tÜrkİye'nİn demokratİkleŞme sÜrecİnde kÜrt sorununun etkİsİ / effects of kurdish...
Post on 22-Apr-2023
0 Views
Preview:
TRANSCRIPT
TÜRKİYE'NİN DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT
SORUNUNUN ETKİSİ
YÜKSEK LİSANS SEMİNERİ
Muş - 2015
Fuad SALAMOV
ÖZET
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde Kürt sorununun etkilerini araştırmayı
amaçlayan bu çalışmanın birinci bölümünde kısaca Kürt sorununun tarihsel gelişimi ve
siyaset bilimi açısından tanımlanması ele alınmıştır. Ardından bu sorunun, sosyal,
siyasal ve toplumsal etkileri ile ilgili tartışmalara yer verilen çalışmanın son bölümde
ise hali hazırda Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan partilerin 2015 Genel
Seçimlerine yönelik seçim beyannamelerinde bu sorunun çözümüne ilişkin farklı
yaklaşımlar ele alınmıştır. TBMM’de grubu olan partilerin seçim beyannamelerinde de
görüldüğü gibi MHP dışındaki tüm partiler bu soruna barışçıl bir çözümü
savunmaktadırlar. Kürt sorunu demokratikleşme yolunda değişik boyutları ile ele
alındığında ülkedeki politik istikrarı azalttığı ve bu sorun çözülmeden Türkiye’nin
istikrarlı bir demokrasiye kavuşamayacağı görülmektedir. Kürt sorununun Çözüm
Sürecinin başarıya ulaşması ile toplumda huzur ortamının yaratılması mümkün
gözükmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kürt Sorunu, Kürt Sorununda Çözüm Süreci ve Türkiye’nin
demokratikleşmesi
2
ABSTRACT
MASTER’S SEMINAR
EFFECTS OF KURDISH PROBLEM IN TURKİSH DEMOCRATIZATION
PROCESS
This seminar aims to study the effects of the Kurdish issue on democratization
process in Turkey. The first part of our work is based on the summarization of historical
process of Kurdish Issue and the description of this issue in the political science. After
that discussions about the social and political impact of this issue have been elaborated.
The last part of this work studies the different approaches of declaration of all the
political parties having their groups in the Grand National Assembly of Turkey about
the solution process of this issue. All political parties having a group in the Assembly
defend a peaceful solution except MHP. It is clear that the Kurdish Issue is a huge
problem for the political stability of Turkey and it seems impossible to have a stable
democracy without a peaceful solution for this question in Turkey. It seems that it is
possible to have peaceful society in Turkey if solution process for the Kurdish issue will
succeed.
Keywords: Kurdish Issue, peace process of Kurdish Issue, democratization of
Turkey.
3
GİRİŞ
Kürt sorunu, Türkiye’nin yüzyıllardan bu yana süregelen meselelerinden biridir.
Kökleri, İmparatorluk dönemine kadar uzanan bu sorun, siyasi, iktisadi, etnik ve hepsinden
de önemlisi psikolojik yönleri olan karmaşık bir sorun alanıdır. Türkiye’nin içe kapanıp
otoriterleşmesi veya dışa açılıp evrensel ölçekte bir demokratik düzen tesis etmesiyle
doğrudan ilgili olan meselenin aynı zamanda uluslararası bir boyutu da bulunmaktadır.
Türkiye, ülkenin temellerinin atıldığı ilk günlerden bugüne Kürt sorunu karşısında
bitmek bilmez bir imtihan vermektedir. Bu imtihan sürecinde, edinilen tecrübenin hatırda
tutulması, atılacak yeni adımlar açısından çok büyük bir değer taşıyor. Demokratik açılımın
konuşulduğu bir dönemde, Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sorunun ne olduğunu tespit
etmek ve bir çözüm geliştirmek amacıyla yapılan araştırmaların analiz edilmesi Çözüm
sürecine küçük de olsa katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.
Kürt sorunu, son on yılda yeni bir aşamaya gelmiş durumdadır. Türkiye, çeyrek
asırdır devam eden şiddete ve düşük yoğunluklu çatışmaya rağmen büyük bir iç çatışmaya
sürüklenmemiştir. Dolayısıyla meseleye dair söz söylerken bu tarihsel ve toplumsal
gerçekliğin gözden uzak tutulmaması gerekmektedir.
Araştırma kapsamında araştırmaya çalışılan sorun Türkiye’nin demokratikleşme
sürecinde Kürt sorununun etkisi ve bu sörünün çözüm yollarına yönelik önerilerin
incelenmesidir. Araştırmada Kürt sorunu ve çözüm yolları ile ilgili yazılmış kitap, makale,
raporlar incelenmiş, tümevarım yöntemi kullanılarak, Kürt sorununun tarihsel gelişimi de
incelenerek, tek tek olgulardan hareket ederek temel önermelerin elde edilmesine
çalışılmışdır. Araştırma sınırlarını Kürt sorununun Türkiye hükümetinin sergilediği
politikalarındaki yeri ve muhalif partilerin bu politikalar karşısındaki tutumları
oluşturmaktadır.
4
BİRİNCİ BÖLÜM
“KÜRT SORUNU”NUN TARİHSEL GELİŞİMİ
1.1. OSMANLI DÖNEMİNDE KÜRTLER
1514 Çaldıran savaşına kadar Sefevi İmparatorluğunun yönetiminde bulunan Kürt
Beylerbeylikleri Kara Han tarafından yönetiliyordi. Sefevi imparatorluğunun İsnai
Eşeriyeyi (On iki İmam Mezhebi) devletin resmi mezhebi ilan ettikten sonra Sünni
Kürtlerin 23 Beylerbeyliği Osmanlı tarafına geçtiler ve 1514 tarihinde Yavuz Sultan
Selim ile 6 maddeden oluşan Antlaşma imzaladilar. Bu antlaşmaya göre - Osmanlı
yönetimine bağlı olarak Kürt Emirliklerinin özerklikleri korunacak, Emirliklerde
yönetim babadan oğula geçerek sürecek, eskiden beri yürümekte olan yöntem
yürürlükte kalacak ve bu konuda ferman Osmanlı Padişah'ından çıkacak, Kürtler,
Türklere bütün savaşlarda yardım edecekler, Türkler de Kürtleri bütün dış saldırılardan
koruyacaklar ve Kürtler, devlete verilmesi gereken her türlü vergiyi ödeyecekler1.
Bu antlaşmadan sonra Osmanlı ile Kürt Emirlikleri arasında ilişkiler
sıkılaştırılmış, Kürtlere ait olan topraklar genişlendirilmiş ve genellikle bugün
Güneydoğu tabir ettiğimiz topraklarından daha Kuzey’de olan Erzurum, Erzincan, Kars
gibi araziler ekleniyordu. Osmanlının son günlerinedek Kürtler Milleti Hakimiyyeye
dahil idiler.
Osmanlı Devleti’nde, 1839’da Tanzimat ilanından sonra yaşanan ilk ciddi Kürt
ayaklanması Cizre’deki son Botan Emiri Bedirhan Bey’in 1847’deki ayaklanmasıydı ve
bu ayaklanma merkezi devlete karşı yetke alanını genişletmek için yapılmış bir
başkaldırıydı. Merkezi devlet de, Mısır ayaklanmasını savuşturduktan sonra 1847’de
başlayan, 8 ay süren çatışmalarla Bedirhan Bey’i mağlub etti ve kendisini önce
İstanbul’a, daha sonra Girit adasına sürdü2.
