sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/d234988/2007/2007_yuceeri.pdf · zamanda pidat ehli diye...
Post on 31-Oct-2019
14 Views
Preview:
TRANSCRIPT
ATATÜRK ÜNiVERSiTESi
iLAHiYAT FAKÜLTESi ·
TÜRK-iSLAM DÜŞÜNCE TARiHiNDE· ERZURUM
Sempozyumu
26-28 HAZIRAN 2006
BiLDiRiLER
I.CILT
Erzurum 2007
. Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi TÜRK-iSLAM DÜŞÜNCE TARiHINDE ERZURUM Sempozyumu
ÇAGDAŞ BiR SÜNNi KELAMCI ÖMER NASIJHi BiLMEN
Doç. Dr. isa YÜCEER'
Giriş
Şahsiyetlerin önemi onların alanında boşluk oluştuğunda ortaya çıkar. Ömer Nasuhi Bilmen (Erzurum, D.1882, ö. 13110/1971) dinin gerçeklerini · bilip doğru yöntemlerle sunan,· bunları ~amimiyetle aktaran, eser ve nasihatleriyle insanlara
sağlıklı şekilde ileten mürşit örrieğidir. Onun sözlü bilgi aktanmı olarak neleri sunduğu ile ilgili fazla bilgiye sahip değiliz. Çünku onun vaaz, hutbe, özel sohbet vb.
türünden faaliyetleri kayda ahnmamış ve yayınlanmamıştır. Elde mevcut. ve basılmış eserleri ise· onunla ilgili önemli Kelami bilgiler sunmaktadır.
O, eserleriyle oku'liarına tesir etmiş bir şahsiyettir. Sadece belirli bir kesimi
değil, hem kültürlü ve okumuşları, hem de sıradan halkı etkilemiştir. Onun yanlış fetva verdiği ile ilgili bir bilgiye sahip değiliz. Yanlış itikadi bir. görüş ve düşünceyi
aitaya almamış, doğruları açık olarak savunmuştur. insanları saptırma ve yanıl~a
değil, yolun doğrusunu gösterme ve onlan istikamette tutmayı hedeflemiştir. Akıl ve dinin metinlerini kullanarak delil getirmiş, o dini bilimler alanında bekleyen nöbetçi, dinin himayesine çaba sarf eden bir himayeci konumundadır.
insanlardan bir kesimin dine ilgisinin zayıfladığı, dini duygu ve duyarlılığın
azaldıgı, dini anlatan eserlerin az bulunduğu veya çoğu konuda buluninadığı
ortamlarda samimi duygularla dine tutunan kimselere ihtiyaç duyulur. Şahsiyetlerin hayatında ise kendi çağlarından etkilenme ve çağlarını etkilemeleri önem arz eder.
Kendisinin aldığı görevler ve çok daha fazla· ilgilenmek durumunda olduğu konular itibariyle fıkıhla yakından ilgilenmesi tabiidir. Görünen o ki o Islami ilimierin
fırsat bulabiidiğ i en . önemli ana alanlarıyla ilgilenmiş, bu bilim dallarında eserler vermiştir. Günümüzden bakıldığında belki yeni yaklaşımlarla örtüşmeyen konuları bir
arada sunmuşsa da, o yaptığı işin doğru olduğu kanaatindedir. itikadi meseleleri anlatırken buna dinin tanımı ve taksimi gibi konuları izah ederek ~aşlaması dikkat
çekicidir. Günümüzde ise bu konular Dinler Tarihine bırakılmış hususlardır. O i~e itikadi meselelerio başına böyle bir giriş koymayı uygun bulmuştur. Onun gibi
yetişmiş ve etkin kimsenin uzlete çekilmesi veya yaşanan bir takım olaylardan dolayı
• Yüzüncü Yıl üniversitesi ilahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi VAN.
_.
Doç. Dr. isa YÜCEER 420
olumsuz yönde etkilenn:ıesi, karamsarlığa düşmesi mümkündü. O böyle bir yolu seçmemiş, etkinliklerde bulunmuştur. .
Mürnin için esas olan dinin doğrularını bilip kabul etmektir. Ülkemizde yetişen Ömer Nasuhi· şahsiyetinin dini n tüm yönleriyle doğru bilinmesi ve insanlara doğru tanıtılmasında büyük çabası olan bir kimse olduğu açıktır. Onun islami ilimierin Fıkıh,
Fıkıh Usulü, Tefsir ve· Usulü gibi birçok alanına önemli hizmetler sunduğu
bilinmektedir. Bunlar arasında en belirgini de yaşadığı dönemin şartları ve farklı
ortamında Islam inançlarının korunması ve mezhep olarak da Ehl-i Sünnefin himaye edilmesinde çaba verdiği eserlerinde . açık olarak görülmekteqir. O~ un bilimsel faaliyetleri ve yansıttığı görüşler doğru inancın halkla paylaşımının açık ömeğidir.
Eserlerine yansıttığı inançlar köklü Ehl-i Sünnet geleneğinin çağdaş
yansımalarıdır. Her Ehl-i sünnet öncüsü gibi o da bu yaklaşım ve dinin inanç
değerlendirmele~nin doğru olduğu ve korunması gerektiği kanaatini geçmişteki
öncüler gibi bizimle paylaşmaktadır. Doğru inançtan sapmaların, batı! din anlayışl~rı ve hurafelerin. yaygın olduğu, inançsızlığın revaçta tutulduğu bir ortamda islam inançlarını dinin metinlerinin ışığında sunmaya muvaffak olmuştur. O kendisine Ehl-i
Sünnet'in Kelami görüşlerini doğrular olarak seçmekle kalmamış, bunları okurlarına aktarmıştır. Şüphesiz burada eskinin devamı şeklinde bir yaklaşım söz. konusudur. Böyle olmakla beraber onun orijinal izah tarzları ve dini sunma ve savunma yöntemi
özgün görüşleri içermektedir. Gerçek şu ki onun ortaya koydukları bir duruş ve tavır belirlemedir. O kendini
bu görüşleriyle tanıtmıştır. Bu da eskilere ait olanın yeni ortamd~ da sürdürülmesi, en
azından bunun muhafaza edilmesi gerektiğidir. Buna ilave olarak Dinin savunu~masında _Yeni düşüncelerin tespiti ile de önemli bir konum belirlemektedir. ·o kendi döneminde yapılabilecek olanı f~lasıyla yapmıştır. Hedefi doğru inancın ve dinin esaslarının muhafaza edilmesi, yanlışların önüne geçilmesi ye batılın
yayılmasına meydan verilmemesidir. O büyük islam ilmihali türünden eserleriyle halkın inanca duyduğu ihtiyacına
cevap· verirken; diğer Kelaml eserlerinde. ilgilenen ve Kelam ilmine merak ı olanlara ayrıntı sunmayı planlamıştır. Onün görüşleri ve sundukları inananların takdiriyle karşılanmış, her dönemde etkinliğini korumuştur. O kısa pmre çok şey sığdırarak
Kelam alanına ve tüm diğer islami ilimiere pnem!i .. hi?me.t~.e.r s.u0.m~ş_ bif f!!Qtekellimdir. O her dönemde kendi istikametini korumuş, bunu dine bağlılığı ile sağlamıştır.
Yöneticilerle birlikte olup görevler yaparken de, dinin aslının himayesinde
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 421
verilebilecek çabayı vermiştir. O doğruları savunurken· sarsılmaÇan ayakta kalmayı
başarrriiş, tü!ll kesimlerle ilişkileri dinin yararına olacak şekilde tanzim etmiştir. 1-Ömer Nasuhi'nin Kelami Kimiiği-ve inanç Dünyast O inanç, ibadet, ahlak vb. yönleriyle dini, eserleri ve ya·şahtısın yansıtmış , Ehl
i Sünnet Mezhebini şahsında. liyakatle temsil etmiştir. O,nun toplumda sevgi ve saygı
. kazanmasında bu yönünün büyük ·etkisi vardır. Belki de göruşlerinin .temelinde ana düşünce olarak . bu tarafı bulunmaktadır. Dini meselelerde taviz vermediği
bilinmektedir. Onun dinde reform konusundaki görüşü "bozulmayan bir dinde reform
mu olur? Sorusudur." Ona · göre islam orijinalliğini korumaktadır. O da eserterinde özellikle inanç, hukuk, ahlak; dinin temel kaynakian üzerinde durarak kendine bir
· misyon yüklemiştir. O dini konularda kararlı olmuş, bunu sürekli · korumuş, din
karşıtlığı ve· d inin tahrip edilmesi düşüncesinde olanlara karşı üzerine düşeni
yapmıştır. islam'ı doğru öğrenmeye .rehberlik ederken özellikle güvenilir olması ve doğru inancı sunmasıyla bilinir. Verdiği bilgilerin sağlamlığında şüphe edilmemiştir.
Osmanlının eğitim kurumlarının son şahsiyetlerinden olan Ömer Nasuhi,
Cumhuriyet döneminde inanç dünyasını ayakta tutan temel şahsiyetlerdendir.
Ülkelerin değişim sürecinde dinde önder kimseler yönlendinci konumundadır. Değişim çoğu kez inanç dünyasına da yansır. Toplumda etkin şahsiyetler ise yaptıkları yönlendirmelerle insanların bir inancı tercih etmelerini sağlarlar. Bir ekolü
· ben,imserken önemli bir sorumluluk üstlendikleri açıktır. Geçmişte Türklerin Müslüman olmalan onların aldığı tarihi en büyük karartarı
arasında ilk sıraya alinabilecek bir değişimdir. Diğer önemli karar ise Büveyhiler döneminde Şia ve Mutezilenin yayılma sürecine girdiğinde Nizamü'l-mülk Nizarniye
Medreselerini kurmak ve bunu yaygın hale getirmek suretiyle .artık Selçuklu ve ondan sonraki süreçte mezhebi n Ehl-i Sünnet olarak devam etmesi sağlanmıştır. .
Cumhuriyetin · ilk dönemi de ciddi anlamda önemli kararların verildiği bir
dönem olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Böyle dönemlerde tercih yapma konumunda olanların verdikleri karar, yaptıkları tercih önemlidir. Ömer Nasuhi Kelami
tercihini ortaya koyduğu eserterinde inanç dünyasını belirterriiştir. Bun~n açık olarak Ehl-·i Sünnet Mezhebinin Maturidilik Ekolü olduğu görülmektedir.
Bu tercih onun gibi önemli görevler üstlenen kimseler için önem arz ediyordu.
Onun aldığı kültür Ehl-i Sünnet kültürüdür. Onun konumunda olan bir şahsiyet şayet bir başka Kelam ekolünü empoze etse ve onun yayınını yapsa, ona çağrıda
bulunsaydı, pek çok kimseyi etkileyecekti. Çünkü o etkin konumdaydı. Bur?da esas
Doç. Or. isa Y.ÜCEER 422
. olan geçmişte Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde verilen kararı gözden geçirmekti.
Bunun geçmişte ~hi-i Sünnet lehine karar alındığı şeklinde yansıdığı görülmektedir. Yeni dönemde Ehl-i Sünnet her dönemde varlığını sürdürmüşse de, bunda bu
şahsiyetin·yerinin varlığını kabul etmek gerekmektedir. Qağdaş Türkiye'de sıradan bir
insana ilikadi mezhebi sorulduğunda çoğunluk Ehl-i Sünnet ve'l- cemaat mezhebinde olduğunu çekinmeden söyleyebiliyorsa, burada Ömer Nasuhi'nin payını görmek
gerekmektedir. · Büyük islam Ilmihallnin baş tarafına konan temel inançlar belki de pek çok
kimsenin in~nçlarla ilgil! bilgilere sahip olması için esas teşkil etm~ktedir. O halka . bunu sunarken, Kelami konularla yakından ilgilenenler için · Muvazzatı ilmi Kelam'ı düşunmüş ve ortaya koymuştur. Adeta bu faaliyeti ile Gazali'nin yolunu izlemiştir .. Çünkü Gazali ei-iktisat fi.'l-itikafla önemli belirlemeler yapmış, halka uyarıda
bulunmuş, il~amu'l-avam an llmi'l-Kelam'la h~lkın Kelamla ilgilenme düzeyine sınır getirmiştir. .
- . Ömer Nasuhi dönemi için geçmişte ulemanın halkı Ehl-i Sünnet i_nancında
tutma çabasının tekran görülmektedir. Erken dönemden itibaren Ehl-i Sünnet safında
yer alan din bilginleri ve öncü şahsiyetler her dönemde Ehl-i Sünnet' i koruma, halkın
onu benimsemesini temin etme ve bu ekolün her düzeyde devam etmesini sağlama çabasını vermişlerdir. Bu ekolü hak mezhep, doğru inanç ve kurtuluş yolu olarak tanıtırken halkın ve umum Müslümanların bunu devam ettirmesini sağlamışlar. .
