avrupa İnsan haklari sÖzleŞmesİ

92
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ PROF. DR. YÜKSEL METİN

Upload: lamond

Post on 07-Feb-2016

119 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ. PROF. DR. YÜKSEL METİN. AVRUPA KONSEYİ. - PowerPoint PPT Presentation

TRANSCRIPT

Page 1: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKL ARI SÖZLEŞMESİ

PROF. DR. YÜKSEL METİN

Page 2: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA KONSEYİ

• Tarihçe: İkinci Dünya Savaşının Avrupa’da yarattığı siyasal, toplumsal ve ekonomik çöküntü, yeni bir Avrupa kurulması düşüncesine yol açmıştır. Avrupa’da kurulacak yeni birlik, yeni diktatörlüklerin doğmasını, Avrupa’da yok edici bir savaşın içine tekrar düşülmesini önleyecektir.

Birleşmiş Milletler Örgütü, bu amaçla ortak değerlere sahip bölgesel kuruluşlara ağırlık verilmesi gereğini duymuş ve bunları teşvik etmiştir.

16 Avrupa ülkesinden gelen delegelerin katılımıyla 1948 yılında Lahey’de bir Avrupa Kongresi toplanmış ve bir Avrupa Birliği kurulması çağrısında bulunmuştur. Bu çağrının içerisinde toplantı, düşünceyi açıklama özgürlüklerinin ve siyasal muhalefetin serbestçe yürütülmesini güvence altına alacak bir insan hakları temel yasasının kaleme alınması ve bu yasanın uygulanmasını sağlamada gerekli yaptırımları yerine getirme yetkisine sahip bir insan hakları divanının kurulması da öngörülüyordu.*

Page 3: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA KONSEYİ

Avrupa Konseyi, Lahey Kongresi ile başlayan sürecin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 10 Batı Avrupa ülkesi (Belçika, Fransa, Lüksemburg, Hollanda, İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda, İtalya ve İsveç) 5 Mayıs 1949 tarihinde Londra’da Avrupa Konseyi Statüsü’nü imzaladılar.*

Konsey’in bugün itibariyle 47 üyesi bulunmaktadır. Konsey Statüsü 1949’da yürürlüğe girmiştir. Türkiye Statü’yü aynı yıl onaylamış ve Avrupa Konseyi’ne üye olmuştur.

Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmak amacıyla kurulmuş hükümetler arası bir kuruluştur.

Avrupa Birliği'nden farklı bir örgütlenmedir.* 

Page 4: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA KONSEYİ

• Yapısı: Bakanlar Komitesi, Genel Sekreterlik, Parlamenterler Meclisi, Yerel ve Bölgesel Yetkililer Kongresi’nden oluşur.*

Bakanlar Komitesi: Konsey üyesi Devletlerin dışişleri bakanlarından ya da her Üyenin Avrupa Konseyi’ndeki daimi temsilcisinden oluşur. Bakanlar Komitesi Avrupa Konseyi’nin karar organıdır.*

Parlamenterler Meclisi: Eski adı “Danışma Meclisi”dir. Avrupa Konseyinin müzakere organıdır. Adı Parlamenterler Meclisi olmasına karşılık bu meclisin yasama yetkisi yoktur. Sadece bir danışma organıdır. Bakanlar Komitesi’ne önerilerde bulunur. Parlamenterler Meclisi Üyeleri ve yedekleri her Üye Devletin parlamentosu tarafından kendi üyeleri arasından seçilir. Mecliste Türkiye 12 üye ile temsil edilmektedir.*

Page 5: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA KONSEYİ

Yerel ve Bölgesel Yetkililer Kongresi: Avrupa bölgelerinin ve belediyelerinin sesi olan bir yapılanmadır.*

Genel Sekreterlik: Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı ve gerekli görevlilerden oluşur. Sekreterlikte Avrupa Konseyi’nin uğraş alanına giren birçok müdürlük vardır. (İnsan Hakları, Hukuk İşleri, Yerel ve Bölgesel Kuruluşlar, Sosyal Sorunlar, Sağlık, Çevre Müdürlükleri vs.) Genel Sekreter faaliyetlerinden dolayı Bakanlar Komitesi’ne karşı sorumludur.*

Page 6: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA KONSEYİ

• Faaliyetleri: Avrupa Konseyi’nin amaçları arasında yer alan ilkelerin en önemlisi insan hakları ve temel özgürlüklerin geliştirilmesi ve korunmasıdır.*

Konsey Statüsü’nün 3. maddesinde her Üye Devletin hukukun üstünlüğü ilkesini ve kendi yetki alanı içinde bulunan herkesin insan haklarından ve temel özgürlüklerden yararlanma ilkesini kabul ettiği açıkça belirtilmiştir.

Statü bununla da yetinmeyerek 8. maddesinde insan haklarına ve temel özgürlüklere uymayan, bunları ciddi bir biçimde çiğneyen Üye Devletlerin Konsey’den çıkarılması yolunu düzenleyerek insan haklarına saygılı olma kuralını bir yaptırıma da bağlamıştır.

Bunların dışında pek çok alanda faaliyet göstermektedir.

Page 7: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• Tarihçe: İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen ciddi insan hakları ihlallerinin bir sonucu olan batılı devletler arasındaki arayışlar ilk olarak 1948 tarihli Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin hazırlanmasına neden olmuştur.*

İçeriği ağırlıklı olarak sivil ve siyasi haklardan oluşan Beyanname, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin aksine devletlerin eylemlerine ilişkin herhangi bir denetim sistemi içermemekte, sadece manevi bir amaca (uygun davranma) hizmet etmektedir.*

1949 yılında 10 Avrupa ülkesinin katılımıyla kurulan Avrupa Konseyinin temel amacı, Avrupa’nın kültürel, ekonomik, sosyal ve politik yaşamını ve aynı zamanda insan haklarını, demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü geliştirmek, taraf devletler arasında bir denge yaratmaktır.*

Page 8: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Konseyin geçmişte yaşanan ve ciddi etkiler yaratan hak ihlallerine karşı bir mekanizma geliştirme çabaları 4 Kasım 1950 yılında sonuç vermiş ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Roma Sözleşmesi) imzaya açılmıştır.*

İmzalanan Sözleşme ile Evrensel Bildirge’de bahsi geçen pek çok hak için uluslararası bir koruma mekanizması geliştirilmiştir.

AİHS, Avrupa Konseyine üye devletler tarafından hazırlanan ve kabul edilen uluslararası bir sözleşmedir.

05.05.1949 tarihli Avrupa Konseyi Statüsü’nün 1. maddesi, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesini Avrupa Konseyinin görevi olarak öngörmektedir.

Page 9: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AİHS’nin Başlangıç bölümü de aynı amaca dayandığını belirtmekte ve temel özgürlüklere olan derin inancı güçlü bir şekilde ifade etmektedir: “Temel hak ve hürriyetler, Dünyada barış ve adaletin asıl temelini oluşturur ve sağlanıp korunabilmesi, her şeyden önce, insan hakları konusunda ortak bir anlayış ve ortaklaşa saygı esasına bağlıdır.”

AİHS, bu düşüncelerle hazırlanan bir sözleşmedir ve yalnızca Avrupa Konseyine üye devletlerce onaylanabilir (AİHS m. 59).

Tersi durumda da bağıntı kurulmuş olur. Avrupa Konseyine girmek isteyen devletler, AİHS’ni ve ek protokolleri imzalamaları halinde üye olabilirler.

AİHS’ne taraf olmanın Avrupa Konseyine üye olma ile ilişkilendirilmesi, AİHM’nin masraflarının Avrupa Konseyi tarafından karşılanmasından dolayıdır (AİHS m. 50). Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, AİHM’nin kesinleşmiş kararlarının yerine getirilmesini gözetir (AİHS m. 46/2).

Page 10: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• Özellikleri: Sözleşme bireyi uluslararası hukukta ilk defa hak sahibi yapmıştır.

Bireysel başvuru hakkı Sözleşme’nin en önemli unsurudur: Bu yol 11. Protokol öncesinde eski 25. maddeye göre seçimlik olarak öngörülmüştü. Yani bireye başvuru imkânının tanınması taraf Devletin ayrı bir kabul beyanına bağlıydı ve süre ile de sınırlanabiliyordu. Türkiye bireysel başvuru hakkını 1987 yılında tanıdı. 11. Protokol ise bireysel başvuruyu devlet başvurusunda olduğu gibi zorunlu hale getirdi. Türkiye 1989 yılında ise Divanın zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir.

Devlet başvurusu: Sözleşme bir ortak güvence mekanizması oluşturmuştur (collective enforcement). Buna göre her Sözleşen Devlet diğerlerinin Sözleşmeye uyup uymadığını denetlemekle görevlidir. Böylece bir Avrupa kamu düzeni yaratılmaktadır.

Page 11: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Sözleşme’nin sağladığı güvence ikincildir. Adalet Divanı bir temyiz mercii değildir. Bunun bir sonucu olarak bir davanın Adalet Divanı önüne götürülebilmesi için öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmesi gerekir. Bu kuralın diğer bir yansıması ise Mahkeme’nin sadece Sözleşme hükümlerine uygunluğu denetlemesi, iç hukuka uygunluk denetimi yapmamasıdır.

Sözleşme karşılıklılık ilkesine dayanmaz. Çünkü hedef bireyleri devletlerin ihlallerine karşı korumaktır.

Sözleşme ile sağlanan haklardan yabancılar da yararlanır.

Sözleşme yargısal bir denetim mekanizması kurmuştur.*

Page 12: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Sözleşme 57. maddesi ile çekince koyma hakkını sınırlandırmıştır.*

Buna göre, çekince Sözleşme’nin madde veya maddelerine ilişkin olabilir. Genel nitelikli çekince konulamaz. Çekince ulusal bir yasanın Sözleşme ile bağdaşmadığı durumda ve ölçüde kullanılabilir. Çekince konusu yasa veya yasa hükümlerinin açıkça belli edilmesi gerekir.

Türkiye, 1987 yılında Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na bireysel başvuru hakkını tanıma beyanında bulunurken şu çekinceyi koymuştur: “Bu beyanla Komisyona tanınan yetki bakımından Sözleşmenin 8, 9, 10 ve 11. maddelerinin 2. fıkralarında yer alan “demokratik bir toplum” kavramı, Türk Anayasası’nda yer alan ilkelere ve özellikle Anayasa’nın dibacesi ve 13. maddesine uygun olduğu şeklinde anlaşılmalıdır.”

