Transcript
Page 1: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

i

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2509

AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1480

SPOR BİLİMLERİNE GİRİŞ

Yazarlar

Öğr.Gör. Evrensel HEPER (Ünite 1)

Öğr.Gör. Ömür SERTKAYA (Ünite 2)

Doç.Dr. Canan KOCA (Ünite 3)

Doç.Dr. Hayri ERTAN (Ünite 4)

Yrd.Doç.Dr. Mehmet KALE (Ünite 5)

Yrd.Doç.Dr. Serdar TEREKLİ (Ünite 6)

Doç.Dr. Efsun KARABUDAK (Ünite 7)

Prof.Dr. Gıyasettin DEMİRHAN (Ünite 8)

Editör

Doç.Dr. Hayri ERTAN

 

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ

 

Page 2: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

ii

Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir. “Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.

İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2012 by Anadolu University

All rights reserved No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted

in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University.

UZAKTAN ÖĞRETİM TASARIM BİRİMİ

Genel Koordinatör

Doç.Dr. Müjgan Bozkaya

Genel Koordinatör Yardımcısı Doç.Dr. Hasan Çalışkan

Öğretim Tasarımcıları Yrd.Doç.Dr. Seçil Banar

Öğr.Gör.Dr. Mediha Tezcan

Grafik Tasarım Yönetmenleri Prof. Tevfik Fikret Uçar

Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız Öğr.Gör. Nilgün Salur

Kitap Koordinasyon Birimi

Uzm. Nermin Özgür

Kapak Düzeni Prof. Tevfik Fikret Uçar

Öğr.Gör. Cemalettin Yıldız

Dizgi

Açıköğretim Fakültesi Dizgi Ekibi

Spor Bilimlerine Giriş

ISBN

978-975-06-1177-3

1. Baskı

Bu kitap ANADOLU ÜNİVERSİTESİ Web-Ofset Tesislerinde 1.400 adet basılmıştır. ESKİŞEHİR, Mayıs 2012

 

Page 3: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

iii

İçindekiler

Önsöz ……………………………………………………………………………………………….... iv

1. Spor Bilimleri ile İlgili Kavramlar ve Sporun Tarihsel Gelişimi…………………………… 2

2. Spor Felsefesi ve Etiği..................................................................................................... 30

3. Sporda Sosyo-Kültürel Boyutlar..................................................................................... 44

4. Spor Fizyolojisi ve Mekaniği............................................................................................ 64

5. Antreman ve Hareket....................................................................................................... 80

6. Spor Psikolojisi............................................................................................................... 108

7. Spor Beslenmesi............................................................................................................. 128

8. Spor Pedagojisi............................................................................................................... 152  

Page 4: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

iv

Önsöz Spor bilimleri, kavramı çok genel bir terim olarak kullanılmakta ve farklı disiplinlerin birleşmesiyle oluşmuş geniş bir yelpazeyi temsil etmektedir. Bu kavram, sosyal bilimler, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve eğitim bilimleri temel alanlarında ki bilgi birikiminin spor ve spor bilimleri alanına aktarılmasını kapsamaktadır. Bu noktada vurgulanması gereken konu, temel alanlarda ki bilgi birikiminin direk olarak spor bilimleri alanına aktarılmasının mümkün olamayacağıdır. Bu nedenle, mevcut bilgi birikimi üzerine spor bilimlerine özgü araştırma-geliştirme faaliyetlerinin yürütülmesi ve yeni yaklaşımlar geliştirilmesi gerekmektedir.

Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim sistemine dahil edilen Spor Yöneticiliği önlisanas programı kapsamında öğrencilerimizin spor bilimlerinde ki temel çalışma araştırma alanları hakkında temel bilgilere sahip olabilmeleri için bu kitap yazılmıştır. Kitapta yer alan herbir ünite bir konu başlığı hakkında bilgi sağlarken, bazı alanlar birleştitilerek tek bir ünite şeklinde verilmiştir.

Bu kitabın temel amacı, spor bilimlerinin disiplinlerarası çalışma gerektiren bir bilim alanı olduğunun anlaşılmasına yardımcı olmaktır.

Bu kitabın yazılmasında katkı sağlayan başta Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu müdürü Prof.Dr. Güven Sevil, program koordinatörü Doç.Dr. Metin Argan ve üniteleri yazan değerli bilim insanlarına teşekkür ediyorum.

Değerli öğrencilerimize gerek öğrencilik ve gerekse çalışma hayatlarında başarılar dilerim.

 

Editör

Doç.Dr. Hayri ERTAN

Page 5: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

v

Page 6: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

2

 

 

 

 

 

 

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Beden eğitimi kavramını ve beden eğitiminin bireye sağladığı yararları açıklayabilecek, Hareket, hareket eğitimi kavramını ve hareket eğitiminin önemini tanımlayabilecek, Temel hareket becerilerini tanımlayabilecek, Spor kavramını, beden eğitimi ve spor arasındaki farkları açıklayabilecek, Spor ve beden eğitiminde kullanılan temel kavramları açıklayabilecek, Beden eğitimi ve sporun tarihsel gelişimini açıklayabilecek, Cumhuriyet döneminde sporu açıklayabilecek, Antik (Klasik) ve Modern Olimpiyat Oyunlarını açıklayabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar

Beden Eğitimi Aktif Yaşam Hareket Hareket Eğitimi Lokomotor Non-Lokomotor Manipülatif ve Denge Spor

İlk İnsan ve Spor İsveç Jimnastiği Alman Jimnastiği Gök-Börü Kız Börü Beyge Çöğen Olimpiyat

İçindekiler

Giriş Beden eğitimi Aktif yaşam Hareket ve hareket eğitimi Temel hareket becerileri Hareket, vücut, uzaysal ve ritmik bilincin gelişimi Spor Temel kavramlar İlk insan ve spor Beden eğitimi ve sporun tarihsel gelişimi İlk çağlarda spor Eski Türklerde spor Osmanlılarda spor Cumhuriyet döneminde spor Olimpiyatlar

1  

Page 7: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

3

GİRİŞ Spor, Dünya’da farklı kültürleri, farklı dilleri ve insanları bir araya getiren önemli bir olgudur. Spor bilimlerinin öğrenilmesi ve öğretilmesi spor bilimlerini oluşturan kavramların bilinmesi ile başlar. Spor bilimleri ile ilgili temel kavramlar iyi anlaşılmadıkça ve kavramların birbirleriyle olan ilişkileri sağlam bir temele oturmadıkça spor ile ilgili görüş üretmek mümkün değildir.

Spor kavramının anlaşılabilmesi için öncelikle beden eğitimi ve hareket kavramlarının iyi bilinmesi gerekmektedir.

BEDEN EĞİTİMİ Çağımızda devamlı olarak değişen ve gelişen olaylar ve teknoloji bireyler üzerinde olumlu ve olumsuz etkiler oluşturmaya başlamıştır. Eğitimin buradaki işlevi toplum üzerindeki bu etkiye karşı nitelikli insan gücü yetiştirmektir. Nitelikli insan gücüde fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden sağlıklı olmayı gerektirir. Bu da eğitim süreci içerisinde beden eğitiminin rolünü ortaya koymaktadır.

Gerçek anlamda beyin ve vücudun fonksiyonları bağımsız düşünülemeyeceğinden tek başına bir fiziksel sağlamlık da düşünülemez. Fiziksel uygunluk bireyi sadece bir beden olarak değil zihinsel, duygusal ve sosyal bir bütün olarak ele alır. Bir hareketi yapabilmek için kasların gelişmiş olması ve sinir sisteminin mükemmel iletişimi yetmemekte, bireyin hareketi doğru ve çabuk algılayabilmesi, anlamlandırabilmesi, düşünsel olarak geliştirebilmesi de önem kazanmaktadır.

Beden eğitimi etkinlikleri düzenli olarak yapıldığında fiziksel uygunluğun, kalp-dolaşım sistemi dayanıklılığının, fiziksel kapasite ve sportif etkinliklerin iyi yapılabilmesi gibi özelliklerin gelişmesi hedeflenmektedir.

Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel gelişimler arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Özellikle dokuların, organların ve kemiklerin sağlıklı büyümesi için önemli bir fizyolojik olgudur.

Amerika Ulusal Beden Eğitimi ve Spor Birliği’ne (NASPE) göre beden eğitimi, “çocuk ve yetişmekte olan gençlerin bilişsel, sosyal ve fiziksel gereksinmelerini karşılamak için hazırlanmış bireysel ve grup içerisindeki hareket yaşantılarını kapsayan bir etkinlik”tir.

Amerika Ulusal Beden Eğitimi ve Spor Birliği’ne (NASPE) göre beden eğitimi alan bireyin kazanacağı davranışları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz;

• Beden eğitimi alan birey; çeşitli fiziksel etkinlikleri gerçekleştirmek için zorunlu becerileri öğrenecek.

• Beden eğitimi alan birey; fiziksel devamlılığının farkında olma duygusunu geliştirecek.

• Beden eğitimi alan birey; hareketsel olan ve olmayan ve ustalık içeren becerileri geliştirecek.

• Beden eğitimi alan birey; hareket, dans, oyunlar ve sporda hareketsel olan ve ustalık içeren becerileri birleştirecek.

• Beden eğitimi alan birey; düzenli fiziksel etkinliğin yararlarını anlayacak ve sağlıklı olma anlayışını geliştirecek.

Spor Bilimleri İle İlgili Kavramlar ve Sporun Tarihsel Gelişimi

Page 8: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

4

• Beden eğitimi alan birey; sağlıklı ve sağlıklı olma alanlarında bilinçli bir tüketici olacak.

• Beden eğitimi alan birey; dinlenme becerisini ve güven duygusunu geliştirecek.

• Beden eğitimi alan birey; vücut yapısını ve genel işlevini kavrayacak.

• Beden eğitimi alan birey; spor, hareket, dans ve oyunlardaki kuralları değerlendirmeyi, uygulamayı ve kuralları kavrayacak.

• Beden eğitimi alan birey; estetiği ve hareketin yaratıcı niteliklerini takdir edecek.

• Beden eğitimi alan birey; kendine güveni ve içsel kişilik becerilerini geliştirecek.

Özellikle çocukluk ve gençlik dönemlerinde bireylerin gelişimine önemli katkıları bulunan beden eğitiminin tanımı konu uzmanlarınca farklı biçimde yapılmaktadır. Örneğin, Wuest ve Bucher’e (1999) göre, beden eğitimi “fiziksel etkinliklerin kullanıldığı eğitimsel bir süreç olduğu kadar, bireylerin gereksinim duyduğu tutum, bilgi ve becerilerin optimal düzeyde gelişmesine de katkıda bulunan” bir süreçtir.

Pangrazi ve Dauer (1992) de, beden eğitimini “çocukların bütün olarak büyüme ve gelişmesine hareket deneyimleri aracılığıyla katkıda bulunan genel eğitim programlarının bir parçası” olarak tanımlanmaktadır.

Bu tanımlardan anlaşıldığı gibi, beden eğitimi bireyin fiziksel, duygusal, sosyal ve bilişsel yönlerden gelişmesini sağlayan etkinlikler toplamıdır. Bu anlamda beden eğitimi, sadece bireylerin bir bütün olarak gelişmesine değil, aynı zamanda bireylerin oluşturduğu ve içinde yaşadıkları toplumun gelişmesine de katkı sağlamaktadır.

Bu konu ile ilgili Ali Niyazi İnal’ın Beden Eğitimi ve Spor Bilimi (Ankara: Nobel Yay. 2003) adlı kitabını okuyunuz.

Eğitim sistemi içerisinde beden eğitiminin rolünü ve önemini tartışınız.

AKTİF YAŞAM Çocuklara bilgi, beceri, davranış, yetenek ve aktif bir yaşam tarzına sahip olma isteği kazandırmak ve geliştirmek için yardım etmeyi amaçlar. Beden eğitimi ve spor eğitiminin önemli amaçlarından biride çocukları aktif bir yaşam tarzı geliştirmeye doğru eğitmektir. Çocuklar sadece öğretmen eğitim verdiği zaman değil, normal yaşam tarzlarının bir parçası olarak da aktif olmalıdırlar. Aktif yaşam; fiziksel etkinliklere katılım ile gerçekleşir.

Çağdaş eğitim, çocukların tüm potansiyellerini geliştirmeleri üzerine odaklanmıştır. Eğitimciler sadece çocukların okul yılları boyunca büyüyüp gelişmelerini değil, aynı zamanda serbest saatlerinde ve okul yılları sonrasında da aktif bir yaşam tarzı için gereken alışkanlıkları, becerileri ve bilgiyi geliştirmelerini arzulamaktadır.

Çağdaş eğitim anlayışı, insanın bilişsel, duyuşsal, fiziksel ve sosyal yapılarıyla dengeli birer bütün olarak en uygun ve ileri düzeyde yetiştirilmelerini amaçlar. Bu amaçla insanın bu özelliklerinin geliştirilmesinde beden eğitimi ve spor önemli bir yere sahiptir.

Çocukların doğasında hareket etme isteği vardır. Öğretmenler ve spor eğitimcileri bu doğal hareket etme isteğine dikkat etmeli ve çocukları aktif bir yaşama doğru sürükleyecek etkinlikler düzenlemelidir. Okul yıllarında çocukların fiziksel düzeylerinin gelişmediği görülmektedir. Bilgisayar başında geçen saatler, uzun süre televizyon seyretme, fiziksel etkinliklere katılmama, okul dışında oyun imkanının azalması gibi sosyal etkenler çocukların hareketsiz bir yaşam içerisine girmesinin temel nedenlerindendir. Okul tüm bu olumsuzlukları silmek konusunda yeterli değildir. İyi hazırlanmış beden eğitimi ve spor programları bu olumsuzlukları silmede önemli bir katkı sağlar. Uygun çevresel koşulların sağlanması ile çocuklar aktif bir yaşam stili için gerekli olan niteliklere sahip olabilir. Çocuklar aktif bir yaşam stili için gereken becerilere sahip olmalıdır; çünkü bu becerilere sahip olmadan başarılı olunamaz.

Page 9: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

5

Fiziksel olarak aktif bir yaşam biçimini benimsemiş olan kişilerde hastalıklara karşı yakalanma olasılığının, hareketsiz bir yaşam tarzını benimsemiş olan kişilere göre daha az olduğu yapılan araştırmalar sonucunda belirlenmiştir. Fiziksel olarak aktif bir yaşam biçimini sürdüren kişilerin kansere yakalanma olasılığının hareketsizlere göre daha az olduğu bildirildi. Japonya Sağlık Bakanlığının önderliğinde yapılan bir araştırma, çok aktif bir hayat süren erkeklerde kansere yakalanma olasılığının, hareketsiz erkeklere oranlara yüzde 13 azaldığını, kadınlarda da bu oranın yüzde 16 olarak saptandığını gösterdi. Sonuçları American Journal of Epidemiology dergisinde yayınlanan araştırma kapsamında, Japonya'nın 9 bölgesinde yaşları 45 ila 74 olan yaklaşık 80 bin kadın ve erkeğin incelendiği belirtildi. Bu kişilerin, oturarak, yürüyerek, ayakta durarak, uyuyarak ve egzersiz yaparak geçirdikleri zamanla belirlenen metabolizma hızlarına göre 4 gruba ayrıldığı, özellikle düzenli olarak egzersiz yapan ve aktif bir yaşam biçimi sürdüren Japon kadınlar arasında kansere yakalanma olasılığındaki azalmanın çarpıcı olduğu gözlendi.

Teknolojinin gelişmesi sonucu aktif yaşam süren insanların hareketsiz bir yaşam süreci içerisine girmesi, günümüzde oldukça fazla rastlanan ve çağımızın sorunu olarak görülen kalp-damar rahatsızlıkları, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, osteoporoz gibi bazı sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Günümüzde ise hareket etmeye ve aktif bir yaşam sürmeye olan ihtiyaç daha da artmıştır.

Bu kadar önemli olan beden eğitimi ve spor kavramı birçok farklı becerileri içermektedir. Bu becerilerin çocukluk yılarında etkin bir şekilde öğrenilmesi ilerleyen yıllardaki aktif yaşam trendini belirleyecektir. Bizim amacımız çocukların okul öncesi dönemden başlayarak ilköğretim yılları boyunca pozitif ve aktif yaşam stili benimsemelerini geliştirmektir. Çocuklar iyi bir görüntüye sahip olmak için egzersizin önemli olduğunu anlamalıdırlar. Çocuğun yaşam tarzının bu yönde değişmesi sonucu; çocuk hem beslenme alışkanlıklarını değiştirir, hem de diğer sağlık faktörlerini uygulamaya başlar ki, buda çocuğun pozitif ve sağlıklı yaşama doğru ilerlemesini sağlar.

Fiziksel aktivite ve aktif yaşam için çocukların, gençlerin ve yaşlıların spor yapmalarına olanak sağlayacak çevreler ve ortam yaratılmalıdır.

Aktif yaşam ile ilgili değişik bilgilere http://www.guresdosyasi.com/yuruyusveyararlari.html adresinden ulaşabilirsiniz.

HAREKET VE HAREKET EĞİTİMİ Yaşam demek hareket içerisinde olmak demektir. Piaget’e göre birçok çocuk için yaşamak bir şeyler yapmak, hareket içerisinde olmak demektir. Hangi ortamlarda olurlarsa olsunlar; ister asfalt bir çevrede, ister doğaya yakın bir çevrede olsunlar, sağlıklı ve uyumlu bir gelişmenin ön şartı çocuğun vücudu ve hareketleri konusunda bilinçlendirmesidir.

Motor hareketlerin öğrenilmesi ve bu konuda çocuğun küçük yaşta bilgilendirilmesi onun hareket kabiliyetlerini geliştirmede etkili olacaktır. Çocuklar genelde hareket etmekten zevk alırlar. Hareket sayesinde dünyayı keşfeder; kendilerini ve başkalarını tanımayı öğrenirler. Ancak günümüzde çocukların hareket kabiliyetlerini geliştirebilecekleri alanlar gün geçtikçe sınırlanmaktadır. Okul, çocuklar için güven içinde hareket edebilecekleri tek ortamdır.

Hareket, vücudun herhangi bir bölümündeki gözle görülür değişim pozisyonu, vücudun konum değiştirmesidir. Başka bir deyişle, hareket, bir kişiye ya da belirli bir noktaya göre yer değiştirmek olarak tanımlanabilir. Hareket eğitimcileri, hareket kavramını "organize olmuş hareketler serisi" olarak tanımlamaktadır. Hareketsizlik ise, bir nesnenin konumunun bir çizgiye ya da bir yüzeye göre sabit kalması halidir.

Yukarıda yer alan tanımlardan da anlaşılabileceği gibi hareket, günlük hayatımızın temel bir parçasıdır. Bir çocuk herhangi bir yere hareket etmek istediğinde, çocuğun hareketi başarması için birçok yol vardır. Burada önemli olan çocuğa doğru davranışı göstermek değil, onun farklı hareket yollarını algılamasını sağlamaktır.

Hareket eğitimi kavramının birçok şekilde tanımı yapılmıştır. Hareket eğitimi; uygulama, oyun, spor, atletizm, yüzme, jimnastik, dans kullanımlarını ve bunların anlamlarını araştırmaya; bunların birbirlerine veya gruplara olan etkilerini anlamaya çalışan akademik bir disiplindir.

Page 10: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

6

Hareket eğitimi, çocuğun paylaşmayı, duygularını ifade etmeyi, kişisel amaçlar belirlemeyi ve özgürce hareket etmeyi öğrenmesi için fırsatlar yaratır. Bir başka tanımda hareket eğitimi; günlük yaşama değer veren ve yaşamla bütünleşen fiziksel etkinliğe odaklanan aktif yaşamı anlatır.

Hareket eğitimi, hareketin keşfedilmesi ve üretilmesi olarak tanımlanır. Etkili ve elverişli hareket etmek için bilişsel becerilerin geliştirilmesine yönelik oyunları öğrenmede önemli bir yere sahiptir. Hareket eğitiminin bilinçli bir şekilde uygulanması motor becerilerin öğrenilmesine yardımcı olur. Bu bilgiler ışığında çocuklar etkili bir şekilde ve farklı çevresel durumlarda nasıl hareket edebileceklerini ve tepkilerini nasıl kullanabileceklerini öğrenirler.

Yaşantıya dönüştürülen bu etkinlikler, çocuğun nasıl etkili hareket ettiğinin, güvenli ve verimli hareketlerin nasıl yapıldığının anlaşılmasına olanak sağlar. Böylece hareket eğitimi ve öğretimi, çocukların uygun sosyal etkileşimini cesaretlendiren bir şekilde yürütülür.

Çeşitli hareket etkinliklerini içeren iyi bir hareket eğitimi programı, çocukların tüm gelişiminde hayati bir önem taşır. Bu yaşlarda oyun şeklinde basit koşular ve atlayışlar yapan bir çocuk, bunu yavaş yavaş geliştirecek, aynı yaşlardaki daha önce hiç atlayış yapmamış bir çocuktan daha ileri seviyede olacaktır.

Böylece çocuk, bir şeyleri algılarken kendi ihtiyaçlarının da farkına varacaktır. Algısal yetenekler öğrenilebilen yeteneklerdir. Hareket etmek için algılamak, algılamak için de hareket etmek ve yer değiştirmek gerekir. Algısal bilgilerle harekete ilişkin bilgilerin uyumu çocukta uzaysal algının gelişimi için gereklidir. Bu nedenle, hareket eğitimi içerisinde verilecek olan etkinlik çeşitliliği, çocuğun bilişsel becerilerinin gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Hareket etmeyi öğrenebilmek için serbestçe hareket etmek ve önce kendi alanını, sonra diğer hareket alanlarını tanımak zorundadır. Hareket alanlarını etkili kullanabilen çocuk, tüm yönlerde ve düzeylerde (yüksek-orta-düşük) lokomotor, non-lokomotor, manipülatif ve denge becerilerini yapabilecek ve kendi vücut kapasitesini tanıyabilecektir. Gerçekte lokomotor, non-lokomotor, manipülatif ve denge gibi hareket çeşitlerinin geliştirilmesine yönelik olarak hazırlanan nitelikli programlar çocukların hareketlerini ve hareket verimliliğini de arttıracaktır.

Hareket ve hareket eğitimi kavramlarını anlamak için yararlı bir kaynak olarak Çocukta Hareket, Oyun Gelişimi ve Öğretimi adlı kitaba bakabilirsiniz. (Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2007).

Hareket kavramı ve hareket eğitimi kavramını tartışınız.

TEMEL HAREKET BECERİLERİ Temel hareket becerileri insanların hayatlarında, işlerinde ve gelecekte de kullanabilecekleri niteliktedir. Bu temel hareket becerileri lokomotor beceriler, non lokomotor beceriler, manipulatif beceriler ve dengedir.

Lokomotor Beceriler Çocuklar okula başlamadan önce gelişmiş olmamak şartıyla yürüyebilirler, koşabilirler ve sıçrayabilirler. Eğer çocuğa “iyi bir koşucu musun?” diye sorarsak cevap “evet” olacaktır. Gerçektende çocuklar yeteneklerini daha iyi olarak düşünürler ve daha büyüklerle yarışmaya çalışırlar. Yarışmayı kaybettikleri zamanda şaşırırlar.

Lokomotor beceriler; vücudun zemindeki belirli bir noktadan bir başka yere doğru hareketidir. Büyük kas becerileri denge/kararlılık becerileri ile birlikte gelişir. Lokomotor becerilerinin etkili formalarına geçmeden önce, denge becerilerinin temel yönleri üzerinde ustalaşmak gerekir. Lokomotor beceriler şunlardır:

• Yürüme

• Koşma

• Atlama

Page 11: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

7

• Sıçrama

• Uçma

• Sekme

• Tırmanma

• Kayma

• Sürünme

Yürüme

Şekil 1.1: Lokomotor Hareket Becerileri.

Non-Lokomotor Beceriler Non-lokomotor beceriler; bireyin, bulunduğu zemin üzerinde dengesini yerçekimine karşı koruma yeteneğidir. Denge/kararlılık, insan hareketinin temel formudur. Bütün etkili hareketlerin temelidir. Hem lokomotor hem de manipülatif becerilerin içine yayılır. Nonlokomotor beceriler şunlardır.

• Eğilmek

• Bükülmek

• Sallanmak

• Dönmek

• Simetrik-asimetrik, geniş-düz vücut şekilleri

Page 12: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

8

Dönme

Şekil 1.2: Non-lokomotor Hareket Becerisi.

Manipülatif Beceriler Manipülatif beceriler; bireyin, herhangi bir nesne ile ilişkisini gerektiren hareketlerdir. El ve ayakların kullanılması ile nesnelerden kuvvet alma ve nesnelere kuvvet uygulama ile ilgilidir. Bir şeyi el veya ayak ile yapmak bir kişinin öğrenebileceği en iyi harekettir. Çocuklar el ile yapılan şeyleri severler. Manipulatif motor beceriler eğer doğru bir şekilde öğretilirse kendi kendine yapılabilen etkinliklerdir. Manipülatif hareket becerileri ile küçük kas becerileri gelişir. Manipülatif hareket becerileri,

• Atma

• Tutma

• Fırlatma

• Vurma

• Tekmeleme

• Sürme

Page 13: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

9

Atma ve Tutma

Şekil 1.3: Manipulatif Hareket Becerileri.

DENGE Ağırlık merkezinin yerçekimine karşı kontrol altında tutulmasıdır. Denge çalışmalarının amacı, vücudu daha fazla zorlamaya yönelik çalışmaları içerir. Denge yeteneğimizi geliştirmede yapacağımız çalışmaların büyük bir önemi vardır. Bu çalışmalar ile vücudumuzu daha önce yapmadığı hareketlere zorlamak, bu hareketleri yapabilmeye çalışmak ve değişik materyaller taşımayı içerir. Statik Denge Sabit bir noktada dengeyi sağlayabilme “statik denge” olarak tanımlanır. Tek ayak üzerinde durma, amuda kalkma statik dengeye örnek verilebilir.

Tek Ayak Üzerinde Durma

Şekil 1.4: Statik Denge.

Dinamik Denge Hareket halinde dengeyi koruyabilme ise “ dinamik denge” olarak ifade edilir. Denge üzerinde yürüme, sıçrama ve sağa, sola dönüşler, yuvarlanmalar, takla dinamik dengeye örnek olarak verilebilir.

Page 14: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

10

Denge Tahtası Üzerinde Yürüme.

Takla Atma.

Şekil 1.5: Dinamik Denge.

Lokomotor, Non-Lokomotor, Manipülatif ve denge becerilerinin beden eğitimi ve spor için yararları nelerdir, tartışınız.

HAREKET, VÜCUT, UZAYSAL VE RİTMİK BİLİNCİN GELİŞİMİ Çocuklar büyüdükçe, vücutlarının neler yapabileceğini, daha etkili bir biçimde nasıl hareket edeceklerini ve uygun tepkileri nasıl vereceklerini daha iyi anlarlar. Bu bilinçler geliştikçe, insan hareketleri konusunda daha usta olur.

Hareket Bilinci Hareket bilinci, duygusal deneyimleri izlemek, yorumlamak ve onlara doğru biçimde tepki vermeyi içerir. Vücut beş duyu organıyla bilgi alır (görme, tatma, duyma, koklama, dokunma). Algı, geçmiş deneyimleri kullanarak bu duygusal bilgiyi değerlendirir ve kararlar alınır, tepkiler verilir. Başka bir duyusal şekil çoğunlukla altıncı “his olarak” belirtilen, kinestetik bilinçtir. Vücudun dışında bilgi alan diğer duyuların çoğunun aksine, kinestetik duyu sistemi, iç mekanizmadan, sinirlerden, eklemlerden ve diğer iç bölgelerden bilgi alır. Bu bilgi, diğer duyularla elde edilen bilgilerle birleştirilir, hareket ve vücut duruşu şeklinde bir tepki üretilir. Bu yüzden, hareket bilinci, çocuklar algısal bilinci değerlendirdikçe gelişir.

Vücut Bilinci Vücut bilinci, vücudun kısımlarını ve birbirleriyle ilişkilerini doğru olarak tanımlamayı kapsar. Vücut bilinci aynı zamanda, vücudun kısımlarının kapasitelerini, sınırlarını ve hareketleri doğru ve etkili bir biçimde yapmayı da kapsar. Çevresel deneyimler, vücut bilincinin gelişmesine yardımcı olur. Örneğin

Page 15: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

11

çocuklar ilkokula başladıklarında vücutlarının %50’sini bilirler. İlkokul sonuna kadar vücutlarını %100 tanımaları gerekir. Vücut bilincinin bir uzantısı da yön bilincidir. Birçok çocuk sağ ve solunu kolayca tanımasına rağmen, bu çocukların genelde ilkokula başlayıncaya kadar bilmedikleri bir şeydir.

Uzaysal Bilinç Uzaysal bilinç, üç boyutlu uzayı, içindeki objeleri tanımak ve onlara tepki verme yeteneğidir. Çevreye göre insanın vücudunun konumunun hissidir. Görsel bilinç, uzaysal bilincin kapsamı içindedir. Derinlik ve uzaklık algısı, biçim farkı ve görsel motor düzeni uzay bilincine katkıda bulunur. İlkokul (1, 2, 3, 4 ve 5. sınıflar) ve ortaokul (6, 7 ve 8. sınıflar) da okuyan çocuklara uzay bilinci farkını göstermek için bir uygulama yaptırılıyor. Bu uygulama çocukların topu tutabilmeleri yeteneği ile ilgilidir.

Bir makine tarafından bir top fırlatılır ve çocuklara, topu tutabilmek için, hareket etmeleri söylenir. İlk olarak çocuklara topun atılış yerini görmeleri sağlanıyor. Daha sonra, büyük bir bez parçası ile topun atılış yerinin görünmesi engelleniyor. Çocukların hepsi doğru yöne koşmalarına rağmen, yaşça küçük olanlar (1, 2 ve 3. sınıflar) topun düşeceği yerin tahmininde yaklaşık 22 adımlık bir sapma yaptılar. Yaşları daha büyük olanlar ise (4, 5 ve 6. sınıflar) yalnızca 2,5 adımlık sapma yaptılar. Yaşı küçük olanlar, aynı yöne koşmalarına rağmen topun düşeceği yeri tahmin edememekle birlikte gittikleri yere de çok geç vardılar. Gelişme ise topun düşeceği yeri doğru tahmin eden fakat karar vermekte geç kalan 4. sınıf öğrencilerinde gözlenebildi. Aslında, karar verselerdi de topa yetişemeyeceklerdi. 5. sınıf öğrencileri ise, 4. sınıflara göre biraz daha hedeften uzaklaştılar ama topu yakalamak için daha hızlı davrandılar. 6. sınıf öğrencileri ise tahminlerinde en başarılı olan gruptu. Yaşça büyük olan çocukların (4, 5 ve 6. sınıflar) hepsi topun nereye düşeceğini iyi tahmin etmişlerdi. Fakat 4. sınıf öğrencileri, bu bilgiyi 6. sınıf öğrencileri kadar iyi değerlendiremedi. Bu ve bu tür çalışmalardan anlıyoruz ki, hızlı hareket eden nesnelere dair algısal tahminler içeren uzaysal bilinç ve becerisel tepkiler çocukluk çağının son dönemlerine kadar pek gelişmez. Bu yüzden öğretmenler ve eğitmenler 8 yaşında ve daha küçük çocuklardan, düzgün fırlatılmış bir topu yakalamasını ve havada uçan bir topun doğru olarak gözlenmesini beklememelidirler.

Ritmik Bilinç Bütün hareketlerimiz, uzaysal ve zamansal özellik taşır. Yani hareketlerimiz uzayda bir zaman düzeni içinde gerçekleşir. İyi gelişmiş bir zaman bilinci olan çocuk, hareketleri koordine ve ritmik bir biçimde yapabilir.

Ritmik bilinç, bütün koordine edilmiş hareketlerin temelidir. Çocukların günlük hayatlarında önemli bir rol oynar. Diğer bir bilinç ise, işitsel bilinçtir ki, bu ses ayrımı, sesin geldiği yeri belirleme, zamansal ve işitsel algıyı kapsar. Zaman içindeki seslerdeki değişimleri algılama ve ayırt etme yeteneği, ritmik bilincin önemli bir parçasıdır. Ritmik hareketler, örneğin halk oyunları tempo, düzen ve vurgu ayrımı gerektirir.

Ritmik bilinç konusunda, küçük ve büyük çocuklar arasındaki değişiklikler birçok araştırmada kanıtlanmıştır. Küçük çocukların, büyük çocuklara göre, ritmik bilinç konusunda daha çok zorlandıkları görülmüştür. Ayrıca erkek çocukların kız çocuklarına oranla, ritmik hareketlerde daha çok zorlandığı kanıtlanmıştır. Ancak genelleme yapmak için, iki cinsiyet arasında daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır. Açıkçası, çocukların daha çok ritmik aktivitelere ihtiyacı vardır.

SPOR Spor bireylerin “hareket” etme ihtiyacını karşılaması, eğlenme, oyun, neşelenme, sosyalleşme, statü elde etme ve daha birçok nedenden dolayı tercih edilirken aynı zamanda bir meslek olarak da seçilebilmektedir.

Spor sözlük anlamı olarak incelendiğinde Latince Disportare ve Desport biçiminde “dağıtmak, birbirinden ayırmak” anlamına gelen sözcüklerden oluşmuştur. 17.yüzyıldan sonra ilk hecesi değişerek “SPORT” biçimine dönüştüğü araştırmacılar tarafından öne sürülmektedir.

Page 16: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

12

Spor denilince insanın aklına koşmak, yürümek, yüzmek, bisiklete binmek veya bir takımın diğer bir takıma karşı yapmış olduğu mücadele gelebilir. Sporu farklı bir şekilde ele alarak incelemek mümkündür.

Şekil 1.6: Sporun Farklı Şekillerde Ele Alınışı.

Rekreasyon: Serbest zamanları değerlendirme etkinliğidir. İnsanların serbest zamanlarında hiçbir zorlama olmadan gönüllü olarak katıldıkları etkinliklerdir. Bu etkinlikler kişiyi hem eğiten hem de eğlendiren nitelikte olabilir.

Amatör sporcu: Uğraştığı spor dalında katıldığı yarışmalardan veya müsabakalardan maddi kazanç elde etmeyen sporculara verilen isimdir.

Profesyonel sporcu: Uğraştığı spor dalında katıldığı yarışmalardan veya müsabakalardan maddi kazanç elde eden sporculara verilen isimdir.

Sporun belirli sözcüklerle kalıplaşmış klasik bir tanımı yoktur. Spor kavramının tanımları incelendiğinde farklı şekillerde tanımlandığı görülebilir. Bu nedenle spor ile ilgili farklı kaynaklardan değişik tanımlar vererek spor kavramının anlaşılması daha kolay olacaktır.

Felsefi açıdan spor, spor kavramında dile gelen hakikati; sporun özünü sürekli bir çabayla araştıran; kavramı spor bilimlerinden ve felsefelerinden derlediği her yeni bilgi ile yeniden yorumlayan, aydınlatan bir bilgi alanıdır. Sosyoloji açısından spor ise, belli kuramların ışığı altında diğer bilim dallarıyla işbirliği yaparak sporda sosyal yapılar ve sosyal davranışlar ile sporun sosyal etkilerini araştırır.

Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde spor, “Kişisel ya da toplu biçimde yapılan genellikle yarışmaya dayanan, kimi kurallara göre uygulanan beden hareketlerinin tümü” olarak tanımlanmıştır. Bir başka tanıma göre ise spor, özel araç gereç ve ortam kullanan, rekor arayışlarının önemli olduğu belli bir zaman ve alan içinde yapılan yarışmaya dayalı fiziksel bir aktivite olarak tanımlanmıştır.

Loy ise spor kavramına farklı bir açıdan yaklaşarak,

• Doğada yapılması

• İçinde yarışma unsurlarının bulunması

• Fiziksel yeteneklere dayanması

• Şans, strateji ve yetenek unsurlarını içermesi,

• Değişken bir sonuca sahip olması gibi fikirleri ile değişik bir bakış açısı ortaya koymuştur.

Page 17: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

13

Spor ve Beden Eğitimi Arasındaki Farklar Spor Beden Eğitimi Bir yarışmadır. Yarışma Değildir. Reklam aracıdır. Reklam aracı değildir. Bir meslektir. Meslek değildir. Üretime katkı sağlar. Üretime katkı sağlamaz. Toplumlar arası ilişkileri artırır. Toplumlar arası ilişkileri artırmaz Bir seyir vasıtasıdır. Seyir vasıtası değildir. Politika aracıdır. Politika aracı değildir. Profesyonel bir uğraşı olarak yapılabilir. Profesyonel bir uğraşı olarak yapılamaz. Eğitim ve eğlence aracıdır. Eğitim ve eğlence aracıdır. Serbest zaman faaliyetidir. Serbest zaman faaliyetidir. Bir bilim ve tekniktir. Bir bilim ve tekniktir. Zevk ve estetiktir. Zevk ve estetiktir. Kişiler arası ilişkileri artırır. Kişiler arası ilişkileri artırır.

Beden eğitimi ve spor ile ilgili tanımlarından anlaşılabileceği gibi, beden eğitimi rekor kırma ve şampiyon olma amacı taşımaz iken, sporda ise şampiyon olma ve rekor kırma amacı vardır. Beden eğitimi kurallara bağlı olmadan özgürce ve değişik ortamlarda yapılırken, spor ise, spor salonlarına veya spor sahalarına, yaptığı spor ile ilgili araç ve gereçlere, yapılan spor dalı ile ilgili belirli kurallara gereksinim duyar.

Bu konu ile ilgili bilgilere Gazanfer Doğu ve ark. Spor Bilimlerine Giriş (Ankara: Spor Yayınevi,2006) adlı kitabını okuyunuz.

Beden eğitimi ve spor kavramını birbirinden ayıran özellikler nelerdir, tartışınız.

TEMEL KAVRAMLAR Büyüme Hücrelerin büyümesi ve çoğalması sonucu oluşan vücut ölçülerindeki artıştır. Fiziksel gelişmeden dolayı vücuttaki nicel değişikliklerdir. Baldır kaslarının hacmindeki bir artış büyümeyi anlatabilir. Büyüme beden ile ilgili değişimleri içermektedir.

Olgunlaşma Üst düzeyde işlevsellik yaratmak için türe özgü yetilerin niteliksel değişmeleridir. Örneğin bir çocuğun alıştırma ve destek ile belirli bir zamana kadar yürüyememesi, ancak yürüme olgunluğuna gelince yürümeye başlaması.

Çevresel faktörlere bağlı olarak gelişim süreci içerisinde belirgin değişimler oluşmaktadır. Örneğin gelişim sürecine bağlı olarak çocuğun ortaya çıkardığı motor performansta değişimler meydana gelir. Yaklaşık olarak bir bebek dört aylık olduğunda destek ile oturabilir duruma gelir. Yedi aylık olduğunda ise desteksiz oturabilir. Tutuş, tırmanma ve ayakta durmak çocuğun olgunlaşması ile ortaya çıkan davranışlardır. Bunun sonucunda olgunlaşmayı organizmanın büyüyerek kendisinden beklenen bir işi yapabilecek düzeye ulaşma sürecidir diyebiliriz.

Gelişim Çocuğun daha yüksek nitelikteki işleri yapabilmesi ve ilerlemesi şeklinde tanımlanan gelişim kavramı bireyin olgunluğa erişmesidir. Kısacası olgunlaşma ve öğrenme bireyin gelişiminde anahtar noktalardır.

Page 18: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

14

Gelişme döllenmeden başlayarak yaşamın sonuna kadar geçen sürede insanın yaşadığı fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal yönden değişikliklerdir. Örneğin bir çocuğun gelişimine, olgunlaşmaya ve öğrenme olanaklarına bağlı olarak konuşma ve anlatım gücünü geliştirmesi.

Motor Performans Motor görevi ortaya çıkarmak için kullanılan güç ve motor görevi ortaya çıkarma düzeyi. Örneğin, hedefin merkezine topu atma.

Esneklik Esneklik bir eklemin hareket oranıdır. Esneklik oranı hareket içindeki eklemlerin yapısına ve doğasına, eklemleri saran ligamentlerin doğasına, eklemler ile ilişkili kasların genişliğine bağlı olarak değişir.

Esneklik bir hareket için en önemli parçalardan biridir. Bu yüzden genel temel eğitim programlarında nitelikli bir şekilde yer almalıdır. Yüksek düzeyde bir esnekliğe sahip çocuk hareket sırasında kasları içinde hızlı ve yüksek bir kan dolaşımına sahiptir.

Sürat Hareketleri en kısa sürede yapabilme yeteneğidir. Spor da başarılı olabilmenin özelliklerinden biriside sürattir. Sürat bireyin vücut parçalarını hızlı bir şekilde hareket ettirebilmesine ve bir noktadan başka bir noktaya en kısa sürede yapabilmesine bağlıdır.

Kuvvet Sportif anlamda kuvvet vücudun bir bölümü veya tamamının kütlesi ya da ilgili spor dalında kullanılan aracın kütlesinden kaynaklanan bir dirence karşı koyan, direnci yenen etki olarak tanımlanabilir.

Sporda Beceri Sporda beceri, minimum enerji ve zaman harcayarak istenen maksimum hedeflere ulaşabilmek için bir süreç içinde sıralanan ve kazandırılması öngörülen istemli davranışlardır. Beceri, alıştırmaya, tekrarlarla hareketleri öğrenebilmeye, değişik durumlarda amaca uygun ve çabuk bir şekilde tepki gösterebilmeye, her hareketin birbirini doğru olarak izlemesine, istenen kuvvetle meydana gelmesine bağlıdır.

Dayanıklılık Motorsal ve bireysel özellikler ile ilgili bir biyo-motor beceri olan dayanıklılık ortaya çıkan yorgunluğa karşı organizmanın karşı koyabilme yeteneği, vücudun sergilediği aktivitenin meydana getirdiği strese dayanma yeteneğidir.

Sporda Yetenek Belli bir alanda normalin üzerinde, ancak henüz tam olarak gelişmemiş özelliklere sahip olan kişidir.

Koordinasyon Amaca yönelik bir hareket esnasında iskelet ve merkezi sinir siteminin dengeli ve uyum içerisinde çalışmasıdır. Tüm sporsal becerileri öğretirken, becerileri geliştirirken ve becerilerin belirli bir seviyeye ulaşabilmesini sağlamak için mutlaka koordinasyon çalışmalarının uygulanması gerekmektedir.

Kondisyon Bir sporcunun fiziksel ve ruhsal olarak genel durumu ve verimliliğidir.

Page 19: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

15

Mehmet Göral ve Korkut Yapıcı’nın Beden Eğitimi ve Spor Bilimlerine Giriş, (Kütahya: Tuğra Ofset., 2001) adlı kitabında sporda temel kavramlarla ilgili temel bilgileri bulabilirsiniz.

Büyüme, gelişme ve olgunlaşmayı birbirinden ayıran özellikler nelerdir, tartışınız.

SPORUN TARİHSEL GELİŞİMİ İLK İNSAN ve SPOR Tarihteki ilk sporlar araçlı veya araçsız yapılsın, savunma ve saldırı amacı taşımaktadır. İlk insanın hayvanlarla ve kendi cinsinden olanlarla girdikleri mücadele sonrasında ilk olarak gerçekleştirdiği eylem kendi fiziksel gücünü kullanmayı öğrenmesidir. Bu da ilk insanın bilinçsiz olarak yaptığı güreşin ortaya çıkmasını sağlamıştır. İlk insan yapmış olduğu bu mücadelesini silahsız olarak gerçekleştirdiğinden dolayı savunma ve saldırı aracı olarak sadece ellerini ve kollarını kullanmıştır. Bunu daha etkili bir biçimde uygulayabilmek içinde ellerini yumruk yapmış, kolunun itme gücünü kullanarak boks denilen mücadele sporunun ortaya çıkmasını sağlamıştır. İlk insanın yürüme, koşma, atlama ve tırmanma hareketlerini beslenme ve tehlikelerden korunmak amaçlı yaptığı bilinmektedir. Bu da atletizm ve dağcılık gibi sporların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu konu ile ilgili Cemal Alpman’ın, Eğitimin Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyunca Gelişimi, (İstanbul: Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Genel Müdürlüğü Yayınları, 1972) adlı kitabını okuyunuz.

BEDEN EĞİTİMİ VE SPORUN TARİHSEL GELİŞİMİ Eğitim tarihi içerisinde birçok çalışma göstermektedir ki; beden eğitimi her zaman gündemde olmuş ancak çeşitli önem dereceleriyle değerlendirilmiştir. Yunanistan’ın klasik çağlarında, bedenin ve aklın uyumu Yunan vatandaşlarının eğitiminde vurgulanmıştır. Bu birlik ve denge kavramı insan kişiliğinin akılsal, fiziksel ve ruhsal olarak uyumlu gelişimini içermektedir. Beden eğitimi eğitim programının büyük bir unsuru olarak değerlendirilmiştir.

14. Yüzyılda Avrupa’da başlayan Rönesans ve Hümanizm hareketleri beden eğitimi etkinliklerinde birçok yeniliği beraberinde getirmiştir. Yeniçağda ruh ve bedenin dengeli bir şekilde geliştirilmesi ve bedenin eğitilmesi düşüncesinin ağırlık kazanmaya başlaması, Fransız düşünür J.J. Russo ile bir felsefe olarak tüm Avrupa’da kabul görmüş, 1400–1500 yılları arasında Avrupa’da beden eğitimi okul programlarında yer almıştır. Tarihte bilinen ilk biçimsel spor örgütü, okullar arası yarışlar düzenlemesi için Japonya imparatoru Yoozei’nin 1603 yılında kurduğu yüzme federasyonudur. Bilinen ilk yazılı spor kuralları İ.Ö. 900’lerde Theseus tarafından Atina’da güreş, ilk çağdaş spor kuralları da 1867’de Chambers tarafından İngiltere’de (Queensberry Kuralları) boks gibi temas sporları için konulmuştur.

1776–1777 yıllarında Johan Friedrich Simon ilk Alman jimnastik öğretmeni olarak Yunan jimnastiğinin müfredat programlarına alınmasını sağlamış ve bir takım jimnastik araçlarının yapılmasında da yararlı olmuştur. 1778–1793 yıllarında İsviçreli Johan Jacob Du Toit yeni bir araç olarak eğik merdiveni okula sokmuştur. 1785 yılında Ch.Fr. Wolke jimnastikte komut sisteminin ilk uygulayan kişi olmuştur. 1793 yılında Johan Christian Friedrich Gutsmuths cimnastikte bir çığır açan “Gençlik için Cimnastik” adlı eseri yayımladı.

Alman Jimnastiği’nin en önemli isimlerinden birisi Friedrich luding Jahn (1778–1852) bugünkü artistik jimnastiğin temelini atmıştır. Jahn, jimnastik kelimesinin yerine “Turnen” terimini kullanmıştır. Jahn, Jimnastiğin açık havada ve herkesin gözü önünde yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. En küçük yerlerin bile bir jimnastik alanına sahip olması gerektiğine önem vermiştir. Jahn jimnastiğinde paralel,

Page 20: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

16

barfiks, beygir, halka gibi aletler kullanılmaktadır. Bundan başka tırmanma, sallanma, çekme, itme, kaldırma, atlama, güreş gibi uygulamalara da önem vermiştir. 1811 yılında Berlin yakınlarında ilk açık hava jimnastik alanını açmış ve böylece Alman halk jimnastiğinin temeli atılmıştır. Friedrich Ludwing Jahn, Alman gençlerinin vücutlarını yurdun düşmanlarına karşı mücadele için güçlü ve dayanıklı hale getirmek gibi vatansever bir nitelik taşıyordu.

19 yüzyılın başlangıcında İsveç’te Pehr Henrik Ling tarafından bilimsel ve fizyolojik esaslara dayatılan yeni bir sistem ortaya atılmıştır. Bu sistemin adı İsveç Jimnastiği’dir. İsveç Jimnastiği ordu ve okulda kolay uygulanan bir sistemdir. İsveç Jimnastiğinde araç, belli kas gruplarını çalıştırma amacı ile yapılan bir hareket için, her programa göre ders içinde bir defa geçici olarak faydalanılan bir vasıtadır. İsveç Jimnastiği her hareketin vücut üzerinde fizyolojik bir etki yapmasını ister. İsveç Jimnastiği uzun bir süre Almanya’da reddedilmiştir. İngiltere’de ise beden eğitimi o yıllarda daha çok spor ve oyun amacı taşımaktadır.

Alman Jimnastiği ve İsveç Jimnastiği ile ilgili değişik bilgilere http://www.celebispor.com/index2.php?option=com_content&do_pdf=1&id=57 adresinden ulaşabilirsiniz.

Türklerde Beden eğitimi dersi ilk defa Emrullah Efendi (1858–1914) tarafından beden eğitimi ve spor adı altında öğretmen okullarında, sultanilerde ve liselerde uygulanmaya başlanmıştır. Beden eğitiminin çağdaş anlamda ülkemize girmesinde ve beden eğitiminin yaygınlaştırılması ile okulların her türünde uygulama deneyimine sokulmasında Türk spor adamı Selim Sırrı Tarcan’ın büyük katkıları vardır.

19. Yüzyılın sonunda Amerika’da doğu sahillerindeki eyaletlerde akademilerin ortaya çıkmasıyla akademik beden eğitimi kavramı programlara girmiştir. Bu kurumun kurucuları sağlığın iyi bir yaşamın ön koşulu olduğuna inanmışlardır. Okullarda planlı bir beden eğitimini savunan Avrupalı liderlerin etkisi ile öğrencilerin günlük yaşamlarının fiziksel aktiviteler içermesi sağlanmıştır. Çünkü beden eğitimi etkinlikleri genelde okuldan sonra uygulanıyordu ve bu eğitimi kontrol etmek yerine düzenlenmesi tamamen öğrencilerin kendilerine bırakılmıştı.

Beden eğitiminin değerini vurgulayan ve gittikçe büyüyen bir düşünce 1853 yılında Boston’da bir kanuna yansımıştır. Bu kanuna göre ilkokullardaki bütün çocukların her gün belirli bir beden eğitimi sürecine katılması karara bağlanmıştır. İlerleyen zamanlar da antrenörlerin eğitimli olmaması nedeniyle bu kanun tam olarak uygulanamamıştır.

1885 yılında, sağlık birliği, beden eğitimi, rekreasyonun ve dansın öncüsü olan bir grup oluşturulmuştur. Bu grup (AAHPERD) günümüzde bütün beden eğitimciler tarafından kabul görmektedir.

1900’lü yılların başlangıcında beden eğitimi kademeli olarak, yabancı jimnastik sistemlerinden etkilenmiş ve “yeni beden eğitimi” kavramı oluşmaya başlamıştır. 1910 yılında, Clark Hetherington’un belirlediği aşamalar beden eğitimi sistemi içerisinde büyük etkiler yaratmıştır. Aşağıda belirtilen dört aşama Clark Hetherington tarafından tanımlanmıştır.

Bu tanımlar;

Organik Eğitim: Zindeliği geliştiren süreçtir. Bu süreç fiziksel gelişimin yanında beslenmenin gerekli olduğunu ifade eder.

Psiko motor Eğitim: Sinir, kaslara dayalı güç ve öğrenmeyi geliştiren süreçtir.

Karakter Eğitimi: Ahlaki, sosyal ve ruhsal gücün gelişimini vurgulayan süreçtir.

Zeka Eğitimi: Çocuk yaparak öğrenir, özellikle oyun oynayarak. Bu süreç çocuğun fiziksel gelişiminin yanında zihinsel gelişimi de esas alır.

Page 21: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

17

Yeni yüzyılla birlikte atletizm ve dansın beden eğitimi programının içerisine girmesi onaylanmıştır. 1920 yılına gelindiğinde atletizm akımı ve oyun akımı, eğitim sistemi içerisinde değerlendirilmeye başlanmıştır.

Yirminci yüzyıla kadar, eğitim öncelikle entellektüel gelişimi vurgulamıştır. Beden eğitiminin, jimnastik ve oyunlar gibi, planlanmış aktiviteler ve doğal oyunlar içindeki yeri Locke, Rousseau ve Spencer gibi yazarlar tarafından vurgulanmıştır. Bu programların amaçları ancak, bedenin entelektüel gelişimini arttırmak için yapılan çalışmalarda anlaşılmıştır. 20.yüzyılın başlangıcından itibaren okullarda öğretim içeriği ve metotlarında değişimler meydana gelmiştir. Thorn ve Gestalt tarafından sunulan yeni teoriler, öğretim alanında büyük değişikliklere yol açmıştır. Özellikle 1930 ve 1940’lı yıllarda, Dewey’in etkisi eğitim felsefesinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Bunun sonucu da beden eğitimi öğretimini ve içeriğini etkilemiştir. Jimnastik çalışmaları neredeyse tamamen kaldırılmış ve oyunlara daha fazla yer verilmiştir.

1940 yıllarının başından 1960 yıllarının sonuna kadar beden eğitimi programlarında gerçek değişimler meydana gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki fiziksel eğitimin başlangıcı dar kalıplı ve formal olmayan düzeydeydi. Birçok Avrupa ülkesi (özellikle Almanya, İsveç ve Danimarka) kendi ihtiyaçlarına göre hızları belirlenmiş programlar hazırlarken, sömürgecilerle Amerika’ya hiçbir beden eğitimi sistemi gelmemiştir. Hollandalılar (New York’da yaşayan) ve İngilizler (Vircinya’da yaşayan) dinlendirici aktiviteleri desteklemişlerdir. Dinlenmeye yönelik fiziksel eğitimi desteklemek amacıyla kurulmuş ilk kayıtlı okul Massachusset’teki Samuel Moody’s Summer School’dur.

Bu konu ile ilgili Yiğit Akın’ın “Gürbüz ve Yavuz Evlatlar” Erken Cumhuriyet’te Beden Terbiyesi ve Spor, (İstanbul: İletişim Yayıncılık A.Ş, 2004) adlı kitabını okuyunuz.

Alman Jimnastiği ve İsveç Jimnastiği arasındaki farkları tartışınız.

İLK ÇAĞLARDA SPOR Vücut kültürü ile ilgili etkinliklerin tarih çağlarına rastlayan ilk izlerini hemen hemen bütün uygarlıkların beşiği sayılabilecek olan Asya’nın Orta ve Ön Asya coğrafi bölümlerinde bulmak olanaklıdır. Asya’da binlerce yıl önce kurulmuş ve kökleşmiş Türk, Çin ve Hint kültürüne rastlanmıştır. Nehir uygarlığı olarak Nil vadisinde Mısır, Mezopotamya da ise Sümer, Asur- Babil uygarlıkları, kıyı uygarlığı olarak ta Eti, İyon uygarlıkları örnek olarak verilebilir.

Bu uygarlıklarda yapılan sporları inceleyecek olursak, Çinliler, sakin bir yaşama önem vermişler ve insanlardaki hareketsiz yaşamın birçok hastalığa neden olduğuna inanmışlardır. Bu hastalıklardan kurtulmak için de nefes çalışmaları yapmışlardır. Bu nefes çalışmaları ile birlikte bükülme, duruş ve uzanma hareketlerinden oluşan tıbbi cimnastikle uğraşmışlardır. Hindistan’da, insanlar fiziksel hareketlerden çok ruh ile ilgilenmişlerdir. Yoga, meditasyon ve nefes düzenleme çalışmalarını din ile ilişkilendirip beden ve zihni disipline etmek için yapmışlardır. Aynı zaman da eski Hindistanlılar top fırlatma, at ve fil yarışları, güreş, boks, dans gibi etkinliklere de katılmışlardır.

En eski devirlerde spor etkinliklerinin ilk olarak M.Ö. 5000 yıllarında Sümerler’de görüldüğü kabul edilmektedir. Sümerler at besleyen ve ata iyi binen bir halk olarak bilinmektedir. İki tekerlekli ve sürücüsü ayakta bulunan yarış arabasının Sümerler tarafından kullanıldığı ve bunlarla ilgili yarışların yapıldığı bilinmektedir. Asur- Babilliler, vücut hareketlerini askeri becerileri geliştirmek amacıyla yapmışlardır. Asur’lular boks, güreş ve yüzme sporu ile daha çok ilgilenmişlerdir. Etiler, savaşçı bir uygarlık olduğu için, Etiler’de de savaş arabaları görülmektedir. Bu arabaları hem savaşta hem de yarış arabası olarak kullandıkları bilinmektedir. Mısırlılarda vücut kültürü; jimnastik hareketleri, oyunlar, boks, güreş, sopa eskrimi, su sporları ve dans ile ilgili etkinlikleri içermektedir. Yahudiler’de ise özellikle yüzme babaların çocuklarına öğretmek zorunda olduğu önemli işlerden birisiydi. Ağırlık kaldırma, taş fırlatma ve ok atma sporları Yahudilerde yapılan sporlardandır.

Page 22: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

18

Yunanlılar, Sümer, Eti, Asur-Babil, Mısır hatta Girit ve Myken kültürlerinin artık uygarlıklarının son aşamasına vardıkları, ya da tarihten silinmiş bulundukları bir çağda, tarihin aydınlığına çıkmışlardır. Jimnastik, diğer adıyla vücut eğitimi Yunanlılar için çok önemliydi. Jimnastik yunanlılar için vücuda güzellik ve güç kazandırmak üzere yerine getirilmesi gereken ahlaki bir ödev olduğu bilinmektedir. Bu yüzden Yunan uygarlığının bütün devirlerinde devlet adamları, filozoflar ve din adamları bu alanda üstüne düşen görevleri yerine getirmişlerdir. Devlet Jimnastiği dinsel nitelikteki bayramlara ve şenliklere sokmakla kalmamış aynı zamanda jimnastiğe geleneksel bir kutsallık kazandırmıştır. Ispartalılarda, bütün Yunan sitelerinin ilk siyasal önderi olarak beden eğitimi çalışmaları, savaşa hazırlık yönünde olmuştur. Ispartalılarda çocuklar yedi yaşından itibaren eğitime alındığı yazılmaktadır. Burada en önemli yeri koşuların aldığı bildirilmektedir. Bunun yanında disk, cirit atma, eskrim, boks, güreş ve top oyunları ile de gençlerin her yönü ile yetiştirilmeleri sağlanmaktaydı. Çocuklara erken yaşlardan itibaren ritmik jimnastik ve dans öğretildiği kaynaklarda belirtilmektedir. Savaşlara şarkı söyleyerek gitmekteydiler. Romalılar, vücut kültürünü askerliğe ve savaşa hazırlık olarak yapmışlardır. Eskrim, binicilik, mızrak atma, yüzme, boks, güreş ve askeri teçhizatla yürüyüşler Romalılarda askerliğe ve savaşa hazırlayıcı etkinliklerdir. Romalılar gladyatör kavgaları, vahşi hayvanlarla mücadele gibi etkinliklere katılmışlardır.

İlk Çağlarda Spor ile ilgili değişik bilgilere http://www.goldenmemo.com/spor_dosyalar/ilkcag%20spor.htm adresinden ulaşabilirsiniz.

İlk çağlarda uygarlıklarda görülen sporlar hangi amacı taşıyordu, tartışınız.

ESKİ TÜRKLERDE SPOR Türklerin ilk yerleşim bölgesi Aral ve Baykal gölleri arası ile Himalaya Dağları’nın kuzeyinde bulunan Tanrı dağları arasındaki çok geniş kesimdi. Burası Orta Asya’nın kendisidir. Coğrafi zenginlik ve cömertliği sınırsız olan yörede, doğa ile mücadele ederek, var olma Türk’ün ruh ve beden yapısını güçlü kılmıştır. Orta Asya’da yaşayan Türkler beden kültürüne ve spora büyük önem vermişlerdir. Eski Türklerin beden eğitimi ve antrenmanla ilgili çalışmaları Ergenekon, Manas ve Oğuz Kağan destanlarında yer alır.

Eski Türkler gerek yarı göçebe gerekse de yerleşik düzende spora çok yakın olmuşlardır. Eski Türkler tarih boyunca kadınlı erkekli olmak üzere değişik spor etkinliklerine katılmışlardır. Kadınlar ata binmiş, ok atma ve çöğen/polo oyunlarını oynamışlardır.

Eski Türklerin binicilikteki ustalıklarına, atla oynanan ve sportif değer taşıyan çeşitli oyun ve yarışlarla ulaşmışlardır. Günümüzde de Orta Asya ve Anadolu’nun bazı yörelerinde oynanan kaçma-kovalama nitelikli Gök-Börü, Kız-Börü ve Beyge oyunlarının yanı sıra, bir çeşit atlı hokey oyunu olan Çöğen ve savaş oyunu olan attaki cirit atma oyunlarına da Türklerde rastlanmaktadır.

Gök-Börü oyunu değişen lehçelerce Kökperi, Kopkeri gibi isimler de almıştır. Bu oyunda asıl olan kesilmiş ve içi temizlenmiş bir oğlak veya hayvanı eğeri ile bacakları arasına sıkıştıran ve dörtnala koşan bir atlının, kendini kovalayan atlılara sınırlanmış bir alan veya alanda bir turu tamamlayarak puan alması biçiminde oynanmaktadır. Oyun bireyler veya gruplar arasında da oynanabilmektedir. Özbek Türklerinde bu oyunun üzerinde sular, hendekler ve yükseklikler bulunan bir arazide oynadığını görülmektedir.

Evlilik törenlerinde kesilmiş hayvan, kız tarafından kaçırılır ve damat tarafı gelini kovalardı. O zaman bu oyun Kız-Börü adını alırdı. Atlı oyunların bir başka şekli de düğün törenlerinde kız ve erkeğin bir mesafe içinde karşılıklı olarak Beyge (Babiga) oyunuydu. Amaç hedefe önce varmaktı. Çöğen de eski Türkler arasında yaygın bir oyundu. Bu oyun bugün adına Tibet dilinde top anlamına gelen Puludan alınarak Polo denilen atlı hokey oyununun ilk şeklidir. İlk defa Türkler tarafından oynandığı söylenen bu oyun, İranlılarca çevkan, Bizanslılarca da çukanyan adı ile oynanmıştır. Bugün Anadolu’nun birçok yerinde oynanan atlı cirit oyunu, eski Türklerin çok sevdiği bir binicilik oyunuydu. Cesaret, algılama

Page 23: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

19

sürati, refleks, denge gibi motorik özellikleri bünyesinde barındıran bu oyun iyi bir binicilik ve ata hakim olmayı gerektirmekteydi.

Türkler sporu eğlence şekline dönüştürmüşler, düğün törenleri ve gelenekleri içine katmışlardır. Bir genç de, evlenmek istediğinde, ata binmesini ve güreşmesini bilmesi gibi beceriler aranmaktadır. Türklerde düzenlenen şenliklerde yapılan yarışmalarda başarılı olanların toplum içinde saygın bir yeri olurdu. Toplumlar coğrafi konumlarına, geleneklerine, kültür birikimlerine ve kültür özelliklerine göre farklı spor dallarına ağırlık vermektedirler. Örneğin Amerika’da amerikan futbolu ve basketbol, Brezilya’da futbol, Asya ülkelerinde hokey, Japonya’da judo, güney Kore’de taekwando ve Türklerde güreşe duyulan ilgi, diğer ülkelere göre daha çoktur.

Futbol da Türklerin eskiden beri bildikleri bir spordur. Bu oyunun adı Tepük’dür. Timur devrin de içi hava ile doldurulmuş kuzu derisinden yapılmış top ile oynanan bir oyundur. Pehlivanlık, okçuluk, avcılık, su sporları, kılıç, atlı sporlar eski Hatay Türklerinde, Gök Türklerde, Mısır ve Suriye, Selçuk ve Osmanlı Türklerinde yapılan sporlardır.

Günümüzde bazı spor dalları uluslararası bir nitelik kazanmasına rağmen (futbol, basketbol, voleybol, hentbol, v.b) ülkemizde yapılan yağlı güreş, cirit v.b. gibi milli niteliğini koruyan ve geleneksel olarak dünyanın belirli bölgelerinde yapılan sporlarda vardır.

Bir toplumun milli kültürü ile özdeşleşmiş spor dallarındaki başarıları süreklilik göstermektedir. İngiltere, Brezilya, İspanya gibi ülkeler futbolda iç ve dış karşılaşmalarda zaman zaman başarısız olsa da genelde bu spor dalında üstünlüğünü, egemenliğini sürdürmektedir. Ata sporumuz olan güreşte Türkiye, 1990’lı yıllardan sonra başarılar kazanarak bu spordaki üstünlüğünü dünyaya yeniden göstermiştir.

İlk Türk destanı Oğuz Kağan’da avcılık, dağcılık, binicilik, okçuluk ve güreş gibi sporların yapıldığını gösterir. Hunlar, Göktürkler, Harzemşahlar, Samanoğulları, Selçuklular, Osmanlı Devleti ve diğer Türk devletlerinde güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk, binicilik, kılıç, yaya koşuları, atlama, ağırlık kaldırma ve basit labut atma, gürz ve topuz kullanma, cirit, çöğen/polo, gökbörü, tepük, tomak, matrak, kayak gibi sporlar büyük aşamalar göstermiştir. Türkler yarışma biçiminde yaptıkları güreş, binicilik, cirit ve okçuluk gibi sporları daha sonraki yıllarda gelenekselleştirmiş ve ata sporuna dönüştürmüşlerdir.

Türk kültüründen kaynaklanan atlı sporlar, atıcılık, cirit, güreş kılıç gibi sporlar daha çok savaşa hazırlık ve fizik gücü geliştirme ve gelenekleri sürdürme amacıyla Orta Asya Türklüğünden Selçuklulara, Osmanlılara ve Türkiye Cumhuriyetine kadar sosyal bir miras olarak yaşatılmış ve korunmuştur. 650 yıllık bir geleneği sürdürmek için Edirne’de her yıl düzenlenen “Kırkpınar Güreşleri” bu konuda tipik bir örnektir. I. Murat’ın Edirne’yi fethinden sonra kurduğu pehlivanlar tekkesinde bütün yıl güreşe çalışılmakta ve bütün oyunlar öğretilmekteydi. Bu spor kuruluşlarında okçuluk, cirit ve binicilik de yapılırdı. İstanbul’da Fatih’in kurduğu Unkapı’nında bulunan “Şüca Tekkesi” güreşte, “Okmeydanı” ise okçulukta zamanın en büyük kulüplerinden olduğu bildirilmektedir.

Savaşlar beden gücüne dayandığı için Türkler yaptıkları sporlarla bedenlerini ve zihinlerini savaşa hazırlamaktaydılar. Çünkü o zamanlar bedenen güçlü askerlere ihtiyaç duyulmaktaydı. Türkler doğa ve düşmanlarla yaptıkları mücadelede sporun değerini çok iyi anlamışlardır. Eski Türklerde çocuklara çok küçük yaşlardan itibaren ata binme, avcılık ve güreş gibi alıştırmalar yaptırılmıştır.

Bu konu ile ilgili Doğan Yıldız’ın Çağlar Boyu Türklerde Spor (İstanbul: Telebasım, 2002) adlı kitabını okuyunuz.

Eski Türklerde oynanan Gök- Börü, Kız Börü ve Beyge oyunlarını değerlendiriniz.

OSMANLI DÖNEMİNDE SPOR Diğer Türk devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devletinde de güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk, binicilik, kılıç, ağırlık kaldırma, gürz ve topuz kullanma, cirit, tepük gibi etkinlikler ön planda yer aldığı

Page 24: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

20

bildirilmektedir. Yarışma biçiminde yaptıkları güreş, binicilik, cirit ve okçuluk gibi sporlar daha sonraki yıllarda gelenekselleşmiş ve ata sporlarımız haline dönüşmüşlerdir. Özellikle Osmanlı Devletinin ihtişamlı dönemlerinde güreş, atıcılık, binicilik, avcılık, okçuluk ve cirit oyunları sarayın ve padişahın desteklediği sporlar olarak göze çarpmaktadır. Osmanlılarda sporcuların genellikle Türk ve Müslüman olmuş Arnavud, Abaza, Çerkez, Boşnak, Bulgar, Hırvat, Gürcü kökenli oldukları bilinmektedir.

Osmanlı Devletinde geleneksel anlamda spor örgütlenmesi incelendiğinde, bunlardan biri belki de en önemlisi spor tekkeleridir. Spor tekkeleri incelendiğinde ise, gelirlerini iki kaynaktan elde ettiği görülmektedir. Eğer o tekke Osmanlı padişahları tarafından kurulmuş ise “Miri” sayılıyor ve masrafı tekkeyi yaptıran padişahın bağladığı vakıftan karşılanıyordu. Bir kısım tekkeler de özel vakıflar ile kurulduğu için, devletin malı yani miri sayılmıyor, gelir gider hesabına o şehrin kadıları bakıyordu. Anadolu’daki bir diğer örgütlenme ise, sporcuların siyasi ve ekonomik anlamda güçlü kişiler tarafından korunması ve desteklenmesidir. Bu örgütlenmenin spor tekkesi yapılanmasından farkı, Anadolu toplumlarına özgü olmaktan çok evrensel bir özellik taşımasıdır. Anadolu’daki üçüncü örgütlenme ise, 650 yıldır var olan ve hala Kırkpınar güreşleri ile varlığını devam ettiren “Ağalık” düzeni olarak ifade edilmektedir. Ancak bu araçlar (özellikle spor tekkeleri) Osmanlı Devletinin zayıflamaya başlaması ile birlikte kuruluş ve hizmet amaçlarından sapmışlar ve hızla işlevlerini yitirmişlerdir. Bu nedenle sporun yeniden yapılandırılması amacıyla Tanzimat batıcılığının da etkisiyle yeni düzenlemelere gidilmiştir. Osmanlı döneminin sonlarına doğru yavaş yavaş modern sporlara eğilim başlayarak 1839’da ilk defa Tanzimat fermanı ile birlikte askeri ve sivil okullara jimnastik dersi konulmuştur. Önce yabancı beden eğitimi öğretmenleriyle başlayan bu çalışmalar, daha sonra çoğunlukla asker kökenli olan Türk beden eğitimi öğretmenlerinin görev almasıyla devam etmiştir.

Osmanlıda geleneksel spor yapısından kulüpleşmeye geçişin, 19. yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştirildiği görülmektedir. Osmanlı devletinde, spor yapmak amacıyla modern anlamda ilk kulüp, 1872 yılında “The Imperid Yatching and Boating Club” adıyla kurulmuş olan su sporları kulübüdür. Kulübün ilk başkanı ise emekli İngiliz Amirali Hobart Paşa’dır.

Tanzimat ilanı ile birlikte, Avrupalıların etkisiyle futbol, Osmanlılarda da oynanmaya ve örgütlenmeye başlamıştır. Osmanlı Devletindeki futbol ile ilgili ilk kulüpleşme çalışmaları da yabancılar tarafından gerçekleştirilmiştir. İstanbul’da kurulan Moda, Kadıköy, Imogene, İzmir’de kurulan Football and Rugby, Panianios, Apollon, Pelops, Evangelidis, İngilizler tarafından, Elpis ise Rumlar tarafından kurulmuş futbol kulüpleridir. Ancak, batılı anlamda gerçekleştirilen ilk kulüpleşme faaliyetleri yabancılar tarafından gerçekleştirildiği gibi, açılan spor kulüplerinde de yalnızca yabancı uyruklu sporcular görev alabilmişlerdir.

Spor yapmak için dahi olsa, bir araya gelen Türk gençlerinin en ağır şekilde cezalandırıldığı bu dönemde, Kadıköy’de top oynayan birkaç gencin gayretiyle Black Stocking Football Club (Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü) adı altında bir kulüp kurulmuş ve bu tarihe Türklerin kurduğu ilk spor kulübü olarak geçmiştir. Ancak kulübün ömrü çok kısa sürmüştür. Oyuncular oynadıkları ilk maçta baskına uğramışlar, kaçabilen sporcular kaçmış, yakalananlar ise ağır bir biçimde cezalandırılmışlardır. Bu nedenle, Saray Nazırı Osman Paşanın çocukları ve onların birkaç arkadaşı tarafından 1903 yılında kurulan “Beşiktaş Basiret Osmanlı Jimnastik Kulübü” (Beşiktaş) birçok kaynak tarafından sıkı istibdat rejimi altında kurulan ilk Türk spor kulübü olarak kabul edilmektedir. Osman Paşa’nın çocukları ve arkadaşlarının bu girişimi de çok geçmeden tespit edilmiş ve durum padişaha bildirilmiştir. Bu kötü durum Padişahın Seryaveri Mehmet Paşa’nın araya girip 2. Abdülhamid’i bu gençlerin yaptıkları faaliyetlerin olumluluğu yolunda onu ikna etmesiyle tatlıya bağlanmış, hatta padişahın özel fermanıyla ile mektep olarak kabul edilen kulübün faaliyetine izin verilmiştir. Beşiktaş kulübüne karşı gösterilen bu müsamaha 1905’te Mekteb-i Sultani öğrencilerine yeni bir Türk kulübü kurma cesareti vermiş ve bunun sonucunda Galatasaray kulübü kurulmuştur. Galatasaray spor kulübünün faaliyete geçmesinden iki yıl sonra (1907) Kadıköy yakasında Fenerbahçe spor kulübü kurulmuştur.

1908’de İkinci Meşrutiyetin ilanı ile birlikte 2. Abdülhamid’in baskıcı, yasakçı istibdad dönemi de sona ermiş ve yine 2. Abdülhamid tarafından yürürlükten kaldırılan Kanun-ı Esasiye tekrar yürürlüğe girmiştir. Bu olumlu gelişmeler etkilerini spor alanında da hemen göstermiş, yeni birçok spor kulübü Cemiyetler Kanunu hükümlerine göre resmen kurulup tescil olunmuştur. Bu durum, Türk sporunda

Page 25: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

21

önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Ülkede Türk spor kulüplerinin kurulabilmesiyle birlikte Türk gençleri ve sporcuları da spor yapma şansı bulabilmişlerdir.

Osmanlı devletinde, sporda federatif yapının oluşturulmasına yönelik etkinlikler incelendiğinde ise, bu anlamda ilk örgütün 1903 yılında kurulan İstanbul Futbol Birliği (1903–1910) olduğu görülmektedir. Birliğe o dönemde yürürlükte olan 1909 tarihli dernekler yasasına göre kurulan Galatasaray, Kadıköy, Elpis, Moda, Fenerbahçe, Strugglers, Yasson, Dark ve Tatavla spor kulüpleri üye olmuşlardır. 1910 yılına kadar yürürlükte olan İstanbul Futbol Birliği kapatılarak yerini 12 Kasım 1910’da kurulan İstanbul Kulüpler Ligi’ne bırakmıştır (1910–1914). Ancak bu örgütlenmeler amatör bir biçimde işleyen oluşumlardır. Türkiye’de spor anlamında ilk yönetsel örgütlenme çabaları 1922–1936 yılları arasına rastlamaktadır. Bu dönemde birçok girişimin denenmesinin ardından 21 kulübün katılımı ile 22 Mayıs 1922 tarihinde kısa adı T.İ.C.İ. olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kurulmuştur.

Bu konu ile ilgili Atıf Kahraman’ın Osmanlı Devletinde Spor (Ankara: T.C Kültür Bakanlığı Yayınları, 1995) adlı kitabını okuyunuz.

CUMHURİYET DÖNEMİNDE SPOR Aklın ve bilimin rehberliğinde, Türk toplumunun spor alanında çağdaş bir toplum olması ve batı seviyesine ulaşabilmesi amacıyla, 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) adı altında kamu yararına çalışan ilk spor örgütü kurulmuş ve sporun sevk ve idaresi bu örgüte bırakılmıştır. 1922 ve 1936 yılları arasında devlet, sporu TİCİ aracılığıyla kamu yararı gözeten bir dernek statüsünde ve ülkeyi yurt dışında temsil etmeye yetkili tek spor örgütü olduğunu kabul etmiş ve maddi açıdan TİCİ’yi desteklemiştir. İlk başkanlığını Ali Sami Yen, asbaşkanlıklarını da Burhan Felek ve Ali Seyfi yapmıştır. TİCİ daha sonra Türkiye Futbol Federasyonunun kurulması için karar almıştır. 13 Nisan 1923‘te “Türkiye Futbol Heyeti Müttehidesi” adı altında futbol federasyonunu kurmuştur. 5 Aralık 1925‘te ismi “Türkiye Futbol Federasyonu” olarak değişmiştir.

16 Ocak 1924’te Türkiye İdman Cemiyetlerinin, çalışmalarında spor devlet görevleri arasında değerlendirilirken, sporda devletin destek ve yardımlarını, beden ve ruh sağlığı yerinde erdemli bir Türk neslinin yetişmesini esas alan bu görüş ve anlayış, çağdaş esaslara dayanan Türk spor örgütlerinin doğmasına neden olmuştur.

Beden eğitimi öğretimi 1924–1927 yılları arasında “Cimnastik” adı altında sadece erkek öğrencilere uygulanan bir ders görünümündedir. 1924 Paris Olimpiyatlarına Türkiye üç atlet, üç bisiklet, bir eskrim, dört güreş, bir halter sporcusu ve 19 futbolcu ile katılmıştır. Sporcularımız bu müsabakalarda hiçbir derece elde edememişlerdir. 1925 yılında “Terbiye-i Bedeniye” (Beden Eğitimi) tahsili için Vildan Aşir ve Suad Hayri Belçika’nın Gand şehrine gönderilmiştir. 1926 yılında Türk kadını ilk defa atletizm pistlerinde görüldükten sonra, 1927 yılında kürek sporunda ve tenis sporunda bayan sporcularımız ortaya çıkmıştır. 1929 yılında voleybol sporunu 1929 yılından sonra da yüzme sporunu bayanlarımız yapmaya başlamıştır. 1936 yılında Türk Spor Kurumu (TSK) faaliyete geçmiştir. Devlet TSK’ya bütçesinden belirli oranlarda yardım etmiştir. 1936 yılında Berlin olimpiyatlarında güreş dalında Yaşar Erkan ilk kez bayrağımızı şeref kürsüsünde dalgalandırmış ve ilk altın madalyayı ülkemize getirmeyi başarmıştır.

1938 yılında 3530 sayılı kanun ile kabul edilen Beden Terbiyesi Kanunu’nun 13.maddesinde, gençlerin beden terbiyesi ve sporu bu kanun ile kurulacak ve bu kanun hükümlerine intibak ettirilecek olan kulüpler ve gruplar vasıtası ile yaptırılır. 14. maddesinde de halkevleri kendi mensuplarına ve arzu edenlere kapalı veya açık salonlarda Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü ile müşterek olarak tertip edilecek programlara göre cimnastik, eskrim, güreş, yürüyüş, salon oyunları ve milli rakslar gibi beden terbiyesi hareketleri yaptırabilir maddeleri kabul edilmiştir. Bu kanun ile devlet ilk spor örgütünü kurmuş, spor dernek ve parti yönetiminden kurtulmuştur. Bu bağlamda sporun demokratik ve çağdaş bir yapıya kavuşması için adımlar atılmıştır.

Yurttaşın fizik ve moral kabiliyetlerinin ulusal ve inkılapçı amaçlara göre geliştirilmesini sağlayıcı spor faaliyetlerini yürütmekle yükümlü olan Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 1938- 1948 yılları

Page 26: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

22

arasında sporu eğitim unsuru olarak yürütmüş, gençliği ve halkı spor yapmaya özendirecek faaliyetlerde bulunmuştur. 1942'de 4235 sayılı yasayla kuruluş yasası değiştirilmiş ve Milli Eğitim Bakanlığı'na, 1960 yılında da tekrar Başbakanlığa bağlanmıştır. Spor işlerinin ilk kez bakanlık düzeyinde ele alınması 3 Kasım 1969 Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Böylece Türk sporunda yeni bir sayfa açılmıştır. İsmet Sezgin de Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Gençlik ve Spor Bakanı olmuştur.

Türkiye’de profesyonel futbol, 1959 yılında “Türkiye Ulusal Profesyonel Ligi” nin kurulmasıyla başlamıştır. Bu dönemden sonra, il profesyonel ligleri sona ermiş, bugünkü anlamda ulusal ligler başlamıştır. 1963’de Türkiye Profesyonel Futbol II. Ligi, 1967–68’de Türkiye Profesyonel III. Ligi kurulmuştur. II. ve III. liglerin kurulmuş olması Türkiye genelinde futbolun yaygınlaşması ve daha popüler olmasını sağlamıştır.

7 Kasım 1982 tarihli yeni Anayasa'da ise spora ilk defa yer verilmiştir. Böylece ülkemizde ilk kez spor ve sporcu, Anayasa'nın teminatı altına alınmıştır. Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü'nce yönetilen Türk sporu, 14.12.1983 tarihinde de 179 sayılı kanun hükmünde kararnameyle Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer almıştır. 1986 yılında 3289 sayılı yasayla Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü (BTGM) olan adı, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmiştir. 1989 yılında Başbakanlık Devlet Bakanlığı'na bağlanarak adı "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü" olmuştur.

3289 ve 3703 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün kuruluş yasasında yer alan federasyon başkanlarının seçimle iş başına gelmesi, spor federasyonlarının özerkleştirilmesi ve demokratik bir yapıya kavuşturulması çalışmaları, Türkiye Futbol Federasyonu'nun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun (Kanun No: 3813 ve Kabul Tarihi 17.6.1992) kabul edilmiştir.

Bu konu ile ilgili Kurthan Fişek’in Dünya’da ve Türkiye’de Devlet Politikası ve Toplumsal Yapıyla İlişkileri Açısından Spor Yönetimi (Ankara: Bağırgan Yayımevi, 1998) adlı kitabını okuyunuz.

Cumhuriyet döneminde kurulan ilk spor örgütü olan TİCİ hangi amacı taşıyordu, tartışınız.

OLİMPİYATLAR Antik (Klasik) Olimpiyatların tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Olimpiyatların tarihinin M.Ö. XIV. yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Antik (Klasik) Olimpiyatlarının Yunanistan'ın Olympia yöresinde başladığı tahmin edilmektedir. M.Ö. 776 yılından itibaren tarihi tutulmaya başlanmış ve 12 yüzyıla yakın bir süre, her dört yılda bir yapılarak, bir süre Yunan yarımadasının, daha sonraları da, Romalılar yoluyla, tüm Roma İmparatorluğu’nun katılması ile devam etmiştir.

Tanrılar veya yöresel bir kahraman adına yapıldığı tahmin edilen bu büyük şölenin, ilkel de olsa, mutlaka dine dayalı bir başlangıcı bulunmaktadır. M.Ö. 776 yılında yapılan ve I. Olimpiyatlar olarak adlandırılan bu oyunların programında yer alan ve 192 metrelik sahanın boyuna eşit "Stadion" olarak tanımlanan yarışmanın galibi olan Coroebus da ilk Olimpiyat Şampiyonu olarak bilinmektedir. Geleneklere göre, her Olimpiyat Oyunu bu yarışı kazanan atletin adı ile anılmaktadır.

XIV. Olimpiyatlar’dan sonra, sahanın geliş-gidişini kapsayan bir yarış eklenmiştir. Sonraları mesafe koşuları, boks, güreş, boks ve güreş karışımı Pankration/Pentatlon denen 5'li yarışma, zırhları ile yarışan askerlerin koşuları ve atlı araba yarışları ile program genişletilmiştir.

Modern Olimpiyat Oyunları da dört yılda bir yapılan büyük spor organizasyonudur. Modern Olimpiyat Oyunlarının kurucusu İtalyan kökenli ve bir Fransız ailenin çocuğu olarak yetişen Baron Pierre de Coubertin’dir. Olimpiyat oyunlarının bayrağı; beyaz zemin üzerine iç içe geçmiş beş ayrı renkteki beş halkadan oluşur. Bu halkalardan üçü üstte, ikisi alttadır. Üstteki üç halka soldan sırasıyla mavi, siyah ve kırmızı, alttakiler ise sarı ve yeşildir. Mavi renk Avrupa’yı, siyah Afrika’yı, kırmızı Avustralya’yı, sarı Asya’yı ve yeşil Amerika’yı temsil eder. Olimpiyat halkaları; beş ayrı kıtayı simgeler. Bunlar; Afrika,

Page 27: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

23

Kuzey-Güney Amerika, Asya, Avrupa ve Avustralya’dır. Modern Olimpiyatlarda ev sahipliğini devletler değil kentler yapmaktadır. Olimpiyat oyunlarının süresi 15 günü geçmemektedir. İlk Olimpiyat oyunları 1896 yılında Yunanistan’ın başkenti Atina’da yapılmaya başlanmıştır. 1896 yılında Atina’da yapılan Modern Olimpiyat oyunlarında atletizm, yüzme, jimnastik, kürek çekme, bisiklet ve atış dallarında yarışmalar yapılmış ve maraton koşusu büyük ilgi görmüştür. Modern Olimpiyat Oyunları yapılmaya başladığından itibaren I. ve II. Dünya Savaşlarından dolayı üç kez iptal edilmiştir.

Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu olan Baron Pierre de Coubertin Antik (Klasik) Yunan olimpiyatlarına hakim olan düşünceyi modern çağa uyarlanmıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlar’da kazanma düşüncesi ön planda olurken, modern olimpiyat oyunlarında ise olimpiyata katılmanın daha önemli olduğunu vurgulamıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlar dine dayalı bir anlayış içerisinde yapılmaktaydı. Modern Olimpiyat oyunlarında ise bu anlayışa yer verilmemiştir. Antik (Klasik) Olimpiyatlar’da önceleri sadece erkek sporcular oyunlara katılırken, modern olimpiyat oyunlarında bayan sporcularında bu oyunlara katılması sağlanmıştır. Antik (Klasik) Olimpiyatlara sadece Yunanlılar katılırken, modern olimpiyat oyunlarına ise dünyanın her tarafından gelen sporcular katılabilmektedir. Modern Olimpiyat oyunları her dört yılda bir farklı toplumları bir araya getirerek barışsever bir dünya kurmayı gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Bu konu ile ilgili Cüneyt E. Koryürek’in Olimpiyadlar (İstanbul: Stil Matbaacılık, 1995 adlı kitabını okuyunuz.

Antik (klasik) Olimpiyatların yapılış amacıyla, Modern Olimpiyat Oyunlarının yapılış amacı arasındaki farkları tartışınız.

