adiyaman universitesi bilim, kÜl tÜr ve sanat...

13
. . . . . ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT SEMPOZYUMU II (ADYÜ-SEMPOZYUM 2015) 02-03 2015 BILDIRILER KITABI ADIYAMAN ÜNiVERSiTESi YAYlNLARI YAYlN NO:lS

Upload: others

Post on 23-Jun-2020

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

. . . . . ADIYAMAN UNIVERSITESI

BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT SEMPOZYUMU II

(ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

02-03 NİSAN 2015

• • • • BILDIRILER KITABI

ADIYAMAN ÜNiVERSiTESi YAYlNLARI

YAYlN NO:lS

Page 2: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adıyaman Üniversitesi Yönetim Kurulu'nun 06.04.2016 tarih ve 39318660-08-8

no 'lu kararı ile Adıyaman Üniversitesi No: lS yayını olarak bastırılmıştır.

Basım: Adıyaman Üniversitesi Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü

Haberleşme Adresi

Adıyaman Üniversitesi Rektörlüğü

Tel: O 416 223 38 00

ISBN NO

978-605-9134-02-6

Editör

Yrd.Doç.Dr. Salhadin GÖK

Editör Yardımcıları

Yrd. Doç. Dr. M. Fatih ŞAHAN

Yrd. Doç. Dr. Muhittin ÖNDERCİ

Bu kitabın bütün hakları Adıyaman Üniversitesi'ne ait olup (elektronik/dijital

ortam dahil) herhangi bir şekilde çoğaltılması, yayınlanması yasaktır.

Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.

Tasarım & Dizgi

Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman ÖZEEYAZ

Araş. Gör. Dr. Serdar SÖNMEZ

Basım Yeri

Metin Ofset & Matbaacılık- ADIYAMAN

Page 3: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Bildiri Tam Metni

İslam Hukukunda Kadının Mali Hakları

Recep ÖZDEMiR1 ..

ı. Adıyaman Oni., islami Ilimler Fakültesi islam Hukuku,

Özet: islam hukukunda haklar ve hakları kullanma yetkisi kişilerin cinsiyetine bakılmaksızın tamamen objektif kriterler çerçevesinde belirlenmiştir. islam hukukuna göre, hakları kullanma ehliyeti bakımından bütün insanlar eşittir. Bu sebepten dolayı kadın diledigi gibi mali haklara sahip olabilir. Bunun yanı sıra kadın, nafaka, miras, mehir, mesken hakkı gibi doğrudan kanundan kaynaklanan bazı mali haklara sahiptir. Kadının sahip olduğu bu haklar hukuk tarafından güvence altına alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: islam Hukuku, Miras, Nafaka, Mehir, Hak.

••[email protected]

Giriş

Bütün hukuk sistemleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip olan İslam hukukunda haklar konusu, geniş bir perspektifte ele alınmış; mali ve mali olmayan haklar belirlemiş; hakların adalet ölçüleri çerçevesinde dağıtılması genel bir ilke olarak vaaz edilmiştir. İslam hukukunda hakların objektif olarak belirlenmesinin yanı sıra hakları elde eden, kullanan ve devreden hak sahiplerinin kişilik

özellikleri ve ehliyetleri de belirlenmiştir. İslam hukukunda cinsiyet, din, ırk ayırımı yapılmadan bütün insanların hakları elde etme ve hakları kullanma ehliyetine sahip olma genel bir ilke olarak benimsenmiştir. İslam hukukunda kadına ehliyet bakımında tam bir özgürlük alanı sağlanmış; kadının ekonomik hakları bazı hukuki müeyyidelerle güvence altına alınmıştır.

Haklar ve sorumluluklar açısında İslam hukukunda kadın ve erkek arasında hassas bir denge gözetilmiştir. İslam'da kadın-erkek birbirinden devamlı hak koparmak için çekişip duran iki düşman kutup şeklinde değil aksine birbirlerini tamamlayan, birbirlerine yardım eden, destek olan, huzur ve moral kaynağı oluşturan, bir bütünün iki yarım parçası şeklinde vasıflandırılmıştır. İslam hukukunda erkeğe mali haklar konusunda serbestlik tanındığı gibi kadına da bu konuda tam bir serbestlik tanınmıştır. Kadın tıpkı erkek gibi mali nitelikli akit yapma, akdi bozma, ticari faaliyetlerde bulunup para kazanma salahiyetine sahiptir. Kendi fiiliyle kazandığı parasal değer ifade eden haklar yanında kadın ayrıca doğrudan kanundan kaynaklanan bazı mali haklara sahiptir. Kadının kanundan doğan mali hakları ise mehir, miras ve nafaka şeklinde belirlenmiştir. İslam hukukunda kadına tanınan bu haklar, hiçbir şekilde kısıtlanamaz, tamamen yok edilemez. Zikrettiğimiz bütün bu haklar, anlaşmazlık söz konusu olduğunda mahkeme kararı ile belirlenecek olan kanuni haklardır. Kadının mali haklarını konu alan bu çalışmada kadının bir birey olarak doğuştan sahip olduğu ekonomik haklar ele alınmasının yanı sıra ayrıca miras ve kadının çalışma hakkıyla ilgili tartışmalara yer verilecektir. Bazı durumlarda kadına erkeğe kıyasen mirasta daha az pay verilmesinin sebepleri nimet-külfet dengesi çerçevesinde değerlendirilecektir. Miras konusunun yanı sıra kadının çalışma hakkının günümüzdeki yansırnalarına yer verilecektir. Son olarak kadının diğer bir mali hakkı olan mehir üzerindeki salahiyeti ele alınacaktır. Bütün bu konular klasik fıkıh kaynaklarındaki tartışmalar ve çağdaş İslam hukukçuların bu konudaki çalışmaları dikkate alınarak değerlendirmeye tabi tutulacaktır.

Tartışmanın sonucunda haklar ve sorumlulukları dikkate alan ve ailenin tqplumsal konumuna uygun bir sonuca ulaşılmaya çalışılacaktır.

171

Page 4: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

M ehir

Adwaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempazyumu

(ADYÜ-SEMPOZYUM 2015}

Mehir bir fıkıh terimi olarak evlilik esnasında ödenen para veya malı ifade etmektedir.1 Kur'an-ı

Kerim'de mehir anlamında ecrin çağulu olarak ücı1r23, fariza ve saduka kelimeleri geçmektedir.4

Hadislerde bu anlamda daha çok mehir ve sactak terimlerine rastlanmaktadır.5 Bazı durumlarda "misil m ehir" anlamında ukr kelimesi de kullanılmıştır. Türkçe'de ise daha çok mihr şeklinde kullanılır.