Ancak, bu çekince Strazburg organları tarafından kabul görmemiştir.

Page 13: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• Sözleşme ve ek protokollerde yer alan hak ve özgürlükler:

Yaşam hakkı (madde 2)*

İşkence, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele ve ceza verme yasağı (madde 3)*

Kölelik, kulluk, zorla çalıştırma ve angarya yasağı (madde 4)*

Kişi özgürlüğü ve güvenliği (madde 5)*

Adil yargılanma hakkı (madde 6)*

Suç ve cezaların kanuniliği (madde 7)*

Page 14: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Özel hayata ve aile hayatına, konut ve haberleşme özgürlüğüne saygı hakkı (madde 8)*

Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü (madde 9)*

Düşünceyi açıklama özgürlüğü (madde 10)*

Toplantı ve örgütlenme özgürlüğü (madde 11)*

Evlenme ve aile kurma hakkı (madde 12)*

Hak arama özgürlüğü (madde 13)*

Page 15: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• 1. Protokol*

Mülkiyet hakkı

Eğitim ve öğrenim hakkı (Türkiye bu hükme Tevhid-i Tedrisat Kanunu hükümleri ile ilgili çekince koymuştur.)

Serbest seçim hakkı

Türkiye: İmza: 20/3/1952 Onay: 18/5/1954 Yürürlüğe Girme: 18/5/1954

Page 16: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• 4. Protokol*

Özel hukuk ilişkilerinden doğan yükümlülük nedeniyle kişi özgürlüğünden alıkonulma yasağı (Türkiye 2001 değişiklikleri sırasında Anayasa’nın 38. maddesini bu hükme uyumlu hale getirmiştir.)

Serbestçe dolaşma ve konutunu seçme hakkı

Vatandaşların sınır-dışı edilmesi ve ülkeye girmelerinin engellenmesi yasağı

Yabancıların topluca sınır-dışı edilmeleri yasağı

Türkiye, 4. Protokolü 19/10/1992 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı.

Page 17: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• 6. Protokol* Ölüm cezasını savaş ve yakın savaş durumları dışında kaldıran

protokoldür.

(Türkiye: İmza: 15/1/2003 Onay: 12/11/2003 Yürürlüğe girme: 1/12/2003).

• 7. Protokol* Bir ülkede yasal olarak bulunan yabancının keyfi şekilde sınır-

dışı edilmesi yasağı

Bir suçtan dolayı hüküm giyen kişinin üst mahkemeye başvurma hakkı (iki dereceli yargılanma hakkı)

Haksız hüküm giyen kişiye tazminat ödenmesi aynı suçtan dolayı yeniden yargılanma yasağı

evlilikte eşlerin hak eşitliği

Türkiye, 7. Protokolü 14.03.1985 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı.

Page 18: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• 12. Protokol*

Genel ayrımcılık yasağı

Türkiye, 12. Protokolü 18/4/2001 tarihinde imzaladı, ama henüz onaylamadı.

• 13. Protokol*

Ölüm cezasını koşulsuz olarak kaldıran Protokol (Temmuz 2003’te yürürlüğe girdi.

Türkiye: İmza: 9/1/2004 Onay: 20/2/2006 Yürürlüğe girme: 1/6/2006)

Page 19: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

• Avrupa Konseyi’nin İnsan Hakları Koruma Sistemi: İnsan haklarının korunmasına ilişkin bölgesel düzenlemeler içinde işlevsel açıdan en etkin olanı şüphesiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu denetim mekanizmasıdır.*

Öngördüğü koruma mekanizması bakımından bu Sözleşme’nin uluslararası hukukta önemli bir dönüm noktası teşkil ettiği genellikle kabul edilmektedir.

Ayrıca, Türkiye’nin taraflarından biri olması nedeniyle, bu Sözleşme’nin bizim açımızdan da özel bir önemi bulunduğu şüphesizdir.

Page 20: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Sözleşme’nin, 1 Kasım 1998’de yürürlüğe giren 11 No.lu Ek Protokolle yeniden düzenlenmesinden sonraki duruma göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu koruma mekanizmasının belkemiğini, hukuken bağlayıcı karar alma yetkisine sahip olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oluşturmaktadır.*

Daha önce, İnsan Hakları Komisyonu da bu koruma mekanizmasının içinde yer alıyordu.

Söz konusu Protokol ise Komisyon ve Mahkeme ikiliğini kaldırarak, tam zamanlı çalışan tek bir Mahkeme kurmuştur.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kurduğu denetim mekanizması insan hakları konusunda ikincil veya tamamlayıcı nitelikte işlev görmektedir.

Page 21: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin denetimi ulusal makamların yerine geçmek üzere oluşturulmuş değildir.

İnsan haklarını korumada ve özel olarak ihlâlleri gidermede ilk görev ulusal makamlara (yargı, yasama ve idare makamlarına) düşmektedir.

Avrupa Mahkemesi’nin yaptığı, sadece, ulusal düzeydeki denetimi tamamlayıcı bir denetimdir.

Onun içindir ki, ihlâl iddiasında bulunanların Strasbourg Mahkemesi’ne başvurmadan önce, iç hukuk yollarını tüketmiş olmaları şartı getirilmiştir. Esasen, Jack Donnelly’nin dikkat çektiği gibi, “insan hakları nihaî olarak uluslararası değil, esas olarak ulusal bir konudur”.

Page 22: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin başka bir önemli ve onu diğer uluslararası antlaşmalardan ayıran özelliği de, hükümlerinin ulusal hukuk sistemlerinde doğrudan doğruya uygulanabilir nitelikte olmasıdır.

Yani, Sözleşme hükümlerinin iç hukukta etki doğurabilmesi için, ulusal makamların onları iç hukuk kuralı haline dönüştürmek üzere ek yasama işlemi yapmalarına gerek yoktur.

Sözleşme’ye taraf devletlerin yetki alanında bulunan kişiler, o devletin mahkemelerinde doğrudan doğruya bu Sözleşme’nin hükümlerine dayanarak hak talebinde bulunabilirler.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1959 yılında kurulmuş ve bugünkü şeklini 1998 yılında yürürlüğe giren 11 no.lu Protokol ile (tam zamanlı Mahkeme) almıştır.

Page 23: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme bugün itibariyle 47 yargıçtan oluşmaktadır.

Sözleşme ve protokolleri gereği Yüksek Sözleşmeci Taraflar’a yüklenilen taahhütlere uyulmasını sağlamak için, bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kurulmuştur. Mahkeme devamlı görev yapar.

Mahkeme, Yüksek Sözleşmeci Tarafların sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur.

Türkiye 21 Ocak 1990 tarihinde Mahkemenin ZORUNLU YARGILAMA YETKİSİNİ kabul etmiştir.

Mahkemenin resmi dili Fransızca ve İngilizcedir.

Mahkeme Fransa’nın Strasbourg kentinde faaliyet göstermektedir.

Mahkeme Genel Kurulu tüm yargıçların katılımıyla oluşur.

Page 24: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Madde 19: Mahkeme’nin kuruluşu: “Bu Sözleşme ve protokolleri gereği Yüksek Sözleşmeci Taraflara yüklenilen taahhütlere uyulmasını sağlamak için, bundan böyle “Mahkeme” olarak anılacak bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kurulmuştur. Mahkeme devamlı görev yapar.”*

• Madde 20: Yargıçların sayısı: “Mahkeme, Yüksek Sözleşmeci Tarafların sayısına eşit sayıda yargıçtan oluşur.”

• Görev için aranan koşullar: En üstün ahlaki vasıflarla donanmış olması gereken yargıçlar, yüksek yargısal görevleri icra için gerekli niteliklere sahip veya alanında uzmanlığı herkesçe malum hukukçu olmalıdırlar.

Yargıçlar Mahkeme'ye kendi adlarına katılırlar.

Yargıçlar görev süreleri içinde bağımsızlık, tarafsızlık ve tam gün çalışma esasına dayalı bir görevin gerektirdiği hazır bulunma koşulları ile bağdaşmayan hiçbir görev üstlenemezler.

Page 25: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Yargıçların Seçimi: Yargıçlar, her Yüksek Sözleşmeci Taraf adına, her Yüksek Sözleşmeci Tarafın sunacağı üç aday arasından Parlamenterler Meclisi tarafından oy çokluğu ile seçilirler.

• Görev süreleri ve görevden alınma: Yargıçlar dokuz yıllık bir süre için seçilirler. Tekrar seçilmeleri mümkün değildir.

Yargıçların görev süreleri 70 yaşına ulaştıklarında sona erer.

Bir yargıç, diğer yargıçlar tarafından üçte iki çoğunluk ile alınmış ve yargıçlık için gerekli koşulları artık taşımadığına dair bir karar olmadıkça, görevden alınamaz.

Page 26: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Madde 26: Genel Kurul Halinde Toplanan Mahkeme,*

Üç yıllık bir süre için başkanını ve bir veya iki başkan yardımcısını seçer; bu kişilerin tekrar seçilmeleri mümkündür;

Belirli süreler için Daire’ler oluşturur;

Daire başkanlarını seçer; bu kişilerin tekrar seçilmeleri mümkündür;

Mahkeme içtüzüğünü kabul eder;

Yazı İşleri müdürünü ve bir veya birden fazla müdür yardımcısını seçer;

26. maddenin 2. fıkrası uyarınca talepte bulunur.

Mahkeme, önüne gelen başvuruları incelemek üzere tek yargıç, üç yargıçlı komite, yedi yargıçlı Daire ve on yedi yargıçlı Büyük Daire düzeninde toplanır.

Page 27: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Tek Yargıç, Komite, Daire ve Büyük Daire Heyetleri: Mahkeme, önüne gelen başvuruları incelemek üzere tek yargıç, üç yargıçlı komite, yedi yargıçlı Daire ve on yedi yargıçlı Büyük Daire düzeninde toplanır.

• Tek Yargıcın yetkileri: Tek yargıç, 34. maddeye uygun olarak Mahkeme’ye yapılan bir bireysel başvurunun kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına, eğer böyle bir karar ek inceleme gerekmeksizin alınabilecek ise, karar verebilir. Verilen karar kesindir.*

Tek yargıç, eğer bir başvurunun kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına karar vermez ise, ek inceleme için bunu bir komite ya da Daire’ye gönderir.

