e published date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/g00028/2016_31/2016_31_metinbb.pdfeski...

18
_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Published Date 17.08.2016 12.10.2016 Dr. Beyazıt Bilge METİN M.E.B. Erzurum Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı [email protected] SÂ’ATİ’NİN TERCEME-İ HADİS-İ ERBA’İN’İNDE ARKAİK SÖZCÜKLER Öz Fransızca kökenli olan arkaik kelimesine Türkçe Sözlük’te iki anlam verilmiştir: 1. Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan. 2. Edebiyatta arkaizmle ilgili, eskimiş (söz veya eser). Edebiyatta arkaik söz ifadesi; bugün artık kullanımdan düşmüş bulunan ya da sadece ağızlarda kullanılan Türkçe kelimeler için kullanılmıştır. Sâatî’nin Terceme-i Hadis-i Erba’in”i önemli bir birikime sahip arkaik sözler içerir. “Terceme-i Hadis-i Erbain”in yardımıyla metnin ait olduğu dönemin söz varlığı hatta bazı gramer şekilleri arkaik unsurlar bakımından incelenip ortaya konulabilir. Bu konu çerçevesinde incelenen “Terceme-i Hadis-i Erba’in” XVI. yüzyıl Türkçesinde yaşayan ancak günümüz yazı diline ulaşamamış bazı arkaik sözlere sahip olduğu için önemlidir. Bu sözler, ait olduğu devrin Türkçesinin sözcük dağarcığı ile ilgili önemli bilgiler sunar. Anahtar kelimeler: Arkaik Sözcük, Sâ’atî-Terceme-i Hadis-i Erbain, XVI. yy.

Upload: others

Post on 16-Feb-2020

10 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

_____________________________________________________________________________________

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Published Date

17.08.2016 12.10.2016

Dr. Beyazıt Bilge METİN

M.E.B. Erzurum Anadolu Lisesi, Türk Dili ve Edebiyatı

[email protected]

SÂ’ATİ’NİN TERCEME-İ HADİS-İ ERBA’İN’İNDE ARKAİK

SÖZCÜKLER

Öz

Fransızca kökenli olan arkaik kelimesine Türkçe Sözlük’te iki anlam verilmiştir: 1.

Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan. 2. Edebiyatta arkaizmle ilgili,

eskimiş (söz veya eser). Edebiyatta arkaik söz ifadesi; bugün artık kullanımdan

düşmüş bulunan ya da sadece ağızlarda kullanılan Türkçe kelimeler için

kullanılmıştır. Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’in”i önemli bir birikime sahip

arkaik sözler içerir. “Terceme-i Hadis-i Erba’in”in yardımıyla metnin ait olduğu

dönemin söz varlığı hatta bazı gramer şekilleri arkaik unsurlar bakımından

incelenip ortaya konulabilir. Bu konu çerçevesinde incelenen “Terceme-i Hadis-i Erba’in” XVI. yüzyıl Türkçesinde yaşayan ancak günümüz yazı diline ulaşamamış

bazı arkaik sözlere sahip olduğu için önemlidir. Bu sözler, ait olduğu devrin

Türkçesinin sözcük dağarcığı ile ilgili önemli bilgiler sunar.

Anahtar kelimeler: Arkaik Sözcük, Sâ’atî-Terceme-i Hadis-i Erba’in, XVI.

yy.

Page 2: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

224

ARCHAIC WORDS IN SÂ’ATI'S TERCEME-I HADIS-I ERBA’IN

Abstract

The archaic word of French origin is given two meanings in Turkish Dictionary: 1.

In fine art from before the classical era. 2. Arkaizm-related literature, obsolete

(written or artwork). The archaic word expression in literature; Today it has fallen

out of use or contained just mouth the words used in Turkish was used for. Sâ’atî’s

Terceme-i Hadis-i Erbain, includes archaic words that has an important knowledge.

Vocabulary of the period in which these texts belong to the help text of Sâ’atî’s

Terceme-i Hadis-i Erba’in and even some grammatical forms can be demonstrated

examined in terms of archaic elements. This topic may be inspected in the

framework of the Sâ’atî’s Terceme-i Hadis-i Erba’in. Text is important because it

has some words which lived in the 16th century but could not be reached

contemporary literary language. These are the words of vocabulary that belongs to

the era provides important information.

Keywords: Archaic Words, Sâ’atî-Terceme-i Hadis-i Erba’in, XVI. century

Giriş

Fransızca arkaik sözcüğü, “Türkçe Sözlük”te (2011: 153) şu şekilde tanımlanmıştır: 1. Güzel

sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan. 2. ed. Konuşulan ve yazılan dilde, kullanımdan düşmüş

olan (eski söz veya deyim).

Çalışmalarda araştırmacılar tarafından “arkaik” sözü yerine genelde “eski biçim, eski kelime,

eskimiş söz” gibi ifadeler kullanılmaktadır: Zeynep Korkmaz (2010: 85) “eski kelime” “Bugün

artık kullanılıştan düşmüş bulunan veya eski biçimi ile kullanılan kelime” derken (1992: 55)

“eskilik: Eskiden kalma; yazı ve konuşma dilinde artık kullanıştan düşmüş olan, dilin daha eski

veya tarihî devrelerine ait kelime, deyim ve şekiller”dir demektedir. Berke Vardar (2007: 93)

“arkaik” yerine “eskil biçim” ifadesini kullanmış ve şöyle tanımlamıştır: “Kullanımdan düşmüş,

dilsel çevrimden çıkmış bulunan sözlüksel birim, sözdizimsel olgu.” Mustafa Uslu (2007: 32):

“Arkaizm: “Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağa ait biçimin, yapının özelliği” anlamındadır.

Bir dildeki eskimiş kelimeleri ve cümleleri kullanmak suretiyle edebi eser meydana getirme. Bu

tür eserlere arkaik adı verilir.” demektedir. Redhouse “İngilizceTürkçe Sözlük”ünde (1997: 42)

“archaic” maddesini: “s. kadim, eski; artık kullanılmayan, modası geçmiş” şeklinde tercüme

etmiştir. Mehmet Hengirmen (2009: 157, 158) “eski biçim:Dilin zamana bağlı kurallarına

uymayarak eskiliğini muhafaza eden biçim” şeklinde tanımlayarak “eski biçim” ifadesini tercih

etmiştir. Ölmez’e göre (2003: 136) Arkaizm / Arkaiklik (eskicilik), bir dilde Eski Türkçeyle

karşılaştırıldığında öteki Türk dillerinde bulunmayan ses ve yapı özelliklerinin yanı sıra

sözlüksel biçimlerin de Eski Türkçeye benzer biçimde yaşaması, kullanılmasıdır.

“Arkaik” kavramının “eski dönem, eski sözcük, eskiye ait” ifadeleriyle değerlendirilmesi ve

arkaik sözcüklerin artık kullanımdan düştüğünün vurgulanması bu tanımların ortak yönüdür.

Eksik nokta, bu tanımlarda eskiliğin ölçütünün belirtilmemiş olmasıdır. “Günümüz Türkiye

Türkçesi”ni ölçüt almak bu eksikliği tamamlayacaktır.

Page 3: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

225

Arkaik sözcükler; eski zamanlara ait, bugün yazı dilinden düşmüş ancak Anadolu ağızlarında

yaşayan eski sözcüklerdir. Günümüzde “arkaik” olarak değerlendirdiğimiz sözcükler, ait olduğu

dönemin hem yazı dili hem de konuşma dilinde sıklıkla kullanılmıştır.

Eski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

sözcükler, ait olduğu dönemin dil özellikleri yanında o dönemin toplum hayatı, gelenekleri,

görenekleri, yaşam tarzı, inanç sistemleri vs. hakkında da ipucu verir.

Arkaik kelimeler dilin zenginliğini ortaya koyan hazinelerdir. Dilin tarihî köklerinin araştırılıp

ortaya çıkarılmasında önemli bir vazife ifa eden bu sözcükler aynı zamanda dilin farklı devirlere

ayrılmasındaki unsurlardandır.

Arkaik sözcükler üzerine yapılan araştırmalar sözcüklerin kökenlerinin araştırılması ve tarihî

süreç içerisinde geçirdiği değişikliklerin irdelenmesinde de önemli birer yol göstericidir.

(Küçük, 2013: 118)

“Arkaik unsurdan bahsedilebilmesi için muhakkak bir karşılaştırma yapılması gerekir. Bu

karşılaştırma ya eşzamanlı olarak o dönemdeki bir başka diyalekt ile ya da artzamanlı olarak

söz konusu diyalektin eski dönemi ile yapılabilir.” (Gülsevin, 2015: 3).

“Tek bir dil (veya lehçe ya da ağız) söz konusu olduğunda da arkaizmler olabilir. Burada, o

diyalekt eşzamanlı olarak başka diyalektlerle karşılaştırılmaz; artzamanlı olarak kendisinin eski

şekliyle karşılaştırılabilir.” (Gülsevin, 2015: 4).

Bu çalışmada XVI. yüzyıl metni Terceme-i Hadis-i Erba’in’de kullanılıp da Türkiye

Türkçesinin atası olan Eski Anadolu Türkçesi ve Eski Türkçeden günümüze ulaşamamış,

ağızlarda yaşayan ve yazı dilinde yer bulamamış kelimelere yer verilmiştir.

1. Sâ’atî, Terceme-i Hadis-i Erba’in ve XVI. Yüzyıl Türk dilinin çeşitli dönemlerine ait metinler, arkaik sözlerin tespitinde önemli bir kaynaktır.

Şüphesiz, kırk hadis tercümeleri de bu konuda önemlidir. Bu tip eserler vücuda getirilirken

hedef kitle sıradan halk olduğu için mütercimler; eserlerinde bilgi, deneyim ve hünerlerini

ortaya koyarken okuyucuya manevi haz vermek, okuyucuyu tatmin etmek için hem Arapça ve

Farsça kelimeleri kullanmış hem de deyimlerden, atasözlerinden, konuşma dilinden ve ağızlarda

yaşayan arkaik sözcüklerden istifade etmişlerdir. XVI. yüzyıl mütercimlerinden Sâ’atî1 de

eserinde bu sözcüklere bolca yer vermiştir.

