dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/d01093/2005_33/2005_33_yamana.pdf · geÇmişten...

23
Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Ve li Merkezi Dergisi Research Quarterly

Upload: others

Post on 03-Sep-2019

14 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli

Araştırma Merkezi

Araşt!rma Dergisi Research Quarterly

Page 2: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

TÜRK DÜNYASl'NDA SÜREKLİLİK UNSURLAR!: ORTA ASYA'DA HİKMET GELENEGİ (DİVAN-1 HİKMET VE DESTE-1 GÜL)

Ali YAMAN*

ÖZET Türk dünyasının süreklilik unsurlarından birisi Hikmet gelenelJidiroAhmet Yesevi'yle bütunleşen bu

gelenek, bütün Türk dünyasında başka adlar altında da olsa devam etmiştir. Bu yazıda Ahmet Yese­vi'nin Divan-ı Hikmet'i ile f<ırgızistan'daki Laçiler'e ait Desle-i Gül adlı eserler içerik yönünden örnek­ler verilerek karşılaştırılmıştır.

ABSTRACT One of the continuous elements of Turkish World is the custom of Hikmet. This custom which in­

tegrates with Ahmet Yesevi go on living under so many names. in this writing, Divan -ı Hikmet of Ah­met Yesevi and Deste-i Gül of Laciler are compared ıo each other from the aspect of content by giving examples.

Anahtar Kelimeler: Hikmet gelenelJi, Ahmet Yesevi, Laçiler, Divan-ı Hikmet, Deste-i Gül.

Key Words: The Custom of Hikmet, Ahmet Yesevi, Laçiler, Divan-ı Hikmet, Oeste-i Gül.

Tarihi Türkistan şehrinde, Türk dünyasında yüzyıllardır yaşamakta olan kültü­

rel süreklilik unsurlarının izini sürmeye devam ediyoruz. Bu izleri araştırmak için,

sadece Kazakistan'ın değil, Türk dünyasının da manevi başkenti olan bu kutsal şe­

hirden daha uygun bir yer olamaz diye düşünüyorum. Türkistan'da, ata-babaları­

mızın ervahlarının da verdiği manevi güçle bu işi başaracağımıza inanıyorum .

GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik

unsurlarının ayrıntılarını anlamak, anlatmak ve yorumlamaya çalışıyoruz. Dünya

tarihinin akışında önemli rol oynamak suretiyle çok geniş bir zaman diliminde ve

bölgelerde etkinlik sağlamı~ 9lan ve. sağlamaya da devam eden Türklerin kültürel

sürekliliğine ilişkin ayrıntıların ortaya konulması işi oldukça zordur ve disiplinler

arası bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır. Büyük bir uygarlığın yaratıcısı ve sürdürü­

cüsü olan Türkler, başka uygarlıklarla da sürekli ilişki halinde olmuşlar; doğal ola­

rak hem etki lemiş hem de etkilenmişlerdir. Dil, özellikle de halkın kullandığı dil,

bütün zaman sürecinde aktarılan ve yaşatılan kültürümüzün esas koruyucusu ol­

muştur. Aradan geçen yüzlerce yıla rağmen, bizim Ahmet Yesevl'nin, Hakim

Ata'nın (Öl. 1186), Yunus Emre'nin (Öl. 1339) eserlerinin dilini anlayabilmemiz

bu koruyucu rolü açıkça göstermektedir. Bu bağlamda yü~yıllar öncesinden günü­

müze çeşitli şekillerde ulaşan Yesevl kültürü ve etkileri de tarihimizde varolan sü­

reklilik unsurlarını içeren çok önemli değerlerimizden birisidir. Bu kültürün isim

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 --------------------- 231

Page 3: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Ali Yaman----------- ---------------

babası Ahmet Yesevi'nin sadece edebi alandaki etkileri hakkında bile çok.sayıda

ki~ap yazmak mümkündür. Hakim Ata, Mahdumkulu, Yunus Emre gibi ondan et­

kilenen şahsiyetlerle ilgili bile çok sayıda kitap ve makale yazılmıştır. Konunun uz­

manlarının da ifade ettiği gibi Ahmet Yesevi, Türk tasavvuf tarihinin temel şahsiye­

tidir; başka bir deyişle kurucusudur. Aynı şekilde o Türk tasavvuf edebiyatının da

temel şahsiyetidir. Ondan evveli yok mudur? Tabi ki vardır. Ahmet Yesevi hiç şüp­

hesiz onu yaratan kültür evreninin ürünüdür. Bu kültür, esas olarak eski Türk inanç

sistemi ile İslam'ın kaynaşmasından doğmuştur. Ahmet Yesevi halkın içinden çık­

mış biri olarak, halkın anlayacağı dille onlara seslenmiş, onların gönüllerinde taht

kurmuş ve harika şahsiyeti ile yüzyıllar içerisinde giderek efsanevi bir nitelik ka­

zanmıştır. Onun daha çok göçebe Türkler arasındaki faaliyetleri, daha çok sözlü

kültür dairesi içerisinde kalmasına neden olmuş ve bu nedenle yaşamı tarihsel ve

efsanevi verilerin iç içe girmesine, onun Hikmetlerinin değişmiş ve ilaveli şekiller­

de günümüze ulaşmasına neden olmuştur. ı

Mensubu olduğu Türk topluluklarının duygu, düşünce ve eği limlerini çok iyi

bilen Ahmet Yesevi de, Korkut Ata tipinde olduğu gibi eski Türk inanç sisteminin

pek çok unsurunu yaşamakta, yaşatmakta ve İslam'la bütünleştirerek farklı şeki ller

altında sürdürülmesi için yeni yollar geliştirmekteydi. Türk kitlelerin İslam'ı benim­

semesi bakımından da izlenen bu yol çok doğruydu. Hoca Ahmet Yesevi ve onun

izinden giden öğrencileri şehir hayatından uzak, sözlü geleneğe mensup medre­

se eğitimi almamış, göçebe, yarı göçebe kitl~lere İslam dinini yaymaktaydılar.

Barnes'in de çok yerinde olarak belirttiği üzere Ahmet Yesevl, "İslam'ın, kabile

mensupları ile ilişki kurabilmesinin ancak benzer kültürel form içinde ve duygusal'

terimlerle ifade edilmesinin gerekliliğinin farkında idi. Kabilelerin ozanları vardı,

aşıklar epik gelenekte şarkı söylüyorlardı, bu yüzden Ahmet Yesevl, şiiri eğitim

aracı olarak seçti. Zira zamanında dini ve ahlaki eğitim aracı irticali şiir okumak

ve saz çalmaktı ... "(Barnes, 1997: 113). Gordlevski'ye göre de Ahmet Yesevl şiiri

yani hikmetlerini göçebe topluluklar için İslam'ı yayma (bir din yayma) ve eğitim

aracı olarak kullanmıştı(Gordlevski, 1988: 322). Bu din yayma ve eğitim amacın ın

yanı sıra eski geleneklerin değişik bir şekil altında devamı bakımından da Hikmet­

ler işlev sahibi olmuşlardır. Tüm bu nedenlerle Türkler için Korkut Ata'nın kopu­

zuyla söylediği sözler de olduğu gibi Ahmet Yesevi'nin Hikmetler'i de kutsal b.ir

nitelik taş ı m ı ştı. Onun söylediği sözler Türkler için yeni dinin esaslarının kendi dil­

lerine bir tercümesi, hatta tefsiri niteliğindeydi.

