dİrenmeyenler ÇÜrÜdÜ savaŞmayanlar ÖldÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/eoky078.pdf42 savaş ve...

58
www.yuruyus-info.org [email protected] [email protected] Haftalık Dergi Sayı: 78 5 Ağustos 2018 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus-info.org EMPERYALİZMİN DÜNYA HALKLARINA DAYATTIĞI “YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM!” SALDIRISI BİR ÖLÜM-KALIM SAVAŞIYDI SALDIRI DEVRİME VE DEVRİMCİ DEĞERLEREYDİ ANADOLU TOPRAKLARINDAN YÜKSELEN 7 YILLIK BÜYÜK DİRENİŞ, TASFİYE VE TESLİMİYETİN BARİKATI OLDU! 122 ŞEHİT SAYESİNDE ANADOLU GEÇİLEMEDİ! TEK TEK DİRENİŞLERDEN HAZİRAN AYAKLANMASINA BU ÜLKEDE DİRENİŞ ADINA NE VARSA BÜYÜK DİRENİŞ SAYESİNDEDİR! SENDİKALAR, DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ HALKINA ve SINIFINA YABANCILAŞMIŞ, UZLAŞMIŞ, DÜZENİÇİLEŞMİŞ, TÜKENMİŞTİR! EMPERYALİZMİN DÜNYA HALKLARINA DAYATTIĞI “YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM!” SALDIRISI BİR ÖLÜM-KALIM SAVAŞIYDI SALDIRI DEVRİME VE DEVRİMCİ DEĞERLEREYDİ ANADOLU TOPRAKLARINDAN YÜKSELEN 7 YILLIK BÜYÜK DİRENİŞ, TASFİYE VE TESLİMİYETİN BARİKATI OLDU! 122 ŞEHİT SAYESİNDE ANADOLU GEÇİLEMEDİ! TEK TEK DİRENİŞLERDEN HAZİRAN AYAKLANMASINA BU ÜLKEDE DİRENİŞ ADINA NE VARSA BÜYÜK DİRENİŞ SAYESİNDEDİR! DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ! 9 KASIM 2016’DA, NURİYE GÜLMEN’İN BAŞLATTIĞI DİRENİŞ YENİ ZAFERLERLE BÜYÜYOR! AKP FAŞİZMİ, KABUSU OLAN YÜKSEL DİRENİŞİ’NİN HALKLAŞMASINI ENGELLEYEBİLMEK İÇİN 23 MAYIS 2017’DE ÖNÜNDE EYLEM YAPILAN İNSAN HAKLARI ANITINI ABLUKAYA ALDI DİRENİŞ, 625. GÜNÜNDE BİR ZAFER DAHA KAZANDI! AKP FAŞİZMİ, ANITIN ETRAFINDAKİ BARİYERLERİ KALDIRMAK ZORUNDA KALDI YAŞASIN DİRENİŞ YAŞASIN ZAFER!

Upload: others

Post on 28-Jul-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

www.yuruyus-info.org

[email protected]

yu

ruy

us

.biz

@g

ma

il.co

m

Haftalık DergiSayı: 78

5 Ağustos 2018Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s-in

fo.o

rg EMPERYALİZMİN DÜNYA HALKLARINA DAYATTIĞI

“YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM!” SALDIRISI

BİR ÖLÜM-KALIM SAVAŞIYDI

SALDIRI DEVRİME VE DEVRİMCİ DEĞERLEREYDİ

ANADOLU TOPRAKLARINDAN YÜKSELEN

7 YILLIK BÜYÜK DİRENİŞ,TASFİYE VE TESLİMİYETİN BARİKATI OLDU!

122 ŞEHİT SAYESİNDE ANADOLU GEÇİLEMEDİ!

TEK TEK DİRENİŞLERDENHAZİRAN AYAKLANMASINA

BU ÜLKEDE DİRENİŞ ADINA NE VARSA

BÜYÜK DİRENİŞ SAYESİNDEDİR!

SENDİKALAR, DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ

HALKINA ve SINIFINA YABANCILAŞMIŞ,

UZLAŞMIŞ, DÜZENİÇİLEŞMİŞ, TÜKENMİŞTİR!

EMPERYALİZMİN DÜNYA HALKLARINA DAYATTIĞI

“YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM!” SALDIRISI

BİR ÖLÜM-KALIM SAVAŞIYDI

SALDIRI DEVRİME VE DEVRİMCİ DEĞERLEREYDİ

ANADOLU TOPRAKLARINDAN YÜKSELEN

7 YILLIK BÜYÜK DİRENİŞ,TASFİYE VE TESLİMİYETİN BARİKATI OLDU!

122 ŞEHİT SAYESİNDE ANADOLU GEÇİLEMEDİ!

TEK TEK DİRENİŞLERDENHAZİRAN AYAKLANMASINA

BU ÜLKEDE DİRENİŞ ADINA NE VARSA

BÜYÜK DİRENİŞ SAYESİNDEDİR!

DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜSAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!

9 KASIM 2016’DA, NURİYE GÜLMEN’İN BAŞLATTIĞI DİRENİŞYENİ ZAFERLERLE BÜYÜYOR!

AKP FAŞİZMİ, KABUSU OLAN YÜKSEL DİRENİŞİ’NİNHALKLAŞMASINI ENGELLEYEBİLMEK İÇİN

23 MAYIS 2017’DE ÖNÜNDE EYLEM YAPILAN İNSAN HAKLARI ANITINI ABLUKAYA ALDI

DİRENİŞ, 625. GÜNÜNDE BİR ZAFER DAHA KAZANDI!AKP FAŞİZMİ, ANITIN ETRAFINDAKİ BARİYERLERİ

KALDIRMAK ZORUNDA KALDI

YAŞASIN DİRENİŞ YAŞASIN ZAFER!

Page 2: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

www.yuruyus-info.org [email protected]

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Elif ERSOYAdres: Bozkurt Mah. Baysungur Sok.Muratoğlu Çarşısı 14 D Şişli - İSTANBULOfset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Zübeyde Hanım Mah. Fevzi

Çakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1

Sultangazi / İSTANBUL

Tel: (0-212) 536 93 45

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad.

Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /

Yenibosna / İST.

Tel: (0-212) 452 23 02

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

YÖNETİCİNİN TEMEL FAALİYETLERİNDENBİRİ DE DÜŞÜNMEKTİR.

DÜŞÜNMEK KENDİLİĞİNDENCİLİĞE,ALIŞKANLIKLARA BIRAKILMAZ.

YÖNETİCİNİN EMEĞİ, DÜŞÜNMESİ VEVARDIĞI SONUÇLARI HAYATA GEÇİRMESİDİR.

DÜŞÜNMEK; ÇEVREDEKİ İNSANLARIN,EŞYALARIN, GELİŞMELERİN

FARKINA VARMAKTIR.

ONLARI DEVRİM AÇISINDAN, SAVAŞ GERÇEĞİAÇISINDAN YORUMLAMAKTIR.

PLANDIR, PROJEDİR.

KÜÇÜKLÜ-BÜYÜKLÜ HER GELİŞME, HERİNSAN, HER ŞEY İÇİN HEDEF BELİRLEMEKTİR.BU; KÜÇÜK KÜÇÜK HEDEFLERİN STRATEJİK

HEDEFE UYGUNLUĞUNU SAĞLAMAKTIR.

DÜŞÜNMEK; BÜTÜN EYLEMLERİ BAŞLATAN,HEDEFE ULAŞTIRAN FAALİYETTİR.

YÖNETİCİ YOĞUNLAŞMALI,DOĞRU DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMELİDİR.

ÖZGÜR TUTSAKLIK,

HER KOŞULDA DEVRİMCİLİĞİN GEREKLERİNİYERİNE GETİRMEKTİR!

VAHŞİ KAPİTALİZMİNHALKLARI SÖMÜRMESİ, KATLETMESİ KARŞISINDA

HALKLARIN DAYANIŞMASI VE BİRLİĞİNİ SAĞLAMAKTIR!

YUNANİSTAN’DAKİ ÖZGÜR TUTSAKLAR,KORİDALLOS HAPİSHANESİ’NDE

DAYANIŞMA KAMPANYASI ÖRGÜTLEDİ.

HAPİSHANEDEKİTÜM TUTUKLU VE HÜKÜMLÜLER İKİ HAFTA BOYUNCA

KAHVALTI HAKLARINI,YUNANİSTAN HALKINA GÖNDERECEĞİNİ AÇIKLADI!

VAHŞİ KAPİTALİZMİNBİREYCİLİĞİNİN KARŞISINDA

SOSYALİZMİN ÜSTÜN AHLAKIDIR BU!

KAPİTALİZM KATLEDER,DAYANIŞMA YAŞATIR!

Page 3: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

i ç i n d e k i l e rdöküldü

25 Halkın sanatçılarına, halkınavukatlarına özgürlük!

26 Sanatçıyız Biz: Zülfü Livanelicinsel saldırı haberini duyuncasakinleştirici ilaç içiyormuş.Halkımızın ihtiyacı olan şeysekinleştirici, uyuşturucu değildir.Beynimizi uyuşturmayalım,öfkemizi uyandıralım!

29 Liseliyiz Biz: Gençliğiörgütleyen geleceği kazanır!

32 Tarih Bilinci ZaferiGörmektir: İrfan Ağdaş’ınkatledilmesi

33 11 adımda Liseli Dev-Genç’linineğitimi

34 Kamu Emekçileri Cephesi:AKP faşizmi ile KESKyönetimindeki tasfiyecisolculuk Yüksel Direnişi’ne

tahammülsüzlükte uzlaşmıştır

36 Kamu Emekçileri Cephesi:Bizim olanı, hakkımız olanıkazanalım!

39 Yoksul Mahalleler:Küçükarmutlu, tarihin herdöneminde direndi ve kazandı...Yine kazanacak!

41 90 yaşındaki TAYAD’lı KezbanBektaş hukuksuzca tutuklanankızı Zeynep Yıldırım için

oturma eylemi yapıyor

10 Neden-Çünkü-Nasıl: Faşizme

karşı mücadele iktidarmücadelesidir

12 Gençlik Federasyonu’ndan:Demokratik üniversitemücadelesi veriyoruz. AKPfaşizmini tarihin çöplüğünegömeceğiz!

14 Anti-Emperyalist Cephe’den

çağrı: Emperyalizmin tecrit,imha, teslimiyet saldırısına vefaşizme karşı Anti-EmperyalistCephe’de birleşelim!

16 Yok Edemezsiniz: Korku

19 Adalet Savaşımız: Sahte

delillerle örülmüş bir komplo:Balyoz davası

22 Halkın sanatçısı Grup Yorum’un

basında çıkan haberlerinden

23 Halkın Hukuk Bürosu: Hasan

Ferit Gedik’i katleden çeteüyelerini mahkeme aklayıpserbest bırakmıştı. Çıkarlarıçatışınca pislikleri ortaya

4 Demokratik kitle örgütleri bitmiştir!Bitişin sonu reformizmdir.Diyorduk ki; “Direnmeyençürür, savaşmayan ölür!” Tarihyeniden kanıtladı: Direnmeyençürümüş, savaşmayan ölmüştür!

MECLİSLERDEÖRGÜTLENELİM!

42 Savaş ve Savaşçı: Bir savaşçının

silahı kadar sloganı da önemlidir!Çünkü sloganlar ideolojik netliktir!

44 Halkın Sanatçıları: Tek güç,

örgütlü güç-1

46 TAYAD’lı Ailelerden:

Küçükarmutlu’da Sevgi ErdoğanVefa Evi baskını, faşist AKP’ninacizliğidir!

47 Röportaj: Ebru Yeşilırmak:

“Yürüyüş dergisi tüm baskılararağmen gerçekleri halkımızaulaştırmaya, ezilen halkların sesi,soluğu olmaya, ‘Biz varız’ demeyebugün de devam ediyor”

48 İnfaz yakmalarla bizi teslim alamazsınız

49 Son sözü direnenler söyler! Özgür

Tutsaklar anlatıyor...

52 Halkın Mühendis Mimarları:

Yunanistan yangınındaki 92 ölüm,yeni sömürgecilik politikalarının bir

sonucudur

54 Avrupa’da Yürüyüş

55 Avrupa’daki Biz: Halkı katleden,

sağlığı sektör haline getirenemperyalizmdir!

56 Yitirdiklerimiz

58 Avrupa’da HFG: Nasıl yaşarsan

öyle düşünürsün. HFG’ler yaşamtarzını değiştirir!

Page 4: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Ülkemizdeki demokratik kitle örgütleri bitmiştir.Dünya halklarının ve halkımızın ekonomik-demokratik,

mesleki, kültürel, askeri, siyasal her türlü örgütlenmeyebüyük bir ihtiyaç duyduğu günümüz koşullarında, buihtiyaca kendi alanından cevap verecek bir demokratikkitle örgütü (DKÖ) yoktur.

Şöyle düşünülebilir: Nasıl olur, DKÖ'lerin bittiğinasıl söylenir? İşte bakın, işçi konfederasyonları, memurkonfederasyonları, her meslek dalının odaları duruyor.Herbirinin koca koca merkez binaları var.

Herbirine bağlı onlarca sendika, onlarca oda, onlarcaşube var. Bağlı sendikaların ve odaların Türkiye'ninhemen her şehrinde yüzlerce şubeleri var. Bu, dev birörgütlülük değil mi!!!

Bunlar doğrudur, fakat bunlar, siyasi gerçeği değiş-tirmiyor:

Ülkemizde demokratik kitle örgütleri bitmiştir. Onlarca konfederasyonun, odaların, şubelerin varlığı,

bu siyasi tespitimiz açısından bir çelişki oluşturmuyor.Tersine, bu siyasi tespiti yaparken, biz de bu rakamlarabakarak bu sonucu çıkarıyoruz.

DKÖ’ler Birdenbire Bitmedi!Diyalektiğin yasasıdır; nitelik dönüşümler, birden

bire olmaz, çeşitli sonuçlar birdenbire ortaya çıkmaz.Nitelik dönüşüm, nicelik birikimlerin sonucudur.

KESK'ten DİSK'e, TTB'den TMMOB'a, tek tek sen-dikalardan inanç kurumlarına kadar, sağcılık ve refor-mizmin hakim hale gelmesi ve artık "DKÖ'ler bitmiştir"diye tanımlayabileceğimiz noktaya gelinmesi, adım adımgerçekleşmiştir.

Sınıflar mücadelesi, bu mücadelenin tarafı olan herörgütün, kurumun önüne sık sık “yol ayrımları” çıkarır.Ülkemizdeki DKÖ’ler, DKÖ’lerin 12 Eylül faşist cunta-sının ardından yeniden örgütlendiği 1980’lerin sonlarındanbugüne, her yol ayrımında, tercihlerini geri olandan,sağcı olandan yana yapmışlardır. Her seferinde birazdaha haklar ve özgürlükler mücadelesi çizgisinden sap-mışlardır.

AKP faşizmi, yüzbini aşkın kamu emekçisini, 5 bineyakın KESK üyesini işten çıkarıyor ve kamu emekçilerininkonfederasyonu KESK ve bu emekçilerin doğrudan

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!BİTİŞİN SORUMLUSU REFORMİZMDİR

Diyorduk Ki; “DİRENMEYEN ÇÜRÜR, SAVAŞMAYAN ÖLÜR!”

Tarih Yeniden Kanıtladı: DİRENMEYEN ÇÜRÜMÜŞ, SAVAŞMAYAN ÖLMÜŞTÜR!

HALK ÖRGÜTSÜZ KALMAZ!BİTMİŞ DKÖ’LERE MAHKUM DEĞİLİZ!

ALTERNATİF; HER ALANDA HALK MECLİSLERİ,İŞÇİ, KAMU EMEKÇİSİ, MİMAR-MÜHENDİS,

LİSELİ MECLİSLERİDİR!

MECLİSLERDE ÖRGÜTLENELİM! BUGÜN HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZ VE

HALKIN İKTİDARI İÇİN SAVAŞALIM!

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!4

Page 5: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

üyesi olduğu sendikalar, ciddiye alınır bir direniş gös-termiyorlar.

AKP faşizmi, odaların siyasi statüsünü ortadan kaldıran,kazanılmış haklarını gasp eden saldırılar gerçekleştiriyor,yüz binlerce üyeli odalarda direniş yok. Başta TMMOB,TTB olmak üzere, odalar, tarihlerinin en suskun, pasif,korkak, inisiyatifsiz, kimliksiz dönemini yaşıyorlar.

DİSK’in ahı gitmiş vahı kalmış, konfederasyon baş-kanlarını parlamentoya göndermekten ve sonra da onlardanişçi sınıfının sorunlarına çözüm beklemekten başka birşey yapmıyorlar. Direniş örgütlemek bir yana, var olandirenişleri bile sahiplenmekten korkuyorlar.

Bugün kamu emekçileri, kendi sendikalarına karşıeylem yapıyorlar.

Mühendisler, odalarına karşı eylem yapıyorlar. 550bin üyeli TMMOB, tutuklu mühendisleri görmezden ge-liyor. Barolar, 19 avukatın tutuklanması karşısında bir"hiç"ler…

Görkemli genel merkez binaları, kağıt üzerindekiyüz binlerce üye, kimin ne işine yarıyor?

Teslimiyetçi Politikalar,Uzlaşmacı Tavırlar

1990’ların başlarında oligarşinin katliam, kaybetmepolitikaları karşısında, DKÖ’lerin büyük çoğunluğu,bunu devletle devrimciler arasında bir “düello” gibigörmüş ve bu faşist politika karşısında doğru bir politikageliştirememişlerdir.

1990’lar, emperyalizmin ve oligarşinin dünya çapındaözelleştirme ve sendikasızlaştırma politikasını uyguladığıyıllardır. Bu yıllar boyunca işçi ve kamu emekçisi sendi-kalarının özelleştirmelere ve sendikasızlaştırmaya karşıbir politikaları olmadı. Sendikasızlaştırma karşısındaancak sınıf sendikacılığı ve kitle çalışmasıyla barikatkurulabilirdi. Sendikalar ise bundan uzak, tersine, özel-leştirmeleri meşru gören bir tutum içindeydiler. Özelleş-tirmelerle sendikaların altı boşaltıldı.

1990’lar emperyalizmin ve oligarşinin, özellikle işçisınıfını ve işçi sınıfının ideolojisini hedef alan ideolojiksaldırılarının tüm şiddetiyle sürdüğü bir dönemdi. Sen-dikaların buna karşı bir politikaları olmadı.

2000’ler, emperyalizmin ve oligarşinin “ya düşüncedeğişikliği ya ölüm” saldırısıyla sınıf mücadelesini,devrim ve sosyalizme dair ne varsa hepsini yok etmesaldırısının gündeme geldiği yıllardır. Bu saldırı karşısındaDKÖ’ler YOK’tur. YOK olmayı, işte bu dönemdeki po-litikalarıyla kesinleştirdiler. Katliamlara, F Tiplerine,hücre uygulamasına karşı direnişi “kendi dışlarında”gördüler. Direnişe katılmak yerine, oligarşinin politikalarıdoğrultusunda devrimci politikanın karşısına çıktılar.

1990’lar, 2000’ler boyunca bitişin kilometre taşlarıolarak ele alacağımız çok sayıda olay vardır.

- Örneğin, DİSK’in 12 Eylül’den sonra yeniden ör-gütlenirken, kendisini var eden “sınıf sendikacılığı”yerine, Avrupa emperyalizminin teorisini yaptığı “çağdaş

sendikacılık” anlayışını benimsemesi, bu kilometre taş-larından biridir.

• Örneğin, KESK'in kuruluşundan kısa süre sonra,Gazi ayaklanmasında, önceden karar alınmış kamu emek-çileri grevini iptal edip “sağduyu” çağrısı yaparakdüzenden yana tavır takınması, çok önemli bir dönümnoktasıdır.

• Örneğin, KESK’in Türkiye halklarının kanını dökenMHP’yi genel kuruluna çağırması, DİSK’in 50. Kuruluşyıldönümü için, katledilen her DİSK işçisinin kanınındökülmesinden doğrudan sorumlu olan Demirel'e davetiyegöndermesi… İnsan Hakları Derneği’nin Amerikan Bü-yükelçisi Abromowitz’i İHD kongresine çağırmaları, buDKÖ’lerin “kimle birlikte, kime karşı” olacakları nok-tasında yaptıkları geri ve sağcı tercihlerdir. Ve bitişedoğru giden yolu döşeyen taşlardır.

Bitiş’in Dönüm Noktası, Büyük Direniş’tirBüyük direniş süreci anlaşılmadan, o süreçte kimin

ne yaptığı bilinmeden, bugünkü bitiş anlaşılamaz. Büyük direniş sürecindeki onlarca politika ve tavır,

DKÖ’lerin bitişe doğru gidişini hızlandırmıştır. Buradabunların hepsini birden aktarma imkanımız yoktur. Ancakşunu belirtelim ki, Büyük Direniş’in sürdüğü 7 yılboyunca, savundukları, uyguladıkları tüm politikalar,devrime karşı, düzene güç veren politikalar olmuştur.Emperyalizmin ve oligarşinin sadece devrimcileri değil,tüm ilerici, demokratik güçleri tecrit ve yok etmekistediğini göremeyecek kadar koyu bir körlük içinde ol-dular. Bu nedenle de hiçbir politikaları, ilerici, demokrat,direnişçi bir çizgide olmadı. Direnişin her kritik aşa-masında düzene güç verdiler.

Örneğin;Büyük direnişin başlangıcında, oligarşiyle ağız birliği

yaparak “bırakın” çağrısında bulunmaları... koğuş hücretartışmasını zerre kadar anlamayıp, “biz de koğuş siste-mine karşıyız” diyerek oligarşinin propaganda cepha-neliğine malzeme vermeleri… devrimcileri “Avrupastandartlarını” kabul etmeye zorlamaları… F Tiplerikonusunda, tecrit ve F tipleri politikasının mimarlarındanbiri olan Avrupa emperyalizmini hiç eleştirmemeleri…faşizmin 19 Aralık saldırısının arifesinde ÖDP parti şu-belerine “acil acil acil” başlıklı genelge yayınlayıp,kendi üyelerinin açlık grevlerine destek vermesini, partibinalarını tutsak ailelerine açmasını, sokaklara çıkmayıyasaklamaları…

Adında “komünist” sıfatı olan bir partinin (TKP)Ankara’da F tiplerini protesto eyleminde binlerce insanapolislerin ve faşistlerin gaz bombalarıyla saldırmasısonrası, bölgede bulunan parti binasına sığınmak isteyen50-60 yaşındaki ana ve babaları ortada bırakması vebunun üzerine halk tarafından yuhalanması… İstanbulİHD Başkanı Kiraz Biçici’nin devrimcileri ihbar etme-sinin “normal” karşılanması… Büyük Direniş’te işçi,memur, gecekondulu, köylü, öğrenci... 122 şehit verilirken,bu DKÖ’lerin bir tek tabutun altına omuzlarını koy-

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

55KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 6: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

mamaları… Bunlar, reformizmin yönetimindeki parti ve DKÖ’lerin

Büyük Direniş dönemindeki politikalarından sadece ba-zılarıdır.

Saldırının kapsamının devrimci hareketle sınırlı ol-madığının görülmesine rağmen, tek bir özeleştiri yapılmadı.Tecrit, direniş ve F tipleri, Cephe’nin sorunu olarak gö-rülmeye devam etti. Demokratik mücadele kapsamındabile, zulme karşı bir direnişin yanında olma sorumluluğugösterilmedi.

122 şehit verildi; “Biz ne yapıyoruz” veya “niyeyapmıyoruz” demediler, bunu tartışmadılar, tartıştırma-dılar.

Büyük direniş süresince her tartışmada kendilerinihatırlattık; bu politikalar sizi bitirir, direnmeyen çürür.

İşte Büyük direniş boyunca o çürüme büyümüş, son-rasında devam etmiş ve bugün ”bitmiştir” dediğimiznoktaya gelinmiştir.

Ekonomizme Gömülen DKÖ,Orada Boğulur!

Demokratik Kitle Örgütü olarak adlandırdığımız ör-gütlenmeler, halkın her kesiminin ekonomik demokratikmücadelesini vermek üzere oluşturulmuş örgütlenmelerdir.

Ezilen halkın mücadelesi, üç cephede birden sürer: - Ekonomik demokratik mücadele - İdeolojik mücadele- Siyasi mücadeleSiyasi mücadele iktidar mücadelesidir. İlk ikisi, yani

ekonomik demokratik mücadele ile ideolojik mücadele,siyasi mücadeleye tabidir.

Siyasi mücadeleden kopuk bir ekonomik demokratikmücadele, emekçilerin haklarını kazanmayı da sağlayamaz.

Ekonomik demokratik mücadele, halkların bağımsızlıkdemokrasi sosyalizm yolundaki mücadelesi açısındantemel önemde bir mücadele alanıdır.

Fakat mevcut DKÖ’lerin bağımsızlıkla, demokrasimücadelesi ile, sosyalizm ile bir ilgileri kalmadığı içindüzenin çizdiği sınırlar içine hapsolmuşlardır. Bu du-rumdaki işçi ve kamu emekçisi sendikaları ücret sendi-kacılığına, odalar özlük hakları takipçiliğine hapsolmuşve bir süre sonra onu da yapamaz hale gelmişlerdir.

Düzen her zaman bizi o sınırlar içine hapsetmekister.

Burada sorun ülkemizdeki DKÖ’lerin bu sınırlara,bu hapishaneye gönüllü girmeleri ve hapishanede kalmayıkabul etmeleridir.

Bugün görevlerini, misyonlarını yerine getiren tekbir DKÖ yoktur. Bırakın yerine getirmeyi, yerine getirmeçabası ve hedefi olan bir tek DKÖ de yoktur. Ve asılönemli olan, “bitiş”i getiren de budur. Bir DKÖ objektifveya subjektif nedenlerle belli dönemlerde görevleriniyerine getiremeyebilir. Orada nitelik belirleyici olan,onun çabası içinde olup olmamasıdır. Yani mesele o ko-şullara teslim olup olmamaktır.

2000 yılının 19 Aralık’ında bu ülkede büyük birkatliam yaşandı.

28 devrimci tutsak katledildi. 6 kadın diri diriyakıldı. Yasaklar, sansür geldi arkasından.

Amaç yıldırmak, sindirmekti. İşte TAYAD’lılar o günlerde demokratik kitle

örgütlerini dolaştılar. Aldıkları cevaplar, size bu‐günkü bitişin temel taşlarının nasıl döşendiğinigöstermeye yetecektir:

“‐ Sürekli baskı altında olduklarını, yardımetme noktasında hiçbir şey yapamayacaklarını,yer vermelerinin mümkün olmadığını söylediler.(TMMOB)

‐ TAYAD adına gelindiği, neler yapabileceklerisoruldu. Kapatılma kaygıları olduğu için yer vere‐meyeceklerini, ancak maddi anlamda yardım ede‐bileceklerini söylediler... (Eğitim‐Sen)

‐ Yapacaklarının sınırlı olduğunu, zaten kurumolarak kendileri bir şeyler yaptıklarını ve siyasalanlamda bir şey yapamayacaklarını, hücrelerinonları ilgilendirdiğini ancak direk konuları olmadığıiçin bir şey yapamayacaklarını söylediler. İlgisiz,bananeci bir hava... (Mimarlar Odası)

‐ İçişleri Bakanlığının kendilerini denetlemeyegeldiğini, bir süre görüşemeyeceklerini, zarar gör‐mek istemediklerini söylediler. (Halkevleri GenelMerkezi)

‐ Kendi üzerlerinde baskı olduğunu, şu an içinbir şey yapmalarının mümkün olmadığını ve yerdahi veremeyeceklerini söylediler. (GENEL‐ İŞ)

‐ Manevi olarak yanınızdayız, hücrelere biz dekarşıyız, mücadelenizi destekliyoruz, saldırılardaaileleri içeriye alıp sahiplenmiştik ancak bu du‐rumda yer vermemiz de mümkün değil. (PİR SUL‐TAN ABDAL GENEL MERKEZİ)

O gün bu tabloyu ortaya koyduktan sonra, şusoruyu sormuştuk:

“Devrimcilik bu mu? Demokratlık bu mu?Korkuyoruz, kapatılırız, teftişteyiz, yardım ede‐

meyiz, zaten üzerimizde baskı var... Gerekçe mibunlar?

Devrimcilik, demokratlık, zaten bu ülkedebunlar olduğu için gerekli değil mi?”

Ve sonra da şunu eklemiştik: “Bırakın tutsakların hakkına sahip çıkmayı,

kendi üyelerinizin haklarını bile aramazsınız bukafa yapısıyla.”

DKÖ’lerin bitişini o günden haber vermiştir buhüküm. (19 Mart 2001, Vatan, Sayı 82)

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!6

Page 7: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Tarihin defalarca gösterdiği gibi, teslim olmayanlaryenilmez. Yenilenler, teslim olanlardır. DKÖ’ler bitmiştirderken, bize bu siyasi tespiti yaptıran da DKÖ’lerinteslim olmalarıdır.

Peki bunun nedeni nedir?Temel neden, reformizm devrimcilik ayrışmasındadır.

Bitişin Siyasi Sorumlusu ReformizmdirÖDP, EMEP, BDP legal particiliği bu bitişi hem

siyasi, hem örgütsel olarak hazırlayanlardır. Bu partiler, yönetimine çöreklendikleri sendikalarda,

odalarda, sağcı, uzlaşmacı bir siyasi çizgi izlerken, herdüzeyde de devrimcilere karşı tasfiyeci bir politika uy-guladılar.

KESK ve bağlı sendikaların, TTB ve TMMOB’unyönetiminde, yıllarca ÖDP, EMEP, BDP reformizmi yeraldı. Partilerinin tüm uzlaşmacı, teslimiyetçi politikalarınıbu sendika ve odalara da taşıdılar. Emekçilerin direnişlerinigeliştirmek yerine sürekli geriye çektiler.

Öyle ki, reformist legal partiler, düşmana karşı birdireniş mevzisi olarak ele almadıkları bu DKÖ’leri, dev-rimcilere kendi politikalarını kabul ettirmek için kullandılar.Bu DKÖ’leri, solun çeşitli kesimleri üzerinde otoritekurmak için kullandılar. 1 Mayıslar’da, emperyalistsavaşa karşı politikalarda, 8 Martlarda, direnişlerde, soliçi sorunlarda, bu “dörtlü” blok, reformistler tarafındandevrimcilerin karşısına çıkarıldı.

Reformizm, 1980’lerin sonlarından itibaren silahlımücadeleye, illegaliteye, devrimci değerlere karşı tasfiyecibir tutum takınırken, legalizmin, parlamentoculuğun,örgütsüzlüğün savunucusu olmuştur. Bu süreç, DKÖ’leraçısından da uzlaşma, teslimiyet, tasfiye süreci olarakgelişmiştir.

DKÖ’nün tanımını oluşturan iki temel unsur vardır. Bir, o örgütün “kitlesel” karakterde olması, İki, o örgütün “demokratik” olması. Kavramı oluşturan bu iki nitelikten belirleyici olan

hangisidir? Bu sorunun cevabı bize, DKÖ’lerden ne beklememiz

gerektiğini de gösterir. Belirleyici olan demokratik yanıdır.

Eğer demokratik yanı yoksa, onun yüz binlerce üyeside olsa, bu onu DKÖ yapmaya yetmez.

Reformizmin yönetimindeki DKÖ’lerde bu iki yanda tasfiye edilmiştir. Dönemsel koşullara bağlı olarakzaman zaman belli ölçülerde kitleselleşme yaşansa da,oligarşinin saldırıları karşısında bu mevziler savunula-mamıştır.

DKÖ’lerin Bitişi, Hem Fiziksel,Hem Siyasaldır

Kamu Emekçileri Konfederasyonlarının 2017 yılıüye sayıları şöyledir;

- MEMUR-SEN (Memur Sendikaları Konfede-rasyonu) 997.089

- TÜRKİYE KAMU-SEN (Türkiye Kamu Çalı-şanları Sendikaları Konfederasyonu) 395.250

- KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfe-derasyonu) 2017 yılı üye sayısı; 167.403

İlk ikisi, AKP faşizminin desteği altında palazlan-mışlardır. İktidarın doğrudan bir yönlendirmesi vardır.KESK’in üye sayısının azalmasında iktidar baskısı veyönlendirmesi etkenlerden biridir. Ancak burada sorun,KESK’in bu tecrit ve yok etme politikası karşısındanasıl bir tutum aldığı ve nasıl bir politika geliştirdiğidir.

KESK’in üye sayısı 2004’te 297.114’tü. 297 binden 167 bine!!!2004’ü izleyen yıllarda çok ciddi bir erime sürecine

girmiştir KESK. 2005’te 264 bin üyeye, 2006’da 234 bin üyeye düşm-

üştür. Sonrasında da erime sürdü. 2012’den bu yanaki ra-

kamlara bakalım:

KESK 2012; 240.304KESK 2013; 237.180KESK 2014; 239.700KESK 2015; 236.203KESK 2016; 221.069KESK 2017; 167.403KESK 2018; 146.287Rakamlar, 5 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazete’de

yayınlanan rakamlardır. Bu tablo, sadece iktidarınbaskı ve engellemeleriyle açıklanamaz elbette.

TMMOB’in, TTB’nin durumu da farklı de-ğildir.

550 bin üyeli bir odalar birliği, bugün top-lumsal muhalefet açısından yok hükmündedir.

İşçi alanına bakalım. 2015 yılı rakamlarına göre, ülkemizdeki

kayıtlı 12 milyon 180 bin 945 işçiden, 1milyon 297 bin 464'ünün sendikaya üyeliğibulunuyor. Yani, oligarşi tarafından özelleş-tirmelerle, sendikaları işbirlikçileştirerek, baskıve terörü kullanarak, geniş çaplı bir sendika-sızlaştırma politikası uygulanmış ve büyük

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

77KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 8: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

ölçüde de sonuç alınmıştır. Kayıtlı işçilerin sadece ondabiri sendikalıdır.

Peki bu onda bir hangi sendikalarda örgütlü?2017 itibarıyla DİSK’in sendikalı işçiler içindeki

payı, yüzde 9.5’tir. Düşünün, işçilerin sadece yüzde onu örgütlü. O yüzde

onun da yüzde doksanı, faşist gerici sendikalarda, yüzdeonun yüzde onu DİSK’te.

Peki DİSK ne yapıyor?On yıllardır DİSK’in tarihine yazılmış tek

bir direniş yoktur. Tek bir grev yoktur. Örgütlenen tek bir işyeri, tek bir işçi yoktur. Bu tablonun nedeni, reformizmin “solculuk”

anlayışının tüm bu DKÖ’lere egemen kılınmasıdır. Bu solculuk anlayışı nedir?Bu solculuk anlayışı, protesttir. Sadece mu-

haliftir. Bu solculuk anlayışı, muhalefeti de “mecliste

grup konuşması” ve salonda “basın açıklaması”naindirgeyen bir anlayıştır.

Sokaklar, meydanlar yoktur bu anlayışta.DİRENEREK HAK ALMA yoktur. Oligarşinin

İCAZETİNE SIĞINMA vardır. SALDIRIYA DİRENMEK yoktur. TIRMANDIR-

MAMA vardır. MİLİTANLIK yoktur. UZLAŞMACILIK vardır. DKÖ’leri adım adım eriten ve bitiren işte bu anlayıştır.

Bu Anlayış Solu Temsil Etmiyor veBir Alternatif Değildir

Elbette biz meseleye sadece rakamlar açısından bak-mıyoruz. Çok az üyeli bir sendika da, devrimci, militanbir çizgiyle alanında devrimci bir gelişmenin önünüaçabilir. Kitlelere önderlik edebilir. Kitleleri örgütleyebilir.Ancak KESK’in, DİSK’in, TMMOB’un, TTB’nin böylebir çizgiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Tam tersineonlar, yüz binlerce üye ile nasıl etkisiz kalınırın tarihiniyazıyorlar.

Reformizm DKÖ’lerde önce “temsili katılım”ı getirdi.Eylemleri kitlenin katılımı için en küçük bir çaba göste-rilmiyor, yönetim kurullarının temsili katılımı yeterligörülüyordu. Şimdi artık sadece başkanlarla yapıyorlar.Peki yarın?

Bu anlayışın yarını yoktur. Bu anlayış, reformizmi solun temsilcisi gibi sunmaya

çalıştı. Her mitingte, çeşitli gündemlere ilişkin açıkla-malarda, adeta bir klişe halinde “ÖDP, EMEP, SİP,HADEP, DBP... diye legal partiler sıralanıyor, ardındanda DİSK, KESK, TTB, TMMOB’la liste tamamlanıyordu.Sanki onların dışında kimse yoktu ve herkes onlara tabiolmak zorundaydı. Oysa bu adı geçenlerin onlarca yıldırsol adına, devrimcilik adına, mücadele adına yarattığıtek bir değer olmamıştır.

Onların çizgilerinin yarattığı sonuç, en açık haliyle,DKÖ’lerin bitişidir.

Cumhurbaşkanlığı’nın 15 TemmuzKararnamesi, DKÖ’lere “Son Darbe”dir; Ya Şimdi Direnecekler,Ya Yok Olacaklardır!

DKÖ’lerin Neden Bu Noktaya Geldiğinin Dün‐den Bir Cevabıdır

Saldırıların önüne, tüm halk kesimlerini bir‐leştiren bir set örmek, önce halkın her kesimininyaşadığı saldırının politik muhtevasını doğru or‐taya koymaktan geçer. “F Tipleri işçilerin gündemideğil” diyen, Seka’daki özelleştirmeyi, Odalar’ın“kendi sorunu” olarak görmeyen anlayışlar,halkın bir başka kesimine yönelen saldırılar kar‐şısında o kesimin direnişine destek vermeyen,eylem alanlarında “temsili” olarak boy gösterenanlayışlar, daha baştan mücadeleyi bölen, gü‐dükleştiren bir zemini kendileri hazırlamakta‐dır.

Uzun zamandır karşı karşıya olduğumuz tablo,trajikomiktir; memurları köleleştiren yasa çıka‐rılıyor, memurlar, iyi kötü o yasaya karşı direniyor;işçi sendikaları, odalar seyrediyor (verdikleritemsili destekler, onları ‘seyirci’ olmaktan çı‐karmıyor).

Oysa çok kısa süre sonra, aynı köleleştirmeyasaları işçiye karşı da gündeme getirilecek.

Bunu herkes biliyor, ama anlayış değişmiyor.Nitekim bir süre sonra o yasa da gündemegeliyor. Bu kez işçi sendikaları çıkıyor alana vebu kez de memur konfederasyonları “temsilidestek” olarak alanda boy gösteriyorlar. Bu mu‐halefet değildir, bu mücadele değildir, bu olsaolsa “muhaliflik” oyunudur.

(Yürüyüş, sayı: 38, 5 Şubat 2006)

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!8

Page 9: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan yeni bir ka-rarnameyle, Demokratik Kitle Örgütleri, “devlet örgütleri”haline dönüştürülüyor.

5 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Cum-hurbaşkanı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu'na (DDK)meslek örgütleri ve sendikalar üzerinde kontrol yetkisigetirildi. Düzenlemeye göre, Devlet Denetleme Kurulu,sendikalar ve tüm DKÖ’ler hakkında

- her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırmave denetleme yapabilecek.

- DKÖ’lerin yöneticilerini görevlerinden uzaklaş-tırabilecek.

Bu düzenlemeyle, gerçekte sendikalar, odalar ve diğerdemokratik kitle örgütleri, fiilen ortadan kaldırılmaktadır.Artık sadece devlete her şeyiyle boyun eğen sendikalar,odalar olacaktır.

Böyle bir yasa var olduğu sürece, hiçbir demokratikkurum, düzen sınırları içinde kaldığı sürece, hiçbir şeye“muhalefet” edemez. Böyle bir yasa var olduğu sürece,düzen sınırları içinde hiçbir demokratik kurum içingüvence yoktur.

Cumhurbaşkanlığının 5 Nolu kararnamesinin gösterdiğiiki temel sonuç vardır:

Bir: Demokratik kitle örgütleri için bu yasa, varlıkyokluk meselesidir. Bu yasa varsa, DKÖ’ler yoktur. Buanlamda da DKÖ’ler, ya bu kararnameye direnip, bu ka-rarnameyi etkisiz hale getirecekler, ya da yok olmayıkabul edeceklerdir. Odalar, sendikalar, böyle bir saldırıkarşısında hala direnme kararlılığından uzak, genel geçeraçıklamalar yapmaktadırlar. Böyleleri, açık ki, direne-meyecekler veya fiziki olarak, her şeyleriyle AKP fa-şizmine boyun eğip siyasi olarak yok olacaklardır.

İki: Demokratik mücadele, düzenin yasal sınırlarıiçinde kalınarak sürdürülemez. Artık bu kesindir. Kit-lelerin ekonomik demokratik mücadelesi ve örgütlenmesi,düzenin yasalarına göre değil, kendi haklılık ve meşru-lukları temelinde sürdürülebilir.