Ömer Nasuhi de kendi döneminde aynı yöntemi izlemiş, geçmişte halka·.
malolan bu mezhebin devamını yararlı görmüş ve bu yglda çaba vermiştir. Bu nedenle onu çağdaş Ehl-i Sünnet öncüsü olarak. görf!1ek uygun olacaktır. Onun
. konumunda olan bir kimsenin aldığı karar, yaptığı tercih, ilim Çevreleri resmi kurumlar ve halk için önemliydi. Onun yaşadığı dönemde ve vefatı sonrasında yanlış bir inanca düştüğü, batıl ·bir ilikadı savunduğu, . sözlerinin doğru olmadığı ile ilgili
herhangi bir tespit bulunmamaktadır. · Onun ilmi görüşlerinde tutarlı, inancında sebat eden, sapma göstermeyen bir
· ·itikadi yapıya sahip olduğunu görmekteyiz. O da ülkenin çeşitli dönemler .Yaşadığı
zamanlarda üst düzey kesimler arasında yaşamış ve o dönemlerde dinin önemli · kurumlarında yetkili bir kimse olmuştur. Gerçek şu ki onun en belirgin yönü bir makamda kalma uğrund_a dinde ye inançta tavi_z vermemesidir. Bu tavır onun dinde
samimiyetinin göstergesidir. O yanıltma, şüpheye düşürme ve ihtilafları ortaya koyup
halkın din konusunda tereddütlere sahip olmasına neden olacak yola gitmem!ştir.
_Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 423
Özellikle inanç konusunda doğru bildiği Ehl-i Sünnet düşünce ve inanç sistemini ortaya koymuş, merkeze dinin metinlerini almıştır.
2-Kelami Eserlerinin Muhtevasi Onun bir eseri telif ederken onayüklediği işlev fihristinden anlaşılmaktadır. Bu
muhtevaya doğru din, kapsamlı bilgi, insanın ihtiyaç duydüğu ilmihal demek de •• o
mümkündür. O adeta bir esere çok ·yönlü görev yüklemekte, eline onun ilmihalini
veya ·Muvazzah ilmi Kelam'ını alan kimsenin orada dini birçok yönüyle ~ı.Jimasını
sağlamaktadır.
Belki de inanç konularını incelemekten yorulan kimsenin aynı eser i~inde ameli, ahlakı veya merak ettiği bir başka konuyu bulmasını sağlamaktadır. Bunu
hülasa "mülahhas" adını vererek hazırladığı bir eserde dahi gönrıek mümkündür. Onun Kelami çabalc_ırı içinde önemli iki gayret görülmektedir. Bunlardan birisi inanç, amel, ahlak, muamele, ·si~ret ve olabildiğince tüm dini Ehl-i Sünnet'in bakışı ile
sunmak, diğeri de dini savunma çabasıdır. Onun anlayışına göre tevhit inancını delilleriyle ortaya koymak, tanımlar ve teknik bilgiler vermek yeterli değildir. Aynı
zamanda pidat ehli diye tanımladığı kesimi Ehl-i Sünnet karşısındaki çevrelerin
bilinmesini sağlamaktır. Ele aldığı konularda delile, özellikle de akli izahiara yer vermektedir. Tevhitle
tenzihi birlikte sunmakta, şirkin izahını tevhit konusu ile birl!kte ele almakta, bir başka alana bırakmamakta, onun batıl olduğunu izah etmektedir. Bı..i çabalardan onun bir
konuyla ilgili gördüğü yakın konulara girerek açıklık getirdiği, hakkı savunurken batıla yer verip onun batıl olduğunu belirttiğini görmekteyiz. Muhtemelen insan zihnine gelebilecek olan soruları tahmin etmiş ve bunlara açıklık getirmiştir. Yakın aralıklarla
da olsa sıklıkla başlık kullanarak ve bunlara rakam vererek !zah getirmiştir. Tüm bunlar.da onun halkın dini bilgi ihtiyacını görme çabasında olduğu anlaşılmaktadır.
Dikkati çeken husus. ise tevhitle nübüwet konularına geniş yer vermektedir. Çünkü
bu konular özellikle onun döneminde inkarcıların kabul etmemesi nedeniyle açıklığa kavuşturulma ihtiyacı duyan hususlardır.
Kelami eserleri; Onun eserleri içinden Muvazzah ilmiKelam Derslen1 dört yüz sekiz sayfalık kapsamlı bir Kelam eseridir. Kelami yaklaşımlarını burada ortaya koymuştur. Müiahhas Ilmi Tevhit Akaidi islamiy& doksan beş sayfalık özet bir
Ömer Nasuhl Bilmen, Muvazzah ilmiKelam Dersleri, Dersaadei KitabeVi,lst, 1342. Ömer Nasuhi Bilmen, Mülahhas ilmi Tevhit Akaid-i islamiye, Ahmed Sait Matbaası, isı, 1962.
Doç. Dr. isa YÜCEER 424
eserdir. Kelam kitabının dörtte biri kadar hacımda bir hülasa yapmaya ihtiyaç duymuştur. Muvazzah (kapsamlı, açık) olarak ele aldığı hususların özeti mahiyetindedir. Büyük islam ilmihali ise islam'ın fıkhi meselelerini ortaya koyduğu
i!mihal eseri olmakla beraber, bunda inanç konularına-girmiş ve on~n izahından sonra diğer fıkhi konulara açıklık getirmiştir.
2.1-Mülahhas ilmi Tevhit ve Akaidi islamiye Adli Eserinin Muhtevasi Bu eser kısa bir giriş ve altı fasılibölümden oluşmaktadır. Bu altı bölüm altı
iman asasıdır. Bunlardan her bir bölümün üstlendiği göreve bakıldığında doksan beş sayfalık bir esere Allah'a iman (26), meleklere iman (2), kitaplara iman (4), peygamberiere iman (14), ahirete iman (3), kaza ve kadere iman (7) ·olmak üzere
toplam elli altı konu başlığı işlenmiştir. Bunun anlamı her iki sayfada bir mesele ele alınmıştır.
Birinci Fastl; AJ/ah'm Birfiği
1-Tevhit 1/mine Giriş: islam'da en büyük esas islam akaididir. Bu akc;ıid
nezihtir. Hikmetleri vardır. Kişinin ruh ve vicdanını nuriandınr. Bunlar doğru ve Allah
katında makbul akıl ve hikmete uygundur. Kişiler toplu halde de olsa bunu bilip tasdik
etmekle yükümlüdürler. Şerai ve ahkam ilimleri, islam akaiçlinin esas kaidelerini içine alı r. B.~nların kaynağı tevhit ve sıfatlar ilmidir. Bunun sayesinde insan şek ve şüphe
felaketinden ve batı! vehimlerin karanlığından kurtulur, Allah' ın tevhit ve tenzihini kabul eder. O'nun ortak ve benzerden münezzeh olduğunu, kemal sıfatlarının
bulunduğunu delilleriyle bilir. ibadet dilini ziyne~endirir. Kalbini aydınlatır. "Evet bir halıkı zü'l-celal vardır. Başkası yoktur. O birdir O'nun için ortak yoktur, ancak O vardır'~ der. Farsça beylin tercümesini sunar. Dikkati çeken husus ·o şek ve şüphe
sözlerini yalın olarak kull~nmamış, bunları felaket, batı! vehimler ve karanlıklar olarak tanıtmıştır. Böylece kötüyü kötü sıfatlarıyla anarak insanın ona meylini önlemiştir. Bir diğer husus, dilin tevhit kelimesiyle ziynetlenmesi yanında kalbi önemsemiş ve onun
nurianmasının sağlanmasını arzulamıştır.
2-Tevhid. ilminin Tarifi, Mevzusu, Gayesi ve Tedvini: Bunları özlü olarak verir.
ilave olarak_tevhit ilminin faydalarını anar. Bu ilmin isimlertni Tevhlt ilmine Kelam ilmi denmesinin sebepleri arasında bu ilmin meselelerinin en meşhuru olan Allah'ın
kelamı Kur'an'ın mahiyeti olduğunu, ayrıca bu ilmin meselelerinin güzel gelişmesi için söz al ~ş verişi, meselelerio münazarasına lüzum görüldüğü için bu ismin verildiği
konularını vermeyi tercih eder. Kelam ilminin tedvini bunun üç devrede gerçekleştiği
görüşündedir.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 425
Birinci Devre: itikatla ilgili ıtıeseleler,_ Hz. Peygamber döneminde Kur'an ve
Hz. Peygamberden, sahabeden öğreniliyordu. Zamanla Tevhit ilmi ve fıkhi ekber adlı akaidle ilgili bir ilim tedvin edilmiştir. Bu Kelam ilminin ilk devresi ve vücut bulmasıdır.
ikinci Devre: Bundan sonraki gelişmelerin zuhurunu bidat erbabı olarak
tanımladığı kesimin ortaya çıkışı ile ilişkili bulur. Bunlar görüşlerini ortaya koyarken
dini akaidde delile dayanmayan şeyleri alıp y~nliş düşüncelerde bulunuyorlardı.
Bunlar Ehl-i Sünnet' e muhalefet etmiş, kendi kanaatlerine göre _felsefe ile mündemiç
"Kelam" adıyla bir ilim tedvin etmişlerdir. Onun "hakiki surette din alimi olan .zatlar'' olarak vasıflandirdığı alimterin Ehl-i Sünnefe mahsus bir Kelam ilmi tedvin ettiklerini,
böylece bidat sahiplerinin neşriyatına mani olup iddialarını deliller ış ığında iptal
ettiklerini belirtir. Üçüncü Devre: Müslümanların muhitinde felsefenin fazla gelişmesine dayalı
olarak islam alimleri felsefi nazariyelerin islam akaidine uygun olmayan kısmını
Kelam ilminde. tetkik. etmişlerdir. Bunlar bir kısım filozofların ve fılozoflara tabi olan dalalet tırkalarının yanlış akide ve nazariyelerini delillerle red ve cem ettikleri
devredir. Bu ilme Hikmet-i islamiye, Kelam ilmi (Tevhit ilmi) nin meydana geldiğini
belirtir._ Bu serüveni üç dönemde özetler. Böylece önce akıde, akaid, fıkh-ı ekber dönemi, sonra Mutez_ile'nin ortaya çıktığı dönem, daha sonra da Ehl-i Sünnet Kelam
ilminin zuhuru olarak belirler. 3-Şer'i Hükümler ve Kaynak/an: Ei unları üç kısma ayırır.
a)Tevhit (Kelam) ilmi -b)Ameliyat ve muameleler, Fıkıh (islam Hukuku) ilmi. c)Ahlakın kemali v_e ruhun arındırılması ile ilgilidir. Ahlak ilmi ve Tasavvuf
bununla ilgilidir. Bu hükümlerin· açıklandığı kaynaklar kitap, sünnet, icma ve kıyastır. Burada dikkati çeken husus Ömer Nasuhi'nin dinin hükümlerine "mübarek ahkam"
şeklindeki yaklaşımıdır.
4-Dört Delil: Deliller; a)Kat'i, b) Zannidir. 5-Dört Delilin ·rarifi; a)AIIah'ın kitabı, ·b)Sünnet, c) icma: "Avamın bir şey
üzerind_e ittifakı da icma sayılmaz" görüşündedir. d)Kıyas. 6-Burhani ve Kffabi De/i7/er.
a) Surhani Delil. 1-Zaruriyat; mukaddimeleri doğrudan yakiniyattan alandır. Örnek: Beş onuıi,
on da yirminin yansıdır. O halde beş yirminin dörtte biridir. Bu mukaddimeler
yakiniyattandır. ' ·
Doç. Dr. isa YÜCEER 426
2-Nazariyat; mukaddimelen vasıta yoluyla yakiniyattan alandır. "Alem hadistir. H~r hadis bir muhdise muhtaçtır. Bu alem de bir muhdise muhtaçtır" dendiğinde mukaddimeler de bilvasıta (diğer delillerin mevcudiyeti ile) yakiniyattan bulunur.
Nazariyat adın·ı alır. Bunlanna.ntık ilminde·burhani delillerdir. b)Kitabi Delil: Kur'an'ın beyanları olan ~elillerdir. 7-ilmin Sebepleri: Kelam ilminde ilmin sebe.pleri üçtür.
a)Akıl, b)Selim duyular, c) Sadık haber. Bu da: 1-Mütevatır haber, 2-Peygamberlerin haberleridir. Bunun mertebeleri
(kısımları):
a)Mütevatır, b)Meşhur, c)Haberi vahit bu kat'i delil değildir. Zan ifade eder.