Evlenme sırasında veya öncesinde evlenecek erkeğin kız tarafına belirli bir para veya mal verme uygulaması olan mehir, çeşitli din ve kültürlerde mevcut olup, eski bir geçmişe sahiptir. Mehrin ilk uygulamaları, nikah akdinin satım akdine kıyaslanarak, mehrin satış bedeli şeklinde yapılan bir tür ödeme olarak kabul edilmesine dayanmaktadır. Sonraki uygulamalar mehre daha çok insani bir yön kazandırmış; mehir ailelerin birbirine yakınlaşmasını sağlayan hediyeleşmeye veya kadın için ekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6

İslamiyet gelmeden önce Cahiliye Arapları mehri evlenmenin temel şartlarından biri olarak kabul etmişti; evlilik ancak mehir ödendiğinde geçerlilik kazanır, böyle bir ödeme yapılmadığı takdirde nikahsız bir birleşme olarak görülür ve utanç verici kabul edilirdi. İslamiyetle birlikte kadının mali hakkı olan mehir, nassla güvence altına alındı; geçmiş uygulamalarının eksikliklerinden arındırılıp tamamen kadınma özgü kılındı.

Kur' an-ı Kerim'de kendileriyle evlenilen kadınlara mehirlerinin verilmesi gerektiği belirtilmiş7

hadislerde de mehirle ilgili fıkhl hükümlerin ayrıntıları yer almış, ayrıca evlenmeyi zorlaştıracak

tarzda mehir miktarında aşırıya kaçılmaması öğütlenmiştir.s İslam hukukunda nikah kıyılması

esnasında genelde taraflar kadına ödenecek mehrin miktarı ve ödeme şekli hususunda anlaşırlar; bu anlaşma nikah akdinin yazı ile tespit edildiği durumlarda nikah belgesinde de yer alır.

Kitap ve Sünnette mehir ödemenin gerekliliği üzerinde durulmasına rağmen mehir hukukçuların çağuna göre evliliğin şartlarından değil sonuçlarından biridir. Bu sebeple nikah esnasında mehir belirtilmemiş, hatta verilmeyeceği şart koşulmuş bile olsa evlilik geçerlidir.9 Ancak mehri nikahın şartlarından kabul eden Malikller böyle bir şartla yapılan evliliği geçerli saymaz. Malikller'e göre mehir nikah akdinin sıhhat şartıdır.ıo Kur'an-ı Kerim'de mehir belirlemeden evlenen çiftierin boşanmaları halinin düzenlenmesi mehir belirlenmeyen evliliklerin geçerli olduğunu göstermektedir.ıı Mehrin evliliğin sonuçlarından biri olarak düzenlenmesi nikah akdinin bir satım akdi, mehrin de satış bedeli olarak görülmediğinin açık göstergesidir. Çünkü nikah akdi bir satım akdi olarak görülmüş olsaydı mehir miktarının belirlenmesi akdin temel şartlarından biri olur ve belirlenmemesi durumu akdin geçerliliğini etkilerdi. Nitekim satım akdinde semenin tesbit edilmemesi akdin geçerli olarak

1 İbn Rüşd, Ebu'I-Velid Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, Bidayetu'l-Müçtehid ve Nihayetu'l-Muktesid,Müessetu'r­Risiile Naşiriin, Beyrut 2010, s. 482; Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, (üçüncü baskı) , Ensar Yay., İstanbul 2012, s. 356. 2

3 N isa, 4/25. 4 N isa, 4/4. 5 Wensinck, Arent Jean, el-Mu'cemu'l-Müfehkes Ll Elrazı'I-Hadisi'n-Nebevi, Leiden 1927, VI, s. 280. 6 Aydın, M. Akif, "Mehir", DİA, s 389. 7 el-Bakara 2/236-237; en-N isa 4/4, 24, 25; el-Maide 5/5. 8 Miftahu künı1zi's-sünne, "nikah" md. 9 Kuduri, Ebu Hasan Ahmet b. Muhammed b. Ahmed b. Ca'fer el-Hanefi ei-Bağdadi, Muhtasaru Kudı1r1 fı 'I-Fıkhi'l Hanefi, Daru'I-Kutubi'l-İlmiyye, (birinci baskı), Lübnan 1997, s. 147.

ıo Derdır, Ebu'l-Berakat Ahmed b. Muhammed b. Ahmed, Ekrabi'l-Mesalik li Mezhebi'!- İmam Malik, Mektebetu Eyyı1b, Kiinı1(Kano-Nijerya) 2000, s. 58; İbn Rüşd, Bidayetu'l-Müçtehit, s. 482.

ıı el-Bakara 2/236.

172

Page 5: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

(ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

doğmasını engeller. Kadınlara mehirlerinin verilmesini öngören ayetdemehrin -bir yönüyle- bir bağış ve hediye olarak verilmesinden bahseder.

M ehir sebebi nikah akdi olan doğrudan şar ı tarafından belirlenen ve taraflarca talep hakkı düşürülmeyen mali bir haktır. Dolayısıyla mehir belirlenrneksizin bir akit yapılsa dahi sonradan ya da boşanma esnasında yine de mehir belirlenir. Buna göre önceden kararlaştırılmış bir mehir olmadığı durumlarda benzer şart ve konumdaki kadınlara ödenen miktar esas alınır. Belirlenen mehrin bir sebeple geçersiz olması halinde demisil mehir ödenir.ıı

Para, eşya (mütekavvim mal) ve ekonomik değeri olan menfaat -mesela bir mülkün belirli bir süre kullanım hakki-mehir olarak belirlenebilir; ekonomik değeri olmayan menfaatler-mevcut eşini

boşamak, bulunduğu şehirden başka şehre göç etmemek gibi- mehir olarak tespit edilemez.13 Mehrin mikarı genelde tarafların ekonomik durumu ve örfe göre belirlenir. Bununla birlikte Hanefilere göre mehrin alt sınırı 1014; Malikilere göre ise 3 dirhemdir.ıs Üst sınır konusunda herhangi bir sınır belirlenmemiştir. Hz. Ömer mehir için bir üst sınır belirlemek istemişse de kendisine "Eğer bir kadını bırakıp yerine başka bir kadın almak isterseniz ne kadar çok olursa olsun birincisine verdiğiniz hiçbir şeyi geri almayın."16 mealindeki ayet hatırlatılınası üzerine bu isteğinden vazgeçmiştir. Mehir için bir üst sınırın belirlenemeyeceği konusunda icma vardır.17 Geniş bir boşama yetkisine sahip olan erkeğin boşama hakkını kötüye kullanmaması için daha sonra ödenmesi gereken mehrin yüksek tutulabilir. Böyle bir uygulama kadına ekonomik ve sosyal bir güvence sağlayabilir.

Zifaf ya da sahih halvetle erkek için ödenmesi gereken bir borç kadın içinse alacak haklarına tabi mali bir hak olarak olarak tecelli eden mehir bütünüyle kadının malıdır, onda dilediği gibi tasarruf edebilir. Evlenecek kadın veya yakınları mehir karşılığında bir çeyiz hazırlamak mecburiyetinde değildir.

Mirastan Kaynaklanan Haklar

Kadının bir diğer mali nitelikli hakkı miras paylaşımından kendisine düşen paylardan ibarettir. İslam hukukunda kadının hangi sıfatla ne kadar miras alacağı ayetle belirlenmiştir.ıs Muris öldüğü zaman kadın kimi durumlarda anne kimi durumlarda kız evlat kimi durumlarda kız kardeş sıfatıyla miras paytaşırnma dahil olur. Kadının mirastakipayı durumuna göre değişmektedir.

