6gen haziran 2011

150
6 GEN FOTOĞRAFA DAİR RÖPORTAJ Aykan ÖZENER Timurtaş ONAN PORTFOLYO Samet GÜLER Ziya ÇANKAL Pelle LANNEFORS HAZİRAN - TEMMUZ 2011 SAYI: 7 www.6gendergi.com TEMEL BİLGİLER Ters Işık 6GEN’ DEN İrem KARACİN

Upload: 6gen-dergi

Post on 19-Mar-2016

246 views

Category:

Documents


5 download

DESCRIPTION

6GEN Fotoğraf Dergisi | Haziran 2011

TRANSCRIPT

Page 1: 6GEN Haziran 2011

6 GENF O T O Ğ R A F A D A İ R

RÖPORTAJAykan ÖZENERTimurtaş ONAN

PORTFOLYOSamet GÜLERZiya ÇANKALPelle LANNEFORS

HAZİRAN - TEMMUZ 2011 SAYI: 7

www.6gendergi.com

TEMEL BİLGİLERTers Işık

6GEN’ DENİrem KARACİN

Page 2: 6GEN Haziran 2011
Page 3: 6GEN Haziran 2011
Page 4: 6GEN Haziran 2011
Page 5: 6GEN Haziran 2011
Page 6: 6GEN Haziran 2011

HA

BE

RL

ER

Hazırlayan: Özge KARZAN ~ [email protected]

1

Nikon Coolpix P500

Yüksek çekim performansını kompakt bir gövdede sunan Nikon Coolpix P500 büyük beğeni

ile karşılanan ve köprü görevi gören P100 modelinin devamı niteliğinde ancak daha fazla me-gazum performansı sağlıyor. Her türlü çekim ortamında keskin net-likte görüntüler vermesi için arka aydınlatmalı cmos görüntü sensörü kullanılan dijital fotoğraf makinesi düşük ışıklı ortamlarda dahi zengin detaylı parlak fotoğraflar üretiyor. Nikon yetkililerinin çok yönlü kullanım özellikleri eşliğinde uzun odak uzaklık mesafeleri ile toplam 36x optik zum yeteneği ve 22,5 mm ultra geniş açı sunluyor.

Full HD (1080p) kalitesinde sesli video kaydederken optik zum ve otomatik netleme kullanımına da olanak tanıyan Nikon Coolpix P500 dijital fotoğraf makinesi saniyede 240 kare çekim hızı ile ağır çekim ve yüksek hızda çekim imkânı sunuyor. Yüksek odak uzaklık mesafelerine sahip kompakt boyutlardaki Nikon Coolpix P500 dijital fotoğraf makinesi 36x optik zum yapabiliyor. Cihazın arka yüzünde 921k çözünür-lüklü bir LCD ekran bulunuyor. 22,5 geniş açı çekim özellikli Nikon Coolpix P500 1080p çö-

zünürlüğünde Full HD kalitesinde video kaydedebiliyor .

Nikon Coolpix P500 dijital

fotoğraf makinesinin hareketli LCD ekranı fotoğrafseverlerin farklı ve normalde zor olan açılardan çekim yapmalarını kolaylaştırıyor. Böyle-likle kullanıcılar cihazı yukarı kal-dırarak ya da daha farklı açılardan kolaylıkla fotoğraf çekebiliyorlar.

Page 7: 6GEN Haziran 2011

2

Panasonic Lumix DMC GH2 Conclusion

Fuarlardaki tanıtımı ile birlikte Panasonic ortaya fotoğraf ve video çekimini birlikte kolaylıkla gerçekleştirebilen bir model koymuş oldu. Son dönemde kullanıcı deneyimini geliştiren Panaso-nic yeni ve yenilikçi görüntüleme çözümleri elde etmek için mevcut teknolojik olanakları bir araya getirdi. Bunu sonucunda da ortaya fotoğraf ve video çekim alanında ciddi olan kullanıcılara yönelik profesyonel beklentilere cevap verebilen çok yönlü bir model çıkmış. Panasonic Lumix GH2 kom-pakt bir gövde yapısında mükemmel esneklik sunan dikkat çekici bir dijital fotoğraf makinesi. Buna bir de kompakt boyutlardaki Lumix Micro Four Thirds objektifleri eklediğinizde büyük ve hantal profesyonel fotoğraf makinenizin yerini alabilecek daha küçük bir cihaz elde ediyorsunuz.

Panasonic GH2 fotoğraf makine-

sinde pek çok yenilikçi çözüme yer verilmiş. Cihaz sadece fotoğraf ve video çekimi açısından değil aynı zamanda kulanım özellikleri bakımından da geliş-tirilmiş, hem de oldukça başarılı şekilde. Fotoğraf makinesinin programlanabilen butonları uygulamada çok kullanışlı. Lumix GH2’nin dokunmatik kullanım özelliği de artı bir değer katıyor. Cihazın otomatik netleme, tepki verme ve genel performans hızı çok ilgi çekici. Panasonic tüm bu açılardan övgüleri hak ediyor. Özellikle cihazın AF otomatik netleme hızı çok etkilyici.Çözü-nürlüğün 16 megapiksele yükseltilmesi Panasonic GH2 fotoğraf makinesinde herhangi bir olumsuz-luğa neden olmamış. Bunun başlıca nedeni Panasonic’in yüksek ISO değerlerinde ortaya çıkabilecek noise etkisini bastırma konusunda etkili ölçümler yapmış olması ile tamamen yeni tasarım bir işlem-ci olan Venus Engine FHD ile yeni algoritmalara yatırım yapmış olması. Venus Engine FHD sahip olduğu üç işlemci sayesinde cihaza her alanda dikkat çekecek derecede gerçek anlamda bir güç artışı sağlamış.

• Hibrit VR (Sensör kaydırmalı ve elektronik titreşim azaltma) • ISO 3200’e kadar yüksek ISO değeri • Hareket tespit teknolojisi • Best Shot Selector (BSS) ile 10 kareden en net olanın otomatik olarak seçme • Gece Portre Modu • Gece Manzara Modu • HDR arka aydınlatma modu

Page 8: 6GEN Haziran 2011

3

3D video kayıt desteklenmiyor ve ISO 128,000 ve daha yüksek ışık hassasiyet değerleri gerçek manada kullanılabilir değiller. Fakat zaten bunlar daha çok daha pahalı ve özel fotoğraf makinelerin-de ve dijital video kameralarda görülebilen özellikler. Cihazın tasarım açısından çok az değişmiş olan gövde yapısı çok heyecan verici olmayabilir ama ele oturuşu çok iyi ve fonksiyonel.

Panasonic’in video alanında uzun yıllara dayanan deneyimi açıkça kendisini gösteriyor. Bu deneyim mevcut bir kon-septe çok iyi bir şekilde entegre edilmiş. Fotoğraf çekimi ve video kayıt fonksi-yonları Panasonic Lumix GH2 fotoğraf makinesinde uyumlu bir şekilde bir araya getirilerek rahatlıkla rekabet edebilecek bir model yaratılmış. Özellikle de bir sistem fotoğraf makinesinde video kay-detme özelliği dikkate alındığında cihazın fiyat/kalite performansı avantaj sağlıyor. Açıkçası, bu fiyat kategorisinde daha iyi bir fotoğraf çekimi / video kayıt kom-binasyonu sunan cihaz bulunmuyor; fakat tüm dijital fotoğraf makineleri ürün yelpazesi için bile geçerli olabilir. Panasonic firmasını Panasonic Lumix DMC-GH2 dijital fotoğraf makinesi nedeniyle kutluyoruz!

Samsung NX10

Samsung NX10 sadece Samsung’un tamamen kendi ürettiği fotoğraf makinesi olmakla kalmıyor cihaz aynı zamanda APS-C görüntü sensörüne sahip olan değiştirilebilir objektifli ilk aynasız fotoğ-raf makinesi olma özelliği de taşıyor. Tüm bunların yanında Samsung NX10 hem Micro Four Thirds sistem modellere ve hem de geleneksel dijital SLR fotoğraf makinelerine karşı da bir atak başlatmış durumda. Özellikle Samsung’un daha önce Pentax klonu modeller ürettiği göz önüne alındığında bunun oldukça cesur bir hamle olduğu söylenebilir.

Tek sorun NX10 fotoğraf makinesinde noise azaltma fonksiyonunda olduğu gibi ayar seçenek-

leri oldukça sınırlı. Ayar seçenekleri kontrolü eline almak isteyen kullanıcılar ve amatör kullanıcılar açısından son derece kısıtlı. Samsung NX10’un bu kullanıcı kesimine hitap etmediği açıkça ortada. Cihazın hedef kullanıcı kitlesi, kompakt bir fotoğraf makinesinden daha fazlasını isteyen ve aynı zamanda büyük ebatlarda bir fotoğraf makinesi taşımak istemeyen amatör fotoğrafcçılar için ideal.

Samsung NX10 kesinlikle oldukça kompakt bir fotoğraf makinesi. Özellikle de cihazla birlikte bir

yassı tip objektif kullandığınızda. Bu kombinasyonu küçümsememek ya da göz ardı etmemek gerek. Aksine, bu gibi objektiflerle fotoğraf makinenizin sunduğu olanaklardan sonuna kadar yararlanmış oluyorsunuz. Bu sayede zum objektiflerin ortalamanın üzerinde çekimler yapabildiğini görebilirsiniz. Konu özellikle görüntü keskinliği olduğunda bu objektiflerin şaşırtıcı bir performansa sahip.

Page 9: 6GEN Haziran 2011

4

Görüntü kalitesi oldukça ideal. Samsung NX10 fotoğraf makinesi kendisinden daha iyi DSLR modellerle görüntü kalitesi konusunda kolaylıkla rekabet edebilecek bir ürün. Samsung NX10’un renk sunumunun tüm ışık hassasiyet değerleri boyunca tutarlı olması son derece zekice bir yakla-şım. Samsung, görüntü sensörü üretmeyi ve görüntü işlemcilerinde veriş işlemeyi çok iyi bilen bir firma.

Samsung’un RAW görüntü formatında çekim olayına yaklaşımı yeterince profosyonel değil. Samsung’un Mac bilgisayarlar için neden bir RAW çevirici yazılım programına sahip değil.Bu açıdan oldukça rahatsız edici bir durum.

RAW format konusundaki eksikliği cihazın en çok eleştiri getirilen yönü. Samsung NX10 dijital fotoğraf makinesinin fotoğrafları bellek kartına yazmada yavaş olması da çok büyük bir problem oluşturmuyor.Galiba çoğu kullanıcı açısından da bu durum problem yaratmayacaktır. Yalnız maki-nesinin geniş ve parlak ekranını da unutmamak gerek. Ekran gerçekten şaşırtılıcak derecede güzel .AMOLED ekranlar geleceğin monitörleri olacak.

Samsung NX10 şaşırtıcı derecede iyi bir fotoğraf makinesi. Bazı ufak tefek kusurları Sam-sung NX10 ile fotoğraf çekme keyfinin eğlence-sine gölge düşüremiyor. Bize sorarsanız Samsung NX10 ciddi anlamda sürpriz bir fotoğraf makine-si. Samsung NX10 kesinlikle tavsiye edebileceği-miz bir sistem fotoğraf makinesi.

Page 10: 6GEN Haziran 2011

FOTOTREK YAYINLARI’NDAN YENİ ALBÜMLER

Fotoğraf ancak ve ancak basıldığında, bir dergi, bir kitap, bir albüm sayfalarında yer al-dığında kalıcı bir eser haline dönüşebiliyor. Fotoğraf kültürü, görsel birikim ancak ve ancak sürekli, düzenli ve disiplinli bir fotoğraf izleyicisi olarak elde edilebiliyor. İşte bu bilinçle hare-ket eden FOTOTREK FOTOĞRAF MERKEZİ YAYINLARI Mayıs 2011’de 3 fotoğraf albümü birden yayınlıyor.

