Bağlı Bulunduğu Kuruluşlar:03.07.1978 Türk Nümismatik Derneği, 07.05.1984 Türkiye Gazeteciler Sendika-sı, 2000 Ankara Antikacılar Yardımlaş-ma Derneği (Kurucularından), 2006 Sa-haflar Birliği Derneği Onur Üyesi, TSİP üyesi

Ödülleri:T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Dokümantasyon Merkezi’ne 2006 yılından itibaren “ Ayhan Hüseyin Ülgenay Koleksiyonu” adı altında bağış yapmaya başladı. Bu çalışmadan ötürü 11.02.2008 tarihinde T.C. Başbakanlık Devlet Arşinlerin de yapılan bir törenle Gen. Müd. Sayın Doç. Dr. Yusuf SARINAY tarafından kendisine bir plaket verildi. Ayhan Hüseyin Ülgenay 01.04.2009 ta-rihinde itibaren (TSİP) Behice Boran Bi-lim Sanat ve Araştırma merkezinin ya-yınladığı Ekin Sanat ve Düşün dergisinin 36. sayısından bu yana “Hatırlananlar” adı altında bir yazı dizisi hazırlamaktadır. Aynı dergide Şiirleri de yayınlanmakta.

“Aklım” isimli bir de çocuk oyunu çalış-ması var.Ayhan Hüseyin ÜLGENAY Nisan ayından itibaren Edu&Art dergisinde bizlerle…

Ayhan Hüseyin Ü[email protected]

KIRACMART 7 3/12/12 4:57 PM

Page 46: EDU&ART2012 SAYI1

44

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

MEKTUPLARDA KALAN AŞK

AŞK’A DAİR AŞK’A DAİR AŞK’A DAİR AŞK’A DAİR AŞK’A DAİR

“Sana kavuşmak için senden ayrılmak gerekiyor. Ne hazin bir mecburiyet!”CEMİL MERİÇ

Ursula Doyle, ‘Büyük Adamların Aşk Mektupları’ isimli kitabının giriş bölü-mündeki ilk cümlesine, ‘Günümüzde yaygın görüşe göre, insanlar artık aşk mektupları yazmıyorlar; e-mail ve tele-fon mesajları romantizmi öldürdü…’ di-yerek başlamaktadır. Ve ilerleyen sa-tırlarında yazar sözlerine şöyle devam eder; ‘…Belki insanlar daha az roman-tik ve daha sinik hale geldiler. Ya da bel-ki eskiden insanlar bugün bizim olduğu-muzdan daha az utangaçtılar.’Öyle mi dersiniz? Yoksa aşk eskiye na-zaran yazmak yerine söze dökülen hat-ta kolayca dile düşmüş bir değer kaybı-na mı uğradı? Mazide mi kaldı duygu-

ların coşkusunu mürekkebin kalıcı iziy-le ölümsüzleştirme arzusu? Mesajlar-daki ‘s.s’ kısaltmalarına kadar varılmış olan yitirilmişliğin tek suçlusu, çağın ayak uydurulamaz hızı olmasa gerek! Gönderilmiş olup olmaması önemli de-ğil, en son ne zaman sevdiğinize aşkını-zı anlatan bir mektup yazdınız?Hayır, cevaplamayın bu soruları, sade-ce düşünün. Tarihe mal olmuş büyük adamların arkalarında bıraktıkları aşk mektuplarını okudukça, onların yaşa-dıkları aşklara ne kadar çok sahip çık-tıklarını ve bizlerden çok daha fazla ce-sur birer aşık olduklarını göreceksiniz.

Dünyanın ilk aşk mektubu, güzel rahibe Enlil’in 4500 sene önce Kral Su-Sin’e çivi yazısıyla taşlara kazıyarak yazdığı mektuptur.