Page 28: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

24

Özet

Beden eğitimi bireyin fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal yönden gelişmesini sağlayan etkinliklerdir. İnsanın büyümesi ve gelişmesiyle bedensel gelişimler arasındaki ilişkiyi de açıklar. Özellikle dokuların, organların ve kemiklerin sağlıklı büyümesi için önemli bir fizyolojik olgudur. Beden eğitimi sadece bireylerin bir bütün olarak gelişmesine değil, aynı zamanda bireylerin oluşturduğu ve içinde yaşadıkları toplumun gelişmesine de katkı sağlamaktadır. Beden eğitimi bireyin kendine güvenini ve içsel kişilik becerilerini geliştirecek, vücut yapısını ve genel işlevlerini kavrayacak, hareketsel olan ve olmayan ve ustalık içeren tüm becerilerini geliştirecektir.

Beden eğitiminin amaçlarından biri çocukların aktif bir yaşam tarzı geliştirmeye doğru eğitmektir. Spor eğitmenleri ve beden eğitimi öğretmenleri sadece çocukları okul yılları boyunca değil, okul yaşantılarından sonra da aktif bir yaşam tarzı için önemli olan alışkanlıkları, becerileri ve bilgiyi geliştirmelerini sağlamaya çalışmalıdır. Çocukların doğasında hareket etme isteği vardır. Eğitimciler çocukları aktif bir yaşama doğru sürükleyecek etkinlikler düzenlemelidirler. Bizim amacımız çocukların okul öncesinden başlayarak ilköğretim yılları boyunca aktif yaşam stili benimsemelerine yardımcı olmaktır. Bu sayede çocuk hem beslenme alışkanlıklarını geliştirecek, hem de diğer sağlık faktörlerini uygulamaya başlayacaktır ki, buda çocuğun pozitif ve sağlıklı bir şekilde yaşama doğru ilerlemesini sağlayacaktır.

Çocuklar hareket etmekten zevk alırlar ve hareket sayesinde dünyayı tanımaya çalışırlar. Kendilerini ve başkalarını tanımayı öğrenirler. Hareket eğitimi paylaşmayı, duygularını ifade etmeyi, kişisel amaçlar belirlemeyi ve özgürce hareket etmeyi öğrenmesi için fırsatlar yaratır. Çocuk bu sayede serbestçe hareket edecek aynı zamanda kendi alanlarını etkili kullanabilen bireyler olacaktır.

Temel hareket becerileri insanın yaşamı boyunca ve işlerinde kullanabilecekleri niteliktedir. Temel hareket becerileri ile çocuklar yaşadıkları çevreyle daha etkili bir ilişki kurabilirler. Bu beceriler ile çocuklar kendi vücutlarını tanıyarak hareketleri daha verimli yapabileceklerdir. Örneğin, tırmanma (Lokomotor hareket becerisi) ve sallanma (non Lokomotor hareket becerisi)

hareket becerisini gerçekleştirirken vücudun belli kısımlarını kullanmayı öğreneceklerdir.

Bu bilinçler geliştikçe çocuklar vücut kısımlarının kapasitesini ve sınırlarını bileceklerdir. Çocukların yaşadıkları çevredeki deneyimleri de bu bilinçlerin gelişmesine yardımcı olacaktır. Daha etkili bir biçimde nasıl hareket edeceklerini ve bu hareketlere uygun tepkileri nasıl vereceklerini bu bilinçler sayesinde daha iyi anlayacaklardır. Çocukların bu bilinçleri geliştikçe çocuklar hareketleri yapma konusunda daha istekli ve başarılı olacaktır.

Spor bireylerin hareket etme ihtiyacını karşılamak, bireylerin sosyalleşmesini sağlamak, statü elde etmek ve eğlenmek için tercih edilirken aynı zamanda da bir meslek olarak tercih edilmektedir. Sporu okul sporu, rekreasyon ve verim sporu olarak farklı şekillerde ele almak mümkündür. Spor bireysel veya takım halinde yapılan, yarışma amacı taşıyan ve belirli kurallara sahip bir uğraştır. Beden eğitiminde rekor kırma ve şampiyon olma amacı yoktur. Sporda ise rekor kırma ve şampiyon olma amacı taşımaktadır.

Spor bilimlerinde kullanılan temel kavramların hangi anlama geldiğinin bilinmesi önemlidir. Çünkü spor bilimlerini başarılı bir şekilde öğrenebilmemiz ve öğretebilmemiz bu kavramlar ile başlamaktadır. Spor bilimlerinde kullanılan bu kavramların hangi anlamları içerdiği ve diğer kavramlarla olan ilişkileri iyi anlaşılmazsa spor konusunda fikir üretmek mümkün olmayacaktır.

İlk insan hayvanlarla ve kendi cinsinden olanlarla yakından mücadele etmek zorunda kalınca ilk olarak kendi fiziksel gücünü kullanmayı öğrenmiştir. Bunun sonucunda da güreş sporu ortaya çıkmıştır. Daha sonra ellerini yumruk yaparak ve kollarının itme gücü ile boks sporunu gerçekleştirmiştir. Araç yapma becerisine sahip olan insanoğlu kendisine avantaj sağlayacak bir ortam yaratmak ve düşmanlarını uzakta karşılamak için mızrak ve ok yapmıştır. Bu da günümüzde okçuluk ve atıcılık sporlarının ortaya çıkmasını sağlamıştır. Suda kendi kas gücünü kullanarak yüzmeyi öğrenmiştir. İlk insanın yaşamında dansın da önemli bir yeri vardır.

1400–1500 yılları arasında Fransız düşünür J.J. Russo ile beden eğitimi Avrupa’da okul programlarında yer almıştır. 19. yüzyılın başlangıcında İsveç’te Pehr Henrik Ling bilimsel ve fizyolojik esaslara dayanan yeni bir sistemi

Page 29: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

25

(İsveç Cimnastiği) ortaya çıkarmıştır. 1811 yılında Friedrich Luding Jahn, Alman cimnastiğinin en önemli isimlerinden biri olarak ortaya çıkmıştır. 1858- 1914 yıllarında beden eğitimi ve spor ilk defa Emrullah Efendi ile birlikte öğretmen okullarında, sultanilerde ve liselerde uygulanmaya başlanmıştır. 1920 yılına gelindiğinde atletizm ve oyun eğitim sistemi içerisinde değerlendirilmeye başlanmıştır. 1930 ve 1940’lı yıllarda Dewey’in etkisi eğitim felsefesinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Oyunlara daha fazla yer verilmiştir.

Çinliler hastalıklardan kurtulmak için de nefes çalışmaları yapmışlardır. Bu nefes çalışmaları ile birlikte bükülme, duruş ve uzanma hareketlerinden oluşan tıbbi cimnastikle uğraşmışlardır. Hindistan’da yoga, meditasyon ve nefes düzenleme çalışmalarını din ile ilişkilendirip beden ve zihni disipline etmek için yapmışlardır. İki tekerlekli ve sürücüsü ayakta bulunan yarış arabası Sümerler tarafından kullanılmıştır. Asur- Babilliler, boks, güreş ve yüzme sporu ile daha çok ilgilenmişlerdir. Etiler, savaşçı bir uygarlık olduğu için, Etiler’de de savaş arabaları görülmektedir. Bu arabaları hem savaşta hem de yarış arabası olarak kullandıkları bilinmektedir. Mısırlılar da vücut kültürü cimnastik hareketleri, oyunlar, boks, güreş, sopa eskrimi, su sporları ve dans ile ilgili etkinlikleri kullanmışlardır. Yahudiler de ise özellikle yüzme babaların çocuklarına öğretmek zorunda olduğu önemli işlerden birisiydi. Yunanlılar da jimnastik çalışmalarına büyük önem vermişlerdir. Ispartalılarda disk, cirit atma, eskrim, boks, güreş ve top oyunları ile de gençlerin her yönü ile yetiştirilmeleri sağlanmıştır. Eskrim, binicilik, mızrak atma, yüzme, boks, güreş ve askeri teçhizatla yürüyüşler Romalılarda askerliğe ve savaşa hazırlayıcı faaliyetlerdir.

Orta Asya’da yaşayan Türkler beden kültürüne ve spora büyük önem vermişlerdir. Eski Türklerdeki beden eğitimi ile ilgili faaliyetleri Ergenekon, Manas ve Oğuz Kağan destanlarında görmekteyiz. Kaçma ve kovalama nitelikli Gök-Börü, Kız-Börü ve Beyge oyunlarını oynadıkları bilinmektedir. Türkler sporu düğün törenleri ve geleneklerinin içine de katmışlardır. Osmanlı Devleti ve diğer Türk devletlerinde güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk, binicilik, kılıç, yaya koşuları, atlama, ağırlık kaldırma ve basit labut atma, gürz ve topuz kullanma, cirit, çöğen/polo, gökbörü, tepük, tomak, matrak gibi sporlar büyük aşamalar

göstermiştir. Sporu savaşa hazırlık, fizik gücü geliştirme ve geleneklerini sürdürme amacıyla yaşatmışlar ve korumuşlardır.

Osmanlı döneminde güreş, avcılık, atıcılık, okçuluk, binicilik, kılıç, ağırlık kaldırma, gürz ve topuz kullanma, cirit, tepük gibi sporlar ön planda yer almıştır. Osmanlı devletinde spor örgütlenmesi incelendiğinde en önemli yeri spor tekkelerinin aldığı görülmektedir. 1839 da ilk defa Tanzimat fermanı ile birlikte askeri ve sivil okullara cimnastik dersi konulmuştur. Osmanlı döneminde kulüpleşmeye geçişin 19.yüzyılın ikinci yarısında gerçekleştiği görülmektedir. Futbol Osmanlı döneminde oynanmaya ve örgütlenmeye başlamıştır. Osmanlı devletinde sporda federatif yapının oluşturulmasına yönelik faaliyetler incelendiğinde bu anlamda ilk örgütün 1903 yılında kurulan İstanbul Futbol Birliği olduğu görülmektedir.

1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) adı altında kamu yararına çalışan ilk spor örgütü kurulmuş ve sporun sevk ve idaresi bu örgüte bırakılmıştır. İlk başkanlığını Ali Sami Yen yapmıştır. 1926–1929 yılları arasında Türk kadını atletizm, kürek sporu, tenis, voleybol ve yüzme sporunu yapmaya başlamıştır. 1935 yılında Türk Spor Kurumu faaliyete geçmiştir. 1936 yılında Berlin Olimpiyat Oyunlarında güreş dalında Yaşar Erkan ilk altın madalyamızı ülkemize kazandırmıştır. 1938 yılında 3530 sayılı Beden Terbiyesi kanunu ile devlet ilk spor örgütünü kurmuştur. 1959 yılında da profesyonel futbol ligi kurulmuştur.

Antik (Klasik) Olimpiyatların Yunanistan’ının Olympia yöresinde başladığı tahmin edilmektedir. Tanrısal ve yöresel bir kahraman adına yapıldığı tahmin edilen bu büyük şölenin dine dayalı bir başlangıcı olduğu da bilinmektedir. Modern Olimpiyat Oyunları 1896 yılında Yunanistan’ının başkenti Atina’da yapılmaya başlamıştır. Modern Olimpiyat Oyunlarının kurucusu Baron Pierre De Coubertin’dir. Her dört yılda bir yapılan Modern Olimpiyat Oyunları barışsever bir dünya kurmayı ve toplumları bir araya getirerek olimpik anlayışın yerleşmesini amaçlamaktadır.

Page 30: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

26

Kendimizi Sınayalım 1. Çocukların bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel yönden gelişmesini sağlayan etkinliğe ne ad verilir?

a. Rekreasyon

b. Olgunlaşma

c. Beden Eğitimi

d. Motor Performans

e. Spor

2. Vücudun herhangi bir bölümündeki gözle görülür değişim pozisyonu ve vücudun konum değiştirmesine ne ad verilir?

a. Beden Eğitimi

b. Büyüme

c. Hareket Eğitimi

d. Hareket

e. Statik Denge

3. Aşağıdakilerden hangisi lokomotor becerilerden biri değildir?

a. Yürüme

b. Koşma

c. Atlama

d. Sürünme

e. Dönmek

4. Aşağıdakilerden hangisi manipulatif hareket becerisidir?

a. Kayma

b. Tutma

c. Sekme

d. Sürünme

e. Eğilmek

5. Sabit bir noktada dengeyi sağlayabilmeye ne ad verilir?

a. Statik denge

b. Dayanıklılık

c. Dinamik Denge

d. Kuvvet

e. Yetenek

6. Aşağıdakilerden hangisi ilk insanın yapmış olduğu sporlardan biri değildir?

a. Güreş

b. Boks

c. Yüzme

d. Okçuluk

e. Voleybol

7. Gladyatör kavgalarını ilk çağlarda uygulayan uygarlık aşağıdakilerden hangisidir?

a. Etiler

b. Çinliler

c. Romalılar

d. İngilizler

e. Türkler

8. Modern Olimpiyat Oyunlarının kurucusu aşağıdakilerden hangisidir?

a. J.J. Russo

b. Johan Friedrich Simon

c. Gutsmuths

d. Baron Pierre De Coubertin

e. Jahn

9. 1936 Berlin Olimpiyat Oyunlarında Türkiye’ye ilk altın madalyayı kazandıran sporcu aşağıdakilerden hangisidir?

a. Burhan felek

b. Yaşar Erkan

c. Selim Sırrı Tarcan

d. Yaşar Doğu

e. Ali Seyfi

10. Eski Türklerde oynanan Tepük oyununa, günümüzde ne ad verilir?

a. Hentbol

b. Basketbol

c. Futbol

d. Voleybol

e. Atletizm

Page 31: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

27

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. c Yanıtınız yanlış ise, “ Beden Eğitimi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz

2. d Yanıtınız yanlış ise, “ Hareket ve Hareket Eğitimi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. e Yanıtınız yanlış ise, “ Lokomotor Hareket Becerileri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. b Yanıtınız yanlış ise, “ Manipulatif Hareket Beceriler” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. a Yanıtınız yanlış ise, “ Statik Denge” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise, “İlk İnsan ve Spor” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. c Yanıtınız yanlış ise, “İlk Çağlarda Spor” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. d Yanıtınız yanlış ise, “Olimpiyatlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. b Yanıtınız yanlış ise, “Cumhuriyet Döneminde Spor” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. c Yanıtınız yanlış ise, “Eski Türklerde Spor” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Günümüzde teknolojik gelişmeler bireyler üzerinde olumlu ve olumsuz birçok etkide bulunmaya başlamıştır. Eğitim özellikle toplum üzerindeki bu olumlu ve olumsuz etkiye karşı nitelikli insan gücü yetiştirmeyi amaçlar. Nitelikli insan gücüde bireyin fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden sağlıklı olmasını gerektirir. Bu da eğitim süreci içerisinde beden eğitimi ile sağlanmaktadır. Beden eğitimi etkinlikleri ile bireyde fiziksel uygunluğun, sportif etkinlikleri iyi yapabilmenin ve kalp dolaşım siteminin dayanıklılığının gelişmesi hedeflenmektedir. Beden eğitimi özellikle dokuların, organların ve kemiklerin sağlıklı büyümesi için önemli bir fizyolojik olgudur.

Sıra Sizde 2 Hareket kavramı vücudun herhangi bir bölümündeki gözle görülür değişim pozisyonu, vücudun konum değiştirmesi, belirli bir noktaya göre yer değiştirmek olarak tanımlanırken, hareket eğitimi ise uygulama, oyun, spor, atletizm, yüzme, jimnastik ve dans kullanımları ve bunların anlamlarını araştırmaya ve bunların birbirlerine veya gruplara olan etkilerini anlamaya çalışan akademik bir disiplindir. Hareket kavramı organize olmuş hareketler serisidir. Hareket eğitimi ise çocuğun paylaşmayı, duygular ifade etmeyi, kişisel amaçlar belirlemeyi ve özgürce hareket etmeyi öğrenmesi için fırsatlar yaratır

Sıra Sizde 3 Temel hareket becerileri insanların hayatlarında, işlerinde ve gelecekte de kullanabilecekleri niteliktedir. Beden eğitimi ve sporda yer alan bu temel hareket becerileri çocukların oyun ortamını ve serbest zamanlarını en verimli bir şekilde değerlendirmesini sağlar. Çocuklar amaçlarına ulaşmada bu temel hareket becerilerinden birini kullanabilmeli veya bir çeşit hareketten diğer bir harekete geçebilmelidir. Bu temel hareket becerilerini öğrenmek çocuğa okul içinde (beden eğitimi) ve okul dışındaki (spor) etkinliklere katılma olasılığını yükseltecektir.

Sıra Sizde 4 Beden eğitimi şampiyon olma, rekor kırma, bir yarışma amacı taşımazken, spor ise şampiyon olma, rekor kırma amacı taşımaktadır. Aynı zamanda spor, spor salonlarına, spor sahalarına ve uğraştığı spor dalı ile ilgili belirli kurallara gereksinim duyar.

Sıra Sizde 5 Büyüme vücut ölçülerinde meydana gelen artıştır. Vücudun boy, ağırlık olarak artmasıdır. Çocuğun daha yüksek nitelikteki işleri yapabilmesi ve ilerlemesi şeklinde tanımlanan gelişim ise, bireyin olgunluğa erişmesidir. Olgunlaşma organizmanın büyüyerek kendisinden beklenen bir işi yapabilecek düzeye ulaşma sürecidir.

Sıra Sizde 6 İsveçli Pehr Henrik Ling beden eğitiminin üzerinde dururken, Jahn bugün de kullanılan cimnastik aletlerini (beygir, halka, paralel, barfiks) kullanmıştır. Alman Jimnastiği bugünkü artistik jimnastiğin temelini atmıştır. Jahn’a göre jimnastik açık havada, herkesin gözü önünde gelişmeli ve en küçük yerlerin bile bir jimnastik

Page 32: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

28

alanına sahip olması gerekliliğine önem verilmelidir. İlk açık hava jimnastik alanını açmıştır. Friedrich Ludwing Jahn, Alman gençlerinin vücutlarını yurdun düşmanlarına karşı mücadele için güçlü ve dayanıklı hale getirmek gibi vatansever bir nitelik taşıyordu. İsveç’te Pehr Henrik Ling tarafından bilimsel ve fizyolojik esaslara dayatılan yeni bir sistem ortaya atılmıştır. İsveç Jimnastiği ordu ve okulda kolay uygulanan bir sistem olarak gösterilmektedir. İsveç Jimnastiği her hareketin vücut üzerinde incelenmiş fizyolojik bir etki yapmasını içermektedir. İsveç jimnastiğinde vücut üzerinde tedavi edici özelliği taşımayan hiçbir harekete yer verilmemiştir. Tedavi fonksiyonuna İsveç Jimnastiğinde büyük önem verilmiştir.

Sıra Sizde 7 Çinliler sporu tıbbi amaçlı yaparken, Hindistan’da spor, fiziksel hareketlerden çok ruhla ilgiliydi. Sümerler at besleyen ve ata iyi binen bir uygarlık olduğu için daha çok sporu yarış şeklinde yapmışlardır. Asur Babil’de ise spor askeri gücü geliştirmek için yapılmıştır. Mısırlılar ve Yunanlılar da vücut kültürü için cimnastik hareketleri önem taşırken, Yahudiler ise yüzme sporuna önem vermişlerdir. Ispartalılar ve Romalılar beden eğitimi çalışmalarını savaşa hazırlık yönünde yaptıkları bilinmektedir.

Sıra Sizde 8 Eski Türklerde oynanan Gök Börü oyunu geleneksel bir oyundur. Gök Börü, Kız Börü ve Beyge oyunları eski Türklerde oynanan kaçma ve kovalamaca niteliğindeki oyunlardı. Kız Börü evlilik törenlerinde oynanan bir oyundu. Beyge ise düğün törenlerinde oynanan kaçma ve kovalamaca oyununa verilen isimdir.

Sıra Sizde 9 Türk toplumunun spor alanında çağdaş bir toplum olması ve batı seviyesine ulaşabilmesi amacıyla, 1922 yılında Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı (TİCİ) adı altında kamu yararına çalışan ilk spor örgütü kurulmuş ve sporun sevk ve idaresi bu örgüte bırakılmıştır. 1922 ve 1936 yılları arasında devlet, sporu TİCİ aracılığıyla kamu yararı gözeten bir dernek statüsünde ve ülkeyi yurt dışında temsil etmeye yetkili tek spor örgütü olduğunu kabul etmiş ve maddi açıdan da TİCİ’yi desteklemiştir.

Sıra Sizde 10 Antik (Klasik) Olimpiyat oyunları dine dayalı ve kazanmaya yönelik bir amaç taşırken, Modern Olimpiyat Oyunlarında olimpiyata katılma daha önemlidir. Antik (Klasik) Olimpiyatlar dine dayalı bir anlayışı benimserken, Modern Olimpiyat Oyunlarında ise bu anlayışa yer verilmemiştir. Antik (Klasik) Olimpiyatlar’da önceleri sadece erkek sporcular oyunlara katılırken, modern olimpiyat oyunlarında bayan sporcularında bu oyunlara katılması sağlanmıştır. Modern Olimpiyat oyunları her dört yılda bir farklı toplumları bir araya getirerek barışsever bir

Yararlanılan Kaynaklar Busch, C.A. (1994). Teaching Children Movement Concepts and skills: Becoming a Master Teacher, Champaign: Human Kinetics

Kirchner, G., Fishburne, J. (1998). Physical Education For Elementry School Children, Boston: Mc Grow Hill.

Gallahue, D.L. (2003). Developmental Physical Education For All Children. Indiana: Human Kinetics.

Beverly, N. (1994). Moving and Learning “The Elementary School Physical Education Experience”, St Louis: Mosby Year Book Inc.

Beverly, N. (1990). Moving and Learning “The Elementary School Physical Education Experience”, Second Edition, Unıted Statesof America, Times Mirror Musby College Publishing

Milli Eğitim Bakanlığı, (2006) İlköğretim (1-8 Sınıflar) Spor Etkinlikleri Dersi Öğretim Program Klavuzu, Ankara.

Woods, B. (1998). Applying Psychology to Sport, Hodder and Stoughton, Ahington, Human Kinetics.

Yalız, D. (2005) Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Programında Alan Bilgisi Derslerinde Amaçların Gerçekleşme Düzeyi, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, Eskişehir

Pangrazi, P.R., Dauer P.V. (1992). Dynamic Physical Education For Elementary School Children, New York: Macmillan Publishers Company.

Atalay, A.(1998). Spor Sosyolojisi, İstanbul: Alkım Yayınları.

Page 33: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

29

Acar, F. M. (2000). Futbolda Çocuk ve Gençlerin Antrenmanları, İzmir: Meta Basım

Türk Dil Kurumu, (1998). Türkçe Sözlük, Ankara.

Cox, R.H. (1998). Sport Psychology Concepts and Applications, Boston: Mc Graw Hill.

İnal, N.A. (2003). Beden Eğitimi ve Spor Bilimi, Ankara: Nobel Basımevi.

Aykaç, Ü. (2008) Beden Eğitimi ve Oyun Öğretimi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.

Doğu, G., ve Ark. (2006). Spor Bilimlerine Giriş, Ankara: Spor Yayınevi ve Kitabevi.

Köse, S.(2008) Beden Eğitimi ve Oyun Öğretimi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları.

Göral, M., ve ark. (2000). Spor Bilimleri Terminolojisi, Isparta: Tuğra Ofset.

www. Library.cu.edu.tr/tezler/6779

http://arsiv.sabah.com.tr/2008/07/10/haber,AB55E10FF89747A4A28FE8AF683183FA.html

Atabeyoğlu, C. (1985). Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, İstanbul: İletişim Yayınları.

Alpman, C. (1972). Eğitimin Bütünlüğü İçinde Beden Eğitimi ve Çağlar Boyunca Gelişimi, İstanbul: Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Genel Müdürlüğü Yayınları.

Akın, Y.(2004) “Gürbüz ve Yavuz Evlatlar” Erken Cumhuriyet’te Beden Terbiyesi ve Spor, İstanbul: İletişim Yayıncılık A.Ş,

Atabeyoğlu, C. (2001). Sporda Devlet mi? Devlette Spor mu? İstanbul: Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Yayınları

Doğan, Y. (2002). Çağlar Boyu Türklerde Spor, İstanbul: Telebasım Yayıncılık-Reklamcılık Ltd.Şti.

Çöndü, A. (1999). Beden Eğitimi ve Sporda Özel Öğretim Yöntemleri, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.

Güven, Ö. (1999). Türklerde Spor Kültürü, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları

Erkan, M. (2002) Sporda İletişimin Önemi ve Takım Performansına Etkisi Üzerine Bir Araştırma (Türkiye Birinci Profesyonel Futbol Süper Ligi örneği 2001-2002 futbol sezonu)

Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi

Fişek, Kurthan. (1998). Spor Yönetimi, Ankara: Bağırgan Yayımevi

Fişek, K. (2003). Devlet Politikası ve Toplumsal Yapıyla İlişkileri Açısından Spor Yönetimi: Dünya’da-Türkiye’de, İstanbul: YGS Yayınları.

Erkal, E.M. (1986). Sosyolojik Açıdan Spor, Ankara: Milli Eğitim Basımevi

Kunter, B.H. (1938) Eski Türk Sporları, İstanbul: Cumhuriyet Matbaası.

Kirchner, G., Fishburne, J. (1998). Physical Education For Elementry School Children, Boston: Mc Grow Hill.

Kahraman, A. (1995). Osmanlı Devletinde Spor, Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

Kahraman, A. (1989). Cumhuriyete Kadar Türk Güreşi - Cilt: 2, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

Tuzcuoğulları, C. ve ark. (2001). Atatürk ve Spor, Ankara: TAKAV Matbaacılık Yayıncılık A.Ş.

Tosun, S. (1999). İlköğretim Okullarındaki Beden Eğitimi Derslerinin Öğretim Programları Kapsamında İncelenmesi, yayınlanmamış yüksek lisans tezi.

Soyer, F. (2004) Osmanlı Devletinde (1839–1908 Tanzimat Dönemi) Beden Eğitimi ve Spor Alanındaki Kurumsal Yapılanmalar ve Okul Programlarındaki Yeri Konusunda Bir İnceleme, GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, cilt 24 sayı 1.

Serarslan, M.Z. (2006). Spor Yönetimi ve Örnek Olay Analizi, İstanbul: Morpa Kültür Yayınları Ltd.

Koryürek, C. E. (1995) Olimpiyadlar, İstanbul: Stil Matbaacılık.

Gökçe, B. (1983). Cumhuriyet Döneminde Çocuk ve Gençlere Ait Yasal Düzenlemeler ve Yayınlar, Ankara: T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları.

http://www.sporbilim.com/index.php?s=icerik&katid=78&id=100

Page 34: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

30

 

 

 

 

 

 

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Spor felsefesinin temel alanlarını tanımlayabilecek,

Spor ve oyun kavramları arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek,

Olimpizm felsefesini tanımlayabilecek,

Spor etiği ve sporda etik kodların ne olduğunu tanımlayabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Spor Felsefesi

Oyun

Olimpizm

Fairplay

Sporda Etik

Etik Kodlar

Etik İkilemler

Etik Muhakeme

İçindekiler Giriş

Spor Felsefesinin Temel Alanları

Spor ve Oyun

Olimpizm Felsefesi

Fair-Play

Spor Etiği

Etik Kodlar

Etik İkilemler

Etik Muhakeme

2  

Page 35: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

31

GİRİŞ Spor felsefesi ve etiği konusu spor bilimlerinde yeni çalışma alanları arasında yer almaktadır. Spor felsefesi, içinde hem sporu hem de felsefeyi barındıran, spor ile ilgili olan felsefe çalışmasıdır. Spor etiği dendiğinde ise; saygı, temel haklar ve adil olmak, haksız avantajı reddetmek, hukuk ve kurallara göre hareket etme isteği, objektiflik, güvenilirlik ve dürüstlük, şeffaflık, işe kendini verme, önemseme gibi etik davranışların sporda uygulanması akla gelmektedir. Spor etiği özetle bireyin spor olayı içerisinde en iyi ve en doğru davranış biçimlerini sergilemesidir. Bu davranışların belirli normlar şeklinde ifade edilmesine ise etik kodlar denmektedir.

Bu ünitemizde, hem spor felsefesi hem de sporda etik kavramları belli başlıklar altında ve kısaca açıklanmaya çalışılmıştır. Burada temel amaç bu iki konu başlığı hakkında genel bilgileri açıklamaktır.

SPOR FELSEFESİNİN TEMEL ALANLARI Bilim ve felsefe tarihi süreci içerisinde her aşamada felsefe ve bilim ilişkisi kurulmuştur. Felsefesiz bilim sağır ve dilsiz, bilimsiz felsefe de kör ve dayanıksızdır. Bilimin gelişmesi ve yeni bilim dallarının ortaya çıkması felsefedeki sorgulama ve gerçeği arama çabalarından, felsefenin gelişmesi de bilimsel bilgi temellerinden ve gerçek doğrulardan etkilenir. Bilimsel bilgi temeline dayalı olmadan bir felsefe üretmek ya da felsefesiz bilim yapmak olası değildir. Bu kısa açıklamalara dayalı olarak spor bilimleri ve felsefe ilişkisini de kurmak gerekir.

Tarihsel süreç içerisinde spor felsefesi bazı sorulara yanıt aramak üzere ortaya çıkmıştır. Bu sorular; “Sporun ortaya çıkışı nasıldır? Sporun anlam ve önemi nedir? Sporun ilke ve hedefleri nelerdir?” gibi sporun doğasını ve çıkışını bulmaya yönelik olmuştur.

Erdemli’ye göre, spor felsefesi çalışmalarında “spor nedir?” sorusundan başlayıp bir dizi sorular sorularak işe koşulmak gerekmektedir. Bu sorular, spor olgusunun anlam, önem ilke ve kuramlarını kavramayı sağlamak amacını gütmelidir. Spor olgusu ile ise “her spor olayında değişmeden ortaya çıkan, spor olayları değişse bile değişmeden kalan, göz ardı edildiği zaman spor olayı bozulan hatta ortadan kalkan, sporun özü ve hakikati” kastedilmektedir. Yukarıdaki sorulara yanıt verebilmek için öncelikle bilimsel bilgi alt yapısına sahip olmak gerekmektedir. Başka bir deyişle spor bilimlerine hakim olmak gerekir. Bir bilim dalına özgü felsefe yapabilmek o bilim dalına hakim olmaktan geçer.

Orhun’a (1999) göre, felsefenin alanları içerisinde “Spor Felsefesi” de ayrı bir disiplin kimliğine kavuşmuştur. Çünkü spor bilimleri bilimleşme sürecini tamamlamıştır. Orhun’a göre spor felsefesinin temel alanları aşağıdaki şekilde verilmiştir.

Spor Felsefesi ve Etiği

Page 36: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

32

Resim 2.1: Orhun’a göre Spor Felsefesinin Temel Alanları

Erdemli’ye (2000) göre, spor felsefesinin alanları, Orhun’un spor felsefesi alanları ile benzerlik göstermektedir. Erdemli’ye göre spor felsefesi; spor bilimleri üzerine kuramsal bir çalışma, özel ve uygulaması bulunan bir felsefe, yaşama felsefesinin bir alanı, etik sorunlar bağlamında ele alınacak bir felsefe, spor yapan insanı ele alan bir felsefi antropoloji, toplumsal bir felsefe ve oyun felsefesi olarak ifade edilmektedir.

Görüldüğü üzere spor felsefesi, sporun çok boyutluluğuna bağlı olarak kendisine çalışma alanları belirlemektedir. Bu alanların hepsi spor bilimleri çerçevesinde bilimsel bilgi temeline dayanmaktadır. Spor felsefesi; spor kavramından dile gelen hakikati, sporun özünü sürekli bir çaba ile araştıran; kavramı spor bilimlerinden ve felsefelerinden her yeni bilgi ile yeniden yorumlayan, aydınlatan bir bilgi alanıdır. Spor felsefesi; spor ile ilgili teknik, bilimsel, felsefi hatta mitolojik tüm bilgiler ışığında sporun özünü spor kavramının anlamın, spor kavramında dile gelen hakikate ilişkin bilgiler ortaya koyma amacındadır. Buraya kadar olan açıklamalardan elde edilen sonuca göre spor felsefesinin çalışma alanları; Sporda Eğitim Felsefesi, Sporda Yönetim Felsefesi, Sporda Sağlık Felsefesi, Performans Felsefesi ve Rekreasyon Felsefesidir.

Spor felsefesinin temel alanları nelerdir?

Spor felsefesinin bireylere katkısı konusuna baktığımızda; Spor ile ilgili bir felsefe geliştirmenin bu alana mensup bireylere katkı sağlayacağı düşünülmelidir. Bu katkılardan bahsetmek gerekirse öncelikle spor felsefesi bizlere sporun anlam ve değerini ifade etmektedir. Felsefe yardımıyla sporun anlam ve önemi ortaya çıkar. Kaynağı ve değerleri araştırılabilir, sporun amaçları, prensipleri ve içeriğinin saptanmasına; mantıklı bir değerlendirme ile sporun insan yaşamına ve devamına nasıl katkıda bulunabileceğinin incelenmesine yardımcı olur.

Spor felsefesi, mesleki çalışmaların gelişmesini sağlar. Mesleki deneyimler ve çalışmalar, çok iyi belirlenerek benimsenmiş olan felsefe çerçevesinde daha yaratıcı ve yapıcı olur. Alandaki gelişme ışık tutar ve gelişmeyi zorlar. Spor Felsefesi mesleki eğitim için de bir zorunluluktur. Mesleki alanda ortak

 

Sosyal  

 

Etik  

 

Estetik  

 

Performans    

 

Oyun    

 

Hareket    

 

Spor  Felsefesi    

 

Alanları  

Page 37: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

33

dili kullanmak ve ortak taban oluşturmak, alanın hak ettiği değeri bulması ve gelişimi açısından çok önemlidir.

Spor felsefesi eğitimciye yön verir. Düşünebilen biri olarak görev yapabilmek için, kişinin hareket ve davranışlarını yönlendirecek bir “Hayat Felsefesi”ne ihtiyaç vardır. Felsefe spor eğitimcisine, katılımcı ve onun ilgi, ihtiyaç ve beklentilerine göre nasıl bir program uygulaması gerektiği konusunda yön verir, nitelik kazandırır.

Spor felsefesi mesleki ve diğer programlar içinde bütünlük ifade eder. Spor programlarının amaç ve hedefleri genel eğitim anlayışı ve felsefesinin bir yansımasıdır. Spor eğitimcisi tarafından yapılan uygulamalar mantıklı ve diğer eğitim uygulamalarını da destekler nitelikte olur ve bir bütünlük ifade eder.

Spor felsefesi, toplumu, değerlerine katkıda bulunduğundan haberdar eder. Sporun insan performansına, hayatın kalitesine ve üretime olan katkıları ve toplumsal değerlerin önemi hakkında topluma mesajlar verir. Bu alanlarda yapılan çalışmalara ve programların yapılmasına destek verir.

Spor felsefesi mesleki yakınlaşmayı sağlar. Spor mesleğini seçmiş olanların, insanlığa nasıl daha iyi hizmet edebiliriz yolunda ortak amaçlarla hareket etmelerini ve bütünleşmelerini sağlar. Dayanışma yolu ile bir güç olmak ve haklarını aramak konusunda teşvik eder.

Spor felsefesi spor eğitimi ile genel eğitim arasındaki ilişkiyi açıklar. Sporun hedefleri ile genel eğitimin hedeflerinin paralelliğini gösterir. Spor mesleğindeki kişiler kendi felsefeleri mantıksal bir sistem içerisinde tüm insanlığın çıkarı doğrultusunda geliştirebilmelidirler. Bu, bilimsel temellere dayalı ve uygulanabilir teoriler geliştirerek, sporun insanlık hizmetinde olan çok önemli bir servis olduğunun kanıtlanması ile mümkündür.

Spor felsefesi, tüm spor eğitimcileri için bir temeldir. Spor bilimlerindeki gelişmelere paralel olarak, çeşitli meslek alanları da gelişmiştir. Sadece okul yapısı içerisinde değil, okul dışında da hizmet veren beden eğitimi ve spor elemanları, hizmet verdikleri kişilere yönelik de ortak bir felsefe ihtiyacı içindedirler ki, onların ilgi ve ihtiyaçlarına yönelik programlar geliştirebilsinler.

Bu konu ile ilgili Atilla Erdemli’nin “Temel Sorunlarıyla Spor Felsefesi” (E Yayınları, 2002) adlı kitabını okuyunuz. SPOR VE OYUN Spor Nedir? Spor uluslararası bir olgu olmasına rağmen tanımına ilişkin yaklaşımlar çeşitli bilim dallarına göre farklılık göstermektedir. Peki bu kadar geniş anlamları olan spor kavramı ve olgusu ne zaman, nasıl ve nerede ortaya çıkmıştır. Spor İngilizlerin yardımı ile dünyaya tanıtılmış olmasına rağmen kökeni İngilizce olan bir sözcük değildir. Latince “dağıtmak, birbirinden ayırmak” anlamına gelen “disportare ve deportare” sözcüklerinden türemiştir. İlk yıllarda Disport veya Desport biçiminde rastlanan sözcükler 17. yy.’dan sonra çok kullanılması nedeni ile tek heceli bir kelime haline dönüştüğü düşünülmektedir.

Spor nedir? Sorusuna yanıt aradığımızda karşımıza birçok tanımı çıkmaktadır. Özoğlu’na göre spor güdümlü ve amaçlı belirli kurallara ve teknik yöntemlere, diğer bir deyişle belli bir eğitime bağlı olan aynı zamanda yapanlarda olduğu kadar izleyenlerin de zevk ve heyecan gibi gereksinimlerini doyuran, kişileri psikolojik açıdan bağlayan bir hareket kümesidir. Özbaydar’a göre spor, az ve çok dakikalık, incelik isteyen beden hareketlerinin doğrudan kendisinden zevk alınırken eğlendiren hatta dinlendiren ve genellikle bazı kurallara uyularak yapılan bir eylemdir. Erkal’a göre spor ferdin tabii çevresini beşeri çevre haline çevirirken elde ettiği kabiliyetleri geliştiren belirli kurallar altında araçlı veya araçsız ferdi veya toplu olarak serbest zaman kapsamı altında veya tam zamanını alacak şekilde meslekleştirerek yaptığı, sosyalleştirici, toplumla bütünleştirici, ruh ve fiziği geliştiren rekabetçi dayanışma ve kültürel bir olgudur. Armağan’a göre spor, kısa vadeli, belirli amacı olmayan ve belirli kurallara göre bireysel veya ortaklaşa oyunlar şeklinde ortaya konan fiziksel hareketlerin bütünüdür. Lorenz’e göre spor ise, insanın

Page 38: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

34

doğasında bulunan saldırganlık için sağlıklı ve barışçı bir emniyet sübabı, saldırganlık güdümü denetim altına alan bir dostça rekabet ortamı, savaşında barışçı ikamesidir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı gibi;

Spor Oyun Güdüsünün Bir Uzantısıdır; Spor her şeyden önce insana haz ve doyum veren bir oyun daha doğrusu ilk insanlardan bu yana ve hayvanlar dünyasının bir bölümünde görülen bir oyun oynama güdüsüdür. Spor ortaya konan bu oynama güdüsünün geliştirilmiş ve kurallarla bütünleştirilmiş ifadesi şeklindedir.

Spor Teknik, Estetik ve Fiziksel bir Süreçtir; Futbol’da iyi uygulanmış bir ver-kaç’ın, basketbolda kurulan iyi bir set oyununun, jimnastikte iyi uyumlu bir denge hareketinin şiirsel bir güzelliği vardır. Diğer taraftan belirli hareketlerin belirli kalıplar ve uyum içinde yapılması, bedensel güç ve yeteneklerin harekete geçirilmesini gerektirir. Bu da bize sporun teknik ve fiziki yönlerini açıklar.

Spor Bir Meslektir; Spor artık günümüzde küçük yaşlarda başlanan bir meslek halini almıştır. Yüksek maddi kazançların olması sporun bir meslek olarak gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Spor Toplumsal Bir Kurumdur; Sporun yaratmış olduğu şampiyonlar, kullanılan malzemelerin pazarı, kitle iletişim araçları ile verilen hizmetler, ulaşım ve teknoloji ile herkesin ilgilendiği doğal bir uğraş ve toplumsal ilişkiler bütünlüğü sayesinde yaşam içinde toplumsal bir kurum olmuştur.

Spor nedir? Tanımını yapınız. OYUN NEDİR? Genel anlamda oyun sözcüğü belirlendiği özgül bir etkinliği değil aynı zamanda bu etkinliği gerçekleştirebilmek için gerekli olan simgeleri ve araçları kapsar. Oyun her oyuncuya göre farklı nitelikleri ve kendine özgü eylemlerini kapsar. Güncel yaşantıda rastlantıyı, tehlikeyi, şansı, cesaret, çekimserliği, mutluluğu, mutsuzluğu, kazancı, zararı, haz ve üzüntüyü kapsayan karmaşık bir kavram, olgudur. Oyun bir kurallar bütününden oluşmaktadır ve kurallar olmadan bir oyundan söz edilemez. Oyun bir özgürlük belirtisidir ve hareket kolaylığıdır. Oyun kavramı çok geniş bir kavram olup toplumsal yaşamımızın değişik alanlarına girmiş bulunmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki her oyunun özünde başarılı olma ve kazanma güdüsü vardır. Spordan farklı olarak oyunun kendi içinde belirli öğeleri bulunmaktadır. Bunlar;

Özgürlük ilkesi: Bir oyuna katılma tamamen kişinin isteğine bağlıdır.

Belirsizlik İlkesi: Bir oyunun sonucu önceden kestirilemez ya da bilinemez.

Kurallılık İlkesi: Her oyunun önceden saptanmış belirli kuralları vardır ve oyun bu kurallara göre oynanır.

Üretken Olmama İlkesi: İnsanların güncel yaşamlarındaki birçok etkinlikleri belli bir ürünü ortaya koymaya yönelik üretken etkinlikleridir. Oysa oyun oynama belirli bir ürün üretmekle sonuçlanmaz. Oyun başlar ve biter.

Geçicilik İlkesi: Oyun, insanın yaşamı boyunca sürebilen bir etkinlik olmasına karşın, yer ve süre bakımından sınırlıdır.

Bugün spora örgütlenmiş oyun gözü ile bakılmaktadır. Örgütlenmiş bir oyun olarak spor toplumsal ve kültürel yapının bir görüntüsü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu görüntü; değerler, normlar, bilgiler ve spora ilişkin toplumsal rolleri kapsamaktadır.

Oyun kavramının öğelerini açıklayınız.

Page 39: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

35

OYUN VE SPORUN İLİŞKİSİ Spor, toplum hayatında çok değişik yollardan giderek, bireyleri doğrudan ya da dolaylı olarak kendisine bağımlı kılmış ve her zaman insanların ilgisini canlı tutmayı başarmış bir sosyal olgudur. İnsanların vazgeçilmez zevklerini, ihtiyaçlarını karşılayarak kendisine bağlayan spor, günümüz dünyasında büyük bir sosyal kurum olduğunu kabul ettirerek toplumu çok yakından ilgilendiren belli davranışlar, düşünceler, inançlar ve simgeler geliştirmiştir. Modern dünyada hızla gelişen teknoloji, insan gücüne duyulan gereksinmeyi giderek azaltmış ve bunun sonucu olarak insanın doğal yapısına uymayan bir yaşam biçimi ile birlikte iş ve sosyal çevreden gelen baskılar, stresler insanları psikolojik bakımdan bir sıkıntıya sokmaktadır. İşte bu aşamada sporun rahatlatıcı ve monotonluktan kurtarıcı fonksiyonunun devreye girmesi ile insanların psiko-sosyal gelişimlerine katkıda bulunacaktır.

Sporun bu işlevlerinin yanı sıra insanların kişiliklerini olumlu yönde şekillendiren bir kavram olması sporun, gerek gençlerin gerekse çocukların yetiştirilmesinde ve geliştirilmesinde ne derece önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda çocukların ve gençlerin kişiliklerinin geliştirilmesinde sporun eğitici fonksiyonu kullanılarak duygusal ve sosyal yönden daha sağlıklı bir toplum yaratmak daha kolay olacaktır.

Günümüzde çocuklara yönelik sportif etkinliklerin artması bu alanda yapılan çalışmaların fazlalaşması insanların psiko-sosyal gelişiminde sporun ne kadar önemli bir yere sahip olduğunun bir göstergesidir. Çocukların gerek psikolojik gerekse sosyal bakımdan gelişmelerinde oyunla birlikte sporun önemli bir yeri vardır. Çünkü çocuk bu faaliyetlere katılırken aynı zamanda grup içerisinde hareket etmeyi, kazanmayı veya kaybetmeyi, kurallara uymayı öğrenmektedir. Bunlardan en önemlisi kendine güven duygusunu kazanmakta ve o toplumun bir ferdi olduğunu anlamaktadır. Bu bakımdan çocukların yetiştirilmesinde hazırlanan sportif programlar onların gelişim özelliklerine uygun bir şekilde hazırlanarak, sosyal bakımdan yetişmelerine yardımcı olmalıdır. Sağlıklı bir toplum oluşturmanın yolunun çocukların ve gençlerin eğitiminden geçtiği unutulmamalıdır. Sporun kişilerin psiko-sosyal gelişiminde önemli bir yeri olduğu insanların sosyal ve psikolojik bakımdan aktif kılmanın en kolay yolunun spordan geçtiği unutulmamalıdır. Çünkü insanlar spor sayesinde birçok farklı ortamda, farklı düşünceden ve farklı kültürden insanlarla bir araya gelerek etkileşimde bulunabilmektedir. Bu bakımdan gerek insanların sosyalleşmesinde gerekse kendini ifade edebilmesinde kullanabilecekleri en kolay yollardan birisi oyun ve spordur.

Bu konu ile ilgili Eric Berne’in “Hayat Denen Oyun” (Kariyer Yayıncılık, 1991) adlı kitabını okuyunuz.

OLİMPİZM FELSEFESİ Olimpizm bir yaşam felsefesidir; bedene, iradeye ve zihne özgün nitelikleri yücelterek, dengeli bir biçimde bütünleştirir. Olimpizm sporu kültür ve eğitim ile kaynaştırarak, çaba göstermenin, iyi örneklerin eğitsel değerinin ve evrensel temel ahlak ilkelerine saygının verdiği mutluluğa dayalı bir yaşam biçimi yaratmayı amaçlar. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK)’nin tanımına göre ise Olimpizm; bir ruh halidir, hayat tarzıdır, insanlık görüşüdür. Bir “çıkarsız ideal” inancıdır”. Olimpizmin amacı, sporun her yerde uyumlu insan gelişmesine hizmet etmesini sağlamak, bu yolla insan sağlığını titizlikle koruyan barışçıl bir toplumun yaratılmasında özendirici bir rol oynamaktır.

Pierre de Coubertin’ e göre Olimpizm; çaba ve bedensel uyum sayesinde yaratılmış bir düşünce biçimidir. Ayrıca, “Olimpizm bir sistem değil bir ‘düşünce biçimidir” diyerek daha özel bir tanım vermiştir. Pek çok farklı duruma adapte edilebilen ve hiçbir ırkın, kişinin ya da zamanın tekelinde olmayan Olimpizm; çaba ve uyum kültürünün yarattığı bir düşünce biçimidir. Coubertin’ in Olimpik düşünce hakkındaki yazınlarına bakıldığında, Olimpizm şu şekilde yer almaktadır: “Olimpizm romantik değerler ile (şeref duygusu, sorumluluk, üstün olma duygusu, fairplay, ahlak mükemmelliği ve ait olma duygusu) aydıncılık düşüncesinden gelen değerlerin (bireysellik, evrensellik, eğitimin gücü inancı ve yarışma değeri) uzlaşmasıdır.

Page 40: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

36

Olimpizm insanlardan yalnızca yüksek güç ve beceri gerektiren sporların yapılmasını istemez. Kuşkusuz sporun o düzeyinde de Olimpizm gereklidir fakat Olimpizm’de; “Spor Yapan İnsan” bağlamında hepimiz, herkes yer alır. İşte Herkes İçin Spor’un yeri ve büyük önemi de burada ortaya çıkmaktadır. Olimpizm sadece profesyonel sporla alakalı olmayan, günlük yaşama da taşınabilen pratik bir yaşam felsefesidir. Kişinin düzenli ve sistematik antrenmanla vücut potansiyellerini sonuna kadar kullanması, hayatını bu amaç üzerinde kurulu olan bir düzene göre yaşaması anlamına gelir. Özünde başkalarıyla ölçüşmek değil, kişinin kendi vücudunun sınırlarını zorlaması vardır. Kesinlikle dopinge ve kimyasal madde kullanımına tolerans göstermeyen, bedenin yanı sıra ruh ve zekâ gelişimine de önem veren bir felsefedir.

Olimpizm spor yarışmalarından daha öte bir kavramdır. Değerler ve idealler bütünüdür (arkadaşlık, fairplay, spor eğitimi, mükemmel kişiliğe ulaşma çabası, barış, dayanışma, eşitlik, anlayış, kurallara ve insanlara saygı, dürüstlük). Bu değer ve idealler kolaylıkla eğitim sistemi ile şekillenebilir. Olimpizm kültürleri; ideolojileri, dinleri ve politik inançları aşan; insanları tüm geçmişlerinden ayrı, onları spor ve yarışma ruhu ile birleştiren bir güçtür. Olimpik Hareketin sahip olduğu değerlerinin sporda, okulda ve hayatın diğer yönlerinde eğitimidir. Bireylere kendini geliştirme ve yaşamlarında ilerleme fırsatı verir. Bu sayede de topluma bir bütün olarak pozitif gelişme sağlar. Bir başka deyişle; ayrımcılık göstermeden spor ve fiziksel aktiviteler yolu ile insani değerleri öğrenme yoludur. Cueva’ ya göre Olimpizm değerleri arasında en önemlileri; küresel uyum, büyüklük, doğruluk, Kalos Kagathos (güzellik, sağlık, denge), mükemmellik, doğaüstü güçler, felsefe, yaşamın anlamı; aşk, barış, uyum, sakinlik, basitlik, işbirliği; fairplay, saygı, adalet, çabalamak ve arayış olarak sayılabilir.

Olimpizm kavramını açıklayınız

FAİRPLAY Sporun ahlaki ilkesi fairness’dir. Bilindiği gibi fairness sözcüğü, İngilizce kökenli olup, dilimizdeki karşılığı doğru, dürüst, hakça, tarafsız, hoş, latif v.b. gibi birçok anlama gelen “fair” sözcüğünden türetilmiştir. Fairness ise; girişilen uğraşta dürüst davranmak, hak gözeterek eylemek, şövalyece, mertçe, insana yaraşır biçimde yaşamak anlamına gelmektedir. Spor bağlamında “fair” oyunu düzenleyen kuralların üstünde bulunan, fakat oyuna özgü ve onun özelliklerinden kaynaklanan kurallar sistemi ve bütünüdür. “Fair” oyun kuralları içinde kavranamayan, fakat bireyin spor yapanları göz önünde bulundurarak, onları bir gereksinim, bir değer olarak görüp kabul ettiği, sözcüklerle dile getirilemeyen, fakat yarış ortamında ve bütün koşullarda eşit görme isteğidir. Kısaca ahlaki norm sistemi fairplay; sporda ahlak olarak doğruyu ve iyiyi geliştirmek için nasıl davranmamız gerektiğini gösterir. Bu anlamda sportif erdem, oyunun kurallarına uyma, herhangi bir nedenle kurallardan sapmamaktır.

Sporda üst ahlak kavramı, fairplay anlayışı ile ifade edilebilir. Bu anlamda fairplay, oyun ve spora katılan oyuncu ve taraftarların, oyunun kurallarına uymasının ötesinde, genel ve evrensel bir ahlakı temsil eder. Bu ilkenin açık anlamı şudur: Spor olayına katılan oyuncuların, oyunun gerilimli ortamında, avantaj ve çıkarlardan bilinçli bir şekilde vazgeçerek, rakibinin kişiliğine, genel ahlaka saygı göstermesi ve uyum içinde en iyisini yapmasıdır. Bu anlamda fairplay’in ölçeği, insanın içsel yaşamında bulunan bir ses ve vicdandır. İnsanın içsel yaşamında bulunan bu seste hak ve sorumluluk duygusu birlikte oluşur. Bu da yaptırımlarından kaynaklanan biçimsel anlamda kurallara uymanın ötesinde, insanın salt iyiye, doğruya ve güzele uygun hareket etmesi ile söz konusudur. İnsanın bu eylemini dışardan sınırlayan ve yönlendiren bir etmen yoktur, kişinin serbest iradesine dayanan özgürlük vardır. Özgürlük bilincinin içerisinde insanın onuruna, onun maddi ve manevi varlığına saygı yatar.

Fairplay, aslında İngilizce bir deyimdir. Ama sporla ilgili olan herkesin artık yabancısı olmadığı bu kavram, İspanya’dan Almanya’ya, Hindistan’dan Kore’ye, Afrika ülkelerinde küçük Avustralya şehirlerine kadar hemen her yerde sporcular tarafından “centilmenlik” olarak bilinmektedir. Bu kavram “Sporda erdemliliği” içeren her kelime ile açıklanabilir. Ama en sağlam karşılıkları herhalde “hakça, dürüstçe bir oyun”dur. Ya da “kurallara bağlılık, rakibe saygı”dır. İnsanlığın ilk yıllarında “savaş” ya da “avcılıkla” başlayan bedensel faaliyetlerin, zamanla bunların taklidi olarak spora dönüşmesi aşamasının

Page 41: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

37

bile artık gerilerde kalmakta olduğunu gösteren yeni bir kavramdır fairplay. “Rakibi yenmekten değil, rakiple bir arada oynanmaktan zevk alın. Takımınızın attığı gol kadar, takımınıza atılan golün güzelliğini de takdir edin.” Evet Baron Pierre de Coubertin’in dediği gibi önemli olan kazanmak değil, mücadele etmektir. Fairplay, bu mücadelenin de çağdaş sportif anlayışla çerçevesini çiziyor: “Kurallara ve rakibe saygı ve anlayış gösterin. Rakibinizi düşman olarak değil, arkadaş olarak görün!”.

SPOR ETİĞİ Etik kelimesi Yunanca’da ‘ethos’dan gelir ve anlamı ‘bir kişinin karakterinin özü’dür. Neyin iyi ve kötü, doğru ve yanlış, zorunluluk ve seçenek olduğu ve davranışların kuralları ile ilgilenir. Günümüzdeki anlamı; insan tutum ve davranışlarının iyi (doğru) ya da kötü (yanlış) yönden değerlendirilmesidir. İnsanlar arasındaki ilişkilerin temelinde yer alan değerlerin, ahlaki bakımdan doğru ya da yanlış olanın niteliğini araştıran bir felsefe dalıdır. Kişilerin etik olarak nasıl düşünmeleri ve bu düşüncelerini nasıl davranışa dönüştürmeleri konusunda Laczniak ve Murphy 1985 yılında bazı temel prensipler ve kurallar ortaya koymuştur. Bunlardan en önemlisi ilk sırada olan “altın kural”dır. “Kendinize nasıl davranılmasını istiyorsanız karşınızdakine de o şekilde davranın”. Spor etiğinin de temelinde bu kural vardır. Sportif yarışmanın olduğu her alanda içinde bulunan katılımcılar rakiplerine karşı olan davranışlarında; kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa o şekilde davranmalıdırlar.

Etik ve ahlak kavramları çoğu zaman birbirinin yerine kullanılsa da, bu doğru olarak bilinen bir yanlıştır. Ahlâk insanlar arası ilişkilerde uyulması gereken manevi ilke ve kuralları ifade eder. Ahlak göreli olup toplumdan topluma, hatta aynı toplumda farklı gruplara göre değişir. Etik kavramı ise, evrensel değerlere atfen kullanılır. Dünyanın hemen her yerinde gerekli olan dürüstlük, yardımseverlik, doğruluk, adaletli olmak, sadakat, yalan söylememek, cana kıymamak gibi değerleri ifade eder. Her bireyin farklı ahlak anlayışı olabilir. İşte etik bu farklı ahlak anlayışları arasından en iyi, en doğru ve en evrensel olanın hangisi olduğunu tartışan bir felsefe alanıdır. Bu nedenle spor etiği denildiğinde; hemen hemen dünyanın her yerinde spor denildiği zaman akla gelecek olan sporun evrensel değerlerine atfen kullanılır.

Sporun evrensel değerleri arasında spor etiği olarak tanımlanabilecekler; saygı, adil olmak, haksız avantajı reddetmek, oyunun kurallarına göre hareket etmek, başarmada özgür olmak, zararı önlemek, objektiflik, güvenilirlik, dürüstlük, önemseme olarak sıralanabilir.

Bireysel ve örgütsel seviyede spor etiğinin karşılaştığı bazı istenmeyen durumlar vardır. Sporun içinde istenmeyen bu tür durumlar yaşandığı zaman etik karar verme süreçlerimizin devreye girmesi gerekmektedir. Kişiler etik olarak nasıl karar vermeleri gerektiğini bilemeyebilirler. Bu sebepten dolayı kişilerin karar verme süreçlerini kolaylaştıracak yani doğru olanı önlerine serebilecek bazı davranış kodlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Birçok ülke spor örgütlerinin ve spor etkinliği içinde bulunan tüm katılımcılar etik olarak nasıl davranmaları gerektiği konusunda bazı davranış standartları geliştirmişler ve bu davranış standartlarına “etik kodlar” olarak adlandırmışlardır. Bu kodlara spor örgütlerinin ya da bireylerin uymasını istemişlerdir. Ülkemizde davranış kodlarını oluşturmuş çok az sayıda spor örgütü bulunmaktadır.

Bireysel ve örgütsel seviyede sporun karşılaştığı bazı etik durumlardan bahsetmiştik, bunlara bakacak olursak;

• Cinsel taciz, saldırgan davranışlar, ayrımcılık.

• Kötü alışkanlıklar, kumar, hile, teşvik primi.

• Etik olmayan yönetimler (babadan oğula, ayrımcılık vb.).

• Oyuncu seçmelerinde şeffaf olmayan yönetimler.

• Sözlü ve fiziksel taciz – Saygısızlık (yöneticiler, hakemler, antrenörler vb.).

• Açık sözlü olan ya da yanlış bir şeyi görüp açıkça ifade etmeye çalışanlara karşı mağduriyet.

• Sporcuların hem sahada ki hem de dışarıda ki davranışları ve beklentileri.

Page 42: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

38

• Performans arttırıcı maddeler ve metotlar (doping).

• Cinsiyet ayrımcılığı.

• Kabadayılık.

• Seyirci şiddeti ve sözlü taciz.

• Çocuklara taciz.

• Velilerin uygun olmayan davranışları.

Yukarıdaki listede de belirtildiği üzere sporun içinde var olan ve etik olmayan birçok durum bulunmaktadır. Spor etiği, bu durumların ne olduğunu ve bunlara ile nasıl başa çıkmamız gerektiği konusunda bize yol gösterebilecek olan bir rehberdir.

Sporda Etik Kodlar Sporda etik kavramı yabancı literatürde incelendiği zaman karşımıza “etik kod” adı verilen etik ilkelerin kodlanması sonucu oluşan bir kavram ortaya çıkmaktadır. Etik kodlar her yapıya özgü olması gereken davranış ilkelerinin tanımlamasıdır. Bu ilkeler bizlere hukuki ve kurumlara ait kuralların ne için var olduğunu, davranışlarımızı nasıl etkilediğini, bu kurallara karşı geldiğimizde yaptırımların ne olacağını anlamamıza yardımcı olur. Bu kuralların yetersiz olduğu ve bizim bir yorum getirmemiz gerektiği durumlarda, neleri nasıl yapmamız gerektiğine rehberlik eder. Kodlar, sporun içinde olan kişilerin etik yaklaşımını sağlayacak bir kılavuzdur. Genel olarak, bu kılavuz içinde belirtilen değerler ve ilkeler uygulamada karşılaşılacak olan belirsizlikler ve boşluklardan örnekler vererek, gerek uygulamanın içinde bulunanları, gerekse yönlendirme konumunda olanları, yapının ilkeleri ve değerleri doğrultusunda karar almalarında yardımcı olur.

Avustralya, Kanada, Amerika ve İngiltere gibi çeşitli ülkelerde “sporda etik kodların” oluşturulması konusuna çok önem vermekte ve konuda yapılan çalışmaların sayısı her gün artmaktadır. Sporun her alanında yer alan kişilerin etik ilkeleri belirlenmiş ve bunların sonucunda etik kodlar oluşturulmuştur. Sporcu, hakem, antrenör, taraftar, yönetici ve hatta sporcu velilerinin bile etik kodlarının oluşturulduğu görülmektedir. Aşağıda örnek olarak spor yöneticilerinin etik kodları verilmiştir.

“Avustralya Spor Birliği” Etik Kod Örneği

• Spor yöneticisi her koşulda en yüksek etik standartları göz önünde bulundurmalı. Sadece yasal gerekliliklere uyarak değil; dürüst, eşit ve sosyal sorumlulukları yerine getirerek etik davranışlar sergilemelidir.

• Spor yöneticileri anlaşma yaptıkları tüm çalışanları, sponsorları ve iş yaptığı ajanslarla olan görüşmeleri dürüst ve açık bir şekilde anlatabilmelidir.

• Spor yöneticisi performans arttıran maddelerin kullanımını tamamen yasaklamalı. Dopinge izin vermemeli; sadece doktor tarafından onaylanmış maddelerin kullanımına izin verilmelidir.

• Spor yöneticisi çalışma yerinde eşitliği sağlayan uygulamalarda bulunmalı, kurallar koymalıdır.

• İşi en iyi şekilde yapacak olan kişiyi işe almalı. Cinsiyet, medeni durum, yaş, ırk, etnik köken, din, engel, eşcinsellik göz önünde bulundurularak ayrımcılık yapılmamalıdır.

• Spor yöneticisi sözünün arkasında, dürüst ve işine karşı sorumluluk sahibi olmalıdır.

• Spor yöneticisi sorumlu olduğu kulüp, spor merkezi vb. yerlerin imajını zedeleyecek davranışlardan kaçınmalıdır.

• Spor yöneticisi her zaman çalışanlarının ve yöneticisi olduğu tüm kişilerin ilgi ve isteklerini toplum kuralları ve yasaları doğrultusunda yerine getirmeye çalışmalı. Göz ardı etmemelidir.

• Spor yöneticisi adil davranmalı, objektif olmalarını engelleyecek olan önyargı, taraflı, yanlı davranışlardan kaçınmalıdır.

Page 43: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

39

• Spor yöneticisi dürüstlük ve tarafsızlık ilkeleri doğrultusunda ortaya çıkabilecek tüm görüşlere sonucu nasıl olursa olsun açık olmalıdır.

• Spor yöneticisi çalışmaları doğrultusunda elde edilen bilgilerin gizliliğine saygı duymalı. Bu gizli bilgileri belli bir açıklama yetkisine sahip olmadan ya da yasal bir açıklama görevi olmadığı sürece açıklamamalıdır.

• Spor yöneticisi özel konuları en uygun şekilde çözümlemeye çalışmalıdır. Bu konuları çözümlemeye çalışırken konularda uzman olan kişilerden tavsiye almalı ve asiste edilmelidir.

• Spor yöneticisi etik kodlara ve üzerlerinde zaman zaman yapılabilecek düzenlemelere uymalıdır.

Yukarıda verilen örnekte belirtildiği gibi etik kodlar aslında kişilerin bildikleri ancak yazılı hale getirilmemiş olan etik davranış biçimleridir. Etik kodların yazılı hale getirilmesinin önemi burada yatmaktadır. Sporun doğası gereği yaşanan çeşitli duyguların baskısı altında kişiler çoğu zaman etik kararlar veremeyebilirler. Bir kulübün ya da spor örgütünün etik kodlarını yazılı hale getirmesi durumunda bu örgütün ya da kulübün tüm çalışanları, sporcuları, antrenörleri vb. kişiler bu davranış biçimlerinin önemsendiğini fark edecek ve buna göre davranmaya çalışacaktır. Etik kodların en önemli görevi sporun hangi alanında olursa olsun kişilerin etik farkındalıklarını arttırarak, doğru davranışlar sergilemelerini sağlamak ve doğru kararlar vermelerine yardımcı olmaktır.

Sporda Etik İkilemler ve Etik Muhakeme Sporun içindeki insanlar rutin spor olaylarında bile etik ikilemler ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Etik ikilem; kişinin kendi doğrusu (ruh) ile evrensel doğru (mantık) arasında kalması ve karar vermekte zorlanması halidir. Peki, insanlar etik ikilem ile karşı karşıya olduğunu nasıl anlayabilirler? Zinn (1993) etik bir ikilem ile karşı karşıya olup olmadığımızı fark etmemiz için şu soruları sormamız gerektiğini önermektedir.

1. Problem hakkında konuşurken, “iyi ve kötü”, “siyah ve beyaz”, “alt sınır”, “çelişki”, ya da “değer” gibi kelimeleri insanlar kullanıyor mu?

2. Hareketlerim/hareketsizliklerim ya da kararlarım sonucunda insanlar zarar görecek mi?

3. Verdiğim karar adil mi?

4. Mesleki değerlerim ile kişisel değerlerim arasında bir çelişki hissediyor muyum?

5. Kararım ile ilgili tartışmaya yol açacak bir sonuç söz konusu mu?

6. Durum ile ilgili “tam olarak doğru olmayan” bir nokta var mı?

Eğer bir kişi bu sorulardan bir tanesine bile “evet” cevabını veriyor ise etik bir ikilem ile karşı karşıya olduğu söylenebilir. Etik değerler kişisel düşünceler ve öncelikler ile karıştırılmamalıdır. Etik kararlar diğer insanları oldukça etkiler. Kararlar ilgi alanları çelişkili olan farklı gruptan insanlara ( sporcu, taraftar, toplum, iş, basın ) etki ettiği için karar vermek oldukça karmaşık bir işlemdir. Bireyler bir konu hakkındaki karar verirken tüm süreçleri göz önünde bulundurmak, “doğru olanı” yapmanın ne olduğuna karar vermeye çalışmalıdırlar. Burada belirtmiş olduğumuz doğru ve adil karar verme sürecine etik muhakeme denir.

Etik ikilemlerin çözümünün bu kadar zor olmasının nedeni insanların etik karar verme sürecini sistematik bir biçimde uygulamamasından kaynaklanmaktadır. Sportif konuların karmaşıklığı ve uyandırdığı ilgi ise bir kişinin yargılarını kolayca bastırabilir ve yine etik ikilemleri çözmesini oldukça zorlaştırır. Aslında spordaki temel prensip tüm sporcuların yarışma sırasındaki dürüstçe olan çabasıdır. Eğer sporcular spor içindeki dürüst çabalarını bırakırlarsa sporun esasları tehdit edilmiş olur. Ancak dürüst olan çabanın dışında spor yarışmalarının amacı kazanmaktır. Bu sportif yarışmanın doğasındadır ve kazanmak için farklı taktikler, stratejiler geliştirilebilir. Evrensel etik değerlere bakıldığında toplumsal yaşamda aldatmak, kandırmak etik değildir. Ancak sportif yarışmanın doğası gereği kazanmak için bazen farklı oyun stratejileri, aldatmacalar kullanılabilir.

Page 44: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

40

Sonuç olarak etik bir karar verme işlemi, neyin doğru neyin yanlış olduğunu saptamak kişinin toplumdaki rolünün kabul edilebilir davranışlarının parametrelerini ve anlayışını içerir. Sporculardan beklenenler takımına sadık olması, antrenörü tarafından söz dinler ve itaatkâr olması ve hiçbir zaman oyunun güvenliğini tehlikeye atmamasıdır. Sporculardan hile yapmamaları ve isimlerini kötüye kullanmamaları beklenir. Oyunun kuralları doğrultusunda sporculardan ne şekilde olursa olsun kazanmaları beklenir. Çoğu spor stratejisi aldatmacalara dayanır. Rakibi bir davranış şekline inandırma ve oyun sırasında farklı bir davranış uygulama temel spor stratejilerinden bir tanesidir.

Page 45: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

41

Özet

Spor felsefesi, sporun çok boyutluluğuna bağlı olarak kendisine çalışma alanları belirlemektedir. Bu alanların hepsi spor bilimleri çerçevesinde bilimsel bilgi temeline dayanmaktadır. Spor felsefesi; spor kavramından dile gelen hakikati, sporun özünü sürekli bir çaba ile araştıran; kavramı spor bilimlerinden ve felsefelerinden her yeni bilgi ile yeniden yorumlayan, aydınlatan bir bilgi alanıdır. Spor felsefesi; spor ile ilgili teknik, bilimsel, felsefi hatta mitolojik tüm bilgiler ışığında sporun özünü spor kavramının anlamını, spor kavramında dile gelen hakikate ilişkin bilgiler ortaya koyma amacındadır. Buraya kadar olan açıklamalardan elde edilen sonuca göre spor felsefesinin çalışma alanları; Sporda Eğitim Felsefesi, Sporda Yönetim Felsefesi, Sporda Sağlık Felsefesi.

Spor İngilizlerin yardımı ile dünyaya tanıtılmış olmasına rağmen kökeni İngilizce olan bir sözcük değildir. Latince “dağıtmak, birbirinden ayırmak” anlamına gelen “disportare ve deportare” sözcüklerinden türemiştir. İlk yıllarda Disport veya Desport biçiminde rastlanan sözcükler 17. yy.’dan sonra çok kullanılması nedeni ile tek heceli bir kelime haline dönüştüğü düşünülmektedir. Spor nedir? Sorusuna yanıt aradığımızda karşımıza birçok tanımı çıkmaktadır. Ancak tüm tanımları toparlayacak olursak spor; oyun güdüsünün bir uzantısı, teknik, estetik ve fiziksel bir süreç, bir meslek ve toplumsal bir kurumdur.

Oyun kavramı çok geniş bir kavram olup toplumsal yaşamamızın değişik alanlarına girmiş bulunmaktadır. Her oyunun özünde başarılı olma ve kazanma güdüsü vardır. Spordan farklı olarak oyunun kendi içinde belirli öğeleri bulunmaktadır. Bunlar; Özgürlük ilkesi, Belirsizlik İlkesi, Kurallılık İlkesi, Üretken Olmama İlkesi ve Geçicilik İlkesidir. Bugün spora örgütlenmiş oyun gözü ile bakılmaktadır. Örgütlenmiş bir oyun olarak spor toplumsal ve kültürel yapının bir görüntüsü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu görüntü; değerler, normlar, bilgiler ve spora ilişkin toplumsal rolleri kapsamaktadır.

Olimpizm bir yaşam felsefesidir; bedene, iradeye ve zihne özgün nitelikleri yücelterek, dengeli bir biçimde bütünleştirir. Olimpizm sporu, kültür ve eğitim ile kaynaştırarak, çaba göstermenin, iyi örneklerin eğitsel değerinin ve evrensel temel ahlak ilkelerine saygının verdiği mutluluğa dayalı

bir yaşam biçimi yaratmayı amaçlar. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi (TMOK)’nin tanımına göre ise Olimpizm; bir ruh halidir, hayat tarzıdır, insanlık görüşüdür. Bir “çıkarsız ideal” inancıdır”. Olimpizmin amacı, sporun her yerde uyumlu insan gelişmesine hizmet etmesini sağlamak, bu yolla insan sağlığını titizlikle koruyan barışçıl bir toplumun yaratılmasında özendirici bir rol oynamaktır.

Etik kelimesi Yunanca’da ‘ethos’dan gelir ve anlamı ‘bir kişinin karakterinin özü’ dür. Neyin iyi ve kötü, doğru ve yanlış, zorunluluk ve seçenek olduğu ve davranışların kuralları ile ilgilenir. Spor etiğinin de temelinde bir kural vardır. Sportif yarışmanın olduğu her alanda içinde bulunan katılımcılar rakiplerine karşı olan davranışlarında; kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa o şekilde davranmalıdırlar.

Sporda etik kavramı yabancı literatürde incelendiği zaman karşımıza “etik kod” adı verilen etik ilkelerin kodlanması sonucu oluşan bir kavram ortaya çıkmaktadır. Kodlar, sporun içinde olan kişilerin etik yaklaşımını sağlayacak bir kılavuzdur. Bu kılavuz içinde belirtilen değerler ve ilkeler uygulamada karşılaşılacak olan belirsizlikler ve boşluklardan örnekler vererek, gerek uygulamanın içinde bulunanları, gerekse yönlendirme konumunda olanları, kurum ilkeleri ve değerleri doğrultusunda karar almalarında yardımcı olur. Etik kodların en önemli görevi sporun hangi alanında olursa olsun kişilerin etik farkındalıklarını arttırarak, doğru davranışlar sergilemelerini sağlamak ve doğru kararlar vermelerine yardımcı olmaktır.

Sporun içindeki insanlar rutin spor olaylarında bile etik ikilemler ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Etik ikilem; kişinin kendi doğrusu (ruh) ile evrensel doğru (mantık) arasında kalması ve karar vermekte zorlanması halidir. Kararlar ilgi alanları çelişkili olan farklı gruptan insanlara ( sporcu, taraftar, toplum, iş, basın ) etki ettiği için karar vermek oldukça karmaşık bir işlemdir. Bireyler bir konu hakkında karar verirken tüm süreçleri göz önünde bulundurarak “doğru olanı” yapmanın ne olduğuna karar vermeye çalışmalıdırlar. Burada belirtmiş olduğumuz doğru ve adil karar verme sürecine etik muhakeme denir.

Page 46: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

42

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi Orhun’a göre Spor Felsefesinin temel alanlarından biri değildir?

a. Estetik

b. Sanat

c. Etik

d. Oyun

e. Performans

2. Aşağıdakilerden hangisi spor felsefesinin çalışma alanlarından biri değildir?

a. Eğitim Felsefesi

b. Yönetim Felsefesi

c. Turizm Felsefesi

d. Sağlık Felsefesi

e. Rekreasyon Felsefesi

3. Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde oyunun öğeleri doğru verilmiştir?

a. Özgürlük – Belirlilik – Kurallılık - Üretken Olmama - Geçicilik

b. Özgürlük – Belirsizlik – Kurallılık – Üretkenlik - Geçicilik

c. Özgürlük – Belirsizlik – Kuralsızlık - Üretken Olmama - Geçicilik

d. Özgürlük – Belirsizlik – Kuralsızlık - Üretkenlik – Geçicilik

e.     Özgürlük – Belirsizlik – Kurallılık - Üretken Olmama – Geçicilik

4. Aşağıdakilerden hangisi Olimpizm tanımının içinde yer almaz?

a. Bedene, iradeye ve zihne özgün nitelikleri yücelterek, dengeli bir biçimde bütünleştirir.

b. Sporu kültür ve eğitim ile kaynaştırır.

c. Bir ruh halidir, hayat tarzıdır, insanlık görüşüdür.

d. Teknik, taktik ve performans süreçleri ile ilgilenir.

e. Barışçıl bir toplumun yaratılmasında özendirici bir rol oynar.

5. Olimpizm değerleri arasında bulunan Kalos Kagathos ne anlama gelmektedir?

a. Sevgi, Mutluluk

b. Sevgi, Saygı, Dürüstlük

c. Güzellik, Sağlık, Denge

d. Barış, Kardeşlik, Sağlık

e. Güzellik, Sağlık, Barış

6. Bireysel ve örgütsel seviyede sporun karşılaştığı etik durumlara aşağıdakilerden hangisi örnek olarak verilemez.

a. Taciz

b. Saldırganlık

c. Sakatlanma

d. Ayrımcılık

e. Teşvik primi

7. Sporda Etik Kodların oluşturulmasına en çok önem veren ülkeler aşağıdakilerden hangisidir?

a. Avustralya, Kanada

b. İngiltere, Fransa

c. Amerika, Japonya

d. Kanada, Brezilya

e. Hollanda, Almanya

8. Aşağıdakilerden hangisi Fair-Play tanımlarından biri olamaz ?

a. Sportif erdemlilik

b. Kurallara göre oynama

c. Kazanmak için yarışma

d. Dürüstçe yarışma

e. Centilmenlik

9. Aşağıdakilerden hangisi etik bir ikilem ile karşı karşıya olup olmadığımızı gösterecek sorulardan biri değildir?

a. Mesleki ve kişisel değerlerim çelişiyor mu?

b. Kazanmak için ne yapmalıyım?

c. Kararım tartışmaya yol açabilir mi?

d. Verdiğim karar adil mi?

e. Hareketim sonucu insanlar zarar görecek mi?

Page 47: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

43

10. Spor içinde karşılaşılan etik durumlar ile ilgili doğru ve adil karar verme sürecine ne denir? a. Olimpizm

b. Fair-Play

c. Etik İkilemler

d. Etik Kodlar

e. Etik Muhakeme

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. b Yanıtınız yanlış ise “Spor Felsefesinin Temel Alanları” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

2. c Yanıtınız yanlış ise “Spor Felsefesinin Temel Alanları” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. e Yanıtınız yanlış ise “Oyun Nedir” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. d Yanıtınız yanlış ise “Olimpizm Felsefesi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. c Yanıtınız yanlış ise “Olimpizm Felsefesi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. c Yanıtınız yanlış ise “Spor Etiği” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “Sporda Etik Kodlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. c Yanıtınız yanlış ise “Fair-Play” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. b Yanıtınız yanlış ise “Sporda Etik İkilemler ve Etik Muhakeme” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. e Yanıtınız yanlış ise “Sporda Etik İkilemler ve Etik Muhakeme” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Hareket, Oyun, Performans, Estetik, Etik ve Sosyal boyutlar spor felsefesinin temel alanlarıdır.

Sıra Sizde 2 Spor Oyun Güdüsünün bir Uzantısı, Teknik, Estetik ve Fiziksel bir Süreç, bir Meslek ve Toplumsal bir Kurumdur.

Sıra Sizde 3 Spordan farklı olarak oyunun kendi içinde belirli öğeleri bulunmaktadır. Bunlar; Özgürlük ilkesi: Bir oyuna katılma tamamen kişinin isteğine bağlıdır. Belirsizlik İlkesi: Bir oyunun sonucu önceden kestirilemez ya da bilinemez. Kurallılık İlkesi: Her oyunun önceden saptanmış belirli kuralları vardır ve oyun bu kurallara göre oynanır. Üretken Olmama İlkesi: İnsanların güncel yaşamlarındaki birçok etkinlikleri belli bir ürünü ortaya koymaya yönelik üretken etkinlikleridir. Oysa oyun oynama belirli bir ürün üretmekle sonuçlanmaz. Oyun başlar ve biter. Geçicilik İlkesi: Oyun, insanın yaşamı boyunca sürebilen bir etkinlik olmasına karşın, yer ve süre bakımından sınırlıdır.

Sıra Sizde 4 Olimpizm bir yaşam felsefesidir; bedene, iradeye ve zihne özgün nitelikleri yücelterek, dengeli bir biçimde bütünleştirir. Olimpizm sporu kültür ve eğitim ile kaynaştırarak, çaba göstermenin, iyi örneklerin eğitsel değerinin ve evrensel temel ahlak ilkelerine saygının verdiği mutluluğa dayalı bir yaşam biçimi yaratmayı amaçlar.

Yararlanılan Kaynaklar Erdemli, A. (1996). İnsan, Spor ve Olimpizm. Sarmal Yayınları. İstanbul. Erdemli, A. (2002). Spor Felsefesi. e Yayınları. İstanbul Erdemli, A. (1990). Hümanizma Olarak Spor. Spor Bilimleri I.Ulusal Sempozyumu Bildiriler Kitabı. S.12-22. Ankara. Filiz, K. (2002) Sporun Tanımlanması ve Kapsamının Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 22, Sayı 2 S. 203-211 Küçük, H., Koç, H. Psiko-Sosyal Gelişim Süreci İçerisinde İnsan ve Spor İlişkisi http://sbe.dpu.edu.tr/10/131-141.pdf Erişim Tarihi: 01.11.2011 Lumkin, Angela., Stoll, Sharon Kay., Beller, Jennifer. (1999). Sport Ethics Applications For Fair-Play. McGraw-Hill. USA.

Mloy, David., Ross, Soul., Dwight Zakus., (2003). Sport Ethics, Concepts and Cases in Sport and Recreation. Thompson Educational Publishing. Canada

Page 48: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

44  

 

 

 

 

 

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Sosyolojideki temel kavramları açıklayabilecek,

Sosyolojik olarak sporu açıklayabilecek,

Spor sosyolojisinde kullanılan kuramların temel argümanlarını açıklayabilecek,

Bir spor olayını belirli bir kuramın argümanlarını kullanarak yorumlayabilecek,

Spor alanındaki toplumsal cinsiyet ilişkilerini analiz edebilecek,

Spor ve toplumsal sınıf ilişkisini açıklayabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Sosyoloji

Spor Sosyolojisi

Toplum

Kültür

Spor

Toplumsallaşma

Toplumsal Cinsiyet

Toplumsal Sınıf

İçindekiler Giriş

Temel kavramlar

Sosyolojik olarak spor

Spor ve toplumsallaşma

Temel kuramlar

Spor ve toplumsal cinsiyet

Spor ve toplumsal sınıf

3

Page 49: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

45  

GİRİŞ Modern toplumlarda spor önemli bir toplumsal kurumdur. Hemen hemen bir çok spor dalına özgü profesyonel ligler bulunmakta, büyük turnuvalar ve spor organizasyonları düzenlenmekte, bu organizasyonlara çok sayıda kadın ve erkek sporcu, antrenör, hakem, yönetici ve seyirci katılmakta, bu organizasyonlar yazılı ve görsel basında yayınlanmakta, spor ile ilgili kitaplar, filmler yapılmakta ve spor malzemeleri üretilmektedir. Gazetelerin spor sayfaları ve özel spor gazeteleri, televizyonlardaki spor programları birçok insanın en fazla okuduğu ve takip ettiği haberler ve programlar olmaktadır. Ulusal ve uluslararası arenada tanınan pek çok kadın ve erkek sporcu çocuklar ve gençler için rol model olabilmektedir.

İçinde yaşadığımız sosyal ve kültürel dünyanın bir parçası olarak spor, sadece fiziksel performans ve elde edilen rekorlardan/derecelerden ibaret değildir. Aynı zamanda sadece eğlenmek ya da gelir elde etmek amacıyla gönüllü olarak katıldığımız fiziksel etkinlikler değildir. Spor, toplumun sosyal ve kültürel yapısından etkilenen aynı zamanda bu yapıyı etkileyen, farklı konumlarda katılan bireylerin (sporcu, antrenör, yönetici, seyirci vb.) yaşamlarını biçimlendiren bir toplumsal olgudur. Örneğin, katılmayı ve izlemeyi tercih ettiğimiz sporlar sadece bizim bireysel tercihlerimiz değildir. Bu tercihlerimiz içinde yaşadığımız toplumsal ve kültürel ortamın etkisiyle biçimlenmiştir.

Sporun sosyo-kültürel analizinin yapılmasında faydalanılan temel disiplin sosyolojidir. Sporun sosyo-kültürel boyutlarını anlayabilmek için sosyolojinin kavramlarını, kuramlarını ve araştırma yöntemlerini kullanırız. Fakat son yıllarda, kültürel çalışmalar, medya çalışmaları ve toplumsal cinsiyet çalışmaları, sporun bu boyutta analizinin yapılabilmesinde sıklıkla başvurulan alanlar olmaktadır. Bu bölümün sporda sosyo-kültürel boyutlar olarak adlandırılmasının nedeni, sosyoloji ile birlikte sosyolojinin dışında ele alınabilecek bu alanların spora dair yaklaşımlarından ve araştırmalarından faydalanılmasıdır.

Sporun sosyo-kültürel analizini yapan araştırmacıların temel hedefleri: (1) sporun var olduğu kültürleri ve toplumları, (2) spor ortamındaki kültürü ve (3) spordaki insanların ve grupların deneyimlerini anlamaktır. Sporun sosyo-kültürel analizinin yapıldığı araştırma konularına örnek olarak aşağıdaki konular verilebilir:

• Küreselleşme (ulusal kimlikler, göçmenlik, politik ekonomi)

• Medya (spor haberlerinin sunulma biçimleri, kullanılan dil)

• Toplumsal cinsiyet (toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının spora katılıma etkisi, spor organizasyonlarında toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları)

• Sağlık (obezite ve spor, kadınlık ve beslenme rejimleri, ulusal ve uluslararası sağlık politikaları vb.)

Yukarıda sıralananlar ve başka konular hakkında cevap aranan örnek sorular şunlardır:

1. Küreselleşme ile birlikte göçmenlerin profesyonel spora katılımında bir artış olmuş mudur?

2. Spor haberlerinin sunumunda toplumsal cinsiyet eşitsizliği var mıdır?

3. Toplumumuzda kadınların spora katılımlarının az olmasının nedenleri nelerdir?

Sporda Sosyo-kültürel

Boyutlar

Page 50: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

46  

4. Sağlık politikalarının uygulanmasında hesaba katılması gereken sosyo-kültürel faktörler nelerdir?

5. Sporu bir endüstri olarak kabul etmek mümkün müdür?

6. Toplumumuzda futbolun egemen spor dalı olmasının nedenleri nelerdir?

7. Toplumsallaşma sürecinde sporun rolü nedir?

8. Spor ve siyaset ilişkisi ne boyutlarda tezahür etmektedir?

9. Toplumsal sınıfın spora katılıma etkisi nedir?

10. Spora katılım, her toplumsal sınıftan insana açık, demokratik bir ortam mıdır? TEMEL KAVRAMLAR Bu bölümde, sporun sosyo-kültürel boyutlarını anlamamızda yardımcı olacak temel kavramlara yer verilmiştir.

Sosyoloji: Toplumsal yaşamın bir parçası olarak insanları, insanların oluşturduğu toplumsal grupları, toplumsal kurumları ve bunlar arasındaki ilişkileri ve etkileşimleri inceleyen bir bilim dalıdır. Toplumun yapısı, yapıda meydana gelen değişimler, bu değişimlerde ekonomi, siyaset, din, eğitim ve kültür gibi etmenlerin oynadığı roller sosyolojinin inceleme alanlarıdır.

Sosyoloji, toplumsal olguları ve toplumsal olayların nedenlerini araştırırken sadece bireyleri merkeze alan bir yaklaşıma sahip değildir. Konuları diğer toplumsal olgularla birlikte bütüncül bir yaklaşımla ele alır. Örneğin, aile içi şiddetin nedenlerini araştıran bir sosyolog bu toplumsal olguyu sadece şiddetin yaşandığı aileler özelinde araştırmaz. Aile içi şiddeti, etkisi olabilecek toplumun eğitim düzeyi, toplumda kadının ve erkeğin konumu ve yasal düzenlemeler gibi etmenler ile birlikte inceler.