Halk Örgütsüz Kalmaz;

AlternatifMeclislerdir

Halklar her dönem,çok çeşitli örgütlenmebiçimleri yaratmışlar-dır. Devrimci veya ulu-sal önderlikler, koşul-lara, ihtiyaçlara göre,örgütsüzleştirilmek is-tenen halkların önüneyeni örgütlenme bi-çimleri sunmuşlardır.

Bugün bu alternatif,halkın her kesiminintaban örgütlenmeleri-dir. Yani Meclislerdir.

Yoksul gecekondu mahallelerinde Halk Meclisleri,işçi alanında İşçi Meclisleri, kamu emekçileri alanındaKamu Emekçileri Meclisleri, gençlik alanında GençlikMeclisleri ve kırsal alanda da Köy Meclisleri’nde örgüt-lenmeliyiz.

Komiteler, Meclisler ve Cephe şeklinde gelişecekolan bu örgütlenme, aynı zamanda Halkın İktidarı mü-cadelesine yönelecek bir örgütlenmedir.

Lenin, devrimden sonra şöyle diyordu: "Eğer devrimcisınıfların yaratıcı halk dehası, Sovyetleri yaratmamışolsaydı, Rusya'da proleter devrim gerçekleşemezdi."

Sovyetler, Şura demektir ve bizdeki karşılığı Meclis-lerdir. Meclisler, bir devrimi, bir ülkeyi tanımlayacakkadar önemli ve temel bir örgütlenmedir.

Yani biz Meclislerden söz ederken, sadece sendikalara,derneklere alternatif olsun diye değil; geçici bir örgüt-lenmeden değil, DEVRİM İÇİN HAYATİ ZORUN-LULUĞU VE ÖNEMİ olan bir örgütlenmeden söz edi-yoruz.

1- Her alanda Meclislerde örgütlenmeliyiz. Bugünhalkın örgütlenme ihtiyacına cevap verecek olan, dernekler,sendikalar, odalar değil, MECLİSLERDİR.

2- Meclisler, halkın kendi kararlarını kendisinin aldığıörgütlenmelerdir. Meclislerde her koşulda bunu işletme-liyiz. Kararlar, eylemler temsilen değil, halkın bizzatkatılımıyla alınmalı.

3- Meclisler halkın kendi kendini yönetmeyi öğrendiğiorganlardır. Üç beş “başkan”ın yönettiği kitle hareketleriylesonuç alınamayacağı DKÖ’lerin bitişinin kanıtladığıbaşka bir gerçektir.

4- Meclislerin mücadele çizgisi, meşruluk temelindemilitan bir çizgidir.

5- Meclisler, bürokratlaşan DKÖ’lerin tahrip ettiğine varsa, onları tamir edecektir. Halkın çeşitli kesimlerinemücadelenin coşkusunu ve güzelliğini yeniden yaşatacaktır.

6- Meclisler, AKP faşizmine karşı halkın direnişiniörgütleyecektir.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

99KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 10: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

FAŞİZME KARŞI MÜCADELEİKTİDAR MÜCADELESİDİR

FAŞİZM NEDİR?"Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şoven ve en

emperyalist unsurlarının açık terörcü diktatörlüğüdür."DİMİTROV

Bu tanım faşizmin Komünist Enternasyonal (3. En-ternasyonal) tarafından kabul edilmiş evrensel tanımıdır.

Tanımda ortaklaşmak önemlidir. Çünkü sınıflı toplumlarortaya çıktığından beri baskı ve zor, katliam, kıyım,egemenlerin halklara karşı kullandığı bir politika olmuşturama emperyalizme gelene kadar hiçbirinin adı faşizmdeğildir. Faşizm 1900'lerden sonra, emperyalizm oluş-tuktan sonra ortaya çıkmıştır. Çünkü faşizm, diğer baskıyönetimlerinden farklı olarak tekelci kapitalizmin yö-netim ve devlet biçimidir.

- Faşizm, yerel ya da geçici bir olay değildir. Faşizm,emperyalizm ve sosyal devrim döneminde, kapitalistburjuvazi ve diktatörlüğünün sınıf hakimiyeti sistemidir.

- Faşizm sermayenin emekçi halk kitlelerine, yönel-tebileceği en azgın saldırıdır.

- Faşizm dizginlenmemiş bir şovenizm ve yağma sa-vaşıdır.

- Faşizm kudurmuş bir gericilik ve karşı devrim ha-reketidir.

- Faşizm işçi sınıfının ve bütün halkın en korkunçdüşmanıdır.

- Faşizm burjuvazinin sınıf egemenliğinin son aşa-masıdır.

- Faşizm, dış siyasette, diğer halklara karşı hayvancanefreti körükleyen şovenizmin en vahşi biçimidir, diyefaşizmin özelliklerine vurgu yapıyor DİMİTROV.

Dimitrov’un tanımlarından anlaşılacağı gibi; faşizmbir yönetim biçimidir. Bir devlet biçimidir. Faşizmin enayırt edici özelliği, tekelci burjuvaziye dayanması vetekelci burjuvazinin en gerici, en şoven, terörcü diktatörlüğüolmasıdır.

Faşizm kapitalizmin en üst aşaması olan tekellerinortaya çıktığı emperyalizm döneminde oluşan bir dikta-

törlüktür.

EGEMENLER FAŞİZME NEDEN İHTİYAÇ DUYARLAR?

Egemenler artan krizlerinihafifletebilmek için faşizme ih-tiyaç duyarlar.

Emperyalist-kapitalist ülke-lerde tekelci burjuvazi, sömürge ve bağımlı ülkelerdenelde ettiği sömürüden belli bir payı kendi ülkesindekiemekçi kesimlere aktararak çelişkileri yumuşatır veonların tepkilerini burjuva demokrasisi sınırları içindetutar. Fakat yeni-sömürge ülkelerde durum tam tersidir.Bırakalım başka ülkeleri sömürmesini, sömürünün aslanpayına emperyalizm el koyduğundan sürekli ekonomikbunalım içindedir. Bu nedenle halk kitlelerinin çelişkileriniyumuşatmak ve tepkilerini düzen sınırları içinde tutmakiçin gerekli ekonomik “refah”tan yoksundur. Oligarşinin,burjuva anlamda da olsa demokrasiye tahammülü yoktur.

Burjuva demokrasisi koşullarının varlığı, emekçi sı-nıfların örgütlenmesi ve tepkilerini açıkça sergilemeleri,ekonomik-demokratik hakları için geniş mücadele ola-naklarına sahip olması anlamına gelecektir ki, bu koşullardaoligarşinin sömürüyü dizginsiz sürdürmesi zordur.

Dolayısıyla yeni sömürge oligarşileri için çıkar yol;sürekli siyasi ve askeri zor yöntemiyle yönetmektir.Her türden ekonomik- demokratik mücadele araçlarınınyasaklanması, terör ve baskıyla birleşen demagoji, de-politizasyon, tercih ettiği yoldur. Kısaca zam, zulüm,baskı, terör dışında bir alternatife sahip değildir vesürekli istikrarsızlık koşullarındaki oligarşi, egemenliğiniancak SÜREKLİ FAŞİZMİ uygulayarak sürdürebilir.

Buna, emperyalizme bağımlılığı ifade etmesi anla-mında, SÖMÜRGE TİPİ FAŞİZM de diyebiliriz. Ülke-mizdeki ekonomik-siyasi istikrarsızlık, emperyalizmebağımlı olunca, sürekli bir hal almıştır. SÜREKLİ MİLLİKRİZ denilmesinin nedeni budur. Kriz süreklidir, zor dasüreklidir. Bu da emperyalizme bağımlılığın sonucudur.

FAŞİZME KARŞI MÜCADELE İKTİDARMÜCADELESİ OLMAK ZORUNDADIR...

ÇÜNKÜ;

Faşizm ülkemizde "olası bir tehlike" değil, somutbir gerçektir. Faşizm, mevcut devlet biçimidir, dolayısıyla,faşizme karşı mücadele, iktidar perspektifiyle ele alınmasıgereken bir mücadeledir.

Faşizm, emperyalizm dönemine "özgü"dür.

Emperyalistler kendi çıkarları çerçevesinde buhran-larının bütün yükünü emekçilerin omuzlarına yüklemeyeçalıştıkları için faşizme ihtiyaç duyarlar.

Faşizm, bir sınıfın egemenliğidir ve bu sınıfın ege-

NASIL?Sonucu değiştirmek

için nedeni bulupdeğiştir!

ÇÜNKÜ

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!10

Page 11: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

menliğine son verme mücadelesi de iktidar mücadelesiolabilir ancak.

Faşizmin bir devlet biçimi olduğunu tespit eden birsiyasi hareket, sivil ya da resmi hangi şekilde gündemegelirse gelsin faşizme karşı mücadelesini de iktidar pers-pektifli mücadelenin bir parçası olarak ele alır, almakzorundadır.

Herhangi bir yönetim biçiminin niteliğini belirleyen,bu yönetimin ekonomik ve sosyal politikalarının hangisınıfın çıkarlarına hizmet ettiğidir. Faşizmin sınıf temelinitekelci burjuvazi oluşturur. Faşizmin kitle tabanı olanküçük-burjuvazi ise ekonomik, sosyal bunalım yıllarındahızla proleterleşmesine tepki duyar ve diğer yandan birproleter devrimden korkar. Faşizm de bu durumu sömürür.“.... faşizm ne sınıfların üstünde varolan bir güç, ne deküçük burjuvazinin ya da yozlaşmış proletaryanın (lümpenproletarya) finans kapital üzerindeki iktidarıdır. Faşizmfinans kapital iktidarının ta kendisidir; işçi sınıfı ileköylülerin ve aydın kitlenin devrimci kesimlerine karşıörgütlenmiş bir yıldırıcı öç alma hareketidir." (Dimitrov,Faşizme Karşı Birleşik Cephe, Syf-53)

Ve eğer faşizm, burjuvazinin iktidarı ise, onu yok et-mek ancak iktidarı ele geçirmekle mümkündür.

Bu açıdan faşizme karşı mücadele dönemsel birmücadele değil, sınıflar mücadelesinin kendisidir.

FAŞİZMİ NASIL YENECEĞİZ?. Direneceğiz

. Silahlı mücadeleyi büyüteceğiz

. İllegal örgütleneceğiz

. Halkın tüm kesimlerini faşizme karşı cepheleşti-receğiz, cephe içinde birleştireceğiz.

Bedel ödemeyi göze almayanlar faşizmi yenemezler.Bedel ödemekten kaçmak, düzenin çizdiği sınırlar içindesolculuk yapmak demektir. Tasfiyeci, uzlaşmacı sol ol-maktır.

Halkın ekonomik, sosyal, kültürel, siyasal sorun-larını çözmeye aday olmayanlar, bunun için politikaüretmeyenler, bu politikalarda ısrar etmeyenler faşizmiyenemezler.

Faşizm bölerken, devrimci politika halkı birleştirmektir.Halkı birleştirmeyenler faşizmi yenemezler. Faşizmekarşı birleşik bir cephe oluşturmak faşizmi yenmenintemel koşullarından biridir. Dimitrov'a göre bunun birşablonu yoktur, her ülke kendi özgün şartlarında şekil-lendirecektir. Bizim ülkemizde de birleşik bir cephe,kitle örgütlenmeleri, meclisler, eylem birliktelikleri, ça-tışmaların, kavgaların içinde yaratılan omuz omuza mü-cadele içinde gerçekleşecektir.

Bu süreç aynı zamanda reformizme karşı ideolojikmücadele içinde yaratılır. Reformizm, oportünizm bölecek,devrimciler ve cephe birleştirecektir. Bu tavizsiz bir mü-

cadeledir ve bu mücadele içinde halk siyasi bir deneyimde biriktirerek cepheleşecek, cepheyi büyütecektir.

Faşizme Karşı Birleşik Cephe anlayışının temeliki özelliği vardır; birincisi, faşizmle çelişkisi olan, fa-şizmin baskılarına maruz kalan tüm kesimleri birleştirmek;ikincisi, birleşik cephenin mücadelesini bir iktidar mü-cadelesi olarak ele almak.

Kuşkusuz, faşizme karşı, devrimci bir cephe gerekli-dir.

“Faşizmin sadece ‘Komünist tehlikeye’ karşı yöneldiğinidüşünenler kendilerini acı bir şekilde aldatıyorlar:Bunlar ileride yanlışlıklarının ve siyasi dar görüşlülük-lerinin karşılığını epeyce pahalı ödemek zorunda kala-caklardır. Faşizm sadece anti-komünist olmakla kalmayıp,aynı zamanda özünde halka da karşıdır. Faşizmin görevisermaye saldırısını, kitlelerin kapitalist bir azınlık tara-fından sömürülmesinin siyasi anlamda başarı kazanmasınıve bu azınlığın halk çoğunluğu üzerindeki egemenliğinisağlamlaştırmaktır.” diyor Dimitrov (Faşizme Karşı Bir-leşik Cephe, s. 13)

Yani diyor ki Dimitrov:

FAŞİZM HALKA DÜŞMANDIR. Bunun için halkınbirliğini, cephesini örgütlemeliyiz. Ama bu cephe hayatıniçerisinde silahlı, silahsız her türlü mücadele biçiminihayata geçirip faşist iktidarı yıkmayı amaç edinendevrimci bir cephe olmalıdır. Faşizmi yıkmayı hedefle-meyen her blok veya cephe, emperyalizmin tasfiye, tes-limiyet politikalarına karşı değil, halkın çıkarlarına karşıbir birlik olacaktır.

Sonuç olarak;FAŞİZME KARŞI MÜCADELE SİLAHLI MÜCA-

DELE İLE BİRLEŞMİŞ KİTLESEL BİR MÜCADE-LEDİR. İKTİDAR MÜCADELESİDİR.

FAŞİZMİ YOK EDECEK OLAN HALKIN İKTİ-DARIDIR, DEVRİMDİR.

OKUMA PARÇASI:"Sonra, iyiye, daha iyiye, güzele, daha güzele

karşı dehşetli bir hasretim vardır. Bana öyle geliyorki bu hasret mükemmel bir şeydir, sinyorita... İştefaşizm bu hasreti öldürüyor. Faşizm ölümün methi-yesini yapıyor, hayatın en inanılmaz kıvılcımını,zekâyı, aklı sevmiyor. Faşizm ümidi mahvediyor.Bize, "Herkes olduğu yerde ebediyen kalacak,"diyor. Daha adil, daha güzel bir insan hayatına karşıduyduğumuz hasretle alay ediyor.."

(Yeşil Elmalar, Sayfa: 277- Nazım Hikmet)

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

11KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 12: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Üniversite deyince insanın aklına gençliğin kendinisosyal, bilimsel, felsefi, kültürel ve daha birçok alandageliştireceği alanlar gelmektedir. Üniversite deyinceinsanın aklına gençliğin söz ve karar hakkına sahipolduğu, düşüncelerini hür bir şekilde ifade edebileceğive hayata geçirebileceği alanlar gelmektedir.

Üniversiteler, gençliğin “gençlik” olacağı, hayatınzenginliklerinden yararlanacağı ortamlardır diye düşünülür.Ama bu bizim ülkemizde, hayatın pratiğinde böyledeğildir. Faşizmle yönetilen bir ülkede, üniversitelerdede bunun sonuçlarını her geçen gün daha fazla yaşamayadevam ediyoruz.

Nedir gençliği “gençlik” yapan? Gençlik, doğasıgereği atıldandır, cesurdur, merttir, saf ve temizdir.Gençlik vatanseverdir. Haklarına, okuluna, ailesine,değerlerine sahip çıkar. Hesapsızdır, cesurdur. Araş-tırmayı, sorgulamayı, öğrenmeyi sever.

Tüm bu özellikler emperyalizmin çıkarlarına aykırıolan özelliklerdir. Çünkü gençlik araştırırsa, sorgularsa,öğrenirse, bilimsel düşünürse emperyalizme karşı halklarınverdiği mücadelede en ön saflarda olacaktır.

Emperyalizm gençliğin özelliklerini bildiğinden dolayı,gençlik üzerinde yoğun bir depolitizasyon uyguluyor.Gençliği apolitikleştirmeye çalışıyor. Yozlaştırma poli-tikasıyla, faşist baskısıyla, yalan ve damagojileriylegençliği uyutmaya; araştırmayan, sorgulamayan, lümpenbir gençlik yaratmaya çalışıyor.

Ülkesinin, okulunun, ailesinin sorunlarına duyarsız,kendi sorunlarını dahi çözemeyen, bilimsel düşünemeyen,kendine güvensiz bir gençlik yaratmak istiyor. Bunu ba-şaramadığı ölçüde de faşist baskı ve teröre başvuruyor.

Son süreçte ülkemizde üniversitelerde artan baskılarınsebebi de budur. Emperyalizmin dünya çapında yaşadığıkriz, ülkemiz oligarşisinin yönetememe krizi olarak üni-versitelere de yansıyor.

Adaletsizlik her gün daha da büyüyor. Açlık her gündaha da büyüyor. Yoksulluk her gün daha da artıyor.Böyle bir tabloya gençliğin sessiz kalması düşünülemez.En doğal tepkisini pankartlarla, yayınlarıyla, forumlarladile getiren gençlik kesimleriyse faşizmin baskı veterörüyle karşı karşıya getiriliyor.

Bir pankart yüzünden tutsak ediliyor öğrenci gençlik.Yıldırılmak, sindirilmek isteniyor. Gençlik not baskısıyla,okuldan atma tehditleriyle, tutuklama, gözaltı terörüylehalkın haklı mücadelesinden tecrit edilmeye çalışılıyor.Bir forum, hatta bir tweet için tutsak ediliyor, işkencelerdengeçiriliyor. Hapishanelerde baskı ve işkence altında, en

temel ihtiyaçları bile karşılanmadan, tecrit altında tutu-luyor.

Bunun en son örneklerini ODTÜ’de ve Boğaziçi’ndegördük. 19.03.2018 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’ndedemokratik haklarını kullanarak basın açıklaması yapanöğrenciler, eylemlerinin hemen sonrasında evlerine, yurt-larına, okullarına polis operasyonları yapılarak gözaltınaalındı, düzmece mahkemede de tutuklandı.

Bu tutuklamalarda hukukun olmadığı açıktır. Pankartaçmak, basın açıklaması yapmak, afiş asmak, bildiri da-ğıtmak, düşünceyi ifade etmek… Bunlar burjuva huku-kunun dahi kabul etmek zorunda kaldığı; yıllar boyukan-can bedeli verdiğimiz mücadelelerle kazandığımızhaklarımızdır. Burada mesele, gençlik üzerindeki faşistbaskı ve zordur.

Emperyalizmin kuklası Tayyip Erdoğan, demokratikhaklarını kullanan öğrencilerden sonra, komünistlereüniversitelerde okuma hakkı tanınmayacağını söyledi.“O komünist vatan haini gençler onların bu masalarınıdağıtmaya yelteniyor. Bunlar terörist gençler. Bu teröristgençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz. Bunlarıneşgallerini belirlemek suretiyle bu gençlere üniversitelerdeokuma hakkı vermeyeceğiz.” dedi emperyalistlerin uşağıTayyip Erdoğan (Cumhuriyet, 24 Mart 2018). Bu açık-lamanın hemen ardından Boğaziçi Üniversitesi’nin 13öğrencisi de tutsak öğrenciler kervanına katıldı. Aylarcahapishanelerde tecrit edildiler.

Yine 6 Temmuz 2018 tarihinde ODTÜ’de mezuniyettöreninde “Tayyipler Alemi” adında bir karikatür pankartıaçan 4 öğrenci, 7 Temmuz 2018 günü gözaltına alındıve benzer sebeplerle tutuklandı.

“Öte yandan söz konusu karikatür, CumhurbaşkanıTayyip Erdoğan’ın 40 bin TL tazminat talebiyle başlattığıyargı süreci sonrası, 2006’da aklanmıştı.” (Sabah,06.07.2018). Düzenin kendi mahkemeleri bile aklamasınarağmen, öğrenciler neden saldırıya uğrayıp tutuklandı?Bunun sebebi de emperyalizmin üniversitelerdeki gölgesikonumundaki YÖK’te gizlidir.

1980 faşist askeri cuntasından sonra kurulan YüksekÖğrenim Kurumu (YÖK) üniversitelerde baskının, faşistterörün adı olmuştur. Binlerce devrimci-demokrat öğ-renciye disiplin cezaları verilmiş, gerici-faşist rektörlerle,dekanlarla tehdit edilmiş, eğitim hakkı elinden alınmıştır.Gençliğin üniversitelerdeki kısmi söz ve karar hakkıyok edilmiş; okullar önce işkenceci polislerle, dahasonra yine aynı nitelikteki Özel Güvenlik Birimleri(ÖGB) ile doldurulmuştur. Daha önce YÖK’ün, şimdi

DEMOKRATİK ÜNİVERSİTE MÜCADELESİ VERİYORUZAKP FAŞİZMİNİ TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE GÖMECEĞİZ!

Ülkemizde Gençlik

GGençlik Federasyonu’ndan

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!12

Page 13: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Ülkemizde Gençlik

Cumhurbaşkanının atadığı gerici faşist rektörler, okulyönetimleri, oligarşiye yaranma, yalakalık yapma der-dindedir. Bu aynı zamanda bilinçli bir politikadır.

ODTÜ bugüne kadar on yılların devrimci mücadelesiiçerisinde nice devrimci eylemlerin yapıldığı bir okuldur.İşgallerden boykotlara, korsan gösterilere uzanan birtarihi vardır ODTÜ’nün. Faşizmin, YÖK’ün korkulu rü-yasıdır ODTÜ ve demokrat yapısıyla bilinen üniversiteler.Tabii bu gençlik temelinde gerçekleşiyor. Oligarşininyoksul halk evlatlarından korkusu onu bu noktaya getir-miştir. ODTÜ’de tutuklanan öğrencilerle, Boğaziçi’ndetutuklanan öğrencilerle oligarşi, öğrenci gençliğe gözdağıvermek istiyor.

Bundan 5 yıl kadar önce DEV-GENÇ “ÖğrencilerinYeri Hücreler Değil Okullardır! 2785 Tutsak ÖğrenciSerbest Bırakılsın!” kampanyası çerçevesinde işgaller,boykotlar, açlık grevleri, basın açıklamaları, yürüyüşlerve daha birçok yöntemle ülke çapında ses getirmişti. İh-tiyacımız olan budur, örgütlü olmaktır! Örgütlü olmak,güçlü olmaktır! Faşizmin saldırılarına karşı yalnızcakendimizi savunmamalı, haklarımızı söke söke almalı-yız!

Emperyalizmin öğrenci gençliğe ilettiği mesaj şudur:Burası bizim çöplüğümüz. Bu çöplükte biz ne dersek oolur! Sizi sömürürüm, ucuz iş gücü olarak çalıştırırım,söz ve karar hakkı da benimdir. Oturduğunuz üniversitebinalarından anne babalarınızın çalıştığı tarlalara, fab-rikalara kadar her şey benim. Tuttuğunuz kaleme kadarher şey benim tekellerime ait. Ben ne dersem o olur.Özgürlük, benim sömürü ve faşist baskı uygulama öz-gürlüğümdür.

Biz de buradan emperyalistlere ve işbirlikçilerinesesleniyoruz; YÖK’e, gerici faşist idarecilere sesleni-yoruz: Bu halk, bu vatan bizim! Üniversiteler gençli-ğindir!

Biz bu ülkenin, bu toprakların gençliğiyiz. Topra-ğımıza ne ekeceğimizden, okullarımızın yönetimlerinekadar her şeye kendimizin karar vereceği bağımsızbir ülke için mücadele ediyoruz. Dünyayı da, ülkemizintüm değerlerini de var eden biziz. Söz hakkı da bizim,karar hakkı da bizim! Kendi okulumuzda, kendi vatanı-mızda kararı biz veririz! Sömürünüzün de, katliamlarınızında hesabını soracağız!

Bu ses gençliğin sesi!Bu ses DEV-GENÇ’in sesi!DEV-GENÇ’liler emperyalizme ve oligarşiye okul-

lardan, yoksul mahallelerden, fabrikalardan, tarlalardan,hapishanelerden haykırıyor!

Bir Dev-Genç’li; Alişan Taburoğlu… Parasız eğitimistediği için, 1 Mayıs’a katıldığı için tutuklanan arkadaşımızmahkemede ifadesi dahi alınmadan 21 yıl hapis cezasınaçarptırıldı. Kendi ifadesiyle söylersek “Bir defa bile du-ruşmaya götürülmedim, 21 yaşında 21 yıl hapis cezasıaldım” diyor Alişan. “İstanbul 14. ACM heyeti, tümhukuk kurallarını ve yasaları ayaklar altına aldı.”

Ve Dev-Genç’li Ali Ülgü oligarşinin hapishanelerindensesleniyor: “3 değil 3000 parçaya da bölseniz direnmeyedevam edeceğiz!”

Tutsak Dev-Genç’liler, öğrenci gençliği çağırıyor.Bağımsız Türkiye, demokratik üniversite mücadelesineçağırıyor! Çözüm demokratik üniversite mücadele-sindedir. Çözüm öğrenci meclislerinde, gençliğin kendisöz ve karar hakkına sahip olduğu örgütlenmelerde-dir.

Nedir Öğrenci Meclisleri?Nedir Söz Ve Karar Hakkı?

Söz ve karar hakkımız bizim onurumuzdur, bugünümüzve yarınımız; geleceğimizdir. Üniversitelerde okuyanda, yemeğini yiyen de, aracına binen de, laboratuvarınıkullanan da, kantinini kullanan da, eğitimini alan da bi-ziz.

Nasıl vatanımızın geleceği için söz hakkı bizimse,üniversitemiz için de söz ve karar hakkı bizimdir! Na-musumuz için direneceğiz! Dev-Genç’imizin 48 yıllıktarihinde yarattığı geleneklerle üniversitelerde örgütlenmehakkımızı faşizmin elinden koparıp alacağız!

Faşizm saldırıyor, evet. Ve saldıracak. Biz onu yıkanakadar, biz onu yenene kadar faşizm saldırmaya devamedecek. Gözaltına alacak, tutuklayacak, işkencelerdengeçirecek. Ve biz direneceğiz, Bağımsız Türkiye Demo-kratik Üniversite bayrağımızı en yükseklerde dalgalan-dırmaya devam edeceğiz!

Arkadaşlar!Kendi söz ve karar hakkımıza sahip olduğumuz ör-

gütlenmelerde, öğrenci meclislerinde sahip çıkabiliriz.Gençliğin kurtuluşu kendi örgütlü mücadelesindedir,devrimdedir. Reformist politikalarla değil, devrimci birçizgide mücadele ederek faşizmi yenebiliriz.

Ülkemizin devrimci tarihi bize bunu öğretiyor. DEV-GENÇ tarihi bize bunu öğretiyor. Ülkemiz gençliğinindevrimci mücadele tarihi DEV-GENÇ tarihidir. Tarihi-mizden öğreniyoruz; boykotlarımızdan, işgallerimizdenöğreniyoruz.

DEV-GENÇ bir okuldur. Emperyalizme ve faşizmekarşı mücadelenin bayrağı bugün DEV-GENÇ’imizinelindedir. Karikatürlerimizle, pankartlarımızla, ozalitle-rimizle büyüttüğümüz korkularını doruklara çıkaralım.Korkuyorlar. Gençliğin örgütlenmesinden, DEV-GENÇgeleneğiyle faşizme soluk aldırmamasından korkuyor-lar.

Korkuları olalım. Parasız Eğitim isteyen Berna Yıl-maz’ın, emperyalizmi can evinden vuran, bedenleriylevuran şehitlerimiz Canan ve Zehra Kulaksız’ların ruhuyladirenen DEV-GENÇ’imizin saflarında örgütlenelim.

Birleşelim, Örgütlenelim, Kazanalım!

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

113KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 14: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

1-2 Haziran tarihinde Atina’da düzenlenen AEC top-lantısında, Halk Cephesi ile dayanışma amaçlı, 9. EyüpBaş Emperyalist Saldırganlığa Karşı Halkların BirliğiSempozyumu’nu Türkiye’de yapma kararı alındı.

Bu talep çerçevesinde Eyüp Baş Sempozyumunu, 8-9 Eylül’de İstanbul’da düzenliyoruz.

Emperyalizm Türkiye ve Dünya Halklarını Umutsuzve İnançsız Bırakmak istiyor!

Emperyalizme Bu Zaferi Tattırmayalım.Emperyalizmin IMF’si, Dünya Bankası, AB’si, G8’i

varsa, bizim de Anti-Emperyalist Cephe’miz var!Emperyalizm, dünyada kendisine karşı verilen ulusal

ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin çoğunu bitirdi, tes-limiyete götürdü.

Şimdi de beyinlerimizi teslim almak istiyor. Halklarda“emperyalizme direnilemez, mücadele edilemez, devrimyapılamaz” düşüncesini yaratmak istiyor. Halkları yılgın,ümitsiz hale getirmek istiyor.

Emperyalizm tüm dünyada halklara saldırıyor. İsrailFilistin’e kesintisiz saldırıyor, Filistin’i adeta haritadansilmek, bütün Filistin halkını dünyanın dört bir yanındamültecileştirmek istiyor.

Bunlar dünyanın gözü önünde yaşanıyor, kimsesesini çıkartmıyor.

Afrika’daki halk azgın bir sömürüyle karşı karşıya.Avrupa’da ırkçılık dalgaları yükseliyor. Emperyalizm

özellikle, işgal edip, ülkelerini terk etmek zorunda bı-raktıkları Suriye’lileri bahane ederek, ırkçı gerici yasalarıuygulamaya geçiriyor, halkların tarihsel kazanımı olaniltica hakkının altını oyuyor.

Biz bu dayatmayı kabul etmiyoruz. Başımız dik, al-nımız açık, şunu söylüyoruz: Emperyalizmin uzlaşma,teslimiyet, tasfiye politikalarına karşı BİZ VARIZ!

Umutsuzluğa, karamsarlığa, yılgınlığa karşı biz va-rız!

Biz Türkiye’de tarihsel direnişler yarattık.Bizim dışımızdaki Sol güçler, ümitsizliğe kapılıp,

“OHAL şartları altında bir şey yapılamaz, eylem yapı-lamaz” dediler.

Biz direnişlerimizi dünya halkları ile paylaşmak, fa-şizme karşı nasıl direnildiğini göstermek, dünya halklarınaumut vermek istiyoruz.

HER KOŞULDA DİRENİLEBİLİNECEĞİNİ, zaferinkazanılabilineceğini göstermek istiyoruz.

Türkiye’de 2 yıldır “OHAL” adı altında, şimdi deOHAL’i sürekleştiren yeni anti-terör yasaları ile devameden açık faşizme karşı işçilerimizle, kamu emekçileri-lerimizle, özgür tutsaklarımızla, yoksul gecekondu hal-kımızla, tutsak yakınlarımızla, mühendis mimarlarımızla,avukatlarımızla, sakatlarımızla, 70 yaşındaki dedelerimiz,ninelerimizle her koşulda direniyoruz.

OHAL döneminde çıkan 36 KHK ile 130 bin kamuemekçisi ihraç edildi. Solcu olduğunu iddia eden memursendika konfederasyonu KESK’in 236 bin üyesi var;

ancak ihraç edilenler arasında sadece akademisyenNuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça karşı çıktıilk başta.

“İşimi geri istiyorum” talebiyle Ankara Yüksel’deinsan hakları önünde oturma eylemi başlatıldı.

Bu direniş dalga dalga yayıldı, tüm Türkiye’de genişyankı uyandırdı. Her gün gözaltına alındılar, serbest bı-rakılır bırakılmaz direniş alanına geri döndüler.

Tutsak edildiler, 324 gün açlık grevi yaptı, tahliyeedildi, şimdi gene Yüksel’de direnmeye devam ediyor-lar.

Yüksel direnişin sembolü oldu, direniş halen devamediyor.

Türkiye’nin en büyük sendika KonfederasyonuDİSK’in 141 bin üyesi var; ama işten atılan üyeleri içinhiçbir şey yapmıyor.

Sadece Devrimci işçi Hareketi öncülüğünde işçilerdireniyor, işlerini geri alıyor.

Solcu, demokrat bir mühendislik mimarlık birliğiolduğunu iddia eden TMMOB’un 550 bin üyesi var;ama sadece tek bir üyesi, mimar Alev Şahin işini gerialmak için direniyor.

Barolara kayıtlı 96 bin avukat var, ama yalnız HHBavukatları direniyor.

AKP faşizmi avukatları tutukladı, bürolarını bastı.“Halkların değil, patronların avukatlığını yap, boşanmadavaları ile uğraş. Yoksa seni tutuklarım” demeye geti-riyor.

19 devrimci avukat, hapishanelerde de devrimci avu-katlık pratiklerine devam ediyorlar.

Grup Yorum, 30 yıllık devrimci müzik grubu, terörlistesine alındı. Üyeleri tutuklu ve aranıyor.

Buna rağmen Grup Yorum devrimci sanat yapmayadevam ediyor, faşizmin terör listelerine yeni besteleriyle,konserleriyle cevap veriyor.

Türkiye’deki hapishanelerde 230 bine yakın tutukluve hükümlü var. Cephe tutsakları dışında bütün (siyasi)

ANTİ-EMPERYALİST CEPHE’DEN ÇAĞRI:Emperyalizmin Tecrit, İmha, Teslimiyet Saldırısına Ve Faşizme Karşı

Anti-Emperyalist Cephe’de Birleşelim!Arşiv

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!14

Page 15: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

tutsaklar sindirildi, susturuldu. Kendilerini “özgür tutsak”diye tanımlayan Cephe tutsakları, 2 yıldır genel dire-nişteler. Kapıları patlatıyorlar, hücreleri yakıyorlar. Hergün işkence görmelerine, yallara varan görüş ve iletişimyasakları almalarına rağmen direnişe devam ediyorlar.

Ve Türkiye’de faşizm, OHAL sürecinde neredeysetüm etkinlikleri, panelleri, sempozyumları yasaklıyor.Biz ise buna rağmen etkinlik yapma hakkımızı savunu-yoruz, sempozyumumuzu yapma iradesi ortaya koyuyoruzve bugün de gerçekleştiriyoruz…

Emperyalizm değişmemiştir. Faşizm değişmemiştir.Halkların kurtuluşunun tek yolu direnmek, mücadeleetmektir. Mücadele zorludur. Büyük bedellerle kazanı-lacaktır.

Ama mücadele etmezsek; halklar, açlık, yoksulluk,işsizlik içinde debelenecek, yozlaşma bataklığında bo-ğulacak, sefalete ve bunalımlara sürüklenecektir.

Bu nedenle mücadele aynı zamanda zorunludur.Vietnam devriminin önderi Ho Chi Minh’in dediği

gibi; “Sakın unutmayın; Fırtınalar, çam ve çınarlar içinkararlılıklarını gösterebilme fırsatıdır. Bu fırtına geçecek!Sıkı tutunun birbirinize…”

Biz faşizme karşı direnişimizde, sizleri, dostlarımızı8, 9 ve 10 Eylül’de İstanbul’da yanımıza bekliyoruz.

Sizin gelmeniz, katılımınız ile daha güçlü olacağız.HALKLARIN ORTAK DÜŞMANI EMPERYA-

LİZME KARŞI ENTERNASYONALİST CEPHE’DEBİRLEŞELİM!

9. Eyüp Baş Sempozyumu’nu, aynı zamanda Türkiyeve dünya halklarını hakları ve özgürlükleri için mücadeleettikleri için tutsak edilen, her zaman ezilenin, yoksulun,mazlumun, patronlara karşı halkın yanında olan avukatlarile dayanışma ile birleştirmek is-tiyoruz.

Devrimcilerin avukatlığınıyapmak gibi “büyük bir suç”işleyen tutsak avukatların davası10 Eylül’de başlayacak.

18 avukatın “işledikleri bü-yük suçlar” şunlar:

-Devrimci avukatlık yap-mak.

-Soma’da, Ermenek’te kat-ledilen maden işçilerinin avu-katlığını yapmak.

-Direnen Nuriye Gülmen,Semih Özakça ve kamu emek-çilerinin avukatlığını yapmak.

-Emperyalizme ve faşizmekarşı mücadelede tutsak düşendevrimcilerin avukatlığını yap-mak.

-Uyuşturucuya, fuhuşa, ku-mara karşı mücadelede tutsak

düşen devrimcilerin avukatlığını yapmak.-Parasız, bilimsel, demokratik üniversite mücadele-

sinde tutsak düşen öğrencilerin avukatlığını yapmak.-TAYAD’lı Aileler’ in, halkın sanatçılarının avukat-

lığını yapmak.

Tutsak halkın avukatları, dev-rimci avukatlık yapmaya hapis-hanede de devam ediyorlar. Bu-nun için onlara yıllarca görüşyasağı veriliyor, iletişim yasağıuygulanıyor.

Silivri Hapishanesi’nde avu-kat Yaprak Türkmen ve SelçukKozağaçlı tek kişilik hücredetecrit altında tutuluyorlar. Tekir-dağ Hapishanesi’nde avukat En-gin Gökoğlu’nun kolunu kırdı-lar.

Devrimci avukatların ilk du-ruşması 10 Eylül’de İstanbul’dagörülecek.

Tüm katılımcıları 10 Eylül’deBakırköy Adliyesi’nde halkınavukatlarının yanında olmayaçağırıyoruz!

9. Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa KarşıHalkların Birliği Sempozyumu

TARİH: 8‐9‐10 EYLÜL 2018YER: Küçük Armutlu Cemevi

ANTİ EMPERYALİST CEPHE:10 EYLÜL’DE DEVRİMCİ AVUKATLARIN MAHKEMESİNDE OLALIM!

Arşiv

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

15KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 16: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Bir hikaye anlatılır:

"Bir kervan çölde Bağdat yönündeilerlerken aynı şehre doğru koşarakgiden 'VEBA'ya rastladı.

Kervan başı 'VEBA'ya: “Nedensen de Bağdat'a gitmek istiyorsun?"diye sordu.

Veba, “5000 kişinin canını almakiçin," dedi.

Bir müddet sonra, Bağdat'tan geridönen kervan yine 'VEBA'ya rastladı.

Ama bu arada Kervanbaşı, Bağ-dat’ta on binlerce kişinin öldüğünüduymuştu. Kervan başı 'VEBA'ya:"Beni aldattın!" diye bağırdı. "5000yerine 50.000 cana kıydın!"

"Hayır," diye cevap verdi 'VEBA'.

"Ben 5000 kişi öldürdüm. Gerikalanı korkudan öldü..."

*

Faşizm veba gibi. 11 Grup Yorumüyesini tutuklayıp, 6’sının başlarınaödül koyup, onlarca müzik grubunususturmak istiyor.

Bununla yetinmiyor; Grup Yo-rum’a uyguladığı terörle, Grup Yorumşarkılarını söyleyen, dinleyen on bin-leri teslim almak istiyor.

5 Mühendisi tutuklayıp 550 binmühendisi teslim almak istiyor.

19 Avukatı tutuklayıp 97 bin avu-

katı susturmak, sindirmek istiyor.

Faşizm tutukladığı ve haklarındaarama kararı çıkardığı 17 Grup Yorumüyesi aracılığıyla, tutukladığı 5 mü-hendis aracılığıyla, 19 tutuklu avukataracılığıyla bir korku yaymak istiyor.

Böyle avukatlık yaparsanız,

Böyle sanatçılık yaparsanız,

Böyle mühendislik yaparsanız,tutuklarız, onlarca yıl ağır hapis ce-zaları veririz.

Hepinizin elini, kolunu, kulağınısakat bırakırız.

Hakkınızda arama bültenleri çı-karır, başınıza ödül koyarız.

Korku, Ancak Ondan DahaGüçlü Bir DuyguylaYenilebilir

Halkın Hukuk Bürosu’ndaki avu-katların hiç korkusu yok mu? GrupYorum’un bugüne kadar gelmiş geç-miş onlarca üyesinin hiç korkusuyok muydu?

Vardı elbette. Düzenin onlara ver-diği birçok alışkanlıkları, korkuları,kaygıları vardı.

Ama onlar, ondan daha güçlü birduyguya sahip oldular.

Halkları için mücadele etmek.

İşte bu duyguyla, halkın avukatı,halkın sanatçısı oldular.

Halkın avukatlığı, halkın sanat-çılığı, mesleki bir tanım olmanın öte-sinde, ideolojik, siyasi, manevi birtanımdır. İdealleri olan, hedefleriolan, bencilliği yıkıp biz olan biravukatlığın ve sanatçılığın adıdır.