Page 28: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Komitelerin yetkileri: Bir komite, oybirliği ile 34. maddeye uygun olarak önüne gelen bir bireysel başvurunun, kabul edilemez olduğuna veya işlemden kaldırılmasına, eğer böyle bir karar ek inceleme gerekmeksizin alınabilecek ise, karar verebilir; veya

• Davadaki temel sorun, Sözleşme ve Protokollerinin uygulanması veya yorumlanması ile ilgili olup, zaten Mahkeme’nin yerleşik içtihadının konusu ise, davayı kabul edilebilir bulabilir ve aynı zamanda davanın esasına ilişkin karar verebilir. Kabul edilebilirlik kararı ile esasa ilişkin karar kesindir.*

• Daire’lerin kabul edilebilirliğe ve esasa ilişkin kararları: Tek yargıç veya Komite tarafından kabul edilemezlik kararı verilmeyen ya da Komite tarafından 28. madde çerçevesinde esasa ilişkin herhangi bir karar verilmediği durumlarda, bir Daire, 34. maddeye uygun olarak yapılan bireysel başvuruların kabul edilebilirliği ve esası hakkında kararı verir.

Bir Daire, 33. madde uyarınca yapılan devlet başvurularının kabul edilebilirliği ve esası hakkında karar verir.

Page 29: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Büyük Dairenin Yetkileri: Bir Dairenin devletlerarası başvurular ile bireysel başvurularda Büyük Daire lehine yargılama yetkisinden feragat etmesi hallerinde yargılamayı Büyük Daire gerçekleştirir (AİHS m. 30).

Buna göre, eğer Daire önünde görülmekte olan dava, Sözleşme ve Protokollerinin yorumu konusunda ciddi bir sorun doğuruyorsa ya da bir sorunun çözümü Mahkeme tarafından daha önceden verilmiş bir karar ile çelişme yaratabilecekse, Daire, daha karar vermemiş olmak kaydıyla, başvurudan el çekerek dosyayı Büyük Daire’ye gönderebilir.

Büyük Daire ayrıca Sözleşme’nin 43. ve Mahkeme İç Tüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca bir nevi temyiz incelemesi yapar.

Bir Daire kararının verildiği tarihten itibaren üç ay içinde dava taraflarından her biri davanın Büyük Daire’ye gönderilmesini isteyebilir.

Page 30: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Büyük Daire bünyesinde beş yargıçtan oluşan bir kurul istemi, eğer davada Sözleşme ve Protokollerinin yorumuna ya da uygulanmasına ilişkin ya da genel nitelikte ciddi bir sorun varsa, kabul eder. Kurul istemi kabul ederse, Büyük Daire davayı karara bağlar.

Büyük Daire, 46. maddenin 4. fıkrası çerçevesinde Bakanlar Komitesi tarafından kendisine sunulan sorunlar konusunda karar verir.

Bakanlar Komitesi, bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın, taraf olduğu bir davada verilen kesin karara uygun davranmayı reddettiği görüşüne vardığında, ilgili Taraf’a ihtarda bulunduktan sonra, üçte iki oy çokluğu ile ilgili Taraf Devletin taraf oldukları davalarda Mahkeme'nin verdiği kesinleşmiş kararlara uyma yükümlülüğünü yerine getirmediği meselesini Mahkeme’ye intikal ettirebilir. Bu durumda Büyük Daire karar verir.

Büyük Daire, Bakanlar Komitesi’nin istemi üzerine, Sözleşme ve protokollerinin yorumlanması ile ilgili hukuki meseleler konusunda danışma görüşleri verebilir.

Page 31: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Devletlerarası Başvuru: Sözleşme’nin 33. maddesinde, Devletlerarası başvuru yolu düzenlenmiştir.*

Buna göre, her Yüksek Sözleşmeci Taraf, diğer bir Yüksek Sözleşmeci Taraf’a karşı Sözleşme ve Protokollerinin hükümlerinin ihlali iddiası ile Mahkeme’ye başvurabilir.

Devletlere başvuru yetkisi somut bir menfaati korumak için değil Sözleşmeden doğan kamu düzeninin korunması için tanınmıştır.

Devlet’in kendisine zarar verildiğini ne ileri sürmesine ne de kanıtlamasına gerek vardır. İhlal iddiasının ileri sürülmesi yeterlidir. Bu tipik bir ‘actio popularis’dir.

Page 32: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Bireysel Başvuru: Sözleşme’nin 34. maddesi, bireylere uluslararası düzeyde gerçek bir dava açma hakkı tanımaktadır. Bu madde ayrıca, insan haklarını koruyucu “mekanizmanın kilit unsurlarından” olup, Sözleşme sisteminin etkililiğini sağlayan temel güvencelerden biridir.*

Sözleşme’nin 1. maddesine göre her özel kişi, Sözleşme’ye Taraf bir Devletin egemenlik alanında meydana geldiğini iddia ettiği bir ihlal nedeniyle o devlete karşı Sözleşme’nin korumasından yararlanmak isteyebilir.

Mağdurun ihlal edilen maddeyi belirtmesine gerek yoktur.

Başvurabilecek kişiler: Milliyeti, ikamet yeri, medeni statüsü, durumu veya hukuki ehliyeti ne olursa olsun, her gerçek ve tüzel kişi bireysel başvuru hakkını kullanabilir.

Page 33: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Velayet hakkından yoksun bırakılmış bir anne, bir küçük, vasisinin iznini almamış hukuki ehliyeti bulunmayan bir kişi başvurabilir.

Geniş anlamda herhangi bir hükümet dışı örgüt, yani hükümet gücünü kullanan kuruluşlar dışındaki bir örgüt, başvuru hakkını kullanabilir.

Hükümet gücünü kullanmayan kamusal kuruluşlar, devletten hukuki ve mali olarak bağımsız olan kuruluşlar başvurabilirler.

Öte yandan bir belediye veya belediyenin kamu otoritesini kullanan bir iştiraki, 34. maddeye dayanarak bir başvuru yapma hakkına sahip değildir.

Bireyler topluluğu: bir çok birey arasında genellikle geçici olup da resmi olmayan ittifaklar (“Belçika Dil Davası”) anlamına gelir.

Page 34: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Sözleşme’nin 34. maddesi, Sözleşme’nin ihlaline ilişkin soyut (in abstracto) şikayetlere izin vermemektedir.

Başvurucular, sırf Sözleşme’ye aykırı göründüğü için bir iç hukuk hükmüne karşı şikayette bulunamazlar.

Sözleşme actio popularis başvuru hakkı da tanımaz.

Temsilci vasıtasıyla yapılan başvurular: Başvurucu kendisi başvuruda bulunmak yerine temsil edilmeyi tercih etmiş ise, Mahkeme İçtüzüğünün 45(3). fıkrası, başvurucu tarafından imzalanmış yazılı bir yetki belgesinin sunulmasını gerektirmektedir.

Temsilcilerin, Mahkeme önünde adına hareket edeceği Sözleşme’nin 34. maddesi anlamındaki mağdurdan özel ve açık bir talimat aldıklarını göstermeleri esastır.

Mahkeme’ye başvurma hakkı mutlak olup, engel tanımaz. Bu ilke, Sözleşme organlarıyla haberleşme özgürlüğüne işaret eder.

Page 35: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Ulusal makamlar, şikayetlerini geri çekmeleri veya değiştirmeleri için başvuruculara her hangi bir şekilde baskı yapmaktan kaçınmak zorundadırlar.

Dikkate değer bazı örnekler şunlardır:

o yetkililer tarafından başvuruyla ilgili sorgulanma

o başvurucunun avukatına ceza davası açma tehdidi

o iç hukuktaki davada yetkililerin başvurucunun avukatını şikayet etmeleri

o polisin başvurucunun avukatını ve çevirmenini adil karşılık konusunda sorgulaması

o Hükümet temsilcisi tarafından araştırma yapılmasına karar verilmesi

o başvurucunun avukatı ve doktoruyla görüştürülmemesi

o başvurucu ile avukat arasında görüşme odasında yapılan konuşmaların gizliliğine saygı gösterilmemesi

o cezaevi görevlilerinin tehdit etmeleri

o iç hukuk yollarını tüketmediği gerekçesiyle cezaevi yetkililerinin başvuruyu Mahkeme’ye göndermemeleri

o başvuru yapabilmesi için gerekli belgeleri verme konusunda haksız ihmalleri ve gecikmeleri ve ayrıca caydırıcı sözler söylemeleri

o yetkililerin hükümlü başvurucunun Mahkeme’ye başvuru yapabilmesi için gerekli belgelerin kopyalarını vermemeleri

Page 36: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Mağdurluk statüsü: Sözleşme’nin 34. maddesine göre, Mahkeme’ye sadece Sözleşme’nin ihlali nedeniyle kendilerini mağdur kabul eden başvurucular şikayette bulunabilir.*

“Mağdur” kavramı, davada menfaat veya dava ehliyeti kuralları gibi ulusal hukuktaki kurallara bakılmaksızın, bağımsız bir şekilde yorumlanır.

Bu kavram zararın varlığını gerektirmez.

• Doğrudan mağdur: Söz konusu eylem veya ihmal, başvurucuyu doğrudan etkilemiş olmalıdır.

Ancak bu kriter, dar ve mekanik bir biçimde uygulanamaz.

Page 37: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, olayın içinde bulunduğu koşullara dayanarak, “potansiyel” mağdurların, yani doğrudan bir ihlalden şikayetçi olamayan kişilerin başvurularını da kabul etmiştir.

Şu örnek kararlara bakılabilir:

Almanya’da telefon dinleme (Klass ve Diğerleri v. Almanya, §34);

geri verme (Soering v. Birleşik Krallık);

hamile kadınlara kürtaj hakkında bilgi verilmesini kısıtlayan tedbirler (Open Door ve Dublin Well Woman v. İrlanda, §44).

Ancak, mağdur olduğu sanısı veya şüphesi, mağdurluk statüsünün varlığı için yeterli değildir.

Ulusal yasalar konusunda kişiler, eğer bir kanun soruşturma tehdidi ile davranış değiştirmeye zorluyor ise veya başvurucular ilgili mevzuattan doğrudan etkilenme riski altında bulunan kişiler gurubundan iseler, bireysel bir işlem söz konusu olmasa dahi, o kanunun haklarını ihlal ettiğini ileri sürebilirler.