8-Ke/am Metot/art; Bunlar dört kısımdır. a}Kur'an'ın beyanları, b)Sünnet,
c)Müçtehitlerin icması, d)Akli deliller tüm Kelami meseleler bunlara dayanır. Nakli ve akli delile dayanmayan hususlar dini akaid olamaz. · 9-Kur'an Metodu Neden lbarettir?3
a}Kur'an: bütün beşeriyete hitap eder, onların .refah ve saadetinin yollarını gö~terir. Cisim ruh ve fıkirde kemalatı sağlar. Kur'an'ın ilimleri açık olarak veya işaretle cami olduğunu belirtir. Kur'an ilimlerinden bazılarını zikreder. Bunlar. 1-Kıraat
ilmi, 2-Tecvit Ilmi, 3-Kür'an'ın sahih surette tilaveti, 4-Kur'an'daki şer'i şahitler, 5-Akli delilleri beyan eden ilmi Tevhit (Usulü' d-din ilmi}, 6-Fıkıh (islam Hukuku) bu da nikah,
boşanma, miras, hibe, vasiyet, vakıf, sulh, ibra, ceza, tazminat ve muamele gibi hükümleri içerir. 7 -Kısası Enbiya, geçmiş kavimler ve önemli şahsiyetlerin ahyalini, tarih ve kıssalarını anlatan ilimdir. 8-Eskilerin ilimleri: Tıp, ameliyat. heyet, hendese,
gü_~el sanatlar, münazara usulü ve irşat yöntemleri vb. belirtendir. Ayetlerden yararlanarak ilimierin varlığını tespit eder. Ebu Bekir ei-Arabi'nin Kanun et-Tevil adlı eserinde Kur'an'da 77450 ilmin varlığını belirtir. Kur'an'ın dünya ve ahirette yükseliş
ve kemalata kavuşturacağına vurgu yapar. 10-Eh/-i Sünnet ve Ehl-i Bidat Müslümanlar iki fırkadır. 1-Eh/-i Sünnet "Tamamen Hz. Peygamberin izini takip eden, kitap ile Hz.
Peygamberin sünneti ile amel eden halis Müslümanlardır.n Bunu "muazzam bir fırka"
olarak tanıtır. 2-Bidat Ehli: Sahabe ve tabiinin yapmadığı, dini delilin gerektirmediği işlere
tabii olanlardır. Ehl-i Sünnet'in dışındaki "muhtelif islam mezhepleri mensupianna . .
. 3 Soru üslubunu başiık olarak kullanmıştır.
·çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 427
bidat erbabı denilir" diyerek onları islam mezhebi olarak kabul eder ve şu
değerlendirmeyi yapar. UBunlar küfür olan fıiller ve sözlerden uzak oldukça ~ıble
ehlinden sayılırlar. T ekfır olunmazlar. Kıble ehli ise islam dinini dinde zaruri olan işleri · kesin olarak tasdik eden, şehadet kelimesini söyleyen kimselerdir." Açık küfür olan
söz ve fiilieri ifade etmeyenleri kıble ehlinden sayması onun tırkalara mutedil bakışını
gösterir. 11-islami Kelam Ftrkalan; O islam tırkalarını on beş büyük fırkaya ayırır.
Bunlar: 1-Selefiye, 2-Maturidfye, 3-Eş'ariye, 4-Mutezile, 5-Şia, 6-Havaric, 7-Mürcie, 8-Neccariye, 9-Cebriye, 10-Müşebbihe,4 bunlardan Selefıye Maturidiye ve Eşariye bir
fırka olup Naciyedir. Ehl-i Sünnet olup Kur' an, hadis ve ümmet!n icmasına dayanırlar.
ihtilafları usule ait olmayıp cüziyattadır. Çoğu lafzi tartışmalar kabilinden sayılır.
Birbirlerini dalalete düşmekle itharn etmezler. Hepsi de hidayet üzeredirler. 1-Selefıye: Sahabe ve Tabiinin yolunda giderler, açık deliliere istinat ederler.
Müteşabihi bilmeyi Allah'a bırakır, kitap ve sünneti~ sabit olmayan ashabın ittifak etmediği meselelere girmezler.
· 2-Maturidiye: imam Maturidi'yi imam kabul ederler. Hanetilerin Kudeması
Selefıyedendir.
3-Eşariye: Ebü'I-Hasan ei-E~ari'yi imam kabul edenlerdir. 4-Mutezile: Vasıl b. Ata'ya tabi olanlardır. Görüşleri~den Bazıları a)Büyük günah işleyen kimse mürnin veya kafir değildir. Tevpesiz ölürse
ebedi cehennemde kalır. b)insanlar kendi ihtiyarlarını yaratırlar. Kaza ve kaderin tesirini inkar
ettiklerinden bunlara Kaderiye denir. 5-Şia
a)Hz. Peygamberden sonra imametin Ali ve eviallarına ait oJduğunu iddia ederler.
b}içlerinden Galiye imamları nebi veya ilah sayarlar.
c)Hulul: Allah'ın bedeninin insanda tecelli etmesine inanırlar. Abdullah b.
Sebe bunlardandır. Ali'nin uluhiyetine inanmış, ilk üç halifenin aleyhinde olmuş ve tefrika çıkarmış~ır.
d)Zeydiye: Zeyne'I-Abidin'in oğlu Zeyd'e mensubiyet iddiasındadırlar.
4 Sadece bunların adlarını verir.
Doç. Dr. isa YÜCEER 428
e)imamiye: Ali'nin imametini açık nas ile onda olduğuna hü~meden ve sahabeden· bazılarını tektir edenlerdir.
f)isna aşeriye: Ali ve soyundan on bir kimsenin imameti görüşündedirler. g)ilk Şia=Ehl-i Sünneftir. Bunlar Osman'ın şehadeti iie Ali'nin imametini kabul
edenlerdir. Şia on iki fırkaya ayrılır.
6-Havaric; Hz. Ali aleyhine isyan edenlerdir. Onlara göre Kuran'a muhalefet edenler kafırdirler. Ali'ye tabi olanları mürnin saymazlar.
7-Mürcie; Şubelere ayrılırlar. iman Allah'ı bilmek, O'na hudu, kalben O'na muhabb_et_etm~~-Y.e. Ailc:ıh:c:ı istikbarı terk etmektir .. Bu vasıflarm sahibi masiyat işlese
-·· -· ~ - -·· - --~·-- --~· ....... . de mümindir.
8-Neccariye; Fiilierin yaratılmışlığında Ehl-i Sünnetle, .kelamın hadisliğinde i~e
Mutezile iledir1er. 9-Cebriye; insan bir şeye kadir değildir. Cansızlar gibidirler. Hadiseler kaza ve
k~dere t@idir. ln~anın ih!iyarı yoktur. 10-Müşebbihe; Allah'ı mahluklara benzetenlerdir. Allah'ın arş üzerinde istikrar
bulduğuna inanırlar. _iki imam ın bulunmasını caiz görürler. Bunların dışında · siyasi maksatlı bidat fırkaları vardır. Yanlış fikir ve kanaat sahibidirler.
12-Akli Hükümler, Kısımları, a)VaCip, b)Mümkün, c)Mümteni.
Mahiyet ve Hükümleri: Canlı bir insanın hayat sahibi olması vacip, katip
olması mü~kün, taş olması imkansız {Mümteni) dır. Tanımlar: a)Vacip 1-Lizatihi vacip: Vücudu "kendi zatının gereği olandır. Allah'a mahsustur.
2-Vacibu'I-Vücut ligayrihi: Allah'ın var etmesiyle var olanlardır. . . .
b)Mümkün: varlığı da yokluğu da vacip olmayan, inümteni de olmayandır. irisanın bin yıl yaŞaması buna örnektir.
c)Mümteni: Yokluğu vacip olandır. V artığı mümkün olmayandır. Allah'ın ortağı, zıtları bir araya getirmek, gece ve gündüzün bjr arada olması kabil değildir.
Lizatihi vacibin hassaları:
1-Vücudunun başkasından müstağni oluşu; başkasına bağl ı oln:ıayışıdır.
2-Keıidi zatı kendinin vücudunu gerektirir. 3-Sahip olduğu vasıflar ile zatı başkasından ayrılmıştır. Vacibu'l-vücut lizatihi
olmak Allah'a mahsustur. O başkasına muhtaç değildir. 13-Din ve Akti; Tanımlar vermiştir. Ona göre dindar olmak saadet ve hidayet
vesilesidir.
Çağdaş Bir Sünni K~lariıcı Ömer Nasuhi Bilmen 429
14-AIIah'm. Varftğma iman m Fttri Oluşu: a) Akıllı kimse kainata bakarak onu yaratanın varlığına delil bulur ve Allah'ın
varlığına inanır.
b) Tek başına· yaşayan dahi tecrübe ile kainatı yaratanın varlığına inanır.
Dinin namaz vb. hükmüyle mükellef olmaz. Fetret döneminde yaşayan kimseler de
böyledir. Eş'arilere göre Allah' ı bilmede akıl ve nazar kafi değildir. iman din ile sabit
olur. Gafletteki fetret ehli iman etmemekte~ sorumlu olmazlar. Matundilere göre iman fıtratın gereğidir.
15-A//ah'm Varfiği Hakl<1nda Alemin Imkant Hudüs, Hareket, Illet ve Mabade't-tabia Delil/eri; 1-imkan Delili, 2-Hudüs Delili
verir.5
a) Hudüs Zamani; bir şeyin sonradan var olması yoktan vücuda gelmesidir.
b)Hudüs Zati; bir şeyin varlığında başkasına muhtaç olmasıdır. · 3-Hareket Delili, 4-lllet Delili
5-Mabade't-tabia Delili; Ömer Nasuhi, Sent Anselem' in gôrüşlerine .cevaplar \
16-Maddiwun Görüş'ü; onların düşüncelerini cevaplandırır. 17-Tekamülcülerin Görüşü; ayetlerle onlara cevap verir.
18-Tabiatçtlann Kanunlarm m Mahiyeti; kısaca bu başlı~ hakkında onları
eleştirir . .
19-AI/ah'm Tevhit ve Tenzihi; ana konuya burada girer, · buraya kadar
anlatılanlar giriş mahiyetindedir. Ona göre tevhit üç surette tecelli eder. 1-AIIah'ı rububiyetiyle bilmek.
2-Vahdaniyeti ikrar etmek. 3-AIIah'a o~ak ve benzer kabul etmemek. Seneviye, veseniye (putperestlik),
Sabie ve hukemanın görüşlerin! cevaplandınr. Bu da onun tevhidi savunmadaki
hassasiyetinin göstergesidir. 20-flahi Stfat/ar, Allah'ın üç çeşit sıfatı vardır. 1-Nefsiye Sıfatları; bu da vücut sıfatıdır. Zatının kendisi nefsiye sıfatı.yla ifade
edilir. 2-Selbiye Sıfatları; · beştir. 1-Kıdem, evveli olmamak, 2-Beka, sonu
olmamaktır. Başı ve sonu olmak sınırlı olmayı ve zevalı icap ettirir. 3-Muhalefetün li'l-
s Ömer Nasuhi, Mülahhas ilmi Tevhit, s. 25.
· Doç. Dr. isa YÜCEER 430
havadis, 4-Kıyam binefsihi, 5-Vahdaniyet. Bunlarla ilgili layık olmayan vas ıflar Allah'a · isnat edilmez.
3-Subüti sıfatlar; bunlar sekizdir. 1-Hayat, 2-llim, 3-irade, 4-Kudret, 5-Semi, 6-Basar, 7=Kelam, 8-Tekvin. Bunlara zatiye ve·meani sıfatları da denir. Eş'ariler tekvini
kudretten ayrı düşünmezler. Mutezile ezeli sıfatları inkar edenler kadim sıfatıarın
bulunmasını kadimlerin birden fazla olması lazım geldiğini düşünmüşlerdir. Halbuki birden fazla kadimin bulunması için ayrı olmak (tegayür) gerekir. Allah'ın zatı ile
sıfatları arasında tegayür b~lunmaz. Sıfatlar birbirinin gayri değildir. Allah'ın sıfatları yaratıklar~n ki gibi sonradan olma değil ezelidir. Allah'ın zatıyla kaimdir. O'ndan ayrılmaz. Sıfatlar O'nun zatının aynı ve gayri değildir. Müslümanlar Allah'ın bu sı fatlar
-ile muttasıf olduğunu bilir ve tasdik eder. . . 21-ilahi Stfatlarm Öz/O Mana/art; nefsiye vücut: Allah'ın varlığıdır.
Selbi_ye/ Selbi Sıfatları :
1-Kıdem: Yok olduğu bir zamanın bulunmamasıdır. 2-Beka: Sonu, yokluğu ve taniliğinin olmamasıdır. ·
3-Muhalefetün Iii havadis: Zatı sıfat ve fiilierinde mevcutlardan hiçbirine mürnasil ve muvafık olrnamasıdır.
4-Kıyam binefsih: Varlıklardan müstağni olması, mekan, mahal, mucid ve var ediciye muhtaç olmamasıdır.
5-Vahdaniyet: Zat, sıfat ve fiilierinde ortak ve benzerinin olmamasıdır.
