2010 gerİatrİ ve gerontolojİ2010 gerİatrİ ve gerontolojİ fotoğraflar türk geriatri derneği...

16
2010 GERİATRİ VE GERONTOLOJİ Fotoğraflar Türk Geriatri Derneği tarafından düzenlenen fotoğraf yarışmalarında sergilemeye değer bulunanlar arasından seçilmiştir. ANKARA TABİP ODASI’NDAN 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERE MEKTUP Prof. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hekimlerin örgütlü sesi olan Türk Ta- bipleri Birliği (TTB) anayasal güvence al- tında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuştur. Bir- liğimizin; üyelerinin maddi ve manevi haklarını korumak, meslek ahlakını en iyi şekilde koruyup geliştirmek, hekimlik mesleğinin çıkarlarını her ortamda dile getirmek, mezuniyet öncesi tıp eğitimi, uzmanlık eğitimi ve sürekli eğitim alanın- da etkin çalışmalar yapmak, toplum sağlı- ğını korumak, geliştirmek ve herkesin ko- lay ulaşabileceği kaliteli, uygun maliyetli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak için çalışma yükümlülüğü vardır. Kamu kuru- mu niteliğinde olan örgütümüze ülkede- ki hekimlerin yaklaşık %80i üyedir. Temel gelirini üye aidatlarının oluşturduğu TTB’nin üye hekim sayısının 100’ü aştığı her ilde yerel örgütlenmeleri, odaları var- dır. Ankara Tabip Odası (ATO) yaklaşık 12.000 üye sayısı ile ülkemizdeki en bü- yük odalardan biridir. Seçili kurullar ve ta- mamen gönüllü olarak değerli meslek- taşlarımız; meslek içi iletişim, denetim, hekimlik değerleri ve hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi, tıp eğitimi niteli- ğinin arttırılması, sürekli tıp eğitimi, sağlık politikalarının oluşturulmasına ve geliş- tirmesine katkı amacı ile odamıza emek- lerini akıtmaktadır. Çeşitli alanlardaki ça- lışmalar, oda çalışanlarımız, hukuk büro- su, pratisyen hekimlikten asistan hekimli- ğe, tıp eğitiminden halk sağlığına, insan haklarından basın ve yayına komisyonla- rımız tarafından yürütülmektedir. Çalış- ma sonuçları, ürünler toplantılar, gazete, broşür, web sayfası ya da basın yolu ile meslektaşlarımız ve halkımızla paylaşıl- maktadır. Bu çalışmalardan biri de Türk Geriatri Derneği (TGD) ile birlikte yürüttü- ğümüz ve Eylül 2009’da raporu yayınla- nan “Ankara Tabip Odası’na Kayıtlı 65 Yaş ve Üzeri Hekimlerin Profili” konulu araş- tırmadır. Araştırma sonucu 65 yaş ve üzeri he- kimlerin meslek örgütlerinden beklenti- leri konusunda çok önemli ipuçları elde edilmiştir. Bu satırlar aracılığı ile sizlere ulaşma çabamız da bunlardan biridir. ATO; 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarına ulaşmak konusunda daha etkin olmanın önemini kavrayarak yayınlarımızın sizlere düzenli ulaşması konusunda düzenleme- leri yapmıştır. Ayrıca 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarımızdan odamıza üye olma- yanların bulunduğu algısı üzerine onlara ulaşma yollarını geliştirmeye çalışmakta- dır. Yine bu çalışmadan esinlenilerek oluş- turulan en genç, en yeni komisyonumuz “emekli hekimler komisyonu” ilk toplantı- sını Aralık 2009’da gerçekleştirmiştir. Bu komisyondan be çalışmalarından beklen- timiz emekli ya da 65 yaş ve üzeri meslek- taşlarımızla birlikteliğimizin artmasıdır. Şimdiye kadar emekli ya da 65 yaş grubu meslektaşlarımıza özel olarak ulaş- tığımız en öncelikli dönem onlara mes- lekte geçirdikleri yılların anısına çeşitli et- kinlikler düzenlediğimiz “14 Mart Haftası” etkinlikleri olmuştur. Ancak TGD ile birlik- te yapmış olduğumuz çalışmamızın so- nuçlarına yönelik girişimlerimiz bu çaba ve etkinliklerimizin sürekliliğinin sağlan- ması açısından önemli bir dönüm nokta- sıdır. Çok keyifli, onurlu ve heyecan duya- rak yaptığımız somut bir girişim değerli meslektaşlarımızın birbirleri ile paylaşım- da bulunabilecekleri, bilimsel/kültürel okuma yapabilecekleri “29 Aralık 2009 ta- rihinde “Dr. Behçet Aysan Okuma Salonu” açılışı olmuştur. Bizlere açılışta eşlik eden değerli meslektaşlarımız salonu kullan- maktan multuluk duyacaklarını ifade et- mişlerdir (Resim 1-3). Bu mekanın meslek- taşlarımızın birbirleri ve oda ile iletişimini artırmasını arzu ediyoruz. Aslında hekimlik emekli olunamayan bir meslek, bir yaşam biçimi. Meslek örgütü olarak yaşamlarının her devresinde mes- lektaşlarımıza destek olmak için çabaları- mızı sürdüreceğiz. Saygılarımla. Yaşama yıllar katmak, yıllara yaşam katmak” görüşünün anlamına kurulduğu günden bu yana değer katmaya çalışan Türk Geriatri Derneği her yıl etkin- liklerinin kapsamını geliştirmeye çalışmaktadır. Uzun yıllardan bu yana toplu- ma yaşlı sağlığı ile ilgili konular- da katkılar sunmaya çalışan TGD, geçtiğimiz 2009 yılında yaş itibarıyla hedef grubu olan meslektaşlarımızın sorunlarını saptamak, çözümler üzer- inde yoğunlaşmak konusuna önce- likleri arasına almıştır. Bu amaç ise derneğin ilimizdeki meslek örgütü ile buluşmasını sağlamıştır. Elinizde- ki bu dokuman da bu işbirliğinden çıkan ve değerli meslektaşlarımızın derneğimize verdiği bir sorumlu- luk sonucu oluşturulmuştur. Bu dokuman aracılığı ile 65 yaş ve üz- eri hekimleri sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile ilgili konularda ger- eksinim duyulan konu başlıklarının ayrıntıları sunulmaya çalışılmıştır. Emek veren bütün yazarlarımıza teşekkür ederiz. Siz değerli okuyucularımızın yeni yılını en içten duygularımızla kutlar, bir başka etkinliğimizde sizlerle birlikte olmayı dileriz. TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ’NDEN 2010 YILI İÇİN MESAJ

Upload: others

Post on 03-Mar-2020

27 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

2010GERİATRİ VE GERONTOLOJİ

F o t o ğ r a f l a r T ü r k G e r i a t r i D e r n e ğ i t a r a f ı n d a n d ü z e n l e n e n f o t o ğ r a f y a r ı ş m a l a r ı n d a s e r g i l e m e y e d e ğ e r b u l u n a n l a r a r a s ı n d a n s e ç i l m i ş t i r .

ANKARA TABİP ODASI’NDAN 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERE MEKTUP Prof. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu BaşkanıProf. Dr. Gülriz ERSÖZ // Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Hekimlerin örgütlü sesi olan Türk Ta-bipleri Birliği (TTB) anayasal güvence al-tında, 6023 sayılı yasa ile kurulmuştur. Bir-liğimizin; üyelerinin maddi ve manevi haklarını korumak, meslek ahlakını en iyi şekilde koruyup geliştirmek, hekimlik mesleğinin çıkarlarını her ortamda dile getirmek, mezuniyet öncesi tıp eğitimi, uzmanlık eğitimi ve sürekli eğitim alanın-da etkin çalışmalar yapmak, toplum sağlı-ğını korumak, geliştirmek ve herkesin ko-lay ulaşabileceği kaliteli, uygun maliyetli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak için çalışma yükümlülüğü vardır. Kamu kuru-mu niteliğinde olan örgütümüze ülkede-ki hekimlerin yaklaşık %80i üyedir. Temel gelirini üye aidatlarının oluşturduğu TTB’nin üye hekim sayısının 100’ü aştığı her ilde yerel örgütlenmeleri, odaları var-dır.

Ankara Tabip Odası (ATO) yaklaşık 12.000 üye sayısı ile ülkemizdeki en bü-yük odalardan biridir. Seçili kurullar ve ta-mamen gönüllü olarak değerli meslek-

taşlarımız; meslek içi iletişim, denetim, hekimlik değerleri ve hekimlerin özlük haklarının iyileştirilmesi, tıp eğitimi niteli-ğinin arttırılması, sürekli tıp eğitimi, sağlık politikalarının oluşturulmasına ve geliş-tirmesine katkı amacı ile odamıza emek-lerini akıtmaktadır. Çeşitli alanlardaki ça-lışmalar, oda çalışanlarımız, hukuk büro-su, pratisyen hekimlikten asistan hekimli-ğe, tıp eğitiminden halk sağlığına, insan haklarından basın ve yayına komisyonla-rımız tarafından yürütülmektedir. Çalış-ma sonuçları, ürünler toplantılar, gazete, broşür, web sayfası ya da basın yolu ile meslektaşlarımız ve halkımızla paylaşıl-maktadır. Bu çalışmalardan biri de Türk Geriatri Derneği (TGD) ile birlikte yürüttü-ğümüz ve Eylül 2009’da raporu yayınla-nan “Ankara Tabip Odası’na Kayıtlı 65 Yaş ve Üzeri Hekimlerin Profili” konulu araş-tırmadır.

Araştırma sonucu 65 yaş ve üzeri he-kimlerin meslek örgütlerinden beklenti-leri konusunda çok önemli ipuçları elde

edilmiştir. Bu satırlar aracılığı ile sizlere ulaşma çabamız da bunlardan biridir. ATO; 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarına ulaşmak konusunda daha etkin olmanın önemini kavrayarak yayınlarımızın sizlere düzenli ulaşması konusunda düzenleme-leri yapmıştır. Ayrıca 65 yaş ve üzerindeki meslektaşlarımızdan odamıza üye olma-yanların bulunduğu algısı üzerine onlara ulaşma yollarını geliştirmeye çalışmakta-dır. Yine bu çalışmadan esinlenilerek oluş-turulan en genç, en yeni komisyonumuz “emekli hekimler komisyonu” ilk toplantı-sını Aralık 2009’da gerçekleştirmiştir. Bu komisyondan be çalışmalarından beklen-timiz emekli ya da 65 yaş ve üzeri meslek-taşlarımızla birlikteliğimizin artmasıdır.

Şimdiye kadar emekli ya da 65 yaş grubu meslektaşlarımıza özel olarak ulaş-tığımız en öncelikli dönem onlara mes-lekte geçirdikleri yılların anısına çeşitli et-kinlikler düzenlediğimiz “14 Mart Haftası” etkinlikleri olmuştur. Ancak TGD ile birlik-te yapmış olduğumuz çalışmamızın so-

nuçlarına yönelik girişimlerimiz bu çaba

ve etkinliklerimizin sürekliliğinin sağlan-

ması açısından önemli bir dönüm nokta-

sıdır. Çok keyifl i, onurlu ve heyecan duya-

rak yaptığımız somut bir girişim değerli

meslektaşlarımızın birbirleri ile paylaşım-

da bulunabilecekleri, bilimsel/kültürel

okuma yapabilecekleri “29 Aralık 2009 ta-

rihinde “Dr. Behçet Aysan Okuma Salonu”

açılışı olmuştur. Bizlere açılışta eşlik eden

değerli meslektaşlarımız salonu kullan-

maktan multuluk duyacaklarını ifade et-

mişlerdir (Resim 1-3). Bu mekanın meslek-

taşlarımızın birbirleri ve oda ile iletişimini

artırmasını arzu ediyoruz.

Aslında hekimlik emekli olunamayan

bir meslek, bir yaşam biçimi. Meslek örgütü

olarak yaşamlarının her devresinde mes-

lektaşlarımıza destek olmak için çabaları-

mızı sürdüreceğiz.

Saygılarımla.

Yaşama yıllar katmak, yıllara yaşam katmak” görüşünün anlamına kurulduğu günden bu yana değer katmaya çalışan Türk Geriatri Derneği her yıl etkin-liklerinin kapsamını geliştirmeye çalışmaktadır.

Uzun yıllardan bu yana toplu-ma yaşlı sağlığı ile ilgili konular-da katkılar sunmaya çalışan TGD, geçtiğimiz 2009 yılında yaş itibarıyla hedef grubu olan meslektaşlarımızın sorunlarını saptamak, çözümler üzer-inde yoğunlaşmak konusuna önce-likleri arasına almıştır. Bu amaç ise derneğin ilimizdeki meslek örgütü

ile buluşmasını sağlamıştır. Elinizde-ki bu dokuman da bu işbirliğinden çıkan ve değerli meslektaşlarımızın derneğimize verdiği bir sorumlu-luk sonucu oluşturulmuştur. Bu dokuman aracılığı ile 65 yaş ve üz-eri hekimleri sağlığın korunması ve geliştirilmesi ile ilgili konularda ger-eksinim duyulan konu başlıklarının ayrıntıları sunulmaya çalışılmıştır. Emek veren bütün yazarlarımıza teşekkür ederiz.

Siz değerli okuyucularımızın yeni yılını en içten duygularımızla kutlar, bir başka etkinliğimizde sizlerle birlikte olmayı dileriz.

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ’NDEN

2010 YILI İÇİN MESAJ

2 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ KURULUŞ (2003) VE ETKİNLİKLER

Yaşlanan insanlarımızın çoklu sağlık sorunlarına çözüm önerileri üretebilmek, bu konudaki gelişmeleri gündeme getirmek için akademik bir paylaşım ortamı yaratabilmek ve bilimsel birikimleri halkla paylaşabilmek amacı ile Ankara’daki çeşitli Üniver-sitelerin Tıp Fakültelerinden “Yaşlı Sağlığı” konusunda çalışmaları bulunan öğretim üyeleri tarafından kurulan TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ ülkemizde bu konu ile ilgili olarak 2003 yılında kurulan ilk bilimsel dernektir.

Gerek hekimlere ve diğer sağlık profesyonellerine ve gerekse halka yönelik tüm eğitim etkinlikleri dernek üyelerinin gönül-lü katkıları ile gerçekleşmektedir.

YÖNETİM KURULU ÜYELERİ

Prof. Dr. Yeşim Gökçe Kutsal-Başkan Prof. Dr. Selçuk Bölükbaşı-Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Dilek Aslan-Genel Sekreter Prof. Dr. Mehmet Murad Başar-Sayman Prof. Dr. Kutay Biberoğlu-Üye Prof. Dr. Sedat Boyacıoğlu-Üye Prof. Dr. Kenan Hızel-Üye

DENETLEME KURULU ÜYELERİ

Prof. Dr. Berna ArdaDoç. Dr. Haldun GündoğduDoç. Dr. Tolga Reşat Aydos

A-Hekimlere yönelik eğitim etkinlikleri“Sürekli Tıp Eğitimi ve Sürekli Mesleki Gelişim” Programları çerçevesinde;

1-Türk Geriatri Dergisi1998 yılından beri düzenli olarak yayınlanan hakemli bir dergi olup, 2003 yılından beri Türk Geriatri Derneği’nin resmi bilimsel yayın organıdır. Dergi Science Citation Index Expanded (SciSearch), Journal Citation Reports/Science Edition, Social Scisearch, Journal Citation Reports/Social Sciences Edition, Index Copernicus Master List, EMBASE, SCOPUS ve TÜBİTAK - ULAKBİM “TÜRK TIP DİZİNİ” kapsamında yer almaktadır, Yayın dili Türkçe ve İngilizce’dir.

www.geriatri.org , www.geriatri.dergisi.org

Ücretsiz olar ak dağıtılmaktadır. Elektronik ortamda açık erişimli bir dergidir, tüm makaleler tam metin olarak yer almakta ve makalelerin yayın için gönderimi ve danışman değerlendirme işlemleri internet üzerinden yapılmaktadır.

Geniş bir ulusal ve uluslar arası “danışma kurulu”na sahip olan dergi, International Association of Gerontology and Geriatrics kapsamında ülkemizi temsil eden tek dergidir..

2-Düzenlenen Kongre Ve Sempozyumlar-Geriatri 2004 “1.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi”Nisan 2004 -Antalya, “Yaşlıda Ağrı Sempozyumu”-Mart 2005 İstanbul, Geriatri 2006 Uluslararası destekli, “2.Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA ve European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS desteği ile)Nisan 2006-İstanbul, Geriatri 2008 Uluslar arası destekli “3. Ulusal Yaşlı Sağlı-ğı Kongresi” (International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG, International Institute on Ageing-INIA desteği ile)Nisan 2008-Antal-ya, “Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu” Nisan 2009-Ankara

* Tümü TTB STE kredilendirme kurulu tarafından kredilendirilmiş etkinliklerdir.

3-En İyi Araştırma YarışmalarıAmaç; genç meslektaşlarımızın “yaşlı sağlığı” konusunda bilimsel araştırma yapmaları yönünde yüreklendirilmesi ve desteklenmesidir.

“En İyi Araştırma Yarışması” 1999, 2001, 2003, 2005 ve 2007 de yapılan yarışma 2009 yılında da yinelenecek ve araştırmacılar ödüllendirilecek-tir.

4-Kurslar-International Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“1.Geriatri ve Gerontoloji Kursu”- 2006-Ank.

-Türk Tabipleri Birliği ile birlikte düzenlenen “Geriatri Kursu” 2007-Ankara, Nisan 2008 de düzenlenen “Temel Geriatri Kursu”-Antalya, Interna-tional Institute on Ageing-INIA ve Hacettepe Üniversitesi Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi-GEBAM ile birlikte düzenlenen;“ 2. Geriatri ve Gerontoloji Kursu”- 2009-Ankara

5-Türkgeriatri yahoogroupsYaşlı sağlığına emek veren ve ilgi duyan ülkemizin farklı bölgelerinden tüm Türk Geriatri Derneği üyelerini kapsamına alan bir iletişim ağıdır. Üniversite ve S.B. Eğitim hastanelerinde görev yapan meslektaşlarımızın katkıları ile aktif bir paylaşım ortamı oluşturulmuştur.

6-Çeşitli Üniversitelerin Tıp Fakülteleri, Diğer Uzmanlik Dernekleri, Türk Tabipleri Birliği Ve Tabip Odalari İ le Birlikte Gerçekleştirilen Eğitim Etkinlikleri

-Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi “Geriatri Paneli” 2003, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi ile “Geriatri Sempozyumu” 2004, Gazi-antep Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Gaziantep Tabip Odası ile “Yaşlılık Sorunları Sempozyumu” 2005, Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2006-İzmir, MESA Hastanesi Direktörlüğü ve Türk Geriatri Derneği ortak etkin-liği; “Geriatri ve Etik Paneli” 2006-Ankara.

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 3

www.geriatri.org

-Türk Farmakoloji Derneği Klinik Farmakoloji Çalışma Grubu ile “Yaşlılarda Akılcı İlaç Kullanımı Sempozyumu” 2007-Adana, Kırıkkale Üniversitesi

ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatride Multidisipliner Yaklaşım Sempozyumu”- Kırıkkale- 200, Türk Geriatri Derneği ve Türk Andro-

loji Derneği ortak etkinliği; “Yaşlanan Erkek” Sempozyumu 2008-İstanbul

-Türk Biyoetik Derneği ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği; “Geriatri ve Etik Kursu”, 2008 –Ankara

-Gazi Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Kadın Sempozyumu” 1 Ekim 2009-Ankara

- Kırıkkale Üniversitesi ve Türk Geriatri Derneği ortak etkinliği “Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu”-26 Ekim 2009 Kırıkkale

7- Türk Geriatri Derneği Üyeleri Tarafindan Hazirlanan Hekimlere Yönelik Kitaplar-Temel Geriatri Kitabı (140 yazarlı, 1400 sayfalık kapsamlı bir başvuru kaynağıdır)-Ankara, 2007, Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve

Yaklaşımlar-Ankara, 2008, Mayo Clinic-Sağlıklı Yaşlanma Kitabının dilimize çevirisi yapılmıştır-Ankara, 2004

8- Gelecekte Düzenlenecek Olan Etkinlikler -“Temel Geriatri Kursu”-1 Nisan 2010 İzmir Crown Plaza Otel, Geriatri 2010 “4. Ulusal Yaşlı Sağlığı Kongresi” 2-4 Nisan 2010-İzmir Crown Plaza

Otel, “Demansa Güncel Bakış Sempozyumu” Ankara-1 Ekim 2010, “Osteoartrit Güncelleme Sempozyumu” Ankara-Nisan 2011

B- Halk eğitimine yönelik etkinlikler

1-Ekim ayında “Uluslararası Yaşlılar Günü” ve Mart ayında “Ulusal Yaşlılar Haftası” etkinlikleri TTB-Ankara Tabip Odası, Emekliler Sendikası, Ankara Ticaret Odası ve

Belediyeler ile ortak olarak gerçekleştirilen etkinlikler: 2003 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Sempozyumu”, 2004 yılı “Yaşlılarda Kemik ve Eklem Sağlığı

Konferansları”, 2005 yılı “Sağlıklı Yaşlanma Konferansları”, 2006 yılı “ Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık Sempozyumu”, 2009 yılı 23

Mart 2009 “Sağlıkla Yaşlanalım Sempozyumu”

2-Halka Yönelik Kitaplar *

-Sağlıklı Yaşlanma- 2003, Sağlıklı Yaşlanma- 2005 (2. baskı), Başarılı ve Üretken Yaşlanma için Önce Sağlık- 2006, Yaşlının Evi ve Çevresi (Ev ve

çevre düzenlemeleri) – 2006, Sağlıkla Yaşlanalım-2009

* Halk kitapları ücretsiz olarak dağıtılmaktadır.

3-Yarışmalar ve Ödül Törenleri-Çocuklara yönelik. “Çocuk gözüyle yaşlılık” kompozisyon yarışması ve ödül töreni - Ankara, 1 Ekim 2003

-Ulusal Fotoğraf yarışmaları ve Ödül Törenleri * Türkiye Fotoğraf Sanatçıları Federasyonu ve Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği desteği ile ger-

çekleştirilmektedir.

