bozkırlı vehbi umman

14
GİRİŞ 2010 yılında Çat Belediye Başkanı Ziya Kara Bey’i Federasyon olmaya çalıştığımız sıralarda Konya Bozkırlılar Derneği olarak ziyaretine gittik. Başkan Ziya Bey bana bir kitap vererek abisinin Vehbi Umman adında bir Tasavvuf Ehlinin kitabını derlediğini ve benim kitaplara karşı olan ilgimi bildiği için hediye etmek istediğini söyledi. Kitabın adı: “Bozkır’lı Vehbi Umman Divanı”ydı. Kitabı okumaya başladım. Hayretler içerisinde kalmıştım. Bir tasavvuf ehlinin kitabıydı ve Çat’lıydı. Vehbi Umman şiirlerini Osmanlıca yazmış ve otuz dokuz başlık halindedir. Kitap yüz elli sayfa civarında tutmaktadır. Kitabın aslının bir deriye yazıldığı da söylendi ama kitabın kimde olduğu konusunda bilgi alamadım. Vehbi Ummanı’ya ait bir resimde bulunmamaktadır. Elimdeki bilgileri değerlendirdiğimde Vehbi Umman’ın 1850 yıllarında yaşadığını zannediyorum. Çatlı Hasan Kara’nın iki kitabından ikincisi olan Sürgün Ozan Bozkır’lı Vehbi Umman Divanı adında (1999 Orkun – Ozan A.Ş.) tarafından yayınlanmıştır. Öncelikle Vehbi Umman’ı bizlere tanıtan ve bu şiirlerin bize ulaşmasını sağlayan Çatlı Hasan Kara’nın tanıtımından başlamak istiyorum. 1939 Yılında, Konya ilimize bağlı, Bozkır İlçesi'nin Çat köyünde Dünya'ya geldi. 1951 senesinde ilkokulu köyünde bitiren Kara 47. yaşında babasını kaybetti. Hasan Kara, ailenin ilk çocuğu idi. On yedi yaşında köyünden ayrılan Kara gurbet gurbet dolaşarak her türlü işte çalıştı. Küçük yaşta Köyünde (Çat – Çağlayan) bir Bektaşi babasından el alan Kara, duygulu yaşamını içeren şiirler yazmaya, saz çalmaya başladı. Zorlu yaşam mücadelesinde edebiyat, felsefe, roman, divan ve dini eserleri sürekli okuduğu gibi, sürekli politika dünyasının da içinde bulundu. 1961 senesinde Antalya Tekstil Fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Kısa zamanda sendikal hareketlerin içinde aktif olarak mücadele eden Hasan Kara, Antalya’da bir iş arkadaşı ile evlendi. Evliliğinden kısa bir süre sonra annesini de kaybettiği için 1968 Kışında Almanya'ya giden işçi * Bozkır ve Çevresi Dernekler Federasyon Başkanı BOZKIRLI VEHBİ UMMAN Burhan YILMAZ *

Upload: ngoxuyen

Post on 15-Jan-2017

272 views

Category:

Documents


4 download

TRANSCRIPT

Page 1: bozkırlı vehbi umman

GİRİŞ

2010 yılında Çat Belediye Başkanı Ziya Kara Bey’i Federasyon olmaya çalıştığımız

sıralarda Konya Bozkırlılar Derneği olarak ziyaretine gittik. Başkan Ziya Bey bana bir kitap

vererek abisinin Vehbi Umman adında bir Tasavvuf Ehlinin kitabını derlediğini ve benim

kitaplara karşı olan ilgimi bildiği için hediye etmek istediğini söyledi. Kitabın adı: “Bozkır’lı

Vehbi Umman Divanı”ydı. Kitabı okumaya başladım. Hayretler içerisinde kalmıştım. Bir

tasavvuf ehlinin kitabıydı ve Çat’lıydı. Vehbi Umman şiirlerini Osmanlıca yazmış ve otuz dokuz

başlık halindedir. Kitap yüz elli sayfa civarında tutmaktadır. Kitabın aslının bir deriye yazıldığı

da söylendi ama kitabın kimde olduğu konusunda bilgi alamadım. Vehbi Ummanı’ya ait bir

resimde bulunmamaktadır. Elimdeki bilgileri değerlendirdiğimde Vehbi Umman’ın 1850

yıllarında yaşadığını zannediyorum. Çatlı Hasan Kara’nın iki kitabından ikincisi olan Sürgün

Ozan Bozkır’lı Vehbi Umman Divanı adında (1999 Orkun – Ozan A.Ş.) tarafından

yayınlanmıştır. Öncelikle Vehbi Umman’ı bizlere tanıtan ve bu şiirlerin bize ulaşmasını sağlayan

Çatlı Hasan Kara’nın tanıtımından başlamak istiyorum.

1939 Yılında, Konya ilimize bağlı, Bozkır İlçesi'nin Çat köyünde Dünya'ya geldi. 1951

senesinde ilkokulu köyünde bitiren Kara 47. yaşında babasını kaybetti. Hasan Kara, ailenin ilk

çocuğu idi. On yedi yaşında köyünden ayrılan Kara gurbet gurbet dolaşarak her türlü işte çalıştı.

Küçük yaşta Köyünde (Çat – Çağlayan) bir Bektaşi babasından el alan Kara, duygulu yaşamını

içeren şiirler yazmaya, saz çalmaya başladı. Zorlu yaşam mücadelesinde edebiyat, felsefe, roman,

divan ve dini eserleri sürekli okuduğu gibi, sürekli politika dünyasının da içinde bulundu. 1961

senesinde Antalya Tekstil Fabrikasında işçi olarak çalışmaya başladı. Kısa zamanda sendikal

hareketlerin içinde aktif olarak mücadele eden Hasan Kara, Antalya’da bir iş arkadaşı ile evlendi.