Kadın bazı durumlarda erkeğin yarısını alır. "Allah size, çocuklarınız (ın alacağı miras) hakkında, erkeğe kadının payının iki katmı tavsiye eder ... "ı9 mealindeki ayette bu durum açıkça görülmektedir. Kadının burada erkeğe düşen payın yarısını alması emredici bir hüküm değil tavsiye edici bir hüküm niteliğindedir. Ayrıca miras paylaşımında eşitlik yerine adaletin esas alındığı düşünüldüğünde bu taksimin hikmeti daha iyi anlaşılır. Zira, erkek nafaka yükümlüsü olduğu için erkeğe mirastan daha fazla pay verilmesi maslahata daha uygundur. Kur'an, ailenin bütün mali sorumluluğunu erkeğe yüklemiş, o eşine çocuklarına bakacağı gibi muhtaç vaziyetteki anne-baba ve kızkardeşine de yardım ile vazifelendirilmiştir. Kadın ise kendi mal varlığında istediği gibi tasarruf hakkına sahiptir. Kadın mali gücü ne olursa olsun, ailenin harcamalarına katılma mecburiyeti yoktur. Erkeğin ailevi sorumluluğu

12 Kuduri, Muhtasar, s. 147. 13 İbn Rüşd, Bidayetu'1-Müçtehit, s. 484. 14 Kudurl, Muhtasar, s. 147. 15 İbn Rüşd, Bidayetu'1-Müçtehit, s. 482 16 en-Nisa 4/20. 17 İbn Rüşd, Bidayetu'l-Müçtehit, s. 482 18 Nisa, 4/11-14. 19 N isa, 4/11.

173

Page 6: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adıyaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu

{ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

sebebiyle malı devamlı tüketildiğinden azalacak, kadının malı ise harcanmadığından sabit kalacak, isterse işleterek de onu çoğaltabilecektir.

Ayetten açıkça anlaşıldığı gibi; ana-babadan, kan-kocadan gelen miraslarda bir erkeğin hissesi kadının payının iki katıdır. Ancak bu kural genel değildir.

Kadın bazı durumlarda erkekle aynı payı alır. Kadın anne, kız kardeş sıfatıyla erkekle aynı payı alır. "Eğer ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı malda, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır .. . "zo Burada kadın anne sıfatıyla erkekle aynı oranda yani altı da bir oranında pay alır. "Eğer

miras bırakan erkek veya kadının çocukları ve ana babası olmayıp bir erkek veya bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer..."21 Burada da kadın kız kardeş sıfatıyla erkek kardeşle birlikte aynı payı almaktadır.

Ayetlerden anlaşıldığı gibi mirasta; biri kadın diğeri erkek olan anne ve baba ile kız ve erkek kardeşlerden, her biri eşit olarak aynı hisseyi almaktadır. Dolayısıyla miras paylaşımında her durumda kadının, erkeğin yarısı kadar pay aldığı şeklindeki düşünce isabetli değildir.

Bazı durumlarda kadın mirasın yarısını ya da mirasın üçte ikisine ortak olur. Ölenin sadece kız çocukları varsa ve ikiden fazla ise, mirasın üçte iki payları onların olur. Mirasçı tek bir kız çocuğu ise, mirasın yarısını almaya hak kazanır.zz

Evlilik Nafakası

Sözlükte nafaka kelimesi "harcamak, tüketmek" anlamındaki infak masdanndan türetilmiş olup "azık, ihtiyaçların karşılanması maksadıyla harcanan para vb. maddi değerler" manasma gelir. Çoğulu "nifak"tır. İslam hukukunda nafaka canlı-cansız bütün varlıkları kapsamına alacak kadar geniş bir anlam çerçevesine sahiptir. En geniş anlamıyla nafaka, kişinin başka varlıkları görüp gözetme yükümlülüğü anlamında kullanılmaktadır.23 Bu manada nafaka terim olarak, "hayatiyetin ve yararlanmanın devamlılığını sağlamak için yapılması zorunlu olan harcamalar" şeklinde ifade edilebilir. Sahih bir nikah akdiyle evlenmiş bir kadının mali bir hakkı olarak nafaka daha dar anlamda "evlilik nafakası" adı altında, "kocanın karısının geçimini üstlenmesi, yiyecek, giyecek ve mesken temin etmesi" şeklinde tanımlanmaktadır.

İslam hukukçularına göre, nafaka yükümlülüğünün evlilik akdinin hukuki sonuçlarındandır. Nikah bağı devam ettiği süre zarfında bu yükümlülük devam eder. Evlilik sona erdikten sonra kadına iddet süresince ödenen "iddet nafakası" nın hukuki durumu ise, evliliği sona erdiren sebebe göre değişiklik gösterir. Evlilik nafakasıyla ilgili ayet ve hadislerde nafaka yükümlülüğünün mutlak olarak zikredilmesi sebebiyle her durumda kocanın nafaka borçlusu, kadının ise nafaka alacaklısı olduğu noktasında icma vardır.24 Şu kadar var ki, İbn Hazm'a göre zengin olan kadın fakir kocasının

20 N isa, 411 ı. 2 ı N isa, 4/1 1. 22 N isa, 4/1 1. 23 Kasanl, Alau'd-Din Ebi Bekr b. Sufı'd el-Hanefi, Bedayiu's-Sanayi' fi Tertibi 'ş-Şerai' I-VI, Daru'l-İhyai't-Turasi'I­Arabi Beyrut 2010, III, s. 417; Nevevi, Ebu Zekeriyya Muhyiddin b. Şeref, Minhacu't-Talibin, (birinci baskı), Daru'I­Feyhii, Dımeşk 2013, s. 513. 24 Bakara, 2/228, 229, 233, 236; Nisa 4/19; Taliik 65/1, 6, 7; Buhari, Muhammed b. İsma'il, Sahihu'l-Buhari, Daru İhyai't-Turai'l-'Arabi, Beyrut 2001, "Nafa~at" 1, s. 9; Müslim, Ebu '1-Husayn Musl im b. ei-Haccac en-Neysiibfıri, Sahihu Muslim, thk. Halil b. Me'mfın Şeyhan, Daru'l-Ma'rife, Beyrut 2007, "Zekat" 38, "Akzıye" 7; Ebil Davud, Süleyman b. el-Eş'as es-Sicistani, Sünenu Ebi Davud, (birinci baskı), Mektebetu İbn Hazm, Dımeşk 2004, "Nikah", 40-41; Tirmizi, Ebi İsa Muhammed b. İsa b. S evre, Camiu't-Tirmizi, (birinci baskı), thk. Yusuf el-Hac Ahmed, Mektebetu İbn Hacer, Dımeşk 2004, "Tefslr", 9.