Ahmet Yesevl hakkındaki bütün tarih ve mitoloji ile iç içe girmiş verilere rağ­

men onun faaliyeti, inanç anlayışı, ondan etkilenen toplulukların ve şahsiyetlerin

232 ------------------- - Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ·

Page 4: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

------------------ Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

düşünceleri gibi konular hakkında yeterli bilgiler bulunmaktadır. Biz burada konu­

ya daha çok iki eserdeki hikmetlerin karşılaştırılması bağlamında yaklaşacağımız

için yazdıklarımızı bu alanla sınırlı tutacağız. Tanınmış Türkolog 1. Melikoff'un da

ifade ettiği üzere " ... Ahmet Yesevl, Xll. Yüzyılda, dili Türkçe ülkelerce benimsene­

cek bir tarza kaynak olan ve Xlll. yüzyı lda Anadolu' da Yunus Emre ile doruğa ula­

şan dinsel uyanış yaratan halk şiirinin yaratıcısı oldu."(Melikoff, 1998: 36). Hele

Yunus Emre'nin bi r şiiri var ki Ahmet Yesevl'den ilhanı aldığı açıkça görülmekte­

dir.

Önce Oivan-ı Hikmet'ten sonra Yunus Emre Divanı'ndan ilk ve son kıtaları gö­

rerek benzerliğe dikkat edelim:

lşkıng kıldı şeyda meni, cümle alem bildi meni

Kayğum sensen tüni küni, menge sen ok kereksen

Hoca Ahmed menim atım tüni küni yanar otım

İki cihanda ümidim menge sen ok kereksen (Divan-ı Hikmet, 1992: 159)

Yunus Emre de şöyle sesleniyor:

Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni

Ben yanarım dünü günü, bana seni gerek sen i

Yunus'dürür ben im adım, gün geçtikçe· artar odum

İki cihanda maksudum, bana seni gerek seni (Özmen, 1995: 110)

Açıkça görüldüğü üzere bu iki tasavvufi halk edebiyatı örneğinde de gerek şe­

kil gerekse içerik bakımından bir süreklilik bulunmaktadır.

Hoca Ahmet Yesevl'nin şiirleri ile başlayan Hikmet geleneği çeşitli ozanlar ve­

ya Hakim Ata gibi sOfiler kanalıyla yaşamaya devam etti. Kimileri Ahmet Yese­

Vı'nin hikmet tarzı nı kendi adlarıyla yazdıkları şiirlerle sürdürdüler. Kimileri ise yi­

ne Ahmet Yesevl adıyla onun Hikmetlerini değiştirip durdular. Böyle bir gelenek

halk şiirinde geçmişten günümüze· dek yaşamıştır. Zaten tanınmış halk ozanlarının

taklitlerine sıkça rastlanır.2 Aynı eğilim zaman içerisinde Ahmet Yesevl'den sonra

da süren hikmet söyleme geleneğinde de görü lmektedir.3 B.u geleneğin ondan son­

ra en önemli temsilcisi, Ahmet Yesevl'nin, Süleyman Bakırgani veya Hakim Ata

adıyla da bilinen halifesidir. Hakim Ata'nın da mürşidi Ahmet Yesevl gibi hikmet­

ler yazdığı ve bun ların toplandığ ı kitabın Bakırğani Kitabı veya Ahir Zaman Kitabı

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 -------------------- 233

Page 5: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

olarak adlandırıldığı bilinmektedir. Bu kitap Kazan' da farklı zamanlarda yayımlan­

mış olup bir nüshası da 1897 yılında yayımlanmıştır(Kravbayeva, 1991: 146-160). Bu nüshanın transkripsiyonunu incelediğimizde Divan-ı Hikmet ile gerek ·biçim

gerekse içerik bakımından hemen hemen aynı olduğunu görüyoruz.4 Konunun uz­

manlarının görüşleri de zaten bu doğrultudadır.

Hakim Ata'nın şu şiiri Ahmet Yesevl'nin hikmetleri ile ne kadar da benzeşiyor

bakınız:

Her kim tilese didar

Aşık bolup yürür zar

Yadın aytuyur bidar •

Seher vaktı bolğanda (Kravbayeva, 1991: 148)

Burada hikmet geleneğinin Anadolu ve Balkanlardaki yansımaların~ ilişkin de

kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Buralarda hikmet geleneğinin aynı adla

olmasa da başka şekiller altında yaşadığını görmekteyiz. Hikmet benzeri şiirlerin

Anadolu ve Balkanlarda nefes, deyiş ve ayet gibi değişik isimlerle kutsandığını bi­

liyoruz. Divan-ı Hikmette görüldüğü üzere, Tanrı aşkına ulaşmanın aracı olarak

zikir, raks ve sema önemli kavramlardır. Bunlar Tanrı'ya ulaşmanın, nefse hakimi­

yetin ve ölmeden Önce ölmenin temel araçlarıdır. Hikmetlerin içerisinde zikir, en

çok dile getirilen kavramlardandır. Raks ve sema da çok yerde di le getiri lmekte­

dir. Yine Hu halkası, Hu-Hu zikri, Hu sohbeti sözleri de Hikmetler' de önemli yer

tutmaktadır.5 (Bice, 1998: 80, 81, 82, 95, 97, 101, 119, 121, 124, 138, 150, 177).

Burada ifade ettiğimiz bu kavramların tümü hikmet adı altında olmasa bile deyiş

ve nefes gibi adlar altında Ana~olu ve Balkanlar'daki Alevi-Bektaşi Türklerinin di­

ni ritüelleri olan Ayin-i Cem'de yaşamaya devam etmiştir. Yesevl meclislerinin

çengi, rübabı, dombırası ve kopuzu, bağlamaya, curaya dönüşmüş, raks- ı sema,

semahlara dönüşmüş, Cem meydanı, ölmeden önce ölünen yer şeklinde kutsan­

mış, kadın erkek bir arada ibadet edilmiş, Hü (tevhid) halkalarında illallah çekil­

miş, cemler Muhammed Ali meydanı olarak6 adlandırılmışlardır. Cemlerde de

zikir meclislerindeki gibi hü çekilmektedir. Mesela kendilerini Ahmet Yesevl'ye

bağlayan Hubyar.lıların cemlerinde kutsal deyişler eşliğinde hü çekilir, yani hep

birlikte hü denilir. Yine Erzincan, Malatya ve Tunceli' deki Cemlerde diz üstü otu­

rularak tevhid deyişi eşliğinde Hü veya İllallah çekilir. İllallah çekilirken diz üstü

oturulur ve eller dizlere sürülerek, tevhide eşlik edilir. Tevhid deyişlerinden birinin

ilk kıtasını örnek olarak vermek istiyorum:

234 ------ -------------- Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 6: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

- - - - - - - - ---------- Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Ol Kırkların ceminde,

La ilahe illallah,

Erenler meydanında,

La ilahe illallah.

Görüldüğü üzere Anadolu ve Balkanlarda ise hikmet geleneği adı altında olma­

sa da, değişik ozanların deyişleri ile gerçekleştirilen ayin-i cem ritüelinin gerek şe­

kil gerekse içerik bakımından Yesevlliğin zikir meclisleri ile önemli benzerlikleri­

nin bulunduğunu görüyoruz.

Sufilik, geliştirdiği kurum ve kurallar aracılığıyla hakikate ve gerçek varlığa ya­

ni Hakk'a ulaşma amacının değişik yol ve yöntemleri üzerinde durmaktadır. Bu

amaca varmada geliştirilen yol ve yöntemler, tarikatlar ve Jıatta onun alt kolları

arasında farklı çehreler alabilmektedir. Yesevllikte de bu a·nlamda kendine özgü

bir yol ve yöntem benimsenmiştir. Burada Yesevlliğin hikmet geleneğine dahil bu

iki eserle ilgili karşılaştırma sırasında Yesevl Yolu'nun benimsediği yol ve yönteme

ilişkin bir ölçüde bilgi sahibi olacağımız da muhakkaktır.