Evliliğinden kısa bir süre sonra annesini de kaybettiği için 1968 Kışında Almanya'ya giden işçi

* Bozkır ve Çevresi Dernekler Federasyon Başkanı

BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

Burhan YILMAZ *

Page 2: bozkırlı vehbi umman

760 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

kervanına katıldı. Almanya'da ki İGE METAL Sendikasına girerek çalışmalarını sürdüren Kara

kısa sürede Almancayı öğrenerek, işçi temsilciliği, iş yeri ve işçi sorunları uğraşlarına devam etti.

HDB, HDF, TTO gibi Demokratik kitle örgütlerinde aktif olarak görev alan Hasan Kara, 1978

senesinde, geçirdiği bir kaza sonucu, sağ kolu felç oldu. Kara, % 80 iş gücü kaybından malulen

emekliye ayrıldı. Emeklilik yıllarında da gücünden bir şey kaybetmediğini ispat edercesine

1992'de Emekli Yaşlı Maluller adı altında bir dernek kurarak arkadaşları ile çalışmalarına başladı.

EM DER, isimli bu dernek kısa sürede tüm yabancıların beğenisini topladı.

Türkiye'nin tüm bölgelerine özürlü arabaları, koltuk değnekleri gönderen dernek,

Berlin’de altı yüz üyesi ile faal olarak çalışmaktadır. İki oğlu bir kızı olan Hasan Kara'nın

“Söyleyemediklerim” adında bir kitabı da bulunmaktadır. “Söyleyemediklerim” adlı şiir

kitabından 1977 yılında yazdığı “Dönüşüm” adlı şiirini okuyunca şairin şiir dünyasını sizlere

açtığıma inanıyorum. Asırlardır gelip gittim dünyaya Bazen Alaska’ya, bazen Kenya’ya Şimdiki

gelişim oldu Konya’ya Çok devir yaşadım insan olarak. Sultan oldum, vezir oldum, han oldum.

Çok şekle girdim hep bir can oldum. Bir dem köle, bir dem âşık hûn oldum. Şallarda kuşandım

insan olarak. Kerem olup aslı yaktı başımı Yıllarca dolaşıp gezdim peşini Feda ettim otuz iki

dişimi, Sevdalar yaşadım insan olarak. Hurşit adı ile mehriye geldim. Kamber oldum Arzu canı

can bildim Ferhat geldim Şirin için dağ deldim, Coşkular yaşadım insan olarak. Karacaoğlan

oldum Elif’e vurgun Sürmeli Bey geldim, Senem’e dargın, Leylâ sevdim oldum çöllere sürgün

Mecnunda yaşadım insan olarak. Yunus’tum Tapduk’ta nefsi öldürdüm. Mevlâna olarak yaşadım

semah döndürdüm, Nasrettin Hoca’ydım halkı güldürdüm, Çağlar yaşadım ben insan olarak. Beni

iyi tanır beş kıta cihan çünkü içindeydim olarak insan şimdiki adımız çağrılır Hasan, çok isim

taşıdım insan olarak.

Hasan Kara

Page 3: bozkırlı vehbi umman

761 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Page 4: bozkırlı vehbi umman

762 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

İnsan Sevgisinin en yüce değer olduğuna inanan Hasan Kara, VEHBi UMMAN

DİVANI’na bunun için önem verdiğini söylemektedir. Hasan Kara Divan’a Giriş bölümünde

okuyucusuyla birçok şeyleri paylaşmış, ben bu paylaşımı özetler halinde sunmaya çalışacağım.

“ Dil değmez Ağaçlarının arasındaki patika yoldan. Üç arkadaş Köyün orta kısımlarında

bulunan Halk Evi'nin Köy Kahvesi olduğu zamanlarda, kahvehaneye gidiyorduk. Kınalı Gelin

Elması diye bir büyük Elma Ağacı vardı, Ali Efe Emminin bahçesinde, O’da onu gözü gibi

korurdu. Çeşitli dallardan bir çardak kurmuştu, elma ağacının yanına. Köyün çocukları çalmasın

diye bekliyordu. Beş yüz metre kadar küçük bahçesinde âşıklardan deyişler okuyarak gününü

geçirirdi o çardakta. Bizden iki adım ilerde yürüyen Ahmet hemen bize döndü, susun dinleyin

bak yine Ali Emmi çok acayip destanlar okuyor dedi, üçümüzde durduk ve dinledik. Sonra her

üçümüzde söz birliği ederek Ali Efe Emminin yanına vardık. Bizleri sevgi ve şefkatle karşıladı

yer gösterdi, Hemen bir tabak dolusu Gelin Elması koydu buyurun canlarım diyerek. Bugün

dertlisin Ali Emmi bugün okuduğun sözleri hiç duymadık bir sapalım dedik dedim. Ahhh! Ahhh!

Dedi göz çukurları hemen yaşlarla doldu. Ahmet arkadaş araya girdi, Ali Emmi kötü bir haber

falan mı var? Gözlerin doldu diyerek. Hemen Ali Emmi Yunustan bir dörtlük okuyarak cevap

verdi. Şu Dünyada bir tek şeye yanar gönlüm göynür özüm. Yiğit iken ölenlere Yeşil Ekin biçmiş

gibi. Dedi, derin derin bir daha içini çekti. Üçümüzde duygulandık ve bir birimizin yüzüne baka

kaldık. Yak bakalım şuradan bir sigara Ali Emmi diyerek Ahmet arkadaş bir Kulüp Sigarası uzattı

ve hemen de Kibritle Sigarasını yaktı. Bir kaç defa sigaradan somurdu, hemen söze başladı.

Bugün aklıma kim geldi yeğenlerim biliyor musunuz? Hiç mi hiç aklımdan çıkmadı o büyük

insan, O yüce ulu, O uçsuz bucaksız derya ve büyük Umman VEHBİ dedi. Söylediğim sözler,

okuduğum beyit ve mısralar O’nundu. Cevahir, derya ve gerçekten de umman imiş şahım, diyerek

muhabbet koyulaştı gitti. Ali Efe Amcanın anlattığı Vehbi Umman, beni böylesine etki altına aldı

ki, sürekli aklımda belleğimin her dakikasında, şu soruyu kendime hep sordum. Niye? Neden?