Spor Sosyolojisi: Bu alanda çalışan birçok araştırmacıya göre spor sosyolojisi sosyolojinin bir alt dalıdır. Bu doğrultuda bakıldığında, spor sosyolojisinin sosyolojinin genel kavram ve kuramlarını spor alanına uyguladığını söyleyebiliriz. Spor tarihsel, kültürel ve toplumsal güçler bağlamına yerleştirilerek değerlendirilir. Bu bağlamda spor, sadece fiziksel performans olarak değil belirli bir toplumsal ve kültürel ortamda yaşayan bireylerin duygu ve düşünceleriyle deneyimledikleri bir toplumsal olgu olarak düşünülmektedir.

Spor sosyolojsi toplumsal ve kültürel hayatın bir parçası olarak sporu inceler. Toplumun bir üyesi olarak bireyin spora ve fiziksel aktiviteye katılımı toplumun sosyo-kültürel yapısının dışında gerçekleşen bir pratik değildir. Ayrıca sosyo-kültürel yapının bireylerin spora katılımını etkilemesiyle birlikte spora katılan bireylerin de sosyo-kültürel yapıyı etkileme gücü vardır. Spor sosyolojisinde ele alınan konular bu karşılıklı etkileşim süreci bağlamında değerlendirilmektedir. Örneğin, neden bazı sporlara katılmayı tercih ederken bazılarına katılmayı tercih etmediğimizi, toplum olarak neden bazı sporların izleyicisinin daha fazla olduğunu, neden bazı kızların ve oğlanların okul beden eğitimine katılımlarının az olduğunu araştırırken, bireysel tercihlerin tarihsel ve toplumsal güçler tarafından nasıl belirli ölçülerde belirlendiği araştırılmaktadır.

Spor sosyolojisini anlamanın etkili yollarından birisi spor psikolojisi ile arasındaki farkı anlamaktır. Spor psikologları spor ortamında yer alan bireylerin davranışları ile ilgilenirler. Algılar, tutum, motivasyon, kaygı, stres ve öz-güven gibi konular üzerinde çalışmaktadırlar. Aynı zamanda kişiler ve gruplar arasında etkileşim de spor psikolojisinin çalışma konularıdır. Spor sosyologları ise insanların içinde yaşadıkları toplumsal ve kültürel ortam bağlamında ilişkileri incelemektedirler. Örneğin, spor psikologları bireylerin spora katılımlarında etkili olan psikolojik etkenleri araştırırlar. Bireyler hangi güdülerle spora katılırlar sorusunun cevabını ararlar. Buldukları cevaplar arasında diğer bireylerle toplumsal ilişki kurmak, kendi yeterliklerini test etmek, kendilerini özgür hissedecekleri bir etkinliğe katılmak gibi nedenler yer alabilir. Aynı konu üzerinde araştırma yapan spor sosyoloğu ise bireylerin spora katılımlarına etki eden toplumsal ve kültürel etkenler nelerdir sorusunun cevabını arar. Buldukları cevaplar arasında toplumda egemen olan spor anlayışı, ailelerin çocuklarını spora yönlendirme(me)

Page 51: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

47  

nedenleri, sporda hakim olan kültürel söylemler, sosyoekonomik düzey ve eğitim düzeyi gibi nedenler yer alabilir.

Toplum: Belirli bir coğrafi mekanda yaşayan, tarihi gelişme içinde biçimlenmiş bulunan, çevrelerindeki öteki insan topluluklarından ayrı bir kimliklerinin olduğunun farkında olan, karşılıklı etkileşim içinde bulunan insanların oluşturduğu en geniş gruplaşmadır.

Toplumsal yapı: Toplumsal ilişkilerin, toplumsal olayların meydana geldiği, toplumsal grupların yer aldığı, nüfus ile yerleşim tarzının şekillendirdiği, toplumun şekil ve çerçevesi ile ilgili dış görünüşe sahip olan bir toplumsal varlıktır. Toplumsal yapı, kültürel ve fiziki yapı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kültürel yapı toplum içerisinde yer alan toplumsal ilişkileri, toplumsal grupları, bireylerin toplumsal konumlarını ve toplumsal rollerini kapsamaktadır. Fiziki yapı toplumun içerisinde bulunduğu coğrafi mekan ve nüfusun yerleşim tarzıdır. Kültürel yapı ve fiziki yapı toplumdan topluma değişir.

Toplumsal konum: Bireylerin veya toplumsal grupların içinde yaşadıkları toplum tarafından kendilerine yüklenen mevkidir. Örneğin, sporculuk, antrenörlük ve bir spor kurumunda yöneticilik birer toplumsal konumdur. Bireyler aynı zamanda farklı toplumsal konumlara sahip olabilirler. Örneğin bir kadın aynı zamanda anne ve profesyonel sporcu olabilir.

Toplumsal rol: Bireylerin toplumsal konumlarına göre kendilerinden beklenen hak ve görevlerdir. Bireyler farklı toplumsal konumlarına göre farklı toplumsal rollere sahip olabilirler. Örneğin üniversitede okuyan bir profesyonel sporcu, sporcu rolü ile birlikte öğrenci rolüne de sahiptir.

Toplumsal olgu: Başlangıç ve bitiş süresi ile yeri kesin olarak belirlenemeyen, süreç içinde ortaya çıkan gelişmedir. Örneğin, spor bir toplumsal olgudur.

Toplumsal olay: Toplum içinde meydana gelmiş olup, duyulan ve görülen, başlangıç ve bitiş noktaları belli olan her şeydir. Örneğin, Dünya Şampiyonasında iki ülkenin milli takımları arasında gerçekleştirilen voleybol maçı bir toplumsal olaydır.

Kültür: Kültür, özellikle antropologlar tarafından çok uzun yıllardır incelenen ve çok fazla tanımı yapılan bir kavramdır. Genel olarak kültür, toplum yaşamında insanların bireysel ya da grup olarak yarattıkları/benimsedikleri yaşam tarzı olarak tanımlanmaktadır. Kültür bizlerin sanat, giyim, zihinsel faaliyet, yeme-içme tercihlerimize ve beğenilerimize göndermede bulunur. Bir toplumun kültürü dediğimizde ise toplumda yaşayan bireylerin toplumsal ve tarihsel süreçte geliştirdikleri inanç, değer, bilgi, alışkanlıklar ve beklentiler aklımıza gelmektedir.

Kültürlerin bir parçası olarak spora yüklenen anlam ve bu anlam doğrultusunda tercih edilen sporlar şekillenebilmektedir. Sporun anlamı farklı kültürlere ve tarihe göre değişebilmektedir. Örneğin, mücadele sporları olarak tanımlanan geleneksel sporlar olan karate ve judoya Uzak Doğu ve Asya ülkelerinde kültüre ve geleneğe bağlı anlamlar atfedilebilirken, Batı toplumlarında bu sporlar geleneksellikten uzak modern sporun dalları olarak görülebilmektedirler. Başka bir örnek: güreş ülkemizde milli bir spor /ata sporu olarak değerlendirilebilirken, başka ülkelerde sadece temas sporlarından biri olarak görülebilmektedir. Aşağıda kültürün özellikleri sıralanmıştır:

• Kültür, toplumsal yaşamın kaçınılmaz bir sonucudur.

• Kültür, toplumsallaşma sürecinde öğrenilir.

• Toplumsallaşma süreci ile kültürün sürekliliği sağlanır.

• Dil kültürün sürekliliğini sağlar.

• Kültür toplumlara ve zamana göre değişir.

Kültürleme ve kültürlenme kavramları kültürün üretilmesinde ve sürekliliğinin sağlanmasında önemlidir. Kültürleme kültürün toplum içindeki grupları ve bireyleri etkileme süreci olarak tanımlanırken, kültürlenme bireyin toplumun kültürünü öğrenmesi ve benimsemesi olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, göçmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı ülkelerde göçmenlerin kültürlenme süreçlerinde spora katılımın etkisi araştırılırken, göçmenlerin spora katıldıkları ortamlarda içinde

Page 52: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

48  

yaşadıkları toplumun kültürünü (değerlerini, normlarını, yaşam tarzlarını vb.) öğrenme ve benimseme yollarının mümkün olup olmadığı sorgulanmaktadır.

Son yıllarda, gerek akademik alanda gerek toplumsal alanda tartışılan önemli bir kavram vardır: Çok kültürlülük. En basit anlamda çok kültürlülük, farklı kimliklerin birlikte var olabilmesidir. Bu bağlamda çok kültürlülüğün temelinde kimlik kavramı yer almaktadır. Kimlik, bir grubun ya da bir bireyin kendini diğer gruplardan ya da bireylerden ayırt edici özelliklerinin bütünü olarak tanımlanabilir. Başka bir ifadeyle kimlik, kişinin tanınmasını sağlayan özellikleridir. Kimlik konusu hem psikologlar (kişilik kavramı daha ön plandadır) hem sosyologlar tarafından çalışılan bir konu olmakla birlikte, konunun sosyologlar tarafından araştırılan boyutu toplumsal hayattaki kimliklerdir. Örneğin, milli kimlik, etnik kimlik, cinsel kimlik vb. Sosyolojik yaklaşıma göre kimliğin yapılanmasında geniş toplumsal etmenler söz konusudur.

Çok kültürlülük, bireylerin sahip olduğu ırk, etnik yapı, dil, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet, engelli olma, yaş, toplumsal sınıf, dini inanç gibi farklı kültürel boyutların farkına varılmasıdır. Farklı kültürlerden insanların birlikte yaşadığı çok kültürlü toplumlarda tanımda verilen farklılıkların bilinmesi ve bu farklılıklara saygı gösterilmesi kültürlerarası sağlıklı bir iletişimin sağlanması için önemlidir.

Spor sosyolojisi için çok kültürlülük farklı boyutlarda incelenmektedir. Örneğin, spor kurumlarında farklı kültürel kimliklerden bireylerin özellikle karar alma mekanizmalarında yer alabilmeleri önemli konulardan birisidir. Yapılan araştırmalar, özellikle Amerika Birleşik Devletleri gibi çok kültürlü bir toplumda, spor kurumlarının yönetim kademelerinde beyaz erkeklerin yoğunlukla görev aldıklarını, özellikle siyahların, farklı etnik kimlerden bireylerin ve kadınların yönetim kademelerine gelebilmede çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını göstermektedir.

Son yıllarda Batı ülkelerinde yaşayan göçmen kadınların ve erkeklerin spor deneyimleri, hem spor araştırmacılarının hem de politikacıların ilgisini çekmektedir. Çok kültürlü toplumlar olan Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere’de yaşayan göçmenlerin spora katılımları ülkelerin egemen kültürleri ve göçmenlerin kültürleri bağlamında araştırılmaktadır. Araştırmacılara göre farklı toplumlardan ve kültürlerden gelen göçmenlerin spora katılımları arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıkların temelinde kültür ve ulusal gelenekler yatmaktadır. Göçmenlerin spora katılımlarında egemen kültürle her zaman uyuşmayan kendi kültürlerinin, yaşanan kültürel çatışmanın ve göçmenlere yönelik politikaların etkili olduğu ve spora katılımlarının düşük olduğu gözlenmiştir. Örneğin, Büyük Britanya’da yaşayan Güney Asyalı Müslüman göçmenlerin spora katılımlarının göçmen olmayanlara kıyasla daha az olmasının nedenlerinin başında karşılaştıkları kültürel engeller gelmektedir (Snape ve Binks, 2008).

Sosyoloji ile ilgili temel kavramlar hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için Anthony Giddens’ın Ayraç Yayınevinden basılmış olan “Sosyoloji” (2000) adlı kitabını okuyabilirsiniz.

SOSYOLOJİK OLARAK SPOR Sporun tanımı spor sosyolojisinde çalışanlar ve sporun sosyo-kültürel boyutlarını analiz eden araştırmacılar için temel bir problemdir. Örneğin, sokakta voleybol oynayan çocukların ya da parklarda ve yürüyüş alanlarında yürüyen yetişkinlerin aktiviteleri spor olarak değerlendirilebilir mi? Sokakta gerçekleştirilen bir voleybol maçının profesyonel voleybol liginde düzenlenen voleybol maçlarından farkı var mıdır?

Sporun yapılma amacı sporun kapsamının ne kadar geniş olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Çalışan birey çalışma hayatının yorgunluğundan ve stresinden uzaklaşmak, fiziksel ve zihinsel olarak rahatlamak amacıyla spora katılırken, profesyonel bir sporcu için spor hayatını kazandığı bir meslektir. Diğer taraftan, geleneksel ailelerde yaşayan kadınlar için spora katılım çok farklı bir anlama sahip olabilmektedir: Ev içi sorumlulukları ve toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının vermiş olduğu kısıtlı yaşamın dışına çıkabilecekleri, kendilerini keşfedebilecekleri, başkalarıyla toplumsallaşabilecekleri bir özgürlük alanıdır. Bu örnekler aynı zamanda spora katılım amaçlarının bireylerin toplumsal hayattaki konumlarına göre değişebileceğini de göstermektedir.

Page 53: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

49  

Spor ister eğlenmek ve rahatlamak amacıyla yapılan bir serbest zaman etkinliği olsun ister maddi gelir elde etmek amacıyla bir meslek olarak yapılan profesyonel spor olsun, sonuçta fiziksel etkinliğin ötesinde bir toplumsal alandır. Bu toplumsal alanda yer alan fiziksel etkinlikler farklı geçmişleri, motivasyonları ve deneyimleri olan bireyler tarafından gerçekleştirilmektedir. Spor aynı zamanda bir toplumsal olgu olarak tanımlanabilir. Temel tanımlarda belirtildiği gibi toplumsal olgu, başlangıcı ve bitişi belli olmayan, süreç içinde ortaya çıkan olaylardır. Spor tarihsel ve mekansal bir noktaya bağlı olmadan dünya üzerinde yer alan hemen her toplumda yaygın olarak var olan önemli bir toplumsal olgudur.

Spor kavramının açıklanması önemlidir. Spor kültürün bir parçası olmakla birlikte kendi başına bir kültürel pratiktir. Sporun tanımı farklı bilimsel disiplinlere göre değişmekle birlikte, spor sosyolojisinde farklı kuramsal yaklaşımlara göre de değişebilir farklı toplumsal kültürlere göre de değişebilir. Dolayısıyla spor, aynı kültürün içinde ve farklı kültürlerde çeşitli anlamlarda kullanılmakta ve çeşitli spor biçimleri bulunmaktadır. Özellikle spor bilimleri alanında ortaya çıkan uzmanlaşmalar ve bu uzmanlaşmaların ortaya çıkardığı analizler spor, fiziksel aktivite, serbest zaman fiziksel aktivitesi, rekreatif spor, herkes için spor, amatör spor, profesyonel spor, kitle sporu gibi farklı tanımları gündeme getirmiştir. Örneğin profesyonel sporu maddi kazanç amacıyla yapılan, üst düzey fiziksel performansın ve yarışmalarda elde edilen derecelerin belirleyici olduğu bir fiziksel etkinlikler bütünü olarak tanımlarken, rekreatif sporu çalışma saatlerinin dışında kalan serbest zamanlarda eğlenmek ve rahatlamak amacıyla yapılan fiziksel etkinliklerden oluşan bir oyun olarak tanımlayabiliriz.

Sporun geleneksel tanımına bakıldığında, sporun kişisel tatmin ya da dışsal ödüllerle güdülenen insanlar tarafından gerçekleştirilen göreli karmaşık fiziksel becerilerin dahil olduğu kurumsallaşmış yarışma içerikli olan aktiviteler olarak tanımlandığı görülmektedir. Fakat bu tanımda temel vurgulanan bazı noktalar yeterince açık değildir. Örneğin, bu tanıma göre spor fiziksel becerilerin dahil olduğu bir aktivitedir, yani fiziksel aktivitedir. Bu doğrultuda satranç fiziksel beceriden daha çok zihinsel bir beceri içerdiği için bir spor değildir. Fakat bir aktivitenin ne kadar fiziksel içeriğinin olduğuna yönelik nesnel bir kural yoktur. Örneğin, salon dansları bu tanıma göre bir spor iken bazılarına göre spor olarak görülmemektedir, bu nedenle de Olimpiyatlara dahil edilmemiştir (Coakley, 2004)

Sporun geleneksel tanımında açık olmayan bir diğer nokta sporun yarışma içerikli aktivite olduğudur. Bu nokta bir serbest zaman etkinliği olarak okul bahçesinde oynanan voleybolu spor olarak değerlendirmezken, Türkiye Voleybol Şampiyonasındaki maçları spor olarak değerlendirmektedir. Üçüncü nokta sporun kurumsallaşmış aktivite olduğudur. Kurumsallaşmış aktivitelerin insanların eylemlerine rehberlik eden bir çerçeve işlevi gören resmi kuralları ve organizasyon yapıları vardır. Spor kurumsallaşmış bir aktivite olarak tanımlandığında, okul bahçesinde oynanan voleybol ile Türkiye Şampiyonasında oynanan voleybolu birbirinden ayırt edebiliriz.

Bir Toplumsal Kurum Olarak Spor Bir sosyolojik terim olarak kurumsallaşma, davranışların ve kurumların zaman içerisinde belirli kurallarla, düzenlerle standartlaştırılmasını ifade etmektedir. Kurumsallaşmış spor ve fiziksel etkinliklerin bir kurumsal yapısı ve kuralları vardır. Ulusal ve uluslararası spor federasyonları ve sporu yöneten kurumlar sporun kurumsallaşmış haline işaret etmektedir. Kurallar da spor kurumları tarafından oluşturulmaktadır.

Bir toplumsal kurum olarak spor, toplumsal kurumların birçoğu ile yakından ilişkilidir; ekonomi, eğitim, politika, aile vb. Örneğin, spor ayrı bir ekonomik kazanç alanı olmakla birlikte insanların belirli spor aktivitelerine katılmaları da spor organizasyonlarının düzenlenmesi de ekonomi ile ilgilidir. Bireylerin ömür boyu spor ve fiziksel aktivitelere katılım alışkanlıklarının kazandırılmasında aile en önemli toplumsallaşma ajanlarından birisidir. Diğer taraftan, toplumda spor kültürünün oluşabilmesi, ekonomik ve sosyal olarak ayrıcalıksız konumdaki bireylerin (engellilerin, yoksulların, kadınların vb.) spora katılımlarının sağlanması hükümetlerin bu alandaki politikalarına bağlıdır.

SporDünyası (SportWorld): Smith (2007) tarafından kullanılan Spor Dünyası kavramı spora katılımın bireysel bir eylemden ziyade kurumsal bir eylem olmasını ifade etmektedir. Spor Dünyası spor ile ilgili her şeyin kurumsallaştığı sporcu ve antrenör arasındaki profesyonel ilişki, spor turnuvalarının medyada sunumu içerikli sözleşmeler, sporcuların ve antrenörlerin spor kulüpleri ile imzaladıkları sözleşmeler- bir

Page 54: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

50  

dünyada sporun ekonomi, politika, eğitim ve hukuk sistemi ile olan ilişkisine işaret etmektedir. Spor Dünyasında gönüllülükten ziyade kapitalizmin kuralları işlemektedir.

Sporun yukarıda sunulan kurumsallaşmış etkinlik bağlamındaki tanımları onu diğer aktivitelerden ayırt etmek için pratik anlamda çok faydalı olabilir. Fakat dikkatimizi sadece kurumsallaşmış yarışma aktiviteleri üzerinde yoğunlaştırdığımızda, kurumsallaşmış aktivitelere katılma şansları olmayan ya da yarışma aktiviteleri olup da toplumun yapısından dolayı kurumsallaşamayan aktivitelere katılan insanların yaptıkları fiziksel aktiviteleri nasıl değerlendireceğiz ya da değerlendirmeyecek miyiz? Başka bir deyişle, bütün zamanımızı fiziksel aktiviteleri resmi olarak organize etme gücüne sahip toplumdaki belirli kesimlerle mi ilgileneceğiz? Bu durum bazı grupların önemsizleştirilmesine ya da bazı grupların marjinalleşmesine neden olabilir. İşte bu potansiyel problemin farkına vardığımızda, fiziksel aktivitelerle ilgili bu türden kritik soruların cevabını sporun belirli toplumlarda ve belirli kültürlerde nasıl yapıldığı ve ne tür toplumsal amaçlar içerdiği sorusuyla birlikte aramaya başlarız.

Spor ve Oyun Spor nedir sorusuna cevap arayan bazı araştırmacılar spor ve oyun arasındaki farktan da yola çıkmaktadırlar. Oyun gönüllü bir etkinliktir ve oyuncuların oyuna katılımda hür iradeleri belirleyicidir. Oyunda standartlaşmış kurallar yoktur. Oyunu bazen resmi olmayan normlar yönlendirirken bazen kendiliğinden ortaya çıkan kurallar yönlendirebilir. Oyunda belirsizlik vardır; oyunun sonuçları tahmin edilemez. Örneğin, okullarda teneffüs saatlerinde bahçede çocuklar koşarak, top atarak oyun oynamaktadırlar. Spor ise daha çok fiziksel etkinliklerin gerçekleştirildiği bir ortam olarak ele alınmaktadır. Bu ortamın yapısını katılımcıların eğilimleri ve etkinliklerin çeşidi belirlemektedir. Sporu yönlendiren standart kurallar vardır. Kendiliğinden gelişen, belirsizliğin olmadığı bu ortamda katılımcıların rolleri belirlidir ve bireysel sorumluluk yüksektir. Katılımcıların ilgi ve ihtiyaçlardan ziyade fiziksel ve zihinsel performans üst düzeydedir.

Kapsayıcı Bir Spor Kavramlaştırması Yukarıda sıralanan spor tanımları, spora içkin özellikler ve olası problemler doğrultusunda tek bir spor tanımını kabul etmek doğru olmayacaktır. Bunun farkında olan bazı spor sosyologları ve sporu sosyo-kültürel boyutlarıyla analiz eden araştırmacılar belirli tarihlerde belirli toplumlardaki spor olgusu için iki temel soru sormayı tercih etmektedirler:

1. Toplumda hangi aktiviteler spor olarak kabul edilmektedir?

2. Toplumda hangi kesimin sporuna daha çok destek ve kaynak sağlanmaktadır?

Bu sorular araştırmacıları spor olgusunu kültürel ve toplumsal bağlam içinde değerlendirmeye yönlendirmektedir. Bu soruların cevabını ararken, hangi aktivitelerin hangi toplumlarda spor olarak tanımlandıkları, neden bazı aktivitelerin belirli bir grubun ya da toplumun hayatında önemli oldukları, neden bazı aktivitelere hükümetlerin daha çok yatırım yaptıkları ve neden bazı toplumlarda performans sporuna daha çok vurgu yapılırken bazı toplumlarda yaşam boyu sporun daha çok vurgulandığı konuları da açıklanmak durumundadır.

Örnek: Futbol Bir Spor mudur? Futbol ortaya çıktığında günümüz modern spor dünyasında tanımlanan kurumsallaşmış bir fiziksel aktiviteden daha farklı bir işleve sahipti. Tarihsel süreç içerisinde kazanma duygusunun ön plana çıktığı profesyonelleşmenin artmasıyla, mahallelerde küçük gruplar arasında eğlenmek amacıyla oynanan futbolun yerini endüstriyel futbol almıştır. Futbolcuların kulüpleriyle kurdukları ilişki, taraftarların futbol takımlarıyla kurdukları ilişki, çokuluslu şirketlerin spor kulüplerine sahip olması, büyük ticari şirketlerle yapılan sponsorluk sözleşmeleri, stadyumların birer ticaret kompleksine dönüşmesi, futbolun yeşil sahalarda oynanan bir oyundan ve hatta spordan çok daha fazlası olduğunu göstermektedir.

Page 55: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

51  

SPOR VE TOPLUMSALLAŞMA Spor, toplumsal hayatın önemli ve ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda toplumsal hayat içerisinde yer alan bireylerin egemen toplumsal yapının devamında etkili olabilecek seçimleri yapmalarında ve toplumsal değerleri öğrenmelerinde önemli bir işleve sahiptir. Bu işlev, sporun toplumsallaşma sürecindeki rolüne işaret etmektedir.

Toplumsallaşma: Bebeğin doğduğu toplumda yaşayabilmesi ve varlığını devam ettirebilmesi için gerekli olan becerileri edinmesi sürecidir. Kültürel ve toplumsal öğrenme sürecidir. Fakat bu süreç toplumsal ortamın bize etkide bulunduğu tek yönlü işleyen bir süreç değildir.

Toplumsallaşma sürecinde etkili olan bazı toplumsallaşma ajanları vardır: aile, okul, arkadaşlar ve medya vb. Bu ajanlar bireyin toplumsallaşmasında etkin rol oynamaktadırlar. Ayrıca bu ajanlar, bireylerin spora yönelik tutumlarının oluşmasında ve sporla tanışmalarında da önemlidirler. Örneğin, spor geçmişi olan, gerek antrenör gerek sporcu olarak spor ortamında yer almış anne ve babanın çocuklarının spora yönelik olumlu tutum geliştirmelerine katkıları büyüktür. Anne ve babalar çocukların en fazla zaman geçirdikleri kişiler olarak ilk toplumsallaşma ajanlarıdırlar ve çocukları üzerinde etkileri çok büyüktür. Belki çocuklarını profesyonel anlamda spora yönlendirmeyebilirler ama sporun yaşamlarının bir parçası olması konusunda olumlu yönlendirmelerde bulunabilirler.

Başka bir örnek olarak herhangi bir spor takımının bulunmadığı, beden eğitimi derslerinin de düzenli olarak yapılmadığı bir okulda çocukların spora katılımlarının ya da ilgilerinin az olabileceğini varsayabiliriz. Çocukların okullaşmalarıyla birlikte zamanlarının önemli bir bölümünü geçirdikleri okulların ve rol modeli olabilen öğretmenlerin, çocukların spora doğru toplumsallaşmalarında önemli rolleri bulunmaktadır.

Spora toplumsallaşmanın önemli ajanlarından birisi medyadır. Televizyon, gazete ve dergilerde yayınlanan spor haberleri, spor reklamları bireylerin spor algılarının, spor beğenilerinin şekillenmesinde önemli etkiye sahiptir. Özellikle birçok oğlan çocuğunun ya da genç erkeklerin kahramanları sporcudur; onlarla ilgili haberleri, dergileri takip ederler, posterlerini odalarına asarlar. Kahraman sporcuların sadece spor yaşamlarını değil spor dışı yaşamlarını da takip ederler ve bazen de kendilerine rol model olarak alırlar. Dolayısıyla bu sporcuların medyada sunulan haberlerinin içeriği çocukların ve gençlerin toplumsallaşma süreçlerinde etkilidir.

Kadınların ve erkeklerin toplumsallaşma deneyimleri farklıdır. Örneğin, kızlar toplumda kendi cinsiyetlerine uygun (kadınsı) görülen spor ve fiziksel aktivitelere yönlendirilirken, oğlanlar ise erkeksi ve erkeğe uygun görülen spor ve fiziksel aktivitelere yönlendirilmektedirler. Birçok toplumda kızlar voleybol, cimnastik gibi estetiğin ön planda olduğu spor dallarına katılırken ya da katılımları teşvik edilirken, oğlanların futbol, basketbol ve güreş gibi fiziksel temasın ve kuvvetin ön planda olduğu spor dallarına katılmakta ya da katılımları teşvik edilmektedir.

Spor da önemli bir toplumsallaşma ajanıdır. Spor, bireylerin kimliklerinin gelişimine, toplumsal ilişkilerinin niteliğine önemli katkılarda bulunmaktadır. Örneğin, takım sporlarında yer alan bireylerin ekip çalışmalarında etkin rol alabildikleri ve başkalarıyla işbirliğine açık oldukları görülmektedir. Okul sporlarına katılan bir öğrenci okul takımlarıyla yarışmalara katılır ve bu süreçte kendi becerilerinin farkına varır, yeni beceriler kazanır, yenme ve yenilme duygularını yaşama fırsatı yakalar. İster takım sporu olsun ister bireysel spor olsun spor ortamında bireyler, bireylerin oluşturduğu toplumsal gruplar ve bu bireyler ve gruplar arasında gerçekleşen toplumsal ilişkiler yer almaktadır. Spora katılan birey bu toplumsal ilişkiler içerisinde değerleri, inançları ve çeşitli davranış kalıplarını öğrenir. Bu öğrenme süreci bireyin yaşamına olumlu ya da olumsuz etkilerde bulunabilecek kadar önemlidir.

TEMEL KURAMLAR Bu bölümde spor sosyolojisinde sıklıkla yararlanılan sosyolojik kuramlara yer verilmiştir. Bu kuramlar farklı toplumlarda, kültürlerde ve tarihlerde spor ve toplumsal hayat arasındaki ilişkiyi ve bu ilişki çerçevesinde bireylerin spor deneyimlerini anlayabilmemize, farklı araştırma soruları sorabilmemize, bilgileri yorumlayabilmemize ve derinlemesine incelemeler yapabilmemize yardımcı olurlar.

Page 56: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

52  

Sporu sosyo-kültürel bağlamda anlayabilmemize yardımcı temel kuramlar şunlardır:

• İşlevsel kuram • Çatışma kuramı • Sembolik etkileşim kuramı • Eleştirel kuram • Feminist kuram

İşlevsel Kuram Sosyolojideki en eski kuramsal yaklaşımlardan birsi olan işlevsel kuramın öncüleri Auguste Comte, Herbert Spencer ve Emile Durkheim’dır. Özellikle Durkheim’ın toplumsal kurumların sadece belirli gereklilikleri yerine getirmek amacıyla var olduğu şeklindeki argümanı işlevsel yaklaşımın en yaygın ve en temel argümanıdır. İşlevsel kuram toplumların incelenmesinde bütünlüklü bir yaklaşım sunar. İşlevsel kuram zaman içerisinde farklı görüşlerle değişime uğramış olmakla birlikte, farklı görüşlerdeki ortak özellik toplumsal kurumların, toplumsal olguların ve olayların toplum içinde yerine getirdikleri işlevlere göre bütünlüklü bir yaklaşımla incelenmesi gerektiğidir. Bu yaklaşıma göre toplum, aralarında bir iç bağımlılığı olan toplumsal kurumlardan oluşan bir organizmadır. Organizmanın ayakta kalabilmesi yani yaşamaya devam edebilmesi her bir organın işlevlerini yerine getirmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, her bir toplumsal kurumun toplumun sürekliliğinin sağlanmasına önemli katkıları vardır.

Kuramın adından da anlaşılabileceği gibi, toplumsal hayattaki bütün kurumların bir işlevi vardır. Temel işlevleri toplumun sürekliliğine katkıda bulunmaktadır. Toplumsal kurumlar ortak değerler çerçevesinde kurulursa toplumda daha etkili ve sürekli olarak işleyecektir. Toplumun sürekliliğinin sağlanması demek toplumu oluşturan bireyler arasında ve toplumsal gruplar arasında uyum sağlanarak toplumda bir dengenin oluşturulmasıdır. Dolayısıyla toplumsal hayatın altında yatan en temel itici güç, toplumda bir denge oluşturma eğilimidir.

İşlevsel kurama göre, bir toplumun verimli olarak çalışabilmesi ve toplumsal dengenin sağlanabilmesi için toplumsallaşma sürecinin özel bir önemi vardır. Toplumsallaşma sürecinde bireyler toplumda kabul gören kültürel değerleri öğrenirler. Toplumun kültürel değerlerinin toplumu oluşturan bireyler tarafından öğrenilmesi bireyler arasında toplumsal bağların kuvvetlendirilmesine ve dış etkenlerin bozucu etkilerinden toplumun korunmasına hizmet eder. Yani toplumun verimli ve uyumlu çalışabilmesinde önemli olan bir diğer etken de bireyler ve gruplar arasındaki toplumsal ilişkilerin ve iletişimin kuvvetlendirilmesidir.

1960’ların sonu ve 1970’lerin başında Kuzey Amerika’da spor sosyolojisinin erken gelişim döneminde işlevsel kuramın etkisi görülmektedir. İşlevsel kuram, erken spor sosyologlarının sporu bir toplumsal kurum olarak analiz edebilmelerine yardımcı olmuştur. İşlevsel kurama göre spor da diğer toplumsal kurumlar (eğitim, hukuk, din vb.) gibi toplumsal hayatın devamının sağlanmasına hizmet eden önemli toplumsal kurumlardan birisidir. Spor insanların, toplumsal grupların ve toplumların yaşamına olumlu katkılarda bulunmaktadır. Bu nedenle spor başlı başına toplumun yararına işleyen bir kurumdur.

Sporun toplumun sürekliliğinin sağlanmasında önemli işlevlerinden birisi bir toplumsallaşma ajanı olarak hizmet etmesidir. Spor, farklı bireylere ve farklı toplumsal gruplara kültürel değerlerin öğretildiği, birlik ve bütünlük düşüncelerinin/duygularının kazandırıldığı bir toplumsallaşma ajanıdır. Örneğin, büyük kitlelerin seyirci olarak katıldığı profesyonel ya da amatör futbol takımlarının yaptıkları maçlar toplumda norm olarak kabul edilen ortak değerlerin öğrenildiği, bireyler ve gruplar arasındaki toplumsal bağların ve iletişimin kuvvetlendirildiği ortamlardır. Bu nedenle, işlevsel yaklaşıma göre çocukların ve gençlerin gerek sporcu olarak gerek seyirci olarak spora katılımı desteklenmelidir.

Bir toplumsal kurum olarak sporun toplumdaki rolünü anlamak isteyen bir spor sosyoloğu, işlevsel kuramı kullanarak toplum içindeki her bir parçanın sistemin genel ilerlemesine ya da çalışmasına nasıl katkıda bulunduğu üzerinde yoğunlaşmaktadır. Örneğin Türk toplumunu çalışan bir spor sosyoloğu, sporun ekonomi, din ve eğitim ile olan ilişkisiyle ilgilenir ve bir bütün olarak toplumun devamının sağlanmasına nasıl katkıda bulunduğunu araştırır.

Page 57: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

53  

İşlevsel kurama yönelik en önemli eleştiri, kuramın toplumsal değişimi hesaba katmamasıdır. Toplumsal sistemdeki uyumu ve dengeyi çok fazla vurgulayarak toplumsal çatışmaların varlığını önemsemediği eleştirileri bulunmaktadır. Bu eleştiriyle ilişkili olarak işlevsel kurama yöneltilen bir diğer eleştiri kuramın bütün insanları aynı özelliklere sahip olarak görmesi ve bireysel farklılıkları önemsememesidir. Bütün bireyler için eşit katılım ve olumlu kazanımlar söz konusu olmayabilir. Örneğin, kadınların ve erkeklerin spora katılım amaçları ve beklentileri farklıdır. Bu farklılıkları görmezden gelerek bütünlüklü bir toplumsal uyum anlayışıyla hareket etmek bazı kadınların ve bazı erkeklerin spora katılımda olumsuz deneyimlerinin olduğunu görmemizi engelleyebilir.

İşlevsel kuramcıların cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorular şunlardır:

1. Spor organizasyonları toplumun bütünlüğüne nasıl katkıda bulunur?

2. Spora katılım gençlerin toplumsal değerleri öğrenmelerini sağlıyor mu?

3. Göçmen bireylerin içinde yaşadıkları topluma entegre olabilmelerinde sporun bir işlevi var mıdır?

Çatışma Kuramı Büyük oranda Karl Marx’ın düşüncelerine dayanan çatışma kuramına göre, toplum bir bütünlük gösteren organik bir yapıdan daha çok çatışan, birbiriyle zıt özellikler taşıyan toplumsal sınıflardan oluşan bir yapıdadır. Bu düşünceye göre toplum, toplumsal yapılardan ve bu yapılar arasındaki ilişkilerden oluşur. İki yapı vardır: alt yapı ve üst yapı. Üst yapı ekonomi yapıyı, yani üretim araçları ve bunların işletilmesini kapsar iken, alt yapı üretim ilişkilerini yani ideolojik boyutu kapsar. Bu iki yapıyı belirleyen toplumun ekonomik yapısı ve ekonomik gücüdür. Toplumda ekonomik gücün (üretim araçlarının kimin elinde olduğu ve nasıl kullanıldığı) ve olanakların kimin lehine ve aleyhine olduğu önemlidir. Toplumda üretim araçlarına sahip olan burjuva sınıf ile üretim araçlarından yoksun olan proletarya sınıfı vardır. Bu iki sınıf arasında çatışma kaçınılmazdır. Dolayısıyla toplumsal yapıda meydana gelecek her türlü değişme ve gelişme bu iki sınıf arasındaki çatışma sonucu ortaya çıkar. Başka bir ifadeyle toplumsal çatışma toplumların ilerlemesine toplumsal uyumdan daha çok katkıda bulunur.

Spor da toplumsal sınıflara bölünmüş toplum yapısının özelliklerini taşımaktadır. Aynı işlevsel kuramın ileri sürdüğü gibi spor toplumun bir yansımasıdır. Fakat bu kurama göre toplum sınıflar arası çatışmanın olduğu bir toplumdur. Sınıflar arasındaki tahakküm ilişkileri sporun toplumdaki konumunu, hangi toplumsal sınıfta nasıl bir amacı olduğunu belirler. Üst toplumsal sınıfların alt toplumsal sınıflar üzerindeki tahakkümü dikkate alındığında, spor toplumda ekonomik gücü elinde bulunduran üst toplumsal sınıflar tarafından yönetilmektedir. Başka bir ifadeyle spor iktidarda bulunan toplumsal sınıflara hizmet etmektedir. Bu kapsamda spor, toplumsal sınıflar arasındaki eşitsizliği yeniden üretmekte, gücü olanlara bir ayrıcalık tanımaktadır.

Çatışma kuramına göre profesyonel spor dışında yer alan kitle sporları ekonomik gücü elinde tutan zengin sınıf tarafından düzenlenmekte ve desteklenmektedir. Bu kitle sporları organizasyonlarına katılan insanlar toplumsal meselelerden (ekonomik ve toplumsal eşitsizliklerden) uzaklaşırlar. Aynı zamanda kapitalist dünyanın ilkeleriyle yönetilen sporda geçerli olan değerleri her ne pahasına olursa olsun kazanmak, yarışmak, tüketmek- öğrenerek içselleştirirler. Böylelikle geniş kitlelerin sorgulamadan kabul ettikleri kapitalist değerlerin spor ortamında yeniden üretilmesi sağlanır ve mevcut düzen devam eder.

Çatışma kuramcılarının spor analizlerinde profesyonel sporun ayrı bir yeri vardır. Profesyonel sporcunun yaşamı antrenör-sporcu-yönetici üçgeninde gerçekleşen ekonomik ilişki bağlamında incelenmektedir. Bu bağlamda profesyonel sporcunun emeğinin/bedeninin endüstriyel sporda hakim olan tahakküm ilişkilerinde sömürüldüğü ileri sürülmektedir. Bu yaklaşımda spor ve sporcu kapitalist sistem içerisinde kullanılmaktadır. Profesyonel spor sadece bir spor değil bir meslek/iş alanıdır, dolayısıyla sporcu da mesleğini yerine getiren bir çalışandır. Sporcular fabrikalardaki işçiler gibi ekmeklerini kazanabilmek için bir antrenman döngüsü içerisinde başarı ve üstün verimlilik ilkesine göre çalışmaktadır. Bu bağlamda çatışmacı kuramcılar sporu, sporcuların bedenlerine yabancılaştığı ve bedenlerinin sömürüldüğü bir etkinlik olarak görürler.

Page 58: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

54  

Spor ortamındaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasının yolu toplumdaki eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasıdır. Bu da köklü bir toplumsal değişimi gerektirmektedir. Ancak eşitliğe ve adalete dayalı bir toplumda spor, bireysel ve toplumsal iyiliğin kaynağı olabilir. Eşitliğe ve adalete dayalı bir toplumda sporcular kendi bedenleri ve kendi spor kariyerleri hakkında söz sahibidir. Diğer taraftan rekabete ve ticarileşmeye dayalı profesyonel spordan daha çok eğlenceye ve oyuna dayalı kitle sporları teşvik edilmelidir.

Çatışma kurama yönelik üç temel eleştiri bulunmaktadır. Birinci olarak aynı işlevsel kuramda olduğu gibi, çatışmacı kuramda da sporun toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasına hizmet ettiği vurgulanmaktadır. Tabii burada kapitalist toplumun ihtiyaçları söz konusudur. Bu kapsamda çatışmacı kuramda, sporun bireylerin ve toplumun güçlenmesine hizmet edebilecek boyutları göz ardı edilir. Kapitalist toplumda spora katılım yoluyla kendi bireysel ve toplumsal yaşamlarında olumlu değişimlerin olabileceği ileri sürülmez. İkinci eleştiriye göre çatışmacı kuram, toplumsal yaşamı sadece ekonomik ilişkiler bağlamında ele alır. Bu bağlam sporun üst sınıfların alt sınıfları sömürme aracı olarak kullanıldığını ileri sürer. Fakat özellikle kitle sporları, rekreasyonel sporlar sadece ekonomik etkenler ve üst sınıfların ilgileri doğrultusunda şekillenmez. Son eleştiriye göre çatışmacı kuram, toplumsal sınıfa vurgu yaparak toplumsal hayatın farklı toplumsal sınıflardan bireylerin deneyimleri doğrultusunda inceler. Fakat toplumsal hayatta toplumsal sınıfın dışında kimlikler de söz konusudur: toplumsal cinsiyet, ırk, yaş, dini inanç, cinsel yönelim vb. Örneğin bireylerin spor tercihlerinin belirlenmesinde toplumsal cinsiyet ve ırk da belirleyici olabilmektedir.

Çatışma kuramcılarının cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorular şunlardır:

1. Spor ekonomik sömürü ve baskı için bir araç mıdır?

2. Spor toplumdaki sosyo-ekonomik eşitsizliğe nasıl katkıda bulunur?

3. Ticarileşme süreci sporu nasıl değiştirdi?

4. Ekonomik gücü elinde tutanlar sporu kendi ihtiyaçları için nasıl kullanırlar?

Sembolik Etkileşim Kuramı Bu kuram birey ve çevre etkileşimini vurgulamaktadır. Bu kurama göre toplum, insanları, davranışları ve insanlar arası ilişkileri etkilediği gibi insanlar da toplumu etkiler. Dolayısıyla birey ve toplum birbirinden ayrılmaz bir karşılıklı ilişki içerisindedirler. İnsanlar birbirleriyle iletişimlerini çeşitli semboller aracılılığıyla gerçekleştirirler. En önemli semboller dil ve jestlerdir. İnsanların yaşadıkları toplumsal çevre ile karşılıklı ilişkisi kullandığı sembolleri ve yaşanılanlara verdiği anlamları belirler. İnsanlar içine girdikleri toplumsal etkileşim sürecinde toplumu farklı anlamlandırabilir ve kendilerini farklı tanımlayabilirler; yani kimliklerini yapılandırırlar. Ayrıca insanların karar vermelerinde ve harekete geçmelerinde bu toplumsal etkileşim ve bu etkileşim sonucu yaptıkları anlamlandırmalar belirleyicidir. Dolayısıyla, insan toplumsal yaşamda edilgen bir tutum sergilemez, aksine etkin bir tutuma sahiptir.

Sembolik etkileşim kuramına göre insanların spora katılımları, diğer insanlarla kurdukları toplumsal ilişkiler bağlamında ele alınmalıdır. Bu kurama göre spor, toplumsal etkileşimle yaratılan bir kültür formudur. İşlevsel ve çatışma kuramlarından farklı olarak spor toplumun bir yansıması olarak kabul edilmez. Spor, toplumun yansımasından çok daha fazladır, spor kendi içinde kültür üreten bir toplumsal alandır.

Sembolik etkileşim kuramcıları, sporda kültürün nasıl üretildiğini araştırırken kimlik, anlam, toplumsal gruplar arası ilişkiler ve alt kültürler üzerine odaklanmışlardır. Sembolik etkileşimin birey vurgusu doğrultusunda spor ortamında yer alan bireylerin öznel deneyimleri söz konusudur. Başka bir ifadeyle spor ortamında yaşanılanların anlamı bireyler için farklılaşabilmektedir. Örneğin, profesyonel sporcuların yaşamlarında spora yükledikleri anlam, bir alt kültür olma özelliği taşıyabilen riskli sporlarda (tırmanış, dağcılık vb.) yer alan bireylerin kendilerine ait kültürleri sahiplenme biçimleri, sporcu kimliğinin oluşumunu etkileyen çevresel ve bireysel etkenler önemli araştırma konularından bazılarıdır.

Page 59: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

55  

Sembolik etkileşim kuramına yönelik eleştirilerden birisi iktidar ilişkilerinin ihmal edildiği konusundadır. Etkileşim kuramcıları sporu incelerken bireysel etkileşimler ve anlamlandırmaların ötesinde iktidar ilişkilerini yeterince dikkate alınmamaktadır. İkinci eleştiriye göre anlamlandırmaların, etkileşimlerin ve kimlik yapılanmasının spor kurumlarıyla ilişkisi konusunda çok net açıklamalar sunmamaktadır.

Sembolik etkileşim kuramcılarının cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorular şunlardır:

1. Bireylerin spora katılımında nasıl bir etkileşim söz konusu olmuştur?

2. Sporcu kimliği bütün sporcularda geçerli midir?

3. Bireyler spor deneyimlerini nasıl anlamlandırıyorlar? Eleştirel Kuram Son yıllarda, sporun sosyo-kültürel analizinin yapıldığı araştırmalarda sıklıkla kullanılan kuramlardan bazıları eleştirel kuramlar kapsamında değerlendirilmektedir. Eleştirel kurama göre toplumsal yapıda her zaman uyum olmadığı gibi her zaman bir çatışma da söz konusu değildir. Bireyler ve toplumsal gruplar arasında iktidar ilişkilerinin belirlediği çeşitli mücadelelerin gerçekleştiği müzakereler gerçekleşmektedir. Başka bir ifadeyle toplum, farklılıklarla tanımlanan bireyler ve toplumsal gruplar arasında müzakerelerin yaşandığı bir yapıdadır.

Kuramın toplumsal yapıyı analizde kullandığı temel kavramlar kültür, ideoloji ve iktidar ilişkileridir. Toplumsal yapıda kültürün nasıl üretildiği ve bu üretimde iktidar ilişkilerinin rolü anlaşılmaya çalışılmaktadır. Özellikle iktidar sahibi olmayanların ya da güçten yoksun olanların yaşamları, deneyimleri toplumsal yapının analizinde öncelikli konulardır. Bu bireylerin toplumsal yaşamlarını anlayabilmek için farklılıkların ve zıtlıkların var olduğu bir toplumsal yapı anlayışının bulunması önemlidir.

Eleştirel kurama göre spor, toplumun bir yansımasından öte bir şeydir. Sadece toplumda egemen olan kültürün spor alanında yeniden üretilmesi söz konusu değildir. Spor kendi başına bir kültürel ortama sahiptir; bir kültür üretilir ve yeniden üretilir. Eleştirel kuramcılara göre bu kültürün üretilmesinde iktidarın önemli bir rolü vardır ve bu kültür her bireyi kapsamamaktadır. Dolayısıyla, bu kuramın spora eleştirel bir bakışı bulunmaktadır. Spor, her etnisiteden, ırktan, cinsiyetten, cinsel yönelimden ve toplumsal sınıftan bireylerin özgürce katılabildikleri, söz hakkına sahip olabildikleri bir alan değildir. Eleştirel kuramcılar spor alanında söz sahibi olamayanların, seslerini duyuramayanların deneyimlerini, hikayelerini anlamaya çalışmaktadırlar.

Sporun eleştirel yaklaşımla analizinde, farklı ve çeşitli kimliklere sahip bireylerin ve grupların deneyimlerinin ortaya çıkarılması sonucunda spor alanının toplumsal değişim için bir alan olup olmadığı sorgulanmaktadır. Fakat kuramcılara göre spor alanında yaşanan toplumsal sorunların açıklanabilmesinde ve çözümlerin üretilmesinde takip edilecek tek bir yol yoktur. Çünkü her ortam kendi kültürüne göre şekillenmektedir, farklı bireylerin ve grupların müzakereleri kültürü biçimlendirmektedir. Dolayısıyla bir değişim o kültüre özgü olabilmektedir.

Eleştirel kurama yönelik iki temel eleştiri bulunmaktadır. Eleştirel kurama göre toplumsal sorunların açıklanmasında ve çözülmesinde tek bir yol yoktur. Bu görüş spor alanının analizinde, sporun bir değişim için alan olabilmesi konusunda belirsizlikler yaratmaktadır. Bir diğer eleştiri marjinal gruplara yönelik varsayımlar ile ilgilidir. Sporun eleştirisi yapılırken çoğunlukla egemen değerlerin dışında kalan, marjinalleştirilmiş gruplar üzerinde yapılan araştırmalardan yola çıkılmaktadır. Fakat bu gruplar her zaman toplumsal eşitlik ve adalet ile ilgili değerlere sahip olmayabilirler.

Eleştirel kuramcılarının cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorular şunlardır:

1. Spor organizasyonlarının düzenlenmesi hangi politik ve ekonomik amaçlara hizmet etmektedir?

2. Sporda yaşanan deneyimler toplumsal hayattan nasıl etkilenir?

Page 60: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

56  

3. Spor, toplumsal hayattaki eşitsizliğin sonlandırılmasına bir katkıda bulunabilir mi? Spor bir direniş alanı olabilir mi?

4. Medyada hangi spor haberlerinin yer alacağına kimler karar verir? Bu haberlerin verdiği mesajlar nelerdir?

Feminist Kuram Feminist kuramcılara göre toplumsal hayat toplumsal cinsiyet ilişkilerine göre yapılandırılmıştır. Dolayısıyla toplumsal hayatı anlamak toplumsal cinsiyet ilişkilerini anlamayı gerektirir. Toplumu yapılandıran toplumsal cinsiyet ilişkilerinde kadın ve erkek arasında eşitlik söz konusu olmamakla birlikte, toplumsal yapı erkeği kadına göre daha ayrıcalıklı kılan bir yapıdır. Feminist kuramcılar bu eşitsiz, erkeği kadına göre daha ayrıcalıklı yapan toplumsal yapıyı anlayarak kadının toplumsal konumunun iyileştirilmesi ve nihai olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir toplumun oluşturulması için politikalar üretmektedir. Temel vurgu ve temel hedef benzer olmakla birlikte özellikle politikaların üretilmesinde farklılaşan çeşitli feminizmler vardır: Liberal feminizm, radikal feminizm, sosyalist feminizm, kültürel feminizm vb.

Feminist kuramcıların sadece toplumsal hayatın yapılanmasına yönelik değil aynı zamanda bu yapılanmayı anlamaya çalışan geleneksel, ana akım sosyal kuramlara ve kuramcılara yönelik de eleştirisi vardır. Var olan sosyal kuramlar erkek bakış açısıyla oluşturulduğu için toplumsal hayatı o bakış açısıyla incelerler. Bu bakış açısında kadınların deneyimleri yok sayılır. Örneğin, 1980’li yıllara kadar Spor Bilimleri alanında gerçekleştirilen çalışmaların büyük bir çoğunluğu erkek sporcular üzerinedir. Dolayısıyla bilimsel bilgi üretilirken, çeşitli kuramsal yaklaşımlar oluşturulurken çoğunlukla erkek sporcuların deneyimlerinden yola çıkılmıştır.

Feminist kuramcılara göre spor da toplumsal cinsiyet ilişkilerine göre yapılandırılan bir toplumsal kurumdur. Ayrıca spor, erkeklerin sayısal ve kültürel hakimiyetinin söz konusu olduğu erkek egemen bir alandır. Feminist kuramcıların önemli vurgularından birisi spora eşitliğin gelmesi için öncelikle kadın sporcuları ve onların deneyimlerini ikincilleştirmeyen, değersizleştirmeyen bir spor kurumunun oluşturulması gerekmektedir. Bu bağlamda farklı feminist düşüncelerin sporda kadının konumuna yönelik yaklaşımları farklılaşmakla beraber temel bir ortaklık vardır: kadınların başarılarını önemsizleştiren, cinsiyetçi yapıya sahip sporda kadın sporcuları ve onların deneyimlerini daha görünür kılmak ve spor ortamını her birey için eşitlikçi bir yapıya kavuşması için öneriler geliştirmek.

Bu kurama göre kadının spor ortamında erkeğe kıyasla ikincil konumda olmasının, kadın ve erkek arasında eşitliğin olmamasının arkasında yatan nedenlerden birisi sportif etkinliğin nasıl algılandığıdır. Sportif etkinlik, yüksek düzey performans, üstün fiziksel özellikler, yetenek, başarı, hırs ve rekorlarla tanımlandıkça ve spor pratiği bu tanımların dışında kalanlara kısıtlamalar getirdikçe, biyolojik farklılıklar normalleştirilerek toplumsal ikincilleşmeye dönüşür.

Feminist kuram doğrultusunda spor alanına yönelik getirilen eleştirilerde, kadın ve erkek sporcuların spor alanında yaşadıkları deneyimlerin farklı olmasını sadece biyolojik cinsiyete dayalı olarak açıklamanın bize sağlam bir açıklama vermediği ileri sürülmektedir. Bu nedenle gerek yarışma sporlarına gerek rekreatif amaçlı sporlara katılan kadınların ve erkeklerin farklı spor deneyimlerini açıklama noktasında toplumsal cinsiyet kavramının önemi vurgulanmalıdır. Spor ve toplumsal cinsiyet başlığı altında bu konu daha ayrıntılı olarak incelenmiştir.

Özellikle eleştirel feminizme yönelik eleştirilerin en önemlisi toplumsal hayatın yapılanmasını açıklarken toplumsal cinsiyete çok fazla vurgu yapmasıdır. Bu eleştiriyi yapanlara göre toplumsal cinsiyetin diğer toplumsal kimliklerle ilişkisi (etnisite, ırk, sınıf vb.) daha çok vurgulanmalıdır.

Feminist kuramcıların cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorular şunlardır: 1. Sporun her alanında (spora katılım, yönetim, medya vb.) kadın ve erkek eşitliği söz konusu

mudur? 2. Spor kurumlarının yönetim kademelerinde kadınların yer alabilmeleri için ne gibi eşitlik

politikaları üretilmelidir? 3. Spor alanında kadının ikincilleştirilmesine katkıda bulunan etkenler nelerdir?

Page 61: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

57  

SPOR VE TOPLUMSAL CİNSİYET Sporda toplumsal cinsiyet çalışmalarının büyük bir çoğunluğu, özellikle eleştirel kuramlardan biri olarak kabul edilen feminist kuramlar doğrultusunda gerçekleştirilen çalışmalardır. Toplumsal cinsiyet çalışmalarında, kadın ve erkeğin spor alanında yaşadıkları deneyimlerin farklı olduğu, kadın sporcuların başarılarının erkek sporcuların başarılarından daha az değerli görüldüğü, kadın ve erkeklerin her spor dalında özgür ve eşit bir biçimde katılamadıklarının eleştirisi yapılmaktadır.

Sporun toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla analizinde bilinmesi gereken bazı temel kavramlar vardır. Aşağıda bu kavramlar sunulmaktadır.

Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet: Cinsiyet kavramı kadının ve erkeğin biyolojik ve fizyolojik olarak taşıdığı özellikleri belirtirken, toplumsal cinsiyet kavramı kadının ve erkeğin taşıdığı kültürel, toplumsal ve tarihi özellikleri, toplumun kadına ve erkeğe verdiği rol ve sorumlulukları ve toplumsal beklentileri ifade etmektedir. Cinsiyet (biyolojik) olarak eril ve dişil arasındaki farkı belirtmek için kullanılırken, toplumsal cinsiyet kadın ve erkek arasındaki farkı belirtmekte kullanılmaktadır. Yani, cinsiyet eril ve dişil olarak ifade bulurken, toplumsal cinsiyet kadın ve erkek olarak ifade bulur.

Toplumsal cinsiyet rolü: Toplumsal cinsiyet farklılıklarına dayalı olarak kadından ve erkekten beklenen toplumsal rol ve sorumluluklar toplumsal cinsiyet rolü kavramı ile tanımlanmaktadır. Bu bağlamda kadınlık ve erkeklik, toplum tarafından kadına ve erkeğe uygun görülen toplumsal cinsiyet rollerini ifade etmektedir. Birçok toplumda kadınlar ve erkekler spora katılırken spor dallarının toplumsal cinsiyet rollerine uygunluklarına göre değerlendirme yapabilmektedirler. Örneğin, halter, güreş ve boks gibi fiziksel kuvvetin ve bedensel temasın ön planda olduğu spor dalları erkeklerin daha fazla katıldığı ve geleneksel olarak erkeklere daha uygun görülen spor dallarıdır. Bu sporlara katılan kadınların sayısı az olmakla birlikte, bu kadınlar bazen olumsuz tepkiler alabilmektedirler. Benzer bir durum geleneksel olarak kadınlara uygun görülen cimnastik, aerobik ve buz pateni gibi sporlara katılan erkekler için de söylenebilir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği: Fırsatlara ve kaynaklara erişimde, kullanmakta ve kontrol etmekte kadının ve erkeğin eşit bir konumda olmasıdır. Kadının ve erkeğin sahip olduğu sorumluluklara ve rollere eşit derecede değer verilmesidir. Örneğin, sporu yöneten kurumlar toplumsal cinsiyet eşitliği açısından incelendiğinde, özellikle kurumların yönetim kademelerinde çok az sayıda kadın olduğu görülmektedir. Yakın tarihli bir araştırmanın sonucunda, ülkemizdeki spor kurumlarının (Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Federasyonları ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi) üst düzey yöneticilik pozisyonlarının %4.3’ ünü, orta düzey yöneticilik pozisyonlarının ise %5.1’ini kadınların oluşturduğu ortaya çıkmıştır (Koca, 2011). Bu durumun nedenleri arasında spor alanında sayısal ve kültürel olarak erkek egemenliğinin olması ve toplumda kadının ikincilleştirilmesine hizmet eden toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının spor alanında da var olması gelmektedir.

Spor ve toplumsal cinsiyet ile ilgili temel kavramlar hakkında daha ayrıntılı bilgi edinmek için Canan Koca’nın Spor Bilimleri Dergisinde basılmış olan “Beden eğitimi ve spor alanında toplumsal cinsiyet ilişkileri (Derleme),” (2006) adlı makalesini okuyabilirsiniz.

Daha çok liberal söylemler etrafında şekillenen toplumsal cinsiyet eşitliği temelli araştırmalarda, spor ortamındaki kaynaklara (yarışma imkanları, antrenörlük konumları, yöneticilik, gelir miktarı vb) ulaşımda kadın ve erkek arasındaki eşitsiz koşullar ele alınmaktadır. Spor kurumunda yer alan bir çok alandaki eşitsizliğin, katılım (kulüp, okul takımları, spor merkezleri), yarışma (yerel, ulusal, uluslararası), liderlik (antrenör, yönetici) veya medya sunumu (haber, tasvir, içerik/metin analizleri) gibi kültürel ve tarihsel boyutlarla açığa çıkarılması bu eşitsizliklerin görünür kılınmasını sağlar.

Spora katılım boyutunda kadın ve erkek eşitliğine bakıldığında, dünyanın hemen her ülkesinde erkeklerin katılımlarının daha yüksek olduğu görülmektedir. Gerek amatör gerek profesyonel sporlara katılan erkek sayısı daha fazladır, erkeklerin fiziksel aktivite düzeyi kadınlardan daha yüksektir, oğlan çocuklarının okul beden eğitimi derslerine katılım düzeyleri kız çocuklardan daha yüksektir. Bütün

Page 62: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

58  

bunların arkasında yatan nedenler toplumlara ve tarihe göre değişmekle birlikte şunlardır: Toplumda egemen olan toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına göre kadınların ve kız çocuklarının spora katılımları yeterince değerli görülmemektedir. Ayrıca kadınların toplumsal hayattaki ikincil konumları, onların daha çok ev içi alana hapsedilmelerini ve ev içi sorumluluklarla tanımlanmalarına neden olmaktadır. Örneğin bazı kadınlar serbest zaman fiziksel aktivitelerine katılamamalarının nedenleri arasında ailelerinin izin vermemelerini, ekonomik olanaklarının bulunmamasını, kişisel güvenlikleri konusunda endişelerinin olmasını ve ev işlerinin dışında spora ayıracak yeterli zamanlarının olmamasını belirtmişlerdir. Bu durum, kadınların spora katılımlarına engel olurken aynı zamanda onların hem psikolojik hem fizyolojik sağlıklarına katkıda bulunacak fiziksel aktiviteden yoksun kalmalarına neden olmaktadır. Bu nedenlerin dışında, kadınların spora katılımlarının erkeklerden az olmasının bir diğer nedeni sporda erkeklerin sayısal ve kültürel olarak fazla olması gösterilmektedir.

Sporda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla uluslararası politikalar geliştirilmiştir. Örneğin, 1996 yılında, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından ülkelerin Milli Olimpiyat Komitelerinin (MOK) Yönetim Kurullarında en az % 10 kadın üye hedefi belirlenmiştir. Aralık 2001 tarihine kadar gerçekleştirilmesi kararlaştırılan bu hedef, Aralık 2005 tarihinde en az % 20 olacak şekilde genişletilmiştir. Bir başka uluslararası politik girişim olan 1994 yılında imzalanan Brighton Deklarasyonu hükümetlerin kadınların ve kız çocuklarının spora katılımını arttırmak için kendilerine düşen sorumlulukları belirtmektedir.

Türkiye’de kadın ve erkek sporcu sayılarını biliyor musunuz?

Kadın ve spor alanında gerçekleştirilmiş uluslararası politikalar, toplantılar ve deklarasyonlar hakkında ayrıntılı bilgi için “www.iapesgw.org” adresini ziyaret edebilirsiniz.

SPOR VE TOPLUMSAL SINIF Spor ve toplumsal sınıf ilişkisini anlayabilmek için iki temel kavramı bilmek gerekmektedir: Toplumsal tabakalaşma ve toplumsal sınıf. Bu iki kavram da toplumlar, toplumsal gruplar ve bireyler arasında yaşanan eşitsizlikleri anlatmak için kullanılmaktadır. Toplumsal tabakalaşma toplumdaki gruplar arasındaki maddi ya da simgesel ödüllere erişebilmeleri açısından söz konusu olan yapılaşmış eşitsizliklerin varlığı olarak tanımlanmaktadır (Giddens, 2000). Daha basit bir ifadeyle toplumu oluşturan bireylerin hiyerarşik olarak bazı ölçütlere göre farklılaşmasıdır. Farklılaşmaya neden olan ölçütler ekonomik düzey, toplumsal statü, meslek, eğitim düzeyi, din ve ırk olabilmektedir.

Tarihsel olarak dört temel tabakalaşma tipi görülmektedir: kölelik, kast, mülk sistemi ve toplumsal sınıf. Kölelik, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda Amerika Birleşik Devletleri ve Güney Amerika’da yoğunlukla görülen bir toplumsal tabakalaşma biçimidir. Kölelik düzeninde bazı insanlar (köle sahibi) bazı insanlara (köle) bir mal olarak sahip olmaktadır. Bu sistemde köleler yasalar yoluyla temel haklardan yoksun bırakılmışlardır. Kast sistemi özellikle Hindistan alt kıtasındaki bölgelerde görülen, bölgeden bölgeye farklılıklar gösteren, çoğunlukla inanç temelli oluşturulan bir tabakalaşma biçimidir. Mülkler, Avrupa feodalizmi döneminde var olan, farklı hak ve yükümlülükleri olan tabakalardan oluşan bir sistemdir. Aristokratlar ve soylu toprak beyleri en yüksek mülkü oluştururken ortakçılar (serf, özgür köylüler vb.) en düşük mülkü oluşturmaktadır.

Modern toplumlardaki toplumsal tabakalaşma biçimi toplumsal sınıf ayrışımıdır. Toplumsal sınıflardan oluşan toplumlarda bireyler arasındaki tabakalaşmanın temelinde ekonomik farklılık yatmaktadır. Ekonomik farklılık olarak anlatılmak istenen maddi kaynaklara sahiplik ve bu kaynakların denetimidir. Toplumsal sınıf, benimseyebildikleri yaşam biçimi türlerini önemli ölçüde etkileyen ortak ekonomik kaynakları paylaşan büyük ölçekli insan gruplaşmaları olarak tanımlanabilir (Giddens, 2000). Tarihsel ve toplumsal olarak farklılaşmalar olmakla birlikte Batı toplumlarında üç temel sınıf bulunmaktadır. Yukarı sınıf, maddi kaynaklara (üretim araçlarına) ve bunların denetimine doğrudan sahip olanlar; orta sınıf, beyaz yakalı işçiler ve işçi sınıfı, el emeğine dayanan işlerde çalışan mavi yakalılar.

Page 63: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

59  

Toplumsal sınıf ile ilgili en önemli kuramcılardan birisi Karl Marx ile Max Weber’dir. Karl Marx’a göre toplumsal sınıf, insanların üretim araçlarıyla kurdukları ilişki bağlamında belirlenmektedir. Marx’ın sınıf analizlerinin merkezinde duran modern sanayi toplumlarında iki ana sınıf vardır: üretim araçlarına sahip olan burjuva sınıf ile burjuva sınıfa emek güçlerini satarak yaşamlarını kazanan işçi sınıfı. Bu iki sınıf arasındaki ilişki de ekonomik eşitsizliğe dayanan bir sömürüdür.

Toplumsal sınıf Karl Marx’ın ekonomi temelli sınıf kavramı olarak ele alındığında, toplumsal sınıf ve spora katılım ilişkisi öncelikle ekonomi temelli açıklanmaktadır. Spora katılımda toplumsal sınıf önemli bir belirleyendir. Özellikle gelir düzeyi spora katılımda çok önemli bir role sahiptir. Yüksek gelirli bireyler ve gruplar spora daha çok katılmaktadırlar. Ayrıca, yapılan ulusal ve uluslararası (örneğin Fransa, Amerika ve İngiltere) araştırmalarda, üst toplumsal sınıftan bireylerin golf, yelken, tenis ve kayak vb. sporlara katıldığı, alt toplumsal sınıftan bireylerin ise güreş, boks ve halter gibi sporlara katıldıkları gözlenmiştir.

Spor tarihine bakıldığında, özellikle Viktorya dönemi İngiltere’sinde toplumsal sınıf ayrımının sporda çok belirgin olduğu görülmektedir. Viktorya döneminin en popüler sporu olan tenis sadece zengin kadınların ve erkeklerin birlikte oynayabildiği bir spordu. Modern tenisten farklı olarak badmintona benzer özellikler gösteren tenis, zenginler tarafından sosyal gezintilerinin bir parçası olarak zengin kulüplerde oynanıyordu. Golf de benzer bir şekilde sadece zenginlerin üye olabildiği golf kulüplerinde erkeklerin ve üye erkeklerin karılarının ve kızlarının oynayabildiği oyundu.

2011 yılında Almanya’da gerçekleştirilen bir araştırmada düzenli olarak spora katılan 26.263 kişinin toplumsal ve ekonomik belirleyenleri incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda, spor katılımcılarının büyük bir çoğunluğunun erkek, iyi eğitimli ve göçmen olmayan bireyler olduğu bulunmuştur (Breuer, Hallman ve Wicker, 2011). Ekonomik sermayesi ve toplumsal sermayesi yüksek olan bireylerin spora katılımının daha fazla olduğu gözlenmiştir. Fakat bireylerin katıldıkları spor dallarının neler olduğunu belirleyen ekonomik sermayeden daha çok kültürel sermayedir. Bireylerin spor tercihleri, spor beğenileri, spor dalları hakkında bilgi ve becerileri kültürel sermayeye göre değişebilmektedir. Örneğin, güreş, boks ve halter gibi spor dalları hem ekonomik sermayesi hem kültürel sermayesi yüksek olan üst toplumsal sınıfın uğraştıkları spor dalları olmamaktadır.

Thomas C. Wilson (2002) üst toplumsal sınıfların kendilerini alt sınıflardan ayrıştırmalarını sembolize edebilen proleterya sporları kavramını kullanmaktadır. Kültürel sermaye (eğitim) ve ekonomik sermaye (hane geliri) nin spora katılıma etkisini incelediği araştırmasında, bu iki sermayenin spora aktif (sporcu) ve pasif (izleyici) olarak katılmada etkili olduğunu bulmuştur.

Pierre Bourdieu, Toplumsal Sınıf ve Spor Spor ve toplumsal sınıf ilişkisi Pierre Bourdieu’nun sosyolojik yaklaşımı kapsamında ayrıntılı olarak incelenmiştir. Çalışmaları, eleştirel toplumsal kuramın içerisinde değerlendirilen Pierre Bourdieu’nun sosyolojik yaklaşımının merkezinde, toplumsal hayatın bir insan pratiği olarak görülmesi gerektiği ve insan eylemi ile toplumsal yapı arasında dinamik ve diyalektik bir ilişki olduğu yer almaktadır. Bourdieu’nun kuramı, “ nesnel yapılar ve bu yapıların gerçekleştiği ve onları yeniden üretmeye eğilimli olan öznel konumlar arasındaki diyalektik ilişki bütünlüğü” olarak anlaşılmalıdır.

Pierre Bourdieu de Karl Marks gibi toplumsal hayattaki eşitsizlikleri, toplumsal sınıf çatışmalarını ve toplumsal hayatı düzenleyen tahakküm ilişkilerini ele almaktadır. Fakat Karl Marks’dan farklı olarak, Bourdieu toplumsal hayatta ekonomik ilişkilere dayanan tek bir iktidar biçiminin olmadığını ileri sürmektedir. Her türlü iktidar biçimini sermaye olarak adlandıran Bourdieu’ye göre çeşitli sermaya biçimleri vardır: toplumsal sermaye, kültürel sermaye, sembolik sermaye.

Pierre Bourdiue’nun yaklaşımını anlayabilmek ve spor alanının analizinde bu yaklaşımı uygulayabilmek için habitus, toplumsal alan, sermaye ve beğeni kavramlarının bilinmesi gerekmektedir. Bu kavramlar toplumsal yapı ve toplumsal birey arasındaki diyalektik ilişkiyi anlayabilmek için önemlidir. Bu ünite kapsamında sadece toplumsal alan ve sermaye kavramları bağlamında Bourdiue’nun yaklaşımının spora uyarlanması ele alınmıştır.

Page 64: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

60  

Toplumsal alan, belirli bir konuda (edebiyat, sanat, spor) odaklanan statünün, bilginin, hizmetlerin ve yararların üretimi, dolaşımı ve tahsisi, ve bireylerin, toplumsal grupların ve kurumların konumları arasındaki iktidar ilişkilerinin tarihsel ağıdır (Bourideu ve Wacquant, 2003). Daha basit bir ifadeyle, her toplumsal alanın kendine göre değerli olan bir sermaye türü vardır. Ekonomik alanda ekonomik sermaye değerli iken, sanat alanında kültürel sermaye değerlidir. Alanda yer alan bireylerin sahip oldukları sermaye miktarı alandaki konumlarını belirlemektedir. Fakat burada bir mücadele söz konusudur. Yani bireyler alanda egemen ve değerli olan sermaye türüne sahip olarak belirli bir konum elde etmek için mücadele etmektedirler.

Bourdieu toplumsal alan içindeki bireylerin ilişkisini bir oyun benzetmesi ile açıklamaktadır. Alandaki bireylerin sahip oldukları sermaye türlerini de oyun kartlarına benzetir. Kartların görece gücü nasıl oyuna göre değişiyorsa, farklı sermaye türlerinin hiyerarşisi de farklı alanlara göre değişmektedir. Her oyuncunun önünde sahip olduğu farklı sermaye türleri vardır. Fakat aynı zamanda oyuncular sahip oldukları sermaye türünün değerini artırmaya ve rakiplerinin sahip oldukları sermayenin de değerini düşürmeye yönelik stratejilerle oyunu değiştirmeye de çalışabilirler. Oyuncuların bu stratejileri de alandaki, yani özgül sermayenin dağılımındaki konumlarına ve alanı algılayışlarına, yani alanın içinde durdukları noktadan alana bakış açılarına bağlıdır. Dolayısıyla alan, güç ilişkilerinin ve bu ilişkileri değiştirmeyi hedefleyen mücadelelerin yeridir, yani sürekli değişim yeridir. Bu mücadele alanında sermayenin yoğunluğu ve dağılımı bireylerin alandaki konumlarının belirlenmesinde önemlidir.

Sermaye, bireyin toplumsal alandaki konumunun belirleyenidir. Sermaye sahibine belirli bir toplumsal alanda var olabilme gücü verir. Spor sosyolojisi için önemli olabilecek sermaye türü bedensel sermayedir. Bourdieu beden sermayesini kültürel sermayenin bir biçimi olarak görmektedir. Bir toplumsal alan olarak sporda geçerli ve değerli sermaye türü beden sermayesidir. Sporcuların sahip oldukları beden sermayesinin miktarı spor alanındaki konumlarını belirlemektedir. Önemli olan bir diğer nokta, özellikle profesyonel spor alanında beden sermayesinin ekonomik sermayeye dönüşümü söz konusudur. Profesyonel sporcular var olabilmek için beden sermayelerini arttırmaya çalışmanın yanı sıra bu sermayeyi ekonomik sermayeye dönüştürmek için mücadele etmektedirler.

Toplumsal hayatı anlamaya yönelik çalışmalarında kültüre merkezi önem veren Bourdieu’ye göre spor ve fiziksel aktivite de müzik dinlemek, okumak, giyinmek gibi bir kültürel etkinliktir. 1970’lerin başında Fransız toplumunun kültürel tüketimini derinlemesine analiz ettiği çalışmasında Bourdieu, farklı spor ve fiziksel aktivite pratiklerini “yaşam tarzı” olarak adlandırdığı daha genel kültürel pratiklerin içinde görmektedir.

Bourdiue “Spor ve Toplumsal Sınıf” adlı makalesinde (1978), beden sermayesini toplumsal sınıfların spor beğenilerinin ve spora katılımlarının farklılaşması bağlamında tartışmaktadır. Çalışan sınıfın beden sermayesi egemen sınıfa nazaran daha az değişim değerine sahiptir fakat beden sermayesini ekonomik sermayeye dönüştürme imkanı yok değildir. Spor, çalışan sınıfa sportif kariyer yoluyla beden sermayesini ekonomik sermayeye dönüştürme imkanı sağlamaktadır. Fakat bu dönüşümde bazı ayrıcalıksız durumlar ve kısıtlamalar söz konusudur. Sportif kariyer yapan ve ekonomik güce ulaşan kişi sayısı az olmakla birlikte kadınların sayısı erkeklere kıyasla daha da azdır. Küçük yaşta spora başlama gerekliliği, öğrencilik hayatını sporda geçirme zorunluluğu bu kişilerin akademik yeterliklerini olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca bedene dayalı bir spor kariyeri her zaman sakatlıklar nedeniyle sonlanma tehlikesi de taşıdığı için geçici olabilmektedir.

Bourdieu’ye göre işçi sınıfı bedeniyle araçsal bir ilişki geliştirmeye eğilimlidir. Beden bir amaç için araçtır. Ağır iş ortamında bedenlerini kullanan işçilerin sağlık ve fiziksel uygunluk (fitness) merkezlerinde gösterişe çok az zamanları vardır. Bourdieu’ye göre işçi sınıfı ev kadınlarının bedenleriyle kurdukları ilişki de ev halkının ihtiyaçlarını karşılamak görevinin belirlediği araçsal bir ilişki olmakta ve işçi sınıfı ev kadınları ve anneler, kocaları ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamak için kendi bedenlerini kurban etmektedirler. Kültürel sermayesi yüksek orta sınıfların (profesyoneller, öğretmenler vb) spora katılımları sağlık amaçlıdır. Yani ayrıcalıklı sınıflar, sporu kişisel gelişim aracı olarak görmekte ve çalışan sınıfa nazaran kendi bedenlerini fiziksel olarak kullanmaya/sömürmeye daha az eğilimli olmaktadırlar.

Page 65: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

61  

Özet

Modern toplumlarda önemli bir toplumsal kurum olarak spor, içinde yaşadığımız sosyal ve kültürel dünyanın bir parçasıdır. Sporun sosyo-kültürel analizinin yapılmasında faydalanılan temel disiplin sosyolojidir. Sporun sosyo-kültürel boyutlarını anlayabilmek için sosyolojinin kavramlarını, kuramlarını ve araştırma yöntemleriyle birlikte son yıllarda kültürel çalışmalar, medya çalışmaları ve toplumsal cinsiyet çalışmaları, sporun bu boyutta analizinin yapılabilmesinde sıklıkla başvurulan alanlar olmaktadır. Sporun sosyo-kültürel analizini yapan araştırmacıların temel hedefleri sporun var olduğu kültürleri ve toplumları; spor ortamındaki kültürü ve spordaki insanların ve grupların deneyimlerini anlamaktır.

Spor sosyolojisinin sosyolojinin genel kavram ve kuramlarını spor alanına uyguladığını söyleyebiliriz. Spor sosyolojisi sporu tarihsel, kültürel ve toplumsal güçler bağlamına yerleştirerek değerlendirmektedir. Sporun tanımı spor sosyolojisinde çalışanlar ve sporun sosyo-kültürel boyutlarını analiz eden araştırmacılar için temel bir problemdir. Sporun tanımı farklı bilimsel disiplinlere göre değişmekle birlikte, spor sosyolojisinde farklı kuramsal yaklaşımlara ve farklı toplumsal kültürlere göre de değişebilir. Spor tarihsel ve mekansal bir noktaya bağlı olmadan dünya üzerinde yer alan hemen her toplumda yaygın olarak var olan önemli bir toplumsal olaydır.

Spor, toplumsal hayatın önemli ve ayrılmaz bir parçasıdır. Aynı zamanda toplumsal hayat içerisinde yer alan bireylerin egemen toplumsal yapının devamında etkili olabilecek seçimleri yapmalarında ve toplumsal değerleri öğrenmelerinde önemli bir işleve sahiptir. Bu işlev, sporun toplumsallaşma sürecindeki rolüne işaret etmektedir. Ayrıca, çocukların spora doğru toplumsallaşmalarında aile, arkadaş, okul ve medya önemli role sahiptirler.

Sporun sosyo-kültürel analizinin yapılmasında sıklıkla kullanılan temel kuramlar; işlevsel, çatışma, sembolik etkileşim, eleştirel ve feminist kuramlardır. Bu kuramlar farklı toplumlarda, kültürlerde ve tarihlerde spor ve toplumsal hayat arasındaki ilişkiyi ve bu ilişki çerçevesinde bireylerin spor deneyimlerini anlayabilmemize, farklı araştırma soruları sorabilmemize, bilgileri yorumlayabilmemize ve derinlemesine incelemeler yapabilmemize yardımcı olurlar.

Sporda toplumsal cinsiyet çalışmalarının büyük bir çoğunluğu, özellikle eleştirel kuramlardan biri olarak kabul edilen feminist kuramlar doğrultusunda gerçekleştirilen çalışmalardır. Toplumsal cinsiyet çalışmalarında, kadın ve erkeğin spor alanında yaşadıkları deneyimlerin farklı olduğu, kadın sporcuların başarılarının erkek sporcuların başarılarından daha az değerli görüldüğü, kadın ve erkeklerin her spor dalında özgür ve eşit bir biçimde katılamadıklarının eleştirisi yapılmaktadır.

Toplumsal sınıf Karl Marx’ın ekonomi temelli sınıf kavramı olarak ele alındığında, toplumsal sınıf ve spora katılım ilişkisi öncelikle ekonomi temelli açıklanmaktadır. Spora katılımda toplumsal sınıf önemli bir belirleyendir. Pierre Bourdieu’nun yaklaşımı doğrultusunda spor alanı, değerli olan bedensel sermayenin ekonomik sermayeye dönüştürülmek için oyuncuların mücadele ettikleri bir toplumsal alandır. Bourdieu beden sermayesini toplumsal sınıfların spor beğenilerinin ve spora katılımlarının farklılaşması bağlamında tartışmaktadır.

Page 66: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

62  

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi sporun sosyo-kültürel analizinin yapıldığı araştırma konuları arasında yer almamaktadır?

a. Sağlık

b. Medya

c. Toplumsal sermaye

d. Toplumsal Cinsiyet

e. Kültür

2. Aşağıdakilerden hangisi kültürün özellik-lerinden biridir?

a. Kültür, toplumsallaşma sürecinde öğrenilir.

b. Kültür toplumlara ve zamana göre değişim göstermez.

c. Toplumsallaşma süreci ile kültür arasında bir ilişki yoktur.

d. Dil ve kültür birbirinden bağımsızdır.

e. Toplumsal yapı kültür ile ilgili değildir.

3. Aşağıdakilerden hangisi sporun sosyo-kültürel boyutlarını anlamamıza yardımcı olacak temel kavramlardan biri değildir?

a. Sosyoloji

b. Toplumsal Yapı

c. Toplumsal Olgu

d. Toplumsal Cinsiyet

e. Kültür

4. Aşağıdakilerden hangisi sporu sosyo-kültürel bağlamda anlayabilmemize yardımcı temel kuramlardan biridir?

a. Eğitim Kuramı

b. Yönetim Kuramı

c. Turizm Kuramı

d. Çatışma Kuram

e. Rekreasyon Kuramı

5. Aşağıdakilerden hangisi ‘Spor Dünyası’ kavramını kullanmıştır?

a. Karl Marx

b. Smith

c. Pierre Bourdieu

d. Thomas C. Wilson

e. Max Weber

6. Aşağıdakilerden hangisi çatışma kuramcıları-nın cevaplandırmaya çalıştıkları örnek sorulardan birisi değildir?

a. Spor ekonomik sömürü ve baskı için bir araç mıdır?

b. Spor toplumdaki sosyo-ekonomik eşitsizliğe nasıl katkıda bulunur?

c. Ticarileşme süreci sporu nasıl değiştirdi?

d. Ekonomik gücü elinde tutanlar sporu kendi ihtiyaçları için nasıl kullanırlar?

e. Sporcu kimliği bütün sporcularda geçerli midir?

7. Aşağıdakilerden hangisi işlevsel kuramın öncülerinden biridir?

a. Emile Durkheim

b. Max Weber

c. Karl Marx

d. Pierre Bourdieu

e. Smith

8. Aşağıdaki kuramlardan hangisi birey ve çevre etkileşimini vurgulamaktadır?

a. Çatışma Kuramı

b. Sembolik Etkileşim Kuramı

c. Feminist Kuram

d. Eleştirel Kuram

e. İşlevsel Kuram

Page 67: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

63  

9. Aşağıdakilerden hangisi Sporun toplumsal cinsiyet yaklaşımıyla analizinde bilinmesi gereken bazı temel kavramlardan biridir?

a. Toplumsal Olgu

b. Toplumsallaşma

c. Toplumsal cinsiyet eşitliği

d. Toplumsal Rol

e. Toplumsal Olay

10. Aşağıdakilerden hangisi toplumsal sınıfta farklılaşmaya neden olan ölçütlerden biri değildir?

a. Ekonomik Düzey

b. Toplumsal Statü

c. Meslek

d. Din

e. Dil

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. c Yanıtınız yanlış ise “Sporda Sosyo-Kültürel Boyutlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

2. a Yanıtınız yanlış ise “Temel Kavramlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. d Yanıtınız yanlış ise “Temel Kavramlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. d Yanıtınız yanlış ise “Temel Kuramlar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. b Yanıtınız yanlış ise “Bir Toplumsal Kurum Olarak Spor” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. e Yanıtınız yanlış ise “Çatışma Kuramı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. a Yanıtınız yanlış ise “İşlevsel Kuram” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. b Yanıtınız yanlış ise “Sembolik Etkileşim Kuramı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. c Yanıtınız yanlış ise “Spor ve Toplumsal Cinsiyet” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. e Yanıtınız yanlış ise “Spor ve Toplumsal Sınıf” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1 Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Ocak 2011 verilerine göre spor federasyonlarında yer alan lisans sahibi olan toplam sporcu sayısı 1.695.588’dir. Bu sayının %72.1’ini erkekler, %27.9’unu kadınlar oluşturmaktadır (www.gsgm.gov.tr).

Yararlanılan Kaynaklar Bourdieu P. (1978). Sport and social class. Social Science Information, 17(6), 819–840.

Bourdieu, P. ve Wacquant, L. J. D. (2003). Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar. İletişim Yayıncılık, İstanbul.

Breuer, C., Hallmann, K. ve Wicker, P. (2011). Determinants of sport participation in different sports, Managing Leisure, 16 (4), 269-286.

Coakley, J. (2004). Sports in Society: Issues and Controversies. McGraw Hill, 8. Baskı, Boston.

Giddens, A. (2000). Sosyoloji. Ayraç Yayınevi, Ankara.

Koca, C. (2006). Beden eğitimi ve spor alanında toplumsal cinsiyet ilişkileri (Derleme), Hacettepe Spor Bilimleri Dergisi, 17, 81-99.

Koca, C. (2011). Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesinin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yaklaşımıyla İncelenmesi, TÜBİTAK Projesi, Proje No: 106K358.

Smith, E. (2010). Sociology of Sport and Social Theory. Human Kinetics.

Snape, R. ve Binks, P. (2008). Re-thinking sport: Physical activity and healthy living in British South Asian Muslim communities, Managing Leisure, 13(1), 23–35.

Wilson, T.C. (2002). The paradox of social class and sports involvement: The roles of cultural and economic capital. International Review for the Sociology of Sport, 37(1), 5–16.

Page 68: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  64

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra,

İnsan organizmasında enerji üretimini tanımlayabilecek,

İskelet kası fizyolojisini açıklayabilecek,

Kas lifi tiplerini ve özelliklerini tanımlayabilecek,

Spor Biyomekaniği kavramını açıklayabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Enerji Üretimi

İskelet Kası

Kas Kasılması

Kas Lifi

Spor Biyomekaniği

Düzlemler

Eksenler

Temel Anatomik Duruş

İçindekiler Giriş

Enerji Üretimi

Kas Fizyolojisi

Kas Lif Tipleri

Biyomekanik Nedir

Biyomekanikte Araştırma Yöntemleri

Biyomekanik Terimleri

Kas Aktivitesi ve Kas Kuvvetinin Ölçülmesi

Vücudun Referans Düzlemleri

Vücut Segment Hareketlerinin Ölçülmesi

4  

Page 69: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  65

GİRİŞ Egzersiz Fizyolojisi ve Spor Biyomekaniği konuları spor bilimlerinin temel çalışma alanları arasında yer almaktadır. Egzersiz fizyolojisi, hareket eden insan organizmasında ortaya çıkan değişimleri açıklarken, spor biyomekaniği ise insan hareketinin arkasında yatan mekanik temelleri tanımlaya çalışır.