HHB ve Grup YorumTarihi; KorkuyaYenilmemenin Tarihidir

Grup Yorum bir dizi konserin ar-dından 9 Temmuz 1989’da MersinLikat-İş Sendikası tarafından düzen-lenecek bir konser için Mersin’e gitti.Konsere yarım saat kala hiçbir ge-rekçe gösterilmeden konserin Vali-likçe yasaklandığı açıklandı. Konseriizlemeye gelen binlerce kişi konserinyasaklandığını duyunca Grup Yo-

KORKUEmperyalizm ve faşizm, bu sanatçılık anlayışının nesine karşı?/Çünkü bu sanatçılık,faşizmle uzlaşmama konusunda çok net.

Sırtlanlar, Çakallar Ve İşbirlikçileriHALKIN AVUKATLIĞININHALKIN SANATÇILIĞININ VARLIK NEDENİSİZİN SÖMÜRÜ VEZORBALIK DÜZENİNİZDİR!

Yoksulluğu, Adaletsizliği

Yok Etmedikçe BU ANLAYIŞI

YOK EDEMEZSİNİZ!

Uzlaşma-teslimiyet-tasfiye çizgisinitarihe gömeceğiz!

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!16

Page 17: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

rum’la birlikte yasağı konser salo-nunun önünde protesto ettiler. Polisbu haklı protestoya saldırdı ve GrupYorum üyeleriyle birlikte çok sayıdakişiyi gözaltına aldı. Gözaltına alınan9 Grup Yorum üyesi enstrümanlarıylabirlikte “izinsiz gösteri” yapmaktantutuklandılar.

Grup Yorum Tutsak,'Yeni Grup Yorum'Sahnede

Tutuklu Yorum üyelerinin serbestbırakılması için yoğun bir kampanyabaşlatıldı. Ancak ilk mahkemedensonra da grup üyelerinin tutukluluk-larının devamına karar verildi. Yorumüyelerinin tutuklandığı günkü konserekatılamayan grup üyeleriyle, dahaönce gruptan ayrılanlar dayanışmaamacıyla “Yeni Grup Yorum”u kur-dular.

“Yeni Grup Yorum” da ilk kon-serini Valiliğin tüm engelleme çaba-larına rağmen Mersin’de verdi. Sah-nede yine Grup Yorum'u görenlerindüşüncelerinden geçen soru şuydu:"Yorum tutuklanmamış mıydı?"

Halk kahramanları gibi, esir düşüpteslim olmayan, asılıp ölmeyen, vu-rulup ölmeyen... Tutuklanıp konser-lerine devam eden... bir grup.

Yorum Dinleyicilerine Terör

Faşizmin terörü, çoğu zaman grupüyelerini aşıp, Grup Yorum’u dinle-yenlere de yöneldi. Grup Yorum kon-serine gelmek, polis saldırısına ha-zırlıklı olmak anlamına geliyordubazen. Bu ortamı yaratmak da GrupYorum’u kitleden tecrit etme politi-kasının bir parçasıydı zaten.

18 Nisan 1993'te, Ankara’da Grup

Yorum’un da çalışmalarını sürdür-düğü Ekin Sanat Merkezi'ne saldırdıpolis. 85 kişiyi gözaltına aldı. İçeri-deki her şeyi parçalayıp merkezi mü-hürledi.

85 kişi işkencelerden geçirildi.Grup Yorum’a “yakın” olmanın be-deliydi.

2 Temmuz 1993’teki Sivas Kat-liamı'nın iki gün sonrasında, Gemlik'tebir konser verdi Grup Yorum.

Polis ve jandarma, şaşırtıcı birşekilde konseri engellemediler, amahazırlıklarını, konserin bitimi içinyapmışlardı.

Konsere binlerce kişi katıldı, kon-ser Sivas’ta katledilenlerin anmasınadönüştü. Konserin bitiminde, jan-darma, Gemlik çıkışında tüm araçlarıdurdurarak, kimlik kontrolü ve aramayaptı. Onlarca kişi gözaltına alındı.Aralarında tutuklananlar oldu.

1960'larABD emperyalizmi, "Ayaklanmaya Karşı Müca-dele" stratejisiyle yeni-sömürge yönetimleri ekonomikve askeri olarak güçlendirerek, halkın silahlı kurtuluşmücadelesinin önünü kesmeye çalıştı.

“Kurtuluşa Kadar Savaş” Biz Türkiye'de 50 yıllıkreformizm ve revizyonizmin zincirlerini kırıp atıyoruz.İstanbul Maltepe'de Mahir Çayan ve Hüseyin Ce-vahir'in 51 saatlik silahlı direnişi...

1970'lerFaşist Cuntalar dönemi... Emperyalizm, halk kurtuluşsavaşlarının gelişimine, cuntalarla, sivil faşist hareketlerlecevap verdi.

“Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!” Kızıl-dere'de Türkiye Devriminin Manifestosu yazıldı.Oligarşi bizi öldürdüğünü sandı ama biz o gün doğduk.O çizgide Devrimci Sol'u kurduk.

1980'lerEmperyalizm tüm yeni sömürgelerde teslim almasaldırısını başlattı. Cuntalar aracılığıyla, "balığınsuyunu kurutma" politikaları yürürlüğe konuldu.

“Cunta, 45 milyon halkı teslim alamaz!” diyen Dev-rimci Sol, resmi, sivil faşist teröre devrimci şiddetle,cuntanın teslim alma saldırısına 1984 ölüm orucuylacevap verdi. Şehitlerle karanlık yarıldı.

1990'larSosyalist sistemin yıkılmasıyla “Sosyalizm öldü, dev-rimler çağı bitti” deyişleri moda oldu, birçokları silahbırakıp, bayraklarından orak çekiçleri çıkardılar. Mar-cus’un yerini Fukuyamalar, Toni Negriler aldı.

“Bayrağımız ülkenin her yanında dalgalanacak!”İki Devrimci Solcu'nun Çiftehavuzlardaki direnişiyle,tüm dünyada sosyalizmin bayrağını dalgalandıran vesilahlı savaşı yükselten biz olduk.

2000'ler

“Ya düşünce değişikliği, ya ölüm” diye saldırdı em-peryalizm Fukuyamalar'ın yanına, Wallersteinlar, Bo-okchinler eklendi, “Zafer burjuvazinindir”, “Amerikanimparatorluğuna boyun eğmekten başka yol yok” di-yenler çıktı.

Dünya tarihinin gördüğü en büyük ve en uzun ölümorucu direnişiyle cevap verdik saldırıya. 122 kezöldük, yenilmedik. Teslim olmadık. Düşüncelerimizdenvazgeçmedik. İdeolojimizden, devrim yolundan sap-madık.

2010'lar

Emperyalizm, “terör listeleri"yle saldırıya geçti. Dev-rimcilerin başlarına ödüller konuldu. Ülkeler işgal edildi.Düşmanın ideolojik-askeri saldırıları altında "barış“tanbaşka politika üretemeyenler, teslim ve tasfiye olup,emperyalizmle işbirliği noktasına geldiler.

“Üç gerilla devrim yapar!” Silahlarını gömenlerebugün Leylalar’la cevap vermeye devam diyoruz.Teslim olmadık. DEVRİMİ, DEVRİMCİLİĞİ VEMARKSİST-LENİNİST İDEOLOJİMİZİ tasfiye et-melerine izin vermedik.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

17KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 18: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Kitlesel bir korku ve yıldırmasaldırısı.

Ama buna rağmen, Grup Yorumkonserlerine devam etti, on binler Yo-rum konserlerini izlemeye devam etti.

*

Faşizmin temel kurumlarındanbiri olan Milli Güvenlik Kurulu(MGK), 28 Şubat muhtırası döne-minde, “susturulması gereken” teh-likeli örgüt, kişi ve grupların listesinihazırlamıştı. Bir müzik grubu olanGrup Yorum da bu listenin başlarındayer alıyordu. Bu dönemde saldırılardaha da arttı.

Grup bu dönemde İdil KültürMerkezi’ne polis baskınından grupüyelerinin tutuklanmasına kadar hertür saldırıyı göğüsledi. Anadolu’dadüzenlenecek konserlerin çoğu ya-saklandı. Yurtdışı konserleri içinhiçbir Yorum üyesine pasaport ve-rilmedi. Bir yılda onlarca konserveren Yorum’un 98 yılı boyunca izinverilen konser sayısı sadece dörttü.

İşte bu nedenledir ki,

“Türküler susmaz halaylar sü-rer” demek, aslında sadece bir slogandeğildir. Bu sloganda ifadesini bulan,ısrarcılıktır, inanmışlıktır, karar-lılıktır.

Militan Sanatçılık:Baskınlara Karşı Barikat

Ortaköy Kültür Merkezi, GrupYorum’un ilk önemli kurumlaşma-sıdır. Çalışmalarını uzun süre buradasürdürmüştür. Ve bu nedenle, OKMde faşizmin saldırılarının hedefindeoldu hep. Onlarca kez polis tarafındanbasıldı, dört kez mühürlendi. Herseferinde, yeniden açıldı.

OKM’den sonra, İdil Kültür Mer-kezi açıldı. Grup Yorum çalışmalarınıburada sürdürüyordu.

İdil Kültür Merkezi’ni basmayagelen polisler barikatlarla karşılan-dı.

Polis barikatları aşıp içeri gire-bilmek için saatlerce uğraştı.

Barikatlar yıkıldıktan sonra içeride

olan herkes gözaltına alındı. Yarabere içinde kaldı çoğu. O ay boyuncaİdil Kültür Merkezi’nde barikatlarhiç kalkmadı.

Burada önemli olan Grup Yorum-cuların “biz sanatçıyız, bu işler bizegöre değil” diye düşünmeden, bari-katları kurup direnmeleridir.

Bu her alanda devrimcilikle re-formizmin farklarından biridir. Bi-lindiği gibi örneğin, dergi bürolarıbasıldığında da sadece Yürüyüş’tebarikatlar kurulur. Sanat alanında daböyledir, gözaltılara, işkencelere,baskınlara böyle tavır alan bir başkamüzik grubu yoktur.

Emperyalizm ve faşizm, bu sa-natçılık anlayışının nesine karşı?

Çünkü bu sanatçılık, faşizmleuzlaşmama konusunda çok net.

Çünkü bu sanatçılık, militan.

Çünkü bu sanatçılık, direnişi vemilitanlığı meşru görüyor.

YENİ SÖMÜRGECİLİKYeni sömürgeciliğin iki değişmez

özelliği vardır:

Yoksulluk ve adaletsizlik

Grup YorumAcıyı isyana dönüştürdü

BİR ÖRNEK: "Yer altında ezilenler

yeryüzüne seslenirler..."

Yorum’un parçaları hayatın vekavganın içinde oluşmuştur. “Ma-denciden” parçasının oluşumu “BirKar Makinesi” kitabında şöyle an-latılıyor:

“Battaniyeler, giyecek ve yiyecekyardımları Zonguldak'a akarken,madenciler, kadınları ve çocuklarıylaAnkara yürüyüşüne başlıyor.

'90 Aralık'ı ve '91 Ocak'ı boyuncaZonguldak madencisi ile birlikte Yo-rum.

"Polisin ve Sendika Başkanı Şem-

si Denizer'in engellemesine karşınocaklarda, sendika lokalinde, so-kaklarda, meydanlarda madenci ileiçiçe yaşıyoruz.

Madencilerin çalışma koşulları-nın ve niçin greve gidildiğinin, grevinnasıl yürütüldüğünün, başardıkla-rının ve olumsuzluklarının tanığıoluyoruz kırk gün süreyle. "Maden-ciden" türküsü nakış nakış örülüyorgrevin önünde. Madencilerin çalışmave yaşama koşullarını gözlemleyerekyazdığımız mısraları onlarla tartı-şıyoruz. Sokaklarını karış karış adım-ladığımız, ağır havasını soluduğumuzmadenci şehrinde yazgılarını yerlebir edecekleri nasırlı ellerinden öf-keleri ve aydınlaşan sendikacılarınbile ağızlarından düşüremedikleri"Madenci'den" türküsü doğuyor.”

indim maden ocağına kara el-mas diyarına

yeryüzü sıcak olsun diye dost

yıllar boyu kazma salladımsuskunca bu zindanda

çocuklarım gülsün diye dost

oysa bizim evde gülen yok

yeraltında ezilenler yeryüzüneseslenirler

madenler bizim derler gere-kirse ölüm derler

günü geldi grev derler dost

artık kaybedecek birşey yok

Umudun iki çocuğu

ÖFKE VE CÜRETTİR.

Halkın avukatları

adaletsizliği isyana ve cürete,

Halkın sanatçıları

ezilmişliği umuda ve öfkeye

dönüştürdüler…

Umudun iki çocuğunu büyüttüler

Cüppeleriyle

ve şarkılarıyla

savaşmaya

devam ediyorlar

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!18

Page 19: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Asla “Bu Kadar Da Olmaz”,

Asla “Bunu Da Yapmazlar”diye DÜŞÜNMEYİN!

Sömürücü egemen sınıfların,faşist iktidarların yapmayacakları,yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

Onların zulümde, işkencede,katliamcılıkta sınırları olmadığıgibi, komploculukta, sahtecilikte,provokasyonda, yalanda, iftiradada sınırları yoktur.

Eğer bunu bilmezseniz, bunugöz önünde bulundurmazsanız,gerçeğe ulaşamazsınız.

“Adalet Savaşımız” adlı yazı di-zimizin önceki bölümünü “Her DijitalVeri Delil Olmaz” altbaşlığıyla bi-tirmiştik. Yazı dizimize dijital verilerin“yargı” açısından ne anlama geldiğinive bu konuda somut bir örneği, Bal-yoz Davası’nı işleyerek devam edi-yoruz.

*

Dijital Delil: Bu konuda birçokkarmaşık hukuki tanım görmüş ola-bilirsiniz; ama esası şudur; bilgisayarortamında yazılan yazılardan, ya-pılan işlemlerden, gönderilerden,chat, mail, facebook, twitter gibisayfalardaki bilgi ve işlemlerden,bilgisayar bağlantılı usb, cd, sd

kart gibi araçlardaki kayıtlardanoluşan delillerdir.

Dijital deliller en genel hatlarıylaşunlardır:

- Veri dosyaları

- Kayıp alanlardan veya silin-miş dosyalardan kurtarılmış veri-ler

- Dijital fotoğraf ve videolar

- Sunucu kayıt dosyaları

- E- posta

- Chat Kayıtları

- İnternet Geçmişi

- Web Sayfaları qol

- Kayıt günlükleri

- Abone Kayıtları

- Harici hard disk, usb, sd kart

Yasa Ne Diyor?Ceza Muhakemesi Kanunu’nun

134. Maddesinde dijital delillerleilgili şöyle deniyor:

(1) Bir suç dolayısıyla yapılansoruşturmada, somut delillere dayanankuvvetli şüphe sebeplerinin varlığıve başka surette delil elde etme im-kânının bulunmaması halinde, Cum-huriyet savcısının istemi üzerine şüp-

helinin kullandığı bilgisayar ve bil-gisayar programları ile bilgisayarkütüklerinde arama yapılmasına,bilgisayar kayıtlarından kopya çı-karılmasına, bu kayıtların çözüle-rek metin hâline getirilmesine hâ-kim tarafından karar verilir.

(2) Bilgisayar, bilgisayar prog-ramları ve bilgisayar kütüklerine şif-renin çözülememesinden dolayı gi-rilememesi veya gizlenmiş bilgilereulaşılamaması halinde çözümün ya-pılabilmesi ve gerekli kopyalarınalınabilmesi için, bu araç ve ge-reçlere el konulabilir. Şifrenin çö-zümünün yapılması ve gerekli kop-yaların alınması halinde, el konulancihazlar gecikme olmaksızın iadeedilir.�

Kağıt üzerinde böyle!

Peki gerçek?

Gerçek; BİR, kararı hakimlerfalan değil, polis, MİT veriyor.

İKİ, dijital delillerin elde edil-mesinde bu kanunda belirtilen hiçbirkurala uyulmuyor.

ÜÇ, dijital deliller üzerinde hertürlü oynama yapılmakta, polis ta-rafından yapılan eklerle, çıkarmalarla“dijital veriler” istenilen suçlamayıyapmaya uygun hale getirilmekte.

DÖRT, daha önemlisi, usülüneuygun olsun veya olmasın bu veriler,faşizmin mahkemelerinde delil olarakkabul edilmektedir.

Dijital SahtekarlığaBir Örnek: Balyoz Davası

Balyoz Davası, 2010 Temmuz’un-da açıldı. Daha sonra açılan iki ayrıdavanın da birleştirilmesiyle 367 sa-nıklı bir dava haline geldi.

Dava gazetelerde sansasyonel ha-berlerle hazırlandı:

20-21 Ocak 2010 tarihli gazete-lerde

“Fatih Camii Bombalanacaktı.”

“İki Yüz Bin Kişi Tutuklana-caktı”… gibi haberler yayınlandı.

Bu “haberlere” göre, 1. Ordu, 2,3, 5 ve 15. Kolordular, Donanma,

SSAHTE DELİLLERLE ÖRÜLMÜŞ BİR KOMPLO:

BALYOZ DAVASI

ADALETSAVAŞIMIZ

Emperyalizmin ve faşizmin politikasıTecrit et, yalnızlaştır! / Terörize edip imha et!BU KUŞATMAYI DA YARACAĞIZ!

Halkın Avukatlarına, Sanatçılarına ÖZGÜRLÜK!

33

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

19KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 20: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Harp Akademileri, Bursa ve İstanbulJandarma Bölge Komutanlıkları…darbe hazırlığı yapıyorlardı.

Sonra bu haberlerin kaynağı olangazeteci, İstanbul Cumhuriyet Baş-savcılığına önce 3 adet DVD ve 1adet CD, sonraki günlerde de 19adet CD, 10 adet ses kaseti ve 2229sayfalık belge teslim etti.

Dava işte bir gazetecinin neredennasıl bulduğu belli olmayan bu“kanıtlar” üzerine açıldı.

Tutuklamalar yapıldı, iddianame-ler hazırlandı. Yüzlerce kişi hakkındaağırlaştırılmış müebbet hapis iste-niyordu.

Dava, İstanbul 10. Ağır CezaMahkemesi tarafından 21 Eylül2012’de sonuçlandırıldı. 325 kişihakkında ağır cezalar verildi.

Üstelik bu cezalar, kısa süredeYargıtay tarafından da onaylandı.

Çünkü mahkemeye göre de, yar-gıtaya göre de, DELİLLER KESİNidi.

Komploculardan BiriKomploya DesteğiniÇekince Davanın SeyriDeğişti

Fakat sonra oligarşi içi savaşta,dengeler değişti. Bir süre önce ittifakhalinde olan Fethullahçılar ve Erdo-ğancılar çatışmaya başladılar.

Erdoğan, “bu davaların savcısı”benim diyerek bu komploların mer-kezinde yer almıştı. Fakat şimdi, bualçakça, adice, hukuksuz komplo da-valarının suçunu günahını Fethul-lahçılara yıkmak için davaların ye-niden görülmesinin önünü açtı.

Dava yeniden görülmeye başla-nınca, önceden reddedilen delillerinincelenmesi talebi bu kez kabul edildi.Ve her şey değişti. Komplo açığaçıktı.

Balyoz davasında, iki temel “ka-nıt” vardı:

11 ve 17 No’lu CD'ler.

Sanıkların avukatları, bu CD’lerinüzerindeki yazılarla ilgili olarak da-

vaya bakan İstanbul 10. Ağır CezaMahkemesi heyetinden birçok kezbilirkişi incelemesi talep etmişler,ancak bu talep reddedilmişti.

ÇÜNKÜ; HİÇBİR KOM-PLO, SADECE POLİSİN, SAV-CININ İŞİ DEĞİLDİR!

KOMPLONUN BAŞINDAHER ZAMAN FAŞİST DEV-LET VARDIR.

Komployu, sahte delilleri hazır-layanlarla, mahkeme heyeti işbirliğihalindeydi. Bu durum, komplo da-valarının sadece polisin işi olmadığını,bizzat iktidarların işi olduğunu dagösterir.

Balyoz, Ergenekon, Poyrazköygibi davalarda, belgelerin sahteliğininsonradan “ortaya çıkarılmış” olması,belirttiğimiz gerçeği değiştirmez.

Hatırlanacağı gibi, bu davalaraçıldığında devletin başı olarak TayyipErdoğan “bu davaların savcısı benim”demişti.

Sahte delillerle, komplolarla açılantüm bu davalar, BİZZAT İKTİDARINkararıyla, DEVLETİN TÜM KU-RUMLARININ dahil olmasıyla açı-lan davalardır.

Bu nedenle unutulmamalıdır ki,mahkeme salonlarında sahte de-lillere karşı verilen mücadele, mah-keme heyetiyle yürütülen bir hukuksavaşı değil, siyasi iktidara karşısürdürülen bir mücadeledir. Ve yine bu nedenledir ki, halkın sa-natçılarını, halkın avukatlarını, halkcephelileri, mahkeme heyetinin de-ğil, faşizmin elinden çekip almaktansöz ediyoruz.

Balyoz Davası’na dönüyoruz tek-

NERDEYSE HERBELGE SAHTE

Yıldız Teknik Üniver‐sitesi'nin 28 Mart 2012tarihli Raporu:

Toplam 80 adet dos‐yanın CD’lerin hazırlan‐ma tarihinden sonrakiyıllarda kullanıma su‐nulan programlarla ha‐zırlandığı veya CD’lerinhazırlandığı tarihlerde bulunmayan olanakları içerdiği anlaşılmak‐tadır.

***

Uluslararası Adli Bilişim Kuruluşu Arsenal Consulting'in hazırladığı1 Mayıs 2012 tarihli Rapor:

Arsenal, Gölcük CD no.1’de bulunan en az 65 dökümanın tarih vezamanlarında sahtecilik yapıldığı sonucuna varmıştır.

Arsenal, aynı zamanda, Gölcük CD No. 1’in oluşturma tarih ve za‐manında sahtecilik olduğu sonucuna da varmıştır.

***

Adli Bilişim Kuruluşu Arsenal Consulting'in 11 ve 17 no.lu CD’lerİle İlgili 21 Mart 2012 tarihli Raporu:

Arsenal, 11 ve 17 numaralı CD’lerde bulunan en az 76 dökümanıntarih ve zamanlarında sahtecilik yapıldığı sonucuna varmıştır. Arsenal,aynı zamanda, 11 ve 17 numaralı CD’lerin oluşturma tarih ve za‐manlarında sahtecilik olduğu sonucuna da varmıştır.

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!20

Page 21: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

rar:

Bu CD’lerin bilirkişi tarafındanincelenmesi sonucunda, gerçek hemenaçığa çıktı. Bilirkişi raporuna göreCD'lerin üzerindeki el yazısı gibigörülen yazılar, bir makine vasıtasıile yazılmıştı.

Davada karar, 31 Mart 2015günü açıklandı.

Karar: Tüm Dijital DelillerSahte!

Gerekçeli kararda�şöyle deniliyor:"Yargılamanın yenilenmesi aşama-sında elde edilen deliller doğrultu-sunda gazeteci Mehmet Baransu ta-rafından teslim edilen 11 ve 17 no’luCD'lerin sahte olarak oluşturulduğukesin olarak tespit edilmiş, mah-kumiyet hükmüne esas alınan diğertüm dijital delillerin de sahte olarakoluşturulduğu yönünde kuvvetli şüpheoluşmuştur."

Anayasa Mahkemesi'nin "hak ih-lali yapılımıştır" kararının ardından

yeniden görülen “Balyoz Planı" da-vasında, bu kez 236 sanığın beraatinekarar verildi.

İki Cd Düzenle,200 Kişiyi Ömür BoyuHapishaneye At!

Balyoz davası’nın özü, özeti bu-dur.

Otur, iki CD düzenle, içlerinesahte toplantı tutanakları, sahte planlarekle; nasıl olsa sahte; hapsetmek is-tediklerine ister Fatih Camisini bom-balat, istersen “1 Mayıs’ı kana bula-yacaklardı” diye yaz.

İster 200 bin kişiyi tutuklat, ister“1 milyon kişinin katıldığı mitingtebombalar patlatacaklardı” diye yaz.

Türkiye Cumhuriyeti Mahkeme-leri adına açılan siyasi davaların veverilen kararların hemen tamamınınbu şekilde açılmış davalar olduğundanemin olabilirsiniz.

Mesela, yukarıdaki “Fatih camiini

bombalayacaklardı” kalıbı hiç yabancıgelmiyor değil mi?

Bu ülkede hemen her yıl, 1 Mayısöncesi devrimciler tutuklanır ve bututuklama gazetelere şöyle haberolur:

“1 Mayıs’ı kana bulayacaklardı”.

Ya kaynağı belirsiz bir ihbar al-mıştır polis.

Veya bir itirafçı öyle söylemiş-tir!

Bu iddia ve bu “delil”le, onlarcadevrimciye onlarca yıllık hapis ce-zaları verilmiştir.

Tabii sahte CD hazırlamak tekyöntem değil. Daha etkilileri de var.Bu yazı dizimizde birçok örneğinigöreceğiniz gibi, “gizli tanık”lar,itirafçılar var. Bunlar da en az CD’lerkadar hazırlanması kolaydır. İstedi-ğinizi söyletebilirsiniz onlara ve on-ların söylediğiyle istediğiniz kişi hak-kında ağır cezalar verebilirsiniz.

“Bağımsız yargı”, aslında düpedüzbir sahtekarlıktır. Kavramın kendiside, bu kurum da aldatmacadır.

Faşizm, bu sahtekarlıkları, halkısindirmek için kullanmaktadır.

SONUÇ OLARAK;

12 Eylül 2017'den itibaren HalkCephelilere yönelik başlatılan ope-rasyonlarla ilgili dijital delillere elkonulmasında da hiçbir kurala uyul-mamıştır. Dava da, davanın delilleride meşru değildir.

EL KOYMA USÜLÜNE UY-GUN YAPILMADIĞI, EL KOY-MA ANINDA USULÜNE UYGUNİMAJ ALINMADIĞI, YEDEK-TEN BİR KOPYA BİZE VERİL-MEDİĞİ İÇİN BU DİJİTALLERDELİL OLARAK KULLANILA-MAZ. ÇÜNKÜ HİÇBİR GÜVE-NİLİRLİĞİ YOKTUR. ÇÜNKÜEL KOYMA, İMAJ ALMA VEİNCELEME ARASINDA GEÇENSÜRE İÇİNDE BU DİJİTALLERÜZERİNDE HER TÜRLÜ OY-NAMA YAPILMIŞ OLABİLİR…BUNUN TESPİTİ DE MÜMKÜNDEĞİLDİR.

Adaletsizliğin kaynağı özel mülkiyettir. Özel mülkiyet vedolayısıyla sömürüsürdüğü müddetçeadaletsizlik sonbulmayacaktır. Halkın adaleti, özel mülkiyetitoplumsal mülkiyetedönüştürmemücadelesidir.

�HALKINADALETİ

sözler/tanımlar

�Kısa çöpün uzunçöpten hakkını almasıdırHALKIN ADALETİ!

� HALKIN ADALETİmazlumun zalimden,sömürüleninsömürenden, ezileninezenden hesapsormasıdır!

� içinde yaşadığımızdüzenin de bir adaletivar; bu adaletburjuvazinin adaletidir;burjuvazinin çıkarlarınagöre şekillenir. HALKIN ADALETİ, halkınçıkarlarına göredir.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

21KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 22: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

TUTUKLU POYRAZ, İKİ YIL BOYUNCASESSİZLİĞE MAHKUM EDİLDİTutuklu Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz’a iki yıl

iletişim cezası verildi.

Tutuklu Grup Yorum üyesi Dilan Poyraz’a (22) biryıldan uzun süredir tutulduğu Gebze Cezaevi’nde iki yıliletişim cezası verildi. Sağlık sorunlarıyla mücadale edenPoyraz ailesini arayamıyor ve arkadaşlarına mektup gön-deremiyor.

"KIZIMI DA BENİ DE YIPRATIYORLAR"Kanser hastası anne Esra Poyraz ise yolculuk yapması

doktorları tarafından yasaklandığı için gidip kızını göre-miyor. Gözyaşlarına boğulan Poyraz, kızını çok özlediğinibelirterek; “Dilan’ın beynine giden damarları tıkalı. Biryandan sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor bir yandanda iletişim cezaları veriliyor. Kızımı da beni de yıpratı-yorlar” dedi.

"KIZIMI ÇOK ÖZLEDİM"

Kızının iletişim cezasının kaldırılmasını isteyen EsraPoyraz, “Çünkü hastalığımda yeni bir sürece girdim vekızımı gidip göremiyorum. Sonuçlarım iyi çıkmadı. Ge-nellikle hastanede oluyorum. Kızımı çok özledim. Ko-kusunu, tenini, bakışını, konuşmasını özledim. Anlatılmazbir duygu. En son görüşe gittiğimde ağlamamak içinkendimi çok tutmuştum ama yine dayanamadım.

Uzun bir süre onu göremeyeceğim. Kızım ne yaptıda bu kadar uzun bir süre iletişim cezası verildi? Zatenyatacağı ceza o kadar değil. Kızım haksızlığa uğrayaninsanların yanında yer aldı. Düzen bunu terör olarak gö-rüyor. Ama böyle bir şey yok. Bugün gazetecinin yanındayarın madencinin yanında öbür gün bakıyorsun zulümgören herkesin yanında... Sağlık durumu iyiymiş. O dabeni çok merak ediyormuş. Dilan’ın bu koşullarda içerdekalması doğru değil. Haberi aldığımdan beri kendimiçok kötü hissediyorum. Kendim zaten rahatsızım yavrumunda böyle sorunları olunca beni daha çok yıpratıyor”dedi. (26 Temmuz 2018, Cumhuriyet)

Selma ve İnan ALTIN:YÜZÜMÜZ ÜLKEMİZE DÖNÜKTÜR

Yorum üyeleri, Selma Altın ve İnan Altın, Fransa’da,Yılmaz Güney’in mezarı başında basına yaptıkları açık-lamayla neden Fransa’da olduklarını açıkladılar.

Grup üyelerinin kararıyla Fransa’ya geldiklerinianlatan Selma ve İnan, BBC News Türkçe’ye şunlarısöyledi:

“ İnan Altın: Ülkemize dönüktür aklımız fikrimiz.Beynimiz Türkiye’ye dönüktür ve orada yaşananlardankopmuş, uzaklaşmış, sırtımızı dönmüş değiliz.

Bugüne kadarki deneyimlerimizi, tecrübelerimizi

yine bir sanatsal üretime çevirerek, ülkedeki adaletsiz-likleri, haksızlıkları, her türlü yasadışı uygulamayı birşekilde sanatımızla icra etmek tabii ki burada da yaşambiçimimizin tam ortasında olan bir özelliği olmayadevam edecek.

Bunun adı müzik olur, bunun adı sinema olur, tiyatroolur, farklı biçimler olur; ama bu kimliğimizle varolmaya, bu kimliğimizle yaşamaya devam edeceğiz.

Selma Altın: Evet, fiziken buradayız. Ama aklımızla,ruhumuzla, beynimizle, üretimlerimizle biz ülkemizdeyizaslında. En sevdiklerimiz oradadır, ailelerimiz, yoldaş-larımız, bütün arkadaşlarımız, halkımız orada. Dolayısıylaburada olmamız hiçbir şeyi değiştirmiyor.” (BBC NewsTürkçe)

GRUP YORUM’UN TUTSAKÜYELERİNE ÖZGÜRLÜK!

Grup Yorum’un tutsak üyeleri Betül ve Bergün VA-RAN’ın babaları, Holllanda’da Grup Yorum’a Özgürlükdiyerek haftalardır eylem yapıyor.

Fransa’da Aile ve Gençlik Kampı’na katılan ErdemVaran, burada da Grup Yorum üzerindeki baskıları vekızlarıyla görüş yapabilmek için yaşadığı zorluklarıanlattı.

Hapishane koşullarını da anlatan Erdem Varan,kampta tutsaklara kart yazdırdı ve sahiplenme çağrısıyaptı.

Direnişçi, her yerde direnişçidir. Onun asli işi, neden

direndiğini ve direnişi kazanımla sonuçlandırmak içinçalışmaktır.

Erdem Varan da tutsak kızları için, halkın sanatçısıGrup Yorum üyelerinin özgürlüğü için, bulunduğu heryerde faşizmi teşhir etmeye ve adalet istemeye devamediyor.

BASINDAN HALKIN SANATÇISI GRUP YORUM’UN BASINDA ÇIKAN HABERLERİNDEN

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!22

Page 23: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Halkın HukukBürosu

Gülsuyu Mahallesi’ne İstanbul’unbalkonu diyorlar. 1990’lı yıllara kadardoğru dürüst yolları bile olmayan,suyun tankerle girdiği yoksul birmahalledir Gülsuyu.

Deniz ve adalar manzaralı, da-yanıklı zemini ve kent merkezineyakınlığı nedeniyle tekeller gözünüdikiyor. Zenginlerin iştahını kabar-tıyor; ancak devrimcilerin güçlü ol-ması sebebiyle de halkın birliği sağ-lanıyor ve iktidar kentsel dönüşümprojelerini uygulayamıyordu.

Halkın birliğini bozmak, devrim-cilerin etkisini kırmak için, diğermahallelerde olduğu gibi uyuşturucuve çeteleşme politikasını burada dayaşama geçirdiler.

Çeteler uzun süre iktidar eliylebeslendi, korundu. Bu çeteler devletinyönlendirmesi ile devrimci kurumlarasaldırmaya, halk üzerinde baskı kur-maya başladılar. Çok kısa süre içe-risinde uyuşturucu yaygınlaştırıldı.

İşte Hasan Ferit Gedik, bu çetelerekarşı yapılan eylemlerde katledildi.Çete üyeleri eylem yapılacağınıöğrenmiş ve bir gün önce hazırlıkyapmışlardı. Polis bu hazırlıktanda haberdardı.

Çete; mahalle içerisinde adamöldürmeye teşebbüs, tehdit, yaralama,gasp, uyuşturucu ticareti, çocuk ka-çırma gibi 30 ayrı suç işlediği haldehaklarında herhangi bir işlem yapıl-mamıştı. Polis tarafından korunançete üyeleri 30 Eylül 2013’te HasanFerit’i katlettiler.

Hasan Ferit’in katledilmesindensonra, devrimcilerin mücadelesi ileçetenin üyeleri gözaltına alındı, birkısmı tutuklandı. Dava kapsamında35 çeteci yargılandı.

Gülsuyu çetesi olarak anılan çe-tenin yargılaması bütün çabalarımızarağmen olması gibi yürütülmedi.Mahkeme, davayı halka kapalıyürüttü. Böylece çetenin suçlarıhalktan da gizlendi. Halkın davayıizlemesine izin verilmedi. Bu da

başka bir koruma yönte-miydi.

Yargılama kapsamındaçetecilerin örgütsel bir bağiçinde hareket ettiklerini,Hasan Ferit’i katletmek içinönceden hazırlık yaptık-larını, mahalle içinde terörestirdiklerini, tutuksuz sa-nıkların ve daha sonra mahkemeninserbest bıraktığı çetecilerin dışardasuç işlemeye devam ettiğini delilleriile birlikte anlattığımız halde çeteüyelerinin çok az bir kısmı tutukluolarak yargılandılar.

Korunan çetelerin, yargılanmasıiçin kıran kırana bir mücadele verdik.Gerçekleri anlattığımız için her du-ruşmada tehdit edildik. Sanıklarduruşmayı izlemeye gelen millet-vekillerini, avukatları, mağdurları,tanıkları tehdit ediyor, duruşmayabıçakla geliyor, avukatlara ve ai-lelere saldırıyorlardı. Mahkemeise olanlara seyirci kalıyordu.

Davada yaşananların ancak çokküçük bir kısmı dava tutanaklarınayansımıştır. Bu da avukatların yoğunçabası sayesinde olmuştur.

Bu tutanaklara olayların nasılyansıdığını, örnek olması açısındanaktarmak istiyoruz.

Davanın başladığı daha ilk du-ruşmada, tutanaklarda yazılanlar şun-lardı:

1. CELSE DURUŞMA TUTA-NAĞI, 1. Sayfa:

“…Mahmut Tanal’ın ayağa kal-karak “Ben milletvekiliyim, aynı za-manda avukatım, duruşmayı izlemekiçin geldik. Sanıkların avukatlarınınyanında oturmaları gerekir, burayaoturmamız istenmiyorsa bize yergösterin” şeklinde sözler söylemesiüzerine ön sırada oturan tutuklu sa-nıkların ayağa kalktıkları, sanıklardanbirinin (olayların hızlı gelişmesi se-bebiyle ismi alınamadı) konuşanmilletvekiline hitaben “Biz sizin bu-rada olmanızı istemiyoruz, siz terör

örgütünü savunuyorsunuz” şeklindesözler söylemesi üzerine tüm tutuklusanıklar ayağa kalkarak mağdurlarave arka sırada bulunan milletvekil-lerine doğru saldırmaya çalışmalarıüzerine salonda bulunan güvenlikgörevlileri ve jandarmalar tarafındanmüdahale edildi.

Duruşma salonunda bulunan mağ-dur sırasında oturan kişilere tekmeve yumruklarla sanıklar tarafındandarpta bulunuldu. Aynı zamanda mü-dahale etmeye çalışan güvenlik gö-revlilerine de mukavemet edilmesiüzerine, mahkeme heyetinin güvenlibulunmadığından celse açılarak du-ruşmaya devam edilmesinin mümkünolmadığı anlaşıldığında, heyet olarakduruşma salonunun boşaltılması ta-limatı verilerek…”

9. CELSE DURUŞMA TUTA-NAĞI, 4. Sayfa:

Av. Ebru Timtik söz alarak: “Kim-lik tespiti yapılırken Hakan Taşhanmüşteki Nuray Meray’a yönelikolarak önce kafasını salladı dahasonra elini boynuna götürerek sizikeseceğiz şeklinde anladığımız tehdithareketini yapmıştır. Hakkında suçduyurusunda bulunulmasını talepediyoruz” dedi.

5. Sayfa:“Tutuksuz sanık Uğur Köroğ-

lu’nun bıçakla yakalandığı ve em-niyet görevlilerince nöbetçi C. Sav-cısı’na götürüldüğü, bu nedenle du-ruşma salonunda yer almadığı gö-rüldü.”

6. Sayfa:“Mahkememiz heyetinin tutuklu

HASAN FERİT GEDİK’İ KATLEDEN ÇETE ÜYELERİNİMAHKEME AKLAYIP SERBEST BIRAKMIŞTI

ÇIKARLAR ÇATIŞINCA PİSLİKLERİ ORTAYA DÖKÜLDÜ…

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

223KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 24: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

sanıkların tutukluluk durumlarınıngörüşülmesi için duruşma salonundabulunan özel bölümde görüşüldüğüsırada içeriden gürültüler gelmesiüzerine tekrar duruşma salonuna ge-lindiğinde tüm sanıkların duruşmasalonunda kavga çıkması üzerinejandarma görevlileri tarafından gö-türülmeye çalışıldığı, SEGBİS sis-temiyle duruşma salonunda olan olay-ların kayıt altına alındığı görüldü.”

11. CELSE DURUŞMA TUTA-NAĞI, 8. Sayfa:

“... Bu sırada müşteki tarafla vesanık müdafi arasında tartışma çıktığıgörüldü.

Müşteki vekil Av. Günay Dağ sözalarak; “Sanıklardan Şahin Erenbana yönelik olarak senin ananı sin-kaf ederim diye ardından da seni öl-düreceğim diye parmak sallayaraktehdit etti” dedi. Daha sonra da be-yanda bulunurken “Göksel Kesicibize yönelik olarak siz sokak ortasındapolis öldürüyorsunuz. Molotof atı-yorsunuz” dedi.

Toplamda 3,5 yıl boyunca 35 ayrıduruşma yapıldı. Yukarıda aktardı-ğımız gibi her duruşma olaylı geçti.Buna rağmen hiç geri adım atmadık.Çetecileri ve onları besleyen iktidarınsuçlarını, neden korunduklarını an-lattık. Kentsel dönüşüm projeleri veçeteleşme arasındaki bağlantıları an-lattık.

Çabalarımız sonucu Hasan Ferit’ivuran üç kişi ceza aldı. Asıl tetiğiçeken Şahin Eren toplamda 96 yıl3 ay ceza aldı. Ancak çetenin diğerüyelerine çok az ceza verildi. Çeteüyeleri, çete lideri birçok suçtanberaat etti.

Şahin Eren’in çete lideri olduğunu,Mesut Tarhan’ın, Uğur Köroğlu’nunçete liderleri olduğunu, hem yöneti-cilikten hem de çetenin işlediği suç-lardan sorumlu olması gerektiğini ge-rekçeli bir biçimde anlattığımız haldesöylediklerimiz görmezden gelindi…

Çeteciler hakkındaki karar 14 Şu-bat 2018 tarihinde verildi. Kararınverilmesinden 5 ay sonra Gülsuyu

çetecilerinin birbirine düştüğü, yenisuçlar işlediği için 25 kişinin gözaltınaalındığı haberi basına yansıdı. Çete-ciler 13 Temmuz tarihinde gözaltınaalınmış ve 19 Temmuz tarihinde sav-cılığa sevk edilmişlerdi.