SEYAHATNAME - I JOURNEY DIARIES - I Fazıl H. YILDIRIM

Bu albüm, farklı görünen aynılara; ayinleriyle, ölümleriyle, sokaklarıyla, doğasıyla koşturmacanın karmaşası içinde kaybol-muş sadeliklere uzanan seyahatlerin hikayesidir.

Ebat : 21 x 21 cm Kağıt : 170 gr mat kuşe - sert kapakSayfa : 120Fiyat : 30 TL

11. YIL ALBÜMÜ- FOTOTREK KATILIMCILARI

Fotoğraflar:

Belkıs ESENTÜRK - Bilge KAN - Buket ALTUĞ - Eda TUZCUOĞLUEmir ATAÇ - Güldehen YOĞURTÇU - Hanife Özlem DUYAK - Hasan Ali ÖZIşıl IŞIK - İsmail ELLEZ - Kemal KA RABULUT - Mehmet Engin AKGÜN - Murat ÖZBEK - Rana Günay HOFFMAN - Serap DEMİR - Serpil ERCİS - Tülin SAFİ - Uğurtan GÜRKANER - Zeynep DEMİRKOL Ebat : 21 x 21 cm Kağıt : 170 gr mat kuşe - sert kapakSayfa : 48Fiyat : 10 TL

ALBÜMLER

5

Page 11: 6GEN Haziran 2011

YOLLARDA ( ON THE ROAD ) - FOTOTREK KATILIMCILARI Görsellik ve seyahatin akrabalığı fotoğrafın bulunuşundan çok uzun yüzyıllar öncesine

dayanır. Resim, gravür vb yollarla, geride kalanlara, sonradan gideceklere ve hiç git-meyenlere gidilen gezilen yerlerin tasvirleri ulaştırıldı. Çağımızın sanatı fotograf ile birlik-te günümüz gezginleri çektikleri fotograflarla görsel seyahatnameler oluşturdular.

Fotoğraflar:

Bilge KAN - Buket ALTUĞ - Ceyda ERDİNÇ - Devrimhan KAŞKAYA -

Fevziye AKSOY - Mehmet DAĞMehmet Naci DEMİRKOL - Murat Sertan

SAĞMANLI - Sergül DEMİRKOLSeyit DOĞU - Zafer GÜLMEN Ebat : 21 x 21 cm Kağıt : 170 gr mat kuşe - sert kapakSayfa : 48Fiyat : 10 TL

1.OSMANCIK FOTOĞRAF, KÜLTÜR, SANAT VE TURİZM FESTİVALİ

OSMANCIK FOTOĞRAF SİNEMA AMATÖRLERİ VE KÜLTÜR SANAT TURİZM ARAŞTIRMA DERNEĞİ (OFKAD) FOTO MARATONU

ETKİNLİĞİN AMACI:

Doğal ve kültürel açıdan ülkenin en güzel köşelerinden biri olan Tarih’in Şehri, Pirincin Başkenti Osmancık’ı Türkiye genelinde fotoğ-rafın gücünü kullanarak tanıtmak. Osmancık halkını fotoğraf sanatı hakkında bilgilendirerek, bilinçlendirmek. Ülkenin dört yanından gelecek yüzlerce fotoğraf tutkunu ile tanıştırmak, kay-naştırmak. Etkinlik aracılığı ile fotoğraf sanatı-nın gelişmesine, Osmancık ve çevresine ait kül-türel değerlerin tanıtılmasına katkı sağlamaktır.

6

Page 12: 6GEN Haziran 2011

Etkinliğe iştirak edecek olan fotoğraf tutkunu katılımcıların fotoğraflarından oluşan zen-gin bir arşivi OSMANCIK FOTOĞRAF SİNEMA AMATÖRLERİ VE KÜLTÜR SANAT TURİZM ARAŞTIRMA DERNEĞİ’ne kazandırmak, şehrin tanıtımına katkı sağlamaktır.

Etkinlik 23/24/25/26 Haziran 2011 tarihleri arasında 4 gün sürecektir. Her katılımcı en çok 5 fotoğraf ile foto maratona katılabilir.

ÖDÜLLER:1.Birincilik Ödülü: 1500 TL / Plaket2.İkincilik Ödülü: 1000 TL / Plaket3.Üçüncülük ödülü: 500 TL / PlaketMansiyon: 4 Adet (250 TL x 4) / Plaket

FOTOPYANIN YÜZLERİ FOTOĞRAF SERGİSİ 100’e yakın amatör ve profesyonel fotoğrafçı eserlerini AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı)

yararına bir sergi ile sizlerle paylaşıyor.

Küratörlüğünü fotoğ-raf sanatı duayeni sn. Na-dir Ede ve fotograf sanatı portali www.fotopya.com.tr ‘nin kurucularından sn. Akın Mısırlıoğlu’nun yaptı-ğı sergi 18 Haziran’a kadar açık olacaktır.

Maddi destekten öte bir farkındalık yaratmak iste-yen Fotopya ve İstanbul Sa-nat Platformu yine AÇEV’le beraber bir sergi süresince workshop düzenleyerek

anne, çocuk ve baba, çocuk için özel gösterimler sunacak. Sergi, Genel Yayın Yönetmenimiz ve değerli fotoğraf duayeni H. Nadir Ede Fotopya kurucusu Akın Mısırlıoğlu’nun küratörlü-ğünde gerçekleştiriliyor.

Açılış Kokteyli: 28 Mayıs 2011 Cumartesi - 18:00Kapanış: 18 Haziran 2011 CumartesiYer: İstanbul Sanat Platformu – Nakiye Elgün Sk. Divan Palas Apt. No: 52 D: 5 Osmanbey

Şişliwww.istanbulartplatform.com

SERGİLER

7

Page 13: 6GEN Haziran 2011

YOSEMITE 07 Haziran 2011 Salı günü Can Yücel’in

“YOSEMITE” adlı fotoğraf sergisi fotoğrafse-verlerle buluşuyor.

Sergi 07 Haziran – 30 Haziran 2011 tarihle-ri arasında gezilebilir.

Sergi Açılışı : 07 Haziran 2011 SalıSaat : 19.30 daYer : İFOD Olcayto Caneri Sergi Salonu

FOTOĞRAFLARLA TÜRKİYE SERGİSİ – ALİ ÖZ Haber fotoğrafçısı Ali Öz’ün sergisi, 6 Haziran 2011Pazar-

tesi günü, saat 18.00’de Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde açılıyor. “Fotoğraflı Türkiye Sosyal Tarihi” olarak adlandırılabilecek sergi, son 30 yılın en önemli karelerinden oluşuyor. Siyasetin, toplumsal aktörlerin, sosyal değişimin kırıl-ma noktalarının sinir uçlarında gezinen objektifi ile, yaşam riski altında bile insana dair en yalın sözü, acı bir tebessüm tadında donduran enstantenelerinden 72’ye yakın seçkiyi bu sergide bir arada görmek mümkün.

Yıldırım Türker’in de yorumladığı fotoğraf sergisi 6 - 20Ha-ziran 2011 tarihleri arasında gezilebilir.

8

Page 14: 6GEN Haziran 2011

9

“EŞANLAMLILAR” - Karma resim ve fotoğraf sergisi 07 Haziran-2 Temmuz 2011- Galetea|art, Asmalımescit Beyoğlu İzzet Keribar “EŞ-AN-LAMLILAR” Yazılışları farklı anlamları aynı sözcükler gibi farklı yansımalarla aynı anlamlara yolculuk yapan eserler “Eşanlamlılar” karma resim ve fotoğraf sergisinde bir araya geliyor. Birbirlerinden tama-

men bağımsız yaratılış süreçlerinden geçmiş ve aynışekilde ortaya çıkış amaçları da birbirlerinden bağımsız olarak düşünül-müşfotoğraf ve resimlerin eşleştirilmesiyle ortaya çıkan uyum ve ahenk; 7 Haziran- 2 Temmuz tarih-leri arasında GaleteaArt’da sergileniyor.

Ressamların fırçaları

ile fotoğraf sanatçılarının deklanşörlerini buluştu-ran serginin küratörlüğü ve projenin tasarımı Neyran Günüçer’e ait. Türkiye’nin önemli resim sanatçıları Devrim Erbil, Muzaffer Akyol, Tülin Onat, AhmetGüneştekin, Vedat Örs, Ekrem Kahraman, Bahri Genç, Çiğdem Erbil, Berk Demirok tarafından resmedilen eserlerin Ozan Sağdıç, Coşkun Aral , İzzet Keribar, Çerkes Karadağ, Merih Akoğul,Reha Bilir, Ali İhsan Gökçen, Ekin Onat von Merhart ve Yusuf Sevinçli’nin fotoğrafları ile buluşması; aynı anlamların iki farklı sanat dalıy-la ifade edilmesinden doğan bütünlüğü gözler önüne seriyor.

Sergi Açılış Kokteyli:

07 Haziran saat: 18:00 - 21:00 İletişim,koordinasyon: Neyran Günüçer

Page 15: 6GEN Haziran 2011

10

İMEAK Deniz Ticaret Odası Geleneksel 12. Fotoğraf Yarışması Son Katılım Tarihi: 25 Temmuz 2011Sonuç Bildirim Tarihi: 29 Temmuz 2011

Deniz Ticaret Odası’nın 12. Geleneksel Fotoğraf Yarışması’nın bu yılki konusu “Deniz ve Çocuk. Sevgiler arasında en fazla öne çıkan “Çocuk Sevgisi” ni “Deniz Sevgisi” ile buluştur-

manın amaçlandığı yarışma şartnamede şöyle özetleniyor:

“... Hem çocuklarımız hem de deniz-lerimiz geleceğimizdir. Daha güzel, daha yaşanılır bir dünya istiyorsak, çocukları-mıza da denizlerimize de gözbebeğimiz gibi bakmak, onları koruyup kollamak zorundayız. Çocuklarımızın, denizle olan her türlü birliktelikleri, etkileşimleri, ilişkileri yarışmamıza katılan değerli fo-toğraf sanatçılarımızın özgün bakışlarıyla gözler önüne serilecektir…”

Renkli ve siyahbeyaz baskı dalında düzenlenen yarışmaya fotoğrafçılar en çok 5 eserle katılabilecek.

Ödüller:

DTO Başarı Ödülü: 2.000 TL (Üç Adet)Mansiyon Ödülü: 1.000 TL (Üç Adet)İDO Başarı ÖdülleriSatın alınanlar arasından: 750 TL (Üç Adet)Satın Alma: 200 TL (En çok 40 Adet)

YARIŞMA

Page 16: 6GEN Haziran 2011

PO

RT

AJ

Editör: İrem KARACİN ~ [email protected]

AYKAN ÖZENER

1964 yılında Balıkesir’ de doğan Aykan ÖZENER, fotoğraf çalışmalarını 1983 yılından beri sürdürmektedir. 2000 yılından itibaren fotoğraf alanındaki birikimlerini Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi , Fotoğraf Programı ve Güzel Sanatlar Fakülte-si; sinema - tv bölümlerinde verdiği derslerle öğrencilerine aktarmaktadır. Yine aynı üniversitenin, kurucusu olduğu fotoğraf topluluğunun (ÇOMUFOT), akademik danış-manlığını yürütmektedir. Aykan Bey’ le fotoğrafçılığa başladığı günlerden bu günlere fotoğrafçılık üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Fotoğraf: Hüsnü ATASOY

11

Page 17: 6GEN Haziran 2011

Her fotoğrafçının fotoğrafla tanışması bir açı-dan hep geçmişi ile ilgilidir. Sizin hikayeniz nedir?