Halikiyet ve mabudiyet ona mahsustur.
Subutiye (Zatiye) Sıfatları_
1-Hayat: Kendine mahsus hayatla hayat sahibidir. 2-Kudret: Mümkinleri icat veya yok etmesidir.
· 3-irade: Dilediği mümkinleri icad, vücut verme veya yok etmesidir.
4-ilim: Bununla malumlar O'na keşfolur. 5-Semi: lşitilenler ne kadar. gizli olursa olsun, O bunları işitir. 6-Basar: Gizli işler O'na açılır, görülmesine engel hiçbir şey bulunmaz.
7-Kelam: Harf ve sesten uzaktır. Vacip, mümkin ve müstahilleri beyan eder. 8-Tekvin: Mümkinatla alakalıdır. Onları iradesine göre vücuda getirir. Fiil, h~lk,
icat ve ibdadır. 22-Vahdef Delili ve Şirkin · Battl Oluşu; O ortak ve benzerden münezzehtir.
Vahdaniyet üçe ayrılır.
Çağdaş Bir Sunni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 431
1-Zatta: Güzlerden bir araya gelmez. Mahlukat da ondan başka tasarruf sahibi
yoktur. 2-Sıfatlarda: Ondan başkası onun sıfatiarına sahip değildir. 3-Fiillerde: insanlar yaratmazlar. Yaratan sadece Allah'tır.
Kullar kasiptir. ·
a)Burhanı Tevarüd: T etcih eden ol_maksızın tercihin
gerçekleşemeyeceğini beyandır. b)Burhanı Temanu Delili: Birden fazla ilahın varlığı tasawur edilince neler olabileceğini belirtir.
23-A/Iah'm Zat ve Sıfatiaf/nt T_efekkürün Haddi Bu Hususta Akli, Fikir ve Tecrübenin Hududu; Bu konuya· geniş yer. verir. Akli ve ,nakli deliller getirir.
24-A//ah'm Fiilleri; Kulların fiilieri kesb ve ihtiyardır. Fiilierin kısımları: 1-AIIah'ın Filleri, 2-Kulların F.iilleri
a)ihtiyariye, kesblerdir. b)lzdırariye; hazmetmek büyürnek vb. dir.
25-Ku/larm Fiilieri HakkındaMuhtelif Telakkifer 1-Kulların fiilieri Allah'ın kudretinin eseridir. Bu irnamu'I-Haremeyn vb. nin
görüşüdür.
2-Fiil, taat veya masiyet olması kulun kudret ve tesiriyledir. Fiille asıl taalluk eden Allah'ın fiilidir. Kulu ri kudreti onu itaat veya masiyet yapar.
3-Kaderiye kulun ızdırari fiilierini Allah yaratır. ihtiyari fiilierini kul yapar/yaratır
görüşündedirler. Onlar ifrata · düşmüşlerdir. "Kaderiye'nin bu itik~dı kendilerinin küfrünü icap etmez. Çünkü bunlar kullan her yönden yaratıcı tanımı_yorlar. Belki kul kendi fiilini hak Teala'nın ona verdiği aletler vasıtalar sayesinde; vücuda getirir
demektedirler." "AIIah'tan başka yaratıcı mı vardır?" Elbette yoktur,6 (Fatır 35/3) ayeti
Kaderiyeye kesin bir delildir. Onları susturur. 4-Cebriye kulların bütün fiilierinin yaratanı Allah'tır. Bunlarda kulun irade ve
ihtiyarı · yoktur. i!lsanın hareketleri cansızların ki gibidir. Allah'ın ezeli ilmi kulların
fiilierinin meydana gelmesinden önce ona taalluk etmiştir. Cebriye h. 4 asır başında yok olmuştur. Cebri müfrit denilen bu mezhebe fırenkler "fanatizm• derler. Ehl-i Sünnet'e göre bir orta cebir vardır. Bu da kul için kesbi Allah için yaratmayı ispat eder.
s Nasuhi, a.g.e., s. 49.
Doç. Dr. isa YÜCEER 432
5-icabiye denilen. bir _taifeye cevap verir. Bunu determenizmle, Cebriyeyi maddiye olarak adlandırır. Bunları dalalet içi~de yayanlar olarak görür?
26-Fi/ozofların Görüşü: Alemdeki bütün mevcutl~rı akıllara isnat edenler
olarak görür. Ö~ellikle filozoflara yer vermesi onun tevhit ilmi adı altında itikadi alanda
sorun olarak gördüğü konulara girme ihtiyacı duyduğunun göstergesidir. Ikinci Fas1/: Meleklere iman
1-Me/ek/erin Mahiyeti ve K1s1mlan: Meleklerin sıfatları ve görevlerine değinir.
a) Arzi, hafaza insanlarla olup arnellerini tespit edenler. b) Semavi (arşi), c) Allah' ı tespih ve tehlille meşgul olup müdebbirat, d) Vahyi Getirenlerdir.
2-Risa/eUe Muttas!f Melekler, Cebrail; dini Peygamberlere indirme ve tebliğe
meınurdur. Mikail; rızıkları mahluklara kavuşturur. israfıl; sura üfürmekle memurdur. Birinci üfürme ile mahlukların hayatları son bulur. Ikinci üfürme ile yeniden hayat bulup mahşere sevk edilirler. Azrail; ölecek kimselerin ruhlarını kabze memurdur.
Münker ve: Nek_ir; iki melek ölen şahıslara kabirieri ve diğer denendikleri yerlerde
akıde ve arnellerinden sua.l edenlerdir. Melekler beşer ve diğer şekillerde ·
görünebilirler. Akıl meleklerin varlıgını caiz görür, uzak ve ihtimal dışı görmez. Nakil
onları ispat eder. Peygamberler ve ilahi kitaplar onların varlığını haber vermiştir. Cin ve Şeytan Taifesi; bunlar havai cisimlerdendirler Muhtelif şekiller alırlar.
Meşakkatli işleri · yapmaya güç yetirirler. Bir kısmı itaatkar ve mümin, bir kısm ı ise asi
kafirdir. Şeytan bu kabil cinlerdendir. Cinlerin mevcudiyeti aklen caiz naklen sabittir. "Bizler meleklerin varlığına inandığımız gibi cinlerin varlığını da bilip tasdik ederiz. Ilahi kudret daha nice muazzam varlıkları vücuda getirmeye .fazlıyla muktedir ve kafidir. !'8
Üçücü Fastl: Semavi Kitaplar 1-Semavi Kitap/ann Mahiyeti: indirilmiş . semavi. ve ilahi kitaplardır. Tevrat
Musa'ya, Zebur Davud'a, inci! isa'ya, Kur'an Hz. Peyg~mbere indirilmiştir. ilahi sa.hifeler Hz. Adem'e 10, Hz. Şit'e 50, Hz. ldris'e 30, Hz .. ibrahim'e 10, 10 sahifede
Hz. Musa'ya verilmiştir. Kur'an tebdil ve tağyire uğramadan kutsi mevcudiyeti
muhafaza~ etmiştir. Ahdi Atik ve Ahdi Cedid asıllarının aynı değildir. Semavi kitaplara mahsus ulvi mahiyete haiz bulunmamaktadırlar. Tevrat ve inci! gibi semavi kitapların yalnız adları kalmış, asıl nüshaları tebdil ve tağyire uğrayarak tarihe karışıp gitmiştir. s
7 Nasuhi, a.g.e., s.SO. a Nasuhi, a.g.e., s.55. 9 Ömer Nasuhi'nin Tevrat ve lncil hakkındaki bu görüşü kapsamlı bir yaklaşımdır. Bk. A.g.e.,s. 57.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer.Nasuhi Bilmen 433
2-Kuran'ı Kerim'in Nüzulü; Nasuhi onun tevaturla geldiğini belirtir.
3-Kuran'm Muciz Bir Kelam Olduğu; o Arapçadır, fasihtir, meydan okuduğu
halde onun benzeri yapılamamıştır. Kur'an'ın kendine has ö~ellikleri vardır. "Beyanı muciz olan Kur'an bir kutsi ilahi kitap olduğuna da asla şüphe ediletnez".der..
Dordüncü Fasıl: Peygamberlere lman
1-Nübüwet ve Risafet: Nebi ve Rasul arasında fark vardır. Nebi vahiy alır.·
Kendinden önceki rasulün ahkamıyla amel eder, o.nu kendi ümmetine tebliğ eder. Her Resul nebi olduğu halde, her nebi resul değildir. · Hz. Peygamberin nebi ve
resulletin. en efdali ve sonuncusu olduğu görüşünü paylaşır. Peygamberlik Alla.h'ın
hikmeti ve lütfunun gereğidir. insanlar bu sayede kulluk vazifelerini öğrenir artık · bilmernek mazeret olarak gösterilemez.
2-Nebi ve Rasulletin Sıfatları a)Masumluk, ismet günah işlemez, hakikale muhalif beyan yapmazlar.
c)Emanet, c)Sıdk, d)Fetanet sıfatlan vaciptir. Hiyanet, kizb ve gaflet müintenidir. Kasıt olmaksızın sehv ·ve nisyan (unutma) a dayalı önemli olmayan bazı şeyler
ortaya çıkabilir. Bu zelledir. Bu da evla olanı terk etmektir. Hz. Adam'in yasak ağaca yakın olması zelle ömeğidir. Yeme, içme, evlenme, çocuğunun olması, ölüm ve
sıkıntı yaşama gibi hususlar onlara hakkında caizdir. Beşer olmanı·n gereğid.ir. Onlar
görevlerini tam bir meta~etle yerine getirirler. 3-islam öncesi Şerayi; . Peygamberler ilahi kanunları tebliğ ederler.
Sonuncusunu Hz. Peygamber beşeriyete tebliğ etmiştir. 4-isfam Şeriatı;ıo bunlar beşeriyel hakkında ilahi rahmettir.
· 5-Peygamberlerin Sayısı; Nasuhi 124 veya 313 peygamberin gönderil~iği
rivayetine işaret eder. Sayılarını Allah'ın bildiği ve hepsine inanmak gerektiğini
belirtir. Kur'an'ın bunlardan 25'ine açıklık getirdiğini vurgular. 6-Vahyin Mahiyeti ve imkam; Vahyin tanımı, müm~ün ve bilfiil vaki olduğunu
açıklar.
7-Vahyin Kısım ve Mertebeleri; · a)Salih Rüya Yolu: Peygamberliğin başlangıcında ünsiyet içindir.
b)ilham: Peyg~mberlerin kalbine ilka edilir.
ıo Ömer Nasuhi 1962 ortamında bu başlık altında ve ismi özellikle temel kavramı olarak kullanarak eserinde açıklık getimıiş ve kimse bundan rahatsız olmamıştır.
....:.
)oç. Dr. isa YÜCEER 434
- c)Kitap Yolu: Hükümlerin melek vasıtasıyla tebliğ edilmesidir. Cebrail'ingelişi buna örnektir. ·
8-Vahiy/e Ilham Arasmdaki Farklar, vahiy umumidir. Hem ilham hem de başka
yollarla olur. Birbal<iiiıdan velileriil kalplerine doğan bazı ilahi sırları Rabhani bilgiler bir tür ilham eseridir. Bu vahiy sayılmaz, vahiy ilahi bir ilham ve tebliğdir. ilham bazı zatların kendi şah ısiarına ait bir tecelli eseri olabilir. Vahiy ise umuma yöneliktir.
Peygamberlere mahsustur.
9-Vahyin Vukuu; vahyin vukuu aklen_ caiz naklen sabittir. Vahiy ve ilham gibi yüce sıfatlan inkar etmek insanın müzmin bir ruha ve fasit bir itikada sahip olmasını · icap eder.
10-Haber ve KJsJmları; a)Haberi Vahit, b)Haberi Meşhur, c)Haberi Mütevatırdır. Haberlerin hükmü hakkında şu görüştedir. "Peygamber efendimizden nakledilen bir hqber eğer haberi ahat kabilinden .ise bununla amel olunur. Fakat bu
ilim ifade etmez. Bu itikadi meselalerde bir hüccet bir delil olamaz. Bu haber eğer bir haberi· meşhur ise burada ilim yakin ifade etmezse de, ilminanı kalbi mucip olur.
Bunu inkar eden şahıs dplalete düşmüş kabul edilir. Fakat sahih olan görüşe göre
kafır kabul edilmez." Haberi mütevatır ise hem ilmi hem de gereğince arneli icap eder inkar eden kafır olur.
11-Tebliğ Vazifesi; peygamberter dini hükümleri tebliğ ederler ..
-12-Hz. Muhammed'in Nübüwet ve Risafeti; o kırk yaşında nübüwe_t
mertebesine, üç yıl sonra da risalete yükselmiştir.