Niçin? Yıllardır El yazması bir kitabının var olduğunu duydum fakat vasiyeti var kimseye asla

verilmez deyip kestiler. Değerli Canlar. Tam otuz beş senedir, yalvarıp yakarmadığım Vehbi

UMMAN soyundan çocuklarda dâhil, birisi Kitabın kimde olduğunu söylemediler. Seksen ve

doksan yaşının Üzerinde Vehbi UMMAN soyundan kişiler var onlara da sordum, yine de

doyurucu bir bilgi alamadım. Kimdir bu adam. Ne olmuştur, neden halk ve akrabaları yakınları

niçin bu kadar gizli tutuyorlar diye yıllarca kendi kendime sorular sordum. Yıl 1998, Mayıs

Ayının ortalarında, doğduğum köyüme kardeşlerimi baba ve anamın mezarlarını ziyarete

vardığım bir gündü. Vehbi UMMAN 'nın Üç göbek sonraki yeğeni olan, Çakaloğlu Mehmet

amca, beni evine Misafir etti ve de kitabın kimde olduğunu, neden sakladığını, Vehbi UMMAN'

nın hakkında tüm bildiklerini kasetimize bir bir konuştu. Hicri 1329 Doğumlu (1911) olan

Page 5: bozkırlı vehbi umman

763 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

Çakaloğlu Mehmet Emminin Babası ' 35 yaşında ölmüş, Dedesi tarafından büyütülen okutup

yetiştirilen Mehmet Amcanın Dedesi, 103 yaşında vefat etmiş. 88 Yaşında olan Çakaloğlu

Mehmet amca, çok bilgin ve büyük tecrübe sahibi biri. Ve de köklü bir Bektaşi Babası. Vehbi

Umman'ın ceylan derisi ile kaplı kitabını, uzun bir maraton koşusu sonucu elde edebildik, fakat

çok güzel bir şekilde Arapça harflerle kaleme alınmış, üstünü esiresi yok düz bir el yazısıydı.

Aklıma yıllar önce Ali Efe Amcanın sözleri geldi. Onun çalılardan Yapılmış çardağında, ben bu

kitabi bulacağım ve onu kamuya yani Topluma mal edeceğim Allah izin verirse demiştim. Ali

Efe Amca da hafifçe bir tebessüm ederek, bana tatlı öğütler vererek, Hasan Can içinden

çıkabileceğin bir akar çay, bir küçük dere değil, Umman O, derya O, yorulma şahım boşuna

diyerek şu beyitleri söylemişti: Aşk Denizi derin olur, Yüz bin yüzgeçler boğulur, Kenarı yok bu

Denizin Çıkarım diye girme, sakın. Bu Denizin yüzgeçleri Cansız olur bahrileri Sen canından

geçmeyince Bu denize girme sakın. Ali Efe amcanın söylediği bu iki dörtlük, kime ve hangi âşıka

hangi ozana veya şaire ait sormadım soramadım. Vehbi’nin kitabını okuyup inceledikçe bu işin

içinden nasıl ve hangi öğrendiğim öğrenimle, hangi eğitim ve kültürle çıkacağım diye itiraf

ederim ki canlar, korku alevleri içimi yakmaya başladı. Elbette ki yaşın yol sonuna dayandığı bu

günlerde bütünüyle geçen koca yılların, çaresizlik, yokluk, acı ve ıstıraplarla dolu olması, gayet

tabidir ki korkuları da beraberinde getirecektir. Her yönü ile tamamen Amatör bir kişi olmam,

okumayı öğrenmeyi ekmekten, sudan daha çok istememe rağmen, bütün özlemlerim, bütün

hayalleri m ve umutlarım ne talihsizlik ki beni tümden sükûti hayale uğrattı. Şayet ömrüm izin

verirde bu kitabı halkımıza sunabilirsem, istemlerimin gerçekleştiğine sayacağım. Çok iyi

biliyorum ki, cümlelerin, sözcüklerin, kelimelerin, kullanılış ve diziliş biçimlerinde büyük

hatalarım var olacağı aşikâr. Bu Kitapçığı okuyan canlar, hata ve yanlışlarımdan dolayı beni

bağışlayacaklarını umut ediyorum. İçinden geldiğimiz yöredeki yaşam biçimi, alınan eğitimin

kalitesi, halen geçerliliğini koruyan gelenek ve töreleri n bağnaz baskıları, elbette ki süslü, cilâlı,

romantik diye adlandırılan sözcükler bilmez. Anadolu İnsanı, görür, tanır, bilir, korktuğu içinde

yazamaz. Çat Köyü Halkının hemen hemen yarısı Bektaşi inancı olan Ehli Beyit yolunu takip

ederlerdi. Arasına tek katkım olmadan, küçük küçük düzeltmelerin dışında asla tahrip etmeden,

Vehbi Umman hakkında ki gerçek bilgi ve yaşam tarihini içeren söyleşimize geldik. Mümkün

oldukça az ve öz sorularımızı sorup bu yüce insanın hakkında en yakını olan Mehmet Emmi'yi

dinleyeceğiz. Kasetimize Canlı olarak ses kaydını yaptığımız Mehmet Emmi, Vehbi Umman’ın

aile çevresinden en yaşlı olanıdır.

Page 6: bozkırlı vehbi umman

764 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

1. SORU: Mehmet Emmi Kaç doğumlusun? Yaş nerelere doğru vardı?

Cevap: 1329 tevellüt, herhalde 88'Iere doğru vardık galiba.

2. SORU: Baban kaç yaşlarında öldü Mehmet Emmi!

Cevap: Babama aklım çok az eriyor yeğenim. 35 veya 36 yaşlarında iken rahmetli olmuş.

Babamı böyle anlatırlardı bana büyüklerim.