19. yüzyılı savaşlar içerisinde geçiren Osmanlı ekonomisinin darboğazda olması
ve vergilerin artması eyaletlerde ayaklanmalara neden oluyordu. Bu ayaklanmalardan
biri de Kürdistan Eyaletinde büyük etkiye sahip olan Şeyh Ubeydullah ayaklanması idi
ve bu ayaklanmada yabancı güçlerin etkin rolü vardı. 1877-78 Osmanlı - Rus savaşı
1 M. Kalman, Osmanlı-Kürt İlişkileri ve Sömürgeçilik, Ankara: Med Yay., 1994, s. 10. 2 Ayşe Hür, “Osmanli’dan Bugüne Kürtler ve Devlet-1”, Taraf Gazetesi, 19.10.2008,
http://arsiv.taraf.com.tr/haber-osmanlidan-bugune-kurtler-ve-devlet-1-19489/, (26.03.2015).
5
sonrası ağır vergileri ve 1879’da kötü geçen hasadı bahane eden Şeyh Ubeydullah, önce
vergi sistemini değiştirmek için devletle pazarlık yapmış, ama istekleri yerine
gelmeyince Nasturilerin de desteğini alarak 1880’de hem Osmanlı Devleti’ne, hem de
İran’daki Kaçar Devleti’ne isyan ettiğini açıklamıştı.
Uzun bir pazarlıktan sonra Medine’ye sürgüne gitmek zorunda kalan
Ubeydullah’ın Başkale’deki İngiltere Konsolos Yardımcısı Clayton’a yazdığı
mektuptaki bazı ifadeler, “Kürtlük bilinci”nin şekillenmeye başladığını
düşündürüyordu, çünkü talepler arasında Kürdistan’ın bağımsız bir bölge olarak
tanınması vardı3.
Genelde bakıldığında ise Osmanlı döneminde “Kürt sorunu”ndan söz
edilememektedir, çünkü Osmanlı çok etnikli bir imparatorluktu ve Kürtler müslüman
olmaları sebebinden “Milleti Hakimiye” zümresine dahil idiler. Osmanlıda mevcut olan
millet sistemi farklılıkların tezahürüne izin veren değil zorunlu kılan bir sistemdi.
Milliyetçi ideoloji ve akımların Kürt aydınları arasında yayılmasıyla ortaya çıkan Kürt
milliyetçi aydın hareketi açısından, imparatorluğun çözülme döneminde böyle bir
sorunun ortaya çıktığı söylenebilir. Ancak bu sorun kültürel ve siyasal boyutuyla bir
kimlik sorunu değil, ideolojik bir akım olarak kendini göstermiştir4.
1.2. CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA KÜRT POLİTİKALARI
Kurtuluş mücadelesi kazanıldıktan ve Cumhuriyet kurulduktan sonra ülkede
politikalar Kürtler aleyhine değişmiş, Kürtler istedikleri hakları elde edemediklerini,
kısıtlandıklarını dile getirmeye başlamışlardır. 10 Ağustos 1920 tarihli “Sevr
Antlaşması” ile gündeme gelen “Bağımsız Kürdistan” düşüncesi 24 Temmuz 1923
yılında imzalanmış “Lozan Antlaşması” ile ortadan kalkmış, bu da Kürtlerin
ayaklanmasına getirmiştir5.
3 Hür, a.g.k. 4 Ahmet Yıldız, “Kürt sorununun çözümü ‘ulus devlet problematiği’nin doğru tanımlanmasıyla, yani
revizyonuyla mümkündür”, s. 2, http://www.sadikyalsizucanlar.net/eskisite/PDF/ahmetyildiz.pdf,
(22.04.2015). 5 İbrahim Mavi, “Cumhuriyet Dönemi Kürt Sorunu ve Politikalar”,
https://www.academia.edu/5491530/CUMHUR%C4%B0YET_D%C3%96NEM%C4%B0_K%C3%9CR
T_SORUNU_VE_%C4%B0ZLENEN_POL%C4%B0T%C4%B0KALAR, (20.04.2015), s. 7.
6
Devlet ile Kürtler arasındaki ilişkilerin; 1943'e kadar iki uç arasında gidip
geldiğini görmekteyiz:
1) Çatışma ve çatışmayı şiddetle bastırma politikaları
2) Ateşkes politikaları.
Bu iki uç politika uzunca bir süre devlet-etnik azınlık ilişkilerine damgasını
vurmuş, hatta daha ileri giderek, 1960'ların sonuna kadar demokratik çözümler veya
sosyal politikalar öngörülmemiştir6.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki isyan ve kalkışmaların askeri güçle cevap verilmesi,
çatışma ve çatışmayı şiddetle bastırma politikalarına örnek sayılabilir. Bu isyanlar 1919
Ali Batı Kalkışması ile başlamış, 1937-1938 Şeyh Rıza’nın Dersim İsyanına kadar
farklı tarihlerde farklı yerlerde görlmüştür.
Askeri bir politika olarak Ateşkes örnekleine ise 1930’da sonlandırılan Ağrı
İsyanının 1928 de 2 defa ateşkes ile hafifletilmesi, 1938’deki Şeyh Rıza İsyanına
yapılan politik ateşkes çağrılarını da göstere biliriz ki, bu politikaların sonucunda da
isyanlar askeri çözümle sonuçlandırılmıştır7.
Bütün bu politikalar sonucunda 1960’lara kadar Kürtlere yönelik farklı politikalar
uygulanmış, köklü aşiretlerin bir kısmı sindirilmiş, bir kısmı da Ülkenin Batısına doğru
zorunlu göç ettirilmiştir. Bu göçün ana nedenlerinden biri de çokpartili sisteme
geçilmesi ve ülkede sanayiye dayalı ekonomik politikaların izlenmesi olmuştur.
1.3. 1960’LARDA KÜRT ÖRGÜTLERİ
Dersim isyanından sonra Kürtlerin Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hayatında
kendini göstermesi çokpartili sisteme geçitle başlamıştır. Çokpartili sisteme geçitten
sonra iktidara gelmiş Demokratik Parti Kürt toplumunun desteğini de önemli oranda
6 Neşe Özgen, “Cumhuriyet Dönemi Kürt Politikaları”, Mimesis, 2003, http://neseozgen.net/wp-content/uploads/35.pdf, (28.04.2015) 7 Özgen, a.g.k.
7
alabilmiştir. Bu karşılıklı ilişki birçok Kürt aşiret liderlerini siyasi pozisyonlara
getirmiştir8.
1960‘lı yıllarda ekonomik politikanın sanayileşmeye geçmesi ile halk kente göç
etmeye başlamıştı. Buna yönelik olarak kentlerde örgütlenme ve bilinçlenme şekli
değişmiş, ülkede demokrasi adına tekparti yönetimine oranla daha iyi bir ortam oluşmuştu.
Kürt bilinçlenmesi ve örgütlenmesi 1960‘lı yıların sonunda devrimci gençler tarafından
yapılıyordu9. Özellikle o dönemin gençlik örgütlerinin Kürt ve Türk kardeşliği vurgusunda
bulunmaları ilk bilinçlenme şekilleri olmuştu. Bunun yanında Devrimci Doğu Kültür
Ocakları (DDKO) Kürtler arasında bilincin aşılanmasında rol oynuyordu. Özellikle
yaptıkları Doğu Mitingleriyle 60‘lı yılların sonunda örgütlülüğü sağlamaya çalışıyorlardı.