Bunun iki açıklamasını düşünüyorum. Birin-cisini büyük bir torun sevgisiyle büyümüş olmam diye açıklayabilirim. O kadar çok çocukluk fotoğ-rafım var ki. Hepsi çocukluğumun hafıza taşlarını oluşturuyor. Hepsinde rahmetli büyükbabamın eli var. Sanırım kendisi öksüz ve yoksul bir çocukluk geçirdiğinden (ölmeden önce onunla yaptığım bir sohbette, kendi babasının o iki yaşındayken öldüğünü ve elinde yüzünün çok iyi seçilmediği silik bir fotoğrafın olduğundan bahsetmişti) kendi ailesini her fırsatta fotoğraflamış. Doğal olarak be-nim çocukluğum da hep bu fotoğraflara bakmakla geçti. Her fırsatta büyükbabama bunları ne zaman, nerede ve hangi makineyle çektiğini sordum dur-dum. O da masal gibi anlattı hep. Rahmetli hobile-ri olan bir insandı. Fotoğraf, meddahlık, kuşculuk vb. gibi konular onun büyük hobileriydi. Hatırlıyo-rum da tatillerde onun evine gittiğimde, makinele-rini, ses kayıt cihazlarını, bana o zaman için ilginç gelen eşyalarını karıştırmakla geçerdi vaktim. İşte bu günlerden birisinde, benim de fotoğraflarımı çektiği fotoğraf makinesini, hediye ediverdi bana. Üsten bakmalı bir Lüpitel-II makineydi. Orta for-mat film kullanılıyordu. Ama bana kullanması çok zor gelmişti. Bir iki çekim denemesinden sonra bir kenara koyuvermiştim. Ta ki; yine ilginçtir, aynı evde odanın orta yerinde asılı duran bir bebeklik fotoğrafımı çeken Ahmet Esmer’i farkedene kadar. O fotoğrafım kendimi bildim bileli hep büyükba-bamın oturma odasında asılı durdu. Altında yıl-dızlı bir yazı karakteriyle stüdyo esmer yazardı. Bu anlattığım konuda ikinci açıklamam oluyor anlaya-cağınız. Lise 1 veya Orta sonda olacağım tam hatır-lamıyorum. Bir arkadaşla beraber Ahmet Esmer’in stüdyosuna gittik. “Ahmet abi biz fotoğraf çekmeyi öğrenmek istiyoruz” dedik. Hiç tereddütsüz “şu gün gelin” dedi bize. Biz bir daha hiç gidemedik onun yanına. Çocukluk işte, bir şekilde başka şey-lere kayıverdi gönlümüz. Ahmet Esmer Balıkesir’li-ler çok iyi bilir; fuar zamanında çok etkileyici, ken-di bastığı siyah-beyaz fotoğraflarla sergiler açardı. Büyük bir hayranlık duyardım ona. Bir şey üretmiş ve onu halka açık bir yerde sergilemiş. Gizli bir heves duyardım işte. Bunlar bence benim fotoğraf yolculuğumun ilk emeklemeleri. Ama sonrasın-

da askerlik yaptığım dönemde, bir askerden satın aldığım ve ne yapacağımı bilemediğim Minolta SRT 101 ‘le başladı diyebilirim yürüyüşüm. 1983 yılında aldım o makineyi. Erzincan’daydım. O za-manlar halen çok iyi dostlarım olan Fırat Color’ın sahipleri Zeynel ve Abidin kardeşlerle tanıştım. Onların yanından hiç çıkmamaya, hatta onlarla birlikte fotoğraflar basmaya başladım. Bir gün bana AFSAD’ın çıkardığı Fotoğraf Dergisini gösterdiler. “Bak sen sanatsal bir şeyler yapmak istiyorsun, bu dergiyi takip edebilirsin” dediler. O yıllar belki de Türkiye’deki tek basılı fotoğraf materyaliydi. Birde Cumhuriyet Gazetesi’ni koyabilirim yanına. Er-doğan Köseoğlu, Rıza Ezer gibi çok önemli basın fotoğrafçılarının fotoğraflarına bakıyordum. Bu arada bir şeyi atladım; çocukluğumda beni etkile-yen bir yayın organı daha vardı: Hayat Mecmuası. Evimizde yeşil ciltleriyle kütüphanede baş köşede dururdu onlar. Ne fotoğraflar vardı. Sonraları o fo-toğrafların çoğunu, Ara Güler ve Ozan Sağdıç gibi ustaların çektiğini öğrenmiştim. AFSAD’ın dergisi hayatımda başka bir çığır açmıştı ama. Belki algım o zaman açılmaya başlamıştı ne bileyim. Oradaki yazılar, fotoğraflar beni gerçek anlamda fotoğraf yolculuğuna başlattı diyebilirim. Sonrası AFSAD’a üye olabilme hayalleri vb.sebeplerle geçiverdi işte. O zaman internet yok. Bana askerde olduğum süre içerisinde, hiç bıkmadan usanmadan, her soruma cevap veren Afsad yönetiminden Ahmet Tolungüç hocayı da hiç unutmam. Çok değerli insanlardı on-lar. Benim her soruma mektupla üşenmeden cevap vermiştir. Minnet duyarım kendisine. İşte sonrası 1995 yılına kadar bir AFSAD üyeliği ve sonrasında dernek hayatıma son verip kişisel yolculuğuma başlayışım gelir.

Arkeoloji fotoğrafçılığına nasıl başladınız?

Buna cevap vermeden önce bir şeyi açıklamak isterim. Ben fotoğrafa yıllarca hep sanat olarak baktığım için, arkeoloji fotoğrafçısı kimliğinin üzerime yapışmasından hep korktum. Onca emeği-min boşa gitmesinden çekindim. Çünkü hala aynı şekilde fotoğraf benim için bir sanattır. Kişisel web sayfamı olsun, başka sitelere yüklediğim fotoğraf-larda olsun portföyümü hep sanatsal bir iş oldu-ğuna inandığım fotoğraflarla yarattım. Buralarda bilimsel bir çekim dalı olduğuna inandığım

12

Page 18: 6GEN Haziran 2011

arkeoloji fotoğrafları yer almaz. O yüzden cevap vermeden önce bunun bilinmesini istedim. Sonuç-ta onlarda benim fotoğraflarım ama sadece teknik yönden doğru çekilmiş, sanatsal olmayan fotoğraf-lardır.

Çocukluğuma dair mesleki olarak aşk duy-duğum ikinci bir işte arkeolojidir. Biraz geçte olsa okumaya doyamadığım bir daldır. Anadoluyu tanımak, sanatı anlamak, insan kültürlerine olan hayranlığımı taçlandırmaktı benim için arkeoloji okumak. Selçuk Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölü-münden mezun oldum. Okuduğum dönemde yaz aylarını kazılarda geçirmeye çalıştım hep. Kelende-ris (Mersin’in Aydıncık kasabası) kazısında çalış-tığım dönemde hocam Prof.Dr. Levent Zoroğlu yüzünden adım attım diyebilirim arkeoloji fotoğ-rafçılığına. Ben o zamanlar Türkiye’nin en önemli iki derneğinden birisi olan AFSAD’tan yetişmi-şim. 8 yıllık bir fotoğraf geçmişim var. Hoca bana güvenmeyip sağdan soldan benim gibi fotoğrafla uğraşan, amatör fotoğraf sanatçılarını getiriyor ve daha da ileriye gidip onların malzemelerini falan taşıttırıyor, merdivene çıkarsa ayağından falan tut-turuyordu. “Hocam bana niye güvenmiyorsunuz” dediğimde de; “arkeoloji fotoğrafçılığı başka bir şeydir” falan benzeri sözler ediyordu. Ama sonuç-lara bakıp bakıp sinirlenmeden de edemiyordu. “Ya nasıl fotoğrafçı bunlar, istediğim gibi olmamış” gibi. Bende fena halde hırs yapmıştım anlayacağı-nız. Arkeoloji Fotoğrafı’na olan ilgim böyle başladı işte.

Arkeoloji eğitimi alıp yüksek lisansınızı “ Arke-oloji Fotoğrafçılığı “ teziyle bitirmişsiniz. Arkeoloji-nin fotoğrafçı kimliğinize etkisi nedir?

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde Yüksek Lisans’ımı tamamladım. Aslın-da bunu akademik bir kariyer yapmaktan ziyade sonunda gerçekleştireceğim “Arkeoloji Fotoğrafçı-lığı” tezi için yaptım. Yukarıda bahsettiğim hırsla yıllarca teknik olarak yaptığım okumaları, pratik uygulamaları yazılı bir hale getirmek istedim. Hem de sevdiğim iki alanı birleştirmiş oldum. Bundan iki yıl öncede “Aktuel Arkeoloji Dergisi”nin fotoğ-raf editörü oldum. İmkanlar dahilinde dergi için çalışmalar yapmaktayım. Aynı zamanda Prof.Dr.

Nurettin Aslan başkanlığında yürütülen Assos Kazı ekibinin bir parçasıyım. Her yıl kazı sonucunda çıkan objelerin çekimlerini yapıyorum. Bu beni çok heyecanlandırıyor. Hem mesleki olarak, hem de kültürel yönden bana kattığı çok şey olduğunu düşünüyorum. Yeni şeyler öğrenmeyi hep sevdim. Zaten her şeyin başında öğrenmeden haz duyma-nın olduğuna inanıyorum.

Fotoğraf çoğu insan için kendilerini ifade etme biçimidir. Fotoğraf sizin için ne ifade ediyor?

Biraz şakayla karışık cevap vereyim bu soruya. Hani Cem Yılmaz şovunda “neden sanat” diye so-ranlara “ne bileyim neden” diyor ya kızarak. As-lında orada samimi bir cevap yattığını düşünüyo-rum hep. Belki bir takım kelimelerle anlatabilirim bunun cevabını ama inanın bende bilmiyorum. Çünkü ben neden fotoğraf çekiyorum sorusunu hiç düşünmedim. İnsanlara bir şeyler vereyim veya bir şeyler anlatayım derdinde de olmadım hiç. Fakat yaptığımız işin sonucu bu olduğundan, hep bir ifade biçimidir demeye alışmışız. Oysa bir çalışmayı gerçekleştirirken bir çok açıdan bakı-yoruz. Ama en azından ben kendi adıma şunu söyleyebilirim; kendimi ifade aracıdır diyemem. Üretme eylemini seviyorum. Hiç bir zaman otu-ran, sakin birisi olamadım. Hayatı paylaşmayı çok seviyorum. O yüzden kendi kültürüm çerçevesinde farkettiklerimi, diğer insanlarla da paylaşıyorum. Bir de fotoğrafın doğası gereği etrafımdaki -yine kültürel süzgecimden geçen- konuları belgelemeye çalışıyorum. Zaten hayatın anlamını sorguladığın zaman her şey boş hissine fazlasıyla kapılıyorum. O yüzden bunları düşünmeden, fotoğraf arcılığıyla hayatıma anlam katmaya çalışıyorum. Yani orga-nik bir durum söz konusu bu açıdan baktığınızda. İşimi yaparken, dünyanın en önemli işini yapıyor-muşcasına davranıyorum ama sonunda baktığında ne oldu yani kendini ifade ettin de. Kimin umu-runda tüm bunlar? sorusu da beraberinde hep var tabiki.

Ne tür fotoğraflar çekiyorsunuz?

Bir kere kesinlikle bir nostalji adamı olduğumu söyleyebiliriz. Çünkü eskiye, terkedilmişe, yaşan-mışlığa karşı büyük bir his duyuyorum. Salaşı

13

Page 19: 6GEN Haziran 2011

çok seviyorum. Salaş kültürü beraberinde samimi-yeti de getirdiğindendir belki. İnsan sıcaklığı çok önemli benim için. Son dönemlerde bugüne kadar hiç olmadığı kadar insan kullanıyorum fotoğrafla-rımda. Belki büyümek, olgunlaşmak böyle bir şey. Hem cinslerimin yaşamlarına merak duymaya baş-ladım. Kendi yaşamadığım, belki de içinde olsam yaşamak istemeyeceğim konular çekmeye çalı-şıyorum. Bu tür yaşamları sırf bu sayede yaşayıp tüketiyorum belki de. Birde öğrenme duygusu var tabiki. Yeni bir şeyler öğreten konuları seçiyorum.