Philadelphia Üniversitesi profesör-lerinden Hilprecht, 1889-1900 yılla-rı arasında Mezopotamya’nın Niffer Vadisi’nde bir kazı yaptı. Bu arada top-raktan çıkarılan önemli bir vesika, içe-riğinin ne olduğu bilinmeyen çivi yazısı ile yazılmış diğer binlerce levha ile bir-likte, kazı yapılan yerin sahibi olan Os-manlı Hükümeti’ne teslim edildi. 70 bin levhanın içine sıkışmış bulunan bu ta-rihi vesika; 58 yıl sonra, dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez Çığ ve Hatice Kı-zılay tarafından ele alındı. Bu taş levha üzerindeki yazının ne anlam içerdiği çö-zülünce, uzmanlar hayretler içinde kal-dılar. Çünkü bu taş levha, dünyanın ilk aşk mektubuydu. Aşkını taşlara kazı-tan güzel rahibe Enlil mektubunda şöy-le yazıyordu: Güveyi, kalbimin sevgilisi, Senin güzelliğin fazladır, bal gibi tatlı

Nalan Güven • [email protected]

KIRACMART 8 3/12/12 4:57 PM

Page 47: EDU&ART2012 SAYI1

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

45

Beni büyüledin, Senin önünde titreyerek durayım, Güveyi, seni okşayayım, Benim kıymetli okşayışım baldan hoş-tur, Bağışla bana okşayışlarını, Benim beyim Tanrım, Benim beyim baygınlığım, Enlil’in kalbini memnun eden Su-Sin’im, Bağışla bana okşayışlarını.

Sümer Medeniyeti’nin en büyük kral ve kraliçesinin aşkını anlatan bu mektup halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde bu-lunmaktadır.

Bu ilk aşk mektubundan günümüze ka-dar gelen dünyaca ünlü mektuplara ba-kacak olursak; Franz Kafka’dan Milena Jesenska’ya, Napoléon Bonaparte’tan Josephine’e, Honoré de Balzac’dan Kon-tes Ewelina Hanska’ya, Victor Hugo’dan Juliette Drouet’ye, Stendhal’den Mathilde’e, Hürrem Sultan’dan Kanuni Sultan Süleyman’a, Nâzım Hikmet’ten Piraye’ye, Einstein’den Mileva’ya, Mark Twain’den Livy’e uzanan çok geniş bir yelpaze görmekteyiz. Madam Bovary romanı ile tanınan bü-yük edebiyatçı Gustave Flaubert’in Lo-

uise Colet’e yazdığı mektubunda; aş-kın uyandırdığı hisleri ve sevdiği kadının yaşlı halini hayal ettiğinde dahi daha çok sevebileceğini söyleyen bir aşığın satırlarını okumaktayız.‘Aşk öyle bir yaşanmalı ki, yüzyıllar son-rasında bile işte böyle bir mektupla iz bırakmalı…’ dedirtiyor insana;

“Bana çok güzel şeyler söylüyorsun, sevgili Muse. Eh, bunların karşılığı da hayal edebileceğinden daha güzel ola-cak. Aşkın ılık yağmur suyu gibi içime işliyor, kendimi kalbimin derinliklerine kadar sırılsıklam olmuş hissediyorum. Seni sevmem için gerekli her şeye sa-hip değil misin sanki; beden, zihin, yu-muşaklık? Sade bir ruhun, sağlam bir kafan var. Şair gibi konuşmaya çalışmı-yorsun, tam bir şairsin. Sadece iyi özel-liklerin var.

Tıpkı göğsün gibi bembeyaz ve dokun-duğunda yumuşacıksın. Bunlar benim bildiklerim, seni anlatmaya yetmez. Ba-zen yaşlandığında yüzünü hayal etme-ye çalışıyorum. O zaman da seni şimdi-ki gibi severmişim, hatta daha çok se-vermişim gibi geliyor.”(1)

Çağımızda yok olmaya yüz tutan aşk mektuplarının bizdeki en güzel örnekle-rini ise Cemil Meriç’in ‘Jurnal’in de sev-gilisi Lamia Hanım’a yazdığı satırların-da bulmaktayız.Mektuplarında maskesizdir Meriç, ke-limelerin arkasına saklanmaya gerek duymaz, saftır duyguları, kalbiyle ka-lemi arasında kapı yoktur ve alev alev aşktır. Zaman zaman sevgiliye ait bir saç fırçasına, bir mendile bile duyulan özlem kadar sahicidir…

“Sana ait hiçbir maddi hatıram yok. Keşke saç fırçanı alsaydım. Öpecek, üzerine kapanacak bir mendil, bir… Sa-tırlar karıştı. Karışsın…Dudaklarını içerim, canım Lamiam.Vecid ve takdisle.”(2)

Gelmedi mi artık vakti sevdiğinize bir mektup yazmanın? İşte şimdi sıra siz-de…

AŞK ile yol almanız dileğiyle.