2004 yılı-Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşlanmak fakat ihtiyarlamamak” /2007 yılı- Fotoğraf Yarışma Konusu: “Yaşama Yıllar Yıllara Yaşam Katmak”

C-Ulusal Etkinliklere Katılım

-Türk Geriatri Derneği üyeleri 17-18 Aralık 2008 tarihlerinde SHÇEK tarafından düzenlenen“TÜRKİYE’DE YAŞLILARIN DURUMU VE YAŞLANMA ULUSAL

EYLEM PLANI” çalıştayına katılarak “YAŞLILIKTA SAĞLIK VE REFAHIN ARTIRILMASI” konusundaki grup çalışmasında başkan ve grup üyesi olarak katı-

lım.

-Türk Geriatri Derneği üyeleri Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bulaşıcı Olmayan Hastalıklar ve Kronik Durumlar Daire Baş-

kanlığı, Yaşlı Sağlığı Şube Müdürlüğü tarafından organize edilen; “BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURULUŞLARINDA GÖREV YAPAN HEKİMLERE YÖNELİK

YAŞLI SAĞLIĞI TANI VE TEDAVİ REHBERİ” nin hazırlık sürecinde ve 6-7 Mayıs 2009 tarihlerinde gerçekleşen çalıştayında editör ve yazar olarak katılım.

- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Avrupa Eğitim Vakfı ortak etkinliği olan;“Yaşlı Bakımının Profesyonelleşmesi ve Kadın İstihdamı-

nın Geliştirilmesi Üzerine Bir Atölye Çalışması”na katılım- Ankara, 25 Eylül 2009

D-Uluslararası İlişkiler

- Türk Geriatri Derneği, International Association of Gerontology and Geriatric-IAGG de ülkemizi temsil etmektedir. www.iagg.com.br

- Türk Geriatri Derneği, European Union Geriatric Medicine Society-EUGMS de ülkemizi temsil etmektedir. www.eugms.org

- Derneğin kongre ve kursları International Institute on Ageing-INIA tarafından desteklenmektedir. www.inia.org.mt

E-Uluslararası Temsiliyetler

-2nd Workshop on Health and Social Care toplantısına katılım 2003 Prag

- International Association of Gerontology and Geriatrics-IAGG Council Meeting’e katılım 2004 Viyana

-European Forum Quality of Life Workshop’a katılım Europan Research Area in Aging, 2005 Londra

-World Congress of Gerontology and Geriatrics IAGG-ER Council Meeting’e katılım 2005 Rio

-Health & Social Care Workshop’a katılım 2006 Budapeşte

-European Union Geriatric Medicine Society Board Meeting’e katılım 2006 Cenevre

-European Research Area in Aging User Involvement in Aging Research Workshop’a katılım 2006 Londra

-IAGG-European Region Clinical Geriatric Management Congress’e katılım. 2006 Ostend

-IAGG 6th European Congress St. Petersburg 2007 kongresine katılım

-The Gerontological Society of America 60 th Annual Scientific Meeting 2007 San Francisco toplantısına katılım

-British Geriatrics Society The Clinical Section of the European Region of the IAGG and the and EUGMS Meeting’e katılım- Nisan 2009 Bournemouth

-IAGG World Congress-Paris, kongresine katılım. Temmuz 2009

4 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

sağlık hizmetlerinden rahatlıkla yararlana-bilmeli, olabildiğince uzun süre kendi orta-mında yaşayabilmeli, yeterli gelire sahip ol-malı, güvenli bir çevrede yaşayabilmeli, ka-pasite ve ilgi alanına göre hizmet verebil-meli, iş gücüne katılabilmeli, bilgi ve dene-yimlerini genç kuşaklara aktarabilmek için kendi ile ilgili politikaların saptanmasında aktif rol alabilmelidir.

2002 yılında düzenlenen “2nd World As-sembly on Ageing-2.Uluslararası Yaşlanma Asamblesi” tarafından yayınlanan Yaşlan-ma 2002 Uluslararası Eylem Planı’ nın ama-cı; “Her yerde insanların güvenli ve saygın şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında bütün haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaya devam etmelerini garanti etmek” şeklinde ifade edilmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü yanında, Türk Ge-riatri Derneği’nin ülkemizi temsilen üyesi olduğu Uluslararası Gerontoloji ve Geriatri Birliği (International Association of Geron-tology and Geriatrics) ve Avrupa Birliği Ge-riatrik Tıp Derneği (European Union Geriat-ric Medicine Society ) tarafından hazırlanan deklerasyonlarda geriatrinin önemi süre-gen olarak gündeme getirilmekte ve yaşlı sağlığı konusunun başta tıp olmak üzere il-gili tüm mesleklerin mezuniyet öncesi ve sonrası eğitim süreçlerinde yer almasının önemi vurgulanmakta ayrıca yaşlılara su-nulan tüm hizmetlerin ulusal eylem planları çerçevesinde ve multidisipliner bir yaklaşım ile gerçekleştirilmesi gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Uluslararası Yaşlanma Ensti-tüsü (International Institute on Ageing) ise tüm dünyada gerçekleştirdiği sertifika kurs-ları ile geriatri ve gerontoloji konularındaki güncel bilgileri etkin bir şekilde yaymakta-dır.

Türkiye’de yaşlanma

Türkiye’de son yirmi yılda doğurganlık oranındaki azalma, nüfus kompozisyonun-da önemli değişikliklere neden olmuştur. 65 ve yukarı yaştakilerin oranı 2005 yılında % 5.9 a ulaşmıştır ki, bu 4.249.100 kişi de-mektir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan projeksiyonlar; 2005 yılında 6.147.000 olan 60 yaş ve üzerindeki kişilerin sayısının, 2015 yılında 8.442.700, 2025 yılın-da ise 12.055.400 olacağını bildirmektedir. Türkiye’de hayatta kalma beklentisi 2005 yılı itibari ile 70.8 yıl iken, 2015 de 72.3 yıl, 2023 de ise 74.1 yıl olacağı ön görülmekte-dir. Devlet İstatistik Enstitüsü raporları ise; doğuşta beklenen yaşam süresinin 2007 yı-lında 71.7 iken, 2050 yılında 77.3 (erkekler için:74.3, kadınlar için: 80.4) olacağını belirt-mektedir. Mevcut demografik eğilimlerin devam edeceği varsayımından hareketle yapılan hesaplamalar, 21. yüzyılın tüm dün-yadaki beklentilere paralel olarak Türkiye’de de yaşlı yüzyılı olacağına işaret etmektedir. Değişen yaş yapısı ile birlikte, özellikle yüz-yılın ikinci yarısında, yaşlı nüfusun, sosyal, demografik ve ekonomik açıdan Türkiye’de de önem kazanması beklenmekte, 2050 yı-lında Türkiye nüfusunda16 milyon civarın-da yaşlının bulunacağı öngörülmektedir. Böylesi bir durum hedefl enen ve yürütülen plan ve programlar açısından önem taşı-maktadır.

Ulusal yaklaşımlar

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Baş-kanlığı; sosyal ve ekonomik yoksulluk için-de bulunan yaşlıların tespiti, bakımı ve ko-

runmaları ile ilgili hizmetleri düzenlemek, takip etmek, koordinasyon sağlamak, de-netlemek, yaşlılara yönelik huzurevi ile benzer nitelikteki sosyal hizmet kuruluşları-nın yurt sathında dengeli ve ihtiyaçlara da-yalı olarak kurulması ve belirli program çer-çevesinde yaygınlaştırılması ile ilgili faali-yetleri planlamak, uygulamak ve yürütül-mesini takip ve koordine etmek, yaşlıların toplum içinde korunması ile ilgili faaliyetle-ri düzenlemek ve yürütülmesini sağlamak, kamu kuruluşları ile gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişilerince açılacak yaşlı kuru-luşlarının açılmaları, çalışmaları ve denetle-meleri ile ilgili esasları belirlemek, rehberlik etmek, uygulamayı takip, koordine etmek ve denetlemekle görevlendirilmiştir.

2008 yılında Başbakanlık Sosyal Hizmet-ler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun koordi-natörlüğünde, konu ile ilgili tüm kurum ve kuruluşların aktif katılımı ile “Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Ulusal Eylem Planı” için bir çalıştay gerçekleştiril-miş ve bu etkinlik sonucunda hazırlanan ra-porda ele alınan ana konular aşağıdaki şe-kilde netleştirilmiştir.

1-Yaşlılar ve kalkınma

a- Topluma ve kalkınma sürecine aktif

katılım;yaşlıların sosyal, kültürel, ekonomik ve politik katılımlarının sağlanması ve yaşlı-ların karar verme sürecinin bütün aşamala-rına katılımının sağlanması, b- İş ve yaşla-nan işgücü; çalışmak isteyen bütün yaşlılar için istihdam olanaklarının sağlanması, c- Kırsal kesimde kalkınma, göç ve kentleşme; kırsal kesimde yaşam koşullarının ve alt ya-pının iyileştirilmesi, yaşlıların kırsal kesimde toplum tarafından dışlanmasının önlenme-si ve yaşlı göçmenlerin yeni toplumlara ka-tılımı, d- Bilgiye erişim, eğitim ve öğrenim;öğrenim, eğitim ve eğitimin yeni-lenmesi olanaklarından olduğu kadarmes-leki rehberlik ve yerleştirme hizmetleri ile ilgili yaşam boyu fırsateşitliği ve bütün yaş gruplarında bireylerin, yaşla kazanılmış de-neyimlerin yararları göz önüne alınarak, ka-pasite ve danışmanlığından yararlanma, e-Kuşaklar arası dayanışma; kuşaklar arası eşitlik ve dayanışmanın güçlendirilmesi, f- Yoksulluğun ortadan kaldırılması; yaşlılarda yoksulluğun azaltılması, g-Sosyal koruma/sosyal güvenlik, gelir güvenliği ve yoksullu-ğun önlenmesi; bütün çalışanlara yönelik emekli maaşları, özürlülük yardımları ve sağlık güvencesi dahil olmak üzere, temel sosyal koruma/sosyal güvenlik sağlanabil-mesi için programlar geliştirilmesi ve bütün yaşlılara, özellikle sosyal ve ekonomik ola-rak dezavantajlı olanlara yeterli asgari gelir sağlanması, h- Acil durumlar doğal afetler ile diğer acil durumlar sırasında ve sonra-sında yaşlıların beslenme, barınma, tıbbi bakım ve diğer hizmetlerden eşit olarak ya-rarlanması ve acil durumlardan sonra top-lumların tekrar kurulması, yeniden yapılan-ması ve sosyal dokunun düzenlenmesi yö-nünde yaşlıların katkılarının artırılması

2- Yaşlılıkta sağlık ve refahın artırılması

a-Yaşam boyu sağlığın geliştirilmesi ve refahın artırılması; yaşlılık döneminde has-talık ve bağımlı kalma riskini artıran faktör-lerin birikmiş etkilerinin azaltılması, yaşlılık dönemindeki hastalıkların önlenmesi için politika geliştirilmesi ve bütün yaşlılar için gıda maddelerine ulaşımın ve yeterli bes-

lenmenin sağlanması, b-Sağlık ve bakım

hizmetlerine tam erişimin sağlanması; yaş-

lıların sağlık ve bakım hizmetlerine evren-

sel ve eşit olarak ulaşımının sağlanması için

yaş, cinsiyet ya da herhangi bir nedene da-

yalı sosyal ve ekonomik eşitsizliklerin orta-

dan kaldırılması, yaşlıların gereksinimleri-

nin karşılanması ve sürece katılımlarının

teşvik edilmesi için temel sağlık hizmetleri-

nin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, yaşlıla-

rın gereksinimlerini karşılamak için sağlık

ve bakım hizmetlerinin sürdürebilirliliğinin

sağlanması ve sağlık politikasının uygula-

ma ve geliştirilmesinde yaşlıların aktif katılı-

mının sağlanması, c-Bakım hizmeti veren-

lerin ve sağlık çalışanlarının eğitimi, yaşlıla-

rın gereksinimleri konusunda sağlık çalı-

şanlarının ve bakım hizmeti veren diğer bi-

reylerin bilgilendirilmesi ve eğitim olanak-

larının sağlanması, d-Yaşlıların ruh sağlığı

gereksinimleri; korumadan erken tanı ve

tedaviye değişen çeşitli ve çok yönlü ruh

sağlığı hizmetlerinin geliştirilmesi, yaşlılar-

da ruh sağlığı sorunlarının Çözümlenmesi

Ve Tedavi Hizmetleri, e-Yaşlılar ve yeti ye-

tersizliği; yaşam boyu fonksiyonel kapasite-

nin en üst düzeyde sürdürülebilmesi ve yeti

yetersizliği olan yaşlıların tam katılımının

sağlanması

3- Yaşlılar için olanaklar sunan, destekleyici ortamların sağlanması

a- Konutlar ve yaşanan alanlar; yaşlıların

bireysel tercihleri göz önüne alınarak top-

lum içinde “kendi ortamlarında

yaşlanma”nın teşvik edilmesi, yeti yetersiz-

liği olanlar başta olmak üzere yaşlıların ge-

reksinimleri göz önüne alınarak bağımsız

yaşamanın teşvik edilmesini sağlamak üze-

re ev ve çevresel tasarımların geliştirilmesi,

yaşlıların ekonomik olarak karşılayabilece-

ği, erişilebilir ulaşım sistemlerinin var olma-

sı ve geliştirilmesi b-Bakım ve bakım veren-

lerin desteklenmesi; yaşlılara verilen hiz-

metlerin sürekliliğinin sağlanması ve bakım

verenlerin desteklenmesi, yaşlıların, özellik-

le kadınların bakım hizmetlerindeki rolleri-

nin desteklenmesi, c-İstismar, ihmal ve şid-

det; yaşlılara karşı her türlü ihmal, istismar

ve şiddetin ortadan Kaldırılması, Yaşlı İstis-

marını Önlemeye Yönelik Destek Hizmetle-

rinin Verilmesi, d-Yaşlanmaya bakış açısı;

yaşlıların otorite, bilge, üretken özellikleri-

nin ve diğer önemli katkılarının toplum ta-

rafından tanınmasının sağlanması.

Bir başka ulusal güncel etkinlik olarak;

2009 yılı başında T.C. Sağlık bakanlığı temel

sağlık hizmetleri genel müdürlüğü bulaşıcı

olmayan hastalıklar ve kronik durumlar da-

ire başkanlığı, yaşlı sağlığı şube müdürlüğü

tarafından organize edilen “birinci basa-

makta çalışan hekimler için yaşlı sağlığı

tanı ve tedavi rehberi” için ilgili tüm res-

mi kuruluşlardan ve uzmanlık derneklerin-

den temsilcilerin katılımları ile yapılan çalış-

tay sonucunda kapsamlı bir kitap hazırlan-

mış ve basım aşamasına getirilmiştir.

KAYNAKLAR

1 Gokce Kutsal Y. Turkey. In: Erdman B. Palmore, Frank Whittington, and

Suzanne R. Kunkel (Eds). The International Handbook on Aging, USA, ABC

CLIO,LLC 2009,pp:579-592

2 Gökçe Kutsal Y. Neden Geriatri. Turk J Phys Med Rehab 2009: 55 Supp 52-56

Dünyada yaşlanma

Yirminci yüzyıl ile birlikte gelişen en önemli kavram “Toplumların Yaşlanması”dır. Tıp, bilim ve teknoloji üçgenindeki gelişme-ler ve doğum oranlarındaki azalma bu sü-reçte temel taşı oluşturmuştur. Doğurganlı-ğın yenilenme düzeyinin altına düşmesinin bir yansıması olarak öncelikle çocuk nüfus-ta, ardından da genç ve orta yaşlı nüfusta beklenen azalmayı takiben yaşlı nüfusun hem oransal, hem de sayısal artışı kaçınıl-mazdır. Özellikle endüstrileşmiş ülkelerde nüfusun yaş dağılımındaki değişikliklere paralel olarak sağlık hizmetlerinin paylaşı-mı ve sosyal güvenlik hakları gibi pek çok sorunun hızla ortaya çıkması toplumları sosyal ve politik açıdan adeta bir açmazla karşı karşıya bırakmıştır. Gerekli sosyal des-tek sistemleri oluşturulmadan ortaya çıkan yaşlı nüfustaki patlama halen yılda % 2.5 oranında bir artışla devam etmektedir ve bu toplam popülasyondaki artış oranından çok daha fazladır. Bugün dünya üzerindeki toplam nüfusun yüzde 10’u 65 ve daha yu-karı yaşlardaki nüfusu oluştururken 2050’de bu oranın yüzde 16’nın üzerine çıkması beklenmektedir. Günümüzde dünyadaki gelişmiş ülkelerde 65 yaş ve üzerinde 146 milyon insan olduğu tahmin edilmektedir ve bu yaş grubunun 2020 de 232 milyon ci-varında olacağı, 2030 yılında ise 1.4 milyara ulaşacağı ön görülmektedir. En hızlı artan populasyon ise 85 yaş ve üzerindeki grup-tur. Avrupa en hızlı yaşlanma oranlarına sa-hip kıta iken, Afrika yoksulluk ve HIV-AIDS nedeniyle en yavaş yaşlanan kıta özelliğini korumaktadır.

Uluslararası yaklaşımlar

1999 yılı Dünya Sağlık Örgütü tarafın-dan “Uluslararası Yaşlılar Yılı” olarak belir-lendi. Yaslıların ailelerine ve topluma katkı-da bulunmayan insanlar olarak algılanma-larının yanlış olduğu vurgulanarak aktif ve üretken bir yaşlılık sürecinin önemi üzerin-de duruldu. Ailesel, sosyal ve çevresel fak-törleri kapsayan doğru bir yaşam tarzı ya-nında sosyal eşitsizlik ve yoksulluğun azal-tılmasına yönelik politikalar da yaşlılık süre-cinin en iyi şekilde yaşanabilmesine destek olacaktır.

Pek çok platformda gündeme getirilen 1982 “1st World Assembly on Ageing-1.Uluslar arası Yaşlanma Asamblesi” sonuç raporundaki önemli noktaları şu şekle sıra-lanmaktadır: yaşlılar fiziksel ve mental ola-rak kötüye kullanılmamalı, toplumun sos-yal, eğitsel ve kültürel kaynaklarını kullana-bilmeli, yaşlı birey potansiyelini geliştirme şansına sahip olabilmeli, nerde yaşarsa ya-şasın temel özgürlük ve insan haklarına sa-hip olmalı, hastalıklardan korunmak için

Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi

Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Türk Geriatri Derneği BaşkanıTürk Geriatri Derneği Başkanı

DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE YAŞLANMA

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 5

www.geriatri.org

ANKARA TABİP ODASINA KAYITLI 65 YAŞ VE ÜZERİ HEKİMLERİN PROFİLİ

yaşandığı belirtilen beş sorun hasta-lık (%29,6), maaş düşüklüğü (%22,4), kamuda ek görev alamama (%15,3), meslektaşlarının deontolojik yaklaşı-mı (%9,1) ve statü kaybı (%6,1) olmuş-tur. Sorun yaşandığını ifade edenle-rim %99’u sorunlara çözüm üretilebi-leceğini ifade etmiştir.

Hekimlerin sorunların çözümüne iliş- kin beklentileri olan kurumların ba-şında meslek örgütü (%41,6) ve Sağlık Bakanlığı (%28,8) gelmektedir.

Araştırmaya katılan ve bu soruya ya- nıt veren 254 hekimin 118’i (%46,5) ATO’dan beklentileri olduğunu belirt-miştir.

ÖnerilerAnkara Tabip Odası tarafından uygula-

nabilecek başlıklar:

1. Konferans, panel gibi bilimsel organi-zasyonların planlanması ve uygulanması

2. Hekimlerle iletişim kanallarının artırıl-ması

3. Özel günlerde yaşlı hekimlere yönelik sosyal içerikli toplantılar düzenlenmesi

4. Aidat düzenlemelerinin 65 yaş ve üze-ri gruba özel olarak yapılabilmesi

5. Aktif çalışma yaşamı içinde olan he-kimlerin çeşitli mekanizmalarla ödüllendi-rilmesi

6. Sağlık ve yaşam profili araştırmaları-nın düzenli aralıklarla yapılabilmesi

7. Hekimlerin sağlık ve sosyal hakları ile ilgili yapılan çalışmaların 65 yaş ve üzeri gruba özel vurgularla geliştirilmesi

8. Sağlık Bakanlığı ve ilgili diğer kurum/kuruluşlarla işbirliği yapılması ve yaşlanan hekimlerin sorunlarına çözüm üreten poli-tikalara katkı verilebilmesi

Türk Geriatri Derneği tarafındanuygulanabilecek başlıklar:

1. Yaşlı dostu sağlık hizmeti modeli ge-liştirme çalışmalarının yapılması

2. Meslek örgütü ile birlikte Sağlık Ba-kanlığı tarafından kamusal mekanizmaların geliştirilmesine katkı sağlanması

3. Yerel yönetimlerle geliştirici çalışma-lar planlanması

KAYNAKLAR

1. WHO Definition of Health. http://www.who.int/about/definition/en/. Erişim tarihi: 1 Ağustos

2009.

2. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Koruyucu Hekimlik Yaklaşımı. In: Geriatri (Aslan D, Yayına Hazırlayan),

Türk Tabipleri Birliği Yayınları, Birinci Baskı, Mart 2007, pp: 38-45.

3. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Geriatri, Türk Tabipleri Birliği yayını, Anka-

ra, 2007, p:13-19

4. Gökçe Kutsal Y. Yaşlanan dünyanın yaşlanan insanları. Temel Geriatri, Türk Geriatri Derneği yayını,

Ankara, 2008, p:9-15

5. World Health Report, 1998, WHO publications, Genova 1998:7.

6. Troisi J. Geriatri ve Gerontoloji Kurs Notları, Uluslararası Yaşlanma Enstitüsü, Hacettepe Üniversite-

si Geriatrik Bilimler Araştırma Merkezi, Geriatri Derneği, Ocak 2006, Ankara: 74-121.

7. Aslan D. Uluslararası Sağlık Bakış Açısıyla Yaşlılık. In: Gökçe-Kutsal, Y. (Ed), Aslan, D (Ed. Yrd.) Te-

mel Geriatri, Güneş Kitabevleri, Ankara, 2007; 111-117.