Biz bu makalede bu geleneği göstermesi bakımından Divan-ı Hikmet ve Des­

te-i Gül adlı iki eseri içerikleri bakımından karşılaştırmak istiyoruz. Bunu yaparken

de alıntılarla örneklendireceğiz. Bu iki eser, edebi şekil bakımından da aynıd ı r. Bu

karşılaştırma çalıŞması şu bakımdan bir ilktir denilebilir. Burada karşılaştırılacak eserlerden Divan-ı Hikmetin gerek el yazması gerekse matbu nüshalarının çeşitl i

baskılarını bulmak mümkünken, Deste-i Gül, bizim, Kırgızistan'ın Batken Oblas­

tı'nda7 yaşayan ve Yesevl izbasarları olan Laçiler arasında elde ettiğimiz ve litera­

türde daha önce yer a lmamış ve hakkında çal ışılm~mış bir el yazması eserdir. Şim­

di öncelikle bu iki eser hakkında kısa bilgiler vermeye çalışalım. Ardından içerik

yönünden örnekler vererek karşılaştırmayı deneyelim.

Divan-ı Hikmet, bilindiği üzere büyük Türk mutasavvıfı Ahmet Yesevl'ye (Öl. 1166) atfedilen bir eserdir. Ahmet Yesevl'nin Hikmetleri edebi veya sanatsal kay­

gıların dışında İslam dinini Türk halk kitlelerine anlayabilecekleri şekil ve dilde an­

latmak amacı taşıyan hece vezni ile yazılmış şiirlerdir. Ahmet Yesevl'nin hatırası­

nın büyüklüğüne· istinaden de onu diğer şairlerin şiirlerinden ayırmak üzere hik­

met olarak adlandırılmıştı. Uzmanların ifade ettiği üzere Hikmetler~n eski nüsha­

ları bulun.amamıştır. XVl.-XVll. yüzyıllarda hikmetler toplanarak Divan-ı Hikmet

adlı şiir kitabı meydana getirilmiştir. Bu kitapta Ahmet Yesevl'nin yanı sıra ondan

sonra yaşamış bu_lunan Yesevl dervişlerinin de şiirlerinin bulunduğu tahmin edile­

bilir. Hikmetler, h~lkın kullandığı dille yazıldığı ve on ların ·manevi dünyalarında

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ---- ---- - - - - - - - - - - - - 235

Page 7: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

çok etkili olduğ~ için Türk toplulukları arasında büyük kabul gördü. Sabırov'un da deyimiyle; /1 Göçebeler, Oivan-ı Hikmet'i (Akıl Kitabı) Kuran ile katara koydu. "(Sa­bırov, 1991: 41 ). 2003 yılında Yesevllik Araştırmaları Merkezi'ni ziyaret eden Taş­

kent'teki Ali Şir Nevayi Müzesi Müdürü Prof. Dr. Yakubcan İshakov da kendisiyle

görüşmemizde "Fergana Vadisi'nde Hoca Ahmet Yesevl'nin Divan-ı Hikmet'inin olmadığı bir ev yoktur." demişti. Bunun böyle olduğunu 2004 Temmuzunda Fer­

gana Vadisi'ni ziyaretimizde biz de gözlemleme imkanı bulduk. Hikmetler eşliğin­

de yürütülen cehr-i zikir bugün hala Andican'da, Namangan'da yaşamaktadır. Yi­ne hem Kırgızistan hem de Özbekistan'da belli günlerde toplanarak kadınlar zikir

yapıyorlar. Burada hikmetleri ezbere bilen bir kadın coşkuyla Ahmet Yesevl'n in

hikmetlerini söylüyor. Bütün bunlar hikmet geleneğinin yüzyıllardır Orta Asya'da nasıl sürdürüldüğünün en güzel kanıtlarıdır. Bizim ~u makalemizdeki karşılaştır­

malarda Divan-ı Hikmet nüshası olarak, 1992'de Taşkent'te Gafur Gul!lm Nami­

dagi Naşriyat-Matbaası tarafından basılan ve R. A. Abdişükürov, M. Hasani, U.

Koçkar tarafından yayına hazırlanan kitap kullanılacaktır. Makale içinde de Divan­ı Hikmet kısaltması ve sayfası ile birlikte verilecektir.

me izini verdiği eserlerden biridir. Bu eserin öne­

mi onun Laçilerin zikirleri sırasında aynı Yese­

vl'nin Hikmetleri gibi dutar eşliğinde söyledikleri aynı zamanda da hikmet olarak adlandırdıkları şi- .

· irlerden oluşmasındandır. Biçim ve içerik bakı­

mından gerek Divan-ı Hikmet'e ve gerekse de Ba- , kırgani Kitabı' na benzeyen Deste-i Gül adlı el· yaz- .

mas ı kitaptaki hikmetlerin kimin tarafından yazıl­

dığı bilinmemekle birlikte Laçiler arasından başka

nüshalarının edinilmesi ile daha ayrıntılı bilgi. edinmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum,

Bizim elde ettiğimiz Deste-i Gül nüshası 148 sayfa­

dan o l uşmaktadır.8 Bu eserde yer alan ve içinde hik-

met olarak adlandırılan bu şiirlerin kim tarafından

Taşkent'te Taşbasma Bir Hikmet Nüshası Kapağı

söylendiği ve yaz'ıya geçirildiğine ilişkin şimdilik bilgi sahibi değiliz. Zaman içeri-

236 - - - - - - - - - - - - - - - - - - -- Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 8: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

----------------- Türk DOnyası'nda Süreklilik Unsurları ...

sinde gerek Özbekistan gerekse Kırgızistan' dan elde edilebilecek başka nüshaların da olması durumunda daha fazla bilgi sahibi olabileceğimize inanıyorum. Ancak

bu konuda şunlar ön bilgi olarak söylenebilir. Deste-i Gül içerisinde sık sık Hazrat

işan ha/ifa ve Destegül sözcüklerinin kullanıldığını görmekteyiz. Burada var olan

ifadelerden yola çıkarak bu sözcüklerin bu eserdeki Hikmetlerin yazarını mı nite­

lemektedir, kesin bir şey söylemek zor. Ancak biliyoruz ki, Laçilerin dini önderle­

ri adlarının yanına eklenen İşan, Halife/Kalpa, Mahsum gibi unvan ve/veya lakap­

larla anılmaktadırlar. Ka.rşılaştırma yapılırken Oeste-i Gül adı ve sayfa/varak numa­

rası ile birlikte verile~cektir.

Laçi/erin El Yazma Kitabı Oeste-i Gül'den Bir Sayfa

Divan-ı Hikmet ve Deste-i Gül adlı eserlere ilişkin bu genel bilgilerden sonra

şimdi bu eserleri içerikleri bakımından karşılaştırmaya çalışalım.

Hak Aşkı

Aşk, daha doğrusu Hakk aşkı, Divan-ı Hikmet'te en fazla üzerinde durulan ko­

nudur. Çünkü bilindiği üzere Yesevl Yolu'nun temeli Tanrı'ya ulaşmaya ve bu yol­

culukta aşkı en yüce araç edinmeye dayanmaktadır. Hakk'a varmaya çalışan kişi­

nin parolası aşktır. Bir hikmette;

Hakk'a aşık bolup aytdı Kul Hoca Ahmed (Oivan-ı Hikmet, 152)

denilerek Ahmet Yesevl'nin sözlerini Hak aşkıyla söylediği vurgulanmaktadır.

Yesevl yolunun yolcusu da aşk yolunun yolcusudur, aşıktır. Tanrı'yı anmayı hiçbir

Hacı Bekraş Veli/ 2005-33 ------------------- 237

Page 9: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

zaman unutmamalıdır. Aşksızlık, yalancı aşıklık, insanı Hak Yolu'ndan mahrum

kılar. Hikmetlerde Yesevllik aşk yolu olarak tanımlanmakta ve Tanrı aşkı her şey­

den yüce tutulmaktadır.