“İstanbul Anadolu CumhuriyetBaşsavcılığı, Hasan Ferit Gedik’inöldürüldüğü olayla alakalı olduğubelirlenen iki ayrı örgüte yönelik ça-lışma başlattı.

Haklarında yakalama kararı çı-kartılan şüphelilerin, Maltepe ilçe-sinde faaliyet gösteren, U.K. (UğurKöroğlu b.n.) liderliğindeki örgütüyeleri ve aynı bölgede varlık gös-teren M.T. (Mesut Turhan b.n.) li-derliği, R.E. yöneticiliğindeki örgütüyeleri olduğu öğrenildi. 13 Tem-muz’da düzenlenen operasyonda göz-altına alınan 25 şüphelinin, ‘öldür-meye teşebbüs, nitelikli yağma, uyuş-turucu madde ticareti, sahte içki üre-timi ve ticareti, kasten yaralama, si-lahla tehdit’ gibi suçlardan kaydı ol-duğu açıklandı.

Operasyonlar kapsamında yapılanaramalarda 9 adet pompalı tüfek,160 adet kartuş, 12 adet tabanca,270 adet fişek, 300 gram uyuşturucumadde, 1 adet hassas terazi, 2 adetbalistik yelek, 1 adet elektroşokcihazı, 1 adet Kalaşnikof şarjörü,suçtan elde edilen yaklaşık 55 binTL nakit para ve bir adet gizli kameracihazı, sahte içki imal etmek üzeretertip edilmiş maddeler, sahte TAPDKbandrolleri, şişelenmiş satışa hazırsahte içki şişeleri ele geçirildi.

Gözaltına alınan şüphelilerden23’ü emniyetteki işlemlerin ardındanİstanbul Anadolu Adliyesi’ne sevkedildi.” (19 Temmuz-DHA)

Basına bu konuyla ilgili başkabir ayrıntı verilmedi. Devrimcilereyönelik operasyonda yakalanan sı-radan silahların haberleri manşetmanşet günlerce basında yer aldığıhalde, bu çeteciler hakkında yapılantek haber buydu. Çetenin elindekicephane, basının ilgisini çekmedi.

ÇETECİLER KORUNDU;ÇÜNKÜ FAŞİZM ONLARSIZ YA-

PAMAZ!Çetecilerin böyle korunması te-

sadüf değildir. Faşizm sürekli krizhalindedir ve yönetebilmek için ya-salara, polisine, askerine ihtiyaç duy-duğu gibi çetelere, kontrgerilla ya-pılanmasına, her türlü pisliği yapanuyuşturucu mafyalarına da ihtiyaçduyar.

İhtiyaç oldukça onları devreyesokar, halka karşı kullanır. AKP ik-tidarı tek başında elinde tutmuyor.İttifaklar halinde yönetiyorlar.

Oligarşi ismini verdiğimiz bu it-tifak güçsüzdür. Tek başlarına iktidarolamayacakları için biraraya gelmiş-lerdir. Söz konusu olan halka vedevrimcilere düşmanlıksa hemenbirleşiverir, ortak hareket ederler.

Hasan Ferit davasında da böyleolmuştur. Gecekondu mahallelerindendevrimcileri atmak, katletmek içinGülsuyu çetesini kullanmıştır.

Öte yandan bu birlik sakat birbirliktir; çünkü çıkarları çatıştı-ğında hemen birbirlerine karşı sa-vaş açabilirler. Devlet mahkeme sa-lonlarında çetecileri koruyup kollamış;kendi iç çelişkileri söz konusu oldu-ğunda ise operasyon yapmıştır.

Sonuç olarak;1- Bu çıkara dayalı kof birliğin

karşısında halkın birliği ve örgütlü-lüğü vardır. Halkın birliği ve örgüt-lülüğü belirli ilke-kural ve geleneklerebağlıdır. Bin yıllardan süzülüp gelendeğerlerle yoğrulmuştur. Tarihsel vesiyasal olarak haklı olan halklardır.Devletin korkusu halkın birleşip ör-gütlenmesidir.

2- Örgütlü halk, faşist devletten,mafyacılardan, uyuşturucu çetelerin-den daha güçlüdür. Faşizmin yarattığıbataklığı milyonlarca Hasan Feritkurutacaktır. Hasan Ferit Gedik adıylakurulan, Hasan Ferit Gedik Uyuştu-rucuyla Savaş ve Kurtuluş Merkez-leri’nde yaşatılmaktadır.

3- Açlığa, yoksulluğa, yozlaşmayaancak halkın mücadelesi son verebilir.Adalet ancak o zaman sağlanabilir.Adalet halkın elleriyle sağlanacak-tır.

Adalet mücadelemizden asla vaz-geçmeyeceğiz!

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!224

Page 25: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

““Faşizme karşı omuz omuza” dedik ve bir pankartın arkasında durduk…KORKTULAR!... Ve korkuları o kadar büyüdü ki bir gece yarısı geldiler.

Korkaktılar ve yarınsız, korkaktılar ve namussuz… İlmek ilmek ördüğümüz,öpe koklaya büyüttüğümüz ne varsa paramparça ettiler. Diz çökmemizi

istediler bizden. Yanıldılar bir kez daha. Çünkü biz İdil’in yoldaşları, onunöğrencileriydik… Diz çökün! Yere yatın dediler! Sizlerin gözleri düştüaklımıza, çalınan emeği, birlikte büyüttüğümüz umutlarımız… Gerisi

malumdur, direndik! Düşüncenin onurunu kirletmelerine izin vermedik...”

Halkın Avukatlığı; Halkın Adaletini,Mahkeme Salonlarında ve

İşkencehanelerde, Morglarda, Her YerdeSavunan İrade Ve Cürettir!

Halkın avukatları bu nedenlefaşizmin hedefindedir.

Halkın avukatlarının hedef alınmasının veyargılanmalarının gerçek nedeni mevcut

DÜZENİNİN ADALETİNİ KABUL ETMEMELERİ,HALKIN ADALETİNİ ve HALKIN İKTİDARINI

SAVUNMALARIDIR.

HALKIN SANATÇILARINA ÖZGÜRLÜK

HALKIN AVUKATLARINA ÖZGÜRLÜK

TUTSAK GRUP YORUM ÜYELERİ VE İDİL KÜLTÜR MERKEZİ ÇALIŞANLARI:Bahar Kurt, Dilan Ekin, Dilan Poyraz, Bergün Varan, Betül Varan, Helin Bölek, Sultan Gökçek,

Fırat Kıl, Seher Adıgüzel, Eren Erdem

TUTSAK HALKIN AVUKATLARI: Şükriye Erden, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Behiç Aşçı,Ayşegül Çağatay, Süleyman Gökten, Aycan Çiçek, Naciye Demir, Yağmur Ereren, Aytaç Ünsal, Didem Ünsal,

Engin Gökoğlu, Ahmet Mandacı, Naim Eminoğlu, Selçuk Kozağaçlı, Yaprak Türkmen, Buket Yılmaz

25

Page 26: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

21 Temmuz 2018 tarihli t24 haber sitesinde Zülfü Li-vaneli’nin bir röportajı yayınlandı. Röportajın başlığışöyleydi; “Cinsel istismar haberlerini duyunca sakin-leştirici ilaç almak zorunda kalıyorum. Bunu yapan in-sanlara karşı şiddet uygulama isteğine kapılıyorum.”

Röportajın konusu bu değil; ama güncel olduğu içinsorulan soruya cevap veriyor.

“Bugün çocukların kaçırılıp öldürülmesi, cinsel istis-mara uğraması, hayvanlara işkence yapılması sizin ruhsağlığınızı nasıl etkiliyor?

Livaneli; Korkunç. Kulağımıza gelen her olaydansonra sakinleştirici ilaçlar almak zorunda kalıyorum,o ailelerin acısını etimde, kemiğimde hissediyorum veitiraf edeyim ki bunu yapan insanlara karşı şiddet uy-gulama isteğine kapılıyorum. Duyarlı insanları nefretledolduruyor bu olaylar, sertleştiriyor, yaşama isteğimiziköreltiyor.” (t24.com.tr 21 Temmuz 2018)

“Ne kadar duyarlı bir insan şu Zülfü Livaneli” diyedüşünenler varsa yanılıyorlar. Çünkü tam bir riyakarlıkvardır. Birkaç soru sorunca bu ifadelerin hiç de masumolmadığını görürüz. Çünkü taciz tecavüz saldırılarınınkaynağında emperyalizm vardır. Zülfü Livaneli’nin birdönem “barış elçisi” olarak görev yaptığı Birleşmiş Mil-letler vardır. Livaneli’nin hayranı olduğu Avrupa em-peryalizmi vardır. Hollywood, CIA ve tüm emperyalistkurumlar vardır. Cinsel sapkınlığı meşrulaştırmayaçalışan, yaygınlaştıran bizzat burjuvazidir. Livaneliise gerçek suçluları gizleme gayreti içindedir.

Sakinleştiriciye, Uyuşturucuyaİhtiyacımız Yok; Örgütlenmeye,Hesap Sormaya İhtiyacımız Var!

Cinsel saldırıları durdurmanın yolu uyuşturucu, sa-kinleştirici kullanmaktan geçmiyor.

Zülfü Livaneli halkımızı uyuşturucuya, sakinleştiricihaplara yönlendiriyor. Bu nedenle masum değildir. Halkakarşı suçtur. Halkımızı uyutmak değil, uyandırmayahizmet etmelidir aydın. Ama işte Zülfü Livaneli uyutmaçağrısı yapıyor; “Ben sakinleştirici hap alıyorum, siz dealın” diyor.

Uyuşturucunun bu kadar yaygınlaştığı ülkemizde bir“aydın” bu lafları söyleyebilir mi? Söylüyor işte, so-

rumsuzlukla açıklanamaz, halka karşı suçtur bu sözlerisöylemek. Uyuşturucu, emperyalizmin özellikle 2000’liyıllarda halkları uyutmak için kullandığı merkezibir saldırı politikasıdır, ülkemizde her gün insanlarımızuyuşturucudan ölüyor. Bunları bile bile, Zülfü Livanelisakinleştirici hap kullanmayı övünerek anlatıyor.

Tacizler, Tecavüzler Neden Bu KadarYaygınlaştı?

Özellikle 1950’lerden itibaren emperyalizmi korkusaldı. Dünyanın üçte biri emperyalist zincirden kopmuştu.Sosyalist ve ulusal bağımsızlık savaşları sonucu onlarcabağımsız devlet kurulmuştu. Emperyalizm sadece askerigüçle dünya halklarını sömüremeyeceğinin farkına var-mıştı. Bu nedenle milyonlarca dolar akıtararak, Holly-wood’a pornografik filmler sipariş etti, romanlar yazdırdı.Rock festivalleri düzenleyerek her türlü sapkınlığın pro-pagandasını yaptı.

Her türlü sapkınlığı yaygınlaştıran emperyalizmdir.Bugün tüm televizyon dizileri bu ahlaksızlığı körüklüyor.Her türlü reklam kadın bedeni üzerinden yapılıyor. Ne-redeyse 24 saat halkımızın beynine saldırı yaparak ka-nıksatıyor, meşrulaştırıyor hatta özendiriyorlar. Bu sap-kınlıkları kışkırtan, yaygınlaştıran burjuvazidir.

Zülfü Livaneli’nin ve burjuva aydınların pek övdüğüAlmanya bunun başını çekiyor. “Fuhuş sektörüne en fazlayatırım yapan ülkelerden olan Almanya, silah ticaretindenyılda 6.88 milyar euro kazanç elde ederken, kadın-insanticaretinden yaklaşık 15 milyar euro kazanıyor. Fuhuşunyasal olduğu Almanya, bu sektöre en fazla yatırım yapanülkeler arasında 4. sırada. Resmi rakamlara göre 400 binkadının çalıştırıldığı fuhuş sektörü, Almanya ekonomisinesilah ticaretinden daha fazla katkı sunuyor. Almanya’nın2002 yılında çıkardığı yasayla genelevlere yasal işletmestatüsü verildi.” (28 Aralık 2017 Yeniözgürpolitika –Avrupa Meclisi verilerine dayanarak yapılan haber)

Suçlu Emperyalizm, Suçlu Burjuvazidir“Bu insanlıkdışı düzende insan kalabilmenin tek yolu

ona karşı mücadele etmektir” (Karl Marks)

Halkları yozlaştırmak için özel saldırı politikasınakarşı halkımızın da örgütlenerek cevap vermesi dünyanın

ZÜLFÜ LİVANELİ CİNSEL SALDIRI HABERLERİNİ DUYUNCASAKİNLEŞTİRİCİ İLAÇ İÇİYORMUŞ.

HALKIMIZIN İHTİYACI OLAN ŞEY SAKİNLEŞTİRİCİ, UYUŞTURUCU DEĞİLDİR.BEYNİMİZİ UYUŞTURMAYALIM, ÖFKEMİZİ UYANDIRALIM!

CİNSEL SALDIRI YAPANLARA, TECAVÜZLERE VE EN BAŞTATACİZLERİN BAŞ SORUMLUSU EMPERYALİZME KARŞI

HALKIN ŞİDDETİ HAKLIDIR MEŞRUDUR!

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!226

Page 27: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

en meşru işidir. Okul müfredatlarından reklamlara, sinemafilmlerinden çocuk romanlarına, oyuncaklara kadar kış-kırtıcı her türlü şeye karşı örgütlenerek ve hesap sorarakengel olabiliriz. Bu nedenle sakinleştirici alarak çocuk-larımızı, kendimizi koruyamayız.

Halkımız dışında hiçbir güç bu yozlaştırma saldırısınakarşı bir şey yapamaz. Çünkü düzenin işine geliyor.Halkımız uyuşturucuyla boğuşsun, yozlaşsın ve burjuvazirahatlıkla iktidarını sürdürsün diye bu kadar saldırı ya-pılıyor.

Örgütlenmeli ve hesap sormalıyız. Halk komiteleri,halk meclislerinde örgütlenerek birçok karar alabiliriz.Esnaflar ahlaksız resimlerle dolu gazeteleri tezgahlarınakoymama kararı alabilir. Kitabevleri ahlaksız ro-manları satmama kararı alabilir. Halk meclisleri ör-gütlenerek, dizi setlerinde, televizyon binalarında butür yayınların yapılmasını engelleyebilir. Biraraya ge-lirsek, daha birçok şey yapabiliriz. Çocuklarımızı, gele-ceğimizi korumanın yolu örgütlenmekten, hesap sormaktangeçiyor.

Mahalleler bizim! Örgütlenirsek, burjuvazinin yozahlaksız hiçbir ürününü mahallemize sokmayız.

Sapıklara, Irz Düşmanlarına KarşıHalkın Şiddeti Meşrudur!

Hiçbir insani değeri kalmamış hayvani bir güdüylesaldırı yapanların cezaları en ağır şekilde verilmelidir.Halkımız bu suçluların cezasını ertelemeden hızla verir,verecektir. Mahallemizde bu tür ahlaksızlıklara izin ver-meyeceğiz. Devrimcilerin olduğu mahallelerde halkımızbu tür sapıkları barındırmamıştır. Kadın çalıştıran barlaron binlerce kişilik yürüyüşlerle kovulmuş. Kadın pazar-ladığı tespit edilen pislik yuvaları halkın şiddetiyle dağı-tılmış, ahlaksızlar dövülerek cezalandırılmıştır.

Halkımız, Zülfü Livaneli gibilerin sözlerine al-danmayın. Hiç kimse tek başına sakinleştirici alarak,kendini eve kapatarak yozlaşmaya karşı kendisini,çocuklarını koruyamaz. Tek çözümü halk komitelerindeörgütlenmek ve hesap sormaktır!

ZÜLFÜ LİVANELİ ONLARCA YILDIR HALKINŞİDDETİNİ SÖNDÜRME GAYRETİ İÇİNDEDİR.HALKIMIZIN TARAFINDA DEĞİL BURJUVAZİNİNTARAFINDADIR

Livaneli Sabah Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı.Livaneli’nin en çok sevdiği, nostalji yapar gibi gözükerekdevrimcilere çamur atmaktı.

“Herkes müzikteki tavrımdan çıkardığı kişilikler ya-kıştırmıştı bana. Yıllar geçtikçe bu önyargılar yüzündençok canım yandı. Çünkü birçok kişinin kafasındakiZülfü Livaneli imgesi benimle çakışmıyordu. Bu yüzdenaşırı bir değişiklik içinde olduğumu düşünüyorlardı.”

“Yaşamımın her döneminde lümpenlikten nefretettim. İlk gençlik yıllarımdan başlamak üzere kirli,özensiz, kaba ve saldırgan kesimler hep tepkimi çekti.Solda da böyle eğilimler gördüm, gördüğüm zamaniçimden kaçıp uzaklara gitmek geliyordu. Kısacasıküçük burjuva değerleri diye aşağılanan şeyler benimiçin çok önemliydi.”

Bir zamanlar söylediği şarkılardan ötürü demokratbir kişiliği olduğu sanılan Livaneli o dönemde kazandığıparalar nedeniyle durumundan şikayetçi görünmüyordu.Ansızın 12 Eylül geliverdi. İşte o zaman Livaneli’nin“canı yanmıştı” Hemen solculardan “uzaklaşmıştı” vesoluğu İsvişçre’de aldı. Livaneli kısa sürede efendilerinesadakatini gösterdi, sanatçı olarak kendisine yeni birpiyasa da oluşturmuştu. Basın patronlarının bu yeteneğikeşfetmesi çok geç olmadı. (…) Okuyucularına MahirÇayan ile anılarını anlatırken kendisinden korktuğunusöylediğini yazıyordu. Megastar yazar Livaneli yöneti-cilerin çok hoşuna gitmişti, bu nedenle kısa sürede yük-selerek Sabah gazetesinin yayın kuruluna girdi. (2 Ekim1993, Mücadele Dergisi, s. 21)

ZÜLFÜ LİVANELİ 1997’DE DEVRİMCİLERE

“KATİL SÜRÜLERİ” DEMİŞTİ

1996 Ölüm Orucu direnişine heyet olarak katılmıştı.“Bize onurlu olmayı, insan olmayı hatırlattınız” demişti.Bunun üzerinden bir yıl geçmeden “Haşhaşiyun Katilleri”başlıklı yazısında silah elde halkı için ölüme gidendevrimciler için “Hepsi de şu veya bu ideolojiyle af-yonlanmış katil”, “katil sürüleri” demişti. Bu nasıl birkişilik, nasıl bir ahlaktır.

Livaneli burjuvazinin kültürüyle, ahlakıyla yoğrul-muştur. Arkasından devrimcilere “katiller” der. Beyniniburjuvaziye teslim etmiş bir yılgındır. Görevi faşizminkatliamlarını övmese bile, en azından halkın gözündenuzak tutmak, halkın gerçekleri görmesini engellemek,devrimcilerin halkın kurtuluşu için can bedeli, büyükacılar pahasına büyüttüğü savaşı “terör” olarak nitele-mektir. Devrimcilerin şiddetini “sapı kanlı demiri körşiddet bu” diyerek halkın şiddetini hedef almıştır. (3Mayıs 1997, Kurtuluş)

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

27KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 28: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

12 Mart 1995

Gazi’de Kontrgerilla katliam yaptı.

Gazi Halkı Cephe öncülüğünde ayaklandı.

Zülfü Livaneli yine meydandaydı, halkın öf-kesini, şiddetini söndürmeye çalışıyordu.

“Bir ara Zülfü Livaneli beliriyor. Askerlerin ara-sından geçip panzerin yakınından halka seslenmeyeçalışılıyor. Sükunet telkin ediyor. Halkı sakin olmayaçağırıyor. Bu tavrıyla da ülkemizde aydın geçinenlerinhalktan ve halkın duygularını, tepkilerini anlamaktan,onlar gibi düşünmekten ne kadar uzak olduklarınıkanıtlıyor. Çünkü halk o an faşizmden hesap sormakistiyor. Bizim “aydın”ımız ise, öfkenin önüne geçmeyeçalışıyor. Çünkü o, öfke duymuyor; öfke duymasınıgerektirecek bir şey yok. Katledilen o değil.

Birazdan devletin kendine verdiği görevi ta-mamlayacak, rahat, sefil ve onursuz yaşamına geridönecek. Rahatının kaçmasını istemiyor. Dolarolarak aldığı maaşını düşünüyor. Ve en önemlisi,faşizmden korkuyor. Halkla birlikte barikat arkasındasavaşacak, halk düşmanlarına taş atacak yürek yokonda. Bunu itiraf da edemiyor. İtiraf ederse aydın-lığına, demokratlığına “helal”gelecek. Bu yüzden“sakin olun” diyor. Nasıl olsa her şeyin en doğrusunu

o biliyor! Daha konuşmasına yeni başlıyor ki,“Yuh” sesleri ve protestolar yükseliyor: “Nedengidip katiller sürüsünden hesap sormuyorsun? Nedenbizi durdurmak istiyorsun?... Zulüm düzeninin pa-pazlığına soyunanlar zalimlerin işini kolaylaştırır,bunu bilmiyor musun?”

DHKP-C’liler ve halk, bu ikiyüzlü şöhreti soruyağmuruna tutuyor. “...Tiananmen değil burasıZülfü. Burası Gazi.” Emperyalizmin desteğiyledeğil, yoksulların öfkesiyle dikiliyorlar burada pan-zerin karşısına. Cephe’nin yüreklerinde yaktığı dev-rim ateşiyle zaptediyorlar burada panzeri. Sen kive senin gibiler ki, Tiananmen’de tankın karşısınageçen gence, Moskova’da ABD’nin desteğiyletankın üzerine çıkan Yeltsin’e alkışlar yağdıranlar-sınız.

Şimdi niye “sükunet” telkin ediyorsunuz? Tia-nanmen’e değil, Gazi’ye dönün yüzünüzü. Kendihalkınızdır burada direnen. Bu halk ki, zulmekinlidir. Kendisine yabancılaşan aydınına öfkelidir,tepkilidir... Bu öfke susturuyor Livaneli’yi. Susup,kayboluyor ortadan. Daha sonra Cemevi’ne gittiğindede aynı tepkiyle karşılaşıyor... Halkı sükuneteçağıran herkes yuhalanıyor.” (Gazi AyaklanmasıKitabı s. 17)

Ege’nin bir yakası yanıyor, in-sanları ölüyor. Ege’nin bir yakasınıacı kapladı. Ama sanılmasın ki diğeryakasında her şey normal.

Ege’nin diğer yakası da acı içinde.Kardeşlerimiz, bizi kucaklayan, enzor günümüzde bizimle dayanışma

gösteren sevgili Yunanistan halkınınacısını yüreğimizin en derinliklerindehissettik, çok üzgünüz, çok acılı-yız.

Hayatını kaybedenlerin ailelerinebaşsağlığı, yaralılara acil şifalar di-liyoruz.

Grup Yorum yanınızda, acınızıpaylaşıyoruz. Elimizden gelen herşeyi yapmaya hazırız, bu acının biran önce kapanması ve yenilerininyaşanmaması için.

Bir yandan da kızgınız, hemde en çok emperyalizme.

21. yy’da doğal afetleri önlemeolanakları bu kadar gelişmişken halaböyle katliamları yaşatıyorlar bize.

İşte bu yüzden bir kez daha sos-yalist düşüncelerimize, değerlerimizesıkı sıkı sarılıyoruz.

Yaşanabilir, doğal afetlerden in-sanlarımızın böyle yitip gitmemesinisağlayacak bir dünyayı hep birlikteyaratacağız, buna eminiz.

Sizleri çok seviyoruz, acınız acı-mızdır…

Grup YORUM

GRUP YORUMYANGINDA KATLEDİLEN YUNANİSTAN HALKININ ACILARINA ORTAK OLUYOR

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!228

Page 29: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Liseliyiz Biz

Önceki yazımızda “Liseli Gençliği Örgütlemek Ge-leceği Örgütlemektir! Halk Çocuğu Liseli Gençlik Kim-dir?” diyerek başlamıştık. Liseli gençlik kimdir sorusununardından bu yazımızda “Liseli gençliği,gençliği neden örgütlemeliyiz?” so-rusuna cevap vereceğiz.

Çünkü gençliği örgütlemek sadecebir kitle çalışması değil, devrim me-selesidir.

Mahir Çayan’ın deyişi ile; “gençlikdoğası gereği atılgandır, coşkuludur,yüreklidir. Her türlü çıkar duygu-sundan ve art niyetten uzaktır. Ve detoplumun en az bozulmuş tabakasınıoluşturur. Doğaldır ki bu nitelikleriylegençlik emperyalizmin karşısında,bağımsızlıktan yanadır. Gençlik dev-rimci yığınların politik bilince ulaş-madıkları yarı sömürge bir ülkede,bağımsızlık mücadelesinde toplumundevrimci sınıf ve tabakalarını hareketegeçiren bir dinamit fitilidir.” (Bütünyazılar, Boran yayınları, syf: 31)

Evet Mahir’in dediği gibi; Gençlik,Devrimin Dinamit Fitilidir! Gençliğiörgütlemek işte bu sözlerde siyasi an-lamını buluyor. Mahir Çayan’ın da ta-nımladığı gibi, biz gençliği devrimcisınıf ve tabakalarını harekete geçirenbir dinamit fitili olarak görüyoruz.Gençliği örgütlemeden devrimi örgüt-leyemeyeceğimizi biliyoruz.

“ ‘Gençlik kime aitse gelecekonundur’ sözü doğrudur. Bu basitbir cümle değil, tarih tarafından onay-lanmış bir gerçektir. Bunu asla unut-mamalıyız. Gençliği, onun maddi vekültürel çıkarlarının savunulması uğ-runda yürütülen günlük pratik mü-cadele yoluyla, devrimci kavga içinkazanıp çekmek gerekir...” (Dimit-rov/Gençlik İçin Notlar/ syf: 73/Ev-rensel Yay.)

Gençlik toplumun en önemli yapıtaşıdır. Gençlik sürekli atılgan, coşkuhalindedir. Gençliği, devrimci müca-deleye kazanmalı, aydın, dinamik ka-rakteriyle devrimin yolunu açan hale

getirmeliyiz. Gençlik aydın, dinamik ve yeniliğe açıközelliği ile her zaman devrimci örgütlenmeye yatkındır.

Gençlik, her ülkede olduğu gibi ülkemizde de,kurtuluş savaşlarında, devrim müca-delelerinde, halk ayaklanmalarındaözel bir rol oynamış, en önemli unsurolmuştur.

Gençlik halkın umudu ve gelece-ğidir.

Türkiye nüfusunun yüzde 16.1’ini15-24 yaş grubundaki genç nüfusoluşturuyor. Ülke nüfusunun 12 milyon983 bin 97’si gençtir. Bu gençliğin 6milyonunu liseli gençlik oluşturuyor.Yani ülkemiz nüfusunun büyük çoğun-luğunu gençlik oluşturuyor. Bu yüzdengençlik potansiyeli devrimin potansi-yelidir diye düşünerek gençlik örgüt-lenmesini ciddiyetle ele almalı, gençliğingünlük sorunlarını siyasi sorunlarla bir-leştirebilmeliyiz.

Bu büyük gücü örgütleyip düzeninadaletsizliklerinin farkına vardırıp sa-vaştırmalıyız. Gençliği adalet ve öz-gürlük talebiyle harekete geçirdiği-mizde savaşın dinamizmi yükselecek,bu adaletsiz sistemi kökünden sarsa-cağız. Gençlik mücadeledeki yerinibugüne kadar olduğu gibi; savaşçı,militan, yönetici, komutan, halkınönünde kadro görevleriyle üstlenecektir.

Elbette oligarşi de bu büyük gücüngerçekleri, adaletsizlikleri görüp sa-vaşmasından, sonuç almasından kor-kuyor. Liseli yaşlarda ekmek, adaletkavgasını görüp kavgaya giren Ber-kinlerden, halk kurtuluş savaşına ko-mutanlık yapan 18 yaşındaki Sıla-lar’dan, özgür ve eşit bir gelecek içinkurtuluşu kavgada bulan Bünyamin-ler’in çoğalmasından, biner biner mü-cadele etmesinden korkuyor.

Bu yüzden deyim yerindeyse gen-çliğe “potansiyel suçlu” muamelesi ya-pıyor oligarşi. Gençliğin ülkemiz mü-cadelesinde önemli roller oynamamasıiçin faşizm yıllardır her türlü araç veyöntemlerle saldırıyor, kuşatmaya alıyorgençliği. Özellikle 1980 faşist cuntasının

LİSELİ GENÇLİĞİ NEDEN ÖRGÜTLEMELİYİZ? GENÇLİĞİ ÖRGÜTLEYEN GELECEĞİ KAZANIR!

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz varız!

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

29KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Bi̇z Li̇seli̇ Dev-Genç’li̇leri̇z

� Çürümenin içindebüyümek istemiyoruz.

� Uyuşturucu bataklığındabüyümek istemiyoruz.

� Üniversite kapılarındaadaletsizlik istemiyoruz.

� Büyüdüğümüzde işsizlikbataklığında boğulmakistemiyoruz.

� Bunun için, demokratikbir lise istiyoruz.

� Demokratik bir lise için,özgür, bağımsız bir ülke istiyoruz.

� Bunun için, bu yaşta,

BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

� Liseliyiz biz... Genciz,çok genç... Ama yüreklerimiz büyük.Erken olgunlaşıyoruz biz.Bu ülke, bu düzen erken büyümek zorundabırakıyor bizi.

� İşte bu yüzden,BU KAVGADABİZ DE VARIZ!

Bu Kavgada Biz de Varız!

Page 30: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Liseliyiz Bizardından gençlik sistematik olarak yozlaşma, sindirilmepolitikalarına tabi tutulmuş, tutulmaya devam ediliyor.Oligarşinin korkulu rüyasıdır milyonlarca gencin adaletözlemiyle savaşacak olması. Bu nedenlerle en ciddi, endüzenli saldırılarını gençlik üzerine oluşturur.

Düzen nasıl bir gençlik istiyor, buna daha sonraki ko-nularımızda değineceğiz. Ancak şu bir gerçektir ki oli-garşinin tarihten çıkarttığı birçok dersler vardır. Gençliğin,kendi kontrolünden çıktığı noktada, düzen için nasıl bir“tehlike” yarattığını, toplumsal dinamiği nasıl ateşlediğinitecrübeleriyle biliyor.

60’lı yıllardan günümüze gençlik her zaman halkharetlerinin en önünde yer almış, örgütleyen olmuştur.Son olarak 2013 yılında yaşanan Haziran Ayaklanması’ndada gençliğin oynadığı rol ortadadır. Düzen tüm bunlarıgörüyor, gençliğin kontrolünden çıkmasını istemiyor.Bu nedenle, gerek polisiye, gerekse de kültürel, eğitseltüm araçlarını kullanarak gençliğe yüklenmekte, gençliğincesaret, dinamizm ve coşkusunu törpülemek, yozlaştırmakveya kendine yedeklemeye çalışmaktadır. Oligarşininbu çaba ve politikası, sadece bazı dönemlerle sınırlıkalmayıp hemen hemen süreklidir.

Bu yüzden “Sürekli Faşizme Karşı Sürekli Direniş”diyoruz. Çünkü ülkemizde faşizm sürekli olduğu sürecegençliğe yapılan saldırılar da her dönem yoğunlaşaraksürecektir. Düzen kendi sistemiyle düşünen gençleristiyor. Gençliği apolitikleştiriyor. Ancak apolitik bugençlik en ufak umut ışığı gördüğü yerden “inançlarıiçin savaşan, savaştıran, ölümü göze alan yiğitler, kah-ramanlar” haline geliyor. Bizim en büyük umudumuzbudur.

Oligarşi ne kadar sistemli saldırırsa saldırsın gençliğiteslim alamıyor, alamayacak da. Çünkü bu ülkededevrimciler var. Dev-Genç’liler var. Gençliğin birtarihi var. Bu tarihi yok edemezler, halkın hafızasınısilemezler. Biz bu tarihe yeni tarihler yazacağız. Gençliğifaşizme teslim etmeyeceğiz. Kavgamız gençliği kazanmakavgasıdır. Gençlik halkı için kendi geleceği içinözgürlük, eşitlik, adalet için mücadele edecek, oligarşiyenilecek.

Tekrar özetlersek;1- Resmi TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine

göre Türkiye’de 12 milyon 983 bin 97 genç var. Gençile sınırlanan resmi rakamlar 14-24 yaş arasını alıyor.Bu haliyle bile gençlik, nüfusun %16’sını oluşturuyor.

Sayıları 13 milyonu bulan halkın en dinamik, enatılgan kesimi olan gençliğin, devrim saflarında örgüt-lenmesi, faşizmin korkularının en başında gelir. Oligarşigençliği sürekli baskı ve yozlaşma ile tehdit altındatutar. Çünkü gençliği kendine bir tehdit olarak görür.Oligarşi tüm halk kesimlerine saldırmaktadır. Gençlikise bu saldırılarda ilk hedef durumundadır. Gençliğinhalkın en dinamik, en coşkulu, en cesur, en atılgan

yanını oluşturduğunu söylemiştik. Gençlik örgütlendiğindesavaşacaktır. Devrime inandığında silahı hiç tereddütsüzeline alıp halkı ve vatanı için savaşan gençlik halinegelecektir.

Oligarşinin gençliğe saldırmasındaki asıl neden, ör-gütlenen gençliğin savaşacak olmasıdır. Yozlaşan gençlikzararsızdır düzen için. Gençlik yozlaştığında halk gele-cekten, ülkenin geleceğinden umudunu kesecektir.Çünkü bir halka umut taşıyan gençliktir.

2- Ülkemizde 6 milyon liseli var. Bu liselilerin 5 mil-yondan fazlası devlet okulunda okuyan halk çocukları.Türkiye nüfusunun genç bir nüfus olduğu düşünüldüğündebu büyük gücü gençliği, emperyalistler ve işbirlikçileri;eğitimi, medyası, modası, müziği, televizyonu, telefonu,filmleri, cinsellik ve uyuşturucuyla ideolojik ve kültürelkuşatma altına alarak kendi saflarına kazanmaya çalışıyor.

Gençliği emperyalizmin yozlaşma kuşatmasındankurtarmak için devrime örgütlemeliyiz!

3- Gençliği örgütlemek; devrimi, iktidarı hedefleyenbir parti ve örgüt için vazgeçilmez, ertelenemez bir gö-revdir. Faşizmin korkularını büyütmek için liselileri ör-gütlemeliyiz!

4- Liseli çalışması kadro çalışmasıdır. Kadro sözlükanlamıyla; “Bir kamu kuruluşunun, bir işletmenin,denetim veya yönlendirme işlerini gerçekleştirenler vebunların taşıdığı ödev, yetki ve sorumlulukların hepsi”dir.Bugünkü AKP’ye bakın örneğin... Hemen hemen ço-ğunluğu İmam Hatip liselerinden gelmedir. Yani asılolarak lise yıllarından yetiştirmeye başlamıştır burjuvazikendi kadrolarını.

Bu noktasıyla biz de halk savaşında, halkın öncüsüolacak kadrolarımızı çıkarmaya, yetiştirmeye liselerdenbaşlamalıyız. Bu noktasıyla liseli gençlik içerisindeki mü-cadele bir kadrolaşma çalışmasıdır. Böyle görülmediğitakdirde belli sayıda liselinin birkaç eylemde, etkinliktebir araya getirilmesini hedefleyen bir çalışmayla sınırlı birfaaliyet olarak yürütülür. Oysa liseli gençlik çalışmasınınözünü, onları devrimci değerlerle yetiştirmek, dinamiklerinimücadeleye akıtmak ve onları adım adım kadrolaştırmakvardır. Bu çerçevede etraflarındaki düzen kuşatması herayağıyla kırılmalıdır. Hayatlarının her anı devrimle doldu-rulduğu ölçüde başarılı bir çalışma yürütülebilir.

5- Liselileri örgütlemeliyiz; çünkü ülkemizde ilk-orta-lise çağında 20 milyona yakın genç var. Örgütledi-ğimiz her liseli, bizim milyonlarla aramızdaki köprüolacaktır.

6- AKP faşizminin iktidarda olduğu son 6 yılda, ül-kemizde uyuşturucu kullanımı 17 kat arttı. Uyuşturucukullanımı 10 yaşına kadar düştü. Uyuşturucu kulla-nımının en yaygın olduğu kesim ise gençlik. Düzen;

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!30

Page 31: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Liseliyiz Bizdüşünmeyen, sorgulamayan, yozlaşmış bir gençlik ya-ratarak, gençliğin örgütlenmesine karşın kendisini gü-venceye aldığını düşünür. Gençliği; emperyalizmin yoz,bencil, bireyci, bananeci, tüketici eğitim sistemindenkurtarmak için liselileri örgütlemeliyiz!

7- Gençliğin enerjisini, cesaret ve cüretini, fedakar-lığını, duyarlılığını devrime kazandırmak için liselileriörgütlemeliyiz!

8- Liselileri örgütlemeliyiz; çünkü onlar, bu baskı vesömürü düzeni altında yoksullaştırılan, çıkarları devrimdeolan halkımızın çocuklarıdır. Halkın acılarını, kendileri deyaşadıkları için yakından bilirler. Halkı yoksullaştıranlardan

hesap sormak için liselileri örgütlemeliyiz!

9- Liselilerin çoğu emekçi halk çocukları olarakmahalle gencidir. Mahallesinde, mahalllesinin kafesinde,mahallesinin parkında veya sokaklarındadır. Liseli demekokul demektir. Liseli demek arkadaş grubu demektir.Liseli demek bir mahalle demektir.

10- Liseliler, düzenin sömürü çarkının içine henüztam olarak girmediği için düzenle bağları daha zayıftır.Duygu ve düşünceleri saf ve temizdir. Düzen gençliğinduygu ve düşüncelerini kirletmeden, yozlaştırmadanonlara halk ve vatan sevgisini, devrim ve sosyalizm dü-şüncesini kazandırmak için liselileri örgütlemeliyiz!

PARALI VE SINAVLIEĞİTİM SİSTEMİNİNYARATTIĞI SONUÇLARÖĞRENCİLERİNYORUMLARIYLA:

Fatmanurr, @fatmanur_ince5Okul ortalaması 95 olan bir öğ-

renci nasıl hiçbir liseye yerleşemez?!Bu çocukların psikolojisiyle dahane kadar oynanacak!! #lgs2018

***Orhun Demirkol, @orhun_de-

mirkolÇocukların sınav stresini ortadan

kaldıracağız diye yola çıkıp 97 or-talamalı bir çocuğu hıçkıra hıçkıraben okumayacağım hocam noktasınagetiren ve daha bahsetmediğim yeni

sistemin mağduru çocukların vebalinikim ödeyecek?#lgs2018

***irem the izmirli, @boyozunire-

miOrtalamam 99,68 açıkta kaldım.

Artık yorum yapma gereği bile duy-muyorum... #lgs2018

***#lgs2018 En azından bir yere

yerleştim diye sevinecek gücüm kal-madı. Görür görmez ağlamaya baş-ladım. Sağolun hayatımı kararttığınıziçin. Benim uyuyamadığım, ders ça-lıştığım geceler kabus olsun size.Diyecek bir şeyim yok. Sadece yas-tığa başınızı koyarken vicdan azabıçekin.

***Simge #yeniden, @lilsimge1benim ortalamam 97 iken 4. ter-

cihim olan meslek lisesine yerleşti-rilmem, ama ortalaması 80 olanınanadolu lisesine yerleştirilmesi...amacınız imam hatipleri doldurmakbir de eğitimden soğutmak. Vicdanyoksunları! #lgs2018

***BGM Matematik- @birgarip-

matciLGS sonuçları açıklanmış. Çok

vahim tablolar var. 95 ortalama mes-lek lisesi, 92 ortalama yerleşemedi,82 ortalama Anadolu lisesi. Biriaçıklasın neler oluyor. Yazık bugençlere bu ailelere. #lgs2018

***zey- @deltasuneAbi 3. tercihime puanım yeterken

4. tercihime yerleşmek ne demek?Böyle iş mi olur ya? #lgs2018

***Büşra -- @backtoblackk_Büşra abla ben şimdi napıcam

sorusuna cevap veremiyorum. %16diliminde olup yerleştirilmemek gü-nümüz eğitim sisteminin özetidir.#lgs2018

***Aylin ADIGÜZEL- @ayl-

nadgzl1#lgs2018 Neden ortalaması 70’in

altındakiler iyi bir liseye gidiyor

DÜZENİN EĞİTİM SİSTEMİ İFLAS ETMİŞTİR!BİZİ EĞİTİMSİZLİĞE MAHKUM EDEN, EĞİTİM HAKKIMIZI GASP EDENDÜZENE KARŞI DEVRİMCİLİK YAPMAK MEŞRU VE ZORUNLUDUR!