8. Active Ageing, A Policy Framework. WHO publications 2002. http://whqlibdoc.who.int/hq/2002/

WHO_NMH_NPH_02.8.pdf. Erişim Tarihi: Şubat 2008.

9. Bilir N, Paksoy N. Değişen Dünyada ve Türkiye’de Yaşlılık Kavramı. In: Temel Geriatri (Gökçe-Kutsal

Y Ed ve Aslan D Yrd Ed.) Güneş Kitabevleri Yayınları, Ankara, 2007, pp. 3-11.

10. Aslan D. Yaşlanan Erkek ve Sağlık Kavramı. Yaşlanan Erkek Sempozyumu. Ekim 2008, İstanbul.

Türk Geriatri Dergisi Özel Sayısı 2008; 2: 13-16.

11. The Ageing of the World’s Population. http://www.un.org/esa/socdev/ageing/popageing.html.

Erişim tarihi: 3 Mayıs 2008.

12. Last JM. International Health in Maxcy-Rosenau-Last, Public Health and Preventive Medicine,

Editor; Wallace T.B, Fourteeenth Edition, Appleton-Lange,1998: 1139-1145.

13. Gökçe-Kutsal Y, Özçakar L, Arslan Ş, Sayek F. Retired physicians: a survey study by the Turkish Me-

dical Association. Postgrad Med J 2004;80:101–103.

14. Koçyiğit H, Aydemir Ö, Fişek G, Ölmez N, Memiş A. Kısa form 36 (KF 36) nın Türkçe Versiyonunun

güvenirliliği ve geçerliliği, İlaç ve Tedavi Dergisi, 1995:12:102-106.

15. Aydemir Ö. Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisinde Yaşam Kalitesi Ölçümü: Kısa Form–36. 3-P der-

gisi 1999; (7) 14-22.

16. Arat Z. Hemodiyaliz Hasta ve Yakınlarında Tükenmişlik Sendromu, Hasta Yakınlarının Yaşam Ka-

litelerinin Değerlendirilmesi ve Etkileyen Faktörler. Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2006, pp. 19-21.

17. Türkiye Sağlık İnsangücü Durum Raporu. Mart 2008. Sağlık Bakanlığı Yayınları (Yayın no: 739).

ISBN 978-975-590-255-5.

18. The face of Canadian Physicians. http://www.cma.ca/multimedia/CMA/Content_Images/Po-

licy_Advocacy/Policy_Research/4-5-Mstrfile_Stats_2009.pdf. Erişim tarihi: 5 Eylül 2009.

19. Türkiye Göç ve Yerinden Olmuş Nüfus Araştırması. Hacettepe Nüfus Etütleri Enstitüsü Yayınları,

Ankara, Haziran 2006, s:1. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/tgyona/TGYONA_rapor.pdf. Erişim

tarihi: 5 Eylül 2009.

20. Aslan D, Bilir N, Özcebe H, Ergüder T (Yayına Hazırlayan). Türkiye’de Sağlık Çalışanlarının Sigara

İçme Durumu ve Etkileyen Faktörler. Sağlık Bakanlığı, 2007. SB, CDC, HASUDER, DSÖ Ortak yayı-

nı, Kumbaskı Yayınevi, Ankara 2008.

21. Troisi J, Gokce Kutsal Y (Eds): Aging in Turkey, Hacettepe University Research and Application

Center of Geriatrics Sciences-GEBAM and International Institute on Aging-INIA publication, Veri-

tas Press, Malta 2006. p: 23-105.

22. Aslan D. Yaşlılık Döneminde Yaşam Kalitesi Kavramı In: Gerontoloji ve Geriatri II Kurs Kitabı. BM-

INIA, HÜ-GEBAM, Geriatri Derneği Yayınları (Yayına hazırlayanlar: Aslan D, Özbek M.). Rekmay of-

set basımı, pp. 199-204 (Ocak 2009).

23. Calvert MJ, Freemantle N, Use of Health-Relaited Quality of Life in Prescribing Research Part One:

Why Evaluate Health-Relaited Quality of Life?, Journal of Clinical Pharmacy and Therapeutics,

2003; 28: 513-521

Temel Bazı Bulgular

Sosyo-demografik ve çalışma ya-şamı ile ilgili

Araştırmaya katılan hekimlerin %76,6’sı erkek (209 kişi) ve %23,4’ü kadındır (64 kişi). Grubun çoğunluğu (%84,3; 231 kişi) evlidir. Hekimlerin yaş ortalaması 74,9±6,3’dır.

Hekimlerin çoğunluğu (%67,7;182 kişi) eşi ile birlikte yaşadıklarını belirt-miştir. Otuz kişi (%11,2) yalnız yaşa-maktadır.

Araştırmaya katılan hekimlerin %95,3’ü (254 kişi) uzman hekim oldu-ğunu belirtmiştir.

Hekimlerin meslekteki ortalama ça- lışma süresinin 44,05±0,4 yıl ve gün-de ortalama çalışma süresinin de 8,2±2,6 saat olduğu saptanmıştır.

Ekonomik durumunu hekimlerin %48,0’ı (123 kişi) iyi, %49,2’si (126 kişi) orta ve %2,8’i (7 kişi) kötü olarak ifade etmiştir.

Grubun %45,1’i (122 kişi) bakmakla yükümlü olduğu herhangi bir kişi ol-madığını belirtmişdir.

Hekimlerin 147’si (%54,4) çalışmadı- ğını belirtmiştir. Çalışanların çoğunlu-ğu özel tıp merkezinde çalışmaktadır (%66,7; 78 kişi).

Çalışma yaşamı sonlandığında he- kimlerin %72,1’i (106 kişi) rahatlamış, %51,0’ı (75 kişi) mutluluk, %48,9’u (72 kişi) boşluk, %13,6’sı (20 kişi) tedirgin-lik ve %12,9’u (19 kişi) kaygı hissetmiş-lerdir.

Sağlıklı yaşam davranışları - alış-kanlıklar

Katılımcıların 119’u (%43,9) hiç sigara içmemiş, 124’ü (%27,5) içip bırakmış, 28’i (%10,3) halen sigara içmektedir.

Katılımcıların %85,6’sı (232 kişi) bes- lenme alışkanlıklarını sağlıklı olarak değerlendirmektedir.

Ortalama tüketilen öğün sayısı 1,55±1,01 olarak bulunmuştur.

• Günde içilen su miktarının ortalama değeri 5,88±2,28 bardak olarak bu-lunmuştur.

• Hekimlerin ortalama uyku süreleri 6,97±1,14 olarak bulunmuştur

• Hekimlerin %50,2’si (133 kişi) düzen- li olarak fizik egzersiz yaptıklarını ifa-

Doğuşta beklenen yaşam sürelerinin gi-

derek uzaması ile yaşlılık ve sorunları üze-

rinde daha fazla durmak gerektiği açıktır.

Fiziksel, biyolojik tüm çevresel etkenlerden

daha yoğun etkilenilen bu dönemde, mes-

leğini yaşam biçimine dönüştüren hekim-

lerin koşullarını belirlemek amacı ile Ankara

Tabip Odası (ATO) Halk Sağlığı Komisyonu

ve Türk Geriatri Derneği (TGD) çalışanları

tarafından odamıza kayıtlı 65 yaş ve üzeri

hekimlerin yaşamlarına ilişkin bazı özellik-

ler ve koşulları belirlemek amacıyla bu ça-

lışma planlamış ve yürütülmüştür. Altmış-

beş yaş ve üzeri hekimlerin sosyo-

demografik özellikleri, yaşam davranışları

çalışma koşulları, sosyal yaşam aktiviteleri-

ne ve yaşam kalitesine ilişkin özelliklerin

belirlendiği bu çalışmada, ATO ve TGD tara-

fından konu ile ilgili yapılabilecek katkıların

içeriğinin belirlenmesi de amaçlanmştır.

Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma ATO

ve TGD çalışanları tarafından ATO’ya kayıtlı

65 yaş ve üzeri hekimlerin yaşamlarına iliş-

kin bazı özellikler ve koşulları belirlemek

amacıyla planlamış ve yürütülmüştür. Çalış-

maya 274 hekim katılmıştır.

AmaçlarAnkara Tabip Odası üyesi 65 yaş ve üzeri

hekimlerin;

Bazı sosyo-demografik özelliklerin 1.

belirlenmesi (cinsiyet, medeni du-

rum, sosyal güvenceye sahip olma

durumu),

Sağlıklı/riskli yaşam davranışlarının 2.

saptanması (sigara, alkol tüketimi, fi-

zik egzersiz yapma, vb),

Herhangi bir kronik sağlık sorunu 3.

olma durumlarının belirlenmesi,

Meslek ve çalışma koşullarının belir-4.

lenmesi,

Sosyal yaşam aktiviteleri5. ne ilişkin

özelliklerin saptanması,

Yaşam kalitesine ilişkin bazı özellikle-6.

rin belirlenmesi,

ATO ve Türk Geriatri Derneği tarafın-7.

dan konu ile ilgili yapılabilecek katkı-

ların içeriğinin belirlenmesi,

Konu ile ilgili ileride yapılacak olan 8.

çalışmalara katkı sağlanması amaç-

lanmıştır.

de etmişlerdir. En sık yapılan egzersiz yürüyüş olmuştur (%71,0).

Hastalık durumları, sağlık algısı

Hekimlerin %85,2’si (231 kişi) sürekli olarak ilaç kullanmasını gerektirecek veya bir başka hekim tarafından tanı konulmuş kronik bir hastalığı olduğu-nu belirtmiştir. Kronik bir hastalığı olan katılımcıların %40,2’si (92 kişi) hi-pertansiyon, %13,5’i (31 kişi) kalp ve dama sistemi hastalıkları, %9,2’si (21 kişi) DM, %8,3’ü (19 kişi), %6,1’I (14 kişi) hiperlipidemi ve %5,2’si (12 kişi) prostat hipertrofisi olduğunu ifade etmiştir.

Katılımcıların %86,0’ı (233 kişi) sürekli olarak ilaç kullandığını belirtmiştir.

Hekimlerin %11,8’i (32 kişi) sağlık hiz- metine ulaşmada zorluk yaşadığını vurgulamıştır. Bekleme süresinin uzunluğu (%52,0; 13 kişi) ve genç he-kimlerin deontoloji konusuna özen göstermemeleri (16,0; 4 kişi) bu konu-da gösterilen iki neden olmuştur.

Araştırmaya katılanlardan 159 kişi (%59,3) sağlık durumunu “iyi” şeklin-de ifade etmiştir.

Araştırmaya katılanlardan 210 kişi (%78,9) araştırma yapıldığı andaki sağlık durumlarını geçen seneyle he-men hemen aynı olarak ifade etmiş-tir.

Kırk bir kişi (%15,5) geçen seneye göre şimdiki sağlık durumlarını “daha kötü” ve “çok daha kötü” olarak be-lirtmiştir.

Sosyal yaşam, günlük yaşam aktivite- leri, fonksiyonellik

Araştırmaya katılanların %93,4’ü her- gün gazete okuduğunu belirtmiştir.

Katılımcıların %90,8’i hergün televiz- yon izlediğini belirtirken, sadece %1,5’i televizyon seyretmediğini ifa-de etmiştir.

Katılımcıların %45,1’i ara sıra radyo dinlediğini belirtmiştir.

Katılımcıların %79,8’inin arasıra ev gezmesi, arkadaş ziyareti yaptığı sap-tanmıştır.

Araştırmaya katılanların %82,6’sı hiç kahvehaneye gitmemektedir.

Hekimlerin %75,7’si arasıra gezintiye çıktığını belirtmiştir.

Katılımcıların %79,7’si arasıra başka- ları tarafından ziyaret edildiğini ifade etmiştir.

Araştırmaya katılanların %97,4’ü tele- fon edebilme, %97,7’si ilaç kullanabil-me, %90,9’u yemek, mutfak işlerini yapabilme, %97,7’si banyo yapabil-me, %100,0’ı tuvalete gidebilme, %98.9’u giyinebilme, %100,0’ı yemek yiyebilme, %92,2’si toplu taşıma araç-larından yararlanabilme, %94,4’ü para ile ilgili (alışveriş, banka) işleri ya-pabilme gibi günlük aktivitelerini ba-ğımsız olarak yapabildiğini ifade et-miştir.

Katılımcıların %2,3’ü gözlüğe, %40,1’i işitme cihazına, %40,3’ü bastona, %14,2’si diş protezine ihtiyaç duyma-dıklarını ifade etmişlerdir. Gözlüğe ih-tiyacı olanların %98,4’ü gözlük kul-landıklarını; %1,6’sı kullanmadıklarını belirtmişlerdir. İşitme cihazına ihtiya-cı olanların %72,9’u, bastona ihtiyacı olanların %73,1’i, diş protezine ihtiya-cı olanların %24,1’i ihtiyaç duydukları araçları kullanmadıklarını belirtmiş-lerdir.

Mesleki alana ilişkin sorun yaşa-ma durumu

Araştırmaya katılan ve bu soruya ya- nıt veren 117 hekim (%45,3) kendi yaş grubunun mesleki yaşantı ile ilgili bir sorun yaşadığını belirtmiştir. En sık

Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi • Türk Geriatri Derneği

Genel Sekreteri • Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi (2008-2010)

Uzm. Dr. Serdal KANUNCU// Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi

Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE-KUTSAL // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

Öğretim Üyesi Türk Geriatri Derneği Başkanı

6 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

Dünyada ve ülkemizde nüfus giderek yaşlanmaktadır. Yaşlılarda sık görülen sağ-lık sorunları çoğunlukla kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, kanser gibi kro-nik hastalıklar ve beslenme bozukluğu, görme ve işitme bozuklukları, depresyon, düşme ve kazalardan kaynaklanan yara-lanmalardır.

Yaşlıları daha uzun süre sağlıklı, aktif ve dolayısıyla bağımsız kılabilmek için dü-zenli sağlık kontrollerini kapsayan koruyu-cu sağlık hizmetleri sunulmalıdır. Koruyu-cu hizmetler kapsamında yaşlılara sigara bırakma, beslenme, fizik aktivite ve düş-me ve yaralanmalar ve trafik kazalarına karşı eğitim ve danışmanlık verilmesi ön-celenmelidir. Ayrıca hastalıkların erken ta-nınması ve buna bağlı olarak hastalığa bağlı morbidite ve mortalitenin azaltıla-bilmesi amacıyla düzenli aralıklarla tara-ma programları uygulanmalıdır.

Hipertansiyon

İnme ve kardiyovasküler olaylar için risk faktörü olan hipertansiyonun saptan-ması ve tedavi edilmesi çok önemlidir. Mümkünse her muayenede kan basıncı ölçülmelidir.

Hiperlipidemi

Koroner arter hastalığı ve pek çok kro-nik hastalık için risk faktörü olan hiperlipi-deminin önlenmesi kardiyovasküler ölüm-ler ve tüm sebeplerden ölümleri azaltır. Li-pid taraması, 35-65 yaş arasında öneril-mekte, 65 yaş sonrasında ise yüksek riskli hastalarda (sigara içen, diyabetik, hiper-tansif hastalar) tarama, hasta ile hekim te-davi üzerinde uzlaştığı sürece yapılmalı-dır.

Osteoporoz

Yaşlılarda her iki cinsiyette birden yay-gın olan osteoporoza karşı kadınlara gün-lük 1000-1500 mg kalsiyum desteği, fizik egzersiz ve sigaranın bırakılması öneril-mektedir.

Kardiyovasküler sistem

Yaşlılarda rutin kardiyovasküler tara-manın rolü tanımlanmamıştır. Periyodik sağlık kontrolünde rutin EKG yerine risk faktörlerine (sigara, hipertansiyon, hiperli-pidemi, sedanter yaşam) karşı tarama ve davranış değişikliği önerilmelidir.

Kanser

Günümüzde kanser tanılarının yaklaşık yarısı 70 yaş üstü kişilere konulmaktadır. Yaşlılarda kanser açısından tarama ile ilgili

bir belirsizlik mevcuttur; çünkü tarama, yararları hemen ortaya çıkmadığından ya-şam beklentileri kısa olan hastalarda ya-rarlı olamamaktadır.

Kolorektal kanser

Elli yaş üzerinde kolorektal kanser pre-valansı ve mortalitesi artmaktadır. Tarama ile adenomların ve kanserin erken yaka-lanması amaçlanır. Amerikan Kanser Der-neği, ortalama risk taşıyan kadın ve erkek-lere 50 yaşından itibaren aşağıdaki tarama yöntemlerinden biri ile tarama yapılmasını önerir:

Beş yılda bir sigmoidoskopi (rektal tuşe ile birlikte)On yılda bir kolonoskopi (rektal tuşe ile birlikte)Beş yılda bir çift kontrast baryum enema (rektal tuşe ile birlikte)

Beş yılda bir sanal kolonoskopi Yıllık dışkıda gizli kan testi (pozitif çıkarsa kolonoskopi)

Daha yüksek riskli bireylerde taramaya daha erken başlanması ve daha sık aralık-larla taranması önerilmektedir. Kolorektal kanserin erken teşhisinin hayatı uzatma-yacağı düşünüldüğünde taramaya son verilir. Seksen yaş üzerinde tarama öneril-mesine dair kanıt yoktur.

Meme kanseri

Meme kanseri gelişmiş ülkelerde oldu-ğu gibi ülkemizde de kadınlar arasında en sık görülen ve kanserden ölümlerde ikinci sırayı alan kanser türüdür. Artan yaş, meme kanseri gelişiminde en önemli risk faktörüdür. Amerikan Kanser Derneği kadınlara:

20 yaşından sonra düzenli aralık- ~larla kendi kendine meme muaye-nesi, 3 yılda bir klinikte meme mu-ayenesi,

40 yaşından sonra yılda bir klinikte ~meme muayenesi ve mamografi,

Yüksek riskli gruptakilere (%20’nin ~üzerinde yaşam boyu risk) yılda bir manyetik rezonans ve mamografi yapılmasını, orta düzeyde riskli gruptakilere (%15-20 yaşam boyu risk) doktorlarıyla tartışarak yıllık manyetik rezonans taraması ek-lenmesini önermektedir.

Amerika Birleşik Devletler Koruyucu Sağlık Hizmetleri Grubu, 2009’da kadınlar-da meme kanseri taraması önerilerini de-ğiştirerek kadınlarda tarama başlangıcını 40 yaştan 50 yaşa çıkarmıştır. 50-74 yaş arası kadınlarda 2 yılda bir mamografi ile meme kanseri taraması önerilmektedir. Amerikan Tabipler Birliği, taramanın 75 yaşında, Amerika Geriatri Derneği 85 ya-şında kesilmesini önerirken Amerikan Kanser Derneği bir yaş sınırı belirtmemiş-tir. Mayo Klinik ise yıllık mamografi ve kli-nikte meme muayenesinin 70 yaşa kadar;

yıllık klinikte meme muayenesi ve iki yılda bir mamografi ile takibin bir kadının 8-10 yıllık yaşam beklentisi olduğu sürece; yük-sek riskli kadınlarda ise yıllık mamografi taramasının sürdürülmesini önermekte-dir.

Serviks kanseri

Kadınlarda Dünyada en sık görülen ikinci kanser türü olan serviks kanseri, kanserden ölüm sebepleri arasında üçün-cü sırada, az gelişmiş ülkelerde ise tarama programlarının olmaması nedeniyle birin-ci sırada yer alır. İnvazif serviks kanserinin hem insidans hem de mortalitesi yaşla bir-likte artmaktadır. Serviks kanserinden ölen kadınların %40-50’si 65 yaş ve üzerindedir. Düzenli jinekolojik muayene ve alınan ser-vikal smear’in sitolojik ve HPV enfeksiyonu yönünden incelenmesi serviks kanseri ris-kini %80’in üzerinde azaltmaktadır. Ser-viks kanserinde taramanın kesileceği yaş konusunda bir konsensus bulunmamakta, öneriler 60-75 yaş arasında değişmektedir. Birleşik Devletler Koruyucu Sağlık Hizmet-leri Grubu üst sınırı 65 yaş olarak belirler-ken Ulusal Sağlık Enstitüsü 65 yaş ve üzeri kadınlarda taramaya devam edilmesini

önermekte, Amerikan Kanser Derneği bir üst sınır belirtmemekte, Amerika Geriatri Derneği en az 70 yaşına kadar 1-3 yıllık ara-larla taramayı önermektedir.

Klasik Pap testi yılda bir veya sıvı- bazlı Pap testi 2-3 yılda bir tekrar-lanmalıdır.

Üst üste üç ve üzerinde normal so- nuç alan ve son 10 yılda tüm test-leri normal olan 70 yaş üzeri kadın-lar taramaya son verebilirler. Ser-viks kanseri geçirmiş olan ve diğer risk faktörlerini taşıyan kadınlar ise taramaya devam etmelidirler.

Kanser veya prekanseröz değişik- likler dışındaki sebeplerle histe-rektomi yapılmış olan kadınlar ta-ramaya son verebilirler. Serviks çı-kartılmadan histerektomi yapılmış olan kadınlarda ise taramaya de-vam edilmelidir.

Prostat kanseri

Prostat kanseri, ilerleyen yaş ile birlikte insidans ve mortalitesi artan bir kanserdir. Prostat kanseri tanısı konulan erkeklerin %81’i 65 yaş ve üzerindedir. Özellikle ileri yaştaki hastalarda küçük tümörleri teşhis etmenin hastaya getirdiği fayda tartışma konusu olmakla birlikte Prostat Spesifik Antijen (PSA), belirli bir yaşın üzerindeki erkeklerde yaygın olarak kullanılan bir testtir. Çoğu erken tanı ve tarama rehber-leri, taramanın anında ortaya çıkan potan-siyel zararları, gelecek yıllar içinde ortaya çıkması beklenen potansiyel faydaları kar-şısında ağır bastığından yaşam beklentisi sınırlı yaşlı erkeklerde PSA taramasını önermez. Örneğin Amerikan Kanser Der-neği, 50 yaş ve üzerindeki ortalama riske sahip bireylere yaşam beklentileri 10 yılın üzerindeyse yıllık PSA taraması önerir.

Akciğer kanseri

Dünyada hem erkeklerde, hem de ka-dınlarda en fazla ölüme neden olan kan-ser tipidir. Sigara ve dumanından uzak durmak akciğer kanserinden korunmada en önemli adımı oluşturacaktır.