13-Hz. Peygamberin Mucizeleri; Hz. Pey~amberin peygamberlik iddiasında bulunduğu gibi birçok mucizeler gösterdiği de kesin olarak ~abittir. Bunlar onun doğruluğunun delilleridir. Mucizeyi gören veya tevatüren işiten bir kimsenin _şüphe
etmesine mahal kalmaz. Kerametleri de velilerin elinde zuhur ettiğini kabul eder.
Sihrin ise sebeplere bağlı olduğu görü~ündedir. Gayri meşru sebeplere dayanır ve dinde yasak olduğu için işleyenler mesul olurlar.
14-Hissi Mucize/erin Mahiyet ve Nevileri; mucizeler hissiye ve akliye
kısımlarına-.yarılırlar. Hissiye ayın yarılması , akliye ise Kur'an ayetleridir. Hissilerin Nevileri:
a)Hz. Peygamberin vücudu ile ilgili olanlar. Nuru, nübüvvet mührü vb. dir.
b)Sıfatları, ahlakı, fesahat, metanet, sıdk vb.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 435
c)Hz. Peygamberin zat ve sıfatlarının haricindekilerdir. Parmağı ile işaret
etmesj ile ayın yarılıp sonra birleşmesi, parmağından su fışkırması, attığı taşların
düşmana isabet etm~si vb. dir. Akli Mucizeler altı nevidir. 1-0kuyup yazmadığ ı halde mükemmel bir dini tesis etmesi.
2-Kur'an'ı getirmesi. 3-Fedakarlıkla peygamberlik görevini yapıp dünyaya temayül etmemesi.
4-Dualannın kabul olması. 5-Geçmiş ve geleceğe ait gaybı haber vermesi.
6-Vasıflarınln önceki kitaplarda anılmasıdır. . .
Beşinci Fasıl: Kıyamet Günü 1-Diriliş; öldükten sonra diriliş hakkında akli ve nakli deliller bulunmaktadır.
2-Kıyamet Alametleri; Bunlarla ilgili başlıca şeyler sekiz alameti anar. 1-Duhan, (duman) mümini nezle, kafıri sarhoş. eder. 2-Deccal, ilahlık iddia edecek bir şahsın zuhurudur. 3-Dabbe, bir nevi hayvanın zuhur edip konu.şmasıdır. 4-Güneşin geçici . olarak batıdan doğmasıdır. 5-Hz. isa'nın inmesidir. 6-Yecüc ve Mecüc
kabilelerinin fesat çıkarmasıdır. ?~üç yer batmasıdır. Doğu, batı ve Arap Yarımadasında olacaktır. 8-Yemende bir ateşin zuhur etmesidir.
3-Ahiret Hayatma Dair Baş/ica Şeyler, Bunlar dokuz meseledir.1-Kabir suali,
2-Bedenlerin haşıi, 3-Mizan, 4-Kevser Havzu, 5-Şefaat, 6-Sırat! ?-Cennet, 8-RÜyetullah (AIIah'ın görülmesi), 9-Cehennem. Nasuhi bu temel konulara açıklık
getirir.
Altıncı Fasıl: Kaza ve Kader · 1-Kaza ve Kaderin Mahiyeti; konu· ile ilgili farklı görüşlerin varlığını belirtir.
Maturidi, Eş'ari ve filozofların görüşlerine yer verir.
2-Kaianm Kısım/an; ilahi kaza mübhem ve muallak kısımlarına ayrılır. 3-Kaza ve Kadere imanın Lüzumu; kaza ve kadere iman etmekle beraber
mahiyetlerinin bilinemeyeceği, Allah'ın ilmine bırakmanın ihtiyat yolu olduğunu kabul
eder. 4-Husun ve Kubhun Mahiyeti; güzellik ve çirkinlik. 5-Husun ve Kubhun Kısım/an; iyi ve kötü liaynihi ve ligayrihi kısımlarına
ayrılır. iyi ve emredilenler kendindeki güzellikten dolayı güzeldir veya başkasında olan bir güzellikten meydana gelen güzelliktir. imanın güzelliği liaynih, cihadın ki ise
·:.:
Doç. Dr. isa YÜCEER 436
ligayrihtir. ~ dini yaymaya lslam' ı savunmaya vesile olduğu için güzeldir: Bu güzellik
ligayrihtir. Liaynihi olan iki. kısma ayrılır.
a)liaynihi hüsne benzeyendir. iman buna örnektir. Bu husustaki mükelleflik
ortadan kalkmaz. Zorlama halinde dahi kişi kalbiyle-tasdik eder.
b)Ligayrihi hüsne benzeyen liaynihi hüsündür. Diliyle ikrarın güzelliği oruç,
zekat, · hacda !igayrihi hüsne benzemektedir. Bu konudaki mükelleflikler bazı
sebeplerden dolayı kalkar. Kubuh (kötü) da aynı şekilde taksim edilir.
6-Hasen ile Kabihin Klslmlaiı ·
7-imanm Şartlan /ştğl Altmda Şehadet Kelimesi; "imanın şartları esasları
altıdır" demek suretiyle bu konudaki kesin görüşünü belirtir. Bu konulara açıklık
getirir.
2.2-Muvazzah ilmiKelam Dersleri Kitabmm Muhtevasi Bu kitabın içeriğinde, giriş/medhal üç konu/mebhası ihtiva etmektedir.
Birinci Mebhas: Konunun muhtevası ve teknik Kelaml meselelerdir. Bunlar:
1-K~Iam ilminin Tamm1; Kelam ilminin aklın düsturları yanında islam kanunu
da göz önünde bulundurduğunu belirtir. Birçok hususu akli delillerle ispat eder ve
nakli delille bunu teyit eder. BÜtün konular islam'a uygun olarak izah edilir. 'Kelamda
diğer birçok alanda ele alınmayan hususların tetkik edildiğini belirtir.
2-Mevzusu; bu konudaki muhtelif görüşlere yer verir.
3-Mesele/eri; dini inançlar, ve nazariyeler üzerinde durur.
4-Kelam Ilminin Bu ismi Al1ş Nedenleri; Kur'an'ın mahluk olup olmadığı
konusunu ele aldığından dolayı bu ismi aldığına yer verir.
5-Gayesi; a)Kelam ilmine vakıf olan kimse taklitten kurtulur ve tahkik mertebesine ulaşır,
kalbi yakin nuruyla sürekli parlar. b)Bu ilmi iyi bilen kimse yolun doğrusunu arayanlara rehberlik eder. Şüphe
sebebi olan meseleleri layıkıyla açıklar. Aydınlatma talep edenleri irşat eder.
c)Kelam ilhad ve dalalet fikirlerinden korur. Kötü tesirlerden i~anı muhafaza
eder. d) Diğer dini ilimleri teyit eder.
6-Bina/Temeli; kainatın vat1ığı ve eşyanın hakikatine, Allah'ın zat ve
sıfatlarına delil getirir: Eşyanın hakikatinin hayallerden ibaret olmadığını vurgular.
insan için ilmin sebeplerini açıklar. Bunlar: a)Akıl, b)Selim Duyular, c)Sadık Haberdir.
Bu da kendi içinde
Çağdaş'Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 437
aa)Mütevatır, ab)Nebilerin h~berleri kısımlarına ayrıl ır.
7-Ke/am ilminin Geçirdiği Safhalar, bu merhaleleri üç devrede inceler. 1-Nübüvvet asrı, ilmi tevhit ve fıkhı ekber dönemi; o dönemde bu ilim tedvin
edilmiş değildi. Daha sonra Tevhit ilmi ve fıkhı ekber adıyla eserler tedvin edilmiştir.
2-Felsefeyle mezcedilmiş Kelam dönemi, reddiye ve bidatları men etme devri; daha sonra bir takım bidat erbabı ortaya çıkmış, selefi salihinin yoluha muhalefet etmiş, felsefeyle karışık olarak Kelam adıyla bir ilim tedvin edilmiştir. Bunun üzerine
din bilginleri Ehl-i Sünnet'e mahsus olmak üzere bir ilim tedvin etmiş, bidat ehlinin faaliyetlerine mani olmuşlardır.
3-Hikmeti islamiye dö~emi; bilahere islam'ın yayıldığı yerlerde felsefenin
yay ılması üzerine felsefi nazariyelerin · is la~ akaidine ters düşen kısmını Kelam ilminde tetkik ve tenkit ederek · felsefenin fasit fikirlerini ve onların yolunu ,
izleyenlerden dalalet tırkaların düşük ilikatlarını reddetmiş ve eleştirmişlerdir. islam hikmetini Kelam ilmi ~esis etmiştir. ·
B-Dini FJrkalar, Ona göre bunların en büyüğü Naciye Fırkası, sonra da
Mutezile, Şia, Havaric, Mürcie, Neccariye, Cebriye ve Müşebbihe fırkalarıdır. Naciye fırkasındaki zevat bidattan uzak, Hz. Peygamberin sünnetine layıkıyla tutunanlarclır. Dinin hüküf!11erini kendi arzulan na göre tevil ve tahriften sakındıkları için onlara Ehl-i Sünnet denmiştir. Q. Naciye Fı rkası olarak Selefiye, Maturidilik ve Eş'ariliği görür.
Diğer tırkalardan Mutezile ikinci sıradadır. Şia'yı kendi içinde Galiye, Zeydiye ve
imamiye gruplarına ayırır. Özellikle zikri geçen sekiz fırkaya yer verir. 9-Eh/-i Sünnet, hususi olarak bu kesimi doğru inanç sahibi, yanlış işlerden
korunmuş, hidayete ermiş kesim olarak görür. Felsefi nazariyelere gruplara ayırarak yer verir.
10-içtihatlar, islam'da ortaya çıkan içtihat ve nazariyeleri değerlendirir. islami ilimleri; a)Aiiye (üstün ilimler), b)Eiiye (alet ilimleri) kısımlarına ayırır. Aliye; 1-Kıraat, 2-Tefsir, 3-Hadis, 4-Kelam, 5-Fıkıh, 6-Usuiü Fıkıh, 7-Hilafıyat, ~- Ahlak, 9-Tasavvuf ve diğerleridir. Eliye ilimleri, aliye ilimleri tahsil etmeye vesile olan sarf belagat vb. dir.
ikinci Mebhas: 11- Din ve Mahiyeti; tanımı, dinler tarihi: 1-Tevhit dini, 2-Animizm (ruhlara
tapma), · 3-Bazı cisimlere tapma Fetişizim, 4-Totemizim, S-Gökyüzü cisimlerine
tap ma, 6-insana tapma, 7 -Puta tapıcılık üzerinde durur. 12-Dine Duyulan ihtiyaç; din duygusunun fıtri ve zaruri olduğunu belirtir.
..:..
Doç. Dr. isa YÜCEER 438
13-Medeniye~in Dine Dayand1ğ1; Nas~hi dinsizlik cereyanlarının eleştirisini
yapar. . ..
14-Beşeriyetin Saadeti Için Dinin Laz1m . Oluşu; din yerine başka bir şeyin - geçemeyeceği; ahlaki terbiye ve vicdan konularını işler. ----. ·- ·
15-l!ahi Dinler, bunlar umumi olarak tevhit inancına dayanir. Bu da itikadi esaslardadır. Şerai ise muhteliftir.
16-/s/am Dini; islam'ın .Allah tarafından tebliğ edilen din olduğunu vurgular. Onun kendisinden önceki dinleri neshettiğini ve kendi hükümlerinin kıyamete kadar baki olduğunu belirtir.
·11-istam:m Mahiyeti; islam ilim ve hikmet üzerine kurulmuştur. Ulvi mahiyete haizdir. ilahiyat, ibadetler,-sosyal yapı, ahlak ve hukuk onun tem~lleridir.
18-/stam'ın Özellikleri; islam'da ruhbqnlık yoktur. Esaret ~eğil hürriyet vardır. Ci hat emrediJmiştir.
19-/s/am'm Yüceliği; islam hurafelerden ve battl ilikatlardan uzak olup, hayatı tanzim ettiği, mensuplarını zan ve vehimlerden kurtardığını açıklığa kavuşturur .
. 20-fslam'm Yükselişi Teşviki; islam beşeriyelin maddi ve manevi yükselişine kefıldir.
21-ls/am Medeniyetinin Kuruluşu; fazilet ve adaletli bir medeniyet kurmuştur. ·Üçüncü Mebhas: 22-Dini/Şer'i Hüküf/1/erin Kıs1mfarı; 1-itikat 2-Amei3-Ahlakla ilgilidir.
23-iman; Hz. Peygam6erin tebliğ ettiği kesin olarak bilinen tüm hususlarda onu tasdik etmektir. Tasdik eden mümindir.
24-islam; Hz. Peygamberin tebliğ ettiklerini zahir ve batında kabul ve bunları güzel görerek Allah'a itaat ve inkiyat etmektir.
25-lkrar ve Şehadet; dünyada islam'ın hükümlerinin-icrası için şarttır. Tevhit ve Hz. Peygamberin risaletini kalben tasdik ettiği halde, diliyle ikrar ve itiraf
etmeyenin hali Müslümanlar arasında meçhul olacağından hakkında islam'ın
hüküml.eri uygulanmaz.