* "Yeni üniversite giriş sisteminin ilk sınav sonuçları da hüsran yarattı.Sayısalcıların yüzde 65’i, sözelcilerin yüzde 25’i baraj altında kaldı.

2 milyon 260 bin öğrencinin sınavının geçerli sayıldığı yeni sistemde40 bin öğrenci yarım net sınırını bile aşamayarak sıfır çekti. 511 binöğrenci ise sınavın ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi’nde 150 puanbarajını geçemeyerek elendi.

İkinci oturum olan Alan Yeterlilik Testi’ne girip sınavı geçerli kabuledilen 1 milyon 877 bin 568 aday, 40 matematik sorusundan ortalama 3.9soruyu doğru cevaplayabildi. Bu oran fizik için ise 14 soruda 0.4 oldu."(Cumhuriyet, 31 Temmuz 2018)

* Alan Yeterlilik Sınavı AYT'de Matematik testinde 102 bin öğrenci,fen bilimleri testinde ise 74 bin öğrenci tek bir doğru yanıt veremedi.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

31KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 32: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

1 Mayıs ‘96 oligarşiyikorkutmuştur. Oligarşi 1 Mayıs’labirlikte halka karşı çok yönlü birsaldırı dalgası başlatarak içeride, dı-şarıda yükselen sesi susturmak ister.

Devrimcilerin önlerinde ise 1 Ma-yıs meydanını dolduran 100 biniaşkın emekçiyi, bütün bir halkı ör-gütleme görevi vardır. 1 Mayıs sonrasıdevrimciler ev ev dolaşarak, Cep-he’nin 1 Mayıs’taki muhteşem coş-kusunu halka taşırlar. İrfan Ağdaşbunlardan biridir.

Bir grup arkadaşıyla birlikte 18Mayıs günü Alibeyköy halkına haf-talık Kurtuluş Gazetesi’ni dağıtırkenTerörle Mücadele Şubesi polislerinin34 FT 322 plakalı arabadan açtığıateş sonucu katledilir.

Refhan Tümer Lisesi öğrencisiolan İrfan Ağdaş bir DLMK’lıdır. 1Mayıs’ta Cephe kortejinde, DLMKpankartının arkasında yer almıştır.İrfan’ın katledilmesine halkın öfkesibüyük olur.

Alibeyköy halkı İrfan’ın katle-dildiğini öğrenir öğrenmez katliamınolduğu yere koşar. Ve toplanarak yü-rüyüşe geçerler.

Yürüyüş, sloganlarla tüm mahal-leyi sokak sokak dolaşarak, halkaçağrı yaparak sürer. Kalabalık birkitleyle İrfan’ın şehit düştüğü ve he-nüz kanının kurumadığı Saya yoku-şuna geri gelinir. Burada İrfan içinsaygı duruşunda bulunan Alibeyköyhalkı ardından devrim andı içer.

Panzerlerle saldırı hazırlığına ge-çen çevik kuvveti halk sloganlarlakarşılar. Yola taşlar ve sopalar ko-nularak, barikat için hazırlıklar baş-lar.

Olası gelişmelerden direnişin ya-yılacağından korkan polis şefleri pan-zerleri geri çekmek zorunda kalır.

Bir gün sonra sabahtan itibarenpolis Alibeyköy’ü ablukaya alarakİrfan’ın cenazesine katılımı engeller.Gazi, Ümraniye, Okmeydanı’ndan

cenazeye gelen birçokinsan katılamazken, İr-fan’ın cenazesi Okmey-danı’ndan gelen emek-çiler ve AKSM’li sanat-çılarla, İrfan’ın okul ar-kadaşlarının katılımıyladefnedilir. Bu sırada dapolis 20’nin üzerinde in-sanı gözaltına alır.

Alibeyköy RefhanTümer Lisesi öğrencileriİrfan’ın şehit düşmesin-den bir gün sonra okul-larından İrfan Ağdaş’ıselamlarlar. Karanfillerlesüsledikleri resmini okul-da panoya asan arkadaş-ları, İrfan’ın resimleriyleyaptıkları kokartlarınınaltına da “İrfan YoldaşÖlümsüzdür” yazarakyakalarına iliştirirler. Daha sonrakortej halinde mezarlığa yürürler.Polisin çabaları öğrencileri durdura-maz.

Aynı gün İrfan’ın şehit düştüğüyere karanfiller bırakılarak anılır.Anma için yoksul gecekondu ma-hallelerinden yaşlı, genç birçok insanİrfan’a sahip çıkmak için grup grupAlibeyköy’e gelir.

İrfan’ın şehit düştüğü Gülüstansokak yedi yaşındaki çocuklardan70’indeki analara ve İrfan’ın okuduğulisedeki arkadaşlarına dek katillerekarşı öfke dolu insanlarla dolar. Bu-rada bir anma düzenledikten sonrakitle kortejler halinde yürümeye baş-lar. Anaların, çocukların, liselilerinellerinde Kurtuluş Gazetesi vardır.

İrfan’ın katledilmesine duyulanöfke bunlarla sınırlı kalmaz. 70’iaşkın kurum, kuruluş ve kişinin im-zasını taşıyan bir eylemle katliamprotesto edilir. Basın açıklamasındaimzası bulunanlar aynı gün çeşitligazetelere ilan vererek İrfan Ağdaş’ınkatillerini istediklerini tüm kamuo-yuna duyururlar. Okuldaki arkadaşları

da “Hepimiz Birer İrfan’ız” diyerekİrfan’ın sırasına her gün karanfillerbırakırlar ve okulun adını İrfan AğdaşLisesi olarak değiştirirler.

Liseli Devrimci Gençlik, İrfanAğdaş’ın katledilmesi üzerine İstan-bul’da Seyrantepe, Yeşiltepe, Ali-beyköy Saya Yokuşu, Binevler veKaradolap, Ümraniye Çakmak Ma-hallesi, Gülsuyu, Maltepe, Esenkent,1 Mayıs Durağı, Gülsuyu HeykelMeydanı gibi yerlere İrfan için ya-zılamalar yapar.

Yine aynı gün Kütahya’da da Li-seli Dev-Genç’liler yazılamalar ya-parlar. Hapishanelerden TAYAD’lıAileler’e, tiyatro sanatçılarından İs-tanbul Tabip Odası’na, DİSK’e bağlısendikalardan BEM-SEN’e, KadıköyCHP Gençlik Kolu’ndan ÖDP ve EPEyüp ilçe örgütüne kadar birçok ku-rum ve kişi, İrfan’ın katledilmesiniprotesto ederek tepkilerini dile geti-rirler.

İrfan, 18 Mayıs günü de liseli ar-kadaşları tarafından kayıp ailelerininGalatasaray Lisesi önündeki oturmaeylemine taşınmıştır.

TARİH BİLİNCİ, ZAFERİ GÖRMEKTİR

LİSELİ DEV-GENÇ

TARİHİMİZDEN İRFAN AĞDAŞ’IN KATLEDİLMESİ

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!32

Page 33: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

1- NASIL BİR ÜLKEDE YAŞIYORUZ?- Türkiye emperyalizme göbeğinden bağımlı yeni sömürge bir ülkedir.

- Sömürge tipi faşizm ile yönetilmektedir. (Sürekli faşizm)2- BİZ KİMİZ NE İSTİYORUZ?

3- DEVRİM NEDİR, NİÇİN DEVRİMCİ OLDUK?- Devrim kitlelerin aşağıdan yukarıya mevcut devlet mekanizmasını

ele geçirip yukarıdan aşağıya yeni üretim ilişkilerini inşaa etmesidir;yani oligarşik faşist devlet yapısının yıkılıp yerine demokratik halk

iktidarının kurulmasıdır. - Vatan ve halk sevgisi, adalet arayışı ve özgürlük özlemi,

- Düzenin zulmüne ve sömürüsüne duyulan öfke, - Bir avuç azınlığın milyonların alın terini çalmasına, soysuzluğa,

soyguna, talana karşı çıkış, - Ahlaki ve manevi değerlerin çürütülmesine sessiz kalamayış,

- Ülkemizin her karışının emperyalistler tarafından işgal edilmesininve yeraltı-yerüstü kaynaklarımızın sömürülmesinin onurumuza

dokunmasından dolayı devrimci olduk.

- Emperyalizme ve oligarşiye karşı savaşmak, onurlu ve namuslu olmaktır.

4- DOĞRU DÜŞÜNME. NASIL DÜŞÜNECEĞİM?- Devrimci kendi söküğünü dikebilen terzidir.

- Doğru düşünemeyen devrimcide koşullar ideolojik erozyon yaratır.

- DOĞRU DÜŞÜN + ANA HALKAYI YAKALA + KÖŞELİ DÜŞÜN +BASİT VE SADE

NEDİR ANA HALKA? - Temel olan. Baş çelişki.

- Nasıl bulabilirim? Benzerleri biraraya topla, sadeleştir. İnsan: baş + gövde + kol + bacak gibi.

- Sorun nerde, kaynağı ne? Ana halka orda. - Ana halka; iktidar, önce silahlı mücadele ve gizlilik; her şey halk ve

örgüt için; her şey emperyalizme ve oligarşiye karşı. - Neden "halka"? Her şeyin birbirine bağlılığını anlatıyor.

NEDİR KÖŞELİ DÜŞÜNMEK? - Tek cevaplı. Amasız, ancaksız.

- Dost mu, düşman mı? - Kime hizmet ediyor, kimin tarafında?

5- DEVLET NEDİR:Devlet egemen sınıfların baskı aygıtıdır.

6- HALK KİMDİR, HALKIN DÜŞMANLARI KİMLERDİR?7- ÖRGÜTLÜ ÇALIŞMA NEDİR?

***TOPLANTI***1- Programlı çalışma

2- Kolektivizm3- Eğitim demektir

- PROGRAMLI ÇALIŞMA TARZININ ÖNEMİ- Günübirlik çalışma tarzı-iktidar hedefi

- Neden programlı çalışmalıyız?- Programı nasıl yapmalıyız?

SONUÇ ALICI ÇALIŞMA TARZI:- Emek harcamaktan ne anlıyoruz?

Denetim- Programlı çalışma tarzı

ÖRGÜTLEYİCİLİK:- Bölgeyi ve insanını iyi tanıma Kadro eğitimi (Teorik-Pratik)

8- KADRO NEDİRDevrimci bir kadronun sahip olması gereken özellikler

a- Örgütçülükb- Her insanı işe koşabilme

c- İnisiyatif koyabilme: İnisiyatif sahibi bir örgütçülük her yöneticikadronun aslolan özelliğidir.

Bireysel inisiyatif, kolektif inisiyatifin tamamlayıcısıdır, onunyerine geçemez.

d- Yaratıcı ve üretken olmae- Sorumluluk duygusu

f- Yaptığı her işi bir eylem gibi düşünme ve planlamag- Disiplin ve programlı çalışma

h- Fedakarlıki- Devrimci militan ruh, devrimci coşkuyu yaratma, yaşatma ve

yayma, devrimci motivasyonu canlı tutma ve devrimi istemej- Düşmanı tanıma

k- Kurallı devrimciliği içselleştirmel- Kendini yenileme ve geliştirme

m- Hatalardan ders çıkarman- Kitlelerin öğretmeni, öğrencisi ve önderi olma

9- FAŞİZM KOŞULLARINDA MÜCADELE YÖNTEMLERİ10- NASIL YAŞIYOR, NASIL DÜŞÜNÜYOR, NASIL ÇALIŞIYORUZ?

Günü nasıl programlıyoruz?Sabah saat kaçta kalkıyoruz?

Gazete okuyor muyuz?Ülke ve dünyadaki gelişmeleri izliyor muyuz?

İşleri zamanında yapıyor muyuz?Toplantılar, randevular, davranış tarzı, giyim kuşam

Zamanı rasyonel kullanıyor muyuz?Sözümüzü tutuyor muyuz?

11- SINIF KİNİ- Devrimci düşünce, devrimci coşku beynimiz ve yüreğimizdir...

- Bir devrimci, düşmanı tanıdığı ölçüde ve ona duyduğu nefret kadarsavaşır.

Nefret etmek için düşmanı tanımalıyız. - Dursun Karataş:

Yürekte ve beyinde başlar her şey. Orda doğar, büyür, insanı insanyapan duygular, düşüncelerdir. Neyle doldurursan beynini, yüreğini o

olur yaşamın. Ona göre konuşur, ona göre güler, ağlarsın. - Halk sevgisiyle, devrim ateşiyle yüreğini dolduranların yüreği dehalkın yüreği gibi alev alevdir. Kinle, öfkeyle, coşkuyla, heyecanla

yanar. Zafere kilitler o duygularını, bakışlarını, o büyük günden başkabir şey görmez olur. Devrimse beynindeki yüzyıllara sığmaz

düşüncelerin, her şey berraklaşır, güneşe doğru atarsın adımlarını.İnancın büyür, gözlerin ışığa kilitlenir. Zafer o ışığın içindedir bilirsin. - Devrim isteği, devrim düşüncesi bu halkın bağrında yeşerir, boy verir.

111 ADIMDA LİSELİ DEV-GENÇ’LİNİN EĞİTİMİ

33

Page 34: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Biz hiçbirzaman “en kötü ör-

gütlenme örgütsüzlük-ten iyidir” demedik. Böyle demişolsaydık, bugün yönetimlerinde re-formist, düzeniçi anlayışların olduğuKESK ve DİSK gibi sendikaları, an-layışları savunuyor olurduk. Tersinebu sendikal anlayışları mahkum edi-yoruz. Bu anlayışların emekçilerinmücadelesini gerilettiğini, faşizmkarşısında bir mevzi olması gerekenbu örgütlenmeleri bitirdiğini, böyle-likle faşist düzene kan taşıdıklarınısöylüyoruz.

İşte kitleselleşecekleri yerde sü-rekli eriyorlar ve üye kaybediyorlar.Var olan ve sayıları hiç de azımsan-mayacak üyelerini harekete geçir-miyorlar. Geçiremiyorlar demiyoruz,geçirmiyorlar. Faşizmin saldırılarıkarşısında susmak, direnmemek, fa-şizmle bir biçimde uzlaşmak; tümbunlar faşizme hizmet etmek de-mektir.

Böylesi bir mücadele anlayışınınfaşizmle dişe diş bir mücadele yürü-tecek; direnen, savaşan, radikal birkitle hareketi yaratması mümkün de-ğildir. Dahası böyle bir hedefleriyoktur. Militan bir kitle hareketi ya-ratma hedefiniz yoksa ne vardır?

- Bedel ödemekten kaçmak,- Önderlik etmemek,- Faşizme teslim olmak,- Kitlelere güvenmemek,- Politikasız olmak,- Faşist düzenin ideolojik etkisi

altında olmak ve- İnançsızlık vardır.Bu anlayışlarla mücadele faşist

düzenle mücadeleden ayrı değildir.

OLİGARŞİ NE İSTER?Oligarşi, sendikaları kendine hiz-

met eder hale getirmeyi, bunu yapa-mıyorsa etkisizleştirmeyi esas alır.Bunun için ideolojik, fiziki baskıpolitikaları ve yasal düzenlemelerikullanır. Yandaş sendikalar kurarak,

muhalif sendikalardaki üyeleri kendidevlet sendikalarına geçmeye zorla-yarak kendi güdümü ve denetimi al-tında mevziler yaratarak yapar.

Her türlü demokratik faaliyeti“suç” olarak görür. İşten atma, so-ruşturma açma, sürgün etme, gözaltıve tutuklama terörü ile teslim almayaçalışır.

Sonuç? Oligarşi der ki örgütle-neceksen, mücadele edeceksen, kit-leselleşeceksen bunları benim çizdi-ğim sınırlar içinde yapacaksın. Hattabenim yasalarda göstermelik olaraktanıdığım hakları dahi kullanmaya-caksın. Alabildiğine legal, gevşek,geri bir anlayıştır istediği. Ekonomikmücadele sınırlarını aşmayan, herdurumda uzlaşır ve düzenin verdiğiyleyetinen, protestoculuğun ilerisinegeçmeyen bir mücadele anlayışıdıristediği.

REFORMİZM NE YAPAR?Reformizmin lügatında iktidarı

hedeflemek yoktur. Reformizm kit-leden de korkar. Emekçiler için hakarama dışında mücadele, örgütlenmeve sınıf bilincini geliştiren bir okulişlevi gören grev ve direnişlerdenkaçar. Bilinçli, hakkını arayan birkitle reformist önderliğin sonu de-mektir. Sendikalardaki koltuklarınındevrilmesi demektir.

Reformizm her durumda geri ta-lepleri savunur. Reformizm haklılığı,ihtiyacı esas almaz. Reformizm sa-dece koşullara bakar; koşullar zorsa,baskı fazlaysa “elverişli koşulların”gelmesini bekler.

Kitleleri harekete geçirmez, ge-çiremez. Kitlelerin kendisine rağmenharekete geçtiği yerlerde ise kitlelerinönüne faşizmden önce kendisi barikatkurar. IŞİD’li katillerin yaptığı AnkaraGar Katliamı bunun çarpıcı örnek-lerinden biridir. Katliam sonrası adaletdiye haykıran, devlete öfke duyankitleleri bizzat reformist anlayışlaryatıştırmış ve dağıtmıştır. Böylece oçok sevdiği “sağduyulu olmak” gör-

evini yerine getirmiştir.Reformizme göre her talebin “ger-

çekleşmesi, kabul edilmesi mümkündeğildir”. O daha direnmeden, müca-dele etmeden yenilmiştir. Kitleleri debu yenilgisine ortak etmeye çalışır.

DEVRİMCİLER NE YAPAR?Bizim amacımız bir muhalefet

hareketi yaratmak değildir. Bizimamacımız bir iktidar hareketi yarat-maktır.

Neden? Çünkü sorun düzen içiiyileştirmeler değil, düzenin yıkılmasısorunudur.

Hareketimiz düzenin verdiğiyleyetinmeyen, faşist düzenin sınırlarınısürekli zorlayan bir harekettir. Bizimesas aldığımız bir bütün olarak kitlehareketinin iktidarı hedefleyen tarzdageliştirilmesidir. Daha somut ifadeedersek;

- Uzlaşmaz bir kitle hareketi ya-ratmayı esas alıyoruz. Uzlaşmazlıkideolojik, siyasi, kültürel, kapitalistdüzenle uzlaşmayan, faşist sömürü dü-zenini yıkmayı esas alan bir çizgidir.

- Eylemde militan olmak, faşistdüzenin çizdiği sınırları kabul etme-mek, kendi çizgimizi faşizme kabulettirmektir esas olan. 600’lü günlerigeride bırakmış olan Yüksel Direni-şimiz bunun canlı örneğidir.

- Bulunduğumuz örgütlenmelerdesadece temsil ettiğimiz kitleyi değil,kendi dışımızdaki emekçi kitlelerinide somut sorunlarından hareketle bi-raraya getirmeyi ve faşist düzeninkarşısına dikmeyi esas alıyoruz.

- Meclisler, komiteler dediğimizkitlelerin kendi öz örgütlenmeleriolan taban örgütlenmelerine dayan-malıyız.

Kitlelerin gücünü açığa çıkaranmeclisler ve komiteleri yaygınlaş-tırmayı, geliştirmeyi esas alıyoruz.

Çünkü devrimci önderlik altındaki

OOligarşinin Söylediğinin Tersini Yap;Reformizin Düzene Hizmet Ettiğini Unutma;

Devrimci Politikaya Güven;BİZİM OLANI, HAKKIMIZ OLANI KAZANALIM!

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!34

Page 35: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

meclisler, komiteler gibi örgüt-lenmeler başta bürokratizm ol-mak üzere her türlü yozlaşma-nın, düzeniçileşmenin de pan-zehiridir aynı zamanda.

- Savunduğumuz talepler-deki ölçümüz faşist düzenin ka-bul edip etmemesi, faşizminyasalarına göre uygun olup ol-maması değildir. Ölçümüz meş-ruluğumuz ve haklılığımızdır.Ölçümüz kazanana kadar, sonuçalana kadar gitmektir. Faşizmiböyle geriletebiliriz. İktidaragiden yolu böyle açabiliriz.

Bedel ödemek bunun sonu-cudur. Ve faşizm koşullarındabedel ödemeksizin en küçükbir hak alınamaz.

- Faşizmin şiddetine karşıkitlelerin devrimci meşru şid-detini örgütlemeyi esas alıyo-ruz.

- Meşruluk bilinciyle hareketeden, faşizmin yasalarını tanı-

mayan bir kitle hareketi elbettefaşizmin hedefi haline gelecek-tir. Başta can güvenliği olmaküzere tüm yaşamsal ihtiyaçlarıtehlike altında olacaktır. Katli-amlar, tutuklamalar, işkenceler,sürgünler, işten atılmalar vb.

Bu durum emekçi kitlelerifaşizmin zulmüne karşı koru-yacak, dayanışmayı sağlayacak,birliği güçlendirecek, mücadeleazmini büyütecek, yeni örgüt-lenmeler ihtiyacını yaratacak-tır.

Mücadele; mücadele edile-rek büyütülür. Haklar kazanıl-dıkça genişler. Emekçilerin sö-mürüsüz, sınıfsız iktidarı küçükküçük çarpışmalardan zaferlerelde edilerek yakınlaşır.

Oligarşinin söylediğinintersini yap;

Reformizmin düzene hiz-met ettiğini unutma;

Devrimci politikaya gü-ven;

BİZİM OLANI, HAKKI-MIZ OLANI KAZANALIM!

Halk Anayasası Taslağı, oligarşikdiktatörlüğü alt edip Halkın Devrimciİktidarını kurma çağrısıdır.” (5. Baskıİçin Sunuş)

Ülkemizde ve dünyada emper-yalizme karşı mücadele ediyoruz.

Güçlünün güçsüzü ezdiği, bü-yüğün küçüğü yuttuğu, zengininyoksulu horladığı, vicdanların veadaletin parayla satın alınabildiğibir düzen hakim ülkemizde.

Mahir’den Dayı’ya ve onlarınönderliğinde bu günlere kadar hak-sızlığın adaletsizliğin karşısında,mazlumun yanında olduk.

Emperyalizme ve faşizme karşı,bağımsızlık ve demokrasi için yolaçıktık. Sonunda varmak istediğimizhedefin adını DEMOKRATİKHALK CUMHURİYETİ koyduk.

Kuracağımız bu güzel ülkeyeadım adım yaklaşırken geleceğimizi

de şimdiden hazırlıyoruz. Sadecekurumlarımızla, Meclislerimizle de-ğil Halk Anayasamızla da nasıl birgelecek kuracağımızın hazırlıklarınıyapıyor, öğreniyor, öğretiyoruz.

İnsanların onurlu ve özgürce ya-şadığı, soygun ve sömürünün, baskıve zulmün tarihe karıştığı, bağımsızve gerçekten demokratik bir ülkehayal değildir. Halk Anayasası taslağıböyle bir düzenin genel hatlarınıortaya koyuyor.

Birinci baskısı 1997 NisanındaSusurluk sonrası yapılan Halk Ana-yasası Taslağı’nın ikinci baskısı2001’de ekonomik kriz tartışmalarısırasında yapıldı. 2002’de oligarşininseçim oyunları arifesinde üçüncübaskısı, 2007’de halkın düzene ce-vabı olarak dördüncü baskısı yapıldı.2010 yılında 12 Eylül’le hesaplaşmaiddiası halkı referanduma götüren

AKP’nin aldatmacasına cevaben 5.baskısı yayınlandı.

Sizlere dördüncü ve son basımınseslendirilmiş halini ve okumak is-teyenler için de 5. baskının PDFhalini sunuyoruz. Seslendirmeler birdosya halindedir. Her bölüm ayrıcaseslendirilmiştir. Bu şekilde istedi-ğiniz bölümü tekrar dinleme imkâ-nınız olacaktır. Ayrıca tamamınıveya ayrı bölümler olarak da ses-lendirmeleri daha sonra dinlemeküzere indirebilirsiniz.

Kuracağımız ülkemizin nasıl birülke olacağını daha somut bir şekildegörebilmek ve mücadelemizde bizebir hedef olması dileğimizle.

Halkın Devrimci İktidarı içinokuyun, okutun, dinleyin, dinletin,paylaşın…

5. Baskının PDF halini okumakiçin aşağıdaki link adresine giriniz;

http://halkinsesitv1.org/Kitap-Calisma/HalkAnayasaTaslagi-5baski_2010.pdf

“Halk Anayasası Taslağı, Aynı Zamanda Bir Mücadele Çağrısıdır.Bağımsız, Demokratik Ve Özgür Bir Ülke Yaratmaya Çağrıdır.

HALK ANAYASASI TASLAĞI’NI OKUYALIM OKUTALIM!

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

35KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

İzmir TAYAD’lı AilelerKahvaltıda Buluştu

İzmir TAYAD’lı Aileler Doğançay köyünde29 Temmuz günü kahvaltıda buluştular. Yapılankahvaltıdan sonra hep beraber türküler söylendi.Ardından Şakran T2 Hapishanesi Özgür Tut-sakların göndermiş olduğu mektup okundu.Özgür Tutsaklarımızın gönderdiği mektupta:"...annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz abi-lerimiz, ablalarımız diye başlayıp fiziken olmasada biz de sizlerle beraber dost sofrasında diz kır-maktayız bizler iyiyiz inançlıyız biliyoruz kisizler de iyisinizdir iyi olmak zorunluluğumuzvar yılmadan mücadelemize devam edeceğiz"denildi.

Page 36: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

KESK yö-netimine çörek-

lenmiş tasfiyeci sol-culuğu, kitlelerin faşizmin icazetinindışına çıkmasından çok korkmaktadır.Çünkü o zaman, bürokrat yönetim-lerinin sonu olacaktır.

Bu yanıyla faşizmle zımni bir uz-laşma içindedirler. Faşizm karşısındadireniş görmek istemiyor. Herhangibir direnişe tahammülü yok. Aynıtahammülsüzlük esas olarak KESKyönetimi için de geçerlidir. Tasfiyecisolculuğun da uzlaşmaz bir biçimdesürdürülen direnişlere tahammülüyok.

Böyle olduğu içindir ki, KESKyönetimi örneğin Yüksel Direnişi’nigörmezden gelmeyi sürdürüyor... Vedahası 70 hafta boyunca hem deKESK bayrağı altında ihraç edilenüyelerinin gerçekleştirdiği eylemleribile tasfiye etmiştir...

Faşizm karşısında direniş görmekistemiyor. Çünkü, her bir direniş fa-şizmin kitleleri sindirmeye yönelik pa-sifikasyon politikasını bozuyor. Ta-hammülsüzlük bundandır. KESK yö-netimi faşizmin karşısında uzlaşmazbir direniş sergilenmesini istemiyor.Çünkü, direnişler KESK yönetiminintasfiyeci politikasını bozguna uğratıyor.KESK yönetimindeki tasfiyeci solcu-luğun direnişler karşısındaki taham-mülsüzlüğü de bundandır.

“Emekçileri düşünme adına” sen-dika yönetimlerine çöreklenen tasfi-yeci solculuğun gerçekliği, Anadoluİhtilali’nin önderi Dursun Karataş’ınifadesiyle söylersek şöyledir:

“...İşçileri, memurları düşünmeadına, her türlü ihaneti yapar; yalanve hile ile ellerinde tuttukları ku-rumlarla kitleleri aldatmaya, oyala-maya devam ederler. Devlet icazetinindışına çıkan, çıkmak isteyen her türlüeylemliliğe ve davranışa karşı çıkarlar,gerektiğinde zorla engellerler. Kit-lelerin icazetin dışına çıkması ve budoğrultudaki hareketliliği, bürokratyönetimlerinin sonları olacaktır. Bu

çıkarlarını korumak için her türlüsaldırıya, hokkabazlığa başvurabile-cek niteliktedirler.” (Dursun KarataşSeçme Eserler-1 Syf: 109)

Faşizme karşı direniş demek, bü-rokrat yönetimlerinin sonu olacağıiçin direnişlere ve bir bütün olarakdirenme hakkının kullanımına ya-bancılaşmışlardır. Öyle bir yabancı-laşmadır ki bu “direndiniz de neoldu” diyebilmişlerdir.

TASFİYECİ SOLCULUK SI-NIF MÜCADELESİNİ REDDE-DER

Yüksel Direnişçisi ve halk aydınıNuriye Gülmen’in karşısına geçipçürümüş beyinlerinin pespaye dille-riyle “direndiniz de ne oldu” diye-bilen tasfiyeci solculuk, esas olarakhalkların kanla yazılan tarihine nekadar yabancılaştığını itiraf etmiştir.Çünkü tarih, halkların direnişleri,savaşları, yenilgileri ve zaferlerin-den oluşan sınıf mücadelesindenoluşmaktadır. Tam da bu nedenle“direndiniz de ne oldu” cümlesininkirli dilinden dökülebilen tasfiyecisolculuğun esas olarak sınıf müca-delesini reddettiği açıktır.

Tasfiyeci solculuğun gündemin-de sınıf mücadelesi yoktur. Onlarıngündeminde varsa yoksa sınıf uz-laşmacılığı vardır. Söz konusu olanideolojik olarak sınıf işbirlikçiliğidir.Hal böyle olduğu içindir ki, faşizmkarşısında direnişleri tasfiye etmekiçin ellerinden geleni yapıyorlar.

Faşizm karşısında süren, büyüyen,yayılan direnişler tasfiyeci solculuğunsonu olmaktadır.

KESK YÖNETİMİNİN TAS-FİYECİ SOLCULUĞUNA KİMİÖRNEKLER

Vurgulandığı gibi: “Kitlelerin ica-zetin dışına çıkması ve bu doğrultu-daki hareketliliği, bürokrat yönetim-lerinin sonları olacaktır. Bu çıkarlarınıkorumak için her türlü saldırıya, hok-kabazlığa başvurabilecek nitelikte-

dirler.”Gerçekten de her türlü saldırıya

ve hokkabazlığa başvuruyorlar.

ÖRNEK-1: “... Yüksel Direnişinin 500. günü

etkinlikleri için Ankara’daki sendikaşubelerinin birçoğundan yer istenmiş,ancak hiçbirinden olumlu yanıt alı-namamıştır.”

(KEC Sayı: 7 syf: 4)

ÖRNEK-2:“... BES 1 ve 2 No’lu Şube Yö-

neticileri, 500. gün film gösterimleriiçin sendika salonunu istememiz üze-rine Yüksel Direnişçisi Nazan Bozkurtarkadaşımızı tartaklamış, bulunduklarıodadan kovmuştur.” (age)

KESK yöneticilerinin tartakladığıNazan Bozkurt’u, AKP polisi işken-ceyle yaralamış, elmacık kemiğinikırıp gözünü deforme etmiştir.

ÖRNEK-3:“... 29 Mayıs günü Yüksel Dire-

nişçileri KESK Genel Merkez yö-neticileri ile, genel merkez binasındaişlerinden atılan üyelere sahip çıkıl-ması talebiyle devam eden oturmaeylemiyle ilgili görüştüler.

Bu görüşmede, sendika salonla-rının Yüksel Direnişine kapatıldığını,bunun doğru bir tavır olmadığı vebu tavrın değiştirilmesi gerektiği yö-nündeki düşüncelerini ifade ettiler.KESK yöneticileri Yüksel Direniş-çilerinin bu tespit ve bilgilendirmesini,bu tarz bir tavırla -salonların kendi-lerine verilmemesi tavrıyla- dahaçok karşılaşacakları ifadeleriyle ce-vaplamışlardır.” (age)

AKP FAŞİZMİ İLEKESK YÖNETİMİNDEKİ TASFİYECİ SOLCULUK

YÜKSEL DİRENİŞİ’NE TAHAMMÜLSÜZLÜKTE UZLAŞMIŞTIR

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!336

Page 37: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Bir sendika; direnişçi üyelerinesendika binalarının kapısını nedenkapatır? Direnişe destek vermemekiçin yani direnişin kırılması için...Söz konusu olan direniş gerçekliğidir.Direnişin ya karşısında ya da yanındayer alırsınız. Başka bir seçenek yoktur.KESK yönetimi Yüksel Direnişi’ninkarşısında bir yer beğenmiştir ken-disine.

ÖRNEK-4:“... 4 Haziran günü Yüksel Dire-

nişçilerinden Acun Karadağ’ın, Eği-tim-Sen Ankara 1 No’lu Şubede (ken-di üyesi olduğu sendika şubesinde)vermekte olduğu Yüksel Okulu ders-leri, sendika salonlarında sendikalçalışma yapılacağı bahanesiyle şubeyöneticileri tarafından yasaklanmış-tır.” (age)

ÖRNEK-5:“... KESK Şubeler Platformu 70

haftalık onurlu direnişimizi hiçleş-tirmiştir. Fiili ve meşru bir mücadeleile kurulmuş sendikalarımızın gele-neğinde eylem öncesi gidip kitleadına polise söz verme yoktur.

(...) Mücadelenin en ön saflarındayer alan direnişçi arkadaşlarımız sözsöylemek istemiş ancak polisin önün-de engellenmiş, fiili söz kullanıldı-ğında da eleştirilmiştir.” (İstanbulKHK Direniş isimli internet sayfa-sından alınmıştır.)

ÖRNEK-6:“... Devrimci memurlar, KESK’in

ve bağlı sendikaların binalarının üye-lere kapatılamayacağını dolayısıylabu durumun düzeltilmesi gerektiğinibelirttiklerinde (KESK yöneticile-rinden-bn) ‘Sizlere daha önce söy-lediğimiz gibi artık sizlerle görüşmeyapmayacağız’ cevabını aldılar.” (age)

ÖRNEK-7:“... Polisin KESK’in yapacağı bir

eylem öncesinde binaya geldiğine veeyleme kaç kişinin katılacağını sor-duğuna, KESK yönetiminin de bu so-ruya cevap verdiğine şahit olduk. Biz,onların ahbaplık kurduğu o polislerdenher gün işkence görüyoruz. KESKüyesi 4218 emekçi onların sendika

binasında ağırladığı bakan tarafındanişlerinden atıldı. Ancak KESK yöne-ticileri için polisin sendikaya gelme-sinde, eyleme katılacak insan sayısınısormasında bir beis yoktur. Polisinsendikaya girmesini meşru görenlerin,sendikaya giren emekçileri terörizeetmesi doğaldır.” (age)

ÖRNEK-8:Yüksel Direnişçileri Nuriye Gülmen

ve Mehmet Dersulu, -30 Mayıs2018’de- KESK yönetimiyle görüş-melerinde KESK’in ihraç edilmiş üye-lerine sahip çıkmak için bir mücadeleprogramı çıkarması ve KESK üyesitutsak kamu emekçileriyle ilgili birgündemlerinin olup olmadığını sor-duklarında aldıkları cevap KESK yö-neticilerinin toplantıyı terk etmesi olur.

ÖRNEK-9:Eğitim-Sen Ankara 1 No’lu şube

yönetimi Yüksel Direnişçisi AcunKaradağ’ın sendika şubesinde YükselOkulu dersi işlemesinin engellenmesiiçin polise şikayette bulunmuştur.

ÖRNEK-10:Yüksel Direnişçileri günde iki

kez çıktıkları alanda AKP polisininişkencesine maruz kalmaktadır.KESK yönetimi genel merkez bina-sının hemen yakınında gerçekleşen

bu işkence saldırısını görmezden,bilmezden gelerek, susarak onay ver-mektedir. Üyeleri günde iki kez iş-kenceye uğrayan KESK, bu işkencesaldırısına karşı tek kelime etmemedüşkünlüğünü başarmıştır.

ÖRNEK-11:70 hafta boyunca Bakırköy, Ka-

dıköy ve Kartal Meydanlarında ih-raçlara ve OHAL’e karşı direnenkamu emekçilerinin karşısına çıkanpolis ancak AKP, OHAL, KHK de-meden ve slogan atmadan basın açık-laması yapabileceklerini söyler.KESK yöneticileri direnişçilere rağ-men polisin bu dayatmasını kabuleder.

Bakırköy Direnişçisi Nursel Tan-rıverdi yaşananı şöyle ifade eder:“... Kadıköy ise tam bir rezaletti.OHAL, KHK, AKP kelimeleri geç-meksizin slogan atılmadan, pankartaçılmadan eylem yapıldı, direnişçilereyöneticiler tarafından söz verilmedi.”(Yürüyüş Sayı: 75, syf: 14)

ÖRNEK-12:Yüksel Direnişçileri KESK Genel

Merkez binasında ihraç edilmiş üye-lerine sahip çıkması için KESK’inbir mücadele programı çıkarması ta-lebiyle oturma eylemi yapmaktadır.KESK yöneticilerinin bu talebin ge-reğini yapması gerekirken üyelerizor tuttuklarını söyleyerek linç teh-didinde bulunabilmiştir.

ÖRNEK-13:KESK’in 3 Mart 2018 tarihinde

şubelerine gönderdiği KESK’te de-vam eden eylemle ilgili yazısında,“Üyeler dışında eyleme katılanlaroluyor, biz gelenleri denetleyemiyo-ruz” diyerek oturma eylemi yapanemekçileri iktidarın hedefi haline ge-tirdiğini söyleyip ihbarcılık yapmıştır.

ÖRNEK-14:KESK genel merkezi tabanın bas-

kısıyla yaptığı İhraçlar Kurultayı’ndaüyelerin dile getirdiği taleplerin ço-ğunu karara bağlamamış, karara bağ-ladıklarını da hayata geçirmemiştir.Denilebilir ki, kitleyi aldatmak içinİhraçlar Kurultayı düzenlenmiştir.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

337KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 38: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

TASFİYECİ SOLCULUĞUNHOKKABAZLIKLARIYLA AKPFAŞİZMİNİN SALDIRILARIYÜKSEL DİRENİŞİNİ KIRMAYAYETMEZ

Örnekler çoğaltılabilir ama burayakadar olanları bile şunu net olarakgöstermektedir: KESK yönetimine çö-reklenen tasfiyeci solculuk, bürokratikçıkarlarını korumak için her türlü sal-dırıya, hokkabazlığa başvurmaya devametmektedir.

KESK yönetiminin hokkabazlığı

ile AKP faşizminin saldırılarının he-defi ortaktır: Yüksel Direnişi’ni sonaerdirerek emekçileri kendilerine mah-kum etmek... Ama bunu asla başara-mayacaklar. Çünkü, hangi saldırı vehokkabazlığı yaparlarsa yapsınlar di-renişi kıramıyorlar. Sürüyor direnişve yayılan direniş ateşi hayat denilenkavganın zafer şafağını aydınlatıyor.

��Yüksel Direnişi, emekçilerin

zulme eğilmeyen onurlu başıdır.

�Yüksel Direnişi, emekçilerin

susturulamayan hakikatli dilidir.

�Yüksel Direnişi, emekçilerin

gerçeğe kör edilemeyen gözüdür.

�Yüksel Direnişi, emekçilerin

faşizmin bükemediği bileğidir.

�Yüksel Direnişi, günde iki kez

KESK yönetiminin hokkabazlıklarıylaAKP’nin saldırılarını ezip geçmek-tedir.

Selam Olsun Yüksel Direnişçi-lerine...

Yüksel Direnişine Bin Selam...

OHAL ile Türkiye halkları arasınabarikat olan Yüksel Direnişi’nin 600.gün pikniği gerçekleştirildi.

Günde iki kez, ortalama yarımdakika süren eylem için kalıcı sakatlıkbırakmak isteyen katil polisin saldı-rısına uğrayan Yüksel direnişçilerive direniş ailesi 21 Temmuz’da bira-raya geldiler.

Yüksel Direnişçisi Nazan Boz-kurt, pikniği şöyle anlatıyor:

“Coşkuluydu, eğlenceli ve sıcaktıpikniğimiz.

Sabah otobüslere binip piknikalanı olan Kızılcahamam SoğuksuMilli Parkına gitmeden önce tatlıbir telaş vardı herkeste.

Pek tabii yolda GBT de yapıldı!Piknik alanına geldiğimizde özelgüvenlik görevlilerinin “geldiler”diye bir yerlere haber verdiklerinifark ettik. Belli ki bekleniyorduk!

Keza piknikçi kılığına girmiş birkaç sivil, sabahtan akşama, biz gidenekadar gözlerini üzerimizden hiç ayır-madılar!

Piknik alanına vardığımız andanitibaren herkes kolektivizm içindeçalıştı. Hiç kimse bir görev bekle-meden pankartlar asıldı, kahvaltısofrası hazırlandı. Halkımız evle-rinden yiyecekler hazırlayıp getir-mişlerdi. Kahvaltıdan sonra kısa birsüre oyun arası verdik.