Aşk yolunda olmak ibadet etmekten daha üstün olup, aşksız bir kişinin hem ca-

nı hem imanı yoktur;

Zahid bolma, abid bolma, aşık bolgil

Mihnet tartıp, ışk yalıda sadık bolgil

Nefsni tefib, dergahıga layık bolgil

lşksızlarnı hem canı yok, imanı yok (Divan-ı Hikmet, 130)

Hakkı anmayan kişi yalancıdır, Hak aşığı olamaz;

Hakk zikrini mağzi candın çıkarmasang

Üç yüz altmış tamurlarıng tebretmeseng

Törtyüzkırktört süngekların kul kılmasang

Yalğançıdur, Hakka aşık bolğanı yok (Oivan-ı Hikmet, 129)

Gönülleri katı, ömürleri boşa geçenler aşkı bilmez, Hu sohbetlerine katılmazlar;

Ômri zayi ötgenler ışknı bilmes

Candın keçken divaneni közge ilmes

Hu sohbetin kurgan yerge kaçıp kelmes

Can u könglü taşdın beter kattı bolğay (Oivan-ı Hikmet, 180)

Gerçek aşıkların ölmedikleri, Hak aşkının anlamının zahid ve abidlerce bilin-

mediği ve onların Hızır ile birlikte oldukları;

Çın aşıklar daim tirik ölgen emes

Ervahları yer astığa kirgen emes

Zahid abid bu· mananı bilgen emes

Çın aşıklar halayıknı Hızrı bolğay (Oivan-ı Hikmet, 183) .

Aşksız insanın hayvandan farkı yoktur;

lşksız adem hayvan cinsi, munı tınglang (Oivan-ı Hikmet, 152)

Şöyle ki Divan-ı Hikmet'te yer alan bu ifadelerin benzerlerini Laçilerin kutsal

saydıkları kitaplardan Desti Gül'de de görüyoruz.

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 10: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

- - ----- - - - ------- Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Ancak aşık kullar Hakkı tanır;

Aşık kullar aslın bilur anıng uçun Haknı tanur (Deste-i Gül, 3)

Onlar Hak zikri ile meşgul olurlar;

Hudayğa ikrar imas nafsi balaga mubtala

Aşık kullar sahar turur Hak zikriğa maşğul bolur (06este-i Gül, 4)

Aşık kulların kendilerine örnek olarak Hallac-ı Mansur'u almaları gerekir;

• Şah Mansurni darğa asıb kıldı sangsar

Huzurları çandan baldı körmay azar

Has maşuği anga bakti kördi didar

Aşık kullar işi şundağ bolsa kerak (Deste-i Gül, 15)

lşk mazhabi aşık der Mansur kibi derse baş

Sıdk u safa sadık der Yahya kibi töksa yaş (Oeste-i Gül, 63)

Aşıkların nefislerini öldürerek her türlü cefaya katlanmaları gerekir;

Aşık kullar dunya suymas ma siraga köngil birmas

Huri cannat manzur imas şauki hudaga mubtala (Oeste-i Gül, 4)

Aşık kullar har cafaga könsa kerak (Oeste-i Gül, 16)

Nefislerini öldüren aşıklar muratlarına ererler;

Nafsni öldurgen aşıklari muradiğa yetar ermiş

Nafsi ölgan aş ık oldur bul dunya arzusin kilmas (Oeste-i Gül, 62)

İki dünyadan geçerek Tanrı aşkıyla yaşarlar, aşk denizine girerler;

Sani işkingdan divane boldim akli huşumdan (Oeste-i Gül, 148)

Aşık kullar bul muinni bilsa kerak

Nabi rasul mursal hamma kulfat tartkan

Öz kaumlarin zahmatidin yığlab ötkan

Kafir ili kattiğ sözlab taan etkan

Aşık kullar şundağ kulfat körsa kerak (Oeste-i Gül, 14) · . -

İki dunyadin keçib işk bahriğa çömaling

lşk ğavgası bolubanğuta urub har kayan (Deste-i Gül, 38)

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 - ------------------ 239

Page 11: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Pir Tutmak

Yesevl Yolu'nda dikkati çeken bir diğer özellik ise, insanın olgunlaşması için

bir yol göstericinin yani pirin rehberliğine verilen önemdir. Hakk Yolu'nda bir yol

gösterici olmadan ilerlemek imkansızdır. Bunu, hem Divan-ı Hikmet, hem de

Dest-i Gül' de açıkça görebiliriz. Hikmetler, Ahmet Yesevl'nin olgun bir rehber ya­

ni bir pir-i kami/9 rehberliğinde insan-ı kamil yani olgun insan olma felsefesini

açıkça ortaya koymaktadır. Bu felsefenin eski Türk geleneklerinin İslamiyet ile bir­

leştirilmesinin etkisiyle gerçekleştiği de söylenebilir. Daha doğrusu pir-i karni 1 ola­

rak kabul edilen şahsiyetlerin öldüklerinden sonra da kutsal görülmesi ve mezar­

larının zamanla halkın büyük ilgi ve saygı gösterdiği ziyaretgahlara dönüşmesi de

atalar kültü ile bağlantılıdır.

Yesevl Yolu'nda pirsiz gidilmez, ancak pir-i kamilin eteğini tutup, ona hizmet

kılıp doğru yol bulunur;

Piri muğan hizmetide yügrüp yürdüm (Divan-ı Hikmet, 21)

Bihamdillah pir hizmetin kıldım tamam (Divan-ı Hikmet, 26)

Eya dostlar, bu yollarnıng ukbası köp

Ötse bolmaz pir hizmetin kılmagunça (Divan-ı Hikmet, 175)

Pirsiz yürüp, vird ü evrad bilalmasang (Divan-ı Hikmet, 165)

Şeriatda, tarikatda pir tutmasang (Divan-ı Hikmet, 165)

Pir etegin tutup, batın közin açtım (Divan-ı Hikmet, 36)

Aşık bolsang keçe-kündüz tınmay yığla Pir-i muğan hizmetiğe beling bağla

Küyip-pişib derdi birle köksing dağla

Dağda ketgen visalini körer ermiş (Divan-ı Hikmet, 118)

Tarikatnı bilmedim, hakikatge kirmedim

Pir buyruğun tutmadım özri köptür Hoca Ahmed (Divan- ı Hikmet, 54)

Aynı şekilde Deste-i Gül' de de bir Pir (Pir-i kamil)'in gerekliliği ve ona tam ita-

at zorunluluğu bir çok hikmette ifade edilmektedir;

Pirga barib tavba nasuh kilğan kullar

Har na kilğan hatalari yandi biling (Deste-i Gül, 18)

Piri kamil mukammalga özun salib (Deste-i Gül, 9)

Piri kamil ilgin tut Hakdın korkub kanlar yut (Deste-i Gül, 65)

240 -------------------- Hacı Bektaş Veli J 2005-33

Page 12: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

- - --------------- - TOrk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Piri kamil mukammalga özni salgin

Pimi amrin Huda amri bilib yorgin (Oeste-i Gül, 104)

Andağ bolub songra pirdin bahra alğay

Asan emas pirga barib öluş aliş (Deste-i Gül, 104)

Pir turğanda Hızır bilan İlyas dima

Gausul ğiyas yoling tossa nazar salma

öz piringni u l uğ bilib körgu l özma

Bahra almas ta kilmasa pirga ihlas

Talib pirga şundağ ihlas kilsa kerak

Pir amrini huda amri bilsa kerak

Andin songra pirdin bahra alsa kirak (Deste-i Gül, 118)

Bahra almas ta kilmasa pirga ihlas

Gayu talib ihlas bilan pimi suyar

Pir amrini muhkam tutub sahar turar

Oşal talib ruzi mahşar didar körar (Oeste-i Gül, 119}

İhlas oldur pimi dayım hazir bilmak

Zahir batın ğayib hazır korkub yurmak

Hizmat oldur şar-in tutub zikrin aytmak

Bahra af mas ta kilmasa pirga ihlas

Bazi talib pirga barib kolin birur

Pir aldinda tavba kılıb boynin salur (Oeste-i Gül, 120}

Pir kolini uşlağay ışkdin uluş alsa biling

Can birla suygay ki lğay pirin amrini (Oeste-i Gül, 21)