174

Page 7: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adwaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu (ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

nafakasını temin etmekle yükümlüdür.zs

Fakihler, sahih bir nikahla evlenilen kadına, müslüman olsun, fasık olsun, koca tarafından nafaka verilmesinin vacip olduğunda ittifak etmiştir. Kadının evlilik nafakasına hak kazanabilmesinin asgari şartı kocasıyla arasında sahih bir nikah akdinin bulunması, kocasıyla birlikte aynı evde oturması ve evliliğin tabii gereklerini yerine getirmekten kaçınmamasıdır. Bu ortak şartlar yanında evli.lik nafakasının vacip kılan ve mezheplere göre değişen başka sebepler de vardır. Hanefi Mezhebine göre nafakanın vacip olmasının sebebi; kocanın sahlh nikahla evlendiği kadını kendisine ait kılarak alıkoyma hakkına sahip olmasıdır. Böylece kadın, kendisi için alıkonulmuştur. Kadının alıkonulmasının faydası kocaya ait olduğuna göre koca da onun ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Yeterince nafakası karşılanmadığı takdirde, kadın zor durumda kalabilir. Zira, vaktini kocasının işleri için harcayan kadın nafakayı temin için çalıp para kazanma imkanı bulamamaktadır.ı6

Şafiiler'e göre evlilik nafakasının vacib olmasının sebebi; kadının kendisini kocasına tam bir şekilde teslim etmesi, kocanın bulunduğu mahalle nakliyle birlikte kocanın ondan tam bir şekilde faydalanma hakkına sahip olmasıdır27. Bu hüküm İmam Şafii'nin son görüşüne göredir. Önceki görüşüne göre ise sebep; nikah akdidir, yani karı-koca olmak suretiyle kadının erkeğin eşi olmasıdırıa.

Maliki mezhebine göre, nafakanın vacip olmasının sebebi; "rüşdüne ermiş erkeğin cinsi birleşmeye gücü yetebilecek zevcesiyle birleşmesidir. Bu da ya bizzat kadının kendisinin ya da velisinin çağırmasıyla veyahut bizzat kocanın kendisinin bunu taleb etmesiyle gerçekleşir"29. Çünkü bu davet hasıl olmaz ve kadın özürsüz olarak gerdekten kaçınırsa nafaka hakkı da yoktur. Yine, kadın gerdeğe müsait olmayacak kadar küçükse o zaman da nafaka hak kazanamaz.30

Hanbeli Mezhebine göre nafakanın vacip olmasının sebebi, cinsi birleşmeye gücü yetebilecek zevcesinin kendisini kocasına teslim etmesidir.3ı

Burada tercihe şayan olan görüş Hanefilerin görüşüdür. Kadının nafakaya hak etmesi için gereken şartların nikah ve kadının evliliğin gereklerini yerine getirmesi şeklindeki yaklaşım isabetli bir yaklaşımdır. Şafıilerin sadece nikah a~dini nafaka için yeterli görmesi, nikahtan sonra evliliğin

gereklerini yerine getirmeyen kadınlar göz önüne alındığında eksik bir görüştür. Malikller ve Hanbelllerin görüşü ise kadını cinsel bir obje olarak takdim etmesi; nafakayı kadının cinsel durumuna göre değerlendirmesi sebebiyle eleştirilebilir. Cinsel yetersizlikten dolayı nafakayı hak etmeyen küçüğün durumu konusundaki görüş İslam hukukunun hakkaniyet prensibine uymamaktadır.

Evlilik nafakası eşierin ekonomik ve sosyal durumlarına uygun olarak, yiyecek, giyecek, ev eşyası, normal şartlar çerçevesinde ikamet edilen bir evde gerekli şeyler ve kadın kendine hizmet edilenlerden ise veya her hangi bir sebepten dolayı hizmet edilmeye ihtiyacı var ise, hizmetçiyi

25 İbn Hazm, el-Muhalla, X, 92. 26 Kasant, Bedaiu's-Saniii, IV, s. 16; Serahst, Şemsü'l-Eimme Ebubekir Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl, el-MebsO.t, I­XXX, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 1406, V, s. 181. 27 Ştrazi, Ebu İshak İbrahim b. Ali b. Yusuf, Mühezzeb fi Fıkhi ' l-İmiimi'ş-Şafıiy, I-II, Daru'l-fık.r, Beyrut, t.y., II, s. 159. 28 Zeydan, Abdülkerim, el-Mufassal fi Ahkami ' l-Mer 'e ve'l-Beyti'l-Müslim fı'ş Şertati'l- İslamiyye, I-XI, Beyrut, 1993, VII, s. 154. 29 Derdtr, Ebu'I-Berekat Ahmed b. Muhammed, Şerhu'l-Kebtr ala Muhtasari'l-Halil, I-IV, (Thk. Muhammed Aliş), Daru'l-Fikr, Beyrut, t.y., II, s. 508-509. 30 Derdir, Şerhu'l-Keblr ala Muhtasari'l-Halil, II, 494; Zuhayll, Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yayınları, İstanbul, 1992, X, s. 96-97. 31 Buhüti, Mansur b. Yunus b. İdris el-Behiltt, Keşşafu'l-Kına' an Metni ' l-İkna, I-VI, Diiru'l-Fikr, Beyrut, 1402, V,s. 186.

175

Page 8: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adıyaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu (ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

kapsamaktadır.32

Nafaka erkek üzerinde sabit olan ve geleceğe izafe edilen bir borçtur. Kadın açısından deyn hükümlerine tabi mali bir haktır. Genel kanaate göre evlilik nafakasının borç mahiyetini kazanması için nafaka miktarının eşlerce veya mahkemece belirlenmiş olması gerekmez, kadın nafaka alacaklısı sıfatını kazandığı andan itibaren nafaka kocanın borcu haline gelir. Nafaka alacağı diğer alacaklardan önce gelir, asli ve temel ihtiyaçlardan olduğu için haczedilemez. Zevce geçmişe ait birikmiş nafakalarından feragat edebilirse de ileriye dönük nafaka hakkından feragat etmesi geçerli değildir. ilke olarak nikah akdiyle birlikte nafaka borcunun ödenmesi erkeğe farz olmakla birlikte kadın henüz ödenme zamanın gelmemiş ve zamanla gelecek olan bu nafaka borcuna karşılık İmam Malik ve Ebu Hanife'ye göre erkekten rehin alabilir.33

Koca karısının nafakasını ödemez veya eksik öderse kadın yargı yoluna başvurabilir; bu durumda hakim tarafların mali ve sosyal durumlarını dikkate alarak nafakanın miktarını tayin eder. Kocanın mahkemeye celbi mümkün değilse eşinin nafaka talebi kocanın gıyabında dinlenir ve dava neticeye bağlanır. Hatta mahkeme, kadına karar altına alınan nafakasını karşılayabilmesi için kocasının

mülkiyetincieki nakit ve temel gıda maddeleri gibi nafaka cinsi mallardan harcama izni verebilir; kira gelirleri ve maaşı da bu kapsamdadır. Nafaka kocanın mal varlığından karşılanamıyorsa mahkeme kadına, kocası adına üçüncü kişilerden borç alma yetkisi verebilir. Şafıllere göre nafakanın

ödenmemesi durumunda kadının isteği üzerine hakim eşleri ayırabilir.34

Koca, naşize olmayan ve görevlerini yerine getiren hanımına örfe uygun şekilde nafaka vermekle mükelleftir. Çünkü koca kendi menfaati için kadını alıkoymuştur. Bu görevini yerine getirmeyen kocası hakkında kadın, mahkemeye müracaat edebilir. Yani hakkını almak için dava açabilir. Kadın dava

açmadan hakim müdahalede bulunamaz. Eğer koca varlıklı ise hakim kocaya zor kullanarak kendisine vacip olan kadının nafakasını vermesini temin eder. Ödemezse hapseder. Yine vermezse hakim nikahı fesheder. Bu konuda ittifak vardır.