KAYNAKLAR

1. Freedman A, Pimlott N, Naglie G. Preventive care for the elderly.

Do family physicians comply with recommendations of the Canadian

Task Force on Preventive Health Care? Can Fam Physician 2000;46:350-

7.

2. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı.

http://www.kanser.gov.tr/index.php?cat=10. Erişim tarihi:

06.01.2010.

3. Şengelen M. “Yaşlılık Döneminde Sağlığın Korunmasına İlişkin Ulusla-

rarası Öneriler.” Kitap bölümü. Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyonda Yeni

Ufuklar. Yaşlı Sağlığı. Kutsal YG (Editör). Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara,

2010, pp:19-29.

4. Takahashi PY, Okhravi HR, Lim LS, Kasten MJ. Preventive health care in

the elderly population: a guide for practicing physicians. Mayo Clin

Proc 2004;79:416-27.

5. U.S. Preventive Services Task Force (USPSTF) Recommendations.

http://www.ahrq.gov/CLINIC/uspstfix.htm#Recommendations. Erişim

tarihi: 06.01.2010.

6. US Preventive Services Task Force. Screening for breast cancer: U.S.

Preventive Services Task Force recommendation statement. Ann Intern

Med. 2009;151:716-26, W-236.

YAŞLILARDA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR; KORUNMA İLKELERİ VE HASTALIKLARIN ERKEN TANISI KONUSUNDA ÖNERİLER

Dr. Meltem ŞENGELEN // Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı.

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 7

www.geriatri.org

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE İLGİLİ ÖNERİLER

Beslenme yaşam için gerekli bir bile-şen olup sağlıklı beslenme ile ilgili genel önerilerin yanı sıra 65 yaş ve üzeri grubun bilmesi gereken bazı ayrıntılar bulunmak-tadır.

Yaşlılık döneminde bazal metabolizma hızı azalır, dolayısıyla da toplam enerji harcaması-kalori gereksinimi azalır. Bu dönemde beden ağırlığının kilogramı ba-şına 30 kkal/gün enerji tüketilmesi öneril-mektedir. Bu değer ise günlük olarak ka-dınlarda 1900 kkal; erkeklerde ise 2300 kkal olarak kabul edilmektedir. Yaşlı birey-lerin günlük aldıkları enerjinin 1500 kalori-

nin altına düşmemesi önerilmektedir.

Yaşlılık döneminde temel besin ögele-

rine (besinlerin bileşiminde bulunan kim-

yasal madde) duyulan gereksinim diğer

yaş gruplarından farklıdır. Bu farkların gö-

zetildiği öneriler aşağıda sunulmuştur:

Karbonhidrat

Yaşlılık döneminde günlük enerjinin

%50-60’ının karbonhidratlardan sağlan-

ması önerilir. Karbonhidrat gereksinimi

daha çok “kompleks” yapıda bulunan kar-

bonhidratlardan (tahıl, kurubaklagil) sağ-

lanmalıdır.

Protein

Vücuda enerji de

sağlayan protein (bir

gram protein 4 kalori

enerji verir) günde vü-

cut ağırlığı başına 0.9-

1.1 gram alınmalıdır.

Hastalık, stres ve ame-

liyatlar durumunda

protein gereksinimi

artar. Bazı organ yeter-

sizliklerinde (böbrek,

karaciğer) ise protein

alımının kısıtlanması

gerekir. Bütün hayvan-

sal ve bitkisel besinler

protein kaynağıdır, an-

cak besinlerin içerdik-

leri protein miktarı ve

kalitesi birbirinden

farklıdır. Örneğin, et-et

ürünleri-yumurta-

balık-peynir gibi hay-

vansal besin kaynaklı

protein iyi kalite prote-

in olarak değerlendiril-

mektedir. Bunun yanı

sıra bitkisel kaynaklı

proteinler düşük kali-

teli proteinlerdir. Yaşlı-

lık döneminde beden

ağırlığının kilogramı

başına 1 gram protein tüketilmesi öneril-

mektedir.

Yağ

Vücudun enerji kaynağıdır. 1 gram yağ

9 kkal enerji sağlamaktadır. Yaşlılarda gün-

lük alınan enerjinin en fazla %30’unun

yağlardan sağlanması önerilmektedir. Bu

dönemde LDL kolesterolü artırmak yolu

ile kardiyovasküler hastalıkların riskini ar-

tıran satüre yağ asitlerinin tüketiminin

toplam alınan enerjinin %8’ini geçmeme-

si önerilmektedir. Ayrıca; soya, zeytinyağı,

ayçiçek yağı dengesinin iyi kurulması öne-

rilmektedir. Bu dönem için özelikle ω-3

yağ asitlerinin ağırlıkta olduğu balık, ek

olarak yeşil yapraklı sebzelerin tüketilmesi

önerilmektedir. Ayrıca margarinlerde bu-

lunan trans yağ asitleri de kalp hastalıkları

ile ilişkilendirildiklerinden bisküvi, kek ve

diğer tatlıların tüketiminin sınırlandırılma-

sı gerekir.

Kan homosistein düzeyinin düşük ol-

masını sağlayabilmek için de yağ oranı

düşük olan gıdaların tüketilmesi önerilir

(düşük yağ içeriği olan süt ve süt ürünleri

gibi). Bu ürünlerin kullanılması kan homo-

sistein düzeyini azaltarak kalp ve damar

hastalıkları riskini %7-9 azaltır.

Vitamin ve mineraller

Yaşlılık döneminde vitamin ve mineral

gereksinimin artması temel olarak vücut

direncinin ve bağışıklık sisteminin zayıfl a-

ması, konik hastalıkların artması, hareket-

sizlik gibi nedenlere bağlıdır. Vücut için

gerekli olan D Vitamini dışındaki vitamin

ve mineraller eğer yaşlıda başka bir sağlık

sorunu yoksa yeterli ve dengeli beslenme

sayesinde sağlanabilmektedir. D vitamini

gereksiniminin karşılanabilmesi için haf-

tada 2-3 kez elin ve yüzün 20-30 dakika

güneşlenmesinin sağlanması önemlidir.

Su

Pratik olarak yaşlıların günde 2-2,5 litre

(8-10 bardak) sıvı tüketmesi önerilir. Fizik-

sel aktivite, metabolizmanın etkilenmesi-

ni sağlayan herhangi bir hastalık olması,

fizik egzersiz yapılma sıklığı, mevsimsel

değişiklik, iklim değişiklikleri, sıvı gereksi-

nimini değiştirebilir.

Posa

Posalı gıdalar barsak hareketlerini artırır,

kan şekerini düzenler, kan kolesterolünü

azaltmaya katkı sağlar, şişmanlığı önler ve

barsak kanserine karşı koruyucudur. Bu

nedenle bitkisel gıdaların vücutta sindiri-

lemeyen bölümü olarak da bilinen posalı

gıdaların günde 25-30 mg tüketilmesi

önerilmektedir. Kurubaklagiller, kepekli

tahıl ürünleri posa içeriği yüksek olan gı-

dalar arasındadır. Kurutulmuş meyveler

(incir, kayısı, erik, hurma, vb), haşlanmış/

pişirilmiş meyveler, yeşil yapraklı sebzeler

(marul, maydanoz, taze nane, pırasa, vb),

kök sebzeleri (enginar, patates, havuç, vb)

posa açısından zengin olan diğer besin

önerileri arasında yer almaktadır. Bireyle-

rin beslenme alışkanlıklarında posayı bir-

den bire artırmaları hazımsızlık, sindire-

meme gibi sorunları beraberinde getire-

bilir. Bu nedenle posanın artırılması ve is-

tenilen düzeye getirilmesi altı haftalık bir

sürede gerçekleşmesi uygun olur.

Sağlıklı beslenmeye ilişkin yukarıdaki

önerilerin yanı sıra bazı ek bilgiler aşağıda

sunulmuştur:

Gıda güvenliği kavramı unutulmamalı-

dır. Besinlerin hazırlanması, pişirilmesi ve

saklanması konusunda hijyenik şartların

sağlanması son derece önemlidir. Oda sı-

caklığında bakterilerin üreme olasılığı ar-

tar. Gıdaların oda sıcaklığında iki saatten

daha uzun bir süre bırakılmamasına dik-

kat edilmelidir. Gıdaların 5ºC-60 ºC arasın-

da kalması RİSK OLUŞTURMAKTADIR.

70ºC’de pişirim gerçekleştiğinde mikroor-

ganizmaların önemli bir kısmının yok ol-

duğu bilinmelidir.

Günde en az üç öğün tüketilmeli, ek

olarak ara öğünler beslenme davranışları

içinde var edilmelidir. Öğünlerde tüketi-

len miktarlar azaltılmalı, sık sık tüketim

desteklenmelidir.

Yaşlılık döneminde tuz ve sodyum tü-

ketiminin azaltılması uygun olur. Bu yaş

grubunda hipertansiyon sıklığı diğer yaş

gruplarına göre daha fazladır.

KAYNAKLAR

Aslan D, Şengelen M, Bilir N. Yaşlılık Döneminde Beslenme Sorunları ve •

Yaklaşımlar. Geriatri Derneği Eğitim Serisi 1, Öncü Matbaa, Ankara,

2008.

http://www.who.int/foodsafety/publications/consumer/manual_•

keys.pdf. Erişim: 15 Aralık 2009.

Aksoydan E. Yaşlılık ve Beslenme. Şubat 2008. • http://www.beslenme.

saglik.gov.tr/content/files/yayinlar/kitaplar/beslenme_bilgi_seri-

si_1/a1.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009.

Rakıcıoğlu N. Yaşlılıkta Beslenme. • http://www.gebam.hacettepe.edu.

tr/oneri/YASLILIKTA_BESLENME.pdf. Erişim: 14 Aralık 2009.

Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri

8 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

Bilindiği gibi bağışıklama Temel Sağlık Hizmetlerinin en önemli bileşenlerinden birisi olup yaş gruplarına göre bu hizme-tin kapsamı değişebilmektedir. Bireyde bağışıklık düzeyinin istenilen seviyeye get-irmek olduğu anlamı taşıyan bağışıklamayı sağlamak için aşılama bir uygulanma işlemi olarak ifade edilmektedir. Doğuşta beklenen yaşam süresinin artmasına bağlı olarak ileri yaşta aşılama/bağışıklama ko-nusu özelikle gelişmiş ülkelerde başlatılmış, bu yaklaşım gelişmekte olan ülkelere de örnek olmuştur.

Günümüzde ileri yaş bağışıklama uygulama-larının en önemli gerekçesi bu yaş grubunda görülen ve mortalite/

morbidite sebebi olan hastalıklardan ya da istenmeyen etkilerinden korunmaktır. İleri yaş (bir başka ifadeyle; 65 yaş ve üz-eri) gruptaki bireyler için “kırılgan” ifadesi de kullanılmakta olup bu döneme özel önlemlerin alınması gereği üzerinde durulmaktadır.

1. Mevsimsel grip aşısı:

Dünyada ve Türkiye’de 65 yaş ve üzeri grup için genel ve bölgeye/ülkeye özel bağışıklama seçenekleri bulunmaktadır. Dünyada 75 ülkede yaşlılara özel aşılama/bağışıklama programın olduğu üzerinde durulmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2003 yılında yapılan Genel Kurulu’nda 2006 yılına kadar taraf ülkelerin %50’sinde

ve 2010 yılına kadar da %100’ünde yaşlıların infl uenza aşışı olabilmesi ile il-gili olanak ve koşulların sağlanması kararı alınmıştır. Mevsimsel grip aşısı için zaman-lama genellikle Ekim ayında başlayıp Aralık ayı ve Ocak ayında da devam edebilir. Bu sürenin değişimi grip salgınının zamanının değişimine göre farklılaşabilmektedir. 65 yaş ve üzeri bireylerin bu aşıyı YIDA BİR KEZ olmaları önerilmektedir. Aşının koru-yucu etkisi 1-2 hafta sonar başlamaktadır.

Ülkemizde de mevsimsel grip aşısı 65 yaş ve üzeri grup için sağlık kurumlarında ücretsiz olarak yapılmaktadır.

2. H1N1(v) gribi aşısı:

Dünyada 2009 yılı Nisan ayından bu yana H1N1(v) pandemisi yaşanmaktadır. Türkiye’de de pandemiden korunmak için EN ETKİLİ YOL olan AŞILAMA uygulamaları Kasım ayından bu yana uygulanmaktadır. Ülkemizde Dünya Sağlık Örgütü’nün de önerisine uygun olarak risk grupları tanımlanmış ve bu risk gruplarının aşı olmasının altyapısı ücretsiz olarak sağlanmıştır. Yaşlılık dönemi öncelikli bir risk grubu olarak tanımlanmamış olsa da bu yaş grubunun risk grupları içinde tanımlanmış olan hastalıklara sahip olma sıklığı yüksektir. Diabetes mellitus, KOAH, astım gibi herhangi bir kronik hastalığı olan bireylerin aşılanması önerilmektedir. 65 yaş ve üzerinde olup bu gibi durumlara sahip olan bireylerin aşılanmas ı önerilme-ktedr.

3. Pnömokok aşısı:

Yaşlı nüfus için aşılama konusunda önce-likler arasında yer alan bir diğer aşı da

pnömokok aşısıdır. Pnömokok aşısının etkinliği %60-64 olup aşılamadan sonar yaklaşık 9-10 yıl koruyuculuğu sürmekte-dir. 65 yaş ve üzerinde kişiler için ilk aşılama 65 yaşın altında yapıldıysa ve bu aşıdan sonar 5 yıl ya da daha uzun sure geçtiyse yeniden aşılama önerilmektedir.

4. Tetanoz aşısı:

Erişkin bireyler her on yılda bir tetanoz tekrar dozlarını yaptırmalıdırlar. Dolayısıyla, 65 yaş ve üzeri kişiler için de aynı öneri geçerlidir.

5. Hepatit B aşısı:

Yaşlılık döneminde hekim tarafından gerekli görüldüğünde hepatit B aşısı da yaptırılabilir.

KAYNAKLAR

1.State of the world’s vaccines and immunization-Third edition. WHO-

UNICEF-World Bank publications. http://whqlibdoc.who.int/publica-

tions/2009/9789241563864_eng.pdf. Erişim: 11 Aralık 2009.

2. Key Facts About Seasonal Flu Vaccine. http://www.cdc.gov/fl u/

protect/keyfacts.htm. Erişim: 11 Aralık 2009.

3. Erişikin Bağışıklama Rehberi. Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik

Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği-Erişkin Bağışıklama Rehberi Çalışma

Grubu. Ankara, 2009.

İLERİ YAŞTA BAĞIŞIKLAMA Doç. Dr. Dilek ASLAN // Hacettepe Üniversitesi

Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Türk Geriatri Derneği Genel Sekreteri

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 9

www.geriatri.org

Canlılar dünyasında insan diğer pek çok türle karşılaştırıldığında oldukça uzun yaşayan bir varlıktır. Örneğin fare, hamster ortalama olarak 2 yıl, kedi, köpek 15 yıl, at 25, fi l 40 yıl yaşarken insanlar ortalama olarak 70 yıl dolayında ömre sahiptir. Yaşlanma canlı yaşamının doğal ve kaçınılmaz sonucudur. Bütün canlılar za-man içinde yaşlanır. Yaşlanma ile birlikte organizmada bir takım değişiklikler mey-dana gelir. Bu değişiklikler hücrelerin yaşlanması şeklinde olur. Yaşlanan hücrelerin yerini yeni hücreler alır.

Yaşam süresi uzadığı ölçüde de yaşlanmanın ortaya çıkardığı bazı sorunlar artmaktadır. Bu sorunların bir kısmı yaşla birlikte ortaya çıkan ve hastalık olarak değerlendirilmeyen değişikliklerdir. Bazı değişiklikler ise insanın yaşamını önemli şekilde etkiler, hatta ciddi hastalıklara, ölüme yol açabilir. Yaşın ilerlemesi ile or-taya çıkan değişiklikler bir ölçüde genetik özellikler tarafından belirlenmekle birlik-te, insanların alışkanlıkları ve bazı çevre faktörleri de bu değişikliklerin meydana gelmesinde rol oynamaktadır. Bu faktörler arasında sigara kullanımı önemli bir yer tutar. Sigara kullanımı çok sayıda ciddi ve öldürücü sağlık sorunları ile ilişkilidir ve her yaştaki bireyler için zararlıdır.

Yaşlılıkta sık görülen sağlık sorunları ve sigara ile ilişkisi

1. Kalp hastalıkları: İnsanlarda en fazla ölüm nedeni olan kalp hastalıklarının meydana gelmesinde çeşitli faktörler rol oynar. Bunlar arasında sigara içilmesinin de önemli yeri vardır. Sigara içenlerde kalp hastalığı riski daha fazladır.

2. Hipertansiyon: Tansiyon yükselmesinde sigara içilmesnin etkisi azdır. Ancak, tan-siyonu yüksek olanlar sigara içerlerse kalp hastalığı meydana gelmesi riski çok artmaktadır.

3. Kanserler: Başta akciğer kanseri olmak üzere çeşitli kanserlerin meydana gelm-esinde sigaranın etkisi vardır. Akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı, gırtlak kanserl-erinin yüzde 95’i sigaraya bağlıdır. Yani sigara olmasa akciğer kanserri ve gırtlak kanseri neredeyse hiç olmayacaktır. Sig-ara kullanımı ile en az 12 tür kanserin (akciğer, larinks, ağız boşluğu, özofagus, mide, kolon, pankreas, mesane, böbrek, meme, serviks uteri...) meydana gelmesi arasında ilişkiler vardır.

4. Kronik bronşit, amfi zem: Bu hastalığı olanların yüzde 90’ı sigara içen kişilerdir. O halde kronik bronşit ve amfi zem siga-ra içmeyenlerde hemen hiç görülmez.

5. Sinir sistemi hastalıkları: Sigara içenlerde bayin kanaması, felç, erken bunama (Al-zheimer hastalığı) daha fazla görülür.

6. Şeker hastalığı: Bu hastalıkta tedaviye titizlikle uyulmaddığı takdirde zaman içinde damar bozuklukları meydana ge-lir. Sigara da dmar bozukluklarına yol açtığından, şeker hastalığı olanların sig-ara içmesi çok sakıncalıdır.

7. Ağız-diş sorunları: Sigara içenlerin ağzı ve nefesi kötü kokar. Bunun ötesinde il-

erleyen yaş ile birlikte diş ve diş eti hastalıkları olabilir. sigara içenlerde özel-likle diş eti hastalıkları daha sık görülür. Sigara içen kişilerin dişlerinde sararma olur.

8. Osteoporoz: Daha çok menopoz sonrası yaşlardaki kadınlarda görülen ve ke-miklerin mineral dansitesinin azalması şeklinde ortaya çıkan osteoporoz sigara içen kadınlarda daha sık görülmektedir.

9. Diğer hastalıklar: Sigara kullanımının in-san vücudunda hemen her organ ve sistemle ilgili olumsuz etkileri vardır. Örneğin mide-barsak hastalıkları, erken menopoz, katarakt, per-iferik damar hastalıkları, el ve ayak-larda

dolaşım bozukluğu so-nucu üşüme, ciltte kırışıklık, besinlerin ab-sorbsiyonununun bozulması sonucu beslenme bozuklukları gibi çeşitli sağlık sorunları sigara içen kişilerde daha sık olarak görülür.

Sigara kullanımı konusunda önemli bir başka alan da sigara dumanından pasif et-kilenmidir. Sigara içenler yalnızca kendile-rine zarar vermekle kalmaz, çevrelerindeki diğerr kişilere de zarar verirler. Sigara dumanından pasif olarak etkilenenlerde de göz yaaşarması, burun tıkanıklığı, fena koku gibi rahatsızlıkların yanı sıra, kalp krizi, akciğer kanseri, felç gibi ciddi ve öldürücü hastalıkların riski de artmaktadır.

Sigaranın (sağlık, çevre kirliliği, yangınlar, ekonomik kayıplar vb.) çeşitli açılardan olumsuz sonuçları dikkate alındğında, sigara içilmesinin azaltılması ve toplumsal düzeyde tütün kontrolü çalışmaları yapılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Toplumsal düzeyde kontrol edilmesi bakımından birbirini tamam-layan üç yaklaşım söz konusudur:

(a) Sigaraya başlamanın önlenmesi: Sigara içmek insanların sonradan ed-

indikleri bir davranıştır. Çalışmalar sigara-ya başlama yaşının 13 yıl dolayında olduğunu göstermektedir. Bu durumda sigaraya başlamanın önüne geçmek için özellikle çocuklara yönelik programların uygulanması gereklidir. Bunlar arasında si-gara reklamlarının yasaklanması, sigara içilebilecek yerlerin azaltılması, çocuklara sigara satışının yasaklanması, otomatik si-gara makineleri (vending machine) ile si-gara satışı yapılmaması, sigara fi yatının artırılması, sigaranın zararları konusunda eğitim yapılması gibi uygulamalar sayılabilir.

(b) Sigara içenlerin vazgeçmelerine yardım edilmesi: Sigara içmeyenlerin bu alışkanlığı hiç edinmemeleri için çaba gös-terilmesi önemlidir, ancak sigara içenlerin yarısının sigaraya bağlı bir nedenle ve sig-ara içmeyenlere göre ortalama olarak 20

yıl daha erken öldükleri bilin-mektedir. Buna karşılık

kişilerin sigarayı terketmeleri

durumun-da siga-

raya bağlı

sağlık

sorunlarının azaldığı da bil-

inmektedir. Bu nedenle bu yönde çaba

gösterilmesi gerekmektedir. Si-gara içenlerin bu alışkanlıktan vazgeçmeleri bakımından en önemli yaklaşım eğitim olmalıdır. Sigaranın zararları ve sigarayı bırakmanın yararları (öncelikle sağlık yönünden ve ekonomik yönden) anlatılmalıdır. Ayrıca sigarayı bırakmak isteyenlere tıbbi destek de sağlanmaalıdır.