Aynı dönemde Türkiye İşçi Partisi (TİP) “Doğu Sorunu” olarak tanımladığı Kürt
sorununa hem parti proqramında yer vermiş, hem de bölgede bir dizi “Doğu Mitingi”
düzenlemiştir. “Doğu Sorunu” ilk başlar “ekonomik bir sorun” olarak algılansa da,
zamanla sorunun daha çok ulusal, etnik bir eşitsizlik ve kültürel baskı boyutunu da
kapsamıştır. Bu algının yaranmasında parti içerisindeki Kürtler daha baskılı olmuşlardır.
Genellikle Kürt gençlerinin oluşturduğu parti, dernek ve toplulukların başlanğıç
amacı hükümetin Kürt dilini tanımaya ve Kürtlere kültürel haklar vermeye ikna etmek
olsa da, daha sonralar bu düşünceler daha radikal ve ayrılıkçı bir yaklaşıma
dönüşmüştür.
1970’lerin sonlarında Solculardan ayrılan neredeyse tümü Marksist bir çizgi
benimsemiş bir grup, “Kürdistan”ın Türkiye’nin sömürgesi olduğu tezini savunmuş,
ulusların kendi kaderini tayin hakkını gündeme getirmiştir. Bu nedenle kapitalizm ve
sömürgeleşmeye karşı, bağımsız ve birleşik Kürdistan’ı kurmak üzere silahlı
mücadeleyi benimseyen “Partiya Karkeran Kürdistan” (Kürdistan İşçi Partisi, PKK)
örgütünü kurmuşlardır10
. Bu amaçla Türkiyenin’ Doğu illerinde kanlı eylemler yapmış,
ve “Kürt Sorunu” bir “Terör Sorunu” olarak ortaya çıkmıştır.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)’nin dağılması ve Soğuk Savaşın
bitmesinin ardından PKK düşüncesinde değişikliğe gitmiş, “Bağımsız Kürdistan” yerine
8 Bahar Şahin, “Türkiye’nin Avrupa Birliği Uyum Süreci Bağlamında Kürt Sorunu: Açılımlar ve
Sınırlar”, Ayhan Kaya ve Turgut Tarhanlı (der.), Türkiye’de Çoğunluk ve Azınlık Politikaları: AB
Sürecinde Yurttaşlık Tartışmaları içinde, İstanbul: TESEV Yayınları, 2005, s. 72–100, s. 83 9 Mavi, a.g.k., s. 10. 10 Şahin, a.g.m., s. 136.
8
Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğünü bozmadan kültürel hakların kazanımı ve
demokrasinin yaygınlaşmasının vurgulandığı bir söylemi benimsemiş, ekonomik
düşüncelerinde de “serbest pazarın gelişim ihtiyacının ilkesel olarak kabul edildiği”ni
açıklamıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ
2.1. KÜRT SORUNUNUN BOYUTLARI
Günümüzde “Kürt Sorunu” olarak adlandırılan sorun zaman zaman “Bölgesel
Sorun”, “Bölgesel bir Azgelişmişlik Sorunu”, “Terör Sorunu” olarak adlandırılarak
tanımlanmış ve bu adlandırma doğrultusunda çözüm yolu aranmıştır11
. Sonuçta Türkler
ve Kürtler arasında belirsizlik, şüphe ve risk ortamı oluşmuştur. Bunu doğuran
sebeplerin temelinde ise “Güvenlik İkilemi” olgusu yatmaktadır. Ünlü uluslararası
ilişkiler Kuramcısı John J. Mearsheimer’in geliştirdiği kavram olan güvenlik ikilemi,
aktörlerin rızasını almış, aktörlerarası ilişkileri düzenleyicisi işlevini gören ve bu
ilişkilerde güven sağlama kapasitesi olan bir liderin ya da hegemonun olmadığı ortamda
her aktörün, diğer aktörlere niyet temelinde şüphe ile yaklaşacağı ve şüphelerini
gidermek ve belirsizlikten doğabilecek olası riskleri engellemek için de, “kendi
güvenliğini arttırma” yolunun tercih edilmesidir12
.
Ünlü siyaset bilimcisi olan, çözüm sürecinde “Akil Adamlar” listesinde yer alan
ve bu süreçte önemli rol üstenen Fuat Keyman Kürt sorununun 7 farklı boyutu üzerinde
odaklanmıştır. Bunlar Kürt Sorununu Bağlamsallaştırılması, Adlandırılması,
Kimlik/tanınma siyaseti olarak Kürt Sorunu, Siyasal Temsil, Sosyal Adalet, Sivil
Toplumun gelişimi ve Yerel Kalkınma ve Çok Kültürlü Anayasal Vatandaşlık ana
başlıkları altında sıralanmıştır13
.
Çalışmamızda bu boyutların Kürt Sorununun Kimlik/Tanınma siyaseti, Siyasal
Temsil ve Sosyal Adalet ana başlıkları ele alınacaktır.
11 E. Fuat Keyman, Türkiye'nin Yeniden İnşası - Modernleşme, Demokratikleşme, Kimlik
(Modernleşme, Demokratikleşme, Kimlik), İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yay., 2013, s. 130. 12 Keyman, Türkiye'nin Yeniden İnşası..., s. 125. 13 Keyman, Türkiye'nin Yeniden İnşası..., s. 128.
9
Küreselleşen dünyada uluslararası ilişkileri, dünya siyasetini, küreselleşme
süreçlerini, kültürel kimlik olgusu ve kimlik temelli çatışmaları ciddiye almadan
anlamamız ve ya çözümlememiz mümkün değildir. Bu bağlamda, kültürel kimlik
olgusu ele alınırken, bu olgunun sistem-kurucu ve dönüştürücü niteliği ve kapasitesi
kabul edilmelidir.
Türkiye de demokratikleşmeyi hızlandırmak amacıyla bu topraklarda yaşayan
toplumun kimliklerini gözardı etmemeli, en başlıcası Kürt sorununun çözülmesinde
kimlik olgusuna daha dikkatli yanaşmalıdır. Sorunların çözümünde yasaklama ve
engellemeyle kimlik taleplerine bir yanıt ve ya çözüm bulunamaz. Kimlik talepleri
gözardı etme, reddetme, yasal engelleme ve benzeri politikalarla ortadan kalkmıyor,
aksine daha da derinleşiyor.
Günümüz dünyasında kimliklerin kendilerini var etme arayışları önemli bir konu
haline gelmişdir ve bu konu alt kültür üst kültür tartışmalarını da yaratmış durumundadır14.
Tarihsel açıdan bakıldığında Türkiye’de de 2000‘li yıllara kadar üst kültürün alt kültüre
karşı izlediği bir eritme politikası sürdürmüştür. Özelikle Türkiye‘de izlenen en büyük
politika asimile etme ya da türklük çerçevesinde entegre etmedir. Bu entegre olayından
kaynaklı oluşan sorunlar devam etmektedir ve sorunun tarihsel arka planı da gözardı
edilmemelidir.