3. SORU: Mehmet Emmi! Dedeni biliyor musun?

Cevap: Ahh Ah! Dedemi hatırlamam mı hiç. Beni O büyüttü, O yetiştirdi, O öğretti okuttu

beni. Ah dedemi şimdi bile sağ olsaydı sırtımda taşırdım, canımdı ciğerimdi O benim.

4. SORU: Mehmet Emmi dedene kim derlerdi? Kaç yaşlarında hayata gözlerini kapattı?

Cevap: Dedeme Çakır Ahmet Efendi derlerdi. Âlimdi, bilgindi, bütün Kur'an'ı ezbere

bildiği gibi, şimdikinler falan dedemin yanında gamış külü gibi yeğenim. Dedem yüz yaşından

fazlaydı galiba.

5. SORU: Mehmet Emmi! Deden VEHBi UMMAN'I hatırlar mı acaba?

Cevap: Amanin soruya bak hele, dedem VEHBi' nin en küçük kardeşi imanım, hatırlamaz

olur mu?

6. SORU: Mehmet Emmi. Kaç yaşına kadar beraber yaşamışlar Vehbi ile deden sana

anlattı mı?

Cevap: Anlattı, hem çok anlattı. Kır bir atı varmış Vehbi Emmimin, dedemi terkisine alır

gezdirirmiş. Hele bir gün beni atının terkisine aldı, hızlı hızlı gittik gittik, kızıl kayadaki kızıl

ardıcın dibine vardık dedi dedem. Vehbi Ağam Atını oradaki bir pelit ağacına bağladı, bana sen

burada oyna da ben şurada iki rekât namaz kılayım dedi. Kızıl ardıç ağacına doğru durdu, beş altı

defa ağaca doğru alnını kuru yere değdirdi, sonra ellerini ve başını ağacın tepesine doğru kaldırdı

öyle kaldı. Epeyce bir zaman geçti, benim canım sıkıldı yanına vardım, ağam kalk gidelim

diyecektim, gözlerinden akan yaşlar bağrına kadar akıp gitmiş Vehbi ağamın, hiçbir şey

diyemedim diye dedem bana bütün anlatırdı.

7. SORU: VEHBi UMMAN ile deden kaç sene bir arada beraberce yaşamışlar Mehmet

Emmi?

Cevap: Vehbi Emmi mi alıp götürdüklerinde, o kör olası sürgüne gittiği zaman, dedem

12 - 13 yaşlarındaydım derdi. Vehbi Emmim'de 25 bilemedin 26 sın da falandı derdi.

8. SORU: Mehmet Emmi. Vehbi UMMAN'ın babasının adı ne idi.

Cevap: Babasının adına Çakal Ali imam derlermiş. O da dedem gibi çok bilgin birisi imiş

amma, uysal ağır başlı fazlaca laf konuşmaz sessiz biriymiş.

9. SORU: Başka kardeşi var mı imiş Vehbi'nin, Mehmet Emmi?

Cevap: Başka yok, yalnız dedemle ikisi.

Page 7: bozkırlı vehbi umman

765 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

10. SORU: Sevdiği âşık olduğu bir kız falan var mı imiş duygun oldu mu Mehmet emmi?

Cevap: Hayır hayır olmamış, O insan Enel Hak yolunun aşığı idi, 12 imamın, ehli beytin

aşığıydı O. On dört Masumu Pak' a âşıktı O. Öyle fasa fiso şeylere yönünü bile dönüp bakmazmış.

11. SORU: Amma Mehmet Emmi. Bozkır'da bir Rum kızına âşık olduğunu anlatıyorlar

bu neyin nesi?

Cevap: Bak onu yanlış anlatıyorlar bu bir. Bozkır’da Rum kızıyla olan olayı dedem bana

şöyle anlattı. Eskiden Bozkır’ da çok başka dinlerden insanlar vardı, bende hatırlarım onları.

Ermeni’si, Yahudi’si, Rum’u, Alevi’si, Bektaşi’si Sünni’si karman karışık yaşardık daha düne

kadar. Son 15, 20 yılına kadar daha kiliseleri tapınakları duruyordu. Bazı eski yaşlılar O

mahallelerin adına halen gâvur mahallesi Ermeni, Rum mahallesi derler. Vehbi günlerden bir gün

kır atına biner Çat Köyünden Bozkır’a diye yola çıkar. Bozkırda Devleti Aliye’nin adamı olan

Derviş Efendi diye birini ziyarete gider. Tam Kasabanın girişinde çeşme var, önündeki hatıl

dediğimiz şeyden atını sulamak için çeşmeye yaklaşır atından da iner. Orada da sarı saçlı iri gözlü

bir Rum kızı o sırada su doldurmaya gelmiş, çeşmenin önünün boşalmasını bekliyormuş. Vehbi

Emmimin işi bitip geriye döndüğü anda, Rum Kızı ile tam göz göze gelmişler. Rum kızı Vehbi

Emmime, Vehbi Emmide Kıza bakıp kalmışlar birbirlerine. Hemen Vehbi Umman coşmuş ve

çok şeyler dedikten sonra yoluna devam edip gitmiş. Bozkır’da yaşayan Sivaslı namıyla anılan

bir Rum ailenin kızıymış bu kızda. O zavallı kızcağız korkmuş galiba, rengi atmış ter içinde

evlerine dönünce babası olan Sivas’lı kızına, ne bu halin evlâdım ne oldu diye sormaya başlamış.

Kız babasına olanları bir bir anlatmış. Çok şeyler söyledi amma aklımda yalnız iki tanesi kaldı

diyerek, aklında kalan iki beyti babasına okumuş.

Evvel baharda senin gülün dermeli

Kalem alıp şu kaşlarını yazmalı

Senin ile Haydari Dağını gezmeli

Altun yakut kıskanır saçlarını.

Acep bu gönülüm yorulur mu ku

Gide gide bir gün durulur mu ku

Sevsem şu meleke Rum güzelini

Kamil dostlar bana darılır mı kı.