Bir Öykü etkinliğinde Behçet Necatigil’in kızı “babam her yaşın bir şiiri vardır derdi hep” de-mişti. O söz o kadar hoşuma gitti ki. Belki de her yaşın bir fotoğrafı vardır. Çünkü zaman içerisinde o kadar değişime uğradı ki çektiklerim. Geçmiş-te çektiğim ve bugün portföyümde yer alan tüm fotoğraflarımın arkasındayım bu yüzden. Hisset-meden, içimden gelmeden çektiğim, beni heyecan-landırmayan hiç bir görseli koymadım oraya. Ama şunu söyleyebilirim. Tekil fotoğraflar çekmeyi çok-tan bıraktım. Şimdilerde ise içinde küçük, büyük hikayeler barındıran, Sait Faik tadında, insana dair öyküler çekiyorum.

Her fotoğraf bir dünya anlatmalı, dünyayı anlat-malı... demişti Tahir Bey dergimiz için gerçekleştir-diğimiz röportajımızda, sizce iyi bir fotoğraf nasıl olmalıdır?

Zaten yaptığımız o değil mi? İstesekte bunun dışında bir şey yapamayız. Çünkü etrafımızdaki, beynimizdeki her şey dünyayla ilgili. Biz başka bir şey görmedik ki. Gördüklerimiz kadarıyla hayal ediyoruz ve yaratıyoruz. Neyse sözcüklerle oyna-mayı bırakalım. Tahir Bey sanırım, kendi çalışma tarzı üzerinden bir şeyler söylemek istemiş. Ara Güler’de sanırım buna benzer şeyler söyler hep. İyi bir fotoğraf, teknik, içerik ve biçimsel yönden bizi etkileyen fotoğraftır diyebiliriz kısaca. Çünkü insanın bugün geldiği görme biçimine kavuşması öyle kolay olmadı. Kendinden önce yaşamışların eserleri üzerine bir şeyler koyarak geliyoruz. Bu da bir görme biçimi veya görme kalıpları oluşturuyor ister istemez. Kalıpların arasına sıkışmayı sevme-yen , daha deneysel işleri ne yapacağız o zaman. Sonuçta hepsi insan deneyimlerinden yola çıkarak

oluşuyor. Belki hani hep söyleriz ya. İki tür zeka vardır diye. Sosyal ve matematik zekası. Somut düşünen veya soyut düşünen diye de ayırırız. İşte sorunuza bu açıdan da cevaplar aramalı bence. O da çok uzun bir iş, altından kalkabilirmiyiz bilmi-yorum. İyi fotoğraf kavramı görecelidir o yüzden. Görme eyleminin kotlarına indiğimizde, bir çok gizli kodla karşılaşırız. Algımız, farkındalıklarımız, yaşadığımız yaşam biçimi, o ana kadar edindiği-miz kültürle ilgilidir. Bu çerçeveden baktığımızda da iyi fotoğraf nedirin cevabını bulmak çok zor. Ama kısaca; sanat eserlerinin çoğu için geçerli olan, teknik,öz, biçim üçlüsünün bir arada olduğu fotoğraflar diyebiliriz. Ama bugün cevaplarsam bu soruyu ki öyle yapıyorum. İçerik çok önemli bence. Çünkü fotoğraf çok ilginçtir. İlk bakışta herkesi içerik açısından etkiler. Hep bir aile albümlerini karıştırıyormuşuz gibi davranırız. “Kadın ne kadar güzel”, “şimdi arkada görülen yerler hep ev doldu” vb. gibi sözlerle veririz ilk tepkimizi. O yüzden de bir şeyler anlatan fotoğraf mutlaka herkesi etkiler.

Ne tür fotoğraflar çekiyorsunuz?

Bir kere kesinlikle bir nostalji adamı olduğumu söyleyebiliriz. Çünkü eskiye, terkedilmişe, yaşan-mışlığa karşı büyük bir his duyuyorum. Salaşı çok seviyorum. Salaş kültürü beraberinde samimiye-ti de getirdiğindendir belki. İnsan sıcaklığı çok önemli benim için. Son dönemlerde bugüne kadar hiç olmadığı kadar insan kullanıyorum fotoğrafla-rımda. Belki büyümek, olgunlaşmak böyle bir şey. Hem cinslerimin yaşamlarına merak duymaya baş-ladım. Kendi yaşamadığım, belki de içinde olsam yaşamak istemeyeceğim konular çekmeye çalı-şıyorum. Bu tür yaşamları sırf bu sayede yaşayıp tüketiyorum belki de. Birde öğrenme duygusu var tabiki. Yeni bir şeyler öğreten konuları seçiyorum.

Bir Öykü etkinliğinde Behçet Necatigil’in kızı “babam her yaşın bir şiiri vardır derdi hep” de-mişti. O söz o kadar hoşuma gitti ki. Belki de her yaşın bir fotoğrafı vardır. Çünkü zaman içerisinde o kadar değişime uğradı ki çektiklerim. Geçmiş-te çektiğim ve bugün portföyümde yer alan tüm fotoğraflarımın arkasındayım bu yüzden. Hisset-meden, içimden gelmeden çektiğim, beni heyecan-landırmayan hiç bir görseli koymadım oraya. Ama

14

Page 20: 6GEN Haziran 2011

şunu söyleyebilirim. Tekil fotoğraflar çekmeyi çok-tan bıraktım. Şimdilerde ise içinde küçük, büyük hikayeler barındıran, Sait Faik tadında, insana dair öyküler çekiyorum.

Her fotoğraf bir dünya anlatmalı, dünyayı anlat-malı... demişti Tahir Bey dergimiz için gerçekleştir-diğimiz röportajımızda, sizce iyi bir fotoğraf nasıl olmalıdır?

Zaten yaptığımız o değil mi? İstesekte bunun dışında bir şey yapamayız. Çünkü etrafımızdaki, bey-nimizdeki her şey dünyayla ilgili. Biz başka bir şey görmedik ki. Gördüklerimiz kadarıyla hayal ediyoruz ve yaratıyoruz. Neyse sözcüklerle oynamayı bıraka-lım. Tahir Bey sanırım, kendi çalışma tarzı üzerinden bir şeyler söylemek istemiş. Ara Güler’de sanırım buna benzer şeyler söyler hep. İyi bir fotoğraf, teknik, içerik ve biçimsel yönden bizi etkileyen fotoğraf-tır diyebiliriz kısaca. Çünkü insanın bugün geldiği görme biçimine kavuşması öyle kolay olmadı. Ken-dinden önce yaşamışların eserleri üzerine bir şeyler koyarak geliyoruz. Bu da bir görme biçimi veya görme kalıpları oluşturuyor ister istemez. Kalıpların arasına sıkışmayı sevmeyen , daha deneysel işleri ne yapacağız o zaman. Sonuçta hepsi insan deneyimle-rinden yola çıkarak oluşuyor. Belki hani hep söyleriz ya. İki tür zeka vardır diye. Sosyal ve matematik zekası. Somut düşünen veya soyut düşünen diye de ayırırız. İşte sorunuza bu açıdan da cevaplar aramalı bence. O da çok uzun bir iş, altından kalkabilirmiyiz bilmiyorum. İyi fotoğraf kavramı görecelidir o yüz-den. Görme eyleminin kotlarına indiğimizde, bir çok gizli kodla karşılaşırız. Algımız, farkındalıklarımız, yaşadığımız yaşam biçimi, o ana kadar edindiğimiz kültürle ilgilidir. Bu çerçeveden baktığımızda da iyi fotoğraf nedirin cevabını bulmak çok zor. Ama kısa-ca; sanat eserlerinin çoğu için geçerli olan, teknik,öz, biçim üçlüsünün bir arada olduğu fotoğraflar diye-biliriz. Ama bugün cevaplarsam bu soruyu ki öyle yapıyorum. İçerik çok önemli bence. Çünkü fotoğ-raf çok ilginçtir. İlk bakışta herkesi içerik açısından etkiler. Hep bir aile albümlerini karıştırıyormuşuz gibi davranırız. “Kadın ne kadar güzel”, “şimdi arkada görülen yerler hep ev doldu” vb. gibi sözlerle veririz ilk tepkimizi. O yüzden de bir şeyler anlatan fotoğraf mutlaka herkesi etkiler.

Sizce sanat öğretilebilir mi? Akademik hayatınız-da öğrencilerinizle paylaştığınız altın kuralınız var

mı? Varsa nedir?

Bence sanatın temel unsurları öğretilebilir. Beraberinde özgün olmanın ne kadar önemli olduğu sıkça vurgulanmalıdır. Bunun dışında alet edavatı kullanım yöntemleri öğretilebilir. Bunlara Temel sanat eğitimi ve temel fotoğraf bilgisi dersleri diye-biliriz. Gerisi sosyal derslerle beslenen konulardan oluşmalı. Sanat tarihi, sosyoloji, felsefe, vb. temel kül-tür derslerinin çok daha öğretilebilir ve önemli oldu-ğunu düşünüyorum. Bu açıdan baktığımızda Sabancı Üniversitesi’nin sanat eğitim yöntemini beğendiğimi söylemeliyim.

Öğrencilerimle paylaştığım en önemli şey şu; gerçekten seviyorsan, bu işe karşı büyük bir aşk, me-rak vb. güzel hislerin varsa, ilerideki yaşama biçimi-ni bunun üzerine kurmak istediğini hissediyorsan, doğru yoldasın. Ne yazık ki; deneyimlerim söyle-diklerimin çok çok ötesinde öğrencilerle oluştu. Bu da diğer branşlar içinde geçerli olan sınav ve eğitim sistemimizin genel sorunu. En büyük üzüntüm, sını-fın içerisindeki hevesli, öğrenmeye aç öğrencilerime geriye kalanlar yüzünden tam ilgilenememek.

Öğrencilerinizi sizin etkinizde kalmadan , kendi tarzlarını yaratma hususunda nasıl motive ediyorsu-nuz?

Özgün olmanın anlamını sık sık anlatarak. Eğitim görsellerimi kendi fotoğraflarımdan oluştur-madan veya sevdiğim tarzın da dışında fotoğraflarla besleyerek. Onun bana getirdiği işlere onun bakış açısından, kültürel altyapısına göre bakarak, kendimi frenlemeye çalışıyorum. Fotoğraf tarihindeki farklı ustaları tanıtıyorum. Hiç birisine de şu şundan daha iyidir demeden yaklaşıyorum. Çünkü bugün sanat eğitimi alan bir çok öğrencinin eğitim almadan önce çok daha özgün olduğuna inanıyorum. Eğitimden sonra hocasının kopyası olan bir çok öğrenci sergisi-ne gittim, gidiyorum da. Hatta bu konuda ihtisas bile yaptığımı söyleyebilirim. Genç ve eğitimli bir sanat-çının sergisine gittiğimde hangi okul mezunu oldu-ğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Bu çok kötü.

Bazı eleştirmenler, hatta bazı ünlü fotoğrafçılar fotoğraf sanat değildir diyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu tartışmalar nedense sadece bizim ülkemizde

15

Page 21: 6GEN Haziran 2011

yapılıyor. O da iyi bir sanat tarihi eğitimi alma-mış olmaktan kaynaklanıyor. Aslında ülkemizde bu tartışma hep Ara Güler üzerinden gidilerek yapılıyor. Sizi bazı ünlü fotoğrafçılardan kastınız da o sanırım. Ara Güler’in yaptığı işi sanat gör-memesine saygıyla katılıyorum.Çünkü o başka bir şeyin peşinde olmuş. “Ben gazeteciyim, benim işim insanla” demiş her röportajında. Ama fotoğ-raflarını o kadar sanatsal kalıplarla çekmiş ki, belki de insanlar onun fotoğraflarına bakınca “ vay be bunlar da sanat değilse” hissine kapılıyor ve onun söylediklerini kafasına takıyor. Oysa Ara Güler’in fotoğraf yaşamına geriye dönüp bakarsak, fotoğ-rafın sanat olarak kabul edildiği 1930’lu yıllar ve ikinci dünya savaşı sonrası yıllarının müthiş Ame-rikan fotoğrafçılarının etkisinde kaldığını, hatta bunlardan çoğunun zaman içerisinde arkadaşı olduğunu görürüz. Onlara öykünerek fotoğraf çek-miş başlar da. Onun fotoğraflarına baktığımızda söylediğim tarihler arasındaki Amerikan fotoğra-fının izlerini çok rahatlıkla görürüz. Magnum tarzı dediğimiz fotoğraflardır bunlar. İçerisinde benim de olduğum bir çok fotoğrafçı, fotoğrafın sanatsal yönünü ve geçmişini ne yazık ki internet çağıyla birlikte öğreniyoruz. İnternet sayesinde haddimizi bilmeyi öğrendik bence. Onun sayesinde fotoğraf sanatı tarihinin kilometre taşlarını görme fırsatını yakaladık.