Spor fizyolojisi, insan organizmasının kassal çalışmalarına uyumunu ve tepkilerini dikkate alan, sportif performansın arttırılmasını amaçlayan, antrenmanların fizyolojik temellerini içeren, hareketsizliğin bireyler uzerindeki akut ve kronik etkilerini inceleyen bilim dalıdır.

Spor fizyolojisi, insan vücudunun işlevsel açıdan egzersize nasıl cevap verdiğini, organizmanın cevreye ve içerisinde bulunduğu koşullara nasıl uyduğunu, nasıl alıstığını ve organizmanın buna göre kendisini nasıl ayarladıgını inceleyen bir bilim dalıdır.

Spor Biyomekaniği, ölçülebilen deneylere dayanır. Biyomekaniğin metodolojisi de, hem ölçme yöntemleri hem de ölçme sonuçlarının teorik mekanik analizini kapsama alır. Kuşkusuz bu ölçümlerin, hareketin oluşumu sırasında yapılması gerekir ve antrenman yada müsabaka özel şartları içerisinde gerçekleştirilmesine dikkat edilmelidir.

Biyomekanik, spor öğretmeni ve antrenörlerin günlük uygulamalarında önemli rol oynar. Çünkü, vücut duruşları ve onlardaki degişiklikleri ancak hız, ivme ve kuvvet (vücuda etki eden kuvvetler) büyüklükleriyle objektif ve nicelik olarak tanlımlanabilir. Başka bir anlatımla, biyomekanik, sporcunun sahip olduğu bedensel ön şartlardan, hem kondisyonunu, hem de hareket teknigini kuvvet, hız ve ivme büyüklükleri ile objektif olarak tanımlar.

Bu ünitemizde, hem egzersiz fizyolojisi ve hem de spor biyomekaniği kavramları belli başlıklar altında ve kısaca açıklanmaya çalışılmıştır. Burada temel amaç, bu iki konu başlığı hakkında genel bilgileri açıklamaktır. İNSAN ORGANİZMASINDA ENERJİ ÜRETİMİ Kaslar kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye çevirirler. Kas enerjisinin kaynağı organik fosfat (PO4) bileşikleri olan ATP (Adenozin tri fosfat) ve CP'dir (Kreatin fosfat).

Kas aktivitesi veya genel vücut dokularının aktivitesi için gereken enerji iki ana metabolik yol ile temin edilir: (1) Anaerobik sistem, (2) Aerobik sistem. 1. Anaerobik sistem Anaerobik deyimi, enerji elde edilişi sırasında oksijenin olaya karışmadığını ya da çok az karıştığını ifade eder. Bu sistemde enerji iki şekilde elde edilir. Alaktik Anaerobik Sistem (Fosfatojen Sistem = ATP-CP) Terim, anaerobik ortamda elde edilen enerji esnasında yan ürün olarak laktik asitin oluşmadığını açıklar. Enerji, kaslarda hazır olarak bulunan ATP' den elde edilir. Tükenen ATP' yi CP bir fosfatını vererek yeni-ler.

Spor Fizyolojisi ve Mekaniği

Page 70: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  66

Hücrede fazla ATP sentezlenince bunun büyük kısmı CP’ ye dönüştürülerek depolanır. ATP tükendiği anda bu depo kullanılır.

Fosfokreatin + ADP ATP + kreatin şeklinde reversible ilişki; konsantrasyona göre sürekli iki yönlü çalışır.

CP’den enerji transferinin önemli tarafı, bu olayın saniyenin küçük bir bölümünde gerçekleşmesidir. Bu olay özellikle ani bir kas kasılması sağlar. ATP ile beraber bu sisteme fosfatojen sistem denir ve her ikisi toplam 8 – 10 saniye maksimal kas gücü sağlar. Laktik Anaerobik Sistem Terim, anaerobik ortamda elde edilen enerji esnasında yan ürün olarak laktik asidin oluştuğunu açıklar. Karbonhidratların bir özelliği O2’siz ortamda da enerji için kullanılabilmeleridir. Bu sistemde glikoz veya glikojenin glikolitik yol ile yıkımı olur. Sistem fosfojen sistemi ile sağlanan aktiviteye ek olarak 30-40 saniye süreyle maksimal kas aktivitesi için gerekli enerjiyi sağlar. Bu sürenin uzaması durumunda kaslarda biriken laktik asit miktarı artacağından enerji üretimi durur. Bu noktadan sonra sporcu ya aktivitesini düşürmeli ya da dinlenmeye geçmelidir. Böylece aerobik sistem devreye girer ve birikmiş olan laktik asit glikoz ve piruvik aside parçalanır.

Glikoz + 2ATP (önce pürivat, sonra laktat oluşur) = 2 Laktik Asit + 4ATP, net kazanç 2 ATP

Glikojen + 1ATP 2 Laktik Asit + 4 ATP, (net kazanç 3ATP)

Glikozdan ATP üretiminin farkı; hücreye giren serbest glikozun parçalanmadan önce 1 mol ATP ile fosforilasyonudur (+ 1 ATP’ de yıkım için kullanılır, tüketim=2 ATP). Oysa glikojendeki glikoz zaten fosforiledir. Bu durumda hücredeki anaerobik koşullar için en önemli kaynak depo glikojendir. Aerobik Sistem Besin maddelerinin mitokondrilerde oksidasyonu ile ATP sentezidir. Glikoz, yağ asitleri, aminoasitler, O2 ile birleşerek AMP (Adenozin mono fosfat) ve ADP (adenozin di fosfat)’nin ATP’ye çevrilmesinde tüketilecek büyük miktarlardaki enerjiyi serbestleştirirler.

Glikoz önce pirüvik aside dönüşür. Ortamda yeterli O2 varlığında pirüvik asit Krebs siklusuna girerek bir glikozdan 40 mol ATP elde edilir (2 ATP kullanılır net kazanç 38 ATP’dir). Besinler ve O2 olduğu sürece bu üretim sınırsızdır.

Karbonhidratların enerji için yetersiz olduğu veya kullanılmadığı koşullarda yağ asitleri, mitokondrilerde CO2 ve H2O’ya kadar yıkılır. Yağ asitleri oksidasyonu, serbest yağ asitlerinin kandan hücrelere alınmasıyla başlar. Mitokondride beta oksidasyon ile yağ asitleri asetil Co-A’ya yıkılır. Asetil CoA Krebs siklusuna girerek okside edilir. Oluşan ATP miktarı yağ asit zincirinin uzunluğuna bağlıdır.

Yağ asitleri biter veya yetersiz olursa artık vücudun depo proteinleri yıkılır ve enerji elde edilir. Sonuçta üre meydana gelir, normal şartlar altında günlük fizyolojik bir protein yıkımı ve üre oluşumu vardır.

Glikoliz: Glikozun pirüvik aside dönüşüm sürecidir. Bu süreç, hücrede birçok safhada tamamlanır, yüksek enerji (ATP) oluşumu için her reaksiyon özel bir enzim tarafından katalizlenir. Bu süreç ya glikojenin parçalanması ile oluşan glikozu ya da kanda normal olarak bulunan glikozu kullanır. Aerobik glikolizde pirüvik asit su ve CO2’ ye indirgenir. Anaerobik glikoliz sonucu laktik asit oluşur.

Oksijen açığı: Egzersizin başlangıcında (egzersiz şiddetine göre) organizmaya giren oksijen, ihtiyacın altındadır. Bu anda geçici bir O2 açığı vardır. Bu geçiş döneminde kaslar aerobik metabolizma tarafından üretilenin üzerinde bir enerji miktarını harcar. Bu O2 açığı kas seviyesinde gaz değişim sisteminin uyumunun durgunluğundan doğar. Daha sonra, belli bir düzeyde organizma oksijen alımı ihtiyacını karşılar ve denge kurulur (steady-state). Egzersizin başlangıcındaki bu O2 eksikliğine “oksijen açığı” denir. Oksijen borcu, toparlanma döneminde normal dinlenme dönemine göre tüketilen aşırı oksijen miktarı olarak tanımlanır. Aerobik çalışmalarda oksijen açığı yoktur ya da çok azdır (% 5).

Page 71: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  67

Günlük Hayattan Bir Örnek İnsan organizmasında enerji elde etme yolları ile ilgili olarak günlük hayatımızdan bazı örnekler sunmak amacıyla bu bölüm hazırlanmıştır. Vücudumuzda farklı şekillerde enerji elde edildiğini, başka bir deyişle enerjinin farklı şekillerde kullanıldığını ünitemizin başında görmüştük. Bu durumu izah etmek için günlük hayatımızdan bir örnek sunalım.

Evinizden çıktınız ve belediye otobüsüne binerek okula gideceğinizi farz edin. Bina kapısından çıktığınızda otobüs durağını görebiliyorsunuz ve durağa olan mesafeniz ise yaklaşık 200 metre olsun. (1) Binanın kapısını kapattınız ve durağa doğru yürümeye başladınız ortalarda otobüs gözükmüyor ve siz yavaş yavaş yürümeye devam ettiniz. Bu durumda “aerobik enerji yolunu” kullanarak enerji elde etmektesiniz. (2) Binanın kapısını kapattığınızda otobüsün sizin durağınızdan bir önce ki duraktan hareketlendiğini gördünüz ve hemen koşmaya başladınız. Ancak çok hızlı koşmadan da otobüsten önce kendi durağınıza ulaşabileceğinizi bildiğiniz için var gücünüzle koşmadınız. Bu durumda ise “laktik anaerobik enerji yolunu” kullanarak enerji sağlamaktasınız. (3) Kapıdan çıktığınızda fark ettiniz ki otobüs durağa girmek üzere. Bu nedenle, sizde var gücünüzle koşmaya ve otobüsü durakta yakalamaya çalışmaktasınız. Kalbinizin çok yüksek hızla attığını ve nefes nefese kaldığınızı hissettiniz. Bu durumda ise “alaktik anaerobik enerji yolunu” kullandığınız ortaya çıkmaktadır.

Bu konu ile ilgili Guyton’ın Tıbbi Fizyoloji (Ankara: Nobel Yayınevi.1996) adlı kitabını okuyunuz.

Alaktik Anaerobik Sistemi (Fosfatojen Sistem = ATP-CP) açıklayınız.

İSKELET KASI FİZYOLOJİSİ Kas dokusu insan vücut ağırlığının %40-50’sini oluşturan özel bir dokudur. İnsan vücudunda İskelet Kası, Kalp Kası ve Düz Kas olmak üzere üç farklı kas tipi vardır: 1. İskelet Kası Hareketi sağlayan bu kaslar, iskeletin etrafında bulundukları için iskelet kasları olarak adlandırırlar. Bir hareketin oluşumu iskelet kaslarının kasılmasına bağlı olduğundan, iskelet kasları egzersiz fizyolojisi içerisinde ayrı bir öneme sahiptir. 2. Kalp Kası Sadece kalpte bulunan bir kas türüdür. Miyofibrillerin düzenlenişi yönünden iskelet kasına ve istemsiz kasılması yönünden düz kasa benzer. Kalp kası hücrelerde bol miktarda bulunan mitokondria, kasın devamlı çalışmasına imkan verir. 3. Düz Kas Mikroskopta incelendiği zaman diğer kas türlerine göre çizgili görünmedikleri için bu adı alır. Çalışmaları otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Bu da bu kasların istemsiz kasılmalarını sağlar. Vücudumuzda sindirim sistemi, solunum ve ürogenital sistemler gibi iç boşluk sistemlerde bulunur. Onun yerine mide, barsak, safra kesesi v.b. organları oluştururlar. İskelet Kasının Yapısı İskelet kası, lif adı verilen, boyu 1 mm ile 30 cm, eni ise 10–100 mikron arasında değişen binlerce kas hücresinin bir araya gelmesi ile oluşmuştur.

Kas hücresi Sarkolemma adı verilen hücre zarı ile örtülüdür. Her kas lifinin üzeri Endomizyum denen bir bağ doku ile sarılmıştır. Yaklaşık 150 lif bir araya gelerek lif demetlerini (fasiculus) oluştururlar. Bu demetlerin üzerini saran bağ doku ise Perimuzyum adını alır. Lif demetlerinin bir araya gelmesiyle de

Page 72: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  68

iskelet kası oluşur ve kasın üzerini de Epimizyum adı verilen bir bağ doku sararken tüm vücut Facia adı verilen bir bağ doku çevreler.

Kas liflerinde endomisyumun hemen altında sarkolemma adı verilen hücre zarı bulunur Bu zar sarkoplazma adı verilen hücre plazmasını çevreler. Her lif sarkoplazma içerisinde asılı halde duran yüzlerce Myofibril’den (lifcik) oluşmuştur. Myofibriller, protein yapısındaki ince ve kalın myofilamentlerden oluşmuşlardır. Bunlardan ince olan ağırlıklı olarak Aktin olmak üzere Troponin ve Tropomyozin moleküllerinden, kalın olan ise Myozin moleküllerinden oluşmuştur. Bu nedenle ince ve kalın flamentler sırasıyla aktin ve myozin flamentleri olarak da tanımlanırlar. Myozin flamentleri orta bölgeleri dışında, çapraz köprüler içerirler. Çapraz köprülerin başlarında myozin ATP’az enzimi yer alır. Bu enzim ATP’yi parçalayarak ADP+P+ENERJİ oluştururlar.

Öte yandan aktin ve miyozin flamentlerinin birlikte yer aldığı kısımlar daha koyu renkte görülürler. Bu bölgeler A Bandı olarak isimlendirilirler. A bandının ortasında aktinin ulaşamadığı ve yalnızca miyozinden oluşan bir alan vardır. H Bölgesi olarak adlandırılan bu bölge I bandından daha koyu, A bandından ise daha açık renkte görülecektir. I bandı ortasında dikey olarak uzanan Z Çizgisi bulunur. Böylece, dinlenim durumundaki, iki Z çizgisi arasında H bölgesini saymazsak sırasıyla I-A-I bantları yer almış olur. Z çizgileri bir myofibrilden diğerine doğru uzanarak kas lifinin içindeki myofibrilleri birbirine bağlarlar. İki Z çizgisi arasında kalan bu bölgeye Sarkomer adı verilir. Sarkomer kas kasılmasında kısalma ve uzamanın gerçekleştiği bölümdür. T Tübül-Sarkoplazmik Retikulum Sistemi Sarkoplazma içerisinde yer alan organellerden biriside Sarkoplazmik Retikulum, uzunlamasına (longitudinal) tübüller ve bunların sonlandıkları sarnıç bölgelerinden oluşur. Uzunlamasına tübüller myofibrillere paralel olarak yerleşmişlerdir. Sarkoplazmik retikulum sarnıçları, hücre zarından lif içine doğru kıvrım yapmasıyla oluşan transvers tübüllerle (T tübüller) her iki yanda komşuluk yapar. Böylece T Tübül-Sarkoplazmik retikulum Sistemi ilişkisi sayesinde aksiyon potansiyeli lif içlerine kadar iletebilir. Bu ileti bir kalsiyum deposu olan sarkoplazmik retikulumdan Ca+ iyonunun sarkoplazmaya salınmasına yol açarak kas kasılmasına neden olur. T-Tübül Sarkoplazmik Retikulum Sisteminin kas lifinde oluşturduğu hacim, antrenmanlı bireylerde normalin 3 katına kadar ulaşabilir. Kas Kasılması Kas kasılmasında aktin ile myozin flamentlerin etkileşimi sonucu aktin flamentleri ortaya doğru çekilmesi ile sarkomerin boyunun kısalmasıyla gerçekleşir. Aktin ile myozin arasında aktomyozin köprücükleri kurulur. Kas kasılması aktin filamentlerin miyozin filamentleri üzerinde kayması ile gerçekleşir. Bu durum literatürde Kayan Filamentler Teorisi olarak adlandırılır.

Kayan filamentler teorisine göre kas kasılmasının gerçekleşme aşamaları aşağıdaki gibidir. Dinlenim

1. Dinlenimde aktin üzerindeki miyozin çapraz köprülerinin tutunacağı aktif bölgeler troponin-tropomiyozin kompleksi tarafından kapatıldığından miyozin ile aktin arasında herhangi bir bağlanma yoktur.

2. Aksiyon potansiyeli (sinirsel ileti) kas hücresi içine T-Tübleri yoluyla ulaştığında sarkoplazmik retikulum içinde bulunan Ca+ hücre içine çıkar.

3. Kalsiyum troponin C ile birleşir ve aktin üzerinde troponin tropopmiyozin kompleksinin kapattığı etkin noktalar açılır.

4. Miyozin başları aktine bağlanır, akto-myozin çapraz köprücükleri kurulur. Kasılmanın Gerçekleşmesi Miyozin çapraz köprü başlarındaki ATP az enzimi ATP yi parçalar, bu durumda açığa çıkan enerji ile aktin filamentler sarkomerin ortasına doğru çekilir. Kas hücresi içerisine t tübülleri yoluyla aksiyon potansiyeli geldiği sürece bu olay devam eder.

Page 73: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  69

Kasılmanın Sona Ermesi 1. Aksiyon potansiyelinin kesilmesi durumunda gevşeme süreci başlar. Bu süreçte, kalsiyum aktif

transport ile (enerji kullanılarak) sarkoplazmik retikuluma geri pompalanır.

2. Aktin üzerindeki etkin noktalar troponin-tropomiyozin kompleksi tarafindan kapatılır. Kas Kasılmasının Özellikleri Kas kasılmasının birçok özelliği tek bir kas sarsısı incelenerek anlaşılabilir. Kas kasılması izotonik ve izometrik olarak iki şekilde gerçekleşmektedir.

İzometrik Kasılma: Kasın boyunun kısalmadan kasılması ile oluşmaktadır. İzometrik kasılmada dış direnç kasın ürettiği iç gerilimden fazla olduğu için kas boyunda ve eklem açısında değişiklik olmadan kasın gerilimi artar.

İzotonik (Konsantrik) Kasılma: Kastaki gerimin sabit kalıp, kasın boyunun kısalması ile meydana gelmektedir. Bu kasılmada kas kuvvet üretirken eklem açısı küçülür.

Eksantrik Kasılma: Dinamik bir kasılmadır. Kasılma sırasında eklem açısı büyürken kasın boyu uzar. Bu tip kasılmada kasta oluşan net gerilimin kuvveti, kasın kendi olağan kasılma mekanizması ile oluşturulan kuvvetten daha fazladır.

İzokinetik Kasılma: İzokinetik kasılmada bütün hareket boyunca maksimal bir gerilim sabit (aynı açı ile) şekilde devam ettirilir. Yani tüm hareket açıklığı içinde, sabit bir hızla yapılan kasılma şeklidir. Hareketin her açısında maksimal bir güçte kasılma olur ve bu kasılma tüm hareket boyunca devam eder.

İnsan vücudunda kaç çeşit kas olduğunu tanımlayınız.

Bu konu ile ilgili Demirel ve Koşar’ın İnsan Anatomisi ve Kinezyolojisi (Ankara: Nobel Yayınevi. 2002) adlı kitabını okuyunuz.

KAS LİFİ TİPLERİ İskelet kasları farklı metabolik ve fonksiyonel özelliklere sahip kas liflerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kas liflerinin tanımlanmasında biyopsi ile alınan örneklerin histokimyasal veya immünokimyasal olarak boyanması sonucunda kas liflerinin mikroskopta çeşitli renklerde olduğu gözlenir buda onların farklı özelliğine sahip olduğunu belirtir.

Histokimyasal olarak miyofibriller ATPaz (m-ATPaz) reaksiyonuna göre kas liflerinin kasılma hızı tahmin edilebilir. Buna göre yüksek ATPaz aktivitesine sahip lifler daha yüksek bir kasılma hızı göstereceklerinden, liflerin ATPaz aktivitesine bağlı olarak bu enzimle yapılan boyama sonrasında vereceği farklı renk o liflerin hızlı ve yavaş olarak ayırt edilmesini sağlar.

Böyle bir çalışma sonucunda; genellikle düşük ATPaz aktivitesi gösteren lifler tip I, yüksek ATPaz aktivitesi gösteren lifler ise tip II olarak tanımlanmıştır. Ayrıca tip II lifler de kendi içerisinde tip II A ve tip II B diye ikiye ayrılır ve bunlar arasından m-ATPaz aktivitesi en yüksek olan tip II B fibrilleridir.

Diğer histokimyasal boyama yöntemi süksinat dehidrogenez (SDH) enzimi ile yapılan boyama yöntemidir. SDH enzimi mitokandria’da yer alır ve aerobik metabolizma ile ilişkilidir. Bu yüzden bu yöntemle yapılan boyama çalışmaları sonucu koyu renkli görülen liflerin oksidatif lifler olduğu, açık renkli görülenler liflerin ise glikolitik lifler olduğu ortaya konmuştur. Buna göre;

• tip I; yavaş oksidatif lifler (SO),

• tip IIA; hızlı oksidatif-glikolitik lifler (FOG)

• tip IIB; hızlı glikolitik lifler (FG) olarak tanımlama yapılabilir.

Page 74: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  70

Kas Lif Tiplerinin Özellikleri ST lifleri yavaş kasılma hızı ve düşük miyozin ATPaz aktivitelerine sahiptirler. Yorgunluğa dirençli ancak güç üretme yetenekleri düşük liflerdir. Kılcal damarlardan zengin olup, bol miktarda mitokondria içerirler. Aerobik enerji üretiminde ihtiyaç duyulan enzimler bu liflerde daha yoğundur, kırmızı renkli görünümlerinden dolayı kırmızı lifler adı da verilmektedir. Bu liflerin kasılmalarının yavaş, kasılma sürelerinin uzun ve kasılma kuvvetlerinin düşük oluşu, submaksimal şiddetteki uzun süreli egzersizlere daha iyi uyum sağlamalarına neden olmaktadır.

FT lifleri ise ST liflerinin aksine yüksek kasılma hızı ve myozin ATP az enzim aktivitesine sahiptirler. ST liflerinin boyunun kısalma hızı 17 mm/sn iken FT lifleri ise 42 mm/sn hızla kasılabilmektedir. Güç üretimleri yüksek olup yorgunlukları çabuk oluşmaktadır. Bu kas lifleri, kısa zamanda büyük kasılma gücü oluşturmaları nedeniyle, yüksek şiddette yapılan kısa süreli egzersizlere uyum sağlamaktadırlar.

FTa lifleri ise, FTb ve ST arasında bir özelliğe sahip olup kanlanmasıda FTb’ye göre fazladır. FTb liflerinin aksine bol miktarda mitokondria içerirler ve daha çok aerobik sistem enzimlerine sahiptirler. FOG lifler olarak da adlandırılan bu liflere intermediate lifler de denir.

Sonuç olarak; ST lifleri enerjisini daha ziyade mitokondriada oksidatif olarak, FT lifleri ise sarkoplazmada anaerobik glikoliz ile ATP sentezinden sağladığından dolayı; ST lifleri aerobik, FT lifleri ise anaerobik performansları daha yüksek liflerdir.

Kas Fibril Tipi

Özellikler Tip I (ST) (Kırmızı Lifler)

Tip II (FTa) (Beyaz Lifler)

Tip II (FTb)

(Beyaz Lifler)

Yapısal Özellikleri Kas lif çapı Küçük Büyük Büyük Sarkoplazmik retikulum gelişimi

Az Çok Çok

Mitakondria yoğunluğu Yüksek Yüksek Az Kapiller yoğunluk Yüksek Orta Az Miyoglobin deposu Yüksek Orta Az

Enerji Maddeleri Fosfokreatin deposu Az Çok Çok Glikojen deposu Az Çok Çok Trglyserid deposu Çok Orta Az

Enzimatik Özellikler Myoglobin ATPaz aktivitesi Düşük Yüksek Yüksek Glikolitik enzim aktivitesi Düşük Yüksek Yüksek Oxidatif enzim aktivitesi Yüksek Yüksek Düşük

Fonksiyonel Özellikler Kasılma süresi Yavaş Hızlı Hızlı Gevşeme süresi Yavaş Hızlı Hızlı Kuvvet üretimi Düşük Yüksek Yüksek Enerji verimliliği (ekonomi) Yüksek Az Az Yorgunluğa direnci Yüksek Az Az Esneklik Düşük Yüksek Yüksek

Sinirsel Özellikleri Motor nöron hacmi Küçük Büyük Büyük Motor nöron uyarı eşiği Düşük Yüksek Yüksek Motor sinir iletim hızı Yavaş Hızlı Hızlı

Lif Tipleri ve Performans Sporcuların performansının değerlendirilmesinde kas lif tipleri önemli bir performans kriteridir. Çünkü antrenmanlarla kaslarda bulunan ST ve FT liflerinin sayısal oranlarının artması sağlanamaz. Sadece var olan kapasitelerinin artışı sağlanır. Bu manada ST lifleri daha çok uzun süreli ve dayanıklılık türü yani aerobik egzersizlerle, FT lifleri ise daha çok kısa süreli ve yüksek şiddette yapılan (100–400 m gibi) anaerobik egzersizlerle antrene edilerek var olan kapasiteleri geliştirilmeye çalışılır.

Page 75: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  71

İnsan iskelet kası ATP ve CP gibi acil enerji kaynaklarına ek olarak glikojen ve yağ depolarını içerir. Yapılan çalışmalar ST fibrillerin FT fibrillere göre 3–5 kat daha fazla yağ düzeyine sahip olduğunu göstermiştir. Diğer yandan Tip II fibrilleri, Tip IIa’ya göre daha fazla glikojen içermektedir.

Sonuç olarak; Tip I lifleri dayanıklılık, Tip II lifleri ise yüksek atlama, atmalar, sprint gibi kuvvet ve güç türü aktivitelerle uygunluk gösterir.

Kas lif tiplerini ve özelliklerini açıklayınız.

Bu konu ile ilgili Demirel ve Koşar’ın İnsan Anatomisi ve Kinezyolojisi (Ankara: Nobel Yayınevi. 2002) adlı kitabını okuyunuz.

BİYOMEKANİK NEDİR? İnsan hareketi, sinir sisteminin kontrolü altındaki kas iskelet sistemi tarafından oluşturulur. Kasların kemikleri çekmesi ile eklem hareketleri gerçekleşir ve bir bütün olarak vücudun hareketi kontrol edilir. Organizmanın yaşamı boyunca hareketinin yapısı, boyutu ve salınımı üzerindeki gücün etkileri ise biyomekanik bilim dalı alanı altında incelenmektedir. Biyomekaniğin bir alt dalı olan spor ve egzersiz biyomekaniğinin çalışma alanları ise hareketin dış güçleri (vücut ağırlığı ve çevre teması) ve iç güçleri (kaslar ve bağ dokuları üzerine uygulanan pasif kuvvetler) arasındaki ilişkileri kapsamaktadır.

Sporcuların motor becerileri düzgün, koordineli ve amacına uygun gerçekleştirebilmeleri için kas-iskelet sisteminin sistematik uyumu gerekmektedir. Bu uyum, spor biyomekaniğinin katı madde mekaniği içerisinde incelenmesini gerektirmektedir. Katı madde mekaniği statik ve dinamik (kinetik-kinematik) olmak üzere iki ana başlık altında incelenebilir; (1) statik hareket: hareket halinde olmayan ve sabit hızla hareket eden organizmaların mekaniğidir, (2) dinamik hareket: hareket halinde olan hızlanma ve yavaşlama gösteren mekanik sistemdir. Dinamik hareket ise kendi içerisinde iki alt başlığa ayrılmaktadır; kinematik hareket: ortaya çıkarılan hareketi, kat edilen yol, geçen süre, ivme, hızlanma, hareketin yönü, şekli ve hızı açısından incelemektedir. Kinetik hareket ise: harekete neden olan kuvvetlerin yanı sıra, kasların açığa çıkardığı kuvvetler, vücuda etki eden yerçekimi kuvveti ve yer reaksiyon kuvvetini içermektedir.

Yukarıda ifade edilen hareket mekaniğine bağlı olarak, sporcuların sergiledikleri tüm sportif becerilerin gözlenip değerlendirilebilmesi için detaylı analizlere gerek duyulmaktadır. Ancak hareketin bazı önemli kinematik ve kinetik yönleri çıplak gözle ayırt edilemeyeceğinden, bu alanla ilgili üst düzey bilgi, uygulama becerisi ve teknolojik alt yapı gerekmektedir.

Biyomekanik, biyoloji ve mühendislik bilimlerinin yaşayan canlılar üzerinde uygulanmasıdır. Biyomekanik çalışmalarda mühendislik yöntemleri kullanılarak canlıların hareketi sonucu oluşan kuvvet sistemleri incelenir.

Biyomekanik insanın fiziksel yapısını beş ana başlıkta inceler:

• Spor Biyomekaniği • Mesleki Biyomekanik

• Günlük yaşam aktiviteleri (GYA) Biyomekaniği • Rehabilitasyon Biyomekaniği

• Egzersiz Biyomekaniği Spor Biyomekaniği Spor biyomekaniği, insan vücudunun kas iskelet sisteminde veya ilişkide olduğu diğer yapılar üzerinde (partner, rakip, top, raket, yer v.b.) açığa çıkan kuvvetleri birbirleriyle etkileşimini inceleyen bilimdir. Mesleki Biyomekanik Çalışanların iş ortamlarında en uygun, en verimli şekilde çalışmalarını sürdürmeleri ve çalışmaya bağlı yorgunluğun önlenmesi için gerekli ergonomik düzenlemeleri konu edinen bir alandır.

Page 76: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  72

Günlük yaşam aktiviteleri (GYA) biyomekaniği Ev ortamında kullanılan eşyaların ergonomisinden, engelli ve yaşlı bireylerin daha bağımsız daha etkin yaşam sürdürmeleri için gerekli ev eşyalarının geliştirilmesinden GYA biyomekaniği sorumludur. Rehabilitasyon biyomekaniği Sinir veya kas iskelet sistemi yaralanma ve hastalıkları sonucu geçici ve kalıcı şekilde engelli olan bireylerin tedavileri ve yeniden topluma kazandırılmaları konusunda yapılan uygulamaları içerir. Egzersiz biyomekaniği Spor, fizyoterapi-rehabilitasyon veya genel vücut kondisyonu için verilen egzersizlerin en yararlı şekilde uygulanmasını konu edinmektedir. Biyomekanik ve Kinezyoloji Bir kasın ne tip bir kasılma şekli ile hareket açığa çıkardığı kinezyolojiyi ilgilendirirken, bu kasın kasılması anında ortaya çıkan kuvvetlerin miktarı, yönü ve hızı biyomekaniği ilgilendirmektedir. Biyomekanikte Araştırma Yöntemleri Biyomekanik disiplini içerisinde yer alan spor biyomekaniğine ait çok yönlü (hareket analizi, kuvvet platformu, EMG) ölçüm, analiz ve değerlendirmelerin gerçekleştirilebilmesi için aşağıda ifade edilen literatüre hakim olunması gerekmektedir. Hareket Analizi İnsan hareketlerinin ölçümünün gerçekleştirilmesi sırasında, mesafe, hız, ivme, güç, enerji ve momentum gibi birçok fiziksel büyüklüğü zamana bağlı olarak ifade etmenin en etkili yollarından biri yüksek hızlı kamera sistemleridir. Özellikle kompleks hareketleri içeren sportif hareketlerin nicelik analizinde kameralarla birlikte kullanılan hareket analiz sistemleri sıklıkla tercih edilmektedir. Hareket Türleri İnsan hareketleri, linear ve açısal hareketlerin birleşiminden oluşur. Örneğin, yürüyüş sırasında baş ve gövde linear hareket ederken uzuvlar hem açısal hem de linear hareket etmektedir. Linear Hareket Lineer hareket aynı anda, aynı yönde ve aynı uzaklıkta vücudun tüm kısımlarının hareket etmesi olarak ifade edilmektedir. Newton’a göre lineer hareket; vücudun uzaydaki pozisyonunun X (ön-arka), Y (dikey) ve Z (yanal) koordinat sisteminde tanımlanmasıdır. Her bir eksenin orijine göre negatif ve pozitif yönü bulunmaktadır. Anatomik referansa göre lineer hareket; medial, koronal ve transvers düzlemde, antero-posterior (AP), vertikal ve medio-lateral (ML) eksenlerde gerçekleşmektedir. Açısal Hareket Açısal hareket, kol ya da bacağın daire çizmesi gibi vücudun bir kısmının ya da tamamının aynı anda, aynı yönde ve aynı uzaklıkta rotasyonu olarak ifade edilmektedir. Veri Toplama, Veri Analizi ve Hareket Simulasyonu Spor biyomekaniği ölçümlerinde; hareket analizi, kuvvet platformu, EMG, gonyometre, akselerometre gibi sistemler kullanılarak; fiziksel aktivite sırasında vücut segment hareketlerinin kinematik, kinetik ölçümleri, kas aktiviteleri, kuvvet ve basınç ölçümleri değerlendirilerek, motor hareketlere yönelik modelleme ve bilgisayar simülasyonları gerçekleştirilebilmektedir. Biyomekanik Terimleri Biyomekanik kavramının anlaşılabilmesi için bu konuyla ilgili temel kavramların tanımlanması gerekmektedir. Aşağıda temel biyomekanik kavramlar kısaca açıklanmıştır.

Page 77: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  73

Mekanik: Kuvvetlerin etkisi altındaki cisimlerin denge durumunu veya hareketini inceleyen bilim dalıdır. Mekanik dünyanın fiziksel yapısı ile ilgilenir ve beş dala ayrılır. (1) Statik, cisimlerin dengesini inceleyen fizik dalıdır. Dengedeki cisim ya duruyordur ya da sabit hızla hareket ediyordur. (2) Dinamik kavramı ise hareket halindeki objelerin mekaniğidir.

Dinamik kavramı kinematik ve kinetik olarak ikiye ayrılır. Kinematik, objelerin hareketlerini kat edilen yol, geçen süre, ivme ve hızlanma, hareketin şekli ve hızı açısından inceler. Kinetik ise objelerin hareketine neden olan kuvvetleri inceler. Sporcunun gerçekleştirdiği bir hareketin kinetik ve kinematik değerlendirilmesi yapılırken vücudun anatomik ve fizyolojik özellikleri, doğru teknik kurallarının uygulanması ile beraber sporcunun kişisel özellikleri, hareketi yapmasındaki amaç ve içinde bulunduğu çevre de önem kazanmaktadır. Dinamik kavramı ve alt başlıkları açıklanırken insan faktörünün önemi vurgulanması gereklidir. Her kişinin algısı, anatomisi, fizyolojisi, nörolojik özellikleri, yaş, cins, kültür vb. farklıdır. Bu farklılıklar ortaya konulan hareketin yapısı ve özelliklerini de farklılaştırır. Burada vurgulanması gereken bir diğer konu ise kullanılan araç gerecin de sportif branşa göre de farklılık göstereceğidir. Bununla birlikte kullanılan malzeme özellikleri de harekete etki eder.

Motor Amaç: Hareketin niçin yapıldığına ve kişiye ne sağladığına, yani amaca göre farklı hareketler oluşur. Motor amaç dört temel faktör çerçevesinde incelenir.

Motor amaç faktörleri;

1. Postür (duruş): Ayakta durma, oturma, yatma 2. Ambulasyon: Yürüme, koşma, zıplama 3. Manüplasyon: İtme, çekme, uzanma, kavrama 4. Aksiyon: Sallanma, dairesel, doğrusal, vurucu-çarpıcı, hızlı, güçlü hareketlerini içerir.

Çevre: Hareketin karada, havada, suda yapılması, içinde bulunulan coğrafi koşullar vücudu farklı şekillerde etkiler. Örneğin, spor salonunda yapılan hareketler, açık havada yapıldığında vücut bundan farklı şekilde etkilenir. Yada yerçekimsiz ortam olarak tanımlanan uzayda yapılan hareketlerin özellikleri diğerlerinden tamamen farklılık gösterecektir.

Farlı ortamlarda yapılan egzersizlerin özelliklerine iyi bir örnek oluşturan yüzme branşını ve su ortamında hareket etmenin özelliklerini tartışınız.

Kas Aktivitesi ve Kas Kuvvetinin Ölçülmesi Yüzeyel EMG ve Kas Kuvveti Kasların kasılması, sinirler aracılığıyla beyinden iletilmiş olan uyarıcı potansiyellerin kaslarda oluşturduğu motor ünite aksiyon potansiyeli (MUAP) olarak bilinen elektriksel potansiyeller sayesinde gerçekleşmektedir. Elektromyografi, kasların elektriksel aktivitesinin kaydedilmesidir ve bu nedenle kapsamlı fiziksel incelemeleri ve motor sistemin sağlamlılığının test edilmesini sağlamaktadır. Yüzeyel EMG (sEMG), Kinesyolojik EMG (kEMG) (hareket eden vücuttaki kaslardan elektriksel sinyallerin elde edilmesini mümkün kılan elektromtografik analizi) olarak da adlandırılmaktadır.

Yüzeyel EMG (sEMG) hem uygulama kolaylığı, hem de iskelet kaslarının aktivasyon derecesi ile kuvvet arasında yüksek oranda bir korelasyon sağladığı için bu alanda önemli bir yere sahiptir. Ancak bunun yanında, sEMG yönteminin içsel ve dışsal olarak birçok sınırlılığı bulunmaktadır. Bu nedenle, kas uzunluğunun, ısısının, yorgunluğunun ve kas dokusunun elastik özellikleri, tendon ve ligament yapıları göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sınırlılıkların birçoğu özellikle kas kuvvetini etkilerken sEMG verisinde herhangi bir değişime yol açmamaktadır. EMG kuvvet arasındaki ilişkiyi en iyi yansıtan izometrik kasılmalarda bile, bu ilişki kastan kasa ve farklı geometrik durumlara göre değişmektedir. Dinamik durumlarda ise bu faktörlere ek olarak, kasılma çeşidi, kasılma hızı ve diğer kasların katkısı ön plana çıkmaktadır. Özellikle yanses olarak bilinen diğer kasların katkısı, sEMG araştırmalarında göz önünde bulundurulmalıdır. Biyomekanik ve Spor “Fizikçilere göre penaltı nasıl atılmalı?” Biyomekanik sayesinde bir kalecinin penaltı kurtarışı anında ulaşabileceği maksimum uzaklığı hesaplayan İngiliz fizikçi Ken Bray’e göre direkler ve üst köşeler kaleciler için ulaşılmaz bölgelerdir. Bu nedenle,

Page 78: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  74

penaltı atan oyuncunun topu bu noktalara gönderme çabası rahatça anlaşılabilir. Ancak burada penaltı atan futbolcunun şut çekme tekniği önem kazanmaktadır.

Penaltı atışı yada daha genel ifadeyle şut çekme tekniğinde topun yanına yerleşen bacağa destek bacağı ve topa vurmak üzere savrulan bacağa savurma bacağı denir. Araştırmaya göre destek ayağının yönü %85 oranında topun gidebileceği muhtemel yönü gösteriyor. Ayrıca uzaktan yapılan vuruşlarda kaleciler, topa vurulmadan önce hareket etmeli aksi halde onlar hareket edene kadar top yolun yarısını almış oluyor ve golü kurtarmak zorlaşıyor. Vücudun Referans Düzlemleri İki boyutlu ve 3 noktadan oluşan şekle düzlem adı verilir. Bu 3 nokta aynı hat üzerinde yer almazlar. İnsan organizmasında oluşan tüm hareketler bir düzlem üzerinde ya da düzleme paralel oluşur. Buna karşılık “eksen” ise bir düzlemi dikey olarak kesen bir çizgi olarak tanımlanır. Tüm hareketler bir ise bir eksen etrafında oluşur. Buradan hareketle, doğada gördüğümüz tüm hareketlerin bir düzleme paralel ve bir eksen etrafında oluştuğunu söylemek mümkündür. Vücut Düzlemleri Temel olarak üç düzlem tanımlanmıştır. Bu düzlemler tanımlanırken “temel anatomik duruş” esas alınmaktadır. 3 düzlem tanımlanmaktadır:

Sagittal Düzlem: Vücudu SAĞ ve SOL olmak üzere iki eşit parçaya böler. Mekik çekme, yürüme, koşma gibi hareketler örnek olarak verilebilir.

Frontal Düzlem: Vücudun ÖN ve ARKA olmak üzere iki eşit parçaya böler. İp atlama, çember, takla, koşma gibi hareketler örnek olarak verilebilir.

Horizontal (Transvers) Düzlem: Vücudu ALT ve ÜST olmak üzere iki eşit parçaya böler. Balerinin kendi ekseni etrafında dönmesi gibi hareketler örnek olarak verilebilir. Vücut Eksenleri Anteroposterior Eksen (A-P): Vücudun önünden arkasına doğru geçen eksendir.

Mediolateral Eksen (M-L): Vücudun sağından soluna doğru geçen eksendir.

Longitudinal Eksen (L-D): Vücudun altından üstüne doğru geçen eksendir.

Düzlem ve eksenlerle ilgili olarak şu üç temel konu dikkati çekmektedir;

1. Düzlem bir vücut parçasının hareket ettiği iki boyutlu hayali alan olarak tanımlanır.

2. Bir düzlem üzerinde oluşan hareket, aynı zamanda bir eksen etrafında da oluşmaktadır.

3. Bir hareketin düzlemi ile ekseni arasında 90°’lik açı vardır.

“Temel Anatomik Duruş”, karşımızda ayakta duran, yüzü bize dönük, baş ve gövdesi dik, kolları yanlarda aşağıya sarkık, avuç içi öne bakan, ayakları birleşik ve öne dönük bir kişiye göre tanımlanır.

Vücudun Referans Düzlemlerini açıklayınız.

Bu konu ile ilgili H. Serap Göker İnal’ın Spor Biyomekaniği: Temel Prensipler (Ankara: Nobel Yayınevi. 2001) adlı kitabını okuyunuz.

Vücut Segment Hareketlerinin Ölçülmesi Fotogrametre Prensipleri Fotogrometrik yöntemler temel olarak yüksek hızlı kamera kayıtlarının alınmasını ve çöp figürlerin oluşturulmasını içermektedir. Bu figürler üzerinde tüm kinetik-kinematik hesaplamalar yapılır. Daha sonrasında, bu veriler doğrultusunda simülasyonlar geliştirilmektedir. Anatomik referanslar üzerine marker’lar yerleştirilerek hesaplama hatalarının önüne geçilmeye çalışılır. Bu referans noktalarının

Page 79: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  75

yerlerine karar vermek, marker’ların uygun şekilde yerleştirilmesi, verilerin kalibrasyonunun yapılması, çöp figürlerin oluşturulması, kinetik-kinematik hesaplamaların yapılması gibi konular uzmanlık gerektirmektedir. İdeal Kamera ve Lens Seçimi Öncelikli olarak gerçekleştirilecek ölçümlere uygun kamera ve kayıt frekansının kararlaştırılması ve uygun lens seçiminin yapılması gerekmektedir. Uygulanan hareketin hızına göre kamera kayıt frekansının arttırılıp-azaltılması gerekmektedir. Örneğin, futbolcunun vuruş hareketini analiz edebilmek için yaklaşık 500 Hz ve ok atışının analiz edilebilmesi için ise yaklaşık 2000 Hz’e ihtiyaç duyulmaktadır.

Uygun lens seçimi, çekim yapılan mesafe ve görüntü kaynağı ile kamera arasındaki düzlemler birbirine yakın olacak şekilde yapılmalıdır. 3 boyutlu biyomekaniksel hesaplamaların yapılabilmesi için cismin (sporcu vs.) kameradan olan uzaklığına bağlı olarak ideal ayarlanabilir lenslerin kullanımı ortaya çıkabilecek hata payını en aza indirmektedir. 3-D Rekonstruksiyon Genellikle 3-D biyomekaniksel analizlerde tek kamera yeterli bilgi vermemektedir. Bu nedenle, vücudun 3-D hareket pozisyonu ve çalışmaları için genellikle çoklu kamera sistemleri kullanılır. Markerların yerleşim noktaları ve kameraların birbirleri ile olan açıları en az iki kameranın eş zamanlı olarak tek bir marker’ı görüntüleyebilecek şekilde yerleştirilmesi gerekmektedir. Fiziksel Aktivite Sırasında Eklem Kinematiğinin Değerlendirilmesi Fiziksel egzersiz sırasında fonksiyonel kas iskelet sisteminin değerlendirilmesi eklem kinematik ve kinetiğinin nicel açıklamalarını gerektirir. İki vücut segmenti arasında rölatif hareketlerin tanımlanmasında kullanılır. Eklem Mekanik Modeli Deneysel protokolün tanımlanmasından önce anatomik eklemin tanımlanması gerekmektedir. Bunun için mekanik model kullanılır. Eklem mekaniğine ait uygun değerlendirmelerin gerçekleştirilebilmesi için her bir vücut segmentine en az 3 marker yerleştirilmesi gerekmektedir. 2D ve 3D Değerlendirmeler Vücut segmentlerinin bir düzlemde gösterimi 2 boyutlu hareket analizini; iki ve daha fazla düzlemde gösterimi 3 boyutlu hareket analizini gerektirmektedir. Bu şekilde kinetik ve kinematik tanımlamalar ve hesaplamalar gerçekleştirilebilmektedir. Anatomik Marker Kalibrasyonu Bütün stereometrik tekniklerde marker’ların bir referans noktayı temsil etmesi gerekmektedir. Bu noktalar kullanılarak bölgesel koordinat sistemi tanımlanır. Bu bilgiler doğrultusunda hareketin anatomik eksenler üzerindeki dönüşümü sağlanır. Bu protokolün uygulanması “anatomik marker kalibrasyonu” olarak ifade edilmektedir. Kas-İskelet Sisteminin Modellenmesi ve Simülasyonu Son yıllarda büyük ölçekli bilgi işlem alanlarına ulaşılabildiği için insan nöromuskular sistemi modellemesi önem kazanmıştır. Vücut segment modellerinin şekli ve sayısı tarafından morfolojik görünüm tanımlanır. Bu morfoloji serbest vücut modellerinin mekanik serbestlik derecelerini tanımlar. Model niteliğinde iki nitelik tanımlanabilir: güvenirlik ve geçerlilik. Tüm modeller için belirtilen kaslarda spesifik konunun morfometrik, kas, eklem ve segmentlerden sağlanan nöral kontrol fonksiyonları ve başlangıç koşulları yerine, hominoid hareket simulasyonları kullanılır. Matematiksel model segmental, artikular, morfometrik ve kas parametreleri genel modelin tanımlanmasında spesifik bir konu için bu değerlerin tanımlanmasını kapsar.

Page 80: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  76

Özet

Kaslar kimyasal enerjiyi mekanik enerjiye çevirirler. Kas enerjisinin kaynağı organik fosfat (PO4) bileşikleri olan ATP (Adenozin tri fosfat) ve CP'dir (Kreatin fosfat).

Kas aktivitesi veya genel vücut dokularının aktivitesi için gereken enerji iki ana metabolik yol ile temin edilir:

1. Anaerobik sistem: Anaerobik deyimi, enerji elde edilişi sırasında oksijenin olaya karışmadığını ya da çok az karıştığını ifade eder. Bu sistemde enerji iki şekilde elde edilir.

2. Aerobik sistem: enerjinin yani ATP’nin elde edilişi sırasında oksijenin kullanıldığı enerji yoludur.

Kas dokusu insan vücut ağırlığının %40-50’sini oluşturan özel bir dokudur. İnsan vücudunda İskelet Kası, Kalp Kası ve Düz Kas olmak üzere üç farklı kas tipi vardır. Bunlardan bir tanesi iskelet kasıdır. Hareketi sağlayan bu kaslar, iskeletin etrafında bulundukları için iskelet kasları olarak adlandırırlar. Bir hareketin oluşumu iskelet kaslarının kasılmasına bağlı olduğundan, iskelet kasları egzersiz fizyolojisi içerisinde ayrı bir öneme sahiptir.

İskelet kasları farklı metabolik ve fonksiyonel özelliklere sahip kas liflerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kas liflerinin

tanımlanmasında biyopsi ile alınan örneklerin histokimyasal veya immünokimyasal olarak boyanması sonucunda kas lifleri mikroskopta çeşitli renklerde olduğu gözlenir buda onların farklı özelliğine sahip olduğunu belirtir. Histokimyasal olarak miyofibriller ATPaz (m-ATPaz) reaksiyonuna göre kas liflerinin kasılma hızı tahmin edilebilir. Buna göre yüksek ATPaz aktivitesine sahip lifler daha yüksek bir kasılma hızı göstereceklerinden, liflerin ATPaz aktivitesine bağlı olarak bu enzimle yapılan boyama sonrasında vereceği farklı renk o liflerin hızlı ve yavaş olarak ayırd edilmesini sağlar.

Biyomekanik, biyoloji ve mühendislik bilimlerinin yaşayan canlılar üzerinde uygulanmasıdır. Biyomekanik çalışmalarda mühendislik yöntemleri kullanılarak canlıların hareketi sonucu oluşan kuvvet sistemleri incelenir.

Spor Biyomekaniği: İnsan vücudunun kas iskelet sisteminde veya ilişkide olduğu diğer yapılar üzerinde (partner, rakip, top, raket, yer v.b.) açığa çıkan kuvvetleri birbirleriyle etkileşimini inceleyen bilimdir.

Page 81: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  77

Kendimizi Sınayalım 1. Enerji elde edilişi sırasında oksijenin olaya karışmadığı ya da çok az karıştığı enerji yolu aşağıdakilerden hangisidir?

a. Aerobik enerji yolu

b. Anaerobik enerji yolu

c. Oksijen açığı

d. Glikoliz

e. Mekanik

2. Enerji elde edilişi sırasında oksijenin kullanıldığı enerji yolu aşağıdakilerden hangisidir?

a. Aerobik enerji yolu

b. Anaerobik enerji yolu

c. Oksijen açığı

d. Glikoliz

e. Dinamik

3. Aşağıdakilerden hangisi insan vücudunda yer alan kas tiplerinden biri değildir?

a. İskelet Kası

b. Kalp Kası

c. Düz Kas

d. Uzun Kas

e. Çizgili Kas

4. İnsan vücudunda kaç farklı kas tipi vardır?

a. 1

b. 2

c. 3

d. 4

e. 5

5. Kas lifinin üzerini saran bağ dokuya ne isim ad verilir?

a. Perimizyum

b. Endomizyum

c. Epimizyum

d. Sarkolemma

e. Sarkoplazma

6. Kasın üzerini saran bağ dokuya ne isim ad verilir?

a. Perimizyum

b. Endomizyum

c. Epimizyum

d. Sarkoplazmik retikulum

e. Sarkolemma

7. Aşağıdakilerden hangisi hareket düzlemlerinden birisi değildir?

a. Sagittal düzlem

b. Frontal düzlem

c. Transvers düzlem

d. Horizontal düzlem

e. Periontal düzlem

8. Vücudu sağ ve sol olmak üzere iki eşit parçaya bölen düzlem aşağıdakilerden hangisidir?

a. Sagittal düzlem

b. Frontal düzlem

c. Transvers düzlem

d. Horizontal düzlem

e. Periontal düzlem

9. Aşağıdakilerden hangisi objelerin hareketlerini kat edilen yol, geçen süre, ivme ve hızlanma, hareketin şekli ve hızı açısından inceler?

a. Kinetik

b. Kinematik

c. Statik

d. Akışkan mekaniği

e. Kuantum mekaniği

10. Kuvvetlerin etkisi altındaki cisimlerin denge durumunu veya hareketini inceleyen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

a. Kinetik

b. Kinematik

c. Mekanik

d. Akışkan mekaniği

e. Kuantum mekaniği

Page 82: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  78

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. b Yanıtınız yanlış ise, “İnsan Organizmasında Enerji Üretimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

2. a Yanıtınız yanlış ise, “İnsan Organizmasında Enerji Üretimi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

3. d Yanıtınız yanlış ise, “Kas Lif Tipleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

4. c Yanıtınız yanlış ise, “Kas Lif Tipleri” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. b Yanıtınız yanlış ise, “İskelet Kası Fizyolojisi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

6. c Yanıtınız yanlış ise, “İskelet Kası Fizyolojisi” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

7. e Yanıtınız yanlış ise, “Biyomekanik Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise, “Biyomekanik Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. b Yanıtınız yanlış ise, “Biyomekanik Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

10. c Yanıtınız yanlış ise, “Biyomekanik Nedir?” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1 Anaerobik ortamda elde edilen enerji esnasında yan ürün olarak laktik asitin oluşmadığını açıklar. Enerji, kaslarda hazır olarak bulunan ATP' den elde edilir. Tükenen ATP' yi CP bir fosfatını vererek yeniler.

• Hücrede fazla ATP sentezlenince bunun büyük kısmı CP’ ye dönüştürülerek depolanır. ATP tükendiği anda bu depo kullanılır.

• Fosfokreatin + ADP ATP + kreatin şeklinde reversible ilişki; konsantrasyona göre sürekli iki yönlü çalışır.

• CP’den enerji transferinin önemli tarafı, bu olayın saniyenin küçük bir bölümünde gerçekleşmesidir. Bu olay özellikle ani bir kas kasılması sağlar. ATP ile beraber bu sisteme fosfatojen sistem denir ve her ikisi toplam 8 -10 saniye maksimal kas gücü sağlar.

Sıra Sizde 2 İnsan vücudunda İskelet Kası, Kalp Kası ve Düz Kas olmak üzere üç farklı kas tipi vardır: İskelet kası, hareketi sağlayan bu kaslar, iskeletin etrafında bulundukları için iskelet kasları olarak adlandırılırlar. Bir hareketin oluşumu iskelet kaslarının kasılmasına bağlı olduğundan, iskelet kasları egzersiz fizyolojisi içerisinde ayrı bir öneme sahiptir. Kalp kası, sadece kalpte bulunan bir kas türüdür. Miyofibrillerin düzenlenişi yönünden iskelet kasına ve istemsiz kasılması yönünden düz kasa benzer. Kalp kası hücrelerinde bol miktarda bulunan mitokondria, kasın devamlı çalışmasına imkan verir. Düz kaslar, mikroskopta incelendiği zaman diğer kas türlerine göre çizgili görünmedikleri için bu adı alırlar. Çalışmaları otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir. Bu da bu kasların istemsiz kasılmalarını sağlar. Vücudumuzda sindirim sistemi, solunum ve ürogenital sistemler gibi iç boşluk sistemlerde bulunur. Onun yerine mide, barsak, safra kesesi v.b. organları oluştururlar.

Sıra Sizde 3 İskelet kasları farklı metabolik ve fonksiyonel özelliklere sahip kas liflerinin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Kas liflerinin tanımlanmasında biyopsi ile alınan örneklerin histokimyasal veya immünokimyasal olarak boyanması sonucunda kas liflerinin mikroskopta çeşitli renklerde olduğu gözlenir buda onların farklı özelliğine sahip olduğunu belirtir.

Histokimyasal boyama yöntemlerine göre düşük ATPaz aktivitesi gösteren lifler tip I, yüksek ATPaz aktivitesi gösteren lifler ise tip II olarak tanımlanmıştır. Ayrıca tip II lifler de kendi içerisinde tip II A ve tip II B diye ikiye ayrılır ve bunlar arasından m-ATPaz aktivitesi en yüksek olan tip II B fibrilleridir. Diğer histokimyasal boyama yöntemi süksinat dehidrogenez (SDH) enzimi ile yapılan boyama yöntemidir. SDH enzimi mitokandria’da yer alır ve aerobik metabolizma ile ilişkilidir. Bu yüzden bu yöntemle yapılan boyama çalışmaları sonucu koyu renkli görülen liflerin oksidatif lifler olduğu, açık renkli görülen liflerin ise glikolitik lifler olduğu ortaya konmuştur. Buna göre;

1. tip I; yavaş oksidatif lifler (SO), 2. tip IIA; hızlı oksidatif-glikolitik lifler

(FOG) 3. tip IIB; hızlı glikolitik lifler (FG), olarak

tanımlama yapılabilir.

Page 83: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

 

  79

Sıra Sizde 4 İki boyutlu ve 3 noktadan oluşan şekle düzlem adı verilir. Bu 3 nokta aynı hat üzerinde yer almazlar. İnsan organizmasında oluşan tüm hareketler bir düzlem üzerinde ya da düzleme paralel oluşur. Buna karşılık “eksen” ise bir düzlemi dikey olarak kesen bir çizgi olarak tanımlanır. Tüm hareketler ise bir eksen etrafında oluşur. Buradan hareketle, doğada gördüğümüz tüm hareketlerin bir düzleme paralel ve bir eksen etrafında oluştuğunu söylemek mümkündür. Yararlanılan Kaynaklar Demirel, A. H., Koşar, Ş. N. (2002). İnsan Anatomisi ve Kinezyolojisi. Ankara: Nobel Yayın.

Emin Ergen (2007). Egzersiz Fizyoloisi. Ankara Nobel Yayın Dağıtım; Avcılık Balıkçılık ve Spor

Guyton, A. C., Hall, J. H. (1996). Tıbbi Fizyoloji. Ankara Nobel Yayınevi.

Guyton, A. C., Hall, J. H. (2007). Tıbbi Fizyoloji. 11. Basım, Ankara Nobel Yayınevi.

H. Serap Göker İnal (2001). Spor Biyomekaniği: Temel Prensipler. Nbel Yayınevi, Ankara.

Necati Akgün (1994). Egzersiz Fizyolojisi. İzmir: 2 Baskı, Ege Üniversitesi Basımevi,

Şenel Boydağ (2005). Spor Biyomekaniğinde Temel Fizik Kuralları. Morpa Kültür Yayınları / Spor Dünyası Dizisi.

Bahamonde, R. (2005). Review Of The Biomechanical Function Of The Elbow Joint During Tennis Strokes, International Sportmed Journal, Vol 6(2)

Watkins J. (2007) An Introductrion to Biomechanics of Sport and Exercise, Churcill Livingstone Elsevier.

Shan, G.B., & Westerhoff, P. (2005). Full-Body Kinematic Characteristics Of The Maximal İnstep Soccer Kick By Male Soccer Players And Parameters Related To Kick Quality. Sports Biomechanics, 4(1): 59-72.

Shea H. C., Wright L. D., (1997). An Introduction to Human Movement, The Science of Physical Education, USA.

Berme N., Capoozzo A. (1990). Biomechanics of Human Movement: Applications in Rehabilition, Sports and Ergonomics, Bertec Corporation, Wortington, Ohio, USA.

Page 84: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

80

 

 

 

 

 

 

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Harekete dayalı antrenmanı tanımlayabilecek ve temel ilkelerini açıklayabilecek, Yüklenmeyi oluşturan etkenleri ve yüklenmeye bağlı oluşan adaptasyonu tartışabilecek, Harekete dayalı antrenman planlaması yapılırken gerekenleri açıklayabilecek, Sürat, kuvvet, dayanıklılık ve esnekliğin gelişimini ve antrenmanlarını değerlendirebilecek, Koordinasyonu, gelişimini ve antrenmanlarını değerlendirebilecek, Sportif performansta bilimsel testleri tartışabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Antrenman Antrenman İlkeleri Antrenör Yüklenme Adaptasyon Aşırıya Tamamlama

Antrenman Planlaması Sürat Kuvvet Dairesel Antrenman Dayanıklılık Esneklik

Aşırı Antrenman Sendrom Koordinasyon

İçindekiler Giriş Antrenman ve temel ilkeleri Antrenman planlaması Sürat gelişimi ve antrenmanı Kuvvet gelişimi ve antrenmanı Dayanıklılık gelişimi ve antrenmanı Esneklik gelişimi ve antrenmanı Koordinasyon gelişimi ve antrenmanı Sportif performansı ölçme ve değerlendirmede kullanılan bilimsel testler

5  

Page 85: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

81

GİRİŞ Sportif antrenman ve hareketin amacı sporcunun ilgili branşında olası en yüksek performansına ulaşması için kılavuzluk etmektir. En uygun hareket ve zaman içerisinde antrenman yöntemleri kullanarak bu amaca ulaşılır. Her sporcu sportif performans kapasitesini artırmak için çeşitli antrenman yöntemlerini kullanmaktadır. Sportif performans kapasitenin arttırılmasında fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel yönden haraket alıştırmaları yapılır. Bu hareket alıştırmaları yüksek sportif etkinliğe ulaşmayı sağlayan sistematik hazırlanma yöntemleridir. Bu alıştırma yöntemlerine dayalı olarak vücudun hareketlerine yapılan çeşitli yüklenmeler sonucu vücutta fonksiyonel olarak değişimlerin meydana gelmesiyle sporcunun performansında kapasite artışı olur. Antrenman ve hareket bilimi anatomi, fizyoloji, biyomekanik, istatistik, beslenme, pedagoji, psikoloji, sosyoloji, bilim dallarıyla direk ilişkili olmasının yanı sıra fizik-tedavi, elekrik-elektronik ve bilgisayar mühendisliği vb. bilim dallarıyla da dolaylı ilişki içeren multidisipliner bir bilim dalıdır. Diğer bilim dallarıyla yakın ilişkiden elde edilen yeni bilgiler sportif performansta kullanılacak hareketin geliştirilmesine katkı sağlamaktadır. Antrenmanın temel ilkeleri çoklu ilişki gerektiren bu yolun başlangıcıdır. Her bir ilkeyi bilmek spor branşının karakteristik özelliğine dayalı olarak herbir ilkenin antrenmandaki rolünü ayırt etmeyi sağlamaktadır. Antrenmanı planlarken sürat, kuvvet, dayanıklılık, esneklik ve koordinasyondan oluşan biyomotor özelliklerin farkında olarak harekete dayalı performans geliştirme yöntemlerini kullanmak optimal antrenman yöntemini seçmekte yardımcı olmaktadır. Belirli zaman aralıklarıyla sporcuyu çeşitli standart ölçüm ve testlere almak bu sporcunun hareket performansının kontrol edilmesini ve yaptığı antrenmanın harekette ne şekilde etki meydana getirdiğinin belirlenmesini sağlamakta ve bir sonraki antrenman döneminde nasıl bir antrenman yapması gerektiğine yönelik yol göstermektedir.

ANTRENMAN VE TEMEL İLKELERİ Spor bilimleri kapsamında antrenman; sporcunun fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel düzeyinin yükseltilmesini, onun en verimli hale getirilmesini ve bu durumun mümkün olan en uzun süre boyunca sabit tutulmasını sağlayan tedbirlerin alındığı ve uygulandığı alıştırma süreci olarak ifade edilebilir (Matveyev, 1981). Yapılacak antrenmanlarla vücudun harekete dayalı sergilediği tüm biyomotor beceriler (sürat, kuvvet, dayanıklılık, esneklik ve koordinasyon) geliştirilebilir.

Antrenman; sporcunun fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel düzeyinin yükseltilmesini, onun en verimli hale getirilmesini ve bu durumun mümkün olan en uzun süre boyunca sabit tutulmasını sağlayan tedbirlerin alındığı ve uygulandığı alıştırma sürecidir.

Spor bilimleri içerisinde harekete dayalı performansı üst seviyeye çıkarmak için yapılan hazırlık olan antrenmanın yüklenme, toparlanma, adaptasyon, çok yönlü gelişim, geriye dönüşüm, bireyselleşme ve özelleşme olmak üzere 7 temel ilkesi vardır.

Yüklenme: Antrenman vücutta fiziksel ve zihinsel yıkım ve bu yıkıma bağlı olarak yorgunluk meydana getirmektir. Bu yıkım ve yorgunluk sonrasında vücut kapasitelerini tekrar düzenlemektedir.

Antrenman ve Hareket

Page 86: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

82

Planlanmış bir program çerçevesinde ölçüsü iyi saptanmış antrenman sürecinin kapsam ve içeriğinde yapılan değişikliklerle organizmada morfolojik, fonksiyonel ve biyokimyasal uyumlar sağlayan hareket uyaranlarına yüklenme denir (Dündar, 2003).

Yüklenme; planlanmış bir program çerçevesinde ölçüsü iyi saptanmış antrenman sürecinin kapsam ve içeriğinde yapılan değişikliklerle organizmada morfolojik, fonksiyonel ve biyokimyasal uyumlar sağlayan hareket uyaranlarına denir.

Antrenman yüklenmeleri belirli bir plan dahilinde döngüler şeklinde yaptırılmalıdır. Bu yüklenme döngüleri giderek artan şekilde her antrenman evresinde çeşitlendirilmeli ve artırılmalıdır. Yüklenmedeki en iki önemli parametre hacim ve şiddettir ve de öncelik antrenman hacmindeki sürekli artıştır (Bompa ve Haff, 2009). Bu artış uygulanan hareket alıştırmalarına, koşulan mesafeye, kaldırılan ağırlığa vb. bağlı olarak sergilenebilir. Antrenman süresini, her döngüdeki antrenman sayısını, hareket tekrar sayısını veya her tekrardaki verili mesafeyi artırarak hacimde artış meydana getirilebilir. Şiddeti artırmak için koşulan mesafenin hızı, kaldırılacak ağırlık artırılır, tekrar ya da setler arasındaki dinlenme araları azaltılır ya da antrenmanın yoğunluğu (performans sıklığı) artırılır (Zatsiorsky ve Kramer, 2006). Eğer 100m sprint koşusu gibi hem sürat hem de kuvvet gerektiren bir biyomotor becerinin antrenmanı yapılacaksa ilerlemeyi görmek için bu spor dalına yönelik antrenmanlarda şiddet vurgulanmak zorundadır.

Döngü; belirli bir düzende tekrar eden programlardır.

Yüklenmeyi sporcunun branşı, fiziksel uygunluk düzeyi, yaptığı antrenmanın türü ve içinde olduğu antrenman dönemi etkilemektedir. Antrenman yüklenmesinde düşük şiddette yapılan yüklenme yararsız, orta şiddette yapılan yüklenme yararlı ve aşırı şiddette yapılan yüklenme zararlıdır. Antrenman esnasında ağır yüklenmeler bireyin organizması üzerinde yorgunluğa sebep olmaktadır. Yorgunluğun sebepleri enerji rezervlerinin tüketimi (yüklenme özelliğine göre), laktik asit birikimi gibi fizyolojik olabileceği gibi psikolojikte olabilmektedir. Sporcuya antrenman yüklenmesi yaparken antrenörün hedefi eşik kapasitesini aşan fakat aşırı yıkıma sebep olmayacak antrenman uyarısı sağlamaktır (Bompa ve Haff, 2009). Aşırı olmayan bu uyarılar bağlı olarak vücutta istendik yorgunluk oluşacak ve vücut normal düzeyinin altına gerileyecektir. Burada yapılacak dinlenmeyle vücut normal seviyesine tamamlanacak ve biraz daha dinlendirildiğinde normal düzeyinin üstüne yani aşırıya tamamlama (süperkompanzasyon) meydana gelecektir. Antrenör yüklenme eşiğini belirlerken sinirsel kapasite ve aşırı yüklenme belirtilerine dikkat etmelidir. Sinirsel kapasite yüklenme eşiğine ulaşan sporcunun tekniği bozulmaya başladığı zaman performansı zayıflamaktadır. Aşırı yüklenme eşiğine ulaştığında sporcunun hem tekniği hem de performansında zayıflık oluşmaktadır. Burada antrenmanın karmaşıklığının dikkat gerektirdiği unutulmamalıdır. Basit antrenman hızlı bir şekilde yaptırılmalı iken karmaşık antrenman yavaş şekilde yaptırılmalıdır. Eşik değerinin altında yapılan uyarılar antrenmana uyumu sağlamadığından yapılacak yüklenmeler eşik değer üzerinde devamlı ve basamaklı bir şekilde artırılmalıdır (Harre, 1982). Bu uyarılar istendik yorgunluk, adaptasyon ve motorik özelliklerde gelişim olarak karşımıza çıkarken istenmeyen yorgunluk aşırı yorgunluğa ve buna bağlı olarakta motorik özelliklerde kayıplara neden olmaktadır.

Aşırıya Tamamlama (süperkompanzasyon); antrenmanla dinlenik durumun altına gerileyen performans düzeyinin dinlenmeyle birlikte normale dönüşünün ardından daha yüksek performans sergileme durumuna geldiği düzeydir.

Antrenmanla oluşan yorgunluk zorlanmayı doğurmakta, zorlanma aşırı zorlanmayı, aşırı zorlanmada aşırı antrenman yorgunluğunu meydana getirmektedir. Bu durumdaki sporcuya antrenman yaptırılmaya devam edilirse ağır bir fiziksel ve zihinsel yorgunluk oluşmakta ve sporcuda aşırı antrenman sendromu meydana gelmektedir (Bompa ve Haff, 2009). Bu yorgunlukta kanda metabolitlerin birikmesi,

Page 87: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

83

karbonhidrat metabolizması sonucu laktik ve pürivik asit, protein metabolizması sonucu üre ve ürik asit, fosfatlar, kreatin, yağ metabolizması sonucu oluşan aseton ve keton vb. kimyasal faktörler rol oynayabilir. Bunun yanı sıra kan şekeri, yüksek rakım koşulu, su ve tuz kaybı, beslenme yetersizliği veya dengesizliği, vücut yapısı, yaş, uyku ve hastalıklarda bu yorgunlukta etmen olabilir. Psikolojik faktörler ise korku, heyecan, üzüntü, isteksizlik ve bezginliktir. Çevresel faktörler ise çok soğuk iklim, çok sıcak iklim, hava kirliliği ve cinsel sorunlardır. Problemler sonucunda kas-sinir uyumsuzluğu ve reaksiyon zamanın uzaması gibi sorunlar başlamaktadır. Kas sistemi ve sinir sistemi problemi genel yorgunluğa dönüşmektedir ve aşırı antrenman sendromu meydana gelmektedir. Belirtiler fark edildiğinde antrenman yüklenmesi azaltılarak sporcu aktif dinlenmeye alınabilir, farklı branşlarda aktiviteler yaptırılabilir, bir spor hekimine başvurulabilir, diyet uygulanabileceği ve farklı çevrede tatil yapılabileceği gibi sauna ve masajda fayda sağlayabilir.

Aşırı Antrenman Sendromu; yeterince toparlanma verilmediğinde oluşan antrenman yapmama isteğidir.

Toparlanma: Bir antrenman evresi sonrası yıkılan enerji depolarının yenilenmesini, biriken metabolitlerin uzaklaştırılması ve zarar gören dokuların tamir edilmesi sürecidir. Toparlanma bir antrenman evresinin bütününde olmalıdır. Her antrenman vücuda yapılan bir uyarıdır. Antrenmandan maksimum performans faydaları sağlamak için ve yeni bir antrenman uyarısı yapılmadan önce bir önceki antrenman uyarı sonrası tam olarak toparlanma oluşmak zorundadır (Harre, 1982). Eğer antrenman uyarıları arasındaki toparlanma yetersiz ise yorgunluk birikecek ve adaptasyon (uyum) sona erecektir. Antrenman uyarısı hem fizyolojik hem de psikolojik olduğundan yorgunluğun temel kaynağı yapılan antrenmanın uyarısı, antrenmandan meydana gelen genel yorgunluk ya da uzun süreli yorgunluktur (Bompa ve Haff, 2009). Toparlanma bireye özgü olduğundan antrenmanla meydana gelen yorgunluk düzeyi, antrenmanın içerdiği enerji sistemleri (anaerobik ya da aerobik) antrenmanın türü (basit yada karmaşık olması), sporcunun teknikteki ustalığı, antrenmanın hacim/şiddeti ve yapılan alıştırmanın türü (örn: tepe aşağı koşuda sergilenen bacaklardaki eksantrik kasılma hareketi) toparlanmayı etkilemektedir.

Toparlanma; bir antrenman evresi sonrası yıkılan enerji depolarının yenilenmesini, biriken metabolitlerin uzaklaştırılması ve zarar gören dokuların tamir edilmesi sürecidir.

Adaptasyon: Vücudun antrenman yüklenmesine bağlı olarak sergilediği cevaba adaptasyon denir. Antrenman yüklenmesi meydana gelmesi için hareket uyaranları antrenmanda etkinliği sağlayacak ölçüt içerisinde yapılmalı, uyaranlar antrenman durumunu geliştirmeli ve sürekliliğini korumalıdır (Bompa ve Haff, 2009). Vücut antrenmana adaptasyon sergilerken antrenmana başlarken ilk olarak yeterli performans sergilemek için yapılan ısınmayla tolerans kapasitesi sağlar. Bu kapasite sağlandıktan sonra yeterli antrenman performansı sergilenerek yorgunluk meydana getirilir ve performansta düşme (yıkım) olur. Bu düşüşteki etmen antrenmanla vücuda verilecek hasar vücudun kullanılmaması sebebiyle meydana gelir. Bu düşüşten sonra yapılacak toparlanmayla enerji kaynaklarının yenilenmesi sağlanır ve oluşan fiziksel zararlar vücut tarafından tamir edilir. Adaptasyon antrenmanın etkisiyle oluşan vücudun verdiği tepkiyle meydana geldiğinden niteliğine en uygun (optimal) yüklenmeyi gerektirir. Yüklenme optimalden ne kadar uzaklaşırsa antrenmanın etkinliği o kadar azalmakla birlikte optimal yüklenme seviyesinin altına ve üstüne geçilebilir. Adaptasyon yüklenme ve dinlenmenin optimal şekilde yer değiştirmesiyle olanaklıdır. Antrenmanlara ara verilmesiyle adaptasyonda çok hızlı bir düşüş sergilenir. Adaptasyon çok kısa sürede oluşmuşsa bu düşüşte o kadar hızlı olur; nasıl kazanıldıysa aynı şekilde kaybedilir.

Adaptasyon; vücudun antrenman yüklenmesine bağlı olarak sergilediği cevaptır.

Page 88: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

84

Çok Yönlü Gelişim: Gelişmiş fiziksel hazırlık ve teknik bilgiye ulaşmak için gerekli temellerden biridir. Bu tür yaklaşım bir spor dalında özelleşmek (ustalaşmak) için gereken ilk şart olarak kabul edilmelidir. Ozolin (1971)’e göre insan organları ve dizgeleri arasındaki fizyolojik ve psikolojik süreçler ile ilişkili bağlantıların düzeyine göre belirlenmektedir (Bompa ve Haff, 2009). Kişide antrenman sonrası oluşan harekete dayalı birçok değişiklik her zaman birbirine bağlıdır. Antrenman çeşitli biyomotor yetiler ve psikolojik özelliklerin yanında dolaşım ve iskelet sistemi gibi birkaç sistemin senkronize şekilde çalışmasını gerektirir. Sporcunun ilk dönemlerinde antrenör vücut hareketinin düzgün işlevsel gelişimine katkıda bulunabilecek bir yaklaşımı sergilemelidir. Çok yönlü gelişim seçilen spor dalı için temel olarak gelecekteki ihtiyaçlarına uygun kas gruplarının, tüm eklemlerin esnekliğinin ve tüm vücudun etkin şekilde hareketlerle hazır hale getirilmesidir. Çok yönlü gelişimde üst düzeyde bir tekniksel ve taktiksel düzey için gerçekleştirilmesi gereken yapısal ve işlevsel yetiler en üst düzeye çıkarılmalıdır.

Çok Yönlü Gelişim; seçilen spor dalı için temel olarak gelecekteki ihtiyaçlarına uygun kas gruplarının, tüm eklemlerin esnekliğinin ve tüm vücudun etkin şekilde hareketlerle hazır hale getirilmesidir.

Geriye Dönüşüm: Antrenmanlar sporcunun vücuduna uyarılar vermektir. Bu uyarılar vücutta yeni fizyolojik stresler meydana getirir ve vücudun yeni bir fizyolojik strese adaptasyonu çok hızlı olur (Bompa ve Haff, 2009). Eğer dışsal bir uyarı olan antrenman kesintisiz olarak artış sergilemezse adaptasyon plato sergileyecektir ve bu antrenman uyarıları kesilirse sporcunun antrenmanla kazandığı performans düzeyinin antrenman öncesi duruma gerileyecektir.

Geriye Dönüşüm; antrenman uyarılarının kesilmesiyle sporcunun antrenmanla kazandığı performans düzeyinin antrenman öncesi duruma gerilemesidir.

Bireysellik: Sporcunun biyomotor becerilerindeki hareket ihtiyaçlarına yönelik antrenmanların yapılmasıdır. Sportif performansta antrenmanın doğasına dayalı karar verilirken her bir sporcunun kendisine göre planlama yapılmalı ve her sporcu bağımsız düşünülmelidir.

Bireysellik; sporcunun biyomotor becerilerindeki ihtiyaçlara yönelik antrenmanların yapılmasıdır.

Özelleşme: Bir antrenman uyarısından maksimum fayda sadece hareketlerin ve yapılacak spor branşının enerji sistemleri kopyalandığı zaman elde edilebilir. Özelleşme sporcunun yaptığı spor branşına özgü antrenmanların yapılmasıdır.

Özelleşme; sporcunun yaptığı spor branşına özgü antrenmanların yapılmasıdır.

Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgiye Tudor O. Bompa ve G. Gregory Haff’ın Periodization: Theory and Methodology of Training (5th Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2009) adlı kitabından ulaşabilirsiniz.

Bu konu ile ilgili Frank Dick’in Sports Training Principles (5th Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2007) adlı kitabını okuyunuz.

Antrenmanın tanımını ve temel ilkelerini tartışınız.

Page 89: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

85

Antrenman Planlaması Spor bilimlerinde yapılan bilimsel çalışmalarda yüksek performans düzeyine ulaşabilmenin çocukluktan yetişkinliğe uzanan gelişim süreci içerisinde 8-10 yıllık bir dönem içerdiğini belirlenmiştir. Sporcunun bu uzun antrenman sürecinde sportif başarıyı elde etmesi uzun süreli antrenman planlamasına ihtiyaç vardır. Bu uzun antrenman sürecinin evrelere bölünmesi (Şekil 7.1) gelişim sürecinde olan sporcunun sürat, kuvvet, dayanıklılık, esneklik ve koordinasyondan oluşan temel biyomotor özelliklerine yönelik antrenmanların ayrıntılı bir şekilde planlanmasına, kontrol edilmesine ve yenilenmesine katkı sağlamaktadır.

 Şekil 5.1: Sporcunun gelişim evreleri (Bompa, 1999)

Antrenmanlarının planlaması yapılmadan önce antrenman yapısının bilinmesi gereklidir. Bir antrenman ünitesi 3 ana evre olan ısınma, esas evre ve soğuma evrelerinden oluşur. Birkaç ünitenin bir araya gelmesiyle günlük antrenman meydana gelir. Her bir antrenman ünitesinin esas evresinde kapsam düşünülerek (hacim, şiddet, sıklık ve yoğunluk bakımından) teknik-taktik ve süratte devamlılık vurgulanmak zorundadır. Genellikle 7 ile 10 gün arasındaki günlük antrenmanlar 1 mikrosiklusu meydana getirir. Birbiri ardına gelen 3-5 mikrosiklus 1 mezosiklusu oluşturur. Bu 3-5 mezosiklusun bir araya gelmesi 1 bölümü (2-4 ay) ifade eder. Genellikle 3 bölümün biraya gelmesiyle 1 periyot (6-12 ay) oluşur. Birbiri ardına 2-3 periyota makrosiklus (1-4 yıl) adı verilir. Birkaç makrosiklusda megasiklusu (4-8 yıl) meydana getirir. Bir periyot antrenmanın 3 dönemi vardır:

Hazırlık Dönemi: vücudun antrenmana hazırlandığı anatomik adaptasyon, motor beceri hareketleri temel gelişiminin sağlandığı genel hazırlık ve yapılan spor branşına yönelik antrenmanların yapıldığı özel hazırlığı içerir. Genel hazırlık dönemi antrenmanları sporcunun fonksiyonel hareket özelliklerini geliştirmek için genel kuvvet, dayanıklılık, esneklik, beceri koordinasyonun geliştirilmesini sağlayan genel kondisyonel gelişimin yanı sıra dinlenme ve yenilenmeyi de aktive eden çalışmadır. Özel hazırlık dönemi antrenmanları spor dalı ya da spor dalının özel teknik ve taktik hareket içeriğinin yarışma karakterinde ele alınarak özel kuvvet, sürat, dayanıklılık, hareketlilik gibi özelliklerin geliştirildiği çalışmalardır.

Müsabaka Dönemi: Hedef müsabakaya yönelik önlemlerin alındığı ön müsabaka ve en üst performans sergilenmesi beklenen hedef müsabaka dönemini içerir. Spor dalına özgü teknik ve taktik içeriğe yönelik kuvvet, sürat, dayanıklılık ve diğer kondisyonel özelliklerin testler, hazırlık müsabakaları, yarışma veya maç ortamında geliştirilmesine dönük çalışmalardır.

Geçiş Dönemi: Hedef müsabaka sonrası müsabakanın meydana getirdiği fizyolojik ve psikolojik stresten uzaklaşmak, ağır antrenmanların etkisinden kurtulmak ve yeniden başlanacak hazırlık antrenmanlarına fiziksel ve psikolojik olarak hazır hale gelmek için aktif ya da pasif dinlenmenin olduğu yenilenme dönemidir.

Page 90: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

86

Antrenman planlaması ile ilgili ayrıntılı bilgiye David Oliver ve Dana Healy’in Athletic Strength for Women (Champaign, IL: Human Kinetics, 2005) adlı kitabından ulaşabilirsiniz.

Antrenman Ünitesi; ısınma, esas evre ve soğuma evrelerinden oluşan en küçük antrenman yapısıdır.

Antrenmanlar içerisinde yapılan testler ve yarışmalar gelişmenin bir parçasıdır. Buda bir antrenmandır. Ayrıca antrenman maçları da takımın çalışılan şeyleri sergileme fırsatıdır. Antrenman yapmayı sosyoekonomik etkenler, biyoritmik etkenler, bulunulan antrenman evresi ya da antrenman durumu ve yarışma programı etkilediğinden antrenman planının amaçlarına karar verilmesiyle performansa ve atletik gelişimin bütünlüğüne dayalı olarak bu planla neyin başarılmasının belirlenmesi mümkündür. Bu amaçları ana amaçlar, kısa süreli amaçlar (1 yıl), uzun süreli amaçlar (3-5 yıl) ve diğer amaçlar olarak belirlemek gereklidir. Bir önceki yıl planının ve asıl başarılanların değerlendirilmesi (gelişen yönler ve zayıflayan yönler) gerekir. Bu değerlendirmede enerji sistemleri, kuvvet/sürat/güç, hareketlilik (esneklik), toparlanma, yenilenme ve zirve vb.’den oluşan fiziksel hazırlık, tekniksel/spora özel beceri antrenmanı, müsabakaya dayalı plan, taktiksel hazırlığa dayalı plan, psikolojiksel hazırlığa dayalı plan ve bunların dışındaki diğer şeylere dayalı planın düşünülmesi gerekir. Bunun yanı sıra sporcunun hazırlığı için antrenman yılının ve uzun süreli önceliklerin belirlenmesi gerekir. Burada düşünülmesi gerekenlerse fiziksel hazırlık, tekniksel hazırlık, taktiksel hazırlık, zihinsel hazırlık ve müsabakalardır. Ayrıca antrenman yılının en önemli evrelerinin belirlenmesi (genel hazırlık, özel hazırlık, ön müsabaka, müsabaka, geçiş ve baştan sona değerlendirme) gereklidir. Makrosiklus planının en önemli evreleri belirlendikten sonra mikro ve mezosiklus detayları yapılır. Burada tekli, çiftli, çoklu periyodizasyon modelleri uygulanabilir. Kuvvet, sürat, dayanıklılık, esneklik ve koordinasyondan oluşan motor becerilerin harekete dayalı kondisyonlanma faktörlerinin evreler içerisindeki yüzde dağılımları belirlenir. Makrosiklus plan sırasında beceri antrenmanı içeriği ve gelişiminin planlanmasında becerinin taktiksel ve psikolojiksel gelişime yönelik olması, mükemmelleştirilmesi ve korumasına dikkat edilmeli- dir.

Tudor O. Bompa ve G. Gregory Haff’ın Periodization: Theory and Methodology of Training (5th Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2009) adlı kitabı okuyunuz.

Antrenman yapısını ve bir makrosiklusun evrelerini açıklayınız. Sürat Gelişimi ve Antrenmanı Olası en kısa sürede istendik bir hareketi en kısa sürede uygulama becerisi olarak açıklanan biyomotor bir özellik olan sürat özelliklede çabuk süratlenme (ivmelenme) becerisi sprintten, boksa, eskrime, cimnastiğe, basketbola ve futbola kadar pek çok spor dalında başarı için anahtar teşkil etmektedir.

Genetik özellikleri en yüksek potansiyel seviyesine geliştirmek için motorsal becerileri en yüksek düzeye çıkarmak gerekir. Sürati oluşturan etmenlerin belirlenmesi, koşu süratini geliştirmede uygun antrenman çatılarının gelişimini kolaylaştırmaktadır.

Ozolin (1971) ’e göre sürat genel ve özel sürat olarak açıklanabilir. Genel sürat; herhangi bir harekette hızlı bir şekilde performans gösterme (motor reaksiyon) kapasitesidir. Hem genel hem de özel hazırlık periyodunda genel sürat gelişmektedir. Özel sürat; bir egzersiz ya da beceri sırasında sergilenen yüksek hız performans kapasitesidir. Her sporcu yaptığı spora ilişkin kendi özel süratini geliştirebilmektedir (Bompa ve Haff, 2009).

Page 91: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

87

Olası en kısa sürede istendik bir hareketi uygulama becerisi sürattir ve herhangi bir harekette hızlı bir şekilde performans gösterme (motor reaksiyon) kapasitesi olan genel süratle bir egzersiz ya da beceri sırasında sergilenen yüksek hız performans kapasitesi olan özel sürat olarak ikiye ayrılmaktadır.