(1)Büyük Adamların Aşk Mektupları, Derleyen: Ursula Doyle, Çe-viri: Filiz Karaman (2)Jurnal Cilt 2, Cemil Meriç, Derleyen: Mah-mut Ali Meriç

‘Aşk öyle bir yaşanmalı ki, yüzyıllar sonrasında bile işte böyle bir mektupla iz bırakmalı…’ dedirtiyor insana;

KIRACMART 9 3/12/12 4:57 PM

Page 48: EDU&ART2012 SAYI1

HİKAYEDEN HAYATLAR

46

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KASABA FOTOĞRAFÇISIKASABA FOTOĞRAFÇISIKASABA FOTOĞRAFÇISIKASABA FOTOĞRAFÇISIKASABA FOTOĞRAFÇISI

– İyi akşamlar. Vakit geç ama acil vesi-kalık lazım. Şimdi çektirsem ne zaman hazır olur?

– Çekeriz de yarın öğle gibi alabilirsiniz.

– Yapmayın ya! Poloraid veya dijital makineniz yok mu? Hani hemen çıka-ranlardan.

– Bu dağ başında poloraidin ne olduğu-nu bilen bile çıkmaz.

– E siz biliyorsunuz işte.

– Ben buralı değilim. İzmir’liyim as-len. Siz nereden?

– İstanbul’dan, motor grubuyla gel-dim. Stres atalım dedik. Malum vi-zeler, finaller filan. Size adresi bı-raksam, postalar mısınız? Masrafı-nı veririm.

– Olur. İçeriyi toparlayayım. Dük-kanı daha dün sabah devraldım. Haa bu arada çay içer misiniz? Arkadaşlarınızı da çağırın ister-seniz.

– Yok usta sağol. Grup ağır aksak yola devam ediyor. Yardım lazım mı?

– Yahu ayıp olacak ama... Bir sandık var içerde. Ona bir el atıver de kenara çe-kelim.

– Olur tabii. Usta senin ne işin var bu-ralarda ya, mis gibi İzmir dururken?

– Bak bu sandığı şu köşeye çeksek ye-ter. Duvara yanaşsın iyice...

– Usta duymadın mı ya? Niye bu dağ başı? Allah’ın bozkırı, köhne bir dükkan.

– Delikanlı, sonsuz soru hakkın var. Ce-vapları ise soruyu sorduğun kişi hazır-sa alırsın.

– Vaaay hocam, sen de bizim Peder Bey’in ekolündesin! Filozofyus morus...

– Geç oldu. İşimizi bitirelim. Sen şu ta-

bureye oturuver. Tatilin orta yerinde ne için lazım oldu?

– Peder’in işleri işte. Fabrika’ya bir li-sans mı ne alınacakmış. Benden de acil vekalet ve fotoğraf istedi. Angar-ya anlayacağındaaa yapmasam olmaz. Tepesi bir atarsa beni buralarda beş kurşsuz bırakır valla. Bununla mı çeke-ceksin Usta? Çalışıyor mu?

– Çalışıyor. Dükkanın eski sahibi fotoğ-rafımı çekti. Ondan sonra satmayı ka-bul etti zaten.

– Nasıl?

– Garip adamdı. ‘Fotoğrafını çekme-den kim olduğunu bilemem.’ dediydi. Sonra da sattı işte. Neyse. Başınızı hafif sağa yatırın, çe-nenizi kaldırın ve kıpırdamayın...

Bu ne ya?

– Ne var? Ne oldu?

– Başka biri çıkıyor?

– Usta içtin mi sen?

– Saçmalama Delikanlı! Kıpırdama bir daha bakayım. Kıpırdama dedim, otursana.

– Dur usta, ben bakayım. Al tabure görünüyor. Deklanşörü nerede? Hah bak çektim.

– Allah Allah. Hadi geç bakalım yeri-ne... Ya yine o kızın görüntüsü çıktı.

– Tamam Usta, kız mız, ne görüyor-san çek. Zaten ışık gözüme gözüme

vuruyor.

– Yalnız bilesin ki fotoğraftaki sen değilsin.

– Her kimse 12 adet olsun. Bu adrese yollarsın. Aman atlama, iş için bunlar. Borcum ne?

– Ağır ol bakalım Delikanlı. Bu filmi banyo etmeden bir yere gidemezsin.