Page 38: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Dolaylı Mağdur: Mahkeme, başvurucu ile doğrudan mağdur arasında şahsi ve özel bir bağ bulunması halinde, dolaylı mağdur kabul edilen başvurucunun yaptığı bireysel başvuruyu kabul edebilir.

Örnekler:

o Sözleşme’nin 2. maddesi bağlamında, mağdurun karısının yaptığı başvuru (McCann ve Diğerleri v. Birleşik Krallık)

o ölen adamın yeğeninin yaptığı başvuru (Yaşa v. Türkiye)

o Sözleşme’nin 3. maddesi bağlamında, gözaltında kaybolan bir adamın annesi tarafından yapılan başvuru (Kurt v. Türkiye) kabul edilmiş, ancak kaybolan bir adamın kardeşi mağdur olarak kabul edilmemiştir (Çakıcı v. Türkiye).

• Mağdurun Ölümü: Sadece hayatta olan kimseler tarafından veya onların namına başvuru yapılabilir; ölü bir kimse bir temsilciyle de olsa bir başvuru yapamaz (Kaya ve Polat v. Türkiye).

Ancak mağdurun ölümü, Mahkeme tarafından otomatik olarak başvurunun düşürüleceği anlamına gelmez.

Page 39: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme’ye başvuru yapıldıktan sonra asıl başvurucunun ölmesi halinde, asıl başvurucunun aile üyelerinin başvuruyu devam ettirmekte yeterli menfaatlerinin bulunması koşuluyla, başvurunun görülmesine devam edilebilir.

Ancak doğrudan mağdurun Mahkeme’ye başvuru yapılmadan önce ölmesi halinde durum değişir.

Ayrıca Mahkeme, bir başvuruyu insan haklarının korunması amacıyla incelemeye devam etmenin uygun olup olmadığını değerlendirme yetkisine sahiptir. Bu yetkinin kullanılması, genel yarar meselesinin bulunup bulunmamasına bağlıdır.

Bu mesele, özellikle bir başvurunun davalı devletin mevzuatı veya hukuk sistemi veya uygulamasıyla ilgili olması halinde ortaya çıkabilir.

Page 40: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Mağdurluk Statüsünün kaybı: Başvurucu bütün bir yargılama boyunca mağdurluk statüsüne sahip olduğunu göstermek zorundadır.

Bununla birlikte, ulusal makamlar tarafından başvurucunun cezasının hafifletilmesi veya başvurucu lehine bir tedbir alınması, ancak ihlalin açıkça veya özü itibarıyla kabul edilmiş olması ve daha sonra ihlalin giderilmiş bulunması halinde başvurucunun mağdurluk statüsünü kaldırır.

Mağdurluk statüsünün kalkıp kalkmadığı, başka şeylerin yanında, ihlal edildiği iddia edilen hakkın niteliğine, kararda gösterilen gerekçelere ve ihlalin ilgili kişi üzerindeki sonuçlarının bu karardan sonra da sürüp sürmediğine bağlıdır.

Page 41: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Kabul edilebilirlik koşulları (Madde 35): “Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.”*

• İç hukuk yollarının tüketilmesi: İç hukuk yollarının tüketilmesi şartı, Sözleşme’nin 35. maddesinin kendisinin de işaret ettiği gibi, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilmiş bir kuralıdır.*

Devlet iç hukuk yollarının tüketilmesi kuralına dayanmaktan feragat edebilir; bu konuda uzun zamandan beri yerleşik bir uluslararası uygulama bulunmaktadır.

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin insan haklarını koruyan ulusal sistemlere ikincil bir koruma sistemi olması amaçlanmış olduğundan, ulusal hukukun Sözleşme’ye uygunluğu konusundaki sorunları karara bağlama fırsatına ilk olarak ulusal mahkemelerin sahip olması daha uygundur.

Page 42: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• İç hukuk yollarını tüketme kuralının varlık nedeni: Ulusal makamlara ve öncelikle mahkemelere, iddia edilen Sözleşme ihlallerini önleme veya düzeltme imkanı vermektir.

Bu kural, Sözleşme’deki hakların ihlali bakımından iç hukuk tarafından etkili bir hukuk yolu sağlanacağına dair 13. maddede öngörülen bir varsayıma dayanır.

Bu kural Sözleşme mekanizmasının ikincillik niteliğinin önemli bir yönüdür.

Mahkeme bir kararında, iç hukuk yollarını tüketme kuralının Sözleşme’deki koruma mekanizmasının işleyişinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bunun temel bir ilke olduğunu tekrar etmiştir.

Page 43: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Kuralın uygulanması: İç hukuk yollarını tüketme kuralı, AİHM tarafından, aşırı biçimcilikten uzak ve belirli bir esneklikle uygulanmaktadır.

İç hukuk yollarını tüketme kuralı mutlak olmadığı gibi, otomatik olarak uygulanabilir bir kural da değildir.

Bununla birlikte, başvurucular ulusal hukukun yürürlükteki kurallarına ve usullerine uymak zorundadırlar; bunlara uymamaları halinde, başvuruları Sözleşme'nin 35. maddesindeki şartı taşımayacaktır.

Başvurucunun yaptığı bir usul hatası nedeniyle üst başvurunun incelenmesi reddedildiğinde, Sözleşme'nin 35(1). fıkrasına uyulmuş olmaz.

Page 44: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Birden fazla iç hukuk yolunun bulunması: Potansiyel olarak birden fazla etkili iç hukuk yolu varsa, başvurucunun bunlardan sadece bir tanesini kullanması yeterlidir.

Gerçekten bir hukuk yolu tüketilmiş ise, aynı amacı taşıyan bir diğer hukuk yolunu tüketmek gerekli değildir.

Kendi olayına en uygun hukuk yolunu seçmek, başvurucuya düşer.

Eğer iç hukuk, hukukun farklı alanlarında birden fazla paralel hukuk yolu öngörmüş ise, Sözleşme’yi ihlal iddiası bakımından bu hukuk yollarından biri vasıtasıyla çözüm elde etmek isteyen bir başvurucunun, esas itibarıyla aynı amaca sahip diğerlerini de kullanması zorunlu değildir.

Page 45: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Şikayetin özü itibarıyla ileri sürülmüş olması: Sözleşme’deki bir hakkın iç hukuktaki yargılama sırasında açıkça ileri sürülmüş olması gereklidir.

En azından bir şikayet iç hukukta “özü itibarıyla” ileri sürülmüş olmalıdır.

Bu demektir ki başvurucu, iddia ettiği ihlal konusunda ilk önce ulusal mahkemelere çözüm fırsatı vermiş olmak için, iç hukukta Sözleşme hükümlerine dayanmamış olsa bile, aynı veya benzer argümanları iç hukuka dayanarak ileri sürmüş olmalıdır.

Page 46: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• İç Hukuk Yolunun Varlığı ve Uygunluğu: Başvurucular olayların geçtiği tarihte sadece, hem teoride hem de pratikte mevcut olan ve kendilerinin doğrudan başvurabilecekleri iç hukuk yollarını tüketmek zorundadırlar.

Bir başka deyişle başvurucular, erişilebilir olan, başvurucuların şikayetlerine bir giderim sağlayabilecek olan ve makul ölçüde bir başarı şansı sunan iç hukuk yollarını tüketmek zorundadırlar.

Takdire bağlı veya olağanüstü hukuk yollarını kullanmak gerekli değildir.

Başvurucu için doğrudan erişilebilir olmayan, ancak bir merciin takdirine bağlı olan bir hukuk yolunu tüketmek de gerekli değildir.

Bir başvurucu, Mahkeme’nin uygun olmadığını kabul ettiği bir başvuru yolunu tüketmeye çalışmış ise, bu yolu tüketmek için geçen süre, altı aylık sürenin işlemesini durdurmayacak ve süresi dışında yapılan başvurunun reddedilmesine yol açacaktır.

Page 47: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Kullanılabilirliği ve etkililiği: İç hukuk yollarının mevcudiyeti sadece teorik olarak değil, ama aynı zamanda pratik olarak da yeterince belirgin olmalıdır.

Belirli bir iç hukuk yolunun kullanılabilirlik ve etkililik kriterlerini taşıyıp taşımadığını karara bağlayabilmek için, olayın içinde bulunduğu özel koşullara bakılmalıdır.

Ulusal mahkemelerin görüşleri ulusal hukuk düzeni içinde istikrarlı olmalıdır. Bu nedenle Mahkeme, ulusal yüksek mahkemenin içtihatlarında farklılıklar devam ettiği sürece, bu farklılıklar nedeniyle yüksek mahkemeye başvuru yolunun “etkili” olmayacağına karar vermiştir.

AİHM, başvurucunun iç hukuk yollarını tüketmek için olayın şartları içinde kendisinden makul olarak yapması beklenebilecek her şeyi yapıp yapmadığını incelemektedir.

Sözleşmeci bir Devletin egemenlik alanı dışında yaşayan başvurucular, pratik açıdan sıkıntı çekseler ve anlaşılabilir bir kişisel isteksizlik duysalar bile, kural olarak, o devletin iç hukuk yollarını tüketmekten muaf değillerdir.

Page 48: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Kuralın uygulanması konusunda sınırlar: “Uluslararası hukukun genellikle tanınmış kuralları”na göre, başvurucuyu mevcut hukuk yollarını tüketme yükümlülüğünden muaf tutmayı gerektiren özel koşullar bulunabilir.

Sözleşme’ye aykırı eylemlerin tekrarından ve bu eylemlere kamu makamlarının resmen hoşgörü göstermelerinden oluşan bir idari pratiğin bulunduğu gösterilmiş ise ve bu pratik yargılamayı yararsız ve etkisiz kılacak nitelikte ise, iç hukuk yollarını tüketme kuralı uygulanmaz (Aksoy v. Türkiye).

AİHM İçtihatlarına göre, iç hukuk yollarının tüketilmesine gerek olmayan haller:o Sözleşmeye aykırılık oluşturan idari uygulamalar

o Başvurunun sürüncemede kalması

o Başvurunun engellenmesi

o Sözleşme ile çatışan açık bir ulusal kanun hükmünün bulunması

o Yerleşmiş bir yargı içtihadının bulunması

o İç hukuk yolunun etkisiz olması

Page 49: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• İspat yükü: Hükümet, iç hukuk yollarının tüketilmediğini iddia ediyorsa, başvurucunun hem mevcut hem de etkili bir hukuk yolunu kullanmadığını ispat etmekle yükümlüdür.