Sürati Etkileyen Etmenler: Sürat yeteneği birçok spor branşında verimliliği belirleyen önemli bir motor özellik olduğu için mümkün olduğunca erken yaşlardan itibaren amaca yönelik olarak antrene etmek gerekmektedir. Buna ek olarak büyüme ve gelişme süresince bireyin doğumuyla birlikte beraberinde getirdiği sürat yeteneğini ve performans kapasitesini birçok faktör etkilemektedir. Sürati etkileyen etmenleri biyomekanik, antropometrik, fizyolojik, kuvvet/güç ve esneklik olarak 5 ana başlık altında toplamak mümkündür:

Sürati etkileyen en önemli biyomekanik etmeler arasında koşu adımı, maksimal sürat, adım süresi, sürat ve güç ilişkisi sıralanabilir. Döngüsel hareket olan her koşu adımı sırasında kaslar şiddetlice kasılarak, gevşeyerek ve gerilerek vücudun üyelerini hızlandırmakta ya da yavaşlatmaktadır. Sporcunun sergilediği bir koşu adımı sırasında kaslar vücut üyelerini farklı şekillerde farklı hareket genişliklerinde hareket ettirerek oluşan şok ve dış etmenlerle etkileri amortize etmektedir (Zatsiorsky ve Kraemer, 2008). Ayrıca eklemleri dengede tutarak en iyi şekilde uygulanacak kuvveti belirlemektedir. Koşu hızı adım uzunluğu ve adım frekansı değişkenlerinin etkileşiminin bir sonucu olarak meydana gelir (Weyand, 2000). Koşu sırasında her adımda alınan mesafe adım uzunluğu ve verili zamanda atılan adım sayısı adım sıklığı olarak tanımlanmaktadır. Bu iki parametre birçok mekanik ve nöromuskular süreçlerin başarılı bir birleşimi ile ortaya çıkmaktadır (Enoka, 2008). Adım sıklığının daha çok doğuştan yaratılan bir özellik olduğu inanışı nedeniyle antrenör ve sporcular adım sıklığını geliştirmek yerine adım uzunluğunu geliştirmeyi tercih etmişlerdir. Oysaki adım uzunluğu insan antropometrisinden dolayı sınırlı gelişmeye sahip bir parametredir. Bu durumda sprintin daha hızlı olabilmesi için adım sıklığı artırılmalıdır. Sporcunun var olan adım sıklığı getirilen yeteneğin doğru geliştirilmesiyle artırılabilir. Pek çok antrenör adım sıklığının kuvvet çalışmalarından çok hızlı kasılabilen motor ünitelerin koordinasyon çalışmalarıyla devreye sokularak geliştirilebileceğine inanmaktadır (Chu, 1998). Bu amaçla da sprint tekniği alıştırmaları yoğun olarak yaptırmaktadır. Adım uzunluğunun artırılması ise bacak kuvvetinin artırılmasıyla sağlanabilir olduğundan koşunun özelliğine bağlı olarak hızlı kasılan fibrillerden meydana gelen ve koşu sırasında kullanılan kas gruplarının kuvvetlendirilmesine önem verilmelidir.

Vladimir M. Zatsiorsky ve William J. Kraemer’nin Science and Practice of Strength Training (2nd Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2008) adlı kitabında biyomekanik faktörlerle ilgili temel bilgilere ulaşabilirsiniz.

Donald A. Chu’nun Jumping into Plyometrics (Champaign, IL: Human Kinetics, 1998) adlı kitabını okuyunuz.

Adım uzunluğu koşu sırasında her adımda alınan mesafesini adım sıklığı ise verili zamanda atılan adım sayısını ifade etmektedir.

Antropometrik faktörler vücudun çeşitli uzuvlarının uzunluklarını (boy, üst ve alt gövde, bacak uzunluğu ve kulaç vb. uzunlukları) vücut ağırlığı, vücut kompozisyonu (yağlılık, kaslılık, incelik ve vücut yağ yüzdesi)’nu içermektedir. Hawley (2000)’ye göre sürat koşucuları diğer koşu brenşlarında yarışan koşuculara göre en yüksek vücut ağırlığına sahip olmasına rağmen en yüksek boy uzunluğuna sahip değildir. Büyük çoğunluğunun diğer sporculara göre daha kaslı yapıdadır. Ayrıca daha iyi derecelere sahip sürat koşucuları diğer sürat koşucularına göre daha kaslı ve buna bağlı olarak daha ağır vücut kütlesine sahiptir.

Page 92: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

88

John A. Hawley’in Running (Carlton: Blackwell Science, 2000) adlı kitabında antropometrik faktörler ile ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Fizyolojik faktörler biyokimyasal (anaerobik enerji sistemi), nöromuskular ve hızlı tip kas fibrillerini içermektedir. Kas, kas fibrilinin türü, kas kesiti, sarkomer, kas uzunluğu ve eklem, kasın sertliği, tendon, kasın elastik potansiyeli ve gerilme refleksi sürate etki eden fizyolojik etmenlerin başlıcalarıdır (Bloomfield ve ark, 1995; Enoka, 2008). Süratte kasın rolü; vücudun bükülmez parçalarının rotasyonunu meydana getirmek için diğer etmenlerin ortaya koyduğu kuvvetlerle karşılıklı etkileşerek bir kuvvet ortaya koymaktır. Kas fibrillerinin türü de yüksek bir sürat sergilemek için hızlı tip kas fibrillerinin yavaş tip kas fibrillerine oranına temel teşkil etmektedir. Eğer sprint antrenmanı ile hızlı tip fibriller tam olarak geliştirilirse sporcunun kası daha büyük kuvvetle kasılmak için bütün potansiyelini sergileyecek ve bunun sonucunda da daha hızlı hareket üretecektir (Hawley, 2000). Daha fazla hızlı tip fibrile sahip olmak sarkomer ünitelerinin yoğunluğunu artırmaktadır. Bu faktör verili kastaki fibril türüyle birleştiğinde kuvvet gerektiren sportif performansta sporcu için avantaj teşkil etmektedir. Ayrıca yüksek koşu hızlarında kaslar döngüsel olarak hızlı bir şekilde gerilip ve kısaldığından kasın yapısından dolayı yüksek bir elastik potansiyel sergilenmektedir (Chu, 1998; Enoka, 2008; Zatsiorsky ve Kraemer, 2008). Bunun yanısıra sürat koşusu performansında gerilme refleksleri kuvvet üretiminde, tendon-kas sisteminin sertliğinde, spinal seviyedeki kontrolde önemli etkiye sahiptir (Enoka, 2008).

Roger M. Enoka’nın Neuromechanics of Human Movement, (4th Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2008) adlı kitabında fizyolojik faktörlerle ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.

Bloomfield, J., Fricker P., Fitch, K.’in düzenlediği Science and Medicine in Sport (2th Ed., Victoria: Blackwell Science, 1995) adlı kitabını okuyunuz.

Sürati artırmada önemli bir faktör olan kuvvet/güç antrenmanı hızlılık, patlayıcı güç, koşu sırasındaki adım uzunluğunu geliştirmede ve süratin korunmasında gereken bir unsurdur. Sportif performans sırasındaki intermuskular koordinasyon (çeşitli kas grupları birlikte çalışmasıyla oluşan güç çıkışı), intramuskular koordinasyon (sinir ve kas ünitelerine dayalı güç çıkışı) ve sinir iletim gücüne kasın tepkisiyle oluşan güçle ortaya çıkan kuvvet sporcunun süratine etki eden önemli bir etmendir (Brown ve Ferrigno, 2005). Bununla birlikte yüksek koordinasyona sahip bir sporcu yeterli kuvvete sahip değilse tam bir sürat performansı sergileyememektedir (ani bir patlayıcılıkla çıkamama, 400m yarışının sonlarında yeterince bacak kaldıramama gibi). Sportif bir hareket sergilenirken ortaya konan güç, beceri ve kuvvet eş zamanda etkileşim gösterir. Sporcu kısa bir mesafede (5m-60m) en yüksek süratle koşmak için bütün kas kuvvetini ve bütün süratini kullanma becerisini göstermelidir. Eğer bu iki faktörü en uygun şekilde kullanamazsa sergileyeceği sprint performansı maksimal olamayacağından en yüksek süratiyle koşamayacaktır.

Sürat geliştiren kuvvet antrenmanlarıyla ilgili temel bilgileri Lee E. Brown ve Vance A. Ferrigno’nun düzenlediği Training for Speed, Agility, and Quickness (2nd Ed.,Champaign, IL: Human Kinetics, 2005) adlı kitabında bulabilirsiniz.

Esneklik faktörü eklem hareketlilik genişliğini içermektedir. Sürat gerektiren spor dallarındaki sporcuların hamstring kasları, kalça, diz ve ayak bileği eklemleri alanında başlıca önemi teşkil etmektedir. Esneklik bu spor dallarında kas gevşekliği, bacak hızı, adım frekansı, adım uzunluğu ve canlı sürat tekniği inşa etmektedir (McFarlene, 2001).

Page 93: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

89

Süratin esneklik faktörüyle ilgili temel bilgileri Brent McFarlene’nin The Science of Hurdling and Speed (4th Ed., Canada: Athletics Canada; 2001) adlı kitabında bulabilirsiniz.

Sürat nedir ve sürati etkileyen faktörler nelerdir, tartışınız.

Süratin Evreleri: Sürat becerisi reaksiyon, ivmelenme, maksimal sürat ve süratte dayanıklılık (devamlılık) evrelerinden meydana gelmektedir (Hawley ve Burke, 1998; McFarlene, 2001). Reaksiyon görsel ya da işitsel bir sinyale ya da uyarıya tepki verebilme yeteneğidir. Reaksiyon ve çıkış alıştırmalarıyla (örn: sözlü ve görsel) geliştirilebilir. İvmelenme olası en kısa zamanda maksimal sürate ulaşma (hızlanma) yeteneğidir. Çeşitli ivmelenme alıştırmalarıyla (örn: çeşitli çıkış pozisyonlarıyla 10-20m’ler), sıçrama antrenmanlarıyla (örn: derinlik sıçramaları, durarak uzun atlama, kanguru sıçramaları) ve kuvvet antrenmanlarıyla (örn: skuat, skuat sıçrama ve koparma hareketleri) ivmelenme geliştirilebilir. Maksimal sürat sergilenebilen en yüksek sürat yeteneğidir. Absolüt sürat koşuları (örn: hızlanarak 30 m koşuları) ve aşırı sürat koşuları (örn: tepe aşağı sürat koşusu) yardımıyla geliştirilebilir. Her sporcu belirli mesafede maksimal süratine ulaşmaktadır ve uzun sürat dayanıklılığı gerektiren spor branşlarında (100m ve 200m gibi) bu süratlerini koruyamamaktadırlar. Süratte dayanıklılık maksimal süratten sonraki sürati koruma yeteneğidir. Tekrar aralıkları kısa olan sürat koşuları, 15-50 tekrarlı kuvvet alıştırmaları ve yapılan spor dalının mesafesindeki çalışma kapasitesine yönelik sürat koşularıyla geliştirilebilir.

John Hawley ve Louise Burke’nin Peak Performance (NSW, Australia: Allen & Unwin; 1998) adlı kitabında süratin evreleri ile ilgili temel bilgileri bulabilirsiniz.

Peter Reaburn ve David Jenkins’in Training for Speed and Endurance (NSW: Allen & Unwin Pty Ltd, 1996) adlı kitabını okuyunuz.

Süratin evreleri nelerdir, tartışınız.

Kuvvet Gelişimi ve Antrenmanı Vücut hareketlerini kontrol etmek için maksimal güç harcama becerisi kassal kuvvet olarak açıklanmaktadır. Kas/kaslar çeşitli şekilde izole edilerek, hareketin çeşidine, hızına veya kasın/kasların uzunluğuna bağlı olarak sınırsız sayıda kas kuvvet değeri elde edilebilir. Ayrıca kuvvet sadece kas kütlesiyle değil sinir sisteminin uygun bir şekilde kasları aktif hale getirme ile de ilişkilidir.

Kuvveti genel ve özel olarak ayırmak mümkündür. Genel kuvvet tüm kas sisteminin sağladığı kuvvettir. Her bakımdan daha iyi olmak ve genel kuvvet dengesini sağlamasının yanı sıra özel kuvvet ve teknik çalışmalar yapmak için temel oluşturmaktadır. Genel kuvvet artışını sağlamaktaki amaç sporcuyu daha ileri düzeydeki çeşitli antrenmanlara hazırlamaktır (örn: vücut ağırlığıyla yapılan 2-3 set, 8-12 tekrar istasyon antrenmanı). Özel kuvvet spora özel kas gruplarının kuvvetidir. Bundan da anlaşılacağı gibi 100m sprinterinin kuvvet programı ile güreşçinin kuvvet antrenmanı programı birbirinden farklı olması gerekmektedir. Özel kuvvet alıştırmaları süratlenme hareketlerine dayanmaktadır ve tamamıyla sporcunun tekniksel gelişimini sağlamaktadır (örn: yüksek diz çekme alıştırması, kum havuzuna atlayışlar, engel sıçramaları, tepe yukarı sürat koşuları).

Bunların yanı sıra antrenman ve hareket bilimi çatısı altında kuvvet biyomotor özelliğinin kendi içerisinde maksimum kuvvet, kassal dayanıklılık, güç, absolüt (salt) kuvvet, rölatif (göreceli) kuvvet ve rezerv kuvvet gibi çeşitleri bulunmaktadır. Maksimum kuvvet maksimum istemli kasılma sırasında sinir-kas sistemi tarafından uygulanan en yüksek güçtür. Kassal dayanıklılık uzun süreli egzersizlerde kasın çalışmasına devam etme becerisidir. Güç mümkün olan en kısa zamanda maksimum kuvvet

Page 94: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

90

uygulamasıyla ortaya çıkan kuvvet-hız bileşenidir. Absolüt kuvvet kendi ağırlığına dayanarak harcanan maksimum güçtür. Rölatif kuvvet absolüt kuvvetin vücut ağırlığına bölünmesiyle ortaya çıkan orandır. Rezerv kuvvet absolüt kuvvet ile müsabaka koşullarında gereken performans kuvveti arasındaki farktır.

Hareketin yönünde büyük güç üretmekten başlıca sorumlu kas agonist kas olarak adlandırılır. Agonist kasa ters güç üreten kas antagonist kas olarak ifade edilir. Yapılan hareketin koordinasyonu sağlayan kas ise sinergist kas denilmektedir (örn: bacak öne doğru kaldırıldığında quadricep kasları agonist, hamstring kasları antogonist, abduktör ve addüktör kasları sinergist kas durumundadır). Kuvvet sadece kas kütlesinin miktarı ve niteliğiyle değil aynı zamanda istemli çalışmayla aktif hale gelen kasın yaygınlığıyla da değerlendirilir. İstemli kuvveti sona erdirme ana hareketlerin tam olarak aktif olması, sinergistlerin uygun şekilde aktif hale gelmesiyle ve antagonistlerin uygun şekilde dizginlenmesiyle bir beceri hareketine bağlanabilir. Kuvvet sporcunun kas gruplarını aktif hale getirmek için daha koordineli ve daha büyük net güç elde etmeye izin veren sinir sisteminde değişikliklere sebep olabilir. Sinir sistemindeki olası bu değişikliklere de sinirsel adaptasyon denilir. Ayrıca düşük şiddetten maksimuma kadar yapılan çalışmalarda sergilenen kas kuvvetindeki şiddet artışına bağlı olarak hızlı fibril tiplerinin aktifleşmesi artış göstermektedir.

Hareketin yönünde büyük güç üretmekten başlıca sorumlu agonist kas, agonist kasa ters güç üreten kas antagonist kas ve yapılan hareketin koordinasyonu sağlayan sinergist kastır.

Kuvvet gelişimi ile ilgili temel bilgilere Lee E. Brown’ın düzenlemesini yapmış olduğu Strength Training (Champaign, IL: Human Kinetics, 2007) adlı kitaptan ulaşabilirsiniz.

Kuvvet gelişimi ile ilgili ayrıntılı bilgilere Vladimir M. Zatsiorsky ve William J. Kraemer’nin Science and Practice of Strength Training (2nd Ed., Champaign: Human Kinetics, 2008) adlı kitaptan ulaşabilirsiniz.

Kuvvet gelişimi ile ilgili Thomas R. Baechle ve Roger W. Earle’nin Essentials of Strength Training and Conditioning (3th Ed., Champaign: Human Kinetics, 2008) adlı kitabını okuyunuz.

Kuvvet antrenmanında genel yaklaşım olarak hazırlık döneminin başlangıcında genellikle 1-2 hafta sporcuya kendi vücut ağırlığıyla ya da çok hafif ağırlıklarla anatomik adaptasyon antrenmanı yaptırılır. Bu evrede amaç sporcuyu antrenmana hazır duruma getirmektir. Anatomik adaptasyonu takip eden evrede hipertrofik gelişim antrenmanına ayrılmaktadır. Bu evre yapılan spor branşına ve sporcunun ihtiyacına göre 2-4 ay arasında değişim sergilemektedir. Bu evrede sporcuya kendi vücut ağırlığının dışındaki şiddet olarak %70-90 arasındaki ağırlık antrenmanları yaptırılır. Hipertrofik gelişim tamamlandıktan sonra sporcuya %95-105 arası şiddetlerde maksimal kuvvet antrenmanı evresine başlanmaktadır. Maksimal kuvvetin kazanılması sonrasındaki evrede çabuk kuvvet antrenmanı evresine ayrılmaktadır. Bu evrede maksimal kuvvetin aktarılmasını ya da transfer edilmesini sağlayacak bir yandan çabukluğa yönelik %40-60 şiddetleri ağırlık çalışmaları yapılırken diğer yandan da çeşitli pliyometrik çalışmalar (sadece vücut ağırlığı kullanarak yapılan sekme, sıçrama ve hoplama tarzı alıştırmalar) yapılmaktadır. Kuvvet antrenmanı planlarken hazırlık döneminde; hazırlık, hipertrofi ve maksimal kuvvet, müsabaka döneminde; aktarma ya da transfer ve koruma evreleri olması gereklidir. Bu şekilde planlanmış kuvvet antrenmanında sporcuda standart yüklenmeye bağlı meydana gelen kuvvet değişimi Şekil 7.2’de görülmektedir.

Page 95: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

91

Kuvvet antrenmanı ile ilgili ayrıntılı bilgilere David Sandler’in Sports Power (Champaign, IL: Human Kinetics, 2005) adlı kitaptan ulaşabilirsiniz.

Kuvvet antrenmanına genel yaklaşımın nasıl olması gerektiğini tartışınız.

Şekil 5.2: Kuvvet antrenmanında standart yüklenmeyle oluşan değişimler (Bompa, 1999)

Diğer biyomotor özelliklerde olduğu gibi kuvvet antrenmanı yaparken şiddet önemli yer tutmaktadır ve şiddet artıkça tekrar sayısı azaltılmaldır. Bir tekrarda kaldırılan en yüksek ağırlık miktarına bir tekrar maksimum (1TM) denir ve 1TM’ye göre 1 set kuvvet antrenmanındaki tekrar sayıları aşağıdaki şekilde olmalıdır:

- % 100 yüklenme için sadece 1 tekrar,

- % 95 yüklenme için 2-3 tekrar,

- % 90 yüklenme için 3-4 tekrar,

- % 85 yüklenme için 5-6 tekrar,

- % 80 yüklenme için 8-10 tekrar,

- % 75 yüklenme için 12 tekrar,

- % 70 yüklenme için 12-15 tekrar,

- % 60-70 yüklenme için 18-20 tekrar,

- % 50 yüklenme için 25 tekrar ve üstü.

Bir Tekrar Maksimum (1TM): Bir tekrarda kaldırılan en yüksek ağırlık miktarıdır.

Kuvvet antrenmanlarında yüklenmeyle olan değişimlerle ilgili olarak Tudor O. Bompa, Mauro Di Pasquale ve Lorenza Cornacchia’nın Serious Strength Training (2nd Ed., Champaign, IL: Human Kinetics, 2003) adlı kitabını okuyunuz.

Antrenman ve hareket biliminde gelişim evrelerine bağlı olarak yapılması gereken kuvvet antrenmanlarının biçimleri, yöntemleri, hacimleri, şiddetleri ve kullanılacak araçlar Tablo 7.1’de verilmiştir. Yapılacak kuvvet antrenmanları çeşitli olduğundan farklı kuvvet yüklenmelerinin vücutta meydana getirdiği etki ve olması gereken setler arası dinlenmeler Tablo 7.2’de verilmiştir.

Standart Yüklenme

Hazırlık Dönemi Müsabaka Dönemi

Gelişim

Platolaşma Geriye Dönüşüm

Page 96: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

92

Tablo 5.1: Uzun dönem kuvvet antrenmanı modeli (Kaynak: Bompa, 2000) Gelişim Evreleri

Antrenman Biçimleri

Antrenman Metotları

Hacim Şiddet Antrenman Araçları

Başlangıç *Basit hareketler * Oyunlar

*Dairesel antrenman (kuralsız)

*Düşük *Çok düşük *Vücut ağırlığı *Eşli *Hafif sağlık topları

Atletik Biçimleniş

*Genel kuvvet *Bayraklar/oyunlar

*Dairesel antrenman

*Düşükten ortaya

*Düşük *Sağlık topu *Hafif serbest ağırlıklar

Özelleşme *Genel kuvvet *Özgüllük

*Dairesel antrenman *Güç antrenmanı *Düşük itişli pliyometrikler

*Orta *Orta-yüksek *Maksimum

*Düşük *Orta *Maksimum altı

*Yukarıdakilerin hepsi *Serbest ağırlıklar

Yüksek Performans

*Özgüllük *Maksimum kuvvet *Güç/pliyometrikler *Kassal dayanıklılık

*Orta *Orta-yüksek *Maksimum

*Orta-yükseğe *Maksimum altı

*Serbest ağırlıklar *Çeşitli diğer kondisyon aletleri

Tablo 5.2: Farklı kuvvet yüklenmelerinin meydana getirdiği etki ve setler arası dinlenmeler (Kaynak: Bompa, 2000)

Maksimum Kuvvet Yüzdesi

(%)

Her Setteki Tekrar Sayısı

Performans Ritmi

Dinlenme Aralığı Set Sayısı Metot Etki Alanı

% 85-100 1-5 Orta 2-5 dk

Yeni başlayanlar

3-5 Üst düzeyler

5-8

(5x%85) + (2-3x%95) + (1x%100) + (2-3x%95)

Devinimsel olmayan spor

dalları için maksimum kuvveti

geliştirmek

% 70-85 5-10 Ortadan yavaşa 2-4 dk 3-5

(10x%70) + (7x%80) + (5x%85) + (5x%85)

Maksimum kuvveti geliştirmeyi gerektiren

devinimsel sporlar için temel yöntem

% 30-50 6-10

(maksimum süratte)

Patlayıcı 2-5 dk 4-6

(10x%30) + (10x%40) + (10x%50) + (10x%40)

Gücü geliştirmek

% 75 6-10 Çok hızlı 2-5 dk 4-6

(10x%75) + (10x%40) + (10x%75) + (10x%75)

Gücü ve maksimum kuvveti

geliştirmek

% 40-60

20-30 maksimum

tekrar sayısının %50-70’i

Hızlıdan ortaya 30-45 sn 4-6 Dairesel

antrenman

Kassal dayanıklılığı geliştirmek

% 25-40

Maksimum tekrar

sayısının %25-50’si

Ortadan hızlıya Optimal 4-6 Dairesel

antrenman

Yukarıdaki gibi fakat bu niteliği baskınlamayı gerektirmeyen

sporlar için

Dairesel Kuvvet Antrenmanı: Dairesel kuvvet antrenmanları temel kuvveti geliştirmek için kullanılmaktadır. Genç sporculara yaptırılacak bir dairesel kuvvet antrenmanında hareket başına 1 ya da 2 set uygulanması gereklidir. Olgunlaşmasını tamamlamış olan sporcularda set sayıları 3’e çıkarabilir. Fakat bu setler giderek artan yüklenme şeklinde ve set sayılarındaki artışta 2-4 yıla yayılmalıdır. Genç sporcular için 2-3 setten daha fazla kuvvet çalışması için neden yoktur. Setteki hareketlerde az sayıda olmalı ve 6-7’yi geçmemelidir. Setler arasında bir sonraki hareketi uygulamadan önce dinlenmek ve kasları rahatlatmak için daima dinlenme aralıkları verilmelidir. Kuvvetle ilgili önerilen programlar her zaman 2 ya da 3 dk dinlenme aralıklarına sahiptir. Unutulmamalıdır ki kaldırılan her tekrarda dahi kuvvet artımı (öğrenmeye bağlı olarak) meydana gelmektedir (Bompa, 2000). Aşağıdaki Şekil 7.3’de dairesel kuvvet antrenmanı yapmaya yeni başlayan ve deneyimli sporcular için örnek yüklenme şekilleri verilmiştir.

Page 97: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

93

Şekil 5.3: Yeni başlayan ve deneyimli sporcuların dairesel kuvvet antrenmanı için örnek yüklenmeler (Bompa, 1996)

Dairesel kuvvet antrenmanlarını çocuklara yaptırırken antrenörlerin yetişkin sporculardan daha dikkatli olması gerekir. Çocuklar için basit dairesel antrenmanlar uygundur ve organize edilirken aşağıdakilere dikkat etmek gerekir:

• Antrenman 15-20 dk arası olmalıdır. Buluğ çağının ortalarına doğru 30 dk’ya kadar giderek artırılabilir.

• Hareketler sıraya konulmalıdır. Sırasıyla bacaklar, kollar, karın ve sırt ile hareketler yaptırılabilir.

• Hareketlerin sayısı 6-9 arasında olmalıdır.

• Yeni bir hareket için antrenör doğru kaldırış tekniğini öğretmelidir. Hareketi doğru uygulamak tekrar sayısından daha önemlidir.

• Antrenör çocuğa hareketi hızlı yapması ya da dairesel antrenmanı mümkün olduğunca çabuk bitirmesi için taleplerde bulunmamalıdır. Gelişim bu döneminde bunlar önemli değil onların bu antrenman zevk alması önemlidir.

• Hareketler sorunsuz uygulanabilmeli ve çocuklar hareketleri rahat yapabilmelidir. Çocuğun yüzünü buruşturması rahatsızlık belirtisi olduğundan bu durumda olan çocuk fark edildiğinde çalışma sonlandırılmalıdır.

• Hareketleri gösterirken mümkün olduğunca çabuk olunmalı ve hareketler çocukların ilgisini çekebilecek şekilde eğlenceli sunulmalıdır.

• İyi teknik ve bireysel gelişim gösterenler sürekli teşvik edilmeli ve ödüller verilmelidir. Dairesel antrenman bireysel gelişim, meydan okuma ve kişisel tatmin çevresi olmalı çocuklar arasında yarış yaptırılmamalıdır.

Tüm bunların yanı sıra çocuklar her zaman tüm hareketlerde gelişim göstermelerinin beklenmediğini başlangıçtan itibaren bilmelidir.

Kuvvet Antrenmanının Kuralları: İyi bir kuvvet antrenmanının temel yapısını oluşturan 3 kural vardır. Bu temel kurallar büyüme ve gelişim dönemi sırasında yapılan kuvvet antrenmanlarında herkes için geçerlidir ve yüksek performansa doğru yol almaya henüz başlamış olan genç sporcular için özellikle önemlidir.

Karın ve sırt kas yapısı vücudun farklı bölgelerine ulaşan ve farklı alanlarına yayılan gövde kaslarının düzen içerisinde olmasını sağlamaktadır. Bu da büyük genişlikte fiziksel hareketler için sıkı ve güçlü bir destek oluşturmaktadır. Sırt kasları omurga boyunca uzanan uzun ve kısa kaslardan meydana gelmiştir. Dönen ve çapraz kaslarla bir ünite olarak çalışmaktadır (yana doğru eğilmek, gövdeyi döndürmek vb). Karın kasları (anterior, lateral ve obliques) abdominal duvarı çaprazlayan fibriller boyunca karşı yönlerde germe yaparak gövdeyi öne, yanlara doğru eğmeyi ve döndürmeyi sağlamaktadır. Pek çok spor dalında abdominal kaslar önemli rol oynamaktadır. Bu yüzden zayıf karın kasları sporcunun pek çok hareketinde kısıtlanmaya sebep olmaktadır.

Page 98: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

94

Kural 1. Eklem Esnekliğini Geliştir: Kuvvet antrenmanındaki hareketlerin çoğunluğu (özellikle serbest ağırlıklarla yapılanlar) diz, ayak bileği ve kalça eklemlerinin hareketlilik genişliğinin tümünü kullanmaktadır (Bompa, 1996). Örneğin yarım skuat hareketinde barın ağırlığı dizlere baskı uygulayarak diz ekleminde iyi bir esnekliğe sahip olmayan sporcuda zorlamaya ve ağrıya sebep olabilir. Çocuklarda yarım skuat hareketi kullanılacaksa zorlanmadan kaçınmak için ağırlık çok hafif olmak zorundadır.

Tam skuat pozisyonunda iyi bir ayak bileği esnekliğine sahip olmayan sporcu iyi bir destek ve denge sağlayan ayağın tabanından ziyade ayak parmakları ve pençe üzerinde durmak zorunda kalacaktır. Bu yüzden ayak bileği esnekliğini geliştirmek ergenlik çağına yeni girmekte ve ergenlik dönemi içindeki sporcular için büyük önem taşımaktadır (Bompa, 1996).

Kural 2. Kas Kuvvetinden Önce Tendon Kuvvetini Geliştir: Kas kuvveti daima tendonun gerilmeye karşı koyma kuvvetinden ve eklem kemik bütünlüğünü korumak için ligamentlerin karşı koyma kuvvetinden daha hızlı gelişmektedir (Bompa, 1996). Özelleşme dönemine erken girmek ve uzun dönemde özelleşmeden yoksun olmak pek çok antrenörün sporcusuyla ilgili spor dalına özgü hareketleri yaptırmasına sebep olmaktadır ve ligamentlerin bütünüyle kuvvetlenmesine gereken dikkat sergilenmemektedir.

Sporcular tendon ve ligamentleri antrenmanın anatomik adaptasyon döneminde kuvvetlendirebilirler (genç sporcuların anatomisinin kademeli olarak artması için). Tendonlar kasları kemiğe bağlar. Başlıca görevi eklemi hareket ettiren kemiğe karşı meydana gelen kas kasılmasıyla oluşan etkiyi ya da kuvveti ulaştırmaktır. Tendon ve ligamentlerin özel anatomik olarak adaptasyonu sağlanmadan yapılan ağır kuvvet antrenmanı buralarda sakatlığa sebep olabilir (Bompa, 1996). Tendonlar ve ligamentler antrene edilebilir olduğundan sonuç olarak gelişim sergileyerek (çapları artar) kaslardaki gerilme ve yırtılmaya karşı koyma becerileri artmaktadır (Bompa, 1996)

Kural 3. Kol ve Bacak Kuvvetinden Önce Gövdenin Kuvvetini Geliştir: Özelleşme prensibinin anlaşılmaması sonucu antrenörlerin büyük çoğunluğu dikkatlerini kol ve bacakların gelişimine yöneltmektedir. Bunun sebebi sporcunun kol ve bacaklarıyla sporu yapmasıdır. Bu yüzden pek çok antrenör vücudun bu iki üyesini kuvvetlendirmeye konsantre olurlar ve onların daha güçlü olmasıyla sporcunun daha verimli olacağına inanmaktadır. Tüm atletik yetilerin uygulayıcısının kollar ve bacaklar olması gerçeğine rağmen gövde onların arasındaki bağlayıcı olduğundan bacaklar ve kollar sadece gövdenin güçlü olduğu kadar güçlüdür (Bompa, 1996). Gövdenin yetersiz gelişimi kollar ve bacakların daha zayıf desteklenmesine kılavuzluk etmektedir (Bompa, 1996). Uzun süreli kuvvet antrenmanları sadece kollar ve bacaklara dönük olmamalı karın bölgesi, alt sırt bölgesi ve omurga kas yapısını içermelidir. Sonuç olarak genç sporcular için antrenman programı hazırlarken antrenör kolları ve bacakları kuvvetlendirmeden önce onları destekleyen gövdedeki ana kas gruplarını geliştirmeye yoğunlaşmalıdır.

Dairesel antrenmanla ilgili temel bilgilere Tudor O. Bompa’nın Total Training for Young Children (Champaign, IL: Human Kinetics, 2000) kitabından ulaşabilirsiniz.

Dayanıklılık Gelişimi ve Antrenmanı Yapılan sporsal aktivitenin sebep olduğu yorgunluğa organizmanın karşı koyabilme sınırı dayanıklılık olarak açıklanmaktadır. Motorsal ve bireysel karakter ile ilgili bir biyomotor beceri olan dayanıklılığı kalp dolaşım sistemi, solunum sistemi, sinir sistemi ve psikoloji etkilemektedir. Fizyolojik olarak maksimum dayanıklılık maksimum aerobik kapasitesidir ve spor türünün gerekli kıldığı özellikler doğrultusunda verilmelidir. Dayanıklılığı etkileyen en önemli faktörler genetik, cinsiyet, vücut kompozisyonu, yaş ve antrenmandır.

Dayanıklılık; yapılan sporsal aktivitenin sebep olduğu yorgunluğa organizmanın karşı koyabilme sınırıdır.

Page 99: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

95

Peter Reaburn ve David Jenkins’in (NSW: Allen & Unwin, 1996) adlı kitabında dayanıklılık gelişimi ile ilgili temel bilgileri bulabilirsiniz.

Dayanıklılık genel ve özel olmak üzere ikiye ayrılır. Genel dayanıklılık sinir sistemi ve kardiyovasküler sistemin çok yüksek şiddette çalışma içermeden yaygın dayanıklılık kapasitesinin geliştirilmesiyle sağlanan fonksiyonel elverişliliktir ve aerobik karakterli branşlarda daha önceliklidir. Özel dayanıklılık ise her branşın performans karakterine özel olan ve branşa özel yapılan antrenmanlar sonucunda gelişen dayanıklılıktır.

Enerji sistemleri açısından incelendiğinde dayanıklılık anaerobik ve aerobik dayanıklılık olarak ifade edilmektedir. Anaerobik dayanıklılık çok yüksek şiddetli (%85 üstü) ve kısa süreli (4sn- 2dk arası) oksijensiz olarak oluşan süreçler içerisinde sergilenen sportif aktiviteler için geçerlidir. Aerobik dayanıklılık düşük şiddetli (%85 altı) uzun süreli (8 dk - 2 saat) oksijenli olarak oluşan süreçlerdeki sportif aktiviteler için geçerlidir. Organizmanın oksijen alması ve kullanmasında rol alan sistemler (solunum, dolaşım sistemi) ve sinir sisteminin uzun süreli eforlarda yorgunluğa karşı koyabilme kapasitesine dayanır.

Anaerobik Dayanıklılık; çok yüksek şiddetli (% 95 ve üstü) ve kısa süreli (4sn -2dk arası) oksijensiz oluşan süreçler içerisinde sergilenen sportif aktivitelerde geçerli iken aerobik dayanıklılık; düşük şiddetli (% 85 altı) uzun süreli (8 dk - 2 saat) oksijenli olarak oluşan süreçlerdeki sportif aktiviteler için geçerli olan dayanıklılıktır.

Aerobik dayanıklılık ile olan belirgin ayrılığı nedeniyle sporcunun yoğun bir şekilde aerobik antrenman yapması anaerobik dayanıklılık üzerinde negatif etkiye sebep olabilmektedir. Fakat yeterli düzeyde gelişmiş aerobik kapasite anaerobik kapasite üzerinde olumlu etkiye sahiptir ve yeterince gelişmiş aerobik kapasite oksijen borcuna girmeyi geciktirdiği gibi toparlanma süresini de kısaltmaktadır.

Dayanıklılık antrenmanının kısa, orta ve uzun süreli olmak üzere 3 türü vardır. Kısa süreli dayanıklılık antrenmanı 45-120 sn arası sürelerdeki çalışmaları içerir ve kuvvet dayanıklılığına ve sürat dayanıklılığına bağlıdır. Orta süreli dayanıklılık 2-6 dk arasında değişen sürelerdeki çalışmalardır. Bu dayanıklılık antrenman çalışmaları da aerobik kapasitenin yanı sıra anaerobik kapasiteyi de içerdiğinden kuvvet dayanıklılığı ile sürat dayanıklılığı baskın olan çalışmalardır. Uzun süreli dayanıklılık antrenman türü 8 dk’yı aşan branşlar için geçerlidir ve tamamen denilebilecek oranda aerobik kapasiteyle belirlenmektedir.

Dayanıklılık antrenman türleri nelerdir, tartışınız.

Dayanıklılığı geliştirmek için yükselti (hipoksi), uzun mesafe, interval ve müsabakaya özgü dayanıklılık antrenmanı yöntemleri kullanılmaktadır.

Yükselti Yöntemi: Sporcunun yeterince oksijen almasının ve kullanılmasının engellendiği deniz seviyesinden yüksek rakım koşullarında antrenman yapmasını içeren yöntemdir. Yeterince etki sağlayan yükselti koşullarına bağlı olarak sporcunun organizmasında tepki olarak oluşan açığın telafisine yönelik adaptasyon meydana gelmektedir. Yükseltide yapılan antrenmanın süreci kandaki hemoglobin artışıyla ilişki sergilemektedir. Yükselti koşullarında yapılan antrenmanlar genellikle deniz seviyesinden yüksek 1800–2800 m rakımlarda ve spor yapmaya uygun koşullarda yapılmaktadır. Çıkılan rakım yüksekliğine ve sporcunun durumuna bağlı olarak yükselti koşullarındaki ilk günler (3-7 gün) ve iniş koşullarındaki ilk günler (genellikle 3-7 gün) ortama adaptasyon süreci olarak geçirilir ve bu adaptasyon süreçlerinde çok hafif şiddette koşu gibi antrenmanlar yaptırılır. Yükselti koşuluna adaptasyon sağlandıktan sonra 2-3 haftalık antrenman dönemine başlanır. Yükselti antrenmanının meydana getirdiği etki inilen seviyedeki adaptasyon sonrası sporcuya, yapılan antrenmana ve inilen seviyeye bağlı olarak 14-28 gün süresince korunabilmektedir.

Page 100: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

96

Yükselti Yöntemi: Sporcunun yeterince oksijen almasının ve kullanılmasının engellendiği deniz seviyesinden yüksek rakım koşullarında antrenman yapmasını içeren yöntemdir.

Yükselti antrenmanına adaptasyonu açıklayınız.

Uzun Mesafe Antrenman Yöntemi: Dinlenme araları içermeyen kesintisiz antrenman yöntemidir. Değişmez tempoda koşu, değişen tempolarda koşu ve fartlekten oluşan farklı biçimlerde yapılabilmektedir. Değişmez tempoda koşu biçiminde yapılan uzun mesafe antrenman yönteminde antrenman süresi 1-2 saat arasındadır ve kalp atım hızı 150-170 atım.dk-1 arasındadır. Yarı maraton ve maraton koşusu gibi yüksek düzeyde aerobik kapasiteyle baskın spor dallarında kullanılan son derece etkili bir çalışma yöntemidir. Antrenman planlamasında genellikle hazırlık döneminde yaygın şekilde kullanılmaktadır. Değişen tempolarda koşu biçiminde yapılan uzun mesafe antrenman yönteminde antrenman performansı değişmeden orta şiddetten maksimal altı şiddete kadar (%60-85 arası) olan tempolar 140-180 atım.dk-1 kalp atım hızları arasında değişmeli biçimde kullanılır. Burada ki ana nokta yüksek temponun yüklenmeye düşük temponun toparlanmaya eşit olmasıdır. Bompa (2000)’nın İskandinav ve Alman mesafe kouşcularının 1920-1930 yılları arasında geliştirdiğini belirttiği fartlek adı verilmiş olan uzun mesafe antrenman yöntemi ise sporcunun hiçbir dış antrenman kriterine (belirlenmiş süre ya da mesafe, tempo şiddeti vb.) bağlı kalmadan antrenman yaptığı arazinin doğal yapısıyla da uyumlu olabilen tempolarda (örn: tepe yukarı çıkarken yavaş ya da tepe inerken hızlı) kendi isteği doğrultusunda antrenman yapmasıdır.

İnterval Mesafe Antrenman Yöntemi: Belirlenmiş dinlenme aralıkları içeren antrenman çalışmalarıdır. İnterval ve tekrar olmak üzere iki biçimde yapılabilmektedir. İnterval antrenman belirlenmiş dinlenmelerle değişik yoğunlukta yüklenmeler şeklinde yapılmaktadır. Yapılan antrenmanlarda kısa, orta ya da uzun süreli dayanıklılıktan hangisi geliştirilmeye çalışılıyorsa o dayanıklılık süresi ya da mesafesi dinlenme aralıklarına bölünerek (örn: 3dk dinlenmelerle 10 x 2 dk ya da 10 x 600m) antrene edilir. Tekrar yöntemi ise müsabakaya özgü dayanıklılığın geliştirilmesine dayalı bir yöntemdir ve antrenmana bağlı olarak 5–10 dk dinlenmelerle müsabaka mesafesinin 4–8 katı olabilir. Bunun yanı sıra anaerobik ya da aerobik dayanıklılığın geliştirilmesi içinde kullanılabilir. Uzun mesafeli tekrar biçiminde yapılan antrenmanla aerobik dayanıklılık gelişimi sağlanırken kısa mesafeli tekrar biçiminde yapılan antrenmanla anaerobik dayanıklılık gelişim sağlanmaktadır.

Müsabakaya Özgü Dayanıklılık Antrenman Yöntemi: Müsabakaya özel dayanıklılığın geliştirilmesine yönelik yapılacak müsabakanın şiddeti, süresi ya da mesafesi kadar yapılan antrenman yöntemidir. Yapılan spor branşı performansına adaptasyon amacı teşkil ettiğinden ilgili branşa özel dayanıklılığı geliştirilir. Bu sergilenen gelişim spor branşının fizyolojik, psikolojik, teknik ve taktik taleplerine adaptasyon gösterir.

Dayanıklılıkla ilgili temel bilgileri Caner Açıkada ve Emin Ergen’in Bilim ve Spor (Ankara: Büro-Tek Ofset Matbaacılık, 1990) adlı kitabında bulabilirsiniz.

http://www.antrenmanbilimi.com Esneklik Gelişimi ve Antrenmanı Esneklik belirlenmiş bir eklemin ya da oynak bölgelerin etrafındaki hareketlilik genişliği olarak açıklanır. Esneklikte hedeflenen dokular pasif gerim için en önemli katılımcılar olan tendon, bağ doku kılıfları ve eklem kapsülüdür. Sportif ve rehabilitasyon amaçlı gerdirmelerin her ikisinde en önemli olan bağ dokudur. Bağ doku hareketlilik genişliği için tendonlar, lıgamentler, eklem kapsülleri, aponörozlar, fasiyal kılıflar önem teşkil etmektedir. Bağ dokuları viskoz ve elastik (visko-elastik) olarak her iki şekilde

Page 101: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

97

hareket etmektedir. Bu gerilmeler plastik ve elastik gerilme olarak adlandırılmaktadır. Plastik gerilme macuna benzeyen viskoz elementlerde lineer bir şekilde kalıcı deformasyon meydana getirmektedir. Elastik gerilme yaya benzeyen kasın elastik elementlerinin yüklenmenin bitiminden sonra normal uzunluğuna dönmesidir.

Esneklik; macuna benzeyen viskoz elementlerde lineer bir şekilde kalıcı deformasyon meydana getiren plastik gerilme ve yaya benzeyen kasın elastik elementlerinin yüklenmenin bitiminden sonra normal uzunluğuna dönmesiyle meydana gelen elastik gerilmeyle meydana gelir.

Esnetmeye bağlı olarak bağ dokuda meydana gelen gerilmenin etkilerini tartışınız.

Esneklik gelişimi yapılan gerdirme süresince uygulanan kuvvetin miktarına ve süresine bağlıdır. Germe uygulandığı zaman doku sıcaklığı önemli olduğundan esneklik gelişiminde 40°C vücut sıcaklığında maksimum bağ doku rahatlaması (kolajen) meydana gelir ve uzun süreli esneklik gelişimleri için plastik deformasyon gereklidir. Kasın elastikiyeti kanın doygunluğuna bağlı olduğundan artmış vücut sıcaklığı kas kan doygunluğunu artırmaktadır. Dolayıyla kas dokusunun soğuması sırasında kasın gerim kuvvetini koruma şeklinde yapılan gerdirmeler plastik deformasyonu artırmaktadır (Norris, 1995). Ayrıca bağ dokunun uzamasıyla mekaniksel zayıflama düzeyi meydana geldiğinden oluşan bu zayıflığın miktarı yol dokusunun ne kadar süreli esnetildiğine bağlıdır ve germeyle oluşturulan gerilme kuvveti daha fazla yapısal zayıflık sağladığından düşük şiddetli esnetmeler gerim kuvvetindeki kötüleşmeyi minimuma indirmektedir.

Bireysel esneklik alıştırmaları statik (pasif olarak yapılan) ve dinamik (balistik olarak yapılan) olmak üzere temel olarak 2 çeşit yapılır (Smith, 1997). Statik esneklik eklemin pasif olarak hareketlilik genişliğinde son noktasına ulaşma düzeyidir. Sakatlığın engellenmesi ve kas ağrısının azalmasında etkilidir. Kas iğciğinin rahatlaması için ekstansiyonun korunmasına izin verir. Faydaları istemli antagonistik gevşeme sağlayabilmesi, daha az ağrı hissi, esnetmeyi uygulamak için daha az zaman gerekmesi ve kendi kendine yapılabilir olmasıdır. Dinamik esneklik bir kas kasılması sonunda eklemin hareket edebileceği düzeydir ve sportif performansta hareket genişliğinde artış sağlamaktadır. Antogonistik kasın hızlı gerilmesini sağlamak için agonist kasın tekrarlı kasılmalarıyla oluşmaktadır. Faydaları kası hazırlamak için ısınmanın bir parçası olarak ve antrenmanda bağ dokunun dinamik hareketleri için kullanılmasıdır.

Yukarıdaki iki temel esnetme yönteminin yanı sıra çeşitli esnetme yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi statik-aktif esnetme yöntemidir. Antagonist kaslar gerginken sadece agonist kaslar ve sinergist kasların gerimini kullanarak gergin pozisyonu koruma becerisidir. Örn: bacağı kaldırmak ve desteksiz olarak yukarda tutmak (destekli, statik pasif esneklik, pozisyonu sabitleyen kasların statik kuvveti). Bir diğer esneklik yöntemi propriyoseptif nöromuskular fasilitasyon (PNF) yöntemidir. İlk olarak felçli hastalara terapi yardımı için kullanılmıştır. PNF; refleksif aktivasyon-inhibasyon ve antagonist kasların tersine döndürülmesi anlayışlarını kullanır. PNF’de otojenik inhibasyon ve karşılıklı (reciprocal) inhibasyon olmak üzere 2 tür kullanılan sinirsel mekanizma bulunur. Farklı PNF teknikleriyle esneklik antrenmanları yapılmaktadır. Bu tekniklerin birincisi kasılma–gevşeme PNF tekniğidir (Smith, 1997). Maksimum agonist kasların kasılması (örn: hamstring kas grubu), hemen gevşemesi ve ellerle diz ekstansiyon-kalça fleksiyon gerilmesi meydana getirilir. Böylelikle şiddetli bir kasılmasını hemen ardından otojenik kas gevşemesi daha derin süreçli oluşmaktadır. Diğer PNF tekniği agonist kasılma-gevşeme PNF tekniğidir. Kalça fleksiyonu/diz ekstansiyonuyla maksimum dörtlü kasılma (5-6 sn) oluşur. Her kasılma sonrası sporcunun ellerle desteklenen değişen kalça/diz pozisyonuyla gevşemesi sağlanır. Anlık istemli agonist kasılmanın antagonistte karşılıklı inhibasyon meydana getirdiği ileri sürülmektedir. Bir diğer PNF tekniği agonist kasılmayla kasılma-gevşeme PNF tekniğidir ve bu teknikte dörtlü kasılmayı takiben aşırı kasılma oluşur.

Page 102: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

98

Bir esneklik antrenmanında yapılan hareket süratine bağlı gelişim sergilenir ve her bir gerdirme hareketi için 12-18 sn süre yeterli olmaktadır. Sayı olarak incelendiğinde 10 tekrarlı bir esneklik antrenmanında en büyük değişim hareketin ilk 4 gerdirmesinde sergilenmektedir. Antrenman öncesi, antrenman sırasında ve antrenman sonrasında özellikle kuvvet gerektiren spor dallarında statik gerdirme yerine dinamik gerdirme yapılmalıdır. Unutulmaması gereken şey statik gerdirmenin statik esnekliği geliştirdiği ve dinamik gerdirmenin dinamik esnekliği geliştirdiğidir.

Bob Smith’in Flexibility for Sport: The Skills of the Game (Ramsbury, Malborough: Crowood Press, 1997) adlı esneklik gelişimi ve antrenmanlarıyla ilgili kitabını okuyunuz.

Koordinasyon Gelişimi ve Antrenmanı Koordinasyon; yüksek performans için gereken karma motor beceridir. Kuvvet, sürat, esneklik ve dayanıklılık yüksek performansın fiziksel uygunluk temelini oluşturur. İyi bir koordinasyon ise iyi bir beceri kazanımı ve mükemmelleşme için gereklidir ve bu ikisinin kazanılmasıyla meydana gelmektedir (Bompa, 2000). Koordinasyon antrenmanının hedefi sporcuya olabildiğince çok, yeni ve farklı hareket sunmaktır. Bu koordinasyona bağlı olarak kazanılan motorsal beceri bir kez geliştirildiyse saklanmakta ve gelecekte daha kolay düzeltilmektedir. İyi bir koordinasyona sahip olmak; beceri kazanmayı çabuklaştıracak ve bu beceriyi pürüzsüzce uygulamayı sağlayacak olduğundan oldukça önem taşımaktadır.

Koordinasyonun Elementleri: Koordinasyonun 6 ana elementi denge, ritim duyusu, uzayda yer alma, reaksiyon sürati, hareketin senkronizasyonu ve kinestetik farklılaşmadır.

Denge; statik denge (örn: denge tahtası üzerinde durmak) ve dinamik denge (örn: dönmek, yuvarlanmak) olmak üzere 2 çeşide ayrılır (Foran, 2001). Yapılacak denge antrenmanlarına örnek olarak kol ve bacakları farkı yönlerde döndürmek, çömelmek ve kolları kaldırmak, oturmak ve kolları yanlara kaldırmak, ayakla pedala basma hareketi ve kolları öne doğru hareket ettirmek ve uçak pozisyonunda dönüş hareketleri verilebilir.

Ritim duyusu; verilen alıştırma için yapılacak hareketin dizisine ve yaygınlığına zamanında karar verme becerisidir. Ritim duyusu antrenmanlarına İngilizce terminolojisinde ABC alıştırmaları alıştırmaları olarak adlandırılan çabukluk-denge-koordinasyon alıştırmaları ve aynı mesafedeki engellerin üzerinden koşu alıştırmaları örnek verilebilir.

Uzayda yer alma; uzayda vücudun pozisyonunu duyum yeteneğidir. Top atma, tutma ve döndürme, baş üstünden topu atarak arkada yakalama, 2 topu sektirebilme, trambolin egzersizleri, 2 topla küçük alanda değişik oyunlar oynama uzayda yer almayı geliştiren antrenman çeşitleridir.

Reaksiyon sürati; uyarıya karşı mümkün olan en kısa sürede hızlı cevap verebilme yeteneği (görme, dokunma, işitme)’dir. Eşten düşen topu yakalama, eşin hareketini taklit etme, eşe dokunup yön değiştirme ve belirlenen yönlere eşin çeşitli şekillerde verdiği komutla hareket etme reaksiyon sürati antrenmanlarındandır.

Hareketlerin senkronizasyonu; ilgisiz vücut hareketlerini aynı anda yapabilme yeteneğidir. Bir kolla geniş yuvarlak çizerken aynı zamanda sıçrama ve diğer kolla yana doğru yumruk atma, kalçayı ve ayak bileklerini döndürme (herbiri ayrı yönlerde olacak şekilde) ve diz çekerken aynı zamanda top sektirip diğer kolla geniş yuvarlak çizme gibi antrenmanlar hareketin senkronizasyonu için kullanılan antrenmanlardandır.

Kinestetik farklılaşma; istenilen sonucu başarabilmek için kassal gerilmeyi ayarlayabilme yeteneğidir. Verili mesafeyi sıçrama (gözler açık ve kapalı olarak), çeşitli ağırlıktaki topları verili mesafeye atma, farklı yükseklik ve mesafedeki engellerin üzerinden atlama vb. antrenmanlar kinestetik farklılaşma antrenmanlarındadır.

Page 103: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

99

Koordinasyonun 6 ana elementi denge, ritim duyusu, uzayda yer alma, reaksiyon sürati, hareketin senkronizasyonu ve kinestetik farklılaşmadır.

Antrenmana başlangıç dönemi olan ergenlik öncesi koordinasyon gelişim evresi en önemli evredir (hızlı kazanım dönemi). Oyun yoluyla bu dönemdeki çocukların temel beceri ve hareketleri geliştirilir. Buna paralel olarak his gelişimi ve yapılan aktiviteyi algılamayla öğrenme potansiyeli geliştirilir. Ritim gelişimi ve hareket serilerinin düzen içerisinde tekrar tekrar sergilenmesi sağlanır. Eşlerin hareketine reaksiyon gösterme zamanında gelişme sağlanır. Zamanlamada gözle görülür bir kazanım sergilenir (Bompa, 2000).

Ergenlik dönemi koordinasyon döneminde bazen yavaşlama ya da geri dönüşüm görülse de hızlı koordinasyon gelişimi sergilenir. Kızlarda 11-14 ve erkeklerde 12-14 yaşları arasındaki hızlı uzama dönemi sebebiyle koordinasyon gelişiminde çeşitli dalgalanmalar meydana gelir. Vücut uzuvları (kol, bacak vb.) arasındaki oranlar değişir. Özellikle bacaklarda büyüme görülür. Kuvvet artışına bağlı olarak koordineli hareket sergilemede beceri artışı meydana gelir. Spor yapan çocuklar diğerlerine göre denge, zamanlama ve hareketi doğru uygulamada nitelik kazanmaya devam eder. Kızlar görsel yönelimlerde ve hareket ritminde erkelere göre daha iyi durumdadır (dans ve artistik sporlara doğal bir fazla yetenek sergilemektedirler). Erken ve geç olgunlaşan çocuklarda koordinasyon becerilerinde farklılık görülür. Erken olgunlaşanların hareket koordinasyonlarında geçici bozukluk meydana gelir. Hızlı ritim ve fiziksel büyüme sebebiyle erken olgunlaşanlarda koordinasyon gelişimi için geç olgunlaşanlardan daha fazla egzersize ihtiyaç vardır.

Ergenlik dönemi sonrası koordinasyon ergenlik öncesi dönem kadar gelişim görülmez. Bu dönemde spora özel antrenmana rağmen koordinasyon gelişiminin durmaması için çeşitli becerilere, çok yönlü aktivitelere ve koordinasyon çalışmalarına zaman ayrılmalıdır. Antrenmanın belli bir süresi çok yönlü antrenmana ayırmak gereklidir. Unutulması gereken şey; denge, yön değiştirme ve dönme gibi motorsal becerilere bağlı koordinasyonun büyük oranda genetik yapıya bağlı olmasına rağmen antrene edilme oranının oldukça yüksek olduğudur.

Koordinasyon gelişimi ve antrenmanları ilgili temel bilgilere Bill Foran’ın High-Performance Sport Conditioning (Champaign, IL: Human Kinetics, 2001) adlı kitabından ulaşabilirsiniz.

Koordinasyon antrenmanının hedefleri nelerdir, tartışınız.

Sportif Performansı Ölçme ve Değerlendirmede Kullanılan Bilimsel Testler Sporcuların sergilediği sportif performansta başarılı olması için yaptığı her türlü antrenmanların etkisinin belirlenmesi ve yönlendirilmesi için bilimsel testlerden faydalanılmaktadır. Yapılacak testler sporcunun gelişimini gözlemlemek açısından her yeni antrenman dönemi öncesi tekrarlanmalıdır. Bu testler laboratuar koşullarında ve doğal koşullarda yapılabilmektedir. Test ve test için kullanılacak araç-gereç geçerliği ve güvenirliği olan test ve araç-gereç olmalıdır (MacDougall ve Wenger, 1991). Araç-gerecin geçerli ve güvenir ölçüm yaptığını biliniyor ise standart ölçüm yapmasını sağlamak için kalibrasyon yapılmalıdır.

Geçerlik; ölçülmek istenilen özelliğin doğru ve diğer özelliklere karıştırılmadan ölçülmedir. Güvenirlik; bir ölçüm sürecinde ölçüm işleminin tekrarlanabilirliği ya da tekrarlardaki tutarlıktır.

Page 104: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

100

John Hawley ve Louise Burke’nin Peak Performance (NSW, Australia: Allen & Unwin; 1998) adlı kitabında sportif performansta bilimsel testlerin geçerliği ve güvenirliği ile ilgili temel bilgileri bulabilirsiniz.

Sporcunun mevcut sportif hareket performans potansiyelini test etmeden önce hangi test yöntemini neden ve hangi sıklıkta kullanılacağına karar verilmelidir. Örneğin; voleybol oyuncusunun süratini test ederken 30m düz sürat testi yapmak yerine 3x3m gibi yön değiştirmeli sürat testi yapmak gereklidir. Kule atlayıcıları ve yüzücülerin çabukluk, suya inişte dengelerini test ederken patlayıcı kuvvet ve elastik kuvvet gerektiren yatay 3 adım sıçrama testi kullanmak yerine kule atlayıcılar için adım almadan atlama trampleninde dikey sıçramaları yüzücüler içinse yüzme çıkış pozisyonu aldıkları yerden suya dalış anları test edilmelidir.

Spora özgü motorsal bir beceriyi test ederken bu becerinin niçin test edildiği ve test ederken neyin ölçüldüğü ve bu testlerden elde edilen verilerin nasıl kullanılacağını bilmek gereklidir. Sprint, atma, atlama, güreş, cimnastik vb. bireysel spor yapan sporcuları ya da futbol, basketbol ve voleybol ve hentbol vb. spor takımlarını test ederken yapılan sporun tüm özellikleri test edilerek o spor dalının profili oluşturulmaya çalışılır. Bu profil içinde sporcuların antropometrik ölçümler yardımıyla vücut kompozisyonu (örn: vücut yağ yüzdesi, yağsız vücut ağırlığı) ve vücut yapısı (yağlılık, kaslılık ya da incelik durumu) değerlendirebilmektedir. Anaerobik değişkenlerden sürat, ivmelenme, kuvvet, güç, çabukluk gibi fizyolojik ve biyomekanik parametreler analiz edilebilmektedir. Üç ana aerobik fizyolojik değişkeni olan laktat, maksimal oksijen tüketimi ve kalp atım hızıyla sporcunun aerobik dayanıklılığı tespit edilebilmektedir. Direk ve indirek yöntemlerle esneklik düzeyi belirlenebilmektedir. Sporcuların fizyolojik özellikleri ve sportif performans parametrelerini test etmede kullanılan bilimsel test yöntemleri aşağıda Tablo 7.3’de verilmiştir. Her antrenman döneminde yapılabilen bu testler sonucunda bireysel sporla uğraşan sporcunun, takım sporuyla uğraşan sporcunun ve takımın sergilediği sportif performans karşılaştırılmaları yapılarak her sporcunun ya da takımın eksik ve üstün özelikleri belirlenir. Ayrıca bu tür bilimsel testler bir antrenman döneminin tamamlanmış olan diğer antrenman döneminin başlamasından önceki ara dönem olan geçiş dönemlerinde sporcu ve takım gelişiminin takip edilmesini mümkün kılmaktadır.

Sportif hareket performansında bilimsel testleri yaparken testi yapan spor bilimcilerin dikkat etmesi gereken önemli faktörler vardır. Bu faktörler şunlardır:

• Eğer sporcular ilk defa testlere katılıyorsa asıl testler yapılmadan önceki 7-10 içerisinde sporcuların yapacakları testlere alışması ve deneyim kazanması için deneme testleri yapılmalı ve asıl testler için tecrübe kazandırılmaldır.

• Ortam koşuları yapılacak testleri etkilediğinden testlere katılacak her sporcu için aynı test ortamı koşulu sağlanmalıdır.

• Yapılacak testler öncesinde sporcuya testlerle ilgili gereken açıklama yapılmaldır.

• Testler yapılmadan önce sporcunun teste hazır olduğundan emin olunmalıdır.

• Testler sporcunun kendini iyi hissetmediği durumlarında yapılmamalı ve sporcuya teste başlaması için ısrarcı olunmamalıdır.

• Sporcunun duygusal durumu, uykusuzluğu, aldığı ilaçlar, kafein tüketimi testleri etkilediğinden günün aynı saatlerinde ve aynı koşullar altında yapılmalıdır.

• Testler öncesindeki 24 saatte alkol alınmamalıdır.

• Testler öncesindeki 24 saatte ağır antrenman yapılmamalıdır.

• Test öncesi 2 saatte yemek yenmemeli ve 1 saat öncesi çay, kahve ya da kola gibi uyarıcı etkisi olan içecekler tüketilmemelidir.

• Testlere başlamadan önce sporculara ısınma evresi için zaman verilmelidir.

Page 105: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

101

• Testler sırasında meydana gelebilecek baş dönmesi, göğüs ağrısı ve aşırı bitkinlik vb. beklenmeyen durumlarda yapılan test hemen sonlandırılmalıdır.

Christopher John Gore’un Physiological Tests for Elite Athletes (Champaign, IL: Human Kinetics, 2000) adlı kitabında sportif performansta bilimsel testler ile ilgili temel bilgileri bulabilirsiniz.

Sportif performansta kullanılan bilimsel testleri uygularken dikkat edilmesi gerekenleri tartışınız.

Tablo 5.3: Sportif Performansta Bilimsel Test Yöntemleri

ANTROPOMETRİK ÖLÇÜMLER

Vücut Kompozisyonu

Biyoelektrik Empedans Yöntemi Badpod Yöntemi

Hidrostatik Tartı Yöntemi Antropometrik Yöntem

Vücut Yapısı (Somatotip) Heath-Carter Yöntemi İndisler

ESNEKLİK TESTİ

Direk Yöntem Gonyometrik Ölçüm İndirek Yöntem Otur-Eriş Testi

SÜRAT TESTLERİ

Düz Sürat 10m, 20m, 30m Testleri Yön Değiştirmeli Sürat 3x3m ve 5x5m Testleri

KUVVET TESTLERİ

İzokinetik Kuvvet Üst Ekstremite Kasların Tork Kuvveti Alt Ekstremite Kasların Tork Kuvveti

Tork Kuvvetinde Devamlılık Testi

İzometrik Kas Kuvveti El Pençe Kuvveti Sırt Bacak Kuvveti

Patlayıcı Kuvvet Skuat Sıçrama Çabuk Kuvvet Aktif Sıçrama Elastik Kuvvet Derinlik Sıçraması

Dinamik Kuvvet Tekrar Maksimal Kuvvet Testleri

GÜÇ TESTLERİ

Anaerobik Güç ve Kapasite Testleri

Wingate Testi Quebec 10s Testi

15s, 30s, 60s Çoklu Sıçrama Testleri Cunningham-Faulkner Testi

AEROBİK DAYANIKLILIK TESTLERİ

Anaerobik Eşik Testi Modifiye Mekik Koşusu Testi Conconi Testi

Maksimal Oksijen Tüketimi (VO2maks)

Astrand-Rhyming Nomogramı Pwc 170 Testi

Balke Koşu Testi Bruce Koşu Testi

20m Mekik Koşusu Testi

Toparlanma Testleri

Laktat Eliminasyonu Kalp Atım Hızı Oksijen Borcu

Laktat

ANALİZLER Biyomekanik Analiz Sportif Hareket Analizleri

Oyun Analizi Ferdi Sporlar Takım Sporları

Page 106: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

102

Özet

Antrenman; sporcunun fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel düzeyinin yükseltilmesini, onun en verimli hale getirilmesini ve bu durumun mümkün olan en uzun süre boyunca sabit tutulmasını sağlayan tedbirlerin alındığı ve “uygulandığı” alıştırma sürecidir. Antrenmanın 7 temel ilkesi vardır. Bunlar; yüklenme, toparlanma, adaptasyon, çok yönlü gelişim, geriye dönüşüm, bireyselleşme ve özelleşme ilkeleridir.

Antrenman yüklenmeleri belirli bir plan dahilinde döngüler şeklinde yaptırılmalıdır. Bu yüklenme döngüleri giderek artan şekilde her antrenman evresinde çeşitlendirilmeli ve artırılmalıdır. Yüklenmedeki en iki önemli parametre hacim ve şiddettir ve de öncelik antrenman hacmindeki sürekli artıştır. Bu artış uygulanan alıştırmalara, koşulan mesafeye, kaldırılan ağırlığa vb. bağlı olarak sergilenebilir. Antrenman süresini, her döngüdeki antrenman sayısını, hareketteki tekrar sayısını veya her tekrardaki verili mesafeyi artırarak hacimde artış meydana getirilebilir. Şiddeti artırmak için koşulan mesafenin hızı, harekette kaldırılacak ağırlık artırılır, tekrar ya da setler arasındaki dinlenme araları azaltılır ya da antrenmanın yoğunluğu (performans sıklığı) artırılır. Yüklenmeyi sporcunun branşı, fiziksel uygunluk düzeyi, yaptığı antrenmanın türü ve içinde olduğu antrenman dönemi etkilemektedir. Adaptasyon antrenmanın etkisiyle oluşan vücudun verdiği tepkiyle meydana geldiğinden niteliğine en uygun (optimal) yüklenmeyi gerektirir. Yüklenme optimalden ne kadar uzaklaşırsa antrenmanın etkinliği o kadar azalmakla birlikte optimal yüklenme seviyesinin altına ve üstüne geçilebilir. Adaptasyon yüklenme ve dinlenmenin optimal şekilde yer değiştirmesiyle olanaklıdır. Antrenmanlara ara verilmesiyle adaptasyonda çok hızlı bir düşüş sergilenir. Adaptasyon çok kısa sürede oluşmuşsa bu düşüşte o kadar hızlı olur; nasıl kazanıldıysa aynı şekilde kaybedilir.

Antrenman yapmayı sosyoekonomik etkenler, biyoritmik etkenler, bulunulan antrenman evresi ya da antrenman durumu ve yarışma programı etkilediğinden antrenman planının amaçlarına karar verilmesiyle performansa ve atletik gelişimin bütünlüğüne dayalı olarak bu planla neyin başarılmasının belirlenmesi mümkündür. Bu amaçları ana amaçlar, kısa süreli amaçlar (1 yıl), uzun süreli amaçlar (3-5 yıl) ve diğer amaçlar olarak belirlemek gereklidir. Bir önceki

yıl planının ve asıl başarılanların değerlendirilmesi (gelişen yönler ve zayıflayan yönler) gerekir. Bu değerlendirmede enerji sistemleri, kuvvet/sürat/güç, hareketlilik (esneklik), toparlanma, yenilenme ve zirve vb.den oluşan fiziksel hazırlık, tekniksel/spora özel beceri antrenmanı, müsabakaya dayalı plan, taktiksel hazırlığa dayalı plan, psikolojiksel hazırlığa dayalı plan ve bunların dışındaki diğer şeylere dayalı planın düşünülmesi gerekir. Sporcunun katılacağı müsabakaları ve yapılacak testlerin programı yapılır. Buna bağlı olarak sporcunun ne kadar süreli antrenman yapacağı ortaya konulur. Bu süreye bağlı olarak antrenman megasiklusu, makrosiklusu, periyodu, bölümü, mezosiklusu, mikrosiklusu, günlüğü ve ünitesinin planlaması yapılır.

Olası en kısa sürede istendik bir hareketi en kısa sürede uygulama becerisi olarak açıklanan biyomotor bir özellik olan sürat özelliklede çabuk süratlenme (ivmelenme) becerisi sprintten, boksa, eskrime, cimnastiğe, basketbola ve futbola kadar pek çok spor dalında başarı için anahtar teşkil etmektedir. Sürat yeteneği birçok spor branşında verimliliği belirleyen önemli bir motor özellik olduğu için mümkün olduğunca erken yaşlardan itibaren amaca yönelik olarak antrene etmek gerekmektedir. Büyüme ve gelişme süresince bireyin doğumuyla birlikte beraberinde getirdiği sürat yeteneğini ve performans kapasitesini biyomekanik, antropometrik, fizyolojik, kuvvet/güç ve esneklik faktörleri etkilemektedir. Sürat becerisi reaksiyon, ivmelenme, maksimal sürat ve süratte dayanıklılık (devamlılık) evrelerinden meydana gelmektedir. Reaksiyon ve çıkış alıştırmalarıyla (örn: sözlü ve görsel) geliştirilebilir. Çeşitli ivmelenme alıştırmalarıyla (örn: çeşitli çıkış pozisyonlarıyla 10-20m’ler), sıçrama antrenmanlarıyla (örn: derinlik sıçramaları, durarak uzun atlama, kanguru sıçramaları) ve kuvvet antrenmanlarıyla (örn: skuat, skuat sıçramaları ve koparma hareketleri) ivmelenme geliştirilebilir. Maksimal sürat absolüt sürat koşuları (örn: hızlanarak 30 m koşuları) ve aşırı sürat koşuları (örn: tepe aşağı sürat koşusu) yardımıyla geliştirilebilir. Süratte dayanıklılık tekrar aralıkları kısa olan sürat koşuları, 15-50 tekrarlı kuvvet alıştırmaları ve yapılan spor dalının mesafesindeki çalışma kapasitesine yönelik sürat koşularıyla geliştirilebilir.

Kas/kaslar çeşitli şekilde izole edilerek, hareketin çeşidine, hızına veya kasın/kasların

Page 107: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

103

uzunluğuna bağlı olarak sınırsız sayıda kas kuvvet değeri elde edilebilir. Kuvvet sadece kas kütlesiyle değil sinir sisteminin uygun bir şekilde kasları aktif hale getirme ile de ilişkilidir. Gelişim evrelerine bağlı olarak yapılması gereken kuvvet antrenmanlarının biçimleri, yöntemleri, hacimleri, şiddetleri ve kullanılacak araçlar değişim gösterir. Yapılacak kuvvet antrenmanları çeşitli olduğundan farklı kuvvet yüklenmelerinin vücutta meydana getirdiği etki ve olması gereken setler arası dinlenmelerde farklılık sergiler. Kuvvet antrenmanı planlarken hazırlık döneminde; hazırlık, hipertrofi ve maksimal kuvvet, müsabaka döneminde; aktarma ya da transfer ve koruma evreleri olması gereklidir.

Belirlenmiş bir eklemin ya da oynak bölgelerin etrafındaki hareketlilik genişliği olarak açıklanan esneklikte hedeflenen dokular pasif gerim için en önemli katılımcılar olan tendon, bağ doku kılıfları ve eklem kapsülüdür. Sportif ve rehabilitasyon amaçlı gerdirmelerin her ikisinde en önemli olan bağ dokudur. Bağ doku hareketlilik genişliği için tendonlar, lıgamentler, eklem kapsülleri, aponörozlar, fasiyal kılıflar önem teşkil etmektedir. Bağ dokuları viskoz ve elastik (visko-elastik) olarak her iki şekilde hareket etmektedir. Bu gerilmeler plastik ve elastik gerilme olarak adlandırılmaktadır. Plastik gerilme macuna benzeyen viskoz elementlerde lineer bir şekilde kalıcı deformasyon meydana getirmektedir. Elastik gerilme yaya benzeyen kasın elastik elementlerinin yüklenmenin bitiminden sonra normal uzunluğuna dönmesidir. Bir esneklik antrenmanında yapılan hareket süratine bağlı gelişim sergilenir ve her bir gerdirme için 12-18 sn süre yeterli olmaktadır. Sayı olarak incelendiğinde 10 tekrarlı bir esneklik antrenmanında en büyük değişim ilk 4 gerdirmede sergilenmektedir. Antrenman öncesi, antrenman sırasında ve antrenman sonrasında özellikle kuvvet gerektiren spor dallarında statik gerdirme yerine dinamik gerdirme yapılmalıdır. Unutulmaması gereken şey statik gerdirmenin statik esnekliği geliştirdiği ve dinamik gerdirmenin dinamik esnekliği geliştirdiğidir.

Yüksek performans için gereken karma motor beceri olan koordinasyon kuvvet, sürat, esneklik ve dayanıklılık yüksek performansın fiziksel uygunluk temelini oluşturur. Koordinasyon antrenmanının hedefi sporcuya olabildiğince çok, yeni ve farklı hareket sunmaktır. Bu koordinasyona bağlı olarak kazanılan motorsal beceri bir kez geliştiyse saklanmakta ve gelecekte

daha kolay düzeltilmektedir. İyi bir koordinasyona sahip olmak beceri kazanmayı çabuklaştıracak ve bu beceriyi pürüzsüzce uygulamayı sağlayacaktır. Antrenmana başlangıç dönemi olan ergenlik öncesi koordinasyon gelişim evresi en önemli evredir (hızlı kazanım dönemi). Oyun yoluyla temel beceri ve hareketler geliştirilir. His gelişimi ve yapılan aktiviteyi algılamayla öğrenme potansiyeli geliştirilir. Ergenlik dönemi koordinasyon döneminde bazen yavaşlama ya da geri dönüş görülse de hızlı koordinasyon gelişimi sergilenir. Kızlarda 11-14 ve erkeklerde 12-14 yaşları arasındaki hızlı uzama dönemi sebebiyle dalgalanmalar meydana gelir. Kuvvet artışına bağlı olarak koordineli hareket sergilemede beceri artışı meydana gelir.. Erken ve geç olgunlaşan çocuklarda koordinasyon becerilerinde farklılık görülür. Erken olgunlaşanların hareket koordinasyonlarında geçici bozukluk meydana gelir. Ergenlik dönemi sonrası koordinasyon ergenlik öncesi dönem kadar gelişim görülmez. Bu dönemde spora özel antrenmana rağmen koordinasyon gelişiminin durmaması için çeşitli becerilere, çok yönlü aktivitelere ve koordinasyon çalışmalarına zaman ayrılmalıdır. Antrenmanın belli bir süresi çok yönlü antrenmana ayırmak gereklidir.

Sportif performansı test etmeden önce hangi test yöntemini neden ve hangi sıklıkta kullanılacağına karar verilmelidir. Spora özgü motorsal bir beceriyi test ederken bu becerinin niçin test edildiği ve test ederken neyin ölçüldüğü ve bu testlerden elde edilen verilerin nasıl kullanılacağını bilmek gereklidir. Anaerobik değişkenlerden sürat, ivmelenme, kuvvet, güç, çabukluk gibi fizyolojik ve biyomekanik parametreleri analiz edilebilmektedir. Üç ana aerobik fizyolojik değişkeni olan laktat, maksimal oksijen tüketimi ve kalp atım hızıyla sporcunun aerobik dayanıklılığı tespit edilebilmektedir. Direk ve indirek yöntemlerle esneklik düzeyi belirlenebilmektedir. Ayrıca bu tür bilimsel testler bir antrenman döneminin bitip diğer antrenman döneminin başlamasından önceki ara dönem olan geçiş dönemlerinde sporcu ve takım gelişiminin takip edilmesini mümkün kılmaktadır.

Page 108: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

104

Kendimizi Sınayalım 1. Sporcunun fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel düzeyinin yükseltilmesi, en verimli hale getirilmesi ve en uzun süre sabit tutulmasını sağlayan tedbirlerin alındığı ve uygulandığı alıştırma sürecine ne ad verilir?

a. Yüklenme

b. Antrenman

c. Toparlanma

d. Adaptasyon

e. Performans

2. Aşağıdakilerden hangisi aşırı antrenman sendromunun belirtilerinden değildir?

a. Kas-sinir uyumsuzluğu

b. Kanda metabolitlerin birikmesi

c. Aşırı antrenman yapma isteği

d. Reaksiyon zamanının uzaması

e. Hepsi

3. Aşağıdakilerden hangisi yüklenmenin tam ölçütlerini vermektedir?

a. Uyaranın günü, şiddeti, kapsamı, sıklığı

b. Uyaranın şiddeti, kapsamı, süresi, sıklığı, sayısı

c. Uyaranın şiddeti, merkezi, süresi, sayısı, sık-lığı

d. Uyaranın birimi, şiddeti, kapsamı, sıklığı

e. Hiçbiri

4. Aşırıya tamamlama prensibi için aşağı-dakilerden hangisi doğru değildir?

a. Antrenmanlarla oluşan yorgunluk sonrası meydana gelir.

b. Organizmanın fonksiyon yeteneğinin düşmesinden sonra meydana gelmektedir.

c. Antrenman olmazsa aşırıya tamamlama olmaz.

d. Antrenmandan sonraki dinlenme sürecinden sonra meydana gelir.

e. Hiçbiri

5. Aşağıdakilerden hangisi bir antrenmanın ünitesini oluşturanlardan değildir?

a. Isınma

b. Gerdirme

c. Soğuma

d. Esas evre

e. Hepsi

6. Aşağıdakilerden hangisi sürati etkileyen etmenlerden değildir?

a. Biyomekanik etmenler

b. Fizyolojik etmenler

c. Sosyal etmenler

d. Antropometrik etkenler

e. Hormonal etkenler

7. Aşağıdaki kuvvet antrenmanlarının hangisi müsabaka döneminde yaptırılmamalıdır?

a. Kuvvette devamlılık

b. Maksimal kuvvet

c. Çabuk kuvvet

d. Hipertrofi

e. Hepsi

8. Aşağıdakilerden hangisi dayanıklılık antren-manı yöntemlerinden değildir?

a. Fartlek antrenmanı

b. Müsabakaya özgü dayanıklılık antrenmanı

c. Kısa süreli dayanıklılık antrenmanı

d. Tekrar antrenmanı

e. Hepsi

9. Yüksek performans için gereken kompleks motor beceriye ne ad verilir?

a. Yüksek beceri

b. Fiziksel uygunluk

c. Otojenik yeti

d. Koordinasyon

e. Uyarılmışlık

Page 109: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

105

10. Sporcu antrenmanını takip etmek için yapılan bilimsel testler antrenmanın hangi döneminde yapılmalıdır?

a. Hazırlık döneminde

b. Müsabaka döneminde

c. Geçiş döneminde

d. Anatomik adaptasyon döneminde

e. Hepsi Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. b Yanıtınız yanlış ise “Antrenmanın Temel İlkeleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

2. c Yanıtınız yanlış ise “Antrenmanın Temel İlkeleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. b Yanıtınız yanlış ise “Antrenmanın Temel İlkeleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Antrenmanın Temel İlkeleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. b Yanıtınız yanlış ise “Antrenman Planlaması” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. c Yanıtınız yanlış ise “Sürat ve Antrenmanı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. d Yanıtınız yanlış ise “Kuvvet ve Antrenmanı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. c Yanıtınız yanlış ise “Dayanıklılık ve Antrenmanı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. d Yanıtınız yanlış ise “Koordinasyon ve Antrenmanı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. d Yanıtınız yanlış ise “Sportif Performansı Ölçme ve Değerlendirmede Kullanılan Bilimsel Testler” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1 Antrenman; sporcunun fiziksel, tekniksel, taktiksel, zihinsel ve psikolojiksel düzeyinin yükseltilmesini, onun en verimli hale getirilmesini ve bu durumun mümkün olan en uzun süre boyunca sabit tutulmasını sağlayan tedbirlerin alındığı ve uygulandığı alıştırma sürecidir. Antrenmanın 7 temel ilkesi vardır. Bunlar; yüklenme, toparlanma, adaptasyon, çok yönlü gelişim, geriye dönüşüm, bireyselleşme ve özelleşme ilkeleridir. Sıra Sizde 2 Antrenmanda yapısal olarak planlı şekilde parçalara bölünmüş alıştırmalar bir araya getirilir. Bir antrenman ünitesi 3 ana evre olan ısınma, esas evre ve soğuma evrelerinden oluşur. Birkaç ünitenin bir araya gelmesiyle günlük antrenman, 7 ile 10 gün arasındaki günlük antrenmanın biraraya gelmesi ile 1 mikrosiklus meydana gelir. Birbiri ardına gelen 3-5 mikrosiklus 1 mezosiklusu, 3-5 mezosiklus 1 bölümü (2-4 ay), 3 bölüm 1 periyodu (6-12 ay), 2-3 periyot 1 makrosiklusu (1-4 yıl) oluşturur. Birkaç makrosiklusda megasiklusu (4-8 yıl) meydana getirir.

Sıra Sizde 3 Olası en kısa sürede istendik bir hareketi en kısa sürede uygulama becerisi olarak açıklanan biyomotor bir özellik olan sürat özelliklede çabuk süratlenme (ivmelenme) becerisi sprintten, boksa, eskrime, cimnastiğe, basketbola ve futbola kadar pek çok spor dalında başarı için anahtar teşkil etmektedir. Sürat yeteneği birçok spor branşında verimliliği belirleyen önemli bir motor özellik olduğu için mümkün olduğunca erken yaşlardan itibaren amaca yönelik olarak antrene etmek gerekmektedir. Buna ek olarak, büyüme ve gelişme süresince bireyin doğumuyla birlikte beraberinde getirdiği sürat yeteneğini ve performans kapasitesini biyomekanik, antropometrik, fizyolojik, kuvvet/güç ve esneklik faktörleri etkilemektedir.

Sıra Sizde 4 Sürat becerisi reaksiyon, ivmelenme, maksimal sürat ve süratte dayanıklılık (devamlılık) evrelerinden meydana gelmektedir. Reaksiyon görsel ya da işitsel bir sinyale ya da uyarıya tepki verebilme, ivmelenme olası en kısa zamanda

Page 110: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

106

maksimal sürate ulaşma (hızlanma), maksimal sürat sergilenebilen en yüksek sürat, süratte dayanıklılık maksimal süratten sonraki sürati koruma yeteneğidir.

Sıra Sizde 5 Kuvvet antrenmanında genel yaklaşım olarak hazırlık döneminin başlangıcında genellikle 1-2 hafta sporcuya kendi vücut ağırlığıyla ya da çok hafif ağırlıklarla anatomik adaptasyon antrenmanı yaptırılır. Bu evrede amaç sporcuyu antrenmana hazır duruma getirmektir. Anatomik adaptasyonu takip eden evrede hipertrofik gelişim antrenmanına ayrılmaktadır. Bu evre yapılan spor branşına ve sporcunun ihtiyacına göre 2-4 ay arasında değişim sergilemektedir. Bu evrede sporcuya kendi vücut ağırlığının dışındaki şiddet olarak %70-90 arasındaki ağırlık antrenmanları yaptırılır. Hipertrofik gelişim tamamlandıktan sonra sporcuya %95-105 arası şiddetlerde maksimal kuvvet antrenmanı evresine başlanmaktadır. Maksimal kuvvetin kazanılması sonrasındaki evrede çabuk kuvvet antrenmanı evresine ayrılmaktadır. Bu evrede maksimal kuvvetin aktarılmasını ya da transfer edilmesini sağlayacak bir yandan çabukluğa yönelik %40-60 şiddetleri ağırlık çalışmaları yapılırken diğer yandan da çeşitli pliyometrik çalışmalar (sadece vücut ağırlığı kullanarak yapılan sekme, sıçrama ve hoplama tarzı alıştırmalar) yapılmaktadır.

Sıra Sizde 6 Dayanıklılık antrenmanının kısa, orta ve uzun süreli olarak 3 türü vardır. Kısa süreli dayanıklılık antrenmanı 45-120 sn arası sürelerdeki çalışmaları içerir ve kuvvet dayanıklılığına ve sürat dayanıklılığına bağlıdır. Orta süreli dayanıklılık 2-6 dk arasında değişen sürelerdeki çalışmalardır. Bu dayanıklılık antrenman çalışmaları da aerobik kapasite yanı sıra anaerobik kapasitede içerdiğinden kuvvet dayanıklılığı ile sürat dayanıklılığı baskın olan çalışmalardır. Uzun süreli dayanıklılık antrenman türü 8 dk’yı aşan branşlar için geçerlidir ve tamamen denilebilecek oranda aerobik kapasiteyle belirlenmektedir.

Sıra Sizde 7 Yükselti antrenmanı sporcunun yeterince oksijen almasının ve kullanılmasının engellendiği deniz seviyesinden yüksek rakım koşullarında antrenman yapmasını içeren antrenman şeklidir. Yeterince etki sağlayan yükselti koşullarına bağlı olarak sporcunun organizmasında tepki olarak

oluşan açığın telafisine yönelik adaptasyon meydana gelmektedir. Yükseltideki antrenman süreci kandaki hemoglobin artışıyla ilişki sergilemektedir. Yükseklik antrenmanları genellikle deniz seviyesinden yüksek 1800–2800 m rakımlarda spor yapmaya uygun koşullarda yapılmaktadır. Çıkılan rakım yüksekliğine ve sporcunun durumuna bağlı olarak yükseltideki ilk günler (3-7 gün) ve inişteki ilk günler (genellikle 3-7 gün) ortama adaptasyon süreci olarak geçirilir ve bu süreçte çok hafif şiddette koşu gibi antrenmanlar yaptırılır.

Sıra Sizde 8 Esneklikte hedeflenen dokular pasif gerim için en önemli katılımcılar olan tendon, bağ doku kılıfları ve eklem kapsülüdür. Sportif ve rehabilitasyon amaçlı gerdirmelerin her ikisinde en önemli olan bağ dokudur. Bağ doku hareketlilik genişliği için tendonlar, lıgamentler, eklem kapsülleri, aponörozlar, fasiyal kılıflar önem teşkil etmektedir. Bağ dokuları viskoz ve elastik (visko-elastik) olarak her iki şekilde hareket etmektedir. Bu gerilmeler plastik ve elastik gerilme olarak adlandırılmaktadır. Plastik gerilme macuna benzeyen viskoz elementlerde lineer bir şekilde kalıcı deformasyon meydana getirmektedir. Elastik gerilme yaya benzeyen kasın elastik elementlerinin yüklenmenin bitiminden sonra normal uzunluğuna dönmesidir.

Sıra Sizde 9 Koordinasyon antrenmanının hedefi sporcuya olabildiğince çok, yeni ve farklı hareket sunmaktır. Bu koordinasyona bağlı olarak kazanılan motorsal beceri bir kez geliştiyse saklanmakta ve gelecekte daha kolay düzeltilmektedir. İyi bir koordinasyona sahip olmak; beceri kazanmayı çabuklaştıracak ve bu beceriyi pürüzsüzce uygulamayı sağlayacaktır.