(c) Sigara dumanından pasif etkile-nenlerin korunması: Bu amaçla toplu olarak bulunulan yerlerde sigara içilm-esine izin verilmemelidir. Sigara içen kişiler diledikleri yerlerde sigara içmeyi kendileri açısından bir hak olarak ifade edebilmek-tedirler. Ancak sigara içmeyenlerin de sig-ara dumanının olmadığı bir ortamda yaşama ve sigara dumanı olmayan bir havayı soluma hakları dikkate alınmalı, si-gara içmeyenler bu haklarını bilerek bu haklarına sahip çıkmalı ve savunmalıdır.

Sonuç olarak yaşlanmaya paralel olarak gelişen değişiklikler ve yaşlılıkta sık görül-en sağlık sorunları sigara içen kişilerde daha fazla olarak meydana gelmektedir. Sigara içilmemesi, bu sorunlardan korun-ma bakımından çok önemlidir. Sigara endüstrisinin sigara satışlarını artırmaya

yönelik çabalarına karşılık bu sorunlardan korunmak için sigara ile mücadelenin ısrarlı ve kararlı bir şekilde sürdürülmesi gerekmektedir. Tütün kullanımının kon-trolü çalışmaları bakımından uluslararası işbirliği de çok önemlidir. Bu konuda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) çeşitli yön-lendirmeler yapmaktadır. Bunların en belli başlı olanı 2008 yılında tatnıtımı yapılan ve 6 temel stratejinin yer aldığı MPOWER yaklaşımıdır. Bu stratejiler kapalı alanlarda sigara kullanımının yasaklanması, sigara kullanımının sağlık etkileri konusunda eğitim yapılması, tiryakilere sigarayı bırakmaları yönünde destek sağlanması, tütün ürünlerinin reklam ve tanıtımı ile si-gara fi rmalarının çeşitli etkinliklerde spon-sorluk yapmasının yasaklanması, sigara fi yatının artırılması ve tütün kullanım sıklığının ve tütün kontrolü çalışmalarının izlenmesi ve değerlendirilmesi şeklinde if-ade edilebilir.

Türkiye’de tütün kontrolü çalışmaları

Ülkemizde tütün kontrolü çalışmaları bakımından 1996 yılında çıkarılmış olan “Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlen-mesine Dair Kanun” (No. 4207) bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Kanun eğitim ve sağlık kuruluşları başta olmak üzere çoğu kapalı yerde sigara kullanımını, 18 yaşından küçük çocuklara sigara satışını, tütün ürün-lerinin reklam ve tanıtımının yapılmasını yasaklamış, sigara paketleri üzerine uyarı yazısı yazılmasını ve televizyon kanallarının sigaranın zararları konusunda eğitici yayınlar yapmasını öngörmüştür. Bu Kanun’un kapsamı 2008 yılında genişletilmiş, bu şekilde Türkiye tütün kontrolü konusunda dünyanın sayılı ül-keleri arasında yer almıştır. Bu düzenleme ile MPOWER kapsamında işaret edilen stratejilerin hepsi yasa tarafından kapsanmış olmaktadır. Yasada işaret edilen hususlara uymayanlar hakkında bazı ceza uygulamaları 1996 yılındaki yas-ada da tanımlanmakla birlikte yasanın 2008 yılında yenilenen şeklinde bu husus-ta uygulama bakımından kolaylık getirilmiştir. Değişik şekillerdeki kural ihlallerinde, ihlalin yapıldığı yer ve duru-ma göre kolluk kuvvetleri, belediyeler, mülki amirler ceza uygulaması yapabilme-ktedir. Tütün endüstrisi tarafından yapılan ihlaller için Tütün ve Alkol Piyasası Düzen-leme Kurulu (TAPDK) ve televizyonlara yönelik uygulamalar için de Radyo ve Tele-vizyon Üst Kurulu (RTÜK) yetkilendirilmiş ve görev-lendirilmiştir.

KAYNAKLAR

1. The Health Consequences of Smoking: A Report of the Surgeon Gene-ral, US Department of Health and Human Services, 2004.

2. The World Health Report, 2006, Working Together for Health, WHO, Geneva, 2006.

3. WHO European Country Profiles on Tobacco Control, WHO, 2003.

4. WHO Report on the Global Tobacco Epidemic, MPOWER, WHO, Geneva, 2008.

5. 4207 sayılı; Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun, Resmi Gazete 26 Kasım 1996, No: 22829.

6. 5727 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun-da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete 19 Ocak 2008, No: 26761.

7. Bilir N, Güçiz B, Yıldız AN., Assessing Tobacco Control Strategies in Turkey, Final Project Report by Hacettepe Public Health Foundation, Ankara, 2003.

8. Smoking Status of the Health Professionals and Infl uencing Factors, D. Aslan, N. Bilir, H. Özcebe, Ministry of Health, Ankara, 2008.

9. Bilir N, Çakır B, Dağlı E, Ergüder T, Önder Z.; Tobacco Control in Turkey,

World Health Organization, Regional Off ice for Europe, Copenhagen,

2009.

YAŞAM BOYU SİGARA SORUNU VE ÖNLEME Prof. Dr. Nazmi BİLİR // Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Nazmi BİLİR // Hacettepe Üniversitesi

Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim DalıTıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı

10 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

Yaşlanma

Multifaktöryel bir süreç olan yaşlanma; yaşam boyunca mikroskopik düzeyden makroskopik düzeye geçmektedir. Her ne kadar geçen zamana bağlı olarak fizyolo-jik kayıpların ortaya çıkması bekleniyorsa da bu kayıpların hızı bireyden bireye bü-yük değişiklik göstermektedir. Yaşlanma-nın karakteristik özellikleri; 1-Organ sis-temlerinin rezerv kapasitelerinde azalma (özellikle stres periodlarında belirginleş-me), 2-Homeostatik kontrolde azalma (termoregülasyon sisteminde bozukluk, baroreseptör duyarlılığında azalma vb), 3-Çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinde azalma (pozisyon değişikliği ile ortaya çıkan ortostatik hipotansiyon, değişen ısıya adaptasyonda zayıfl ık vb), 4-Stres cevap kapasitesinde azalma (ateş, anemi vb) dır.

Yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan ve giderek artan bu kayıpların sonunda; kişi hastalıklara ve yaralanmalara karşı ko-runmasız bir hale gelmektedir. Bilindiği gibi yaşlılığın derecesi kronolojik yaştan bağımsız olabilmekte, genetik varyasyon-lara rastlanabilmekte ve çevresel etkenle-re de değişik oranlarda maruz kalınabil-mektedir.

Yaşlılarda ilaç kullanımı

Yaşlanma ile birlikte organlarda ve or-gan sistemlerinde ortaya çıkan değişiklik-ler sonucunda, vücudun çeşitli stres ve değişen koşullara adaptasyonu azalmıştır. Dolayısı ile yaşlılarda sadece hastalıkların klinik boyutu ve bununla bağlantılı olarak tanısal mantık değil, tedavi yaklaşımları da özellik arz etmektedir. Yaşlılarda hasta-lıkların mekanizması ve nedenleri değer-lendirildikten sonra, bu duruma özgü te-davi yöntemini belirlemek gerekir. Çeşitli seçeneklerin içinden etkinliği ve güveni-lirliği kaliteli, bilimsel araştırma ve yayın-larla kanıtlanmış olan ilaç seçilmeli ve yaş-lı hastaya özgü bir dozaj şeması hazırlan-malıdır.

Yaşlılarda ilaç farmakolojisini etkileye-bilecek fizyolojik değişiklikler sonucunda, ilacın dokular tarafından emilimi, vücut içindeki dağılımı, vücuttaki kullanımı, vü-cuttan atılımı ve etki etmesi beklenen do-kulardaki reseptör duyarlılığında ortaya çıkan farklılaşmalara bağlı olarak; etkisi de farklılıklar arz etmektedir. Yaşlılarda en sık yan etki oluşturan ilaç grubu santral sinir sistemi depresyonu yapan ilaçlardır, bun-ları antibiyotikler, analjezikler, antikoagü-

lanlar, antihipertansifl er, bronkodilatatör-ler, diüretikler ve oral hipoglisemik ajanlar izlemektedir. İlaç yan etkisi olabileceğini düşündürmesi gereken bulguları ise yaşlı-lar göz önüne alındığında şöyle sıralanabi-lir; depresyon, konfüzyon, huzursuzluk, düşme, hafıza kaybı, ekstrapiramidal sis-tem bulguları (Parkinsonizm, tardiv diski-nezi), konstipasyon ve inkontinans.

Türkiye’de 23 ildeki huzurevlerinde ya-pılan araştırmada; huzurevi sakinleri tara-fından en sık kullanılan ilaçların kardiyo-vasküler sistem ilaçları ve analjezikler ol-duğu dikkati çekmiş, çoklu ilaç kullanımı ile ilaç yan etkileri arasında da pozitif kore-lasyonlar saptanmıştır.1944 bireyin katıl-dığı bu çalışmada; katılımcıların %11.7 si dört ilaç, % 17.3 ü ise beş veya daha fazla sayıda ilaç kullanmakta olup, en sık kulla-nılan ilaç gruplarının; kardiyovasküler sis-tem ilaçları (%26.7),analjezik ve antiinfl a-matuar ilaçlar (%20.8) ve hematopoetik sistem ilaçları(%14.8) olduğu görülmüştür. Polifarmasi ve bildirilen ilaç yan etkileri arasında pozitif korelasyon saptanan ça-lışmada, reçetesiz ilaç kullanım oranının ise kadınlarda %7.0, erkeklerde ise %6.0 olduğu belirlenmiştir.

Yine ülkemizin 12 farklı şehrinde 65 yaş ve üzerindeki 1433 yaşlı ile görüşülerek çoklu ilaç kullanımının araştırıldığı bir baş-ka çalışmada; 12 ildeki üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerine değişik yakınmalar ile ardı sıra baş vuran yaşlılar ile doktorlar tarafından yüz-yüze görüşmeler yapılmış-tır. Araştırmaya katılan yaşlıların % 84,7’si-nin sürekli kullandığı bir ilacı olduğu sap-tanmıştır. Çalışmaya katılanların % 15,3’ü ilaç kullanmadığını, %23,2’si sadece 1 ilaç kullandığını; %17’si 2 ilaç; %19,2’si 3 ilaç; %38,2’si ise 4 veya daha fazla ilaç kullandı-ğını ifade etmiştir.

Ankara’da 65 yaş ve üzerindeki 1300 kişi ile yapılan yüz yüze görüşmelerde yaş-lıların yarısından fazlasının sürekli ilaç kul-landığı, çoklu ilaç kullanımının kadınlarda daha fazla olduğu dikkati çekmiş, ancak yapılan karşılaştırmalarda bir doktor öne-risi veya reçetesi doğrultusunda ilaç kulla-nımının kadınlarda daha yaygın olduğu saptanmıştır. Ayrıca dört ve daha fazla ila-cın bir arada kullanımının en fazla 71-80 yaş grubunda olduğu, yaş ilerledikçe çok-lu ilaç kullanımının azaldığı belirlenmiştir.

Yan etkiler

Yaşlılık döneminde en sık görülen ilaç yan etkileri; ağız kuruluğu, konfüzyon, bi-

lişsel bozukluk, hipotansi-yon, akut böbrek yetmezli-ği, ödem ve kalp yetmezli-ğinin kötüleşmesi, gastro-intestinal fonksiyonlarda değişme, yürüyüş ve hare-ket bozukluklarıdır. Yaşlı-larda ilaç yan etkisi erişkin popülasyona göre iki kat daha fazla görülmekte ve bu durumun kullanılan ilaç sayısının artmasına bağlı olarak fazlalaştığı dikkati çekmektedir. İleri yaştaki kişilerin hastane başvuru-larının %28ini kullandıkları ilaçlara bağlı sorunlar oluş-turmakta, bunların %70 i de ilaç yan etkileri olarak bildirilmektedir. Genellikle letarji ve konfüzyon gibi

özgün olmayan bulgular nedeniyle, uza-mış veya artmış ilaç yan etkinlerinin tanısı zor olmaktadır. Semptomlara yönelik yeni ilaçların yazılması ise süreci kısır bir dön-güye sokmaktadır. Bu gerçekler ışığında; geriatrik yaş grubundaki bir hastanın ilk değerlendirilmesinde, kullanılan ilaçlara bağlı yan etki olup olmadığının öncelikle değerlendirilmesi ve dışlanması gerek-mektedir.

Çoklu ilaç kullanımı

İleri yaşlarda çoklu ilaç kullanımına ze-min hazırlayan en önemli faktörler; hasta-nın farklı doktorlara giderek çok sayıda re-çete alması, doktorların fazla sayıda ilaç yazmaya eğilimli olmaları, hastaların fazla sayıda ilaç beklentilerinin olması, yaşlılar-da tanıdan ziyade semptoma yönelik ola-rak ilaç kullanılması, doktorların eski ilacı kesip yeni ilaca başlama eğilimi, hastanın veya doktorun tercihi olarak kullanılan ilaçların otomatik olarak tekrar yazılması, çok sayıda reçetesiz ilaç satılması, yaşlı hastaların aile bireylerinden veya çevre-den ilaç alarak kullanma eğilimlerinin ol-masıdır.

Yaşlılıkta akılcı ilaç kullanımına yönelik öneriler

Yaşlı hastaya ilaç önerilirken tedavi 1. mutlaka bireyselleştirilmeli; o hasta-ya en uygun ilaç seçilmelidir.

Tedaviye başlamadan önce bir tanı 2. konmuş olmalıdır; sadece hastalık belirtileri için ilaç önerilmemelidir.

Tıbbi sorunlar olanaklar elverdiğince 3. ilaçsız olarak tedavi edilmeye çalışıl-malıdır.

-Hastanın bildirdiği sorunların ilaca 4. bağlı olup olmadığı değerlendirilme-lidir.

Başka doktorlar tarafından ilaç yazı-5. lıp yazılmadığı sorulup araştırılmalı-dır.

İyi bir ilaç kullanım öyküsü alınmalı-6. dır (Kullandığı tüm ilaçlar ve herbal ürünler belirlenmelidir).

Tedavi hedefl eri belirlenmelidir (Has-7. talığa ait bir semptom mu yoksa kul-lanılan bir ilacın yan etkisi mi tedavi edilmek istenmektedir?)

Tedaviye uyumu artırmak açısından 8.

tedavi planı mümkün olduğunca ba-sitleştirilmelidir.

Aynı etki ve yan etki profiline sahip 9. ilaç seçenekleri varsa geriatrik yaş grubu ile ilgili bilimsel verileri olan ilaç tercih edilmelidir.

İlaca mümkün olan en düşük dozda 10. başlanmalı, eğer gerekiyorsa doz kontrollü olarak artırılmalı, doz ayar-laması dikkatle yapılmalıdır.

Sedasyon yapan, sakinleştirici özelli-11. ği olan ilaçlar kişinin günlük yaşa-mındaki faaliyetlerini etkileyebilece-ği için dikkatle önerilmeli ve kullanıl-malıdır.

Yan etkisi olabilecek ilaçlar mümkün 12. olduğunca kısa sürede kullanılıp, ke-silmelidir.

İlaçlar gerekli kan-idrar incelemeleri 13. gibi laboratuar testleri yapıldıktan sonra reçete edilmelidir.

Hastanın tedaviye uyumunu artır-14. mak için kullanım takvimi hazırlan-malı, ilaç kutuları belirgin olarak eti-ketlenmelidir.

Tedavi düzenli olarak gözden geçiril-15. meli ve gereksiz ilaçlar tedaviden çıkarılmalı, tekrar tekrar reçeteye ya-zılmamalıdır.

Hastadan halen kullanmakta olduğu 16. reçeteli ve reçetesiz ilaçları getirmesi istenmelidir; reçetesiz olarak tüketi-len vitaminler, laksatifl er, mineraller, analjezikler ve bitkisel-doğal ilaçlar da çoklu ilaç kullanımı bağlamında önem arz ederler (Herbal ürünlerin kullanımından kaçınılmalıdır).

Aynı anda çok sayıda organ üzerine 17. etkisi olan ilaçlardan kaçınılmalıdır.

Özgün olmayan semptomlar için 18. yeni ilaç eklenmemeli, mümkünse aynı anda iki yeni ilaca başlanmamalı ve açık bir endikasyonu olmayan ila-ca devam edilmemelidir.

En az 6 ayda bir hastaların ilaçları 19. gözden geçirilmelidir.

Sağlık çalışanları ve hastalar arasın-20. daki iletişim artırılmalı, yaşlı hastalar ve yakınları ilaçların olası yan etkileri konusunda eğitilmelidirler.

Diüretikler, anjiotensin dönüştürücü 21. enzim inhibitörleri, antiepileptik ilaç-lar, antikoagülanlar, antiartimikler ve dijital gibi ilaçları kullanan hastaların, düzenli olarak kan testleri veya teda-viye özgü uygun laboratuar incele-meleri (karaciğer, böbrek fonksiyon testleri, ilaç kan düzeyi v.s) yaptırıl-malı; olası yan etkiler ve/veya toksisi-te yönünden değerlendirilmelidirler.

KAYNAKLAR

1 Arslan Ş,Atalay A,Gökçe-Kutsal Y:Drug use in older people.J Am Geriatr

Soc 2002; 50:1163-1168.

2 Gökçe-Kutsal Y:Yaşlılarda analjezik ve antiinfl amatuar ilaçların akılcı

kullanımı. In:Gökçe-Kutsal (Ed) Geriatri 2002,Turgut Yayıncılık, İstan-

bul, 2002,s:173-179.

3 Gökçe Kutsal Y. Yaşlılarda çoklu ilaç kullanımı. Turkish Journal ofGeriat-

rics 2006; Special Issue,37-44

4 Gokce Kutsal Y, Barak A, Atalay A, Baydar T, Kucukoglu S, Tuncer T,

Hizmetli S, Dursun N, Eyigor S, Saridogan M, Bodur H, Canturk F,

Turhanoglu A, Arslan S, Basaran A.Polypharmacy in Elderly.J Am Med

Dir Assoc 2009:10(7):486-490

AKILCI İLAÇ KULLANIMI Prof. Dr. Yeşim GÖKÇE KUTSAL //

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 11

www.geriatri.org

Dünyada sanayi toplumuna geçiş sü-reciyle birlikte gündeme gelen “maliyetle-rin düşürülmesi” kavramının sağlık sektö-rüne yansımalarından birisi de “Evde Ba-kım” hizmetleridir. Günümüzde ortalama yaşam süresinin uzaması sonucunda ileri yaşta olanların sayısının artması; tıp ve teknolojideki gelişimin sağlık hizmetleri-nin birçoğunun evde verilmesine olanak sağlaması; hastanede yatış süresinin kısal-ması ve günlük cerrahinin artması evde bakımın önemini arttırmıştır. Evde bakıma gereksinim duyanların büyük çoğunluğu-nu yaşlılar oluşturmaktadır. Yaşın ilerle-mesiyle fizyolojik, psikososyal değişiklik-lerin ve kronik hastalıkların artmasına kar-şın yaşlıların büyük çoğunluğu gerekli destekleri alarak yaşamlarını evlerinde sürdürmek istemektedirler. Ülkemizde de evde bakıma gereksinim duyan yaşlı sayısı giderek artmaktadır. Sağlık Bakanlığı tara-fından 2002 yılında geliştirilen “Ulusal Yaş-lı Sağlığı Programı” stratejilerinden biri “yaşlıların ülke koşullarına uygun evde ba-kımına yönelik uygulamaların geliştirilme-si ve yaygınlaştırılması”dır. Ayrıca Sağlık Bakanlığı 2005 yılında “Evde Bakım Hiz-metlerinin Sunumu Hakkında Yönetme-lik” hazırlamıştır. Evde bakım esas olarak bireyin gereksinimlerinin evinde karşılan-masını kapsamaktadır. Evde bakımın kap-samı bireyin gereksinimleri doğrultusun-da değişiklik göstermektedir.

Yaşlının evde bakımı; sağlık ve sosyal hizmet gereksiniminin belirlenip para ödenerek alınacak hizmetlerin ve ödeme yapılmaksızın alınacak aile ve arkadaş yar-dımlarının koordine edilerek yaşlı bireyin mümkün olduğunca bağımsız yaşamasını sağlamak olarak tanımlanır.

Yaşlının evde bakımında amaç yaşlının sağlığının, fonksiyonunun ve rahatının en üst düzeyde sürdürülmesini ve bozuldu-ğu durumlarda düzeltilmesini sağlamak-tır. Yaşlının kendi bakımına aktif olarak ka-tılımı çok önemlidir. Yaşlının uygun bakımı alabilmesi için 1- Yaşlının fizyolojik, psiko-lojik ve sosyoekonomik durumu 2- Yaşlı-nın yakınları ve bakımında yer alanlar 3- Yaşlının ihtiyaç duyduğu hizmetler 4- Yaş-lının yaşadığı ortam olmak üzere dört te-mel alana ilişkin bilgi toplanmalı ve değer-lendirme yapılmalıdır.

Yaşlıya yönelik toplanılan bilgi ve de-ğerlendirmeler doğrultusunda sağlık eki-bi tarafından yaşlının katılımı ile bakım planı hazırlanır. Bakım planında yaşlının/yaşlıya bakım veren kişinin eğitimi önemli bir yer tutmaktadır.

Yapılacak eğitimle yaşlıya kendi bakı-mı ve bağımsızlığı için gerekli bilgi ve be-ceriler kazandırılır. Eğitim ve uygulamalar;

Sağlığın korunması, hastalıkların ön-• lenmesi ve sağlığın geliştirilmesi,

Yaşlanma nedeniyle gelişen fizyolo-• jik, psikososyal değişiklikler ve yaşlı-larda sık görülen kronik hastalıklarla baş etme,

Evde güvenlik ve emniyetin geliştiril-• mesi olmak üzere temel üç alanda gerçekleştirilir.

Bakıma yönelik temel bilgi ve becerile-rin öğretilmesi, yaşlının geri kalan ömrünü fonksiyonel ve daha az sorun yaşayarak sürdürmesine katkıda bulunur.

1- Sağlığın Korunması, Hastalık-ların Önlenmesi ve Sağlığın Gelişti-rilmesine Yönelik Eğitim ve Uygu-lamalar:

Sağlıklı yaşam ilkelerini,•

Hastalıkların önlenmesini,•

Hastalıklar gelişmeden erken dö-•

nemde tanınmasını kapsamaktadır.