Ama ben kendi adıma şunu söyleyebilirim. Fotoğraf diğer görsel sanatların da ortak değerle-rine sahiptir. Yani bir temel sanat eğitiminde diğer disiplinlerde neler varsa aynısı fotoğrafta da vardır. Zaten fotoğrafı ressamların bulduğunu biliyoruz. Evet biraz daha tekniğe dayalıdır. Hatta bir çok sanat dalına kıyasla daha çok materyal kullanmayı öğrenmeliyiz. Ama bunların hiç birisi neyi, nasıl , neyle yaptığımıza göre değerlendirilemez.

Bu konuda Geniş Açı Dergisinin tüm sayısı-nı elimde bulundurmakla da ne kadar doğru bir iş yaptığımı düşünüyorum. Çünkü bakıyorumda internet üzerinde şimdilerde ulaşabildiğimiz bir çok konuyu sekiz yıllık yayın hayatı süresince bize ulaştırmış. Kafamızdaki bir çok soruyu cevaplaya-bilmemizi sağlamış. Kendi adıma onlara büyük bir teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Kendi kısır döngümüzden çıkmamızı sağlamış. Dünya fo-

toğraf sanatının nasıl bir yolda olduğunu göstermiş bize. Bu konudaki düşüncelerimi şu yazımda geniş olarak okuyabilirsiniz:

http://aykanozener.com/yazilarim/005.php

Dijital Fotoğraf hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda yazdığım geniş bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz: http://aykanozener.com/yazila-rim/002.php

Fotoğrafçılık hayatınız boyunca unutamadığınız bir anınızı paylaşabilirmisiniz?

Çok anım var ama en tazesi ve benim için en unutulmazlardan birisi olan anımı paylaşayım sizinle;

5.sini düzenlediğim Çanakkale Fotoğraf Festi-vali konuklarından Ozan Sağdıç ustayı üniversite adına bir onur ödülü vermek üzere davet etmiştim. Üç gün boyunca onunla birlikte olduk. Son gün sabahtan akşama kadar (onbir saat) onun bütün fotoğraflarına bakmak ve yorumlarını, çekim hika-yelerini dinlemek kendi adıma en büyük kazançtır. Diyebilirim ki bir okul daha bitirmiş gibi hissettim kendimi. Keşke genç arkadaşlardan birisi yanımız-da olsaydı da bunları filme alsaydı diye düşünürüm hep. Onun gibi bir fotoğrafçıyı tanımak, büyük bir insani öğretiydi benim için.

Türkiye’de ve dünyada çalışmalarını beğeniy-le izlediğiniz fotoğrafçılar kimlerdir? Sizce onları diğerlerinden ayıran özellikler nelerdir?

Kendimden önceki tüm fotoğrafçılar bana bir şey katmıştır. O yüzden ben size şimdiki kuşağın önemsediğim bir Türk fotoğrafçının adını vereyim; İlker GÜRER. Çünkü o çok sorgulayan, yaptığı iş-ten çok zevk alan ve gecesini gündüzünü fotoğrafla geçiren birisi. Ayrıca dünyaya entegre olmuş birisi olarak görüyorum onu hep. Çok iyi bir fotojurna-list bence. Ayrıca mütevazi ve kadirşinas bir insan. İyi insan olmanın iyi sanatçı olmakla eş değerde olduğunu düşündüm hep.

Dünya’ dan ise kendime çok yakın bulduğum16

Page 22: 6GEN Haziran 2011

bir fotoğrafçıdan bahsedebilirim. Alec SOTH. 2008 yılından beri Magnum fotoğraf ajansının asil üyesi. Onun çalışmalarındaki derin şiirselliği, hümanizmi ve yalınlığı çok seviyorum. Kendi sitesinde yayınla-mış olduğu manifestnun ise çok önemli olduğunu düşünüyorum.

Bugüne kadar kaç sergi açtınız? (Sergilerin yılla-rı, sergiye verdiğiniz isim başlığı ve içeriği ile birlik-te) Sergi dışında kitap ya da belgesel veya başka bir projeniz var mı?

İlk kişisel sergisimi 1989 yılında “ Dünden bugüne”(2) adlı çalışmayla açtım.

1992 “Yalnızlık ve Dinginlik Üzerine “ (3)1993 “ Sahnenin Arkasından ve İçinden “1996 “ Yalnızlık Üzerine “ (3)2002 “ Zaman İçinde Yolculuk “ (2)2005 “ Aynı Şehirde Aklar Düşemedi Saçları-

na” (6)2005 “Gallipoli 2005 “ (3)2006 “Monocrom Cumartesiler” (3)2007 “Ölü Ev”2007 “Den İZ Kıyısında” (2) 2010” Balık Sırtı Yaşamlar-II(Kepez Balıkçıla-

rı” adlı çalışmalarım ise diğer sergilerimdir.

Bunların dışında bir çok karma sergiye katıl-dım. “Doğunun Gizemleri”, “Yalnızlık Üzerine” , “Deliler Bayramı”, “Keşke”, “ Monochrome Cumar-tesiler”, “Aynı Şehirde Aklar Düşemedi Saçlarına”ve “Balık Sırtı Yaşamlar1” ve “Balık Sırtı Yaşamlar-II” adlı gösterilerim bir çok kentte gösterilmiştir. Bir çok Karma Sanat etkinliğinde yer aldım ve bir çok grup çalışmasına katkılar sundum.

Son dönemde edit işlemlerini tamamladığım ve yayınlanmasını beklediğim bir çalışmam( Ter-kedilmiş Masumiyetler) ve urbanizm konusunu işlediğim, çalışmalarını halen sürdürdüğüm başka bir dökümanter çalışmam var.

Kendinizi hedeflerini tamamlamış bir fotoğrafçı olarak görüyormusunuz?

Böyle bir şeyi düşünmüyorum hiç. Çünkü severek kalpten bir yolculuğa çıktım ben. Bunu bir

kariyerim olsun diye yapmadım. En çok popülist olmamaya özen gösterdim. Bu işi kendi iç yolculu-ğum olarak gördüm hep. Yarışım kendimle oldu. İmkanlarım doğrultusunda doğrular oluşturdum kendime. Maksimum ben olmaya ve haznemdeki-leri anlayanlarla paylaşmaya çalıştım. İlk yola çıktı-ğım seneler dışında hiç bir yarışmaya katılmadım. Katılmamaya devam ediyorum. Bu yüzden sanatsal kariyer olarak çok şey de kaybettiğimi düşünürüm hep. Çünkü yıllardır bir yarışmada aldığın derece-lerle değerlendirilen bir ülkedesin. Ödül aldıysan haber oluyorsun, ya da işlerin izleniyor. Ama ben bilinçli olarak kamplumbağa-tavşan hikayesinde kaplumbağayı örnek aldım kendime. Böyle bir insanın da doğal olarak hedefleri bitmiyor.

Son olarak fotoğraf severlere söylemek istediği-niz nedir?

Eğer fotoğrafı sanat olarak görüp yola çıktı-larsa, fotoğraf tarihini çok iyi özümsemelerini ve en önemlisi kendileri olmaya çalışsınlar diyorum. Çünkü onlardan yer yüzünde bir tane olduklarını hatırlasınlar.

www.aykanozener.com

www.aykanozener.deviantart.com

www.aykanozener.wordpress.com

17

Page 23: 6GEN Haziran 2011

18

Page 24: 6GEN Haziran 2011

19

Page 25: 6GEN Haziran 2011

20

Page 26: 6GEN Haziran 2011

21

Page 27: 6GEN Haziran 2011

22

Page 28: 6GEN Haziran 2011

23

Page 29: 6GEN Haziran 2011

24

Page 30: 6GEN Haziran 2011

25

Page 31: 6GEN Haziran 2011

26

Page 32: 6GEN Haziran 2011

27

Page 33: 6GEN Haziran 2011

28

Page 34: 6GEN Haziran 2011

29

Page 35: 6GEN Haziran 2011

30

Page 36: 6GEN Haziran 2011

31

Page 37: 6GEN Haziran 2011

32

Page 38: 6GEN Haziran 2011

33

Page 39: 6GEN Haziran 2011

34

Page 40: 6GEN Haziran 2011

35

Page 41: 6GEN Haziran 2011

36

Page 42: 6GEN Haziran 2011

37

Page 43: 6GEN Haziran 2011

38

Page 44: 6GEN Haziran 2011

PO

RT

AJ

Editör: İrem KARACİN ~ [email protected]

TİMURTAŞ ONAN

1956 yılında İstanbul’da doğan Timurtaş ONAN, fotoğraf çalışmalarına 1980 yılında başlamıştır. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında yüzden fazla etkinliğe katılmış, ulusal ve uluslararası yarışmalarda jüri üyesi olarak yer almıştır. Sokak Çocukları, Tarlabaşı’nda Neler Oluyor?, Hayali Tacettin Diker, Kramp ve Tarihi Yarımada/Yansımalar adlı kısa filmlerini çekmiştir. Fotoğraflarında daha çok insan ve mekan üzerinde yoğunlaştığı için öncelikle duygu arayan Timurtaş Bey’ le fotoğraf ve fotoğrafçılık üzerine keyifli bir rö-portaj gerçekleştirdik.

39

Page 45: 6GEN Haziran 2011

Çocukluk yıllarının bir sanatçının yaşamındaki en önemli dönem olduğu söylenir. Geriye dönüp baktığınızda o yıllarla ilgili ne tür şeyler aklınıza geliyor, gözünüzde ne tür anılar canlanıyor? O yıllar fotoğrafçı kimliğinizi nasıl etkiledi?

Çocukluğumu hiç sevmem. Hep sorunluydum. Gerek okuduğum okullarda gerek arkadaşlarımın arasında farklı ilgi alanları olan biriydim. Sanata aşırı ilgim vardı. Hatta ortaokul çağlarımda bir öğretmenimin bu çocuk ressam olacak deyip dalga geçtiğini ve sınıfı güldürdüğünü iyi hatırlarım. İyi aile çocuğu denebilecek biri olmama rağmen dışarıda başka hayatlar olduğunu fark etmiş ve toplumun genel değerlerine aykırı düşebilecek arkadaşlar edinmiştim. Birde müzik tutkum var-dı. Bu yüzden 70’li yılların ikinci yarısında yani gençlik yıllarımda İstanbul’un tanınmış Dj’yiydim. Son olarak iki yıllık Londra’da ki eğitim maceram tam bir break down olarak noktayı koydu. Belki de fotoğrafçı kimliğimi bunlar etkilemiş olabilir.

Fotoğrafa nasıl ilgi duydunuz? İlk makinenizi hatırlıyor musunuz?

13 yaşındaydım. Babamın Kodak Retinet-te 1A modeli makinesi ile fotoğraflar çekerdim. Herkes çok beğenirdi. 1971 yılında gördüğüm Antonioni’nin Blow Up adlı filminde ki fotoğrafçı karakteri hoşuma gitmişti. 80’li yıllarda bir tanıdı-ğıma hediye ettiğim fotoğrafı Şahin Kaygun görüp çok beğenince daha da motive oldum. O yıllarda grafik alt yapımın etkisi ile daha çok estetik kay-gıları ağır basan, içinde müdahaleler barındıran fotoğraflar yapıyordum. Daha sonraları sokakla-rıda bir stüdyo gibi kabul edip, renkli ve siyah-be-yaz birebir müdahalesiz seriler çalıştım. Bir süre profesyonel alanda endüstri fotoğrafçısı olarak usta profesyonel Yıldırım Altınok’un asistanlığını yaptım.