Sıra Sizde 10 Sporcunun kendini iyi hissetmediği durumlarında yapılmamalıdır. Sporcunun duygusal durumu, uykusuzluğu, aldığı ilaçlar, kafein tüketimi ve ortam koşuları testleri etkilediğinden günün aynı saatlerinde ve aynı koşullar altında yapılmalıdır. Testler öncesindeki 24 saatte ağır antrenman yapılmamalı ve alkol alınmamalıdır. Test öncesi 2 saatte yemek yenmemeli ve 1 saat öncesi çay, kahve ya da kola gibi uyarıcı etkisi olan içecekler tüketilmemelidir. Testlere başlamadan önce sporculara ısınma evresi için zaman verilmelidir.

Page 111: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

107

Test sırasında baş dönmesi, göğüs ağrısı ve aşırı bitkinlik vb. beklenmeyen durumlarda ilgili test hemen sonlandırılmalıdır.

Yararlanılan Kaynaklar Açıkada, C. ve Ergen, E. (1990). Bilim ve Spor, Ankara: Büro-Tek Ofset Matbaacılık.

Baechle, T. R. and Earle, R. W. (2008). Essentials of Strength training and Conditioning (Third Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Bloomfield, J., Fricker P. and Fitch, K. (1995). Science and Medicine in Sport (Second Edition), Victoria: Blackwell Science.

Bompa, T. O., Haff, G. G. (2007). Periodization: Theory and Methodology of Training (Fifth Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Bompa, T. O., Pasquale, M. D. and Cornacchia, L. (2003). Serious Strength Training (Second Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Bompa, T. O. (2000). Total Training for Young Children, Champaign, IL: Human Kinetics.

Bompa, T. O. (1999). Periodization Training for Sports, Champaign, IL: Human Kinetics.

Bompa, T. O. (1996). Power Training for Sport: Plyometrics for Maximum Power Development. Oakville, Ontario: Mosaic Press.

Brown, L. E. (2007). Strength Training, Champaign, IL: Human Kinetics.

Brown, L. E. and Ferrigno V. A. (2005). Training of Speed, Agility, and Quickness (Second Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Chu, D. A. (1998). Jumping into Plyometrics, Champaign, IL: Human Kinetics.

Dick, F. (2007). Sports Training Principles (Fifth Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Dündar, U. (2003). Antrenman Teorisi. Ankara: Nobel Yayın Dag ̆ıtım.

Enoka, R. M. (2008) Neuromechanics of Human Movement, (Fourth Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Foran, B. (2001). High-Performance Sports Conditioning, Champaign, IL: Human Kinetics.

Gore, C. J. (2000). Physiological Tests for Elite Athletes. Champaign, IL: Human Kinetics.

Harre, D. (1982). Principles of Sports Training. Sportverlag, Berlin.

Hawley, J. A. (2000). Running, Carlton: Blackwell Science.

Hawley, J. and Burke, L. (1998). Peak Performance, NSW, Australia: Allen & Unwin Pty Ltd.

Mayveyev, L. (1981). Fundamentals of Sports Training. Moscow.

MacDougal, J. D., Wenger, H. A., Green, H. J. (1991). Physiological Testing of Elite Athlete, Champaign, IL: Human Kinetics.

McFarlene, B. (2001). The Science of Hurdling and Speed (Fourth Edition). Canada: Athletics Canada.

Norris, C. M. (1995). Flexibility: Principles & Practice (Nutrition and Fitness). Books Squared: Dallas, TX, U.S.A.

Oliver, D. and Healy, D. (2005). Athletic Strength for Women. Champaign, IL: Human Kinetics.

Reaburn, P. and Jenkins, D. (1996). Training for Speed and Endurance. NSW, Australia: Allen & Unwin Pty Ltd.

Sandler, D. (2006). Sports Power, Champaign, IL: Human Kinetics.

Smith, B. (1997). Flexibility for Sport: The Skills of the Game. Ramsbury, Marlborough: Crowood Press.

Scholich, M. (2005). Çevrimsel Antrenman (Derleyen: G. Gül, Çeviren: T. Bağırgan), Ankara: Bağırgan Yayınevi.

Weyand, P. G., Sternlight, D. B., Bellizzi, M. J., and Wright, S. (1991). Faster top running speeds are achieved with greater ground forces not more rapid leg movements. Journal of Applied Physiology. 89: 1991 – 1999.

Zatsiorsky, V. M. and Kramer, W. J. (2008). Science and Practice of Strength Training (Second Edition), Champaign, IL: Human Kinetics.

Yararlanılan İnternet Kaynakları http://www.antrenmanbilimi.com/1-antrenman_bilimi/agirlik_antrenmani_ornekleri.html

Page 112: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

108  

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Spor psikolojisinin tarihsel gelişimi hakkında bilgi edinecek,

Spor psikolojisini kavrayacak ve amaçlarını öğrenecek,

Zihinsel antrenman kavramını ve yararlarını açıklayabilecek,

Sportif ortamlara özgü kaygıyı ve hangi durumlarda ortaya çıktığını açıklayabilecek,

Sporculara özgü durumluluk ve süreklilik kaygıyı açıklayabilecek,

Sporda stresin nedenlerini ve stresle başa çıkma tekniklerini açıklayabilecek,

Bireyde saldırgan davranışların gelişimini etkileyen etkenleri açıklayabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Psikoloji

Spor Psikolojisi

Kaygı

Stres

Saldırganlık

Motorsal Gelişim

Zihinsel Antrenman

Durumsal Kaygı

Sürekli Kaygı

İçindekiler Giriş

Spor psikolojisinin tarihçesi

Spor psikolojisinin tarihçesi

Spor psikoloji uzmanlarının ilgilendikleri konular

Spor psikolojisinde zihinsel antrenman

Sporda kaygı ve stres

Sporda saldırganlık

6  

Page 113: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

109  

GİRİŞ Psikoloji diğer bilimlere kıyasla daha kısa bir geçmişe sahip olmakla birlikte insan yaşamının hemen her alanında uygulama olanağına sahiptir. Sportif davranışın psikolojik yönleri ise, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinden bu yana davranış bilimcilerin ilgilendikleri bir konudur. Spor biliminin genç bir dalı olan spor psikolojisi, spor ve egzersiz etkinliklerinde katılımcıyı etkileyen psikolojik faktörlerle ilgilenir. Günümüzde birçok sporcuyu ve antrenörü ilgilendiren rekabet sonucu oluşan stresi kontrol etmenin, konsantrasyonu kontrol etmenin, kendine güveni arttırmanın, iletişim becerilerini kullanmanın ve takım uyumunu artırmanın yollarını öğrenmek için psikolojik eğitim programlarını araştırmak suretiyle spor psikolojisi bir avantaj olarak görülmektedir. SPOR PSİKOLOJİSİNİN TARİHÇESİ Davranış bilimcilerin sportif davranışın psikolojik yönleriyle ilgilenmeleri oldukça eskidir. Örneğin, günümüzde spor psikologlarının yakından ilgilendikleri bir konu olan “ hareket algısı” konusundaki ilk araştırmalar, 1880’li yıllarda Wundt, Cattel ve Galton gibi ünlü psikologlarca gerçekleşmiştir. Davranışın incelenmeye başlanması ile birlikte, psikologlar ruhsal olaylarla insan davranışları arasında yakın bir ilişki bulunduğunu anlamışlar ve araştırmalarını bu yönde yapmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda spor psikolojisi ile ilgili ilk araştırmalar yayınlanmaya başlanmış ve özellikle A.B.D., Sovyetler Birliği ve Almanya’ da sportif davranışların psikolojisine yönelik çalışmalarıyla dikkat çeken bazı davranış bilimciler ortaya çıkmıştır.

Mohoney ‘e göre, spor psikolojisinin kavramsal olarak kullanılması antik yıllara uzanmaktadır. Örne- ğin, eski Yunan ve Asya kültüründe, akıl ve vücut arasındaki içsel ilişkinin hem performansı hem de kişisel gelişimi etkilediği için önemli bir merkez olarak kabul edilmiştir. Spor psikolojisinin büyükbabası olarak kabul edilen Griffith uzun yıllar boyunca spor psikolojisi üzerinde araştırma yapan ilk psikolog olarak tarihe geçmiştir. Griffith 1925 yılında İlinois Üniversitesi sporcularının performanslarını arttırmak için antrenörlere yardım etmiş ve 1926 yılında “Antrenörlüğün Psikolojisi”, 1928 yılında “Spor Psikolojisi” adlı iki kitap yayınlamasının yanında ilk olarak spor psikolojisi laboratuarını kurmuş ve ilk spor psikolojisi dersleri veren kişi olmuştur. Sovyetlerde spor psikolojisiyle ilgili ilk yazılar, Peter Lesgaft tarafından yayınlanmaya başlanmıştır. 1917 Ekim Devrimi sonrasında ise, Sovyet spor psikolojisi bilimsel temeller üzerinde gelişmeye başladı. Moskova ve Leningrad’da spor psikolojisi araştırma laboratuarları kuruldu. Bunları, 1930’larda sporcunun fizyolojik ve psikolojik boyutları üzerinde araştırmalar yapmak üzere kurulan Bilimsel Araştırma Enstitüsü izledi. Bu arada Pavlov’un klasik koşullanma konusundaki prensipleri de Sovyet spor psikolojisinde yaygın biçimde uygulanmıştır. Schulte, 1921 yılında Almanya’da “Beden ve Ruh: Fiziksel Egzersiz Psikolojisine Giriş” adlı eserini yayınladıktan birkaç yıl sonra motor hareket, spor ve antrenman konularında iki kitap daha yayınlamıştır. Schulte, bugünlerde de klasik bir yapıt olarak kabul edilen son çalışmasında egzersizle performansın arttırılması, antrenör ve sporcuların kişilik özellikleri ile ilgili bireysel farklılıklar, takım çalışması, grup etkinlikleri, yarışma öncesi baskı ve benzeri konuları işlemektedir.

Avrupa’da spor psikolojisi ile ilgili ilk yazı 1801 yılında yayınlanan futbolun psikolojisi ile ilgili bir metindir. Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda Leipzig ve Berlin’de beden eğitimi öğretmenlerine spor psikolojisiyle ilgili programlar sunan enstitülerin açıldığı görülmektedir. Eski Doğu Avrupa ülkeleri ile

Spor Psikolojisi

Page 114: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

110  

ilgili olarak söylenebilecek son ilginç konu Çekoslovakya’ da Charles Üniversitesi’nde 1928 yılında Au- gustin Pechlat tarafından tamamlanan doktora tezidir. 1960’lı yıllara kadar durgun bir seviyede ilerleyen spor psikolojisi çalışmaları 1960 yılında B. Ogilvie ve T. Tutko yapmış oldukları araştırmalar sonucunda “Problemli Sporcular ve Onlarla Nasıl İlgilenmeli” adlı bir kitap yayınlayarak spor psikolojisine olan ilgiyi çok arttırmışlardır. Üniversiteler ve profesyonel spor takımlarına verdiği hizmetler ile spor psikolojisi her geçen gün daha çok tanınmış ve spor bilimlerinde kullanılan bir bilim dalı olmaya başlamıştır. 1960‘lı yıllar aynı zamanda spor psikolojisi ile ilgili çalışan grupların, ilk olarak bir araya gelmeleri ve ilk olarak 1965 yılında Roma‘ da merkezi olan Uluslararası Spor Psikolojisi Topluluğunun kurulması ile spor psikolojisi uluslararası seviyelerde örgütlenmeye başlamıştır. Böylece İtalya’da Geron Antonelli, Çekoslovakya’da Vanek ve Brezilya’da Silva spor psikolojisine katkılar sağlamışlardır. 1970’de Uluslararası Spor Psikolojisi Dergisi ilk kez yayınlanmış ve aynı yıllarda Kuzey Amerika Spor Psikolojisi ve Fiziksel Aktivite Derneği (NASPSPA) ile Avrupa Spor Psikolojisi Derneği (FEPSAC) kuruldu. 1970’li yıllar spor psikolojisinin Kuzey Amerika’ da büyümeye ve spor bilimi içinde ayrı bir disiplin olarak geniş bir şekilde tanınmaya başladığı ve yapılan deneysel çalışmalar ile spor psikolojisi bilgi birikiminin birleştirilme çabalarının yapıldığı bir dönemdir. 1983 New York maratonu spor psikolojisi bilgilerinin sporcunun performansını nasıl etkilediğini gösteren güzel bir örnektir. İngiliz koşucu Smith yarışın büyük bir bölümünü önde koşmasına rağmen son 300 metre mesafede Yeni Zelandalı Rod Nixon Smith’i geçmiş ve yarışı kazanmıştır. Spor psikolojisi otoritelerinden Morgan, Nixon’un başarısını şu şekilde açıklamıştır: “Nixon yarışın bitmesine son 1500 metre kaldığında düşünmeye başlamış ve koşmalıyım şeklinde düşünürken, Smith ise ayaklarım koptu şimdi sendeleyerek düşeceğimi düşünüyorum şeklinde yarışı tamamlamaya çalışmış ve yarışın bitiş çizgisinde düşmüştür. Bugün artık spor psikolojisi alanında çalışan spor psikologlarının çoğu sporcuların ne olmaması yerine ne olması üzerine odaklanmaları ile onları olumlu düşünmeye yönelik eğiten teknikler geliştirme gayreti içindedirler. Bu dönemde daha çok sporcularla sporcu olmayanların kişisel özellikleri, yetenek geliştirme, takım halinde ve bireysel spor etkinlikleri konularıyla ilgilenilmiştir. 1980’lerdeki en önemli gelişme, performansı arttırmadaki psikolojik yöntemlerin etkilerinin daha iyi incelenmesi ve spor ortamına uygulanmasıdır. Sporcu performansını geliştirmek için etkili antrenörlük davranışının belirlenmesi, takım uyumu, antrenör- sporcu iletişiminin geliştirilmesi, amaçların belirlenmesi, başarılı sporcuların psikolojik özelliklerinin belirlenmesi ve sporcu performansını ve kişisel gelişimini artırıcı tekniklerin geliştirilmesi konularında birçok araştırma yapılmıştır. Günümüzde spor psikolojisi sporcu davranışlarının bilişsel boyutu, spor ortamına özgü kuramların ve envanterin uygulama çalışmalarının yanı sıra yaşam boyunca rekabet ortamını geliştirecek sporcu performansının yükseltilmesini kolaylaştıracak bir bilim dalıdır. Bu bilgilere göre spor psikolojisinin sportif gelişim kadar yaşamda karşılaşılan rekabetin kazanılması, duyguları yönetme, kendi kendini yönetebilme, kişiler arası etkili iletişim, amacı açıklama ve bütünlüğü sağlama konularında büyük katkılar sağlamaktadır. SPOR PSİKOLOJİSİNİN TANIMI Her geçen gün performanstan daha yüksek düzeyde beklenti oluşması ile her sporcu yaşamı boyunca mutlaka aşırı bir baskı yaşamıştır. İnsanı oluşturan ruhsal ve bedensel bütünlük nedeni ile bu baskının yarattığı stresten kurtulmanın ve her şeye rağmen belirli düzeyde performans yükselmesi sağlamanın tek yolu spor psikolojisidir. Ancak konuyu kolayca ortaya koyabilmek için, bedensel kapasite, sportif performans, ruhsal süreçler ve vegatatif süreçler ve sportif performansın boyutları ile insanın psikolojik davranışları arasındaki ilişkileri araştırmak zorunludur. Özellikle 25 yıllık süreç içerisinde spor bilimlerinin yeni bir dalı olarak çok kullanılmaya başlanan spor psikolojisi “fiziksel aktiviteye katılanların ve sporcuların, bireysel olarak gelişim ve performanslarını artırmak için spor ve egzersiz alanında uygulanabilen psikolojik kuramların belirlenmesi ve uygulama çalışmalarının bilimsel bir alanı’’ olarak tanımlanmaktadır. Tanıma dikkat edilecek olursa spor psikolojisinin psikolojinin bir alt dalı olarak kabul edildiği görülmektedir. Diğer taraftan bir başka tanımda spor psikolojisi, “spor içinde yer alan insan davranışlarıyla’’ ilgili sorulara yanıt bulmaya çalışan spor ve egzersiz biliminin bir dalı şeklinde de tanımlamaktadırlar. Bu tanımda da dikkati çeken nokta ise spor psikolojisinin aynı zamanda spor ve egzersiz bilimlerinin bir dalı olarak görülmesidir. Bu bağlamda spor psikolojisi uygulamaları bir tedavi değil bir eğitim sürecidir.

Page 115: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

111  

Sporda performansın arttırılmasında spor psikolojisinin rolünü ve önemini tartışınız.

Yukarıda yapılan açıklamalar ve dünya üzerindeki uygulamalar göz önüne alındığında spor psikolojisi uygulamalarını iki ana grupta toplamak mümkündür (Tablo 1).

1. Performans yükseltici spor psikolojisi,

2. Performansı engelleyen psikolojik faktörlerin giderilmesi.

Bu durumu aşağıdaki tablo ile açıklamak mümkündür.

Tablo 6.1: Spor Psikolojisi Uygulaması

Performans Yükseltme Performansı Engelleyen Faktörleri Giderme Yetenek Seçimi

Kişilik Psikomotor Beceri

Sürüp Giden Faktörler Kişilik Motivasyonun Niteliği

Antrenman

Bedensel Antrenman Zihinsel Antrenman

Duruma Bağlı Faktörler

Motivasyon Psikolojik Baskı

Yarışma Yarışma Öncesi

Yarışma Sırası

Yarışma sonrası

Sürantrenman Hali

Grup Dinamiği Sorunlu Sporcular

Bu konu ile ilgili Jean M. William’ın Applied Sport Psychology : Personal Growth to Peak Performance. Mountain View, Calif. : Mayfield Pub. Co.1993. Adlı kitabını okuyunuz.

SPOR PSİKOLOJİSİ UZMANLARININ İLGİLENDİKLERİ KONULAR Spor psikolojisinin bulunduğu noktaya gelmesi, büyük güçlükler yaşanarak olmuştur. Yıllardan beri yapılan çalışmalar sonucunda aşağıda belirtilen spor psikolojisinin çalışma alanları olarak belirlenmeye çalışılmıştır.

1. Sporcunun yetiştirilmesi, psikolojik ve zihinsel hazırlık programları, imgeleme, dikkatte odaklanma ve konsantrasyon, hedef belirleme, stresle başa çıkma, yeterli özgüven ve bireysel sevk ve idare becerilerinin geliştirilmesi.

2. Sportif performansın geliştirilmesi, doruk performansın tanımlanması, görsel inceleme, beklenti, motivasyon ve motor hareket öncesi programlama çalışmaları.

3. İnsan davranışlarının incelenmesi, bilişsel gelişim ve karar verme becerilerinin öğretilmesi.

4. Sportif başarının tanımlanması ve başarıya psikolojik katkılar ve bu amaca yönelik psikolojik testler oluşturma.

5. Sağlık ve egzersiz programlarına başlama ve sürdürebilme becerilerinin geliştirilmesi.

Page 116: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

112  

6. Sporsal rekabet ortamlarında karşılaşılan sorunlarla başa çıkmak için problem çözme becerilerinin öğretilmesi.

7. Bireysel yetenek seçimi ve grup dinamiklerini ortaya çıkarma ve geliştirme, sporcular arasında ve sporcu ile antrenör arasında liderlik becerilerinin geliştirilmesi.

8. Bireysel sporlarda ve takım sporlarında yarışma performansı ve antrenmanları verimli hale getirmek için psikolojik becerileri geliştirmede danışmanlık yapar.

SPOR PSİKOLOJİSİNDE ZİHİNSEL ANTRENMAN Herhangi bir uygulama çalışması yapmadan, sadece planlı ve yoğun bir şekilde hayal ederek yani zihinde canlandırarak yeni bir hareketin öğrenilmesi veya zaten bilinen bir hareketin mükemmelleştirilmesi sürecine, zihinsel antrenman denir. Hareketi hayal etme sürecinin gerçekleşme şekline göre zihinsel antrenman, üçe ayrılır. Bunlar; kendi kendine konuşma antrenmanı, gizli algı antrenmanı ve kendini hayal etme antrenmanıdır.

Kendi Kendine Konuşma Antrenmanı: Sporcu belirli bir hareketin nasıl yapılması konusunda kendi kendine emirler verir. Kendi kendine konuşarak hareketin seyrini gözden geçirir ve buradan da, “daha süratli koşmalıyım, daha uzağa atlamalıyım” gibi sonuçlar çıkarır.

Gizli Algı Antrenmanı: Sporcu belli bir hareketi yapan bir başka kişiyi kendisinin seyrettiğini hayal eder. Seyredilen kişi genellikle, model alınan kişidir. Model alarak öğrenme sürecine etkili olan zihinsel faktörler, özellikle de dikkat ve hafıza süreçleri, bu antrenman şeklinin başarısında büyük önem taşır.

Kendini Hayal Etme Antrenmanı: Sporcu belli bir hareketi kendisinin nasıl yaptığını bu hareketi daha önce yaparken edinmiş olduğu bilgi ve tecrübeleri de dikkate almalıdır.

Zihinsel antrenmanın etkisini belirleyen en önemli faktör, antrenör ve sporcunun bu konuya olan inançları ve yaklaşımlarıdır. Zihinsel antrenmanın performansı arttıracağından şüphesi olan bir antrenör, sporcusunu da gerektiği gibi ikna edemez ve yönlendiremez. Sporcu açısından ise eğer zihinsel antrenmana inanmıyorsa dikkati yoğunlaştırma işlevini gerçekleştiremez. Zihinsel antrenmanın başarılı olabilmesi için antrenmanın yapıldığı ortam çok önemlidir. Öğrenme sürecini olumsuz etkileyen gürültü, parlak ışık, ani ısı değişmeleri vb. uyarıcılardan arınmış bir odada, bu antrenman uygulanmalıdır. Zihinsel antrenman hakkında yapılan araştırmalar, iki farklı yönde gelişmiştir. Amerika’da yapılan çalışmalarda ağırlık bu antrenman sırasında ortaya çıkan fizyolojik değişkenlerin saptanması konusuna verilmiştir. Daha sonraları, Almanya‘da yapılan çalışmalarda ise, zihni etkileri ve etkili olmasının şartları, araştırmaların odak noktasını teşkil etmiştir. Zihinsel antrenman sürecinde sporcuda oluşan farklılıklar incelendiğinde ise, bir hareketin yoğun bir şekilde hayal edilmesine bağlı olarak, merkezi sinir sisteminde hareket merkezi uyarılır ve ilgili kaslarda mikro düzeyde kasılmalar meydana gelir. Zihinsel antrenmanın etki mekanizmasını anlatan bu olaya, “Carpenter Etkisi” denir. İlgili kas gruplarına giden kan miktarının artması, solunum ve nabız atışlarının hızlanması ve kan basıncının yükselmesi hayal etme sürecinin sonucunda ortaya çıkan fizyolojik tepkilerdir.

Carpenter Etkisi: Hayal etme süresinde kaslarda oluşan mikro düzeyde meydana gelen kasılmalar.

Zihinsel antrenmanın uygulaması sonucunda ortaya çıkan fizyolojik tepkilerin, hareket becerilerini öğrenilmesi sürecini açıklamakta yetersiz kalacağını düşünen alman spor psikologları, yukarıda anlatılan fizyolojik değişikliklerden çok zihinsel antrenmanın performansa etkisi ve bu etkinin şartlarını araştırmışlardır. Bu konularda yapılmış 60’dan fazla çalışmanın sonuçlarını bir araya getiren ve bunları zihinsel antrenmanın etkinliği açısından yeniden değerlendiren Feltz ve Landers, bu konuda çok önemli tespitlerde bulunmuşlardır. Zihinsel antrenman, hem yeni bir hareket becerisinin edinilmesini kolaylaştırmakta, hem de bilinen hareketlerin daha iyi şekilde icra edilmesine yardımcı olmaktadır. Hareketlerdeki zihinsel unsurların ağırlığının yanında, yapılan antrenman sayısı da, zihinsel antrenmanın etkinliğini belirlemektedir. Zihinsel unsurları çok olan bir hareketin daha iyi yapılabilmesi için beş veya altı zihinsel tekrar yeterli olurken, fiziki unsurları daha yoğun olan bir hareketin iyileştirilmesi içinse, bunun en az iki katı daha fazla zihinsel antrenman uygulamasının gerekli olduğu yine bu araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.

Page 117: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

113  

Zihinsel Antrenmanın Yararları • Zihinsel antrenman, sporda yeni hareket tekniklerinin benimsenmesi için gerekli olan

öğrenme sürecini kısaltır.

• Zihinsel antrenman yoluyla hareket becerileri sağlamlaştırılır ve bunların yapılış sürati arttırılır.

• Zihinsel antrenman, ısınma hareketleri sırasında yardımcı olarak kullanılabilir ve böylece ısınmanın süresi kısalabilir.

• Tesislerin yetersiz ve antrenman süresinin yetersiz olduğu durumlarda zihinsel antrenman yardımcı olarak kullanılır.

• Zihinsel antrenmanda hiçbir sakatlanma riski olmadığı için rahatlıkla uygulanan bir antrenman yöntemidir.

• Tekrar yapıldığı için önceki yapılan yanlışları düzeltmekte yardımcı olur.

• Zihinsel antrenman sürecinde sporcu hareketi gayet yavaş düşündüğü için zor teknikli olan hareketleri daha iyi yapmasına yardımcı olur.

• Zihinsel antrenman yarışmadan önce uygulanabilir. Çünkü sporcu kendisine sıra gelmeden önce yapacağı hareketi düşündüğünden dolayı kendisine sıra geldiğinde hareketi daha kolay ve daha az hatalı yapmasına olanak sağlar.

Sportif performansın geliştirilmesinde zihinsel antrenmanın rolünü ve önemini tartışınız.

Zihinsel antrenmanla ilgili bilgilere http:/www. dergiler.ankara.edu.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz. SPORDA KAYGI VE STRES Kaygı (endişe) normalde korku duygusunu uyandırmayacak nitelikteki uyaranların bir takım tepkilere yol açma halidir. Bir başka tanıma göre kaygı, belirli bir duruma özgü olabilen bu durumu bireyin kendisi için tehdit eder nitelikte algılaması ve korku duymasıdır. Genel olarak insanlar kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi duyumsarlar. Psikologlara göre kaygı bireyin duygusal ve fiziksel durumlara karşı algılarının zihinsel ve somatik göstergesidir. Kaygıyı sürekli kaygı ve durumsal kaygı olarak iki şekilde ele alıp incelemek gereklidir. Spielberger (1966) durumluluk kaygısını,” çevresel nedenlerle ortaya çıkan tehlike ya da tehdit durumunda bireyin gösterdiği karmaşık heyecan reaksiyonlarının ifadesidir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu endişe, yapı olarak geçicidir. Zaman içerisinde değişir ve çeşitlenir. Sürekli kaygı ise, çevresel koşullardan bağımsız olarak bireyin huzursuzluk, endişe duyma, stres altında aşırı duyarlılık gösterme, yoğun heyecansal reaksiyonlarda bulunma eğilimi olarak tanımlanmaktadır. Şüphesiz sporcular arasında sürekli kaygı duygusu gelişmiş olanlar vardır. Sahip olduğu bu kişilik özelliğinden dolayı hemen her ortamda kaygılanabilir ve sürekli bir huzursuzluk içinde yaşayabilir. Daha çok psikiyatristleri ve klinikleri ilgilendiren bu durum sürekli kaygıdan başka bir şey değildir. Ancak bunlar gibi kaygıyı yerleşik bir kişilik özelliği olarak yaşamayan sporcularda belirli uyaranlar karşısında kaygılanma hali görülmektedir. Sportif ortamlar söz konusu olduğunda yarışma öncesinde ve sporla ilgili çeşitli durumlarda kaygılanan sporcuların durumluluk kaygı kapsamında ele alınması gerekir.

Sporcuların kaygılarını araştıran psikologlar elde ettiği bulgular yarışma öncesinde uygun düzeyde kaygılanma olması gerektiğini desteklemektedir. Krol (1970), yapmış olduğu araştırmada kaygı tepkilerinin bireylere göre farklılığını ortaya koymuştur. Kaygı ve heyecan her bireyi aynı biçimde etkilemez. Her bireyin kendine özgü tolerans kapasitesi vardır. Kaygı sürecinde birey fiziksel, somatik ve düşensel bakımlardan uyarılabilmekte, bazen tümü harekete geçmektedir. Fiziksel ve somatik tepkiler genel olarak kalp atışının hızlanması, kas geriliminin artması, yorgunluk duygusu, aşırı alınganlık, el ve

Page 118: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

114  

ayakların terlemesi şeklinde yaşanmaktadır. Düşünsel tepkilerde ise ayrıntılara dikkat edememe, unutkanlık, konsantrasyon sağlayamama, ani karar verebilmede güçlükler söz konusudur.

Kaygının sportif performansın geliştirilmesinde rolünü ve önemini tartışınız. SPORDA STRES Stres Latince’ den türemiş ve İngiliz dilinde kullanılan bir terimdir. İnsanla ve canlılarla ilgili durumu tanımlamada kullanılan bir kelime olmadan önce, fizik ve mühendislik bilimlerinde kullanılmıştır.

İlk kez 17. yüzyılda, elastiki nesne ve ona uygulanan dış güç arasındaki ilişkiyi açıklamak üzere fizikçi Robert Hooke tarafından kullanılmıştır. Thomas Young isimli bir başka fizikçi bunu, yüzyıl kadar sonra bir formül üzerinde göstermiştir. Young ’a göre stres, maddenin kendi içinde olan bir güç ya da dirençtir. Madde kendi üzerinde uygulanan dış güce kendi direnci oranında bir tepki gösterir. 18. ve 19. yy. stres kavramına yüklenen anlam değişmiş ve güç, baskı, zor gibi anlamlarda objelere, kişiye yönelik kullanılmıştır. Psikoloji alanında stresle ilgili çalışmalar 1950 yıllarında Amerikan Psikoloji Derneği’nin yıllık raporlarında yer almaya başlamıştır. 1955 yılındaki raporlardan stres kavramının psikolojinin pek çok alanında kullanılmaya başladığı görülür. Stres durumunda rol oynayan psikolojik özellikler nelerdir ve bireysel farklılıklar ne ölçüde sonucu etkilemektedir? Bu soruların cevapları 1950‘li yıllardan başlayıp günümüze kadar gelmiştir. Stres kavramı günlük yaşantımızda çok kullanılan kavramlardan biri haline gelmiştir. Buna ‘stres yapma, sporcular çok strese girdi, takımımız çok stresli koşullarda mücadele etti, kendini gereksiz yere strese sokuyor’ gibi birçok örnek verilebilir. Stres farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlandığından tam olarak açık olarak ortaya konulmayan bulanık kavramlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Stres konusuyla ilgilenen öncü bilim adamlarından olan Selye stresi şöyle tanımlamaktadır. “Vücuda yüklenilen herhangi bir özel olmayan isteme karşı vücudun tepkisidir.” Cüceloğlu’na göre ise “bireyin fiziki ve sosyal çevreden uyumsuz koşullar nedeniyle, bedensel ve psikolojik sınırların ötesinde harcadığı gayrettir.” Yapılan tanımda stresin hem fiziksel hem de psikolojik boyutları olduğu ortaya konulmaktadır. Ancak, stres her zaman çevrenin, kişilerin kapasitelerini aşan, istemler sonucunda ve kişilerin harcadığı gayretten ortaya çıkmaz. Kişilerin uyarılmışlık eksikliğinde ve çevrenin yetersiz istemde bulunması koşullarında da ortaya çıkar. Folkman stresi “kişinin kapasitelerine yüklenilen veya kişi tarafından kapasitelerini aşan içsel ve dışsal istemler” şeklinde tanımlamıştır. Yapılan tanımlarda da görüldüğü gibi stres canlı varlığın dengesinin bozulmasında rol oynayan içsel ve dışsal uyaranların etkililiğinde ve kişilerin bu uyaranların istemlerini karşılamak için düştüğü dengesiz durumlardır. Stres ile ilgili karışıklığın giderilmesinde Mc Grath‘ın çalışması kavramsal bakımdan oldukça önemlidir. Mc Grath sosyal-psikolojik süreç olarak stresi ele almıştır. Mc Grath ‘a göre stres ile ilgili süreçler şöyle ele alınmaktadır.

• Kişiye objektif istemler yerleştiren, fiziksel ve sosyal çevre,

• Kişinin istemi algılaması ve buna nasıl tepki göstereceği ile ilgili kararı,

• Algılanan isteme kişinin gerçek tepkisi,

• Tepkiden sonuçlanan durumlar.

Stres organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının zorlanması ile ortaya çıkan bir durum olduğu için, tehdit ve zorlanmalar karşısında canlı kendini korumaya yönelik bir tepki zincirini harekete geçirme özelliğine sahiptir. Organizmanın tehdit karşısında olduğu stres durumunda insanlarda hem bedensel, hem psikolojik bir dizi olaylar meydana gelir. Aşağıda sayılacak fiziksel düzeydeki değişikliklerin bütün insanlarda aynı basamaklardan geçmesine karşılık, psikolojik düzeyde olaylar, kişilik ve çevre gibi bireysel şartlarda birçok değişiklik gösterir. Fiziksel düzeydeki stres tepkisinin özelliği, stres vericilerin türüne bağlı olmaksızın ortaya çıkan sabit bir tepki olmasıdır. Bu tepki, organizmanın dengesini bozma tehlikesi gösteren dış şarta otonom sinir sisteminden yöneltilen “kaçma veya savaşma” tepkisidir. Böylece bir tehdit karşısında organizma hayatını sürdürme amacına yönelik bir dizi faaliyette bulunur.

Page 119: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

115  

Bu konu ile ilgili, Gerard Hargreaves’in Stresle Baş Etmek, Doğan Kitap İstanbul, 1999. Adlı kitabını okuyunuz

Bu faaliyetler ve anlamları şunlardır.

• Depolanmış yağ ve şeker kana karışır (mücadeleye gerekli enerji için sağlanır).

• Solunum sayısı artar (bedene daha fazla oksijen sağlanır).

• Kanda alyuvar artar (beyne ve kaslara daha fazla oksijen sağlanır).

• Kalp vurum sayısı artar ve kan basıncı yükselir (bedenin gereken bölgelerine gerekli kan takviyesi yapılır).

• Kan pıhtılaşma mekanizması harekete geçer (yaralanmalara karşı kan kaybını azaltmak için önlem alınır).

• Kas gerilimi artar (kuvvet gerektiren işlere hazırlık yapılır).

• Sindirim yavaşlar veya durur (iç organlardaki kan, kas ve beyne geçer, bağırsak ve mesane adaleleri gevşer).

• Gözbebekleri büyür (daha fazla ışık alınarak algıyı güçlendirmeye yardımcı olunur).

• Bütün duyumlar artar (dış ortamdan daha çok haberdar olunması sağlanır).

• Hipofiz bezi uyarılır (iç salgı sisteminin etkinliği artar, böbreküstü bezinden adrenalin- noradrenalin salgılanır).

Streste kullanılan bilişsel çarptırmalar kısaca şöyledir:

• Her şeyi ya da hiçbir şeyi düşünmemek gibi iki uçta düşünmek

• Olağandan fazla genelleme yapmak.

• Zihinsel süreçler açısından, olaylar ve üzerinde odaklanılan şeylerde gereksiz ve olumsuz ayrıntılar üzerinde durmak, olukluyu görmemek.

• Sonuca varma konusundaki acelecilik.

• Abartmalar.

• Kendisini başkasından değersiz görme.

• Duyuşsal yargılamalar ve negatif duyguların geçerliliğini kabullenme.

• Çevre ve kişilerden etkilenme

• Sık sık kişiselleştirmeye başvurmak.

Stresin Nedenleri Stres kişiye çevre tarafından yüklenilen istemler ve bu istemleri kişinin algılaması ile kişinin bu istemlerle başa çıkabilmesi için kendisinde var olduğuna inandığı kapasiteleri arasındaki dengesizlikten kaynaklanmaktadır. Stres bireyin istenilmeyen bir durumla karşılaştığında, psikolojik ve fizyolojik olarak ne tepki göstereceğini belirlenmemesi durumudur. Burada en önemli olay sonucun birey tarafından önemli algılanmasıdır. Öyle ki sporcuların olayları algılayışı stresin ortaya çıkıp çıkmayacağını belirleyen temel durumdur. Pozitif görülen bir durum, stresli bir ortam ortaya çıkarmaz. Negatif olana bir durum ise, sporcunun performansında olumsuz bir etki yaratabilir ve daha ötesine geçerek sporcunun başarısızlığının temel etkenlerinden biri olabilir. Stres bu anlamda üç önemli bileşene sahiptir.

a. Bireyin çevresi.

b. Bireyin algılamaları.

c. Bireyin bu çevre ve algılamaları sonucu uyarılması.

Page 120: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

116  

Bir sporcunun müsabaka öncesi büyük bir kalabalık seyirci önünde durumunu bu olaylarla ilişkilendirdiğimizde ortaya şu sonuçların çıktığı kolayca görülebilir. Bireyler stres yaşadıklarında nedenlerini ararlar ve genellikle çevrede kusur bulurlar. Stres sürecini başlatan “stres vericiler” (stressor) stresin nedenidir. Sporcular sürekli olarak stres kaynağı yaratabildikleri gibi genellikle aşağıdaki gibi ifadelere başvurarak bunu dile getirebilirler.

• Teknik direktör üzerimde çok baskı kurdu.

• Yöneticiler üzerimde çok baskı kurdu.

• Taraftarlar üzerimde çok baskı kurdu.

• Çok kalabalık seyirciyi tribünde görünce paniğe kapıldım.

• Tribünden gelen kötü tezahürat ortaya koyduğum performansı etkiliyor.

Sporcuların devamlı olarak çevrelerinde kusur araması doğru mudur? Gerçekte strese neden olan tek neden çevre değildir. Bizim çevremizi nasıl algıladığımız da strese neden olmaktadır. Buna örnek verecek olursak; Sporcu stadyuma girdiğinde ve büyük bir seyirci yoğunluğu ile karşılaştığında şunu düşünebilir “bu kalabalığa yeteneklerimi göstermek için güzel bir fırsat var” derken bir başka sporcu ise “bu kadar kabalık önünde hata yapsam ne kadar kötü ve utandırıcı olur” şeklinde düşünebilir. Elbette saha farklı bir saha değil. Fakat bir sporcu bu sahadaki seyirci kalabalığını pozitif algılarken diğeri ise, negatif olarak algılamaktadır. Bu algılama sonuçta bazı sporcularda performans eksikliğini olarak ortaya çıkarırken bazı sporcular tarafından ise tehlikeli bir durum olarak algılanmaktadır. Her iki durumda da belirtilen özellikler sporcunun özgüvenini tehdit eder, bireysel zararlara neden olur, korku yaratır, sporcu üzerinde baskı yaratarak müsabaka performansı üzerinde etkili olacaktır. Selye (1985), stres uzun sürdüğü zaman üç safhanın ortaya çıkacağını belirtmektedir. Bunlar alarm safhası, direnme safhası ve tükenme safhasıdır ki, Selye bu yapıyı ‘Genel Uyum Belirtisi’ olarak isimlendirmiştir. Stres verici bir durumla karşılaştığında birey başlangıçta bir alarm dönemi yaşar. Bu otonom sinir sistemini etkin bir duruma geçirir ve salgı bezlerini uyararak kana bol miktarda adrenalin ve adrenalinin etkisi ile ortaya çıkan bir kısım biyokimyasal maddeleri gönderir. Bu salgıların etkisi ile organizma alarm dönemine girer. Bu dönemde iki evre gözlenir ilki şok ya da yıkım olarak adlandırılır, bu birkaç dakikadan, 24 saate kadar sürebilir. Ardından karşı şok evresi başlar. Şok evresinde, sinir sistemi depresyonu, kas tonusu azalması ve kan şekerinde ani artışı görülür. Bu evre ne denli ağır olursa olsun, ikincil bir yıkıma götürmediği sürece şok olarak tanımlanmaz. Organizmaya stres veren uyarıcı ya da ortam devam ediyor ise, direnme dönemi başlar. Organizma alarm tepkilerini ortadan kaldırır. Stresli ortama ya da uyarıcıya karşı direncinde azalma olur. Alarm dönemindeki biyokimyasal değişimlerin çoğu ortadan kalkar. Organizma normal koşullarda işliyormuş izlenimi verir. Oysaki gerçekte yorulmaktadır. Yavaş yavaş direncini kaybetmektedir. Tükenme dönemi ise, uzun süren aşırı uyarıya karşı uyum sağlanmasından sonra ortaya çıkan tüm reaksiyonları içine alan bir evredir. Organizma artık bu direncin baskısına dayanamaz, direncini kaybeder. Eğer normal durumlarla temas devam ederse uyum ortadan kalkar ve yorgunluk döneminde tekrar alarm tepkileri görülür. Bir stresin üç bileşeni vardır. Bunlar bilişsel, davranışsal ve fizyolojik bileşenler olarak ele alınır.

STRES

Fizyolojik Düzey: Organizma spor ortamında tehlike ile karşılaştığında, tehlikeyi algılamış ise, uygun tepkiler ortaya koyabilmek için etkinlik düzeyini hızla arttırmaya çalışır. Bu stresin alarm dönemi tepkilerine benzer tepkiler ile kendisini gösterir. Kaslardaki gerginlik, gevşeyememe, gerilim baş ağrıları, mide krampları, artan motor gerginlik ve yükselen otomatik canlılığın yarattığı gerilime dayalı uyku bozuklukları, gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir.

Davranışsal

(Saldırganlık, sakınma ve organize olma)

Bilişsel

(Konsantrasyon yitimi, Zihinsel çarptırmalar)

Fizyolojik

(Otomatik Canlılık Düzeyi)

Page 121: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

117  

Davranışsal Düzey: Sporcu bu noktada artık sakınılması gereken bir kısım davranışlar ortaya koymaya başlar. Kolay bir pozisyonda olsa bile topa vurmaktan kaçınmak gibi ya da hatadan kaçınmak için topa sahip olmamaya çalışmak gibi davranışlar ortaya çıkabilir. Yine zamanlamanın yitirilmesi, reaksiyon zamanında uzama, dikkat ve konsantrasyon kayıpları da davranışsal bir dezavantaj olarak görülebilir.

Bilişsel Düzey: Hatalı bilgilendirme sürecinin dışsal ve içsel gelişimi ile düşüncenin kategorize edilmesi ya da olumsuz şekle büründürülmesi sonucu sporcu olumsuz düşünmeye, olumlu düşünceyi reddetmeye, kendi yetenek ve performansına olumsuz bir şekilde bakmaya başlar. Olumsuz olan yaşantıları genellemeye, müsabaka sonuçlarını iki uçta değerlendirmeye yönelten bir kısım bilişsel çarpıtmalar yaşar.

Stres sporcunun negatif düşünceler sonucunda yaşadığı ve çevresine uyarılmışlık düzeyini yükseltecek tepki gösterdiği bir durum olduğu için sporcunun olayı algılamasıyla ilişkilidir. Eğer sporcu müsabakayı çok önemli bir şekilde algılarsa stres o kadar artacaktır. Bu durum iki şekilde formüle edilebilir.

Birinci Stres Formülü Bir sporcunun birçok kez maçlara çıktığı soyunma odasına girdiğini ve kalp atışlarının yükseldiğini, avuç içlerinin nemlendiğini ve içinden negatif düşünceler geçtiğini düşünelim. Sporcu bu hisleri geçmişine dayalı olarak düşüncelerinde yaşatmaya devam eder. Bu örneğe göre, soyunma odasının kendisine stres yaratmasından çok sporcunun geçmişe dayalı olarak yaşadıkları deneyimler strese neden olmaktadır. Sporcunun 3–5 yıl önce yaşadıkları ve bir zamanlar heyecanlandığı aynı soyunma odasına girdiğinde bile uyarılmışlık düzeyi yükselebilir. Sporcunun burada stres yaşaması geçmişi hatırlaması ile ilgilidir. Çevrenin sporcu tarafından negatif olarak değerlendirilmesi ve bunun sporcuda stres yaşayabilmesi söz konusu olabileceği gibi sporcu çevresel uyarıları pozitif olarak da algılayabilir ve yaşadığı stresten heyecan duyabilir ve bundan faydalanabilir.

İkinci Stres Formülü Bir sporcunun soyunma odasından sahaya çıktığını ve ısınan rakiplerini gördüğünü düşünelim. Sporcu rakip sporcularla başa çıkmanın çok zor olduğunu ve kendi seyircileri önünde mağlubiyet yaşamalarının çok zor olduğunu ve kendi seyircileri önünde mağlubiyet yaşamalarının ne kadar utanç verici ve küçümseyici olacağını düşünmeye başlar. Sporcunun yaşadığı bu duruma vücudu hemen kalp atım sayısını arttırarak, deri sıcaklığı ve solunum sayısında değişiklikler yaparak yanıt verir. Sporcunun dizleri titremeye başlar. Birinci stres formülüne göre uyarılmışlık önceliklidir ve negatif düşünceler sonradan yaşanılmaktadır. İkinci stres formülünde ise, bunun tersi olarak negatif düşünceler öncelikle ve uyarılmışlık sonradan yaşanır.

Spor Ortamında Stresi Oluşturan Etkenler Spor ortamında stresin temelini oluşturan etmenler şunlardır:

Temel Gereksinimler Açısından Öz Güvende Azalma: Spor günümüzde meslek olarak ortaya çıkmış olmasına karşın pek çok üst düzey sporcu kendisini spora tamamen adamış ama geleceklerini garantiye alacak ve kendilerini rahat ettirecek bir maddi gelir sağlayamamışlardır. Ya da pek çoğu spor kariyerlerinin belli bölümlerinde maddi açıdan güvence altında değillerdir. Bu sporcular açısından önemli bir stres yaratıcı olarak görülmektedir.

Çalışma Koşulları ve Çalışma Ortamları: Sporcunun çalışma ortamı stres yaratıcısı olabilir. Antrenör, yönetici ve diğerleri ile kurulan ilişkiler ya da antrenman zorluğu sporcunun huzursuz ve mutsuz olmasına sonuçta da stres yaşamasına neden olabilmektedir.

Antrenörün Uyguladığı Yönetim Tarzı: Antrenörün kullandığı yetersiz yöntemler sporcular üzerinde yoğun strese yol açabilmektedir. Bu ise antrenmanda uygun olmayan teknik çalışmaların ya da pekiştireçlerin kullanılması ile bireyin kendisine olan güvenini yitirmesi ve antrenörüne direnmeyi arttırır.

Page 122: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

118  

Gelinen nokta sporcu açısından strestir. Yine antrenörlerin kendilerini sporcularına zorla kabul ettirmeleri de sporcuda yanlış duygular uyandırır ve sporcuyu strese götürür.

Müsabakaya İlişkin Etmenler: Bir müsabakada hata yapacağından korkma otomatik bir değerlendirme de stresin oluşumunda ilk etmen olarak görülmektedir. Günümüzde her müsabakanın farklı bir değeri vardır. Kimi zaman para ve şöhret kimi zaman işlevsel bir statü elde etme ve sadakati içerebilmektedir. Sporcu buradan hareketle kendisi için önemli müsabakaları ayırabilir. Bu müsabakalarda hata yapma korkusu daha da belirginleşir.

Seyirci ve Maçın skoru: Suinn (1987)’in dışsal stres verici olarak adlandırdığı bu durum sporcunun etkilenmesinde önemli bir yöndür. Saptanabilen dışsal stresörler içinde seyirci en önemlilerinden biridir. Sporcunun aleyhinde yapılan tezahürat sporcuyu çoğunlukla strese sokabilir. Maçın skorunun çok kritik olduğu durumlarda yine aynı şekilde sporcuyu strese sokabilmekte ve konsantrasyon yitimi, aşırı gerginlik, öfke, saldırganlık gibi tepkilere yol açabilmektedir.

Engelleme: Sporcu olumsuz sonuçları yorumlarsa ve kendi kontrolü altında görünmüyor ise engelleme oluşabilir. Engelleme kontrol edilemeyen olaylar oluştuğunda görülebilir. Sporcunun müsabaka boyunca yaptığı hatalar ve rakibin yaptığı iyi hareketler engellemeleri oluşturur.

Yazılı ve Görsel Basın: Müsabaka öncesinde ortaya çıkan önemli sosyal motivasyon kaynağı olarak medya kabul edilmektedir. Medyanın ortaya koyduğu abartılı üslup sporcunun gerçekleri algılamamasında etkili olabilmektedir. Bunun sonucunda rakibi küçümseme ya da rakibi gözünde abartma gibi durumlar yaratılabilmektedir. Sporcu gerçekleri ile karşılaşmadan yapacağı müsabakaya ilişkin bir kısım bilişsel çarpıtmalar oluşturarak ve zihinsel çalışmalar yaparak kendisini aşırı baskı altına alabildiği için bu duygu stres olarak ortaya çıkabilir.

Stresle Başa Çıkma Yöntemleri Stres, modern insanın günlük yaşamının bir parçasını oluşturur. Bireyin aile çevresinde, iş ve genel çevresinde, strese neden olacak binlerce stres kaynağı vardır. Üç farklı yöntemle stresle başa çıkılabilir. Bunlar; bedenle başa çıkma yolları, zihinle başa çıkma yolları ve davranışla başa çıkma yollarıdır. Bedenle başa çıkma yollarında, gevşeme teknikleri, değişik beden egzersizleri ve beslenme biçimleri yer alır. İkinci gruptaki zihinsel başa çıkma yolları, uyumsuzluğa ve gerilime neden olan faaliyetlerden uzak kalma, zihinsel düzenleme ve dönüşüm tekniklerini içerir. Üçüncü aşamada, davranışla başa çıkma yolu bulunmaktadır. Davranışla stresle başa çıkmanın en etkin yolu, “A” tipi davranış biçimlerinin değiştirilmesidir. Birçok insanın streslerini yönetmek için masaj yaptırdıklarını, özel müzikler dinlediklerini, ılık duş aldıklarını, gürültülü ortamlardan uzaklaşarak daha sakin yerlerde vakit geçirdikleri bilinmektedir.

Stresi Ne kadar İyi Tanıyabiliriz? Sporcuların stresi yönetmelerine yardımcı olmak için antrenörlerin veya spor psikologlarının sporcuların fizyolojik, zihinsel ve davranışsal stres bulgularını tanıma yeteneğine sahip olmaları gerekir. İyi antrenörlük sporcuları iyi anlama ve tanıma yeteneğinden geçmektedir. Eğer antrenörler sporcularının stres bulgularını tanımada zorluk çekiyorlarsa bu konuda kendilerini yetiştirmeli veya bir spor psikoloğu ile işbirliğine girmelidirler. Organ’a göre bireyin stresle başa çıkması stresin yönetilmesine bağlıdır. Bu amaçla stres yönetimine yönelik üç temel yaklaşım belirlenebilir. Bunlar; bireyin kendini yönetim tarzı, destek sistemlerini yönetimi, örgütün yönetim tarzıdır.

Bütün stres yönetim teknikleri şu üç bileşenin değiştirilmesiyle ilgilidir.

• Çevresel koşullar

• Negatif düşünceler

• Uyarılmışlık düzeyi

Çevreyi değiştirmek stresle başa çıkmaya yardımcı olabilir. Burada stres yönetimi ile ilgili olarak en önemli verilmesi gereken karar bedensel bir yönetim mi yoksa bilişsel bir yönetim mi kullanılacağıdır.

Page 123: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

119  

Eğer stres birinci stres formülüne göre meydana gelmekteyse yani;

Çevresel Uyaran Uyarılmışlık Negatif Düşünceler = STRES

Bedensel tekniklerin kullanılmasının daha yararlı olacağı düşünülmelidir.

Eğer meydana gelen stres ikinci stres formülüne uyuyorsa yani;

Çevresel Uyaran Negatif Düşünceler Uyarılmışlık = STRES

Stresin nasıl yaşandığına bağlı olarak stres yönetim tekniği belirlenmelidir. Ancak stres, birinci formüle dayalı olarak sporda daha az yaşanmaktadır. Bu nedenle yalnız başına bedensel stres yönetim tekniklerinin kullanılması uygun görülmemektedir. Birçok sporcu sadece gevşeme teknikleriyle çalışarak yaptıkları çalışmalardan fazla sonuç alamazlar ve zamanla bu tür çalışmalardan kopabilirler. Stresle başa çıkmak için, stres yönetimine ilişkin daha geniş bir bakış açısı oluşturmalıyız. Bir veya birkaç güçlü stres kaynağı ile karşılaştığımız zaman üç tercih yolumuz vardır:

a. Düşmana anlayış gösterme,

b. Karşı savaş verme,

c. Geri çekilme

Stres sporcuların yetenekleriyle onlardan beklenilenlerin uyumlu düşmediği, beklentilerin sporcuların yeteneklerinden daha yüksek olduğu ve sonucun sporcular için önemli olduğu ve bir anlam taşıdığı durumlarda yaşanır. Sporcu karşılaşacağı durumlarla başa çıkmada yeteneklerinden emin değildir. Bu açıklanan nedenlerden dolayı spor psikologları ve antrenörler şu iki konuda uzman olmalıdırlar.

1. Belirsizliği Aşağıya Çekmek: Antrenörler ve spor psikologları sporcunun çevresini düzeltmek için kullanmada becerikli olmalıdırlar. Elbette sporlar her türlü belirsizlik ortadan kaldırılamaz. Sporu daha çekici ve eğlenceli yapan en önemli özelliklerden bir 5tanesi de sonucun önceden tahmin edilememesidir. Bu belirsizlik antrenörün isteği ile ortadan elbette kaldırılamaz. Sporculara bu belirsizliklerle daha iyi başa çıkabilmeleri için psikolojik beceriler öğretilmelidir. Özellikle antrenörün kontrolünde olabilecek ve onların performanslarını olumsuz etkileyen belirsizliklerin ortadan kaldırılması planlanmalıdır.

2. Önemi Azaltma: Bu teknik ise antrenörün sporcuların streslerini kontrol altına almaları için başvurdukları diğer bir yoldur. Sporcular bazen aşırı önem vermekten dolayı stres yaşarlar. Sporcunun sonuca verdiği önem içsel ve dışsal olabilir. Dışsal olanlar para, prim, kupa vb. içsel olanlar ise zevk, tatmin ve başarı vb. şeylerdir.

Stresle bireysel olarak başa çıkmak için ise şu yöntemler kullanılabilir:

a. Öz-saygının geliştirilmesi: Stresle bireysel olarak başa çıkmak için başvurulacak yollardan biri, özsaygının geliştirilmesidir. Özsaygının geliştirilmesi, stresle etkin bir bireysel çaba yöntemidir. Size zevk veren, sizi istek ve neşeyle dolduran her şeyi yapın ve kendiniz olun.

b. Denge bölgeleri: Kısa zaman içinde gerçekleşen aşırı değişiklik, insanı rahatsız eder. Denge bölgesi, yaşamınızda hiçbir değişikliğin olmadığı, eğer oluyorsa da çok az ve çok yavaş olduğu bir alandır.

c. İyi yönetim: Kullanıldığında çok etkin olan gerilim azaltıcı unsurlardan biridir. Verimli etkin bir yönetici olmak, işe karşı hakimiyetinizi sağlayacağı için, gerilimin yükünü denetleyebilir.

d. Niteliklerin geliştirilmesi: Stresi azaltmanın bir başka yolu da, kişisel ve mesleki nitelikleri, mümkün olduğu kadar hatalardan arınarak, güçlendirilmelidir. Bu bireyin kendisine duyduğu öz-güveni ve öz-saygısını yükseltir.

e. Ruh sağlığı: Stresi azaltıcı önlemlerden bir diğeri de, iyi bir ruh sağlığıdır. Geliştirilen güçlü psikolojik uyumun stresi etkisiz hale getirdiği genel olarak kabul edilmektedir.

f. Algılama Stratejileri: İç ve dış kaynaklı gerilimler, insanın kişilik süzgecinden geçer ve bu kişilik onun gerilime tepkisinin ne kadar güçlü olacağını belirler. Kimileri oldukça güçlü bir gerilim

Page 124: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

120  

kaynağına yüksek direnç gösterebilirken, kimileri çok basit stres kaynakları karşısında bile, yıkıma uğrar.

g. Yaşam temposunun kontrolü: Hayatınızın ne kadar hızlı, tempolu, stresli ve tatminkar olduğunun değerlendirilmesi, stres azaltıcı yöntemlerin sonuncusudur. Ara sıra oturup, yaşadığınız hayatın hızını gözden geçirmenizde yarar vardır. Direnç sınırlarınız içinde mutlu musunuz, yoksa birçok işi bir arada yaparak, olumsuz stres düzeyinde mi yaşıyorsunuz, stres eşiğinizi sık sık zorluyor musunuz? Bu gibi soruların, olumlu cevaplarını buluyorsanız, stresle bireysel başa çıkmanın etkili yöntemlerini bulmuşsunuz demektir.

Sportif performansın geliştirilmesi için stresle başa çıkma yollarını ve bu süreçte antrenörün rolünü ve önemini tartışınız.

Stresle ilgili bilgilere http:/www. doktorsitesi.com/e/stresle-bas-etmek adresinden ulaşabilirsiniz. SPORDA SALDIRGANLIK Sporun insanları yakınlaştırıcı ve barışçı özelliklerinden söz edilmesine rağmen, antrenörlerin, sporcuların ve seyircilerin bazıları saldırganlığı sportif performansın bir elemanı olarak kabul ederler. Gerçekte bazı spor branşlarının ele alındığında (buz hokeyi ve Amerikan futbolu) vb. saldırganlığın kabul edilebilir bir davranış olarak görülmesi, daha fazla sert oynanması için seyircinin kışkırtması ve yeterince sert oynamadığı için oyundan çıkartılan sporcular olduğu bir gerçektir. Saldırganlık bir davranıştır. Bu nedenle saldırganlığın geçmiş yıllardan beri birçok tanımı yapılmış olmasına rağmen yine tüm yazarların bir noktada birleştiği ortak kabul edilen bir tanımı mevcut değildir. Dolard, Miller, Mourer ve Sears (1939) saldırganlığı, başka bir kişiye zarar vermede hedeflenmiş davranışın sırası olarak tanımlamışladır. Similarl, Kaufman (1970), saldırganlığı canlılara hedef olan direk davranış olarak tanımlamışlardır. Baron ise (1977), zarar ya da yaralanmanın direk olarak hedefe doğru yöneltilen davranışlardan herhangi biri olarak tanımlamıştır. Türk Dili Sözlüğünde ise saldırganlık, bireyin kendi düşünce ve davranışlarını dışardan gelen direnmelere karşın zorla karşısındakine benimsetme çabasıdır. Alderman (1974), saldırganlık kelimesini bir başkasının acı duyması, yaralanması amacıyla yaptığı kasti hareket şeklinde tanımlamıştır. Humsan ve Silva (1984) yaptıkları farklı bir tanımlamada saldırganlığı” hak iddia etme hareketi olarak açıklamışlardır. Örneğin; futbolda rakibi bloke etmek, buz hokeyinde rakibi tutma, basketbolda ribaund için savunma pozisyonunda durma gibi hareketler oyun kurallarına uygun biçimde kin ve nefret içermeden yapılırsa bunlar spor müsabakaları içinde kabul edilebilir davranışlardır. Eğer bu davranışlar saldırı niteliğinde ve sporcu tarafından rakibini yaralamak amacı taşıyorsa bu davranış saldırganlıktır. Baker (1990) saldırganlıkla ilgili tanımların ortak bir özelik taşımadığını, saldırganlık kavramının kişilik özelliği, öğrenilmiş bir alışkanlık ve biyolojik bir süreç olarak ele alınması gerektiğini belirtmiştir. Bu nedenle saldırganlık sosyal olarak kabul edilebilirlik ya da kabul edilemez olaylar içinde açıklanabilir.

Bu ve buna benzer saldırganlık tanımlamaları incelendiğinde sporda saldırganlığın dört özelliğinin oraya çıktığı kolayca görülebilir. Bunlar:

1. Saldırganlık bir davranıştır.

2. Saldırganlık zarar ve yaralamayı içerir.

3. Saldırganlık canlıya yöneliktir.

4. Saldırganlık planlıdır ve amaç içerir.

Yukarıda yer alan özellikler incelendiğinde saldırganlığın kasten yapıldığı kaza sonucu meydana gelmeyen bir davranış olduğu görülmektedir. Çünkü saldırganlığı amaç edinmiş bir sporcu rakibini yaralar ya da sakatlamak niyetindedir. Ancak sporda saldırganlıkta fiziksel temas her zaman olmayabilir. Çünkü saldırganlık fiziksel temas ve sözlü bir davranış içermektedir. Bir tavır ya da duygu değildir. Kaza eseri hatta istemeyerek bir sporcu rakibini yaralayabilir. Bu saldırgan bir davranış değildir. Çünkü verilen

Page 125: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

121  

zarar planlı değildir. Saldırganlık bir canlıya olduğu için herhangi bir spor eşyasına zarar vermek saldırganlık olarak kabul edilemez. Sporda saldırganlığın içsel hazırlığı yeni saldırgan davranışın şartlarını gösteren bir kişilik özelliği olarak algılanabilir. Saldırganlık görülmez, aksine uygun davranış biçimlerinde ortaya çıkar. Saldırganlık davranışını ortaya çıkaran o andaki durumla ilişkili olarak değerlendirilir.

Sporda Saldırganlık Çeşitleri Sporda saldırganlık “Amaçlı Saldırganlık” ve “Kasti Saldırganlık” olmak üzere ikiye ayrılır. Her iki saldırganlık çeşidi spor ortamında vardır. Bazen spor branşının oyunsal özelliklerine göre bazen de skorun, sporcunun, antrenörün algılayış şekline ve pekiştireçlerin durumuna göre değişkenlik kazanır.

Amaçlı Saldırganlık Amaçlı saldırganlıkta şiddet bir amaca ulaşmak için uygulanır. Ancak sporcu bu amacına ulaşmak isterken başka bir sporcuyu istemeyerek yaralayabilir. Yani rakibine bir amaç doğrultusunda hareket yapan sporcu onu yaralayabilir. Örneğin bir voleybolcu topu hızlı ve sert bir şekilde rakibinin üstüne vurarak topu çıkarmasını engellemek isteyebilir. Böyle bir hareket rakibinin yaralanmasına neden olabilir. Bu amaçlı bir saldırganlıktır. Amaçlı saldırganlık kurallara uygun olarak gerçekleşebildiği gibi kuralların dışına da çıkılarak yapılabilir. Amaçlı saldırganlık her bir spor dalı için ayrı ayrı ve özel olarak belirlenmelidir. Çünkü bir spor branşında oyunsal özelliklerden kaynaklanan bir hareket normal karşılanırken, aynı hareket farklı bir spor branşında amaçlı saldırganlık olarak ele alınabilir. Amerikan futbolunda çarpma ve tutmanın anlamı amaçlı saldırganlık olarak algılanırken aynı hareketler hentbol sporunda saldırgan davranış olarak algılanabilir. 1500 metre koşusunda rakibe omuz atma ya da vurma ile futbolda aynı hareket farklı değerlendirilmelidir.

Kasti Saldırganlık Sporda kasti saldırganlıkta rakibi yaralama ve sakatlama amacı vardır. Kasti saldırganlık bir amaca yönelik, planlıdır, düşmanlık ve kızgınlık içerir. Bir beyzbolcunun rakibini tutmaması için topu belirli bir hızla atması amaçlı saldırganlık iken aynı oyuncunun topu maksimum hızla atması amaçlı ve planlı olması nedeniyle kasti saldırganlıktır. Sporda en çok rastlanan saldırganlık türü amaçlı saldırganlıktır. Bunun üç nedeni olabilir. Birincisi; rakibine bilerek zarar veren düşmanlık içeren davranışlar hakem tarafından cezalandırılır. Sporcuya verilen bu tür cezalar kasti saldırganlığı büyük ölçüde engeller. İkinci nedeni; müsabakaya katılan sporcuların şiddete yönelik davranışlara yönelmeleri seyircilerden daha az olduğudur. Yani sporcuların sözde saldırganlıkta daha şiddet yanlısı olmalarına rağmen spor alanına çıkınca bunu yapmanın zor olduğunu anlamalıdırlar. Üçüncü nedeni ise; sporcu deneyimi fazla olan ve profesyonel olan sporcular rakiplerini yaralayarak kazanmayı değil becerilerini kullanarak rakiplerini yenmeyi tercih etmelidirler. Müsabaka sırasında saldırganlığa yönelik zamanlar olsa da, beceri düzeyi yüksek olan sporcular birbirlerine genellikle saygı duyarlar. Örneğin; boks, güreş, futbol vb. temas içeren sporlarda, sporcuların müsabaka sonrası birbirlerine dostça sarıldıkları görülebilir. Diğer taraftan bazı antrenörlerin sıklıkla kullandığı “agresif hücum” , “agresif savunma”, “agresif futbol” vb. söylemlerde bulundukları görülmektedir. Acaba antrenörler sporcularının daha saldırgan olmalarını mı istemektedirler? Aslında burada antrenörlerin dile getirmeye çalıştığı, sporcularının kuralların izin verdiği ölçüde fiziksel güçlerini kullanma isteğidir. Yani antrenörler sporcularından hırslanmalarını, kendilerini öne sürmelerini ve konsantre olmalarını istemektedir. Eğer kurallar fiziksel gücün kullanılmasına bazı sınırlamalar getiriyor ve sporcuda bu sınırlar içerisinde fiziksel gücü kullanıyorsa burada saldırganlıktan söz edilemez. Buna psikolojide atılganlık adı verilir. Sporda bir davranışı anlayabilmek ve önceden tahmin edebilmek yani davranışın kurallara uygun mu ya da kural dışı planlı ve amaçlı olup olmadığını belirleyebilmek için, olası nedenleri bilmek gerekir. Saldırganlıkla yapılan birçok araştırmada saldırganlık biyolojik, psikolojik ve sosyolojik açılardan açıklanmaya çalışılmıştır. Bu açıklamalar aklımıza bazı soruları getirmektedir. Örneğin; spor müsabakalarına katılmada sporcuların göstermiş olduğu saldırganlığın tespit edilen bir yönü var mıdır? Eğer tespit ediliyorsa, bir kişinin saldırganlığa meyli görülüp daha olumlu ve üretken bir duruma çevrilebilir mi? Bu ve buna benzer soruları saldırganlığın yönü, derecesi ve zamanlaması kısaca incelendiğinde daha kolay cevaplar bulunabilecektir.

Page 126: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

122  

Saldırganlığın Yönü: Saldırgan davranışlar kızgınlığın ya da gerginliğin dışa vurulması yoluyla bir tür başa çıkma ya da rahatlama süreci olarak düşünülebilir. Araştırmalar saldırgan davranışların yalnızca bireyde engellenmeye neden olan kişiye yöneldiğinde gerginliğin azaldığını göstermektedir. Bazı sporlarda saldırganlık, uygun hedefe yöneldiğinde üretken, yapıcı bir anlam taşır. Örneğin; futbolda topa yapılması gereken müdahalenin rakibe yapılması.

Saldırganlığın Derecesi: Sporda saldırganlığın uygun hedefe yönelmesi kadar derecesi de önemli olmaktadır. Daha önce değinildiği gibi, bazı spor dallarında belirli bir dereceye kadar saldırganlığa izin verilmektedir.

Saldırganlığın Zamanlaması: Genellikle sporcularda oyunun ya da karşılaşmanın ilk dakikalarında saldırgan davranışlar görülmez. Ancak ilerleyen dakikalarda, özellikle oyunun sonlarına doğru saldırgan davranışlarda bir artma görülür.

Sporda Saldırganlığı Azaltmada Antrenörün Rolü Sporda antrenör sporcularında saldırganlığı azaltmada önemli roller üstlenebilir. Antrenörün deneyimi, oyun bilgisi, algılama kapasitesi, kişilik özellikleri vb. sporcularda saldırgan davranışların ortaya çıkmasında ya da bu tür davranışların azaltılmasında önemli bir özelliğe sahiptir.

• Genç sporcuların saldırgan olmayan davranışlarını övün. Yetenekli sporcularınıza diğer sporcuların onları örnek aldığını hatırlatın.

• Saldırganlığı artıran ortamlardan sporcularınızı uzaklaştırın ya da uzak kalmasını sağlamayı öğretin. Sporcuların saldırgan davranış göstermesine neden olabilecek dışsal faktörleri oyun alanından uzaklaştırın.

• Sporcunuz saldırganlığını kontrol ettiğinde pozitif destek verin.

• Duygularını kontrol etmek ve canlanmayı sağlayabilmek için rahatlama ve stresi sevk ve idare etme tekniklerini öğretin.

• Sporcuların sonuçla ilgili işler yerine performansla ilgili işlerde cesaretlendirin.

• Bir sporcunun saldırgan davranışlarının bütün takımı bozduğunu vurgulayın.

• Saldırgan davranışlar konusunda ısrar eden sporcunuzu cezalandırıldığınız gibi duygularını kontrol edebildiğinde de takdir edin ve destekleyin.

• Bir antrenör olarak her zaman kendi davranışlarınızın farkında olun. Çünkü siz etkileyici bir rol model olabilirsiniz. Sporcularını saldırgan davranışlara iten antrenörlerinde cezalandırılacağını unutmayın.

Sporda amaçlı saldırganlık ve kasti saldırganlığı tartışınız.

Bu konu ile ilgili, Mehmet Acet, Sporda Saldırganlık ve Şiddet, Morpa Kültür Yayınları, 2005. Adlı kitabını okuyunuz.

Sporda saldırganlık ve şiddetle ilgili bilgilere http://www.arifverimli.com/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Page 127: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

123  

Özet

Mohoney‘e göre, spor psikolojisinin kavramsal olarak kullanılması antik yıllara uzanmaktadır. Örneğin, eski Yunan ve Asya kültüründe, akıl ve vücut arasındaki içsel ilişki hem performansı hem de kişisel gelişimi etkilediği için önemli bir merkez olarak kabul edilmiştir. Spor psikolojisi spor biliminin en genç bilim dalıdır. Spor psikolojisi uzmanları fiziksel aktivite içinde yer alan motivasyon, kişilik, stres, saldırganlık ve şiddet, liderlik, grup dinamiği ile sporcuların psikolojik yapıları, duyguları, düşünceleri ve davranışları gibi birçok farklı boyutları inceler.

İnsanı oluşturan ruhsal ve bedensel bütünlük nedeni ile baskının yarattığı stresten kurtulmanın ve her şeye rağmen belirli düzeyde performans yükselmesi sağlamanın tek yolu spor psikolojisidir. Pek çok yazar spor psikolojisine ilişkin olarak farklı tanımlar yapmıştır. Bazı yazarlar spor psikolojisini spor bilimlerinin ya da psikolojinin alt alanı şeklinde ele alırken, bazıları spor psikolojisini “sporun insan davranışları üzerine etkisi” şeklinde açıklamış; kimi yazarda “spor ortamında insan davranışları ile ilgili sorulara yanıt bulmaya çalışan spor ve egzersiz biliminin bir alt alanı” olarak açıklamaktadır.

Zihinsel antrenman, hem yeni bir hareket becerisinin edinilmesini kolaylaştırmakta, hem de bilinen hareketlerin daha iyi şekilde icra edilmesine yardımcı olmaktadır. Hareketlerdeki zihinsel unsurların ağırlığının yanında, yapılan antrenman sayısı da, zihinsel antrenmanın etkinliğini belirlemektedir. Herhangi bir uygulama çalışması yapmadan, sadece planlı ve yoğun bir şekilde hayal ederek yani zihinde canlandırarak yeni bir hareketin öğrenilmesi veya zaten bilinen bir hareketin mükemmelleştirilmesi sürecine, zihinsel antrenman denir. Hareketi hayal etme sürecinin gerçekleşme şekline göre zihinsel antrenman, üçe ayrılır. Bunlar; kendi kendine konuşma antrenmanı, gizli algı antrenmanı ve kendini hayal etme antrenmanıdır.

Kaygı (endişe) normalde korku duygusunu uyandırmayacak nitelikteki uyaranların bir takım tepkilere yol açma halidir. Bir başka tanıma göre kaygı, belirli bir duruma özgü olabilen bu durumu bireyin kendisi için tehdit eder nitelikte algılaması ve korku duymasıdır. Genel olarak insanlar kaygıyı gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi duyumsarlar. Psikologlara göre kaygı bireyin duygusal ve fiziksel durumlara karşı algılarının zihinsel ve somatik göstergesidir. Kaygıyı sürekli

kaygı ve durumsal kaygı olarak iki şekilde ele alıp incelemek gereklidir. Spielberger(1966) durumluluk kaygısını,” çevresel nedenlerle ortaya çıkan tehlike ya da tehdit durumunda bireyin gösterdiği karmaşık heyecan reaksiyonlarının ifadesidir” şeklinde tanımlamaktadır. Bu endişe, yapı olarak geçicidir. Zaman içerisinde değişir ve çeşitlenir.

Stres kavramı günlük yaşantımızda çok kullanılan kavramlardan biri haline gelmiştir. Buna; stres yapma, sporcular çok strese girdi, takımımız çok stresli koşullarda mücadele etti, kendini gereksiz yere strese sokuyor gibi birçok örnek verilebilir. Stres farklı araştırmacılar tarafından farklı şekillerde tanımlandığından tam olarak açık olarak ortaya konulmayan bulanık kavramlardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Stres konusuyla ilgilenen öncü bilim adamlarından olan Selye stresi şöyle tanımlamaktadır. “Vücuda yüklenilen herhangi bir özel olmayan isteme karşı vücudun tepkisidir. Cüceloğlu’na göre ise,“bireyin fizik ve sosyal çevreden uyumsuz koşullar nedeniyle, bedensel ve psikolojik sınırların ötesinde harcadığı gayrettir. Yapılan tanımda stresin hem fiziksel hem de psikolojik boyutları olduğu ortaya konulmaktadır. Ancak, stres her zaman çevrenin, kişilerin kapasitelerini aşan, istemler sonucunda ve kişilerin harcadığı gayretten ortaya çıkmaz. Kişilerin uyarılmışlık eksikliğinde ve çevrenin yetersiz istemde bulunması koşullarında da ortaya çıkar.

Saldırganlık bir davranıştır. Bu nedenle saldırganlığın geçmiş yıllardan beri birçok tanımı yapılmış olmasına rağmen yine kesin tüm yazarların bir noktada birleştiği ortak kabul edilen bir tanımı mevcut değildir.

Page 128: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

124  

Kendimizi Sınayalım 1. Son yıllarda spor psikolojisinin hangi işlevi daha fazla önem kazanmıştır?

a. Kişisel sorunları giderme

b. Motorik öğrenmeler

c. Takım moralini yükseltme

d. Performans yükseltme

e. Denge, koordinasyon ve tepki sorunlarıyla ilgilenme.

2. Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?

a. Korkunun kaynağı belli değildir.

b. Kaygı korkuya nazaran daha şiddetsiz bir duygudur.

c. Korkunun süresi kaygıdan daha uzundur.

d. Tehlike büyüdükçe kaygının şiddeti de büyür.

e. Kaygılı biri amacına daha kolay ulaşabilir.

3. Sporcularda yarışma öncesi görülen kaygı türü aşağıdakilerden hangisidir?

a. Kronik

b. Sürekli

c. Durumluluk

d. Yoğun

e. Akut

4. Kaygı ile sportif performans arasındaki ilişkiyi anlatma açısından aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?

a. Yüksek düzeydeki kaygı, performansı olumsuz etkiler.

b. Yarışma öncesinde hiç kaygılanmayan bir sporcu daha avantajlıdır.

c. Çok düşük ve çok yüksek kaygı, performans için zararlıdır.

d. Düşük düzeydeki kaygı, performansı olumlu etkiler.

e. Yeterli bir performans için uygun düzeyde kaygıya gerek vardır.

5. Genellikle saldırgan davranışlar hangi duygu-lara bir tepki olarak ortaya çıkmaktadır?

a. Kaygı

b. Stres

c. Düşmanlık

d. Engelleme

e. Başarısızlık

6. Sporda saldırganlığın uygun hedefe yönel-mesine ne ad verilebilir?

a. Saldırganlığın şiddeti

b. Saldırganlığın yönü

c. Saldırganlığın zamanlaması

d. Saldırganlığın derecesi

e. Saldırganlığın çeşidi

7. Hayal etme süresinde kaslarda oluşan mikro düzeyde meydana gelen kasılmalar nasıl tanımlanmaktadır?

a. Motorik hareket

b. Carpenter etkisi

c. Vegatatif değişiklikler

d. Hareket algısı

e. Stres

8. Aşağıdakilerden hangisi spor psikolojisinin büyükbabası olarak kabul edilen bilim adamıdır?

a. Griffith

b. Smith

c. Tutko

d. Lesgaft

e. Antonelli

Page 129: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

125  

9. Aşağıdakilerden hangisi zihinsel antrenmanın etkisini belirleyen en önemli faktörlerden biridir?

a. Sporcunun hazırlık süreci

b. Sporcunun performans düzeyi

c. Antrenör ve sporcunun bu konuya olan inanç-ları ve yaklaşımları

d. Antrenörün zihinsel antrenman sürecine bakışı

e. Sporcular arasındaki bireysel farklılıklar

10. Bireyin istenilmeyen bir durumla karşılaş-tığında, psikolojik ve fizyolojik olarak ne tepki göstereceğini belirlenmemesi durumuna ne ad verilir?

a. Kaygı

b. Stres

c. Kaygı

d. Endişe

e. Korku

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. d Yanıtınız yanlış ise “Spor Psikolojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

2. d Yanıtınız yanlış ise “Sporda Kaygı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. c Yanıtınız yanlış ise “Sporda Kaygı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. d Yanıtınız yanlış ise “Sporda Kaygı” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. c Yanıtınız yanlış ise “Sporda Saldırganlık” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. b Yanıtınız yanlış ise “Sporda Saldırganlık” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. b Yanıtınız yanlış ise “Zihinsel Antrenman” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. a Yanıtınız yanlış ise “Spor Psikolojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. c Yanıtınız yanlış ise “Zihinsel Antrenman” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. b Yanıtınız yanlış ise “Sporda Stres” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Page 130: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

126  

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı

Sıra Sizde 1 Her geçen gün performanstan daha yüksek düzeyde beklenti oluşması ile her sporcu yaşamı boyunca mutlaka aşırı bir baskıyı yaşamıştır. İnsanı oluşturan ruhsal ve bedensel bütünlük nedeni ile bu baskının yarattığı stresten kurtulmanın ve her şeye rağmen belirli düzeyde performans yükselmesi sağlamanın tek yolu spor psikolojidir.

Sıra Sizde 2 Zihinsel antrenman, sporda yeni hareket tekniklerinin benimsenmesi için gerekli olan öğrenme sürecini kısaltır. Zihinsel antrenman yoluyla hareket becerileri sağlamlaştırılır ve bunların yapılış sürati arttırılır.

Sıra Sizde 3 Kaygı ve heyecan her bireyi aynı biçimde etkilemez. Her bireyin kendine özgü tolerans kapasitesi vardır. Kaygı sürecinde birey fiziksel, somatik ve düşensel bakımlardan uyarılabilmekte, bazen tümü harekete geçmektedir. Fiziksel ve somatik tepkiler genel olarak kalp atışının hızlanması, kas geriliminin artması, yorgunluk duygusu, aşırı alınganlık, el ve ayakların terlemesi şeklinde yaşanmaktadır.

Sıra Sizde 4 Stres sporcuların yetenekleriyle onlardan beklenilenlerin uyumlu düşmediği, beklentilerin sporcuların yeteneklerinden daha yüksek olduğu ve sonucun sporcular için önemli olduğu ve bir anlam taşıdığı durumlarda yaşanır.

Sıra Sizde 5 Amaçlı saldırganlıkta şiddet bir amaca ulaşmak için uygulanır. Ancak sporcu bu amacına ulaşmak isterken başka bir sporcuyu istemeyerek yaralayabilir. Yani rakibine bir amaç doğrultusunda hareket yapan sporcu onu yaralayabilir. Kasti saldırganlık bir amaca yönelik, planlıdır, düşmanlık ve kızgınlık içerir.

Page 131: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

127  

Yararlanılan Kaynaklar Başer, E.(1998). Uygulamalı Spor Psikolojisi . 3.Basım Ankara: Bağırgan Yayınevi

Bryant,J. Cratty.(1993). Psychology in Contemporary Sport Guidelines for Coaches and Athletes, Prentice Hall Inc.

Can, G.(1990). Sınav Kaygısı ve Sağaltımı, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Dergisi, Eskişehir

Cox, R.H.(1998). Sport Psychology Concepts and Applications, Boston: Mc Graw Hill

Cüceloğlu, D.(1991). İnsan ve Davranışı, İstanbul: Remzi Kitabevi

Damon Burton & Thomas D. Raedeke.(2008). Sport psychology for Coaches, Champaign, Ill. : Human Kinetics

Fisher, A.Craig.(1984). Psychology of Sport. Mayfield Publishing Company.

Gill,D.L.(1986). Psychological Dynamics of Sport, Champaign :IL,Human kinetics.

İkizler,C.(1993). Sporda Başarının Psikolojisi. İstanbul Alfa Yayınları, Yayın No 163.

Jean M. William. (1993). Applied Sport Psychology: Personal Growth to Peak Performance. Mountain View, Calif. : Mayfield Pub. Co

Jim Taylor & Gregory S. Wilson.(2005). Applying Sport Psychology: Four Perspectives, Champaign, Ill. : Human Kinetics

Köknel,Ö.(1982). Kaygıdan Mutluluğa Kişilik . İstanbul: Altın Kitaplar Mat.

Morgan,C. (1984) Psikolojiye Giriş Ders Kitabı. Çeviren: Sibel Karakaş ve Diğerleri. Meteksan Yayınları, Ankara

Öztabağ, L.(1973). Antrenörler İçin Spor Psikolojisi, Türkiye Futbol Federasyonu Teknik Ankara: Kitap Yayınları

Singer, R. (1975). Motor Learning and Human Performance. 3rd Ed. NewYork: MacMillan

Tavalıoğlu, L. (1999). Spor Psikolojisi Bilişsel Değerlendirmeler. Ankara: Bağırgan Yayınevi.

Tiryaki, Ş.(2000). Spor Psikolojisi Kavramlar, Kuramlar ve Uygulama, Ankara: Eylül Yayınevi.

Page 132: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

128

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Sporcuların enerji dengesi ve vücut ağırlık kontrolünü saptayacak,

Sporcuların makro ve mikro besin ögesi gereksinimini tanımlayacak,

Sporcuların hidrasyon durumunu açıklayacak,

Sporcuların antrenman/müsabaka dönemlerine göre gereksinimlerini ayırt edecek,

Sporcuların kullandıkları besinsel ergojenik maddeleri açıklayacak,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar Enerji dengesi

Vücut ağırlığı ve bileşimi

Karbonhidratlar

Proteinler

Yağlar

Vitaminler

Mineraller

Hidrasyon

Vejetaryen beslenme biçimi

Besinsel ergojenik yardımcılar

İçindekiler Giriş

Enerji ve enerji dengesi

Vücut ağırlığı ve bileşimi

Sporcularda makro besin ögesi gereksinimi

Sporcularda mikro besin ögesi gereksinimi

Hidrasyon

Antrenman/Müsabaka döneminde beslenme

Vejetaryen sporcuların beslenmesi

Besin destekleri ve ergojenik yardımcılar

7  

Page 133: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

129

GİRİŞ Beslenme ve sportif performans arasındaki ilişki binlerce yıldır insanların ilgi konusu olmasına rağmen bu konuda yapılan çalışmalar son 150 yılı kapsamaktadır. Son 30 yılda sporcu beslenmesi konusunda yapılan bilimsel çalışmalar bilim dalları arasında multidisipliner çalışmaların artmasına da neden olmuştur.

Sporcuların performansını etkileyen temel faktörlerin başında genetik yapı, antrenman programı, sporcunun sağlık durumu ve beslenme gelmektedir. Sporcular performanslarını artırmak için zamanlarının büyük bölümünü antrenman yaparak geçirmektedir. Bu çabaları boşa çıkarmamak ve antrenmanlarda üst düzey etkinlik sağlayabilmek için, doğru beslenme büyük önem taşımaktadır. Spor yapanlar için, ideal beslenme müsabaka öncesi birkaç gün içinde sağlanamaz. İdeal beslenme, egzersiz ve spor yapanlar için bir yaşam biçimi ve alışkanlığı olmalıdır. Yeterli ve dengeli beslenen bir sporcunun, performansı artar; yaptığı antrenmanın etkinliği maksimum düzeye ulaşır; üst düzey konsantrasyon ve dikkate sahip olur; hastalık ve sakatlanma riski azalır. Adolesan sporcuların büyümesi ve gelişmesi normal sınırları içinde ilerler ve vücut ağırlığı ile vücut bileşimi yaptığı spor dalı için önerilen sınırlar içinde kalır veya yakın olur. Bu nedenle yeterli ve dengeli beslenen bir sporcu, düzenli egzersiz yaptığında, pek çok sağlık riskini ortadan kaldırabilmekte, maksimum performans kapasitesine ulaşabilmektedir.

Beslenme, büyüme, yaşamın sürdürülmesi ve sağlığın korunması için bireyin yaşı, cinsiyeti ve içinde bulunduğu fizyolojik duruma göre gereksinimi olan enerji ve bütün besin ögelerini yeterli miktarlarda sağlayabilmesidir. Sporcuların da enerji ve besin ögeleri ile yeterli sıvı gereksinmeleri; yaş, cinsiyet ve yaptıkları spor dallarına, sporun yapıldığı dönemlere göre değişiklik göstermektedir. Sporcular açısından çalışan kaslara yeterli enerji sağlama, performansı etkileyen önemli bir faktördür. Bu nedenle sporcuların tükettikleri yiyecek ve içecekler, sporcunun vücut ağırlığını, vücut bileşimini, egzersiz süresince uygun maddelerin kullanımını, egzersiz sonrası toparlanma dönemini ve en önemlisi egzersiz performansını etkilemektedirler.