26-Salih Ameller, bu arneller imanın kalpteki parlaklığını ve n.urluluğunu artırır.
· Müminin ahiret azabından kurtulmasına ve Allah'ın lütuflarına ermesine vesile olur.
Bunun aksi olarak tembellik veya nefsin arzularına tabi olduğundan dolayı salih am elleri terk edip günah işleyenler günahkar olur ve azap görmeye müstahak olurlar.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 439
27-/manm Kisimlari; 1-icmali., 2-Tafsili.dir. icmali Hz. Peygamber tarafından
tebliğ buyrulan şeylerin hepsine inanmak ve tasdik. etmektir. T afsili iman ise bunların her birini ayrı ayrı bilip tasdik ve itiraf etmektir.
28-Zaruratt Diniye; Hz. Peygamberin tebliğ ettiği ve kesin olarak bilinen
hüküm ve haberlerdir.- Müminin bunları tasdik etmesi ger~kir. Bunlarda tereddüt v~ şüphe etmek imandan mahrumiyete sebep olur.
29-/manm Sthhat ve Makbuliyetinin Şarllart; 1-Yels haline yakın olmamalıdır. 2-Zaruriyeti diniyeden bir şeyi inkar veya yalanlama alametlerinden . bir şeyi
seçmenielidir. 3-Dini hükümlerin tamamını kabul edip güzel bulmalı bunların . ifasında
inat ve kibirlenmemelidir.
30-fmanla Elde Edilen Kazanımlar, şartlarını toplayan imanın sahibi ahiret azabından kurtulur ve ebedi saadete erer. Bunun için· ömrünün son~na .. kadar bu
halde d~vam etmeli.dir. Çünkü sona itibar edilir. Hayatı~ ın sonuna kadar , imanını
muhafaza edemeyen kimseye geçmişteki imanı fayda vermez. · ·
31-lmanın S1hhati; imanın sıhhat ve makbul olması için nazar ve istidlal şart değildir. Taklit yoluyla olan imanda sahih ve Allah katında makbuldür. $u. var ki kişinin takati dahilinde nazar ve istidlalde bulunması tarzdır.. Bunu terk eden günahkar mürnin olur.
32-Ak/i Hükümler, 1~Vücub, 2-imtina (imkansız), 3-Cevaz {caiz) kısımlarına ayrılır. Akli vacip bir hükmün sübutu zaruri olup, bunun zıddının ise mümkün
olmamasıdır. Bu alemin bir yaratıcısının varlığı vb. Akli mümteni (müstahil) bir · hükmün bulunmamasının zaruri, sübutunun ise mümkün olmamasıdır. Allah'ın
ortağının bulunması vb. Akli cevaz bir hükmü.n hem sübutu hem de yokluğunun . . .
mümkün olmasıdır. Demirin altına dönüşümü vb. buraya kadar olan konular giriş mahiyetindedir. Bundan sonra altı bölüm ve bir sonuç bulun_maktadır. Bu bölümler altı
iman esasına göre düzenlenmiştir. Birinci Bölüm: ilahiyat 33-A//ah'a iman~ bu iman farzdı. Onun hakkında vacip, imkansız ve caiz olan
sıfatları bilip tasdik etmeyi kapsar. 34-A//ah'I Bilmek; Her akıllının Allah'ı bilmesi farzdır. Bilme yolu ise sahih
nazardır.
35-Fetret Dönemi; Fetret döneminde yaşayan ve kendilerine peygamberin daveti u laşmayanlar da Allah'a imanla mükelleftirler. Akıl kuvveti ve selim fıtratla
tevhide ve Allah'ı bilmeye götürebilirler. Bunlar dinin diğer hükümleriyle mükellef
Doç. Dr. isa YÜCEER . 440
olmazlar. Çünkü bu hü~ümler peygamber tarafından tebliğ edilir. Fetret ehli de kendi
içinde kısırnlara ayrılırlar. a)Tevhidi tasdik edenler Kus b. Said'e, Adiy b. Zeyd vb. b)Müşrikler Amr b. Lu hay, c)Gaflet üzere olup ilahiyat fikri olmayanlardır.
36-AIIah'm lafı; Allah'ın künhünun idrakinin ıriümküif olmadığı açıktır. o akıl ve duyularla idrak edilmez. Bu insanın takatinin üstündedir.
37-Aflah'm Sıfatları; Allah kendine mahsus sıfatlarla muttasıftır. . . 38-Vücut, Allah'ın varlığıdır. O vacibu'l~vücuttur. Lizatihi mevcuttur. Vücudu
başkasından değildir. Hudüs, imkan, ibda', gaye {hikmet) onun varlığını ispat eden ·delill.erdendir-;-
39-Ak/i Delil/er; Allah'ın varlığını ispat husussunda akli deliller.
a}Mabadettebia b)Ahlak delili. 40-inkar Sorunu; Maddiyyunun aı·em hakkındaki nazariye {faraziye)lerinin
iptali, Allah'ı inkar edenlerin faraziyelerini reddetme Nasuhi'nin önemli faaliyetleri
·arasındadır. Bunları kendi aralarında kısırnlara ayırarak eleştirmiştir. Bunlara ~arşı Islami düşünceyi ortaya koymuş, tüm bunlar vücut sıfatının izahı kapsamında ele
alınmıştır.
41-Kıdem; Allah'ın ezeli olması, varlığının e'ı(veli bulunmamasıdır. Bu sıfat
Allah hakkında vacip, zıddı hudüs imkansızdır. O hadis olsa, bir yaralıcıya muhtaç olurdu. ·
42-Beka; ebedi varlığının sonunun olmamasıdır. Onun hakkında vacip, zıddı olan fena ve zeval imkansızdır. Onun adeih ve zevali mümkün değildir.
43-Muha/efetün li'l-havadis; onun varlığından hiçbir şeye zatı ve sıfatlarıyla
benzeri mürnasil ve müşabih olmamasıdır. Bu sı fat onun hakkında vacip, zı.ddı ·oıaiı
benzerinin bulunmasi imkansızdır. 44-Kıyam Bizzat, Allah'ın varlığı kendinden olup başkasından olmamasıdır.
Bu O'nun hakkında vacip olup, zıddı olan başkasıyla kaim olma imkansızdır.
Başkasıyla kaim olmak icat edecek bir var ediciye karar kılacak, . bir mekana hulül edecek, bir cevhere ihtiyaç duyma anlamındadır. Allah'ın ihtiyaçtan münezzeh
olduğuna kapsamlı ·açıklık getirir. 45-Vahdaniyet; Allah'ın zat, sıfat, uluhiyet ve mabudiyetinde tek olması ; ortak
ve benzerden münezzeh olmasıdır. Bu sıfat O'nun hakkında vacip, zıddı olan birden
fazıa·,oıması ve ortağının bulunması imkansızdır. 46-Hayat, o:nun hay olmasıdır. Hayat O'nun hakkında vacip, mukabili olan
ölüm imkansızdır.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 441
47-ilim; bilmesidir. Allah hakkı~da vacip olup, zıddı olan cehl imkansızdır. 48-/rade; O'nun her mümkünü caiz olan nihayetsiz şekil ve vakitten birine
tahsis ve tayin etmesidir. Bu sıfat O'nun hakkında vacip; zıttı kerahet ve icap etmesi
imkansızdır.
49-Kudret, ·o• nun mümkünlerde iradesi ile tesit ve tasarrufa kadir olmasıdır. ·
O'nun hakkında vacip, zıddı olan aciz· imkansızdır.
50-Semi; işitmesidir. Bu O'nun hakkında vacip, zıddı olan duymamak imkansızdır.
51-Basar, :AIIah'ın görmesidir. Bu O'nun hakkında vacip, mukabili olan görmemek (körlük) imkansızdır~ --
52-Ke/am; Allah'ın harf ve ·sese ihtiyaç duymaktan münezzeh olarak söylemesidir. Bu Allah hakkında vacip, mukabili dilsfzlik (konuşamamak) imkansızdır. Kelam n~fsi ve lafzi kelam kısımlarına ayrılır. .
53-Tekvin; yaratma (halk), ibda (eşsiz var etme), ihya (hayat verme), imate ·
(öldürme), tenim (nimet verme), · tazip (azap etme) gibi fıil sıfatlarının mebdei olan
ezeli bir sıfattır. Tekvin sıfatı mümkinattan olan şeyleri ezeli iradesine göre yoktan
vücuda getirmesidir. · 54-Heberi Stfatlar, yed (el), vecih (yüz), istiva (yükselme) Allah'a nispet
olunmuştur. Bunlardan mürnaselet, müşabehet (benzerlik) çağrıştıran zahir manalar
kastedilmiş değildir. Muhalefetun Iii havadis; yaratıklara benzernemenin zıddı,
benzerlik ve müşabehet imkansızdır. Bu sıfatıardan kastın Allah'a layık olan doğru manalan n kastedildiğine itikat etmek icap eder.
55-ilahi Stfatlarm ilişkileri; Sıfatıarın taallukları her birinin kendilerine göredir. 56-irade ve Tekvin StfatJ.an; bu sıfatlar yalnız caizlere taalluk eder. irade
taalluk ettiği şeyi bir yöne tahsis eder. Bir şeyin icadı ile terk edilmesi şıklarından biri
tercih edilir. Kudret sıfatının taalluku ile Allah'ın bir şeyi vücuda getirip getirmemesi
gerçekleşir. . 57-ilim ve Ke/am Stfatlan; bu sıfatlar hem caizlere, hem de vaciplere, ·
imkansıziara taalluk eder. Ilim sıfatının taalluku Allah'a her şeyin malum olmasıdır. Kelam sıfatının taalluku da Allah'ın emirlerini, nehiylerini ve hükümlerini melekleri ile peygamberlerin telakki etmesine delalet eder.
58-Semi ve Basar Stfatlan; bu sıfatlar gerek vacip, gerek caiz olan her . mevcuda taalluk ederek o mevcudun kemali inkişafını ifade eder. Madumlara taalluk
etmezler. Çünkü madumlar görülmez ve işitilmez.
Doç. Dr. isa YÜCEER 442
59-Tekvin Sıfat1; yalnız caizlere taalluk eder. Onları icat ve yok etme
hususunda iradeye uygun olarak tesirli olur. 60-Ak/i Mümtenilimkanstzlardan Başka Her Şeyi Yaratmak; kulu hakkında
aslah (iyi) olan ve olmayan işl~ri vücuda getirmek, hidayet ve dalalet fiilierini
yaratmak, küfür ve şirlcten başka dilediği masiyetleri afv ve mağfiret etmek Allah hakkında aklen caizdir.
61-~üyet, Allah'ın şanına layık olacak şekilde görülmesi aklen caiz, naklen sabittir.
ikinci Bölüm: Nebeviyat Birinci K1s1m 62-Peygamberfere iman; islam'da bu inancın farz oluşu.
63-De/i/i; nübüwet ve risaletin aklen imkansız olmadığ ı ve fiili olarak da vuku bulduğu gerçeği.
64-Gereği; insanların peygamberlere ihtiyacı ve konunun akli yöntemlerle izahı.
65-Mucize Gerçeği; Nübüwet ve risaletin mucize.lerle sübutu tabiat kanunlannın zaruıi olmadığı mucizelerin dışında da harikaların varlığı, irhas, keramet, maunet, istidrac, ihanet bunlar arasındadır.
66-Vahiy, peygamberler vahye mazhar olmuşlardır. Bunun farklı yolları vardır. 1-sadık rüya, 2-iıham, 3-Kitap yolu, 4-Melek gönderme yoludur. Hz. Peygamber ilahi vahyi almışlar. Vahiy hakkında yanlış düşünceler reddedilmiştir.
·67-Peygamberin Stfatlan; 1-ismet, 2-Emanet, 3-Sıdk, 4-Fetan·et, 5-Dinin tebliğ id ir.
BB-Peygamberler Hakkmda Caiz Olan Vas1flar ve Geçici işler, onlar
peygamberlik mevkiine hale! getirecek işler yapmazl~r. Peygamberliğe zarar vermeyecek olan vasıflar onlar hakkında caizdir. Yeme içme, zaruri işlerle meşgul olma kendilerine insanların onlara tabi olmasına mani olmayacak hastalıklara maruz
kalırlar. Bu hal onların birer insan olup lahuti sıfatıara haiz olmadığının delilidir.
69-Sayi/an; peygamberlerin kesin sayısı bilinmemektedir. ilki Adem,
sonuncusu ve efdali Hz. Muhammed'dir. Bir kısmının isimleri Kur'an'da bildirilmiştir. Hepsini tasdik ve haklarında saygı ve sevgi beslenir.