Eğer kocanın nafaka ödeme gücü yoksa veya hakim emrettiği halde koca kasten nafaka verınemeye devam ediyorsa kadın yine boşanma davası açabilir mi? Mezheplerin bu konudaki görüşleri özetle şu şekildedir:

1. Hanefi ler, hakim, kadın müracaat etse bile, nafaka sebebi ile hiçbir vakit boşama yetkisine sahip değildir. Fakirliğinden dolayı nafaka ödeyemeyen kocaya süre verilir, hapsedilmez. Kadın da bu durumda dava açamaz. Kadın kendi akrabalarından kocasının hesabına borç alır. Kadın bu şekilde borç bularnazsa hakim, kadına bakınakla yükümlü olan akrabaları borç vermeleri için sıkıştırır. Yine vermezlerse onları hapsetirir. Mümkünse kadın,

kocasından izin alarak dışarıda çalışır ve aileye katkıda bulunur. Ya da kocası adına borçlanmak için mahkemeden izin alır. Hanefılerin bu konudaki delilleri: "Eğer (borçlu) zorluk içindeyse, ona elverişli bir zamana kadar süre (verin). (Borcu) Sadaka olarak bağışlamanız ise, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz."3s "Geniş-imkanları olan, nafakayı geniş imkanlarına göre versin. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiği kadarıyla versin. Allah, hiç bir nefse ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylığı kılıp-verecektir."36 Hukuk-ı Aile Kararnamesi de konuyu şu şekilde maddeleştirmiştir. "Zevc zevcesini infakdan aciz kalıp da zevce nafaka taleb ederse hakim zevc zimmetinde deyn olmak üzere yevm-i talebden

32 Kasani, V, s.221 ; Nevevl, Minhac, s. 513; İbn Kudame, Muvaffakuddin Ebi Muhammed Abdiilah b. Ahmed b. Muhammed, el- Muğni I-XV, (üçüncü baskı), Daru'l Alemu 'l-Kutub, Riyad 1997, s .201. 33 Şaşi, Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed, Hilyetu'l-'Ulema rı Ma'rifeti Mezahibi' l- 'Ulema I-III, (ikinci baskı), Mektebetu Nazzar Mustara el-Baz, Mekke 1998, II, s. 595. 34 Nevevi, Minhac, s. 51 6. 35 Bakara, 2/280. 36 Talak, 6517.

176

Page 9: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

itibaren nafaka takdir eder. Ve zevc namina istidane etmesi için zevcey.e izin verir.37"

2. Şafii ve Hanbelllerin de içinde bulunduğu Cumhur'a göre kadın, kocasının bu durumuna razı olursa kocası aleyhine bir yola gidilemez. Ancak razı değilse, ne zaman olursa olsun hakime müracaat ederek boşanma davası açabilir. Çünkü kadın bu durumda zarar görmektedir. Halbuki Kur'an, kadınlara zarar vererek nikah altında tutulmasını yasaklar. "Kadınları boşadığınızda, bekleme sürelerini tamamlamışlarsa, onları ya güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek için onları (yanınızda) tutmayın. Kim böyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur.38" Bu halde kadına boşanma hakkı tanınmaz ise, "kadına zarar vererek tutulmasın" ayeti ihlal edilmiş olur. Hakimin bu şekilde boşaması Şafii ve Hanbellle re göre fesihtir, talak değil. _

3. Malikiler'e göre koca nafaka vermiyor ya da çok az veriyorsa kadın dava açabilir. Hakim kocaya, kadını boşaması için telkinde bulunur ve zorlar. Yine boşarnazsa hakim boşar ve bu talak Malikilere göre bir ric'i talak olur.

4. İbni Hazm'a göre koca, fakirliği sebebiyle nafakayı ödeyemeyecek durumda ise, kadının nafakasını temin etmekle yükümlü değildir. Kadın zengin ise, kendi nafakasıyla birlikte, kocasının nafakasını da temin etmek durumundadır.

S. İbnü'l- Kayyım'a göre kadın, fakirliğini bilerek evlendiği veya sonradan fakir düşen kocasına karşı, nafakasını temin edemediği gerekçesiyle, boşanma talebinde bulunamaz. Ancak, koca fakirliğini gizlemiş ve kadın aldatılmışsa, o takdirde kadın boşanma davası açabilir.

İddet Nafakası

İddet nafakası, kocanın ölümü ya da boşamasıyla kadının beklernesi gereken süre olarak ifade edilen iddet süresinde kadına verilen ve zorunlu ihtiyaçları kapsayan nafaka çeşididir. Bu nafakanın hangi durumlarda, ne şekilde kadına verileceği hususu fakihler arasında tartışmalıdır. İddet

nafakasının durumu, boşamanın çeşidine ve boşamanın sebeplerine göre değişmektedir.

Ric'1 talakla boşanan kadın, iddet süresince yeme, içme, giysi ve barınma gibi bütün çeşitleriyle nafaka hakkına sahiptir. Bu konuda görüş birliği vardır. Bain talakla boşanan kadının nafakası, kadının

hamile olup olmamasına göre değişmektedir. Bain talakla boşanan kadın eğer hamile ise dağuma kadar ric'! talakla boşanan kadının haklarına sahiptir.39 Bu konuda da fakihler arasında görüş birliği

vardır. Bain talakla boşanmış fakat hamile olmayan kadınların iddet nafakasına sahip olup olmadığı

mezheplere göre tartışmalıdır. Hanefiler kadın bu durumda gebe olmasa dahi iddet süresince nafaka hakkının bulunduğunu benimsemişlerdir.40

Şafii ve Malikller'e göre kesin boşarnada kadın hamile değilse nafaka hakkı yoktur:n Her iki mezhebin delili, "O kadınları, gücünüzün yettiği kadar kaldığınız yerin bir bölümünde oturtun42"

ayetinde mesken hakkının mutlak olarak ifade edilmesi; ayetin devamında "Eğer onlar hamile iseler

dağuma kadar nafakalarını verin" buyurularak nafakanın kapsamı yalnız gebe olan kadınlara teşmil

edilmesidir. Hanbelliere göre ise kesin boşamada, gebe olmayan kadının nafaka hakkı bulunmaz.43

Çünkü Fatıma binti Kays'ı kocası hain talakla boşayınca, Hz. Peygamber ona ne nafaka ve ne de mesker. hakkı vermemiş ve şöyle buyurmuştur: "Nafaka ve mesken hakkı kocanın karısına dönme hakkı

37 Hukuk-ı Aile Kararnamesi md. 96. 38 Bakara, 2/ 23 ı. 39 et-Talak, 65/6. 40 Ka san i, III, s. 4 ı 9. 41 Kasani, III, s. 4ı9; Nevevi, Minhac, s. 5ı5-516. 42 et-Talak, 65/6. 43 İbn Kudame, el-Mu~n!, VII, s. 352.

17

Page 10: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adıyaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu (ADYÜ-SEMPOZYUM 2015}

bulununca kadın lehine bir haktır"44.

sınırlandırılmıştır.