Kürt sorunu günümüzde çözülmemiş bir sorun olarak devam etmektedir. İzlenen
politikalar ve özelikle Kürtlerin kendi kimlik ve kültür arayışları devam ederken siyasal
olarak bu çatışma ve tartışma süreci de devam etmektedir. Özellikle Türkiye başta olmak
üzere birçok ülkenin sınırları içinde yaşayan Kürtlerin Türkiye sınırları içerisinde kimlik
arayışları ve bu arayış sonucu oluşan bir çatışma ortamı yaratılmasından dolayı henüz
çözülmüş durumda değildir.
Kürt sorunu ele alındığı zaman Siyasi Temsiliyet eksikliği de önem taşımaktadır.
Bu eksiklik Kürt sorunu üzerinde iki boyutlu bir olumsuzluk yaratmakta ve bu sorun
içerisinde etno-milliyetçi yapıyı güçlendirmektedir15
. Bu boyutun birincisi, Kürt kimlik
siyasetini temsil ettiğini söyleyen, sadece bölgesel ve şehirsel bazda başarı sağlayan bir
partinin, Kürt sorununu çözümünde etkili olan bir güç yerine, sürekli muhalefette kalan
ve muhalefet ideolojisini yeniden üreten bir aktör halinde olmasıdır. İkincisi ise, siyasi
14 Mavi, a.g.k., s. 6 15 Keyman, Türkiye'nin Yeniden İnşası..., s. 138.
10
aktörlerin yerel seçimlerden de görüldüğü gibi bölgede başarılı olmalarına rağmen
seçim barajnın %10 olmasından dolayı parlamentoya girememe durumudur.
Görüldüğü gibi, siyasal temsiliyet eksikliği sorunu, kimlik siyaseti temelinde oy
veren seçmeni aktif, eleştiren, tartışan kimliğini yaşama geçirmek yerine, sürekli olarak
mühalefet ideolojisinin ve etno-milliyetçi söylemin pasif dinleyicileri ve taşıyıcıları
konumuna getirmektedir ve seçmenin oy verdiği partinin hareket tarzında ideolojinin
egemenliğini artırmaktadır.
Kürt sorununun siyasal temsil boyutundan başka, ekonomik ve sosyal adalet
boyutu da toplum açısından, demokratik gelişim yolunda önem taşımaktadır. Temelden
bakılırsa, Kürt sorunu daha çok sosyal adalet sorunudur. Kürt sorununu demokratik,
uzun dönemli ve kalıcı bir çözüme kavuşturmak için sorun sosyal adalet alanına
yerleştirilerek çözüm yolları aranmalıdır. Yoksulluk ve yoksunluk temelinde yaşanan
refah dağılımı sorununun, kültürel haklar temelinde yaşanan farklılıkların tanınması
sorununun ve siyasi parti ve sivil toplum temelinde yaşanan siyasi katılım sorununun eş
zamanlı, bağlantılı ve ilişkisel yaşandığı bir sorun olduğu çözüm arayışlarında her
zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Kürt sorunu kültürel, siyasal, sosyal ve ekonomik
bir çok yönü ile ele alnmalı ve bunların hepsini bir arada tutmak gerekmektedir.
2.2. AVRUPA BİRLİĞİ ve KÜRT SORUNU
Avrupa Birliği (AB)’nin kuruluş amaçlarından birisi istikrar ve
sürdürülebilir barış ortamını sağlamaktır. 22 Haziran 1993 tarihinde yapılan Kopenhag
Zirvesi’nde, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği’nin genişlemesinin Merkezi Doğu Avrupa
Ülkelerini kapsayacağını kabul etmiş ve aynı zamanda adaylık için başvuruda bulunan
ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken kriterleri de
belirtmiştir. Bu kriterler siyasi, ekonomik ve topluluk mevzuatının benimsenmesi olmak
üzere üç grupta toplanmıştır.
Siyasi Kriter - Ülkede demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve
azınlık haklarını güvence altına alan kurumların varlığı olarak belirtilmektedir.
Türkiye koşullarında böyle bir amacı gerçekleştirmenin en önemli koşullarından
birisi ise Kürt sorununun demokratik ve hak eşitliği temelinde çözümüdür. 2002 yıllında
11
tam üyelik müzakerelerinin başlamasına “koşullu evet” kararının alınmasıyla
sürdürülen, 2005’te de tam üyelik müzakereleri başlanılan Türkiye - AB tam üyelik
müzakere süreci, taşıdığı gerilimlere ve belirsizliklere rağmen hala devam ediyor. Bu
süreçte “kimlik siyaseti” olgusu merkezi yer almakla, Türkiye - AB ilişkileri ve
Türkiye’nin Avrupalılaşma süreci, Kürt sorunu, İslami kimliğin yükselişi, Alevi sorunu
ve gayri-Müslim dini azınlıklar sorunu gibi önemli kimlik sorunlarının temel tartışma
alanlarından birisi konumuna geldi16
.
Türkiye’nin son yıllardaki değişim ve dönüşüm sürecine, dinsel kimlik-temelli ve
dinsel azınlıklar-temelli kimlik talepleri de damgasını vurmuştur. Tüm bu kimlik
gönderim noktaları içinde, kimlik-temelli taleplerin ve çatışmaların, bugünün
Türkiye’sinde hem siyasi alanda, hem de kamusal ve akademik söylem içinde önemli
bir tartışma noktası olduğu görülmektedir.
16 Ekim 2013 tarihinde Brüksel’de Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa
Parlamentosuna ve Konsey’e sunulan Bildirimde Çözüm sürecine ve yeni anayasa
çalışmalarına vermiş olduğu desteği resmi olarak beyan etmiş, olumlu gelişme olarak
değerlendirmiştir. Bildirimde ifade edildiği gibi:
“Ülkenin güneydoğusundaki terör ve şiddeti sona erdirmeyi ve Kürt
meselesinin çözümüne zemin hazırlamayı amaçlayan tarihi bir çözüm süreci
başlatmıştır. Eylül 2013’te sunulan Demokratikleşme Paketinde açıklanan tedbirler, Türkçe dışındaki dillerin kullanımı ve azınlıklara mensup kişilerin
hakları, parlamentoda temsile ilişkin olarak mevcut yüksek seçim barajı ve siyasi
partilere devlet yardımı dâhil olmak üzere, bir dizi önemli konuda daha fazla reform öngörmektedir. Avrupa standartları ile uyumlu ve paydaşlarla işbirliği
içerisinde bir uygulama kilit unsurdur. Yeni bir anayasa hazırlanması için kurulan
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Anayasa Uzlaşma Komisyonu bir dizi
madde üzerinde uzlaşma sağlamıştır.”17
Ankara'daki AB Daimi Temsilciliği de bütün Türkiye vatandaşlarına barış ve
refahın getirilmesi için mütemadiyen çalışmaları konusunda tüm siyasi partileri ve sivil
toplum örgütlerini teşvik ettiklerini belirtmiştir. Bu ortak tutum belgesinde ayrıca,
Türkiye'nin siyasi reformlar konusundaki kararlılığı övülerek yeni anayasa çalışmaları
güçlü ifadelerle teşvik edilmiş ve yeni anayasanın Kürt meselesi başta olmak üzere
16 E. Fuat Keyman, “Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme: Süreçler, Sorunlar, Aktörler”,
Rapor No: 7, İstanbul: Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), 2014, s. 30. 17 Avrupa Komisyonu, Komisyon Tarafından Avrupa Parlamentosuna ve Konseye Sunulan
Bildirim, 2013 (Türkiye’ye İlişkin Bölümler), Brüksel: COM(2013)700, 2013,
http://www.abgs.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/2013_strateji_ve_sonuclar_tr.
pdf, (03.05.2015), s. 4.