Sonra tiyatro sanatçısı MehmetEsatoğlu, Denizler’i, Mahirler’i, İbo-lar’ı, direnenleri, Yüksel direnişinianlatan kısa bir tiyatro oyunu sergi-ledi. Sonrasında yine oyuna ve din-lenmeye geçtik.

Akşama doğru şair ve fotoğrafçıdostumuz, abimiz Mehmet Özer’inşiir dinletisi vardı. Hemen ardındanda 4 ekibin kıyasıya ama centilmenceyarıştığı bilgi yarışmamız oldu. Ya-

rışmayı 1994 Ekibi kazandı.Nerdeyse sabahtan başlayarak

mangal yakma işini devralmış olanemekçilerimizin pişirdiği yiyecek-lerden oluşan akşam yemeğimizi ye-dikten sonra da beklenen an gelmişti.Serhad Raşa ve Grup Yorum birliktetürküler söylediler.

Halaylar çekildi. Serhad Raşa,Grup Yorum’un erkek solistliğiniüstlenmişti. Doğrusu çok da başarı-lıydı! Haklıyız Kazanacağız marşıylamini konser sona ererken toparlan-maya başladık. Yine sabah olduğugibi, akşam giderken de herkes birşeylerin ucundan tuttu. Çabucak to-parlanıp oradan ayrıldık.

Ankara dışından da dostlarımızıngeldiği, yaklaşık 100 kişinin katıldığıpikniğe çok uzaklardan katılanlarda oldu.

Türkiye’nin dört bir yanındakihapishanelerde tutsak olan avu-katlarımız ve kamu emekçilerimiz,resimlerinin bulunduğu pankart-larla bizimleydi. Onları bizden, bizionlardan ayıracak bir güç olmadığınıbir kez daha dost düşman herkesgörmüş oldu.

Tutsak dostlarımızla daha güçlü,daha güzel pikniklerde, etkinliklerdebuluşacağımıza olan inançla, bir kezdaha tekrarlıyoruz:

Emekçiyiz Haklıyız Kazanaca-ğız!”

OHAL’e Karşı Direnişin Simgesi Olan Yüksel Direnişi’nin600. Gün Pikniği Yapıldı

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!38

Page 39: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Küçük Armutlu kuruluşundan buyana her zaman yıkım saldırılarınınhedefi olmuştur. Armutlu denilinceakla önce direnişler sonra yıkımlargelir. Yıllardır farklı farklı nedenlerleevlerimiz yıkılmak istendi. Halk düş-manı faşist devlet ve işbirlikçi medya;“kurtarılmış bölge”dir, örgüt faaliyetivar dedi, evlerin sağlam olduğu is-patlanmasına rağmen riskli bölgedir,kentsel dönüşüm yapacağız dedi.Devlet farklı farklı organlarıyla dur-madan saldırdı. Milli Savunma Ba-kanlığı, “askeri savunma sistemi ku-racağız” dedi. İTÜ, kendi arazisiolan bölüme teknokent yapacağınısöyledi.

Gerekçeleri çeşit çeşitti; ama ger-çekte istedikleri belliydi: gecekon-dular boğazı kirletiyordu(!). Bizimyoksul halkımız boğaz manzaralı ev-lere layık değildi.

Yoksul halk, kendi canından, ka-nından, gözyaşından alıp yaptığıevleri hak etmiyor da(!) sadece parasıvar diye bir avuç asalak hak ediyorduKüçük Armutlu’yu.

İstedikleri Küçük Armutlumuz’uzenginlere peşkeş çekmektir. Bunuasla kabul etmedi halkımız ve herzaman yıkımlara direndi, direndikçekazandı.

1990’da Küçük Armutlu’yu MilliSavunma Bakanlığı’nı kullanarak iş-gal etme planı, Küçük Armutlu kita-bında ayrıntılarıyla anlatılıyor:

“Armutlu’ya Yönelik SaldırılarDevam Ediyor

1990 yılında Körfez Krizi bahaneedilerek boğaza uçaksavar yerleşti-rileceği ve bu yüzden mahallelerinboşaltılacağı açıklandı. Milli SavunmaBakanlığı, 10 Haziran 1990 günü …1418 sayılı yazısıyla, 27 Ağustos1990 tarihinde İstanbul BüyükşehirBelediye Başkanlığı’na Küçük Ar-mutlu’nun “Uçaksavar Mevzi Yeri”olarak kullanılacağı tebliğ edilerek,“gereğinin yapılması” isteniyordu.Ayrıca bu kararın yerine getirilmesiiçin bir talimat da gönderilmişti: “Bumeydanda, İstanbul Valiliği ve İs-tanbul Büyükşehir Belediyesi Baş-kanlığı’nca, koordine edilmek sure-tiyle, protokoller yürürlüğe konu-luncaya ve tasfiye tarihine kadar,

söz konusu gecekonduların işgaladetlerinin daha fazla artmasınave genişletilmelerine meydan ve-rilmemesi için, gerekli önlemlerin(elektrik, su, telefon, yol gibi altyapıhizmetlerinden yararlandırılma-maları,

- içinde oturanlara, gecekon-

duların yakında tasfiye edileceğininsık sık yazılı olarak ve hoparlörleduyurulması gibi) alınması uygunve faydalı mütalaa olunmaktadır.”

Yani elektriğini, suyunu, kesin,yol yapmayın, gecekondu halkınıçamura boğun, kuşatma altına alınki, sonra yıkılması kolay olsun de-niyordu. Gecekonduların yıkılacağı-nın sık sık yazılı tebliğ edilmesi, ho-parlörle anons edilmesi gibi, “psi-kolojik savaş” yöntemleri de tavsiyeediliyordu belediyelere…

Bu talimat üzerine, Belediye, Kü-çük Armutlu’ya götürülmesi gerekenaltyapı hizmetlerini askıya aldı. Ken-dilerini “halkçı” olarak nitelendirenbelediyeler, Milli Savunma Bakan-lığı’nın emirlerini yerine getirdiler.”

Devletin örgütlü gücü, halkınörgütlü gücünü kırmak için saldı-rıyordu; İSKİ’siyle (İstanbul Su Ka-nalizasyon İdaresi), TEK’iyle (Tür-kiye Elektrik Kurumu), PTT’siyle…“Milli Savunma Bakanlığı … İstanbulValiliği’ne bir yazı göndererek KüçükArmutlu Bölgesi’ne hizmet am-bargosu uygulamasını istedi. ... Ar-dından ambargo başladı.”

(http://www.remgo.com/11/kop-ru-savunmasiz/)

Görüyoruz ki devlet her birimiyleörgütlü halkın karşısında birleşiyorve saldırıyor. Halkın suyunu keserken,halleri nasıl olur, susuz ne yapacakbu insanlar diye düşünmüyorlardı.

Peki ne yaptı Küçük Armutluhalkı:

“Küçük Armutlu halkı, üzerlerindeoynanmak istenen oyunlara sessizkalmadı. 2 Ekim 1990’da, 2000 ki-şinin katıldığı bir protesto gösterisidüzenlendi ve Küçük Armutlu’nunterk edilmeyeceği yinelendi.

5 Aralık 1990 günü de, yaklaşık1000 kişilik bir kitleyle İstanbul Bü-yükşehir Belediye binası önünde top-lanarak haklarını aradılar. Altyapıhizmetlerinden yararlanmak istedik-lerini haykırdılar. Taleplerini ve so-runlarını içeren 300 dilekçeyi Bele-diye Başkanlığı’na veren kitleye mü-

KKÜÇÜK ARMUTLU, TARİHİNİNHER DÖNEMİNDE DİRENDİ VE KAZANDI…

YİNE�KAZANACAK!

YOKSUL MAHALLELERTarih Bilinci Zaferi Görmektir

Yoksulluğa Son Verecek Tek Güç, Yoksullardır!Açlığa Son Verecek Tek Güç, Açlardır!

Zalimleri Yenecek Tek Güç, Mazlumlardır!

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

39KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 40: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

dahale etmek için gelen Çevik Kuv-vet, kitlenin kararlılığı karşısındageri çekilmek zorunda kaldı.

Küçük Armutlu halkı bu oyunlarıbozmaya kararlı olduğunu bir kezdaha haykırdı: “karşınızda kabul-lenenleri değil, direnenleri bula-caksınız!”

Sonra mı?

Küçük Armutlu halkı o zamankazandı. Daha sonra gerçekleştirilmekistenen tüm yıkımlara karşı da direndive kazandı.

Şimdi devlet bize göre kaçak ol-mayan ama kendi yasalarına göre

“kaçak” diye adlandırdığı yapılarlabarışıyormuş gibi görünse de aslındabu "barışın" arkasında kentsel dö-nüşüm saldırı planı yatıyor.

Bu yüzden imar barışından eldeedilecek gelir kentsel dönüşüm içinkullanılacak, bu yüzden “yapı kayıtbelgesi, yıkım kararı olduğundageçersiz sayılacak” diyorlar. Herkesşunu kesinlikle bilmeli ki, şu andaattıkları tüm adımlar yıkım yapmakiçin ortam hazırlamaktan başkabir şey değildir.

Sonuç olarak;

1- Düşman asla bizi düşünecek

adımlar atmaz. Devlet zenginlerepeşkeş çekmek istediği yerlerin ta-pularını halka vermez.

2- Bizim gücümüz örgütlülüğü-müzdedir. Bugüne kadar hep birleşipdirenip kazandık, haklarımızı aldık.

3- Bundan sonra da haklarımızıalmak için örgütlenmeli ve diren-meliyiz. Düşmandan medet umma-malıyız, düşman sadece aldatmakiçin bazı adımlar atıyor gibi görünürama asla halkın yararına olan politi-kalar geliştirmez.

4- Haklarımızı almamızın yoludirenmekten geçer. Onların politi-kalarını uygulamak, yapı kayıt belgesiiçin başvurmak; evimizin yıkımınıhızlandırmaktan, düşmanın ekme-ğine yağ sürmekten başka bir şeydeğildir. İMAR AFFI İÇİN BAŞ-VURU YAPMAYALIM, YAPTIY-SAK DA GERİ ÇEKELİM.

5- 1990’da Küçük Armutlu uçak-savar alanı yapılmak istenmiş, halk,elektriksiz, susuz bırakılarak cezalan-dırılmak ve yıldırılmak istenmiştir.Yılmadık. Sinmedik. Bunu da direnişleaştık. Tarihimizin bize öğrettiği şudur:Şimdi kentsel dönüşüm söylemleriylebizi teslim almak istediklerinde ancakyine direnişle kazanabiliriz.

AKP’nin Sürekli Faşizmine Karşı, HalkınSürekli Direnişiyle Cevap Vereceğiz!

Halk Cepheliler Çayan Mahallesi’nde AKP’nin korkakpolisleri tarafından 24 Temmuz’da gece operasyonlarıylakorka korka sildiği yazılamaları 27 Temmuz’da yenilediler.2 Halk Cephelinin katıldığı çalışma 1 saat sürdü.

UUmudu Sesi Yürüyüş Dergisini

Halka Ulaştırmaya Devam Ediyoruz

Okmeydanı Mahmut Şevket Paşa Mahallesinde16 Temmuz'da yapılan dergi dağıtımında 35, 18Temmuz'da ise Piyalepaşa Mahallesinde yapılankapı çalışmasında 25 ev ziyaret edildi.

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!40

Page 41: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

PROGRAM:11. GÜN:Yer: Gazi Cemevi KonferansSalonuAçılış 10.00merhaba konuşmasısaygı duruşu

10.20 tutuklama saldırılarınıanlatan belgesel film gösterimi

A‐ 1. OTURUM (10.40 ‐ 11.40) GRUP YORUM EMPERYALİZMKLİBİ’yle giriş

‐ EMPERYALİZMİN UZLAŞMATESLİMİYET TASFİYE POLİTİKASIAmaç Direnenleri Yok Etmek, Devrimci Siyasette, DevrimciSanatta, Devrimci AvukatlıktaTasfiye Politikaları

KONUŞMACILAR: HALKIN HUKUKBÜROSU

ÇHDGRUP YORUMHALK CEPHESİHALKIN MÜHENDİS

MİMARLARITUTSAKLARIMIZTAYAD

Süre: 60 Dakika11.40‐12.00 ARA çay‐ ikram

B‐ 2. OTURUM (12.10 ‐ 13.10) “ GRUP YORUM NEREDE” ŞARKISI

VE KLİBİ’yle giriş

‐ DÜZENİN HUKUKU, HALKINADALETİ;Adaletin Bizdeki Ve Düzendeki

Anlamı Nasıldır?Burjuva Hukuku Dahi

İşletilmeyen Bir HukukSisteminde Neler Yapmalıyız?Hukuki Ve Demokratik

Haklarımıza Sahip Çıkmalıyız,Nasıl?

KONUŞMACILAR: HALKIN HUKUKBÜROSU

YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİDEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİTAYADSANAT MECLİSİTUTSAKLARIMIZ

Süre: 60 DAKİKA

13.10 ‐ 14.30 ARA‐ÖĞLE YEMEĞİ

C‐ 3. OTURUM (14.45 ‐ 16.00)GRUP YORUM DİREN YOLDAŞKLİBİ’yle giriş

‐ ÖZGÜRLÜK DİRENMEKTİR.TUTSAKLARI ÖZGÜRLEŞTİRECEKOLAN DİRENİŞTİR, DİRENMELİYİZ.Hapishanelerde, Mahallelerde,Sanat Alanında, Yükselde,Bakırköyde Ve Her YerdeDireniyoruz!

KONUŞMACILAR: TAYAD’LIAİLELER

YÜKSEL DİRENİŞÇİLERİBAKIRKÖY DİRENİŞÇİLERİGRUP YORUMDEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİTUTSAKLARSANAT MECLİSİ

16.00‐16.20 ARA Çay‐İkram

D‐ ÇÖZÜMLER, ÖNERİLER,KARARLAR (16.30 ‐ 17.30)

SERBEST KÜRSÜ, KONUŞMALAR

2. GÜN:ARMUTLU CEM EVİ BAHÇESİ

11.00‐12.00 KAHVALTI

13.00‐ 15.00 SORUNLAR,ÇÖZÜMLER, Çözümler DoğrultusundaKOMİTELER, PROGRAM

15.30‐16.30ÖĞLEYEMEĞİ

17.00‐19.00DİNLETİLER

OYUNLAR

Süre 70DAKİKA

90 YAŞINDAKİ TAYAD’LI KEZBAN BEKTAŞHUKUKSUZCA TUTUKLANAN KIZI ZEYNEP YILDIRIM İÇİN

OTURMA EYLEMİ YAPIYOR, ADALET İSTİYOR19 Temmuz günü, Armutlu Cemevi, Halkın

Mühendis Mimarları’nın Bürosu ve Sevgi Er-doğan Vefa Evi, AKP’nin faşist polisi tarafındanbasıldı.

Baskın sırasında, kurumları talan eden katilpolis, orada bulunanları işkenceyle gözaltınaaldı.

Baskın sırasında, hırsını alamayan halkdüşmanı polis, duvarlara küfürlü yazılar yazdı.Ardından Cemevi’nin koridoruna işedi!

Halk düşmanı, ahlaksız polisin yaptıklarınıbir bir teşhir eden Zeynep Yıldırım’ın evi 23

Temmuz gecesi basıldı ve gözaltına alı-narak tutuklandı.

90 yaşındaki annesi Kezban Bektaş,faşist AKP’nin adaletsizliğine ve ahlak-sızlığına karşı direniyor.

“Kızımı serbest bırakın, inancımızasaygı duyun” diyen Kezban Bektaş,Cemevi’nde oturma eyleminde.

AKP’nin adaletsizliklerine ve ahlak-sızlıklarına karşı, herkesi, Küçük ArmutluCemevi’ne Kezban Bektaş’ın direnişiniziyaret etmeye çağırıyoruz.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

41KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Kezban Ana

Keyfi Tutuklamalara KarşıADALET VE ÖZGÜRLÜK KURULTAYI, 11-12 Ağustos’ta Yapılacak

Page 42: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

BBİR SAVAŞÇININ SİLAHI KADARSLOGANI DA ÖNEMLİDİR!

ÇÜNKÜ SLOGANLAR İDEOLOJİK NETLİKTİR!

Slogan Nedir?Slogan; her Cepheli için, sözün kısa, özlü, çarpıcı

olanıdır. Slogan, halka herhangi bir olaya ilişkin gerçekleriveya bizim herhangi bir konudaki politik tavrımızı enkısa ve özlü bir biçimde anlatmak için gereklidir. Slo-ganlarımızın özü budur. Kuşkusuz silahlarımız da, slo-ganlarımız da ideolojik netliğimiz ve faşizme karşı sa-vaşmada ısrarımızdır.

SLOGANLARIMIZ ÖRGÜTLEYİCİDİRSloganlarımız, ajitasyon ve propaganda faaliyetlerimizin

en etkileyici parçalarından biridir. Ajitasyon ve propagandaneydi, hatırlayalım: “Kitlelere gerçekleri açıklamasanatıdır, kitleleri mücadeleye ve örgütlenmeye katılmayaikna etme aracı... faaliyetidir”. Birkaç kelimenin gücüodur ki, yan yana geldiğinde bir gerçeği açıklar, insanlarımücadeleye davet ederler.

SLOGANLAR NEDEN ÖNEMLİDİR?Çünkü, sloganlar kimliğimizdir. Sloganlar geleceğimizi

güçlendiren ve ihtiyacımızı belirleyendir. Örnek; hem somuta denk düşmesiyle. ÇKP’nin iktidarı

almaya hazırlandığı 1945’te yapılan kongresinde, salondaasılı duran en büyük pankartta şu slogan yazılıydı: “Doğ-ruluktan Vazgeçme, Hatalarını Düzelt”... Bunda esasolan, örgütün temel ihtiyacıdır. İktidarı devralmaya ha-zırlanan bir örgüt, kendi içini sağlamlaştırmayı öneçıkarmış ve kongrenin temel sloganı da onun için bu ol-muştur. Biz de bu tür örnekleri çoğaltmalıyız.

HER İŞTE HER EYLEMİMİZDE BİR SLOGANIMIZOLACAK...

SLOGAN DİDAKTİK YA DA YÜZEYSEL DE-ĞİLDİR. BİLİMSELDİR. ÇÜNKÜ BİZ D+M (Diya-lektik-Materyalizm) İLE DÜŞÜNÜYORUZ.

BİLGİ VE GERÇEK ÜZERİNDEN POLİTİKA YÜ-RÜTÜYORUZ. BİLGİ VE GERÇEK BİLİMDİR. BİLİM,DENEY VE GÖZLEME DAYANIR. BU YÜZDENSLOGANLA KONUŞMAK, SLOGANLA KAMPANYAYÜRÜTMEK KONUSUNDA KAFAMIZ AÇIK OL-MALIDIR.

Savaşımızın nedenlerini, hedeflerini, en özlü birbiçimde sloganlarla anlatırız.

Stalin sloganları toplara, tanklara benzetir:“Birliklere verilen uygun emirler, atılan sloganlar

ya da yapılan çağrılar, tüm bir savaş boyunca birincisınıf ağır top veya birinci sınıf hızlı tanklar kadar

önemlidir... On milyonlarca, yüz milyonlarca halk kit-leleriyle ve onların çeşitli talep ve gereksinimlerininsöz konusu olduğu siyasal alanda ise sloganlar çokdaha büyük bir öneme sahiptir.” (Stalin, Strateji veTaktik)

SLOGANLARIMIZ STALİN’İN DEDİĞİ GİBİ AÇIKVE CÜRETLİ OLACAK

Stalin, Lenin’i anlatırken onun “taktik konularındakisloganlarının şaşırtıcı açıklığı”ndan, “devrimci planlarının‘soluk kesici’ cüreti”nden söz eder. Devrimcilerin ihtiyacıolan üslup ve tarz işte budur: AÇIKLIK VE CÜRET!

Leninizm bayrağı, Leninizmi inkar eden revizyonistlerinve Lenin’i şablonlaştıran oportünizmin değil, Marksist-Leninistler’in elinde dalgalanıyor. Açıklık ve netlikaslında ideolojik netliğin ürünüdür. İstemek cürettir, bucüret ile savaş yürütülür.

Aksi bir düşünceye sahip olanlar, M-L‘ye uzak olanlar.Balık avlamayı değil, sadece kıyılardaki ölü balıklarıtoplarlar. Çünkü iddiasızdırlar.

SLOGANLARIMIZI NEYE GÖRE, NASIL BELİR-LEYECEĞİZ?

SLOGANLARIMIZ, NASIL, NEDEN ve ÇÜNKÜsorularını sorduran, cevap bulan ve hedefi gösteren ol-malıdır...

“Sloganın işlevi yerine göre değişir, bazen politik birtespiti, bazen sadece bir soruyu, bazen bir protestoyu, bazenkısa ya da uzun vadeli bir hedefi ortaya koyar. Yerine göreteşhir eder, eğitir, yol gösterir, harekete geçirir, hareketegeçmeye çağırır... Slogan yine yerine göre, bir iddiayıortaya koyabileceği gibi, bir kararı, bir uyarıyı, bir onayı dadile getirebilir... Bazen bir sloganda kapsamlı bir programözetlenir, bazen o sloganda dile gelen sadece öfkemiz veyakararlılığımızdır.“ (Devrimci Okul)

Sloganlarda Nelere Dikkat Etmeliyiz? Cepheliler, slogan tespitinde propaganda da, bildiri

de herkesin anlayabileceği bir dil kullanmalı, abartıcılıktanuzak durmalıyız. Abartıyla kulağa hoş gelen sloganlarüretilebilir; ama bunlar bir slogandan beklediğimiz etkiyi

Tarihi bazı sloganları hatırlayalım:Fransız İhtilali’nin (1789) özeti ve simgesi sayılabilecek

“Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” sloganı... İspanya İç Savaşı’ylaözdeş hale gelen “No Pasaran” (Geçemeyecekler) sloganı.Dünyada ve 1960’ların ikinci yarısında ülkemizde anti-emperyalistmücadelenin simgesi haline gelen “Yanki Go Home”...

Devrimci Sol’un davasındaki savunmanın simgesi olan vesonra tüm halk kesimlerinin benimseyerek kendine uyarladığı“Haklıyız Kazanacağız” iz bırakan, dillere ve hafızalara yerleşensloganlardandır.

SAVAŞ veSAVAŞ veSAVAŞÇISAVAŞÇI

EMPERYALİZME VE

FAŞİZME KARŞI

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!42

Page 43: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

yaratmaz. Tersine, bu tür yaklaşımlar, sloganların içiniboşaltır, onları sıradanlaştırır ve etkisizleştirir.

Sloganlarımız asla sulandırılmış ifadeler ve esprileriçermemelidir.

Edebi olma adına, soyut formüller kullanılmamalıdır.Örneğin “Güneşe yürü”, “zafere mahkumuz” gibi ifadeleredebi olabilir, ama bir slogan ifadesi olmaz.

Sloganların belirlenmesinde en önemli etkenlerdenbiri de üslubumuzdur. Neyi anlatacağımız kadar nasılanlatacağımız da önemlidir. Nasıl anlatacağımız seslen-diğimiz kitleye göre değişkenlikler gösterebilir. Amatemel esaslar halkın her kesimi için aynıdır.

Sloganımızın, halka iletmek istediğimizi, propagan-

dasını yapacağımız olayı, çağrı yapacağımız politik tavrı,en kısa, özlü ve anlaşılır tarzda anlatmaya dikkat etmeliyiz.Sloganlarda seçilen kelimeler, özgün durumlar dışındaherkesin bildiği ve anlayacağı kelimeler olmalıdır.

Sözler, mümkün olduğunca dallanıp budaklanmamalı,dolaylı, imalı kelime ve kavramlar ise hiçbir biçimdekullanılmamalıdır.

Sonuç Olarak;Sloganlar Hedefimizdir, Programımızdır. Bunların

En Özlü, En Temel Halidir. Sloganlar Savaştırır, Coş-kulandırır, Umutlandırır… Her İşe Bir Slogan Belir-lemeliyiz!

HHalk için parasız eğitim,demokratik lise mücadelesiveriyoruz. Vatanımızınbağımsızlığı, halkımızın özgürlüğüiçin devrimcilik yapıyoruz.

Bu mücadele içerisinde liseli gençliğiadaletsizliklere karşı, sömürüye ve zulmekarşı biraraya getirip örgütlü mücadeleyekatmak istiyoruz. Liseli gençliği tanımakiçin, süreci daha iyi kavrayabilmek için,gençliğin taleplerini bilmek ve buna görepolitikalar uygulamak için ve kendimiziLiseli Dev-Genç’imizi anlatabilmek içinröportajlar yapıyoruz. Yaptığımız bu rö-portajlardan birini yayınlıyoruz:

1- Liseli olmak nedir, liseli olmayınasıl anlatırsınız?

Liseli olmak ortaokula göre dahakötü. Ortaokulda arkadaşlarıma kitapgötürüyordum. Lisede kurallar dahakatı, öğretmenler daha disiplinli. Siyasiyönden okuldan atılma durumu oluyor,kendini ifade etme şansı daha az. Amayine de liseli olmak güzel. Yaşına göredaha olgunlaşıyorsun.

2- Kaç yaşındasınız, kendinizi tanıtırmısınız?

16 yaşındayım. Yay burcuyum. Bur-cumun özelliklerini taşırım, duygusalbirisiyim. Arkadaşlarımla aram iyidir,sık sık buluşurum. Kitap okumayı, müzikdinlemeyi severim.

3- Okulda yaşadığınız en temel sorunnedir? Bize anlatır mısınız?

Bu sene bir sorun yaşamadım amageçen sene Türkçe hocamla bir sorun ya-şadım. Çok fazla siyasi konulardan bah-sediyordu. Daha çok AKP’li kişilerin yol-suzluk olaylarında içeri giren kişileri hak-

lıymış gibi anlatıyor, demokrat gazetecileritutuklandığındaysa kötüymüş gibi anla-tıyordu. Geçen sene de Berkin Elvan’ıkötülemişti 15 Temmuz zamanında. Bizevideo izletiyorlardı 15 Temmuzla ilgili,ben izlememiştim, arkamı dönmüştüm.Bana saygısız diye hakaret ederek kızmıştı.Sonra okulda bana terörist dedi, arkadaş-larımla aramı açmaya çalıştı.

Ben derste bir şey demedim. Karış-mak istemedim. Son dönem yine videoizletiyorlardı, bir çocuk bize “siz ger-çekleri göremiyorsunuz, Türkçe hocasıbize gerçekleri anlatıyor” dedi. Biz desorduk. Çocuk öğretmenin Atatürk’ü,devrimcileri kötülediğini söyledi.

Müdür yardımcısına bu durumu an-lattım. İstersem şikayet edebileceğimisöylediler, ama ben son dönem diye birşey yapmadım.

4- Okulda yaşadığınız, sizi etkileyenbir olayı, bir sorunu bize anlatır mısınız?

Az önce anlattığım olay…

5- Arkadaşlık ilişkileriniz nasıldır,arkadaşlarınızla aranızda işlettiğiniz birkural var mıdır? Yani birbirinize ba-ğımlısınızdır, arkadaşlığınızın niteliğinitarif eder misiniz?

Birinci sınıftan beri yakın arkadaşımBuse var, yine yakın arkadaşlarım var.İlkokuldan beri birbirimize bağlı oldu-ğumuz, sık sık görüştüğümüz, ailelerimizinbirbiriyle görüştüğü arkadaşlarım var.

6- Ailenizle yaşadığınız en temelsorun nedir ve çözümü nedir?

Telefonla çok ilgilenmeme, çok vakitgeçirmeme kızıyorlar, ama derslerimiyi olduğu için de almıyorlar. Çözümolarak… derslerimde kötü olursam te-lefonumu almaları olabilir.

7- Gençliği uyuşturucu, kumar, fuhuşvb. ile yozlaştırıp, düşünmeyen, üret-meyen bir gençlik yaratmak istiyorlar.Yozlaşmadan ne anlıyorsunuz ve yoz-laşmaya karşı söylemek istediğiniz birşey var mı?

Arkadaş ortamında daha çok oluyorbu. Benim arkadaşlarım sigara kullanıyor,ama ben bir kere bile kullanmadım.Bunlar arkadaş ortamında daha çok olu-yor. Bilinçli kişilerin insanları yozlaşmayakarşı bilinçlendirmesi gerekir. Arkadaş-larımıza bunları anlatarak onları örgüt-lememiz lazım.

8- Vatanımız bağımsız değil. Em-peryalistler ve işbirlikçileri vatanımızınher bir karışını soyuyor, halkımızı açbırakıyorlar. Yoksul halk çocuklarınıemperyalizme ve faşizme karşı müca-deleye çağırıyoruz. Senin buna eklemekistediğin bir şey var mı?

Doğru, bir eksik ya da bir fazla söy-leyeceğim bir şey yok bu konuda.

9- Demokratik lise için demokratikhalk iktidarını istiyoruz. Liseli gençliğinbu mücadelesi hakkında ne düşünüyor-sun?

Haklarımızı savunmak doğru bir şey,destek oluyorum buna. Destek olmakiçin de gereken şeyleri her açıdan ör-gütlenerek, arkadaşlarımızı katarak hayatageçirmek gerekiyor.

10-Eğitim sistemini nasıl buluyorsun?Bu eğitim sistemi gençliğe bir şey ve-rebiliyor mu, öğretebiliyor mu? Değilseneden?

(Teknik bir hatadan dolayı bu yanıtsilinmiştir, fakat okurumuz eğitim sis-temini doğru bulmadığını ve gençliğebir şey veremediğini söylemiştir.)

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

43KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 44: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

TEK GÜÇ, ÖRGÜTLÜ GÜÇ

Çok uzaklarda, insanın ulaş-masının zor olduğu, terk edilmişhissi uyandıran bir yerde bir köyvarmış. Ne bu köye ulaşmak nede bu köyden çıkmak öyle kolaydeğilmiş. Bu köyde herkes birbi-rini tanırmış. Kim ne yer ne içer,kim ne yapar, nereye gider; herşey bilinirmiş köylüler tarafın-dan.

Köylülerin buna rağmen es-rarengiz gizemleri ve sırları var-mış. Nüfusu düşük olduğu içinve yakında başka hiçbir köy ol-madığı için, bu köyde yaşayaninsanlar büyük bir aile gibilermiş.Şöyle hayal edelim, Titanic fil-minden hatırlayabiliriz, en azın-dan bir şehir büyüklüğünde ol-duğunu biliriz. Titanic gemisinidüşünün ve bu geminin, okya-nusunun derinliklerinde kutup-ların arasında gizli bir yerde ol-duğunu düşünün.

Bahsettiğimiz köy de bunabenzer bir yerdeymiş. Ne bir ha-ritada ne de resmi bir kurumdaismi geçermiş. Hiçbir resmi kayıtyokmuş. Bu köyde kimler yaşar,isimleri nedir? Bunlardan, buköyün dışında yaşayan kimseninhaberi yokmuş. Sadece yanlışlıklayolunu kaybedenler, ara sıra buköyün yolunu bulabiliyormuş.Bir de bu köyün muhtarı, köydençıkıp tekrar gelebiliyormuş. Muh-tar köyden nasıl çıkılıp tekrargelindiğini kimseyle paylaşmaz-mış ve bu bilgiyi bir sır gibi sak-larmış.

Neden mi? Bunu daha sonraöğreneceğiz. Büyük bir aile gibiolan bu köyde, bir bebek hasta-lanıp ağladığında herkes duyar

ve geçmiş olsun ziyaretine gider-miş. İki komşu arasındaki enufak bir tartışma bile bütün köy-lüler tarafından bilinirmiş. Uzunlafın kısası köyde bir kuş uçsa,en ufak bir kıpırtıda bile köylü-lerin haberi oluyormuş.

Köylülerin Haberci adını koy-dukları bir köylü sürekli köydedolaşır; görüp, duyduğu her şeyiilkin muhtara bildirir, sonra daköy meydanındaki kürsüye çıkıpsesli anlatırmış. Köyde yaşananher şeyden haberi olduğu için de,onun adını Haberci koymuş köysakinleri. Köyün meydanında in-sanlar toplanırmış haberci gel-diğinde ve haberci ana haber bül-teni sunarcasına köyün bütüngündemlerini tek tek aktarırmışköy halkına. Haberci muhtarındediğinden çıkmazmış.

Muhtar köy halkını süreklikandıran ve sömürenmiş. Köydenistediği zaman çıkabilen muhtar,bu sayede dışarıdan getirdiği mal-larla köyün bütün pazarlarınıkendi kontrolü altına alırmış. Buyüzden köy halkı onu muhtar-lıktan alamıyorlarmış. Köyün bü-tün zenginlikleri muhtarın elin-deymiş. Muhtar, Haberci’nin köy-lüler üzerindeki etkisini bildiğiiçin onu besler ve iyi de maaş ve-rirmiş. Muhtar habercinin birdediğini iki etmezmiş. Habercide muhtar bir şey istediğinde, buisteği yerine getirirmiş. Haberciköy halkının yürüyen gazetesiy-miş. Televizyon ve radyo gibiymiş.Haberci’nin anlattıkları, köy halkıtarafından çok büyük bir önemve saygıyla dinlenirmiş. Köydekibütün gelişmeler, Haberci saye-sinde öğrenilirmiş.

Muhtar bu durumu kullanıpdönem dönem yalan bilgiler ak-tarırmış Haberci üzerinden. Veköy halkı bu yalanlara inanırmış.

Muhtar, haberciyle olan ilişkisininboyutunu gizli tutarmış ve ha-berciyi de sıkı tembih etmiş iliş-kilerini söylememesi için. ÇünküHaberci’nin muhtarla bu kadariyi bir ilişkisinin olması köylülertarafından dikkat çekermiş veistemediği sorular sorulabilirler-miş. Bunun önüne geçmek içinMuhtar bu dostluğu gizli tutma-nın daha yararlı olacağını dü-şünmüş.

Köy halkı, öğlen ikide yineköy meydanında toplanmış. Ha-berci yavaş yavaş gelmiş. Haber-ci’nin yüzü düşükmüş, rengi be-yaz. Üzgün mü yoksa şaşkın mı?Soruyorlarmış köylüler birbirine.“Kötü bir şey olmuş, belli, sonu-muz hayır ola” gibi fısıltılar du-yuluyormuş. Haberci her günkigibi yine almış yerini ve başlamıştitrek bir sesle konuşmaya. “Köysakinleri, dün geceki düğündensonra sevgili bakkal kardeşimizinoğlu, düğün salonunda ölü bu-lunmuştur”. Köy halkı şaşkın birşekilde bir birine bakakalmış.“Nasıl olur, daha dün birlikteoyunlar oynadık, yiğit çocuktu,nasıl ölmüş? Muhtarın işidir yine”diye fısıltılar yükselmiş. “Nasılolmuş?” diye bir soru yükselmişkalabalığın içinden. Ardından birsessizlik.

Haberci kafasını eğip, bilin-miyor nasıl olduğu diye cevapvermiş. Bunun üzerine sanki her-kes bu sorunun cevabını biliyor-muş gibi bir yüz ifadesiyle ayrıl-mış meydandan. Kalabalık da-ğılmış. Ak Sakallı diye bilinensaygın ve yaşlı bir adam varmış.Sözünü çok değerli bulan köyhalkı bir sorun yaşadığında veyabir sorusu olduğunda genelde AkSakallı’ya gidermiş. Ak Sakallıadaletli ve yol gösteren birisi ola-rak bilinen bilinirmiş. Habercinin

1. Bölüm

HALKIN SANATÇILARI

Kızıl Maskeliler’in YazdığıÖykünün İlk Bölümünü Yayınlıyoruz.

44

Page 45: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

konuşmasından sonra ölen gencinbabası olan bakkala baş sağlığıdilemeye gitmiş. Bakkalın yanınavardığında, bakkal ağıt yakıyor-muş. Kendi kendine söyleniyor-muş “Ahh eşşek kafam. Keşkeverseydim dükkanı, oğlum yaşı-yor olurdu şimdi. Oğlumu benölürdüm. Alçak muhtar.” Bu söz-leri duyan Ak Sakallı, bakkalınyanına yaklaşmış ve “Bakkal, birotur bakayım şöyle. Bir konuşalımseninle.” demiş.

Ak Sakallı: “Oğlunu muhtarmı öldürdü?”

Bakkal: “Evet”Ak Sakallı: “Bunu köy halkına

anlatmalıyız ve hesabı sorulma-lıdır oğlunun.”

Bakkal: “Hayır bunu yapa-mam, eğer bunu söylersem beniyaşatmaz. Karımı ve diğer ço-cuklarımı da öldürür. Benim tekseçeneğim onun istediğini yap-mak. Ailemin geri kalanına da

zarar vermesine izin veremem.Dükkanı vereceğim ve kurtula-cağım ondan.”

Ak Sakallı: “ Dükkanı ona ve-rerek kurtulacağını mı sanıyor-sun? Dükkanı verdikten sonrasenin hiçbir şeyin kalmayacak vebir ömür boyu çocuğunun katiliiçin çalışmak zorunda kalacaksın.Bunu mu istiyorsun?”

Bakkal: “Başka ne yapabilirimsen söyle? Tabi senin için havahoş. Senin dükkanını istemiyor,senin çocuğunu öldürmedi. Benmuhtara karşı ne yapabilirim?Hiçbir şey yapamam anlıyor mu-sun? Hiçbir şey yapamam!

Ak Sakallı: “Yapabileceğinçok şey var, ona karşı mücadeleedebilirsin. Köy halkına muhtarınbir katil olduğunu anlatarak bü-tün köyün desteğini alabiliriz.Bugün senin dükkanını istiyor,yarın onlarınkini isteyecek. Bunuonlara anlatmalı ve harekete ge-

çirmeliyiz. Bu sayede muhtarıyenebiliriz.”

Bakkal: “Köy halkının büyükkesimi muhtarın ekmeğinden yi-yor ve bu yüzden de onların hiç-biri bana yardım etmez. Ak sa-kallı, bana kimse yardım etme-yecek.”

Bu konuşma üzerine Ak Sa-kallı bakkalı ikna edemeden ay-rılır. Sonuç olarak büyük birumutsuzluğa kapılan bakkal,muhtara karşı gelmek mümkündeğil diye düşünür.

Ak Sakallı öfkesine hakim ola-maz ve köy meydanına doğruilerler. Orada normalde haber-cinin konuştuğu yere gider veköy halkına seslenir. Çok geçme-den köy halkı toplanır meydan-da.

(Sürecek)

AKP Emperyalizminİşbirlikçisidir!Hesap Soracağız!

Amerikan uşağı Tayyip Erdoğantelevizyon ekranlarından sesleniyor;“Göbeğimizden Amerika’ya bağlıdeğiliz” diyor işbirlikçi Recep TayyipErdoğan. Halkımız!

Ülkemiz emperyalizme göbektenbağlıdır! Yerli bir su bardağımızdahi yoktur! Biz 48 yıldır Emper-yalizme ve işbirlikçi oligarşisinekarşı anti-emperyalist, anti-oligarşikhalk devrimi için savaşı yükseltmeyedevam ediyoruz. DEV-GENÇ

Uyuşturucu SatmakŞerefsizliktir!Altınşehir’de UyuşturucuyaKarşı Örgütlenelim!

İstanbul Altınşehir Liseli Dev-Genç, 29 Temmuz’da mahallede ya-şanan uyuşturucu sorunu ile ilgiliyazılı açıklama yayınlayarak kısacaşu sözlere yer verdi;

Uyuşturucu düzenin politikasıdır.Çünkü gençliğin kendilerine karşıörgütlenmesini, mücadele etmesiniistemiyorlar. Çetecilerin işini görendeğil; onlara ve onları yaratan budüzene karşı mücadele eden olaca-ğız!”

Liseli Dev-Gençliler İkitelli’deHalkın Sorunlarına ÇözümÜretiyor!

İkitelli tarihi devrimcilerin tari-hidir. Bu yüzden, özellikle yoksulhalkın yaşadığı bir mahalle olma-sından da kaynaklı olarak oligarşikorkar İkitelli halkından. İkitelli’deyaşayan halk gibi, yoksul mahalle-lerde yaşayan halkımız oligarşininkorkusudur.

Liseli Dev-Genç'liler. ÖfkemiziSuriyeliler’e değil halkın asıl düş-manlarına yöneltmeliyiz.

Liseli Dev-Gençliler söz konusuapartmana çöp atmanın doğru birdavranış olmadığına dair kağıt ya-zarak asarak, tartışmalar son veripsorunu çözdüler.

Liseli Dev-Genç Halkın İçinde,

Kavganın En Önünde

Halkçı Yöntemleriyle Kampan-yalarını Duyuruyor, Örgütleniyor!

Liseli Dev-Genç’lilerin yaptığıçalışmalardan derlediklerimiz şu şe-kildedir;

İstanbul Altınşehir:Liseli Dev-Genç’liler 28 Tem-

muz’da mahallede kitle çalışmasıyaptı. Yapılan çalışmada birçok kar-ton dövizler asıldı.