Burada nafaka ve mesken hakkı ric'l boşama ile

Fesih iddeti bekleyen kadınların nafakası da boşayan kocasına aittir. Ayrılığa kadının bulfiğ muhayyerliği veya velisinin fesih hakkını kullanması, boşanan kadının hamile olup olmaması nafaka hakkını etkilemez. Ancak İslam dininden çıkma, kocanın usul veya füruundan biriyle sıhrl haramlığı gerektirecek bir harekette bulunma gibi durumlarda kadının nafaka hakkı düşer.45

Hanefıler, Hanbelller ve Ca'feriyye mezhebinde hakim görüşe, Şafii mezhebinde bir görüşe ve İbn Hazm'a göre ölüm iddeti bekleyen kadına kocasının malından nafaka hakkı yoktur. Kocası ölen kadının hamile olması, nikahın sahih veya fasid olması da sonucu değiştirmez. Çünkü koca öldüğünde kişiliği ve böyle bir yükümlülük için gerekli olan vücub ehliyeti sona ermiş ve mal aralarında bu kadının da bulunduğu mirasçılara intikal etmiştir.

Hanbeli fakihlerinin bulunduğu diğer bir gruba göre nafakayı hamile olma şartına bağlayan ayetin46

genel ifadesi gereği, kocası vefat eden hamile kadınlar doğum yapıncaya kadar kocasının malından nafakaya hak kazanır. İmamiyye ve Zeydiyye mezhepleri ise bu şartı da aramayıp hamile olsun veya olmasın kocası ölen kadının iddet süresince nafaka ihtiyacının kocasının malından karşılanacağı görüşündedir.47

Mesken Hakkı

Mesken hakkı kadının mali nitelikte bir diğer hakkıdır. Sahih bir nikah akdiyle evlenmiş bir kadının nafakanın yanı sıra meskenin temin edilmesi de kocanın kanundan kaynaklanan borcudur. Mesken hakkı evlilik devam ettiği süre zarfında kadının hakkı olduğu gibi belli şartlada iddet sürelerinde de kadının hakkıdır. İslam hukukunda iddet evliliğin devamı sayılmış, iddette istenilen maksactın hasıl olması için de kadının bu sürede evinden çıkmaması istenmiştir. Bu sebeple koca, evlilik süresince kadına sağlamak zorunda olduğu meskeni, iddet müddetince de sağlamalıdır. 4B

Meskenin taşıması gereken vasıflar ma'ruf kavramı dahilinde, zamanın şartlarına, kocanın mali durumuna ve kadının sosyal statüsüne göre değişiklik arz etmektedir. Meskenin belirlenmesinde, eşierin mali duru!JlU ve çevrenin örf ve adeti dikkate alınır. Koca birlikte ikamet edecekleri evi karısından kiralamışsa kira bedelini ödemekten imtina edemez. Birden fazla eşi varsa her birine sosyal konumuna uygun müstakil mesken temin etmekle mükelleftir.49

Kadının mali nitelikteki mesken hakkı doğrudan kanundan kaynaklanan ve yargı kararıyla iptal edilmeyen bir haktır. Mesken hakkına işaret eden emredici nitelikte olan birçok ayet var. Bir ayeti kerimede Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "O kadınları, gücünüze göre oturduğunuz meskenin bir bölümünde oturmalarını sağlayın. Onları sıkıştırıp, zarar vermeye kalkışmayın .. " ve "Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınız zaman, iddetleri vaktinde boşayın. Ve o iddeti sayın. Rabbiniz Allah'dan korkun. Onları evlerinden çıkarmayın. Kendileri de çıkmasınlar, meğer ki açık bir edepsizlik yapmış olsunlar .... so" Hz. Peygamber de "Nafaka ve sükna ric'l talakla boşanan kadın içindir."

-44 Nesil!, Ahmed b. Şu' ayb el-Hurasani'(ö. 303/915) Sünenu'n-Nesiii', thk. Hali'! b. Me'mün Şeyh§., Diiru'l-Ma'rife, Beyrut 2007, Talak 7; Ahmed b. Hanbel, Müsned, Beytu'l-Etkiiri 'd-Devliyye, Beyrut 2005, VI, 373,417. 45 Kiisiini, IV, s. 479; Şirbi'ni', Şemsuddln Muhammed ei-Hatlb, Muğni'l-Muhtiic İla Ma'rifcti Me'ani Eltazi'l-Minhac I­IV, Daru'l-Ma'rife, Beyrut, 1997, III, s. 512; Acar, DİA, "İddet", s. 470. 46 et-Talak 65/6. 47 Acar, DİA, "İddet", s. 470. 48 Nevevi, Minhac, s. 5 14; Heyet, Fetiiva'l-Hindiyye I-XIII, Mısır, Tsz., III, 391; Erbay, s. 17. 49 Erbay, "Nafaka", s. 282. 50 Talak, 65/1.

178

Page 11: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

(ADYÜ-SEMPOZYUM 2015}

buyurmaktadır.sı

İddet bekleyen kadının mesken hakkında bazı farklı hükümler söz konusudur. İddet müddetindeki mesken hakkı, evliliğin sona eriş şekline göre değişiklik arz etmektedir. İslam hukukçuları ric'i talak iddetinde, serkeş(naşize) olmamak şartıyla kadının mesken hakkı olduğunda ittifak etmişlerdir.sz Bain talak iddeti bekleyen kadının hamile olmadığı durumlarda mesken hakkının olup olmadığı konusunda fakihler ihtilaf etmişlerdir. Hanefı, Maliki ve Şafii mezhebine göre bu durumda kadının mesken hakkı vardır.s3 Hanbelller ve Zahiriler ise bu konuda cumhurdan farklı düşünerek, bain talak iddetinde kadının hamile olmaması durumunda, mesken hakkının olmadığını savunmuşlardır,S4 Buna delil olarak ise Fatıma bt. Kays'ın rivayeti gösterilmektedir: "Eşim beni üç talak ile boşadı. Rasülullah (sav.) benim için nafaka ve süknaya hükmetmedi.SS"

Kocası vefat eden kadının vefat iddeti beklediği süre zarfında mesken hakkı konusunda mezhepler farklı görüşlere sahiptir. Hanefılere göre kocası vefat eden kadının iddetini geçireceği ev kocasının son oturduğu evdir. Kadın orada kendi hissesine isabet edecek kısmında iddetini bekler. Namahrem olan varisiere karşı tesettür ilkelerine göre hareket eder.s6 Şafiilere göre vefat iddeti bekleyen kadının sükna hakkı vardır.s7 Malikilere göre ise vefat iddeti bekleyen kadının sükna hakkı, evin mülkiyetine

göre değişir. Meskenin kocanın m ülkü olması yahut vefattan önce kirasını ödemesi durumunda, kadın iddet müddetinde mesken hakkına sahiptir.SB Hanbeliler ise vefat iddetinde hamile olmayan kadının mesken hakkının olmadığını ileri sürmektedirler. Diğer yandan kadının hamile olması durumunda ise, Hanbelilerden serdediimiş bir kavil mesken hakkının bulunmadığını ifade ederken diğer bir görüş ise kadının böyle bir hakkının bulunduğunu ileri sürmektedir.s9

Kadının Çalışma Hakkı

Kadının çalışma hakkı spekülasyona müsait konulardan biridir. Kadının ruhsal ve bedensel yapısını, bütün toplumu ilgilendiren külli masiahatlar dikkat almadan konunun sadece şer'! hükmü bağlamında tartışılması sağlıklı bir sonuca ulaşmayı engellemektedir. Kadının çalışma hakkı , hukuki kurallar yanı sıra kadının toplumdaki konumu, kadının fıtratı, çalışma şartları, toplumsal gereklilik gibi birçok bağlamda tartışılması gereken bir konudur.