Bir hukuk yolunun mevcudiyeti, hukuken ve pratik olarak yeterince belirgin olmalıdır. Dolayısıyla hukuk yolunun iç hukuktaki hukuki temeli açık olmalıdır.

İç hukuk yolu, başvurucunun şikayetlerine makul bir başarı şansı sunabilecek ve bir çözüm sağlayabilecek nitelikte olmalıdır.

Mevcut olduğu ve kapsamı ve uygulama açısından gelişmekte olduğu söylenen bir hukuk yolu, açıkça düzenlenmiş ve içtihatlarla veya uygulamayla teyit edilmiş veya tamamlanmış olmalıdır.

Başvurucu için elverişli ve etkili bir hukuk yolunun bulunduğunu kanıtlama külfeti Hükümet tarafından bir kez yerine getirildiğinde, şunları göstermek başvurucuya düşer:o aslında bu iç hukuk yolu kullanılmıştır,

o veya bir nedenle olayın özel şartları içinde yetersiz ve etkisizdir,

o başvurucuyu bu şartı yerine getirmekten muaf tutmayı gerektiren özel şartlar bulunması.

Page 50: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Yeni hukuk yollarının oluşturulması: İç hukuk yollarının tüketilip tüketilmediği, normal olarak, Mahkeme’ye başvurunun yapıldığı tarihte yargılamanın iç hukuktaki durumuna bakılarak değerlendirilir.

Ancak bu kuralın bir istisnası, yeni iç hukuk yollarının oluşturulması halidir (İçyer v. Türkiye).

Mahkeme yeni oluşturulan hukuk yollarının erişilebilirliğini ve bunun etkililiğini dikkate almaktadır.

Mahkeme, iç hukukta veya uygulamada yapısal veya genel kusurlar tespit ettiği zaman, devletten bu durumu incelemesini ve gerekirse aynı nitelikte davaların Mahkeme’nin önüne getirilmesini engellemek için etkili tedbirler almasını isteyebilir.

Page 51: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, Sözleşme’deki hakların ihlal edilmesine karşı gerçekten etkili bir giderim sağlanması için, devletin ya mevcut hukuk yollarını değiştirmesi veya yeni bir hukuk yolu eklemesi gerektiği sonucuna varabilir.

Davalı devlet yeni bir hukuk yolu oluşturduğunda, Mahkeme bu hukuk yolunun etkili olup olmadığını tespit etmektedir.

Böyle bir durumda Mahkeme, benzer davalardaki diğer başvurucuların, yeni iç hukuk yoluna başvurduklarında zamanaşımıyla karşılaşmayacak olmaları şartıyla, yeni iç hukuk yollunu kullanmaları gerektiğine karar vermiştir.

Mahkeme bu başvuruları, yeni iç hukuk yolunun oluşturulmasından önce yapılmış olsalar bile, Sözleşme’nin 35(1). fıkrasına göre kabul edilebilir bulmamıştır (İçyer v. Türkiye).

Page 52: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• 6 aylık süre kuralı: “Mahkeme’ye ancak, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen ilkeleri uyarınca iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ve iç hukuktaki kesin karar tarihinden itibaren altı aylık bir süre içinde başvurulabilir.”*

Altı aylık süre kuralının amacı, o hukuk güvenliğini güçlendirmek,

o Sözleşme bakımından olayların makul bir süre içinde incelenmesini sağlamak

o Yetkililer ve ilgili kişileri uzun sürecek bir belirsizliğe karşı korumaktır.

Bu kural ayrıca, müstakbel başvuruculara bir başvuruda bulunup bulunmamayı düşünmeleri ve eğer başvuruda bulunacaklarsa ileri sürecekleri şikayetler ve iddialar konusunda karar vermeleri için yeterli zaman sağlar.

Page 53: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Zamanın geçmesi ileri sürülen iddiaların gereği gibi incelenmesinde sorun yaratacağı için, bu kural dava konusu olayların kanıtlanmasını kolaylaştırır.

Bu kural, Mahkeme tarafından yapılan denetimin süre yönünden sınırlarını gösterir ve hem bireylere ve hem de devlet yetkililerine belirtilen süre geçtikten sonra artık denetimin mümkün olmadığını gösterir.

AİHM, altı aylık süre kuralını, Hükümetin bir itirazı olmasa bile, re’sen dikkate alır.

Page 54: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• 6 aylık sürenin başladığı tarih: Altı aylık süre, iç hukuk yollarının tüketilmesi sürecinde verilen nihai karardan başlar.

Başvurucu normal şartlarda etkili ve yeterli olabilecek iç hukuk yollarını kullanmış olmalıdır.

Sadece olağan ve etkili hukuk yolları dikkate alınır.

Kullanılması kamu görevlilerinin takdirine bağlı olan ve sonuç olarak başvurucu tarafından doğrudan erişilebilir olmayan iç hukuk yollarının tüketilmiş olması dikkate alınmaz.

Aynı şekilde, belirli bir süreye sahip olmayan hukuk yolları belirsizlik yaratır ve Sözleşme’nin 35(1). fıkrasındaki altı aylık süre kuralını işlevsiz kılar.

Page 55: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Sözleşme’nin 35(1). fıkrası, kural olarak, başvurucuların yargılamanın yenilenmesi için başvurmuş olmalarını veya benzer olağanüstü hukuk yolları kullanmış olmalarını gerektirmez; bu tür hukuk yolları kullanıldığı gerekçesiyle altı aylık sürenin uzatılmasına izin vermez.

Altı aylık süre, başvurucunun veya temsilcisinin ulusal düzeydeki nihai karardan yeterince bilgi sahibi olmasıyla başlar (Koç ve Tosun v. Türkiye).

Başvurucunun nihai ulusal kararı hangi tarihte öğrendiğini kanıtlamak, altı aylık süre kuralına uyulmadığını ileri süren devlete düşer.

Kararın tebliğ edilmesi halinde, altı aylık süre, karar örneğinin tebliği tarihinden başlar.

Avukata tebliğ edilmesi: Başvurucu iç hukuk yollarını tüketen karardan daha sonra haberdar olsa da, altı aylık süre, başvurucunun avukatının bu kararı öğrendiği tarihte başlar.

Page 56: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Kararın tebliğ edilmemesi halinde: İç hukukta kararın tebliğ edilmesi öngörülmüyorsa, süre, kararın kesinleştirildiği tarihte, yani tarafların kararın içeriğini kesin olarak öğrenebilecekleri tarihte başlar.

İç hukuk yolu bulunmaması halinde: Başlangıçtan itibaren başvurucunun etkili bir hukuk yoluna sahip olmadığı belli ise, altı aylık süre, şikayet konusu eylemin yapıldığı tarihten veya başvurucunun bu eylemden doğrudan etkilendiği tarihten veya böyle bir eylemi fark ettiği veya olumsuz sonuçlarını öğrendiği tarihten başlar.

Bir başvurucu, mevcut bir hukuk yolunu kullanmaya başlamış, ancak daha sonra bu hukuk yolunun etkisiz olduğunu fark etmişse, altı aylık süre, başvurucunun bu koşulları ilk fark ettiği veya fark etmesi gerektiği tarihte başlar.

Page 57: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Altı aylık sürenin hesaplanması: Süre, nihai kararın tefhim edildiği veya başvurucu ya da temsilcisinin bu karardan haberdar olduğu günün ertesi günü başlar ve altı takvim ayı sonra sona erer.

• Altı aylık süreye uygun davranılmış olup olmadığı, her bir davalı devletin ulusal mevzuatlarına göre değil, Sözleşme’ye özgü kriterler kullanılarak belirlenir.

• Mahkeme, altı aylık sürenin sona erdiği tarihi, davalı devlet tarafından belirlenen tarihten farklı bir tarih olarak belirleyebilir.

• Devam eden durum: “Devam eden durum” kavramı, devletin başvurucuları mağdur ettiği “süre giden” faaliyetleriyle oluşan bir vaziyete işaret eder.

• Bir olayın zamanla önemli sonuçlar doğurması, bu olayın “devam eden durum” oluşturduğu anlamına gelmez.

• İddia edilen ihlalin, iç hukuk yollarının mevcut olmadığı bir devam eden durum oluşturması halinde, altı aylık süre, devam eden durumun sonunda başlar (Ülke v. Türkiye). Durum devam ettiği sürece, altı aylık süre işlemez.

Page 58: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Dilekçede imza bulunması zorunluluğu (Madde: 35 2/a): Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bir bireysel başvuruyu aşağıdaki hallerde ele almaz:

(a) Başvurunun isimsiz olması; …”*

Mahkeme’ye yapılan bireysel başvurular imzasız ise, Mahkeme, yapılan başvuruyu kabul etmez.

Mahkeme’nin başvurucuyu belirleyebilmesi için dava dosyasında herhangi bir unsur bulunmaması halinde, Mahkeme’ye yapılan başvuru, isimsiz başvuru olarak kabul edilir.

Kimliği üzerindeki şüpheyi kaldıracak ölçüde başvurucunun bütün kişisel bilgilerini içeren ama imzalanmamış olan bir başvuru dilekçesi, kendisiyle iletişimin ardından başvurucunun temsilcisi tarafından imzalanmış olan bir başvuru, isimsiz başvuru değildir (Kuznetsova v. Rusya).

Page 59: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Hayali isimlerle yapılan başvurular: Bazı kişiler takma isim kullanmışlar ve silahlı çatışma ortamında aile üyelerini ve arkadaşlarını korumak için gerçek isimlerini açıklamamak zorunda kaldıklarına dair Mahkeme’ye bir açıklamada bulunmuşlardır. Mahkeme, “anlaşılabilir nedenlerle gerçek kimliklerini gizleme taktiklerinin ardında, yeterli sayıda belirtiden isimlerinin dışında gerçek kişiler olduklarını …” ve “başvurucular ile söz konusu olaylar arasında yeterince yakın bir bağın varlığını” tespit ederek, bu başvurunun isimsiz olmadığını kabul etmiştir.

• Mükerrer Başvuru (Madde: 35 2/b): Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bir bireysel başvuruyu aşağıdaki hallerde ele almaz:

(b) Başvurunun Mahkeme tarafından daha önce incelenmiş bir konuyla aynı içeriğe sahip olması ...”*

Page 60: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Başvuru, Mahkeme tarafından daha önce incelenmiş bir başvuru ile aynı ise ve yeni olaylar içermiyorsa, Mahkeme tarafından kabul edilemez.