Hak Zikri

Yesevllikteki zikir tarzının İslam öncesi Türk inanç ve kültür unsurları ile doğ­

rudan bağlantı lı olduğu; Köprülü, Schimmel, Suhareva gibi farklı uzmanlarca da

kabul edilmektedir (Köprülü, 1993b: 212; Suhareva, 1960: 51; Schimmel, J975:

176).10 Hakk'a aşık kişinin yani aşk .YOicusunun yaşamı boytınca unutmaması ge­

reken ana ilke Hakk'ı zikirdir. Yesevl Yolu'nda müzik eşliğinde gerçekleştirilen ve

zikr-i cehr, zikr-i erre gibi adlarla anılan sesli zikr, 11 Tanrı'ya. ulaşmak isteyen Hak

aşığının temel ritüelidir. Bu nedenle Oivan-ı Hikmet'in içerisinde önemli bir yer

tutmaktadır. Allah'ı anmanın Yesevl Yolu'ndaki karşılığı hikmetlerin içerisinde

Zikr, Hu halkası, Hu zikri, Hak zikri, Hayy zikri, Hu sohbeti gibi terimlerle ifade

edilmektedir. ·

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ---- --------------- - 241

Page 13: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Bir hikmette zikretmenin, sünnet olduğunun altı çizi lmektedir;

Ümmet bolsari zikrin aytmak sizge sünnet Keling yığlıng, zakir kullar, zikr aytaylık (Oivan-ı Hikmet, 143).

Zikr sırasında yapmacıklığın yeri yoktur; eğer varsa o zikir etmek değil, yalan­

cılıktır. Hakk'a ulaşmak için candan geçmek, Hak aşkıyla yanmak gerekir:

Candın keçmey, Hu-Hu degen barı yalğan (Oivan-ı Hikmet, 23)

Hak zikrine katılanlar, zakir olarak nitelendirilirken, Hak zikrini söyleyen lere

rahmet yağar;

Zakirleri halka içr.e pertev körer

Anıng üçün halka içre özin urar (Oivan-ı Hikmet, 143)

Hu halkasın kurğan yerdin eyler firar

Kelin yığlıng, zakir kullar, zikr aytaylık (Oivan-ı Hikmet, 144)

Allah aytur: Aşıklarım burak-suvar

Hak zikrini aytganlarga rahmet yağar (Oivan-ı Hikmet, 151)

Hu halkasına katılarak, Hak sofrasından faydalanmalıdır;

Hu halkası kuruldı, ey dervişler kelingler

Hak sufrası yayıldı, andın uluş alınglar (Oivan-ı Hikmet, 82)

Hakk'ın didarını görmek için candan geçerek tarikata girmek 12 gerekir. Hz. İs-

mail gibi kurban edilmeyi göze almalıdır;

Didar içün canı kurban kılmagunça

İsmaildek didar arzu kılmang dostlar

Candın keçib tarikatga kirmegünçe

Aşıkmen dep yalğan dava kılmang dostlar (Oivan-ı Hikmet, 69)

Seherde Hakk'ı zikreden aş ık, ona canını vererek erenlerden feyz alınca çevre-

sine dürr ü gevher saçar;

Aşık uldur, Hakka canın kurban kılsa Zikrin aytıb ç~rzarb urub seher tursa

Erenlerdin feyz ü fütuh tola alsa

Sultan bolup dürr ü gavhar saçar dostlar (Divan-ı Hikmet, 76)

Hakk'ı zikrin, nasıl yapıldığına ilişkin de Hikmetler'de bilgi verilir. Şöyle ki

zikir sırasında, rJak zikrini söyleyecek kişiler yani zakirlerin top lanır ve halka

şeklinde oturmak suretiyle Hu, Hayy, La ilahe illallah gibi ilahi sözler yinelenir;

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 14: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

----------------- Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Zakirleri cem bolup tüzülmişde

Zikrü semadın tosunı kurulmışda (Oivan-ı Hikmet, 179)

Evvel Hu, ahir Hu deb bihud bolgıl

Hakk cemalin körsetmese damen bolay

Zahir hu batın hu deb yolğa kirgil

Hakk cemalin körsetmese damen bolay (Divan-ı Hikmet, 186)

Tınmay aşık Hu derler Hudayığa yalbarıb (Oivan-ı Hikmet, 48)

La ilahe illallah dep zari kılgı!

Hakk zikrini her kim aytsa, yarı bargıl (Oivan-ı Hikmet, 186)

"La-La" aytıb, "İllallah"ğa şeyda bolğıl

Mansur sıfat "Enel-Hak" deb gavğa kılğıl (Oivan-ı HikmeJ, 188.)

Aynı şekilde Oeste-i Gül 'de de zikr çok önemli yer tutmaktadır. Hüda zikri dil­

den düşürülmemelidir;

Daima zikri H.uda kıl zaya kılmay bir nafas (Oeste- i Gül, 32)

Hüda zikrini söyleyen kişiler aşk hançeri ile nefis.ferini yenerler, muratlarına

ulaşırlar, Hak didarını görebilirler;

Hu zikrini ayğar gullar murad tafar

lşk hancarin kolğa alib nafsin çafar

Kundin kunga cazbi cunun şavki artar .

Şavk atiğa minib Hakka yetar irmiş

Ol sohbatka harkim kelse maksud yetkay

Har hatasi bolsa ani Allah ötkay

Har muşkilin Hak Taala aşan itkay

Muradiğa yetib şadiman bolar irmiş (Oeste-i Gül, 93)

Nafs öldurub azazilni surgan zakir

İnşa allah Hak didarin körar irmiş (Oeste-i Gül, 94)

Divan- ı Hikmet'te olduğu gibi, zikir sırasında Hu demenin yani Tanrı'yı zikret­

menin faydaları şöyle anlatılıyor, Oeste-i Gül'de de;

Malaiklar ol zakirga hamrah bolub

Yerdin ta arş halka alib turar irmiş

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ------------------- 243

Page 15: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Hu zikrini safasidin nurga batar.

Gaflat ketib agahlikni şauki artar (Deste-i Gül, 108)

Hu dib ditğa salsang dağ batin bolğay yüzming bağ Yanğay yüzming şam çerağ hu di fursat bar hala

Yüzming balağ har yağda turluk nimat bar andah

Cannatdin ham ziyada hu di fursat bar hala

Haknı uluğ nimati iki dunya davlati

Yüzming turluk Iazzati hu di fursat bar hala

Oşal bağlar miuasi cazbi cunun mazzasi Rasulullah ikasi hu di fursat bar hala

Ol balağlar şauki hak anga muhtac ğarbi şark İçkan aytur Enelhak hu di fursat bar hala

Zauk balaği gaynağay aşik kullar yığlağay

Sama kilib oynagay hu di fursat bar hala Hu hu disang ay yaran akar darya har kayan (Deste-i Gül, 133)

Gece gündüz zikretmelidir;

Kun batkunca ruza tutub adat kiling Tang atkunca kiyam turub taat kiling

Kiça kunduz zikrin aytib can kinasang

Yol tabmassan ta bolmasa sanda ihlas (Deste- i Gül, 115).

Raks u Sema

Hak aşkı ile yanan zakirler, Hu halkasına girip zikr ederken coşarlar. Bu coş­

manın etkisi ile gerek oturdukları sırada gerekse ayağa kalkarak istem dışı değişik hareketler yaparlar ki, bunun tasawuftakil 3 ve Yesevl Yolu'ndaki adı raks u sema­dır. Hikmetlerde büyük mutasavvıflardan Şibli'nin de sema ettiği vurgulanır;

Şibli yanglığ sema urup, candın keçtim (Divan-ı Hikmet, 33)

Raks u sema, zikrin ayrılmaz bir parçasıdır. Allah adını zikrederek kendinden geçen ve divanelik makamına girenler, raks u sema ederler;

Muhabbetni camın içib raks eylegen

Divaneliğ makamığa kirdi dostlar

Aç u tokluk sud u ziyan hiç bilmegen

Sermest bolup raks u sema urdı dostlar (Divan-ı Hikmet, 70)

Hacı Bekraş Veli/ 2005-33 .