70-Hz. Adem; peygamberlerin atasıdır. Nasuhi bu konuya bağlı olarak tekamül nazariyesini iptal eder ve Darvin:e cevap verir.
İkinci Ktstm: Hz. Peygamber 71-Hz. Muhammed'in Nübüwet ve Risaleti; Nasuhi bu konuya açıklık getirir.
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen 443
72-Mucizeler, bunlar 1-Hissiye: Hz. Peygamberin hissi olarak peygamberliğine şehadet eden hankulade işleridir. 2-Akli M.ucizeler: · Buna aklen
delalet eden hankulade ahvalidir. 73-HissiMucizelerin Kısım/an; 1~0nun zatı ile alakah alnındaki nur, sırtındaki
nübüvvet mührü ve yaratılış mükemf!lelliğidir. 2-Sıfatları; şecaat, metanet, sıdk,
istikamet vb. dir. 3-Üstün hankulade işleridir.'Ayın yarılması vb.
74-Akli Mucizeler, Nasuhi bunları altı kısımda açıklar.
· 75-İimi ~ücü; Ümmi olduğu halde geniş vukufu kimseden bir şey öğrenmeden ilimiere sahip oluşu.
76-Hususiyet/eri; Ona mahsus -hasl~tler· vardır. Miracı bunlar arasındadır.
Nasuhi, lsra ve Miracı kapsamlı olarak sunar.
77-Son Peygamber Oluşu; O peygamberlerin sonuncusuydu. Artık bir başka peygamber gelmeyecektir.
78-Nebi ve Resul' Farkı; NQbüvvet ve risalet arasında fark olmadığı, birinin diğerinden ayrılmaz olduğunu kabul eder. H~. Peygamber peygamberlerin en efdalidir .
. 79-Sahabenin Fazileti; Peygamberlerden sonra en efdal kimse sahabed!r. Bunlar da sırasıyla 1-Hz. !=bu Bekir, 2-Hz. Ömer, 3-Hz. Osman, 4- Hz. Ali'dir. Bunlara
Raşit halifeler denir. Bunlardan sonra S-Talha b. Ubeydullah, 6-Zübeyr b. Awam, ?
Abdurrahman b. Avf, 8-Sa'd b. Ebu Vakkas, 9~Said b. Zeyd, 10-Ebu Ubeyde b.
C~rrah'tır. Bunlar cennetle müjdelenmişlerdir. Bunlara aşere-i mübeş~ere denir. Hasan ve Hüseyin gibi cennetle müjdelenen daha başka kimseler de vardır. "Sahabe hakkında vazifemiz Cemel ve $ıffın vakaları" konularına açıklık getirmiştir.
80-Hz. Peygamberin Eşleri; bunlar on .birdir. Dokuzu onun nikahında bir arada bulunmuşlardır. Bu evliliğin meşruiyetinin dini, sosyal, siyasi birçok hikmet ve
maslahatları vardır. Bu durum Hz. Peygamberin hususiyatıerinden sayılır. Onun eşleri müminlerin anneleridir. Kızı Fatıma Müslümaniann hanımefendisidir. Nasuhi
Peygamberlere iman konusunu onların özlü hayatlarını vererek bitirir.
Üçüncü Bölüm: ilahi Kitaplar 81-Kitaplara imanın Hükmü; ilahi kitaplara iman tarzdır. Allah Teala
pe-ygamberlerden bazılarına vahiy yoluyla kitabını talim ve telkin etmiştir. Bunlara
ilahi, müne~el ve semavi kitaplar denmiştir. Şu kadar var ki, Kur'an'dan önceki semavi kitaplar zamanla birçok tahrifata maruz kalmış, hatta onların asıl nüshaları tamamen elden çıkmıştır. Zamanımııda "kitabı mukaddes· adıyla bazı milletierin
Doç. Dr. isa YÜCEER 444
elinde bulunan kitaplar ise sonradan yazılm ış bir tarih mecmuas ı mesabesindedir.
~unların hiçbiri kütübü ilahiyeden sayılan sema,vi kitaplara mahsus olan yüce mahiyete sahip değildir. Tevratı şerifin asıl nüshası mevcut değildir. incil'i şerifin de asıl nüshası mevcut değild ir. ı ı_ Nasuhi bu tespitlerinde.bulunur. __
82-Kur'an; o Allah tarafından son peygampere ayet ayet, sure sure yirmi üç
senede inmiştir. Beşeriyelin gerçek saadetini sağlayacak olan her çeşit hüküm ve meseleleri muhtevidir. Her türlü tahrif ve değişmeden korun muştur. Tüm kitapların en
faziletiisi ve sonunc~sudur. Onun lafız ve manası mucizedir. O Kur'an'ın savunusunu yapmış, ondaki tekrarfar; cemi ve tercümesi konularına açıklık getirmiştir.
83-Muhtevasl; itil<ad, ibadet. muamele, ceza, adap, ·alilak, nasihat, vasiyet,
vaad, vaid, kevni açık hakikatler, ibretli kıssa ve vakalar bunlar arasındad ı r.
· Dördüncü Bölüm: Meleklere iman 84-Bu imanm H{jkmü; Meleklere imanın farziyeti, onlar mümin, mükerrem,
masum, Allah'in emirlerine · tamamıyla uyan üstün mahluklard ır. ikametgahları itibariyle 1-Arzi, 2-Seriıavi, 3-Arşi kısımlarına ayrılırlar. Vazifeleri yönüyle 1-ry1üdebbirat, 2-Hafaza kısımlanna aynlırlar. 3-Bir kısmı daima tespih ve tehlille
meşguldür. 4-air kısmı kainatta işleri tedbire memurdur. 5-ilahi vahyi peygamberlere getirmeye memur olup risaletle muttasıf olanlar vard ır. Bunları bilip tasdik etmek gerekir. Meleklerin varlığı naklen sabit aklen caiz~ir. ilahi melekutun genişlik ve
azametini itiraf edenler melek denen bir kısım yüce mahlu~ların varlığını tasdik
etrne~e tereddüt etmezler. 85-Mahiyet ve Vas1flar1; erkek ve dişi olmak, yemek, içmek ve hayatı
ihtiyaçlardan müstağnidirler. En büyük işl~ri ifaya kadir, en uzak mesafeleri fevkalade bir süratle kat etmeye müsaittirler. Dil~dikleri şekil ve surete girebilirler. Onların bu üstün vasıfları da nakil ile sabit akılda caizdir. Melek ile beşer arasında efdaliyet kelamcılar arasında tartışmalıdır. insanların rasullerinin meleklerin resullerinden
üstündür. Meleklerin resulleri umum beşer halkından üstündür. Bu hususta ümmetin
icması vardır. Beşerin umumu meleklerin umumundan üstündür. Onların ibadetleri
fıtridir. Zahın~t hissetmezler. insan maniaları bertaraf ed.er de insaniyete layık bir şekilde hareket eder, ibadet vazifesini güzel bir şekilde ifaya çalış ırsa, elbette meleklerden üstün olur. Nasuhi konuya cin ve şeytanlarla ilgili özlü aç ıklık getirerek
son verir. · Bunların varlığını .dinde sabit ve aklen caiz görür. islam'ın dışındaki
11 Nasuhi, Muvazzah, s. 289.
Çağdaş Bir Sünni K~lamcı Ömer Nasuhi Bilmen 445
dinlerde de bu inancın varlığını belirtir. Hz. Peygamberirı cinlere tebliğ ettiğini (Cin
72/1) şeytçının vesvesesinin vuku bulduğunu açıklar.
Beşinci Bölüm: Kaza ve Kader 86-Kaza ve Kadere lman;. "kaza ve kadere iman etmek farzdır. Bu iman
haddizatında Allah'a imana dahildir. Çünkü ~ader; olacak şeylerin zaman ve mekanını vasıf ve hususiyetıerini diğer tatsilatını Allah'ın bilip ezelde takdir ve tahdit etmesinden ibaret olduğundan ilim ve irade sıfatıarına racidir. Kaza;· Allah'ın irade ve
takdir ettiği şeyi zamanı . gelince ilim ve iradesine uygun olarak meydana getirmesi olduğundan tekvin sıfatına raCidir. Allah'ın kainatı var ettiğine ilim ve iradesinin bütün
cüziyatı ve külliyatı şamil olduğuna inananlar kaza ve kadere de iman etmiş olurlar. Şu kadar ki hususi ·öneminden dolayı kaza ve kadere imanın. farziyeti ayrıca
açıklanmıştır."
Bl-Kaza ve · Kaderin Mahiyeti; bütün hadiseler özellikle de insanlardan
meydana gelen işler Allah'ın kaza ve kaderiyledir. Onun yaratma ve takdiriyle meydana gelir. insanlar bir kısım ihtiyari fiiliere sahiptirler. Bu fiiliere göre sevap ve cezaya müstahak olurlar. Allah bu ihtiyari fiilieri insanların irade ve ihtiyarlanna
mutabık olarak irade ve icat etmiştir. ilahi adete, hikmete dayalı olarak böyle cereyan etmektedir. Herkesin bir kısım fiilinde kendi ihtiyar ve iradesi asıl olduğundan bu hususta cebir ve ikrah yoktur. Nasuhi kaderle ilgili olarak kulların fiilieri hakkında Ehl-i
Sünnet, Kaderiye ve Cebriyenin inancına açıklık getirir.
BB-Muhaliflere Cevaplar, Kainatta kanunların sıradan sebepler olduğunu belirtir. Determinizme cev.ap verir. Cebriye ile diğerlerini mukayese eder.
B9-Kaderle Hüccet Getirilemeyeceği; kaza ve kadere inanmak farz olmakla beraber, bununla hüccet getirmek caiz değildir. · Beşerin fiilieri meydana gelmeden önce de sonra da kadere dayandırılamaz. Kader böyle diye günaha cesaret edemez
veya suçu işledikten sonra kaderin böyle olduğunu ileri sürerek mazeret beyan edemez. Kaza ve kadere dayanarak sebeplere tevessülü terk etmek, sebeplere sarılmayı tevekküle mani saymak da caiz değildir. Zira Allah Teala hadiseleri bir
. takım sebeplere bağlamıştır. ilahi adet bu yolda cari olduğundan ona ittiba etmek lazım gelir. Nasuhi kaza ve kadere itimad ederek sebeplere levessülün terk edilemeyeceği, sebeplere tevessül tevekküle mani değildir. Kaza ve kaderle ilgili
yanlış inançlar ve Müslümanların itikadı konularını açıklamıştır. 90-ilahi Fiiller, Allah'ın fiilieri bir takım hikmet ve maslahatları kapsar. O'nun
yaptıkları arasında abes yere yaratılmış bir şey yoktur. Hayır ve şer suretinde tecelli
Doç. Dr. isa YÜCEER . 446
eden her şey hakkında hepsi de Allah'ın kaza ve kaderine tabi birer hikmet ve maslahatı ihtiva eder. Çünkü Allah ilim ve hikmetle muttasıftır. O yaratıcılığında
te kd ir.
91-Rtzlk Meselesi; her hayat sahibinin nzkını takdir eden ve veren Allah'tır.
Zira O'ndan başka rızık verenfrazık yoktur. Helai rızık olduğu gibi haram da rızıktır. Fakat Allah'ın harama rızası yoktur. Her ferdin rızkı ezelde takdir edilmiştir. Ziyade ve noksan kabul etmez .. Bir kimse bir başkasının rızkını yemez.
92-Ecelin Mahiyeti ve öidürülenin Eceliyle Vefatt; her hayat sahibinin hayat ve ölümü Allah'ın yaratma ve takdiriyledir. Hiçbir fert takdir ~dilen vakitt~n önce hayata kavuşamaz ve eceli gelmedikçe hayat nimetinden mahrum kalmaz. Eceli gelince de
yaşayama~. Nasuhi ecelin mahiyeti, öldürülenin eceli ile öldüğü, örnrün art_ıp
artmadığı tabi ve ihtiyari ölüm konularına yer verir.
Altmct.Bölüm: Ahiret Günü 93-Miret lnanct: Ahiret gününe inanmak tarzdır. Ahiret günü haşr vaktinden
başlayan sonsuz bir zamandır. Kıyamet sura üfürme, cesetlerin haşrı, amel defterlerinin verilmesi, mizan, sual, Kevser Havzu, şefaat, sırat, cennet, cehennem,
ahretin kapsamlı konularıdır. Bunlar mümkünlerden olup peygamberlerin haberi ile sabittir. Her mürnin bunları bilip tasdik etmek durumundadır.
94-Berzah Alemi; ahiretten önce berzah alemi, kabir ahvali yaşanacaktır.
Kıyamet alametleri haktır. Şeri sahih naslarla sabit olan caiz işler· ilahi ku~ret ile meydana gelecektir. Kıyamet alametleri mümkün işlerdendir.