İslam'a göre erkek ve kadın tek bir nefisten yaratılan mükerrem bir varlıktır.6o Bu açıdan kadın ve erkek arasında hiçbir fark yoktur. Haklara sahip olmanın temelini oluşturan vücub ehliyeti bakımından kadın ve erkek eşittir. Kişinin cinsiyeti bu ehliyetin tespitinde hiçbir geçerliliği yoktur.

sı İbn Abdilberr, Ebu Ömer Yusuf b. Abdullah en-Nemerl el-Endülisl, et-Temhld I-XXVI, Thk: Mustafa b. Ahmed, Muhammed Abdulkeblr, Vezaretu Umumi'I-Evkafve'ş-Şuuni'I-İslamiyye, Mağrlb 1967, XIII, s. 73.

sı İbn Hazm, Ebu Muhammed All b. Ahmed b. Said, Muhalla I-XI, İdaretu' l-Matbaatu'l-Münir, Kahire 1352, X, s. 298; İbn Abdilber, XVIII, s. 51; Şi razi, II/164; İbn Rüşd, s. 549; İbn Kudame, VII/611; İbn Abdilber, Ebu Ömer Yusuf b. Abdullah en-Nemerl el-Endülisi, el-Kafi fi Fıkhi Ehli'l-Medine el-Maliki, (üçüncü baskı), Daru'l-Kutubi'l-'İlmiyye, Beyrut 1992, s. 297; İbn Abidin, Muhammed Emin, Reddu'l-Muhtar ala Durri'l-Muhtar Şerhi Tenviri'l-Ebsar I-XII, Daru'l Alemi'l-Kutub, Riyad 2003, II, 728; Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukuk-ı İslamiyye ve ıstılahat-ı Fıkhiyye Kamusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1968, II, s. 49.

sJ Şirazi, II, s. 164; İbn Rüşd, s. 549; Kudurl, s. 95.

s4 İbn Rüşd, s. 549.

ss Dariml, "Talak" 1 O, II, s. 65.

s6 İbn Abidln, II, s. 727; Meydani, Abdulğani el-Ganimi ed-Dımeşki, ei-Lübab fi Şerhi'I-Kitab I-11, Daru'l-Kutubi'I­'Arabiyye, Beyrut 2012, III, s. 86; Merğinani, Burhanurldin Ebi'I-Hasan Ali b. Ebi Bekr el-Fergani, el-Hidaye Serhu Bidayeti' I-Mubtedi I-IV, Daru'l-Erkam b. Ebi 'l-Erkam, Beyrut trs., ll, s. 321. 57 Şirazi, II, s. 164. 58 İbn Abdilber, el-Kafi, s. 296.

s9 İbn Ku dam e, VII, s. 607. 60 N isa, 4/1.

179

Page 12: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adıyaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu (ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

İnsan olma vasfı bu ehliyetin temelini oluşturmaktadır. Bundan dolayı kadın tıpkı erkek gibi bütün haklara sahiptir.61

Vücub ehliyetine göre daha geç bir dönemde elde edilen ve hakları kullanan bilme ehliyeti olan eda ehliyeti bakımında da kadın erkek arasında fark yoktur. "Kadın olma" vasfı eda ehliyetini elde etmede herhangi bir engel teşkil etmemektedir. Akl!, ruhi ve hukuk\' yeterliliğe sahip kadın hukukun bir muhatabı olarak hakları kullanabilme salahiyetine sahiptir.62

Hz. Peygamber(s.a.v.) döneminde çalışan bazı sahabe kadınlarla ilgili rivayetler, daha o dönemde kadınların çalıştığını ve çalışma hayatından engellenmediğini göstermektedir. O dönemde Ümmü Rı'le adlı bir kadının gelin süsleme63, S evde binti Misrab'ın ebelik yaptığı64, Esma binti Muharib65 ve Havle binti Tüvayt'in66 parfümeri işiyle uğraştığı rivayet edilmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber döneminde, kadınların ticaretle uğraştığı, deri işleme sanatına sahip olduğu, bahçe işlerinde çalıştığı, koyun çobanlığı yaptığı da kaynaklarda zikredilmektedirP Hz. Ömer, Şifa binti Abdullah'ı Medine çarşılarından birine zabıta olarak tayin etmiştir.6B Bunların dışında Ummi Atıyy adında bir kadının savaşlarda çok önemli görevler üstlendiği ifade edilmektedir. Hadislerden büyük bir kısım, Hz. Aişe ve Ümmü Selerne gibi ilk İslam kadınlarından rivayet edilmiştir. Hz. Aişe'nin hilafet sorununa karışarak bu konuda taraflardan birinin reisliğini yaptığı da bilinmektedir.

İslam'ın başlangıcında kadınların toplum hayatında üstlendikleri roller, onların toplumsal faaliyetler bilfiil katıldığını; hukukun bir muhatabı olarak bütün ehliyetlere sahip olduğunu

göstermektedir.

Kadının çalışmasının fıtratla ilgili boyutuna baktığımızda kadının bu konuda erkeğe kıyasen bazı farklı hükümlere tabi olduğu aşikardır. İnsan olma vasfı bakımından kadınla erkek eşit olmasına karşın, fıtrat gereği kadın bazı konularda erkekle aynı konumda değildir. Toplumsal rolleri gereği kadın bazı konularda daha erkeğe göre ön planda olmasına karşın özellikle bedeni kuvvet gerektiren bazı konularda erkek daha ön plandadır. Kadınınla erkeğin fıtrattan kaynaklanan durumlar sebebiyle kıyaslanması; kadının çalışma hakkının buna göre değerlendirmesi isabetli bir yaklaşım değildir. "Allah 'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olm~yanı) hasre,tle arzu

etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var.

Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir,.69" mealindeki ayet bu gerçeğe işaret etmektedir. Dolaysıyla kadının çalışma hakkının kadın fıtratı diğer bir tabirle kadının sahip olduğu potansiyele göre değerlendirilmesi gerekir. Hz. Peygamber'in kadınlara hitaben; "size evlerinizi tavsiye ederim, çünkü sizin cihadınız evdedir70" buyurmuş olması da fıtri tespitin başka bir ifadesidir.