Sporcular optimum egzersiz performansı sağlamak için yeterli ve dengeli beslenmeli, hidrasyonu sağlamalı, ergojenik yardımcıları dikkatli kullanmalı, vücut ağırlığını kontrol altında tutmalı ve yeterli miktarda besin çeşitliliğini tüketmelidirler. Beslenme, fiziksel performansı etkilediği gibi zihinsel performans üzerinde de çok etkilidir. Sporcu beslenmesinde iki önemli hedef; sporcunun genel sağlığını ve sporcunun performansını iyileştirmektir. Bu iki hedefin birbirini tamamlayıcı olması çok önemlidir. Beslenmede hedefler tüm sporculara uygulanacak şekilde genellenebilir. Bu nedenle bu ünite de, beslenmedeki hedefleri tüm sporcuları kapsayacak şekilde genellenerek işlenecektir. ENERJİ VE ENERJİ DENGESİ Vücut organlarının çalışabilmesi ve normal ısısının sürdürülmesi vücuda alınan besin ögelerinin sağladığı enerji ile olanaklıdır. Aktivitenin tipi, süresi, şiddeti, sıklığı, bireyin cinsiyeti, fiziksel uygunluk düzeyi, enerji ve besin ögesi depoları, aerobik ve anaerobik enerji harcamasını ve kullanılan enerji sistemlerinin kullanım durumunu etkileyebilmektedir.

Fiziksel aktivite için harcanan enerjinin hangi kaynaktan sağlandığı önemlidir. Bir dakikadan kısa süren hızlı kuvvet yüklemelerinde yüksek enerjili ATP ve kreatin-fosfat molekülleri kullanılmaktadır.

Sporcu Beslenmesi

Page 134: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

130

İskelet kasındaki ATP miktarı (5 mmol/kg kas) özellikle yüksek şiddetli egzersizlerde, enerji gereksinimini karşılamaya yetecek düzeyde değildir. Kreatin fosfat da, ATP gibi 3–5 saniye süren aktivitelerde kullanılmak üzere kasta depo halinde bulunmaktadır. İskelet kasında bulunan kreatin fosfat miktarı, ATP’den yaklaşık 4 kat fazladır. Bu nedenle, basketboldaki hızlı atışlar, halterdeki kaldırışlar gibi yüksek şiddetli kısa süren aktivitelerde ilk yakıt kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Kas glikojeni ve glikozu anaerobik glikolitik yolla hızlıca metabolize olmaktadır. Bu yol, 1-3 dakikayı geçen spor dallarında kullanılmaktadır. Sekiz dakikaya kadar süren dayanıklılık yüklemelerinde karbonhidratlar kullanılmaktadır. İki-üç dakikadan daha uzun süren aktivitelerde, temel yakıt kaynağı, oksidatif yol ile sağlanmaktadır. Temel yakıt kaynağı olarak kas ve karaciğer glikojeni ile kas, kan ve adipoz dokuda yer alan trigliseritler ve az miktarda da kas, kan ve karaciğerde bulunan aminoasitler kullanılmaktadır. Bir saatin üstündeki egzersizlerde yağlar kullanılmaktadır. Bu nedenle, özel egzersiz programları için normal diyetin üstündeki enerji harcamaları, karbonhidrat ve yağlarla karşılanmaktadır. Egzersizin şiddeti azaldıkça, karbonhidrat kullanımı azalmakta ve yağ kullanımı devreye girmektedir. Vücudun uzun süreli enerji deposu yağdır. Dışarıdan enerji kaynağı alınmadığı zaman, yağlar kolayca enerjiye dönüşerek, enerji gereksinimini karşılayabilmektedir. Yağlar ve karbonhidratlar, kas çalışması için kullanılmaktadırlar. Ancak karbonhidratların, yağlara göre %4–5 oranında daha elverişli enerji kaynağı olduğu bilinmektedir.

Enerji Gereksinimi Sporcu beslenmesindeki en önemli konulardan biri enerji gereksiniminin karşılanmasıdır. Optimal spor performansı için, enerji dengesi sağlanmalıdır. Enerji dengesi, enerji tüketiminin (besinler, içecekler ve ek ürünlerden gelen enerji toplamı) enerji harcamasına (bazal metabolik hız-BMH, besinlerin termik etkisi ve istemli yapılan fiziksel aktivite gibi enerji harcamasının toplamı) eşit olduğu durum olarak tanımlanmaktadır. Enerji dengesi için, enerji harcaması ile enerji alımının eşit olması gerekmektedir. Sporcular vücut ağırlıkları ve vücut bileşimlerinin devamlılığını sağlamak için yeterli enerji tüketmelidirler. Bazı kadın sporcular harcadıklarından daha az enerji tüketiklerinden negatif enerji dengesindedirler. Sınırlı enerji alımında, yağ ve yağsız doku kitlesi enerji için kullanılmaktadır. Bu durum kas kaybı, kuvvet ve dayanıklılık kaybıyla sonuçlanmaktadır. Aslında uzun süreli düşük enerji alımı özellikle mikro besin ögelerinin yetersiz alımı ile de sonuçlanmaktadır. Enerji dengesinin elde edilmesi yağsız doku kitlesi, bağışıklık sistemi, üreme fonksiyonu ve optimum sporcu performansının sürdürülmesinde gereklidir.

Enerji harcamasını; kalıtım, yaş, cinsiyet, vücut ölçüsü, yağsız kitle ve egzersizin yoğunluğu, sıklığı ile süresi etkilemaktedir. Sporcular için enerji harcamasının belirlenmesinde; bazal metabolizma hızı ile egzersiz performansının çeşidi, bunun yoğunluğu, sıklığı ve süresi ve buna normal günlük aktivite için gerekli olan enerji ihtiyacının da eklenmesiyle değerlendirilerek yapılır. Fakat enerji dengesinin sağlanması için bu şekilde oluşturulan sayısal rehber, bireysel bir sporcunun ortalama enerji ihtiyacının kaba bir yaklaşımını sağlamaktadır. Toplam enerji gereksinmesi belirlenirken laboratuvar teknikleri her zaman kullanılamamaktadır. Bu nedenle BMH hesaplanarak enerji gereksinimi saptanmaya çalışılmaktadır. Cunningham ve Harris-Benedict denklemi bu amaçla kullanılmaktadır. BMH ve fiziksel aktivite faktörü belirlendikten sonra, toplam enerji gereksinimi hesaplanmaktadır (Tablo 1). Diğer bir yöntem ise, MET değeri yardımı ile enerji hesabıdır.

Tablo 7.1: Fiziksel aktivite için aktivite faktörü tanımlaması

1.0–1.39 Sedanter, günlük yaşam aktiviteleri (ev işleri, yürüme)

1.4–1.59 Düşük aktivite, günlük aktivitelere ek olarak, 30–60 dakika orta şiddette aktivite (5–7 km/saat hızla yürüme)

1.6–1.89 Aktif, günlük aktivitelere ek olarak, 60 dakika orta şiddette aktivite

1.9–2111. 1.9-2.5

Çok aktif, günlük aktiviteler e ek olarak en az 60 dakika orta şiddette aktivite, ek olarak 60 dakika şiddetli aktivite ya da 120 dakika orta şiddetli aktivite

Page 135: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

131

Fiziksel aktivite için harcanan enerji hangi kaynaktan sağlanmalıdır? VÜCUT AĞIRLIĞI VE BİLEŞİMİ Sporcunun optimal performansını etkileyen iki önemli faktör; vücut bileşimi ve vücut ağırlığıdır. Vücut ağırlığı; sporcunun hızını, dayanıklılığını ve gücünü etkilerken, vücut bileşimi; kuvvetini, çevikliğini ve görünüşünü etkilemektedir. Hıza dayalı sporlarda, kas kütlesinin yağ kütlesine olan oranının fazla olması avantaj sağlamaktadır. Bazı spor dallarında sporcuların optimal olmayan vücut ağırlığı ve bileşimine ulaşmaları istenmektedir. Ağırlık sınıflamasına giren halter ve vücut görünüşünün önemli olduğu dans, jimnastik gibi sporlarda ağırlık kaybı ve yağsız kütlenin korunması önemlidir.

Vücut Bileşimi ve Spor Performansı Sporcunun vücut bileşimini etkileyen en önemli faktörler; yaş, cinsiyet, genetik ve spor dalına özgü enerji harcamasıdır. Yağ dokusu, güce katkısı olmayan vücut ağırlığıdır. Bu nedenle pek çok spor dalında düşük vücut yağ yüzdesi önerilmektedir. Vücut yağının çok düşük olması da sağlık ve performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Erkek sporcularda en düşük yağ yüzdesine sahip olanlar (%6’dan az) orta ve uzun mesafe koşucular ile vücut geliştiricilerdir. Yaklaşık %6–15 arası vücut yağ yüzdesine sahip erkek sporcular basketbol, bisiklet, jimnastik, kısa mesafe koşucular, atıcı, triatlet ve güreşçilerdir. Erkek kuvvet sporcularında (futbol, rugbi, buz ve çim hokeyi) vücut yağ yüzdesi biraz daha fazladır (%6–9). Kadın sporcularda en düşük vücut yağ yüzdesi (%6–15) vücut geliştirici, bisiklet, triatlon koşucularında; en yüksek yağ yüzdesi (%10–20) ise yüzme, tenis, voleybol, kayakçılarda belirlenmiştir. Sağlık için minimal vücut yağ yüzdesinin kadınlar için %12, erkekler için %5 olması önerilmektedir. Buna karşın, optimal vücut yağ yüzdesi özellikle bazı dallardaki sporcular için minimal değerlerin üstünde olmalıdır.

Vücut Ağırlık Kontrolü Sporcular yaptıkları spor dalına göre vücut ağırlığını azaltmayı veya artırmayı istemektedirler. Gerçekçi ve sağlıklı vücut ağırlığı; genetik, fizyolojik, sosyal, yapılan spor dalı, bireyin psikolojik faktörleri göz önünde bulundurularak saptanmalıdır. Sağlıklı vücut ağırlığı; egzersiz performansını olumlu etkilemeli, sakatlanma riskini en düşük düzeyde tutmalı, kronik hastalık risklerini azaltmalıdır. Vücut ağırlığında yapılacak değişiklikler yavaş olmalı ve müsabaka sezonu dışında veya sezon başında, müsabakalar başlamadan önce yapılmalıdır.

Ağırlık kazanımı günlük enerji alımına 500–1000 kkal eklenerek ve kas yoğunluğunu artıran kuvvet antrenmanları yapılarak sağlanmalıdır. Ne kadar hızlı ağırlık kazanıldığı sporcunun genetik yapısı, pozitif enerji dengesinin derecesi, haftalık dinlenme ve toparlanma günlerinin sayısına ve egzersiz tipine bağlı olmaktadır. Ağırlık kaybı ise daha zordur. Enerji alımı azaltılırken vücut yağ ve kas dokusu kaybı sonucu egzersiz performansı da olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Ağırlık kaybı hedefine ulaşamayan sporcular, kronik diyet uygulamasına başlamaktadırlar. Bunun sonucunda sporcularda yeme davranış bozuklukları gelişebilmektedir. Düşük enerjili diyet tüketen kadınlarda pituiter gonadotropinlerin (lutein hormon ve folikül stimule hormon) salınımında değişiklikler olduğundan özellikle genç kadınlarda amenore (adet görmeme) ve kemik yoğunluğunda azalma görülebilmektedir. Vücut Ağırlık Kontrolü Ve Vücut Bileşimini Düzenlemede Temel İlkeler

• Haftalık bir besin tüketim günlüğü tutularak sporcuya tüketmekte olduğu besinler objektif olarak gösterilmelidir.

• Sporcuların vücut yağının azaltılması isteniyorsa yavaş ağırlık kaybetmeleri (vücut ağırlık kaybı haftada en fazla 0.5–1 kg) sağlanmalıdır.

• Sporcular öğün büyüklüğünden çok öğün sayısını artırmalıdırlar (günde 5–9 öğün). Böylelikle sindirim sistemini aşırı doldurma ve rahatsızlık oluşturma riski azalmaktadır. Öğün sayısı, yüksek karbonhidratlı-besleyici değeri yüksek (saf karbonhidrat kaynağı olmak yerine diğer besin

Page 136: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

132

ögelerini de sağlayan) besinlerle artırılmalıdır. Bu besinler özellikle antrenmandan sonra tüketilmelidir.

• Yüksek karbonhidratlı besinlerin besin değeri protein ekleyerek (yağ az veya hiç eklenmemelidir) artırılmalıdır. Örneğin; sandviçlerin arasına yağ içeriği düşük peynir çeşidinden 2–3 kat daha fazla koyulabilir.

• Yetersiz protein tüketiminden kaçınmalıdır. Yeterli kalsiyum tüketmesine dikkat edilmelidir. Az yağlı tavuk, balık, kırmızı et, süt tüketilebilir.

• Öğünlerde yüksek posalı besinler seçilmeli (günlük 5 ve üzeri porsiyon meyve ve sebze), tabaktaki her şeyin bitirilmesi sağlanmalı, besinler güne aşırı açlığa fırsat vermeyecek şekilde yayılmalıdır.

• Sporcunun egzersiz ve aktivite planları gözden geçirilmelidir. Eğer antrenman yeteneğe ve tekniğe dayalıysa veya antrenman sezonları arasında sedanter bir yaşam sürülüyorsa sporcu antrenör ile işbirliği yaparak aerobik egzersizlerden yarar sağlayarak vücut yağ bileşimini azaltabilmelidir.

• Egzersiz öncesi, sırası ve sonrası gün boyunca çeşitli içecekler (özellikle su tercih edilmeli) tüketilmelidir. Dehidrasyondan kaçınılmalıdır.

SPORCULARDA MAKRO BESİN ÖGESİ GEREKSİNİMİ Besinlerin bileşiminde bulunan karbonhidratlar, proteinler ve yağların metabolize olmaları sonucunda vücut için gerekli olan enerji elde edilmektedir. Besinler farklı miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içermektedirler. Bu nedenle vücutta yıkıldıklarında farklı miktarlarda enerji sağlarlar. Karbonhidratların 1 gramı 4 kkal, proteinlerin 1 gramı 4 kkal ve yağların 1 gramı 9 kkal enerji sağlamaktadır.

Sporcularda besin ögesi gereksinimleri genel anlamda spor dalları (dayanıklılık, güç, takım sporları) düşünülerek belirlenmektedir. Egzersiz sırasında egzersizin yoğunluğu ve süresine, sporcunun cinsiyet ve beslenme durumuna bağlı olarak yakıt kullanılmaktadır. Egzersizin yoğunluğu artıp diğer koşullar eşit olduğu durumda karbonhidratların enerji oluşumuna katkısı artmaktadır. Egzersiz uzadıkça yakıt kaynağı olan karbonhidratların azalmasına bağlı olarak egzersiz performansı azalmaktadır. Egzersiz yoğunluğu azalıp, egzersiz süresi uzadıkça yakıt kaynağı olarak yağların enerji oluşumuna katkısı artmaktadır. Dinlenme ve egzersiz sırasında protein düzeyinin enerji oluşumuna katkısı %5 veya daha az olmaktadır.

KARBONHİDRATLAR Karbonhidratların Yapısı ve Görevleri Karbonhidratlar, karbon, hidrojen ve oksijenden oluşmuş organik bileşiklerdir. Bu üç elementin sayısına, birleşme düzenine ve insanın yararlanma durumuna göre çeşitli yapıda ve isimde karbonhidratlar vardır. Çoğunlukla bitkisel besinlerde bulunurlar.

Karbonhidratlar, vücudun çalışması ve günlük aktivitelerin yapılabilmesi için gerekli olan enerjiyi sağlayan temel besin ögelerinden bir tanesidir. Karbonhidratların hangi çeşidi tüketilirse tüketilsin, glukoza dönüşerek enerji için kullanılmaktadırlar. Yani enerji için karbonhidratların temel şekli olan glukoz kullanılmakta, kan dolaşımında bulunması nedeniyle de sıklıkla kan şekeri olarak adlandırılmaktadır.

Kaslar için en iyi yakıt karbonhidratlardır. Kas ve karaciğerde glukozun depo formu olan glikojen bulunmaktadır. Eğer vücutta yeterli karbonhidrat deposu varsa, proteinler enerji kaynağı olarak kullanılmazlar. Karaciğer glikojeni, kan glukozunun normal seviyede sürdürülmesini sağlamaktadır. Kan şekerinin düştüğü ve karaciğer glikojen depolarının boşaldığı durumlarda kas proteinleri beyine glukoz sağlamak için yıkılmaya başlar. Bunun sonucunda vücudun çalışma düzeni bozulur. Kan şekerinin düşmesi sonucu; el ve ayakta titremeler, bulantı, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi gibi belirtiler ortaya çıkar. Kas proteinlerin enerji kaynağı olarak kullanılmaları sonucu da doku proteinleri yıkılacağından sporcunun performansı olumsuz yönde etkilenmektedir.

Page 137: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

133

Yağların vücutta verimli bir şekilde kullanılabilmesi için de karbonhidratlara ihtiyaç vardır. Karbonhidratlar, hem oksijenli hem de oksijensiz ortamda okside olarak enerji oluştururlar. Böylece beyin ve merkezi sinir sistemi tarafından kullanılan tek enerji kaynağıdırlar. Bu özellikleri nedeniyle karbonhidratlar, yağlara karşı daha üstün ve verimli enerji kaynağı olarak bilinmektedir.

Karbonhidrat Çeşitleri ve Kaynakları Bitkiler çeşidine göre farklı karbonhidrat içermektedirler. Tahılların %60-90’ı karbonhidratlardan oluşmuştur. Meyvelerde %10–20, patateste %18–20, diğer sebzelerde ise %10 oranında bulunmaktadır. Karbonhidratlar, genel olarak 3 gruba ayrılmaktadır. Bunlar;

1. Basit yapıdaki karbonhidratlar; boş enerji kaynağıdırlar. Saflaştırılmış besinlerde fazlaca bulunurlar. Çay şekeri, şekerlemeler, reçel, gazlı ve gazsız içeceklerin içindeki şekerler bu gruba örnektir. Saflaştırılmış (işlenmiş-rafine edilmiş) besinler bol miktarda nişasta içerirken, posa, vitamin, mineral, elzem yağ asitleri ve biyoaktif bileşikleri yeteri kadar içermemektedir. Böylece saflaştırılmış besinlerin (beyaz ekmek, beyaz un ve bu undan yapılmış besinler vb) renkleri beyazlamakta ve besin değerleri azalmaktadır. Sindirilirken çok kolay yapı taşlarına ayrılmaktadırlar. Barsaklardan 15-20 dakika içinde emilip kana geçmekte ve kan şekerinde ani yükselme ve düşüşe neden olmaktadırlar.

2. Kompleks yapıdaki karbonhidratlar; bu gruptakiler, diyetin temel enerji kaynağıdırlar. Ancak bu tür karbonhidratları içeren besinlerin, basit şekerlere kıyasla besleyici değerleri daha yüksektir. Basit şekerlere kıyasla kan şekerinin daha düzenli yükselmesini sağlarlar. Saflaştırılmamış tahıllar (bulgur, mısır, irmik, şehriye, tam buğday unu veya bunlardan yapılan ürünler, tarhana), kurubaklagiller (kurufasulye, nohut, mercimek vb), kahverengi pirinç, nişasta ve nişastalı besinler bu gruba örnektir. Sindirimleri daha uzun süren (3–4 saat) kompleks karbonhidratların kan şekeri üzerindeki etkileri daha yavaş ve uzun süreli olmaktadır.

3. Posa; enerji sağlamazlar. Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasını sağlarlar. Vücuttan toksik maddelerin atılmasını sağladıklarından pek çok hastalığa karşı koruyucu etki göstermektedirler. Doğal posa içeriği en yüksek besin grupları sırasıyla, kurubaklagiller (%11–26), sert kabuklu meyveler (%5–14), tahıl ürünleri (%4–7.5), sebzeler (%3–4) ve meyvelerdir (%1–2). Posa meyvenin kabuğunda ve etli kısmında bulunduğu için, meyve suyu elde edildiğinde posa içeriği düşük bir besin tüketilmiş olur. Çiğ olanlar pişmişlerden, kabuklu olanlar kabuksuzlardan daha çok diyet posası içermektedir. Örneğin; kabuklu bir bütün elma 3 gram posa, bir kabuksuz bütün elma 2 gram posa, bir su bardağı elma suyu ise 0.2 gram posa içermektedir. Rafinerizasyon işlemi arttıkça tahılların kepek ve özünün ayrılması ile posa içeriği büyük ölçüde azalmaktadır. Önerilen diyet posa miktarı; 20 yaş üstü sağlıklı yetişkinler için günlük 25–30 gram veya günlük diyetin her 1000 kkalorisi için 10–13 gram diyet posası alımıdır.

Karbonhidratların Sporcu Beslenmesindeki Önemi Egzersiz sırasında enerjinin temel kaynağı karbonhidratlardır. Yiyeceklerle alınan karbonhidratlar, karaciğer (75–100 gram) ve kaslarda (300–400 gram) glikojen olarak depolanırlar. Sporcuların antrenman ve müsabaka öncesi vücut karbonhidrat depolarını (glikojen) doldurmaları gerekmektedir. Kasların glikojen deposu ne kadar yüksek olursa, fiziksel hareketteki başarı o kadar yüksektir. Müsabaka öncesi öğünde tüketilen karbonhidrattan zengin yiyeceklerin o günkü müsabaka için gerekli enerji üretimine katkısı olmaktadır. Antrenman süresince karbonhidrattan zengin diyet tüketimini önemsemeyen sporcuların kas glikojen depoları azalacağından sporcuda erken yorulma ve halsizlik gelişebilmektedir.

Normal bir diyette adale kaslarının glikojen deposu ortalama, 0.5 gram/100 g kas düzeyindedir. Kaslardaki glikojen miktarı fiziksel hareket ile azalır. Diyet enerjisinin karbonhidrattan gelen oranı düştükçe, glikojen deposunda düşüş görülür. Normal glikojen deposu olan bir kimsede, iki saatlik yoğun idman sonunda glikojen deposunun sıfıra indiği görülmüştür. Sporcular yüksek karbonhidratlı beslenme ile glikojen depolarını yaklaşık 1.5–2 kat kadar artırabilmektedirler. Yüksek glikojen deposu ile başlayan dayanıklılık egzersizinde, egzersize devam edebilme süresi (düşük glikojen depoları ile karşılaştırıldığında) 3 kat daha uzun bulunmuştur. Diyette karbonhidratların yetersiz bulunması

Page 138: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

134

durumunda kas ve karaciğer glikojeni hızla tükenmekte, bunu takiben aerobik ve anaerobik egzersiz performans olumsuz etkilenmektedir.

Boşalan glikojen depolarının tekrar doldurulması yaklaşık 48 saat sürmektedir. Sporcunun glikojen deposunun boşalmasından sonra, karbonhidrattan zengin diyetle tekrar yükseltilebildiği (ortalama 2.5gram/100 g kas) bulunmuştur. Özellikle ağır egzersizden sonraki yirmi dört saat içerisinde, yüksek karbonhidratlı diyet verildiğinde, glikojen deposu daha da yükselmektedir (ortalama 4 gram/100 g kas). Glikojen deposu boşaldığı zaman, birkaç gün yüksek yağlı ve proteinli, fakat karbonhidratı az diyet verilip, arkasından yüksek karbonhidratlı diyet verildiği zaman, glikojen depoları daha da yükseltilebilmektedir (ortalama 5 gram/100 g kas). Bu nedenle sporcular, hergün düzenli, karbonhidrattan zengin öğün ve ara öğünler tüketmeli ve öğün atlamamalıdırlar.

Karbonhidrat Yükleme Kaslar normal olarak sadece yaklaşık 2 saat süreli bir aktiviteyi sürdürebilecek karbonhidratı depolayabilmektedir. Karbonhidrat yüklemenin; 90–120 dakika veya daha uzun süren müsabakalarda, 24 saatlik periyot içinde birkaç kez tekrarlanan müsabakalarda yararlı olduğu belirtilmektedir. Yükleme yönteminde diyet ve egzersiz birlikte düzenlenmektedir. Uzun süreli-yoğun egzersizler sonrasında kas glikojeninin toparlanması en az 24 saat almaktadır. Bu tür antrenmanlar veya müsabakalardan sonra en azından 1–2 gün yüksek karbonhidrat alımıyla birlikte dinlenme veya hafif egzersiz programı uygulanmalıdır.

Sporcuların Karbonhidrat Gereksinimi Amerikan Diyet Rehberi veya Kanada Beslenme Önerileri enerjinin %55-58’i karbonhidratlardan, %12-15’i protein ve %25-30’u yağlardan gelmesi şeklindedir. Diyet enerjisinin karbonhidrattan sağlanan oranının %60’dan daha fazla olması önerisi eskiden yapılmaktaydı. Aslında yapılan diyet önerilerinde yüzde oranlarının kullanımı optimum beslenmenin sağlanmasında yanlış yola götürebilmektedir. Enerji alımı günde 4000–5000 kkal ve diyetin karbonhidrattan sağlanan enerjisi %50 ise bu diyet 500–600 gram karbonhidrat (yaklaşık 7–8 gram/kg vücut ağırlığı–70 kg sporcu için) sağlamaktadır. Bu miktar kas glikojen depolarının sürdürülmesi için yeterlidir. Tam tersi günlük enerji alımı 2000 kkal olduğunda enerjinin karbonhidrattan sağlanan oranı %60 ise optimal karbonhidrat depolarının sürdürülmesi için gerekli miktarda karbonhidrat sağlanamamaktadır (4-5 gram/kg vücut ağırlığı-60 kg sporcu için). Bu nedenle özellikle yüksek ve düşük enerji alan sporcularda karbonhidrat gereksinimlerinin hesaplanmasında hem yüzde hem de vücut ağırlığı başına önerilen değerler bir arada düşünülerek hesaplama yapılmaktadır.

Bireysel enerji bileşenleri için sporcunun vücut büyüklüğü, ağırlığı, vücut kompozisyonu, cinsiyeti ve antrenman programı temel alınarak spesifik önerilerin yapılması daha yararlı olmaktadır. Özellikle sürat (sprint) veya patlayıcı güç antrenmanları yapan bir sporcunun karbonhidrat gereksinimi fazla değildir (4–5 gram/kg vücut ağırlığı). Günde sürekli 1 saatten fazla antrenman yapan sporcuların karbonhidrat gereksinimi yaklaşık 5–6 gram/kg vücut ağırlığı; 90 dakikadan fazla aerobik antrenman yapan dayanıklılık sporcularının gereksinimi ise bir sonraki gün ve glikojenin yeniden sentezini sağlamak için 10-12 gram/kg vücut ağırlığı’na çıkmaktadır.

Sporcular neden her gün diyetlerinde düzenli olarak karbonhidratları tüketmek zorundadırlar? PROTEİNLER Proteinlerin Yapısı Ve Görevleri Proteinler, vücut organlarının en küçük birimi olan hücrelerin yapı taşlarını oluşturmaktadırlar. Proteinler, deri, kas, kemik ve organlar gibi farklı dokularda da bulunurlar. Bu nedenle proteinler; yıpranan hücrelerin onarılmasında, hücre yenilenmesinde, vücudun dış etkilere karşı korunmasında, bağışıklık

Page 139: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

135

sisteminin güçlenerek hastalıklara karşı direnç gelişmesinde, hücre içi ve dışı sıvıların osmotik dengesinin sağlanmasında gereklidir. Aynı zamanda kırmızı kan hücrelerindeki oksijen taşıyan hemoglobinin yapısında, enzim ve hormonların yapısında, düşme, incinme ve kırıklarda hızlı iyileşmenin sağlanmasında, kas dokusunun korunması ve güçlenmesinde, egzersize bağlı kas fibrillerindeki mikro hasarın onarımında gereklidir. Proteinler vücuda enerji de sağlarlar. Bir gram protein 4 kkal verir. Kar-bonhidrat ve yağın az alınması durumunda protein enerji için kullanılır. Bu istenmeyen bir durumdur. Çünkü protein enerji olarak kullanıldığında vücuttaki asıl görevlerini yerine getiremez.

Proteinlerin en küçük yapı taşları ise aminoasitlerdir. Vücut bazı aminoasitleri kendi yapabilirken, bazılarını ise sentezleyemez. Vücudunun yapamadığı bu elzem aminoasitlerin besinlerle vücuda alınması gerekir. Bu nedenle diyetin, günlük toplam protein miktarını sağlaması yeterli değildir. Vücudunun birçok proteini sentezleyebilmesi için tüketilen gıdaların yeterli çeşitte ve miktarda elzem aminoasitleri de içermesi gerekmektedir. Hayvansal kaynaklı besinlerde elzem amino asitler, gereksinmeye uygun miktarlarda bulunurken; bitkisel kaynaklı besinlerde bazı amino asitler sınırlı miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle bir öğünde hayvansal kaynaklı besinler tüketilmediğinde, elzem aminoasitleri yeterince alabilmek için farklı bitkisel kaynaklı proteinlere ihtiyaç olmaktadır. Örneğin; etsiz pişirilen kurufasulye yemeğiyle birlikte pirinç pilavı yenildiğinde, kurubaklagillerde eksik olan fakat tahıllarda bulunan veya bunun tam tersi yani, tahıllarda eksik olan fakat kurubaklagillerde bulunan elzem aminoasitler dengelenerek vücuda alınmış olur.

Protein Çeşitleri ve Kaynakları Proteinler, bütün hayvansal ve bitkisel kaynaklı besinlerde bulunmaktadır. Besinler içerdikleri protein miktarı açısından farklılıklar göstermektedirler. Hayvansal kaynaklı süt (%3), yoğurt (%3), peynir (%15–25), yumurta (%12–13), kırmızı et, kümes hayvanları, balık çeşitleri (%15–22) gibi besinler iyi birer protein kaynağıdır. Bitkisel kaynaklı besinler arasında kurubaklagiller (%20–25), soya fasulyesi (%30–35), yağlı tohumlar (%15–20) da yüksek miktarda protein içerirler. Tahıl ürünleri (%8–12) de bitkisel proteinlere katkıda bulunur. Taze sebze ve meyvelerin (%0.5–2) büyük bir kısmı sudan oluşuğundan protein miktarları azdır. Ancak hayvansal besinlerden sağlanan proteinler, bitkisel kaynaklı proteinlerle karşılaştırıldığında vücutta daha etkin kullanılmaktadır.

Proteinlerin Sporcu Beslenmesindeki Önemi Diyet proteini, kas dokusunun geliştirilmesi (güç antrenmanları), egzersiz sırasında enerjiye katkı sağlaması, egzersiz sırasında yıkılan kasın onarımı ve toparlanma süreci için gereklidir. Proteinlerin, egzersiz süresince enerjiye katkısı çok azdır. Proteinin enerjiye katkısı dinlenme durumunda %2–5, egzersiz sırasında ise %4–5 civarındadır. Sadece uzun süreli egzersizlerde özellikle dallı zincirli amino asitlerin enerjiye katkısı (%2-5 oranında) artmaktadır. Dayanıklılık egzersizleri sırasında protein sentezinde %20–50 oranında azalma ve protein yıkımında artma olmaktadır.

Fazla Protein Alımının Kas Kütlesine Etkisi Özellikle egzersize yeni başlayan kişilerin, protein alımlarını ilk 3–4 hafta artırması, kas fibrillerinin gelişimini artıracağından dolayı önerilmektedir. Ancak sporcularda aşırı protein veya aminoasit kullanımının ekstra kas gelişimine neden olmadığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş olup, kas kütlesindeki bu artış antrenmanın etkisi ile olmaktadır.

Fazla alınan protein vücutta protein deposu olmadığı için, yağa dönüşerek depo edilmektedir. Hayvansal proteinli besinler doymuş yağ asitleri ve kolesterol içerdikleri için ileri yaşlarda kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini artırmaktadır. Ayrıca proteinlerin parçalanması sonucu oluşan üre gibi nitrojenli bileşikler böbrekler yoluyla idrarla atılmaktadır. Oluşan sıvı kaybı sonucu dehidrasyon görülmektedir. Ayrıca fazla protein alımı karaciğer ve böbreklerin daha fazla yorulmasına ve vücuttan kalsiyum atımına da neden olmaktadır.

Page 140: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

136

Yetersiz Protein Alımı Yetersiz protein tüketildiğinde vücudun kendi doku proteinlerini kullanması sonucu, önce büyüme durmakta, daha sonra vücut ağırlığı azalmaya başlamaktadır. Vücut direncinin azalması sonucu hastalıklara yakalanma riski artmakta, hastalıklar uzun sürmektedir. Kan proteini olan hemoglobininin yapılamaması sonucu kansızlık olmakta ve dokulara oksijen taşınmamaktadır.

Sporcuların Protein Gereksinimi Egzersiz sonrası ve sırası protein metabolizmasını; yaş, cinsiyet, egzersizin tipi, süresi, şiddeti enerji ve karbonhidrat tüketimi etkilemektedir. Spor yapmayan kişilerin protein gereksinimleri 0.8–1.0 gram/kg’dır. Sporcularda ise protein gereksinimi enerjinin % 12-15’inden hesaplanabileceği gibi nitrojen denge çalışma sonuçlarına göre ağır antrenman yapan sporcularda karbonhidrat-enerji gereksinimlerinin karşılandığı durumda protein gereksinmesi 1.2–1.4 gram/kg/gün’dür.

Protein gereksinimi esas olarak vücut ağırlığı üzerinden hesaplanmalıdır. Yüksek enerji alması gereken sporcularda protein gereksinimi enerjinin yüzdesi olarak hesaplandığında; protein gereksinimleri daha yüksek bulunmaktadır. Örneğin günde 4000 kkal tüketen bir sporcuda alınan enerjinin %15’inin proteinden karşılanması gerektiği düşünülürse protein ihtiyacı 150 gram veya 2.14 gram/kg vücut ağırlığı (70 kg ağırlığındaki bir spocu için) olacaktır. Bu değer önerilen düzeyin 2 katından fazla olmaktadır. Yoğun antrenman programları yapan büyüme çağındaki çocuklarda bile gereksinim 1.5gram/kg’dan fazla değildir.

Dayanıklılık egzersizleri sırasında, protein oksidasyonu arttığından, yoğun dayanıklılık antrenmanlarından sonra toparlanma döneminde protein tüketimini artırma önerileri yapılmaktadır. Dayanıklılık sporcularına günde 1.2–1.4 gram/kg vücut ağırlığı protein tüketmeleri önerilmektedir. Yeterli enerji ve karbonhidratın tüketilmesi, proteinin enerji için kullanımını önlemekte ve protein sentezini hızlandırmaktadır. Kuvvet sporcuları dayanıklılık sporcularına göre, proteini biraz daha fazla tüketebilmektedir. Elzem aminoasitlerin alınması ve kas dokusunun artması, proteinin yeterli tüketimine bağlıdır. Kuvvete dayalı antrenman yapanlarda önerilen protein alım düzeyi ise günde 1.2–1.7 gram/kg’dır.

Sporcu beslenmesinde proteinlerin önemi nedir? YAĞLAR Yağlarların Yapısı ve Görevleri Yağlar, en fazla enerji veren besin ögesidir. Yağda çözünen A, D, E ve K vitaminlerinin emilimine yardımcı olmaktadırlar. Ayrıca yağların bileşiminde yer alan ve vücut tarafından yapılmayan bazı yağ asitlerinin yiyeceklerle alınması, büyüme ve deri sağlığı için de önem kazanmaktadır. Yağların Çeşitleri ve Kaynakları Bütün bitkisel ve hayvansal kaynaklı besinlerde az veya çok miktarda yağ bulunur. Bitkisel besinler arasında en fazla yağ bulunduranlar; ayçiçek, pamuk çekirdeği, mısır, zeytin, soya fasulyesi, fındık, fıstık, ceviz, badem, susamdır. Taze ve kuru sebze ve meyvelerde ise yok denecek kadar az yağ bulunmaktadır. Hayvansal kaynaklı besinlerde bulunan yağlar, yağ dokuları (tavuk derisi, kuyruk yağı, iç yağı, süt kreması vb) halinde bulunduğu gibi besinin (et, tavuk, balık, süt, peynir, yumurta vb) doğal bileşiminde de bulunmaktadır.

Besinlerde bulunan yağların tümünün içeriği birbirinin aynısı değildir. Yağlar da, şekerler gibi besinin bileşiminden ayrılarak saflaştırılmış maddelerdendir. Yağlar, kimyasal yapılarına göre iki gruba ayrılır.

1) Doymuş yağlar; bunlar oda ve vücut sıcaklığında katıdırlar. Yumuşak veya katı margarin, tereyağı, hayvanların iç yağı, kuyruk yağı, süt yağı, kırmızı et yağlı peynir bu gruba en iyi örnektir.

Page 141: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

137

2) Doymamış yağlar; bunlar oda ve vücut sıcaklığında sıvıdırlar. Bunlar da iki gruba ayrılırlar.

A) Tekli doymamış yağlar; zeytinyağı, fındık yağı, fındık.

B) Çoklu doymamış yağlar; çoklu doymamış yağlarda kendi içinde iki gruba ayrılır.

• omega 6 serisi; ayçiçek yağı, mısırözü yağı, soya yağı, pamuk yağı.

• omega 3 serisi; balık yağı, su ürünleri, keten tohumu, kanola yağı.

Bunların dışında çikolata çeşitleri, cipsler, bisküvi ve kraker çeşitleri, gofretler, mayonez, salam, sucuk, sosis, avokado, zeytin, bütün kremalı yiyeceklerin toplam yağ, özellikle doymuş yağ içerikleri yüksektir. Besinlerin pişirilmesinde yağda kızartma yönteminin kullanılması ile de besinlerin yağ içeriği artmaktadır.

Besinlerin doğal bileşiminde bulunan yağların bir kısmı gözle görülemediği için bunlar “görünmez yağlar” olarak adlandırılmaktadır. Süt, peynir, yoğurt, yumurta, kırmızı et gibi besinlerin yapısında bulunanlar görünmez yağlara iyi bir örnektir ve genelde doymuş yağları ağırlıklı olarak içerirler. Ceviz, fındık, fıstık, zeytin gibi besinlerin bileşiminde bulunan görünmez yağlar ise doymamış yağları daha fazla miktarlarda bulundurmaktadır. Bazı yağlar ise gözle görülebildiğinden “görünür yağlar” olarak adlandırılmaktadır. Hayvan vücudunda yağ dokusu olarak bulunan kuyruk yağı, iç yağı, tavuk derisi, ticari olarak üretilen margarin çeşitleri, tereyağı görünür yağlara iyi birer örnektir ve genelde doymuş yağları içermektedirler. Bununla birlikte bitkisel sıvı yağlar (ayçiçek yağı, zeytinyağı vb) da görünür yağlara örnek olmakla birlikte bunların yapısı doymamıştır. Bazı doymamış yağlar, elzem yağlar olarak da bilinmektedir. Omega 3 ve omega 6 yağları vücutta sentezlenemez ve vücuttaki fonksiyonları nedeniyle de mutlaka besinlerle yeterli miktarlarda alınmaları gerekmektedir. KOLESTEROL Kolesterol, hayvansal kaynaklı besinlerde, tüm vücut hücrelerinde ve bazı hormonların ve safranın yapısında bulunan bir maddedir. Kolesterol vücuda iki yoldan sağlanır;

1. Diyet; yumurta sarısı, kırmızı et, organ etleri, kümes hayvan etleri, balık, yağlı süt ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklı yiyecek ve içeceklerde bulunur.

2. Karaciğer başta olmak üzere tüm vücut hücreleri tarafından sentezlenir. Yetişkinlerde fazla alınan veya sentezlenen kolesterol, yağlara dönüşerek depolanır veya damarlarda birikir.

Yağların Sporcu Beslenmesindeki Önemi Sporculara yüksek karbonhidrat, düşük yağlı diyet tüketmeleri konusunda sürekli uyarı yapılmaktadır. Diyetin yağ oranı %20’nin altına düştüğünde sporcunun vücut yağ düzeni, bağışıklık sistemi olumsuz yönde etkilenmektedir. Karbonhidratların vücutta sınırlı deposunun bulunmasına karşın, vücuttaki her 0.5 kg’lık yağ deposu ortalama 3500 kkal enerji sağlamaktadır. Yağlar, özellikle uzun süreli egzersizlerde (uzun süreli aerobik egzersizlerde) enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır.

Sporcuların Yağ Gereksinimi Diyet önerilerine göre, toplam enerjinin %20-30’unun yağdan sağlanması vücut ağırlığının sürdürülmesi ve yeterli karbonhidrat alımını kolaylaştırmak için önerilmektedir. Bunun %10’u doymuş, %10’u çoklu doymamış ve %10’u da tekli doymamış yağ asitlerinden oluşmalıdır. Sporcular bu önerileri dikkate almalıdırlar. Sağlık için tüm besinleri olduğu gibi, yağ asitlerini de dengeli tüketmek gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 5–10 gram omega-6 yağ asidine karşılık, 1 gram omega-3 yağ asidi tüketimi önerilmektedir (omega-6/omega-3 oranı=5/1).

Yağ tüketiminin artırılması ile karbonhidrat tüketiminin azaltılmasına bağlı olarak performans olumsuz yönde etkilenebilmektedir. Ancak yapılan çalışmalarda, yağ alımının %15’in altında olmasının, performansı ve kan lipidlerini olumsuz etkilediği de belirtilmektedir.

Page 142: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

138

Sporcuların günlük diyetinde alması gereken toplam yağ miktarı ile enerjinin yağ asitlerinden gelen miktarı ne kadar olmalıdır? SPORCULARDA MİKRO BESİN ÖGESİ GEREKSİNİMİ Mikro besin ögeleri enerji üretiminde, hemoglobin sentezinde, kemik sağlığının korunmasında, bağışıklık sistem fonksiyonların yerine getirilmesinde, oksidatif zarardan vücut dokularının korunmasında önemli bir rol oynamaktadır. Egzersiz süresince kas dokusunun yapımı, korunması ve onarımına da yardım etmektedirler. Egzersiz, vitaminlere ve minerallere olan ihtiyacı artırabilmekte veya değiştirebilmektedir. Egzersizin birçok metabolik yolda yaptığı değişikliklerden dolayı bu mikro besin öğelerine gereksinim duyulmaktadır. Aksi bir durum olmadıkça RDA ve diyet referans alımları (DRIs) sporcular için de kullanılmaktadır.

Yeterli vitamin tüketimi optimal sağlık ve performans için gerekli iken, fazla tüketimi iddia edilenin tersine; performans ile kuvvet ve dayanıklılıkta artışa, sakatlanma ve hastalıkları önlemede, enerji sağlamada ve kas yapımında etkili olmamaktadır. Vücudun gereksiniminden fazla tüketilen C ve B grubu vitaminlerin fazlası idrarla atılmaktadır. Fakat suda çözünen vitaminlerin bile fazlası zararlı etkiler yaratmaktadır. Yağda çözünen vitaminlerin fazla tüketimi ise yağlı dokuda birikerek zararlı etkiler yaratabilmektedir. Besinlerin hazırlanması, işlenmesi ve depolanması aşamaları vitamin kayıplarına neden olmaktadır. Bu nedenle sebzelerin pişirilmesi ve saklanması ilkelerine dikkat edilmelidir. Yetersiz mikro besin ögeleri açısından en büyük riskteki sporcular; enerji kısıtlaması yapanlar, vücut ağırlık kaybı için çeşitli pratik yöntemler kullananlar, diyetlerinde bir veya daha fazla besin grubunu tüketmeyenler, yüksek karbonhidratlı diyet tüketenler, mikro besin öğelerinden düşük yoğunluklu diyet tüketenlerdir. Bu çeşit alışkanlıkları olan sporcuların mikro besin öğeleri durumlarını geliştirebilmek için multivitamin ve mineral ilavesi kullanımına gereksinim olabilmektedir. Sporcu, gereksinim olmadıkça mikro besin ögesi kullanımı açısından cesaretlendirilmemelidir.

Vitaminler ve Gereksinim Vitaminler vücutta sentezlenmeyen, yaşam için gerekli, çok küçük miktarlarıyla hücre metabolizmasında önemli tepkimeleri katalizleyen organik bileşiklerdir. Vitaminler enerji sağlamamaktadır. Bazı vitaminler vücutta enerji elde edilmesinde yardımcıdır. Vücutta yapılamadıkları için diyetle alınmaları zorunludur. Vitaminler insan sağlığının korunması için elzemdir. Herbir vitamin vücutta önemli fonksiyona sahiptir. Genel özellikleri açısından yağda ve suda çözünen vitaminler olarak iki grup altında toplanır. Birinci grup; yağda eriyen vitaminler (A, D, E, K) dir. İkinci grup ise; suda çözünen vitaminler (C ve B grubu) dir. B grubu vitaminleri B grubu vitaminlerinin yeterli tüketilmesi, enerji oluşumu ve kas dokusunun yenilenmesi için önemlidir. B grubu vitaminlerinin iki önemli görevi egzersizle doğrudan ilişkilidir. Tiamin, riboflavin, niasin, B6 vitamini, pantotenik asit ve biyotin egzersiz sırasında enerji oluşumunda yardımcıdır. Folat ve B12 vitamini ise, kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna, protein sentezine, doku yapım ve onarımına katılmaktadır.

Tiamin (B1 vitamini); tiaminin en önemli görevi enerji metabolizmasındadır. Değişik besinlerle vücuda alınan besin öğelerinin vücutta enerjiye çevrilmesi, yine en önemli enerji kaynaklarından olan karbonhidratlardan enerji yapımında tiaminin önemli bir işlevi vardır. Tiamin en fazla et, süt, kuru baklagiller, işlenmemiş tahıllar (buğday, mısır, pirinç), ceviz, fındık, yumurtada bulunmaktadır.

Riboflavin (B2 vitamini); karbonhidrat, protein ve yağların metabolizmasında görev alır. Riboflavin en fazla et, süt ve ürünleri, yumurta, peynir, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllarda bulunmaktadır.

Niasin (B3 vitamini); karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında önemli rolleri vardır. Niasinin en iyi kaynakları; et, balık, kümes hayvanları, tahıllar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerdir.

Page 143: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

139

Folik asit; aminoasit ve kan hücrelerinin yapımı için gereklidir. Folik asitin vücutta deposu yoktur ve bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından da sentez edilmektedir. Folik asidin en iyi kaynakları; yeşil yapraklı sebzeler, kuru baklagiller ve tahıllardır.

B6 vitamini; protein, yağ ve karbonhidrat metabolizmasında yardımcıdır. B6 vitamini aynı zamanda bağışıklık sistemi için gereklidir. En iyi kaynakları; et, karaciğer, tahıllar ve kuru baklagillerdir.

B12 vitamini; bağışıklık sisteminde, protein metabolizmasında, sinir sisteminde ve kemik iliğinde kan hücrelerinin yapımında görevlidir. En iyi kaynakları; et, süt, peynir, yumurta ve balıktır. B12 vitamini bitkisel besinlerde bulunmaz.

B grubu vitaminlerinden riboflavin, B6 vitamini, folik asit, kadın sporcuların diyetinde, vejetaryen sporcularda ve yeme bozukluğu olanlarda yetersiz tüketilmektedir. Egzersizde ise, B kompleks vitaminlerine olan gereksinimin artıp artmadığı konusu hala tartışmalıdır. Ancak B grubu vitaminlerinin alımında kısa süreli yetersizlik olsa bile, performans olumsuz etkilenmektedir. Özellikle B12 vitamini ve folik asidin yetersiz alınması anemi (kansızlık) oluşumuna neden olarak, dayanıklılık performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle sporcular, optimal sağlık ve performans için yeterli miktarda vitamin tüketmelidir.

Antioksidan Vitaminler; C, E Ve A Vitaminleri Antioksidan vitamin olarak bilinen C, E ve A vitaminleri, vücuttaki oksidatif hasara karşı hücre zarının korunmasında önemli görevlere sahiptirler. Çünkü uzun süreli egzersizlerde oksijen kullanımı en az 10 kat artmaktadır. Bu durum kas ve diğer hücrelerde oksidatif strese ve lipit peroksidasyonunda artmaya neden olmaktadır. Bu nedenle sporcularda antioksidan sistem, sedanter bireylerden daha önemli olmaktadır. Fakat egzersizle birlikte antioksidan vitamin tüketiminin artırılıp artırılmayacağı tartışma konusudur. Enerji alımını sınırlayan, düşük yağlı diyet ile meyve, sebze ve tahıl ürünlerini yetersiz tüketen sporcular, yetersiz antioksidan tüketim riski altındadırlar.

C vitamini; bağ dokularını bir arada tutmakta, bağışıklık sistemini güçlendirmekte, damar çeperlerini güçlendirerek kanamaya ve gözde katarakt oluşumuna engel olmaktadır. Ayrıca, kan yapımı için gerekli olan demir ve folik asidin kana geçmesini kolaylaştırmakta ve kullanımını artırmaktadır. Böylelikle kansızlığı önler. Vitamin C yetersizliğinde; diş etlerinde kanama, dişlerde anormallikler, yorgunluk, isteksizlik ve eklem ağrıları görülebilmektedir. Aşırı yetersizliği skorbüt hastalığına neden olmaktadır. Diş etlerinde kanama, eklemlerde şişlik ve ağrılarla belirti veren skorbüt hastalığını tedavi eden vitamin olarak bilinmektedir. Ateşli hastalıklara dirençsizlik, sık hasta olma, bağışıklık sisteminin zayıflığı da yetersiz alıma bağlanabilmektedir. Fazla alındığı takdirde idrarla atılmaktadır. İhtiyaçtan çok fazla alımlarda böbreklerde taş oluşumuna, ishale, allerjik deri belirtilerine, kılcal damar kanamalarına neden olabilmektedir. C vitamini, günlük beslenme programı içerisinde yeterli düzeyde alındığında, ergojenik herhangi bir etkisi olmamakla birlikte, güç gerektiren ve uzun süren egzersizlerde gereksinim artabilmektedir. C vitamininin en iyi kaynakları; limon, portakal, mandalina gibi turunçgiller, çilek, böğürtlen, kuşburnu, domates, lahana, patates ile ıspanak, marul, yeşil biber, asma yaprağı gibi yeşil yapraklı sebzelerdir. Bu besinleri taze olarak tüketmek, bekletmemek kayıpları önlemek açısından önemlidir.

E vitamini; Hücre zarının koruyucusu olduğundan iyi bir antioksidandır. Ayrıca damar içerisinde akışkanlığı sağlamakta ve damar tıkanıklığını önlemektedir. E vitamini, özellikle dayanıklılık sporcuları tarafından tüketilmeye gereksinim duyulan bir vitamindir. Kuvvet antrenmanlarındaki etkisi ise sınırlıdır. En iyi besinsel kaynakları; bitkisel sıvı yağlar, tahıl taneleri, yağlı tohumlar, soya, yeşil yapraklı sebzeler ve baklagillerdir. Diyette bitkisel sıvı yağ miktarı arttığında E vitaminine ihtiyaçta artmaktdır.

A vitamini; vücudun hastalıklara karşı bağışıklık sisteminin gelişmesinde önemlidir. Kemik dokusunun ve üreme sisteminin gelişiminde, gözlerin karanlıkta normal olarak görmesine ve alacakaranlığa alışmasında, epitel (barsak, deri vb) doku yapımında, gelişiminde ve korunmasında görev almaktadır. Solunum ve üreme sistemi ile sindirim sistemindeki deri ve dokuların sağlıklı bir şekilde devamlılığını sağlayarak, enfeksiyonlara karşı korumaktadır. A vitamini yetersizliğinde böbreklerde, sindirim organlarında bozukluklar görülebilir. En iyi besin kaynakları; balık yağı, süt, tereyağı, yumurta, kırmızı ve sarı portakal ile birçok koyu yeşil yapraklı sebzelerdir. En çok sarı turuncu (havuç, kış kabağı vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler ile sarı ve turuncu meyvelerde (kayısı, şeftali vb.) bulunmaktadır.

Page 144: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

140

D vitamini Kalsiyum ve fosforun vücutta emilerek, serum kalsiyum ve fosfor düzeyinin korunmasında önemlidir. Kalsiyumun kemik ve dişlere yerleşmesine yardımcı olmaktadır. D vitamini, sinir ve iskelet sisteminde de etkilidir. D vitamini, güneş ışığı vitamini olarak da bilinir. Deri, güneş ışığına maruz kaldığında vücut D vitamini sentezlemektedir. Bunun için 15–20 dakika doğrudan güneş ışığına maruz kalmak yeterlidir. Düzenli güneş ışığına maruz kalındığında D vitamini yetersizliği sorun olmaz. Yıl boyunca kapalı ortamda antrenman yapan jimnastik ve buz pateni gibi dallarla ilgilenen sporcular, D vitamini yetersizliği ile karşı karşıya kalabilmektedir. Bu sporcular, sağlık uzmanlarının önerdiği düzeyde (19–49 yaş için 5 mcg/gün veya 200 IU) D vitamini ilavesi kullanabilirler. Dengeli beslenmeyle doğal besinlerden D vitamini gereksinmesi karşılanamamaktadır.

Sporcu beslenmesinde vitaminlerin önemi nedir? Mineraller Ve Gereksinim İnsan vücudunun yaklaşık % 4-5’i minerallerden oluşmuştur. Mineraller vücudun çeşitli organları içinde yer almaktadır. Minerallerin vücut çalışmasında önemli işlevleri bulunmaktadır. Bazıları vücudun kemik ve diş gibi sert dokularının yapı taşıdır. Minerallerin çoğu hücre çalışması için gereklidir. Vücudun sağlıklı olarak büyümesi ve yaşamını sürdürmesi için elzem olduğu bilinen minerallerin başında kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, klor, magnezyum, manganez, kükürt, demir, bakır, iyod, çinko, flor, kobalt, krom, selenyum gelmektedir.

Vücutta vitaminler gibi çok önemli fonksiyonları bulunan mineraller; sporcular için sinir iletimi, kas kasılması, oksijen taşınması gibi konularda önem kazanmaktadır. Sporcuların diyetinde düşük olarak tüketilen en önemli mineraller, özellikle kadın sporcularda kalsiyum, demir ve çinkodur. Bu minerallerin yetersiz alımı özellikle diyet yapan ve et, balık, tavuk, süt ve ürünlerini tüketmeyen sporcularda görülmektedir.

Demir Yetişkin bir insan vücudunda ortalama 3–5 gram demir bulunur. Demirin çoğunluğu kanda ve kırmızı kan hücrelerinde hemoglobin yapısında bulunmaktadır. Hemoglobinin yapısında bulunan demirin vücuttaki görevi oksijen taşımaktır. Akciğerlerden oksijeni hücrelere, hücrelerden de karbondioksiti akciğerlere taşır. Demir, egzersizde vücuttaki oksijeni bağlayan hemoglobin ile miyoglobinin oluşumundan ve enerji üretiminde gerekli olan enzimlerden dolayı önemli bir rol oynamaktadır. Sporcularda özellikle kadın sporcularda, demir depolarının tükenmesi, en sık görülen beslenme sorunlarından biridir. Egzersiz performansı üzerine demir yetersizliğinin etkisi sınırlıdır. Ancak bu durum demir yetersizliği anemisine (düşük hemoglobin düzeyi) doğru ilerlerse, egzersiz performansı olumsuz olarak etkilenmektedir.

Sporcularda demir yetersizliğinin yüksek insidansına; genellikle yetersiz enerji alımı, hem demir formunu içeren kırmızı et, balık ve kümes hayvanları gibi besinlerin tüketilmemesi, demir biyoyararlılığını etkileyen vejetaryen diyetler, ter, idrar, gaita veya menstrual kanama ile demir kaybının artması neden olmaktadır. Uzun mesafe bayan koşucular ve vejetaryen sporcular, demir durumlarını belirli aralıklarla takip etmelidirler. Yetersiz demir alımı ile sonuçlanan kronik demir yetersizliği anemisi, sağlığı, egzersiz performansını ciddi yönde etkileyebileceğinden, tıbbi ve beslenme müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bir sporcuda demir yetersizliği anemisi varsa fakat beslenme müdahalesine cevap vermiyorsa, düşük hemoglobin değeri plazma hacmindeki değişikliğin bir sonucu da olabilmektedir.

Demirin en iyi besinsel kaynakları; et ve et türevleri, yumurta, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardır. Pekmez ve kuru meyveler de iyi bir demir kaynağıdır. Diyette C vitamininin ve etin bulunması, bitkisel kaynaklı demirin emilimini arttırır. Bu nedenle her öğünde C vitamininden zengin besinlere yer verilmelidir. Tahıllarda demir emilimi engelleyen fitatların etkisinin ortadan kaldırılması amacıyla, ekmek mayalandırılarak yapılmalıdır. Yemek esnasında çay içilmesi de demirin emilimini azalttığından, çay öğün aralarında ve açık olarak içilmelidir.

Page 145: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

141

Kalsiyum Kalsiyum özellikle büyüme üzerinde etkili bir mineraldir. Kemik dokusunun yapımı ve korunması; kasların kasılması; kanın pıhtılaşması; sinir iletimi; normal kan basıncının sağlanması gibi görevleri vardır. Diyette kalsiyum ve D vitamininin yetersiz tüketilmesi, kemik mineral yoğunluğunun azalmasına ve stres kırıklarının artmasına neden olmaktadır. Kadın sporcular, özellikle de yetersiz enerji tükettiklerinde, kalsiyumdan zengin besinlere diyetlerinde çok yer vermediklerinde, düşük kemik mineral yoğunluğuna maruz kalmaktadırlar.

Süt ve süt ürünleri (yoğurt, peynir, dondurma vb.) en iyi kalsiyum kaynağıdır. Süt ve ürünlerinde bulunan kalsiyumun emilimi fazladır. Yumurta sarısı, tahıllar, kuru baklagil ve yağlı tohumlar da iyi kalsiyum kaynaklarıdır. Yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllarda bulunan kalsiyumun emilimi ise düşüktür. Yeşil yapraklı sebzelerde bulunan okzalatlar (okzalik asit) ve tahıllarda bulunan fitatlar (fitik asit) kalsiyumla birleşerek ince barsaklardan emilimi engellerler. Diyetin posa miktarının da önerilenden fazla olması kalsiyum emilimini olumsuz yönde etkilemektedir.

Çinko Çinko, büyüme, doku onarımı, enerji üretimi ve bağışıklık sisteminde görevleri olan enzimlerin yapısında yer alan bir mineraldir. Ayrıca, büyüme ve cinsiyet organlarının gelişmesinde önemlidir. Çinko, troid hormon düzeyini; bazal metabolik hızı; protein kullanımını etkileyerek sağlığı ve performansı etkilemektedir. Vücudumuzda en fazla karaciğer, pankreas, böbrekler, kemik, kaslarda ve diğer dokularda bulunmaktadır.

Çinkonun besinsel kaynakları; et, karaciğer, yumurta ve deniz ürünleridir. Süt ve ürünleri, kuru baklagiller, yağlı tohumlar ve tahıllar da yeterince çinko içerirler. Aşırı saflaştırılmış unlarda çinko miktarı azalmaktadır. Ayrıca tahılların kepek kısmında bulunan fitatlar da çinkonun vücutta kullanımını engellemektedir. Çinko yetersizliği daha çok kepekli tahıl ürünleri ile beslenen toplumların sorunudur.

Magnezyum Magnezyum, karbonhidrat, yağ, protein metabolizmasında; sinir sistemi; kardiyovasküler; immun ve hormonal fonksiyonlar ile membran stabilitesinin düzenlenmesinde rol oynamaktadır. Submaksimal şiddetteki bir egzersizde oksijen gereksinimi arttığından, magnezyum yetersizliği dayanıklılık performansında azalmaya neden olmaktadır. Siklet sporları, vücut geliştirme, güreş, bale, jimnastik ve tenis gibi sporlarla uğraşan bireylerde magnezyum yetersizliği belirlenmiştir. Sporcular magnezyumdan zengin besinleri tüketmeye özen göstermelidir. Magnezyum; kuru baklagiller, yağlı tohumlar, rafine edilmemiş tahıl taneleri ve koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunmaktadır.

Sodyum, Klor, Potasyum Sodyum, sporcularda özellikle terleme ile en fazla kaybedilen mineral olduğu için, ayrı bir öneme sahiptir. Çoğu dayanıklılık sporcusu, sodyum (2.4 gram/gün) ve potasyumu (3.6 gram/gün) fazla tüketmeye gereksinim duymaktadır. Dayanıklılık sporcularına tüketmeleri önerilen spor içecekleri, sodyum (0.5-0.7 gram/L), potasyum (0.8-2.0 gram/L) ve karbonhidrat içermektedir.

Potasyum; sıvı ve elektrolit dengesinde, sinir iletiminde, aktif taşıma mekanizmasında önemli görevler üstlenmektedir. Yoğun egzersiz sırasında plazma potasyum düzeyindeki azalma, sodyuma kıyasla daha az olmaktadır. Taze sebze, meyve, süt, yoğurt, yağsız et ve tahıl ürünlerinden zengin diyet, sporcuların potasyum düzeyinin düşmesini önlemektedir.

Page 146: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

142

HİDRASYON Vücuttaki Su Miktarı, Dağılımı ve Su Dengesi Bireylerin vücut kütlesinin %40-60’ı sudan oluşur. Bu değer, vücut kas ağırlığının %65-75’ini, yağ ağırlığının yaklaşık %50’sini oluşturur. Bireyler arası toplam vücut su miktarındaki farklılığın nedeni; bireylerin vücutlarındaki yağ ve kas kitlesi dağılımının değişken olmasından kaynaklanır. Toplam vücut suyunun %62’si hücre içinde (intrasellüler) ve %38’i hücre dışında (ekstrasellüler) bulunur. Terleme ile vücuttan kaybolan sıvıların çoğunluğu hücre dışı sıvılarda olur. Vücuttan sıvı atım düzeyi alım düzeyini geçse bile, bu bozulan denge hızlı ve uygun bir sıvı alımı ile düzeltilebilir.

Normal çevre koşullarında, uygun bir sedanter hayat süren yetişkinlerin günde yaklaşık 2.5 litre suya ihtiyacı vardır. Bu su vücuda üç yolla sağlanır. Bu yollar; günlük tüketilen sıvılar, besinler ve metabolik sudur.

1. Sıvılardan su alımı: Günlük ortalama su tüketimi 1.2 litredir. Egzersiz ve sıcaklık artışlarında sıvı tüketim miktarı normalin 5-6 katı artar. Bu sırada meydana gelen en büyük sorun dehidrasyondur (vücut suyu kaybı).

2. Besinlerden su alımı: Başta meyve ve sebzeler olmak üzere besinlerin çoğu suyun önemli bir miktarını içerir. Günlük ortalama gıdalardan 1litre su alınır.

3. Metabolizmadan gelen su: Gıdalar enerji oluşumu için kullanıldığında karbondioksit ve suya kadar parçalanırlar. Bu su metabolik su olarak bilinir ve sedanter bir hayat süren insanların günlük su gereksinmesinin yaklaşık %25’ini oluşturur. Günlük ortalama 300ml metabolik su oluşur.

Buna karşın vücuttan su; idrar, deri, solunum ve dışkı ile atılır.

1. İdrarla su kaybı: Normal şartlar altında böbreklerden günde filtre edilen 140–160 L suyun yaklaşık olarak %99’u geri emilir. Sonuçta günde böbreklerden atılan idrar hacmi 1–1.5 L arasında değişir. Vücut, metabolik yıkım ürünleri gibi katı maddelerin her 1 gramının atımı için 15 ml suya ihtiyaç duyulur. Bu nedenle egzersiz süresince enerjinin büyük bir kısmının proteinlerden sağlanması da vücuttan su kaybına neden olmaktadır.

2. Deri yoluyla su kaybı: Su, deri altında bulunan ter bezleri tarafından üretilen ter yolu ile de kaybolur. Sporcunun terleme hızı; yaş, cinsiyet, vücut yüzeyi, egzersiz yoğunluğu ve süresi, ısıya uyum, çevre ısısı ve nem gibi faktörlere bağlıdır. İnsanlarda terleme ile sıvı kaybı 30 gram/dakika veya 1.8 kg/saat’i aşabilir. Sıcak ve nemli koşullarda yoğun egzersiz yapan sporcularda saatte 2-3 L terlemenin olabileceği saptanmıştır. Ancak daha uzun, orta yoğunluktaki egzersiz yapan (koşma, bisiklet) sporcuların çoğunda terleme 1–2 L/saat’tir. Bu sıvı yerine koyulmazsa sporcuda dehidrasyon oluşur. Ter suyun yanı sıra, sodyum da içermektedir. Terde bulunan ortalama sodyum konsantrasyonu 50 mmol/L ya da 1 gram/L’dir. Bu değer diyet, hidrasyon ve iklim ısısına bağlıdır. Ter ile birlikte az miktarda magnezyum, klor gibi mineraller, orta düzeyde potasyum kayba uğramaktadır.

3. Solunum ile su kaybı: Solunan havanın dışarı verilmesiyle küçük su damlacıkları şeklinde yaklaşık günde 250–350 ml su kaybı olur. Egzersiz bu atım miktarını daha da artırır. Şiddetli egzersiz yapan sporcularda dakikada 2-5 ml su kaybı bu yolla olmaktadır.

4. Dışkı ile su kaybı: Suyun 100–200 ml’si barsaklar yoluyla kaybolur. İshal ve kusma ile bu kayıp 1500-5000ml çıkar.

Egzersiz Performansı ve Dehidrasyon

Egzersizde aşırı terlemenin en önemli sonucu vücut suyundaki kayıp yani dehidrasyondur. Terleme ile oluşan su kaybı, vücutta hem hücre içi hem de hücre dışı sıvıların bileşimlerinde dehidrasyona neden olmaktadır. Egzersiz sırasında sıvı dengesini koruyan sporcuların maksimum egzersiz performansına ulaştığı bilinmektedir. Dehidrasyonun egzersiz performansına etkileri spor türüne ve müsabaka tipine

Page 147: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

143

göre değişmektedir. Özellikle sıcak ortamda yapılan aerobik egzersiz kapasitesi düşük dehidrasyon seviyelerinden bile etkilenirken, kuvvet ve güce dayalı müsabaka tiplerinde performans az miktardaki sıvı kayıplarından etkilenmemektedir. Ancak yetenek ve karar vermeye dayalı spor dallarında minimal bir dehidrasyon bile mental fonksiyonu bozarak başarıyı olumsuz etkilemektedir.

Dehidrasyon durumunun ilerlemesi ise egzersiz performansını bozmaktadır. Vücutta dehidrasyonun küçük miktarları (vücut ağırlığının %1’lik kaybı) vücut ısısının düzenlenme yeteneğini bozarken, sportif performansı olumsuz yönde etkilemektedir. Dehidrasyon ile vücut ağırlığındaki %3 kayıp, kas kasılmasının dayanıklılık süresini azaltmaktadır. Yüzde 4’lük su kaybı ise kas dayanıklılığı üzerinde önemli etkiye sahiptir. Su kaybı %6’yı aştığında ise ciddi tıbbi sorunlar oluşmaktadır. Bu nedenle sporcular egzersiz öncesi ve sırasında iyi bir şekilde rehidrate (vücut suyunun yerine koyulması) olmalıdırlar. Başta Amerikan Spor Hekimliği Koleji (ACSM) olmak üzere birçok kuruluş, sporcuların egzersiz sırasında hidrasyonu (vücut suyunun korunması) sürdürmeleri ile ilgili çalışmalarda ve önerilerde bulunmaktadır.

İdrar rengi sporcuların vücutlarındaki sıvının yeterli olup olmadığının iyi bir göstergesidir. İdrar renginin koyu (vitamin kullanımları dışında) olması, vücuttaki sıvı miktarının yetersiz olduğunu göstermektedir ve idrar rengi açık olana kadar sıvı tüketimi artırılmalıdır. Ayrıca çok kısa sürede ağırlık değişimleri de (bir gün içinde sporcunun 1.5-2 kg ağırlık kaybetmesi) vücutta sıvı kaybını gösterebilmektedir.

Egzersiz Öncesi Hidrasyon Egzersiz öncesi ve sonrası dönemde vücuttan kaybolan sıvılar yerine koyulmazsa dolaşım sistemi, ısı regülasyonu ve egzersiz performansı olumsuz etkilenir. Bu nedenle özellikle futbol, basketbol, buz hokeyi veya tenis gibi egzersizler yapan sporcular daha iyi performans ve fizyolojik fonksiyonlarının normal olması için iyi hidrate olarak egzersize başlamalıdırlar. Böylece bireyler müsabaka öncesi dönemde sıvı alarak, egzersiz süresince dehidrasyonun zararlı etkisini geciktirebilmektedirler. Midede sıvı hacmini yüksek düzeyde korumak, mide boşalma hızını artırmak için temeldir.

Sporcunun alışılmış bir sıvı alma programı olmalıdır. Ancak bazı durumlarda bu program değişkenlik göstermektedir. Egzersiz veya müsabakadan önceki dönemde hidrasyonu sürdürmek için 24 saatlik periyot süresince yeterli sıvı alımı ve dengeli bir beslenme önerilmektedir. Egzersizden en az 4 saat önce, yakaşık 5-7ml/kg (400-600 ml) su ya da spor içeceği tüketilmelidir. Yeterli zaman, hem uygun hidrasyonun oluşmasını, hem de alınan fazla sıvının böbreklerden atımı için gerekli olan zamanı da sağlamaktadır. Aşırı sıvı alımı ise gereksizdir.

Dehidrasyon oluşan egzersizlerde sıvı kaybı, sıvı tüketiminden fazladır. Ağırlık sınıflamasına giren siklet sporlarında (güreş, boks, halter vb), müsabaka başlamadan önce sporcular değişik yollarla (diüretik kullanımı, bazı egzersiz denemeleri, sauna gibi uygulamalar) kendilerini dehidrate yapmaktadırlar. Egzersiz Süresince Hidrasyon Egzersiz süresince, sporcular terleme ile kaybedilen sıvıyı yerine koymak için erken bir zaman diliminde, düzenli aralıklarla ve yeterli bir hızda sıvı tüketmelidirler. Yeterli sıvı alımının sağlanamadığı uzun süren egzersizler, iyi bir hidrasyonun sağlandığı egzersizlerle karşılaştırıldığında kalp hızında daha fazla artışa neden olmaktadır. Egzersiz süresince vücut sıvılarının yerine koyulmaması ile sonuçlanan dehidrasyon vücut sıcaklığını tehlikeli bir şekilde artırmakta (>40 0C), kan akımını bozmakta, kalp bozulmalarına eşlik etmekte ve terleme hızında azalmaya neden olmaktadır. Böylece deriden ısı kaybı sınırlanmaktadır.

Birçok sportif olayda, sıvı tüketim hacmi ve sıklığı müsabakanın kuralları (dinlenme süresinin sayısı veya zamanın uzatılması) tarafından sınırlanabilmektedir. Egzersize başlamadan 24 saat önce yeterli sıvı mutlaka alınmalıdır. Otuz dakikadan daha uzun süren egzersizlerde her içişte su kaybına eşit miktarda sıvı alınmalıdır. Optimal hidrasyon egzersiz başlangıcında ve sonrasında 15-20 dakika aralarla, 150-350 ml tüketilerek sağlanmaktadır. Su içmek için sadece susama duygusunun gelişimi beklenmeden, terleme ile kaybolan suyun yerine koyulması sağlanmalıdır.

Page 148: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

144

Egzersizin süresi, şiddeti, tipi ve çevresel şartlar, sıvı ve elektrolit gereksinimini belirlemektedir. Elektrolit ve karbonhidrat içeren içecekler, sıvı ve elektrolit dengesinin sağlanması ile birlikte dayanıklılık egzersizlerinde performansın korunmasına yardımcı olmaktadır. Sodyum ve potasyum içeren içecekler, terle kaybedilen minerallerin yerine konmasına yardımcı olmaktadır. Sodyum suyun tutulmasına yardımcı olurken, karbonhidrat enerji sağlamaktadır. Bir saatten uzun süren egzersizlerde, %6–8 oranında karbonhidrat içeren içeceklerin tüketilmesi önerilmektedir. Egzersiz süresince, sıvı dengesi sağlanmaya çalışılırken, gastrik boşalmaya dikkat edilmelidir. Karbonhidrat içeriği %8’den fazla olan sıvıların gastrik boşalması uzun sürebilmektedir.

Suyun tüketilmesini sıcaklığı ve lezzetini de içeren faktörler etkilemektedir. İnsanların çoğunluğu soğuk suyu tercih ederken, tercih edilen suyun sıcaklığı kültürel ve öğrenilen davranışlar tarafından etkilenmektedir. Tüketilen sıvılar, dolaşan havadan daha soğuk (15–22 0C) olmalıdır. Egzersiz sonrası en hoşa giden su sıcaklığı 5 0C’dir. Fakat suyun sıcaklığının 15–21 0C arası olması sıvı alımını artırmaktadır. Ter kaybı ile sıvı alımı arasındaki dengenin sağlanmasın da tüketilen bir sıvının lezzeti de önemli olmaktadır. Sıvıların aromalandırılmasının (doğal veya yapay) da sıvı tüketimini artırdığına ilişkin çalışmalar vardır. Sıvıların egzersiz aralarında kolay tüketilebilmesi için uygun hacimlerde ve uygun kaplarda hazırlanması servisini ve içimini kolaylaştırmaktadır.

Egzersiz Sonrası Hidrasyon Sporcular çoğu zaman egzersiz süresince sıvı kaybını dengeleyecek yeterli sıvı tüketmemektedirler. Böylece egzersizi dehidrate olarak tamamlamaktadırlar. Oysa ki egzersiz sonrası toparlanma döneminde hızla kaybedilen sıvının yerine konması gerekmektedir. Bunun için; 500 gram sıvı kaybı için, en az 450–675 mL sıvı tüketilmelidir. Kaybedilen sıvı ve elektrolitlerin yerine konmasında, içecekler ve atıştırmalık yiyecekler tüketilmelidir. Egzersiz sonrası tüketilecek sıvının sodyum içermesi sade su tüketimi sonucu görülen diürezi (böbrekler tarafından fazla idrar salgılanması) azaltmaktadır.

Sporcuların sıvı tüketimi ne kadar olmalıdır?  ANTRENMAN/MÜSABAKA DÖNEMİNDE BESLENME Sporcular ile spor yapmayanların beslenmeleri arasındaki temel farklılık; sporcuların sıvı kayıplarının daha fazla olması ve fiziksel aktivitede yakıt olarak ek enerjiye gereksinim duymalarıdır. Enerji ile birlikte karbonhidrat ve diğer besin ögeleri gereksiniminde artış meydana gelmektedir. Sporcular, enerji gereksinimdeki artışı tahıllar gibi karbonhidrat temelli besin grupları başta olmak üzere tüm besin gruplarının çeşitliliğini sağlayarak (süt ve süt ürünleri; ekmek ve diğer tahıllar; et, yumurta, kurubaklagil grubu; taze sebze ve meyveler) ve önerilen miktarlarda tüketerek karşılamaları gerekmektedir. Böylece karbonhidrat, protein, elzem yağ asitleri ve mikro besin ögeleri yeterli oranda tüketilmektedir.

Sporcuların diyetlerinde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu ana ve ara öğünlerin tüketim zamanlarıdır. Antrenman döneminde sporcunun besin ve sıvı tüketimi bireysel özelliklerinin belirlenmesine ihtiyaç göstermekte ve antrenmanın yoğunluğu kadar sporcunun gastrointestinal sisteminin özelliklerine de bağlı olmaktadır. Örneğin bir sporcu düşük yoğunluklu bir antrenmandan 1 saat önce süt ve bir adet sandviçi tolere edebilirken, bu yiyecek ve içecekler çok yoğun bir antrenmanden önce tüketilirse rahatsızlık duyabilir. Çok yoğun veya günlük çok sayıda antrenman yapan sporcular, günde 3 ana ve 3 ara öğün tüketmeliler ve hatta olabilecek her uygun zamanda yemek yemelidirler.

Egzersiz/Müsabaka Öncesi Beslenme Egzersiz öncesi besin tüketimi, açlık durumunda yapılan egzersizle karşılaştırıldığında performansı artırmaktadır. Müsabaka veya antrenman öncesi sporcu, ne çok aç ne de midedesi onu rahatsız edecek şekilde dolu olmalıdır. Ana ve ara öğün için takip edilebilecek temel ilkeler ise; hidrasyonu korumak için yeterli sıvı almak, düşük yağlı besinleri tercih etmek, mide boşalmasını kolaylaştıran ve sindirim sisteminde rahatsızlık yapmayan düşük posalı besinleri tüketmek, kan glukoz seviyesinin düşmesini önlemek, kas glikojenindeki yeterli doygunluğu sağlamak için yüksek karbonhidratlı, normal proteinli

Page 149: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

145

besinleri tüketmek ve besin gruplarının çeşitliliğini sağlamaktır. Sporcuların yeni yiyecek ve içecekleri antrenman sezonunda denenerek hangi yiyecek ve içecekleri tüketecekleri belirlenmelidir. Müsabaka öncesi beslenmede dikkat edilmesi gerekenler; müsabaka öncesi yemeğin sindirimi kolay olmalı; yiyecekler ve içecekler konusunda yeni denemeler yapılmamalı; protein ve yağların sindirimi yavaş sürdüğü için az tüketilmeli, kompleks karbonhidratlar tercih edilmeli; çiğ sebze ve meyveler, kurubaklagiller gibi posa içeriği yüksek besinlerden kaçınılmalıdır.

Egzersiz öncesi tüketilen öğünün tüketilme zamanı ve miktarı da çok önemlidir. Sporcular dolu mideyle müsabakaya başlamamalıdır. Egzersizden veya müsabakadan önce süre varsa hacmi fazla olan yemekler tüketilebilir. Müsabakadan 3-4 saat önce tüketilen öğünün yaklaşık 200-300 gram karbonhidrat içermesi performansı olumlu yönde etkilemektedir. Müsabakadan 1 saat önce tüketilen besinin; hiperglisemi, hiperinsülinemi, karbonhidrat oksidasyonunda artış ve serbest yağ asitlerinin oksidasyonunu azaltmasına karşın, performasa etkisinin önemli olmadığı bildirilmektedir.

Egzersiz/Müsabaka Sırası Beslenme Bir saat veya daha fazla süreli müsabakalarda karbonhidrat içeren (%6-8) sporcu içeceklerinin tüketimi, kas glikojen depolarının yenilenmesine destek olmakta ve performansı olumlu etkilemektedir. Egzersiz sırasında karbonhidrat tüketimi, kan glukoz seviyesinin düşmesini önlerken, performansın artmasına yardımcı olmaktadır.

Uzun süreli müsabakalarda saatte 0.7 gram/kg karbonhidrat (yaklaşık 30-60 gram/saat) tüketimi dayanıklılık performansını artırmaktadır. Egzersiz sırasında karbonhidrat tüketimi; sporcu karbonhidrat yüklemesi yapmamışsa, egzersiz öncesinde öğün tüketmemişse, kilo kaybı için enerji kısıtlaması yapmışsa daha da önemlidir. Karbonhidrat tüketimine, aktivite başlangıcından kısa bir süre sonra başlanmalıdır. Egzersize başladıktan hemen sonra, her 15–20 dakikalık aralıklar ile 2 saat boyunca karbonhidrat tüketimi, egzersizden 2 saat sonra tüketilenden daha yararlı olmaktadır. Tüketilen karbonhidrat cinsi genelde glukozdur. Glukoz ve fruktoz karışımı etkili gözükse de fruktozun tek başına kullanımı etkili değildir ve ishale neden olmaktadır. Özellikle dayanıklılık performansının devamlılığının sağlanmasında egzersiz süresince yeterli sıvı tüketimi de önemlidir.

Egzersiz/Müsabaka Sonrası Beslenme (Toparlanma) Egzersiz/müsabaka sonrası ana veya ara öğünün içeriği ve tüketim zamanı egzersizin süresi ve yoğunluğuna bağlıdır. Yani glikojen depolarının tükenip tükenmemesine ve bir sonraki egzersizin ne zaman yapılacağına bağlıdır. Örneğin, birçok sporcu, maratonu glikojen depoları boşalmış olarak tamamlamakta, oysaki glikojen depoları 90 dakikalık bir koşu antrenmanını takiben daha az boşalmaktadır. Fakat sabah saatlerinde yarışan birçok maratoncu aynı gün öğleden sonra bir başka müsabaka ve yoğun antrenmana katılmayacaksa, egzersiz sonrası öğünün zamanı ve içeriği daha az önemlidir. Sabah 90 dakika koşan ve öğleden sonra 3 saat bisiklet yarışına katılan bir triatletin bu iki müsabaka dönemi arasında toparlanması gerekir ve müsabaka sonrası öğün bu amaç göz önüne alınarak yapılmalıdır.

Egzersiz/müsabaka sonrası karbonhidrat tüketim zamanı, kısa sürede glikojen sentez oranını etkilemektedir. Egzersizden hemen sonra karbonhidrat tüketimine 2 saat arayla 1.5 gram/kg ile başlamak; 2 saat sonra tüketime başlamaya göre 6 saat sonunda daha yüksek glikojen deposuna sahip olmayı sağlamaktadır. Yirmidört saat içinde yeterli miktarda karbonhidrat tüketildiği zaman glikojen depolama sağlanmakta, tüketimin zamanı glikojen depolamayı etkilememektedir. Yine de egzersizin hemen sonrasında bir ana veya bir ara öğün tüketilmesi yeterli karbonhidrat ve enerji için önemlidir. VEJETARYEN SPORCULARIN BESLENMESİ Vejetaryen sporcuların enerji ve besin ögesi gereksinmeleri tercih ettikleri vejetaryenlik tipi ve egzersiz durumları dikkate alınarak düzenlenmelidir. Bazı sporcular, özellikle kadınlar, enerji tüketimini azaltmakta ya da kırmızı et tüketmekten kaçınmaktadır. Bu durum, yeme davranışı bozukluğu ve “kadın

Page 150: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

146

sporcu triadı-kadın sporcu üçlemesi” diye tanımlanan, yeme davranış bozukluğu, amenore, osteoporoz oluşmasına neden olabilmektedir.

Vejetaryen sporcuya, daha fazla protein tüketilmesi önerilmelidir. Özellikle müsabaka/antrenman dönemlerinde bazı sporcular fazla protein tüketmeye gereksinim duymaktadır. Süt, et gibi hayvansal kaynaklı besinleri tüketmekten kaçınan vejetaryen sporcular elzem amino asitleri de sınırlı tüketmektedirler. Bitkisel kaynaklı besinlerin protein kalitesi, farklı besinlerle karıştırılarak artırılmaya çalışılmalıdır. Bitkisel proteinin sindirimi, hayvansal proteine nazaran daha az olduğundan, bitkisel protein tüketimi yaklaşık %10 oranında artırılmalıdır. Bu nedenle, vejetaryen sporculara vücut ağırlığının kilogramı başına günde 1.3–1.8 gram protein tüketmeleri önerilmektedir.

Vejetaryen tipi beslenme alışkanlığını benimseyen sporcular; enerji, toplam yağ, riboflavin, D vitamini, B12 vitamini, B6 vitamini gibi vitaminleri ve kalsiyum, demir, çinko gibi mineralleri yetersiz tüketme açısından risk altındadırlar. Vejetaryen sporcular, özellikle kadınlar, demir yetersizliği ya da anemi riski ile karşı karşıyadır. Katı vejetaryenler (vegan tipi), bütün hayvansal besinlerden kaçındıklarından elzem yağ asitlerinin de yetersizliğine maruz kalmaktadırlar.

Vejetaryen tipi beslenen sporcular bitkisel kaynaklı besinleri ağırlıklı tükettikleri için posası yüksek ve enerjisi düşük bir diyete sahiptirler. Yüksek posalı yiyeceklerin tüketilmesi her bireyde olduğu gibi sporcuların sağlıkları açısından da olumlu etkiler göstermektedir. Ancak, posası yüksek bu besinlerin tüketilmesi sporcu açısından bazı sorunlara neden olmaktadır. Bunlar; posanın tok tutucu özelliğinden dolayı diğer yiyeceklerin tüketim miktarlarının azalması, kurubaklagil gibi posalı besinlerin yüksek gaz yapıcı özelliğinden dolayı antrenman sırasında sporcuya rahatsızlık hissi vermesi ve kas glikojen depolarını diğer besinlere oranla daha geç sürede doldurmasıdır. Bu nedenle saflaştırılarak nişasta içeriği artmış ancak içeriği sonradan vitamin ve minerallerle zenginleştirilmiş besinler (zenginleştirilmiş ekmekler, makarna vb), pekmez veya şekerle tatlandırılmış taze sıkılmış meyve suları, kabuğu soyulmuş meyve ve sebzeleri tüketerek enerji ve besin ögeleri yoğun, posası düşük yiyeceklerin tüketimi tercih edilmelidir. BESİN DESTEKLERİ VE ERGOJENİK YARDIMCILAR Sportif performansı artırmak amacıyla doğal yetenek ve antrenman dışında madde, yöntem ve malzemelerin kullanımı ergojenik yardım olarak adlandırılır. Ergojenik yardım Yunanca ergon=iş ve genon=üretmek anlamına gelen iki kelimeden üretilmiştir ve iş üretmeye ya da iş yapmaya yardım eden maddeler ya da yöntemler olarak adlandırılmaktadır.

Ergojenik yardımcılar genel olarak 5 gruba ayrılır. Bunlar; fizyolojik yardımcılar, psikolojik yardımcılar, mekanik ve biyomekanik yardımcılar, farmakolojik yardımcılar ve besinsel yardımcılardır.

Ergojenik yardımcılar spor dallarının gereksinimlerine göre değişik amaçlar için kullanılmaktadır. Bu amaçlar arasında; kas kasılması için gerekli yakıt kaynağını geliştirmek, dayanıklılığı geliştirmek, kas kitlesini ve gücünü artırmak, egzersiz sırasında oluşacak yorgunluğu geciktirmek, antrenman ve müsabaka sonrası toparlanmayı hızlandırmak, egzersiz sırasında oluşan oksidanlar, laktik asit gibi maddelerin zararlı etkilerini önlemek yer almaktadır. Bilimsel araştırmalar bazı besinsel ergojenik yardımcıların (protein-aminoasitler, kreatin, kafein, spor içecekleri, vitamin-mineraller, sodyum bikarbonat) etkisini kanıtlanırken, bazılarının etkinliği hala açık değildir.