2-Yaşlanma Nedeniyle Gelişen Fizyolojik, Psikososyal Değişiklikler ve Sık Görülen Kronik Hastalıklarla Baş Etmeye Yönelik Eğitim ve Uygu-lamalar:

• Yaşlanmanın bedendeki sistemler

üzerine etkileri ve gelişen sorunların

çözümüne yönelik eğitim ve uygula-

maları,

• Yaşlılarda sık görülen kronik hastalık-

larla baş etmeye yönelik eğitim ve

uygulamaları kapsamaktadır.

3- Evde Güvenlik ve Emniyetin Geliştirilmesine Yönelik Eğitim ve Uygulamalar:

Yapılan çalışmalar yaşlıları en fazla teh-

dit eden durumların; düşmeler, yanmaya

ilişkin yaralanmalar, yaşlı istismarı, uygun

olmayan tedavi, intihar, travmatik beyin

yaralanmaları, araba kullanmaya yönelik

sorunlar ve dolandırılma olduğunu gös-

termektedir. Bu nedenle bu yazıda yaşlı-

nın evde bakımında temel üç alanda yapı-

lacak eğitim ve uygulamalardan ilk ikisine

konu başlıklarıyla yer verilmiş olup evde

güvenlik ve emniyetin geliştirilmesine yö-

nelik eğitim ve uygulamalar açıklanacak-

tır.

Yaşlı bakımı planlanırken yaşlıyı tehdit

eden ya da tehdit edebilecek durumlar

belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren ki-

şinin eğitimi planlanır.

Evde Güvenlik ve Emniyet İçin Eğitim

Planı Geliştirilmesi

Yaşlının önce güvenlik ve emniyet açı-

sından riskleri belirlenir ve bu doğrultuda

eğitim planlanır.

A.Güvenlik ve Emniyet Açısından Riskle-rin Belirlenmesi

DüşmelerEvin güvenlik yönünden değerlendi-

rilmesi;

Aydınlatma yeterli mi, geçiş alanları • boş ve uygun mu, yer döşemesi gü-venli mi?

Yaşlının düşme riski yönünden de-• ğerlendirilmesi;

Düşme öyküsü•

Görme ya da işitme kaybı•

Yaş•

Bilinç durumu•

Denge problemleri•

Kan basıncını ya da dikkat düzeyini • etkileyen ilaçlar

Alkol alımını içerir.•

Travmatik Beyin YaralanmalarıBasit bir kafa travmasından sonra bile

aşağıdaki travmatik beyin yaralanması be-lirti ve bulguları değerlendirilmelidir;

Baş ağrısı•

Konfüzyon•

Baş dönmesi•

Bulanık görme•

Bulantı ve kusma•

Konuşma değişikliği•

Bir ya da iki pupilin genişlemesi•

Ateşle İlgili YaralanmalarYaşlının evde ateşle yaralanma riski aşa-

ğıdaki sorularla belirlenmelidir.

Yangın dedektörü var mı?•

Evde birden fazla güvenli çıkış var • mı?

Yangın anında uygulanacak acil planı • var mı?

Sigara içiyor mu?•

Odun sobası var mı?•

Yaşlı İstismarı ve Uygun Olmayan Tedaviler

Yaşlı birey istismar ve uygun olmayan tedavi riski yönünden değerlendirilmeli-dir;

Yaşlı istismarının yasal bir sorun ol-• duğu unutulmamalı, böyle bir du-rum varsa bildirilmelidir.

İstismar fizyolojik, psikolojik ve fi-• nansal olabilmektedir.

Araba Kullanım GüvenliğiAraba kullanma yetisini etkileyebile-• cek tıbbi ya da ilaçlara ilişkin durum-lar

Araba kullanma yetisini etkileyen • görme, işitme ve bilişsel fonksiyon değişiklikleri değerlendirilir.

DolandırılmaYapılan çalışmalar dolandırılmaktan

etkilenenlerin çoğunluğunun yaşlı birey-ler olduğunu ortaya koymaktadır.

• Yaşlılara kendilerini dolandırılmak-• tan nasıl koruyacakları örneklerle açıklanmalıdır.

B. Emniyet ve Güvenlik Açısından Belir-

lenen Riskler Doğrultusunda Eğitimin Plan-

lanması

Yaşlanma ve Sağlık Sorunlarına Yönelik Olarak

İlaçların kullanım amacı, dozu, etkisi ve yan etkilerine ilişkin açıklama yapılır ve ya-zılı bilgi verilir.

İlaç kullanımını hatırlatıcı yöntemler • açıklanır.

Acil durumlarda ulaşılacak telefon • numaraları kolaylıkla görülebilecek yerlere (buzdolabı kapısı, telefon defteri vb.) konulur.

Hekime ya da hemşireye başvurul-• masını gerektirecek belirti ve bulgu-lar açıklanır ve yazılı bir listesi hazırla-nır.

Yaşlının banyo yapması, bireysel ba-• kımı ve yemeklerinin hazırlanması için yardım alması planlanır.

Beslenmeye yönelik olarak:Temel besin gereksinimi konusunda • açıklama yapılır.

Sağlık sorunlarını dikkate alan besin • alışveriş listesi planlanır.

Sosyal ilişkilerini sürdürmeye yö-nelik olarak:

Yaşlı birey, aile üyeleri ve arkadaşları • ile iletişim kurması için desteklenir.

Evin bakımına yönelik olarak:Evin bakımı, onarımı ve temizlenme-• si için hizmet alınması planlanır.

Yanmaya ilişkin yaralanmalara yöne-• lik olarak:

Eve duman dedektörü konulması • sağlanır.

Yangın durumunda ulaşılacak acil te-• lefon numaraları ve evden çıkış planı açıklanır.

Baca bakımının her yıl yapılması, or-• tamda birikmiş gazete ve dergilerin bulundurulmaması sağlanır.

Düşmelere yönelik olarak:Evde koridorların boş olmasının, ye-• terli aydınlatmanın ve döşemenin kaygan olmaması gibi önlemlerin önemi açıklanır.

İhtiyaç olduğunda ulaşılacak telefon • ve kişiler hakkında açıklama yapılır.

Yaşlı istismarına yönelik olarak:Yaşlı birey istismara ilişkin riskler ve ya-

sal düzenlemeler konusunda bilgilendiri-lir.Yaşlının bakımı planlanırken yaşlıyı teh-dit eden ya da tehdit edebilecek durumlar belirlenip yaşlının/yaşlıya bakım veren ki-şinin eğitiminde bu konulara odaklanılırsa yaşlı birey sadece kendisini güvende his-setmekle kalmaz aynı zamanda yaşamı da güvence altına alınmış olur. Evde bakım ile yaşlı bireyde sağlık sorunlarının geliş-mesi önlenir ve yaşam kalitesinin artması sağlanır.

YAŞLININ EVDE BAKIMINDADİKKAT EDİLECEK NOKTALAR

Prof. Dr. Fethiye ERDİL // Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Öğretim Üyesi,

GEBAM Yönetim Kurulu Üyesi

12 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

Vücudun diğer dokularında olduğu gibi yaşlanmaya bağlı olarak ağız dokuları ve dişler değişikliğe uğrar. Yumuşak dokular (diş eti ve yanaklar) esnekliğini kaybeder ve kaslar yumuşar ve zayıfl ar. Kullanılan ilaçlara bağlı tükürük azalır, bunun sonu-cunda ağız kuruluğuna bağlı çiğneme zorlaşır ve ağız dokuları daha kolay zede-lenir.

Yaşlanmayla diş minesinde aşınmalar meydana gelir ve dişlerin kron boyu kısalır ve minenin altında yer alan dentin dokusu açığa çıkar. Aşınmaya bağlı olarak, yaşlıda dişler, gençlerdekine kıyasla ışığı farklı ola-rak yansıtır. Bu durum dişlerin renginde koyulaşmaya yol açar. Dentin kalınlığı ar-tar, pulpa odası ve kanallarında daralmaya yol açar. Tübüllerin tıkanması, dentin do-kusundaki hassasiyeti ortadan kaldırır. Bu yüzden bazı dental işlemler anestezi kul-lanmadan yapılabilir. Ayrıca, pulpaya gi-ren damar, sinir de azalır. Bu yüzden, pul-pa dokusunun travmaya karşı cevabı aza-lır. Yaşlıda kök çürükleri artar. Ayrıca, pul-pa dokusunda yaşlanmaya bağlı olarak oluşan değişiklikler, endodontik tedavinin başarısını kısıtlayabilir.

Diş çürükleri

Dişler nişastalı, karbonhidrat içeren besinler kolalı içecekler, şekerli gıdalar ve yapışkan besinler ile sık olarak karşılaşınca diş çürüğü oluşur. Ağız içinde bazı doğal bakteriler vardır ve bunlar dişler üzerinde plak denilen yapışkan, renksiz bir tabaka oluştururlar. Diş plağı gözle görülmez an-cak milyonlarca bakteri barındırır. Plak ta-bakasının, yiyecek artıkları ile birleşerek asit oluşturması için 20 dakikada yeterli-dir. Asit diş üzerindeki kalsiyumun erime-sine neden olur. Bir bölgedeki çürük olu-şumu 6–8 yıl gibi uzun bir süre alacağı gibi, 6 ay gibi bir sürede de diş minesinin üst kısmı eriyerek çürük oluşabilir. Eğer küçük bir kavite oluşmuşsa bile, çürük de-vam eder çünkü dişin kendini onarma ye-teneği yoktur. Herkesin ağzında bakteri olduğu için tüm bireyler çürük riskine sa-hiptir. Ancak diyetlerinde yüksek oranda şeker bulunanlar, ağız kuruluğu olanlar, çok sayıda dolguları olanlar, dişlerini iyi fır-çalamayanlar risk grubu oluşturmaktadır. Dolguların ve kaplamaların altında da çü-rükler oluşabilir. Diş çürüğü açısından ço-cuklar ve yaşlı kimseler daha yüksek risk grubudur.

Özellikle ağız kuruluğu olanlarda yaş-landıkça çürük oranı artar Yaşlı bireylerde diş çürükleri genellikle diş etine yakın böl-gelerde ortaya çıkar. Diş eti çekilmesine bağlı diş kökleri açıkta ise kök çürükleri de meydana gelir. Diş etine yakın ve kök yü-zeyindeki çürüklerin tedavi edilmesi ge-nellikle daha zordur.

Periodontal hastalıklar

Yaşlılarda diş kaybının en önemli ne-deni periodontal hastalıklardır. Diş plağı-nın fırçalama işlemi sırasında diş üzerin-den uzaklaştırılması gerekir. Diş plağı için-deki bakteriler, dişeti iltihabına neden olurlar. Hafif dişeti hastalığı olan ‘’gingivitis’’de, dişeti pembeden kırmızıya dönüşür, hafif şişer ve kolayca kanar. Ge-nellikle fazla rahatsızlık vermez. Gingivitis yetersiz ağız hijyeni sonucu ortaya çıkar. Gingivitis diş hekiminin tedavisi ve evde iyi ağız bakımı ile düzelir. Gingivitis tedavi edilmez ise ilerleyebilir ‘’periodontitis’’ oluşur, zamanla plak yayılır ve diş eti çizgi-sinin içine doğru büyür. Bakteri içinde üre-

tilen toksinler diş etinde imitasyon oluştu-rur ve dişin çevresindeki dokular ve ke-mikte iltihabi reaksiyon ortaya çıkar. So-nuçta diş eti, dişten ayrılır, diş ve diş eti arasında temizlenemeyen cep adı verilen boşluklar oluşur. Hastalık ilerledikçe cep-ler derinleşir ve daha fazla dişeti ve kemik zarara uğrar. Genellikle bu olaylar gelişir-ken fazla belirti yoktur. Sonuçta dişin çev-resindeki kemikte rezorbsiyon olur ve diş sallanmaya başlar ve çekilmesi gerekir. Bu durum genellikle birden fazla dişi etkiler. Anemi ve diyabet gibi sistemik hastalıklar diş etinde infl amasyon ve ağızdaki tüm yumuşak dokularda iyileşmenin gecikme-si gibi etkilere sahiptir.

Protez kullanmak

Hareketli (takılıp çıkarılabilen) protez-ler, dişlerin bir kısmı veya tamamının ek-sikliğinde uygulanan protezlerdir. Bu pro-tezler, ağızda doğal dişlerin bir kısmı var-sa, bu dişleri çevreleyen metal kancalar veya hassas tutucularla yerinde dururlar. Ağızda hiç diş kalmamışsa yani tam protez kullanılıyorsa, bu protezler, tamamen ağız ve çevre dokuları tarafından yerinde tutu-lur. Tam protezlerin ağızda durması, kişi-nin dil, dudak ve yanaklarını kontrolüne ve bu bölgedeki kaslarını protezi yerinde tutacak şekilde doğru kullanmasına bağlı-dır.

Alt protezler, üst protezlere göre daha fazla hareket eder. Aşırı dil, dudak ve ya-nak hareketleri ise her protezi yerinden çı-karabilir.

Hareketli protez kullananların protez-lerinden memnuniyetleri, büyük oranda, ağızda mevcut olan doğal diş sayısına, bu dişlerin sağlığına, protezleri taşıyan kemik dokusunun yüksekliğine ve yumuşak do-kunun sağlığına bağlıdır. Bu nedenle, di-ğer kişilerin protezleri ile kendi protezleri-nizi kıyaslamayınız.

Kişinin, kendi gayreti ve isteğinin de protezin kullanılabilirliğini önemli ölçüde etkiler, özellikle hiç diş bulunmaması du-rumunda, protezden beklentinin fazla ol-maması gerekir. Yapılan araştırmalara göre, alt ve üst tam dişsizlik durumunda, protezlerin, doğal dişlerin sadece % 20-30’u kadar işlev gördüğü anlaşılmıştır. Bu nedenle, protez kullananların besinleri kü-çük lokmalar halinde uzun süre çiğnemesi gerekir.

Diş implantları

Eksik dişleri yerine koymak amacıyla son senelerde kullanılmaya başlanmıştır. Sigara içenlerde ve diyabetli hastalarda başarısızlık yüzdesi daha yüksektir. İmp-lant yerleştilecek bölgede uygun keik ka-lınlığı ve yüksekliği olmalıdır. Bazen dişin çekildiği seans yerleştirilebilir. Maliyeti yüksektir ve implantların kemiğe osseoin-tegre olması için vakaya göre belli bir süre beklemek gerekir.

Ağız hijyeninin önemi

Yiyecek artıkları, plak ve tartar dişlerin çürümesine ve diş eti hastalıklarına yol açar. İyi ağız hijyeni ile diş eti hastalıkları ve diş çürükleri önlenebilir.

Diş fırçalama ve diş ipi kullanımı

Dişleri ve diş etlerini temizlemek için doğru fırçalama önemlidir. Diş fırçası yu-muşak, naylon kıllı ve yuvarlak uçlu olma-lıdır. Böylece fırçalama işlemi sırasında diş-ler ve diş etleri zarar görmez. Diş fırçalama işlemi küçük hareketlerle, dişetini de içine

alacak şekilde, yapılmalı, özellikle en arka dişlerin, dolgu ve kronların temizliğine önem verilmelidir. Dil de fırçalanmalıdır.

Diş plağı, ancak fırçalama ve diş ipi kul-lanımı ile uzaklaştırılır, ağzın sadece çalka-lanması yeterli değildir. Eğer diş plağı kal-dırılmazsa, iki günden kısa bir sürede diş taşına dönüşebilir. Diş taşı o kadar serttir ki ancak, bir diş hekimince yapılan diş taşı temizliği sonucu uzaklaştırılabilir. Diş taş-ları uzaklaştırılmaz ise dişi çevreleyen ke-miğin erimesi söz konusudur.

Öneriler

Dişler günde en az iki kez, tercihan kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce fırçalanmalıdır. Diş fırçalama işlemi bitince dili de fırçalamak gerekir. Diş-lerin yanlış fırçalanması, dişetlerine zarar verebilir ve diş minelerinin aşın-masına neden olabilir.

Yeterli diş fırçalama en az iki dakika yani 120 saniyede yapılabilir.

Günde bir kez diş araları diş ipi ile te- mizlenmelidir. Diş ipi ile diş fırçasının ulaşamadığı diş araları ve diş eti böl-geleri temizlenebilir. Daha önce diş ipi kullanmamış bireylere diş ipi kul-lanmak önceleri zor gelebilir ancak zamanla alışılır. Ancak kol ve parmak-larının hareketleri kısıtlı olan bireyle-rin diş ipi kullanmaları zordur.

6 ayda bir dişlerdeki plak ve diş taşla- rını uzaklaştırmak için, diş hekimine gidilmeli ve diş taşı temizliği yaptırıl-malıdır.

Ağız içinde varsa protezler ve kron, köprülerin temizliği de önemlidir. Bu amaçla özel olarak üretilmiş diş ipleri ve ara yüz fırçaları kullanılmalıdır. – Hareketli protez kullanan bireyler her yemekten sonra protezlerin yı-kamayı ve ağzınızı çalkalamayı alış-kanlık haline getirmelidir. Günde iki kez protezler ağızdan çıkarılarak özel üretilmiş protez fırçası ile ve sabunla temizlenmelidir.

Fırçalama işleminden sonra protez- leri temizlemek için üretilmiş suda eriyen tabletleri

kullanabilir, bu amaçla üretilmiş toz şeklindeki ürünler ise, aşınmaya ne-den olacağı için kullanılmamalıdır.

Öğün aralarında şekerli gıda tüketi- minden kaçınılmalıdır. Eğer, şekerli gıda alındıysa ve diş fırçalama olana-ğı yoksa en azından ağız suyla çalka-lanmalıdır.

Portakal ve limon gibi yüksek oran- da asit içeren meyvelerin tüketimin-den sonra dişlerin hemen fırçalan-ması yerine, ağzın su ile çok iyi çalka-lanması gerekmektedir. Diş fırçala-ma işlemi bir süre sonra yapılmalıdır. Aksi takdirde, dişlerde aşınma ortaya çıkacaktır.

Ağız kuruluğunuz varsa, şekersiz sa- kızlar ve nemlendirici ajanlar bireyi rahatlatabilir. Ağız kuruluğu, ayrıca, protezlerin tutuculuğunu da olum-suz yönde etkiler, gün içinde bir kaç kez suyla gargara yaparak bu sorunu çözmek mümkündür.

Oral hijyeni sağlamak için birçok me- kanik yardımcılar üretilmiştir. Bunla-rın bir kısmı yaşlılar için uygundur.

Pilli diş fırçalarının kullanımı uygun-dur, tutacak kısmı daha geniş olduğu için el daha iyi kavrar ve elini iyi kul-lanamayan bireylerde oldukça kulla-nışlıdır.

Diş arası fırçaları küçük değiştirilebi- len fırçalara sahiptir ve dişlerin arası-nı temizlemek için kullanılırlar. Özel-likle diş eti çekilmesine bağlı dişlerin aralarında boşluklar varsa diş arası fırçalar kullanılmalıdır. Ağız duşları da temizlemede çok etkilidir, diş ara-larındaki kalıntıları bile temizler. An-cak diş etinde cep dediğimiz boşluk-ları olan bireylerin ağız duşunu dik-katli kullanması gerekir, çünkü yiye-cek artıkları bu cep boşluklarına iti-lip, ciddi irritasyonlara neden olabilir. Bu konuda diş hekimine danışılmalı-dır.

Ağız kokusu

Popülasyonun % 40 ında görülür, çe-şitli etkenler vardır:

• Ağız ve diş temizliğinin yetersiz ol- ması

• Diş eti hastalıkları

• Soğan, sarımsak gibi yiyecekler

• Tütün ürünleri kötü ağız kokusuna neden olmasının yanı sıra dişleri bo-yar ayrıca ağız dokularını irrite eder

• Alkol

• Ağız kuruluğu olanlarda daha sık görülür. Tükürüğün ağızdaki birçok partikülü uzaklaştırıcı, dişleri ve dili adeta yıkayıcı etkisi vardır.

• Sistemik rahatsızlıklar (solunum yollarındaki lokal enfeksiyonlar, kro-nik sinuzit, post nazal akıntı, kronik bronşit, kanser, diyabet, mide, bar-sak, karaciğer ve böbrek rahatsızlık-ları)

• Ayrıca birçok birey sabah kalkınca kötü ağız kokusundan şikâyetçidir. Bu durum uyku sırasında tükürük salgısının azalması nedeniyle asidik ve diğer atıkların ağızda toplanması sonucu olur. Bu nedenle yatmadan dişleri fırçalamak ve diş ipi uygula-mak ve sabah kalkınca dişleri ve dili fırçalamak, sabah kokusunu ortadan kaldırır.

KAYNAKLAR

1. Berg R, Morgenstern NE: Physiologic changes in the elderly. Dent Clin

North Am 1994; 41(4): 651-668.

2. Holm-Pedersen P : Pathology and Treatment of Periodontal Disease.

Holm-Pedersen P-Löe H (Ed.): Geriatric Dentistry. A Textbook of Oral

Gerontology. Munksgaard. Copenhagen,1986.

3. Budtz-Jorgensen E. Prosthodontics for the Elderly, Quintessence

Publishing Co. Inc. Chicago, 1999.

YAŞLANMA SONUCU AĞIZ VE DİŞ DOKULARINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİKLİKLER Prof. Dr. Nur HERSEK // Hacettepe Üniversitesi

Diş Hekimliği Fakültesi Protetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 13

www.geriatri.org

Son yüzyılda ortalama yaşam süresi önemli bir artış göstermiş, genel toplum içinde yaşlı bireylerin oranı artmıştır. Bu artış hem gelişmiş ülkelerde hem de geliş-mekte olan ülkelerde görülmektedir. Ge-lecek on yıllarda insan ömrünün uzaması ile birlikte yaşlı nüfusun genel nüfusa ora-nının giderek artacağı öngörülmektedir.

Yaşlılık dönemi 60 yaş üzeri olarak tarif edilir. Bu yaş genellikle bireylerin iş ya-şamlarının sonuna yaklaştıkları ve emekli-liği planladıkları veya emekli oldukları, ebeveynlik sorumluluklarının bittiği, yani erişkinlik dönemi görevlerinin sonlandığı bir dönemdir. Dolayısıyla yaşlılıkla birlikte bireylerin yaşamlarında önemli rol kayıp-ları veya rol değişimleri olmaktadır, ve bu değişimlerin getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Kişilerin ken-dilerine ve yaşamlarındaki hedefl erine ba-kışları, başa çıkma mekanizmaları, kişilik yapıları bu değişimlerle ve getirdiği so-runlarla nasıl başa çıkacaklarını ve yaşlılık-taki yaşam biçimlerini belirlemekte çok önemlidir, ancak toplumun yaşlı bireye bakışı ve yaşlılık dönemi hakkındaki algısı ve görüşü de yaşlılık dönemi yaşantılarını belirleyicidir.