Page 16: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

------------------ Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Aynı şekilde Deste-i Gül'de de Hu zikri sırasında raks u semadan söz edilir;

Hu zikrini hoş görub hu hu diyu can berib

Parvana dik çarh urub şama otiğa kuyaling

Tutub iyeran kabini aytib uluğ ismini

Kılıb aşık rasmini raks u sema killaling (Oeste-i Gül, 37) o

Sema kılıb oynagay Hu di Fursat bar hala

Hu Hu disang ay yaran akar darya har kayan (Oeste-i Gül, 133)

Dini Tasavvufl Şahs iyetler

Bu bağlamda pek çok hikmette Peygamberimiz Hak Mustafa, Hak Resul, Mus­

tafa Muhammed, Muhammed Hak Resul gibi değişik şekillerde anılmaktadır(Di­

van-ı Hikmet, 23, 28, 30, 391 49, 61, 65, 69 vd.).14

Nur-ı Hüda dost-ı Hüda ol Mustafa

Kimler içün keldi Resul bildingiz mi?

Dürud-ı Hüda vird-i Hüda Hak Mustafa

Kimler içün keldi Resul bildingiz mi? (Divan-ı Hikmet, 169).

Hz. Muhammed'den sonra hikmetlerde en fazla anılan isim Hallac-ı Man­

sur'dur. Hikmetlerdeki ifadelerde özetle, Ahmet Yesevl Hallac-ı Mansur'u örnek

almakta, insanları Hallac gibi Tanrı'yı sevmeye çağırmaktadır. Onun Ene'l-Haksö­

zünü an layamayan ve bundan dolayı onu şehit eden din adamlarını eleştirmekte,

sonunda çok cefalar çeksek de bu sözü söylemekten çekinmemeliyiz ve ancak bu

şekilde Hakk'ın didarını görebiliriz, demektedir. Ayrıca Seyyid Nesimi'nin de adı

anılmaktadır;

Mansurdek candın keçip, darda konsam (Divan-ı Hikmet, 155)

lşk yolıda aşık bolup Mansur ötti (Divan-ı Hikmet, 34)

Mansur sıfat başım berip ışk darında (Divan-ı Hikmet, 28)

lşk babıda Mansur sıfat boldum mena (Divan-ı Hikmet, 33)

Aşık Mansur "Enelhak"nı tilge aldı (Divan-ı Hikmet, 34)

Enel Hakknı manasını bilmes nadan (Divan-ı Hikmet, 34)

Bilmediler mollalar EnelHak'nı manasın

Kal ehliğe hal ilmin Hak körmedi münasib (Oivan-ı Hikmet, 49)

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 -------------------- 245

Page 17: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Şeyh Mansur "Enelhak" deb gavğ'a kıldı (Divan-ı Hikmet, 107)

Şeyh Mansur öz başını darda kördi (Divan-ı Hikmet, 101)

Nesimidek can aççiğin çekmek kerek (Divan-ı Hikmet, 95)

Yine Hızır' Aleyhisselam, Şibli, Bayezid-i Bestami, Cüneyd-( Bağdadi, Hasan-ı Basri ve Zünnun Mısri de Hikmetlerde sık sık anılmakta ve Hak aşıkları için örnek

olarak sunulmaktadır.

Kayda barsam, Hızr Babam hazir boldu (Divan-ı Hikmet, 26)

Kimi körsem Hızr bilib kalın tutay

Hızr u İlyas meded kı,lıb uşlasam men (Divan-ı Hikmet, 154)

Bayazıddek tün-kün tınmay Kabe barsam (Divan-ı Hikmet, 155)

Şibli yanglığ sema urup, candın keçtim (Divan-ı Hikmet, 33)

Selim bolup saf boldu Cüneyd, Şibli Nefsni tefib kahr kıldı Hasan Basri

Haknı koyup fena boldu Zünnun Mısri (Divan-ı Hikmet, 103)

Aynı şekilde Laçilerin Deste-i Gül adlı elyazması kitaplarında da yukarıda sun-

duğum dini tasawufi şahsiyetlerin çoğunun anıldığını görüyoruz;

Mihman suymak Hak Mustafa sünnetlari

Cumla ötkan payğambarlar adatlari

Şundağ kılsa lazim hamma ummatlari

Hurlar anga hulla tonlar biçar ermiş

Habibini taklif kildi Hak Taala

Mihman bolub mirac bardi Hak Mustafa (Deste-i Gül, 73)

Mansuri Hallac kibi sangsar bolgan özganam (Deste-i Gül, 77)

Hızır İlyas ğavsul ğiyas kibi kimiya nazari boldim (Deste-i Gül, 78)

Hizır İlyas kirib nazar salar irmiş Zakir kullar zikrin aytsa halka gurub (Deste-i Gül, 93)

Ol cunun bazarinda Bayaziddik sat özüng

Şah Mansur dek darga mingin akli hayraning bila (Deste-i Gül, 142)

Şayhi Şibli keca kündüz boldi rasua (Deste-i Gül, 17)

Nasimini terik pustin sıyub aldı (Deste-i Gül, 15)

Ol sultanni Bayazid dek piring bolsa (Deste-i Gül, 115)

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ·

Page 18: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

- ------------ - - --- Türk Dünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Haks ızlık Yapan Yönetici, Din Adamları ve Alimler

Hem Divan-ı Hikmet'te hem de Deste-i Gül'de dini kimliklerini kullanarak,

yanlış işler yapan, insanları aldatan din adamları ağır şekilde eleştirilmektedir. Di­van-ı Hikmet'te para ve rüşvet alan, haksız fetva veren kadı ve müftülerin cehen­

nemde yanacakları ifade ediliyor;

Kazı bolğan alimlar, para, rüşvet yegenler o

Andağ alim cayını nar-ı sakarda kördüm (Divan-ı Hikmet, 149)

Müfti bolğan alimler, nahak fetva bergenlar

Andağ müfti cayını Sırat köfrükde kördüm (Divan-ı Hikmet, 149)

Ahir zaman şeyhi tuzer suretlerin

Zahid takva kılmay buzar siretlerin

Keramet der hab-ı ğaflet ruyetlerin

Riya birla halkka özin satar dostlar (Divan-ı Hikmet, 74)

Molla müfti bolğanlar, nahak dava kılğanlar Aknı kara kılğanlar ol tamuğga kirmişler (Divan-ı Hikmet, 82)

Kazı, imam bolğanlar, nahak dava kılğanlar

Ol himardek boluban yük astıda kalmış lar (Divan- ı Hikmet, 82)

Haram yegen hakimler, rüşvet alıp yegenler

Öz barmakın tişleben korkup turup kalmışlar (Divan-ı Hikmet, 82)

Tatavvu roze tutar, halklarğa şeyhlik satar

İlmi yok amidin beter ahir zaman şeyhleri Belige fota çalur özüni kişi sanur

Arasatda oktanur ahir zaman şeyhleri (Divan-ı Hikmet, 188-189)

Dest-i Gül'de de aynı şekilde bu dünya nimetlerinin peşine düşüp yanlış işler yapan molla, hacı, şeyh ve seyyidlerin cehennemde yanacakları ifade ediliyor;

Molla hace yahşilarni kilmas pasand

Canlarini cahannamğa yakti körung

Köb kişilar dinni koyub dünya soydi

Rahim kılmay birbirini koydik soydi

Hakdın korkmay tang atkunça yatib uydi Ajdahadek biri birin yutti körung

Muminlarni başlaridin davlat ketti

Molla hacı sayyidlarga kulfat yetti (Deste-i Gül, 30)

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ---- --- ------- --- --- 247

Page 19: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

Ali Yaman------- -------------------

Şayhi molla sayyidi hacı riya dukanini kurgay Huda farmanini koyub dunya izlar nami hayf adam

Şol sababdin uşbu alamğa yazildi bul karah kunlar (Deste-i Gül, 79)

Tasavvufi' Kavramlar

Divan-ı Hikmet içerisinde tasawufl kavramların (Bkz. Uludağ, 2002) yoğun şe­

kilde yer aldığını biliyoruz. Bunların Hakim Ata gibi hikmet geleneğini sürdüren­

lerce de devam ettirildiğini görüyoruz. Laçilerin Deste-i Gül adlı kitaplarındaki

hikmetlerde de bu tasavvufi terminoloji aynen sürdürülmektedir. Bu sürekliliği

göstermek bakımında~ burada zahir, batın, ölmeden önce ölmek ve fena fi'llah kavramları ile ilgili birkaç örnek verilecektir.