Sa’âtµ, “Terceme-i Hadis-i Erba’in”i, Miladi 1528 (Hicri 934) yılında darphane nazırı Karakaş

Muhammed Bey adına Arapçadan Türkçeye çevirerek oluşturmuştur. Dil tarihi açısından eserin

tercüme zamanı, Eski Anadolu Türkçesinden Osmanlı Türkçesine geçiş dönemi kabul edilen

XVI. yüzyılın ilk yarısına rastlar. Bu yüzyıl Osmanlı Devleti'nin askerî, siyasî, ekonomi, bilim

ve kültür, sanat, edebiyat vb. alanlarda gücünün zirvesinde olduğu bir dönemdir. Bu gücün

etkisiyle dil daha standart daha klasik bir yazı dili hüviyeti kazanmıştır (Özkan, 1995: 38).

XVI. yüzyılda Türkçe, devletin içinde barındırdığı birçok ırktan, sözlü dilden, yazılı dilden

nasibini almış, hem eski biçim ve ifadeleri devam ettirmiş hem de yeni sözler, yeni gramatikal

biçimler oluşturma yoluna girmiştir. Böylece, Türkçe-Arapça-Farsça karışımı üçlü bir yapı

gösteren Osmanlı Türkçesi oluşmuştur.

Her alanda pek çok değerin yetiştiği bu dönem “Divan” ve “Tekke” edebiyatlarının “altın

çağı”dır. XVI. yüzyılda klâsik Türk nesri de -şiir kadar olmasa da- önemli gelişme göstermiştir.

Başta mensur hikâyeler, tarihler, biyografi eserleri, şuara tezkireleri, dinî-tasavvufî eserler,

şerhler ve lügatler olmak üzere nesir hâlinde birçok eserin verildiği görülmektedir. Bu dönemde

nesir dilinin de -nazım dili kadar olmasa da- Arapça ve Farsça kelimelerle ağırlaştığı

görülmektedir. Buna rağmen Sa’âtµ, iletilerinin her seviyedeki okuyucuya, dinleyiciye

1 bk. Metin (2016: 7) Eserin Müellifi

Page 4: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

226

ulaşmasını amaçladığından olsa gerek süslü-sanatlı bir anlatımdan ziyade akıcı ve sade bir dil

kullanmış, çok büyük bir çoğunlukla duru ifadeleri tercih etmiştir2. Ancak eserin muhtevasından

kaynaklanan dinî, tasavvufî terminolojiyi kullanma zorunluluğu nadiren eserin sadeliğini

bozmuş ve anlatımı ağırlaştırmıştır. Yazarın anlatımı etkileyici kılmak için okuyucuyu

sıkmayacak ölçüde çeşitli söz oyunlarını, halk deyişlerini ve atasözlerini ustalıkla

kullanabilmesi takdire şayandır.

Yazarın Klasik Osmanlıcadan ziyade halk dilini tercih ettiği, birçok kelimeyi ağızlardaki hâliyle

kullanırken bazı kelimeleri de Arapça, Farsçadaki gibi kullandığı, imlasının farklılık arz ettiği

görülmektedir. Bütün bunlar yazarın üst seviye bir eğitim almamasından, eserini edebî

düşünceyle, sanat düşüncesiyle değil de şefaat edilme arzusu, kıyamette âlimlerle haşrolma

düşüncesi gibi dinî sebeplerle yazmasının yanında geçiş döneminin tabii bir sonucudur.

Sâ’atî’nin Terceme-i Hadis-i Erba’in’inde arkaik sözcüklerin işlendiği bu makalede arkaik

Türkçe söz varlığı ele alındı. Söz konusu kelimelerin birer arkaik unsur olarak

değerlendirilmeleri, eski Türkçedeki biçim ve anlamlara yakın özellikler göstermelerindendir.

Çalışmada önce metinde geçen arkaik sözcüklerin hangi sayfa ve satırda geçtiği belirlendi.

Ardından bu sözcükler sözcük türleri içinde alfabetik olarak sıralandı. Sözcüklerin tarihsel

değişimleri tespit edilmeye çalışıldı ve Eski Türkçe (ET) Eski Anadolu Türkçesi (EAT),

Osmanlı Türkçelerindeki (OsT) halleri bulunabildiği kadarıyla verildi. Madde başı kelimeler

transkripsiz olarak işaretlendi. Bazı kelimeler de (mesela ced anlamında değil baba anlamında

ata, “eş, bey” anlamında değil yaşlı anlamında koca kelimesi) anlam olarak arkaik

olduklarından buraya dâhil edildi. Yer tasarrufu düşüncesiyle her bir kelime için bir örnekle

iktifa edildi.

2. Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’in”inde Arkaik Sözcükler

A. İsimler:

akçe: (ET “aġı” (kıymetli ipek kumaş, hazine, para) +ça / = ağı+ça > ağça > akça > akçe, EAT,

OsT) Selçuklu ve Osmanlıda para birimi (YTS 17): Ol §arrâf Na§rânµ idi, hemân-dem Müslimân oldı, bir filorisine bi% a…çe virdi. 15a/05

ana: (ET ana / aba / apa; ana EAT) anne: Bir kimseyi incitse elbette lâzım gelür ki o da atasına anasına söge. 37a/11

ata: (ET, EAT ata = baba) baba (ÖTS/1 340): Bir kimseyi incitse elbette lâzım gelür ki o da atasına anasına söge. 37a/11

avurt: (ET aḏurt > avurt EAT) söz, laf (YTS 29): Bu senü% söyledügü% bir eski avurtdur, hemân bir …uru sözdür. 22a/09

aya: (ET adak > aḏak > ayak; at-[*ad-]+-ak) ayak: Babası anası a¡vânı, oπlancu…ları §ıfatında kimi başı ucunda kimi aya ucında oturup aπlaşalar. 39a/13

azacuklık: (ET āz: az+cık+lı… > az+a+cuk+lık EAT) azlık (azcık ÖTS/1 398, azcuk YTS 32): Vây seferümü% ıra…lıπı, vây azıπımu% azacu…lıπı, vây …ıyâmetü% a√vâli!” 27a/11

biçin: (ET biç-in) ekin biçme, biçim, hasat (YTS 44): Yâ Mûsâ! Var ekin ek, ol ekini §uvar, §uyıla. Biçin va…tinde sa%a cevâbın virem.” didi. 11b/10

2 bk. “◊a††â bi iyice bunları †oyuraydum.” (5b/17) gibi halk ağzının pek çok örneği vardır.

Page 5: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

227

bilekcek: (EAT bilek+çek) kelepçe (YTS 45): Hem şimdiye degin cehenneme gelenler[i] elleri bilekceklü, boynı zencirli, birer şey†ân …oşulmış, yüzleri …ara ve yüzleri üzerine süriyü süriyü getürdiler. 31a/05

bun: (ET muΣ > buΣ) zaruret, felaket, sıkıntı, gam, şiddetli ihtiyaç (YTS 52): Ol beni yaradan Rezzâ… bunu% gibi bu% deminde benüm rız…umı …arπa sebebile yitişdürdi.” 21a/09

buyruk: (EAT *buy-ur-u… > buyur-u…) emir, hüküm ( BP 114): Ebû Berrin ¡Abdu’llâhi Mervezµ rivâyet eyler ki geçmiş beglerden bir temerrüd beg varıdı ki rabbine ¡â§µ olurdı, cemµ¡-i zamanda emrine mu«âlifet eylerdi, buyruπın †utmazdı, nehy itdügi yirden …açmazdı. 15b/11

çaruk: (ET çar-(sar-, dola-)+ -uk > çar-u… > çarı…) ip veya deri şeritlerle ayağa bağlanan, ham deriden yapılmış pabuç (DS/II 1085): Şol kepenegü%i ve çaruπu%ı ba%a vir ki dervµşlik pâdişâhlıπımış. 21b/01

egen: [ET eg-(+)-in / eΣin / aΣın] (sırt, arka (egin YTS 90): Ayaπına çarı… geydi ve egenine kepenek geydi ve eline bir ¡a§â aldı. 21b/03

etmek: (ET, EAT, OsT, etmek) ekmek (YTS 98): Hemân-dem-ki elini etmek dilimine §undı. 20b/06

eylük: (ET edgü+lük > eḏgülük > eyülük > eylük OsT) iyilik (YTS 100): Öyle ba%a eylük itmiş olursın. 52b/12

gönşü: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı > koñşu > komşu) komşu: Gö%line Allâh te¡âlâ şöyle ilhâm bıra…dı-ki Yâ Bâyezµd! Senü% cennetdeki gö%şü% ¡Abdu’llâh dirler fulân ma√alde bir kimsene var. 61b/04

hik: (OsT hah / hak / hık / hik yansıma) gülmeyi, kahkaha atmayı anlatan kök (ÖTS/2 1963): Yâ«ûd birisi-de √ik dise kâfir olur. 68a/11

ilenç: (EAT, OsT ilen-ç) beddua (YTS126, DS II/2520): Pes ol gişinü% atası anası incinüp ancılayın bir ilenç eyleye. 37a/12

kayu: (ET *kaḏ-: endişe et-: kaḏġu > kayġu > kayu EAT, OsT) kaygı, endişe, tasa (YTS 144): Ol-da«ı kendü başı …ayusından beni a%maz ne du¡â-yıla ne §ada…a-yıla. 36b/03

kepenek: (EAT *kap+a-n-ak KBS 497)3 keçeden yapılan kolsuz çoban yağmurluğu (YTS 146): Şol kepenegü%i ve çaruπu%ı ba%a vir ki dervµşlik pâdişâhlıπımış. 21b/01

kıyı4: (…ıd-(+)-ıπ) aşağı Pes buyura bu riyâcıları da«ı yüzi …ıyı sürüyi sürüyi cehenneme bıraπalar 48a/01

kısaç: (EAT, OsT kıs-aç) 1. kıskaç [DS], 2. kerpeten (ÖTS/3 2632): Bir …ı§ac bir …ı§acına be%zemez. 26b/14

koca: (ET, EAT, OsT …oca) ihtiyar, yaşlı (YTS 153): Andan-§o%ra Mâlik bunları süre; ö%lerince …ocalar, ardlarınca yigitler. 32a/10

kocalık: (EAT, OsT …oca+lı…) ihtiyarlık, yaşlılık (YTS 153): Eyedi: “Yigit olu% size …ocalı… yo….” 49b/01 3 Farsça olarak alanlar da var: bk. ÖTS/3 2553 4 Yüzü “koyun / kıyın”daki “kıyı” kelimesi