Ne tür fotoğraflar çekiyorsunuz?

Daha çok insan – mekan ilişkisini barındıran fotoğraflar çekmesini severim. Her defasında farklı projeler denediğim için kimi zaman insan hikaye-leri kimi zamanda ışğın ve gölgenin kullanımıyla grafik anlatım ağır basar. Bazen kuralcıyımdır.

Bazen de tüm kuralları ihlal ederim. Ben foto mu-habiri değilim. Sadece konuya odaklanmayıp farklı bir bakış açısıyla kendi süzgecimden geçiririm. Bu yüzden kendimi belgeselci olarak görmem.

1956 yılında İstanbulda dünyaya geldiniz. Fotoğraf çalışmalarınıza 1980 yılında başladınız. 30 yıllık profesyonel fotoğrafçılık yaşantınızı nasıl de-ğerlendiriyorsunuz? Kendinizi hedeflerine ulaşmış biri olarak görüyor musunuz?

Profesyonel olarak turizm ve endüstri sektö-ründe birçok iddalı projelere imza attım.

Maddi açıdan tatmin edici oldu ama manevi açıdan hiç birşey vermedi. Hele son yıllarda bu mesleği şirketlerde ki patronlar ve satın almacılar elma-armut almakla aynı kefeye koymaya başla-dılar. Bu yüzden sadece proje bazlı işlere ve kadir kıymet bilen müşterilere hizmet vermeyi prensip edindim.

1990 – 2000 yılları arasında Antalya’da yaşamış-sınız. Kentin kültürel yaşamına yaptığınız katkı-lardan dolayı Antalya Sanat Derneği tarafından ödüllendirilmişsiniz. Antalyada yaşadığınız yıllar fotoğrafçılık hayatınız nasıl etkiledi?

Kayıp bir on yıl. Tamamen alan hiçbir şey vermeyen bir şehir. Sadece doğa güzelliği yetmiyor. 90’lı yılların başında Antalya’da sanat alanında bir-çok değerli insan yaşıyordu. Sonunda hepsi Ankara yada İstanbul’a döndü. On yıl içinde Kaleiçi Satılık, Elmalıda Yaşam, Akseki’de Sonsuzluk ve Toroslar-da isimli projeler gerçekleştirdim. Zaman zaman bunları İstanbul, Adana gibi diğer şehirlerde pay-laştım. Maalesef Antalya’da ki yerel yönetimlerin ve halkın ilgisizliği sonucu kitaplaşamadı. Dolaplar dolusu dia turşusu kurmuş oldum. Bunları kazanç sayabiliriz. Antalya Fotoğraf Günleri’ni başlattım. İstanbul’a döndükten sonra bu etkinlikte devam et-meyip, unutuldu gitti. Ayrıca bana ödül veren sanat derneğide kapandı.

“İyi bir fotoğrafı” nasıl tanımlarsınız? Fotoğraf-larınızda özellikle dikkat ettiğiniz noktalar nelerdir?

Fotoğrafçılığın farklı türleri var. Ben daha çok

40

Page 46: 6GEN Haziran 2011

insan ve mekan üzerinde yoğunlaştığım için önce-likle duygu ararım. Fotoğraf diğer sanat dallarında olduğu gibi kendini ifade etme biçimidir. Bunun yanısıra teknik bilgide gerektirir. Özellikle farklı bakış açıları sergileyen fotoğrafçılar daha çok ilgi-mi çeker.

Fotoğraflarınızın çoğunda, insan figürünün ön planda olduğunu gözlemliyoruz. Neden insan ? İnsan-ları fotoğraflarken neler hissediyorsunuz?

Her insan ayrı bir dosyadır. Sokaklarda ki insan hikayeleri çocukluğumdan beri ilgimi çekmiştir. Ben hep insan yaşantıları üzerinde yoğunlaştım. Belki de sinema ve edebiyata olan ilgim yüzündendir. Çehov, O’Henry, Panait Istrati gibi yazarlar, Vittorio de Sica, Federico Fellini, Sam Peckinpah gibi yönetmenler gençlik yıllarımda beni etkilemiş olabilir.

Turizm ve endüstri fotoğrafçılığı da yapıyosunuz. Art Studio isminde turizm tanıtım ajansınız var. Biraz bahseder misiniz?

Yaklaşık 25 yıldır Türizm ve Endüstri üzerine yoğun faaliyet göstermekteyiz. Türkiye’de bir çok prestijli otel zincirlerinin spa, F&B, golf ve outletleri-nin imajlarını, hava fotoğraflarını, tanıtım filmlerini çekiyor, grafik tasarımlarını yapıyoruz. Son yıllarda sanatsal projeler üzerinde yoğunlaştık.

Efsanevi Türk Rock grubu Kramp’ın hikayesini an-lattığınız “Kramp”, Hayali Tacettin Diker’in yaşamı ve Karagöz sanatı üzerine kısa bir belgesel olan “Hayali Tacettin Diker” ve tinerciler çetesi gibi gösterilip top-lumun kanayan bir yarası haline gelen sokak çocukla-rının gerçek yaşamını anlattığınız “Sokak Çocukları” adında belgesel çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Sizi belgesel çalışmalarına yönlendiren nedir?

Film yapmak aklımın köşesinde vardı. Fotoğraf çalışmalarım sırasında tanıştığım sokak çocukları ile yakınlaşmam sonucu konunun bize medyada yansıtıldığı gibi olmadığını anladım. Yüz yüze so-runları birde onlardan dinlemek arzusuyla “Sokak çocukları”belgeselini çektim. Daha sonra Tarlabaşı sakinleriyle birlikte Tarlabaşı projesiyle ilgili İroni dolu olan “Tarlabaşında neler oluyor?” belgeselini çektim. Unutulmaya yüz tutmuş Karagöz sanatına olan ilgim yüzünden bir Karagöz belgeseli çekmeye başladım. Cengiz Samsun adındaki genç Karagöz

ustasının vasıtasıyla Hayali Tacettin Dikerle tanıştım. Bütçesizlik nedeni ile büyük belgesele devam edeme-dim. Sadece Tacettin bey ile olan kısmı kurguladık. Tacettin diker 80’li yaşlarda hala gençlik heyecanları-nı kaybetmemiş büyük bir üstad.

Kramp belgeseli de; Eski bir Rocker olmamdan dolayı aklıma geldi zannedersem.

Çok takdir ettiğim müzisyenler olan Kramp ele-manları ile çalışmak çok güzeldi.

Belgeseli çekerken grubun isim babası Nuri Kurtcebe, Aptülkadir Elçioğlu (Namı diğer Aptülica), Güven Erkin Erkal, Murat Beşer gibi isimlerle tanış-mak heyecan vericiydi.

Tarihi yarımada/Yansımalar adlı belgeselimide aynı isimde fotografik çalışmama paralel olarak ger-çekleştirdim.

“Tarihi Yarımada/Yansımalar”, “İstanbul Blues”, “Türk Fotoğrafçılar Kütüphanesi 30” ve “Beyoğlu Geceleri”, adında dört kitaba sahipsiniz. Bir çok fotoğ-raf sanatçısının kalıcı olabilmek adına arzu ettiği bir düşünce. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Fotoğrafın kalıcı olabilmesi için kitaplaşması çok önemli. Batıda fotoğrafın başlangıcından beri arşivci-lik, kitaplaşma konusu ciddiye alınmış ve fotoğrafçı-ların eserleri tüm dünyaya yayılmıştır. Türkiye’de ise fotoğraf halen bir kritere oturmamıştır. Fotoğrafçı-ların kitapları basılmalı, eserleri yurtdışına açılmalı, fotoğraf vakıfları kurulup bir bellek oluşturulmalıdır.

Fotoğrafçılık yaşantınızda bir çok insanla tanışmış ve fotoğraflamışsınızdır. Unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?

2000’li yılların başında İstanbul’a döndüğüm-de Dolapderede ki romanlarla olan çalışmalarımı sürdürürken aynı mahallelerde 80’li yıllarda çektiğim fotoğrafları, bastırıp götürdüm. Fotoğraflarda ki ço-cuklar büyümüş, bazı yaşlılar vefat etmişti. Bu insan-ların o anda ki heyecanlarını ve duygusal tepkilerini unutamıyorum.

Bugüne kadar kaç sergi açtınız? (Sergilerin yılları, sergiye verdiğiniz isim başlığı ve içeriği ile birlikte)

41

Page 47: 6GEN Haziran 2011

Seçme Sergileri

Kişisel Sergiler

Değişmeyen Yönleriyle İstanbul İFSAK 12.İstanbul Fotoğraf GünleriDevlet Güzel Sanatlar Galerisi, İstanbul, 1996

Kaleiçi SatılıkKoç Allianz Fotoğraf Evi, İstanbul, 2003Uluslararası Kültürel Miras Çağdaş Sanat Et-

kinliğiKapsamında Antalya Kaleiçi Duvarları, 2003

Sonsuz Görüntülerİzmir Sanat Merkezi, İzmir, 2004Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi, Ankara, 2004Selçuk Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür

Merkezi, Konya, 2004İFSAK İbrahim Zaman Sergi Salonu, İstanbul,

2005

Beyoğlu Geceleri – EnstalasyonFransız Kültür Merkezi, İstanbul, 2006Atina Fotoğraf Ayı Kapsamında Artower Clio

Galeri, Atina, 2007

Dolapdere Zamansız : 8 Nisan Dünya Çinge-neler Günü’ne İthafen Bulgaristan Kültür Bakan-lığı Tarafından Düzenlenen “Focus on the Life of Roma in Europe” adlı Uluslararası Etkinlik Kapsa-mında Sofya, 2006

Beyoğlu’nda KarBeyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi, İstanbul

2009AFAD Sergi Salonu, Adana 2010

İstanbul BluesFransa’da Türkiye Mevsimi KapsamındaOd’A Ouvroir’d Art Sanat Galerisi Sainte Pulc-

herie Fransız Lisesi, İstanbul, 2009

Beyoğlu NeoclassicDortmund Kültür ve Sanat Tarihi Müzesi,

Dortmund, Almanya, 2010

Karma Sergiler

Sonsuz Görüntüler: Timurtaş Onan - David Cregeen Heykel - Fotoğraf Sergisi

The Royal Geographical Society, Londra, 2007

Positions – Directions: Küratör: Tamer SerbayBeyoğlu Geceleri Projeksiyon İşi Türk, Alman,

Japon SanatçılarlaBrünsbüttel Stadt Gallery, Dithmarschen, Al-

manya, 2005

Türkiye Kavşağı : Kürasyon: Timurtaş Onan7 Türk Fotoğraf Sanatçısı, Ville des Rennes,

Fransa, 2007 Nekropolis (Enstalasyon) : Timurtaş Onan-Ta-

mer Serbay Charlotenburg Müzesi Berlin, 2007Tokyo Art Museum, Tokyo, 2009 Balkanlarda Işık ve Gölgeler Helen Kültür Vakfının Düzenlediği 8 Bal-

kan Fotoğrafçısının Eserlerinden Oluşan Sergi (Türkiye’yi Temsilen)

Hellenic Foundation for Culture, Belgrad, 2009 Fundatia Culturala Greaca, Bükreş, 2009Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi İstanbul,

2010Galeri Kara, Ankara, 2010Güzelyalı Kültür Merkezi Sanat Galerisi, İzmir,

2010

Fransa’nın Rennes şehrinde gerçekleştirilen yedi Türk fotoğraf sanatçısının eserlerinden oluşan “Tür-kiye Kavşağı” sergisi ve beş Türk, beş Yunanlı sanat-çının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Birlikte Varoluş’ adlı sergilerden biraz bahseder misiniz?

Ville des Rennes Belediyesi sponsorluğunda Türk Fotoğrafından bir kürasyon yapmam istendi. Bunun üzerine İbrahim Zaman, Yusuf Tuvi, İzzet Keribar, Nadir Ede, Haluk Uygur, Sadık Demiröz’ü biraraya getirerek sergiyi hazırladım. Şehrin met-rosunda sergiyi açtık.