Birçok toplumda yaşlılığa dair negatif stereotipler ve negatif tutumlar bulunur. Yaşlılık dönemi genellikle üretkenliğin son bulduğu, sağlık sorunlarının ön plana geç-tiği, bağımlılığın geliştiği, durağan bir dö-nem olarak görülür. Yaşlı bireylerin genel-likle hafıza problemleri yaşadığı, yeni şey-ler öğrenemedikleri, dolayısıyla yenilikle-re ve değişime açık olmadıkları, yalnız ve sosyal olarak izole oldukları, kişiliklerinin de bu durumlardan negatif yönde etkilen-diği düşünülür. Yaşlılar işgücüne ve üreti-me katılmazlar, dolayısıyla ekonomik ola-rak hem aile hem toplumun sırtında yük olurlar görüşü yaygındır. Sıklıkla rastlanan bir başka hata da yaşlılık döneminin ço-cuklukla eş görülmesi, yaşlıların erişkinlik-teki kapasiteleri göz önüne alınmaksızın kendi işlerini yürütemeyen, günlük aktivi-telerle başa çıkamayan ve yaşamlarının kontrolünü elinde bulunduramayan bi-reyler olarak görülmesidir.

Zaman zaman yaşlı bireyler de bu ste-reotipleri ve olumsuz görüşleri paylaşırlar. Geçmişte gördükleri örnekler, kendi bü-yükanne ve büyükbabalarının yaşlılık dö-nemlerinde tanık oldukları durumlar, bu olumsuz kanıları pekiştirebilir. Sıklıkla yaş-lılıkta görülen pek çok bedensel ve ruhsal hastalığın yaşlılığın doğal bir parçası ola-rak görülmesi de önemli etkenlerdendir. Halsizlik ve yorgunluk yaşlılıkla artar diye düşünülür ancak anemiye bağlı olabilece-ği akla gelmez. Ya da yaşlılıkta ağrıların olacağı ve bu ağrılara katlanılması gerek-tiği düşünülür, oysa bu ağrılara yol açan artrit gibi bir hastalık olabilir ve tedavisiz kalması sonucunda ek sağlık sorunları, iş-levsellikte azalma ve yaşam kalitesinde düşme gibi çok ciddi sonuçlara yol açabi-lir.

Ruhsal sağlık maalesef yaşlılıkta nega-tif görüşlerin en çok etkilediği alanlardan biridir. Depresyon, demans ve kaygı bo-zukluklarının, yaşlılığın doğal bir parçası gibi görülüp, profesyonel yardıma başvu-rulmaması çok sık karşılaşılan bir durum-dur. Yaşlılığın depresyonu beraberinde getirdiği, yaşlı insanların depresyonda ol-masının normal olduğu düşüncesi, dep-resyondaki yaşlıların sağlık hizmetlerine erişimini etkileyen faktörlerdendir. Benzer

şekilde yaşla birlikte hafıza ve diğer biliş-sel işlevlerin kötüleşmesi sıklıkla normal olarak görülür, unutkanlık yaşlanmanın doğal bir parçası gibi görülebilir ve teda-viye geç ulaşılır. Oysa yaşla birlikte görü-len değişimler ve hastalıklar arasında ke-sin bir çizgi vardır, bu konuda yapılacak bilgilendirme ve eğitimler toplumun olumsuz görüş ve tutumlarını önemli öl-çüde değiştirmeye yardımcı olacaktır.

Yaşla birlikte hafıza ve bilişsel işlevler-de değişiklikler görülür. Yaşlı bireylerde temel değişiklik tüm bilişsel işlevlerde hı-zın azalmasıdır. Yani yaşlılar bilişsel görev-lerde genç erişkinlerin performansına benzer bir performans sergilerler, mate-matik becerileri, dille ilgili becerileri (söz-cükleri tanıma ve kullanma, nesneleri isimlendirme, atasözleri ve deyimleri anla-ma- açıklama, akıcı bir şekilde konuşma), soyutlama, yargılama, planlama, kararlar alma ve uygulamaya koyma gibi birçok alanda performansları genç yaştakilere benzer, yalnızca bu işlemleri daha yavaş ve daha uzun zamanda tamamlarlar. Yaşla birlikte hız ve performans azalır ama biliş-sel deneyimlerin getirdiği pratik zeka ise artar. Bizim kültürümüzde de sıklıkla gö-rülen yaşlıya akıl danışma, bir aile büyü-ğünden yardım isteme davranışının ardın-da da aslında bu bilgi yatar. Hafıza ile ilgili yakınmalara yaşlı kişilerde sıklıkla rastla-nır, ancak bu yakınmalar yakından izlenip değerlendirildiğinde, günlük işlevselliği etkilemeyen, her yaşta görülebilen basit unutkanlıklar olduğu görülür. Bireyin gün-lük yaşamını ve işlevselliğini bozmayan bu tür yakınmalarda hafıza performansını ar-tırmaya yönelik basit önlemler ve öneriler genellikle yeterli olur. Ancak ısrarlı hafıza sorunlarında takip ve belli aralıklarla ay-rıntılı değerlendirme gerekli olur.

Gerçek hafıza bozuklukları da yaşla bir-likte artar. 65 yaşından sonra demans sıklı-ğı her 5 yılda bir ikiye katlanır, 65 yaşındaki bireylerin %2-3ü demans tanısı alırken, 85 yaş ve üzerinde bu oran %30u bulur. Aile-sinde demans öyküsü bulunan, kalp-damar hastalıkları ve diabet hastalığı olan yaşlılar demans gelişimi açısından daha büyük risk altındadırlar. Demans send-romlarında, öncelikle yakın hafızada prob-lem vardır, yani bireyler yakın dönemde olan olayları, yeni tanıştıkları kişileri hatır-lamakta zorlanırlar, eski geçmişe ait bilgi-leri, uzun zamandır tanıdıkları kişileri ha-tırlamakta zorluk çekmezler. Başlangıçta nesneleri isimlendirmede, kelime bulma-da, eşyaların yerini hatırlamada güçlükler yaşanır. Zamanla aynı soruları tekrar tek-rar sorma, her zaman yaptığı işleri örneğin sıklıkla yapılan yemekleri, alışveriş sırasın-da para hesabını, bankada işlem yapma ve fatura yatırma, telefon etme gibi işlerin ayrıntılarını hatırlamama, dolayısıyla bu iş-leri yürütememe, adres bulamama gibi günlük işlevlerde yaşanan sorunlar ekle-nir. Basit unutkanlıkta kişinin işlevselliği bozulmaz, oysa demansta kişinin işlevsel-liği bozulur ve bu bozulma hali ilerleyici-dir, bir süre sonra ailenin ve yakınların dik-katini çekecek düzeye gelir.

Demans her zaman tek başına bir has-talık olarak görünmeyebilir. Depresyon ve kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik hastalık-ların sonucunda da bilişsel işlevler etkile-nebilir ve demans izlenimi verebilir. Dik-katli bir muayene ve testlerle bu durum açığa çıkarılabilir, altta yatan depresyonun uygun tedavisi ile de genellikle tamamen düzelir.

Sonuçta yaşlılık döneminde görülen unutkanlık yakınmaları daima ciddiye alın-malı ve mutlaka bir sağlık kuruluşuna baş-vurulmalıdır. Yaşlılık konusunda çalışan

hekimler ayrıntılı muayene ve testler gibi yardımcı yöntemlerle patolojik durumları yaşın getirdiği normal değişikliklerden ayırt edebilirler. Demans tabloları erken dönemde yakalanırsa, uygun tedavilerle ilerlemeleri engellenebilir, ayrıca yaşlı bi-reye ve yakınlarına tanı konusunda açıkla-ma yapılarak, yaşamlarını planlamaları ve gelecekle ilgili kararlar almalarında yar-dımcı olunabilir.

Yine ilerleyen yaşlarda depresyonun yaşlanmaya ve getirdiği değişikliklere bağlı doğal bir sonuç olduğu sıklıkla düşü-nülür. Oysa yapılan araştırmalar yaşlılıkta major depresyon sıklığının genç erişkin-lerden çok daha düşük olduğunu göster-miştir. Fakat yaşlılıktaki major depresyon, intihar girişiminin yüksekliği ve sıklıkla öl-dürücü intihar yöntemlerinin seçilmesiyle genç yaş depresyonlarından ayrılır, dolayı-sıyla tanınması ve uygun tedavisinin ge-ciktiği durumlarda çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Yaşla birlikte fiziksel hastalıkların sıklığında artış, ekonomik zorluklar, im-mobilizasyon ve sosyal iletişimde azalma gibi birçok faktörlerin de etkisiyle minör depresyon sıklığı artar. Minör depresyon daha hafiftir, ancak uzadığı ve uygun te-davisinin yapılmadığı durumlarda işlev-sellikte önemli kayıplara yol açar ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürür.

Hayattan keyif almama, içe kapanma, etkinliklerde azalma, suçluluk ve değersiz-lik duyguları, halsizlik ve isteksizlik, iştah ve uyku bozuklukları depresyonun klasik belirtileridir. Yaşlı bireylerde depresyon her zaman bu klasik belirtilerle görülmez. Yaygın vücut ağrıları, devamlı bedensel yakınmaların dile getirilmesi, unutkanlık ve dalgınlık, çevreye ve olaylara ilgisizlik, tahammülsüzlük ve aşırı sinirlilik gibi genç erişkinlerde daha nadir görülen belirtiler ön planda olabilir. Bu tür belirtilerin varlı-ğında, depresyon akla gelmeli ve altta ya-tan fiziksel ya da nörolojik bir hastalık ola-bileceği de düşünülerek gerekli tetkikler yapıldıktan sonra, depresyonun uygun şekilde tedavisine başlanmalıdır.

Yukarıda sayılan iyi bilinen hastalıklar dışında, yaşlı bireyin ruhsal sağlığını, tep-kilerini etkileyen birçok önemli etken var-dır. Yaşlılık dönemi önemli rol değişiklikle-rinin yaşandığı bir dönemdir. Çalışma ya-şamı genellikle biter, ancak son yıllarda özellikle gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı-

nın daha ileri yaşlara kaydığı ve bireylerin daha uzun süre ile aktif çalışma yaşamı içinde oldukları gösterilmektedir. Kimi yaşlılar, emeklilik dönemini genç erişkinlik dönemlerinde geliştirmeye fırsat bulama-dıkları yönlerini geliştirmek ve sevdikleri hobiler ve işlerle uğraşmak için fırsat ola-rak görmekte ve hem fiziksel hem mental olarak aktif kalmaktadırlar. Aile ve arka-daşlara, sosyal etkinliklere ayrılan zaman da önemli ölçüde artmakta ve tarafl arı memnun etmektedir. Özellikle kadınlar, yaşlılık dönemlerinde torun bakımını üst-lenerek hem işgücüne katılarak kendileri-ni halen üretken hissetmekte, hem de aile bağlarını yakından sürdürmektedirler. An-cak bu görevin gönüllülük esasına göre sürdürülmesi ve yaşlı bireyin fiziksel ve ruhsal kapasitesini zorlamaması, olumlu sonuçları belirlemede kritik faktördür.

Yine yaşlılıkta sıklıkla eş kaybı ve dul olarak yaşama uyum sağlama gündeme gelmektedir. Eş kaybı zaman zaman başa çıkılması zor, ciddi yas reaksiyonları ve ba-zen de depresyona yol açabilmektedir. Aile ve arkadaş desteği bu durumla başa çıkmada oldukça önemlidir.

Bireyin yaşam boyu nasıl başa çıktığı, kişilik özellikleri, dayanıklılığının yaşlılıkta-ki sorunlarla başa çıkmada da önemli fak-törler olduğu bilinmektedir. Ancak yalnız-ca bu değişkenlere dayalı öngörülerde bulunmak bireyin, özellikle de yaşlı bire-yin öğrenme ve değişme kapasitesine haksızlık olur. Unutulmamalıdır ki yaşlı bi-reyler uzun yaşamları boyunca birçok so-runla karşılaşmış, bu sorunların üstesin-den gelmiş ve epey deneyim biriktirmiş-lerdir. Önlerinde uzanan yıllarda karşı kar-şıya gelecekleri sorunlarda da öğrenme ve yeni stratejiler geliştirme kapasiteleri-ne güvenmeli ve bu kapasiteyi kullanma-ları için desteklenmelidirler.

KAYNAKLAR

1. The Social Context of Ageing: A Textbook of Gerontology. Christine

Victor. Taylor and Francis Group, 2005

2. Bowling A. Enhancing later life: How older people perceive active

ageing? Aging & Mental Health, 2003; 12: 3, 293 — 301

3. Wahrendorf M ve ark. Social productivity and depressive symptoms in

early old age – results from the GAZEL study. Aging & Mental Health,

2008; 12: 3, 310 — 316

4. Blazer DG. Self-eff icacy and depression in late life: a primary preventi-

on proposal. Aging & Mental Health, 2002; 6: 4, 315 — 324

5. Weiner MF, Lipton AM. Textbook of Alzheimer Disease and Other

Dementias. American Psychiatric Publishing, 2009, Washington.

6. Sadavoy J ve ark. Comprehensive Textbook of Geriatric Psychiatry,3rd

edition. American Association of Geriatric Psychiatry, 2004, New York.

YAŞLANMA VE RUH SAĞLIĞI Dr. Özlem ERDEN-AKİ //

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı

14 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

Yaşlanma, canlılarda doğum ile başla-yan geri dönüşümsüz bir süreçtir. İnsan yaşamında sağlığın sürekli olarak korun-ması gerekir, yaşlanma süreci tüm canlı-larda olduğu gibi insan yaşamında da bir-takım olumsuzlukları beraberinde getire-bilir ancak yaşlılık; bir hastalık değil, insan biyolojisindeki önemli gelişmeler sonucu organizmanın verimliliğinde bir azalma süreci ve kişinin çevreye uyum sağlayabil-me yeteneğinin gittikçe azalmasıdır. Yaşlı-lık döneminde emeklilik, geniş aile tipinin çekirdek aileye dönüşmesi, sevilen insan-ların kaybı, fiziksel ve zihinsel işlev-lerin azalması ve başkalarının varlı-ğına gereksinimin artması gibi de-ğişiklikler insanları yaşlılık dönem-lerinde psikolojik açıdan uyumsuz bir ortama sokmaktadır. Yaşlanma ile ortaya çıkan fizyolojik değişik-likler hastalıkların gelişmesini ve sonucunu etkilemektedir. Yaşlan-mayla birlikte ruhsal yapının temel gücünü oluşturan biyolojik ve top-lumsal güdülerde azalma olmakta ve bu nedenle duygulanımda azal-ma ve çöküntü ortaya çıkabilmek-tedir. Yaşlanmayla birlikte algıla-mada ve yaratıcı yeteneklerde azalma, dikkatsizlik, düşünme hı-zında yavaşlama görülebilir.

Sosyal Sağlık ise bireyin beden-sel ve ruhsal sağlığından da öte in-sanın “biyopsikososyal” tanımının, bu terminolojinin bir tamamlayıcı-sıdır. İnsanın evi, işi, ailesi, hatta kendisi ve çevresi ile olan ilişkileri sosyal sağlığının göstergeleridir; yani beden ve ruh sağlığımız ne kadar önemli ise sosyal sağlığımız da en az onlar kadar önemli ve de-ğerlidir.

İnsan bedeni yaşlandıkça o be-dende hastalık görülme olasılığı da artar. Bir çalışmada yaşlılar, kendilerinde en sık görülen sağlık sorununun dolaşım sistemi (% 73,7), kas-iskelet sistemi hastalıkları (%30.3), nörolojik hastalıklar (%21), endok-rinolojik hastalıklar (%21) ile ilgili sorunlar olduğunu; %36’ sının bir, %31’inin 2 adet kronik hastalığı olduğunu, %25’inin 2 grup ilaç kullandığını, %59’unun hastalığı ne-deniyle sağlık kuruluşuna kontrole gitme-diğini belirtmişlerdir Aynı çalışmada kro-nik sağlık sorunu olanların sıklığı %76 sap-tanırken, Öztürk’ün çalışmasında da yaşlı-larda benzer sıklıkta (%80) kronik bir has-talık olduğu bulunmuştur.

Yaşlanma ayrıcalıksız her canlıda görü-len tüm işlevlerde azalmaya neden olan süregen ve evrensel bir süreçtir. Toplum-da yaşlı nüfusun artışı, yaşlılıktaki mental hastalıklara daha fazla önem kazandırır. Yaşlanmakla birlikte insanda bilişsel yı-kımla sonuçlanan hastalıkların görülme sıklığı artar. Bilişsel işlevlerin en çok bozul-duğu hastalıklardan biri de demanstır. Ül-kemizde yaşlılar genellikle aile içinde tu-tulduğundan bunlarda demansı araştır-mak kolay değildir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş ve üzerindeki nüfu-sun %5’inde şiddetli, %15’inde hafif dü-zeyde demansiyel tablonun olduğu, 80 yaş ve üzerinde bu oranın şiddetli demans açısından %20’lere ulaştığı bildirilmekte-dir. Diğer yandan depresyon yaşlı nüfusta en sık görülen psikiyatrik bozukluktur. Çe-şitli çalışmalarda, 65 yaş üstü bireylerin %10-25’inde önemli düzeyde depresyon saptanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü’ne

göre depresyon fiziksel, duygusal, top-lumsal ve ekonomik sorunlara yol açan hastalıklar arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Yaşlı nüfusta depresyon önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yaygın-lığı yüksek bir bozukluk olan depresyon, sıklıkla tıbbi hastalıklarla birliktelik göste-rir, yaşam kalitesi üzerine olumsuz etkiye yol açar, tıbbi servislerin kullanımını artırır ve özellikle erkeklerde intihar için yüksek risk doğurur. Tüm bunlara karşın, yaşlılar-da depresyon özellikle birincil bakım hiz-metlerinde, genel hastanelerde ve bakım

evlerinde yeterince tanınmamaktadır. Depresyon yaşlılık döneminin önemli bir sağlık sorunudur ve bu yaş grubunda en sık rastlanan ruhsal sorundur. Önemli yeti yitimlerine neden olur, yaşam kalitesini önemli ölçüde azaltır, beden hastalığının gidişini olumsuz yönde etkiler, intihar ve beden hastalıklarına bağlı ölümleri artırır ve sağlık, bakım gibi hizmetlerin kullanı-mını ve maliyetini artırır. Depresif yakın-maları olan yaşlı bireyler pratisyen hekim-lere depresif yakınmaları olmayan bireyle-re göre 2-3 kat daha fazla başvururlar.

Ülkemizde hızlı nüfus artışı, endüstri-leşme ve kentleşme, iç ve dış göçler nede-niyle çekirdek aileye dönüşüm, ekonomik sorunların varlığı, kadınların çalışma yaşa-mına katılması, çekirdek ailenin yaygınlaş-ması sonucunda konutların küçülmesi ne-deniyle yaşlılar için uygun ve yeterli olma-ması, gençlerin yaşlılığa bakış açısı, kuşak-lar arası iletişim bozuklukları, sağlığın bo-zulması ve bağımlılık yaşlıların evde bakı-mını güçleştirmekte ve yaşlılar aile orta-mından farklı olan kurumlara (huzurevleri) yerleştirilmektedirler.

Kuruma giden yaşlının, kendini kabul etme ve kendine saygı duymayı belirleyen çevreyi tanıma ve denetleyebilme olanak-ları kaybolmakta, yaşlı birey soyutlanma, yadsınmışlık, kendini değersiz hissetme gibi duygulara kapılabilmektedir. Ruh sağlığı açısından bir risk grubunu oluştu-ran yaşlılar, huzurevinde daha yoğun so-runlarla karşı karşıya gelmektedirler. Ku-rumda yaşayan yaşlı izole olmaya ve top-

lumdan geri çekilmeye başlamaktadır.

Sosyal Sağlık açısından değerlendirme yapacak olursak; sosyal sağlık yukarıda ele aldığımız tüm bu bedensel ve ruhsal hastalıkların olmamasını gerektirir. Çünkü beden ve ruh sağlığı bozulmamış birey sosyal sağlığına daha rahat kavuşur. Evi, işi, arkadaşları, çevresi ile olan ilişkileri ve bunlarla olan olumlu-olumsuz etkileşimi sosyal sağlık göstergecidir. Sosyal açıdan sağlıklı olma durumunu tüm insanlar hak etmektedir ama toplumun bazı grupları-

na pozitif ayrımcılık yapma gereği öngö-rülebilir. Bu gruplardan biri de 65 yaş ve üzeri nüfustur. Sosyal sağlıklılık hakkının yaşatılabilmesinde koruyucu hekimliğin rolü unutulmamalıdır tabii ama bu hak ancak multidisipliner bir yaklaşımla sağla-nabilir.

Öneriler

Sağlıklı yaşam için, sosyal sağlığın ko-runması ya da bozulduğunda bozukluğun giderilebilmesi için hepimize düşen birta-kım görevler vardır.