Feyhan Uzunoğlu • [email protected]

KIRACMART 10 3/12/12 4:57 PM

Page 49: EDU&ART2012 SAYI1

– Ya Usta yarın öğleye kadar nerede kalacağım? Hem arkadaşlar bekliyor.

– Şimdi basacağım filmi.

– Hani hemen olmuyordu?

– Bir vesikalık için o kadar ilaç harcanır mı? Başka müşteri çıkarsa diye bekle-yecektim.

– Elini çabul tut biraz. Bırak şimdi ma-kineyi kurcalamayı.

– Belki makine arıza yaptı... Aha bul-dum galiba. Şu cımbızı ver bakim. Ka-ğıt sıkışmış, tam makaranın altına. Yır-tılmasa. Hah çıktı. Eh elimin değdiği herşey parçalnamıyormuş!

– Haydaaa kağıt nasıl sıkışır, fotoko-pi mi bu?

– ‘Notu bulduğuna göre ilk yaralın gel-miş. Görüntüye yansıyan kişiyle hesap-laşmasına yardım et. Yoksa hep vicdanından kaçmak zorun-da kalır. Fotoğrafı çekersen, boş çıkar. Görüntüyü tarif et. Zaten hemen tanı-yacaktır.” diye yazıyor. Sen birşey an-ladın mı?

– Anladım. Burası bir kasaba değil, açık tımarhane. Masrafımı söyle de ben gi-deyim artık.

– Geç tabureye.

– Usta...

– Geç dedim! Ha şöyle. Bu bir kız. Se-nin yaşlarında. Esmer. Üzerinde sarı pantalon ve beyaz kolsuz bir gömlek var. Mavi bir örtünün üzerinde oturu-yor. Bir elinde elma...

– ...diğer elinde kitap var. Ben çek-miştim bu fotoğrafı. Sedef. Ama na-sıl olur?

– Boşver. Bize, filozofyus morus diye-nin, anlaması zor zaten! Sedef’le ara-nızda ne geçti?

– Hiiiç. O benden önce girmiş motor grubuna. Acemilikte çok yardımcı oldu. Sıkı motorcuydu. Bir gece kaza yaptı. Öldü. Nasıl oldu anlamadık.

– Bu kadar mı?

– Sen kim oluyorsun da beni sorgu-ya çekiyorsun? Gel sen otur tabureye. Bakalım senin görüntünde ne çıkacak, ha? Ne dersin?

– Unutma, benim fotoğrafım çekildi. Vicdan kaçağı değilmişim ki karşında duruyorum.

– Sedef bana aşıktı. Yani aşıkmış, bil-miyordum. Eee bunun için mi vicdanım sızlayacak? Hem O’nu kendime aşık etmek için filan da uğraşmadım. Gü-zeldi. Çekiciydi. Hatta Safranbolu’da bir gece birlikte olduk. Sarhoştum. İkimiz de bu konuyu konuşmadık. Sabah yok-tu yanımda. Odasına gitmiştir. Ötekiler anlamasın diye. Grupta pek hoş bak-mazlar öyle gel-geç şeylere. Ya sevgili olacaksın ya arkadaş.

– Sana aşık olduğunu ne zaman öğ-rendin?

– Kaza gecesi. Doğum günümdü. Yeni bir sevgilim vardı. Sedef, grupla be-raber geldi bara. Bir saat geçmemişti kalktı ‘ben gidiyorum’ dedi. Hatta hedi-yesini bile elden ele uzattı. Çok bozul-dum. Mesut’a sordum ‘ne bunun trip-leri?’ diye. O zaman Mesut dedi bana “oğlum, kız sana aşık.” Çok şaşırdım. Ne bileyim? Bana birşey demedi! Üzül-düm. Yani bilseydim, Safranbolu’da fi-lan mesafe koyardım. Biraz kızdım bile. Yani ben sarhoştum, O değildi. Hiç sar-hoş olmazdı.

– Kaza?

– Yılmaz’la Didem, ‘çok içmedi. Bir bira istedi, onu da yarım bıraktı’ dediler. Abi o manzara gitmiyor gözümün önünden. Motorun parçalarıyla, Sedef birbirine karışmıştı. Karşı tarafta motokros yapı-lan bir arazi var. Bardan çıktıktan son-ra oraya gitmiş. İyi krosçuydu. Büyük rampaya tersten bindirmiş. Apar topar gittik. Ailesi filan oradaydı. Hepsi yıkıl-mış tabii. Feci bir ölüm.