Küratörlüğünü Magda Michailidou ile birlikte42

Page 48: 6GEN Haziran 2011

yaptığım Birlikte Varoluş adlı fotoğraf sergisi Altınkoza’nın ve AFAD’ın desteği ile Türk ve Yu-nan fotoğrafçıları bir araya getirdi. Sergide Yunanlı fotoğraf sanatçıları; Georgios Depollas, Giannis Dimou, Periklis Alkidis, Stelios Efstathopoulos, Takis Roidakis ile Türkiye’den Maruf Şinik, Reha Bilir, Sadık Demiröz, Haluk Uygur ve benim fotoğ-ralarım yer almaktaydı.

Magda Michailidou ile ilk tanışmam beni Bulgaristan’da Dünya Çingeneler Günü münasebe-tiyle yapılan “Roma Life in Europa” adlı etkinliğe davet etmesiyle oldu. Ayrıca 2009 yılında Helen Kültür Vakfının düzenlediği “Balkanlar’da Işık ve Gölgeler” adlı sergiye diğer Balkan ülkelerinden 7 fotoğrafçı ile Türkiye’yi temsilen katıldım.

Dijital fotoğraf teknolojisini ne sıklıkta kullanı-yorsunuz?

Dijital teknoloji çıktığından beri profesyonel işlerde ve sanat çalışmalarımda kullanıyorum. Bunun yanısıra birçok analog projede gerçekleştir-dim.

Son olarak bizim aracılığımızla fotoğraf severle-re söylemek istedikleriniz nelerdir?

Fotoğraf bir sanat dalıdır. Kolaycılığa kaç-mamak lazım. Fotoğraf sitelerinde yapılan kimi eleştiriler kişilerin yanlış yönlendiriyor. Buralarda eleştiri yapan bazı kişilerin fotoğraf bilgisi ve sa-natsal alt yapıları nedir? Bilinmemektedir. Fotoğraf yarışmaları fotoğraf sanatına destek gibi görünsede yarışma fotoğrafçılığı diye bir şey yaratılmış oldu.Yarışmalarda alınan para ödülleri yüzünden herke-si hırs basıyor galiba.Yarışma için fotoğraf çekilmez ,katılmayın demiyorum arşivinizde varsa gönde-rirsiniz sergilenirse hoş bir paylaşımdır.Ama sizin fotoğraf sanatındaki yerinizi belirlemez.

Yarışmayla fotoğraf sanatçısı seçme saçmalığı var birde. Bu sanata ve sanatçıya hakarettir. Fotoğ-raf sanatçısı olabilmek için 5 – 6 fotoğraflık port-folyodan fazlası gerekir. Bunu seçebilmek içinde fazlası gerekir.

Fotoğraf sanatı trend olduktan sonra bütün

sosyete, talk showcular fotoğraf sanatçısı oldu der-ken türkücülere geldi sıra. Bu kadar yıldır nerdey-diler. Popüler kültür böyle birşey.

Yıllarca Türk Fotoğrafını yurtiçi ve yurtdışında temsil etmiş bunun mücadelesini vermiş insanlar var. Bu kişilerin 25 yılda başaramadığını bir hafta-da başarıyorsun. PR’ın gözünü seveyim.

Bu tür medyatik olaylara prim vermeyin. Sanat yolunda rekabetiniz kendinizle olsun.

Sanat uzun tanrım, hayat ne kadar kısa!

Goethe

http://timurtasonan.com/

43

Page 49: 6GEN Haziran 2011

44

Page 50: 6GEN Haziran 2011

45

Page 51: 6GEN Haziran 2011

46

Page 52: 6GEN Haziran 2011

47

Page 53: 6GEN Haziran 2011

48

Page 54: 6GEN Haziran 2011

5149

Page 55: 6GEN Haziran 2011

50

Page 56: 6GEN Haziran 2011

51

Page 57: 6GEN Haziran 2011

52

Page 58: 6GEN Haziran 2011

53

Page 59: 6GEN Haziran 2011

54

Page 60: 6GEN Haziran 2011

55

Page 61: 6GEN Haziran 2011

56

Page 62: 6GEN Haziran 2011

57

Page 63: 6GEN Haziran 2011

58

Page 64: 6GEN Haziran 2011

59

Page 65: 6GEN Haziran 2011

60

Page 66: 6GEN Haziran 2011

61

Page 67: 6GEN Haziran 2011

62

Page 68: 6GEN Haziran 2011

PO

RT

FO

LY

OEditör: Nihan UTKAN ~ [email protected]

SAMET GÜLER

1978 İstanbul doğumlu olan Samet Güler Marmara Üniversitesi Spor Akade-misi mezunudur. Fotoğraf hayatında’ Erkeklik İstisnai Bir Durum’ adlı yarışmada 5 ülkede değer bulan fotoğraf ödülüne layık görüldü. Ayrıca bir çok karma sergi-de de fotoğraflarını sergiledi. Biz de başarılarının devamını diliyoruz.

63

Page 69: 6GEN Haziran 2011

Hayatta insanların dönüm noktası denilen anları olduğuna en başından beri inanmışım-dır. Dönüm noktası kimine göre iyi, kimine göre kötü olarak gercekleşir. Belki de siz nasıl görmek isterseniz öyle...

”Öncesi” ve “sonrası” ne kadar rahat yazılabiliyor değil mi? Halbuki içinde bir hayat taşı-yan muhteşem kelimeler... Ben hayatımdaki bütün “önceleri” fotoğrafsız yaşadığım için birer hiç sayıyorum. Fotoğraf sayesinde edindiğim dostluklar ve bana fotoğrafın verdiği güzel duy-gular; unutmadığım anlardandır...

Şimdi zamana attığım her MÜHÜR , hiç saydığım hayatın bana geri dönüşü olan bir yanı-dır...

Neden fotoğraf diye sorulduğunda, hemen aklıma küçüklüğümde geçen ufak hikayeler geliyor. Bunun sorumlusu devamlı hoş şakalar ve muziplikler yaptığım çocuk doktoru olan kardeşim... Doğadaki güzel renklerin sebebini bana her sorduğunda bende hep hayal gücüne yönlendirirdim onu. Halbuki böyle olmadığını ikimizde biliyorduk. Bir gün arkadaşı olan bir psikologla sohbet etmemi sağladı, bu sohbetin ardından fotoğraflarımın böyle oluş sebebi beni de çok etkiledi ve duygusal bir bağ olması beni biraz daha bu renklere ve fotoğraflara itti...

Küçüklüğümde annem bel rahatsızlığından dolayı 2 kez operasyon geçirdi. Evimiz ufak olduğu için annemi televizyonlu odaya bakım için yatırdık. Bilirsiniz çizgi film saatleri o za-manlarda hep erken olurdu ve biz annemiz uyanmasın diye masal dünyamızdan ödün ver-dik... Bazen bunun için bile mutlu olabiliyorum çünkü o zaman izleyemediğim masalları şu anda kendim çevirebiliyorum ve bu benim çok hoşuma gidiyor...

Çok konuşmasını severim. Ufak kelimeler ve ufak anlamlar her zaman okuyucuyu daha çok mutlu eder diye düşünüyorum ve sohbetimi merak edenlere açık kapı bırakıyorum...

Sevgili okurlara şimdiden sevgiler , en kısa sürede görüşmek dileğiyle..

Samet Güler....

64

Page 70: 6GEN Haziran 2011

65

Page 71: 6GEN Haziran 2011

66

Page 72: 6GEN Haziran 2011

67

Page 73: 6GEN Haziran 2011

68

Page 74: 6GEN Haziran 2011

69

Page 75: 6GEN Haziran 2011

70

Page 76: 6GEN Haziran 2011

71

Page 77: 6GEN Haziran 2011

72

Page 78: 6GEN Haziran 2011

73

Page 79: 6GEN Haziran 2011

74

Page 80: 6GEN Haziran 2011

75

Page 81: 6GEN Haziran 2011

76

Page 82: 6GEN Haziran 2011

77

Page 83: 6GEN Haziran 2011

78

Page 84: 6GEN Haziran 2011

79

Page 85: 6GEN Haziran 2011

80

Page 86: 6GEN Haziran 2011

81

Page 87: 6GEN Haziran 2011

82

Page 88: 6GEN Haziran 2011

PO

RT

FO

LY

OEditör: Nihan UTKAN ~ [email protected]

ZİYA ÇANKAL

01.09.1981 Bekilli Denizli doğumlu olan Ziya Çankal Endüstri Meslek ve Teknik Meslek Lisesi mezunudur. Fotoğrafla ilgili herhangi bir topluluğun için-de bulunmamış kendi kendini geliştiren fotoğrafçı arkadaşımıza bundan sonraki hayatında başarılar diliyoruz.

83

Page 89: 6GEN Haziran 2011

Fotoğrafla ilk tanışmam; İlkokul döneminde, yaz ayında, vakit geçirmek için fotoğrafçı stüdyosuda çırak olduğum işyerinde başladı. Daha sonra o zamanlar mahallemizin bakkal amcasında hediye kazandıran kuralar olurdu. Kağıttan bir yer seçerdiniz, orayı bakkal am-camız kazırdı ve rakamın karşısında yazılı olan hediyeyi verirdi. İşte ilk fotoğraf makinemi o zaman edindim… Basit bir makineydi ve çok hoşuma gitmişti.

Sonra yaşam telaşı beni fotoğraftan oldukça uzaklaştırdı. Okul, iş, güç, hayat planları, kariyer, vs... Derken tekrar digital compact makine ile çekmeye başladım. Zaman geçtikçe artık DSLR bir makine almaya kadar vermiştim ve Olympus marka ilk DSLR makinemi 2010 yılında aldım…

Makinenin bütün tanıdığı imkanlarla çekmeye başladım. Çektikçe daha fazla sonuç iste-dim. 2. DSLR makinemi Canon 60D aldım… Bu sefer bırakmaya niyetim yok, uzun soluklu bir yol olduğu için emin ve sakin adımlarla ilerlemek istiyorum.

Fotoğraf sayesinde detaylara çok takılmaya başladım. Aslında her şeyin göründüğü kadar basit olmadığının, olağanüstü bir gücün her şeyi kusursuz yarattığını gördüm. O vizörden bakıp başka bir dünyaya adım atmak gibi bir şey fotoğraf benim için...

Fotoğrafın bir hikayesi olmalı, birilerin hikayesini anlatmalı. Çekenin, çekilenin... Anla-mı olmalı. Çektiğim fotoğraf yüzümde parmaklarının izini çıkartacak kadar tokat gibi sert olmalı ve etkilemeli...

Fotoğraflarda ayrım yapmıyorum ama zor şartlar altında çekilen fotoğraf hoşuma gidiyor. Emek ve zaman sarf edilen fotoğraflar benim için daha kıymetli oluyor ve daha çok beğeniyo-rum.

Kendimi yorgun hissettiğim zamanlarda kendime bulduğum o küçük delikten başka bir dünyaya adım atıyorum...

Daha çok fotoğraf için

www.ziyacankal.com Fotoğrafçılık hakkında daha fazla bilgi için;

www.ziyacankal.wordpress.com

İlginize teşekkür ederim, saygılarımla...

84

Page 90: 6GEN Haziran 2011

85

Page 91: 6GEN Haziran 2011

86

Page 92: 6GEN Haziran 2011

87

Page 93: 6GEN Haziran 2011

88

Page 94: 6GEN Haziran 2011

89

Page 95: 6GEN Haziran 2011

90

Page 96: 6GEN Haziran 2011

91

Page 97: 6GEN Haziran 2011

92

Page 98: 6GEN Haziran 2011

93

Page 99: 6GEN Haziran 2011

94

Page 100: 6GEN Haziran 2011

95

Page 101: 6GEN Haziran 2011

96

Page 102: 6GEN Haziran 2011

97

Page 103: 6GEN Haziran 2011

98

Page 104: 6GEN Haziran 2011

PO

RT

FO

LY

O

PELLE LANNEFORS

Ölmenin zor olduğu ayda, fotoğraflarıyla kolay kolay akıldan silinmeyecek Pelle Lannefors’a yer verdik. Västerås kasabası’ndaki çocukluğu, evlerin çatılarına çıkma ve yaramazlıkta kendini geliştirmenin yanı sıra ruhunu beyaz kağıda rengarenk boyalarla yansıtmakla geçti. On iki yıl sonra, Pelle, Stockholm’e taşındı ve itfaiyeci olarak çalışmaya başladı. Ancak ruhundaki dünyayı görme ateşini söndüremeyen Pelle, beş yılını dünyayı gezerek geçirdi. Fotoğraf tutkusu, işte bu yıllarda ortaya çıktı. Manzara, portre ve vahşi yaşam fotoğraflarını kapsayan geniş bir yelpazesi olduğunu belirtiyor..