12
önemli reform çabalarında kullanışlı bir çerçeve olabileceğikonusuna önemle vurgu
yapılmıştır.
2.3. ÇÖZÜM SÜRECİ
2009’da Türkiye hükümeti daha sonra Demokratik Açılım adı verilen, bir Kürt
Açılımı başlattığını ve bunun üç ana başlık altında yürütüleceğini duyurdu. Bu başlıklar
kültürel ve dilsel haklar, ceza adaleti ve af ve siyasi katılımdı. Demokratik Açılım, Eylül
2009’da küçük bir grup Kürt mültecisi ve yasadışı PKK militanının Irak’tan Türkiye’ye
geri dönmesini kapsayan ancak siyasi bir fiyaskoyla sonuçlanan operasyon, Kürt yanlısı
Demokratik Toplum Partisi (DTP)’nin Aralık 2009’da yasaklanması ve 2010’dan
itibaren Kürt aktivistlerin Kürdistan Halklar Topluluğu (Koma Ciwaken Kurdistan -
KCK) üyesi oldukları iddiası ile tutuklamaların yoğunlaşması ile aniden sona erdi18
.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 2013’te cezaevindeki PKK lideri
Öcalan ile bir barış süreci başlattı. Türkiye’de “süreç” olarak bilinen bu barış süreci
Öcalan’ın ateşkes çağrısında bulunması ve PKK’nın Türkiye topraklarından çekilmesini
istemesiyle Mart 2013’te ilk adımlarını attı. Kürt sorununun çözüme ulaşabilmesi,
Kürtlerin bireysel ve toplu haklarının tanınması ve uygulanmasını ve nihai olarak eski
PKK militanlarının sivil hayata yeniden entegre edilmesini gerektirmektedir.
İşte bu taleplere cevap olarak hükümet Eylül 2013’te uzun süredir beklenen
demokratikleşme paketini açıkladı. Bu pakette verilen, demokratik hak ve özgürlükler,
müzakerenin, pazarlığın, dayatmaların sonucunda oluşmuş bir eser olarak
görülmemekte, aksine, pakette yer alan sorunlar, çoğunluğu son 30 yılın olmak üzere,
Cumhuriyet tarihimiz boyunca var olan ve sürekli konuşulan sorunlar olarak ele
alınmaktadır19
.
Paket, ilköğretim okullarında Andımız’ın kaldırılmasını, resmi belgelerde Kürt
alfabesinde bulunan x, q ve w harflerinin kullanımının serbest bırakılmasını, özel
okullarda Kürtçe eğitimin yasallaştırılmasını, politikacıların seçim kampanyalarında
18 Bağımsız Türkiye Komisyonu (BTK), Avrupa’da Türkiye Değişimin Kaçınılmazlığı, Mart 2014,
http://www.ab.gov.tr/files/ardb/evt/Avrupa_da_Turkiye_Degisiminin_kacinilmazligi_Bagimsiz_Turkiye_
Komisyonu-Ucuncu_Raporu-2014-.pdf, (05.05.2015), s. 19, 19 T.C. Başbakanlık, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, Demokratikleşme Paketi, 30 Eylül 2013,
Ankara: T.C. Başbakanlık, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı, 2013,
http://www.kdgm.gov.tr/snetix/solutions/KDGM/resources/uploads/files/kitabcik.pdf, (05.05.2015), s. 15.
13
Kürtçeyi kullanmalarını ve siyasi partilerin iki eşbaşkana sahip olabilmelerini içeriyor
ve oy oranı yüzde üçten fazla olan partilerin devletten mali destek alabilmesini mümkün
kılıyordu. Paket ayrıca Türkiye’nin anormal derecede yüksek olan (yüzde on) seçim
barajını, yüzde beşe indirip seçim bölgelerini beş sandalye ile sınırlandırarak ya da tek
üyeli bölge sisteminde barajı tamamen kaldırılmasına da olanak sağlıyordu20
.
Toplum tarafından Demokratikleşme paketinde açıklanan reformlar iki biçimde
yorumlanmıştır. İyimserler bu reformları Türkiye ve Kürt halkı arasında uzun yıllardır
süren uzlaşma sürecinde ileri doğru bir adım olarak görüyor; bu süreçte PKK lideri
Abdullah Öcalan’ın 1999’da yakalanmasından sonra olağanüstü halin kaldırılması,
Kürtçenin kullanımına ilişkin anayasa yasaklarının kaldırılması, Kürtçe kamusal ve özel
yayın yapılabilmesi, Kürtçenin önce özel kurslarda, sonra üniversitelerde ve en son da –
bazı koşullarla sınırlandırılmış da olsa – liselerde öğretilmesi gibi adımlar atıldı. Bu
yorumda mevcut paket özel okullarda yalnızca Kürtçe öğretimini değil, eğitimin Kürtçe
yapılmasını da içerdiği için doğru yönde atılmış bir adım olarak görülüyor. İyimserlere
göre tedricen devlet okullarında da Kürtçenin öğretilmesi ve Kürtçe eğitim verilmesi
yoluyla Kürtlerin kültürel ve dilsel hakları tam olarak uygulamaya koyulmuş olacak.
Kötümserler ise demokratikleşme paketini yetersiz ve geç kalmış olarak
nitelendiriyor. Pakette bulunan reformların birçoğu zaten olağanlaşmış bazı
uygulamaları içermekte – örneğin BDP’nin zaten iki eşbaşkanı vardı, BDP
belediyelerinde resmi yazışmalarda zaten x, q ve w kullanılıyordu.
Paketteki diğer bazı önlemler ise yetersiz bulundu. Özel okullarda Kürtçe eğitim
verilmesi birçok Kürt ailenin çocuklarını özel okula gönderebilecek parası olmaması
gerekçesiyle eleştirildi. Diğer bazı önlemler ise toptan reddedildi. Seçim barajının
düşürülmesi için sunulan iki seçeneğe BDP tarafından, kendilerini Kürtlerin çoğunlukta
olduğu Güney Doğu bölgeleriyle sınırlandıracağı nedeniyle karşı çıkıldı. Reformları
eleştirenler ayrıca halen cezaevinde bulunan yüzlerce BDP üyesinin ve KCK mensubu
olduğu iddia edilen tutukluların serbest kalması için gerekli olanın demokratikleşme
20 “Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun”, 6529 saylı, 02.03.2014 Tarihli Kanun, Resmi Gazete, Sayı : 28940, Tarih: 13 Mart 2014,
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/03/20140313.htm, (05.05.2015)
14
paketi değil, Terörle Mücadele Yasasında uzun süredir beklenen değişiklik olduğunu
belirtiyor21
.