– Sen ne yaptın kazadan sonra?

– İşte cenazede motorcu uğurlaması yaptık. Ha bir de gezi düzenledik “Se-deften Haftasonu” diye. Muhteşem-

di. Yetmiş kişi vardık. Safranbolu de-diler ama ben Ayvalık diye bastırdım. Severdi orayı. Çok tartıştık nasıl oldu bu diye. Karanlıktan dedik ama pek inandırıcı gelmiyor tabii. Kalp krizi de olabilir. Yani iyi motorcuydu. Hem ge-cenin o saatinde ne işi vardı orada? Antreman desem... Altında motoc-ross aleti yoktu. Harley’le gidilir mi oraya?

– Bilmem.

– Abi?

– Efendim.

– Düşündüğün şeyin olmasına imkan yok. Sedef’i iyi tanırım. Mümkün değil.

– Ne düşünüyorum?

– Ya bırak yaaa. İntihar sanıyorsun. Be-nim yüzümden. Mümkün değil!

– Ben Sedef’i tanımıyorum. Sen öyle di-yorsan...

– Öyle diyorum. Ve öyle zaten. Ben gi-diyorum, geç oldu. Borcum ne kadar?

– Son bir soru evlat: Sana ne hediye al-mıştı?

– İki kişilik Safranbolu rezervasyonu! ... ! ... ! Allah kahretsin! Böyle ölünür mü be? Abi sen söyle, benim gibi bir puşt için ölünür mü?

– Kendi kendini bu kadar önemse-me bence. Sedef ne için öldü bilemem ama senin için olmadığına eminim. Sen, O’nun hikayesinin ikinci tekil kişi-siydin sadece; birincisi ise Sedef. Ay-naya her baktığında, sessizliğine lanet eden bir çift gözle yaşamak çok zordur.

– Sen nereden biliyorsun bunları? San-ki Sedef’i tanıyormuş, düşüncelerini bi-liyormuş gibi konuşuyorsun!

– Sedef’i anlamak için seni tanımak yetmez mi? Toparla biraz kendini, çe-keyim bitsin...

– Çıkmıyormuş ya. Nasıl çekeceksin?

– Artık taburenin üzerinde sen varsın! MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

47

KIRACMART 11 3/12/12 4:57 PM

Page 50: EDU&ART2012 SAYI1

EDU&ART Dergisi Adına İmtiyaz SahibiAçelya ÜLGENAY [email protected]

Genel Yayın Yönetmeni Begüm ÇELİ[email protected]

EditörFeyhan UZUNOĞ[email protected]

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Açelya ÜLGENAY [email protected]

Görsel Sanat Yönetmeni Ferhat GEDİ[email protected]

Reklam Müdürü Seval AKÇ[email protected]

Reklam Rezervasyon Ahu ÇELİKYÜ[email protected]

YÖNETİM YERİ VE ARDESİDefne 4 Villa 14 Bahçeşehir/İstanbulTel: (0212) 669 96 26 Faks: (0212) 669 96 [email protected] www.edu-artdergisi.com

BASKI VE CİLTKoridor Matbaacılık ve Tanıtım Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti.İkitelli Organize Sanayi Bölgesi İpkas Sanayi Sitesi 3.EtapB 19 Blok No: 5 Küçükçekmece/ İstanbul / TÜRKİYETel: 0212 549 88 60 (pbx) Faks: 0212 549 88 65

Sertifika No: 16206

SÜRELİ YEREL YAYINEDU&ART DERGİSİ ayda bir yayınlanır. Yayınlanan yazı ve reklam-ların sorumluluğu sahibine aittir. Dergideki yazılar, görseller ve rek-lam çalışmaları izin alınmaksızın kullanılamaz. Gönderilen yazı ve görseller yayınlansın ya da yayınlanmasın iade edilmez.

KAPAK FOTOĞRAFI: Cihan Ünalan

KÜNYE Mart 2012 Sayı:1•

KAPAK FOTOĞRAFI: Cihan Ünalan

ABONELİK

669 96 26 www.edu-artdergisi.com

0212

48

MA

RT E

DU

&A

RT

DER

GİS

İ 201

2

KUNYE 2 3/15/12 3:43 PM

Page 51: EDU&ART2012 SAYI1
Page 52: EDU&ART2012 SAYI1