Tarafları, şikayetleri ve maddi olayları aynı olan başvurular, “aynı içeriğe sahip” başvurular olarak kabul edilir.

Bir Hükümet tarafından yapılmış bir devlet başvurusu, bireyleri kendi başvurularını yapma ve izleme imkanından yoksun bırakmaz.

İncelenmiş bir başvuruyla aynı içeriğe sahip bir diğer başvuru, Sözleşme’nin 35(2). fıkrası gereğince reddedilir.

Başvurucunun daha önce ileri sürdüğü şikayetleri yeniden ileri sürdüğü bir başvuru kabul edilemez bulunur.

Page 61: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Aynı apartmanda farklı bir daire ve farklı bir kiracıyla ilgili bir konuda yapılan bir başvuruyla aynı meseleleri ileri süren ve yeni bir delil göstermeksizin önceki şikayetlerini tekrarlayan ve dolayısıyla içeriği itibarıyla aynı olan aynı başvurucunun başvurusu kabul edilemez bulunmuştur (X v. Almanya).

Bir başvurucunun gözaltında tutulma koşulları ve Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından mahkumiyetiyle ilgili bir uyuşmazlık, dokunulmazlığının kaldırılmasıyla ilgili bir uyuşmazlıkla aynı uyuşmazlık değildir (Yurttaş v. Türkiye).

Başvurucunun yeni bilgi sunduğu bir başvuru, önceki başvuru ile içerik bakımından aynı başvuru olmayacaktır.

Page 62: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Aynı Konuda Daha Önce Başka Bir Uluslararası Organa Başvurulmamış Olmalıdır (Madde: 35 2/b): Mahkeme, 34. maddeye göre yapılmış bir bireysel başvuruyu aşağıdaki hallerde ele almaz:

(b) başvurunun … başka bir uluslararası soruşturma ya da uzlaşma organına sunulmuş olup konuyla ilgili hiç bir yeni bilgi içermemesi.”*

Bu hükmün amacı, aynı olaylarla ilgili birden fazla uluslararası dava açılmasını önlemektir.

Bu fıkradaki kabul edilebilirlik koşullarının birlikte bulunması gerekir:o Başvuru, başka bir başvuru ile aynı içeriğe, yani aynı maddi olaylara, taraflara ve

şikayetlere sahip olmamalı, ve

o Başvuru, daha önce başka bir uluslararası soruşturma veya uzlaştırma organına sunulmuş olmamalıdır.

Page 63: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Organ kavramı:o Resmi bir organ olmalıdır.

o Uluslararası bir organ olmalıdır.

o Bağımsız bir organ olmalıdır.

o Yargısal bir organ olmalıdır.

Organın rolü:o Organ sorumluları belirleyebilmelidir.

o Organ bir ihlale son verme amacına sahip olmalıdır.

o Organın etkililiği.

Page 64: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Başvuru Hakkı Kötüye Kullanılmamalıdır (Madde: 35 3/a): Aşağıdaki hallerde Mahkeme, 34. madde uyarınca sunulan bireysel başvuruları kabul edilemez bulur:*

(a) Başvurunun konu bakımından Sözleşme veya Protokollerinin hükümleriyle bağdaşmaması, dayanaktan açıkça yoksun veya bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olması, ...”

Sözleşme’nin 35(3)(a) fıkrasındaki “kötüye kullanma” kavramı, genel hukuk teorisindeki olağan anlamıyla, yani bir hakkı öngörüldüğü amaçlar dışında başkalarına zarar vermek üzere kullanmak şeklinde anlaşılmalıdır.

Buna göre, başvurucunun bireysel başvuru hakkının Sözleşme’de öngörülen amacına açıkça aykırı olan ve Mahkeme’nin gereği gibi çalışmasını veya önündeki davanın gereği gibi görülmesini engelleyen bir davranışı, başvuru hakkının kötüye kullanılması oluşturur.

Page 65: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, bir başvurunun başvuru hakkının kötüye kullanılması sebebiyle reddedilmesinin istisnai bir tedbir olduğunu vurgulamıştır.

Mahkeme’ye göre, şu hallerde başvuru hakkı kötüye kullanılmış demektir: o yanıltıcı bilgi verme;

o hakaret edici bir dil kullanma;

o dostane çözüm sürecini gizli tutma yükümlülüğünü ihlal etme;

o başvurunun açıkça içerikten yoksun şikayetçilikle sunulması veya gerçek bir amaçtan yoksun bir başvuru olması;

o Başvurunun sırf siyasi propaganda ya da belli bir konuyu sırf kamuoyunun gündemine sokmak amacıyla yapılması; ve

o tüketici olarak sayılamayan diğer tüm haller.

Bir başvuruda Mahkeme’yi aldatmak amacıyla bilerek gerçek olmayan olaylara dayanılıyorsa, başvuru hakkı kötüye kullanılıyor demektir.

Page 66: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Başvurucunun Mahkeme ile iletişimi sırasında davalı Hükümete, Hükümet temsilcisine, davalı devletin makamlarına, Mahkeme’nin kendisine, Mahkeme yargıçlarına, Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğüne veya Yazı İşleri mensuplarına karşı özellikle kırıcı, hakaret edici, tehdit edici veya tahrik edici bir dil kullanması halinde, başvuru hakkı kötüye kullanılmış olur.

Başvurucunun kullandığı dilin sadece ağır, polemikçi veya müstehzi olması yeterli değildir; kötüye kullanma olarak görülebilmesi için “normal, medeni ve meşru eleştiri sınırlarını” aşması gerekir.

Sözleşme’nin 39(2). fıkrası ile Mahkeme İçtüzüğünün 62(2). fıkrası gereğince taraflara yüklenen dostane çözüm görüşmelerini gizli tutma ödevinin bir başvurucu tarafından kasten ihlal edilmesi, başvuru hakkının kötüye kullanılması olarak kabul edilebilir ve bu nedenle başvuru reddedilebilir.*

Page 67: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme tarafından geçmişte kabul edilemez bulunmuş başvurusuna benzer sıkıcı ve açıkça temelsiz başvuruları tekrar tekrar Mahkeme’ye gönderen bir başvurucu, başvuru hakkını kötüye kullanmış olur.

• Mahkemenin yetkisine ilişkin kabul edilemezlik nedenleri:*

Kişi bakımından (ratione personae) bağdaşmazlık: Kişi bakımından (ratione personae) bağdaşabilirlik, iddia edilen Sözleşme ihlalinin bir Sözleşmeci Devlet tarafından işlenmiş olmasını veya bir şekilde Sözleşmeci Devlete yüklenebilmesini gerektir.*

Davalı devlet Mahkeme’nin kişi bakımından yetkisiyle ilgili her hangi bir itirazda bulunmamış olsa bile, bu mesele Mahkeme’nin re’sen incelemesi gereken bir meseledir.

Page 68: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Başvurular aşağıdaki sebeplerle, Sözleşme’yle kişi bakımından bağdaşmaz bulunur:o başvurucu Sözleşme’nin 34. maddesi bakımından taraf ehliyetinden yoksun ise;

o başvurucu iddia edilen ihlalin mağduru olduğunu gösteremiyorsa;

o başvuru bir bireye karşı yapılmış ise;

o başvuru Sözleşme’yi onaylamamış bir devlete karşı veya doğrudan Sözleşme’ye katılmamış uluslararası bir örgüte karşı yapılmış ise;

Yer bakımından bağdaşmazlık: Sözleşme’nin 1. maddesine göre Sözleşmeci Devletler yetki alanları içerisindeki her bireye Sözleşmede belirtilen hak ve hürriyetleri tanımayı taahhüt etmişlerdir.*

Bu anlamda Devletlerin ülkeleri dışında gerçekleştirdikleri eylemler bazen Sözleşme altında Devletin sorumluluğunu ortaya çıkarabilir.

Page 69: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Örneğin, Kıbrıs davasında Türkiye kendi ülkesi sınırları dışında gerçekleştirdiği eylemler dolayısıyla sorumlu tutulmuştur. Burada önemli nokta devletin egemenlik yetkisini kullanmasıdır. Kıbrıs davasında Mahkeme Türkiye’nin bölgedeki eylemleri dolayısıyla sorumluluğunu tespit ederken Türkiye’nin bölgede askeri ve ekonomik kontrol sağlamış olmasına dayanmıştır.

Buna karşılık Bankovich davasında NATO güçlerinin eski Yugoslavya topraklarını bombalaması sebebiyle verdiği zararlar söz konusu olduğunda Mahkeme havadan bombalamanın Kıbrıs davasındaki gibi bir egemenlik kullanımı olmadığı sonucuna varmıştır.

Yer bakımından (ratione loci) bağdaşabilirlik, iddia edilen Sözleşme ihlalinin davalı devletin yargı yetkisi alanında veya davalı devlet tarafından etkili bir şekilde kontrol edilen topraklarda meydana gelmiş olmasını gerektirir.

Page 70: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Sözleşmeci Devletin ülkesi dışında meydana gelen ve Sözleşmeci Devletin yargı yetkisi alanındaki bir makamla ilgisi bulunmayan olaylara dayanan başvurular, Sözleşme’yle yer bakımından bağdaşmaz oldukları gerekçesiyle reddedilir.

Şikayetler, bir Sözleşmeci Devletin ülkesi dışında meydana gelen eylemlerle ilgili ise, Hükümet başvurunun yer bakımından kabul edilemez olduğuna dair bir ilk itirazda bulunabilir.

Böyle bir itiraz, Sözleşme’nin 1. maddesine göre incelenir.

Ancak devletin yurtdışındaki diplomatik ve konsolosluk temsilciliklerinin eylemleri nedeniyle sorumlu olduğu ve diplomatik misyonlar veya devletin bayrağını taşıyan veya devlete tescilli olan araçlarda ve uçakta yapılan eylemlerle ilgili olarak yer bakımından bağdaşmazlık meselesinin doğmadığı açıktır.

Page 71: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Zaman bakımından (ratione temporis) bağdaşmazlık: Uluslararası hukukun genel kuralları (antlaşmaların geriye yürümezliği ilkesi) gereğince Sözleşme hükümleri, bir Sözleşmeci Devlet bakımından Sözleşme’nin yürürlüğe girdiği tarihten önce sona ermiş bir eylem veya bir olay veya bir durum, o devleti bağlamaz.*

Zaman bakımından yetki sadece, davalı devlet tarafından Sözleşme’nin veya Protokollerin onaylanmasından sonraki dönemi kapsar. Sözleşme, bu tarihten önce sebebiyet verilen kusurların ve zararın giderimi için Sözleşmeci Devletlere özel bir yükümlülük yüklemez.