İşte bu iki beyitten sonra oradan uzaklaşıp gitmiş. Âşık oldu dedikleri durum budur. Olay

kapanmış mıdır? Hayır! Sivaslı kızını aldığı gibi Derviş Efendi’nin makamına varır. Derviş

Efendi Sivaslının telâşını fark ediyor. Hayır mı? Sivaslı ne bu telaşın diye sorar. Sivaslı kızına

dönerek, bana anlattığın şeyleri efendimize anlat der kızına. Rum kızı olduğu gibi olayı Derviş

Efendiye de anlatır. Derviş Efendi başını önüne eğerek biraz düşünür, hemen başını yukarı

Page 8: bozkırlı vehbi umman

766 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

kaldırıp Rum kızına döner. Hanım kızım gördüğün genç uzunca boylu incecik bıyıkları olan,

beyaz yüzlü, demirkır bir de atı olan, genç mi idi diye sorar. Kız şaşkınlıkla Derviş Efendinin

yüzüne doğru bakıp, evet evet tam böyle bir delikanlı idi der. Derviş Efendi Vehbi Umman’ı tarif

etmiş artık. Bak Sivaslı, O genç çok bilgin ve tatlı bir civan mert insandır, senin kızını övmüş ve

de O’na hayır dualar etmiş. Bunda korkulacak hiç bir şey yoktur, haydi güle güle rahat ol diyerek

Sivaslıyı uğurlar.

12. SORU: Mehmet Emmi. Vehbi’nin piri kimdir? Adı sanı ne diye anılırdı?

Cevap: Yiğenim, ben dedemden duyduklarımı sana yalansız riyasız anlatıyorum. Bizim

Yaylanın aşşağı tarafına kalan, Karacahisar Köyü var ya, Vehbilerin piri bu köyde oturur imiş.

Vehbi'nin babası bir defacık görmüş. Adam yerlere doğru eğilerek Çakal İmam Ali Emmime

selâm vererek geçip gitmiş. Dedemde Vehbi'nin Piri Karacahisar Köyünden “Can Baba” diye bir

ermiş derdi. Amma adı sanı neydi ne ben sordum, ne de söylediler.

13. SORU: Çat Köyünden Vehbi'den başka O Pir’e gidenler de var mı idi acaba Mehmet

Emmi?

Cevap: Evet varmış. Bunlar 4 kişilermiş Karacahisar’lı Pir Babaya giden. Bektaş Baba,

Dazlak Bizzi Baba, Abdal Baba, bir de Vehbi.

14. SORU: Mehmet Emmi. Kitabına girmemiş sözleri de var mı acaba bilinen?

Cevap: Çokmuş fakat insanlar korkularından söyleyememişler, Sonra da unutulup gitmiş.

O Rum kızına dedikleri dilden dile bu ana kadar gelmiş, Bozkır’da ki Bektaşilerin çoğu kitaba

girmemiş sözlerini bilirlerdi ya; çokları ölüp gittiler.

15. SORU: Senin aklında duyduğun bir anısı olayı veya macerası, her hangi bir başından

geçen olayını anlatan olmadı mı Vehbi Umman hakkında? Cevap: Biraz evvel adlarını saydığım

Bektaş, Dazlak Bızzı, Abdal, Vehbi ve öbür müritlerde akşamları haftalarca evlerine gelmedikleri

zamanlar olurmuş. Vakit geç oldu yata kalın dermiş Pirleri, orada kalırlar imiş. Bunlar dört gün

hepsi inzivaya çekilmişler, beşinci gün pirleri hepiniz evinize hanenize gidiniz. Ailelerinize

yakınlarınıza varıp hal ve hatırlarını sorun, bir hafta dinlenin diye izin vermiş. Bizim Köyden olan

gençlerde yayla daha yakın olduğu için köye değil de yaylaya gitmişler. Yol çok yokuş olduğu

için bir saatten fazla yorgunluktan sonra, Ümmetli Muğarı (Muğarı Pınarı demektir) denen yere

sapalım oradan bir su içelim diye karar alarak suyun başına gelmişler. Muğarın başında geyinmiş

kuşanmış kadınlar kızlar, eğleniyorlarmış. Bunlar geriye dönmek istemişler, kadının birisi, kızlar

oğlanlara izin verinde bir su içsinler diye seslenmiş, bunlarda suyun başına doğru varmışlar. Taze

gelin mi kız mı birisi, tasına suyu doldurup ilk Bektaşi Babaya, sonra Abdal Kocaya, arkasından

Dazlak Bızzıya, en sonrada Vehbi'ye uzatmış. Arkadaşları hemen oracıkta Vehbi ile alay

Page 9: bozkırlı vehbi umman

767 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

edercesine, bak sana en sonra verdiler suyu Vehbi Can diyerek üçü birden gülüşmüşler. Vehbi

durur mu, hemen söze başlamış:

Bele dolamış kuşağı.

Salmış Ponçağın aşağı

Tanımaz kelb ile uşşağı

Bizim Çat’ın yosmaları.

Niceleri gelir geçer

Sıtkı bütün gonar göçer

Kızdırırsak andız biçer

Bizim Çat’ın yosmaları.

Deyip oradan geçip gitmişler, bunu anlatmıştı dedem.

16. SORU: Mehmet Emmi. Vehbi Umman zamanında soyadı diye bir şey yoktu. Umman

ekini Vehbi kendisi mi ilave etti?

Cevap: Hayır hayır kendisi falan ilave etmedi, bak onu da anlatayım. Allah’ın bir gününde

Pirleri ile beraber uzunca bir zaman bunlar ibadete oturmuşlar. Zikirler etmişler, dualar

okumuşlar. Sonra da Pirleri Sütçü Can Baba, (Bak Pirlerinin Karacahisar’ da ve de çevresinde

Lakabına Sütçü İmam Can Baba derlerdi bunu demeyi unuttum) gelin canlarım birazda ormanları

su boylarını dolaşalım dinIenmiş oluruz diye çıkmışlar. Su Gözü, Su çıktığı diye iki adı var oranın.