Zahir; dışı, görüneni veya şer'i hükümleri ifade ederken, batın; içi, gizli olanı

veya aşk yolcusunun iç alemini ifade eder. Aşk yolundaki suflnin zahiri gibi batı­

nı da tertemiz olmalıdır. Hikmetlerde zahir ve batın pek çok kez vurgulanır:

Sofi gerek batınını kılsa safi (Oivan-ı Hikmet, 162)

Zahir batın hazırsen, deb turmadim men (Divan-ı Hikmet, 39)

Yadi bilan batında bildsangani badah nuş (Oeste-i Gül, 99)

Zahir batın tarbiyatlar kılar irmiş (Deste-i Gül, 111)

Sufi anlayışına göre iki tür ölüm olup, birisi doğal diğeri ise ihtiyaridir. Ölme­den önce ölmek kavramı ihtiyari olanı simgelemektedir. Aşıkların Hu halkası kur-. duğu, aşk meydanı ölmeden önce ölünen yerdir.

Ölmes burun can aççığın zehrin tattım (Divan-ı Hikmet, 31)

Mutu kable en temutu bolmağunça (Divan-ı Hikmet, 147)

Dastagul ham aşık bolğan ışk hancari basma! kılğan Tirik ölgen rangi solğan ışkı Hudaga mubtala (Oeste-i Gül, 136)

Fena fi'llah kavramı ise Allah'ta fani olmak demektir. Bu makama varış, yani fa­nilik, aşk yolcusunun insanı küçülten niteliklerden, nefsani duygulardan uzaklaşıp

ilahi vasıflarla donanmasını simgeler.

Nam u nişan heç kalmadı, la la boldum

Allah yadın a'ita-ayta illa boldum

Halis bolup m_uhlis bolup, lillah boldum

Fena fillah makamığa aştım mena (Oivan-ı Hikmet, 22)

248-------------------~ Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 20: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

----------------- Türk Oünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

Fena fillah makamığa yavuklaştı (Divan-ı Hikmet, 43)

Li maallah makamığa barmagunça

En temutu sarayığa klrmegünçe

Fena fillah deryasıga çommagunça

Beka billah gevheridln alsa bolmaz (Divan-ı Hikmet, 106)

Yasmaullah manziliğa barib yetib

Fana fillah asrariııda nurga batib

Baga billah sayranlnda özdln ketlb

o

Mayyit bihud b.olub anda yatsa kerek (Deste-i Gül, 12)

Fana fillah makaminda Hak mavJam ham sir boldim (Deste-i Gül, 77)

Tarikatni intahasi fana boliş

Fana bolgan kullar Hakka vasıl boldi (Deste-i Gül, 105)

Sonuç

Bu makalede aynı tarzda iki eseri ele almak suretiyle sergilemeye çalıştığımız

hikmet geleneği, Türk kültüründe geçmişten günümüze uzanan bir sürekliliğin

ürünüdür. Bu geleneğin temelini halkın büyük kutsallık atfettiği ozanların sosyal ve

dini içerikli şiirleri oluşturmaktaydı. İşte hikmet geleneği Türklerin İslamlaşmasıy­la birlikte bu köklü temel üzerine bina edildi. Bu gelenek, Türk toplulukların ya­

yıldığı Orta Asya' da Kafkaslar' da, Anadolu ve Balkanlar'da benzeri edebi şekiller

altında olmak üzere nesilden nesle aktarılmayı sürdürdü.

Burada ana hatlarıyla ele aldığımız bu konunun oldukça kapsamlı olduğunu

vurgulamakta yarar görüyorum. Hikmet geleneği hakkında bile çok sayıda kitap

yazılabilecek kadar ayrıntılı veriler bulunduğu söylenebilir. Türk dünya~ında bu

geleneğe dahil şairler, onların etkileri; bu gelenek çerçevesindeki edebi ürünler,

bunların edebi özellikleri, benzerlikleri ve farklılıkları ve hatta bu geleneğin Fars

ve Arap dünyası olmak üzere olası etkileri gibi pek çok mesele araştırılmayı bek­

lemektedir. Biz gücümüz yettiğince ve ilgilendiğimiz konulara uygun olarak bu

konularda araştırma yapmayı sürdürec~ğiz.

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ------------------- 249

Page 21: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

KA YNAKlAR 15

ARSLANOGLU, İbrahim (1984), Pir Sultan Abdallar, lstanbul, Erman Yayınevi.

BABADZHANOV, Bakhtiyar (2001), Hikmat, İslam na Territorii Byvşei Rossiiskoi lmperii, Entsiklopedi­çeskii Slovar, Prozorov, S. M. (Ed.), vypusk 3, Moskva, İzdatelskaia Firma "Vostoçnaya Literatura" RAN s. 115-116.

BARNES, John Robert (1997), "Osmanlı İmparatorluğu'nda Tarikatlar", Türkiye Günlüğü, sayı :45, (Mart­Nisan 1997), s.113-117.

BiCE, Hayati (Haz.) Hoca Ahmed Yesevi, (1998), Divan-ı Hikmet, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı Yayın­ları.

DEMİDOV, S. M, (1978), Sufizm v Türkmeni (Evolutsiya i Perejitki), Aşhabad, İlim.

DiVAN-1 HİKMET (Ahmad Yassavi (1992), Devani Hikmat, Haz. R. A. Abdişükürov, M. Hasani, U. Koç­kar, Taşkent, Gafur Gulam Namidagi Naşriyat-Matbaa Birleşmesi).·

ERASLAN, Kemal (1998), Hikmet Geleneği, Yesevilik Bilgisi, Haz. fyl. isen, C. Kurnaz, M. Tatçı, Ahmet Yesevi Vakfı Yayınları, Ankara, s. 143-156.

. . GÖLP!NARLI, Abdülbaki (19S8), Manakıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli Vilayet-Name, İstanbul,inkılap Kitabevi.

GORDLEVSKİ, V, (1988), Anadolu Selçuklu Devleti, Çev. A.Yaran, Ankara, Onur Yayınları.

HAKKULOV, İbrahim, (1990), Ahmet Yesevi Hikmetler, Taşkent, Gafur Gulam Neşriyatı.

İSHAKOV, Yakubcan, (2002), Nakşbendiye Talimatı ve Üzbek Edebiyatı, Taşkent, Abdullah Namidağı Halk Mirası Naşriyatı.

KIRAVBAYEVA, A. (Haz.), (1991), Ejelki Dövir Edebiyeti, Ekinşi Kitap, Almatı, Ana Tili.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, (1993 a), Türk Edebiyatında İlk Mutasawıflar, 8. b., Ankara, Diyanet işleri Başkan­lığı Yayınları.