Söz konusu hadis kadınların dışarıda çalışmasını yasaklamamaktadır. Aksine hadis kadının

çalışması gerektiği fakat bu çalışmanın sosyal realite açısında en önemli yerde gerçekleşmesine dikkat çekmektedir. Söz konusu hadisin t avsiye kipiyle gelmiş olmasının mefhum-u muhalifi kadının dışarıda çalışmasının haram olmadığıdır. Zira, kadının dışarıda çalışması haram olsaydı hadis evde çalışmayı

61 Kahraman, Abdullah, Fıkıh Usillü, Rağbet Yay., İstanbul 2010, s. 252. 62 Kahraman, s. 252. 63 İbn Hacer, ei-İsabe fi Temyizi's-Sahabe, Mısır 1328, IV, s. 449-450. 64 İbn Hacer, IV, s. 338. 65 • .

lbn Hacer, IV, s. 232. 66 İbn Hacer, IV, s. 278. 67 İbn Miice, Ebil 'Abdiilah Muhammed b. Yezld ei-Kazvlnl, Sünenü İbn Miice, thk. Yusuf el-Hac Ahmed, Mektebetu İbn Hacer, Şam 2004, Taharat 29; Buhar!, Nikah 107; Müslim, Selam 34; Buhari, Zebiiih 18. 68 İbn Hacer Tebzibu't-Tehzib, Haydarabad 1907, XII, s. 428. 69 N isa, 4/32. 70

Ahmed ibn Hanbel, Müsned, VI, s. 68.

180

Page 13: ADIYAMAN UNIVERSITESI BiLiM, KÜL TÜR VE SANAT …isamveri.org/pdfdrg/G00109/2015/2015_OZDEMIRR.pdfekonomik ve sosyal bir güvence olarak kabul edilmiştir.6 İslamiyet gelmeden önce

Adwaman Üniversitesi Bilim Kültür ve Sanat Sempozyumu {ADYÜ-SEMPOZYUM 2015)

vacip kılardı. Nitekim böyle olmadığını kadının çalışmasıyla ilgili olarak yukarıdaki örneklerden de anlıyoruz. İhtiyaç olması ve kadının da istemesi halinde böyle bir hakkı daima vardır. Bununla birlikte kadının çalışmasının kadının fıtratına uygun ve ihtiyaç alanlarına göre düzenlemesi gerekir.

İslam hukukuna göre kadının çalışması caizdir. Fakat kadının çalışması bazı şartlara bağlıdır. Mezheplere göre, "kadın kendisini zayıf düşürmeyecek ve güzelliğine zarar vermeyecek bir işi evde yapabilir. Koca zararlı olacak bir şeyden onu engelleyebilir71" Ancak "kadının devlet memuru. olarak veya evin dışında bir sanatın sahibi olarak çalışması ise tamamen kocasının izniyle gerçekleşir. Şayet

kocası onu dışarıda çalışmaktan menedip evde oturmasını ister, o da dinlemez ve çalışmak için çıkarsa bu bir nüşuz sayılır. Çünkü, onun kocasına kendini teslimi eksiktir. Kocanın hakkı olan alıkoyma tam olmadığı için naşize olmuştur ve nafakayı hak etmez. Kadın kendisini gündüz değil de gece teslim etse veya bunun aksi de olsa, teslim noksan olduğu için nafaka yoktur"72

İslam hukuku bu konuda yasaklayıcı ya da teşvik edici bir norm koymamıştır. Fakibierin ortaya koyduğu görüşler ise dönemin şartlarının özelliklerini taşıyan, kişisel fetvalardan ibarettir. Kadının çalışıp-çalışmaması ya da kadının hangi şartlarda çalışması gerektiği hususu erkeğe kıyasen ele alınması doğru bir yaklaşım tarzı değildir. Kadının çalışması İslam dininin belirlediği külll hedefler, toplumsal realite, kadının bedensel ve ruhsal durumuna göre ele alınması gerekir.

Sonuç

İslam hukukunda kadının hem vücub hem eda ehliyeti tam olduğu için kadın ekonomik haklarla ilgili her türlü faaliyette bulunabilir. Kadın olma vasfı tasarruf ehliyetine etki edemediği için kadın hibe kabul etmek, hibe etmek, şirket kurmak, kiraya vermek, kiralamak, satmak, satın almak gibi mali nitelikli akitleri gerçekleştirebilir. Bunun yanı sıra İslam hukukunda kadın lehine şar'1 tarafından doğrudan belirlenen bazı haklar mevcuttur. Bu haklar mali haklar olup, şartlar oluşroadıkça ıskat edilemez. Bu haklar, miras, mehir, evlilik nafakası, id d et nafakası, mesken hakkı ve çalış hakkı şeklinde sıralanmaktadır. Kadın aile kurumuna zarar vermeden bu hakları kullanabilir. Kadın bu haklara nikahla oluşturulan evlilik kurumuyla sahip olduğu için bu hakları kullanırken evlilik kurumunun gerektirdiği sorurolukları yerine getirmek zorundadır.

Kaynakça

Ahmed b. Hanbel. (2005). Müsned. Beyrut:Beytu'I-Efkari'd-Devliyye.

Bilmen, Ömer Nasuhi. (2015). Hukuk-ı islamiyye ve ıstılahat-ı Fıkhiyye Kamusu.lstanbul: Bilmen Yayın evi.

Buhari, Muhammed b. lsma'il. (2001). Sahihu'I-Buhari. Beyrut:Daru lhyai't-Turai'I-'Arabi.

Buhuti, Mansur b. Yunus b. idris ei-Buhüti. (1402). Keşşafu'I-Kına' an Metni'l-ikna. ( 1-VI). Beyrut:Daru'I-Fikr.

Derdır, Ebu'I-Serakat Ahmed b. Muhammed b. Ahmed. (2000). Ekrabi'I-Mesalik li Mezhebi'!- imam Malik, Mektebetu Eyyüb. KanO(Kano-Nijerya)

Derdır, Ebu'I-Berekat Ahmed b. Muhammed. eş-Şerhu'I-Kebir ala Muhtasari'I-Halil. (HV). Beyrut:Daru'I-Fikr.

EbO Davud, Süleyman b. ei-Eş'as es-Sicistani. (2004). Sünenu Ebi Davud. Dımeşk:Mektebetu ibn Hazm.

Erdoğan, Mehmet. (2012). Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü. lstanbui:Ensar Yay.

eş-Şaşi, Ebü Bekir Muhammed b. Ahmed. (1998). Hilyetu'I-'Uiema fı Ma'rifeti Mezahibi'I-'Uiema. (1-111). Mekke: Mektebetu Nazzar Mustafa ei-Biiz.

ibn Abdilberr, Ebu Ömer Yusuf b. Abdullah en-Nemeri ei-Endülisi. (1967). et-Temhid. (1-XXVI). Mağrib:Vezaretu Umumi'I-Evkiif ve'ş­Şuuni'l-islamiyye .

ibn Abdilber, Ebu ömer Yusuf b. Abdullah en-Nemeri ei-Endülisi. (1992). el-Kafi fı Fıkhi Eh li' I-Medine el-Mali ki. Beyrut: Daru' I-Kutubi'l­'ilmiyye.

71 Zuhayli, Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yay., İstanbul 1996, X, s. 98. 72 İbn Abidin, III, s. 577; Zeydan, ei-Mufassal fi Ahkiimi'l-Mer'e ve'l-Beyti'I-Müslim fi'ş-Şeriati'l-İslamiyye, VII, s. 165-166.

181