Suyun Gözüne varmışlar. Sende bilirsin oraları Sarıot Yaylasında bir göl olur. Bahar aylarında

kar sularından, muğarlardan (pınar) çıkan sular orada birikir. Yaratanın hikmeti O ulu dağların

altından O gölün Suyu yol bulup Karacahisar Köyünün üst tarafında, dağın dibinden, develeri

katırları bile yıkacak su, gürül gürül yeryüzüne püskürür. Bu Allah’ın has Gulları (kulları) suyun

gözünde bulunan ağaçlardan t birinin dibine oturup muhabbet etmeye başlarlar. Kendi aralarında

iyice sohbet koyulaştığı sırada, baksalar ki aralarında Vehbi yok. Hepsi birden kalkarlar Vehbi'yi

aramaya koyulurlar. Pirleri Sütçü Can Baba, durun Canlar bakın Vehbi orada, tam suyun çıktığı

yerde bir taşın üstünde oturuyor, sakin olun da ne eder orada bir görelim bakalım der Pirleri. Çok

yavaş bir şekilde yakınına iyice varırlar, Suyun gürültüsünden Vehbi farkına varamaz hiç bir

şeyin. Pir iyice yaklaşır Vehbi’ye ve kulak verip O’nun yani Vehbi’nin neler dediğini epeyce

dinler. Vehbi gözlerini suyun çıktığı yere dikmiş, Allah’a, yarattığı âleme, Ehli Beyte, dünya

yüzündeki bütün varlıklara ha bire deyişler dualar edip duruyor. Sütçü Can Baba geriye döner,

cebinden bir bez yağlık (mendil) çıkarır gözlerini silmeye başlar. Öteki müritler Pirlerinin

ağladığını görünce, hayrola Hak Erenlerimiz kötü bir şey mi oldu çok ağlamışsın neden? Diye

sorarlar. Sütçü Can Baba çok kısa olarak talebelerine dönerek şöyle der. 38-40 senedir bel

bükerim, diz çökerim, dolaplar dolusu Kitaplar okudum, kurban olduğum Allah’ım, Vehbi’nin

Page 10: bozkırlı vehbi umman

768 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

dediklerinin yüzde birini de ne olur bana da nasip et. Tanrım adam bir UMMAN imiş te biz farkına

varamamışız der. İşte VEHBi UMMAN adı böylece Bozkır çevresinde ve Çat Köyünde, sürgün

edilene kadar ve de halâ öyle anılıp gidiyor.

17. SORU: Bizim üstünde durduğumuz esas konuda buydu. Vehbi Umman’ı neden ve

niçin sürgün ettiler. İşlediği bir suç mu? Oldu. Herhangi bir makama veya kişiye hakaret falan mı

etti de sürdüler köyünden yurdundan?

Cevap: Allah nelere kadir değil ki, ahı tutu Vehbi’nin hepsine. Soyları sopları kurudu

cümlesinin. Cevahirimizi, ummanımızı, fidan boylu Hak Erenlerimizi sığdıramadılar, Mervan

soyları. Yalan ihbarda bulundular, sürdüler AKYAY denen bir yere.

18. SORU: Mehmet Emmi. Gözlerin doldu içiniz yanıyor bunu ah çekmeleriniz ve Allah

diye içten haykırışların gösteriyor, niçin ve neden dolayı iftira ettiler sürüldü Vehbi?

Cevap: Vehbi Umman Emmimiz, babasına, anasına ve de tüm ailesine çok bağlı, aynı

zamanda bütün insanlara saygılı bir er imiş. Tarlaya, bağa, bahçeye anasını, babasını asla yalnız

yollamaz, her işte onlara yardımcı olur, ben bir delikanlıyım demez, atalarının izni olmadan

adımını atmazmış hiçbir yere. Ailesine böyle bağlı olması, efendiliğinin yanında insanlara karşı

da çok saygılı ve itaatli davranışları bazı fesat haset maviye soylarını harekete geçirdi. Bizim

Köyümüzden iki kişi ağız birliği yapmışlar komşu köyümüz olan Dere köyden de bir yalancı şahit

bulmuşlar, gidip Bozkır Kadısına yalanlarını iftiralarını kusmuşlar, sonra da sürgün emrini getirip

tebliğ etmişler.

19. SORU: Vehbi'yi ihbar edenlerin isimlerinden hiç, bahsetmiyorsun bu bir. Hiç hakkını,

hukukunu arayanınız yok mu idi o zamanda; bu iki. Üçüncüsü de nasıl bir iftira atmışlar Vehbi’ye

Mehmet emmi?

Cevap: Ah seni ah, ceviz ağacına taş atmasını ne de güzel biliyorsun. İlle de cevizler

düşene kadar taşlayacaksın, bizde Cevizleri dökelim öyleyse gayri yaş seksen sekiz kimseden

korkmaya ürkmeye hacet yok. Dedem rahmetli olayı bana şöylece anlattı ve de dedi ki, sen de

çocuklarına anlat ki Ummanımız, yiğidimiz unutulup gitmesin derdi.

Kendi köyümüzden (Gök İmam) denen birisiyle, (Hatipli Oğlu) diye birisi Dere

Köyünden buldukları yalancı şâhitle birlikte oturup fesat tuzağını kurmuşlar. Bazıları şurayya

derler, bazıları da şerriye derler amma, dedem bana şerriyye diye öğretti. O zaman devletin idaresi

şerriyye imiş. Bizim şimdiki dilimize göre şeriat düzeni varmış Türkiye’de. Bunlar gitmişler

Bozkır Kadısının huzuruna, ağız ve söz birliği ederek tabi. Aman efendimiz ne günlere kaldık,

Çat Köyünde kızılbaş zındık var. Devleti Aliyyemize ağıza alınmayacak küfürler ediyor, ne

dinimiz kalıyor ne de imanımız, bu zındık altı aya kalmaz bütün çevre halkını devletimize karşı

isyan ettirir. Ne kadar erken olursa daha hayırlı olur diye ifade verirler. O zamanda da üç er kişinin