Bu bağlamda demokratikleşme paketini doğru yönde atılmış bir adım olarak
görmek gerekmektedir. Ancak, Türkiye ve Kürt yurttaşları arasında tam bir uzlaşmaya
varılabilmesi için aşılması gereken yolun uzun ve engebeli olduğunu da belirtmek
isteriz. En azından Kürt sorununun çözüme kavuşturulması ve Türkiye’de demokrasinin
güçlendirilmesi için yeni bir sivil anayasaya gerek vardır. Bu anayasa yurttaşlığı
yeniden tanımlayacak, yerel yönetimlere daha geniş özerklikler tanıyacak, devlet
okullarında ana dilde eğitimin üzerindeki kısıtlamaları kaldıracak, kültürel hakları
tanıyacak, ayrımcılık içermeyecek ve siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak bir
anayasa olmalıdır.
Hazırda yeni anayasa sürecinin başarısız olmuş, Yeni Ayasanın oluşturulması için
TBMM’de kurulmuş Anayasa Komisyonu’nda partiler arasında tam mutabakat
sağlanamamıştır. Bu nedenle 2015 Genel Seçimlerinde bu yönde vaadler bulunmakta ve
seçim sonuçları beklenmektedir.
Kürt sorununun çözümüne yönelik diğer önemli gelişmeyse, hiç şüphesiz ki, bir
devlet kurumu olan Türk Radyo Televizyon Kurumu TRT’nin, TRT 6 ya da TRT Şeş
adı altında, 2008 Aralık’ta test yayını olarak, 2009 Ocak ayı başı da resmi olarak, 24
saat Kürtçe yayın yapan kanalı başlatmasıydı. Devlet kurumu olma özelliği içinde kar
amaçlı değil, aksine “kamu yararı ilkesi” temelinde hareket eden TRT’den gelen bu çok
önemli ve olumlu açılım, her şeyden önce, devletin bir sosyolojik gerçeklik olan
Kürtçenin varlığını, Türkiye’nin bir gerçeği olarak kabul etmesi anlamına geliyordu. Bu
anlamda, TRT Şeş, kamu yararına dönük bir kurum olan TRT içinde farklı bir dilde
yayın yapan bir kanalın açılmasıyla, devletin Türkiye’nin çoğulcu kültürel yapısını
zenginleştiren ve Türkiye’de farklılıklar arası birlikte yaşamayı güçlendiren bir
girişimde bulunmasını simgeliyordur.
21 BTK, a.g.k., s. 20.
15
2.4. PARTİ SEÇİM BİLDİRGELERİNDE KÜRT SORUNU
2015 genel seçimleri için Beyannamelerini açıklayan partiler, Kürt sorunu ve
“çözüm süreci”nin gelişimi üzerine de vaadlerde bulunmuş ve madde olarak
Beyannamelerine eklemişlerdir. Bu bağlamda şu anda TBMM’de grup oluşturan partiler
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKParti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi
Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) seçim beyannamelerini
açıklamış ve her parti bu sorunun çözümüne ilişkin farklı yaklaşm sergilemişlerdir.
2.4.1. Adalet ve Kalkınma Partisinin Seçim Beyannamesinde Çözüm Süreci
AK Parti22
, bu beyanname ile sadece önümüzdeki dönemin değil, aynı zamanda
Türkiye Cumhuriyetinin 100. yılına giden 2023 Vizyonu çerçevesinde her Türk
vatandaşının hayal ettiği Türkiye ideali için atılacak adımların ve yapılacak atılımların
yol haritasını ortaya koyduğunu belirtmektedir. Beyannamede Seçimden sonra
uygulunacak politikalar ile birlikte, 12 yıllık iktidarları döneminde yapılmış işler de
beyan edilmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının temel hak ve hürriyetlerinin genişletilmesi
AK Partinin varlık sebeplerinden biri olarak görülmekte, bireysel hak ve özgürlükler ile
insan onurunu yüceltmeyi yeni anayasanın temel ahlaki referansı olarak kabul
edilmektedir. Bu referansla, vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına
alması ve bunların kullanımını kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmasını temel bir vazife
kabul edilmektedir. Partinin Yeni Türkiye şiarı; etnik kimliği, mezhebi ve inancı ne
olursa olsun herkesi bağrına basan, onları eşit vatandaşlık ile evrensel ilke ve değerler
temelinde demokratik bir ortak yaşam bilincine ulaştıran bir anlayışı, daha güçlü bir
şekilde hayata geçirmektir.
AK Parti Çözüm sürecini, ülkenin demokratikleşmesinde, milli birlik ve
kardeşliğinde ve refahında tarihi bir çabaya karşılık olarak görmekte, milletin esenlik
projesi, Türkiye’nin normalleşmesinin yol haritası, anti-demokratik uygulamaların bir
daha tekerrür etmemesinin garantisi, Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere, tüm ülke
22 Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri Seçim Beyannamesi, 15
Nisan 2015, https://www.akparti.org.tr/site/haberler/secim-beyannamesi-aciklandi/73293#1,
(06.05.2015).
16
için aynı zamanda bir refah süreci, adaletin tesisi, kalkınmanın devamlılığı için hayata
geçirilen insan hakları ve demokrasi odaklı yerli bir girişim olarak kabullenmektedir.
AK Parti 7 Haziran’dan sonra da Çözüm Sürecini kararlıkla sürdürmeyi,
demokratik hak ve özgürlüklerin korunmasını yeni anayasa ile güvence altına almayı,
özgürlükleri geliştirmeye ve genişletmeye devam ettirmeyi düşnmektedir.
Demokratikleşme ile eş zamanlı olarak yatırım, üretim ve istihdam imkânlarının
geliştirilmesi başta olmak üzere, terörden etkilenen yörelerimizin ekonomik ve sosyal
rehabilitasyonuna dönük çalışmaları hızlandırarak devam ettirilmek, Çözüm Sürecini
güvence altına almak ve nihayete erdirmek, kalıcı huzuru tesis etmek amacıyla çıkarılan
“6551 Sayılı Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine
Dair Kanun” ile silahın tamamen gündemden çıktığı bir noktaya ulaşmak için gereken
tüm tedbirleri alma politikalarının sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.
Güvenlik ve asayiş ortamını bozarak, özgürlüklerin yaşanması açısından baskı ve
tehdit oluşturabilecek bütün yapıların üzerine kararlılıkla ve ödün vermeden gidilmesi,
coğrafyada hangi nedenle olursa olsun ve kimden gelirse gelsin terörün karşısındaki
ilkeli duruşun sürdürülmesi hedeflenmiştir.
Refahın bölgelere dengeli dağılımı kapsamında bölgesel gelişmişlik farklarını
azaltacak, refahın ülke sathına daha dengeli yayılması, ekonomik ve sosyal
bütünleşmenin güçlendirilmesi, nispeten düşük gelirli yörelerde kalkınmada sürükleyici
rol üstlenecek ve ülke genelinde daha dengeli kalkınmayı sağlayacak merkezlerin
desteklenmesi, zamanla bu şehirlerin kaydettikleri gelişmenin çevre yörelere
aktarılmasının sağlanması Beyannamede yer almaktadır. Bu bağlamda Güneydoğu
Anadolu Projesi ve Doğu Anadolu Projesi kapsamında bölkgede bulunan illere toplam
olarak 47.7 milyar TL tutarında kaynak kullanılması da öngörülmektedir.
2.4.2. Cumhuriyet Halk Partisinin Seçim Bildirgesinde Kürt Sorunu
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)23
, Kürt sorununu, birinci sınıf demokrasiyle, daha
fazla özgürlükle ve siyaset yoluyla çözmek istemektedir. Buna göre çözüm, TBMM’de
23 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Seçim Bildirgesi 2015, http://yasanacakbirturkiye.com/CHP-SECIM-
BILDIRGESI-2015.pdf, (06.05.2015).