Page 6: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

228

konşı: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı) komşu (BP 345): Şol benüm-ile cennetde …o%şı olaca… kimse bu §ıfat-ıla olma… ne münâsibet didüm. 61b/12.

konşu: (ET konşı - koşnı; konuş-: birlikte yakın yerlere kon-, yerleşmek. konuş-ı > konşı > koñşı > koñşu) komşu (BP 345): Şu …o%şum bostânına gelüp §u §alıvirmedi §u yâbâna a…-duπından nolur. 58b/15.

köprük5: (*kö-p-ür-üg > köprüg = köprük EUTS-DLT) köprücük kemikleri, omuz (köprücük ÖTS/3 2788): ◊a≥iret-i ¡Ömer ra∂ıyallâhu ¡anhu eyitdi ki va…tâki beni …ara yirü% içe §o…up üstüme †opra… döküp ya%uz, bµ-çâre …oyup gitdiler, anı gördüm ki iki heybetlü melek geldi. Yüzleri gök, köprükleri §u §ıπırı boynızına be%zer. 3a/12

kuzπun: (ET, OT6 …uz+gun) kara kargaya verilen bu isim (ÖTS 2877), metinde âlimler için

kullanılan istihza sözüdür: Bir gişi dânişmendleri göricek dâne birinci yiyici geldi dise kâfir olur. Dânişmendler …uzπunlar dise µmânında …or…u vardur. 68b/02

kütüldi: (EAT yansıma küt’ten: küt+ül-di) gümbürtü, gürültü, kütürtü (YTS/163. ve BP 388): Mi¡râc gicesi Cebr♵l ile giderken bir kütüldi işitdüm. ~ordum-ki yâ …arındaşum Cebr♵l! Bu kütüldi ne kütüldidür?” 31b/02, 31b/03.

od: (ET ôt / ôd EAT) ateş (YTS 171): Yâ Mu√ammed! Sen bunda cennetde, tena¡umda. ≤a¡µf ümmetlerü% od issisine §abr idemezler, sizden şefâ¡at ve meded isterler. 32b/08

oda tapucı: (ET od+a †ap-ucı) Mecûsµ (ÖTS/4 3583): Bir zamânda iki …ardaşlar varıdı. Mecûsµlerdi, oda †apucılardı. 12b/09

sagış: (EAT, OsT; *§a-π-ış) sayı, adet, mikdar, hesap (YTS/189, ÖTS/4 4015): Cehennem odunı ben ol …uluma √arâm eyleyem eger …umlar §aπışınca günâhı da«ı olursa ve her gün ol …ulumu% yitmiş √âcetin devâ eyleyem”60b/06

sanca: (ET sançıġ. sānç-: sapla-, sanç-ıπ, > sancı ~ sanca): Fa≥ıl işidüp yine §anca eyledi, düşdi, ¡a…lı gitdi. 56a/14

sırça: (ET sırıçġa. sırıçπa > sırça DS) şişe (ÖTS/4 4212): Yâ Mûsâ di imdi ümmetü%e bu iki cihân benüm …udretüm altında birer §ırça mi&âlindedür. 47a/03

sucu7: (su+cu) su: Nolaydı ben bir …uş olaydum, §a√râlarda uçaydum, †aπlar yemişlerinden yiseydüm, ırma…lar §ucularından içeydüm, yücelerde tüneyeydüm. 27a/06

süci: (ET sǖçig: tatlı olan şey, şarap; sǖçi-(tatlılaş-)+-g EAT, OsT) içki, şarap (ÖTS/4 4343 ve BP 506): Bir gişi …umbâra oynaruken ve yâ«ûd süci içse yâ«ûd zinâ itmege …a§d eylese bi’smi’llâh dise kâfir olur. 68a/03

taşra: (ET, EAT, OsT taşra, taş (dış) + yön ekinin kalıplaşması: †aş+…aru > taş+ra) dışarı (YTS 217) ‰aşra çı…dı. 15a/14. ‰urma çı… †aşra. 45b/12. Tµz †aşra çıkdı. 42a/08.

ton: (ET, EAT, OsT) elbise (KAL/1 744): Resûl ◊a≥ireti bu işe πâyet münfa¡il olup döndi, evine gitdi, gördi yolda yaşıl †onlar geymiş bir er gelür ammâ …atı heybetlü gelür. 42a/16

ugrı: (ET oπ+rı) hırsız, yol kesen (ÖTS/5 4968 ve HE 421): Mâlı uπrıdan «ırsızdan §a…larsın, ≠a√metler çekersin. ¡İlmi ne uπrı alur ne «ırsız. 8a/12

5 Köprücük kemikleri omuz yerine kullanılmış olmalı. 6 Orta Türkçe 7 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi.

Page 7: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

229

ulam: (ET ula-m) sıra, arka (YTS/230), zümre, grup (KBS 964): Elli mi…dârı var …âfir ardımuzdan gördük. Ulam ulam olup geliyörür bizüm-ile cenk itmege. 61a/01

urk: (ET ur-uk > ur… DLT) ip, urgan: (DLT/2 696; BP 614 ve HE 423-424): Ol begü% âdemleri bunı göricek bu gişi «ırsuza be%zer deyü †utdılar. Pâdişâha iletdiler, ur… itmek istediler. 66a/03

us: (ET, EAT, OsT u-(anla-)+-s ) akıl, fikir (YTS 232): Ol da«ı va…tâki bu âyete geldi 8 حسبهك الله

ن اتبعك ومن نين م ؤم المه ol-da«ı düşdi u§§ı gitdi. 57a/06

üz: (ET üz) üst, yukarı taraf (KAL/3 3281): Gördi-ki bir √arµfi ol aπacu% üzüne elini mu√kem baπlamışlar. 20b/13

yaşmacuk: (yaş-mak+cuk) metinde, âlimlerin yaşmaklarıyla (örtüleriyle) dalga geçmek için

kullanılan istihza sözü: Bir gişi dânişmendlerü% yaşmaπına yaşmacu… dise †a¡n-ile, kâfir olur. 68a/13

yaşmak: (ET yaş-(gizlen-)+-mak) yüz örtüsü (ÖTS/5 5243): Bir gişi dânişmendlerü% yaşmaπına yaşmacu… dise †a¡n-ile, kâfir olur 68a/13

yazuk: (ET, EAT, OsT yazuk: günah; yaz-(yanıl-, hatâ yap-)+-uk) günah, cürüm, suç hata, kusur (ÖTS/5 5267): Ol va…tin bu √adµ&i buyurdılar ki …açan …ıyâmet güni olsa …ızıl yâ…utdan bir ta«t

getüreler ini ve uzunı yigirmi mil ola, yazuπı olmaya, yaması olmaya, yek pâre ola. 29b/07

yezek: (ET ezê-: keşfe çık-; yezê-(+)-k OsT) asker müfrezesi, karakol (YTS/255) asker öncüsü, karakol (BP 685): ¢ay§er-i Rûm eyitdi: “Hey! Bu gerçekden dönepdür, hemân bu%a berât, yezek [virin].” 53b/13

yimecük: (EAT ye-mek+cük > yimecük) yiyecek (YTS 258): Ben eyitdüm: Sende yüz a…çesi varımış. Al-beru ol a…çeyi. Cânı-çun yimecük ideyin. 32b/12

B. Zarflar:

an: (yansıma) anırma, haykırma ve bağırmayı anlatan kök: an-ır-mak, an-ı-la-mak... (ÖTS/1 238): Mafsallarım a% a% ditredi. 3a/17.

ancılayın: (EAT *a+n+cı+layın / *a+n+çu+layın) onun gibi (ÖTS/1 246): Kişinü% atası anası incinüp ancılayın bir ilenç eyleye. 37a/12.

arkurı: (ET arkuru, *arkur-(+)zarf-fiil eki /-u/ = arkur-u > arkuru > ar…ırı; EAT)9. ters, tersine (YTS/25): Pâdişâhu% altun legeni anlarda bulunmazsa beni ar…urı …azuπa ursunlar. 66a/06.

artucak: (EAT art-ıca… / artu-ca…) fazlaca, ziyadece (YTS 26): Da«ı di-ki ol, artu… işledükçe biz da«ı ücretin artuca… virürün. 14b/13

artuk: (ET art-u…) fazla, ziyade (YTS 26): ◊a… te¡âlâ eyide: “Hµç zµyâde artu… yazılmış mı?” 52a/03

ayruk: (ET aḏruk: aḏır-uk > ayır-uk > ayruk EAT) 1. artık, bundan sonra, bir daha (YTS 32):

Ya¡nµ ebedµ sizden râ≥µ olam, sizi ayru… ya…mayam. 49a/13

2. başka, gayri, diğer (YTS 32): Bir gişi …ıble …an…ı ya%adur bilse, …a§d-ıla bir ayru… ya%a …ılsa kâfir olur. 68a/06