95-Büyük Kıyamet. kıyametin vuku bulacağı -semavi dinlerde haber verilmiştir.
ilim de bunu itiraf etmektedir. Yaratıklar hayattan mahrum olacak, sema ve yerlerin nizarn ve intizamı bozulacak, sonra başka alemler zuhur edecektir. Kıyametin kopma zamanını Allah'tan başka kimse bilmez. Kıyametin nasıl meydana geleceği Kur'an'da kıyamete dair beyanlana ortaya konmuştur.
96-Vücudun Yeniden Yaratılışt; vefatı sonrasında ahirette vücudun zerreleri Allah' ın kudreti ile yeniden teşkil edecek, her ferdin ruhu kendi cesedine tekrar
- bağlanarak,- bu şekilde cismani ve ruhani ·olmak üzere umumi haşır vuku bulacaktır.
Nasuhi cismani haşrı inkar edenlerin görüşlerini teyit eden delilleri iptal etmiştir.
97-Cennet ve Cehennem inanci; bunların halen yaratılmış olduğu, mürninler
cennette cismani ve ruhani birçok nimetiere ebedi olarak .ereceklerdir. i nkarcılar da cehennemde cismen ve ruhen sonsuz azap göreceklerdir.. Bu da insanların
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer ~asuhi Bilmen 447
itikatlarında~ kaynaklanmaktadır. Bunlar dünyadaki ile kıyas edilmezler. Cennet ve cehennemin varlığı dinde sabittir, ilime de ters değildir.
98-lnsan Varftğt; insanın beden ve ruhtan müteşekkil bir mahluk 9lduğu,
beden ruhun aleti olduğu, ruhun varlığı konusunda · islam akaidi hususunda
muh~lifleıin görüşleri, farklı mütalalar, ruhun varlığını ispat eden deliller, ruh_un mahiyetini idrak, ruhun b~kası konulanyla ilgili bilgi sunar. Altı bölümü bununla bitirir.
Hatime/Sonuç: bazı varlıklar hakkındadır.
99-Var/rklar, Semalar; arş, kürsi, Levh, kalem, yıld ızlar, yer küre, gök gürültüsü, yıldırım, şimşek, zelzele, bulutlar, yağmur konularına değinir. Kainatı
temaŞa başlığında ise varlıkların Allah'ın varlığını · ispat için delillerin bulunduğunu
belirtir. Hatimenin son cümlesinde ise "kelam ilminde bu risalenin telifı Allah'ın
yardımı ile aciz kul Ömer Nasuhi'nin elinde tamamlandı. O Ehl-i Sünnet ve'l-cemaate hizmetle şeref duyar. islam hilafetinin merkezinde Sahn olarak adlandırılan yüksek
okullarda Kelam ilmini tedris ile görevlidir. Hacı Hafız Ahmed Hanidi sadattan olup
Hüseyni'dir. Erzurum'da doğmuş, Medine'de defnedilmiştir. ibn Ali b. Muhammed Sıdkı edebi eserlerin sahibidir. Masnevi'nin üçüncü cildini şerh edendir. Allah affetsin yıl1342" bilgisini sunar.
2.3-Büyük islam ilmihali Adlt Eserinde Kelami içerik
Büyük islam ilmihalinde kelamla ilgili bölüm 38 sayfa olup bunun kitabın
birinci bölümüne itikat kitabı adını vermiştir. Gerçek din ve başlıca dinler, gerçek dinin
vasıfları ve yararları, islam dininin genelliğ_i ve mutlu sonuçları, iman ve islam'ın niteliği ve şartları üzerinde durmuş, bunları giriş olarak ele almış, sonra temel inanç
konul~rına girmiştir. "Birincisi hak dinlerdir" demek suretiyle ilahi ve semavi dinleri bu grupta değerlendirmiştir. Bunlar peygamberlerin getirdikleridir. "işte bu gün yeryüzünde hak din olarak kıya~ete kadar yaşayacak olan yalnız islam dinidir"
sonucuna varır. ikincisi asılları değiştirilmiş ve bozulmuş olan dinlerdir. Bunların
vasıflarını belirtir, isim vermez. Üçüncüsü batıl dinlerdir. Ateş, yıldız ve puta tapma
örneğini verir. Yüce Allah'a ve onun sıfatiarına iman başlığı ile inanç esaslarından ilkini
açıklar A~lah'ın isimlerinden ömekler verir. "Büyük sıfatları vardır, mübarek sıfatları iki kısma ayrılır. Bir kısmı selbi sıfatiard ır. Diğer kısmı subuti sıfatlarıd.ır" tespitini yapar. Tekvin sıfatını bunlar arasında sayarak Maturidilerin görüŞünü teyit eder. Bunların
hepsini "kemal ~ıfatları" olma vasfıyla anar. Bunları akli delil ve ayetlerle izah eder. Tekvin Allah'ın dilediğini yoktan var etme veya var iken yok etme olarak izah eder.
Doç. Dr. isa YÜCEER 448
Peygamberlere imanı tanım, mucize, keramet, maunet, istidrac, nebi, ·resul:
peygamberlerin sıfatları, onlara. olan' ihtiyaç konularını açıklar. Semavi · kttapi~ra iman
konusunda özellikle bunlara duyulan ihtiyaç meselesine açıklık getirdikten sonra, . Kur'an'ın nasıl bir ilahi kitap olduğu, onun· gerçekleri konularına d~ğiriir. Meleklere
imanı onların varlığındaki hikmetler konusuyla açıklığa kavuşturur. Ahirefe ·iman,
kıyametin oluş ve başlangıcı , alametleri, ahirete ait olaylar ve kavramiara özlü olarak açıklık getirir. Hesap (sorguya çekilme), ame( defterfennin verilmesi, mizan, sırat,
cennet, cehennem, kevser havuzu, şefaat,- . şefaatl uzma, makam-ı Mahmud
kQfl~(!rına _ ~eğ inir. Ahiretin varlığındaki hikmeti akli delillerle izah eder. Kaza ve . - - · - .. - .
kadere imanı kavrarnlara _açıklık kazandırarak "kaza ve kadere iman sorumluluğa engel değildir" izahını getirir.
lmanda Ehl-i Sünnet imamlarına yer verir. Bunlara "imanda~ ifadesini
kul!anarak i_tikadi mezhep imamı -olarak Ehl-i Sünnet imamlarını kastetmiştir. Ehl-i
Sünnet ve'l cemaati "Hz. Peygamber ve ashabının yolunda bulunanlar ve Naciye fırkası ( selamete kavüşanlar) aç! ı verilen Müslümanlar" olarak tanıtır. inançlarını da ·
onların inançları olarak değerlendirir. Bu arada sahabenin "Hz. Peygamberle görüşüp ona iman edenler" olduğunu belirtir. Selef-i Salihi, ashap ve tabiin olarak belirler. Bunları Ehl-i Sünnet'in öncüleri olarak ·görür. En belirgin vasıfları olarak da Hz .
• .t· o
Peygamberin yolunu· gereği üzere izleyenler, islam'ı her tarafa yayanlar, islam
birliğini ve topluluğunu savunanlar olarak görür.12
3· Kelami Yöntem ve Metodo/ojisi Konuları sunarken özellikle itikadi hususlarda doğru ile .yanlışın birbirinden
ayrılmasının daha da netleşmesi için soru yöntemini kullanmıştır. Cebriyeyi
anlatırken "hiçbir- kimsenin kasten hareketi ile bir arıza sebebi ile gayri ihtiyari hareketi müsavi midir? Kul kendi ihtiyarını ve kudretini bir fiile tevcih eder, Cenab-ı
-Hak da dilerse onu yaratır''13 görüşünü savunmuştur.. _
Ele aldığ ı itikadi konularda tüm farklılıkları ve teferruatı ortaya koyma değil ,
doğruyu sunma V.e bunun itimat edilir düşünce olduğunu b~lirtme yoluna gitmiştiL
-AIIah'ın sıfatları kader vb. ihtilaflı konuları izahta. üzerinde birleşme sağlanamayan hususlar ve ayrıntı lar üzerinde durmamış, genelde Ehl-i Sünnet'in birleştiği temel meseleleri vermenin doğru olacağını düşünmüş ve genelde bunu yapmıştır.
12 Ömer Nasuhi, BilyOk Islam ilmihali, s. 37. 13 Nasuhi, Tevhit, s. 49. -
Çağdaş Bir Sünni Kelamcı Ömer Nasuhi Bilmen . 449.
Kıble ehli olmak onun nazarında Müslümanlar arasında ·büyük önem ifade eder. islam'ın kendi içinde oluşan kelam ekolleri arasında o Maturidiliğe mensup. olmakla beraber, Eş'arilik ve Se!efıyeyi Ehl-i Sünnet arasında görmüştür. Diğerlerini
ehli kıble olanlar~e bu kapsama girmeyenler ayrımı na tabi tutmuştur. O ~hi-i kıbleye
karşı ılımlıdır. ilikadi her meseleni n bir temel . konuları bir de teferruatı vardır. Halk
tarafında.n bilinmesi gerekenler ana meselelerdir. Teferruat ise konunun ihtisas sahipleri ve · yakından ilgilenenlerinin işi olduğu görüşündedir. Onların halka·
yansıtılması gerekmemektedir. Onun ilikadi değerlendirmelerinde itidali elôen bırakmadığı, tekfırde aceleci
olmadığı görülür. Bu yaklaşımı onun dine çağrı yöntemi olarak görülmektedir. Dışlama ·ve uzaklaştırma değil kazanma yolunu seçmiştir. Geçmişte Ehl~i Sünnet bidat ehli olarak gördüğü ke~imlere karşı sert tutum almıştı. Merhum Bilmen ise· bidat
ehli içinde ayrım yapmış, kıble ehlinin . islam çerçevesinde kalan kesim olarak görmüş, bu yaklaşımını her dönemde kendi çizgisi olarak korumuştur.
Onun metoduna ulema yöntemi demek mümkündür. Öncekiler kendilerine bir çizgi belirlemişler, bunu hayatları boyunca devam ettirmişlerdir. Hayırlı işlerde
devamlı olanı onların tercihiydi. . Ömer Nasuhi'de de bunun benzeri görülmektedir. Ehl-i Sünnet imamları onun örnek seçtiği şahsiyetlerdir.
Kelaf!li meselalerde akli yöntemle nakli yolu birlikte kullanmış, inanç ·esasların.ı izahta ayetlerden deliller getirerek meselelere açıklık kazandırdığı gibi, akli delil ve izahlarda yoğu.nlaşmıştır. Peygamberlere ve ilahi kilapiara duyulan ihtiyaç
konuları onun üzerinde özellikle durduğu hususlardır. insan aklını ikna etmek için takip ettiği yöntemler tevhidi savunmaya yöneliktir.
Sonuç
Ömer Nasuhi yaşadığı dönemde islami ilimlerde kelamla ilgili eserlerinde kendisini "Ehl-i Sünnet ve'I-Cemaat'e hizmet etmekle şereflenmiştir" şeklinde
değerlendirmiştir. "AIIah'ın aciz kulu" ifadesi ile tevazu göstermiş, Kelam ilmini Osmanlı medreselerinde okuttuğunu belirtmiştir.
O Kelam ilminin tüm ayrıntılarını ele almış, sahip olduğu kapsamlı bilgisiyle islam Medeniyetine büyük hizmet vermiş, döneminde etkili olmuş bir şahsiyettir. itikadi konul~rda ittifak edilmiş hususları sunmayı tercih etmiş, ihtilafların ayrıntısını
vererek inancı sarsan yola gitmemiştir. Diğer mez~eplerin taraftarlarını Ehl-i Kıble konumunda görerek din kardeşliğini esas almıştır. inanç sapmasında ve yeni nesil
Doç. Dr. isa YÜCEER 450
üzerinde de tesiri olan Pozitivizm ve Darvinizm gibi taraftar bulan nazariyelere cevap
vermiştir.
O görüşleriyle doğru düşünceyi savunmuş, çoğu konuda farklı kesimleri
mukay.ese etmiş, kendi özgün düşüncelerini tüm açıklığı ile ortaya koymu~tur. O
ilirnde tasnifin önemini fark etmiş, her ele aldığı Kelami konuları kendi içinde sınıflara
ayırarak izahlar getirmiş böylece onların. daha iyi aniaşılmasını sağlamıştır. ~eçmişte ·var olaiı farklılıklan tahlili yanında, kendi döneminde yaygın olan fıkirlerin eleştirilecek yönlerini tespit edip onlara karşı islam'ın doğrularını sunmuŞtur . . . , . ... ·isfam-·akaidini ıiiyn-iıfılanyla akli "ve nakli'-delillef fşığında sunma metodunu
takip ·emiş, mutedil Ehl-i Sünnet'i sunmuş, Maturidiliği tercih etmiş, itidali elden
bırakmayan bir mütekellim konumunu eserle~nin tümüne yansıtmıştır. O söylediği ve yazdığını yaşamış, inancından samimi bir mütekellimdir.
top related