KÖPRÜLÜ, M. Fuad, (1993 b), .. Ahmed Yesevi md.," İslam Ansiklopedisi, c. 1, İstanbul, Milli Eğitim Ba-sımevi, s. 210-215.

MELIKOFF, lrene, (1998), Hacı Bektaş, Efsaneden Gerçeğe, İstanbul, Cumhuriyet Kitapları.

MİLLETLERARASI AHMET YESEVJ SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 26-27 Eylül 1991, Ankara, 1992.

NISANBAYEV, A. (1998), "Koja Ahmet Yassavi Dünyetanımının Eleymettik jene Filosofyalık Astarları", Akikat, No: 6, s. 26-33.

ÖZMEN, İsmail, (1995), Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi, c. /, (7 3. yüzyıldan 7 6. yüzyıla kadar), Ankara, Saypa Yayın Dağıtım.

SABIROV, S., (1997), Kazakistan Tarihi, Almatı, Respublikalık Sapsa Kabineti.

SCHIMMEL, Annemarie, (1975), Mystical Dimensions of İslam, Chapel Hill, The University of North Ca­roline Press.

SNESAREV, G. P., (1969), Relikti Domusulmanskih Verovaniy i Obryadov u Uzbekov Harezma, Mosk-va, İzdatelstvo "Nauka".

SUHAREVA, O. A., (1960), İslam v Uzbekistane, Taşkent, Özbekistan İlimler Akademisi Yayınları.

Şuşud, Hasan-Lütfi, (1958), İslam Tasawufunda Hacegan Hanedanı, İstanbul, Doğan Kardeş Yayınları.

TABIŞALİYEVA, Anara, (1993), Vera V Turkestane (Oçerk istorii Religii Sredney Azii i Kazahstana), Biş-kek, "Az-Mak".

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33

Page 22: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

--------------------- Türk Oünyası'nda Süreklilik Unsurları ...

TATÇI, Mustafa, (1991), Aşık Yunus ve Diğer Yunusların Şiirleri, Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları .

TRIMINGHAM, J. Spencer, (1971 ), The Sufi Orders in İslam, Oxford, Clarendon Press.

ÜZSEK Edebiyatı, Birinçi Tom, Taşkent, ÜzSSR Devlet Badi Edebiyat Naşriyat,

YALTKAYA, M. Şerafeddin, (1937), "Eski Türk Ananelerinin Ba.zı Dini Müesseselere Tesirleri", İkinci Türk Tarih Kongresi, İstanbul, Devlet Basımevi, s. 1-8.

YAMAN, Ali, (2004), Alevilik'te Dedelik ve Ocaklar, İstanbul, Karacaahmet Sultan Derneği Yayınları.

ULUDAC, Süleyman, (2002), Tasawuf Terimleri Sözlüğü, Gen. 2. b., ~tanbul, Kabalcı Yayınevi.

DİPNOTLAR

• Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkistan' da bulunan Yesevi-lik Araştırmaları Merkezi Uzmanı. '

Rus araştırmacı Demidov da, gelişmiş merkezlerdeki Sufilerin aksine, Ahmet Yesevi'nin şakirtleri olan Hakim Ata ve Seyyid Ata'nın haklarındaki kaynakların da sınırlı olduğunu ifade ederek, bu­nunla göçebe halklarda yazılı edebiyatın gelişmediği sonucuna varılabileceğini ifade etmektedir. (Demidov, 1978: 38)

2 Örnek olarak Anadolu'daki tanınmış halk ozanları Pir Sultan Abdal ve Yunus Emre verilebilir. İbra­him Aslanoğlu adlı bir halkbilimci Pir Sultan Abdallar adını taşıyan eserinde bu ozanı ve onu ben­zeri adlar kullanarak taklit eden ozanları incelemiştir. Bkz. (Aslanoğlu, 1984); Yine diğer Yunusla­ra ait olan ancak Yunus Emre'nin olarak şiirlerle ilgili de bilimsel çalışmalar yapılmış bulunmakta­dır. (Tatçı, 1990)

3 Onun Hikmet geleneği dışında da etkileri söz konusudur. Örneğin Nisanbayev çok yerinde olarak Asan Kayğı'dan başlayarak Abay'a kadar Kazak akınlarının eserlerinde Ahmet Yesevi'nin etkisinin açık olduğunu örneklerle ifade etmektedir. (Nisanbayev, 1998: 28)

4 Yesevilik Araştırmaları Merkezi'nde Edebiyat uzmanı Aynur Abdiresilkızı tarafından Hakim Ata'nın bu eserinin bir elyazması nüshası gerek transkripsiyon gerekse Kazakça olarak yayına hazırlanmak­tadır. Bu çalışma tamamlandıktan sonra onu Divan-ı Hikmet ile içerik bakımından karşılaştırmayı amaçlayan bir makale hazırlamayı düşünüyorum.

5 Eski Türk inanç ve gelenekleri ile Yesevi Yolu'nun benzerliklerine ilişkin şu örnek bile oldukça an­lamlıdır. . .. Yakut/arda lsı alı ayininde kımız hazırlanır ve toplanan cemaat birbirlerinin eİlerini tu­tarak halka-daire teşkil ederler ve (Hu, hu, hu!) diyerek dans ederler ... (Yaltkaya, 1937: 2-~)

6 Cem ibadetinin bir diğer adı da halka na,mazıdır.

7 Oblast, Sovyet döneminden kalma ancak bugün de kullanımı süren eyalet karşılığı bir sözcüktür.

8 2003 Temmuz ayında Kayındı Köyü'nü ziyaretimizde edindiğimiz bu elyazması eserin transkripsi-yonu Yesevilik Araştırmaları Merkezi uzmanlarından Seyfullah Molla Kanağatulı tarafından yapıl­mıştır.

9 Hikmetlerde pir ve pir-i kamil deyimleri sık sık geçmektedir. (Ayrıca bkz. Bice, 1998: 14, 25, 31, 48, 72, 118 ve devamı)

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33 ----------------------- 251

Page 23: Dergisi - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D01093/2005_33/2005_33_YAMANA.pdf · GeÇmişten günümüze uzanan süreç içerisinde Türk tarihinde varolan süreklilik unsurlarının

10 hastaları iyileştirme amacıyla da kullanılmaktadır. Bu işlevin kökeni de İslam öncesi Türk dinVtıbbi amaçlı ritüellere dayanmakta olup, İslam'dan sonra da yaşamayı sürdürmüştür. (Ayrıca bkz. Sne­sarev, 1969: 54)

11 Sesli ve sessiz zikire ilişkin çeşitli tartışmalar için bkz. (ishakov, 2002: 10-21 l

12 Burada tarikata girmek deyimi ile zikr meclislerine katılmaya işaret ediliyor.

13 Tarikatların bazılarınca zikir sırasında müzik, raks u sema ve hatta sesli zikir bile dinen uygun gö­rülmemektedir. Örnek vermek gerekirse 24 Temmuz 2004'te Özbekistan, Kokand'da görüştüğümüz bir Nakşibendi Şeyhi bize bu yöndeki görüşlerini anlatmıştır. Günümüzde ba.zı Nakşibendi kolları­

nın ise müzik olmaksızın zikr-i cehr yaptıklarını biliyoruz. Özbekistan'ın Namangan ve Andican şe­hirlerinde bu zikir tarzını benimseyen dini topluluklar bulunmaktadır.

14 Ayrıca dört Halife, Adem, Musa, İbrahim, Eyüp, Zekeriya, Yakub, Yunus, Yusuf Peygamberlere ve başka mutasawıf ve şahsiyetlere de Hikmetlerde yer verilmekt~dir. Burada bu konudaki örneklere yer vermiyorum.

15 Rusça kaynakların çevirisi yardımcılarım H. Bektaş, E. Akgün ve A. Azimov tarafından yapılmıştır.

Hacı Bektaş Veli/ 2005-33