Protein ve Aminoasitler Ağırlık sporu yapan sporcuların en çok kullandığı ek besin desteğidir. Diyetin ve protein emiliminin yetersiz olduğu durumlarda kas kitlesi ve ağırlık artışında etkilidir. Aşırı ağırlık antrenmanları sırasında bile besinlerle alınan proteinin yeterli olduğu savunulmaktadır. Yağsız kütle kazınımı için, enerjinin yeterli düzeyde alınması önemlidir. Egzersiz öncesi diyette karbonhidrat-protein alımı katabolizmayı azaltırken, egzersiz sonrası karbonhidrat-protein alımı hormonal yönde daha anabolik bir cevap verebilmektedir.

Page 151: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

147

Aminoasitler, besinlerde bulunan proteinlerden daha kolay emilebilmektedir. Besinlerle alınan proteinlerle aşırı aminoasit yüklemesine rastlanılmamaktadır. Ancak uygun kullanılmayan karışımlarla aminoasit dengesizliklerine sıklıkla rastlanılmaktadır. Aşırı aminoasit alımı; şiddetli mide ağrıları ve ishal gibi akut mide barsak sistemi rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Uzun süre kullanımlarında karaciğer ve böbrek problemleri oluşabilmektedir.

Spor İçecekleri Spor içecekleri, genellikle %6–8 arasında karbonhidrat ve elektrolit içeren tatlandırılmış içecekler olup, hidrasyon, sıvı ve glikojen desteği sağlamaktadır. Sporcular, spor içeceği içerisine ilave edilen glukoz, glukoz polimerleri, sukroz, maltodekstrin ve fruktoz gibi karbonhidratları kolaylıkla tolere edebilmektedirler. Spor içeceklerine eklenen elektrolitler sodyum, potasyum ve fosfattır. Spor içeceklerine eklenen sodyumun önemli görevi, hücre içine glukoz ve sıvının emilimini kolaylaştırmaktır. Kreatin Kreatin fosfatın yapısında bulunan kreatin, et ya da et ürünlerinde bulunmaktadıur. Vücutta böbrek, karaciğer ve pankreasta glisin, ornitin ve arjinin aminoasitlerinden sentezlenmektedir. ve vücutta yaklaşık 120 gramlık deposu bulunmaktadır. Kas dokusunun onarımında ve toparlanmayı kolaylaştırmada, kreatin kullanımı yaygındır. Sprint, halter gibi patlayıcı güç ve hız gerektiren aktivitelerde ilk enerji kaynağı ATP-kreatin fosfat olduğundan bu tür aktivitelerde etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Kreatinin mevcut yan etkisi ise, ağırlık (sıvı) kazanımı, mide bulantısı ve diyaredir. Kreatinin sağlıklı bireyler için güvenilir olduğu kabul edilse de dehidrasyon, kas yırtılması ve böbrek hasarı ile ilgili yan etkileri konusunda tartışmalar devam etmektedir. Sağlık uzmanları, böbrek ve karaciğer üzerindeki olumsuz etkisinden dolayı, kreatin kullanımı konusunda sporcuları dikkatli kullanmaları gerektiği konusunda uyarmaktadırlar.

Kafein Serbest yağ asitlerinin kullanımını artırarak, glikojen depolarının korunmasına yardımcı olan, potansiyel uyarıcı ergojenik bir yardımcıdır. Dünya Anti Doping Ajansı (WADA), kafeini yasaklı maddeler sınıfından çıkarmıştır. İdrarda 12 mcg/ml’den fazla olması, doping testinde pozitif sonuca neden olmaktadır. Son çalışmalar, orta düzeyde kullanılan kafeinin, dehidrasyon ve elektrolit dengesizliğine neden olmadığını vurgulamaktadır. Kafein, alkol ile ya da diğer uyarıcılar ile karıştırıldığında, tehlikeli etki gösterebilmektedir. Kafein yan etkileri; anksiyete, heyecan, hızlı kalp atışı, sindirim sistemi rahatsızlıkları ve uykusuzluktur.

Vitamin ve Mineral Takviyeleri Besin çeşitliliği olan bir diyet, yeterli sıvı alımı, artan kalori gereksinimini karşılayacak besin alımı, vitamin ve mineral gereksinimini de karşılamaktadır. Bazı durumlarda diyete ek vitamin kullanımı önerilmektedir. Günde 1200–1500 kkal’den az enerji tüketen ve hatalı beslenme alışkanlıkları olan sporcular diyetleri ile bazı vitaminleri (tiamin, riboflavin, B6 vitamini) ve mineralleri yetersiz alabilmektedirler.

Laktoz intoleransı olanlar riboflavin ve kalsiyumdan yetersiz beslenirken; bazı yiyeceklere özellikle meyve ve tahıllara karşı alerjisi olanlar ve vejetaryen beslenme alışkanlığına sahip olanlar alternatif yiyecek tüketmediklerinde yetersiz vitamin, mineral tüketebilmektedirler. Ayrıca kötü beslenme alışkanlığı, öğün atlama, kronik stres, yetersiz uyku, sık atıştırmalık yiyecek tüketimi gibi durumlar, diyetle yeterli vitamin ve mineral tüketmeme nedeni olmaktadır. Dolayısıyla besinlerle alınan vitaminlerde yetersizlik sözkonusu ise, alınan ek vitamin tabletleri ile azalan sportif performans normal düzeye çıkarılabilir.

Besinsel ergojenik yardımcılar ile ilgili detaylı bilgi almak için Gülgün Ersoy’un “Besinsel Ergojenik Yardım” (2006) adlı kitabını okuyabilirsiniz.

Page 152: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

148

Besin desteklerinin spor performansını artırdığına ait bilimsel veriler bulunmamaktadır. Bu ögelerin çoğu hem pahalı, hem de sağlık ve performansını olumsuz yönde de etkileyebilmektedir. Yeterli ve dengeli beslenme durumunda besin desteklerini kullanmaya gerek yoktur.

Sporcu beslenmesi ile ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi için www.ajsm.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

Page 153: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

149

Özet

Sporcuların performansını etkileyen temel faktörlerin başında genetik yapı, antrenman programı, sporcunun sağlık durumu ve beslenme gelmektedir. Sporcu beslenmesinde iki önemli hedef; sporcunun genel sağlığını ve sporcunun performansını iyileştirmektir. Bu iki hedefin birbirini tamamlayıcı olması çok önemlidir.

Vücut bileşimi ve vücut ağırlığı, sporcunun optimal performansını etkileyen iki önemli faktördür. Vücut ağırlığı; sporcunun hızını, dayanıklılığını ve gücünü etkilerken, vücut bileşimi; kuvvetini, çevikliğini ve görünüşünü etkilemektedir. Egzersiz sırasında egzersizin yoğunluğu ve süresine, sporcunun cinsiyet ve beslenme durumuna bağlı olarak yakıt kullanılmaktadır. Egzersiz sırasında enerjinin temel kaynağı karbonhidratlardır. Egzersizin yoğunluğu artıp diğer koşullar eşit olduğu durumda karbonhidratların enerji oluşumuna katkısı artmaktadır. Egzersiz yoğunluğu azalıp, egzersiz süresi uzadıkça yakıt kaynağı olarak yağların enerji oluşumuna katkısı artmaktadır. Dinlenme ve egzersiz sırasında protein düzeyinin enerji oluşumuna katkısı %5 veya daha az olmaktadır.

Sporcularda besin ögesi gereksinimleri genel anlamda spor dalları (dayanıklılık, güç, takım sporları) düşünülerek belirlenmektedir. Amerikan Diyet Rehberi veya Kanada Beslenme Önerileri enerjinin %55-58’i karbonhidratlardan, %12-15’i protein ve %25-30’u yağlardan gelmesi şeklindedir. Fakat yapılan diyet önerilerinde yüzde oranlarının kullanımı optimum beslenmenin sağlanmasında yanlış yola götürebileceğinden sporcunun vücut ağırlığı gözönüne alınmalıdır. Bu nedenle özellikle yüksek ve düşük enerji alan sporcularda karbonhidrat gereksinimlerinin hesaplanmasında hem yüzde hem de vücut ağırlığı başına önerilen değerler bir arada düşünülerek hesaplama yapılmalıdır. Egzersiz sonrası ve sırası protein metabolizmasını; yaş, cinsiyet, egzersizin tipi, süresi, şiddeti, enerji ve karbonhidrat tüketimi etkilemektedir. Sporcularda ise protein gereksinimi enerjinin % 12-15’inden hesaplana-bileceği gibi ağır antrenman yapan sporcularda karbonhidrat-enerji gereksinimleri karşılandığı durumda protein gereksinmesi 1.2–1.4 gram/kg/gün’dür.

Mikro besin ögeleri (vitaminler ve mineraller); enerji üretiminde, hemoglobin sentezinde, kemik

sağlığının korunmasında, bağışıklık sistem fonksiyonların yerine getirilmesinde, oksidatif zarardan vücut dokularının korunmasında önemli bir rol oynar. Egzersiz süresince kas dokusunun yapımı, korunması ve onarımına da yardım eder. Egzersiz, vitaminlere ve minerallere olan ihtiyacı artırabilir veya değiştirebilir. Egzersizin birçok metabolik yolda yaptığı değişikliklerden dolayı bu mikro besin öğelerine gereksinim vardır. Aksi bir durum olmadıkça RDA ve diyet referans alımları (DRIs) sporcular için uygundur.

Egzersizde aşırı terlemenin en önemli sonucu vücut suyundaki kayıp yani dehidrasyondur. İdrar rengi ve çok kısa süredeki vücut ağırlık değişimleri vücut sıvısının yeterli olup olmadığının iyi bir göstergesidir. Sporcuların egzersiz öncesi yeterli sıvı tüketmeleri gerekmektedir. Egzersiz sırasında, egzersizin süresine göre su veya spor içecekleri tüketilerek dehidrasyondan kaçınılmalıdır. Egzersiz sonrasında kaybedilen vücut ağırlığının her 1 gramı için 1 ml su tüketilmelidir.

Sporcuların beslenmesinde ana ve ara öğün tüketim zamanı çok önemlidir. Ana ve ara öğün için takip edilebilecek temel ilkeler ise; hidrasyonu korumak için yeterli sıvı almak, düşük yağlı besinleri tüketmek, sindirim sisteminde rahatsızlık yapmayan düşük posalı yiyecekleri tüketmek, kan glukoz seviyesinin düşmesini önlemek, kas glikojenindeki yeterli doygunluğu sağlamak için yüksek karbonhidratlı besinleri seçmek ve besin gruplarının çeşitliliğinin sağlamaktır. Sporcuların yeni yiyecek ve içecekleri antrenman sezonunda deneyerek hangi yiyecek ve içecekleri tüketecekleri de önceden belirlenmelidir.

Sporcular arasında besinsel ergojenik yardımcılar sık kullanılmaktadır. Kullanım amaçları ise; kas kasılması için gerekli yakıt kaynağını ve dayanıklılığı geliştirmek, kas kitlesini ve gücünü artırmak, egzersiz sırasında oluşacak yorgunluğu geciktirmek, antrenman veya müsabaka sonrası toparlanmayı hızlandırmaktır.

Page 154: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

150

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdaki besinlerden hangisi basit yapıdaki karbonhidratları içerir?

a. Reçel

b. Bulgur

c. Tarhana

d. Nohut

e. Şehriye

2. Aşağıdakilerden hangisi proteinlerin vücuttaki fonksiyonlarından biri değildir?

a. Yıpranan hücrelerin onarılması

b. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi

c. Karaciğer glikojen depolarının doldurulması

d. Hormonların yapısında bulunması

e. Kas dokusunun korunması

3. Aşağıdaki besinlerden hangisinde görünür yağ bulunur?

a. Zeytin

b. Yumurta

c. Peynir

d. Tereyağı

e. Fıstık

4. Aşağıdaki beslenme programlarından hangisini sürdüren sporcular mikro besin ögeleri yetersizliği açısından risk altında değildir?

a. Enerji kısıtlaması yapanlar

b. Yeterli ve dengeli beslenenler

c. Yüksek basit karbonhidratlı diyet tüketenler

d. Bir veya birden fazla besin grubunu tüket-meyenler

e. Yüksek yağlı diyet tüketenler

5. Sporcu vücut ağırlığının en az ne kadarını kaybetmeye başladığında performansında bozulmalar başlar?

a. %6

b. %4

c. %3

d. %2

e. %1

6. Demir yetersizliği anemisinin sporcularda yaygın görülme nedeni aşağıdakilerden hangisi değildir?

a. Yetersiz enerji alınması

b. Vejetaryen beslenme şeklinin tercih edilmesi

c. Hem demir formunu içeren besinlerin tüke-tilmemesi

d. Güneş ışığından yararlanılmaması

e. Ter, idrar, gaita veya menstrual kanama ile vü-cuttan kaybedilmesi

7. Aşağıdakilerden hangisi bir saatten uzun süren egzersizlerde spor içeceklerin tüketilmesinin faydası değildir?

a. Sıvı dengesinin sağlanması

b. Vitamin dengesinin korunması

c. Elektrolit dengesinin korunması

d. Enerji sağlanması

e. Kan akımının düzenlenmesi

8. Müsabaka öncesi dönemde aşağıdaki beslenme ilkelerinden hangisi uygulanmamalıdır?

a. Basit karbonhidratları tüketmek

b. Sindirimi kolay besinleri tüketmek

c. Posa içeriği yüksek besinlerden kaçınmak

d. Yeteri miktarda sıvı almak

e. Yeni besinler ve içecekler denememek

9. Vejetaryen beslenme alışkanlığına sahip sporcularda aşağıdaki besin ögelerinden hangisi-nin yetersizliği görülmez?

a. Demir

b. B12 vitamini

c. Posa

d. B6 vitamini

e. Kalsiyum

10. Aşağıdakilerden hangisi sporcuların besinsel ergojenik yardımcıları kullanma nedeni değildir?

a. Kas kasılması için yakıt sağlamak

b. Kas kitlesini artırmak

c. Egzersiz sırasında oluşan yorgunluğu azaltmak

d. Müsabaka sonrası toparlanmayı hızlandırmak

e. Yağ kitlesini artırmak

Page 155: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

151

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Yanıtınız yanlış ise “karbonhidrat çeşitleri ve kaynakları” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 2. c Yanıtınız yanlış ise “proteinlerin yapısı ve görevleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 3. d Yanıtınız yanlış ise “yağların çeşitleri ve kaynakları” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 4. b Yanıtınız yanlış ise “sporcularda mikro besin ögesi gereksinimi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 5. e Yanıtınız yanlış ise “egzersiz performansı ve dehidrasyon” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. d Yanıtınız yanlış ise “demir” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. b Yanıtınız yanlış ise “egzersiz süresince hidrasyon” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. a Yanıtınız yanlış ise “egzersiz/müsabaka öncesi beslenme” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. c Yanıtınız yanlış ise “vejetaryen sporcuların beslenmesi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. e Yanıtınız yanlış ise “besin destekleri ve ergojenik yardımcılar” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Yapılan fiziksel hareketin türü ve süresine göre enerji kaynağı değişir. Bir dakikadan kısa süren hızlı kuvvet yüklemelerinde yüksek enerjili ATP ve kreatin fosfat molekülleri kullanılır. Sekiz dakikaya kadar olan dayanıklılık yüklemelerinde karbonhidratlar kullanılır. Daha uzun süreli yüklemelerde karbonhidrat yanında yağ da kullanılır. Bir saati geçen aktivitelerde yağlar kullanılır.

Sıra Sizde 2 Egzersiz sırasında enerjinin temel kaynağı karbonhidratlardır. Sporcuların antrenman ve müsabaka öncesi ve süresince vücut karbonhidrat depolarını (glikojen) doldurmaları için hergün düzenli, karbonhidrattan zengin öğün ve ara öğün tüketmeleri ve öğün atlamamaları gerekmektedir.

Sıra Sizde 3 Diyet proteini, kas dokusunun geliştirilmesi (güç antrenmanları), egzersiz sırasında enerjiye katkı sağlaması, egzersiz sırasında yıkılan kasın onarımı ve toparlanma süreci için gereklidir. Proteinlerin, egzersiz süresince enerjiye katkısı çok azdır.

Sıra Sizde 4 Diyet önerilerine göre, toplam enerjinin %20-30’unun yağdan sağlanması, vücut ağırlığının sürdürülmesi ve yeterli karbonhidrat alımını kolaylaştırmak için önerilmektedir. Bunun %10’u doymuş, %10’u çoklu doymamış ve %10’u da tekli doymamış yağ asitlerinden gelmelidir.

Sıra Sizde 5 Tiamin, riboflavin, niasin, vitamin B6, pantotenik asit ve biyotin egzersiz sırasında enerji oluşumunda yardımcı iken folat ve B12 vitamini ise, kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna, protein sentezine, doku yapım ve onarımına katılmaktadır. Antioksidan vitamin olarak bilinen C, E ve A vitaminleri vücuttaki oksidatif hasara karşı hücre zarını korur. D vitamini, sinir ve iskelet sisteminde; serum kalsiyum ve fosfor düzeyinin korunmasında; kalsiyumun kemik ve dişlere yerleşmesinde yardımcıdır.

Sıra Sizde 6 Sporcular egzersize vücutlarında yeterli miktardaki sıvı ile başlamalıdırlar. Egzersizden en az 4 saat önce 400-600 ml sıvı tüketimi önerilirken, bu uygulama egzersiz öncesi optimal sıvı dengesini sağladığı gibi fazla sıvının idrarla atımı için de sporcuya gerekli süreyi sağlamaktadır.

Yararlanılan Kaynaklar Anon (2009). Position of the American Dietetic Association, Dietitians of Canada, and the American College of Sports Medicine: Nutrition and Athletic Performance, J Am Diet Assoc. 109:509-527.

Rosenbloom C.A. (2000). Sports Nutrition: A guide for the professional working with active people. Chicago, 3rd edition.

Ersoy G. (2006). Besinsel Ergojenik Yardım. Ankara. 2.baskı.

Page 156: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

152

 

 

 

 

 

 

Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra;

Spor pedagojisiyle ilgili temel kavramları açıklayabilecek,

Spor pedagojisi kapsamındaki öğretim model ve yöntemlerini açıklayabilecek,

Spor pedagojisi kapsamındaki öğretim model ve yöntemlerinin üstün ve eksik yönlerini açıklayabilecek,

Öğretim model ve yöntemlerinin öğeleri arasındaki ilişkiyi kurabilecek,

bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz.

Anahtar Kavramlar

Eğitim

Öğretme

Öğrenme

Öğretim

Pedagoji

Spor Pedagojisi

Model

Yöntem

İçindekiler Giriş

Öğretim Modelleri

Öğretim yöntemleri

Özet

Yararlanılan kaynaklar

8  

Page 157: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

153

GİRİŞ Farklı bakış açılarına göre değişik şekilde tanımlanan eğitim en genel anlamı ile, “bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişiklik meydana getirme süreci” (Ertürk, 1979:12) olarak ifade edilmektedir. Daha geniş bir kapsamda, Eğitim Sözlüğü’nde eğitim, “bireyin yaşadığı toplumda, uygulama değeri olan yetenek, yöneliş ve diğer davranış örüntülerini kazandığı süreçler toplamı” olarak tanımlanmakta; ayrıca eğitimin, “bireyin toplumsallaşmasında ve bireysel gelişiminin oluşmasında seçkin ve kontrollü bir çevreyle birlikte okul etkinliklerini de içine alan toplumsal bir süreç” olduğu vurgulanmaktadır (Demirel ve Ün, 1987:57).

Okullardaki formal eğitimi temele aldığımızda Ertürk’ün yaptığı tanımdan hareketle eğitimin dört temel niteliğinden söz edilebilir. Bu nitelikler aşağıda yer almaktadır:

1. Eğitim, kişide istenilen davranışı değiştirme sürecidir.

2. Kazandırılacak olan davranışlar saptanan hedeflere uygun olmalıdır.

3. Davranış değiştirme insanın kendi yaşantısı yoluyla olmaktadır.

4. Davranışın oluşumu, planlanmış bir eğitim sürecinden geçmeye bağlıdır.

Bir süreç olarak ele alınan eğitim etkinliklerinin formal boyutu “öğretim” olarak adlandırılmaktadır. Öğretimin gerçekleştirilmesi için öğretim programı, öğrenci, öğretmen ve çevre düzenlemesinin olması gerekir. Öğretmenler ders işlerken etkili öğretim yapma konusunda değişik bakış açıları ile hareket ederler. Kimileri öğretmeni merkeze alırken kimileri öğrencileri daha etkin kılar. Bu tür etkinlikleri değişik boyutlarıyla irdeleyen alana pedagoji denmektedir. Daha geniş anlamı ile pedagoji; öğrencilerle etkili öğretimin nasıl yapılacağı; öğrenme, kalıcılık ve problem çözmenin en iyi nasıl gerçekleştirileceği gibi konuları irdeleyen alandır. Terim, genel anlamda “çocuk eğitimi” olarak da nitelendirilmektedir. Genişletildiğinde ise yeni doğan ile yetişkin arasındaki insanların eğitimi, olarak adlandırılır.

Tinning (2008) pedagojinin daha çok, öğretmek, öğretimin ise öğretme sanatı olarak anlaşıldığını ifade eder. Simpson ve Weiner (1989) da benzer şekilde pedagoji için öğretme sanatı veya öğretme bilimi demektedir. Diğer bir ifade ile de pedagoji için öğretme işinin bilimi, mesleği denmektedir (Encata World English Dictionary,1999, Aktaran: Tinning, 2008). Toparlanacak olursa, etkili öğretme işinin nasıl yapıldığını değişik boyutlarıyla inceleyen çalışma alanına pedagoji denmektedir.

Genel kabul gören görüşe göre, spor pedagojisi genel pedagojinin özel bir alanı (Torsten Schmidt-Millard, 2003), hareket bilimi alanının bir alt disiplinidir (Tinning, 2008). Diğer bir deyişle ise dans, oyun, spor ve fiziksel aktivite gibi etkinliklerin eğitimsel görünüşüdür (Haag, 1989; Torsten Schmidt-Millard, 2003).

Bu bağlamda konuyu daha da somutlaştıracak olur isek; spor pedagojisi, sportif becerilerin en iyi şekilde nasıl öğretileceği ve öğrenileceği ile ilgilenir. Literatürde genel eğitimdeki yaklaşımların yanı sıra spor becerilerinin öğretimine özgü birçok öğretim yaklaşımı, modeli ve yöntemi vardır. İlerleyen süreçte, bunlara ilişkin açıklayıcı bilgiler sunulmuştur.

Spor Pedagojisi

Page 158: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

154

Öğretim girişimi önceden karar alma ve plan yapmayı gerektirir. Öğreteceği konuya ilişkin olarak, izleyeceği öğretme yolu konusunda karar alan öğretmen, planını yapar ve uygular. Uygulama sonucunda, hem kendisini hem öğrencileri hem de planını değerlendirir. Öğretmen plan yaparken, spor pedagojisi literatüründe yaygın kullanılan iki öğretme yolundan yararlanır. Bunlar; öğretim modelleri ve yöntemleridir. Devamla bu bölümde her bir başlığa ilişkin açıklamalar yapılmıştır.

ÖĞRETİM MODELLERİ Öğretim etkinlikleri açısından düşünüldüğünde model, belirli öğretim hedeflerine ulaşılması için yönlendirici yollar tasarlayarak öğretimi planlama, yürütme ve değerlendirmedeki öğretmen sorumluluklarını tanımlar. Öğretim modelleri, öğrenmeyi en etkili ve verimli olarak sağlayabilmek için öğrenme düzeyini etkileyen önemli değişkenleri ve bunlar arasındaki ilişkileri açıklamaktadır (Senemoğlu, 2009:430). Literatürde taktiksel oyun yaklaşımı, spor eğitimi, bireysel ve sosyal sorumluluk, doğrudan öğretim, bireyselleştirilmiş öğretim, akran öğretimi ve işbirliğine dayalı öğretim modellerinden yaygın olarak söz edilmektedir.

Taktiksel Oyun Yaklaşımı Modeli “Taktiksel Oyun Yaklaşımı TOYA” nın temelinde, öğrencilerin zihinsel olarak etkin bir şekilde oyuna katılarak fiziksel becerileri öğrenmeleri vardır. Modelde öğrencilerin etkin katılımı ve toplumsallaşmaları önemlidir. TOYA’da geçen taktik sözcüğü, ders içerisinde genel yaklaşıma hizmet eden kısa süreli düzenlemeleri ifade eder. Bir başka deyişle, öğrenciler oyun içerisinde değişen koşullara göre davranarak problemlere çözümler üretirler. TOYA’da öğrencilere taktik bilinci kazandırmak amaçlanarak, oyunun bilişsel boyutu oyun içerisinde elde edilir.

Modelin üç özelliği vardır. Bunlar; taktiksel problemin ortaya konulması, taktiksel problemi yansıtacak uyarlanmış bir oyun seçilerek öğrencinin bu çalışmaya katılması ve öğrencilerin, özel tepki verebilecekleri bir dizi sorular yoluyla konu ile ilgili özel problemlere yönlendirilmeleridir.

TOYA’da “oyun kuralları (koşulları), taktik hedef, taktik problem, karar-hareket-beceri” sırası izlenir. Dolayısıyla ilk aşamada modelin kullanılacağı oyunların bilinmesi önemlidir. Modelin kullanılabileceği oyun sınıflamaları; hedef, alan/vuruş, file/duvar ve mücadele/saldırı oyunlarıdır. Hedef oyunları bilardo, bowling, golf, kriket, vb.; alan/vuruş oyunları beyzbol, kriket, vb; file/duvar oyunları; badminton, tenis, masa tenisi, vb; mücadele/saldırı oyunları; futbol, basketbol, hentbol, voleybol, su topu, vb. şeklinde örneklendirilebilir. Oyun basamakları; oyun, oyun duyusu, taktiksel farkındalık, uygun karar verme, beceri uygulaması ve performans şeklindedir. Modelin bileşenleri ise; oyun şekli, oyun ile ilgili uygulama, gerekli ise beceri uygulaması ve oyunun uyarlanması yani tam oyundur. (Koca ve diğerleri, 2010)

Bu modelde taktikler öğrencilerin düzeylerine göre verilebilir ancak oyunlarda zorluk dereceleri şeklinde sınıflandırılabilir. Örneğin, hedef futbolda savunma yapmaksa, topu kazanmak, karşı sahaya göndermek ve kendi alanını savunmak gerekir. Bunun birinci zorluk derecesi savunma, hedefi belirleme ve baskı olabilir. Bunun için iyi pozisyon alarak topa sahip olmak gerekir. İkinci zorluk derecesi ise, topu hızlı çıkararak etkili pas verme ve top kapma olabilir. Bunlar, her oyunun özelliğine, öğrencilerin yaş ve beceri düzeylerine göre düzenlenebilir.

TOYA modelinin anahtar rolü, taktiksel farkındalığı sağlayacak biçimde öğrencilerin oyunu anlamaya yönelik karar vermeleri ve oyun anlayışlarını iyi tasarlanmış oyunlar yoluyla geliştirmeleridir. Bu modelde öğretmenin görevi, öğrencinin beceri düzeyi ve yeteneği ne olursa olsun hoşlanacağı, etkin katılım sağlayacağı ve oyunu anlayacağı fırsatları yaratmaktır. Diğer yandan, oyunu örneklendirme, temsil etme, abartma ve taktiksel karmaşıklık şeklinde adlandırılan pedagojik ilkelere dikkat edilmelidir. Öğretmen, oyunları uyarlarken, planlarken, yönetirken ve oyunları öğretirken işlem basamaklarına uygun davranmalıdır.

Page 159: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

155

Spor Eğitimi Modeli Spor eğitimi modelinin ana hedefi becerili, bilgili ve istekli spor insanları yetiştirmektir. Becerili bir spor insanı, oyunlara katılabilmek için gerekli becerileri sergiler, oyunun gerektirdiği stratejileri anlar ve uygular. Bilgili bir spor insanı, oyun/spor kurallarını, ritüellerini ve geleneklerini anlar ve değer verir, oyun/spor içindeki iyi ve kötü uygulamaları ayırt eder. İstekli spor insanı hem daha iyi bir katılımcı hem de spor taraftarı ve seyircisi olarak bilinçli bir tüketicidir. Her türlü spor etkinliğinde spor kültürünü koruyacak ve geliştirecek şekilde davranır, sporla ilgili gruplara istekli şekilde katılır.

Kirk (2004)’e göre, spor eğitimi modeli, uygulama odaklı araştırma problemlerinin ve bir bilgi grubunun kaliteli bir hareket ve spor eğitimi formu elde etmek için nasıl bir araya gelebileceğinin bir örneğidir. Modelin önemli bir boyutu da, okulda öğrenilenlerin okul dışındaki yaşantılarla ve fırsatlarla ilişkilendirilmesini amaçlamasıdır. Bu yolla, öğrenilenlerin doğrudan yaşamda kullanılması ve yaşam boyu hareket, egzersiz ve spor yapmayı hedefleyen yapılandırmacı yaklaşımı desteklemektedir.

Modelin amaçları aşağıdaki gibi sıralanabilir (İnce ve diğerleri, 2010):

• Spora özgü beceri ve fiziksel uygunluğun geliştirilmesi.

• Oyun içinde stratejileri uygulayabilme ve iyi uygulamaları takdir etme.

• Öğrencilerin gelişimlerine uygun düzeyde katılımları.

• Sportif etkinliklerin planlanması ve yönetilmesinde paylaşım.

• Sorumlu liderlik sağlama.

• Grup içinde grup hedefleri doğrultusunda verimli çalışma.

• Bir spora anlam veren ritüel, müsabaka ve toplantıları takdir etme.

• Sporla ilgili konularda mantıklı karar verme, yorum yapabilmek için gerekli kapasiteyi geliştirme.

• Hakemlik ve antrenörlük ile ilgili bilgi ve becerileri uygulama ve geliştirme.

• Okul dışı sportif etkinliklere gönüllü olarak katılmaya istekli olma.

Modelin amaçlarından hareketle sürecin nasıl işlediğinin ve yapısal özelliklerinin neler olduğunun bilinmesi gerekir. Spor eğitimi modeli sürecinde şu yapısal özellikler yer almaktadır (Alexander ve Luckman, 2001):

• Kısa üniteler yerine spor dalı tüm sezonu kapsar.

• Resmi yarışma takvimi içerir.

• Yarışma becerisini ve beklenmeyen eğitim çıktılarını sağlamak için karışık yetenekteki takımları eşleştirir.

• Öğrencilere hareket ve spor eğitimi içerisinde sorumluluk ve sahiplenme duygusunu kazandırır.

• Öğrenimi kolaylaştırma rolünü öğretmene bırakır.

• Geleneksel oyun kurallarını ve takım sayfalarını modifiye eder.

• Sonuçların kaydedilmesi ve duyurulması gerçeğine dayanır.

• Festival bölümüyle sonuçlandırılır.

Spor eğitim modelindeki uygulamalar bir şenlik havasında düzenlenmelidir. Takımlara isim bulmak, takımların fotoğraflarını çekmek, takım başarısı ve bireysel başarılara ilgi çekmek, başarıları düzenli olarak duyurmak, centilmen ve sportmen oyuncuları seçmek, kutlamak ve bunları okulun tamamıyla paylaşmak festival/şenlik havasının oluşturulması için önemlidir. Model; sezonlar, takım üyeliği, resmi

Page 160: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

156

müsabakalar, kayıt tutma, festival ve sonuç etkinliği olmak üzere altı alt boyuttan oluşur (İnce ve diğerleri, 2010; Metzler, 2005; Siedentop, 1994).

Sezonlar: Öğrencilerin bir spor dalını öğrendikleri süreyi ifade eder. Sezon başlamadan önce gerekli olan hazırlıklar; spor dalı veya etkinlik seçimi, alan ve malzeme, sezonun uzunluğu, takımlar, roller, öğrenme rollerini destekleme, takım kimliği, takım görevlerine ilişkin sorumluluklar, takım görevlerine ilişkin gerekli malzemeler, içerik geliştirme, öğretim destekleri, giriş etkinliği, fair play, sonuç-kapanış etkinliği, değerlendirme protokolleri ve sezon şampiyonluğudur.

Takım üyeliği: Öğrenciler sezon boyunca bir takımın üyesi olurlar. Her bir üye, takım içinde oyuncu olarak görev almanın yanında takım idarecisi, antrenör, hakem, kondisyoner, ilk yardım görevlisi, istatistikçi, malzemeci ve basın mensubu gibi farklı rollerde görev alır.

Resmi müsabakalar: Sezonlar, hazırlık çalışmalarının yanı sıra diğer takımlarla yapılan ve zamanı planlanmış müsabakaları da içerir. Müsabaka programları, sezon başında belirlenir ve takımlar bu programa göre hazırlıklarını yaparlar.

Kayıt tutma: Müsabaka sonuçları ile birlikte, takımların ve sporcuların o sezon için seçilen spora özgü performanslarının değerlendirilmesinde kullanılır. Takımdaki hakem, basın mensubu ve istatistikle ilgili öğrencilerin görevini tanımlamaktadır.

Festival: Spor eğitimindeki uygulamalar bir festival havasında düzenlenir. Sportif etkinliklerin yanında, takımlara isim bulmak, fotoğraf çekmek vb etkinlikler festival havasının oluşturulmasında önemlidir.

Sonuç etkinliği: Spor eğitimi sezonunun son bölümünde, hazırlık ve resmi müsabakalardan sonra bir “sonuç etkinliği” düzenlenir. Bu etkinlik, sezon sonunda birinci olan takımın başarısının değerlendirilmesinin yanı sıra görev alan bütün öğrencilerin sezon boyunca yapmış oldukları çalışmaların kutlanması ve takdir edilmesi amacına dönük olarak bir festival havasında gerçekleştirilir.

Öğretim planı yapılırken sezon uzunluğunun belirlenmesi, seçilecek spor dalına ya da etkinliklere karar verilmesi ve öğrenci rolleri önem taşır. Ülkemiz için bir öğretim dönemi boyunca bir spor dalının seçilmesi uygun olabilir. Seçilecek spor dalına karar verilirken oyun sınıflaması ve olanaklara dikkat edilmelidir. Öğrencilerin üstlenecekleri rollerin seçilmesinde beş faktöre dikkat edilmesi gerekir. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanabilir (İnce ve diğerleri, 2010):

• Rollerin iyi açıklanması,

• Sezon planlamasının bütün veriler değerlendirilerek yapılması,

• Öğrencilerin rollerini gereğince uygulayabilmeleri için fırsatlar yaratılması,

• Farklı rollerin takım başarısına etki ederek takım ruhunu ortaya çıkaracak şekilde organize edilmesi, roller için gerekli malzemelerin hazırlanması.

Takımdaki herkese oyunculuk dışında bir rol daha verilmelidir. Sezon içerisinde öğrencilere bir sorumluluk gerektiren takım rolü, bir de uzmanlık rolü verilmesi verimi artırır.

Bireysel ve Sosyal Sorumluluk Modeli Bireyde bütünsel gelişimin sağlanabilmesi için kişisel ve sosyal değerlerin de kazanılması gerekmektedir. Buradaki temel amaç bireylerin kendileri ve diğerleri için sorumluluk almalarını öğrenmeleri için fırsatlar sunmaktır. Model, adından da anlaşılacağı gibi bireysel ve sosyal gelişime oldukça yüksek düzeyde katkı sağlar.

Örneğin, takım sporları ya da etkinliklerinde hedeflere ulaşmak için bireysel ve sosyal sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Takımın her üyesi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdiğinde, uyumu sağlamak ve hedefe ulaşmak daha kolay olur. Bireysel etkinliklerde dahi başkaları ile işbirliği yapmak gerekmektedir. Bu nedenle, bireysel ve sosyal sorumluluk gerektiren becerilerin

Page 161: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

157

öğrenciler tarafından kazanılması için fırsatlar yaratılması gerekir. Çünkü eğitim yaşamdan farklı bir şey değil yaşamın kendisidir.

Bu modelde öğretmen fiziksel etkinlik içeriğini bireysel ve sosyal sorumluluk modelinin içeriğiyle aynı tutmalıdır. Modele ilişkin özelliklerin kazanımları Tablo 1’deki beş düzeyli yol gösterici açıklamalara dayanmaktadır (Hellison, 2003; Metzler, 2005).

Tablo 8.1: Beş düzeyli çizelge

Düzey Tanımlama Düzeye Göre Karar ve Davranış Örnekleri

5 Transfer

Topluluk ortamlarında diğerlerine öğretmek Evde bir fiziksel uygunluk programını takip etmek Gönüllü bir gençlik önderi olarak çalışmak Okul dışında iyi bir rol model olmak

4 Önemseyen ve koruyan -Duyarlık

Yargılamadan ve cevap vermeden dinlemek Böbürlenmeden yardım etmek Diğerlerinin duygu ve ihtiyaçlarının farkında olmak

3 Kendini yönlendirebilen -Öz sorumluluk

Öğretmen gözetimi olmadan görevleri tamamlamak Kendini değerlendirebilmek Kendine amaçlar edinebilmek Dışsal olumsuz etkilere karşı koyabilmek

2 Katılım ve çaba

Öz güdülenme Yeni görevleri araştırmak Zorunlu olmaksızın katılım göstermek Elinden gelenin en iyisini yapmak için çaba sarfetmek

1 Diğerlerinin hakları ve duygularına saygı -Özkontrol

Diğerleriyle çatışmadan katılım göstermek Diğerleriyle birlikte güvenli katılım sağlamak Dil ve mizaç olarak kendini kontrol edebilmek Barışçıl çözüm girişimlerinde bulunabilmek

0 Sorumsuzluk

Katılımda isteksizlik Herhangi bir düzeyde bir sorumluluk kabul etmede isteksizlik Kendini kontrol edememe Diğerlerine zarar verme girişimi

Öğretmen bu çizelgedeki aşamalılık ve bunlara ait açıklamalar doğrultusunda öğrencilerin

özelliklerini saptayıp bireysel ve sosyal sorumluluk kazanımlarını gerçekleştirmek için içerik ve etkinlik seçiminde bulunur.

Doğrudan Öğretim Modeli Doğrudan öğretim modeli, Engelmann ve diğerleri tarafından tasarlanmıştır (Ryder ve Burton, 2006). Modelin temel varsayımlarından biri “Eğer öğrenci öğrenemiyorsa öğretici öğretemiyordur” şeklinde ifade edilir. Bu varsayım, en zayıf öğrencinin bile eğer kendisine öğretilirse belirli bir alanda en iyi şekilde öğrenebileceğini göstermektedir (Gersten ve Keating, 1987). Bu varsayım Bloom’un “Okulda Öğrenme” modeline benzer. Çünkü Bloom’a göre de, eğer bireye yeterince zaman verilirse ve koşullar sağlanırsa birey öğrenebilir.

Doğrudan öğretim modeli öğretmen merkezlidir ve iyi organize edilmiş çok sayıda fikir ve kavramla dolu kaynaklar ile öğrencileri donatmayı temel alır. Bu durumda öğrenci edilgen durumdadır. Ancak, öğretmen ve öğrenci arasında etkileşim olduğundan, öğrenci sürece etkin şekilde katılır (Stein ve diğerleri, 1998). Felsefi temel olarak realizm ve onun eğitime yansıması esasiciliğe dayanan modele göre

Page 162: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

158

bilgi mutlak ve kesindir. Öğretmenin görevi öğrenciye yol göstererek öğretmek ve onu sürekli denetlemektir. Model davranış değiştirmeyi ve yeni davranışlar kazandırmayı temele aldığından, davranışçılık kuramına dayalı olarak geliştiği söylenebilir. Bu bağlamda öğretmen, hedeflenen hareket, beceri ya da bilişsel bilgiyi öğrencilere sunar ve öğrencilerin sunulanları almalarını ve uygulamalarını bekler, uygulamalar sonucuna göre dönüt sunar. Bilgiyi ve ortamı organize eden öğretmen öğrencilerden yönergeleri takip etmelerini ister. Sorular öğretmen tarafından sorulur. Modelin temelini, öğretmenin, öğrencilerin yaptıklarını gözlemlemesi ve yüksek oranda olumlu ve doğru dönüt sağlayabilmesi için mümkün olduğunca öğrenciye çok sayıda denetimli uygulama girişimi sağlamak oluşturur (Metzler, 2000:162).

Metzler (2000:166), doğrudan öğretim modelinin öğretmeye ilişkin varsayımlarını aşağıdaki gibi ifade etmektedir:

• Öğretmen, öğretim içeriği ve kararlarının ana kaynağı olup sınıf etkinliklerinin uygulanmasında ve planlanmasında belirgin bir önder rolü almalıdır.

• Öğretmen, ünite içeriğini ve öğrencilerin gelişimlerini sağlayan bir dizi öğrenme görevi içinde bu içeriğin yerini belirlemesi gerekmektedir.

• Öğretmen, en etkili ve verimli araçlar ile öğrencilere aktarılan içerik bilgisine sahip bir kişi olarak görülür. Bu nedenle, öğretmen, güçlü sınıf yönetimi becerilerinin yanında hareket ve spor eğitimi konusunda yüksek düzeyde bir uzmanlığa sahip olması gerekir.

• Öğretmen, ders ve ünite içerikleri ile öğrenci yükümlülüklerini artırma, ders zamanı ve kaynaklarını en iyi şekilde kullanma, karmaşık çevreyi etkili bir şekilde koordine etme konusunda uzmanlığını kullanmalıdır.

• Öğretmen, önder olarak hizmet edip öğrenci öğrenmesini planlamak ve sağlamak için en iyi kararları vermelidir.

Bireyselleştirilmiş Öğretim Modeli İnsanlar gelişim özellikleri ve yaşamdan beklentileri açısından farklı özelliklere sahip olduklarından, öğrenme hızlarının da farklı olduğu söylenebilir. Bu da öğretimde bireysel farklılıklara dikkat etmeyi gerektirmektedir. Bu bağlamda bireysel öğretim; bireylerin ilgi ve gereksinimleri, öğrenme hız ve yetenekleri ile öğrenme stillerini dikkate alarak öğretme-öğrenme etkinliklerini bireysel öğrenmeye olanak tanıyacak şekilde düzenleyen bir modeldir. Eğitim teknolojisindeki gelişmeler, geleneksel öğretim yollarının yetersizliği, eğitimin demokratikleştirilmesi, insana verilen değer, bireysel farklılıkların öğrenmeyi etkilemesi ve özel eğitimdeki gelişmeler öğretimin bireyselleştirilmesindeki başlıca etmenlerdir.

Bireyselleştirilmiş öğretimin hareket ve spor öğretimine ilişkin varsayımları aşağıdaki gibi ele alınmaktadır (Metzler, 2005:220):

• Özellikle görev sunumu ve görev yapısı gibi birçok öğretim işlevi yazılı, görsel ve işitsel medya ile oluşturulabilir.

• Öğretmenin temel işlevi, öğrencilerin öğrenmeleri ve motivasyonları için öğrencilerle ilişki kurmaktır. Bu noktada görevi, sınıfı yönetmek değil, sınıf yönetimi uygulamalarında öğrencilerle iletişim kurarak yönlendirmeler sağlamaktır.

• Öğrenci katılımı ve öğrenme, öğretmenden bağımsız olduğunda çok etkilidir.

• Planlama kararları öğrencilerin öğrenmesi ile ilgili elde edilen verilerden hazırlanır.

• Öğrenme ile ilgili varsayımları da yine Metzler (2005:220) aşağıdaki şekilde ele almaktadır:

• Öğrenme, öğretmene daha az bağımlı şekilde olabilir.

• Öğrenme, her öğrencide farklı oranlarda oluşur.

• Öğrencilerde, öğrenme ile ilgili farklı davranışlar oluşur.

Page 163: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

159

• Eğer yeterli zaman ve deneme verilirse, öğrencilerin hemen hepsi amaçlanan öğrenme davranışlarını başarabilir.

• Öğrenciler, bağımsız öğrenciler olarak yüksek düzeyde motive olurlar ve sorumluluk alırlar.

Özellikle bireysel sporlar, bowling ve frisbee gibi rekreasyonel etkinlikler, dans ve fiziksel uygunlukla ilgili çalışmalar bireyselleştirilmiş öğretimle gerçekleştirilebilir. Öncelikle, bu etkinliklerle ilgili öğrencileri bilgilendirici materyaller hazırlanmalı ve görsel materyallerle sunum yapılmalıdır. Öğrencilerin uygulamaları sırasında önceden hazırlanmış kayıt formlarına öğrencilerin yapabildikleri ve yapamadıkları davranış formları işlenmelidir. Uygulamaların ardından kayıt formlarına bağlı olarak öğrencilere düzeltici dönütler verilmeli ve yeni uygulamalar yapılmalıdır.

Akran Öğretimi Modeli Yaşamda birçok şeyi akranlarımızdan öğrendiğimizi yadsıyamayız. Bunların birçoğu da, formal eğitim ortamında öğrendiklerimizden daha kalıcıdır, çünkü onları sürekli kullanırız. Sınıflar yaşamın kendisi olmadığı sürece de, bu durum sürecektir. Dahası, öğrenme sınıf duvarları içerisine sıkışmadığından, yaşamın her anı öğrenme yaşantıları ile doludur, dolayısıyla akranlarımız ve diğer insanlardan her zaman bir şeyler öğreniriz. Konu okul olunca, doğal olarak formal ve informal ortamlarda akranlarımızdan çok şey öğreniriz. Bu, planlı ya da kendiliğinden oluşur. Sınıfların kalabalıklığı da dikkate alındığında, öğretmen bunu planlayabilir ve bilenler her zaman bilmeyenlere öğretebilir. Bu bağlamda, bir öğretici bir de öğrenici vardır. Sosyal öğrenmenin baskın olduğu akran öğretimi modelinde öğretici öğrenicinin uygulamalarını gözler, uygulamalara yönelik uygun ipucu ve dönüt sunar. Öğrenici almaya açık olduğunda başarı oranı yükselir. Öğreticinin ve öğrenicinin değişime dayalı sorumlulukları da öğrenme düzeyini yükselten etmenlerden birisidir. Temel ilke, “Ben sana öğreteyim, sen de bana öğret”dir. Bu, karşılıklı güven ve sorumluluk duygusunu geliştirir. Öğrenenin hazır bulunuşluğu ve almaya açıklığı ise öğrenmenin niteliğini etkiler. Bu bağlamda akran öğretimi modeli, sosyal öğrenmenin yanında bilişsel gelişim ve yapılandırmacı yaklaşımı destekleyen önemli özelliklere de sahiptir.

Sınıf ortamında planlanan akran öğretimi etkinlikleri aşağıdaki ilkeler çerçevesinde yapılmalıdır (Metzler, 2005:340).

• Öğrenme hedeflerinin netleştirilmesi

• Öğreticilerin yapacakları ve yapmayacaklarının netleştirilmesi

• Görevin gösterimi ve anlaşılıp anlaşılmadığının kontrolü

• Görevin yapısı ve anlaşılıp anlaşılmadığının kontrolü

• Öğrencilerin hatalarının nasıl bildirileceği

• Uygun olarak nasıl pekiştireç sunulacağı

• Güvenli uygulamanın nasıl yapılacağı

• Öğretmene soruların ne zaman sorulacağının bilinmesi

Akran öğretimi modelinin öğretime ilişkin belli başlı ilkeleri aşağıdaki gibidir (Metzler, 2005:343).

• Öğretmen; zaman ve diğer kaynakların kullanımını en üst düzeye çıkarmak için, ünite içeriği, sınıf yönetimi, görev sunumu ve içeriğin gidişatı ile ilgili kararların kontrolünü elinde tutar.

• Öğretmen, öğrencilere öğretimsel bilgi sağlamalarının temel işlevini yürütmeleri için öğreticileri eğitir.

• Akran öğretimi, eşlerin devinişsel, bilişsel ve duyuşsal alanlarda da gelişimlerini artırır.

Page 164: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

160

Metzler (2005:343) öğrenme ile ilgili varsayımları da aşağıdaki şekilde ele alınmaktadır:

• Akranın dönüt sunması ve nitelikli izleme yapması devinişsel alandaki öğrenme etkinliklerini kolaylaştırır.

• Akranların öğreniciyi gözlemesi, analiz etmesi ve öğretim pratiği yapması bilişsel alanda akranların işini kolaylaştırır.

• Duygusal ve toplumsal alanda ikili çalışmada, katılımcıların öğretme-öğrenme sürecinde farklılaştırılmış roller üstlenmeleri kolaylaştırılır.

• Verilen öğrenme görevi tamamlandığında öğretici ve öğreniciler birlikte çalışırken birbirlerine yardım ederek problem çözme becerilerini geliştirirler.

İşbirliğine Dayalı Öğretim Modeli İşbirliğine dayalı öğretim; farklı özellikleri olan ve değişik sosyo-kültürel kaynaklardan gelen öğrencilerin ortak bir amaç doğrultusunda küçük gruplar halinde çalışarak birbirlerinin öğrenmelerine yardım etme amacıyla yapılır. İşbirliğinin gerçekleşebilmesi için grup amacının olması, düşünce ve araç-gerecin paylaşılması, işbölümünün ve grup ödülünün olması gerekir. Dyson ve Rubin (2003) işbirliğine dayalı öğrenmenin geçekleşmesinde dokuz alt teknikten söz etmektedirler. Bunlar; öğrenci takımları, grup tartışması, işbirliği, birlikte öğrenme, akademik çelişki, birleştirme I, birlikte soralım birlikte öğrenelim, buluş ve birleştirme II’dir. İşbirlikli öğrenme genellikle 2-5 kişilik gruplar ile formal, informal ve işbirliği esasına göre gerçekleştirilir. Formal işbirliği ders saati ya da birkaç hafta süreli olarak yapılır. İnformal işbirliği ise genellikle ders aralarında yapılır ve öğrencilerin dikkatlerinin öğretilmek istenen materyale çekilmesi amaçlanır. İşbirliği esaslı gruplar ise uzun dönemli bir sorumluluk üstlenerek çalışma yaparlar. Cook (1991)’a göre de işbirlikli öğrenme etkinliklerinde sunulmaya değer altı özellik bulunmaktadır. Bunlar; olumlu dayanışma, bireysel sorumluluk, grup oluşturmada akılcılık, yapılandırılmış öğrenci etkileşimi, öğretmenin kılavuzluğu ve sosyal becerilere dikkat edilmesidir. Johnson ve Johnson (1975)’a göre ise işbirliğine dayalı beceriler dört grupta toplanmaktadır (Aktaran: Demirel, 2007:217). Bunlar; davranış normları kurabilme ve beceri grubunu örgütleme için grup oluşturma, bu beceri için verilen görevi yerine getirmek, grup içinde iyi ilişkiler kurmak ve grup etkinliklerinin nasıl yerine getirileceğini bilmek için görevi yerine getirme, grup çalışmalarını formüle etme ve olgunlaştırmadır.

İşbirliğine dayalı öğrenme kuramı temelini toplumsal bağlılık, bilişsel gelişim ve davranışçı öğrenme kuramlarından almaktadır. Burada, sözü edilen kuramların özelliklerinden hareketle bireyler arası ilişki, zihinsel varlık ve ödül için dışsal motivasyon önem taşır. Bir grubun kazanımları tek tek her bireyin kazanımlarından daha fazladır. Normal koşullar altında diğer birçok öğretim yoluyla karşılaştırıldığında daha fazla zamana gereksinim duyulduğu söylenebilir. Genellikle yapılandırmacı yaklaşımı destekleyici yönlerine literatürde vurgu yapılmaktadır.

Modelin spor ve hareket eğitiminde kullanıldığı bazı konular; takım sporları, ikili ve küçük takım etkinlikleri, dans, bireysel fiziksel uygunluk etkinlikleri, güncel eğilimler ve konular, grup girişimciliği, projeler ve yeni oyunlar olabilir (Metzler, 2000:246).

Öğretim modellerini açıklayınız.

ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ Öğretim yöntemleri, yaklaşım ve modellerden farklı olarak bir ders için yararlanılabilecek öğretme yolları olmalarının yanında, birden fazla derste de kullanılabilir. Hatta bir ders süresince birden fazla öğretim yönteminden yararlanılabilir.

Literatürde, Muska Mosston tarafından geliştirilen öğretim yöntemleri yaygın kullanılmaktadır. Bu bölümde, yaygın kullanımı olan komut, alıştırma, eşli çalışma, kendini denetleme, katılım, yönlendirilmiş buluş ve problem çözme yöntemleri açıklanmıştır. Bunların dışında kalan öğrencinin başlatması, kendi

Page 165: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

161

kendine öğrenme, bireysel çalışma ve bireysel programlama yöntemleri ilgili kaynaktan incelenebilir (Mosston ve Ashworth, 1986, 2002).

Komut Komutla öğretimde öğretmen bilgi ve becerileri hazır olarak öğrencilere aktarır. Geleneksel bakış açısı olan komutta öğretmen bilgi ve deneyimleri doğrultusunda hareket ve becerilerin öğretilmesinde önce beceri hakkında açıklamalar yapar, ilgili komutları öğrencilere göndererek hareketi gösterir. Komutla iletişim sözlü yapıldığından dolayı öğrenci-öğretmen ilişkisinde belli bir düzey bulunmaktadır. Komutlar belli bir işi yapmaya yönelik olabileceği gibi becerinin ayrıntıları ile de ilgili olabilir. Örneğin, “Beni izleyerek kaya tırmanışı yaparken yükselme hareketlerinde ağırlığı bacaklara aktarınız ve kollarla dengeyi sağlayınız.” gibi ifadeler komutla ilgili uyarıcılardır. Komutla öğretimde dersin başlangıç aşamasında genellikle sözlü uyarı ya da düdük uyarısıyla öğrenciler istenilen düzende toplanırlar. Daha sonra öğretmen tarafından istenilen soruların yanıtları verilir ve gösterilen hareketler yapılır. Bu arada öğretmen gereksinim duyduğu anlarda hareketi durdurur ya da tekrar yaptırır. Ders süresinin sonunda ise öğrenciler belli bir düzende toplanarak seramoni yapılır ve ders bitirilir.

Komutla işlenen derslerde bütün öğrencilerin öğretmeni dikkatli bir şekilde dinlemeleri gerekmektedir. Öğretmen ise öğrenci düzeyine uygun, açık ve anlaşılır açıklamalar yapmalıdır. Açıklamaların bütün öğrenciler tarafından anlaşılıp anlaşılmadığının kontrolü mutlaka yapılmalıdır. Gerektiğinde görsel-işitsel araçlardan yararlanılmalı ve disiplin bozulmamalıdır. Açıklama ve gösteriler yapılırken sıkıcılıktan sakınılmalı ve öğrencileri istekli kılmak için ders çeşitli yollarla renklendirilmelidir.

Komutla öğretimde hareket tek bir standarda sahiptir ve sürekli tekrarla öğrenilir. Öğretmen hareketi seçmede tek uzman kişidir. Bireysel farklılıklar göz ardı edilerek grup eğitimi yapılır. Çünkü eşzamanlılık önemlidir. Sık yapılan tekrarlarla grubun birlikteliği sağlanır. Bu durumda öğrenciler ilerlemeyi iyi sağladıklarından temel hedeflerden sapma olmaz. Komutla öğretimin temelini model alma ve taklit oluşturmaktadır. Buna, örnek alma yoluyla öğrenme de denilmektedir.

Komutla öğretimin özünü öğretmen ve belli bir zaman süresi içinde verilecek konu oluşturmaktadır. Komutla öğretim; öğrencileri düzgün biçimde hemen harekete geçirme, belli bir düzen sağlama ve öğrencileri kontrol etme, zamanı ekonomik kullanma, belirtilen performans standardının sürekliliğini sağlama ve tehlike içeren etkinliklerde başarıyla kullanılır (Mosston ve Ashworth, 1986, 2002).

Komutla öğretim, bireysel farklılıklar ve gereksinimlere duyarlı olmadığından, detaylı içerik ve iş analizi gerektirir. Ders işleme sonunda öğrencilerdeki bireysel gelişim bilişsel, duyuşsal, toplumsal ve devinişsel alanlarda en az düzeydedir. Grup çalışmaları ve takım sporlarına yönelik işlenen derslerde ise bilişsel gelişim düşük düzeyde olmasına karşın devinişsel, toplumsal ve duyuşsal gelişim üst düzeydedir. Bütün kararları veren öğretmen, her bir karara yanıt veren ise öğrencidir. Öğrencinin davranışı ve öğretme davranışı arasındaki uyum, uygulanan her hareket için geçerlidir; her hareket için komut sinyalini öğretmen verir ve öğrenci de buna göre hareket eder. Bazen, komut sinyali başka insanlara veya araçlara devredilir. Bazı halk oyunlarında ve ısınma alıştırmalarında sınıfı yöneten öğrenci bunun örneklerindendir. İlişkinin özü aynıdır. Bir kişi ya da bir vekil diğerleri için bütün kararları verir. Bu ilişki oluştuğu zaman komutla öğretim hedeflerine ulaşılmış olur (Mosston ve Ashworth, 1986:13-14). Alıştırma Alıştırmayla öğretimin temel amacı, öğrencilere olabildiğince çok alıştırma yapma olanağı sağlamaktır. Bu öğretim yolu birçok konuda komutla benzemektedir. Komuttan farkı, konu öğrencilere bir kez aktarıldıktan sonra öğrencilerin, istedikleri sürede harekete başlayarak, istedikleri süre, aralık ve sayıda hareketi yaparak, istedikleri sürede bitiriyor olmalarıdır. Burada zaman kontrolü ağırlıklı olarak öğrenci tarafından yapılmaktadır. Ritim kontrolü öğrencide olduğundan ve arkadaşlarına yakın hareket edebildiklerinden bireysel ve toplumsal gelişim sağlanmaktadır. Bu durum öğrencilerde sorumluluk kazanma, güdüleme, bireyselleştirilmiş öğrenme, bağımsız karar verme ve performansını kontrol etme

Page 166: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

162

özelliklerinin gelişmesini sağlar. Burada, öğretmenin her şeyi kontrol altında tutmak zorunda olduğu unutulmamalıdır.

Uygulamada, öğrencilerin rahat hareket edebilecekleri düzende yerleşmeleri istenir. Öğrencilerin belli bir düzende yerleşerek, hareketleri yapmaları öğretmenin kalabalıkla değil, bireylerle ilgilenmesini sağlar. Birebir iletişim ise öğretmen ve öğrenci ilişkisinin boyutunu olumlu yönde yükseltmektedir. Uygulama için öğrencilere, hangi konularda karar verme özgürlüğünde bulundukları açıklanmalıdır. Alıştırmaya başlamadan önce öğretmen hareketleri açıklayıp göstermeli, öğrencilerin yapabilecekleri alıştırmalar ile farklı alıştırmaların yapılacağı alanı seçmeli ve aynı hareketi çalışmak isteyen öğrencilerden grup oluşturmalıdır. Hareketin modele uygun yapılması gerektiği ve performansın tekrarla artacağı öğrenciler tarafından bilinmelidir.

Uygulama evresinde öğrenciye devredilen dokuz karar şunlardır; öğrencinin duruşu, alıştırmaların sıralanması, alıştırmaya başlama zamanı, alıştırmanın hız ve ritmi, alıştırmanın bitiş zamanı, aralar, giyim-kuşam ve görünüm ile konuya açıklık getirmedeki başlangıç sorularıdır.

İşbirliği (Eşli çalışma) Bu öğretim yoluna eşli çalışma da denmektedir. Çünkü öğrenciler eşleştirilerek çalışma yaparlar. Çalışmalarda her eş bir görevi yerine getirir. Eşlerden birisi istenen hareketi yapar ve hareketle ilgili kararları verir. Diğeri ise, yapılan hareketi izleyerek öğretmenin verdiği ölçütlere dayalı olarak eşinin performansı hakkında eşine geri bildirimde bulunur. Uygulama sırasında eşlerin görevleri sürekli değişir. Öğrenci, uygulama sırasında kararlara katılmaktadır. Değerlendirmede ise sadece düzeltme ve pekiştireç sunma anlamında kararlara katılma durumu vardır. Eşler arasındaki toplumsal ilişkiler ve anında dönüt sağlamanın koşulları işbirliğinin iki önemli parçasıdır. Eşlerin seçilmesinde boy, kilo, beceri düzeyi, vb özelliklerden yararlanılabilir. İkiden fazla kişi de gruba katılabilir. Örneğin, grup üç kişi olursa bir kişi hareketi yapar, bir kişi gözler, bir kişi de sonuçları kaydeder.

İşbirliğine dayalı öğretimin temel amacı, öğrenciler arasında toplumsal hoşgörü ile iletişimi sağlamaktır. Arkadaşını gözlerken ve ona durumu hakkında bilgi verirken bu durum rahatlıkla sağlanabilir. Performans ölçütleri konusunda performans ölçüt çizelgesi kullanılmaktadır. Çizelgenin olması hem gözleyene hem de hareketi yapana somut bilgiler sunarak yararlar sağlamaktadır. Ölçüt çizelgeleri (çalışma yaprakları) hazırlanırken beceri analizi yapılarak en az üç konu alanı uzmanının ortak birleştikleri özelliklerin işlem basamağı olarak ele alınması en doğru yoldur. Geçerlik açısından bu gereklidir. Hatta çeşitli istatistiki yollarla güvenirliği kanıtlanmış çizelgeler kullanmak daha sağlıklı olabilir.

Öğretmen, gözlemci ve öğrenci ile kuracağı iletişimde; gözlemci öğrenciye gözlemcilik rolü ile ilgili sorular sormalı, yanlış dönüt verdiğinde performans standartlarını tekrar incelemesi sağlanmalı, uygulayıcıyı incitecek sözcükler kullanması engellenmeli ve dönüt vermediği zaman onu uyarmalıdır.

Eşleştirme Teknikleri: Sınıfı ikili gruplara ayırmada kullanılabilecek birçok yol vardır. Bunların bazıları sınıfı sıraya sokarak ikişer ikişer ayırma, alfabetik olarak belirleme, eşleri öğretmenin seçmesi, öğrencilerin birbirlerini seçmesi, boya göre eşleştirme yapılması, kiloya göre eşleştirme yapılması, “Yanınızdaki kişi ile eşleşin” denilmesi, beceri düzeyine göre seçme ve daha bir çok yol (Mosston ve Asworth, 1986:70).

Kendini Denetleme Değerlendirme Kendini değerlendirmede öğrenciler, öğretmenin belirlediği ölçütlere göre, yaptıkları hareketleri değerlendirerek kendi performans düzeyleri ile ilgili karara varırlar. Bu da, öğrencilerin kendi performansları hakkında karar verme ve sorumluluk bilinci geliştirmelerini sağlar. Temel amaç, öğrencinin kendi performansı ile belirlenen performans arasındaki farkı görmektir. Öğrenciler arasında vücut yapısı, kuvvet, sürat, dayanıklılık, vb özelliklerde farklılıklar olduğundan, bireysel farklılıkları dikkate almak gerekmektedir. Yer seçimi öğrenciye bağlı olduğundan, katılım yüksek düzeyde gerçekleşir. Bu da güdülenme düzeyini yükseltir. Öğretmen öğrencileri tek tek gözlemesi için yeterli zamana sahiptir. Araç-gerece fazla gereksinim duyulduğundan kalabalık sınıflarda uygulanması zordur.

Page 167: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

163

Ayrıca, her düzeydeki hareketlere uygun değildir. Öğrencinin belirli bir yeterlik düzeyine ulaşması gerekir.

Kendini denetlemeyle öğretimin uygulanacağı etkinliklerin başında okçuluk ve dart gibi hedef oyunları gelmektedir. Bu oyunların tümünde, dönüt etkinliğe özgü ve ona bağlıdır. Başarının derecesi katılımcılar tarafından olayın içinde görülür. İp atlama ve seksek gibi çocuk oyunlarının çoğu da bu kategoridedir. Basket atmak, ipe tırmanmak ve sörf etkinliklerinde kendini denetlemeden yararlanılabilinir. Çalışma yaprakları kendini denetlemeyle öğretimde de fazlaca kullanılır. İşbirliğine dayalı öğretim için düzenlenen çalışma yaprakları, kendini denetleme için de kullanılabilir. Değişen, sadece öğretimin şeklidir. Öğrencinin kendi performansını, belirlenen ölçütlerle karşılaştırarak bulması gerekir. Fiziksel ve toplumsal gelişimde belli düzeye çıkarılabilir. Zihinsel davranışları geliştirici yönü de bulunmaktadır.

Kendini denetleme çalışmasında ortaya çıkan öğretmen-öğrenci ilişkileri ile yeni bir durum yaratılmaktadır. Öğrenciye daha fazla karar devredilmekte ve bu kararlar daha fazla kendine ait sorumluluklar gerektirmektedir.

Katılım Katılımla öğretimde, öğrenciler belli ölçütlere bağlı kalarak etkinlikte bulunmadıklarından etkinliğe katılmaktan hoşlanırlar. Öğrenci burada açık bir şekilde öğretme-öğrenme sürecine katılmaktadır. Dersin hazırlık aşamasında öğretmen, uygulama ve sonuç aşamalarında ise öğrenci etkindir. Her öğrenciye başarıya ulaşmada eşit olanaklar tanındığından bireysel farklılıklar fazla önem taşımaz. Önemli olan, öğrencilerin etkinliklere katılımıdır. Öğrenciler bir beceriyi çalıştıklarında gittikçe hedef yükseltebilirler. Bu yolla kendi kapasitelerini öğrendikleri gibi gerçekçi hedefler seçmelerine de yardımcı olur. Önemli olan, yapabileceği etkinliği ve o etkinlikte kendi beceri düzeyine uygun hedefi seçmektir. Yüksek düzeyde bir hedef seçildiğinde ve başarılı olunmadığında alt hedefe geçebilirler. Bu durumlar onları güdüler ve kendi dönütlerini kendileri verirler. Öğrencilere değişik seçenekler sunularak katılımcılık ön plana çıkartılmaktadır. Öğrenciler bağımsız olarak çalıştıklarından duygusal ve fiziksel gelişim yüksek olurken, bilişsel gelişim orta düzeyde, toplumsal gelişim ise en alt düzeydedir.

Mosston ve Ashworth (1986:115)’un belirttiğine göre katılım; öğrencilerin derse etkin katılımını sağlamak, bireysel farklılıkları dikkate almak, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine göre harekete katılımın düzeyini belirlemek, başarılı olabilmek için bir alt düzeye inmek, öğrencinin amaçladığı ile gerçek performansı arasındaki ilişkiyi saptamak ve daha fazla bireyselleşme sağlamak şeklinde ifade edilebilecek amaçların gerçekleştirilmesinde önemli ölçüde işe yarar.

Öğrencilerin katılımlarının etkin şekilde sağlanması, onların karar verme becerilerinin gelişmesinin yanında beceri gelişimlerini de sağlayacaktır. Bunun için öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyi saptanmalı ve ona duyurulmalıdır. Öğrenme uygun bir şekilde hazırlanmalı, geç ve güç öğrenen, sıkılgan, içe dönük, utangaç vb özelliklere sahip öğrencilerle bireysel olarak ilgilenip onları cesaretlendirici etkinliklere yer verilmeli, etkinlik öncesinde öğrencilerin dikkatleri çekilip güdülenmeleri sağlanmalı, sorular uygun ve açıklayıcı şekilde yanıtlanmalı ve sıcak bir iletişim kurulmalıdır.

Komut, alıştırma, işbirliğine dayalı ve kendini denetlemeyle yapılan öğretim etkinliklerinin ortak bir özelliği, öğretmen tarafından belirlenen tek bir standardın olmasıdır. Öğrencinin görevi bu düzeye ulaşmaktır. Oysa katılım, aynı çalışmada çeşitli performans düzeyleri gibi farklı bir anlayış getirir. Bu, öğrencilere, kendilerinin hangi performans düzeyinde başlayacakları konusunda önemli bir karar verdirir.

Yönlendirilmiş Buluş Spor eğitimine katılan öğrencilerin günümüzdeki değişen koşullara ayak uydurabilmeleri için yüksek düzeyde zihinsel etkinliklerde bulunmaları gerekir. Problem çözme, analiz, sentez ve değerlendirme bu üst düzey zihin etkinliklerine örnek verilebilir. Bunlara, merak ve güdülenme de eklendiğinde yaratıcılıkla birlikte yeni buluşların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu bakımdan spor eğitimi derslerinde öğrencilerde merak uyandırmak ve güdüyü yükseltmek gerekir. Öğretmenin burada komut yerine soru sorması ve soruyu kendisinin yanıtlamaması gerekir. Ayrıca öğretmen, öğrencilerden gelecek tepki ya da

Page 168: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

164

yanıtı mutlaka beklemelidir. Öğrencilere belli bir düzen içerisinde sorular sorulması daha önceden saptanmış olan çözüme doğru adım adım yönlendirilmelerini sağlar. Buna yönlendirilmiş buluş denmektedir.

Buluş yoluyla öğretim bir tür tümevarım yoludur. Öğretmenin yönlendirici rolü önem taşır. “Buluş” sözcüğü küçük buluşlar anlamındadır. Buluş yoluyla öğretimde öncelikle merak uyandırmak için belirsizlik durumu yaratılmalıdır. Bunun için de soru cümlelerine gereksinim duyulmaktadır. Buluşla öğretim, istek ve içten güdülemeyi artırarak, heyecan verici ortam yaratır. Fiziksel gelişim düzeyi en düşük, toplumsal gelişim düşük düzeydedir. Zihinsel gelişim en üst düzeyde, duygusal gelişim ise üst düzeydedir (Mosston ve Ashworth, 1986).

Yönlendirilmiş buluşta uygulama kararları, öğretilecek ve öğrenilecek belirli konuyu ilgilendirir. Konuyu belirledikten sonra en önemli aşama, adımların sırasını belirlemektir. Bu adımlar, öğrencinin yavaş yavaş, derece derece ve güvenli bir şekilde, sonucu (bir olguyu, belirli bir hareketi, vs) bulmasını sağlayacak sorulardan ve ipuçlarından oluşur. Her adım, bir önceki adımda verilen yanıta bağlıdır. Bu, adımlar arasında konunun yapısına bağlı bir bağ olacağı anlamına da gelir. Bağlantılı adımlar düzenlemek için, öğretmenin, öğrencinin belirli bir uyarıcıya ve adıma vereceği olası yanıtları tahmin etmesi gerekir. Yönlendirilmiş buluşun istenen şekli, her ipucuna sadece tek bir yanıt elde edecek şekilde düzenlenmiş olanıdır. Birden fazla yanıt olasılığı olduğunda, öğretmen, öğrenciyi sadece bir olasılığı, sonuç için en uygun olan, seçmeye ve diğerlerinden vazgeçmeye yönlendirecek başka bir ipucu sunmaya hazırlıklı olmalıdır. İnsanların düşünce biçimleri farklıdır ve her zaman aynı ipucuna beklenilen tepki verilmeyebilir. Genellikle öğrenci doğru yanıta yaklaştığında, ek bir ipucu veya soruyla istenilen yanıta yönlendirilmelidir (Mosston ve Ashworth, 1986:172-175).

Yönlendirilmiş buluşta dönütün yapısı farklıdır. Bir bakıma, dönüt, işlemin her adımında yer alır. Öğrencinin her adımda başarısını gösteren destekleyici davranış, öğrencinin öğrenmesi ve başarıları ile ilgili olumlu dönüttür. Bazen bir yanıt yanlış olabilir veya yönlendirilmiş buluş işleminin yönünden sapabilir. Bu durumda öğretmen; yanlış yanıttan önce gelen soruyu veya ipucunu tekrar ederek, eğer yanıt doğru olursa, bir sonraki soruyla devam etmeli, eğer tekrar yanlış bir yanıt verilirse, öğrenci için daha küçük bir adım olacak başka bir soru sormalıdır. Öğretmenin çocuğa: “Yanıtını kontrol ettin mi?” veya “Biraz daha düşünmek ister misin?” sorularını sorması onun sabırlı olduğunu ve öğrenciyi ilişkinin merkezi olarak kabul ettiğini gösterir.

Yönlendirilmiş buluşa ilişkin bir çalışma örneği aşağıda sunulmuştur (Mosston ve Ashworth, 1986:178):

Konu: Futbol

Hedef: Uzun ve yüksek-uçan vuruşlarda ayak ucu vuruşu yapabilme.

Soru 1: Uzağınızda olan bir oyuncuya pas atmak istediğinizde, ne çeşit bir vuruş gereklidir?

Beklenen yanıt: Uzun bir vuruş” Yanıt: (Doğru)

Soru 2: Takım arkadaşınızla aranızda rakip takımdan bir oyuncu olduğunu düşünün. Topu güvenli bir şekilde takım arkadaşınıza nasıl geçirirsiniz?

Beklenen yanıt: Topa yükseğe uçacak şekilde vurarak! (Doğru)

Soru 3: Topu yerden yükseltmek için, topun neresine kuvvet uygulanmalıdır?

Beklenen yanıt: Mümkün olduğu kadar aşağıya! (Evet)

Soru 4: Koşarken topun en alt kısmına ayağın hangi bölümü rahatça gelebilir?

Beklenen yanıt: Ayak ucu. (Çok iyi). Şimdi deneyelim.

Problem Çözme Günümüz toplumu yaratıcı, eleştirel ve yaratıcı düşünebilen, karşılaştığı değişik problemleri çözebilen kişiler istemektedir. Problem, yanıtı mevcut bilgi birikimiyle bulunamayan, ancak, araştırma ve

Page 169: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

165

incelemelerle yanıtlanabilecek sorudur. Problem çözme ise üst düzey zihinsel etkinliklerin kazanılmasında işe koşulan bir öğretme yoludur. Bu noktaya birey, sırası ile kavramları, kuralları ve kuralların sentezini oluşturarak ulaşabilir. Problemin yanıtı önceden bilinmez. Problem çözmede bilişsel, devinişsel ve duygusal gelişim en üst düzeydedir. Toplumsal gelişim duruma göre üst düzeyde olabilir ancak bazen en alt düzeye inebilir.

Problem çözmenin hedefleri Mosston ve Ashworth (1986:191-192) tarafından aşağıdaki gibi özetlenmektedir:

• Belirli bir konu alanına yönelik problemlerin hazırlanması için, öğretmenin bilişsel becerilerini harekete geçirmek.

• Spor eğitiminde, belirlenen bir probleme yönelik çeşitli çözümlerin yaratılması için, öğrencinin bilişsel becerilerini harekete geçirmek.

• Etkinliğin yapısını algılamak ve bu yapı çerçevesinde olası değişkenlikler bulmak.

• Öğretmen ve öğrencinin kabul edilmiş ve geleneksel yanıtların ötesine geçmelerine izin verecek duygusal güvenlik düzeyine ulaşmak.

• Çözümlerin doğruluğunu kanıtlama ve onları belirli amaçlara yönelik olarak düzenleme becerisini geliştirmek.

Öğretmenler, problem çözmenin ilkeleri ve problem çözme adımlarını dikkate alarak birçok problem cümlesi oluşturabilirler. Özellikle takım sporları etkinlikleri problem çözme davranışlarının geliştirilmesi için iyi fırsatlar sunar. Konuya ilişkin olarak bazı örnekler aşağıda sunulmuştur.

• 200 metrelik bir duvar tırmanışında 150. metrede yağmur yağmaya başladığında önder tırmanıcı iş göremez hale gelirse ne yapılır?

• Bahar ayında bir ormanda yürüyüş yapmaktasınız. Yağmur yağmaya başladı. Bir yandan da hava kararmaktadır. Geri dönerseniz rotada kaybolma olasılığı var. Nasıl bir davranış yolu seçer ve nasıl hareket edersiniz?

• Hentbol takımında savunma oyuncusu ve kaptansınız. Rakip takımın hücum oyuncuları savunmanızı çok kolay geçerek gol atıyorlar. Savunmayı güçlendirip hücum gücünüzü artırmak için hangi çözüm yollarını önerirsiniz.

Öğrenci, konu çerçevesinde problem çözmeyi kullanarak bulma ve seçenekler yaratma işine ilk kez girer. Şimdiye kadar, konuya yönelik belirli çalışmalar ile ilgili kararları öğretmen vermişti. Öğrencinin görevi, ya taklit etmek ve uygulamak ya da belirli hedefi keşfetmekti.

İster tek seçenek, isterse farklı seçenekler üretmeye yönelik olsun her iki durumda da öncelikle problem belirlenir. Öğrenciler serbest bir şekilde probleme yönelik çözümler düzenlemeye ve bunları gözden geçirmeye başlarlar. Ayrılan süre, her öğrenciye, yarattığı seçenekleri sorgulama, araştırma, düzenleme, harekete geçirme ve değerlendirme fırsatı verir.

Page 170: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

166

Özet

Eğitim en genel anlamı ile, “bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişiklik meydana getirme süreci” olarak ifade edilmektedir. Bir süreç olarak ele alınan eğitim etkinliklerinin formal boyutu “öğretim” olarak adlandırılmaktadır. Öğretimin gerçekleştirilmesi için öğretim programı, öğrenci, öğretmen ve çevre düzenlemesinin olması gerekir. Öğretmenler ders işlerken etkili öğretim yapma konusunda değişik bakış açıları ile hareket ederler. Bu tür etkinlikleri değişik boyutlarıyla irdeleyen alana pedagoji denmektedir. Geniş anlamı ile pedagoji; öğrencilerle etkili öğretimin nasıl yapılacağı; öğrenme, kalıcılık ve problem çözmenin en iyi nasıl gerçekleştirileceği gibi konuları irdeleyen alandır. Spor pedagojisi ise; spor pedagojisi, sportif becerilerin en iyi şekilde nasıl öğretileceği ve öğrenileceği ile ilgilenir. Öğretim girişimi önceden karar alma ve plan yapmayı gerektirir. Öğreteceği konuya ilişkin olarak, izleyeceği öğretme yolu konusunda karar alan öğretmen, planını yapar, uygular ve değerlendirir. Öğretmen planını uygularken öğretim modelleri ve yöntemlerinden yararlanır. Literatürdeki başlıca öğretim modelleri; taktiksel oyun yaklaşımı, spor eğitimi, bireysel ve sosyal sorumluluk, doğrudan öğretim, bireyselleştirilmiş öğretim, akran öğretimi ve işbirliğine dayalı öğretim, öğretim yöntemleri ise komut, alıştırma, eşli çalışma, kendini denetleme, katılım, yönlendirilmiş buluş ve problem çözmedir.

Page 171: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

167

Kendimizi Sınayalım 1.“Bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişiklik meydana getirme süreci” ifadesi aşağıdaki terimlerden hangisinin tanımıdır?

a. Öğrenme

b. Öğretme

c. Öğretim

d. Eğitim

e. Yaşantı

2. Ertürk (1979) eğitimin dört temel niteliğinden sözeder. Aşağıdakilerden hangisi dört temel nitelik içerisinde yer almaz?

a. Eğitim, kişide istenilen davranışı değiştirme sürecidir

b. Eğitimin temel hedefi insanlara sadece bilgi sunmaktır

c. Kazandırılacak olan davranışlar saptanan hedeflere uygun olmalıdır

d. Davranış değiştirme insanın kendi yaşantısı yoluyla olmaktadır

e. Davranışın oluşumu, planlanmış bir eğitim sürecinden geçmeye bağlıdır

3. Pedagoji, “Öğretme sanatı veya öğretme bilimi” olarak ifade edilmektedir. Bu ifade kimlere aittir.

a. Simpson ve Weiner

b. Torsten-Schmidt-Millard

c. Mosston ve Ashworth

d. Metzler

e. Kirk

4. “Dans, oyun, spor ve fiziksel aktivite gibi etkinliklerin eğitimsel görünüşüne” ne ad verilir?

a. Pekiştireç

b. Dönüt

c. Pedagoji

d. Yaşayarak öğrenme

e. Spor pedagojisi

5. “Modelin temelinde öğrencilerin zihinsel olarak etkin bir şekilde oyuna katılarak fiziksel becerileri öğrenmeleri vardır” ifadesi hangi öğretim modeline aittir.

a. Spor eğitimi

b. Sosyal sorumluluk

c. Taktiksel oyun

d. Akran öğretimi

e. İşbirliğine dayalı

6. “Spor eğitimi modelinin ana hedefin …………… spor insanları yetiştirmektir”. Cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi gelmelidir?

a. Becerili, bilgili ve istekli

b. Becerili ve bilgili

c. Bilgili ve istekli

d. Bilgili

e. İstekli

7. Aşağıdakilerden hangisi spor eğitimi mo-delinin amaçlarından (İnce ve diğerleri, 2011) birisi değildir?

a. Spora özgü beceri ve fiziksel uygunluğun geliştirilmesi.

b. Dışsal olumsuz etkilere karşı koyabilmek

c. Oyun içinde stratejileri uygulayabilme ve iyi uygulamaları takdir etme.

d. Öğrencilerin gelişimlerine uygun düzeyde ka-tılımları.

e. Sportif etkinliklerin planlanması ve yöne-tilmesinde paylaşım.

8. Aşağıdakilerden hangisi spor eğitimi modelinin alt boyutlarından birisi değildir?

a. Sezonlar

b. Takım üyeliği

c. Resmi müsabakalar

d. Kayıt tutma

e. Özkontrol

Page 172: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

168

9. Bireylerin kendileri ve diğerleri için sorum-luluk almaları öğrenmeleri için fırsatlar sunmak” hangi öğretim modelinin amacıdır?

a. Taktiksel oyun yaklaşımı

b. Spor eğitimi

c. Bireysel ve sosyal sorumluluk

d. Doğrudan öğretim

e. Bireyselleştirilmiş öğretim

10. Bireysel ve sosyal sorumluluk modelinde yer alan beş düzeyli çizelgede beşli sıralamada yer almayan basamak hangisidir ?

a. Transfer

b. Duyarlık

c. Öz sorumluluk

d. Katılım ve çaba

e. Sorumsuzluk

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. d Yanıtınız yanlış ise “Spor Pedagojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

2. b Yanıtınız yanlış ise “Spor Pedagojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

3. a Yanıtınız yanlış ise “Spor Pedagojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

4. e Yanıtınız yanlış ise “Spor Pedagojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

5. c Yanıtınız yanlış ise “Spor Pedagojisi” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

6. a Yanıtınız yanlış ise “Öğretim Modelleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

7. b Yanıtınız yanlış ise “Öğretim Modelleri” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

8. e Yanıtınız yanlış ise “Spor Eğitimi Modeli” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

9. c Yanıtınız yanlış ise “Spor Eğitimi Modeli” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

10. e Yanıtınız yanlış ise “Bireysel ve Sosyal Sorumluluk Modeli” başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz.

Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 İşbirliğine dayalı öğretim modeli, akran öğretimi modeli, bireyselleştirilmiş öğretim modeli, doğrudan öğretim modeli, bireysel ve sosyal sorumluluk modeli, spor eğitimi modeli, taktiksel oyun yaklaşımı modeli

Page 173: Spor Bilimlerine Giris-1 - Kitap Okur Yazarkitap.okur-yazar.net/e-kitap/aof/SYT101U-spor-bilimlerine-giris.pdf · Bu bağlamda beden eğitimi, insanın büyümesi, gelişmesiyle bedensel

   

169

Yararlanılan Kaynaklar Alexander, K. ve Luckman, J. (2001). Australian tachers’ perceptions and uses of the sport education curriculum model. European Physical Education Review, 7(3), 243-267.

Cook L. (1991). Cooperative learning: A successful college teaching strategy innovative. Higher Education, 16 (1), 27-38.

Demirel, Ö. ve Ün, K. (1987). Eğitim Terimleri. Ankara: Şafak Matbaası.

Demirel, Ö. (2007). Kuramdan Uygulamaya Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Pegem Yayıncılık.

Dyson, B. ve Rubin, A. (2003). Implementing cooperative learning in your physical education program. JOPERD. January.

Ertürk, S. (1979). Eğitimde Program Geliştirme. Ankara: Yelkentepe Yayınları.

Gersten, R. ve Keating, T. (1987). Long-term benefits from direct instruction. Educational Leadership, 44(6),28.

Haag, H. (Ed.) (1989). Sport Pedagogy: Content and Methodology. Baltimore: University Park Press.

Hellison, D. (2003). Teaching Responsibility Through Physical Activity. Champaign: Human Kinetics.

İnce, M.L., Cengiz, C., Ebem, Z. Hünük, D., Kangalgil, M., Saçlı F., Saraç, L., Yapar, A. (2010). Spor eğitimi modeli. Öğretim Modelleri ve Güncel Araştırmalar (Editörler: G. Demirhan, ML İnce, C. Koca, S. Kirazcı). Ankara: Spor Yayınevi ve Kitabevi.

Kirk, D. (2004). Framing quality physical education: The elite sport model or sport education. Physical Education and Sport Pedagogy, 9(2), 185-195.

Koca, C., Çiçek, Ş., Şahin, R. Bulca, Y. ve Altay, F. (2010). Taktiksel oyun yaklaşımı öğretimi. Öğretim Modelleri ve Güncel Araştırmalar (Editörler: G. Demirhan, ML İnce, C. Koca, S. Kirazcı). Ankara: Spor Yayınevi ve Kitabevi.

Metzler, M.W. (2000). Instructional Models for Physical Education. Massachusetts: Allyn and Bacon.

Metzler, M.W. (2005). Instructional Models for Physical Education. Scottsdale: Holcomb hathaway Publishers.

Pangrazi, R.P. ve Dauer, V.P. (1992). Dynamic Physical Education for Elementary School Children. New York, NY: Macmillan.

Ryder, R.J. ve Burton, J.L. (2006). Longitudinal study of direct instruction effects from first through third grades. The Journal of Educational Research, 99(3), 180.

Senemoğlu, N. (1993). Tam öğrenme modeli. Plandan uygulamaya Öğretim (M. Bilen). Ankara: TAKAV Matbaacılık, Yayıncılık, Sanayi ve Ticaret A.Ş. 35-39.

Senemoğlu, N. (2004). Gelişim ve Öğrenme, Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Gazi Kitabevi.

Senemoğlu, N. (2009). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim. Kuramdan Uygulamaya. Ankara: Pegem Akademi.

Siedentop, D. (1994). Developing Teaching Skills in Physical Education. London, Toronto : Mayfield Publishing Company.

Simpson, J.A. ve Weinwr E.S. (Eds.). (1989). The Oxford English Dictionary. Oxford: Claredon Press.

Stein, M., Douglas, C. ve Dixon, R. (1998). Direct instuction: Integrating curriculum design and effective teaching practice. Intervention in School & Clinic, 33(4), 222.

Tinning, R. (2008). Pedagogy, sport pedagogy, and the field of kinesiology. Quest, 60, 405-424.

Torsten, S.M. (2003). Perspectives of modern sports pedagogy. European Journal of Sport Science, 3(3),1-7.


Top Related