8 Enfâl, 8/64 9 Ayrıca bk. KBS/78: ar…u[k]+πaru > ar…uru

Page 8: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

230

azacuk: (ET āz: az+cık > az+a+cuk EAT) pek az, biraz, az miktarda (azcık ÖTS/1 398, azcuk YTS 32): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir 31b/10

epsem: (EAT, Çağatayca ebsim?) sessiz, ses çıkarmayan, susan (YTS 95): Ben bildügümi siz bilmezsiz. Epsem olu%. 17a/11

epsemcek: (EAT, Çağatayca ebsim?+cek) sessizce (epsemlik YTS 95): ◊attâ â«ir cum¡adan §o%ra yazdu…ları şol kimsenedür ki «a†µb minber üzerine çı…up oturduπı va…tin cum¡aya geldi epsemcek otırdı, kimseyi incitmedi, «ayırdan πayrı nesne söylemedi. 16b/09

gökcek: (EAT, OsT gök+çe+k) güzel, sevimli, hoş (YTS 107): Cum¡a gün ümmet-i Mu√ammed'e istiπfâr u tevbeden gökcek menfaatlı ¡amel yo…dur. 19a/01

gine: (yana [ikinci kez, tekrar] /yene / yine > kine > gine / gene) yine, tekrar ():Yarın gine gel didi ümi≠dür ki irte ücretüm vire. 14a/04.

imdi: (ET amtı > amdı > emdi > imdi EAT, OsT) 1. o halde, öyleyse (YTS 127): Allâhu te¡âlâ ki bir adı Ra√mân'dur, ra√met idici …ullarına ra√met eyler. İmdi siz da«ı yerdekilere ra√met eyle% tâ ki gökler da«ı size ra√met eyleye. 2b/13.

2. artık, şimdi (YTS 127): Eyitdi: ◊a… te¡âlâ eyitdi: İmdi yâ Mûsâ! Ben-da«ı cehenneme şol «ayır olmayanları …oyarın-ki anlar ¡âr idenlerdür Lâ ilâhe illallâh Mu√ammedü’r-Resûlu’llâh dimege. 11b/16

3. bundan sonra (Bir fikirden başka bir fikre geçişi belirten kelime, ÖTS/2 2160): Büyük …ardaşı nola didi. Küçük …ardaşı eyitdi: “Gel imdi evvel senü%le pµr isteyelüm, mürşid isteyelüm tâ ki bizi ol a§ıl Ta%rı'ya …ulavuzlaya ve dµn-i İslâm ögrede.” 13a/07

irte: (ET, EAT, Orhun Yazıtları: erte: sabah; Uyg.: irte / erte: yarın, sabah, erken) ertesi,

gelecek, sabah, yarın (YTS 129): Ümµddür ki irte ücretüm vire. 14a/04, İrte üç gün olur. 14a/08

kaçan: (ET: *ka+çan: nasıl, OT: kaçan ne vakit, ne zaman, nasıl) ne zaman, her ne zaman, ne

vakit (YTS 133): ¢açan bir kimse pµr olsa ◊a… süb√ânehû ve te¡âlâ ol …ocaya her §abâ√ ve her a«şam na@ar eyleyüp dir ki yâ …ulum yaşu% uzadı, kemüklerü% döküldi, derü% yumuşandı, ecelü% ya…ın geldi. 5a/10.

katı: (ET kat- (sert ol-), kat-ıπ > …atı EAT) 1. haşin, sert, kırıcı, acı (KAL/2 1602): Yaşıl †onlar geymiş bir er gelür ammâ …atı heybetlü gelür. 42b/01.

2. (EAT, OsT) çok, pek, pek çok (KAL/2 1602.): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir …atı aπlaşup birübirmizle …ucuşı …ucuşı zârµlı…lar eylemeyelüm bu mu§µbetü% üzerinde. Andan bizi neylerse% eyle. 31b/10.

kolayına: (EAT, OsT kol’dan, kol+ay+ı+n+a) kolay bir şekilde (ÖTS/3 2716): Şu πaru…a benüm etmegimi …olayına almadı. 20b/09

onatça: (ET o%:sağ, sâlim; o%+at: iyi, mükemmel; o%+at+ça DS) iyice, güzelce, uygun şekilde (BP 414, ÖTS/4 3618): O%atça fikir eyle da«ı nice «ayır işledü%?” 50b/03

önürdi: (OT ö%+ür-t-i) önce (BP 436): Zµrâ ö%ürdi cehennemde [Müslimân] ¡â§µlere kâfirler diseler gerekdür ki “Sizi%-ile bügün bizüm far…umuz ne? Siz da«ı cehennemdesiz biz da«ı cehennemdeyüz.” 30b/03

yanuz: (ET yalıΣ(çıplak)+us = yalıΣ+us > yalıΣ+uz = yalıΣuz > yalΣuz > yaΣuz) yalnız, tek başına (yaπuz YTS 243): ◊a≥iret-i ¡Ömer ra∂ıyallâhu ¡anhu eyitdi ki va…tâki beni …ara yirü% içe §o…up üstüme †opra… döküp ya%uz, bµ-çâre …oyup gitdiler. 3a/11

Page 9: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

231

yap: (ET, EAT: yab / yaw / yap) yavaş, yavaşça (YTS 247): Yap yap yanına vardı, di%ledi. 57a/01

yapça: (ET yap(yavaş)+ça OsT) yavaş, yavaşça yavaş, yavaşça yavaş, (KBS 1064), sessizce (BP 657): Nâgâh ö%inde bir …oca vâ…ı¡ oldı ki pµrliginden yapça yapça yörirdi. 5b/02

yeyni: (ET yeΣgil > yeğni > yeyni EAT, OsT) hafif, itibarsz, ehemmiyetsiz, ehemmiyetsiz (ÖTS/5 5312, YTS 255): El-√â§ılı ¡ilmi ve ¢ur’ân'ı yeyni görse mas«aralıπa gülse kâfir olur. 68b/03

C. Zamirler

*a+%10: (EAT) o (YTS 21): Allâhu te¡âlâ a%a …ıyâmet güninde √isâbsız+ø ecir vire. 29a/14.

anlar: (ET, EAT) onlar (): Anlaru% günâhların ¡afv eyleyüp yarlıπayam. 17b/01.

biribiri: (İyelik eki kalıplaşmasıyla: bir+i bir+i) birbiri, birbirleri (YTS 46): Zµrâ biribirinden πâyet ıraπıdı. 58b/05.

birübirmiz: (İyelik eki kalıplaşmasıyla: bir+i bir+i+miz > birübirmiz EAT) birbirimiz (YTS 46): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir …atı aπlaşup birübirmizle …ucuşı …ucuşı zârµlı…lar eylemeyelüm bu mu§µbetü% üzerinde. 31b/11

kanda: (ET, EAT *ka+n+da EUTS) nerede, nereye (YTS 136, Trm S 4/2209): Enbiyâ mµrâ&ı …anda, ¢ârun mµrâ&ı …anda? 7b/13.

kandan: (ET, EAT, OsT *…a+n+dan) nereden (YTS 136): Gişi bildi-ki bu †aba… …andan geldi: Cânib-i Ra√mân'dan geldi. 15a/14.

kangı / kankı: (EAT *ka+n+kı > *ka+n+πı) hangi (YTS 136): Ben eyitdüm ana% senü% …anπı şehirde olur ve …an…ı ma√allededür? 36b/05, Ben ol a§ıl kimseye ra√met eylemeyüp …an…ı günâhkâre eylerin. 39b/12

kanı: (ET, EAT, OsT kangı > …anı) hani, nerede (YTS 136): Ben eyitdüm yâ Rabbµ bu altı güni hep Peyπamberlerü%e üleşdürüp «â§ eyledü% yâ ümmetümü% «â§ √i§§e§i …anı? 19b/09.

kimsene: (EAT kim+er-se+ne) kimse (YTS 152): Bir kimsene varıdı cum¡a gün üç ma§la√atı vâ…ı¡ oldı. 58b/01,

kimesne: (EAT, OsT kim+ise+ne) kimse (YTS 153): Se«µ kimse Allâh'a ya…ındur, nâsa ya…ındur, cennete ya…ındur; oddan ıraπdur ammâ ba«µl kimesne Allâh'dan ıra…dur, nâsdan ıra…dur, cennetden [ıra…dur]; oda ya…ındur. 49b/08

ol: (ET, EAT) o (ÖTS/4 3604) Ben o%a ra√met eyledüm, günâhlarından giçdüm zµrâ ol, dünyâda bir serçüge mer√amet eyleyüp âzâd eylemişdi. 3b/04

D. Sıfatlar:

10 Şahıs ve işaret zamiri olarak kullanılan bu şekil metinde şöyledir: a%a 6a/14, a%dan 36b/08, a%ı 3b/05,

a%ın 35a/09, a%u% 8b/11, a%da (o şeyde) 11b/15, (orada) 24b/13

Page 10: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

232

anıcı: (ET aΣ11- > an-, aΣ-ıcı > anıcı, EAT) düşünen, öğüt kabul eden (ÖTS/1 253): Ölümü%üzi ço… ço… a%ıcı olu% ki hµç bir gün geçmez ki ma…bereler bu feryâdı eylemeyeler. 34a/01

eyü: (ET edgü > eḏgü > eygü > eyü EAT, OsT) iyi (YTS 99): Allâh ra√met eyleye, eyü gişi idi diseler. 55a/01.

eyüce : (eyü+ce) iyice (ÖTS/2 1530): Eyüce √âl-ıla-mı …al…du% yo«sa bµ-√u≥ûrlıπ-ılamı? 45a/07.

götüri: (ET, EAT götür- + zarf-fiil eki /-ü/: götür-ü > götüri) bütün, tamam, toptan, hep, büsbütün (YTS 111): İ«l⧠§ûresi götüri ¢ur’ân'u% üç bölüginden bir bölügi de%lüdür. 37b/15

kolaylı: (kol’dan, kol+ay+lı EAT, OsT) sıkıntıya uğramadan, zahmetsizce, kolayca iş gören (BP