65 yaş ve üstü nüfus için sıralayacak olursak;

Huzurevlerine alternatif olarak evde bakım projesinin geliştirilmesi,

Yaşlıya aile desteği ve toplumsal des- tek sağlanması ve evde bakımlarını teşvik edecek sosyal düzenlemelerin yapılması,

Bedensel, ruhsal ve sosyal sağlığın korunması için düzenli sağlık kont-rollerinin yapılması; hastalık duru-munda uygun tedavinin zaman kay-betmeden uygulanması,

Sağlık hizmeti veren personelin 65 yaş ve üstü nüfus hakkında bilinçlen-dirilip, yaşlı sağlığı konusunda eğitil-mesi,

Huzurevinde yaşayanlar için sosyali- zasyonu artırmaya ve bireysel yete-

neklerini kullanmalarına olanak sağ-layacak sosyal, kültürel programların düzenlenmesi,

Yaşlıların toplumsal etkinliklere katıl- masını desteklemek, yeteneklerini geliştirmek ve onları toplumsal yaşa-ma üretici durumda katılımlarını sağ-layacak programların hazırlanması,

Yaşlılara yönelik, şehir yaşamına uygun,zamanlarını değerlendirebi-lecekleri sosyal merkezlerin açılıp

yaygınlaştırılması

Yaşlılara sunulan sağlık ve sosyal hizmet kalitesinin artırıl-ması,

Yaşlı bireylerin bedensel ve ruhsal hastalıklarını önlemede hemşirelik girişimlerinin etkisini ortaya koyan araştırmalar yapıl-ması ve sonuçlarının uygulanabi-lir olması amacıyla ilgili birimlere önerilmesi,

İnsanların yetişkinlik döne- minden itibaren yaşlılığa hazırlan-maları için eğitim programlarının düzenlenmesi önerilebilir,

Sosyal güvencesi olmayan- ların, mahallelerindeki sağlık oca-ğı başta olmak üzere devlete ait sağlık kurumlarına daha sık git-meleri, bu tür kurumların yaşlı sağlığı konusunda önemini daha fazla ortaya koymaktadır. Ayrıca geriatrik yaklaşımın en alt sağlık basamaklarına yaygınlaştırılması, yaşamlarının en zayıf dönemle-rinde olan yaşlıların bu kurumlara ulaşmaları açısından yararlı ola-caktır. Aynı zamanda bu konu ko-

ruyucu hekimliğin ülkemiz şartlarında ye-niden gözden geçirilmesinin gerekliliğini ve anlamını da taşır.

KAYNAKLAR

1. Ahronheim ED. Aging and Geriatric Medicine. In: Cecil Textbook of

Medicine. (cd: Goldman L, Bennet JC). Wb Saunders Company. 2nd

edition. Philadelphia, 2000; s.13-22.

2. Tuncer M. Yaşlılarda ilaç kullanımı, 1. Rasyonel farmokoterapi sempoz-

yum kitapçığı. Türk Farmokoloji Derneği. Kasım 2000, İstanbul;

s.12-13.

3. Fredman ML, Berk BZ. Medikal Management of Geriatric Rehabilitati-

on. Goodgold (Ed); Rehabilitation Medicine, Moscopy Company.

Toronto. CV. 1998, United Nations, Demographic Yearbook, 2002:348-

420.

4. Bahar A, Tutkun H, Sertbaş G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların anksiye-

te ve depresyon düzeylerinin belirlenmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi

2005;6:227-239.

5. Ayrancı Ü, Köşgeroğlu N, Yenilmez Ç, Aksoy F. Eskişehir’de Yaşlıların

Sosyoekonomik Özellikleri ve Sağlık Durumları. TTB Sürekli Tıp Eğitim

Dergisi 2005;5:113-119.

6. Toprak İ, Soydal T, Bal E, İnan F, Aksakal N, Altınyollar H ve ark. Yaşlı

Sağlığı. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Müdürlüğü, Ankara,

Pelin Ofset, 2002.

7. Clark GD, Cummings LJ. Demans tanısı ve tedavisi: Bir güncelleştirme.

L Sevinçok (çev.), Demans Dergisi 2003;1:21-29.

8. Güngen C. Standardize Mini Mental Testin Türk Yaşlı Popülasyonunda

Demansiyel Sendromların Tanınmasında Eğitim Düzeylerine Göre

Geçerlilik ve Güvenilirliğinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Uzmanlık

Tezi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri AD,

İstanbul, 1999.

9. Abay E, Çalıyurt O, Tuğlu C. Klinik Psikiyatri El Kitabı. İstanbul, Nobel

Tıp Kitabevleri, 1999, s.27-43.

10. Göktaş K, Özkan İ. Yaşlılarda Depresyon. Psychiatry in Türkiye,

2006;1.

11. Coşkun M. Samsun İl Merkezinde Yaşayan Yaşlıların Sürekli Kaygı

Düzeyleri ve Bazı Sosyoekonomik Etmenleri. Yayımlanmamış Uzman-

lık Tezi, Samsun, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, 1998.

12. Geçtan E. Çağdaş Yaşam ve Normal Dışı Davranışlar. İstanbul,

Evrim Matbaacılık, 1992.

13. Gönen E, Hablemitoğlu Ş. Yaşlıların yaşam kalitesinin iyileştiril-

mesi: sosyal devlet anlayışında evrensel bir yaklaşım. 2000’li Yıllara

Doğru Sosyal Devletin Gerçekleştirilmesinde Sosyal Hizmetlerin Yeri ve

Önemi, Bildiriler, Ankara, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Genel

Merkezi Yayını, 1994.

14. Terakye G. Huzurevinde yaşayan yaşlıların benlik saygısının

incelenmesi. Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi

1989;5:15-24.

15. Karataş S. Yaşlılıkta yaşam doyumu ve etkileyen etmenler. Hacet-

tepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu Dergisi 1990;8:105-

114.

YAŞLANMA VE SOSYAL SAĞLIK Dr. Serdal KANUNCU //

Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu Üyesi

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010 • 15

www.geriatri.org

Zaman içinde deri de diğer organlar gibi kaçınılmaz bir yaşlanma sürecine gi-rer. Bu süreç genetik ve çevresel faktörle-rin etkisi ile ortaya çıkan oldukça karmaşık bir süreçtir ve derinin görünümünde fark-lılaşma ve normal fonksiyonlarında bozul-ma ile kendini gösterir. Sosyal bir varlık olan insanın en önemli iletişim araçların-dan birisi cildidir ve cilt görünümü o kişi-nin yaşı, genel sağlık durumu ve ruh halini ele veren birçok ipucu içerir. Günümüzde yaşlı nüfusun genel nüfusa oranı ve bu nüfusun sosyal ya da iş hayatındaki etkin-liği artarak devam etmekte, bu da çeşitli kozmetik kaygıları beraberinde getirmek-tedir. Kadın ya da erkek birçok kişi yaşla birlikte derisinde ortaya çıkan değişiklik-lerden mutsuz olmakta, bunların gecikti-rilmesi ya da düzeltilmesi konusunda bek-lenti ve arayışa girmektedir. Bu durum yaşla birlikte deride ortaya çıkan kozmetik problemlerin, derinin fonksiyon bozuk-lukları ve hastalıkları kadar önemli oldu-ğunu gösterir. Ancak diğer taraftan bu kaygı ve arayışlara odaklanarak deri yaş-lanması teriminin yalnızca derinin kozme-tik yaşlanması olarak algılanması da son derece yanlıştır. Çünkü yaşla birlikte deri-nin bariyer görevi, algılama, ısı regülasyo-nu gibi fonksiyonları bozulmakta ve çeşitli deri hastalıkları daha sık ya da daha farklı bir şekilde ortaya çıkmaya başlamaktadır.

Deri yaşlanması asıl olarak iki başlık al-tında incelenir. Bunlardan ilki genetik ola-rak yönlendirilen ve engellenmesi müm-kün olmayan intrensek yaşlanmadır. Diğe-ri ise hayat boyunca maruz kalınan çevre-sel faktörlerin kümülatif hasarı sonucu or-taya çıkan ekstrensek yaşlanmadır. Başta güneş maruziyeti olmak üzere sigara kul-lanımı, kötü beslenme, sistemik hastalık varlığı ve ilaç kullanımı gibi faktörler de bu sürece olumsuz etkide bulunurlar. Eks-trensek yaşlanmanın intrensek yaşlanma-dan farkı, ilgili çevresel faktörlerden kaçı-narak bu süreci engellemenin mümkün olmasıdır. Bu nedenle kişiler bu konularda bilinçlendirilmeli ve uyarılmalıdır.

Deri yaşlanması sonucu oluşan değişiklikler

a) Derinin görünümündeki değişik-

likler:

İntrensek yaşlanmaya bağlı olarak geli-şen deri değişiklikleri kuruluk, ince kırışık-lıklar, elastisitede azalma, frajilite artışı ve vasküler belirginleşmedir. Deri gevşek ve sarklık olup yüz çizgileri daha belirgindir; renk soluk ve mattır. Yoğun güneş ışınları-na maruz kalmış kişilerde ise bunlara ek olarak deri kaba ve meşinsidir, kırışıklıklar belirgindir, düzensiz pigmentasyon ve sa-rımsı renk değişikliği vardır. Telanjiektazi, venöz göllenme, purpura, komedon, se-base bez hiperplazisi gibi oluşumlar sık görülür; major premalign ve malign neop-lazilerin sıklığında belirgin artış vardır.

Sigara kullanımı da deri yaşlanmasını hızlandıran önemli bir faktördür. Yapılan çalışmalar sigaraya bağlı olarak dermal kollajen üretiminde bozulma ve artmış matriks metaloproteinaz aktivitesi sonu-cu kollajen, elastin ve proteoglikanda art-mış yıkım olduğunu göstermektedir.

b) Deri biyolojisindeki değişiklikler ve sonuçları:

Yaşla birlikte epidermal hücrelerin ye-nilenme süresi uzar ve bunların hücre yü-zeyinden atılması zorlaşır. Hücrelerin deri yüzeyinde birikmesi sonucu deri hem ka-balaşır, hem de değen ışığın kırılmasında-ki bozukluk nedeniyle gri- beyaz ve mat görünür.

Yaşla birlikte deriden su kaybı artar ve derinin nemliliğinde azalma meydana ge-lir. Stratum korneumdaki değişiklikler ve burada lipid (seramidler, trigliserid ve yağ asitleri), filagrin ve doğal nemlendirici fak-tör biyosentezinin azalması derinin kuru-masına (kserozis) ve daha kaba görünme-sine yol açar.

Yaşla birlikte hem dermis hem de epi-dermiste incelme meydana gelir. Deri say-dam bir görünüm kazanır. Dermiste bulu-nan kollajen, elastik lifl er ve hyaluronik asit miktarı azalır, kollajen ve elastik lifl er-de yapısal değişiklikler meydana gelir. Dermoepidermal bileşke düzleşir. Buna bağlı olarak epidermisle dermis arasında-ki integrasyon ve iletişim azalır; kişilerde ufak travmalarla yıldızsı skar bırakan ülser ve purpura oluşumu daha sık ortaya çıkar.

Yaşlılıkla birlikte derinin vasküler yapı-sında atrofi ve damarları destekleyen ya-pılarda da azalma meydana gelir. Buna bağlı olarak staz dermatiti, basınç ülserleri ve deri zedelenmeleri (senil purpura) daha sık görülür; yara iyileşmesi gecikir.

Yaşlılarda derinin immün fonksiyonları bozulur. Bu nedenle otoimmün büllü has-talıklar, ilaç reaksiyonları ve deri enfeksi-yonları daha sık görülmeye başlar.

Yaşlı deride ter bezlerinde azalma olup termoregülasyon bozulabilir. Saç ve tırnak uzama hızlarında azalma olur. Pacinian ve Meissner corpusculleri adı verilen basınç ve dokunma reseptörleri azalır, bna bağlı olarak deri yaralanmaları ve irritasyonun-da artış meydana gelir.

Yaşla birlikte DNA tamir kapasitesi aza-lır, oksijen radikallerinin birikimi ve buna bağlı oksidatif hasar artar. Tüm bunlar yaş-lı kişilerde deri kanserleri oluşumuna yat-kınlık oluşturur.

Yaşlılarda sık görülen bazı dermatolojik hastalıklar:

Bazı deri hastalıkları yaşlılarda daha sık görülür. Bunlardan başlıcaları kserozis, pruritus, ekzematöz dermatitler, deri en-feksiyonları, ilaç döküntüleri, derinin be-nign, premalign oluşumları ve deri kan-serleri, otoimmün hastalıklar, ülserlerdir.

Kserozis derinin su tutma özelliğinin azalması sonucu meydana gelir. Sık banyo yapma, banyoda alkol ve aseton içeren ya da sert sabunlar kullanma, sıcak ve kuru ortamlarda yaşama ve kolesterol düşürü-cü ilaçlar kullanma yaşlılarda deri kurulu-ğunu artıran faktörlerdir.

Pruritusun en sık nedeni deride mey-dana gelen kuruluktur. Stres, anksiyete, polenler, otlar, yün intoleransı, evcil hay-vanlarla temas ve bazı yiyecekler kaşıntıyı artırabilir. Ayrıca kaşıntının çeşitli sistemik

hastalıkların ve depresyonun bir bulgusu ya da iç organ kanserlerinin bir habercisi olabileceği unutulmamalıdır.

Yaşlılarda nedeni bilinmeyen deri dö-küntüsü sıktır. Bu, çok farklı klinik şekiller-de ortaya çıkabilir ve en sık kontakt der-matit, numular dermatit, asteatotik ekze-ma, staz dermatiti ve liken simpleks kroni-kus gibi ekzematöz dermatitler nedeniyle olduğu düşünülür.

Yaşlı hastalarda kontakt dermatitin en sık nedeni topikal tedavilerdir. Hastalık yaşlılarda sıklıkla kalıcı ve tedavilere di-rençlidir.

Kuruluk ekzeması sıcak ve kuru hava-larda ortaya çıkan bir ekzemadır. Özellikle kışın çok ısıtılmış evlerde yaşayan yaşlılar-da görülür.

Seboreik dermatit yaşlılarda sık görü-len bir hastalık olmasına rağmen sıklıkla yanlış tanılandırılır. Özellikle Alzheimer, Parkinson ya da iskemik hastalıklar gibi çeşitli nörolojik hastalığı olan yaşlılarda ve diabetiklerde seboreik dermatitin sık gö-rüldüğü hatırlanmalıdır.

Deri enfeksiyonları yaşlılarda daha sık, daha şiddetli ve daha dirençli görülür. Ör-neğin Herpes zostere bağlı olarak gelişen postherpetik nevralji sıktır, daha uzun ve şiddetli seyreder. Bakteriyel enfeksiyonlar açısından bakıldığında dirençli suşlarla oluşan tedavisi zor enfeksiyonlar yaşlılar-da daha sıktır. Mantar enfeksiyonlarından özellikle onikomikoz yaşlılarda daha fazla görülür. Ancak her tırnak şekil bozukluğu onikomikoz olarak değerlendirilmemeli-dir. Çünkü yaşlılarda tırnak distrofileri de sıktır.

Seboreik keratoz genel olarak kozme-tik bir sorun gibi algılansa da son dönem-de yaygın olarak ortaya çıkan ya da sayısı hızla artan ve sıklıkla kaşıntılı olan sebore-ik keratozların (Laser trelat belirtisi ) iç or-gan kanserlerinin bir bulgusu olabileceği unutulmamalıdır.

İlaç erüpsiyonları yaşlı kişilerde sık gö-rülür. Bunun nedeni bu kişilerin sıklıkla çoklu ilaç kullanması ve immün sistemle-rinde meydana gelen değişikliklerdir. Morfolojik olarak en sık görülen kutanöz ilaç reaksiyonları ekzantemler ve ürtiker-dir. Bazen hastalarda döküntü olmaksızın yalnızca kaşıntı da ortaya çıkabilir. Alev-lenme ve yatışma şeklinde seyreden deri döküntülerinde mutlaka ilaç erüpsiyonları düşünülmelidir. Yaşlılarda ilaç döküntüle-rinin en sık nedenleri arasında vitaminler ve destekleyiciler (örn kondroitin sülfat gibi), bitkisel karışımlar, antibiyotikler, sta-tinler, kardiyovasküler ilaçlar, hormonlar ve antiinfl amatuvarlar vardır.

Yaşlı kişilere deri sağlığı ile ilgili öneriler:

1. Kozmetik öneriler:

Güneşten korunma hem deri yaşlan-masını geciktirir hem de premalign- ma-lign deri hastalıklarının oluşmasını engel-ler. Bu nedenle dışarı çıkarken mutlaka si-perli şapka takılmalı ve güneşten koruyu-cu kremler kullanılmalıdır. Hayvan deney-leri güneşten koruyucuların yalnızca gü-neş hasarını önlemekte değil, daha önce-den oluşmuş olan deri hasarının geri çev-rilmesinde de katkı sağladığını göstermiş-tir. Bu nedenle güneş hasarı gelişmiş yaşlı kişiler de güneşten koruyucular kullanma-lıdır. SPF (sun protection factor), UVB ko-ruyuculuğunu belirten bir faktördür, UVA koruyuculuğunu göstermez. Etkin korun-ma için yaşlı kişiler UVA ve UVB koruyucu-luğu olan kremleri ideal sıklıkta ve yeterli miktarda kullanmalıdır.

Fotoyaşlanma sonucu deride oluşan değişikliklerin tedavisine yönelik çeşitli seçenekler vardır. Bunlar arasında retino-idler, alfa ve beta hidroksi asitler ve bunla-rın kombinasyonları önemli yer tutmakta-dır. Vitamin B, C, antioksidanlar ve Tip I kollajende bulunan pentametrik peptid sekanslarının topikal uygulanımı da teda-vide önerilmektedir. Bunlara ek olarak eksfoliatif ajanlar epidermisin yüzeyini eksfoliye ederek hücre turnoverını stimü-le eder, derinin genç görünmesine destek verirler. Deri yaşlanmasına ait bulguların iyileştirilmesine yönelik olarak kullanılabi-lecek diğer yöntemler ise mikrodermab-rasyon, kimyasal soyma, dermabrazyon ve lazer tedavisidir. Bu işlemlere aday olan yaşlıların derilerinde atrofi olmaması ve deri eklerinin yeterli yoğunlukta olması gerekmektedir.

2. Tıbbi öneriler:

Derinin temizlenmesi ve irritasyonun önlenmesi: yaşlılarda deri daha kurudur ve irritasyona meyillidir. Bu kişilerin sıcak ve aşırı banyodan kaçınması gerekir. Ban-yoda nötr pH değerine sahip, krem bazda, yumuşak, ve katkısız sabunların kullanıl-ması önerilir. Banyoda yalnızca ayaklar, koltuk altları, kasıklar gibi bölgelerin sa-bunlanması, diğer bölgelerin ise su ile te-mizlenmesi yeterlidir. Ayrıca alkol ve ase-ton içeren solüsyonların deriye uygulan-maması ve başta yün olmak üzere tahriş eden ve sıkı giysilerin giyilmemesi gerek-mektedir. Giysilerin iyi emici özellikte ol-ması önemlidir. Çünkü nemli giysiler fun-gal enfeksiyonlara ve döküntü oluşmasına zemin hazırlar, deri kuruluğunu artırırlar.

Derinin nemlendirilmesi: Yaşlı derinin iyi nemlendirilmesi birçok dermatolojik problemin önlenmesine katkı sağlar. Bu nedenle yaşlıların düzenli olarak vücutla-rını nemlendirmesi gerekmektedir. Nem-lendirme işlemi özellikle banyodan sonra yoğun kremlerle yapılmalı, gün içinde de ihtiyaca göre değişik sıklıklarda krem ya da losyon bazında nemlendiricilerle tek-rarlanmalıdır. Banyo suyuna katılan banyo yağları iyi nemlendirici özelliği olan pre-peratlardır. Ancak bunlar banyo çıkışında kayganlık oluşturacağı için düşme ve kı-rıklara neden olabilir. Ayrıca yaşlıların ya-şadıkları ortamların çok sıcak olmaması ve buhar makinası ile nemlendirilmesi deri kuruluğunun önlenmesi için gereklidir.

Düzenli dermatolojik muayene: Deri-nin premalign ve malign lezyonları yaşla birlikte artış gösterir. Deride meydana ge-len değişiklikler kişinin kendisi ve ailesi ta-rafından sıklıkla yaşa bağlı olağan değişik-likler olarak kabul edilmekte ve üzerinde yeteri kadar durulmamaktadır. Bu durum deri kanserlerinin tespit edilmesini geci-kebilmektedir. Yaşlıların düzenli dermato-lojik muayene yaptırma konusunda teşvik edilmesi önerilir.

Sağlıklı bir deriya sahip olmak için yaş-lılara yönelik diğer öneriler arasında daha fazla su içmek, sigara içmemek, düzenli beslenmek ve spor yapmak yer almakta-dır.

KAYNAKLAR

1. Gilchrest BA. Skin aging 2003: recent advances and current concepts. Cutis 2003; 72: 5-10.

2. Yaar M, Eller M, Gilchrest B. Fifty years of skin aging. J Invest Dermatol Symp Proc 2002;7: 51-8.

3. Gupta MA, Gilchrest BA. Psychosocial aspect of aging skin. Menopause 2007; 13: 60-4.

4. Farage MA, Miller KW, Berardesca E, Maibach HI. Clinical implication of aging skin: cutaneous disorders in the elderly. Am J Clin Dermatol 2009; 10:73-86.

5. Weinberg JM, Scheinfeld NS. Cutaneous infections in the elderly: diagnosis and management. Dermatol Ther 2003; 16: 195-205.

6. Bolognia JL. Dermatologic and cosmetic concerns of the older woman. Clin Geriatr Med 1993;9: 209-29.

7. Roberts WA. Dermatologic problems of older women. Dermatol Clin 2006; 24: 271-80.

8. Weber SM, Ford K. Male skin care needs. Facial Plast Surg Clin North Am 2008; 16: 337-44.

9. Hodgkinson B, Nay R, Wilson J. A Systemic review of topical skin care in aged care facilities. J Clin Nurs 2007; 16: 129-36.

YAŞLANMA VE DERİ SAĞLIĞI:

Doç. Dr. Başak YALÇIN // Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.Dermatoloji Kliniği

KORUNMA İÇİN ÖNERİLER

16 • TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ // GERİATRİ VE GERONTOLOJİ HABERLERİ // 2010

www.geriatri.org

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ ÇALIŞMALARINDAN GÖRÜNTÜLER

Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009)

Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)

Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)

Yaşlılarda Osteoporoz Sempozyumu (2009)

Yaşlanan Dünya ve Yaşlanan İnsan Sempozyumu, Kırıkkale (2009)

Geriatrics 2008 Kongresi

Temel Geriatri Kursu (2008)

Birinci Basamak İçin

Yaşlı Sağlığı Rehberi Tanı ve Tedavi

Çalışması (2009)

Geriatri ve Gerontoloji Kursu (2009)

TÜRK GERİATRİ DERNEĞİ

[email protected]

[email protected]

www.geriatri.org.