Mahkeme zaman bakımından yetkisini yargılamanın her aşamasında ve re’sen incelemek zorundadır; çünkü bu konu, kelimenin dar anlamıyla kabul edilebilirlik sorunundan çok Mahkeme’nin yetkisiyle ilgili bir konudur.

Page 72: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme’nin zaman bakımından yetkisinin belirlenmesi konusunda kritik tarih, kural olarak ilgili devlet bakımından Sözleşme’nin ve Protokollerin yürürlüğe girdiği tarihtir.

Devam eden ihlaller: Sözleşme organları, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesinden önce başlayan ama bu tarihten sonra devam eden ihlalin söz konusu olduğu durumlarda, zaman bakımından yetkilerinin genişletilmesini kabul etmişlerdir.

Konu bakımından (ratione materiae) bağdaşmazlık: Bir başvurunun veya şikayetin Sözleşme’yle konu bakımından (ratione materiae) bağdaşabilirliği, Mahkeme’nin maddi yetkisinden türemektedir.*

Bir şikayetin Sözleşme’yle konu bakımından bağdaşabilir olması için, başvurucu tarafından dayanılan hak, yürürlüğe girmiş olan Sözleşme ve Protokollerle korunmuş olmalıdır.

Page 73: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, diğer uluslararası belgeler tarafından korunan hakların ihlali iddialarını incelemeye yetkili olmamakla birlikte, Sözleşme metnindeki kavramların ve terimlerin anlamlarını tanımlarken, uluslararası hukukun Sözleşme dışındaki unsurlarını da dikkate alabilir ve almaktadır.

Mahkeme yargılamanın her aşamasında konu bakımından yetkili olup olmadığını inceleyebilir.

Davalı devletin çekince koyduğu Sözleşme hükümlerinden biriyle ilgili başvurular, Sözleşme’yle konu bakımından bağdaşmaz bulunur.

Ancak, Mahkeme bu çekinceyi Sözleşme’nin 57. maddesi bakımından geçerli bulmuş olmalıdır.

Page 74: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Esasa ilişkin kabul edilemezlik nedenleri:

Açıkça temelsizlik: Bir başvuru bütün şekli kabul edilebilirlik koşullarını taşısa ve Sözleşme’yle bağdaşır olsa bile, Mahkeme yine de bu başvuruyu esasın incelenmesiyle ilgili nedenlerle kabul edilemez bulabilir.*

En çok kullanılan neden, açıkça dayanaktan yoksunluktur.

Bir başvurunun konusu üzerinde yapılan ön inceleme, herhangi bir şekilde Sözleşme’de güvence altına alınan bir hakkın ihlal edildiği görüntüsü vermiyorsa ve bu nedenle normal şartlarda nihai bir karar ile sonuçlanacak esastan incelemeye devam edilmeden hemen başlangıçta kabul edilemez bulunabilecek olan bir başvuru, “açıkça temelsiz” başvuru olarak kabul edilir.

Page 75: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Açıkça temelsiz şikayetler dört kategoriye ayrılabilir:o “dördüncü derece mahkemesi” şikayetleri,

o açıkça veya görünür şekilde ihlalin bulunmadığı şikayetler,

o kanıtlanmamış şikayetler ve

o karmaşık ve zorlama şikayetler.

AİHM, bir üst mahkeme veya Sözleşme’ye Taraf Devletlerin mahkemeleri tarafından verilen kararları bozan veya ulusal mahkemelerin baktığı davaları yeniden yargılayan bir mahkeme olmadığı gibi, bir Yüksek Mahkeme gibi davaları yeniden inceleyen bir mahkeme de değildir.

AİHM’nin yetkisi, Sözleşmeci Devletlerin Sözleşme ve ek Protokolleri kabul ederek insan hakları konusunda üstlendikleri taahhütlere uyup uymadıklarını incelemektir.

Mahkeme, Sözleşme tarafından korunan hak ve özgürlükler ihlal edilmedikçe, bir ulusal mahkeme tarafından işlenen maddi ve hukuki hataları ele almakla görevli değildir.

Page 76: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, bir ulusal mahkemeyi şöyle değil de böyle karar almaya götürmüş olan olayları kendisi değerlendiremez. Eğer aksi olsaydı, Mahkeme üçüncü veya dördüncü derece mahkemesi gibi hareket edecek olur ve bu da kendisine getirilen sınırlamaları görmezden gelmesi demek olurdu.

Mahkeme, genel bir kural olarak, aşağıdaki konularda ulusal mahkemelerin tespitlerini ve vardıkları sonuçları sorgulamaz:o davadaki olayların kanıtlanması;

o iç hukukun yorumlanması ve uygulanması;

o yargılama sırasında delillerin kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi;

o kişisel bir uyuşmazlığın sonucunun esas yönünden adil olmaması;

o ceza davasında sanığın suçluluğu veya masumiyeti.

Bu kuralın bir istisnası olarak, Mahkeme’nin söz konusu tespitleri ve varılan sonuçları sorgulayabileceği tek durum, söz konusu tespit ve sonuçların açıkça ve bariz bir şekilde adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan bir tarzda keyfi olması ve kendiliğinden Sözleşme’yi ihlal etmiş olmasıdır.

Page 77: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Bir başvurucunun şikayeti, kabul edilebilirlikle ilgili bütün biçimsel koşulları taşımasına ve Sözleşme’yle bağdaşır olmasına ve dördüncü derece mahkemesi şikayeti oluşturmamasına rağmen, Sözleşme’de güvence altına alınan haklardan birinin ihlaline ilişkin bir belirti sunmuyorsa, bu başvuru açıkça temelsiz bulunacaktır.

Böyle durumlarda Mahkeme, şikayetin esasının incelenmesini kapsayacak bir ihlal işareti bulunmadığı ve şikayetin daha fazla incelenmeksizin kabul edilebilir olmadığı şeklinde karar verecektir.

Mahkeme’nin önündeki yargılama çelişmeli niteliktedir.

Dolayısıyla, Mahkeme’ye olaylarla ilgili deliller sunmak suretiyle olaylar hakkındaki iddialarını kanıtlamak ve ayrıca dayanılan bir Sözleşme hükmünün kendilerine göre ihlal edildiğine veya edilmediğine dair açıklamalarda bulunmak suretiyle hukuki iddialarını kanıtlamak taraflara, yani başvurucuya ve davalı Hükümete düşer.

Page 78: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Bu koşullar yerine getirilmediği taktirde Mahkeme, başvuruyu açıkça temelsiz olduğu gerekçesiyle kabul edilemez bulur.

Bunun meydana gelebileceği özellikle iki tür durum vardır:o başvurucunun Sözleşme’deki bir veya bir kaç maddeye sadece atıfta bulunup bu

maddelerin nasıl ihlal edildiğine ilişkin bir açıklamada bulunmaması durumu

o başvurucunun iddialarını desteklemek için özellikle ulusal mahkemelerin veya diğer makamların kararları gibi belge delilleri sunmayı ihmal etmesi veya sunmayı reddetmesi

Önemli bir zararın bulunmaması: İş yükü sorununu çözmek için 14 Nolu Protokolün getirdiği en önemli yeniliklerden biri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılacak bireysel başvurularda geçerli olmak üzere yeni bir kabul edilebilirlik ölçütünün getirilmesidir.*

Bu kritere göre, Mahkeme, bireylerin önemli bir zarara uğramadığı önemsiz başvuruları reddedebilecektir. Bir başka deyişle, 14 Nolu Protokol, “de minimis non curat” ilkesini Sözleşme metnine sokmuştur.

Page 79: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

1 Haziran 2010 tarihinden itibaren Mahkeme, yalnızca Sözleşme hükümleriyle bağdaşmayan, açıkça dayanaktan yoksun veya bireysel başvuru hakkının kötüye kullanılması niteliğinde olan başvurular hakkında değil, aynı zamanda başvurucunun önemli bir zarar görmemiş olması halinde de kabul edilemezlik kararı verebilecektir (m. 35/3-b).

Bu kritere göre AİHM, başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı bireysel başvuruları kabul edilemez bulabilecektir.

Bununla birlikte, Sözleşme ve Protokollerde tanımlanan insan haklarına saygı ilkesi, başvurunun esasının incelenmesini gerekli kılıyorsa, başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı gerekçesiyle başvuru reddedilemeyecektir.

Keza AİHM, ulusal yargı organlarınca yeterince incelenmemiş başvuruları, bu gerekçeyle reddedemeyecektir.

Page 80: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Yeni kabul edilebilirlik kriteri uygulanırken şu üç sorunun cevaplandırılması gerekmektedir:o Başvurucu önemli bir dezavantaja maruz kalmış mıdır?

o İnsan haklarına saygı ilkesi, başvurunun esasının incelenmesini gerektirmekte midir?

o Başvurucunun iddiaları ulusal bir mahkeme tarafından gereği gibi incelenmiş midir?

Başvurucunun önemli bir zarara uğrayıp uğramadığı belirlenirken başvurucunun sübjektif algısına ve objektif açıdan bunun somut olaydaki etkisine bakılmalıdır.

Mahkeme, başvurucunun önemli bir zarara uğrayıp uğramadığını denetlerken, başvurucunun ekonomik durumunu ve başvurucunun yaşadığı ülkenin ekonomik koşullarını ayrı ayrı değerlendirmektedir.

AİHM, başvurucunun önemli bir zarara uğramadığını tespit etmiş olsa bile, eğer Sözleşme ve protokollerde tanımlanan insan haklarına saygı ilkesi başvurunun esasının incelenmesini gerektiriyorsa, kabul edilemezlik kararı veremez.

Page 81: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Bir başka deyişle, kabul edilemezlik kararı ancak insan haklarına saygı ilkesi başvurunun esasının incelenmesini gerektirmiyorsa verilebilir.

Bir bireysel başvurunun, başvurucunun önemli bir zarara uğramadığı gerekçesiyle kabul edilemez nitelikte olduğuna karar verilebilmesi için, başvurunun daha önce ulusal bir mahkeme tarafından gereği gibi incelenmiş olması gerekir.