17
tüm siyasi partilerin katılımıyla, geniş bir uzlaşı ve mutabakatla sağlanmalı, atılacak
adımlarda hukuk kurallarının bağlayıcılığı gözetilmeli ve kamu vicdanının
yaralanmasına izin verilmeden sağlanmalıdır. CHP, Kürt sorununa da kapsayıcı
demokratik yurttaşlık anlayışından hareketle yaklaşır, sorunun Meclis’te kurulacak
komisyonca ve Meclis’teki tüm partileri kapsayarak milli bir siyasal mutabakat ile
çözülmesi gerektiğini savunmaktadır. Türkiye’ye demokrasi ve barış getirecek bu
sürecin şeffaflıkla yürütülmesi ve sorunun çözümünün hukuki çerçevenin dışına
çıkmadan aranması hedeflenmiştir. Öncelikle seçim barajının düşürülmesini sağlamaya
çalışmaktadır. Bölgenin ekonomik olarak kalkınması, işsizliğin azaltılması ve
yoksullukla mücadele için gerekli iddialı adımlar atılması da CHP nin iç politikasının
temelinde yatmaktadır. Sorunun her türlü şiddet ve baskıyı sona erdirilerek, müzakere
ve siyaset yoluyla çözüme kavuşturulması da Bildirgede yer almaktadır.
Bildirgede aynı zamanda seçimlerde ve siyasette dil yasaklarını sona erdirilmesi,
Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan ifade özgürlüğünü
kısıtlayan hükümleri kaldırılması, talep eden tüm yurttaşlara anadil öğrenimi olanağı
sunma, koruculuk sisteminin kaldırılarak, koruculara kamuda istihdam sağlama planları
da yer almaktadır.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun ekonomik kalkınması amacıyla öncelikli
yatırım alanları belirlenerek yapılacak kamu yatırımları ile Bölge’de büyüme hızını
Türkiye ortalamasının %2 üzerine çıkarılması hedeflenmektedir. Doğu ve
Güneydoğu’da seçilmiş yatırımlara sıfır faizli ve uzun vadeli kredi verilmesi ile sektör
temelinde, yeni, somut ve etkin bir yatırım teşviki uygulaması başlatılarak, yeni tesis ve
fabrikaların kurulmasını sağlamak amacıyla yerli ve yabancı sermayeye, doğrudan
yatırım yapması koşuluyla güçlü teşvik sağlanması da Bildirgede gösterilmiştir.
2.4.3. Milliyetçi Hareket Partisinin Seçim Beyannamesinde Çözüm Süreci
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP)24
, Çözüm sürecini “Terörle müzake süreci”
olarak kabul etmekte ve terörle müzakereye derhal son verilmesini, etkili bir mücadele
yöntemi ihdas edilmesini beyan etmektedir. MHP Yürütülecek kararlı bir mücadele ile
24 Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), 07 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi Özeti,
http://bizimleyuruturkiye.com/index.php?sayfa=2, (06.05.2015).
18
bölücü terör, uluslararası uzantıları dahil olmak üzere en kısa sürede kesin olarak
bitirilmesini kolluk kuvvetlerinin güçlendirilmesi ile yapılmasını seçim vaadi olarak
bildirmektedir. Aynı zamanda, terörün yoğun olduğu yerlerde yaşayan halkın terör
örgütünün kontrolünden çıkarılması, devlet varlığının bölgede hissettirilerek halka
güven duygusunun aşılanmasının sağlanmasını taahhüt etmektedir.
Ekonomik politika olarak ise diğer partilerde olduğu gibi Doğu ve Güney Doğu
Anadolu Projeleri özellikle belirtilmemiş, Türkiye’nin genel ekonomisinin düzeltileceği
yönde vaadlerde bulunulmuştur.
2.4.4. Halkların Demokratik Partisinin Seçim Bildirgesinde Çözüm Süreci
Halkların Demokratik Partisi (HDP)25
, Çözüm sürecinin bir aşaması olarak
Dolmabahçe Mutabakatı’nda açıklanan 10 maddeyi, çözümün ilkesel çerçevesi olarak
kabul etmekte, Türkiye sınırları çerçevesinde çözümü sağlamakla, demokratik
siyasetten özgür vatandaşlığa, kadın, kültür ve ekolojik sorunlardan kimliklerin
tanınmasına, anayasal sorunlardan ekonomik, sosyal politikalara varıncaya dek kökleşen
Kürt sorununun bütün boyutlarıyla ele alınmasını ve demokratik bir Türkiye’nin
inşasına katkıda bulunmasını Bildirgede beyan etmiştir.
HDP, bütün halkların farklı kimlik ve kültürleriyle, anayasal güvence altında
birlikte yaşaması ve kalıcı barışın sağlanması için çalışmayı, coğrafyadaki bütün
halkların, çözüm süreci ekseninde daha da belirginleştirdiği birlikte yaşama iradesini
sonuna kadar savunmayı, her koşuda silahsız çözüm ve demokratik siyaset yürütmeyi
hedeflemektedir.
HDP, eşitlikçi, cinsiyet özgürlükçü, sosyal, ekolojik ve demokratik bir anayasayı
yapmak için tüm gücüyle çalışarak, eşit yurttaşlık temelinde din, inanç ve vicdan
özgürlüğü ile ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, bütün temel hak ve özgürlükleri
güvenceye kavuşturan, ekolojik, doğal varlıkların ve hayvanların korunmasını esas alan
bir anayasanın oluşturulmasını öngörmektedir.
25 Halkların Demokratik Partisi (HDP), 2015 Seçim Bildirgesi,
http://www.hdp.org.tr/images/UserFiles/Documents/Editor/HDP%20Se%C3%A7im%20Bildirgesi%20Ta
m%20Metin.pdf. (06.05.2015).
19
HDP, dayanışmacı, halkın iradesiyle kararların alındığı, toplumsal ihtiyaçları
karşılamayı ve ekosistemi korumayı esas alan ekonomi politikalarını hayata geçirmeyi,
toplumla beraber, eşitlikçi, paylaşımcı, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik bir Güvence
Ekonomisi inşa etmeyi planlamaktadır. Bu bağlamda güvence ekonomisinin önceliğini
sağlıklı büyümeye vermekte, temel perspektif olarak, tüm değerleri üreten, ancak
ürettikleri üzerinde söz ve denetim hakkı bulunmayan emekçilerin ekonomik ilişkiler
üzerindeki denetimini artırmayı hedeflemektedir.
SONUÇ
Kürt sorununun tarihsel gelişimini ele alırken Kürtlerin yerleşim alanı olan
toprakların 1514 Çaldıran savaşından sonra Azerbaycan Sefevi İmparatorluğundan
Osmanlı İmparatorluğuna katılması ile başlandığını öncelikle belirtmek gerekmektedir.
Osmanlı döneminde farklı politikalarla yönetilen Kürt toplumu, Cumhuriyet döneminde
tam farklı politikalarla karşı karşıya kalmıştır.