İstanbul İkitelli:Liseli Dev-Genç’liler 24, 28 Tem-

muz tarihleri arasında mahalledegenel kitle çalışması yaptı. Yapılançalışmalarda, renkli kartonlara, mu-kavvalara sloganlar yazılarak ma-hallede birçok apartman kapısı ön-lerine, sokak köşelerine çok sayıdaasıldı. Yapılan kapı çalışmasındatoplam 20 bildiri evlere dağıtıldı.

45

Page 46: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

19 Temmuz günü AKP’nin katilpolisleri Küçük Armutlu’da 3 kurumubastı: Halkın Mühendis ve Mimar-larının Bürosu, Armutlu Cemevi veSevgi Erdoğan Vefa Evi.

Bu üç kurum da, halkın ihtiyaçlarıdoğrultusunda hizmet vermektedir.Halk düşmanı AKP, tam da bu yüzdenyapmıştır bu baskınları. Faşizm halkıancak sömürür, aşağılar, kandırır,yozlaştırır, ibadethanelerini basar.

Faşizm, söylediği yalanların aksinehalka, çocuklara, kadınlara, engellilereve yaşlılara zerrece değer vermez.

AKP’nin katil polisleri halkave halkın değerlerine öylesine düş-mandır ki, bir ibadethane olanCemevi’nin koridoruna işemişler-dir.

Faşist ve ahlaksız AKP’nin polisi;daha önce de Gençlik binasına işe-mişti. Derneğe işe, Cemevine işe,önüne gelen yere işe... Tam da hiçbirahlak, değer tanımayan faşizmin do-ğasına uygun.

Cemevine işemeleri, halkın mimarve mühendislik bürosunu basmaları,Armutlu Cemevi Başkanı ZeynepYıldırım’ı tutuklamaları, faşizminsaldırganlığının ve halka tahammül-süzlüğünün son örnekleri olmuştur.

Alçak ve ahlaksız AKP, Sevgi Er-doğan Vefa Evi’ne düşmandır. VefaEvi’nde yaşlı ve hasta analarımız,babalarımız, gazilerimiz kalmaktadır.Yani Vefa Evi sakinleri yaşlı, hasta-lıkları, sakatlıkları olan insanlardır.Gözümüzden bile sakınırız, o kadardeğerlidirler bizim için.

AKP’nin polisi %96 engelli vetekerlekli sandalyede olan İrfan Yıl-maz’ın suratına yumruk atarak, “bizburadayız bak tanıyın gözlüğümüona göre” demiş.

Bu nasıl bir ruh hali, nasıl bir ha-yasızlıktır ki, engelli bir insanı yum-ruklar? Bunu ancak bir faşist yapa-bilir.

Böyle bir ev neden basılır? Polisorada ne yapıldığını, kimlerin kaldı-ğını bilmiyor mu? Elbette iyi biliyor.Bildiği için basıyor. Amacı biz TA-YAD’lıları Vefa Evi’nden vazgeçir-

mek, Vefa Evi sakinlerini oradanuzaklaştırmak, kalma potansiyeli olaninsanları caydırmak. Öz itibariylebiz TAYAD’lıları ve Vefa Evi’miziterörize etmek. AKP faşizminin tekyapabileceği budur. Kurumumuzubasmak, sakat insanlarımıza işkenceyapmak.

Ancak beyhude çaba, başarama-yacaklar! Bizi Vefa Evi’nden vazge-çiremeyecek.

Biz hiçbir geleneğimizden, değe-rimizden vazgeçmeyiz.

Biz TAYAD’lıların çok köklü ge-lenekleri, yüksek değerleri vardır.Büyüklerimizi, evlatlarımızı, gazile-rimizi asla sahipsiz bırakmayız. Bizimşehitlerimizin mezarında ot bitmezmesela. Düzenli olarak ziyaret ve te-mizlik yaparız mezarlıklarımızda.Vatanı ve halkı için canını vermişşehitlerimizi hep kalbimizde taşırız,unutmaz, unutturmayız.

Şehitlerimizin, tutsaklarımızın ai-lelerini unutmayız, düzenli ziyaretederiz. Şehitlerimiz asla mezarsızkalmaz, onları mutlaka toprağa ka-vuştururuz. Gerektiğinde ölüme ya-tarız, ama onları mezar hakkındanmahrum bırakmayız.

Örneğin katledildikten sonra toplumezara atılan Ali Yıldız’ın cenazesinialmak için, Hüsnü Yıldız ölüm orucuyapmıştır.

İki evladını şehit veren KemalGün, oğlunun ve yoldaşlarının ke-miklerini alabilmek için, ilerlemişyaşına rağmen açlık grevi yaptı. Vesonunda zafer kazanmışızdır.

Biz TAYAD’lı Aileler için şehit-lerimiz çok değerlidir. Aynı şey, dev-rim ve sosyalizm için, ülkesinin kur-tuluş mücadelesinde tutsak düşenlerve gazilerimiz için de geçerlidir. Ken-dini sakınmadan, en değerli varlığıolan hayatlarını ortaya koyan, şehitdüşme ihtimali ile karşı karşıya gelengazilerimiz.

Doğaldır ki, onların tüm ihtiyaç-larını, gereksinimlerini karşılarız, buyoldaşlık görevimizdir. Tedavi edil-meleri gerekiyorsa, tüm imkanlarımızıseferber ederiz. Faşizm işte bu de-

ğerlere saldırıyor, yok etmek istiyor. Çünkü bu onun asla sahip ola-

mayacağı bir şeydir. Bizim Vefa Evi-miz, onların huzurevlerine benzemez.Vefa Evi şehidimiz Sevgi Erdoğan’ınadını taşıyor. Taşımasının bir nedenivar, Armutlu’daki direniş evinde Bü-yük Direniş döneminde şehit düşm-üştür. Biz hem şehidimize, hem degazilerimize ve yaşlı analarımız-ba-balarımıza karşı vefa borcumuzu öde-mek zorundayız. Bunu yalnızca so-rumluluk duygusuyla değil, sevgi vevefa ile gönüllü bir şekilde yaparız.

Bunu AKP faşizminin anlamasımümkün değildir, anlayamaz. Çünküdüzende yaşlılar artık işleri bitmiş,bir kenara atılacak insanlar olarakgörülür. Hele de hastalığı varsa, ba-kıma ihtiyacı varsa, iyice yük olarakalgılanır. Bize yıllarını vermiş, ye-memiş yedirmiş, içmemiş içirmiş,hapishane kapılarında işkence görmüş,her koşulda şehit ve tutsak evlatlarınısahiplenmişlerdir.

Düzenin “huzurevlerinde” bırakınhuzuru, yaşlılara işkence yapıldığınıbile defalarca izlemişizdir. Çünküorada bir gönüllülük yoktur, parakarşılığında yapılacak zorunlu bir“iş” olarak görülür. Her şeyin çıkaradayandığı düzende, bir çıkar sağla-yamazsa ezer, yok eder. Biz ise elüstünde tutarız onları, onlar bizimdünümüz, tarihimizdir.

TAYAD’lı ana-babalar ile evlatlarıarasındaki bağ, aynı zamanda yol-daşlık bağı olduğundan çok güçlüdür.90 yaşındaki Kezban Bektaş’ın, tu-tuklanan kızı Zeynep Yıldırım’ın öz-gürlüğü için oturma eylemi yapmasıbaşka bir şeyle açıklanamaz.

Sonuç olarak; biz, bu düzenin ya-pamayacağı şeyleri yapıyoruz. Sevgi,saygı, sahiplenme hem devrimci kül-türde hem de Anadolu kültürümüzdevardır. Faşizm baskı uyguluyor diyedoğrularımızdan ve değerlerimizdenasla taviz vermeyiz. Boşuna basıpterörize etmeye çalışıyorlar. TA-YAD’lılar halktır, baskınlarla bizihalktan tecrit edemezler.

KÜÇÜK ARMUTLU’DA SEVGİ ERDOĞAN VEFA EVİBASKINI, FAŞİST AKP’NİN ACİZLİĞİDİR!

Tayad’lı Aileler

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!46

Page 47: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Yürüyüş: Merhaba Ebru, okurlarımız için kendini tanıtırmısın?

Ebru Y: Adım Ebru Yeşilırmak, 28 yaşındayım. UludağÜniversitesi Biyoloji Bölümü 2. Sınıf öğrencisiyim. Ülkemizdetutuklu bulunan 70 bin öğrenciden biriyim yani.

Yürüyüş: Nasıl gözaltına alınıp tutuklandın? Hukukidurumundan bahseder misin?

Ebru Y: 18 Aralık 2017 tarihinde İstanbul’da bulunanHalkın Hukuk Bürosu’ndayken polisler tarafından baskınyapıldı. O gün orada olmam gözaltı gerekçesi oldu. Bir haftagözaltında tutulduktan sonra savcılık ifadem dahi alınmadanpolis tarafından hazırlanan bir iddianameyle tutuklandım.İftiracı Berk Ercan’ın iftiraları nedeniyle tutuklandım. SonrasındaSilivri hapishanesine götürüldüm. Orada 3 hafta kaldıktansonra da Sincan Kadın Hapishanesi’ne sürgün edildim. 7aydır buradayım. İddianamemiz, tutuklandıktan 6 ay sonrahazırlandı. Mahkeme tarihimiz 25 Ekim. SEGBİS uygulamasıdayatıldığı için muhtemelen mahkemeye gidemeyeceğiz.Bu da özünde savunma hakkımızın gaspıdır. Yani düşününbir iftiracının iftiraları yüzünden tutuklanıp aylarca hapis yatı-yorsunuz ve yaşadığınız bu durumu, haksızlığı mahkemededile getirmeniz engelleniyor ve savunma yapmanızın önünegeçiliyor.

Yürüyüş: Hapishane koşulları ve Özgür Tutsaklar olarakgenel direnişi anlatır mısın?

Ebru Y: Bildiğiniz gibi 3 Temmuz 2016’dan beri hapisha-nelerde süren bir Genel Direniş var. Sohbet hakkının uygu-lanması, kitap-yayın hakkının engellenmesi, tedavi hakkınınengellenmesi ve hasta tutsakların serbest bırakılmasınınöncelikli talepler arasında yer aldığı Genel Direnişimiz buradada sürüyor.

Oturma eylemleri ve kapı dövme eylemleri yapıyoruz. Bueylemlerden kaynaklı açılan disiplin soruşturmaları var. Busoruşturmalar sonucu hücre cezası, görüş ve iletişimcezaları aldık. Bir yılı aşkın iletişim cezaları olan arkadaş-larımız, 2 yıla varan ziyaret yasakları, 60 günü aşan hücrecezalarımız var. Bu cezalarla tecrit içinde tecrit yaratmayaçalışıyorlar. Direnişimiz sonucu Nisan ayından beri dergimizialıyoruz. Üç saat olan sohbet saatimizi 5’e çıkardık. Bunlardirenişimizin kazanımları. Yukarıda da anlattığım gibi dışarıylaolan sınırlı bağımızı da kopararak bizi tamamen tecrit etmeyeçalışıyorlar. Tecrit zulmünün karşısına üretimlerimizle çıkıyor,tecritin bizi ezmesine izin vermiyoruz.

Özgür tutsaklık geleneğimizle üreterek direnmeye, direnereküretmeye devam ediyoruz. Sincan Kadın Hapishanesi Özgürtutsakları olarak bir şiir dergisi çıkarmaya başladık… Dergimizinismi “Voltada şiir”. Her ay düzenli olarak çıkarıyor ve diğerhapishanelerdeki arkadaşlarımıza da gönderiyoruz şiirlerimizi.Düzenli olarak her hafta güncel konularla ilgili yazılar yazıyor,

araştırmalar yapıyoruz.

Yürüyüş: Dergimiz üzerindeki bas-kıları anlatabilir misin, sen neler ya-şadın?

Ebru Y: Yürüyüş dergisi üzerindekibaskılar, saldırılar hiçbir dönem eksikolmamıştır. Bildiğiniz gibi çok kısa birsüre, 8 ay çalıştım Yürüyüş dergisin-de.

2 ay peş peşe büromuz basılıp,talan edildi. Dergi çalışanları işkenceylegözaltına alındı. Dergi çalışanlarınıniçinde bulunduğu araba polisler tara-fından silahlarla durdurulup, bir dergi çalışanı arkadaşımızgözaltına alındı, daha sonra tutuklandı. Haber için gittiğimizKent ormanında aracımız polisler tarafından tarandı. Yanımdakiarkadaşla birlikte ben de yaralandım.

OHAL ilan edildikten sonra bir yıl içinde Yürüyüşdergisi 3 defa basıldı. Bilgisayarlarımız, teknik araç-gereçlerimizpolisler tarafından kullanılamaz hale getirildi ve Yürüyüş der-gisinin tüm çalışanları, muhabirleri tutuklandılar. Yürüyüşdergisi tüm baskılara rağmen gerçekleri halkımıza ulaştırmaya,ezilen halkların sesi, soluğu olmaya “Biz Varız” demeyebugün de devam ediyor.

Onlarca bedel ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz…İrfan Ağdaş’ı yol ortasında, Engin Çeber’i işkenceyle katledenler,Ferhat Gerçek’i gencecik yaşında sakat bırakanlar bugün desaldırmaya, yürüyüşümüzü engellemeye çalışıyorlar. Ama na-file… Gerçeğin sesini susturmaya kimsenin gücü yetmez. Bizdoğru bildiklerimizi yazmaya, savunmaya ve gerçeklerianlatmak için canımız-kanımız pahasına direnmeye devamedeceğiz. Bizi bitiremezler… Çünkü Yürüyüş halktır, halkısusturamazlar.

Tüm bu baskılara, saldırılara rağmen OHAL koşullarındadergimizi çıkarıyor olmamız da gücümüzün ifadesidir. OHAL’lebirlikte birçok dergi, gazete kapatıldı. İktidar sahipleri sesiniçıkaranı, muhalif olanı hemen tutuklatıyor. En yakın örneğiODTÜ’lü öğrencilerdir. Bir pankart açtıkları için tutuklandılar.Ama asıl yapılmak istenen ODTÜ’lü öğrenciler üzerindenhalka gözdağı vermektir. Beni eleştiremezsin, muhalif olamazsındiyorlar. Biz, işte bu susturulmaya, gözdağı verilerek korku-tulmaya çalışılan milyonların sesi, soluğu olmaya, gerçekleriyazmaya devam edeceğiz.

Yürüyüş: Röportajın sonuna geldik. Eklemek istediğinbir şey var mı?

Ebru Y: Son olarak Arif Damar’ın bir dizesini paylaşmakistiyorum; “Senden yanayım dedi yeşeren dal, senden yana...”Evet hayat, tarih, gelecek, bilim bizimle… İşte bu yüzdengüçlüyüz ve her engeli aşıyoruz. Aşmaya da devam edeceğiz.

Dergimizin Tutsak Muhabiri Ebru Yeşilırmak: “OHAL İlan Edildikten SonraBir Yıl İçinde Yürüyüş Dergisi 3 Defa Basıldı.

Yürüyüş Dergisinin Tüm Çalışanları, Muhabirleri Tutuklandılar.Yürüyüş Dergisi Tüm Baskılara Rağmen Gerçekleri Halkımıza Ulaştırmaya,

Ezilen Halkların Sesi, Soluğu Olmaya, “Biz Varız” Demeye Bugün De Devam Ediyor.”

Sincan Kadın Hapishanesi’nden Ebru Yeşilırmak İle Yaptığımız Röportajı Yayınlıyoruz

Röportaj

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

447KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 48: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

26 Eylül 2009 tarihinde Buca,Ulucanlar, Diyarbakır hapishanelerineyönelik yapılan katliam saldırısınıprotesto etmek ve şehitlerimizi anmaprogramı yapmıştık. Her ay anma-larımız ve kutlamalarımız oluyordu.

2005’te çıkan CİK yasayı hatır-lamayan idare birden hatırlarınagelip, 26 Eylül’de yaptığımız anmaprogramıyla ilgili soruşturma açmış-lardı ve peşi sıra soruşturmalar açıl-maya başlandı. Hala o dönemdenaçılan soruşturmalar bitmiş değildir.Aradan 8 yıl geçmesine rağmen.

O dönemde tahliyesi yaklaşan ikiarkadaşımız vardı. Onlara da soruş-turma açıldığından tahliye olama-yacak duruma gelmişlerdi. İnfazhakimliğinde görülecek olması, tah-liye önünde engel olmayacaktı ki buarkadaşımız 2010 Ocak’ta tahliyeoldu. Diğer arkadaşımızı ise tahliyeetmediler, aynı durumdaydılar.

Faşizm öyle sinsi oynamıştı. Tümhukuk yollarına başvurmamıza rağ-men, tahliye kararı verilmedi.

Arkadaşımızın infazı az buzdeğildi. Yattığı kadar infazı yanarsabir o kadar yatacaktı.

“Ne olacak senin halin, bunlarhep senin başına geliyor faşizm yangelip yattı, bir anda kim yüzüne sufırlattı böyle, tahliye etmeyeceklerseni bu gidişle” dedim.

“Yok ya yarın kesin tahliyeyimolmasa cuma çıkarım, tahliye olmadurumumuz aynı. Benim infazımçok gördüler de ondan dolayı birazdüşünecekler öyle bırakacaklar” dedi.

Şehidimiz Kenan önce güldü tabi.Kenan’da böyle bir karar bekliyordu,tahliye ederler. Tüm hukuk işlerinebirlikte bakmışlardı. Açık vardı, oaçığı bulmak için günlerce uğraş-mışlardı.

O sırada infazcı kararı getirdi.Tahliye etmediler. Yargıtay, Anayasa

mahkemeye başvurulabilir diyerek,araya Kenan girdi, durumu anlattı.Her zamanki gibi “bizim elimizdenbir şey gelmez” dedi.

Kenan arkadaşımızı voltaya çıka-rıp sohbete daldılar.

Moral vermeye çalışıyordu. “Hiçmerak etme faşizm infaz yakarakbizi teslim alacağını sanıyorsa yanı-lıyor. Faşizm yasayla, hukukla tahliyeetmese, senin için bir tekelci rehinalırım, bu tecritte seni tabutta çıkart-mam” deyince arkadaş “sen böylesöyle yeterli bana, böyle söyledinama yapmak lazım işimizi son günebırakırsak yanar kül oluruz” deyince,Kenan;

“Arkadaş kaç yıldır beraberiz nehayaller kurduk senle, sen çıkacaktınönden, sonra arkadan biz geleceğiz.Sonra kendini dağlar. Oradan selamyollayacağız yoldaşlarımıza. Senhayal kurarken yaşayarak kuramazsın,yaşayacaksın ki faşizmi gerekirsehayallerimizle yıkıldığını görmekbile yetiyor insana. Onlar seni biatettireceklerini sandılar, Osmanlı’nınoyunlarını oynadılar, bizim de faşizmekarşı mücadele geleneklerimiz var.İçimiz rahat tecritte tutsaklar, Mahiryüreğimizle tecrit duvarlarını toz-duman ederiz” deriz.

“Güzel konuştun, bunun üzerineiyi bir tatlı gider. Tahliye olmadıkbari akşam sofrası donatalım! diyerekhavalandırmadan seslendiler. “Akşammaçımız var tatlıyla güçlendirelim”deyince durum anlaşılmıştır. Aşağıyainip tatlı işine girdim. Arkadaşlar daaçılan disiplin cezaları ve infazdangelen kağıtları taradılar, maçtan sonratekrar hukuk işlerine gireceklerdi.

Faşizm infaz yakar, ama yüreği-mizin solmasına karşı bir yasası yok-tur, olamaz.

Kocaeli F Tipi 2 No.lu’danÖzgür Tutsaklar

İNFAZ YAKMALARLA BİZİ TESLİM ALAMAZSINIZ

ÖZGÜR TUTSAKLIK, DÜNYANIN HER YERİNDEAYNI RUH HALİ ve DİSİPLİNLE YAŞAMAKTIR!

ÖZGÜR TUTSAKLAR AYNI COŞKU, AYNI MİLİTANLIKLA HER KOŞULDAÜRETEREK DİRENMEYE, DİRENEREK ÜRETMEYE DEVAM EDİYOR!

Page 49: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Bulunduğumuz hücrelerde hava-landırmadaki kamera bizim için temelsorunlardandı. Tepemizde durduklarısürece illa ki kırmak için uğraşacaktık,belli yöntemler geliştirip ayarlanangünde kameraları kırmaya çalışıyor-duk. Biz bunu yaparken elbette biziizleyenler geç olmadan anladılar,hücrelere baskın aramayı beklerkenbir konuşma duydum gardiyanlar-dan:

- Oğlum ne yapıyor bunlar anladınmı?

- Kamerayı kırmaya çalışıyorlar,boşver elindekilerle zaten kıramazlar,rahat ol.

Bizleri tecrit etseler de teslim ala-mayacağını görenler açtıkları disiplinsoruşturmalarıyla bizleri tehdit edi-yorlardı. Hükümlü arkadaşların in-fazını yakmakla, sizi buralardan çı-karmayacağız diyorlardı.

Bizler de her şeyi göze aldığımızıne yaparlarsa yapsınlar istersek çı-kamayalım kendimizi tecrite onlaraezdirmeyeceğimizi teslim etmeye-ceğimizi haykırıyorduk, hiç kimsegeri adım atmadı yılmadı. Gardi-yanlara; “işte şu gördüğün B blok,Bakırköylüler. Alışacaksın hep böy-leler” dedirten bizim direncimizdir.Tüm saldırılara, hak gasplarına,hastalarımızın ihtiyaçları için ya-pılan eylemlere gece kapı vurmada eklendi.

Özgür tutsakların tecrit hapisha-nelerinde top ile iletişim kurduklarınıkitaplardan okumuştuk, şimdi aynıpratiği biz yaşıyorduk. Yeni yeni topatmayı öğreniyor, sohbet etme dü-zenimizi kurmaya başlıyorduk; ilkkapı vurma eylemimiz de böyle böyleşekilleniyordu. Yanımdaki arkadaştopu atarken taktı. (taktı kelimesiniçok kullandığımızı belirteyim bu ara-da)

Arkadaş tekrar anladığı kadarıylabana gönderdi. Saat 01.00 olduğundaherkes kapı vurmaya, slogan atmayabaşladı. Yataktan nasıl fırladığımı

bilmiyorum. Bir yandan giyinmeyebir yandan kapı vurmaya başlıyorum;ama hala ne olduğunu anlamış deği-lim. Hücrelere saldırı olduğunu dü-şündüm. Sonra bitince yattım, sonragece 2’de yine vuruldu ben yine fır-ladım yataktan, bundan sonra kararverdim uyumayacaktım. O saatekadar uyumadım her ihtimale karşı,ama işin kötü tarafı eylemimiz saa-tinde bitmişti. İlk gece kapı vurmaeylemiyle böylece tanışmış oldum.

Bir yandan eylemlere devam eder-ken kaldığımız koşulların ağırlaştı-rılmış müebbet koşulları olduğunu,bunun son bulmasını ve 3’lü hücreleregeçiş talebimizi yineliyorduk. 8 Eylül(2016) günü idare apar topar hücredeğişikliğiyle bizi en az mesafeyletaşıyacakları yer olan 1. koridoragötürmüşlerdi. Dışarı çıktığımızdaoturma eylemleri devam ettiğindenta B bloğa kadar yerlerde sürükle-mekte zorlanıyorlardı.

Yeni yere geçtiğimizde koridor-larda birbirimizle karşılaşıyor, sarı-lıyoruz. Gardiyanlar şok olmuş bi-çimde bakıyor. Daha dün işkenceyapmış, baskın aramalar yapmış ol-malarına rağmen coşkumuz, mora-limiz onları şaşırtıyor.

Abdülbari Yusufoğlu:“Birkaç yıllık mücadele haya-

tımın en güzel günlerini yaşıyorum.Hücrelerim eridikçe, insanlık içinbir şeyler yapabilmenin coşkusuylailerliyorum. Ve bu ailenin bir ferdiolma mutluluğum daha da artı-yor.”

Özlemimiz o kadar büyüktü kielbette 3’lü hücrelere geçince ilk ey-lemimiz de yapılacaktı: Hasta tut-saklarımızın merdiven çıkması yatakve klozet sorunu hala çözülmemişti.Yatak sorunu önce alt kata yatak ko-nularak çözülmüştü. Bir yandan daeşyalarımız şu fazla şunu alma diyeengelleniyor, resmen 3’lülere geç-

memizin intikamını alıyorlardı. Hastaarkadaşımız için yatağın bir taneolma sorunu hala çözülememişti. Bunedenle butona basıp yatak istedik.Uzun süre tartıştık. başgardiyan “ka-pat mazgalı konuşturma” deyincegardiyan da mazgalı kapatıp gitmeyeçalıştı, bunun üzerine tekrar basıptartıştık en nihayetinde 2 döşek ver-diler. Bu yükseklik de arkadaşımızınyatması için uygun değildi, sabahakadar sandalyede oturdu. Sabah gelengardiyanlar durumu görünce öfkeyledurumumuzu anlattık... Sayımdansonra bir tane daha döşek getirdiler.

Tuvalet hala sorundu önceki hüc-reye göre. Bir de mimari sorun ek-lenmiş, tuvalet taşı ters yöndeydi vearkadaşın ayağı duvara çarpıyordu.İhtiyaçlarını ayakta karşılamak zo-runda olan arkadaşımın ayağındakiyara sürekli enfeksiyon riski taşı-yordu. Direniş taleplerimize sağlıksorunlarımızın giderilmesi, koşulla-rımızın düzeltilmesini de ekledik.

Belli bir aşamadan sonra idareile görüşmelerde ilk başlık olarakklozet sorunu vardı. Tam 2 ay 10gün sonra klozet yapıldı. Arkadaşatakılıyorduk artık sana sürgün yokyer değişikliği de artık burada takı-lacaksın diye.

O da diyordu ki yağma yok hemgiderim sizinle hem de taşı sökerkucağımda götürürüm.

Her şeyi direnişe, bedel ödemeyekarşılık getiren idare, sorunu çöz-memekte ısrar ediyor, ne kitap veriyorne de sohbete çıkarıyordu, üstünefiziki işkence de had safhadaydı. Ha-valandırmada oturma eylemi yaptı-ğımızda bilerek kollarımızı büküyor,vuruyor, tekme atıyorlardı. Hücreyeatarken hızla yere çarpıyorlardı.

23 Eylül 2016 günü 3 hücreaynı anda hak gasplarına, işken-celere karşı hücre yaktı, hasımlarbir darbe daha yemişti. 3 hücre aynıanda alev alev yanıyordu. Hangisinegireceklerini, ne yapacaklarını bile-

Son Sözü Direnenler Söyler!Özgür Tutsaklar Anlatıyor...

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

49KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 50: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

mez halde koşturup duruyorlardı. En son bir hücreye girdiler duman

epey yükselmiş, havalandırmaya dol-muştu. Bizi havalandırmadan aldıktansonra epey bir sürüklendik. Koridorboyunca erkekler her iki yanda dur-muş sıra halinde biz geçtikçe tekmeyumruk atıyorlardı. En son süngerlihücre denilen yere koydular.

Süngerli hücre. 2 kamerası olankare şeklinde 7-8 adımlık sert kau-çuktan yapılmış tuvaleti açıkta kapıperde vs. olmayan bir yer. Kapısındabüyük mazgallar var, oradan az daolsa hava geliyor. Kollarımız terskelepçeli ve ayaklarımızda da kelepçevardı. 3 saat kadar bekletildik ohalde, sonra kelepçeler açıldıktansonra hücreye döndük. Karşılaştığımızmanzara polislerin dernekleri basmaşekliyle aynıydı. Kitaplar kıyafetlerinhepsi pis suya atılmış yırtılmış, tümeşyalar bilerek kırılmıştı, yanan ya-takların hepsi üst kattaydı. Hücredesağlam hiçbir şey kalmamıştı. İştekendince aldıkları intikam buydu.

Biz hemen kaba pisliği aldık kur-tarabileceklerimizi kurtardık. Yanihızlıca toparlandık. Üst kat yatılacakgibi değildi. Biz de ne yapalım so-ğuğa karşı çöp poşeti geçirdik üs-tümüze. Sandalyeleri merdiven al-tına dayadık, masayı da önümüzeçekip ayaklarımızı yukarı kaldır-dık, yastıklarımız da 100'lü peçe-teler oldu. 3 veya 5 gün o şekildeuyuduk(!) sonra öğrendik ki eğerhava soğuk olursa gazeteleri be-denine sararsan battaniye görevigörürmüş. Eşyaların gelmesi içingece kapı vurduk ve en sonundakazanan biz olmuştuk.

Silivri denilince akla yanan hüc-reler, gece kapı vurmalar ve Silivriözelinde özgür tutsakların bulduğukapıdan çıkma eylemleri geliyor. Öz-gür tutsaklar olarak yapılan eylemlerinüzerine yaratıcı fikirler katıp dahaçok büyütüyorduk direnişi, “kapıdanfırlama” da böyle doğdu.

İşkence, hak gaspı varsa bizimde karşı eylemlerimiz olacaktı el-bette, dört duvar arasındaydıkama ne de olsa özgür tutsaktık.

Eylemlerden sonra belirli hakla-rımızı aldık, kitaplarımız sınırlı da

olsa verildi. Ama sohbetimiz 6 kişi1,5 saat gibi trajikomik bir sınırla-mayla yapılacağı söyleniyordu. Bizlerde öyleyse eylemlere başlarız deyipgardiyanlar geldiğinde girmeyip tav-rımızı koyuyorduk, bizi zorla içerisokuyorlardı. Biz taleplerimizi hay-kırıyorduk. gardiyanlarla karşı karşıyagelmek istemiyoruz, idareye gitsinhaklarımızı versinler biz de yapma-yalım diyorduk.

Akşam sayımlara geldiklerindekapı açıldığı anda koridora doğrufırlayacaktık. Akşam sayıma geldilerbiz kapının arkasında onlar öte yandaduruyoruz. Kapı açıldı, hemen boş-luktan fırlayıp gördüğümüz boru-lara tutunduk. Dakikalarca kolla-rımız bacaklarımızı ayırmaya ça-lışıyorlardı. Biz de taleplerimiziyineliyorduk. Gardiyanlar yoruluyor“Artık yeter eve gitmek istiyorum,bıktım” diyorlardı. Sonra devreyeerkekler giriyordu. Onların yöntemiise bize güçleri yetecekken vurmakoluyordu. Biz de daha sıkı sarılıyor,kolumuzu, bacağımızı vermiyorduk.En sonunda güç tükenince sürükle-yerek içeri koyup hızlıca hücredenkaçıyorlardı gardiyanlar bir daha çık-mayalım diye. Buna 3 gün dayan-dılar sonra taleplerimizi kabul et-tiler.

Aktif eylemler devam ederkenhücrelerin geliştirdiği yaratıcı yön-temleri paylaşayım. Gün geçtikçe iş-kence sonucunda kolumuz morarıyor,ağrıyordu. Bir de hızlı koparılıyor,hemen hücreye atılıyorduk. bununüzerine biz de kapının kilit yerinisert bir malzeme ile dolduralım, böy-lece kapıyı kapatsalar da kilidi çevi-remeyecekler ve tekrar açmak zo-runda kalacaklar diye düşündük.

Bunu hazırladığımız bir hücreyeepeyce kalabalık geldiler, bizi zorbela içeri attılar, biz rahatız tabi bir-birimize bakıp anlamlı anlamlı gü-lüyoruz. Gardiyan anahtarı çeviriyorkilitlenmiyor. Kendi aralarında ko-nuşuyorlar:

- Başgardiyan kapıyı bozmuşlar,kilitlenmiyor.

Mecburen kapıyı geri açtılar, 2-3erkek önünde barikat oldu. Bu sıradabirisi

- Başgardiyanım buldum, diyebağırdı, bağırırken asma kilidi deelinden düşürdü, sırrımız çözülmüştü,kapıyı kapatıp gideceklerdi. O sıradaasma kilidi yerde gördüm, onu ala-masınlar diye ayağımla hücreye doğruitekledim. Bunu gören bir gardiyanüzerime yürümeye başladı, üzerimeeğilip “yeter laan” diye bağırmayabaşladı. Ne de olsa direniş gardi-yanların sinirini etkiliyordu, oysabizim çıldırmamız için açılmamışmıydı bu hücreler! Beni yakamdantutup epey yukarı kaldırdı. Gözlerikan çanağına dönmüş hala yeterdiye bağırıyordu. Yukarı kalkıpiniyorum ne bluzum yırtılıyor nede gardiyan vazgeçiyordu. Arka-daşları dahi sakinleştiremedi, enson yoldaşlarımdan biri üzerineatılıp kapaklandı. O sırada cinnetibitmiş olan gardiyan hücreden çı-kartılıyordu zar zor.

Sonuç olarak tecrit bizim üzeri-mizde işlemiyordu. İşkencelere uğ-rayan bizdik; ama çıldıran kendi per-sonelleriydi. Sorunları bu kadar çık-maza sokan idare, kendi personelinidahi düşünmüyordu esasında.

Hasan Selim Gönen:“Hapishaneden güçlenerek çık-

tım, diyorum. Kafamda en küçükbir soru işareti yok mücadeleyedair. F Tipi tecrit politikasını kesinolarak yendiğimizi de net biçimdegördüm ayrıca.” “Mücadeleyi ben-liğimin parçası olarak görüyorum.O yoksa ben de yokum. Mücade-lemizin her bir parçasını, kendiminolarak görüyor, her eksiğimize, herihtiyacımıza, her hedefimize karşıkendimi sorumlu hissediyorum.”

Bu eylemler devam ederken birvardiya özel olarak bizlere saldırıyor,işkence yapıyordu. Neredeyse hergün insanlarımız sakatlanıyordu. İş-kenceye karşılık olarak vardiyanınolduğu zaman bir hücre saat 18.00’dahücre yaktı. Zamanı tam olarak ha-tırlamıyorum; ama havalar çok so-ğuktu. Hücrenin yandığı saat, gardi-yanların yemek saatiydi. Askerlerdumanı gördü düdük çalıyor telefonsusmuyor ama ortada kimse yok. En

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!50

Page 51: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

son arkadaşlar butona basıp hücreyiyaktıklarını söylediler.

- Biz hücreyi yaktık.- Nereyi yaktınız yukarısı mı...

ağzınıza tülbent koyun da boğulma-yın.

Mazgala gelen gardiyanın tepkisihepimizi şaşırttı; ama kendisini ta-nıdıkça normal bir tepki verdiğinianlayacaktık sonrasında.

Gardiyan telefonla amirlerini ara-yıp abi yine yakmışlar haberin olsundedi. Sonra ortalık karıştı, yangınhortumlarıyla gelip neresi niye ön-ceden demediniz diye homurdanarakgirdiler. Bu yangının intikamını ertesigün akşam 21.30’da ayakları çıplakşekilde sürgün sevk ederek alacaktıidare. Temizlik yaparken suların için-de terlikle sürgüne gönderildiler.

Bu alçakca sürgünün karşılığıiki gün sonra bir hücre daha yakı-larak verildi. Aynı gün yakan ar-kadaşları da sürgün ettiler.

Bu sürgünden bir saat sonrabir hücre daha yakıldı. Onlar bizesaldırdıkça biz en üst perdedencevap veriyorduk. İnsanlarımızı ka-çırıp işkence ile sürgün edersenizhücreler yanmaya devam edecek de-niliyordu ve 1,5 yıl içinde Silivri'dekadın özgür tutsaklar 12 defa hüc-

releri tutuşturacaktı.Bu sırada hücre yakma eylemle-

rinin hemen ardından baskın aramave işkenceler de geliyordu. O kadarçaresizdiler ki hasta insanlarımızınilaçlarını dahi yere atıyor, bizleri ha-valandırmaya çıkarıp, yüzüstü yereyatırıp kollarımızı büküyor, 'domuzbağı' şeklinde tutuyorlardı.

Tüm hücrelerden işkence sesleriyükseliyor, aynı zamanda yenilmedi-ğimizi asıl olarak bütün olanaksızlık-lara, yasaklamalara rağmen, bizlerlebaş edemeyeceklerini haykırıyorduk,hücre talan aramaları o kadar uzunsürüyordu ki marşlar-türküler bile söy-lüyorduk. Bizim moral coşkumuzakarşılık daha fazla sinirleniyorlardı.Bunu kolumuzu-bacağımızı daha fazlabükerek “hadi şimdi bağır bakalım”demelerinden anlıyorduk.

Onlar çaresiz, aciz dört duvararasındaki kadınlara işkence yaparaksonuç alacağını sanıyorlar ama ya-nılıyorlardı!

İçeride bu kadar yoğunluk varkendışarıda da tutuklamalar devam edi-yor. Silivri idaresi de hükümlü arka-daşları “sürgün” edeceğini ilan edi-yordu.

Bu arada ilk defa aynı hapishanedeerkek arkadaşlarımızla birlikte kalı-yorduk. Birlikte güne merhaba diyor,

gönderilen toplar için boğazımız pat-layana kadar geldiiii, gelmediiii di-yerek iletişim kurmaya çalışıyorduk.

Bayrampaşa, Ümraniye'de kalanarkadaşlar hapishane anıları anlatırkenbirlikte program yaptıklarından bah-sediyorlardı. Bugün F tiplerinde bir-birimizi görmesek de birlikte kültürprogramları yapıyor, ayna anda di-renişe geçiyorduk. Bu da bizim gü-cümüz ve yaratıcılığımızdı elbette.

Cengiz Soydaş:“Yine, biz kazanacağız, halkımız

kazanacak!Çok bedel ödeyeceğiz! Çokşehit vereceğiz! Ama zaferimiz

de büyük olacak!”“Tarih; ak sayfalarına bir kez

daha, hücre hücre ölen Özgür Tut-saklar’ın baş eğmez direnişini ya-zacak. Tarih bir kez daha, son sözüdirenenlerin söylediğine tanıklıkedecek.

Bu güç bizim! Bu güç şehitleri-mizin! Onlardan öğrendik, umu-dun adını kanla nakış nakış du-varlara işlemeyi. Onlardan öğren-dik, ölümü düşmanın elinde birsilah olmaktan çıkarmayı, ölürkenzalimin yüzüne meydan okuma-yı...”

(SÜRECEK)

Suçlu Değil DevrimciyizTek Tip Elbise Giymeyeceğiz!

İstanbul Galatasaray Meydanı’nda TAYAD'lı Ailelertarafından hapishanelerdeki hak ihlalleri, sürgün sevklerve saldırılar ile ilgili 28 Temmuz'da basın açıklamasıyapıldı. İzmir Şakran Kapalı Kadın Hapishanesi’nde

Grup Yorum üyesi Sultan Gökçek’in kitap istediği içinsaldırıya uğradığı, Gebze M Tip’inde ise yine bir diğerGrup Yorum üyesi Dilan Poyraz’a iki yıl iletişim cezasıverildiği, Silivri 6 No’lu da Salih Kanza ve CemÖzcan’ın savcılığa çıka-rıldıkları sırada jandar-malar tarafından saldırıyauğradıkları belirtildi.

Canlarını Halklarıİçin Feda EdenKahramanlarÖlümsüzdür

İdil Kültür Merkezi26 Temmuz günü dün-yanın ilk kadın ölüm oru-cu şehidi Ayçe İdil Erk-men’in 22. ölüm yıldö-nümünde mezarı başındaanıldı.

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

51KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 52: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

23 Temmuz’da Yunanistan’ın baş-kenti Atina çevresini kapsayan Attikabölgesindeki ormanlarda çıkan, 3gün boyunca devam eden ve yerleşimyerlerine de sıçrayan yangınlarda şuana kadar 92 kişi yaşamını yitirdi,200’e yakın kişi yaralandı. 25 kişiise hala kayıp.

700’den fazla kişi, teknelerle tah-liye edilerek kurtarıldı. Yangında1000’den fazla bina hasar gördü veyayıkıldı. Binlerce dönüm arazi küledöndü. Yüzlerce araç infilak etti.Ölenlerin çoğu; evlerindeyken, araç-larının içindeyken veya denize doğrukaçarken yangına yakalandı. Denizdesaatlerce kurtarılmayı bekleyip bo-ğularak hayatını kaybeden insanlarda oldu.

Yangından en çok etkilenen yerolan, Atina’nın kuzeydoğusundakiMati isimli yazlık kasabada; birbirinesarılmış halde bulunan 26 yanmışinsan bedeni bulundu. Bu kişilerinyangından kurtulmak için denizeulaşmaya çalıştıkları esnada, bir ya-maçtaki çiftliğe sığındığı; ama alev-lerin kısa sürede çiftliği de sardığıöğrenildi. Yangından sonra adetabombardımana uğramış hale dönenMati kasabası, tamamen kül oldu.