• Mahkeme’nin vereceği kararın niteliği: “Mahkeme işbu Sözleşme ve protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Tarafın iç hukuku bu ihlali ancak kısmen telafi edebiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, hakkaniyete uygun bir surette, zarar gören tarafın tatminine hükmeder.”*

Mahkeme’nin vereceği karar ihlalin varlığının veya yokluğunun tespiti ve ihlal var ise ve bunun sonucunda bir zarar söz konusu ise tazminat ödenmesi yönünde olabilir.

Page 82: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme bunların dışında Sözleşmeci Devletin belirli bir şekilde hareket etmesine yönelik bir karar veremez.

Ayrıca, Mahkeme’nin kararı iç hukukta doğrudan doğruya uygulama kabiliyetine sahip bir karar da değildir. Bu karar otomatik olarak iç hukukta gerçekleştirilen yargılamanın yenilenmesi sonucunu da doğurmaz.

Mahkeme’nin verdiği kararlar kurucu (inşai) değil, bildiricidir.

Kurucu nitelikteki kararlar, daha önce var olmayan bir hukuki durum oluştururlar.

Oysa AİHM kararları sadece Sözleşme ve Ek Protokollerinde güvence altına alınan hakların ihlal edilip edilmediğini tespit eder.

Kararların bildirici niteliğinin bir sonucu olarak, AİHM’nin iç hukuktaki işlemleri, hukuk kurallarını ve mahkeme kararlarını iptal etme yetkisi yoktur.

Page 83: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Bununla birlikte, Mahkeme ihlali tespit etmenin yanında, şartları oluştuğu takdirde başvuruculara tazminat verilmesine de hükmetme yetkisi vardır. Hakça tazminata ilişkin Mahkeme kararının bildirici değil, kurucu nitelikte olduğunu kabul etmek gerekir.

AİHM’nin verdiği kararlar, Sözleşme’nin 46. maddesinde de belirtildiği üzere, taraf devletler açısından bağlayıcıdırlar.

Mahkeme kararları sadece davanın tarafları için bağlayıcıdır.

Mahkeme kararları her ne kadar “erga omnes” bağlayıcı olmasalar da, herhangi bir konuda verilen ihlal kararı aynı durumda olan diğer devletleri, AİHM önünde mahkûm olmamak için tedbir almaya zorlamaktadır.

Page 84: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

AİHM’nin verdiği kararın kesinleşmesi üzerine, aleyhine ihlal kararı verilen devletlerin temel olarak iki tür yükümlülüğü bulunmaktadır:o Taraf devletler Mahkeme kararına uymak zorundadırlar.

o Taraf devletler, Mahkeme kararıyla tespit edilen ihlali ve ihlalin tüm sonuçlarını ortadan kaldırmak zorundadırlar. Ancak ihlali ortadan kaldırmak için kullanılacak yöntemler konusunda, kural olarak serbesttirler.

• Taraf Devletlerin Kararlara Uyma Yükümlülüğü: Sözleşme’nin 46. maddesine göre, “Yüksek Sözleşmeci Taraflar, taraf oldukları davalarda Mahkemenin kesinleşmiş kararlarına uymayı taahhüt ederler.”

Taraf devletler açısından bağlayıcı olan kesinleşmiş AİHM kararları, başvurucular açısından da bağlayıcıdır.

Bireysel ve devletlerarası başvurularda, ihlal kararı bir devlet aleyhine verilmektedir ve ilgili devlet karara uymakla ve kararın gereğini yerine getirmekle yükümlüdür.

Page 85: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Taraf devletlerin Mahkeme kararlarına uyma yükümlülüğünü yerine getirmediklerinde, sorumluluklarının ne olacağına ilişkin Sözleşme’de herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Sözleşme’nin 46. maddesinin 2. fıkrasındaki “Mahkemenin kesinleşmiş kararı, kararın uygulanmasını denetleyecek olan Bakanlar Komitesine gönderilir.” hükmü, taraf devletlerin Mahkeme kararlarına uyup uymadıklarının denetiminin Bakanlar Komitesi tarafından yerine getirileceğini ifade etmektedir.*

Bakanlar Komitesi, taraf devletlerin Mahkeme kararlarının gereklerini yerine getirip getirmediklerini kontrol etmektedir.

Bakanlar Komitesi, Mahkeme kararlarına uymayan ve gereklerini yerine getirmeyen devletlere, tavsiye kararından Avrupa Konseyi üyeliğinden çıkarmaya (AK Statüsü m. 8) kadar varabilen bir dizi yaptırımı uygulayabilir.

Aynı şekilde Mahkeme de, verilen bir kararın yerine getirilmemesi nedeniyle ihlal kararı verebilir.

Page 86: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Taraf Devletlerin, İhlali ve Tüm Sonuçlarını Ortadan Kaldırma Yükümlülüğü: AİHM tarafından aleyhine ihlal kararı verilen devletler, ihlali sona erdirmekle, ihlalin tüm sonuçlarını kaldırmakla ve başvurucular için mümkün olduğunca ihlal öncesi durumu tesis etmekle yükümlüdürler.

Mahkeme birçok kararında şu tespiti yapmıştır: “Sözleşme’nin ihlal edildiğine ilişkin bir karar sorumlu devlete, ihlale son verme ve ihlalin sonuçlarını ihlalden önceki durumu geri getirecek şekilde tazmin etme hukuki yükümlülüğünü yükler.”

Mahkûm olan devletin Sözleşme’nin 46. maddesinden kaynaklanan yükümlülükleri; ihlali sona erdirmek, ihlalin sonuçlarını telafi ederek ihlal öncesi durumu olabildiğince sağlamak, telafi edilemediği takdirde hakça tazminat ödemek ve ihlalin tekrarlanmaması için gerekli önlemleri almaktır.

Page 87: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının İnfazı: AİHM kararlarının infazında mahkûm olan devletin esas itibariyle üç yükümlülüğü bulunmaktadır:*

o Tazminat ödemek,

o bireysel tedbirler almak ve

o genel tedbirler almak.

Kararların infaz edilebilmesi için alınması gereken tedbirlerden sadece tazminat ödenmesi Sözleşme’de açıkça belirtilmiştir.

Bireysel tedbirler ve genel tedbirler, Sözleşme’de açıkça belirtilmemiştir.

Sözleşme’nin 1. ve 46. maddesini birlikte yorumlayan Mahkeme, sorumlu devletin ihlalin sona erdirilmesi, sonuçlarının ortadan kaldırılması ve ihlalin bir daha tekrarlanmaması için gerekli tedbirlerin alınması gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

Page 88: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Tazminatın ödenmesi: Kararın infaz edilebilmesi için AİHM’nin sorumlu devletin alması gereken tedbiri açıkça bildirdiği tek durum, adil bir tazminatın ödenmesidir.

Bu durum AİHM’nin verdiği kararların bildirici niteliğinin istisnalarından birisidir.

Sözleşme’nin 41. maddesine göre, “Eğer Mahkeme bu Sözleşme ve Protokollerinin ihlal edildiğine karar verirse ve ilgili Yüksek Sözleşmeci Taraf’ın iç hukuku bu ihlalin sonuçlarını ancak kısmen ortadan kaldırabiliyorsa, Mahkeme, gerektiği takdirde, zarar gören taraf lehine adil bir tazmin verilmesine hükmeder.”

Mahkeme tarafından hükmedilen tazminatın ödenmesi, yoruma açık olmayan bir yükümlülüktür.

Page 89: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Mahkeme, Sözleşmedeki hak ve özgürlüklerden biri ihlal edildiğinde tazminata hükmetmek zorunda değildir.

İhlal konusu olay maddi veya manevi bir zarara neden olmamışsa veya ihlalin tüm sonuçları giderilebilir nitelikteyse, bir hakkın ihlal edildiğini tespit etmenin başvurucu için yeterli olduğuna karar verebilir.

Adil tazminatın önemli şartlarından birisi de taleptir.

Başvurucu tazminat talebinde bulunmamışsa, mahkeme tazminat konusunu kendiliğinden incelememektedir.

Page 90: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Bireysel tedbirler: Mahkeme tarafından tespit edilen ihlalin başvurucu üzerindeki sonuçları bazen maddi veya manevi tazminatla giderilemeyebilir.

Sorumlu devletin, başvurucu ile ilgili birtakım önlemler alması gerekebilir.

Bireysel tedbirlere, yargılanmanın yenilenmesi, yeniden inceleme, sınır dışı etme kararının geri alınması, adli sicil kaydının silinmesi vb. önlemler örnek olarak gösterilebilir.

Bireysel tedbirler, başvurucunun durumu ve ihlalin özelliği dikkate alınarak belirlenmektedir.

Her ihlal bireysel tedbirlerin alınmasını gerektirmeyebilir.

Page 91: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Bireysel tedbirler içinde en önemlisi ve en çok başvurulanı, yargılamanın yenilenmesidir. Ülkemiz açısından yargılamanın yenilenmesi için gerekli şartlar ana başlıklar olarak şu şekilde sıralanabilir;o Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi veya ek

protokollerinden birinin ihlal edildiği tespit edilmiş olmalıdır,

o İhlalin kesinleşmiş bir ceza, hukuk, idare veya askeri (vergi mahkemesi de dâhil) Mahkeme kararından kaynaklanması gerekir,

o İhlal alınabilecek başka bir tedbirle ortadan kaldırılamamalıdır,

o İhlal yargılamanın yenilenmesi yoluyla ortadan kaldırılabilir bir niteliğe sahip bulunmalıdır,

o Başvurucu tarafından yargılamanın yenilenmesi yolu talep edilmiş olmalıdır,

o Yargılamanın yenilenmesi talebi, süresi içerisinde ileri sürülmüş olmalıdır.

Page 92: AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

• Genel tedbirler: Genel tedbirler, aynı tip ihlalin bir daha yaşanmaması için sorumlu devletin alması gereken anayasal ve yasal değişiklikler, idari uygulamaların değiştirilmesi, içtihat değişiklikleri ve kararın yayınlanması gibi önlemlerdir.

Bu önlemler başvurucunun kişisel durumu ile ilgili olmayan, ihlalin önlenmesi amacını güden genel nitelikteki önlemlerdir.,

İhlale neden olan olayın bir yasa hükmünden veya mahkeme içtihadından kaynaklandığı anlaşılmış ise, ihlalin kaynağındaki bu yasa hükümlerinin veya mahkeme içtihadının Sözleşme ve AİHM içtihadına uygun hale getirilmesi gerekecektir.