342): ¢uzıca…larum nicedeyin? Şehrimüzde şu Behrâm Mecûsµ'den …olaylı kimse-yo…dur. 50b/13.

korkulı…: (…or…+u+lu…) korkulu (BP 349): Yâ Resûla’llâh! Cehennem ça… şöyle …or…ulı… [yer] mıdur? 26b/05.

küçirek: (OT küçük+rek) küçücük, küçükçe, ufacık (ÖTS/3 2882): Ol gişiyi ben yarlıπadum ne-…adar günâhı da«ı çoπısa zµrâ ol kimsenü% bir küçirek oπlancuπı vardur. 46a/04

ol: (ET, EAT) o (ÖTS/4 3604) o: Ol gişiyi Ha… celle ve ¡alâ …ıyâmet güninde hem fa…µh hem ¡âlim …oparur. 2a/01

önürdük: (OT ö%+ür-t-ük > ö%ürdük) önce (BP 436): Allâhu te¡âlâ buyura ki bu riyâcıları da«ı ö%ürdükleri gibi cehenneme iledeler. 48a/10

şol: (uş+ol > şol ET, EAT, OsT) şu, ol (YTS 210): ¡Afv eyler oruç †utanlar içün şol oruç †utmayanlaru% günâhını ¡afv eyler 55b/08.

yavuz: (=ET *yav-(kötüle-)+-ız, yabız, yavaz, yavuz ~ OT, EAT yafuz, yawuz) ‘Fena, kötü’

(YTS 251): Fikir eyledüm-ki yalancılı… «al… içinde bir yavuz töhmet ve zinâ eylemek da«ı bir yaramaz fi¡il. 59b/04

yol kesici: (OsT yol kes-ici ) soygun yapan, yol vuran (KAL): ◊arâmiyidi, yol kesiciyidi. 55b/13

yuvalak: (EAT, OsT yuv-ala-k / yuv-a(r)+la-k) yuvarlak (YTS 265): Kim kimi bilür. Benµ-Hâşim'e yuvala… †aş üstine düşdi öldürdi. Bizüm ne «aberimüz var diyelüm πavπa götürülür. 40b/11

E. Edatlar:

bigi: (ET gibi / kµb / kibµ > bigi EAT) gibi (BP 84): Kişinü% rız…ını her ne yirde olur bigi kendü …adar kendiye †âlib olduπına µmân getürüp geldiler. 23b/01.

bilece: (EAT bile+ce) birlikte, beraber (YTS 45): Mâlı burda …or gidersin ammâ ¡ilim senü%le bilece gider …anda giderse%. 8a/09

11 Σ: nun ve kef ile yazılan nazal n (ك (ك) kef ile yazılan nazal n :% ,(ن

Page 11: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

233

birle: (ET, bir+il-(bağlan-)+-e DLT, EUTS) ile (YTS 47): Bunu% birle ki ol √ürmet itdügi kimse Yahûdµ idi. 6a/11.

eyle olsa: (o+ile > öyle / eyle (ET, EAT, OsT) ol-sa) bunun üzerine, bundan dolayı, o hâlde,

öyle ise (ÖTS/2 1527): Ya¡nµ …an…ı …ulum ki efendüm beni yarlıπar @an eyleye, i…rârına göre bulur ve …an…ı …ulum ki beni yarlıπamaz fikir itse â«ir ol-da«ı i¡ti…âdına göre bulur.” Eyle olsa üzerine …ula lâyı… budur ki ne …adar günâh-kâr ise de ra√meti حم د المؤمن على الص يلاح 12ço… Ta%rı beni yarlıπar, cennete …oyar deyü i¡ti…âd eyleye kim ◊a… …atında buncılayın i¡ti…âd sevgülidür. 4b/15

girü: (EAT) yine, tekrar, geri (ÖTS/2 1723): Pes Resûlu’llâh döndi girü √areme girdi. 42b/12.

işbu: (EAT, OsT üş (işte) + bu > üşbu > işbu) işte bu (uşbu YTS 130): Ba%a sekiz kerre Cebr♵l geldüginü% ma¡nâsı işbudur.” dedi. 9b/07

işbura: (EAT iş bu ara) bura, (ÖTS/2 2252): Bir …âfile ol yire ya…ın gelicek …âfile «al…ı eyitdiler: Fa≥ıl yoldaşlarıla işburadadur. 55b/14

öyle olsa: (o+ile / eyle (ET, EAT, OsT) ol-sa) bunun üzerine, bundan dolayı, öyle olunca, o hâlde, öyle ise (): Yâ ¡Alµ! Bil-ki …ullarına rızı… viren Allâhu te¡âlâdur. Senü% rız…u% içün πamlandugu% ne nef¡ ider ne ≥arar ider anca… ecir bulursın. Öyle olsa şâkir olup mu†µ¡ olma… a√sendür. 45b/07

uşda: (ET uş+da) 1. anlatılan bir sözün sonucunu gösterir, işte (ÖTS/ 5001, YTS 233): Pes istedü%üz uşda ben bildügümleyin bildü%üz. 66b/02

2. bir şey gösterilirken, bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz, aha, ahacık; işte (ÖTS/ 5001, YTS 233): İbrâhµm nola diyüp aldı bu √arµfi, ma…bereler içine getürdi-ki “Uşda abâdânlı… budur.” deyü. 52a/15

F. Fiiller:

alda-: (ET al(hile)+ ta- > alda- EAT) aldat-, yanılt-, hataya düşür- (YTS 19/ Trm S1/93): Dünyâ sizi â«iretden aldayup men¡ eyleme. 24a/06. 24a/07

anlan-: (ET aΣ(anlayış, idrak)+la- = aΣ+la- EAT) anlaşıl- (YTS 23): ¡Azµz-i men! Bundan a%landı ki πurbet ve şiddet ve ... ve √icret gişinü% cemµ¡-i günâhlarına keffâret olurmış. 39b/15.

bekit-: (ET berk+i- > berki-t- > bekit- EAT) sıkıca kapat- (KBS 127, YTS 41): Ol begi †utalar bir …um…umaya …oyalar aπzın bekideler ol …um…umayı oda vuralar, içinde …aynayı …aynayı yana gide. 15b/13

biliş-13: (bil-iş-) bekle-, dur-: Andan ayru varup ol gişinü% baπın çezüp «aber §ordı ki ne gişisin, burada neden bilişsin? 21a/04

birle-: (EAT bir+le-) Allah'ın birliğini kabul et-, şirk koşma- (YTS 47): Nice zamândur ki bunlar gönüllerile beni birlerlerdi. 32a/16.

12 “Müminin bulunduğu hal üzere hamd etmesi gerekir.” 13 Sözlüklerde bu anlamıyla mevcut değil. Muhtemelen diğer metinlerde bu anlamda kullanılmadı.

Page 12: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

234

çagrış- : (ET çâr(yansıma), çâ(r)+kır-ış- > çaπ+ır-ış > çağır-ış- > çaπrış- EAT, OsT) bağır-, haykır- (çaπrışdur- YTS 60): Babamuz bizi ne a§ıl yire getürdi bilmezüz ki uşda açlı…dan helâk olup giderüz deyü çaπrışdılar. 14b/09

çagırş-: (ET çâr(yansıma), çâ(r)+kır-ış- > çaπ+ır-ış > çağır-ış- > çaπrış- EAT, OsT) bağır-, haykır- (çaπrışdur- YTS 60): Allâh ra√met itsün deyü çaπırşurlardı. 55a/07

çez-: (ET çöz- (ipi ger-, uzat-) > çez- EAT) çöz-, aç- (ÖTS/1 950, DS/2 1156, BP 139): Andan ayru varup ol gişinü% baπın çezüp «aber §ordı. 21a/03.

çigür- : (= çağır- EAT, OsT) davet et-, çağır- (çıπır- YTS 66 ): Atın çigürdiler. 20b/10

çikşet- : (EAT çik+şe-t) çığış çığış sesi çıkarttır- (çigşeş-, çıπşat- YTS 66): ‰urdum, arayura… ol ma√alleyi buldum ve ol evi buldum, …apusın çikşettüm. 61b/06

çiz-: (ET çöz- > çiz- EAT. [ÖTS/1 1019]) çöz- (YTS/69, DS/2 1253): İbrâhµm bu √âli göricek tµz ol kimseyi bendden çizüp atı ardına aldı. 21a/10

depin-: (ET tep-in- > dep-in- EAT) (mec.) diret-, karşı koy-, kabul etme- (DS/2 1429): Cümle ¡âlem söz-ile açılmışdur, sözi begenmezsin.” didi. Mütevellµ eyitdi, depindi. 22a/12

dın-: (ET tın-: soluk al-, dinlen- > dın- EAT) ses çıkar- (ÖTS/2 1202, BP 168): Dınmayaca… yirde §uheyl urur kişner. 44b/03

döy-: (ET tȫz-? > döy- EAT) hararete dayan-, katlan- (ÖTS/2 1297): Güzel †a¡âmlar yirken za……ûm †a¡âmına nice döyevüz? 27a/15

ey-: (ET Orhun Yazıtları ay-: söyle-, emret-; OT ay-, ayt-, ay-ıt-): söyle-, de-, anlat- (YTS 99): Eydi: Sul†ân-ı kerem ben bir ulu bâzirgânidüm... 21a/04

eye-: (ET Orhun Yazıtları ay-: söyle-, emret-; OT ay-, ayt-, ay-ıt-): söyle-, de-, anlat- (YTS 99): Eyedi: “Size ölüm yo… ebedµ §aπ olu%, size «astelik yo….” 49a/15,

eyit-: (ET Orhun Yazıtları ay-: söyle-, emret-; OT ay-, ayt-, ay-ıt-) söyle-, de-, anlat- (YTS 99): »avâric eyitdi: “Ne delil-ile?” Emµre’l-Mü™minµn eyitdi: “¡İlim enbiyâ mµrâ&ıdur, mâl-ı «od, ¢ârun ve Hâmân mµrâ&ıdur.” 7b/12

gerçekle-: (EAT gerçek+le-) onayla-, tasdik et- (YTS 104): Yine Server eyitdi: Ammâ ¡aceb µmân şunlaru% µmânıdur ki benden §o%ra gelürler beni görmedin sözüm gerçeklerler. 40b/03

götürül-: (EAT, OsT götür-ül-) yok edil-, bertaraf edil- (ÖTS/2 1761) : Kim kimi bilür. Benµ-Hâşim'e yuvala… †aş üstine düşdi öldürdi. Bizüm ne «aberimüz var diyelüm πavπa götürülür.” di[di]. 40b/12