Türkiye’nin demokratikleşme süreci 1945-50 dönemlerinde tek partili dönemin
bitmesi, çok partili sisteme geçişle başlamıştır. Türkiye tek parti döneminden siyasi bir
kırılma veya kesinti yaşamadan, belli bir “reform” hareketiyle çok partili demokratik
sisteme geçmiştir. Bu sistem, zaman zaman askeri darbeler ve müdahelelerle kesintiye
uğrasa da devamını sürdürmektedir.
Cumhuriyet tarihi boyunca dönemsel olarak Kürt sorunu gündemdeki yerini
sürekli muhafaza etmiş ve ülkeyi büyük bir ipotek altına almıştır. Türkiye’nin sorunla
ilgili ikna edici, tutarlı, rasyonel bir siyasetinin olmaması, problemin derinleşmesine yol
açmıştır. Kürt sorunu, PKK’nın ortaya çıkmasıyla yeni bir boyut kazanmış,
çözümsüzlük sarmalı giderek büyümüştür. Türkiye’nin demokratikleşmesi,
normalleşmesi ve evrensel ölçülerde bir hukuk nizamına kavuşmasıyla birlikte ele
alınan Kürt meselesi, zaman içinde ülkenin kendisiyle imtihanına dönüşmüştür. Kürt
sorununun çözüm yoluna konulamamasında PKK şiddetinin önemli bir tesiri olsa da,
asıl sorun politik irade ve kararlılık eksikliğinde yaşanmaktadır.
Günümüzde bu politik irade ve kararlılığı sürdürmeye çalışan parti AK Partidir.
Nitekim, iktidara gelmesinin hemen ardından “OHAL’in kaldırılması, DGM’lerin
kapatılması, Kürtçe dil kursları açılması, pozitif ayrımcılığa varan ciddi ekonomik
20
açılımlar yapılması, yaşayan diller enstitüsü kurulması ve TRT 6” gibi devrim
sayılabilecek köklü düzenlemeler yapmıştır. Bununla beraber gelinen noktada bu radikal
adımların sorunu tamamen ortadan kaldıramadığı, meselenin giderek çetrefilleştiği
bilinmektedir.
Sonuç olarak geldiğimiz noktada Kürt sorunu kritik bir eşiğe dayanmış durum-
dadır. Bu meselede söylenmemiş bir söz, önerilmemiş bir talep, yapılmamış bir toplantı
kalmamıştır. Partilerden sivil toplum örgütlerine, devlet adamlarından, askerlere birçok
kurum, problemin çözümü konusunda yüzlerce öneri dile getirmiştir. Türkiye problemin
çözümüyle ilgili her türlü ikincil adımları atmış; ancak bir türlü politik kararlılık
gösterip nihai adımı atamamıştır.
Son olarak, 2015 Genel seçimlerinin Beyannamelerine baktığımızda MHP
dışındaki tüm partilerin Kürt sorununun barışçıl ve demokratik yollarla çözümüne
yönelik vadler bulunmakta, çözüm önerileri sunulmaktadır.
KAYNAKÇA
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti). 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri Seçim
Beyannamesi. 15 Nisan 2015. https://www.akparti.org.tr/site/haberler/secim-
beyannamesi-aciklandi/73293#1. (06.05.2015).
Avrupa Komisyonu. Komisyon Tarafından Avrupa Parlamentosuna ve Konseye
Sunulan Bildirim. 2013 (Türkiye’ye İlişkin Bölümler). Brüksel:
COM(2013)700. 2013.
http://www.abgs.gov.tr/files/AB_Iliskileri/AdaylikSureci/IlerlemeRaporlari/2013_
strateji_ve_sonuclar_tr.pdf. (03.05.2015).
Bağımsız Türkiye Komisyonu (BTK). Avrupa’da Türkiye Değişimin Kaçınılmazlığı.
Mart 2014.
http://www.ab.gov.tr/files/ardb/evt/Avrupa_da_Turkiye_Degisiminin_kacinilmazl
igi_Bagimsiz_Turkiye_Komisyonu-Ucuncu_Raporu-2014-.pdf. (05.05.2015).
21
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP). Seçim Bildirgesi 2015.
http://yasanacakbirturkiye.com/CHP-SECIM-BILDIRGESI-2015.pdf.
(06.05.2015).
Halkların Demokratik Partisi (HDP). 2015 Seçim Bildirgesi.
http://www.hdp.org.tr/images/UserFiles/Documents/Editor/HDP%20Se%C3%A7i
m%20Bildirgesi%20Tam%20Metin.pdf. (06.05.2015).
Hür, Ayşe. “Osmanli’dan Bugüne Kürtler ve Devlet-1”. Taraf Gazetesi. 19.10.2008.
http://arsiv.taraf.com.tr/haber-osmanlidan-bugune-kurtler-ve-devlet-1-19489/.
(26.03.2015).
Kalman, M.. Osmanlı-Kürt İlişkileri ve Sömürgeçilik. Ankara: Med Yay.. 1994.
Keyman, E. Fuat. “Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme: Süreçler,
Sorunlar, Aktörler”. Rapor No: 7. İstanbul: Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar
Merkezi (BİLGESAM). 2014.
Keyman, E. Fuat. Türkiye'nin Yeniden İnşası - Modernleşme, Demokratikleşme,
Kimlik (Modernleşme, Demokratikleşme, Kimlik). İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yay.. 2013.
Mavi, İbrahim. “Cumhuriyet Dönemi Kürt Sorunu ve Politikalar”.
https://www.academia.edu/5491530/CUMHUR%C4%B0YET_D%C3%96NEM
%C4%B0_K%C3%9CRT_SORUNU_VE_%C4%B0ZLENEN_POL%C4%B0T
%C4%B0KALAR. (20.04.2015).
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP). 07 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi Özeti.
http://bizimleyuruturkiye.com/index.php?sayfa=2. (06.05.2015).
Özgen, Neşe. “Cumhuriyet Dönemi Kürt Politikaları”. Mimesis. 2003.
http://neseozgen.net/wp-content/uploads/35.pdf. (28.04.2015).
Şahin, Bahar. “Türkiye’nin Avrupa Birliği Uyum Süreci Bağlamında Kürt Sorunu:
Açılımlar ve Sınırlar”, Ayhan Kaya ve Turgut Tarhanlı (der.), Türkiye’de
Çoğunluk ve Azınlık Politikaları: AB Sürecinde Yurttaşlık Tartışmaları içinde,
İstanbul: TESEV Yayınları, 2005, s. 72–100.
22
“Temel Hak ve Hürriyetlerin Geliştirilmesi Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun”. 6529 saylı. 02.03.2014 Tarihli Kanun. Resmi Gazete.
Sayı : 28940. Tarih: 13 Mart 2014.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/03/20140313.htm. (05.05.2015).
T.C. Başbakanlık Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı. Demokratikleşme Paketi.
30 Eylül 2013. Ankara: T.C. Başbakanlık. Kamu Düzeni ve Güvenliği
Müsteşarlığı. 2013.
http://www.kdgm.gov.tr/snetix/solutions/KDGM/resources/uploads/files/kitabcik.
pdf. (05.05.2015).
Yıldız, Ahmet. “Kürt sorununun çözümü ‘ulus devlet problematiği’nin doğru
tanımlanmasıyla, yani revizyonuyla mümkündür”, s. 2.
http://www.sadikyalsizucanlar.net/eskisite/PDF/ahmetyildiz.pdf. (22.04.2015).
top related