Yangından kurtulanların anlatım-ları; yaşananların boyutunu gözlerönüne seriyor: “Biz koşuyorduk, yan-gın adeta bizi arkamızdan kovalı-yordu. Alevlerin hızla geldiğini gö-rüyorduk. Dumandan bir metre önüm-dekileri göremiyordum.”

Yunanistan Başbakanı AleksisÇipras, ülke tarihinin en büyük yan-gınının ardından yurtdışı gezisini ya-rıda keserek ülkeye döndü ve ülkede3 günlük yas ilan edildi. Aynı za-manda Attika bölgesinde OHAL ilanedildi. Çipras, ilk açıklamasında Yu-nan halkına “birlik” çağrısı yaparken;‘asimetrik tehlike’den bahsederek

kundaklama ve sabotaj imasında bu-lundu. Aynı açıklamasında, “itfaiye-cilerinin ‘işinin çok zor’ olduğunu”söyledi. Birkaç gün sonraki açıkla-masında ise “bölgedeki kaçak yapı-laşma nedeniyle kaçış yollarınınkapandığını, bu nedenle çok sayıdacan kaybının yaşandığını, bu ko-nuyla ilgili hızlı biçimde adım ata-caklarını” söyledi ve yangının siyasisorumluluğunu üstlendiğini belirtti.Yangının başladığı Pentelis bölgesininbelediye başkanı Dimitris Stergiouise yangının eski model elektrik kab-lolarında yaşanan arıza nedeniylebaşladığını söyledi.

Kathimerini gazetesine konuşanitfaiyeciler; Çipras hükümetininhazırlıksız yakalandığını, acil du-rum planı olmadığı için yangınınbüyük bir felakete dönüştüğünüifade etti. Yunan İtfaiyeciler Fede-rasyonu Başkanı Dimitris Statho-poulos ise The Guardian ve Observergazetelerine verdiği demeçlerde; yan-gının sıçradığı bölgelerin ne zamantahliye edileceği ile ilgili önerilerinindikkate alınmadığını, ayrıca meteo-rolojinin rüzgar hızının saatte 124kilometreye yükseleceğini öngöre-mediğini, yangın söndürme uçakla-rının bu kadar yüksek rüzgar hızındahavalanamadığını, kaynaklarının da-ğınık halde kaldığını söyledi. Stat-hopoulos; ayrıca yangın söndürmetaşıtlarının yüzde 30’unun eskimiş,bozuk, parçası eksik olduğu içinkullanılamadığını, ödeme yapacakparaları olmadığı için de yenile-yemediklerini söyledi.

Mayıs ayında Yunanistan Komü-nist Partisi’nin düzenlediği bir kon-feransta konuşan İtfaiye TeşkilatlarıÇalışanları Birliği Federasyonu üye-leri ise; itfaiyecilerin 40-50 saat ça-lışmak zorunda bırakıldığını, 7 yıl-dır kask ve bot dahil tek bir yeniekipman alınmadığını, 2009’da it-faiye hizmetlerine ayrılan pay 500

milyon avroyken, yapılan kesinti-lerle 2017’de 397 milyon avroyadüştüğünü, bu kesinti nedeniyleçalışan sayısının azaltıldığını veteknik donanımın yenilenmediğiniifade etmişti.

Konferansta ayrıca 2011’de çıkanyasa ile 4 bin kalıcı itfaiye kadrosununsözleşmeli statüsüne çevrildiği, birçokitfaiyecinin mevsimlik olarak işealındığı, bunun da işgücü ve eğitimaçığı yarattığı belirtilmişti. Diğeryandan; SYRIZA’nın hükümete gel-meden önce ormanlık alanların rantaaçılmasına dair yasaları yürürlüktenkaldıracağını vaat etmesine rağmen,iktidara geldikten sonra yasalardakiboşlukları kullanıp bu rantı derin-leştirerek sürdürdüğüne vurgu ya-pılmıştı (SOL, 25.07.2018).

Yangın ile ilgili açıklama yapanTMMOB İzmir İl Koordinasyon Ku-rulu ise sebep olarak; ülkemizde deyoğun olarak yapılan, özellikle kıyıbölgelerindeki rant odaklı yapı-laşmayı ve Troyka’nın (AB - Mer-kez Bankası - IMF) dayattığı kemersıkma ve borçlandırma politika-larının sonucu olarak kamu har-camalarında yapılan kısıtlamaları,itfaiye ile ilgili teknik donanımınve altyapının yenilenmemesini veyangına müdahalede yetersiz ka-lınmasını gösterdi.

Özetlemek gerekirse Yunanis-tan’daki yangının asıl sebepleri şun-

YUNANİSTAN YANGININDAKİ92 ÖLÜM, YENİ SÖMÜRGECİLİK

POLİTİKALARININ BİR SONUCUDUR

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!552

Page 53: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

lardır:

1- Tıpkı ülkemizde olduğu gibi;başta kıyı bölgelerinde olmak üzereormanlık alanların ranta ve talanaaçılması.

2- AB-ABD emperyalizminin iş-birlikçi Yunan hükümetine dayattığı,“kemer sıkma” ve “boğazına kadarborçlandırma” politikaları ile ekonomikkrizin daha da derinleşmesi, kamu har-camaları için ayrılan bütçedeki kesintilersonucu yeni teçhizat alınmaması, teknikpersonel yetersizliği

3- Zaten derin bir yönetememekrizi içerisindeki Çipras hükümetinin,yangının yarattığı kriz sürecini de yö-netememesi. Devlet kurumları arasın-daki koordinasyonsuzluk; meteorolo-jinin yanlış tahmini sonucu uçaklarınhavalanmaması, itfaiyecilerin önerile-rinin dikkate alınmaması sonucu bölgehalkının geç tahliye edilmesi...

İşte bu nedenlerden dolayı; ön-

lenebilir bir doğal afet, 92 insanınhayatına mal olan bir katliamadönüşmüştür...

Yeni sömürge ülkelerde iktidarakimin geldiği fark etmez. Kendinesol, sosyalist diyen SYRIZA gibi re-formistler de gelse, İslamcılar da gelse;sömürge tipi faşizmi uygulamak zo-rundadır. Emperyalizmin, oligarşininçıkarları için halk düşmanı politikalarıhayata geçirmek zorundadır. Yunanis-tan’daki yangın, 92 ölü, onlarca kayıp,yüzlerce yaralı, kül olan binlerce ev,harabeye dönen yerleşim yerleri; yenisömürgeciliğin sonucudur...

İşte halkları böyle teslim alıyor,böyle katlediyor emperyalizmin yenisömürgecilik politikaları. Bu politika,ülkemizde hukuksuzca tutsak edilenbinlerce devrimci, demokrat, vatan-sever varken, Washington’dan gelen“yaptırım” tehdidi üzerine, papazıalelacele tahliye ederek, zaten pa-çavraya çevrilmiş hukuk sisteminebir tekme daha vurmakta somutla-nırken; Yunanistan’da da Çipras hü-kümetinin AB-ABD emperyalizmiyle

işbirliğini daha da derinleştirerek or-manları ranta açmasıyla, kamu hiz-metlerinde kesinti yapmasıyla ve bu-nun sonucu olarak katledilen 92canda somutlanıyor...

Ege’nin batı yakasındaki kardeşYunan halkına başsağlığı diliyoruz.Acınız, bizim de acımızdır. Yangınbelki söndürüldü; ama yüreğimizinbir yanı Ege’nin öteki kanadında,hala yanıyor... Ve yanarken; 92 insanıkatleden bu düzene öfkemiz de bü-yüyor...

Tüm dünya halklarına ve mes-lektaşlarımıza çağrımızdır:

Bizleri katleden emperyalizmeve yeni sömürgecilik politikalarınıuygulayan işbirlikçi hükümetlerekarşı; bağımsızlığımız için, birdaha benzer katliamlar yaşanma-ması için; ormanlarımızı ve tümdoğal kaynaklarımızı özgürce kul-lanabilmemiz için, bilimi ve tekniğien nitelikli biçimde yaşama uygu-layabilmemiz için birleşelim, mü-cadele edelim!

“Cem Dursun Serbest Bıra-kılmalıdır”

Mimarlar Odası Ankara Şubesi,Mühendis Cem Dursun’un 19Temmuz Perşembe günü, KüçükArmutlu Cemevi’nde işkence ilegözaltına alınmasının ardından,23 Temmuz'da çıkarıldığı mahkemece tutuklanmasınatepki gösterdi.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, konuyla ilgiliaçıklamada şunları söyledi:

“Bir ülkenin imarını ve yapılarını inşa edecekve yaratıcılığını topluma hizmet için kullanacakmimarlar, tasarım ve yaratım sürecinden gözaltılarve tutuklamalarla alıkonmak istenmektedir. Mes-lektaşımız derhal serbest bırakılmalıdır.”

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Cem Dursun’unKentsel Dönüşüm adı altında yıkılma tehdidiylekarşı karşıya bırakılan, mimarlık hizmetine erişemeyenyoksul gecekondu mahallelerinin iyileştirilmesineilişkin çalışmalar yaptığını da belirtti.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin

Halkın Mühendisi Cem Dursun’un

Tutuklanmasına İlişkin Açıklama Yaptı

Halkın Tutsak Mühendis ve Mimarlarının

Mektup Adresleri:

‐ Kenan Emre ÜSTÜNDAĞ:Adana Kürkçüler F Tipi Hapishanesi

‐ Ali Olcayto ÖĞRETMEN:Silivri 9 No'lu Hapishane ‐ Silivri/İSTANBUL

‐ Olcay ABALAY:Silivri 9 No'lu Hapishane ‐ Silivri/İSTANBUL

‐ Cem DURSUN:Silivri 9 No'lu Hapishane ‐ Silivri/İSTANBUL

Halk İçin Mühendis Mimarlık YapmakSuç Değildir!

Tutsak Halkın Mühendis Mimarları'naBir Mektup da Sen Yolla!

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

53KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 54: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

� ALMANYAGülaferit’le Dayanışma Grubu

Berlin’de Eylemlerine DevamEdiyor

Gülaferit’le Dayanıyma Grububugün 25 ve 30 Temmuz’da, 1 Ağus-tos’ta saat 13 ile 14 arasında veBerlin Başbakanlık binası önündekieylemlerine devam etti.

Eylemde yine Gülaferit’e Özgür-lük pankartı, Gülaferit’in taleplerininyer aldığı dövizler açıldı. HaftasonuKüba Si festivalinde Gülaferit’le ilgilibildiriler dağıtılacak ve bilgilendirmeyapılacak. Haftaya Pazartesi ve Çar-şamba günleri yine saat 13.00-14.00arasında aynı yerde eylemler devamedecek.

Mannheim Halk Meclisi Girişimi’nden Dayanışma

Yoksul halk çok cüzi miktarlarlaihtiyaçlarını bu pazarlarda karşılı-yorlar. Mannheim Halk Meclisi Gi-rişimi dayanışma ile topladığı çeşitliev, giyim, elektronik eşyaları topla-yarak Lampertheim’da kurulan pa-zarda tezgah açtı.

Sonnur Demiray Yalnız Değildir!

Sonnur Demiray için çadır eylemidevam ediyor. Her gün saat 11:00’daçadırımızı hapishane önüne kuruyorSonnur’u sahiplenmeye devam edi-yoruz. Ossendorf Hapishanesi’ndedaha önce ırkçı katil Beate Zschäpe’deyatmıştır. 10 kişiyi katleden ırkçıkatil sadece 3 ay tecritte kalmıştır,tecritinin kaldırılması kadın olma-sındanmış. Sonnur da kadın ikisinarasındaki fark biri devrimci diğeriırkçı katil. Sonnur ağır tecrite tabitutuluyor.

Doğacak her türlü olumsuzluktanhapishane idaresi ve tüm hukuk aygıtısorumludur.

Stuttgart’ta Armutlu CemeviBaskını Protesto Edildi

Armutlu Cemevi’ne yönelik polisbaskını ve Cemevi Başkanı Zeynep

Yıldırım’ın gözaltına alınıptutuklanması Almanya’nınStuttgart şehrinde 26 Tem-muz günü protesto edildi.TC Konsolosluğu önünde,

Stuttgart Halk Meclisi saat 15.00’dayapılan basın açıklaması ile ArmutluCemevi’ne yönelik baskın ve BaşkanıZeynep Yıldırım’ın gözaltına alınıptutuklanmasını protesto etti.

Köln Halk Meclisi GirişimiPiknik Yerinde Kahvaltıda Buluştu

Köln Halk Meclisi Girişimi 29Temmuz Pazar günü sabah erken sa-atte Fühlinger See piknik alanındabuluşarak kahvaltı yaptı. Kahvaltıdansonra herkesin katılımı ile yapılantoplantıda Sonnur Demiray için ya-pılan Çadır Direnişi hakkında bilgi-lendirme yapılarak direnişin gelişti-rilmesi için neler yapılabileceği tar-tışıldı ve bazı kararlar alındı.

� AVUSTURYAİnnsbruck’ta Armutlu Cem-

evi’ne Saldırı Protesto EdildiArmutlu Cemevi’ne yönelik polis

baskını ve Cemevi Başkanı ZeynepYıldırım’ın gözaltına alınıp tutuk-lanmasına karşı Avusturya’nın İnns-bruck şehrinde 27 Temmuz günü saat18.00’da eylem yapıldı.

� FRANSAAile ve Gençlik Kampı

BaşladıAvrupa Halk Meclisleri tarafından

her sene geleneksel olarak düzenlenenAile ve Gençlik Kampı Fransa’nıngüneyinde 26 Temmuz günü başladı.Kampta Avrupa Hasan Ferit GedikUyuşturucu İle Mücadele ve KurtuluşMerkezi’nde tedavi olanlar da yerinialdı.

Kamp alanına gelen Halk Meclisiüyeleri el birliği ile kampa yerleşerekçadırları kurdular. Çadırların kurul-masının ardından hep birlikte denizegidildi. Akşamüzeri toplu yenilenyemeğin ardından sohbetler edildi.

Kampın ikinci günü, 27 Temmuzgünü saat 7.30’da kalkan kamp sa-kinleriyle öncelikle toplu halde yü-rüyüş ve ardından kahvaltı yapıldı.

Kampın dördüncü gününde kültürelçalışmaları başladı. Sabah toplu haldeyapılan spor ve kahvaltının ardındangünün seminerlerine geçildi. Tutsaklarayönelik 19 Aralık 2000 yılında “HayataDönüş” adı altında yaşanan katliamıntanıkları ve ölüm orucu Gazileri Oanları anlattı. “Yoldaşlık” konusu iş-lendi. Gençler ise duygularını Gazileresarılarak dile getirdiler. Günün birdiğer semineri ise tutsaklar ile ilgiliydi.Yaz kampına katılan Türkiye’de tutsakolan Grup Yorum üyesi Betül ile Ber-gün’ün babası Erdem Varan kızlarınıntutsaklık koşullarında yaşadıklarınıanlattı. Erdem Varan öncelikle kızlarınailişkin bilgi vererek, kızlarının görü-şünde tanık olduğu ve tutsaklardangelen mektuplardan örnekler verdi.Ve herkesin masaya uğrayıp tutsaklarabir kart veya mektup yazmasını du-yurdu.

Av ru pa’da Berlin

Fransa

İnnsbruck

Yürüyüş

5 Ağustos2018

Sayı: 78

DEMOKRATİK KİTLE ÖRGÜTLERİ BİTMİŞTİR!54

Page 55: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

1800’lü yıllarda yani işçi sınıfınınmücadelesinin artış dönemlerindeAlmanya’da sağlık alanında kaza-nılan bütün haklar geri alınıyor. Al-manya’da sağlık sistemi çöküntüiçindedir, aynen kapitalist sisteminkendisi gibi.

Son yıllarda Türkiyeli veya Al-man halkı fark etmez, Almanya’nınsağlık sisteminin artık bittiğinin far-kında ve halk bu sisteme artık gü-venemez hale gelmiştir. Bunun ensomut örneği de yanlış tedavilerdir.

“Alman Tabipler Birliği geçenyıla ait tedavi hatalarını açıkladı.Geçen yıl Almanya’da 22 bin 13hatalı tedavi kaydedildi. Hasta Gü-venliği Birliği Müdürü Hardy Müller,istatistiğin hastanın güvenliği ko-nusundaki gerçek durumu yansıt-madığını söyledi. Müller, bu ista-tistiklerin hastaların şikayeti üzerineincelenen vakalar olduğunu kaydettive tahminlere göre hatalı tedavilerinyüzde 0.1’inin ölümle sonuçlandı-ğını belirtti. Bu da yılda 20 bin ci-varında ölüm vakasına tekabülediyor. Bu sayı mahkemelerin tespitettiği hatalı tedavi sonucu meydanagelen resmi ölüm vakalarının üze-rinde.”

Bu rakama inanmak çok güç ge-liyor; ama 20 bin insan yanlış tedavisonucu hayatını kaybediyor. Bu nedemektir? Halkın can güvenliği yok-tur! Ama halka başka bir şans dabırakmamaktadırlar.

Son yıllarda zaten özel olan sağlıksigortasına ek olarak da sigortalargetirilmekte ve insanlar çok zorlan-salar da onları yaptırmaya çalışmakta.Hastaneler bilgisiz, deneyimsiz asis-tan doktorlar ile dolu. Bu yüzdenhalk, uzman doktorlara gidebilmekiçin ek sigortalara başvurup, buralarada ayrıca para ödüyorlar.

Özellikle 2005 yılından bu güneAlmanya’daki uzman doktorlar başkaülkelere göç ediyor. Daha önce de-falarca bu konuda eylemler yapandoktorlar, ağır çalışma koşullarınındeğiştirilmesini istiyorlar. Çalışmasaatlerinin haftada 60 saate yüksel-diğini, aşırı iş yükü nedeniyle has-talarına gerekli ilgiyi gösteremedik-lerini dile getiriyorlar. Yeni bir doktornet 2000-2500 euro maaş alıyor,Doktor göçü alan ülkelerde 8-15bin euro maaş alıyorlar. Bu göçünesas nedeni, doktorların örgütsüz,güçsüz ve çaresiz olması. Oysa yap-maları gereken hem kendi çalışmakoşulları hem de sağlık sisteminekarşı mücadele etmektir.

Bu doktorların çoğu, Kuzey Av-rupa ülkelerine göç ettiler ve şu anAlmanya’da, doktorluk yapanlar ço-ğunlukla Ruslar, Suriyeliler, İtal-yanlar, sömürge ve yeni-sömürgeülkelerden gelen yabancı doktorlar.Alman emperyalizmi, ucuz iş gücüolarak bu doktorları görüyor veonları daha dili dahi öğrenmedendoktor yapıyor. Yine asistan doktorlarbirçok yanlış teşhis koyuyor, yüzbinlerce insana yanlış tedavi uygu-lanıyor. Alman emperyalizminin,

onları eğitmek, daha ileriye taşımakdiye bir derdi yok.

Kendi ülkesinde, kendi sağlıksisteminin katlettiği 20 bin insanAlman devletini hiç mi hiç rahatsızetmiyor. Çünkü bu düzenin kendisikatildir zaten. Neredeyse bütün Av-rupa ülkelerinde doktorların eylem-lerini, yanlış teşhis ve tedavi haber-lerini, 48 saat nöbetten sonra sedyeyeya da yere uzanmış doktor fotoğ-raflarını sıkça görürüz.

Kapitalizmin paralı hale getirdiğisağlık sistemi, azgınca sömürününyaşandığı alanlar oluyor. Bu aradaolan halklara oluyor. Kapitalizminiyi bir sağlık sistemi verme koşuluyok değil, onlar daha fazla kar ya-pabilmek için ölümleri göze alıyor-lar.

Kendi ailelerimizde, çevremizdeyanlış teşhis-tedavi-ölüm olaylarınıduymuşuzdur. Bu yaşananları aslakanıksamamalıyız. Yaşanan her hak-sızlığa karşı, mutlaka mücadeleyiörgütlemeliyiz. Mücadele edilmedenhiçbir hak alınamaz. Nasıl ki 1880’liyıllarda işçı sınıfı bu şekilde kazan-mış ise bugün de haklarımız içindirenmekten başka bir yolumuz yok!

İŞTE SOSYAL DEVLET ALMANYA!ALMANYA’DA 2017 YILINDA YAKLAŞIK 20 BİN İNSAN

“YANLIŞ” TEŞHİS ve TEDAVİ SONUCU YAŞAMINI YİTİRDİ!HER YIL YAKLAŞIK 190.000 BİN HASTAYA YANLIŞ TEDAVİ UYGULANIYOR!

HALKI KATLEDEN, SAĞLIĞI SEKTÖR HALİNE GETİREN EMPERYALİZMDİR!

� İSVİÇREZürih’te “Peru’da Rüşvete, Yozlaşmaya Son!” Mitingi

PCP-Partido Comunista Peruano(Peru Komünist Partisi) 28 Temmuz Cu-martesi günü İsviçre’nin Zürih şehrinderüşvete ve yozlaşmaya karşı eylem yaptı.Yapılan miting konuşmasında “Hukukunparası olanın hakkı olduğu Peru’da, ha-kimin de, savcının da rüşvetle satın alı-namayacağı, adaletin herkesin hakkı olduğu” söylendi.

Peru’daki rüşvet ve yozlaşmaya son mitingine İsviçre TAYAD dadestek verdi. “Zapt ettiğimiz alanlara ismini haykıracağız, Haklıyız Kaza-nacağız” yazılı dövizle katılan TAYAD, Türkiye’de yaşananları mitingegelenlere anlattılar.

AVRUPA’dakiBİZ

5 Ağustos2018

Yürüyüş

Sayı: 78

55KOMİTELERDE, MECLİSLERDE, CEPHE’DE ÖRGÜTLENELİM!

Page 56: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

13 Ağustos - 19 Ağustos

Nurten ACAR,Vehpi MELEK:13 Ağustos 1992'de Ankara

Maltepe'de bulundukları ev ölümmangaları tarafından kuşatıldı,faşizmin cellatlarına karşı dire-nerek şehit düştüler. Onlar; ada-letin olmadığı bu düzende, hal-

kın adaletinin uygulayıcılarıydılar.Vehpi, 1972 Dersim Hozat doğumludur. Kürt bir işçi ai-

lesinin çocuğu olan Vehpi ortaokul-lise yıllarından itibarendevrimci mücadelenin bir parçası oldu ve şehit düştü.

Nurten, 1965 Erzurum Hınıs doğumludur. Kürt bir aileninkızı olan Nurten, devrimci mücadeleyle tanışmadan önce tümyaşamı ev kadınlığıyla, ev işleriyle sınırlıydı. 1989-90 yıllarındatanıştığı devrimci mücadele onun tüm yaşamını, kişiliğini de-ğiştirdi. SDB savaşçısı olana dek, demokratik platformda,kadın örgütlenmesinde (DEM-KAD) faaliyet gösteren Nurtenülkemiz kadınının mahkum edilmek istendiği "kader"e karşımücadele etti.

Nurten Acar Vehpi Melek

Arslan ARI,Eyüphan POLAT,NurhayatBEYHAN:

13 Ağustos1992'de Ankara Kü-çükesat'da bulun-dukları üs kuşatıldı.

Çatışarak ve devrimci hareketin direniş geleneğini sürdürerekşehit düştüler. Şehit düşerken umudun adını kanlarıyla duvarayazdılar.

Arslan, 1963 Bursa Gemlik doğumludur. 12 Eylül öncesindenberi mücadele içindeydi. 1991'de silahlı birliklerde görev almıştı.

Eyüphan, 1966 Sivas, Zara doğumludur. Bir Kürt ailesininçocuğuydu. 1988 yılında devrimci mücadele ile tanıştıktansonra yaşamı bir bütün olarak kazanmak gerektiğini ve bununiçin yapılması gereken çok şey olduğunu gördükten sonra tümyaşamını, enerjisini devrimci mücadeleye verdi.

Nurhayat, 1969 doğumludur. İşçiydi Nurhayat. Konfeksiyonatölyesinde, tuğla fabrikalarında çalıştı. Emeğin, alın terinin neolduğunu iyi bilirdi. Dünyayı sömürücülerden, zalimlerdenkurtarıp, emeğin, alın terinin nasırlı ellerine verme mücadelesineatıldı. En küçük bir tereddüt bile yaşamadı. Yaşamını, kişiliğinibu mücadelede buldu, tanıdı; sevgiyi, saygıyı, acıyı, sevinci tümgerçekliğiyle bu mücadelede yaşadı.

Arslan Arı Eyüphan Polat Nurhayat Beyhan

Hakan KASA,Mehmet SALGIN,Nebi AKYÜREK,Sabri ATILMIŞ,Selma ÇITLAK:

13 Ağustos 1993'teİstanbul Okmeydanı'daPERPA iş merkezinde

sorgusuz sualsiz infaz edildiler. Mehmet ve Hakan, devrimci ha-

reketin üyesi, Nebi ise taraftarıydı.Selma Çıtlak ve Sabri Atılmış isedevrimci hareketle hiçbir ilişkisi ol-mayan, tek suçları o gün orada bu-lunmak olan halktan insanlardı.

Mehmet, 1972 Dersim Mazgirt doğumluydu. Kürt milliyetin-dendi. 1991'de Devrimci Sol saflarına katıldı. Nurtepe'de mahalliçalışmalarda yer aldı.

Hakan, 1975 Kars doğumluydu. İstanbul Alibeyköy'de büyüdüve devrimci hareketle burada tanıştı. Son görevi milis savaşçılı-ğıydı.

“... Ve yıllar var ki bu vatan topraklarına kanımız aktı.Kanla sulanan topraklar kutsaldır. Topraklarımıza sahipçıkmak dün olduğu gibi bugün ve yarın da boynumuzunborcudur…” Osman Osmanağaoğlu

Aydın YILDIRIM,Elif KARAMAN:Elif ve Aydın’ı 17 Ağustos

1999'da meydana gelen Mar-mara depreminde kaybettik.

Elif, 1981'de doğdu. AslenMalatyalı olan Elif, İzmir do-ğumludur. İzmit Demokratik

Lise İçin Mücadele Komiteleri sorumlusu, aynı zamandaKurtuluş dergisi dağıtımcısıydı.

Aydın, halkının mücadelesine gönül vermiş bir devrimci,bir sanatçı adayıydı. Bağcılar'daki Karanfiller Kültür MerkeziMüzik Topluluğu üyesiydi.

Aydın Yıldırım Elif Karaman

Osman OSMANAĞAOĞLU:Aslen Artvin-Hopalı olup, 1957’de Kara-

bük’te doğdu. 1976’da örgütlü mücadeleye ka-tıldı. İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken,devrimci bir militan olarak mücadele etti.Mahalli alan örgütlenmesinde görevliyken1981’de tutsak düştü.

Tahliye olduğunda yeniden mücadeleyekoştu. Çeşitli görevler üstlendi. Yeniden tutsak düştüğündemilis komutanıydı. Ölüm orucu direnişçisi olarak şehit düş-tüğünde 44 yaşındaydı. Devrimciliği bir ömür boyu sürdürdü,onurlu bir direnişte ölümsüzleşti. Ümraniye Hapishanesi’ndeÖlüm Orucu direnişinin birinci ekibinde yer aldı. 19 Aralıkkatliamı sonrasında direnişini Kandıra hücrelerinde sürdürdü.Tahliye edildikten sonra, direnişine kuşatma altındaki Ar-mutlu’da devam ederek 14 Ağustos 2001’de şehit düştü.

Osman Osmanağaoğlu

Hakan Kasa Mehmet Salgın Nebi Akyürek

Sabri Atılmış Selma Çıtlak

Page 57: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

Birliklere ilk katıldığım gün geçici olarak bazı yoldaşlarınkaldığı bir eve götürüyor sorumlu arkadaş beni...

1 ay sonra biz ev tutuyoruz ve yeni birliğimizde çalışmalarbaşlıyor. Arkadaşlara ise veda bile etmeden ayrılıyoruz bu evden.Birkaç ay sonra 12 Temmuz katliamı yaşanıyor. Akşam geldiklerindeolağanüstü bir şey yok diyorlar...

Aslan'la ilk tanışmamız böyle başlıyor. O çok sevecen, yol-daşlarına aşırı derecede önem ve değer veren bir kişiliğe sahipti.Yoldaşlarını kırmamak için elinden gelen her şeyi yapardı. Göz-lemlediği eksikleri uygun bir dille anlatmaya çalışır, aştırmakiçin yöntemler arardı. Mütevaziliği, alçak gönüllülüğü ile çokkısa sürede hepimize kendini sevdirmeyi başarmıştı.

Onunla İstanbul'da karşılaşıyoruz. Sorumlu arkadaş seniMusti'ye (Aslan'a) götürüyorum diyor. Randevu sokağına giriyoruz.Sarı saçları, mavi gözleri ile ışıl ışıl ve yırtık ayakkabıları ilepejmürde bir görünümüyle sokağa giriyor. Gülüyoruz. “Bu nehal” diyorum. Utanıyor ve açıklıyor. “Paramız yok ve dışarıdakalıyoruz” diyor. Sorumlu arkadaşla konuşuyorum, paramız yok.Ertesi güne kadar para ayarlıyoruz ve yeniden görüştüğümüzdeonu alıp çarşıya götürüyorum. “Olmaz” diyor “paramız yok iste-miyorum, alsanız bile giymem, ne ayakkabı, ne pantolon, ne degömlek istemiyorum, bir süre daha idare ederim” diyor. Zor iknaediyoruz. Sonunda kabul ediyor ve ekliyor “kendimi suç işlemişgibi hissediyorum, bu olanaksızlıklar içinde bunları giymekzoruma gidiyor” diyor.

Hele daha sonraki günler kaldığı evin önünden yeni aldığımızayakkabılarının çalındığını öğrenince, bize anlatırken gülüyor.“size dedim almayın diye, gördünüz mü çaldılar” diyor vekahkahayı patlatıyor.

12 Temmuz sonrası aynı birlikte görevlendirildik ve aynı üstekalıyoruz. Siyasi birikimi oldukça fazla bir arkadaştı. Tartışmalardadaha çok susar, dinler, ardından eksiklerimizi tamamlamayaçalışırdı. Kendini ön plana çıkarmayı sevmezdi.

Ev sorumlusuydu. Doğal olarak bizim haftalık raporları oku-

yormuş. Biz bunu bilmiyorduk. Ta ki bir gün sorumlu arkadaşbir olumsuzluktan dolayı açıklayana kadar. Bizden gizli okuyormuş.Nedenini sorduğumda “Kendimi farklı bir yerlere koymak iste-miyorum, ya da bundan dolayı sizin rahatsız olmanızı istemiyorum”demişti. Aslan'ın hassaslığı, ölçülülüğü, oturmuş kişiliği hepimiziçin örnekti.

Eylem hazırlıklarında ve eylemden sonra gözlerinde pırılpırıl bir aydınlık olurdu. Hele eylem başarıya ulaşmışsa çocukgibi sevinirdi.

Aslan, Stalin hayranıydı. Kendisinin de Gürcü olmasındandolayı “Ben Stalin'in Torunuyum” derdi. Ben bazen takılırdım.Büyük bir ciddiyetle savunur, Gürcülere ve Stalin'e toz kondur-mazdı.

Bir eylemimizde yoldaşlarımızdan birinin şehit, üçünün tutsakdüşmesinden sonra ilden ayrılmak zorunda kaldık. Ve memleketinegittik. Aslan'ı gören herkes sarılıyor, gözlerine inanamıyordu.Biz de şaşırmıştık. Onun feodal arkadaşları bizlere bütünolanaklarını açtı. Bulunduğumuz yer kalabalık, Aslan'ın tanıdıklarıağlıyor. Ben kendimi sıkıyorum.

Kesinlikle eylem yapmalıyız. Hazırlıklara girişiyoruz. Elimizde8 dolma kurşun ve bir ondörtlüden başka 20.000 lira paramızvar. Para ve malzeme ayarladıktan sonra eylem için bir hedef bu-luyoruz. Bu arada alanlar aracılığı ile hareket bize ulaşıyor. Biryere ayrılmayın deniyor. Ama Arslan kararlı, eylem için bir gün-lüğüne izin istiyoruz, verilmiyor. Kaçmaya karar veriyoruz.Eylemi yapıp geri döneceğiz. Ama ne yazık ki kaçmaya hazır-landığımız an bizimle iletişim kuran arkadaşa yakalanıyoruz.

Espri yapardım ona bazen “Sıra bize geldi hazır mısın” diye.“Ben asla ölmeyeceğim, beni bu eli kanlı katillerin sıktığı kurşunmu öldürecek” der, güler, “Beni asla öldüremeyecekler” diyebelirtir ve her zamanki gibi ağız dolusu bir kahkaha atardı.Bazen gözlerinden yaşlar akana kadar güler, onun bayılacağındankorkardım.

Evet; Sevgili Yoldaşım seni düşmanın sıktığı kurşunlar öldü-remedi. Sen, Eyüphan ve Nurhayat'la birlikte düşmana karşı 5saat çatışarak, duvarlara inancını ve yoldaşlarına, harekete olanbağlılığını, kanınla yazdın. Türkiye Halklarının bağrında ölüm-süzleştin.

Kavgada hep yanı başımızdasınız.

Arslan Arı’yı SDB'li Bir Yoldaşı Anlatıyor:

Mihri BELLİ: 1916’da, Silivri’de doğdu.

Devrimci düşüncelerle1936’da iktisat okumaya git-tiği Amerika’da tanıştı.1940’ta Türkiye’ye döndüktensonra TKP ile ilişki kurarak,TKP içinde çalışmaya başladı.1942 yılı sonlarında TKP’nin

Merkez Komite üyesi oldu. Bu dönemdenbaşlayarak yürüttüğü siyasal faaliyetler ne-deniyle birçok kez gözaltına alındı, tutuklandı.1946’da yurtdışına çıkarak, Yunan iç savaşınakatıldı. Faşizme karşı sürdürülen savaşta,tabur komutanlığı da yaptı. İki kez yaralandı.1960’lı yıllarda “Türk Solu” ve “AydınlıkSosyalist Dergi” adlı yayın organlarını çıkardı.Türkiye sol hareketi içinde Türkiye devriminin

yoluna ilişkin tartışmalarda MDD’yi savundu.Mahir Çayanlar ile birlikte bir süre aynı saf-larda mücadele etse de yanlış düşüncelerinedeniyle sürecin dışına düştü.

Siyasal yaşamını sonraki yıllarda da devamettirerek, mücadelesini kendi anlayışı doğ-rultusunda sürdürdü. Faşist saldırı sonucuyaralandı. Mihri Belli, 17 Ağustos 2011’deyaşamını yitirdi. Devrimden, sosyalizmdenher ne olursa olsun vazgeçmemenin temsil-cilerinden, enternasyonalizmin, anti-emper-yalizmin sadık izleyicilerinden biri olarakhalkların mücadele tarihinde haklı yerini al-mıştır. Belli, devrimci yaşamına damgasınıvuran enternasyonalist, anti-emperyalist du-ruşu ve ömür boyu devrimciliğiyle halklarınmücadelesinde yaşamaya devam edecektir.

Mihri Belli

KAYBEDİLDİErdoğanŞAKAR:

13 Ağustos1993'te İstanbulO k m e y d a -nı'ndaki PERPAadlı iş merke-

zinde gerçekleştirilen katliamabağlı olarak gözaltına alındıve o zamandan beri kendisin-den haber alınamadı.

Erdoğan Şakar

Anıları Mirasımız

Page 58: DİRENMEYENLER ÇÜRÜDÜ SAVAŞMAYANLAR ÖLDÜ!yuruyus.biz/pdf/pdf/EOKY078.pdf42 Savaş ve Savaşçı:Bir savaşçının silahı kadar sloganı da önemlidir! ... siyasi gerçeği

NASIL YAŞARSAN

ÖYLE DÜŞÜNÜRSÜN

HFG’LER YAŞAM TARZINI

DEĞİŞTİRİR!Nasıl yaşarsan öyle düşünürsün. Bu bizim diyalektik

düşünme tarzımızdır. Bir insanın çalıştığı yer düzgünolmazsa, o alanda yaptığı iş de derli toplu olmaz, yo-ğunlaşamaz.

Kendi masasını düzenleyemeyen bir kişi, yazısını daistediği gibi yazamaz. Ya da üretim yaptığın bir odada,neyin nerede olduğu belli değilse onu aramak dahi zamankaybıdır. Ürettiği ürün de aynen o dağınıklığın eseri ola-caktır.

Burjuvazinin sanatçıları öyle düşünür örneğin. Dağı-nıktır, üstü başı da öyledir. O şekilde daha iyi ürettiğinisöyler. Ya da içki içerek daha üretken olduğunu söyler.Üretir evet; ama ne üretir? Bohem, umutsuz, arabesk,her türlü değere uzak şarkılar, resimler, kitaplar, oyunlar,filmler çıkar ortaya. Çünkü burjuvazinin dayattığı gibiyaşıyordur ve yaşadığı gibi düşündüğü için halkın anla-madığı, soyut, anlamsız şeyler çıkarıyordur.

HFG’ye uyuşturucu ve kumardan kurtulmak içingelen insanlarımız da düzenin bu alışkanlıkları ile geliyor.Kimisi belki hayatında odasını-yatağını dahi toplamamışolabilir. Yediği tabağı kaldırmamış olabilir, bir bulaşıkdahi yıkamamıştır.

Bazı giyim tarzlarını “özgürlük” olarak görebilir.Daha onlarca çarpıklık sıralayabiliriz. Bunların hepsi budüzene ait alışkanlıklardır. Bize ait değil. Uyuşturucu vekumarda olduğu gibi. HFG’ler hayatına anlam katarken

bu değerleri de katmalıdır insanlarımıza. Yaşamınıdisipline etmesini öğretmelidir. Halkımız “yatağını dü-zeltemiyor, bizi mi kurtaracak” diye bakar çoğunlukla.

Bu, bir yanıyla da doğrudur; ama biz her şeyin veherkesin değişebileceğine inanıyoruz.

Tabi kendiliğinden hiçbir şey değişmez. Bir programdahilinde olur. Tabii bir değeri, bilmeyen bir insanımızaanlatırken, onun neden önemli olduğunu, hayatın içindegördüğünde anlam kazanır. Derli toplu olmak, temizolmak, düzenli olmak... bunlar düzenin alternatifi olandevrimci kültüre aittir. Bu kültürü biz HFG’de de yarat-malıyız. Buralardan başlayacak değişim. Sevgi, dostluk,mücadele vb. Nasıl yaşadığımıza, nasıl düşündüğümüzeve nasıl çalıştığımıza göre şekillenecektir her şey.

Alışkanlıklar nedenleri ile anlatıldığında, değişiminzorunluluğu bilince çıkarıldığında mutlaka sonuç alaca-ğızdır. Birbirimizi denetleyerek, birbirimize emek vererekgelişiriz. Her şeyi anlatmanın mutlaka bir yolu vardır.Bir anne bebeğine yediği şeyin çöpünü atması gerektiğininasıl öğretiyorsa, biz de aynı şekilde sabır ve sahiplenmeyleher şeyi tek tek anlatmalıyız. Bir annenin bebeğineduyduğu sevgi ile emek vererek değiştirebiliriz ancak.

Ama ilk önce kendimiz bunu hayata geçirmeliyiz.Yaşamda tek başına kaldığında bu tür değerler insanlarıayakta tutacaktır. Kendi yemeğini yapan, kendi temizliğiniyapan, kendisi ekmeğini taştan çıkaran, kendi sorunlarınıçözebilen güçlü kişilikler çıkarmalıyız HFG’lerden.

Yani Devrimci Bir Kişilik Yaratmalıyız. DüzeninBütün Yozlaştırma, Değersizleştirme ve Yaban-cılaştırmasına Karşı Bizim Kültürümüz!

Bu Bir Savaş Ve Her Adımı Emek Ve SabırlaÖreceğiz!

Yunanistan’da TutsaklardanYangın Bölgesine Yardım Kampanyası

Yunanistan’ınKoridallos hapis-hanesinde siyasitutsakların öncü-lüğünde yangınbölgesindeki mağ-dur halk ile daya-nışma kampanyasıörgütlendi. Bu da-yanışma kampan-yasına göre 2 haftaboyunca hapishanedeki tüm tutuklu ve hükümlülerkahvaltı haklarını yangın bölgesine gönderecekler.

Halkların En Büyük Silahı Dayanışmadır. YunanHalkına Tekrar Geçmiş Olsun Dileklerimizi Gönderiyo-ruz.

"AVRUPA GERÇEĞİ" DEĞİL EMPERYALİZMİNAŞAĞILIK POLİTİKASINA KARŞI

HFG'LERDE BİRLEŞELİM!

AVRUPA'DAEMPERYALİZMİN

YOZLAŞTIRARAK YOK ETME SALDIRISINA KARŞI MEVZİLERİMİZ:

HFG'LER

Facebook: Uyuşturucu Kumara Karşı MücadeleE-Mail : [email protected]

[email protected] : +49-1632257926

58