ımızgan-: (EAT ımız+ga-n-) uyukla-, ayakta uyur duruma gel- (ÖTS/2 2040): Ya¡nµ Allâhu te¡âlâ ne ımızπanur ne «od uyur dimekdür. 46b/13

kakı-: (ET, Orhun Yazıtları; kakna-: azarla-, korkut-, tekdir et-; OT kakı- (DLT) < kak-ı-)

öfkelen-, kız- (YTS 134): ¢ay§er-i Rûm be-πâyet …a…ıdı. 53a/14

kakıl-: (ET, EAT, kak-ıl- DLT) vurul- (ÖTS/3 2342): Hemân-dem anı gördiler ki …apu …a…ıldı. 14b/09

kayır-: (ET …aḏπu+r- > …ayπur- > …ayur- > …ayır- EAT, OsT) kaygılan-, tasalan (ÖTS/3 2494): Va√şµ ürkek …ullar böylece bilüp ürkekligi, va√şµligi …oyalar; µmâna gelüp kelime™-i şehâdet getüreler; bâ…µsin …ayırmayalar. 11a/08

Page 13: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

235

kıgır- / kıkır-: (EAT, OsT, …ı: ses taklidi. …ı+ġır-, …ı+kır-; ET Orhun Yazıtları: kıgır- bağır- < kı

(yansıma)+kır-) çağır-, davet et-, seslen-, haykır- (YTS 148): Pes pâdişâh ol mu¡µn olan mürµdi …ıπırup eyitdi: “Be gişi! Sen velµ misin, benµ[âdem] misin?” 66a/10, Allâhu te¡âlâ vâktâki Cennât-i ¡Adn'i yaratdı. Cebr♵l ¡aleyhi’s-selâm'ı …ı…ırdı. 48b/02

kındur-: (EAT kın-(+)-tur-?) teşvik et- (YTS/149; BP 321): Server-i Enbiyâ §allallâhu ¡aleyhi ve sellem §a√âbesini †â¡ata ve ¡ibâdete şol …adar …ındururdı ki a§√âb gicelerde uyumazlardı. 56b/14

ko-: (EAT ko- / koḏ) bir şey oluştur-, ortaya koy-; vazet- (ÖTS/3 2724): »avâric segirdişüp Peyπamber ◊a≥iretine geldiler ki “Ba…! ¡Alµ'ye şol …adar yüz virdü% ki peyπamberlik da¡vâsın eyler belki da«ı artu… …oma… ister ki Peyπambere Cebr♵l günde dört kerre gelürse ba%a sekiz kerre gelür didi.” didiler. 9a/13

koşul-: (ET, EAT, OsT koş-ul-) katıl-, (bir işte) birbirine katıl-, terfik edil- bir şeyle görevlendiril-, bir işte kullanıl- (YTS 157): Hem şimdiye degin cehenneme gelenler elleri bilekceklü, boynı zencirli, birer şey†ân …oşulmış, yüzleri …ara ve yüzleri üzerine süriyü süriyü getürdiler. 31a/06

közkür-: (EAT, OsT köz+kür-) göster- (BP 368): Cebr♵l ¡aleyhi’s-selâm Resûl ◊a≥iretine §allallâhu ¡aleyhi ve sellem cum¡a gününi bir âyine §ûretinde getürdi ki cemµ¡-i ¡âlemü% §ûreti anda közkürdi. 18a/15

kucuş-: (ET kuç-: *kuç-uş- ET, EAT) kucaklaş- (BP 369): Yâ Mâlik! Bize azacu… mühlet vir …atı aπlaşup birübirmizle …ucuşı …ucuşı zârµlı…lar eylemeyelüm 31b/12

kulavuzla- (ET, OT kulabuz ~ …ulavuz14, kulavuz+la- DLT) yol göster-, kılavuzluk et- ( BP 371): Gel imdi evvel senü%le pµr isteyelüm, mürşid isteyelüm tâ ki bizi ol a§ıl Ta%rı'ya …ulavuzlaya ve dµn-i İslâm ögrede. 13a/08

ögül-15: (ög-ül-) taneli maddeleri un durumuna getir-: Göz görmez, †aπ daş yo…, dübdüz a… …um, §anasın ögülmiş una be%zer. 3b/12. 3b/12 → ögün-

ögün-16: (ög-ün-) öğütül-: Şöyle ki …udret-i √a…dan hµç ol a§ıl un ögünmemişdi. 58b/12.

ögürne-: (ögür+ne-) alış-; öğür: (canılar için) birbirine alışmış olan, eş, alışımış (ÖTS/4 3679); ögür: eş birbirne alışmış olan (YTS/179); öğür: öğrenmiş, alışmış, (KBS 654); eş, birbirine alışmış olan (BP 429): Eger varaca… yirimüz cehennem olursa yumuşa… bez …aftânlara ögürnemişken …a†rândan giyesileri nice giyevüz? 27a/14

salurlan-: (sal-ur+la-n-) kendini deliliğe vur-, deli gibi davran- ( salma: başıboş, serbest [ DS/5 3550]; sel- başı boş kal- [DS/5 3579], sal-: salla- [KBS 727]): Ol √arµf πa≥aba gelüp bir iki yirde başını yardı. “Ba… ba… §alurlanursın da«ı.” deyü. 52b/01

sataş-: (ET satġaş-: rastgel-; satġa-(iki yol kesiş-)+-ş-) (ÖTS: *satâ- / sat-πa-ş- / sa-ta-ş-) rast gel-, rastlaş-, karşılaş- (BP 467): ◊a≥iret-i ¡Alµ kerramallâhu vechehû cemâ¡ata ¡aceleyle geliyörürdi. Bir pµre §ataşdı. 6a/04

segirdüş-: (ET sēkrit- atlat-, sēkri-t-üş- > segirdüş DLT, DS) koşuştur- (segirdiş- YTS 195): »avâric segirdişüp Peyπamber ◊a≥iretine geldiler 9a/11

14 KAL’e göre eski bir İran dilinden, ÖTS’ye göre Soğdçadan Eski Türkçeye girmiştir. KBS’de (507) kök

belirtilmemiştir 15 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi. 16 Dönemin diğer metinlerinde geçmediğinden olsa gerek sözlüklerde tespit edilemedi.

Page 14: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

236

segird-: (ET sēkrit-: atlat-, sēkri-t- > segird- DLT, DS) koş- (segirt- YTS 195)Yâ ¡abdi’llâh! Va…tâkim ben ol «âtûnu% bu sözin işitdüm ve bu a√vâlin bildüm, segirddüm eve geldüm. 51a/03

segirt-: (ET sēkrit-: atlat,- sēkri-t- > DLT, DS) koş- (YTS 195): İkinci, bostânına segirtdi. 58b/13

sep-: (ET, EAT, OsT, sep-: saç-, dağıt-) serp-, at- (BP 474): Bir bölügi eyitdi: “O… sepelüm ola ki fâ™ide eyleye.” 55b/15

sın-: (EAT, OsT *sī-n-) yenil-, mağlup ol-, bozguna uğra- (YTS 198, Trm S 5/3952): Kâfir πâlib olup ol leşkeri §ındı17. 53a/07

sigirt-: (ET sēkrit-: atlat-, sēkri-t- > sigirt- EAT, OsT): koş- (YTS 195): Pes πusül idüp âb-dest aldı, cum¡aya geldi cum¡a-namâzın …ılup sigirtdi, degirmene geldi. 58b/09

söyün-: (ET sȫn-’ten uzun seslinin etkisiyle *söyn-, ses türemesiyle söyün- EAT, OsT [KAL] veya söğ-ün- / söy-ün- / söv-ün- EAT, OsT [ÖTS]) sön-, parlaklığı git- (KAL/3 2838, BP 500): Mâ-√a§al beş def¡a çırâπı söyünmiş geldi, girü ya…ıvirdüm. 50b/06

söyündür-: (EAT, OsT söyün-dür-) söndür- (KAL/3 2838 ve BP 500): Beş kerre mumı söyündürdüm, üstine girdüm ki bu bahâne-yile bir nesne isteyem. 50b/14

sun-: (ET, EAT, OsT sun-: sū-n- DLT; sū-: uzat- (KAL), itaat et- (ÖTS)) uzat- el uzat- (KAL/3 2859 ve BP 503): Hemân-dem-ki elini etmek dilimine §undı. 20b/06

suvar-: (ET suv+ġar-mak > suv+ar-mak) sula-, su ver- (YTS 207): Yâ Mûsâ! Var ekin ek, ol ekini §uvar, §uyıla. 11b/10

suvarıl-: (EAT, OsT §u+var-ıl-) sulan-, su veril- (YTS 207): ◊arµf bostâna geldi, gördi kendü §uvarduπından da«ı ra¡nâ §uvarılmış. 59a/02

suyıla-: (EAT, §u+y+la-) izinden git-, takip et- (YTS 207, ÖTS 4/4365) Yâ Mûsâ! Var ekin ek, ol ekini §uvar, §uyıla. 11b/10

tala-: (ET, EAT, OsT †al-a-)18 ısır-, yarala-, dişleyip kopar- (YTS 213): Fulân münâfı…u% köpegi beni †aladı, baldırum …ıp…ızıl …an eyledi.” 35a/07

tolaş-: ( ET tolġaş-; tolġa-ş > †ola-ş- EAT) iliş-, sataş- (YTS 221) iliş-, sataş- (ÖTS/5 4854): Büyüklük benim ridâmdur, ululu… benim izârımdur. Kim-ki bu ikisine †olaşdı benümle şerµk olmaz. 11a/13

toyla- (EAT, OsT, toy+la-) ziyâfet ver-, doyur- (BP 574): Bir nice fa…µri †oyladum. 36b/14.

ugurla-: (ET oπ+rı+la-, oπur+la- > uπurla- DS) çal-, aşır-: (ÖTS/5 4972): Neden bildü% ki benüm altun legenümi ol †â™ife[nü%] uπurladuπını. 66a/11

ugurlan-: (ET oπ+rı+la-n, oπur+la-n > uπurlan- DS) çalın-, aşırıl-: (ÖTS/5 4972): Ol şehir beginü% ol gice «azinesinden bir altun legen uπurlanmışdı. 65b/14

ulula-: (ET uluπ+la- > ulula- EAT) üstün kıl-, aziz kıl- (YTS 231): Ol sebebden bu üç fi¡ilden kendümi men¡ eyledüm ve Allâhu te¡âlâ da«ı -bu üç fi¡ilden kendümi çekdüm- anu%-ıçun beni ululadı 59b/10

urul-: (ET ur-, ur+ul- EAT, OsT) giydiril-, takıl-, konul-; dikil-, kurul- (YTS/232); ur-: tak- (DLT/2 694): Na¡lı tersine urulmış 21b/02

17 Metinde edilgen değil etken çatılıdır. 18 KAL: ET tala- < Moğ. tala-: yağmala-

Page 15: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

237

uyar-: (ET oḏgur-: uykudan uyandır- > *oygur- > *oyur- > uyar- veya ET. uḏ (uyku) > uḏ+πâr-,

oḏ+πur- > uyar- EAT, OsT) kandili, mumu yak-, ışığı parlat-, yak- (KAL/3 3250; ÖTS/5 5008): Sizü% dµni%üzden bir «âtûn gişi a«şamın geldi çırâπın uyarmaπa. 50b/04.

üş-: (ET üş-: delik aç-, toplan-; üş- EAT) 1. bir kişiye topluca saldır- (ÖTS/5 5064): Bu §a√râdan kârubânumile gice yörürken √arâmµler üşdiler. 21a/05.

2. topluca gel-, toplanıver-, üşüş-; çokça gelip toplan-, üşüş- (YTS 237; KBS 999): Başı aşaπa a§ılmış; üstine yılanlar, ¡a…repler üşmiş; boπazında zencµr, elinde kelep; …ap…ara yanmış; kömür gibi olmış. 63a/10

vur-: (ET ur- > vur-) koy-, yerleştir- (DS/VI 4110): Ol …um…umayı oda vuralar, içinde …aynayı …aynayı yana gide. 15b/13.

yarlıga-: (EAT, OsT yarlıġ+a-) affet-, mağfiret et-, bağışla- (ÖTS/5 5230): Bir münâcâtı buyıdı ki eyitdi: Yâ Kerµm ve yâ Ra√µm! Eger günâhımı ¡afv idüp beni yarlıπarsa% cemµ¡-i enbiyâ% evliyâ% sevinür, şey†ân yirinür. 4a/07

yarlıgan-: (EAT, OsT yarlıg+a-n-) affedil-, mağfiret edil-, bağışlan- (YTS 248): Bunu% e% ednâ na§µbi oldur ki bir cum¡adan bir cum¡aya varınca günâh-ı §aπâyiri ma√v olup yarlıπanur 16b/12

yelte-: (EAT, OsT yel- > yel-it- > yel(i)t-ê- > yelte-) teşvik et-, özendir- (ÖTS/5 5283): Üçünci, şey†ân πu§§ası ki ma¡§iyete yelter. 45a/11

yıglın-: (EAT, OsT yıπ- (engelle-) -ıl-ın-) nefsini men et-, uzak dur-, çekin-, kaçın- (BP 687, YTS/255): Eyitdiler: “Yâ Rabbµ! Bizi indürür misin? Şol ¡â§µ …ullaru% üzerine ki emrü%i †utmazlar, nehy itdügü%den yıπlınmazlar.” 60b/03

yıldura-: (ET yaldırı-; yal-(alevlen-)+-dır-a- veya yıld(yansına)+ır+a- EAT, OsT) parılda-, ışılda- (YTS 256): Nâgâh √ûriyândan bir câriye ba¡≥ı köşelerden @âhir olup Cebr♵l'ü% yüzine tebessüm eyleyüp güldi. Şöyle-ki dişlerinü% nûrından Cennât-i ¡Adn'i ∂u√â gibi yılduradı. 48b/07

yöri- / yörü-: (ET yorı- > yöri- EAT, OsT) yürü- (ÖTS/5 5408) : Nâgâh ö%inde bir …oca vâ…ı¡ oldı ki pµrliginden yapça yapça yörirdi. 5b/03, Bu §a√râdan kârubânumile gice yörürken √arâmµler üşdiler. 21a/04.

yu-: (ET ıπ (su) > yıπ > yuπ > yuπ- > yu- ET, EAT, OsT) yıka- (DS/VI 4827) ◊ayvân cinsinden gelmeden murdâr e«as cânavar yo…dur ki yaladuπı …abı …açaπı yidi kerre yuyup sekizinci [kez] topraπ-ıla yuma… gerekdür ki pâk ola. 7a/15

yumuşan-: (ET yumşa-; *yum-(u)ş+a-n-) yumuşak duruma gel-, yumuşa-: ¢açan bir kimse pµr olsa ◊a… süb√ânehû ve te¡âlâ ol …ocaya her §abâ√ ve her a«şam na@ar eyleyüp dir ki yâ …ulum yaşu% uzadı, kemüklerü% döküldi, derü% yumuşandı, ecelü% ya…ın geldi. 5a/12

yuvala-: (EAT, OsT yuv-ala-) yuvarla- (YTS 265): Şehâb †urdı, Ka¡be damına çı…dı, ol büyük boy †aşını yuvaladı. 40b/15

Metindeki şu kelimeler EAT şekli ve yapısı taşıyarak (tonlulaşma, yuvarlaklaşma)

çok az değişiklikle günümüze ulaştığı için arkaik olarak değerlendirilmemiştir:

ad-: adım at- (12b/05), adum: (i.) adım (12b/05), aldad-: aldat- (42a/07), altun: altın (37a/02), and: yemin, kasem (64a/10), a%dur-: andır-, hatırlat- (47b/06), ayru: (zf.) ayrı, tek, yalnız (21a/02), ayruca: (zf.) ayrı ve farklı (54a/05), baπlu: bağlı (10b/11) berü 1. (zf.) yakın (36b/12) 2. (e.) +dAn beri (21a/07), bildür-: bildir-, (40a/15), bitür-: bitir- (4a/06), boynız: (i.) boynuz (3a/12), buyurul-: söylenil- (2a/06), bulın-: bulun- (37b/09), çalπu: (i.) çalgı (68a/01), çaldur-:

Page 16: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

238

(yf-) çarptır- (46b/11), çekdür-: (yf-) çektir- (51a/07), çik-: (yf-) çek- (51b/13), çikil-: (yf-) çekil- (51a/01), daπıd-: dağıt- (27a/03), daş: (i.) taş (3b/12), degül: (e.) değil (44b/11), der: (i.) ter (49a/06), derle-: terle- (49a/06), derü: (i) deri (5a/12), deyü: (e.) diye (62b/14), (67a/07), (66a/02), di-: de- (3b/07), diyü: (e.) diye (51a/01), dög-: döv- (52b/05), dögüş-: dövüş- (60b/13), dürli: (s.) türlü (27b/10), dürlü: (s.) türlü, çeşit, cins (56b/12), eksük: (i.) eksik, (21a/12), eksüklük: (i.) eksiklik (4a/14), eksüksüz (zf.) eksiksiz (21b/09), gereklü (s.) gerekli (23b/09), getür-: getir- (52a/15), getürt-: getirt- (53b/04), gevde: (i.) gövde (56a/05), gey-: giy- (67b/01), geydir-: giydir- (42a/03), geydür-: giydir- (42a/13), giçe: (i.) gice (36b/15), giçin-: öyle olmadığı hâlde kendini öyle imiş gibi gör- (66b/02), giçür-: (56b/12) giyesi: (i.) giysi (27a/14), gizlü: (s.) gizli (56a/06), gögis: (i.) göğüs (30a/05), gökyüzi: (bir. i.) gökkubbe, sema, (17b/10), göndür-: gönder (29a/09), gö%il: gönül (33a/02), görin-: görün- (14b/15), göstür-: göster- (2b/01), götirül-: götürül- (19a/03), ı§§ı: (i.) ısı (3a/16), ıraπ: (zf.) ırak (9b/14), içün: (e.) için (59b/02), (55b/08), içerü: (i.) içeri (61b/06), (24a/05), içür-: içir- (56b/12), idin-: (yf-) edin- (2a/04), ilerü: (zf.) ileri (41a/14), incü: (i.) inci (48b/15), indür-: indir- (60b/01), i%ile-: (39b/08), iriş-: eriş- (33b/05), itdür-: (yf-) ettir- (50a/11), …açπın: (s.) kaçak, kaçkın (52a/12), …aldur-: kaldır- (6a/08), (5b/13); …apu: (i.) kapı (10b/08), …arışdur-: karıştır- (53a/04), …arşu: (i.) karşı, ön (42a/10), kemük: (i.) kemik (5a/11), kendü: (zm.) kendi (59a/02), …ızdur-: kızdır- (31b/08), …ulavuz: (i.) rehber; kılavuz (52a/13), …ullı…: (i.) kulluk (6b/13), …ur§aπ: (i.) mide, kursak (60b/05), …uzı: (i.) kuzu, yavru (50b/13), niçün: (zf.) niçin, neden, hangi sebeple (45b/14), o…ı-: oku- (24a/06), olın-: (yf-) olun- (37a/10), onuncı: (s.) onuncu, (8b/06), on üçünci: (s.) on üçüncü (33b/13), on yidinci: (s.) on yedinci (38a/05), örti: (i.) örtü (14b/11), ötüri: (e.) +dAn ötürü, +dAn dolayı (63b/13), §atun: (i.) satın alma (3a/04), sevgüli: (i.) sevgili (5a/01), sevgülü: (s.) sevgili (4a/10), serçü: (i.) (3b/04), sevindür-: sevindir- (46a/06), †aπ: dağ (27a/05), †aldur-: daldır- (33a/12), †ar: (i.) dar (22a/16), †arlı…: (i.) darlık, (15b/02), †ob†olu: (zf.) dopdolu (23b/08), †oπ-: doğ- (7b/05), †oπru: (zf.) doğru (42a/05), †oπur-: doğur- (27a/08), †o…san: (s.) doksan (51a/14), †o…un-: dokun- (47a/04), †o…uzuncı: (s.) dokuzuncu (20a/07), †ol-: dol- (26a/12), †olan-: dolan- (54a/03), †olaş-: gezin-, (53a/12), †olı: (s.) dolu (46b/15), †olu: (s.) dolu (4a/16), †onat-: donat- (47b/02), †oyur-: doyur- (50a/11), ufacu…: (s.) çok ufak (10a/03), (65b/11), (18b/02); uy«u: uy…u (36a/03), uzunlı…: uzunlu… (49a/07), yalı%uz: (s.) boş, kimsesiz (34b/01), yalı%uz: (e.) sadece (4a/15), yapayalı%uz: (s.) yapyalnız, tek başına (34a/14), yaradıcı: (i.) yaratıcı, Allah (16b/15), yatur-: yatık duruma getir-, eğ- (3b/01) ya§du…: (i.) yastık (38b/15), yastu…: ya§tık (26a/11), yılduz: yıldız (60a/02), yidi bi%: (s.) yedi bin (7a/07), yidi: (s.) yedi (30a/01), yitişdür-: ulaştır (51b/04), yitmiş: (s.) yetmiş 60b/07, yitmiş bi%: (s.) yetmiş bin (26b/07), yoπsa: (e.) yoksa (4a/08), yo«sa: (e.) yoksa (8a/02), yo…arı: (i.) yukarı (65b/10), yo…aru: (i.) yukarı (64b/04)

Şu kelimeler de dönemin imlası gereği o şekilde yazıldıkları için arkaik olarak değerlendirilmemiştir: aπlaş-: ağlaş- (32b/13), aπaç: ağaç (21a/06), aπar-: ağar- (31b/07), aπır: (zf.) tartıda çok gelen, ağır (58b/01), aπırla-: ağırla- (13a/12) aπız: (42b/14), aπla-: ağla- (26b/04), aπrı-: ağrı- (9b/08), barma…: parmak (13a/02), baπlı: bağlı (21a/06), bayaπı (zf.) epeyce (33a/12), birinc: (i.) pirinç (68b/01), çoπalt-: çoğalt- (27b/12), daπ: dağ (11b/07), doπrul-: doğrul-, yönel- (21b/03), doπur-: doğur- (27a/08), πar…a: (i.) karga (21a/08), πaru…a (i) karga (20b/09), igne: (i.) iğne (24b/01), …ar…a: (i.) karga (20b/11), oπlan: (61a/04), §aπ1: (s.) kalbin

Page 17: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

239

bulunduğu tarafın karşısı (60a/04), §aπ2: (i.) yaşamakta olan, diri, canlı (19a/06), §aπlı…: (i.) sağlık (38a/08), uπra-: uğra- (22b/09), yaπ-: yağ- (22b/11), yaπmur: (i.) yağmur (22b/11).

SONUÇ

Eski zamanlara ait, bugün yazı dilinde kullanılmayan “arkaik” sözcükler, Türk dilinin tarihî

gelişim sürecinde önemli bir vazife ifa eder. Geçmiş dönemlere ait metinler, bu sözcüklerin

bulunup ortaya çıkarılmasında önemli bir araçtır. Bu metinler incelenerek “arkaik” sözcüklerin

Türk dilinin gelişimindeki rolü ortaya konabilir. ‘

Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’ini” de XVI. yüzyıldaki arkaik sözcükler yönünden zengin

ve incelemeye değer eserlerinden biridir. Bunda da yazarın eserin meydana getirirken hedef

kitle olarak avam halkı seçmesi ana etkendir. Çünkü kırk hadis tercümelerinde amaç insanlara

hadisleri öğreterek, ezberleterek şefaat hak etmektir.

Sâ’atî; tercümesiyle birçok divan şairi, mütercim, nâsir gibi döneminin toplum hayatına,

gelenek ve göreneğine, kültürel zenginliklerine ışık tutmuştur. Bunu yaparken de devrinin

Türkçesi olan Eski Anadolu ve Osmanlı Türkçesinden faydalanmıştır.

Mütercim metinde hem devrin şartları / geleneği gereği hem de dinî içerikli bir eser vücuda

getirdiği için Arapça, Farsça sözcükleri kullanmıştır. Buna rağmen daha çok devrin ağızlarına

ait sözcükleri tercih etmiştir. Bu sözler yardımıyla okuyucu XVI. yüzyıldaki toplum hayatı,

inanç sistemi, gelenekler, görenekler, kültürel zenginlikler, döneme ait dil özellikleri vs.

hakkında bilgi edinebilir.

Sâ’atî’nin “Terceme-i Hadis-i Erba’ini”nde 178 tane arkaik kelime tespit edilmiştir. Bu

kelimelerin 47’si isim, 22’si zarf, 13’ü sıfat, 11’i zamir, 9’u edat ve 66’sı fiillerden mürekkeptir.

68 varaklı edebî / didaktik bir eserin bu kadar arkaik kelime içermesi Türk dili tarihi açışından

önemlidir. Bunun için Terceme-i Hadìs-i Erba’in’in Türk dili tarihine tanıklık ettiği söylenebilir.

Metindeki bazı kelimeler EAT şekli ve yapısı taşıyarak çok az değişiklikle günümüze ulaştığı

için, bazıları da dönemin imlası gereği o şekilde yazıldıklarından arkaik olarak

değerlendirilmemiştir.

KAYNAKLAR ve KISALTMALARI

Atalay, Besim, (2013), Kâşgarlı Mahmud Divânü Lügati’t-Türk / 2. (Dizin), Ankara: TDK yay.

[DLT].

Ayverdi, İlhan, (2006), Kubbealtılugati-Misalli Büyük Türkçe Sözlük 1.-2.-3. (İkinci baskı,

Mart), İstanbul: Kubbealtı Neşriyatı. [KAL]

Caferoğlu, Ahmet, (1993), Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul: Enderun Kitabevi. [EUTS]

Çağbayır, Yaşar, (2007), Ötüken Türkçe Sözlük, 5 Cilt. İstanbul: Ötüken Neşriyat [ÖTS]

Derleme Sözlüğü, (2009), 6 Cilt. Ankara: TDK Yay. [DS]

Dilçin, Cem, (2013), Yeni Tarama Sözlüğü, (3. bs.), Ankara: TDK Yay. [YTS]

Eren, Hasan, (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, (2. bs.), Ankara: Bizim Büro Basım Evi

[HE]

Page 18: e Published Date 17.08.2016 12.10isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_31/2016_31_METINBB.pdfEski Türkçede, tarihî lehçelerde ve Batı Türkçesinin ilk dönemlerinde kullanılan “arkaik”

Sâ‘atî’nin Terceme-i Hadîs-i Erba’ìn’inde Arkaik Sözcükler

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 31, Ekim 2016, s. 223-240

240

Gülensoy, Tuncer, (2011), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi

Sözlüğü, 2 Cilt, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları. [KBS]

Gülsevin, Gürer (2015), “Arkaik-Periferik Kavramı ve Bu Kavramın Tarihî Batı Rumeli

Türkçesi Ağızlarının Tespitindeki Önemi”, The Journal of Academic Social Science

Studies, 32/3 (2015), s. 1-12.

Hengirmen, Mehmet, (2009), Dilbilgisi ve Dilbilim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Engin Yay.

Korkmaz, Zeynep, (1992), Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDK Yay.

Korkmaz, Zeynep, (2010), Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: TDK Yay.

Küçük, Serhat, (2013), “Zâtî Dîvânı’nda Arkaik Unsurlar” Atatürk Üniversitesi Türkiyat

Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 49, s. 117-130.

Ölmez, Mehmet, (2003), “Çağataycadaki Eskicil Öğeler Üzerine”, Dil ve Edebiyat

Araştırmaları Sempozyumu 2003: Mustafa Canpolat Armağanı, yay. Aysu Ata, Mehmet Ölmez,

ss. 135-142, Ankara.

Özkan, Mustafa, (1995), Türk Dilinin Gelişme Alanları ve Eski Anadolu Türkçesi, İstanbul:

Filiz Kitabevi

Paçacıoğlu, Burhan, (2006), VIII-XVI. Yüzyıllar Arasında Türkçenin Sözcük Dağarcığı.

Ankara: Bizim Büro Basımevi. [BP]

İngilizce-Türkçe Redhouse Sözlüğü, (1997), 26 bs. İstanbul: Sev Matbaacılık ve Yay. A.Ş.

Tarama Sözlüğü, (2009), 8 Cilt, Ankara: TDK Yay. [Trm S.]

Türkçe Sözlük, (2011), (Hzl. Şükrü Halûk Akalın), Ankara: TDK Yay. [TS]

Uslu, Mustafa, (2007), Ansiklopedik Türk Dili ve Edebiyatı Terimleri Sözlüğü, İstanbul:

Yağmur Yayınları

Vardar, Berke, (2007), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü, İstanbul: Multilingual Yabancı

Dil Yayınları

Yazım Kılavuzu, (2012), (27. Baskı), Ankara: TDK Yay.