Page 11: bozkırlı vehbi umman

769 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

verdiği ifade şeriyye kanunlarına göre itirazsız geçerli sayılırmış. Sürgün haberi bizim işte şimdi

oturup konuştuğumuz bu eve gelmiş. Vehbi ve Çakal Ali emmim, yani Vehbi’nin babası ücret

karşılığında (neresiydi hatırlayamadım) bir yere iş tutmaya çalışmaya gitmişlermiş. Eve gelen

sürgün emrinden onların haberleri yokmuş. Evdekiler haberi ulaştırma hazırlığı ve üzüntüsü

içindelermiş garibanlar. Bak şimdi burasına iyice kulak ver dinle. Sürgün haberinin geldiği

günden iki gün sonra Çakal İmam Ali Emmim tek başına eve dönmüş. Evdekiler sormuşlar, hani

Vehbi nerede? Gelecek demiş emmim. Oturup biraz hal hatır konuştuktan sonra, gelen Devlet-i

Aliye’nin emrini söylemişler, Ali Emmime. Vehbi’nin babası olan Ali Emmim üç gün kimselere

bir şey söylememiş. Daha sonra kadınların olmadığı bir günde, emmim olanları bir bir anlatmış.

20. SORU: Mehmet Emmi Çakal İmam dediğin Ali Emmi Vehbi'nin Babası ne anlatmış,

ev halkına, Deden de anlatılanları dinlemiş mi?

Cevap: Tabi ki Dedem de dinlemiş ki bunları bana tek tek anlatan da dedemdi. Ben sizlere

O rahmetlinin bana bıkmadan yorulmadan daima tekrar tekrar anlatırdı' ki, ben dede bunu

anlattıydın dediğimde, evet oğlum anlattım amma bir daha bir daha derim ki unutmayasın.

Gelecek nesillere sen noksansız anlatasın derdi. Çakal İmam Ali emmim sormuş, size kadılıktan

sürgün emri hangi gün geldi diye, Onlarda salı günü geldiğini söylemişler. Emmim kafasını önüne

doğru bir kaç kez salladıktan sonra Allah’ım sen her şeylere kadirsin deyip bir mühlet sessiz

durmuşlar. Cuma günü iş tutmadık dinlendik demiş Ali emmim. Vehbi izin istedi, iki üç saat

kadar kaldığımız yerden ayrıldı sonra da geriye geldi önüme diz çöküp oturdu, yüzüme baktı

durdu. Vehbi bana öyle baktıktan sonra baba benim yaşım 25 - 26 ya vardı, şimdiye kadar şayet

senin gönlünü incitecek bir hatam olduysa bana hakkını helâl et dedi. Bende helâl olsun oğlum!

Sen beni hiç üzmedin de incitmedin de, kat kat hakkım sana helâldir dedim. Benimde evlâdın

olarak hakkım varsa sana helâl olsun baba, ben kalıbı değiştiriyorum, bilesin ki ben ölüyorum

amma, senin bildiğin ölüm gibi değil. Ölüyorum fakat ölmüyorum yalnız bu kalıbımı

değiştiriyorum der babasına. Ali emmim devam eder anlatmaya. Vehbi; baba dedi gel şu yerde

duran döşeğin yerini değiştirelim, birazcık aşağıya doğru çekelim dedi. İkimizde uçlarından

tuttuk, döşeği Vehbi’ nin dediği yere çektik. Döşeğin üstüne bir uzandı hemen kalkıp bana

dönerek dedi ki, baba senden tek isteğim olacak, sakın anama beni öldü deme. Vehbi gelecek

diyeceksin tamam mı? Babam dedi. Bende tamam dedim. Bu tembihatını iki üç kez söyledi. Ve

(Lailahe illailah) dedi (MEGANiME TESİRETEN SETAZARE MiN YARESULLALLAH ) diye

iki defa dedikten sonra (Ya ilahe illallah) dedi, tekrardan yine (Meganime Tesireten Setazare Min

Yaresulallah) dedikten sonra, bu dediklerimden bir şey anlamayacaksın babam. Amma dedi,

bağdaş kurup oturdu. İçinden bir şeyler okumaya başladı. O gün akşam oldu yattık. Sabah kalktık.

Vehbi haydi canım babam sana yol göründü hazırlan seni yolcu edeyim dedi. Bende sen ne

Page 12: bozkırlı vehbi umman

770 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

olacaksın evlât dedim. Ben burada bekleyeceğim baba, beni alırlar dedi. Kurbanın olayım hiç bir

şey sorma sen yola çık, anamı üzmeyelim Vehbi gelecek de yeter dedi, Cebindeki biraz parasını

da benim heybenin içine attı. Helalleştik bu kadar, diyerek sözlerini bitirmiş işte Vehbi bu

âlemden böylece geçip gitti. Babasını alelacele yollayışı kanımca şu sebepten, oraya zaptiyeler

gelirde elini kolunu bağlar eziyet falan ederlerse bunları babası görmesin. Vehbi babanın

gönlünde bir muamma gibi aynı Vehbi olarak kalsın diye yaptı galiba.

21. SORU: Mehmet emmi. Vehbi'nin şu anda elimizde olan Kitabını kime emanet etmiş.

Bu birinci kitabını bırakırken ne gibi vasiyetleri olmuş, bu konuda duyumların var mı?

Cevap: Kitabını ne babasına nede dedeme bırakmamış. Onun can dostu sırdaşı bir adam

vardı bizim köyde. Adına Cezayirli derlermiş. Bu Cezayirlinin esas adı Mehmet imiş, sizlerin de

aklınız erer sanırım. Bizim mahallede bir Eyüp Hoca vardı, işte O’nun babası olan Cezayirliye

bırakmış.

Vasiyetine gelince: Sakın Matbuaya vermeyin sizlerin de başınız belâya girmesin, beni

gönlünüzde dilinizde yaşatırsanız yeter demiş. Cezayirli Sünni inancı içinde Ulama bir insanmış.