Editör: Cansu BAYRAM ~ [email protected]

97

Page 105: 6GEN Haziran 2011

98

Page 106: 6GEN Haziran 2011

Kendini geliştirmenin gerekliliğine inanan Pelle, çevresindekilerin de cesaretlendirmesi ile, Stockholm’de Kulturama Sanat Okulu’nda okumaya başladı. Başkentte bir yıl geçiren Pelle, Småland’daki Gamleby Fotoğraf Dergiciliği ve Reklamcılık Okulu’na geçiş yaptı. Teorik bilgi-sinin yanı sıra, bakış açısını da ilerletmek için serbest fotoğrafçı olarak çalışmalarına devam ediyor.

99

Page 107: 6GEN Haziran 2011

100

Page 108: 6GEN Haziran 2011

101

Page 109: 6GEN Haziran 2011

“Fotoğraf, kendimi ifade etme yolum, benim ilacım.. Aslında işim gücüm fotoğraftır be-nim.” diyen Pelle, hiçbir zaman kelimelere hükmedemediğini ancak imgeleme ve fotoğrafla-manın doğal yeteneği olduğunu söylüyor.

102

Page 110: 6GEN Haziran 2011

103

Page 111: 6GEN Haziran 2011

104

Page 112: 6GEN Haziran 2011

“Işık, imgeye ulaşmak ve o duyguyu yansıtmak için bir kapı aralıyor insana. Fotoğraf maki-nenin önünde ne olduğu önemli değil... Eğer doğru ışığı elde edemiyorsan, istediğin duyguyu veremiyorsun fotoğrafa. Işığın verdiği duyguyu artırmak için siyah beyaz tercih ediyorum ya da renklerle oynuyorum. Fotoğraf çekerken sessiz bir ortamda çalışıyor ve sadece fotoğrafa odakla-nıyorum. Bırakıyorum fotoğraflarıma bakan kişiler, kendi gözlemleri ve deneyimleri sonucunda yorumlamasın ve duygularına göre müziği uydursun.

105

Page 113: 6GEN Haziran 2011

106

Page 114: 6GEN Haziran 2011

Fotoğraflara baktığımızda, çekim esnasında fotoğrafçının gözünden görürüz fotoğrafı. Fotoğ-rafçının gördüğünü görürüz ancak hissettiklerimiz aynı olabilir mi? Bence her gözlemci, kendi hayat deneyimleri, değerleri ve inançlarına bağlı olarak yorumlar fotoğrafı. “ diyor Pelle Lanne-fors.

www.lannefors.com sitesinden Pelle Lannefors’un çalışmalarına göz atıp, “hissi senetler”inize göre fotoğraflara değer verebilirsiniz.

107

Page 115: 6GEN Haziran 2011

108

Page 116: 6GEN Haziran 2011

6G

EN

’D

EN

Yazan: İrem KARACİN ~ [email protected]

Yüzlerdeki hüznü yakalamak... Ya da içten bir gülüşü, umudu, doğallığı... Kalplerden geçenlerin yüzlerdeki yansımaları... Sanki o anda o yerde bulunması gerekiyormuş gibi, başka bir yerde olsa her şey bir anda tılsımını kaybedecekmiş gibi, kabullenmişlik içeri-sinde oturmak, büyüyü bozmamaya özen göstererek... Bir şeyleri beklemek neyi bekle-diğini bile bilmeden... Hafif bir tebessümün neden olduğu, dudağın kenarındaki küçük kıvrımı farketmek ya da... Umutsuzluğa düşmekten yorulmuş gözlerdeki umut parıltı-larının arayışına çıkmak belki de... O kadar siyahın ve beyazın içinde renklerin de var olmasını dilemek, ummak... Belki de güzel anlar paylaşılmış, telaşsız, sevgi konusunda hiçbir endişenin duyulmadığı bir günün ardından gözlerdeki sıcacık mutluluğu an’a sa-bitlemek... Kendini denizle özdeşleştirmek... İçimizdeki fırtınanın aslında hiç de uzakta olmadığını anımsayarak sadece uygun anı bekliyormuş gibi zamanı beklemek bir deniz kıyısında... Doğanın muhteşem renklerine bırakıp kendini, renklerin o güzelim sıcaklı-ğını duyumsamak... Güneşi sırtında hissetmek... Doğaya dokunmak, doğanın kendine dokunmasına izin vermek... Güneşin o güzelim ışıltılarının alıp götürmesi seni o andan ve kendinden çok uzaklara... Ve aynı anda rüzgarı hissetmek... Tek bir karenin anlatacağı bir çok şeyi kelimelere dökme uğraşında kaybolmak aslında... Hepsi bu...

Not : Ayşe HORASAN’ a , Damla UYAR’ a, İlayda UYAR’ a ve Gizem KARACİN’ e sonsuz teşekkürlerimle...

Görünen’ in Sonrası

109

Page 117: 6GEN Haziran 2011

110

Page 118: 6GEN Haziran 2011

111

Page 119: 6GEN Haziran 2011

112

Page 120: 6GEN Haziran 2011

113

Page 121: 6GEN Haziran 2011

114

Page 122: 6GEN Haziran 2011

115

Page 123: 6GEN Haziran 2011

116

Page 124: 6GEN Haziran 2011

117

Page 125: 6GEN Haziran 2011

118

Page 126: 6GEN Haziran 2011

119

Page 127: 6GEN Haziran 2011

120

Page 128: 6GEN Haziran 2011

TE

ME

L

LG

İL

ER

Editör: Büşra UĞUR ~ [email protected]

Herkese Merhaba,

Güneşin kendini iyice ortaya çıkardığı şu günlerde yaşamsal telaşların arasından sıyrılıp fotoğraf konuşmak, düşünmek, çekmek, izlemek ve yazmak iyi geliyor insana; şimdi yazmaya başlayınca bunun daha çok farkına vardım. Yazılanların okunması, beğenilmesi, işe yaraması da başka iyi duygular getiriyor.

Geçen sayımızda ışıkla boyama konusunu Fenay ULU’nun anlatımı ve fotoğrafları ile

işlemiştik. Sizlerden gelen yorumlar ve beğeniler ile yaptığımız çalışmaya olan motivasyonu-muz daha da arttı. Işıkla Boyama konusuna gösterdiğiniz ilgi sebebiyle bu ay bir başka fotoğraf-çı konuğumuz; Nadire GÜNDAY, ışıkla boyama konusundaki birbirinden güzel çalışmalarını bizlerle paylaşacak. Kendisine buradan tekrar çok teşekkür ediyoruz. Bu ay ele alacağımız bir başka konu ise, yine fotoğrafın olmazsa olmazı, ışığın bir başka kullanım şekli ile oluşan bir teknik olan: “Ters Işık”. Işığın alışıla gelmişin dışında kullanılması ile oluşan bu teknik ile güzel silüet ve gölge fotoğrafları çekebiliriz. Ters ışık tekniğini küçük ayrıntılar ve bol fotoğraflar ile ele alalım.

Fotoğraf çekme konusunda birçoğumuzun öğrendiği en temel şey, ışık kaynağının arkaya alınması kuralıdır. “Işığı arkana al, kadrajını ayarla ve düğmeye bas” sözleri fotoğrafla yeni tanı-şanların kulağına küpe edilmiştir. Aslında ışığın kullanımı çeşitlendirilerek etkileyici ve özgün kareler çekilebilir.

Fransızcada “Contrejur” olarak “ışığa doğru” kavramı ışığı karşımıza alıp oluşturdu-ğumuz konuları tanımlar. Bu çalışmalarında ışık kaynağı konunun arkasından objektifimize doğru gelmeli, konuyu arkadan aydınlatmalıdır. Arkadan ışık alan konumuzun objektifimize görünen kısmı karanlık bir görüntü oluşturur. Oluşturduğumuz konunun gölgesi objektife doğ-ru düşer. Kompozisyonumuza bu gölgeyi kullanarak da zenginlik katabiliriz.

Objenin arkasından gelen ters ışığın kullanımı, biraz zorlu olabilir ama ortaya çıkacak so-nuçlar etkileyici olacaktır. Işık kaynağı karşımızda yaptığımız çekimlerde dış alanlarda patlama olmaması için pozlama ölçümüne dikkat etmek gerekir. Yani pozlama ölçümü ters ışıkta belir-gin çıkması istenen alana göre yapılan enstantene ve diyafram değerini kullanmaktır. Silüet fo-toğrafları için ışık doğrudan konunun arkasından gelmelidir ve konunun arkasında kalmalıdır. Pozlama ölçümünü doğrudan ışık kaynağından yaparak konu üzerindeki gölgelerin artmasını ve konunun büyük çoğunluğunun kararmasını sağlar. Yani pozlama ölçümünü ışıklı bölgeden alıp kilitleyecek ve sonra istediğimiz yerde netleme yaparak fotoğrafı çekmeliyiz. Böylece konu-nun dış hatları belirgin olur ve tam anlamıyla bir gölge gibi görünmesi sağlanır. Bu durumlarda dikkat etmemiz gereken şeylerden birisi de gölgelerin üst üste gelmesidir.

Sade bir anlatımla etkileyici kareler oluşturmak için ters ışık kullanmak çok yerinde bir çe-kim tekniğidir. Seçtiğimiz fotoğraflarla bu teknik ile oluşturulmuş karanlık ama çarpıcı ve yalın fotoğraflara göz atalım.

121

Page 129: 6GEN Haziran 2011

122

Page 130: 6GEN Haziran 2011

Foto

ğraf

: Ber

at G

ÜN

ER

123

Page 131: 6GEN Haziran 2011

Foto

ğraf

: Ber

at G

ÜN

ER

124

Page 132: 6GEN Haziran 2011

125

Page 133: 6GEN Haziran 2011

126

Page 134: 6GEN Haziran 2011

Foto

ğraf

: Ber

at G

ÜN

ER

127

Page 135: 6GEN Haziran 2011

1961 yılında AYDIN- Karacasu’ da doğan Nadire Günday, Aydın Vergi Dairesi Başkanlı-ğında görev yapmaktadır. Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Temel Eğitim kursu, İFOD ve NAFOD eğitim kurslarına katılmıştır. Şu an halen BUFSAD ve KUFSAD üyesidir. Çömlek-çiler, Çingeneler ve Işıkla boyamadan oluşan projeleri bulunmaktadır. Bir çok karma fotoğraf sergilerinde yer almıştır. 2011 Sami Güner kupası elemesinde 3. tura atlamış olan Nadire Hanım’ ın ulusal ve uluslarası bir çok ödül ve sergilemeleri bulunmaktadır.

128

Page 136: 6GEN Haziran 2011

129

Page 137: 6GEN Haziran 2011

130

Page 138: 6GEN Haziran 2011

131

Page 139: 6GEN Haziran 2011

132

Page 140: 6GEN Haziran 2011

133

Page 141: 6GEN Haziran 2011

134

Page 142: 6GEN Haziran 2011

135

Page 143: 6GEN Haziran 2011

136

Page 144: 6GEN Haziran 2011

137

Page 145: 6GEN Haziran 2011

138

Page 146: 6GEN Haziran 2011

139

Page 147: 6GEN Haziran 2011

140

Page 148: 6GEN Haziran 2011

141

Page 149: 6GEN Haziran 2011

142

Page 150: 6GEN Haziran 2011