Hacı bile olmuş amma Vehbi onu çok sevmiş. Eyüp Hoca Rahmetli bizlere babasından dinlediği

bir duyumunu şöyle anlatmıştı. (Eyüp Hoca anlatıyor) Babam da yanlarında olmak üzere, Bektaş

Baba, Dazlak Bızzı Baba, Abdal Goca Baba, Vehbi Umman ve yanlarında bunların görüşüne

yakın üç kişi daha varmış, tabi ki Cezayirli de yanlarında dedik ya, yaylaya gezmeye

gidiyorlarmış. Tabi ki yayla yolu dik yokuş, epeyce uzakta. Bunlar Ak Dağ dediğimiz yerdeki

düz yola çıkınca biraz dinlenmişler, yola tekrar koyulmuşlar. Elli, yüz adım yürümüşler, Vehbi;

Cezayirli gel seni Müslüman edeyim demiş. Cezayirli öfkeyle, ben gâvur muyum Vehbi de sen

Müslüman edeceksin diye bozulmuş. Aradan yarım saat kadar geçmiş. Cezayirli kendi kendine,

acaba et desem ne yapacaktı bu Vehbi diye düşünmeye başlamış. Sonunda karar vermiş önde

giden Vehbi’nin yanına varmış, evet Vehbi geldim işte et beni Müslüman demiş. Gelmeye

bilsene, vaktin zamanın geldi artık diye sözü öylece bağlamış. Vehbi ile Cezayirli ikisi altı gün

“HAVLET'E” çekilmişler. (Gizli bir yere) Ondan sonra Cezayirli köyden bir gitmiş, tam yedi

sene sonra gelip Vehbi'nin dedikleri sözleri sormadığım âlim ulema kalmadı hepsi de bana aynı

şeyi söylediler. “Ne ararsın buralarda ne sorarsın kaynak bunları sana diyen erenlerde; git senin

derdinin devası o er kişiyi bul demişler” diye anlatırdı, oğlu Eyüp Hoca bizlere... Vehbi

Umman’ın soyundan olan, aynı zamanda iki üç göbek yakını ve de yeğeni olarak, Bozkırın Çat

Köyünde yaşamını sürdüren Çakaloğlu Mehmet Emmi ile sohbetimiz daha çok uzun fakat bazı

halk arasındaki söylencelerin öz kaynağını bulamadığımız için konuyu burada bağlıyoruz. Şayet

günün birinde eli kalem tutan bir can çıkarda bu ozanımızı, Enel Hak yolcusu bilginimizi daha

detaylı bir biçimde araştırırsa kendisini saygıyla anarız şimdiden. Yazılarımızın başında da

Page 13: bozkırlı vehbi umman

771 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR

söylediğimiz gibi, koca bir deryayı kıyısız bir ummanı keşfedebilecek ne öğretimimiz yeterli nede

gücümüz demiştik. Pek çok araştırmacı yazar büyüklerimizin eserlerini gücümüzce okuduk.

Bundan dolayıdır ki hatalarımızın çok olacağını baştan kabullenerek, yılmadan bu üstat kişinin

varlığını halkımıza açıklamaya çabaladık. Şurasını da açıklamadan geçemeyeceğim bir mesele

vardır ki beni gerçekten hayal kırıklığına uğratmıştır. Kimi yazarçizer dostların kapılarını çaldım,

yardımcı olmalarını istedim fakat Vehbi’nin kitabını elimden alarak kendi ticari emellerinin ürünü

yapmaya kalkıştılar. Alevi ve Bektaşiliği kimselere kaptırmayanlar ile araştırmacı olduklarını

söyleyen, saygı duyduğum bazı kişiler, tüm yakarışlarıma rağmen hepsi başlarından atmaya

çalıştılar. Bütün çektiğim sıkıntılara rağmen, felçli olan sağ kolum olmadan da tek sol kolumun

ve sol el parmaklarımla deyim yerindeyse karınca kararınca bu hale getirebildim. Günahlarıyla

sevapları ile yanlışları ve cümle, imlâ, virgül, nokta hataları ile halkıma sunuyorum. Arapça

okumasını bilen bir öğrenci arkadaşa sesli olarak okutup kasete aldım. Aylarca o kaseti dinleye

dinleye tek iğnem ile bu kuyuyu kazabildim. Niyet, gayret, azim ve çaba benden, takdir bu kitabı

alıp okuma nasip olan canlara aittir.

Hasan KARA – Konya Bozkır Çat Köyü halkından.

Babam Mehmet Ali Yılmaz’ın Bozkır Çat Köyü ile ilgili bir anısını okuyucularımızla

paylaşacağım.

Babam Mehmet Ali Yılmaz (rahmetli) Kuleli Asker Lisesinde okurken, kalçasında çıkan

bir şark çıbanının iyi olması için aldığı üç aylık hava değişimi ile Bozkır’a gelir. (Babam 1928

doğumlu olduğuna göre 1945- 46 yılları olması lâzım) Dedem Saatçi Şakir Yılmaz’ın kitapçı ve

gazeteci olmasından dolayı herkesin uğrak yeridir. Dükkânda otururlarken dört adam gelir, orası

burası derken babam Enel Hak, Yunus, Tasavvuf derken konuşmasını iki üç saate yakın

sürdürmüş. Gelen adamlar Çatlıymış. Babamın konuşmasından çok etkilenen Çatlı kişiler sekiz

ya da dokuz kişi Cuma günü dükkâna tekrar gelirler. Babama derler ki: Bizim imamımız olur

musun? Dedem hemen müdahale eder, O İstanbul’da okuyor, oğlanın kafasını meşgul etmeyin

diyerek adamları gönderir. Babam İstanbul’a gittikten sonra o kişiler (dedemin ifadesine göre

sekiz, on aile) her Cuma günü uğramışlar.

Page 14: bozkırlı vehbi umman

772 BOZKIRLI VEHBİ UMMAN

ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR