2- bakara suresi

500
MAHMUT KISA

Upload: mahmut-kisa

Post on 20-Feb-2016

431 views

Category:

Documents


8 download

DESCRIPTION

KISA TEFSİRLİ KURAN MEALİ'NDEN 2- BAKARA SURESi

TRANSCRIPT

Page 1: 2- BAKARA SURESi

MAHMUT KISA

Page 2: 2- BAKARA SURESi

��رة ا��ة ﴾٢﴿2. BAKARA SÛRESİ

Adını, 67–71. âyetlerde geçen ve bir ineğin (el-bakara) kurban edilişini anlatan ilginç bir kıssadan almıştır. Sûrenin büyük bölümü, Peygamber (s)’in Medine’ye hicretinden sonraki ilk iki yılda nâzil olmuştur. Ancak 281. âyet, Kur’ân’ın en son nâzil olan âyetidir.

Medine’de oluşan yeni İslâm top-lumunun karşılaştığı sorunların çö-zümüne yönelik çok sayıda hukukî düzenlemeye yer veren sûre, 286 âyettir. Rahman ve Rahim olan Allah’ın

Adıyla!

Page 3: 2- BAKARA SURESi

Ben her işime sonsuz şefkat ve merhamet sahibi yüce Rabb’imin adıyla başlarım ve yapacağım her işi O’nun rızası doğrultusunda, O’nun emir ve talimatlarına uygun olarak yaparım.

Fâtiha sûresinde kulun hidâyet is-teğine Allah, “Buyur kulum, işte benden dilediğin hidayet!” diyerek cevap veriyor:

HİDÂYET ve MÜMİNLER

���� ﴾١﴿ا�

1. Elif, Lâm, Mîm.1 Dinle, ey insa-noğlu! Bak bunu sana Allah söylü-

1 Bazı sûrelerin başında yer alan bu tür hece harf-lerine Hurûf-u Mukattaa denir. Kur’ân’da böyle harflerle başlayan 29 sûre vardır. Bu aynı zaman-da Arapçadaki harflerin toplam sayısıdır. Arap al-fabesindeki harf gruplarından her biri, Hurûf-u Mukattaa içerisinde zikredilmiştir. Tekrar edilen-ler sayılmazsa, Hurûf-u Mukattaa 14 harftir. Kur’an-ı Kerim, Hurûf-u Mukattaa ile inkârcılara

Page 4: 2- BAKARA SURESi

yor. Bunları Allah sözü olarak dinle, başkasının sözüne benzetme. Senin

meydan okuyarak diyor ki: “Mademki Kur’an’ı Muhammed’in uydurduğunu iddia ediyorsunuz, o halde onun bir benzerini de siz uydurun. Zira bu harfleri sizler de çok iyi biliyor ve kullanıyorsunuz. Kur’an da bu tür harflerden oluşmuştur. Eğer Kur’an’ın bir benzerini yapamazsanız, o zaman onun on suresinin benzerini yazın. Bunu da yapa-mazsanız, o halde Allah’tan başka tüm yardımcıla-rınızı da çağırarak onun sadece tek bir suresinin benzerini meydana getirin.” Mukattaa harflerinin hemen ardından Kur’ân’a ve vahiy olgusuna işaret edilmesi de bu görüşü teyit etmektedir. Bu meydan okuyuşa karşı Araplardan bir cevap

çıkmadı, susup kaldılar. Zira Allah, Arapların kul-landığı bu kelimeleri kullanarak öyle erişilmez bir ifade uslûbu ortaya koymuştu ki, beşerin bunun bir eşini meydana getirmesi mümkün değildi. Eğer Kur’ân insan ürünü bir kitap olsaydı; şiirlerinde, vaazlarında, hitabelerinde aynı malzemeyi (harfle-ri) ustalıkla kullanan Araplar da şöyle veya böyle Kur’ân’ın fesahatine denk bir fesahat ortaya koya-bilirlerdi. Ayrıca Mukattaa Harfleri’nin, başında bulunduk-

ları sûrelerle ses ve mana bakımından çok yakın bir ilişkisi göze çarpmaktadır. Örneğin Kâf, Nûn, Sâd sureleri dikkatle incelendiğinde bu bağlantı açıkça görülür.

Page 5: 2- BAKARA SURESi

gayet iyi tanıdığın ve şiirlerinde, ya-zılarında, hitâbelerinde ustalıkla kul-landığın şu harflere dikkatlice bak. İlâhî kudret bu basit harfleri nasıl mükemmel bir uyumla yan yana diz-di de, olağanüstü güzelliği karşısın-da en büyük edebiyat ustalarının, âlimlerin, filozofların ister istemez secdeye kapandığı; bir tek sûresinin dahî benzerini yapmakta beşeriyetin acze düştüğü eşsiz, mucizevî bir ki-tap ortaya koydu:

�� � ���#"! �ى � ﴾٢﴿ذ�+ ا�*�(ب ' ر&%! $�

2. O Kitap2 ki, onda asla şüphe yok. İnsanı dünyada ve âhirette kur-tuluşa iletecek temel hayat prensip-

2 Bu âyette, uzağı belirten işaret zamiri (�כ -özel (ذ�likle tercih edilmiş ve “bu kitap” yerine “o kitap” ifadesi kullanılmıştır. Böylece, adeta gökteki bir yıldızı gösterircesine “İşte o kitap!” denilerek kita-bın yüceliğine işaret edilmiştir.

Page 6: 2- BAKARA SURESi

lerini ortaya koyan bu kitabın içinde, akıl ve sağduyu ile çelişen, insanı şüpheye düşürebilecek herhangi bir yanlışlık, çelişki, eğrilik ve tutarsızlık yoktur. Bu da onun Allah’tan gelen hak bir kitap olduğunun apaçık ka-nıtlarından biridir.

Müttakiler için hidâyettir. Bu ki-tap, Allah’a karşı gelmekten sakı-nan, kötülük ve günahlardan uzak duran kimseler için bir kılavuz, bir yol göstericidir. Demek ki Kur’ân’dan istifade edebilmenin birinci şartı, dü-rüst ve iyiniyetli olmaktır. Hakla bâtılı gözetmeyen, bencil ihtiraslarının, arzu ve heveslerinin ardından giden veya kendisini inkâra şartlandırarak hakkı inatla reddeden kimseler Kur’an’da hidâyet bulamazlar. Şu hâlde, tüm insanlığa doğru yolu gös-

Page 7: 2- BAKARA SURESi

teren bu kitap, ancak iyiye ve doğru-ya ulaşmayı arzu eden kimseleri he-defe ulaştıracaktır. Böyle kimseler, Kur’ân’ın rehberliğinde iman ve ah-lak eğitiminden geçerek şu özellikleri elde ederler:

��ة #��ن ا�. &6 &�345ن 2(�1#% و&� ا��7( رز39( � &83�ن� ﴾٣﴿و4�

3. Onlar ki, duyu organlarıyla algı-lanamayan, ancak ilâhî vahyin ışı-ğında, akıl ve tefekkür yoluyla kav-ranabilecek hakikat âlemi olan gayb’a inanırlar. Allah’ın bildirdiği gaybî hakikatleri gözleriyle görmese-ler bile, gördükleri kanıtlardan ve işaretlerden yola çıkarak bunların gerçek olduğuna iman ederler. Kâinatın her zerresinde bulunan bu işaretler, onu yoktan var eden son-

Page 8: 2- BAKARA SURESi

suz kudret ve merhamet sahibi bir Yaratıcı’nın varlığını açıkça gözler önüne serer. Buna göre müminler, hakikatin sadece gözle görülenler-den ibaret olmadığını bilir; akıllarını kullanarak Allah, cennet, cehennem, melek, kıyâmet, âhiret gibi ulvî haki-katlerin varlığına iman ederler.

Namazı kılarlar. Sözü edilen mü-minler, beş vakit namazlarını dikkat ve özenle, dosdoğru ve aksatmadan kılarlar. Böylece, Yaratıcıyla arala-rındaki irtibatı, günde en az beş kere huzurunda durmak sûretiyle sürekli canlı tutarlar. Bu ibadet onları daha bilinçli, duyarlı ve sorumluluk sahibi kılar.

Ve kendilerine verdiğimiz rızık-tan infak ederler. Onlara bahşetti-ğimiz o güzel nimetlerden bir kısmını

Page 9: 2- BAKARA SURESi

fakir ve muhtaç kimselerle paylaşır-lar. Sahip oldukları her türlü lütuf ve nimetin onlara Allah tarafından ve-rilmiş bir emanet olduğunu bilir ve onları Allah yolunda, O’nun emrettiği şekilde harcarlar.

&6 &�345ن 2��( ا<=ل ا�#+ �( ا<=ل 64 وا��7 و4 �+�9

4. Yine onlar, hem sana indirile-ne hem senden önce indirilene inanırlar. Bütün peygamberlerin ve ilâhî kitapların aynı kaynaktan geldi-ğini, aynı inanç ve ahlâk ilkelerini getirdiğini bilirler. Bunun için hem sana gönderilen Kur’ân’a, hem sen-den önceki elçilere gönderilen Tev-rat, Zebur, İncil gibi kitaplara inanır-lar. O kitapların bazı bölümleri za-manla değiştirilmiş, tahrifata uğra-

Page 10: 2- BAKARA SURESi

mış olsa bile, büyük kısmının vahiy eseri olduğunu bilirler. Değiştirilmiş kısımlarını ise, orijinal hâliyle günü-müze kadar ulaşmış tek ilâhî kitap olan Kur’ân’ın hakemliğinde düzeltir-ler.

Onlar âhirete de yakînen inanır-lar. Ölümden sonra insanı bekleyen ebedî hayatın varlığına tüm kalple-riyle inanırlar. Sonsuz hikmet ve adalet sahibi olan Allah’ın, şaşmaz adaleti gereğince tüm insanları ye-niden diriltip hesaba çekeceğine, sonra da iyileri cennet ile ödüllendi-rip kötüleri cehennem ile cezalandı-racağına şeksiz şüphesiz iman eder ve bu inanca uygun davranışlar gös-terirler.

Page 11: 2- BAKARA SURESi

�? �ى 64 @ +A� �Bاو � +A� �Bواو �C ر2 ﴾٥﴿ا�8���Dن

5. İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler. Üçüncü âyet-ten itibaren sayılan niteliklere sahip olanlar, bizzat Allah’ın gösterdiği dosdoğru bir yolda yürüyen kimse-lerdir. Ve onlar, felaha erenlerin ta kendileridir. Onlar, Rablerinin hoş-nutluğunu kazanarak dünyada ger-çek anlamda başarı ve kurtuluşu; âhirette de cennet yurdunda ebedî huzur ve saadeti hak eden kimse-lerdir.

İNKÂRCILAR

�اء @�#C� ءا<7رCG� ام �� &8J 6�وا �� ان ا��7 G ٦﴿73ر � ' &�345ن﴾

Page 12: 2- BAKARA SURESi

6. Kur’ân’ın haber verdiği hakikat-leri bile bile inkâr edenlere gelince, sen onları uyarsan da uyarmasan da onlar için birdir; imana gelmez-ler. Onları ikna edici sağlam deliller-le ve en güzel öğütlerle uyarsan da seni dinlemez, sanki kendilerini hiç uyarmamışsın gibi arkalarını dönüp giderler. Çünkü kibir, ihtiras, bencil-lik, inatçılık gibi hastalıklar, kendile-riyle hakikat arasında aşılmaz bir engel olmuştur. O halde, hemence-cik iman etmiyorlar diye ümidini ve cesaretini kaybetme. Hikmet ve gü-zel öğütlerle onları hakka çağırmaya devam et. Onlar hak ve hakikati ka-bullenmemek için kendilerini öylesi-ne şartlandırmışlardır ki;

Page 13: 2- BAKARA SURESi

?� ���C2� و@�? L�CM�� و@9 ?�@ Nا ��O Pوة)QR � ا2.(ر

7. Allah onların kalplerini ve ku-laklarını mühürlemiştir.3 Gözleri-nin üzerinde de, hakkı görmelerine engel bir perde vardır. Bilerek ve isteyerek inkârı tercih ettikleri için, doğuştan sahip oldukları ‘hakikati keşfetme’ yetenekleri zamanla kö-relmiş ve işlevini göremez hâle gel-miştir.

S�# �T@ 7اب@ �C�٧﴿و﴾

3 Kalplerin mühürlenmesi, Allah’ın insan için be-lirlediği psikolojik yasalar çerçevesinde gerçekleş-tiği için Allah’a nispet edilmiştir. Aslında o inkârcı-ların kalplerini ve kulaklarını mühürleyenler biz-zat kendileridir. Fakat yasayı koyan Allah olduğu için, fiil de O’na nispet edilmiştir. Yani onlar kalp-lerinin mühürlenmesi için gerekeni yapmışlar, Al-lah da sonucu yaratmıştır.

Page 14: 2- BAKARA SURESi

İşte onların hakkı, büyük bir azaptır. Kur’ân’ın rehberliğinden yüz çevirerek inkârda direten bu insan-lar, âhirette ebedî azaba mahkûm edileceklerdir. Bunun yanı sıra, dün-yada da ahlâkî çöküntüler, ruhsal bunalımlar, toplumsal çalkantılar vb. felâketlerle yüz yüze geleceklerdir.

6. ve 7. âyetlerde, Kur’ân’ı açıkça reddeden inkârcıların durumu anla-tıldı. Bundan sonraki 13 âyette ise, onlardan çok daha tehlikeli olan grup ele alınıyor:

MÜNAFIKLAR

(س 4 O� و64 ا�3 و2(�#�م ا' N)2 ) 6 &�ل ا34 W� ﴾٨﴿و4( � �345�2

8. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, gerçekte inanmadıkları hâlde,

Page 15: 2- BAKARA SURESi

“Biz de Allah’a ve ahiret gününe iman ediyoruz!” derler. Kalben iman etmedikleri hâlde iman edi-yormuş gibi görünen bu ikiyüzlüler, müminlerin arasına sızarak İslam toplumu içinde fesat ve ayrılık to-humları ekmeye çalışırlar.

&6 ا�34ا� وا��7 Nد@�ن ا)Z& � وZ& )4�@�ن ا' L�ونMQ& )4و �C[8>٩﴿ا﴾

9. Allah’ı ve müminleri güya kandırmaya çalışırlar. Sanki Allah’ı kandırmaları mümkünmüş gibi Al-lah’a ve müminlere karşı ikiyüzlü ve hilekârca davranırlar. Oysa ancak kendilerini aldatıyorlar, fakat bu-nun farkında değiller. Allah her de-fasında oyunlarını bozduğu ve mas-kelerini düşürdüğü için müminleri

Page 16: 2- BAKARA SURESi

uzun süre aldatamazlar. Tek aldat-tıkları, kendi öz benlikleridir.

�)]�4 N4�ض� $=اد � ا �C2��9 _ �$

10. Kalplerinde hastalık vardır. Münafıkların iç dünyalarında, bakış açılarında bir bozukluk, çarpıklık vardır. Kibir, inat, nankörlük, bencil-lik, ahlâksızlık gibi sebeplerle mey-dana gelen bu hastalık adeta gözle-rini kör etmekte, hakkı kabul etmek-ten ve gerçek imana ulaşmaktan on-ları alıkoymaktadır. Allah da hasta-lıklarını iyice artırmıştır. Kalplerin-deki bu hastalığı temiz ahlâk, doğru inanç ve güzel davranışlarla tedavi etmedikleri için, Allah –geçerli kıldığı ilâhî yasalara göre– onların hastalı-ğını iyice artırmıştır. Öyle ki, hasta-

Page 17: 2- BAKARA SURESi

lıkları müzminleşmiş, tedavisi nere-deyse imkânsız hale gelmiştir.

��# ﴾١٠﴿J )�2(<�ا &*�27ن و�C� @7اب ا��

Yalan söyleyegeldikleri için, on-lara can yakıcı bir azap vardır. Sözleri ile davranışları birbirine uy-mayan ve insanları aldatmayı alış-kanlık hâline getiren bu münafıklar, yalancılıklarının karşılığı olarak âhi-rette elem verici, can yakıcı bir aza-ba mahkûm edileceklerdir.

Münafıkları şu özelliklerinden tanı-yabilirsiniz:

)� ��ا ا< #8G ' �C� a]�وا $_ ا'رض� 9(� واذا �9��Dن .6 4D>﴿١١﴾

11. Onlara, “Yeryüzünde zulüm, haksızlık, bozgunculuk yapıp da fe-sat çıkarmayın! Bireysel ve toplum-

Page 18: 2- BAKARA SURESi

sal hayatınızı menfaat ve kazanç öl-çülerine göre değil; Kur’ân’ın belirle-diği adalet, doğruluk ve erdemlilik esaslarına göre düzenleyin!” denil-diği zaman, ellerindeki değer ölçü-leri, kriterler bozuk olduğundan, “Biz ancak ıslah edici kimseleriz! As-lında iyilikten, güzellikten başka bir amacımız yoktur!” derler. Kötülüğü iyilik, zulmü adalet, fesadı ıslah, bâtılı hak olarak görür ve öylece göstermeye çalışırlar. İlâhî vahyin yol göstericiliğinden yüz çevirdikleri için insanî ve ahlâkî değer yargıları tamamen tersyüz olmuş, alabildiğine yozlaşmıştır.

C� � ا�8�]�ون و�*MQ& ' 6�ون ا'� ا<﴿١٢﴾

Page 19: 2- BAKARA SURESi

12. Ey müminler! Münafıkların yal-dızlı, ama sahte propagandalarına kanmayın! Dikkat edin; onlar fesat çıkaranların ta kendileridir, fakat bunun bilincinde değiller. Onlar her türlü yozlaşmanın, ahlâkî çürü-menin, fesat ve bozgunculuğun mü-sebbibidirler. Ama ne var ki, vicdan-ları tamamen körelmiş olan münafık-lar bunu idrak edemezler.

J ا�34ا �C� a# ��ا واذا �9 (س 9(� ��( ا64 ا�3 Lء)�C8 ا<J 645��( ا64 ا�]

13. Onlara, “Madem İslâm’ı kabul ettiğinizi söylüyorsunuz, o hâlde ge-lin ikiyüzlülükten vazgeçin de, tam bir samimiyetle iman eden insanla-rın inandığı gibi siz de Hak Din’e gereğince iman edin! Kibir ve inadı bırakın ve aklınızın, vicdanınızın se-

Page 20: 2- BAKARA SURESi

sine kulak vererek Hakk’ın emrine teslim olun!” denildiği zaman, “O akılsızların inandığı gibi mi inana-lım? Ne yani, mümin dediğiniz yok-sul ve zavallı halk yığınlarının inan-dığı gibi mi inanacakmışız? O ayak takımı, dar kafalı yobaz insanlarla aynı inancı paylaşmak bizim gibi üs-tün ve seçkin kimselere yakışır mı? Hem biz doğruluk, erdemlilik, fe-dakârlık gibi safsatalara inanmayız; bizim için tek doğru çıkarlarımızdır.” derler.4

�C ���ن ا'� ا<M& ' 6*�ء و)�C8 ﴾١٣﴿� ا�]

Dikkat edin; asıl akılsızlar on-lardır; fakat bunu bilmezler. Müna-fık, basit menfaatleri uğruna her tür-

4 “O akılsızların inandığı gibi mi inanalım?” cüm-lesi, şöyle de tercüme edilebilir: “Biz o akılsızların inandığı gibi mi inanıyoruz?”

Page 21: 2- BAKARA SURESi

lü ahlâksızlığa, hayâsızlığa tevessül eder. Yalan söylemeyi, insanları al-datmayı kendince akıllılık sayar; hat-ta bununla övünür. Oysa bu, ahmak-lığın ta kendisidir. Çünkü dünya ha-yatı gibi peşin ve basit bir menfaat uğruna, ileride kendisini bekleyen ebedî saadeti kaybetmektedir. Ama münafıklar, bu acıklı hallerinin de farkında değildirler.

��ا ا�? واذا ��ا ا��7 O واذا �) ��ا ا34 &6 ا�34ا 9(� 6D> )� ( M4*�� ا< ��ا ا< �)9 ��C3# �b)#c

﴾١٤﴿de=C�[4ن

14. Müminlerle uzaktan alay eden bu münafıklar, onlarla yüz yüze geldikleri zaman, “Biz de sizin inandığınız gibi inanıyoruz!” der-ler. Fakat onları perde arkasından

Page 22: 2- BAKARA SURESi

yönlendiren liderleri ve akıl hocaları olan şeytanlarıyla5 baş başa ka-lınca, “Aslında biz sizinle berabe-riz, Müslümanlarla sadece alay ediyoruz! Bizim öyle Müslümanlık-tan dem vurduğumuza bakmayın, aslında biz sizin tarafınızdayız. Bi-zim gerçek dostumuz ve müttefiki-miz sizlersiniz. Müslüman olduğu-muzu söylememizin tek sebebi, müminleri kandırıp onlarla alay et-mektir!” derler.

�C>)#1b _ �$ � &]C2 g=C�� و&�� Nا ﴾١٥﴿&�C�Mن

5 Şeytan kelimesi, Arapçada “rahmetten uzaklaştı, haktan uzak oldu” anlamına gelen “şetane” fiilin-den türemiştir. İblîs’e ve onun izinden giden cinle-re şeytan denildiği gibi; insanlardan, cinlerden ve hayvanlardan her türlü zarar verici varlık dahî şeytan diye isimlendirilir.

Page 23: 2- BAKARA SURESi

15. Oysa asıl Allah onlarla alay etmekte ve onları, azgınlıkları içinde bocalar bir hâlde bırak-maktadır. Müminleri alaya aldıkları-nı zanneden münafıklar, aslında kendilerini nasıl maskara durumuna düşürdüklerinin farkında değiller. Şöyle ki, hak ve hakikat karşısında takındıkları bu küstahça tavırların-dan dolayı Allah, yüreklerindeki son iman kalıntılarını da yok ederek on-ları isyan ve azgınlık içinde bocalar bir hâlde bırakmaktadır. Böylece o alaycı münafıkları, işledikleri suça denk bir cezayla cezalandırmakta-dır.

Bاو hى�C�)2 i�j k�وا اlc6 ا& �A+ ا��7 �

16. Onlar, dosdoğru cennete ulaş-tıran doğru yol yerine, göz göre

Page 24: 2- BAKARA SURESi

göre sapkınlığı ve cehenneme gi-den yolu tercih eden kimselerdir.

6& ���C4 ا�>)J )4و �CGر)mG nD2١٦﴿$�( ر﴾

Fakat bu ticâretleri ne onlara dünyevî bir kazanç sağlamış, ne de hidâyete erebilmişlerdir. İkiyüz-lülükleri onları bu dünyada zillet ve perişanlıktan kurtaramadığı gibi, âhirette ebedî azaba mahkûm ol-maktan da kurtaramayacaktır. Kur’ân ışığından yüz çeviren bu mü-nafıkların durumunu, bakın şu iki misâl ne güzel anlatıyor:

MÜNAFIKLARIN BİRİNCİ MİSÂLİ

�ap�J �C ا�7ي ا9���� <(را� p4

17. Onların durumu, ateş yak-maya çalışan birinin etrafında top-

Page 25: 2- BAKARA SURESi

lanan kimselerin hâline benzer. Bir adam düşünün ki, soğuk ve zifiri ka-ranlık bir gecede, etrafını aydınlat-mak için bir ateş yakıyor. Adamın çevresinde, ateşin sıcaklığı ve ay-dınlığından faydalanmak isteyen bir grup insan vardır. Bu örnekte ateş yakan kişi Hz. Muhammed (sav), yaktığı ateş Kur’ân, ateşin etrafında toplananlar Peygamber’in ümmeti, ateşin ışığından istifade edemeyen insanlar ise münafıklardır.

�32ر � Nذ % ا "��q )4 ا[�(ءت )� ��$��(ت ' &.�ون t _ �$ �CJ�G١٧﴿و﴾

Ateş adamın etrafını aydınlat-maya başlayınca, Allah münafıkla-rın gözlerinin nurlarını giderdi ve onları karanlıklar içinde hiçbir şey göremez bir hâlde bıraktı. Pey-

Page 26: 2- BAKARA SURESi

gamber (sav)’in yaktığı ateş alev alev yanıp etrafını aydınlatmaya başlayınca, herkes gibi münafıklar da ışığın etrafında toplandılar. İman etmemeleri için görünürde hiçbir se-bep yoktu. Fakat kibir, inat, kıskanç-lık, çıkarcılık gibi sebeplerle ilâhî mesaja karşı düşmanca tavır takın-dılar. Bunun üzerine, Allah’ın insan için belirlediği yaratılış kanunları devreye girdi: Allah, gözlerinin nuru-nu yani hakikati görme yeteneklerini ellerinden alarak onları karanlıklar içinde bıraktı. Böylece münafıklar, ışık kaynağının hemen yanı başın-da, kopkoyu inkâr karanlığına gö-müldüler. Öyle ki, artık en apaçık delilleri, en açık mucizeleri bile gö-remez hâle geldiler.

Page 27: 2- BAKARA SURESi

﴾١٨﴿�Mu�& ' �C$ _�@ �*2 �vن�

18. O münafıklar sağırdırlar, ger-çeğe kulak vermez, hakikati duy-mamak, anlamamak için adeta ku-laklarını tıkarlar. Onlar dilsizdirler, doğruyu itiraf edemez, hakkı dile ge-tirmezler. Aynı zamanda kördürler. Her türlü şüpheyi izale edecek par-lak ve ikna edici delilleri göremez, idrak edemezler. Apaçık hakikat karşısında kör, sağır ve dilsiz kesil-mişlerdir. Bu yüzdendir ki, inkârcı-lık ve ikiyüzlülükten vazgeçmez, bir zamanlar terk ettikleri imana bir da-ha dönmezler.

17 ve 18. âyetlerde, inkâra tama-men saplanmış ikiyüzlüler anlatıldı. 19 ve 20. âyetlerde ise, henüz inkârda karar kılmayan, fakat birta-

Page 28: 2- BAKARA SURESi

kım çıkar kaygılarıyla inanç ile inançsızlık arasında bocalayıp duran bir başka münafık tipi ele alınmakta-dır:

MÜNAFIKLARIN İKİNCİ MİSÂLİ

��(ت ور@� t "# ��(ء $� % 64 ا�] #.J او و2�ق�

19. Yahut onlar; göklerin gürle-diği, şimşeklerin çaktığı zifiri ka-ranlık bir gecede, gökten boşanan şiddetli yağmura tutulmuş kimselere benzerler:

��ن ا Mm& x@�ا �_ اذا<C� 64 ا�. �$ �CM2)v L7ر ا���تq 6& ��$)*�)2 y# �D4 N١٩﴿وا﴾

Page 29: 2- BAKARA SURESi

Ölüm korkusunun verdiği deh-şetle, yıldırımlara karşı güya koru-nabilmek için parmaklarını kulakla-rına tıkarlar. Oysa ne yaparlarsa nafile, çünkü Allah, inkârcıları çe-peçevre sarıp kuşatmıştır.

�C� ا[�(ء )�� �J L� ا2.(ر z{Z& د ا�|ق)*& L9(�4ا �C#�@ ��tا ا� #"� واذ Q4�ا $�

20. Şimşek, neredeyse gözlerini kör edecek. Önlerini her aydınlat-tığında onun ışığında yürürler; üzerlerine karanlık çökünce de, oldukları yerde dikilip kalırlar.

Bu misâlde karanlık gece, müna-fıkların cehalet ve inkâr karanlıkları-nı simgelemektedir. Yağan yağmur tüm insanlığa rahmet olarak gelen ilâhî vahyi, gökgürültüsü ve çakan şimşekler ise hak uğrunda yapılan

Page 30: 2- BAKARA SURESi

mücadelede karşılaşılan tehlike ve zorlukları yahut ilâhî uyarı ve tehdit-leri temsil eder. Bu tip münafık, bil-gisizlik ve inkârcılık karanlığında bo-calarken, İslâm davetiyle yüz yüze geliyor. İnsanlara adaleti ve mutlulu-ğu sunan bu din, aynı zamanda bir-çok tehlikeye göğüs germeyi de em-retmekte, dahası, bu emre uyma-yanları ilâhî azapla tehdit etmekte-dir. Münafık, yolunu aydınlatan bu uyarılardan yararlanmak yerine, gü-ya kendini korumak için bunları duymazlıktan, görmezlikten gelir. Bu arada, İslâm’ın sunduğu güzellikleri gördükçe ona sempati ile bakmak-tan da kendini alamaz. Fakat doğru-luğun ve adaletin egemen olması için mücadele edip fedakârlık gös-termek gerekince tekrar yüz çevirir.

Page 31: 2- BAKARA SURESi

Parmaklarıyla kulaklarını tıkayarak, ilâhî uyarıların sonuçlarından kurtul-duğu konusunda kendisini bir müd-det daha avutur. Fakat gerçekte kur-tulması mümkün değildir; çünkü Al-lah, kudretiyle onları her yönden ku-şatmıştır.

L� وا2.(ر �CM�[2 % 7� Nء ا) �c ��و

Allah dileseydi, bir önceki misâlde anlatılan azgın münafıklara yaptığı gibi, bunların da işitme ve görme yeteneklerini tamamen yok ederek hakkı görmelerini, işitmeleri-ni tamamen engelleyebilirdi. Fakat Allah bunu yapmaz. Çünkü O, gör-mek ve duymak istedikleri sürece insanların hakikati görüp duymaları-na fırsat vermeyi dilemiştir. Öyleyse, henüz fırsat varken gaflet uykusun-

Page 32: 2- BAKARA SURESi

dan uyansınlar. Akıllarını ve gönülle-rini Kur’ân nuruyla aydınlatıp apaçık hakikate iman etsinler. Aksi hâlde Allah, hak ettikleri cezayı onlara mutlaka verecektir.

&S� ا �? c aJ_ء 9��@ N٢٠﴿ن ا﴾

Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

İnkâr ve ikiyüzlülük başta olmak üzere, her türlü günah ve kötülükten kurtulmak için yapmanız gereken şudur:

KULLUĞA DAVET

* (س ا@�وا ر2 C( ا�3 �( ا& & �*�O ي � ا��7�ن� �G �*�M� �*�9 64 6& ﴾٢١﴿وا��7

21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb’inize kul-

Page 33: 2- BAKARA SURESi

luk ve itaat edin ki, dünyada günah ve kötülüklerden, âhirette ise ce-hennem azabından korunabilesi-niz. Rabb’inizin bütün emir ve ya-saklarına riayet eder, tek Rab ve İlâh olarak O’na boyun eğerseniz, dünyada kötülüklerden, fenalıklar-dan, adaletsizlikten, zulüm ve hak-sızlıklardan korunarak mutlu ve hu-zurlu bir toplum oluşturabilir; âhirette de cehennem azabından kurtularak cennette ebedî saadete nail olabilir-siniz.

hء �32(ء)�� ي aMu �*� ا'رض $�اc( وا�] ا��7

22. O Allah ki, sizin için yeryü-zünü bir döşek, göğü de bir kub-be yaptı. Yeryüzünü, üzerinde ra-hatça yaşayabileceğiniz bir döşek gibi türlü nimetlerle donattı. Göğü de

Page 34: 2- BAKARA SURESi

atmosfer tabakaları ile yeryüzünü meteorlardan, zararlı ışınlardan ve diğer tehlikelerden koruyan bir kal-kan, bir kubbe yaptı.

��ات p��ج 2"� 64 اO)$ ء)� ��(ء 4 وا<=ل 64 ا�] رز9( �*��

Ayrıca gökten tertemiz su indirdi ve onunla, size rızık olmak üzere çeşitli ürünler çıkardı. Tuzlu okya-nus ve denizlerden buharlaşarak tertemiz kar ve yağmur şeklinden yeryüzüne yağan tatlı suyu size gönderdi ve hayatın kaynağı olan o su ile sizin için rengârenk, çeşitli şe-kil ve lezzette ürünler yetiştirdi.

���ن MG ��>ادا وا�ا< N ا��MmG j$﴿٢٢﴾

Page 35: 2- BAKARA SURESi

O hâlde, bütün bunları bile bile Allah’a ortak koşmayın!6 Allah’ın bunca lütuf ve nimetleri muhteşem birer yaratılış mucizesi olarak karşı-nızda dururken, sakın Allah’a ortak koşmaya kalkmayın! Hiçbir varlığı O’na denk tutmayın! Sadece O’na kulluk edin, O’ndan başka hiç kim-senin hükmüne boyun eğmeyin!

6 Allah’a ortak koşmak, yalnızca putlara tapmak-tan, birden fazla ilâha inanmaktan ibaret değildir. Güçlü ve üstün olduğu varsayılan, kutsal ve doku-nulmaz kabul edilen kişi, kurum ve ideolojileri her emrine itaat edilen mutlak otorite kabul etmek de Allah’a ortak koşmaktır. Aynı şekilde haramı-helâli, iyiyi-kötüyü belirlemede arzu ve hevesleri temel ölçü hâline getirmek de bir anlamda Allah’a şirk koşmak demektir.

Page 36: 2- BAKARA SURESi

KUR’ÂN MEYDAN OKUYOR

)>�@ ?�@ )3� => ) _ ر&% 4� �$ ��3J وانh واد@�ا Cc��اء�G)$ 64 �Jا 2]�رة 4 �"�p4 6

� ان v ��3J(د�9 N٢٣﴿دون ا﴾

23. Ey inkârcılar! Eğer kulumuz Muhammed aleyhisselâm’a indirdi-ğimiz bu Kur’ân hakkında bir şüp-heniz varsa, haydi onun ayarında bir sûre meydana getirin. Dinî, fel-sefi ve bilimsel konularda hiçbir eği-tim görmemiş, üstelik Peygamber olmadan önce okuma yazması bile olmayan kulumuz Muhammed’e in-dirdiğimiz bu Kur’ân hakkında bir şüpheniz varsa, yani “Aslında inan-mak istiyoruz, ama ne yapalım, içi-mizdeki kuşkulara da engel olamıyo-ruz!” diyorsanız, haydi onun ayarın-

Page 37: 2- BAKARA SURESi

da bir tek sûre meydana getirin. Gü-zellik ve doğrulukta Kur’ân’a denk, onunla boy ölçüşebilecek, onun aya-rında bir tek sûre yazın!

“Buna tek başımıza güç yetireme-yiz.” diyorsanız, Allah’tan başka bütün şahitlerinizi, yani dostlarını-zı, destekçilerinizi yardıma çağırın. Becerisine güvendiğiniz bütün ede-biyat ustalarını, ilim adamlarını, filo-zofları toplayın ve aranızda yardım-laşarak, Kur’ân’dakilere benzer bir tek sûre oluşturun; eğer sözünüzde doğru, iddianızda samimi iseniz! Öyle ya, madem Kur’ân’ın insan ürünü bir kitap olduğunu iddia edi-yorsunuz, öyleyse siz de ona benzer bir kitap meydana getirsenize!

Page 38: 2- BAKARA SURESi

_ (ر ا��� �ا ا�3 G)$ ا��M8G 6�ا و��M8G �� ن)$ت (س وا�mD(رة� ا@� &6 و�9د ( ا�3 ��$)*��

﴿٢٤﴾

24. Şayet bu meydan okuma kar-şısında aciz kalır da Kur’ân ayarında bir kitap veya bir tek suresine ben-zer bir sure yapamazsanız –ki hiç-bir zaman da yapamayacaksınız– o hâlde, yakıtı insanlar ve taşlar olan ve inkârcılar için hazırlanan o ateşten sakının! Kur’ân ayarında bir kitap meydana getirmeye asla gücünüz yetmeyecek; Kur’ân’ın meydan okuması ve sizin bu mey-dan okuma karşısındaki acziyetiniz kıyamete kadar sürecektir. Bu kita-bın bir insan ürünü olamayacağını, insanüstü bir kaynaktan geldiğini iyi-

Page 39: 2- BAKARA SURESi

ce anladıktan sonra yine de iman etmemekte diretirseniz, kendi elleri-nizle kendinizi cehennem ateşine mahkûm etmiş olacaksınız. O ce-hennem ki, yakıtı insanlar ve taşlar-dır. Yani o ateşe sadece inkârcılar atılmayacak; aynı zamanda o taptık-ları putlar da –taştan başka bir şey olmadıkları gösterilmek üzere– on-larla birlikte ateşin yakıtı olacaklar-dır. Zira cehennem, taşları ve kaya-ları dahî yakıp kavuracak derecede müthiş sıcaklığı olan bir ateştir.

İslâm davasını yok etmek için her yolu deneyen müşrikler, bu meydan okuma karşısında sessiz kaldılar, cevap veremediler. Oysa Kur’ân ayarında bir kitap, hiç değilse bir tek sûre yazabilselerdi, Peygamber’i susturup iddiasını çürütecek, böyle-

Page 40: 2- BAKARA SURESi

ce canlarını, mallarını ve evlâtlarını fedâ ettikleri uzun ve meşakkatli bir mücadeleye katlanmak zorunda kalmayacaklardı. Üstelik aralarında meşhur şairler, hatipler, edîpler bu-lunuyordu. Buna rağmen Kur’ân’a nazire yapmaya teşebbüs dahî edemediler. Çünkü onun insanüstü bir kaynaktan geldiğini biliyor, ama kibir ve inatları sebebiyle hakikati inkâr ediyorlardı. Eğer Kur’ân’ın benzerini meydana getirmeye güçle-ri yetseydi, elbette bunu yaparlardı. Fakat yapamadılar ve kıyamete ka-dar da asla yapamayacaklar! Kur'an-ı Kerim'in, onların böyle bir şey yapamayacaklarını açıkça be-lirtmesi ve geleceğe dair verdiği bu haberin aynen gerçekleşmiş olması,

Page 41: 2- BAKARA SURESi

hiç kuşkusuz başlıbaşına bir muci-zedir.

Ey insanlar! Bu meydan okuma karşısındaki acizliğiniz, Kur’ân’ın bir insan veya topluluk tarafından uydu-rulmuş olduğuna dair şüphelerinizi gidermeli ve onun Allah’tan gelen hak bir kitap olduğuna iman etmeli-siniz. Böylece, inkârcılar için hazır-lanmış olan o korkunç cehennem ateşinden kurtulmakla kalmayacak, şu ilâhî müjdeyi de hak etmiş ola-caksınız:

CENNET MÜJDESİ

&6 ا�34 � ا��7 Q2ت و)D�) ا و@���ا ا�.

25. Allah’a ve âyetlerine yürekten iman eden ve bu imana yaraşır gü-zel, uygun, yararlı işler yaparak sa-lih amel işleyenleri müjdele:

Page 42: 2- BAKARA SURESi

Lر)C>'ا )C�DG 64 ي ��mG ت) 3u �C� ان

Onlara ödül olarak, yemyeşil ağaçlarının altından ırmaklar ça-ğıldayan muhteşem cennet bahçe-leri vardır.

ي �( رز�9ا C34( 64 ~��ة رز9(� 9(��ا 7ا ا��7 �J a رز9 64 )39

Onlara ne zaman rızık olarak oradan bir meyve sunulsa, “Biz bunu daha önce de tatmıştık!” derler. Müminler cennette kendileri-ne bahşedilen nimetleri her tattıkla-rında, dünyada tattıkları ya da cen-nette kendilerine daha önce sunulan nimetleri hatırlayacaklardır.

L)C2)Q�4 �"2 ا�Gوا

Page 43: 2- BAKARA SURESi

Çünkü onlara, birbirine benzer nimetler verilmiştir. Cennetliklere, dünya hayatında tattıklarına benzer yiyecek ve içecekler verilecektir. Her tadıldığında bambaşka bir tat ve lezzet veren bu nimetler öncekilere benzeyecek, ama her defasında da-ha tatlı, daha lezzetli olacaktır.

#�C( ازواج 4} �$ �C�ون و��)O )C# �ة و � $� C﴿٢٥﴾

Ayrıca, onlar için orada tertemiz eşler vardır ve onlar sonsuza dek orada yaşayacaklardır. Müminlere cennette tertemiz, pampak eşler ve-rilecektir. Bu durum hem erkekler, hem de kadınlar için geçerlidir. Yani erkeğe tertemiz hanım, kadına da tertemiz koca verilecektir. Onların hiç birinde dünyadaki pisliklerden

Page 44: 2- BAKARA SURESi

eser olmayacaktır. Cennetteki mü-min hanımlar hem kir, hayız, nifâs gibi maddî; hem de ahlâksızlık, ge-çimsizlik, çirkinlik, uyumsuzluk gibi mânevî kirlerden arınmışlardır. Ko-caları da öyle pampak, tertemizdir-ler. Dünyadaki eşler, birbirlerine lâyık oldukları ve birbirlerini istedik-leri takdirde âhirette de birlikte ola-caklardır. Dünyada birden fazla evli-lik yaşamış olan kadın veya erkek, önceki eşleri arasından hangisine lâyık ise cennette onunla evli ola-caktır.

SİVRİSİNEK ÖRNEĞİ ve FÂSIKLAR

Allah, insana hak ve hakikati bil-dirmek üzere Kur’ân’da çeşitli misâl-ler verir. Gerektiğinde sivrisinekten, karıncadan, örümcekten, arıdan söz

Page 45: 2- BAKARA SURESi

eder. Fakat inkârcılar, bu misâllerin özünde yatan gerçekler üzerinde ka-fa yoracakları yerde, sırf itiraz etmiş olmak için, Allah’ın böyle ‘basit ve değersiz’ varlıklardan bahsetmesini bir eksiklik ve ayıp olarak niteliyorlar. Dahası, içinde böyle örnekler bulu-nan bir kitabın ilâhî kaynaklı olama-yacağını öne sürüyorlar:

i]�M2 )4 jp4 �بk& ان � �_D�[& ' Nان ا L)C9�$ )�$

26. Allah kullarına doğru yolu gös-termek üzere bir sivrisineği de, kü-çüklük ve basitlik bakımından onun üzerinde olan bir şeyi de örnek vermekten çekinmez. Bunu bir ayıp, yüceliğine yakışmayan abes bir iş olarak görmez. Çünkü Allah küçüğün de büyüğün de; sivrisineğin

Page 46: 2- BAKARA SURESi

de filin de yaratıcısıdır. Bu tür örnek-lerde önemli olan örneğin büyüklüğü ya da şekli değil, verdiği mesaj ve anlattığı hakikattir.

��C " ا�xD 64 ر2 ���ن ا<M#$ 6 ا�34ا& ( ا��7 4)$

Allah’a ve gönderdiği mesaja iman edenler, bu misâllerin Rablerin-den gelen gerçeğin ta kendisi ol-duğunu, yerli yerinde verilen bu hikmetli misâllerin hak ve hakikati ortaya koyduğunu bilirler.

7C2ا Nا اراد ا� &8J 6�وا $#���ن 4(ذ ( ا��7 وا4 Wjp4

Kendilerini inkâra şartlandırarak hak ve hakikati inatla inkâr eden kimseler ise, bu örnekleri alay ko-nusu yaparak, “Allah bu misâl ile ne demek istedi? Böyle sinek,

Page 47: 2- BAKARA SURESi

örümcek, karınca, arı gibi değersiz şeyleri örnek olarak anlatmak Al-lah’ın hikmetine ve şânına yaraşır mı? O bizim dünyamızdaki bu kadar basit ayrıntılarla uğraşır mı? Hayır, Allah bizi yaratmış ve serbest bı-rakmıştır; dilediğimizi yapar, diledi-ğimiz gibi yaşarız. O ne kitap ve elçi gönderir, ne de haram helâl sınırları çizerek hayatımıza karışır!” derler.

L�ا �pJ �"2 ي ��C&�ا و �pJ �"2 ak&

Allah bu tür örnekler ile birçok kimseyi doğru yoldan saptırarak dalâlete düşürür; birçoğunu da doğru yola, hidâyete iletir.

�� � ا' ا�8(�� �"2 ak& )4٢٦﴿و﴾

Fakat bunlarla, bile bile kötülük ve çirkinliği tercih ederek yoldan çı-kan günahkârlardan ve fâsıklardan

Page 48: 2- BAKARA SURESi

başkasını saptırmaz. İman sahiple-ri, bu hikmet dolu âyetleri düşünüp ibret alarak doğru yolu bulurlar. Ön-yargılı ve kötü niyetli kimseler ise, sırf itiraz edebilmek için bu misâllere takılıp kalırlar. Küçük ve önemsiz gördükleri bu örneklerde nice ders-ler, nice ibretler olduğunu kavraya-mazlar. Sözü edilen fâsıklar, şu özelliklere sahiptirler:

h �"9)p# �4 �M2 64 Nا �C@ ن�k3& 6& ا��7

27. Onlar, kabul edip onayladık-tan sonra Allah’ın ahdini bozarlar. Yani o fâsıklar; 1- İnsanlara Allah’ın adıyla yemin ederek söz verirler, fa-kat verdikleri sözlerden cayar, hiçbir ahit ve antlaşma tanımazlar. 2- On-lar Allah’ın kitap ve elçi göndererek kullarıyla yaptığı ilâhî sözleşmeyi,

Page 49: 2- BAKARA SURESi

onu yeminlerle kesin olarak onayla-dıktan sonra bozarlar. 3- Allah her insanın fıtratına, O’na kulluk etme ve iyilik yapma duygusunu vererek (A’râf, 7/172-173) ondan ahit almış-tır. Ancak fâsıklar, vicdanlarında tüm derinliğiyle hissettikleri bu ahdi bile bile çiğneyerek zulüm ve inkârı ter-cih ederler.

av�& ان � �"2 Nا4� ا )� و&}�Mن 4

Allah’ın birleştirilmesini emret-tiği şeyleri keserler. O fâsıkların bir diğer özelliği de, Allah’ın geliştiril-mesini emrettiği ilişkileri kesip atma-larıdır. Onlar akraba, komşu, yoksul, yetim ve yardıma muhtaç kimselere gereken ilgi ve yakınlığı göstermez-ler. Gerek aile içi bağlılıkları, gerek toplumsal barış ve dayanışmayı

Page 50: 2- BAKARA SURESi

sağlamaya yönelik bağlantıları, ilişki-leri koparmaya çalışırlar. Ayrıca, in-san ile vahiy arasındaki ilgiyi, bağı ve bütünlüğü keserek insanı köksüz, temelsiz, başıbozuk bir varlık hâline getirmeye çalışırlar.

$_ ا'رضL و&8]�ون

Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar. İnsanı ve tabiatı fesada uğratarak yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. İnsanın sağlıklı düşünme yeteneğini körelten, amaçsız ve hedefsiz bir neslin yetişmesine sebep olan, eko-nomik ve toplumsal ilişkilerin yoz-laşmasına, çürümesine yol açan bir düzen kurarlar.

�A+ � ا�Z(��ون �B٢٧﴿او﴾

Onlar, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. İşte buraya kadar va-

Page 51: 2- BAKARA SURESi

sıfları sayılan o fâsıklar, dünyada da âhirette de kaybetmeye, zarara ve ziyana uğramaya mahkûm olan kimselerdir.

İLÂHÎ NİMETLER

��J)#q)$ )G3�� ا4�اJو N)2 8�ون*G z#J

28. Ey gâfiller! Allah’ı nasıl inkâr edersiniz? Nasıl olur da Allah’ı ve O’nun mesajını inkâr edersiniz? Bahşettiği bunca lütuf ve nimetlerine rağmen, hangi yüzle Rabb’inize kar-şı nankörlük eder, O’nun emir ve yasaklarını hiçe sayarsınız? Oysa siz ölü idiniz de, O size hayat verdi. Siz bir zamanlar cansız bir toprak idiniz de, Allah o cansız, ruh-suz toprağa hayat verdi ve hareket eden, konuşan, düşünen insanı ya-rattı.

Page 52: 2- BAKARA SURESi

#*� ~� ا�#" �Mu�Gن �#D& �~ �*�# ��& �~﴿٢٨﴾

Sonra sizi öldürür, sonra diriltir ve sonra O’na döndürülürsünüz. Sizi ölü topraktan yaratan Allah, vakti gelince öldürüp yeniden topra-ğa döndürecektir. Diriliş günü gelip çatınca da, toprağa karışmış ölü bedenlerini yeniden diriltecek ve böylece, yapıp ettiklerinizin hesabını vermek üzere O’nun huzuruna geti-rileceksiniz.

Evet, nasıl olur da Allah’ı inkâr edersiniz?

)M# ��u 4( $_ ا'رض �*� x�O ي � ا��7

29. O Allah ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Yeryüzündeki canlı cansız bütün

Page 53: 2- BAKARA SURESi

varlıkları sizin hizmetinize sundu. Hayvanları, bitkileri, havayı, suyu, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını hep sizin ihtiyaçlarınıza uygun olarak ya-rattı.

�ى ا� � ���اتL ~� ا���� 6C& ��(ء $]� ? ا�]

Sonra emir ve iradesiyle göğe yöneldi ve onları, iç içe yedi atmos-fer tabakasından oluşan yedi katlı gök kubbe yahut iç içe yedi katman-lı, çok boyutlu evrenlerden oluşan yedi gök hâlinde mükemmel bir öl-çüyle düzenledi.

S�# �� ﴾٢٩﴿و � c a*2_ء @

İşte bütün bunlar gösteriyor ki, O her şeyi bilendir. Her şeyi en iyi bi-len Allah, sizin dünyada ve âhirette huzur içinde yaşamanız için neleri

Page 54: 2- BAKARA SURESi

yapıp nelerden sakınmanız gerekti-ğini de gâyet iyi bilmektedir.

Yeryüzünün hayata elverişli kılın-masından sonra, insanlığın yaratılı-şına gelince:

ÂDEM’İN YARATILIŞI

_ a@)u $_ ا'رض �i*A ا<� ���� + واذ 9(ل ر2 Li8# ��O

30. Hani bir vakitler Rabb’in me-leklere, “Ben yeryüzünde bir hali-fe yaratacağım. Benden alacağı güç ve yetkiyle yeryüzünde benim adıma hüküm verecek, benim emir-lerimi yaratılmışlar üzerinde uygula-yacak insanı yaratacağım ve onu, emirlerimi uygulayan bir halife, bir temsilci olarak yeryüzünde görev-lendireceğim!” demişti.

Page 55: 2- BAKARA SURESi

��ا ا #C( و&]8+ 9(� �$ �[8& 64 )C# �$ aMmG L+� س � D2��ك و<� [> 6D>ء� و)� 4 ا��

Melekler, “Ey Rabb’imiz! Yeryü-zünde bozgunculuk yapıp fesat çı-karacak ve menfaatleri için zulme-dip kan dökecek varlığı mı yarata-caksın? Oysa biz seni her türlü ku-surdan tenzih etmekte, daima öv-güyle anıp yüceltmekteyiz. Tabia-tımıza yerleştirdiğin bu saflık, bizi hilâfete daha lâyık kılmaz mı? Doğ-rusu, insan denen varlığı yaratıp ha-life tayin etmendeki hikmeti kavra-yamadık.” dediler. Melekler, insan denen varlığın hem irâde hem de yeryüzünde halifelik yetkisi ile dona-tılmasının, bu yetkiyi kötüye kullan-ma riskini de beraberinde taşıdığını düşünüyorlardı. Ayrıca daha önce

Page 56: 2- BAKARA SURESi

yaratılan ve insan gibi irâde sahibi olan cinlerin yeryüzünde yaptığı kö-tülükleri de biliyorlardı. İçyüzünü bi-lemedekileri bu meselenin hikmetini öğrenmek için Allah’a bu soruyu sordular.

���ن MG ' )4 ���_ ا@ ﴾٣٠﴿9(ل ا<�

Meleklerin bu sözüne karşılık Al-lah, “Ben sizin bilmediklerinizi bi-lirim. Halifelik görevinin insana ve-rilmesinin pek çok sebep ve hikmet-leri vardır, fakat bunu yalnızca ben bilirim, siz bilemezsiniz.” dedi.

Evet, kimi zaman yeryüzünde bozgunculuk yapacak ve kan döke-cek olan insan, görünürdeki bu kısmî kötülüklerinin yanı sıra, onlar-dan çok daha büyük ve geniş kap-samlı iyilikler yapacaktı. Fakat me-

Page 57: 2- BAKARA SURESi

lekler, Allah'ın yeryüzündeki halife-sinin eliyle dünyayı inşa ve imar et-me, oradaki hayatı geliştirip çeşit-lendirme dileğinin hikmetinden ha-bersizdiler. Allah bu hikmeti melekle-re şöyle bildirdi:

� ادم ��? و@@ �C]�@ �~ )C �J ا'���(ءء ان �'B5� _ 2(���(ء �>d5�i*A $(ل ا< �ا��

� ﴾٣١﴿v ��3J(د�9

31. Allah, Âdem’e bütün varlıkla-rın isimlerini, özelliklerini ve fonksi-yonlarını öğretti. Yeryüzünde halife tayin ettiği insanı, hayatı boyunca karşı karşıya geleceği enerji, ham-madde, doğa kanunları gibi yeryü-zünün çeşitli güç kaynaklarına hük-medecek, onlara boyun eğdirecek gizli yetenek ve güçlerle donattı.

Page 58: 2- BAKARA SURESi

Ona, varlıklar ile semboller arasında zihinsel bağ kurma yeteneği bağış-ladı. Varlıkların niteliklerini, işlevleri-ni araştırıp öğrenme, eşyayı kullan-ma, değiştirme, gizli olan yönlerini bulup ortaya çıkarma ve varlıklar üzerinde yaratıcı zekâ ile tasarruf etme yeteneğini verdi. İnsan bu bilgi ve yeteneği doğru yönde kullandığı takdirde, hem Allah’a kulluk hem de yeryüzünü ıslah hususunda melek-lerden çok daha üstün işler başara-bilecekti. Meleklere gelince, görevle-ri bunu gerektirmediği için onlara böyle bir güç ve yetenek verilme-mişti.

Sonra Allah bunları, yani Âdem’e öğrettiği isimlerin karşılığı olan var-lıkları meleklere göstererek, “Eğer az önce ima ettiğiniz ‘halifeliğe daha

Page 59: 2- BAKARA SURESi

lâyık olma’ iddianızda doğru iseniz, o zaman bu varlıkların isimlerini ve özelliklerini bana Âdem’in söyle-diği gibi söyleyin!” dedi.

+ 9(��ا � L)3�� ا< ��� ��3( ا' 4( @@ ' +>)D �# �*D�ا �# ��M�ا n>٣٢﴿ا﴾

32. Kendi görev alanı dışındaki konularda bilgi sahibi olmayan me-lekler, “Hâşâ, seni her türlü eksiklik-ten, noksanlıktan tenzih ederiz! Biz senin bize öğrettiklerinden baş-kasını bilemeyiz. Her şeyi bilen, sonsuz ilim ve hikmet sahibi olan ancak sensin!” dediler

��C�)���)2 �CA�( ادم ا< 9(ل &

33. Bunun üzerine Allah, “Ey Âdem, şu varlıkların özelliklerini, fonksiyonlarını ve isimlerini melek-

Page 60: 2- BAKARA SURESi

lere bildir! Böylece halifelik görevi-ne senin daha lâyık olduğunu iyice anlasınlar!” dedi.

_� �( ا<( � �C�)���)2� 9(ل ا�� اa9 �*� ا<� ��$�ون G )4 ����ات وا'رض وا@ ا@�� R#% ا�]

﴾٣٣﴿وG ��3J )4*���ن

Âdem o varlıkların isimlerini me-leklere bildirince, Allah meleklere dedi ki: “Ben size, ‘Göklerin ve yerin gizliliklerini ancak ben bili-rim ve dilediğime, dilediğim kadar öğretirim; açığa vurduğunuz ve gizlediğiniz şeyleri de yine ben bi-lirim!’ dememiş miydim?”

İşte burada, insanın ebedî düşma-nı olan İblîs sahneye çıkıyor:

Page 61: 2- BAKARA SURESi

EN BÜYÜK DÜŞMAN: İBLİS

� �وا ا' �m[$ دم �i*A اm��وا ' ���� )3�واذ 9 6& #L� ا2? وا��*| وJ(ن 64 ا�*($�� ��ا2

﴿٣٤﴾

34. Hani meleklere, “Âdem’e secde7 edin! Onun üstünlüğünü kabul ederek önünde saygıyla eği-lin!” demiştik de, İblîs hariç hepsi secde etmişti. Aslen cinlerden (Kehf, 18/50) olan, fakat birtakım meziyetleri sayesinde meleklerin arasında yaşayan İblîs ise emrimize karşı gelerek secde etmemekte di-

7 Buradaki secde ibadet secdesi değil, meleklerin insana baş eğip itaat etmesinin sembolik bir ifade-si olan ta’zîm (saygı) secdesidir. Allah meleklere, Âdem’in üstünlüğünü kabul edip önünde saygıyla eğilmelerini emretmişti. Nitekim kardeşlerinin Yu-suf (as)’a secde etmesi de bu anlamdadır. (Yusuf sûresi, 12/100)

Page 62: 2- BAKARA SURESi

retmiş, kendisini Âdem’den üstün görerek kibre kapılmış ve bu nan-körlüğü sonucunda, ilâhî emre baş-kaldıran kâfirlerden olmuştu.

jJو i 3m�ا +uوزو n>ادم ا�*6 ا )� & )3�و9)2�G 'و h )��Ac �#q ا�Rر )C34 7ه

� ���) T��ة $�*�<( 64 اm Q�٣٥﴿ا﴾

35. Daha sonra dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette otu-run ve oradaki nimetlerden diledi-ğiniz kadar serbestçe yiyin için. Bundan böyle, eşin Havvâ ile birlikte cennette yaşayacaksınız. Orada di-lediğiniz yerden dilediğiniz kadar yi-yip içebilir, cennetin bütün nimetle-rinden faydalanabilirsiniz. Ancak sı-nırsız bir özgürlüğe sahip olmadığı-nızı, size bu nimetleri bahşeden Al-

Page 63: 2- BAKARA SURESi

lah’a muhtaç birer kul olduğunuzu asla unutmayın! Bunun için, iman ve itaatinizi sınamak üzere, cinsellik (A’râf, 7/19-22) meyvesini size şim-dilik yasaklıyorum. Ben izin verince-ye kadar, bu ağaca sakın yaklaş-mayın; yoksa büyük bir günah işle-yerek bizzat kendinize zulmetmiş olursunuz!”

)�Cu�O)$ )C3@ ن){# Q�ا )�C�ز)$ )>)J ) �4 h "# �$

36. Fakat cennetten kovulan şey-tan, Âdem ile Havvâ’nın da aynı akıbete uğramasını istiyordu. Bunun için, onlara uzaktan vesvese vererek şu düşünceyi telkin etti: “Rabb’iniz size bu meyveyi, ilahi güçlere sahip birer melek veya sonsuz hayat sahi-bi olmayasınız diye yasaklamıştır.

Page 64: 2- BAKARA SURESi

Allah şahittir ki, bunu sırf sizin iyiliği-niz için söylüyorum (A’râf, 7/20-21).” Âdem ve Havvâ, şeytanın vesvese-sine aldanıp yasak meyveden yedi-ler. Böylece İblîs, onları aldatarak içinde bulundukları cennet yur-dundan çıkarmış oldu.

M� @�و� و�*� $_ � �*kM2 ا�{و9�3( ا � �q ?�� و4�(ع ا٣٦﴿ا'رض 4]�﴾

Biz de Âdem ve Havvâ’yı cennet-ten çıkardıktan sonra, onlara ve şeytana seslenerek dedik ki: “Bir-birinize ebedî düşmanlar olarak dünyaya inin! Artık yeryüzüne yer-leşecek ve belli bir süreye kadar orada yaşayacaksınız. Bundan böyle orayı kendinize yurt edinecek; ölüm veya kıyamet vakti gelinceye

Page 65: 2- BAKARA SURESi

kadar orada yaşayıp imtihan edile-ceksiniz.”

��J �" �? ادم 64 ر2 ��$ � " (ت $�(ب @�#"L ا< �# �q��اب ا � ﴾٣٧﴿ا��

37. Derken Âdem, işlediği günah-tan dolayı pişmanlık duyarak tövbe etmenin yollarını aradı. Sonra nasıl tövbe edeceğini kendisine ilham eden Rabb’inden birtakım sözler aldı ve bu hikmetli sözlerle O’na şöyle yalvardı: “Ey Rabb’imiz, biz kendimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmez-sen mutlaka kaybedenlerden olaca-ğız (A’râf, 7/23).” Bunun üzerine, Al-lah da onu bağışladı. Kuşkusuz O, pişmanlık duyup tövbe eden kul-larına karşı çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

Page 66: 2- BAKARA SURESi

Aslında İblîs de Âdem de aynı gü-nahı işlemişler, ikisi de Allah’ın em-rine isyân etmişlerdi. Fakat İblîs gü-nahında diretti, tövbeye yanaşmadı. Âdem ise günahının ezikliğini yüre-ğinde hissederek Rabb’i karşısında boyun büküp suçunu itiraf etti. İblîs’in yaptığı gibi kibre kapılmadı, günahını bir başka günahla telafi yo-luna da gitmedi. Aksine, içtenlikle tövbe ederek Rabb’inin sonsuz mer-hametine sığındı. Bu yüzden Âdem bağışlandı, İblîs ise ebedî lânete mahkûm edildi.

Âdem ile Havvâ, günahları bağış-landıktan sonra yeniden cennete döndüler. Yaşadıkları bu tecrübe, ebedî düşmanları olan şeytanı tanı-malarını sağlamıştı. Yeryüzü halife-sinin, böyle bir eğitim ve ön hazırlık

Page 67: 2- BAKARA SURESi

aşamasını geçmesi gerekiyordu. Daha sonra, cennetten çıkarılıp yer-yüzüne gönderildiler. Bunun sebebi işledikleri günah değildi. Zira tövbe-leri kabul edilmiş, günahları bağış-lanmıştı ve Allah, günahını affettiği kulunu o günahtan dolayı cezalan-dırmazdı. Onlar asıl yaratılış gayele-ri olan halifelik görevini yerine getir-mek ve şeytanla yapacakları müca-dele ile imtihan olunmak üzere cen-netten çıkarılıp yeryüzüne gönderil-diler. Bu günahı işlemeselerdi bile Allah onları yeryüzüne gönderecekti. Nitekim O, daha Âdem’i yaratmadan önce meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım.” diyerek in-sanın imtihan için dünyaya gönderi-leceğini bildirmişti.

Page 68: 2- BAKARA SURESi

Allah dileseydi, isyankârlığının ce-zasını derhâl vererek İblîs’i oracıkta yok edebilir yahut bir daha hiç kim-seyi saptırmaması için onu cehen-neme atabilirdi. Fakat ilâhî hikmet gereğince, insan nefsâni duygular ve şeytanî vesveseler ile imtihan olunacak ve bu mücadele sonucun-da, insanın özünde gizlenmiş olan güç ve yetenekler ortaya çıkacaktı. Bunun için Allah, kıyamete kadar şeytana mühlet verdi ve ilâhî vahiy ile desteklediği insanı, iyi ile kötü arasında seçim yapması ve ebedî cennet nimetleri yahut ebedî cehen-nem azabı ile noktalanacak olan im-tihan dünyasında mücadele etmesi için şeytanla birlikte yeryüzüne gön-derdi:

Page 69: 2- BAKARA SURESi

* 3#G)& ) 4)$ �)M# ��u )C34 ا�{�3( ا 9 � �C#�� �اي $O j�ف @G 6�$ ى� _ �34

﴾٣٨﴿و' � &D=<�ن

38. Böylece Âdem, Havvâ ve İblîs’e seslenerek şöyle dedik: “Hepiniz oradan yeryüzüne inin! Bundan böyle, peygamberler ve ki-taplar göndererek size ve sizden sonraki nesillere doğru yolu göste-receğim. Artık benden size bir elçi, bir kitap, bir yol gösterici gelince, kimler benim gösterdiğim yolda yü-rüyerek hidâyetime tâbi olursa, onlara Hesap Günü’nde korku yok-tur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

Page 70: 2- BAKARA SURESi

7J8�وا وJ 6& �A+ اDv(ب وا��7 �B�3( اوG)&)2 �2ا Sون��)O )C# (ر� � $� ﴾٣٩﴿ا�3

39. “İlâhî hidâyetten yüz çevirerek hakikati inkâr eden ve insanlığın dünyada ve âhirette yegâne kurtuluş reçetesi olan âyetlerimizi ve yol gösterici mesajlarımızı yalanlayan-lara gelince, onlar da ateş halkı-dırlar ve orada ebedî kalacaklar-dır.”

Âdem (as)’dan bu yana, bu mesajı insanlığa tebliğ eden birçok Elçi ve Kitap geldi. İlâhî davetin son temsil-cisi olarak da, son Peygamber Mu-hammed (sav) ve Kur’ân-ı Kerîm gönderildi. Bu mesaj sadece Arapla-ra değil, Allah’ın iradesine boyun eğdiğini öne süren İsrailoğulları baş-

Page 71: 2- BAKARA SURESi

ta olmak üzere tüm insanlığa ses-lenmektedir:

İSRAİLOĞULLARI Bundan önceki ayetlerde bütün in-

sanlık, Allah’ın gönderdiği Kitap ve Elçileri kabule davet edilmişlerdi. Bundan sonra âyetlerde ise, ilâhî mesajdan yüz çevirmenin ne gibi sonuçlar doğurduğunu gösteren bir örnek olarak İsrailoğulları8 kıssası anlatılıyor. Âyetlerde hitap Yahudile-re yönelik olmakla birlikte, onlardan

8 “Allah’ın kulu” anlamına gelen İsrail kelimesi, Yakub Peygamber’in (as) lâkabıdır (Âl-i İmrân, 3/93). Hz. Yakub’un on iki oğlunun soyundan ge-lenlere Benî İsrâil (İsrailoğulları) denir. Muharref Tevrat’ta, Hz. Yakub’un “Tanrı ile güreşip onu yendiği” için bu adı aldığı anlatılmaktadır (Kitab-ı Mukaddes, Tekvin, 32/28). “İsrail” kelimesine böy-lesine çirkin bir anlamı yüklemeleri, Yahudilerin mukaddes kitabı tahrif etmekte ne kadar aşırı git-tiklerini gösteren örneklerden biridir.

Page 72: 2- BAKARA SURESi

ibret alıp aynı duruma düşmemeleri için müminler de uyarılmaktadır:

_� &a اذJ�وا <M��_ ا��� �اء� �_ ا�� �32 )& �*#�@ n�M>ا

40. Ey İsrailoğulları! Size bah-şettiğim nimetlerimi ve ilâhî yasa-lara itaat ettiğiniz sürece, sizi nasıl üstün kıldığımı hatırlayın.

�ي ��CM2 ن واو$�ا�(ي $(ر اوdف CM2�J� وا&﴿٤٠﴾

Bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tuta-yım. Size vadettiğim zafer ve başa-rıyı elde etmek ve âhirette ebedî sa-adete nail olmak istiyorsanız, gön-derdiğim tüm elçilere ve kitaplara iman edin. Ve başkasından değil,

Page 73: 2- BAKARA SURESi

yalnızca benden korkun! Bu dün-yanın gelip geçici çıkar endişeleri si-zi inkâra ve zulme sürüklemesin. Si-zi bu imandan alıkoymak isteyenle-rin tehditlerine de aldırmayın. Asıl benim azabıma uğramaktan ve be-nim sevgimi kaybetmekten korkun.

M4 )�� )9*� و' �.4 n�=>وا�34ا 2��( ا h �"2 �$)J ل ��ا او >�*G

41. Yanınızda bulunan Tevrat’ın tahrif edilmemiş kısımlarını onayla-yıcı olarak indirdiğimiz bu son vahye iman edin; onu inkâr eden-lerin ilki ve öncüleri siz olmayın!9

9 Ehl-i Kitab’ı Kur’ân’a iman etmeye çağıran bu âyet-i kerîme, kendilerine gönderilen kitaplara ve peygamberlere iman etseler bile, son Peygamber’i ve Kur’ân’ı reddeden Yahûdî ve Hristiyanların kâfir olduklarını ve böyle kimselerin cennete gi-remeyeceğini açıkça ortaya koymaktadır.

Page 74: 2- BAKARA SURESi

Elinizdeki Tevrat’ı size gönderen Al-lah, şimdi de Kur’ân-ı Kerîm’i gön-dermiştir. Kur’ân’ı inkâr ettiğiniz tak-dirde, Tevrat’a iman iddianızın hiçbir anlamı kalmayacak ve Allah’a isyan etmiş olacaksınız. O hâlde, Tevrat’ın tahrif edilen kısımlarını düzelten, bozulmamış kısımlarını ise aynen onaylayan bu kitaba iman edin; onu inkâr edenlerin ilki ve öncüleri siz olmayın! Unutmayın ki, onu inkâr et-tiğiniz takdirde, sizden etkilenerek inkâra sürüklenecek toplumların vebâli de sizin omuzlarınızda ola-caktır.

�ن G)$ ي) #Pj وا& ��9 )3�~ _ �G)&)2 واlQG 'و﴿٤١﴾

Benim âyetlerimi ve bu âyetlerin içerdiği hükümleri servet, makam,

Page 75: 2- BAKARA SURESi

şan, şöhret gibi basit menfaatlerle değişmeyin ve başkasından değil, sadece benden sakının! İnsanların övgü ve kınamalarını değil, benim rıza ve hoşnutluğumu dikkate alın.

xD����ا ا*Gو ab)�)2 xD�ا ا�[�G 'و���ن MG ��>٤٢﴿وا﴾

42. Hakkı bâtıl ile bulandırmayın ve bile bile gerçeği gizlemeyin! Bâtıl yorum ve iddialarınızı Tevrat’a karıştırarak hakikati çarpıtmayın! Ahmed adındaki Son Peygamber’in geleceğini müjdeleyen (Saff Sûresi, 61/6) Tevrat âyetlerini ve kitapta yer alan diğer gerçekleri gizlemeyin.

�Jة وار�MJا 4� ��ة وا�Gا ا�= #��ا ا�. وا�9 � �MJا ﴾٤٣﴿ا��

Page 76: 2- BAKARA SURESi

43. Namazı kılın, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin! Siz de Müslümanlar gibi namazı kı-lın, zekâtı verin ve Allah’ın hükmüne boyun eğen müminlerle birlikte Kur’ân’ın ve Son Elçi’nin hükmüne boyun eğin! Unutmayın ki, bedenî ibadetlerin sembolü olan namaz ve mâlî ibadetlerin sembolü olan zekât, bütün peygamberlere ve ümmetleri-ne emredilen evrensel ibadetlerden-dir.

Yahudi din bilginleri, halka kutsal kitaba inanıp onunla amel etmelerini ve Allah'ın rızasına uygun şekilde yaşamalarını öğütlüyor, fakat kendi-leri tam aksi davranışlar gösteriyor-lardı. Yahudileri bu çelişkili tutumları ve samimiyetsizlikleri sebebiyle eleştiren âyet, aynı zamanda Müs-

Page 77: 2- BAKARA SURESi

lümanları, özellikle ümmetin önder-leri konumunda bulunan âlimleri ve yöneticileri de aynı hayata düşme-meleri için şiddetle uyarmaktadır:

(س 2(�| و3G]�ن ا<8]*� وا<�� اG(4�ون ا�3��ن MG j$ا Lن ا�*�(ب���G﴿٤٤﴾

44. Ey Yahudiler! Siz insanlara iyiliği emreder de kendinizi unu-tur musunuz? Oysa kitabı oku-yorsunuz, hiç akletmez misiniz? Siz insanlara Son Elçiye iman etme-lerini tavsiye ederken, neden kendi-niz onu inkâr ediyorsunuz? Başkala-rına güzel şeyleri öğütlerken, kendi-nizi neden ihmal ediyorsunuz? Oysa içerisinde birtakım tahrifatlar olsa bi-le, bütün peygamberlere imanı em-reden; dürüst, tutarlı ve ahlâklı ol-mayı öğütleyen Tevrat’ı okuyup du-

Page 78: 2- BAKARA SURESi

ruyorsunuz. Siz hiç aklınızı kullan-maz, yaptığınız işin neticesini dü-şünmez misiniz?

�ة ا' �*� )C ��ةL وا< | وا�. #�3ا 2(�. �M��وا �Mc)Z�ا ?�@ ��﴿٤٥﴾

45. Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Doğrusu bu, Al-lah’a saygıyla bağlananlardan başkasına ağır gelir. Ey Yahudiler! Son kitaba iman etmenizi engelle-meye çalışan şer güçlere boyun eğmeyin! Onlara karşı sabırla göğüs gerip direnin ve namazla, duayla Rabb’inizden yardım dileyin. Eğer dürüstlük ve samimiyetten ayrılmaz, zorluklar karşısında yılmayıp direnir-seniz, Allah size elbette yardım edecektir. Gerçi bu ağır ve zor bir görevdir, ama Allah’a saygıyla bağ-

Page 79: 2- BAKARA SURESi

lananlar için; binlerce yıllık gelenek-lerin ürettiği toplumsal baskıları, çı-kar kaygılarını ve önyargıları aşıp hak dine iman etmek hiç de zor de-ğildir.

C� ا�#" C� وا< �9j4 �Cا ر2 �ن ا< 3T& 6& ا��7 Sن�Mu٤٦﴿را﴾

46. O saygılı kimseler ki, bir gün mutlaka Rablerine kavuşacakları-nı, eninde sonunda O’na dönecek-lerini bilirler. Allah’a saygıyla bağ-lanan insanlar, hangi ırktan ve hangi dinden olurlarsa olsunlar, bir gün mutlaka Allah’ın huzuruna çıkacak-larını ve bu dünyada yapıp ettikleri her şeyin hesabını vereceklerini bi-lirler. Bu bilinç, onları hakkı kabul etmeye ve doğru davranışlar gös-termeye sevk eder.

Page 80: 2- BAKARA SURESi

_� &a اذJ�وا <M��_ ا��� �اء� �_ ا�� �32 )& � ���)M�ا ?�@ �*�� k$ _ �#*� وا<�@ n�M>ا

﴿٤٧﴾

47. Ey İsrailoğulları! Size bah-şettiğim nimetlerimi ve ilâhî yasa-lara itaat ettiğiniz sürece sizi âlem-lere, yani kendi döneminizdeki tüm insanlara nasıl üstün kıldığımı ha-tırlayın. Size daha önceki Peygam-berler döneminde bahşettiğim nimet-lerimi hatırlayın. O vakitler elçilerime iman ve itaat ettiğiniz sürece, sizi in-sanlığın önderleri ve efendileri kıl-mıştım. Bugün de bu nimete nail ol-mak ve müminlere vaad ettiğim za-fer ve başarıyı elde edip âhirette ebedî saadeti kazanmak istiyorsa-

Page 81: 2- BAKARA SURESi

nız, gönderdiğim Son Elçi’ye ve Kur’ân’a iman edin.

Gوا )�#c �8> 6@ �8> ي �=mG ' )4�& ا�و' &i@)8c )C34 a و' &C34 7O5( @�ل

﴾٤٨﴿و' � &3.�ون

48. Ve öyle bir günden sakının ki; o gün hiç kimse başkası adına bedel ödeyemeyecek yahut başka-sının cezasını çekmeyecek, hiç kimsenin cezayı hak eden kişinin kurtuluşu için iltimas, aracılık ve şe-faat etmesine izin verilmeyecek, hiç kimseden kurtuluş fidyesi ka-bul edilmeyecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecektir.

Ey Yahudiler! Mahşer günü gelip çattığı zaman, mensubu olmakla

Page 82: 2- BAKARA SURESi

övündüğünüz ırkınız, meşrebiniz, toplumuz, cemaatiniz size fayda vermeyecek, ilâhî adalet karşısında hiçbir kişi veya toplum özel ve ayrı-calıklı muamele görmeyecektir. Bu-gün ilâhî mesajdan yüz çevirdiğiniz takdirde, “Peygamber torunları” ve-ya “Şanlı bir tarihin evlatları” olma-nız sizi azaptan kurtaramayacaktır. Mahşer günü kişiye ancak imanı ve salih amelleri fayda verecektir. Söz-de aracıların, şefaatçilerin hiç kim-seye faydası dokunmayacaktır.

Şefaat, yetkili kimse nezdinde ara-cılık ederek bir kimsenin bağışlan-masına veya bir nimete kavuşması-na vesile olmak demektir. Dinî bir te-rim olarak ise, günahkâr bir kimse-nin, Allah katında mertebesi yüksek olan bir zatın Allah'a dua etmesi so-

Page 83: 2- BAKARA SURESi

nucunda affedilmesi anlamına gel-mektedir. Kur’ân, ancak Allah’ın di-lediği kimselerin (Yûnus, 10/3; Tâhâ, 20/109; Sebe, 34/23; Necm, 53/26) yine ancak O’nun izin verdiği kimse-lere (Enbiyâ, 21/28) şefaat edebile-ceğini bildirmiştir. Yani kimlerin şe-faate lâyık olduğunu ve bu kimselere kimlerin şefaat edeceğini Allah belir-lemektedir. Buna göre, şefaat yetkisi verilecek olanlar, diledikleri kişilere değil, ancak şefaati hak ettiği bildiri-len kişilere şefaat edeceklerdir. De-mek ki asıl ikram şefaat edilene de-ğil, şefaat edene yapılmaktadır. Yani Allah, rızasını kazanmış olan bir ku-lunu onurlandırmak için, kendisinin zaten affedeceği bir kulunu azaptan kurtarması için ona şefaat yetkisi vermektedir. Bunun benzeri dünya-

Page 84: 2- BAKARA SURESi

da da yaşanmaktadır. Örneğin Allah, herhangi bir şekilde hidâyeti hak eden bir kimseyi, bazen razı olduğu bir kulu aracılığıyla hidâyete ulaştı-rır. Böylece hidâyeti hak eden bir ku-lunu inkârdan kurtarırken, aynı za-manda, o kişinin hidâyetine vesile olan kimseye de ikramda bulunmuş olur.

Şefaat yetkisi tamamen ve yalnız-ca Allah’ın elindedir (Zümer, 39/43) ve Allah’ın izni olmadan hiç kimse şefaate cüret edemeyecektir. Şu hâlde, şefaat kullardan değil Al-lah’tan istenmeli ve aracıları mem-nun etmek için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için çaba gösterilmelidir.

Page 85: 2- BAKARA SURESi

TARİHÎ HATIRLATMALAR

�ء واذ < J)3#� 64 ال $�@�ن &]��4<*� �� m�Dن ا�32(ءJ� و&]D�#�ن ا�7Mاب &27

�# �T@ �* ء 64 ر2 �j2 �*�ذ _ (ءL�J و$� �[>﴿٤٩﴾

49. Ey İsrailoğulları! Sizi Firavun ve ordusundan nasıl kurtardığı-mızı da hatırlayın: Hani Mısırlılar size en acı işkenceleri çektiriyor-lardı. Nüfusunuzun artmasını engel-lemek ve gücünüzü kırmak için oğullarınızı boğazlıyor, kız çocuk-larınızı ve kadınlarınızı ise hizmetçi ve cariye olarak kullanmak üzere sağ bırakıyorlardı. İşte bütün bun-larda, sizin için Rabb’inizden bü-yük bir imtihan vardı. Rabb’iniz si-

Page 86: 2- BAKARA SURESi

zi eğitip olgunlaştırmak ve insanlığı doğru yola çağıran örnek ve öncü bir toplum yapmak üzere böyle çetin imtihanlardan geçirmekteydi.

)3#m>)$ �DJ� وا�39�R( ال واذ $39�( 2*� ا� ﴾٥٠﴿$�@�ن وا<�� T3G�ون

50. Hani sizin için denizi yarıp sizleri kurtarmış, Firavun ve or-dusunu da boğmuştuk; siz de bu-nu gözlerinizle görüyordunuz.

Firavunun zulmü altında yaşayan İsrailoğulları, bu zulümden kurtul-mak için Hz. Musa önderliğinde Mı-sır’dan çıktılar. Fakat Firavun, onları yakalayıp cezalandırmak üzere bü-yük bir orduyla peşlerine düştü. Hz. Musa bu takipten kurtulmak için Ce-nab-ı Hakk’ın izniyle Kızıldeniz kıyı-sına kadar geldi. Önlerinde deniz,

Page 87: 2- BAKARA SURESi

arkalarında Firavun’un ordusu vardı. İşte bu dehşetli durumdayken, ilahi bir mucize olarak deniz yarıldı ve İs-railoğulları açılan yoldan geçerek karşı kıyıya ulaştılar. Firavun ve as-kerleri, denizin ayrılmış olan sularını dehşetle gördüler; fakat bir anlık te-reddütten sonra, kin ve düşmanlıkla-rından dolayı onlar da denizden açı-lan yola girerek takibe koyuldular. Ancak denizin açılan suları tekrar birleşmeye başladı ve sonunda Fi-ravun ve ordusu, tek bir kişi bile kur-tulamadan sulara gömüldü. İşte Al-lah, bu tarihi kıssayı İsrailoğulları’na hatırlatmakta ve Elçisine itaat etme-leri gerektiğini, aksi hâlde Fira-vun’un safında yer alıp onunla aynı akıbeti paylaşacaklarını bildirerek onları uyarmaktadır.

Page 88: 2- BAKARA SURESi

BUZAĞIYA TAPANLAR

�~ i�#� � �M2<( �4��? ار�واذ و@ �G7Z Gا ﴾٥١﴿ا�M2 64 amM�ه� وا<�� t(���ن

51. Ey İsrailoğulları! Hani kırk ge-ce için Musa ile sözleşmiştik. Fa-kat siz onun ardından, kendinize zulmederek buzağıyı ilâh edinmiş-tiniz.

Allah, ilk ilâhî emirleri alması için Musa’ya Sina Dağı’na gelmesini emretmişti. Orada Musa ile aracısız konuşacak ve Tevrat’ın on emir diye bilinen ilk kısmını ona vahyedecekti. Bunun için Musa’ya, huzuruna çık-madan önce bu büyük buluşmaya ruhen hazırlanması için Sina’da kırk gün kırk gece oruç tutarak ve ibadet ederek beklemesini emretti. Fakat o

Page 89: 2- BAKARA SURESi

esnada İsrailoğulları, kendi elleriyle yaptıkları buzağı heykeline tapın-maya başladılar.

�* �M� +�ذ �M2 64 �*3@ )>�8@ �~ ﴾٥٢﴿QG*�ون

52. Fakat bütün bunlardan son-ra, şükredesiniz diye sizi bağış-lamıştık. Hz. Musa kavmine dön-dükten sonra, İsrailoğulları buzağıya tapma günahından tövbe ettiler ve Allah da onları affetti. Bu tövbe ha-disesi aşağıdaki 54. âyette izah edi-lecektir.

�*�M� 3( �4�? ا�*�(ب وا�9�8(ن#Gواذ ا ﴾٥٣﴿CG��ون

53. Ve dosdoğru yolda yürüme-niz için, Musa’ya daha sonraki çağ-

Page 90: 2- BAKARA SURESi

larda Tevrat adıyla anılacak olan Ki-tabı ve ilâhî hükümleri doğru anla-ma, hak ile bâtılı, iyi ile kötüyü, doğ-ru ile eğriyi birbirinden ayırt etme ye-teneği olan Furkanı10 vermiştik.

NEFSİNİZİ ÖLDÜRÜN!

����t �* واذ 9(ل �4�? �4�"� &( 9�م ا<��ا ا�? 2��$ amM�ا �Jذ)Z G)2 �*[8>ا

�3@ �*� �O �*�ذ L�*[8>ا ا�� �2(ر�*� $(9� L�*�2(ر

54. Hani Musa kavmine, “Ey kavmim! Siz o buzağıya tapın-makla kendinize gerçekten zul-

10 Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakı-nırsanız, O size iyi ile kötüyü birbirinden ayırt ede-bilmenizi sağlayacak bir kavrayış verir ve küçük günahlarınızı örterek sizi bağışlar. Unutmayın ki, Allah büyük lütuf sahibidir. (Enfâl, 8/29)

Page 91: 2- BAKARA SURESi

mettiniz! O hâlde, yaratıcınıza yö-nelerek tövbe edin ve kalbinizdeki kötü eğilimleri, bencil duyguları diz-ginleyerek yahut aranızdan puta ta-panları yakalayıp ölüm cezasıyla cezalandırarak nefislerinizi öldü-rün!11 Bu, yaratıcınız katında sizin için en hayırlısıdır.” demişti.

11 “Nefislerinizi öldürün” ifadesi, hakikî veya me-cazî anlamına göre farklı şekillerde anlaşılabilir. Hakikî anlamı, “Kendinizi öldürün, intihar edin.” demektir. Ancak böyle olsaydı, emre uyan dürüst kimseler cezalandırılmış, asıl suçlu olan is-yankârlar ise ödüllendirilmiş olurdu. Şu hâlde kas-tedilen mana bu değildir. “Nefisler” kelimesi “içi-nizden bazıları” anlamında kullanılmış ise, o za-man mana, “İçinizden puta tapanları ve onları bu işe teşvik eden elebaşlarını yakalayıp ölüm ceza-sıyla cezalandırın.” demek olur. Nitekim Tevrat’ta da kıssa bu şekilde anlatılmaktadır. (Tevrat, Çıkış, 32/26-28) Fakat puta tapanların asıl elebaşı olan Sâmirî’nin öldürülmeyip sürgün ile cezalandırıl-ması (Tâhâ, 20/97) ve bu âyetin hemen devamın-da suçluların bağışlandığının ifade edilmesi, bu mananın kastedilmediğini göstermektedir. Şayet “Nefislerinizi öldürün” ifadesi gerçek anlamıyla kullanılmış ise, bu takdirde âyet, ilâhî emirleri gö-

Page 92: 2- BAKARA SURESi

�# �q اب ا�� � " � ا�� ﴾٥٤﴿$�(ب @�#*L� ا<

Bunun üzerine tövbe edip yeni-den hakka yöneldiniz de, Rabb’iniz sizleri bağışladı. Şüphesiz O çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

zardı eden toplumların iç savaşa kadar varan top-lumsal kargaşa ve ihtilâflara düşüp kan dökecek-lerine ve bu kargaşadan, ancak Allah’a hakkıyla kulluk ederek kurtulabileceklerine işaret etmiş olur. “Nefislerinizi öldürün” ifadesinin Kur’ân’ın bütün-

lüğü çerçevesinde daha isabetli görünen mecazî anlamına göre, âyet şöyle yorumlanabilir: “Sizi buzağıya tapınmaya sevk eden ve şimdi de tövbe etmenize mani olan gururunuzu, kibrinizi kırarak hakka yönelin. İçinizdeki kötü eğilimleri, bencil duyguları dizginleyerek ruhunuzu terbiye edin. Putçuluk, şirk, inkâr gibi câhiliye artıklarını kalbi-nizden temizleyin ve canıgönülden Allah’a yalva-rarak tövbe edin.”

Page 93: 2- BAKARA SURESi

ALLAH’I GÖRMEK İSTEYENLER

N�ى ا> ? �q +� 645> 6� ?��4 )& ���واذ 9 Cu�ة

55. Ey İsrailoğulları! Yine bir za-manlar siz, birçok mucizeye bizzat şahit olduğunuz hâlde, “Ey Musa; biz Allah’ı apaçık karşımızda gör-medikçe sana asla inanmayaca-ğız!” demiştiniz. Yani kendilerine bağlı olmakla övündüğünüz ataları-nız böyle demişlerdi ve siz de bugün onların izinden giderek aynı günahı işliyorsunuz. Tevrat’ta da zikredilen bu olay şöyle gerçekleşmişti: Allah Musa’ya, İsrailoğulları'ndan yetmiş kabile reisini de yanına alıp Sina Dağı’na gelmesini emretmişti. Musa

Page 94: 2- BAKARA SURESi

Allah’ın huzuruna çıkıp O’ndan ilâhî emirleri alınca, bu emirlerin yazılı olduğu taş levhaları getirip reislere sundu. Fakat onlar, "Sadece senin sözünle Allah'ın sana bunları vah-yettiğine nasıl inanırız? Allah’ı bizzat kendi gözlerimizle görmedikçe, sana asla inanmayacağız!" dediler.

(@i وا<�� T3G�ون ﴾٥٥﴿$(G7O*� ا�.

Bunun üzerine, siz öylece bakı-nıp dururken, o anda gökten düşen ve içinizdeki isyankârları oracıkta yakıp küle çeviren bir yıldırım sizi çarpıvermişti. Bu dehşet verici olay, orada bulunan herkesin gözleri önünde cereyan etmişti. İnatçı ve küstahça davranışlarından dolayı Allah onları böyle cezalandırmıştı. Zira onlar bundan önce Musa’nın

Page 95: 2- BAKARA SURESi

hak Peygamber olduğunu gösteren onlarca mucizeye bizzat şahit ol-muşlardı.

�*� QG*�ون M� �*G�4 �M2 64 �J)3pM2 �~﴿٥٦﴾

56. Mucizevî bir şekilde cereyan eden bu yıldırım çarpmasından son-ra, bahşettiğim nimetlere şükredip kulluk görevinizi hakkıyla yerine ge-tiresiniz diye sizi ölümünüzün ar-dından yine mucizevî bir şekilde di-riltmiştik. Ölümün ve hayatın yal-nızca Allah’ın elinde olduğunu göz-ler önüne seren bu mucize, aynı zamanda, ahlâkî değerler ve top-lumsal dinamikler bakımından ölen bir toplumun, ancak ilâhî vahyin yol göstericiliği sayesinde yeniden ha-

Page 96: 2- BAKARA SURESi

yata dönebileceğini gösteren çarpıcı bir örnek olmuştu.

KUDRET HELVASI ve BILDIRCIN

�#*� ا�1�(م وا<=�3( @�#*� ا�6� @ )3� �tو L�ى� وا�]

57. Ey İsrailoğulları! Siz Mısır'dan çıkıp Sina Yarımadası’na girdiğiniz sırada, sizi çölün kavurucu iklimin-den ve güneşin yakıcı sıcağından korumak için serinletici bulutları üzerinize gölgelik yapmıştık. Ay-rıca bu verimsiz arazide size, bala benzer tatlı bir gıda olan ve çalılıkla-rın üzerine çiğ damlası gibi yağan, yerden mantar gibi biten kudret helvası ve sürüler hâlinde gelip ko-layca yakalayabileceğiniz şekilde

Page 97: 2- BAKARA SURESi

ayaklarınızın dibine düşen bıldırcın-lar göndermiştik.

L�J)39ت 4( رز) #b 64 ا��J

Size sunduğum nimetler o denli boldu ki, kırk yıl boyunca ıssız çöl-lerde açlık ve sıkıntı çekmeksizin bu nimetlerle beslendiniz. Sonra size buyurmuştuk ki: “Size bahşetmiş olduğumuz bu tertemiz ve helâl nimetlerden yiyin için; sakın nan-körlük ve isyankârlık etmeyin!” Ama onlar, bunca nimetler karşısında zulmü, inkârı ve nankörlüğü tercih ettiler.

���ن T& �C[8>ا ا�� >)J 6*�و )>���t )4و﴿٥٧﴾

Fakat böyle davranmakla bize değil, ancak kendilerine kötülük

Page 98: 2- BAKARA SURESi

ediyorlardı. Zira nankörlüklerinin neticesinde hüsrana uğrayacak olan kendilerinden başkası değildi.

KUDÜS’E GİRİŞ �#q )C34 ا��*$ i&��ا 7ه ا��O3( اد�واذ 9

Ac �81> i�� رR�ا {q ا و�9��ا� m� ب)��ا ا�Oواد �3[D��ا �& ﴾٥٨﴿� �*� L�J)&){O و���

58. Hani İsrailoğulları’na Kudüs’ü ele geçirmelerini emrederek demiş-tik ki: “Yöneticileri zalim olan şu şehre girin ve orada dilediğiniz yerden bol bol yiyin için. Fakat şehri ele geçirdiğiniz zaman kapı-sından kibir ve çalımla değil, ‘Ba-ğışla bizi ya Rab!’ diyerek alçakgö-nüllülük ve saygıyla eğilerek girin ve şehir halkına karşı merhametli, bağışlayıcı olun ki, biz de sizin gü-

Page 99: 2- BAKARA SURESi

nahlarınızı bağışlayalım. Günahla-rınızın bağışlanmasını istiyorsanız, siz de başkalarını affetmelisiniz. Şu-nu iyi bilin ki, emrimize uyup iyilik yapanları hak ettiklerinden çok da-ha fazlasıyla ödüllendireceğiz.”

Allah İsrailoğulları’nı Mısır'dan çı-kardıktan sonra onlara Kudüs’e gir-melerini ve orada yaşayan Amalik-ler'i şehirden çıkarmalarını emret-mişti. Fakat İsrailoğulları, Al-lah'ın bu emrine karşı gelerek de-mişlerdi ki:

“Ya Musa, orada zorba ve acıma-sız bir millet yaşıyor. Onlar oradan çıkmadıkça, biz kesinlikle o şehre girmeyiz. Eğer kendiliklerinden çıkıp giderlerse, ancak o zaman oraya gi-reriz (Mâide, 5/22). Sen ve Rabb’in gidin ve onlarla kendiniz savaşın; biz

Page 100: 2- BAKARA SURESi

burada oturup bekleyeceğiz!” (Mâi-de, 5/24)

Bunun üzerine Allah, İsrailoğulla-rı’nı kırk yıl boyunca çölde perişan bir hâlde dolaşmaya mahkûm etti. Bu dönemin sonunda yetişen yeni nesil, Yuşa Peygamber’in liderliği al-tında bu kasabayı fethederek şehre girdiler. Allah onlara şehrin kapısın-dan kibirlenmeden, taşkınlık gös-termeden alçakgönüllü ve saygılı bir şekilde girmelerini, günahlarının af-fedilmesi için O'na dua etmelerini emretmiş ve böyle davrandıkları takdirde günahlarını bağışlayacağı-nı; adaleti, dürüstlüğü ve güzel ahlâkı karakter edinen kimselere bunun da ötesinde üstün nimetler ve imtiyazlar bağışlayacağını vaad et-mişti. Fakat onlar bütün bu emirleri

Page 101: 2- BAKARA SURESi

çiğneyip tersine çevirdiler ve şehre barbar, acımasız despotlar gibi girdi-ler.

Kur’ân’ın eğitimi altında ahlâkî ol-gunluğun zirvesine ulaşan Hz. Mu-hammed (sav), Mekke’ye zafer ka-zanmış bir komutan olarak girerken, âyette istenen güzel davranışın en mükemmel örneğini göstermişti. Fethettiği şehre mağrûr ve muzaffer bir kumandan edasıyla değil, son derece mütevâzı bir hâlde, mübarek sakalları devesinin semerine değe-cek kadar tevazuundan eğilmiş, adeta secde eder bir vaziyette ve Cenâb-ı Hakk'ın sonsuz lütuflarına şükrederek girmişti (Heysemî, VI/169).

Âyette geçen “Hıtta” (affet, bağış-la) kelimesi iki şekilde anlaşılabilir ki,

Page 102: 2- BAKARA SURESi

ikisi de doğrudur: 1- Allah'tan gü-nahlarınızın bağışlanmasını dileye-rek şehre girin. 2- Şehir halkının ba-ğışlanma talebini geri çevirmeyin. Genel af ilân edin ve halkı öldürmek-ten, şehri talan etmekten kaçının.

�C� a# ي �9 ���ا R '�9� ا��7t 6& ل ا��7 �$

59. Fakat o zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle de-ğiştirdiler. İsrailoğulları içindeki is-yankârlar, Allah’ın emrini hiçe saya-rak kibir, çalım ve taşkınlık gösterile-ri içinde şehre girdiler. Tövbe istiğfar etmek şöyle dursun, iyice günaha ve zulme daldılar. Üstelik “hıtta” keli-mesini, “buğday” anlamına gelen “hınta” ile değiştirerek Allah’ın emrini alaya aldılar. Böylece ilâhî yasaları ya açıkça reddettiler ya da keyifle-

Page 103: 2- BAKARA SURESi

rince yorumlayarak kendi arzu ve heveslerine uydurmaya çalıştılar.

��(ء ���ا رu=ا 64 ا�]t 6& �? ا��7@ )3�=>)$ Sن�ا &8]�>)J )�2﴿٥٩﴾

Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı, o zalimlerin üzerine gök-ten korkunç bir azap indirdik. Yaptıkları kötülüklerden dolayı onla-ra gökten, yani doğrudan doğruya kendi katımızdan bela ve musibetler gönderdik. Bulaşıcı hastalıklar, kıt-lık, yenilgi, iç savaş ve benzeri top-lumsal felaketlerle onları cezalandır-dık.

ON İKİ PINAR

�3( ا[�ب اذ ا��] و $ �"4��4�? � ? L�mD�ك ا).M2

Page 104: 2- BAKARA SURESi

60. Ey İsrailoğulları! Hani Musa, çölde susuz kalan halkı için Allah’a dua edip su istemişti. Biz de ona, “Asanla şu kayaya vur!” demiştik. Dileseydik, Musa’nın kayaya vurma-sına gerek kalmadan da onlara su verebilirdik. Fakat ilâhî hikmet uya-rınca, bahşettiğim lütuf ve nimetlerin elde edilebilmesi için kullarımın da istekte bulunmasını ve bu yönde ça-ba göstermesini gerekli kıldık.

aJ ��@ �9 L)3#@ �ةQ@ )�3~�ت 34" اm8>)$ L�C2�Q4 ا<(س

Musa asasıyla kayaya vurur vur-maz, derhâl oradan on iki pınar fışkırmış ve İsrailoğulları’nı meyda-na getiren on iki boydan her biri, di-ğerinin hakkına saldırmaksızın ken-di su içeceği yeri kolayca öğren-

Page 105: 2- BAKARA SURESi

mişti. Musa, “Kayaya vurmayla su-yun ne alâkası var? Kupkuru kaya-dan böyle suyun çıktığı nerede gö-rülmüş?” demedi. Rabb’ine tam bir güven ve bağlılıkla, hiç tereddüt et-meden emri yerine getirdi. Demek ki, bir toplum Allah’ın emir ve yasak-larına riayet ettiği takdirde Allah on-ları asla yalnız ve yardımsız bırak-mayacak; gerektiğinde çöldeki ka-yadan sular çıkararak imkânsız zannedileni mümkün kılacak, olmazı olur yapacaktır.

و' pMG�ا $_ ا'رض N�2�ا 64 رزق اcا وا��J 6& ��[84﴿٦٠﴾

İşte o vakitler ilâhî vahye itaat eden İsrailoğulları’na Allah şöyle bu-yurmuştu: “Allah’ın nimetlerinden yiyin için. Bu nimetlerin devamını

Page 106: 2- BAKARA SURESi

istiyorsanız, sakın yeryüzünde bozgunculuk yapıp fitne ve karga-şa çıkarmayın!”

KÖLELİK GÜNLERİNE ÖZLEM

�@ |.> 6� ?��4 )& ���? Mb(م واq� واذ 9n ا'رض 3G ) + &Z�ج �3( 4� $(دع �3( ر2 L)C��(C�( وC4�$( و@�C�( و2. p9و )C�2 64

61. Ey İsrailoğulları! Hani siz, “Ey Musa!” demiştiniz, “Biz tek bir çeşit yemeğe artık dayanamaya-cağız. Her gün aynı yemeği yemek-ten bıkıp usandık. Artık o gökten ge-len ilâhî nimetleri de istemiyoruz. Bizim için Rabb’ine dua et de, bi-ze Mısır’da olduğu gibi toprakta ye-tişen yeşillik, kabak, sarımsak, mercimek, soğan gibi çeşitli yiye-

Page 107: 2- BAKARA SURESi

cekler çıkarsın. Böylece biraz da keyfimize göre lüks ve refah içeri-sinde yaşayalım!”

L �O � ي ي � اد<? 2(��7 ���ن ا��7�[G9(ل ا L���)� )4 �*� ا 4.�ا $(ن�{ ا

Bunun üzerine Musa dedi ki: “Siz bu üstün nimeti değersiz bir şeyle mi değiştirmek istiyorsu-nuz? Allah yolunda özgürce müca-dele edip cenneti kazanmak yerine, Mısır’da köleyken elde ettiğiniz o lüks, fakat onursuzca hayatı mı ter-cih edeceksiniz? Allah sizi burada eğiterek dünyanın önderleri yapmak istiyor; fakat siz arzu ve heveslerini-zin tatmini peşinde koşuyor, yerleşik hayatın getireceği lüks ve sefahati bir müddet olsun terk etmeye ya-naşmıyorsunuz. O hâlde, bir za-

Page 108: 2- BAKARA SURESi

manlar kölelik hayatı yaşadığınız Mısır’a hor ve hakir bir hâlde geri dönün; istedikleriniz orada var. Öyle yerlerde zalim diktatörlerin egemenliği altında nisbî bir güvenli-ğe kavuşur, bol bol sebze meyve yersiniz; fakat yeniden zillet ve esa-ret altında ezilerek belanızı da bu-lursunuz!”

%k12 de)� �i وا��]*i3 و2 �#C� ا�7@ n2�]و L N64 ا

Böylece o isyankâr Yahudiler, Al-lah’ın gazabına uğrayarak aşağı-lık ve perişanlığa mahkûm edildi-ler. Musa döneminden birkaç kuşak sonra da çöküş sürecine girdiler. Devletleri yıkıldı, cemiyetleri dağılıp perişan hâle düştüler ve Fâtiha

Page 109: 2- BAKARA SURESi

sûresinde ifade edildiği gibi, “gaza-ba uğrayan” bir toplum oldular.

و&���ن Nا &*8�ون 2(&(ت ا�>)J �C ذ�+ 2(< LxD�12� ا �� ا�3

Çünkü söz ve davranışlarıyla Al-lah’ın âyetlerini inkâr ediyor, hak-sız yere Peygamberleri öldürüyor-lardı. Kendilerini ilâhî hükümlere çağıran Peygamberlere ve onların izinden giden davetçilere hayat hak-kı tanımıyor, onların toplumdaki saygınlık ve etkinliklerini yok etmeye çalışıyorlardı.

Sون��M& ا�>)J٦١﴿ذ�+ 2�( @.�ا و﴾

Bunun da sebebi, emrimize is-yan etmeleri ve hak hukuk tanıma-yıp azgınlık ederek sınırı aşmala-rıydı.

Page 110: 2- BAKARA SURESi

Bütün bu kötülüklerden korunup dünya ve âhirette kurtuluşa ermenin yolu şudur:

EBEDÎ KURTULUŞ

.(رى &6 (دوا وا�3 &6 ا�34ا وا��7 ان ا��7 � ��2) وا�.

62. Gerçek şu ki, Kur’ân’a zahi-ren iman edenler, Yahudiler, Hris-tiyanlar ve bu sayılanlar dışındaki herhangi bir din, mezhep veya ideo-lojiye mensup olan Sâbiîler var ya;

�C�$ )D�)v a�@و �O وا�#�م ا' N)2 6464 ا C h� و' O�ف @�#C� و' � اu� � @3� ر2

﴾٦٢﴿&D=<�ن

Bunlardan her kim Allah’a ve âhiret gününe Kur’an’da belirtildiği

Page 111: 2- BAKARA SURESi

şekilde inanır ve İslâm’ın ortaya koyduğu prensipler doğrultusunda güzel işler yaparsa, onlara Rable-ri katındaki mükâfatları mutlaka verilecektir; hesap gününde onlara korku yoktur ve onlar üzülmeye-ceklerdir.

Âyette geçen “iman edenler”, İslâm toplumuna mensup olup dış görünüş itibariyle kelime-i şehadeti kabul ve ikrar eden kimselerdir. İmanı ve ameli ne olursa olsun, kendisini İslâm dinine nispet eden ve zahiren Müslüman görünen her insan “iman edenler” kapsamı içine girer.

Yahudiler, Allah’a ve elçilerine iman eden, ancak Hz. İsa ve ondan sonraki peygamberleri inkâr eden-lerdir.

Page 112: 2- BAKARA SURESi

Hristiyanlar, Allah’a ve peygam-berlere iman eden, ancak Hz. Mu-hammed’in peygamberliğini redde-den topluluktur.

Sâbiîler ise, bu sayılanlar dışında-ki herhangi bir dine mensup olan kimselerdir. Araplar arasında Sâbiîler adıyla anılan bazı din men-supları varsa da, bu kelime aslen Arapların tanımadığı yabancı din mensuplarını ifade eder. Zira Arap-lar, din değiştirip başka bir dine ge-çen kimselere Sâbiî derlerdi.

Bu âyet, ebedî kurtuluşu kendi te-kellerinde gören Yahudilerin bu iddi-asına cevap mahiyetinde gelmiştir. Yahudiler, Allah katında özel ve ay-rıcalıklı bir toplum olduklarına inanı-yorlardı. Bu yüzden iman ve amelleri ne olursa olsun, sadece İsrailoğulla-

Page 113: 2- BAKARA SURESi

rı'ndan oldukları için doğruca cenne-te gideceklerini, diğer insanların ise her hâlükârda cehennemlik olduğu-nu iddia ediyorlardı. Âyette Yahudi-lerin bu bâtıl iddiası reddedilerek ebedî kurtuluşun gerçek ölçüsü or-taya konmuştur. Buna göre hiç kim-se, şu veya bu dine inandığını öne sürmekle veya herhangi bir ırka, sı-nıfa, cemaate mensup olmakla kur-tuluşa eremez. Çünkü Allah katında özel ve ayrıcalıklı bir sınıf veya top-lum yoktur. Cennete girebilmenin tek yolu, Allah’a ve âhiret gününe gere-ğince inanmak, O’nun gönderdiği emir ve yasaklara riayet etmek ve ilâhî prensiplerin öngördüğü biçimde yararlı ve güzel davranışlar ortaya koymaktır.

Page 114: 2- BAKARA SURESi

Âyetin asıl konusu bâtıl bir iddiayı reddetmek olduğundan, Allah’ın rı-zasını kazanıp cennete girebilmenin temel şartları ana hatlarıyla ortaya konmuş; fakat ayrıntıya girilmemiştir. Ebedî kurtuluş için gereken diğer inanç esasları ve sözü edilen salih amellerin neler olduğu, Kur’ân’ın di-ğer âyetlerinde yeri geldikçe ayrıntılı olarak ele alınacaktır. Yalnızca bu âyeti esas alıp Kur’ân’ın geri kalan kısmını yok sayarak Yahudi ve Hris-tiyanların Hz. Muhammed’e ve Kur’ân’a iman etmeden de mümin sayıldıklarını ve cennete girilebile-ceklerini söylemek doğru değildir. Zi-ra Yahudi ve Hristiyanlar defalarca ve ısrarla Kur’ân’a imana davet edilmiş, bu çağrıyı reddedenler ise

Page 115: 2- BAKARA SURESi

açıkça lanetlenmiştir (Bakara, 2/41, 89-91; Nisa, 4/47, 150).

DAĞ AYAĞA KALKIYOR

�$ )3M$9*� ور)p# �4 )>7Oواذ ا Lر� 9*� ا�}

63. Ey İsrailoğulları! Geçmiş tarih-lerde atalarınızın yaşadığı ve kitap-larınızda size nakledilen (Talmud, Şabat, 88) şu mucizevî olayı hatırla-yın: Hani Allah’a verdiğiniz sözün önemini iyice idrak etmeniz ve bu antlaşmayı bozduğunuz takdirde doğabilecek vahim sonuçları zihni-nizde hep canlı tutabilmeniz için, Si-na Dağı’nı yerinden sökmüş ve tıpkı bir bulut gölgesi üzerinize yıkıla-cakmış gibi kaldırarak sizden şöy-le söz almıştık:

Page 116: 2- BAKARA SURESi

M� "# ة واذJ�وا 4( $� �2 �J)3#Gا )� �*� 7Oوا 4�ن �G﴿٦٣﴾

“Size verdiğimize sımsıkı sarılın ve içindekileri aklınızda tutun ki, kötülüklerden sakınıp korunabile-siniz. Size bahşetmiş olduğum bu kitaba tüm gücünüzle, ciddiyetle ve karalılıkla sarılın. Kitapta yer alan temel hayat prensiplerini, emir ve yasakları sürekli aklınızda ve gün-deminizde tutun ki, yeryüzünde ada-let, barış ve huzuru sağlayarak kötü-lüklerden sakınıp korunabilesiniz ve böylece âhirette ebedî saadete nail olasınız.”

~� M2 64 ��#��G� ذ�+�

Page 117: 2- BAKARA SURESi

64. Ama bütün bunlardan sonra, yine sözünüzden cayıp yüz çevirdi-niz.

64 ��3*� "��qور �*#�@ Nا ak$ '��$ 6& ���)Z�٦٤﴿ا﴾

Allah’ın size lütuf ve merhameti olmasaydı, gerçekten hüsrana uğ-rayanlardan olurdunuz. Lütuf ve merhameti sayesinde Allah sizi he-men cezalandırmadı; tövbe etmeniz için size mühlet verdi. Siz de tövbe ettiniz de, büsbütün hüsrana uğra-maktan kurtuldunuz. Şimdi de ilahî lütuf ve merhamete lâyık olmak isti-yorsanız, Allah’a vermiş olduğunuz sözü yerine getirmeli ve Son Elçiye iman etmelisiniz.

Yahudilerin dönekliğini gösteren çarpıcı bir örnek daha:

Page 118: 2- BAKARA SURESi

CUMARTESİ YASAĞI Bir zamanlar İsrailoğulları’na, cu-

martesi günü hiçbir işle meşgul ol-mayıp dinlenmeleri ve o günü Al-lah’a adayıp ibadetle geçirmeleri emredilmişti (Tevrat, Çıkış, 31: 12-17). Fakat içlerinden pek çoğu, aç-gözlülükler ederek çeşitli hilelerle bu yasağı çiğnediler (A’râf, 7/163). Bu yüzden de, –fiziksel veya ahlâkî yönden– maymuna dönüştüler:

n &6 ا@��وا 34*� $_ ا�] و�� @���� ا��7 � )3�$ �� ���)O ا 9�دة�>�J �C﴿٦٥﴾

65. Ey Yahudiler! Sizden cumar-tesi yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. Biz de açgözlülüklerinin cezası olarak onlara, “Aşağılık maymunlara dönüşün! Yani ihti-

Page 119: 2- BAKARA SURESi

rasları uğruna tüm insanî değerleri ayaklar altına alan onursuz ve kişi-liksiz varlıklar olun!” demiştik.

)C8�O )4و )C&�& �2 )�� ')*> ) )3�Mm$ � � ���� iT@�4٦٦﴿و﴾

66. İşte bu cezayı, hem o çağda yaşayanlara hem de sonradan ge-leceklere ibret verici bir ders ve kötülükten sakınanlar için öğüt alınacak bir örnek kıldık.

KURBAN EDİLEN İNEK Dört asırdan fazla Mısır'da kalan

Yahudiler, Mısırlıların bazı inançla-rından etkilenmişlerdi. Mısır'da sığır mukaddes bir hayvan kabul ediliyor-du. Kesilip eti yenmez, çifte koşul-maz, toprak sürmezdi. Bu inanç kısmen Yahudilere de sirayet etmiş-

Page 120: 2- BAKARA SURESi

ti. Allah, bu inançlarını kırmak için bir inek kurban etmelerini onlara em-retti. Eğer gerçekten Allah'a ve Elçi-sine iman ediyorlarsa, daha önce-den taptıkları putu kendi elleriyle kırmalıydılar. Fakat bir tek Allah'a iman kalplerinde henüz tam olarak yerleşmemişti. Bu yüzden, emri ye-rine getirmemek için bahaneler öne sürerek işi savsaklamaya çalıştılar. Ayrıntı üzerine ayrıntı sordular, fakat soru sordukça daha da köşeye sı-kıştılar. O kadar ki, sonunda onlara açıkça, o dönemde özellikle tapmak için seçilen altın renkli ineği kurban etmeleri emredildi.

&(J�4� ان �D27Gا Nان ا � واذ 9(ل �4�? �4�"� L�ة2

Page 121: 2- BAKARA SURESi

67. Bir zamanlar Musa, İsrailo-ğulları arasında iyice yaygınlaşan batıl inançları yıkmak ve aynı za-manda bir cinayet olayını aydınlat-mak üzere kavmine, “Allah size, bir zamanlar “efendileriniz” olan Mı-sırlıların inançlarına göre kutsal sa-yılan bir inek kurban etmenizi em-rediyor!” demişti.

L7<( =واZ �Gا ا�� �)9

Onlar da, “Nasıl olur, insanların yüzyıllarca kutsal kabul ettiği bir ine-ği nasıl kesebiliriz? Hem kurban kesmenin cinayeti çözmeyle ne ilgisi var? Sen bizimle alay mı ediyor-sun?” dediler.

� �� )m�ن 64 ا�Jان ا N)2 ٦٧﴿9(ل ا@�ذ﴾

Bu küstahça tavır karşısında Mu-sa, “İlâhî buyruklar konusunda gay-

Page 122: 2- BAKARA SURESi

riciddî davranıp cahillik etmekten Allah’a sığınırım!” dedi.

L_ )4 )3� �& + 9(��ا ادع �3( ر2

68. Onlar emri yerine getirmemek için işi yokuşa sürerek, “Bizim için Rabb’ine dua et de, onun nasıl bir inek olduğunu bize açıklasın!” dediler. Fakat her itiraz edişlerinde iş biraz daha zorlaşıyor, yükümlülük-leri her seferinde biraz daha artıyor-du:

C( 2�ة ' $(رض و' L�*2 @�ان " &�ل ا< 9(ل ا< L+�45�ون 2� ذG )4 ا��M$)$﴿٦٨﴾

Musa, “Allah onun ne tamamen kocamış ne de çok genç; ikisi arasında orta yaşta bir inek oldu-ğunu söylüyor, haydi size verilen emri yerine getirin!” dedi.

Page 123: 2- BAKARA SURESi

L)C>�� )4 )3� �& + 9(��ا ادع �3( ر2

69. Onlar yine, “Bizim için Rabb’ine dua et de, bize onun rengini bildirsin!” dediler.

)C>�� �9)$ �اء� �8v �ة2 )C " &�ل ا< 9(ل ا< 6& ��t) ﴾٦٩﴿G]� ا�3

Musa, “Allah onun, görenlere hayranlık veren sapsarı, parlak renkli bir inek olduğunu söylü-yor!” dedi.

� �3( 4( _� ان ا� �& + 9(��ا ادع �3( ر2 �C���ون Nء ا) �c ان )� �L)3# وا<@ "2)QG﴿٧٠﴾

70. Onlar yine, “Bizim için Rabb’ine dua et de, onun özellik-lerini bize iyice açıklasın. Çünkü bu inek kurban etme meselesi ka-

Page 124: 2- BAKARA SURESi

famızı karıştırdı. Bu nitelikleri taşı-yan pek çok inek var ve hepsi de birbirine benziyor. Ama Allah diler-se, herhâlde doğru olanı yaparız!” dediler.

� ا'رض �pG �ة ' ذ��ل2 )C " &�ل ا< 9(ل ا<#L)C و �$ i#c ' i� � ' G]_ ا�D�ث� 4]

71. Musa: “Allah onun, boyun-duruk altına alınmamış, toprak sürmeyen, ekin sulamayan, her yerde serbestçe dolaşan, alacasız ve beneksiz; kısacası tam da Mısırlı-larca kutsal sayılan bir inek oldu-ğunu söylüyor!” dedi.

9(��ا ا��D27$ LxD�)2 nAu 6� ( وJ )4(دوا Sن��M8&﴿٧١﴾

Page 125: 2- BAKARA SURESi

İsrailoğulları, daha fazla itirazın kendilerini helake sürükleyeceğini anladılar. Böylece, “İşte şimdi ger-çeği söyledin!” dediler ve isteme-yerek de olsa ineği boğazladılar; fakat az kalsın bunu yapmayacak-lardı.

Aslında bu iş için herhangi bir ine-ği kesmeleri yeterli olacaktı. Fakat onlar basit bir inek kesme emrini bile o kadar kurcaladılar ki, sonunda kendileri de işin içinden çıkamaz hâle geldiler. Öyleyse, müminler kendilerine emredileni itiraz etme-den ve güçleri yettiğince yapmalı, olmadık yorumlara dalıp gereksiz yükümlülükler icat ederek dini kar-makarışık hükümler yumağı hâline getirmekten kaçınmalıdırlar.

Page 126: 2- BAKARA SURESi

Bu ineğin kurban edilişinin asıl se-bebine gelince:

DİRİLTİLEN CESET

Z4�ج 4( Nوا L)C# �$ �Gرء واذ 9���� <8]( $(د ﴾٧٢﴿G ��3J*���ن�

72. Ey İsrailoğulları! Hani siz bir cana kıymıştınız da, onun kim ta-rafından öldürüldüğü hakkında an-laşmazlığa düşmüştünüz. İçiniz-den bazıları bir cinayet işlemiş ve suçu başkalarının üzerine atarak büyük bir kargaşaya sebep olmuş-lardı. Ortada şahit de olmadığı için cinayet aydınlatılamamıştı. Oysa Al-lah, gizlediklerinizi ortaya çıkara-caktı. Şöyle ki:

L)CkM�3( ا[�2�ه 2$

Page 127: 2- BAKARA SURESi

73. Bunun üzerine, “Onun bir parçasıyla buna vurun! Yani kur-ban edilen ineğin bir parçasını alıp öldürülen kişinin cesedine değdirin!” dedik. Musa aleyhisselâm kurban edilen inekten bir parça aldı ve onu, öldürülen kişinin cesedine dokun-durdu. Bunun üzerine, ceset muci-zevî bir şekilde dirilerek kendisini kimlerin öldürdüğünü söyledi, sonra tekrar eski hâline döndü.

�* �M� �"G)&ا �*& ا�G��? و&�� Nا _D& +�7J��ن MG﴿٧٣﴾

İşte Allah, ölüleri böyle kolayca diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size mucizelerini böyle gösterir. Mahşer gününde de sizleri böyle yeniden diriltecek ve hesaba çeke-cektir.

Page 128: 2- BAKARA SURESi

TAŞLAŞMIŞ KALPLER

_C$ +�ذ �M2 64 �*2��9 n[9 �~ L9]�ة �cرة او ا)mD�)J

74. Ey Yahudiler! Ama bunca mu-cizeleri gördükten sonra, kalpleri-niz yine kaskatı kesilip taş gibi oldu; hatta daha da sert! Taşlar, kayalar bile, sizin şu duyarsız kalple-rinizin yanında yumuşacık kalır. Ni-tekim Allah Sina Dağı’na tecelli ettiği zaman dağ dehşetten paramparça olmuştu.

� 34" ا'<C(رL وان وا m8�& )�� رة)mD�ن 64 ا )C34 وان L�ج 34" ا���(ءZ#$ x Q& )�� )C34

Page 129: 2- BAKARA SURESi

) �@ a$)12 Nو4( ا L Nا i#QO 64 yC& )����ن �MG﴿٧٤﴾

Çünkü öyle kayalar vardır ki, içerisinden ırmaklar kaynar. Öyle-leri de var ki, çatlayıp yarılır da bağrından pınarlar fışkırır. Yine öyle kayalar vardır ki, Allah kor-kusuyla dağlardan yuvarlanıp aşa-ğıya düşer. Yani tabiattaki kayalar, ağaçlar, hayvanlar bile Allah’ın tak-dir ettiği fiziksel yasalara harfiyen it-aat ederler. O hâlde, ey inkârcılar! Akılsız ve şuursuz dediğiniz şu taş-lar, ağaçlar, kuşlar bile yüce yaratı-cının kanunlarına kayıtsız şartsız boyun eğerken, akıl ve irade sahibi olan sizler, sonsuz merhamet ve şefkatiyle sizi yoktan var eden ve yaratılmışlar içinde en şerefli maka-

Page 130: 2- BAKARA SURESi

ma yücelten Rabb’inize karşı nasıl olur da nankörlük eder, emirlerine başkaldırırsınız? Unutmayın ki, Al-lah yaptıklarınızdan habersiz de-ğildir.

x& ا$�}�M�ن ان &�345ا �*� و9� J(ن $�� 4 �M2 64 ">�$ �D& �~ Nم اjJ ن�M�[& �C3

���ن M& � ه و��@ )4﴿٧٥﴾

75. Şimdi ey Müslümanlar! Yahu-dilerin bu isyankâr, inatçı ve nankör-ce tutumları ortada iken, hâlâ onla-rın size inanacaklarını mı umu-yorsunuz? Oysa onların içinde din âlimi ve lider mevkiinde bulunan öy-le kimseler vardı ki, Allah’ın söz-lerini bizzat peygamberin ağzından dinler ve bu sözlerin Allah’tan gelen hak olduğuna iyice kanaat getirdik-

Page 131: 2- BAKARA SURESi

ten sonra, sırf dünyevî menfaatler elde edebilmek amacıyla onu bile bile değiştirirlerdi. Şimdi Son El-çi’yi ve Kur’ân’ı inkâr eden Yahudi din âlimleri de aynı tavrı göstermek-tedirler. Şöyle ki:

�) ��ا ا34 &6 ا�34ا 9(� واذا ��ا ا��7

76. İnananlarla karşılaştıkları zaman, “Biz de inanıyoruz. Çünkü Hz. Muhammed’in taşıdığı niteliklere sahip bir peygamberin geleceği bize Tevrat’ta zaten müjdelenmişti!” der-ler.

�C>�~ �DGا ا�� �)9 �M2 ?�ا �CkM2 jO واذا L�* �J� 2"� @3� ر2 u)�D#� �*#�@ N2�( $�� ا

MG j$ن ا��﴿٧٦﴾

Page 132: 2- BAKARA SURESi

Fakat birbirleriyle baş başa ka-lınca, liderleri ve akıl hocaları, bu sözü söyleyenleri kınayarak:

“Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Muhammed’in peygamberliğine dair Allah’ın size Tevrat’ta bildirdiği şeyleri, Rabb’inizin huzurunda yapacağınız tartışmada size karşı delil olarak kullansınlar da böylece insanların gerçeği öğrenmesini sağ-lasınlar diye mi onlara anlatıyor-sunuz? Neden Müslümanların elle-rine koz veriyorsunuz? Böyle yap-makla, sahip olduğunuz makamın, servetin ve itibarın elinizden gidece-ğini hiç düşünmüyor musunuz?” derler.

ون و4( �[& )4 ��M& N��ن ان ا�M& 'او��3ن M&﴿٧٧﴾

Page 133: 2- BAKARA SURESi

77. Peki onlar, gizledikleri ve açıkladıkları her şeyi Allah’ın za-ten bildiğini ve bunları her hâlükârda Elçisine, inananlara ve tüm insanlığa bildireceğini bilmiyor-lar mı?

ÜMMÎLER ve DİNİ BOZAN DİN ADAMLARI

� ا4(<_ ���ن ا�*�(ب ا'M& ' ن� # وC34� ا4

�ن 3T& '٧٨﴿وان � ا﴾

78. İçlerinden bir de bilgiden yoksun, kara cahil ümmiler var ki, bunlar kitabı bilmezler. Dini temel kaynaklarından araştırıp öğrenmez-ler. Tüm bildikleri, kulaktan duyma hurafe ve kuruntulardan ibaret olup, sadece zanna dayanırlar. Böyle kimselere hakikati anlatmak

Page 134: 2- BAKARA SURESi

neredeyse imkânsız gibidir. Onları asıl yönlendirenler ise, hakikati pekâlâ bildikleri hâlde, basit çıkarlar uğruna Allah’ın kitabındaki bazı hü-kümleri gizleyen veya değiştiren sözde din âlimleridir:

�~ �C& �ن ا�*�(ب 2(&���*& 6& �7�� a&�$ �#lQوا 2"� ~3� Nا �ن 7ا 64 @3���& )

Lj# ��9

79. O hâlde, kitabı kendi elleriy-le yazıp da, onunla servet, makam, şöhret gibi basit çıkarlar elde et-mek için, “Bunlar Allah katından-dır!” diyen kimselerin vay hâline!

) �4 �C� a&وو �C& n ا&���J ) �4 �C� a&�$�ن &*] ﴿٧٩﴾

Page 135: 2- BAKARA SURESi

Evet; ellerinin yazdığı şeylerden dolayı vay hâline onların; bütün o kazandıklarından ötürü vay hâline onların!

Allah’ın dinini tahrif eden bu insan-ların uydurduğu bâtıl düşüncelerden biri de şudur:

İMTİYAZLI MİLLET YOKTUR

[�G 6� و9(��ا Lودة�M4 )4) � ا& (ر ا' 3( ا�3

80. Yahudiler, “İşlediğimiz günah-ların karşılığında cehennemde geçi-receğimiz sayılı birkaç gün dışın-da, bize asla ateş dokunmayacak-tır! Çünkü biz Allah’ın ayrıcalıklı kul-larıyız; Peygamberleri inkâr etmiş ve putlara tapmış olsak bile, İsrailoğul-ları ırkından olduğumuz için sonun-da mutlaka cennete gireceğiz!” de-diler.

Page 136: 2- BAKARA SURESi

Nا z�Z& 6� @C�ا $ Nا �3@ �G7Z Gا a9���ن MG ' )4 Nا ?�� ام G���ن @ ﴾٨٠﴿@C�ه

Ey Muhammed! Onlara de ki: “Bu hususta Allah’tan bir güvence mi aldınız —ki O asla sözünden caymaz— yoksa Allah adına bil-mediğiniz şeyler mi söylüyorsu-nuz? Allah’ın adil olmadığını, size özel muamele edip işlediğiniz zulüm ve haksızlıkları cezasız bırakacağını mı iddia ediyorsunuz?”

"��#� �{O �"2 nb)qوا iA #� %[J 64 ?�2#O )C(��ون (ر� � $� �A+ اDv(ب ا�3 �B٨١﴿$(و﴾

81. Hayır; Allah mutlak adalet sa-hibidir ve O’nun katında ayrıcalıklı bir sınıf veya millet yoktur! Hangi ır-ka, hangi dine, hangi cemaate men-

Page 137: 2- BAKARA SURESi

sup olursa olsun, her kim kötülük yapar da işlediği günahlar kendi-sini çepeçevre sarıp kuşatır ve böylece zulmü, haksızlığı, isyankâr-lığı bir yaşam biçimine dönüştürür ise, işte onlar cehennem halkıdır-lar ve sonsuza dek orada kalacak-lardır.

+A� �Bت او)D�) &6 ا�34ا و@���ا ا�. وا��7 Sون��)O )C# �$ � �i 3m�ب ا)Dv٨٢﴿ا﴾

82. Allah’a, ahiret gününe ve gön-derdiği bütün kitaplara iman eden ve bu imana yaraşır güzel ve yarar-lı işler yapanlara gelince, onlar da cennet halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır.

Biz bu hakikati, Yahudilere daha önce defalarca bildirmiştik:

Page 138: 2- BAKARA SURESi

İSRAİLOĞULLARI’NDAN ALINAN AHİTLER

a& �اء� �_ ا�� #p(ق �32 �4 )>7Oواذ ا

83. Hani gönderdiğimiz kitaplar ve peygamberler aracılığıyla, İsrailo-ğulları’ndan şöyle söz almıştık:

و2(��ا��&6 اq](<( وذي Nون ا' ا�MG '(س 3�� و�9��ا � �J)[��2�? وا�#�(4? واا�

Lة�J ��ة وا�Gا ا�= #��ا ا�. q]3( وا�9

“Sadece Allah’a kulluk ve itaat edin. Ana babaya, yakınlara, ye-timlere ve yoksullara iyi davranın. İnsanlara güzel söz söyleyin. Bü-tün insanlara karşı dürüst, adil, na-zik ve güleryüzlü davranın. Namazı güzelce kılın, zekâtı verin.”

Page 139: 2- BAKARA SURESi

M4 ��>34*� وا j# ���[�ن ~� G��#�� ا' 9﴿٨٣﴾

Fakat bu sözleşmeyi kabul edip onayladıktan sonra, içinizden pek azınız hariç, aksini yaparak sözü-nüzden caydınız. Şimdi de Kur’ân’ı inkâr ederek hâlâ yüz çevirmekte-siniz. Bu da, daha önce isyankârlık eden atalarınızla aynı karakteri taşı-dığınızı gösteriyor.

İslam’dan önce, Medineli putpe-rest Evs ile Hazrec kabileleri arasın-da yüzyıllardır süren bir düşmanlık vardı. Medine çevresindeki Yahudi kabilelerinden Kureyzaoğulları ve Kaynukaoğulları Evs ile; Nadiroğul-ları ise Hazrec ile askeri ittifak hâlin-deydi. Bu iki Arap kabilesi savaşa gi-rince, onların Yahudi müttefikleri de

Page 140: 2- BAKARA SURESi

birbirleriyle savaşıyordu. Böylece Tevrat’ta yazılı olan emre bilerek çiğnemiş oluyorlardı. Zira Tevrat’a göre Yahudilerin birbirlerini öldürme-leri yasaktı. Bununla birlikte, bir Ya-hudi kabilesi diğer Yahudi kabilesin-den savaş esiri alınca, onları fidye karşılığında serbest bırakıyordu. Tevrat'ın apaçık hükmünü çiğneye-rek birbirlerini katleden Yahudiler, bu esirleri Tevrat'ın hükmünün gereğini yerine getirmek için serbest bıraktık-larını söylüyorlardı. Allah, Yahudile-rin bu çelişkili tutumlarına dikkat çe-kerek buyuruyor ki:

�*9)p# �4 )>7Oو' واذ ا �Jء)� ' G]8*�ن د4 �Gا9�ر �~ �Jن ا<8]*� 64 د&(ر�u�ZG

﴾٨٤﴿وا<�� CQG�ون

Page 141: 2- BAKARA SURESi

84. Yine bir zamanlar, “Birbirini-zin kanını dökmeyeceksiniz, kar-deşlerinizi yurtlarından çıkarma-yacaksınız!” diye sizden kesin bir söz almıştık. Siz de bizzat şahitlik ederek bunları onaylamıştınız.

�ZGن ا<8]*� و���G ء �'B5� �uن ~� ا<�� �C#�&( 34*� 64 د&(ر TG P�( �ون @ ��$

Lوان�M�وا �~ ')2

85. Ama siz yine birbirinizi öldü-rüyor, kendi halkınızdan bir kıs-mını haksız yere yurtlarından sü-rüp çıkarıyorsunuz. Üstelik onlara karşı günah ve düşmanlıkta müş-riklerle birlik olup yardımlaşıyorsu-nuz.

Page 142: 2- BAKARA SURESi

�*#�م @ �D4 � 8(دو � وG ا�(رى �J�G)& وان L�Cu�اOا

Hem Tevrat’ı hiçe sayıp onları sürgün ediyorsunuz, hem de esir olarak elinize düştüklerinde, güya Tevrat’ın hükümlerini uyguluyor ve size ödeyecekleri fidye karşılığında onları serbest bırakıyorsunuz. Oysa aynı Tevrat’a göre, onları yurtlarınızdan çıkarmanız ta işin başında size yasaklanmıştı.

��M ا$�345�ن 2M� ا�*�(ب وG*8�ون 2

Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını işinize gelmediği için görmezlikten gelerek inkâr mı edersiniz?

Page 143: 2- BAKARA SURESi

�اء aM8& 64 ذ�+ 34*� ا' O=ي $_ =u )�$ �cا ?� ون ا� <#(� و&�م ا�#i� &�د ا�D#�ة ا��

�@ a$)12 Nو4( ا L7ابM�ن ا���MG )﴿٨٥﴾

İçinizden bunu yapanların ceza-sı, dünya hayatında aşağılanma, yenilgi, esaret ve perişanlıktan başka nedir ki? Diriliş Günü’nde ise onlar, cehennem azabına mahkûm edilerek azabın en şiddet-lisine sürüleceklerdir. Unutmayın ki, Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir.

P�ةO ')2 )#> &6 اlcوا ا�D#�ة ا�� �A+ ا��7 �Bاو S7اب و' � &3.�ونM�ا �C3@ z 8Z& j$

﴿٨٦﴾

Page 144: 2- BAKARA SURESi

86. Onlar, şu basit ve gelip geçici dünya hayatını âhiretin ebedî ni-metlerine tercih eden kimselerdir. Bunca günahları işleyenler, dünya-da birtakım menfaatler elde etme uğruna, âhiretteki ebedî saadeti ve sonsuz cennet nimetlerini kaybeden zavallı kimselerdir. Bu yüzden, on-ların cehennemdeki azapları hafif-letilmeyecek ve kendilerine asla yardım edilmeyecektir.

Son Elçi’yi inkâr eden Yahudiler, aslında önceki peygamberlere de pek farklı davranmamışlardı:

YAHUDİLERİN ÖNCEKİ PEYGAMBERLERE TAVRI

M2 64 )3#�ه� و�� اG#3( �4�? ا�*�(ب و89 a� ��)2

Page 145: 2- BAKARA SURESi

87. Doğrusu biz Musa’ya, bu-günkü Tevrat’ın ilk bölümlerini oluş-turan kitabı verdik ve ardından, in-sanlığı doğru yola iletmek üzere peş peşe peygamberler gönderdik.

�<(ه 3(ت وا& ##]? ا62 4�&� ا� �@ )3#Gوا Lس�2�وح ا�

Meryem oğlu İsa’ya da ölüleri di-riltme, hastalıkları tedavi etme, ça-murdan yapılmış şekillere hayat verme gibi apaçık mucizeler bah-şettik ve onu Kutsal Ruh Cebrail’in vahiy ve ilham gücü ile destekledik.

�ى ا<8]*� �CG ' )�2 ر��ل �Jء)�u )��ا$* ��8$ ��G|*��ن ا���G )& 2�� و$�� 7J )&

﴿٨٧﴾

Page 146: 2- BAKARA SURESi

Ama ey Yahudiler, ne zaman size bir peygamber hoşunuza gitme-yecek bir emir getirdiyse, her de-fasında büyüklük taslayıp kafa tutmadınız mı? Sonra da o pey-gamberlerden bazılarını yalanlayıp bazılarını öldürmediniz mi?

SON PEYGAMBER ve YAHUDİLER

� �8*2 Nا �C3M� a2 Lz�R )32��و9(��ا 9#j 4( &�345ن ��$﴿٨٨﴾

88. Yahudiler, kendilerini hak dine davet eden Son Elçiye, “Boşuna ne-fesini tüketme, sana ve söyledikleri-ne karşı kalplerimiz kapalıdır. Biz imanımızda öylesine sabit ve karar-lıyız ki, aksine söylenecek hiçbir söz, ortaya konacak hiçbir delil bizi

Page 147: 2- BAKARA SURESi

etkileyemez.” dediler. Bilakis, apa-çık hakikati inkâr etmeleri sebebiy-le Allah onları lânetlemiştir; bu yüzden ne kadar zayıf bir imana sahiptirler!

ق ��( �.4 Nا �ب 64 @3)�J � ء)�u ) و�� 6& �CM4� وJ(<�ا 64 9�D�8�[& aن @�? ا��7

P ( �u(ء � 4( @�$�ا 8J�وا 2"� �� 8J�وا� $

89. Onlara Allah tarafından, yan-larındaki Tevrat’ın değiştirilmemiş bölümlerini onaylayan bir kitap ge-lince —ki öteden beri putperest kâfirlere karşı onun sayesinde za-fer kazanacakları ümidiyle Son El-çi’nin gelmesini bekleyip duruyor-lardı— işte o tanıdıkları ve bekle-dikleri (Tesniye, 18: 15,18) Son Elçi

Page 148: 2- BAKARA SURESi

onlara gelince, kendi ırklarından değil diye onu inkâr ettiler.

6& �? ا�*($��@ Nا i3M�$﴿٨٩﴾

O hâlde, Allah’ın lâneti inkârcı-ların üzerine olsun!

Son Peygamber’e ve Kur’ân’a iman etmedikleri için Yahudileri la-netleyen bu ayet-i kerime, Ehl-i Ki-tab’ın, yalnızca kendilerine gönderi-len kitap ve peygamberlere inan-makla kurtuluşa eremeyeceğini açıkça göstermektedir (Bakara, 2/62).

� ا<C[8� ان &*8�وا 2��( A2]�( اlcوا 2"� �k$ 64 N12#( ان &�ل ا N64 ا<=ل ا ?�@ �"

L%kR ?�@ %k12 de)�$ � (ء 64 @(ده� �Q&

Page 149: 2- BAKARA SURESi

90. Allah’ın, kullarından lâyık gördüğüne sonsuz lütfundan bah-şetmesini, yani Araplardan bir ye-time kitap ve peygamberlik vermesi-ni çekemeyerek O’nun indirdiği Kur’ân âyetlerini inkâr etmekle kendi canlarını, öz benliklerini ve dolayısıyla âhiretteki ebedî kurtuluş-larını ne kötü bir şeyle değiştiler de, gazap üstüne gazaba uğradı-lar!

� �C4 6 @7اب& ��$)*� ﴾٩٠﴿و�

Allah’ı ve âyetlerini inkâr eden bü-tün kâfirler için, dünyada ve âhiret-te hor ve hakir kılıcı, alçaltıcı bir azap vardır.

Peygamber (s)’in zevcelerinden Hz. Safiye’nin anlattığı şu olay, Ya-hudilerin nasıl bile bile inkâra sap-

Page 150: 2- BAKARA SURESi

landıklarını açıkça ortaya koymak-tadır. Yahudi liderlerinden Huyeyy bin Ahtab’ın kızı olan ve bilahare İs-lam’ı kabul eden Safiyye (ra) diyor ki:

“Peygamber (as) hicret edip Medi-ne'ye gelince, Yahudilerin önde ge-len liderlerinden ve âlimlerinden olan babam ile amcam onu görmeye gittiler. Eve döndüklerinde, Amcam Ebu Yâsir, babama, “Bu o mudur? Sence Muhammed Tevrat’ta gele-ceği müjdelenen o Peygamber mi-dir?” diye sordu. Babam, “Evet val-lahi; beklediğimiz Peygamber’in ta kendisidir.” diye cevap verdi. Am-cam, “Bundan emin misin?” diye so-runca, babam, “Evet, eminim.” dedi. Amcam, “O hâlde ne yapmak niye-tindesin?” diye sordu. Babam da,

Page 151: 2- BAKARA SURESi

“Allah’a yemin ederim ki, yaşadığım sürece ona düşmanlık edeceğim ve başarısız olması için elimden geleni yapacağım!” diye cevap verdi.” (Sîreti İbn-i Hişâm, Safiyye’den Bir Tanıklık)

İşte Yahudilerin bu inatçı ve inkâr-cı tavırlarından dolayıdır ki;

9(��ا <645 Nا�34ا 2��( ا<=ل ا �C� a# واذا �9�اءه 2��( ا<=ل @�#3( و&*8�ون 2�( ور

91. Onlara, “Allah’ın gönderdiği mesajların tümüne iman edin!” de-nilince, “Biz ancak bize indirilene inanırız!” der, ötesini inkâr eder-ler. Son Peygamberi ve Kur’ân’ı reddederler.

L�CM4 )�� )9 �.4 xD�و � ا

Page 152: 2- BAKARA SURESi

Oysa gayet iyi bilirler ki, bu Kur’ân, yanlarındaki Tevrat’ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylayan ve mutlak gerçeği, doğruyu ortaya koyan hak bir kitaptır.

��3J ان a9 64 Nء ا)�#��ن ا<�G ��$ a9 � �3454﴿٩١﴾

Ey Muhammed! Gerçek iman ehli olduklarını iddia eden bu inkârcılara de ki: “Madem bu kadar inançlıy-dınız da, daha önce Allah’ın Pey-gamberlerini neden öldürüyordu-nuz? Son Elçiye karşı gösterdiğiniz küstahça tavrı, bir zamanlar Zekeri-ya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve daha ön-ceki nice Peygamberlere de göster-mediniz mi? O peygamberlerden ni-celerini öldürüp nicelerini inkâr et-mediniz mi? Aslında siz kendi kita-

Page 153: 2- BAKARA SURESi

bınıza da inanmıyorsunuz. Aksi hâlde, size Tevrat’ta müjdelenen Son Peygamberi yalanlamaz, böyle-ce geçmişte bazı Peygamberleri öl-düren atalarınızın işlediği suça ortak olmazdınız.”

BUZAĞI SEVGİSİ

7Z G3(ت ~� ا #�)2 ?��4 �Jء)�u ��و �G ﴾٩٢﴿ا�M2 64 amM�ه� وا<�� t(���ن

92. Ey İsrailoğulları! Andolsun Musa da size apaçık deliller ve mucizeler getirmişti. Fakat onun Sina Dağı’na çıkmak için aranızdan ayrılmasından hemen sonra, bu-zağı heykeline tapınmaya başla-dınız. İşte siz, böyle nankör ve za-lim kimselersiniz!

Page 154: 2- BAKARA SURESi

Lر� #p(9*� ور$3M( $9�*� ا�} �4 )>7Oواذ ا Lا�M��ة وا �2 �J)3#Gا )� 7Oوا 4

93. Hani bir zamanlar, Allah’a ver-diğiniz sözün önemini iyice idrak et-meniz ve antlaşmayı bozduğunuz takdirde doğabilecek vahim sonuçla-rı zihninizde hep canlı tutabilmeniz için, Sina Dağı’nı yerinden sökmüş ve tıpkı bir bulut gölgesi gibi üzeri-nize yıkılacakmış gibi kaldırarak, sizden şöyle bir söz almıştık:

“Size bahşettiğimiz ilâhî prensip-lere bütün gücünüzle, sımsıkı sarı-lın ve ondaki emir ve tavsiyelere iç-tenlikle kulak verin!”

9(��ا 3M��( و@.3#(

Ama onlar, “İşittik ve isyan et-tik!” dediler. Dilleriyle “İşittik!” der-

Page 155: 2- BAKARA SURESi

lerken, tavır ve davranışlarıyla “İs-yan ettik!” diyorlardı. Dilleriyle inan-dıklarını iddia ettiği şeyleri, hayatları ile inkâr ediyorlardı.

L� �8*2 amM�ا �C2��9 _ وا�2�cا $�

Bunun neticesinde, inkâr etmeleri sebebiyle kalplerine buzağı sevgi-si içirildi. Azgınlıklarının doğal so-nucu olarak, altın buzağı heykeli ile sembolize edilen isyankârlık, inkâr-cılık ve dünyevî arzuları ilâh edinme tutkusu iliklerine kadar işledi. Bunun neticesinde Allah'a isyan ettiler, peygamberleri öldürdüler ve yeryü-zünde daima fesat çıkardılar.

�& � ا� �"2 �J�4)& )�[A2 a9 ��3J ان �*>) � �3454﴿٩٣﴾

Page 156: 2- BAKARA SURESi

Ey Peygamber! Kendi peygamber-lerine dahi isyan eden ve bunca gü-nahları işledikleri hâlde, gerçek iman ehli olduklarını iddia eden o Yahudi-lere de ki: “Eğer siz inanan kimse-ler iseniz, şu sözde imanınız size ne kötü şeyler emrediyor! Bu ne tuhaf bir imandır ki, sahibini günaha, isyankârlığa ve Allah’ın âyetlerini inkâra sevk ediyor!”

ÖLÜMDEN KORKANLAR

Nا ��ة @3O ار ا' a9 ان n>)J �*� ا���ا ا���ت ان (س 3��$ i.�)O 64 دون ا�3

� ﴾٩٤﴿v ��3J(د�9

94. Ey Peygamber! Allah katında özel ve imtiyazlı bir millet olduklarını, en büyük günahları işleseler dahi

Page 157: 2- BAKARA SURESi

mutlaka cennete gideceklerini ve kendilerinden başka hiç kimsenin cennetlik olamayacağını iddia eden o Yahudilere de ki:

“Eğer Allah katında ahiret yurdu ve cennet nimetleri, iddia ettiğiniz gibi başka hiç kimseye değil de sadece size ait ise ve bu iddianız-da gerçekten samimi iseniz, o zaman ölümü arzu etsenize! Ma-demki Allah katında ayrıcalıklı bir yere sahipsiniz ve ölümden sonra sizleri ebedî cennet nimetleri bekli-yor, o hâlde neden ölüm denilince ödünüz kopuyor? Ölümden sonra ebedî mutluluğun yalnız size ait ol-duğuna gerçekten inanmış olsaydı-nız, elem ve kederlerle dolu şu üç beş günlük dünya hayatına böyle sımsıkı sarılmazdınız. Allah katında

Page 158: 2- BAKARA SURESi

bu kadar değerli oldukları iddiasında bulunan insanların dünya hayatına böylesine bir tutkuyla bağlanmaları ve ölümden bu derece ürkmeleri olacak şey midir? ”

Nوا L�C& n4 ا&�� �ه ا2�ا 2�( 9� و�6 &3�� �# ��@ � ���) T�)2﴿٩٥﴾

95. Fakat Yahudiler, elleriyle yaptıkları kötü işlerden dolayı âhi-rette azap çekeceklerini çok iyi bil-diklerinden, ölümü asla arzu et-mezler. Allah da zalimleri çok iyi bilmektedir. Oysa gerçek müminler Allah adına söz söyleme cüretinde bulunmaz, ilâhî nimetlerin sırf kendi-lerine özgü olduğu iddia etmezler. Evet, cennete girmeyi kuvvetle ümit ederler, fakat bunun gereği olan dü-rüstlük, samimiyet ve fedakârlığı or-

Page 159: 2- BAKARA SURESi

taya koymaktan da geri kalmazlar. İntihar etme anlamında ölümü elbet-te arzu etmezler; fakat gerektiğinde seve seve ölüme koşmasını da bilir-ler. Yahudilere gelince:

(س @�? q#�ة� و64 C� اq�ص ا�3 >�m��و&6 ا�J�cا ا��7

96. Sen onların ölümü arzu etmek şöyle dursun, insanlar arasında hayata en düşkün, hatta âhirete inanmayan şu müşriklerden bile daha tutkun olduklarını görecek-sin.

� ا��i3� z و4( � �M& �� � �q�د ا& � �.2 Nوا L� �M& 7اب انM�64 ا �"q=q=�2

Sن���M& )�2﴿٩٦﴾

Page 160: 2- BAKARA SURESi

Onlardan her biri, kendisine bin-lerce yıl ömür verilmesini ister. Oysa ömürlerinin uzatılması, on-ları azaptan kurtaracak değildir. Hiç kuşkusuz Allah, yaptıkları her şeyi görmektedir ve cezasını da mutlaka verecektir.

CEBRAİL’E DÜŞMANLIK EDENLER

Yahudiler, İsrail soyundan gelme-yen birine vahiy getirdiği için Ceb-rail’e düşmanlık beslediklerini ve bu yüzden Peygamber’e iman etmeye-ceklerini söylüyorlardı. Cebrail’in, vahyi kendi istediği kimseye değil, Allah’ın emriyle ve ancak O’nun di-lediği kimseye indirdiğini gayet iyi bildikleri hâlde, kibir, inat ve ırkçılık taassupları yüzünden bu sözü söy-lemişlerdi. Bunun üzerine, Cebrail’e

Page 161: 2- BAKARA SURESi

düşmanlığın Allah’a düşmanlık an-lamına geldiğini, bunun da ilâhî ga-zaba sebep olduğunu bildiren aşa-ğıdaki âyetler nazil oldu:

a& �|m� ا �? J 64 a9(ن @�و�@ "� => " >)$9( ��( 2� &�&" و �ى �.4 N2(ذن ا +�9

� �345�� ﴾٩٧﴿وQ2�ى �

97. Ey Muhammed! Son ilâhî vah-yi kendi ırklarından olmayan birine indirdi diye vahiy meleği hakkında kötü sözler söyleyen Yahudilere de ki: “Her kim, kendisinden önceki ilâhî vahiyleri onaylayan, inananla-ra yol gösterici ve müjde olan Kur’ân’ı Allah’ın izniyle senin kal-bine indirdi diye Cebrail’e düş-manlık beslerse, aslında doğrudan

Page 162: 2- BAKARA SURESi

ve bizzat Allah’a düşmanlık besle-miş olur.

&J 64 a(ن �|uو �"��A*�"� ور� � و4 N ا @�و� 6& ��$)*� @�و � Nل $(ن ا)*# ﴾٩٨﴿و�4

98. “Şu hâlde, her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, özellikle de iki seçkin melek olan Cebrail’e ve Mikail’e düşmanlık beslerse, şunu iyi bilsin ki, bu açık-ça inkârcılıktır ve Allah da inkârcı-ların düşmanıdır!”

)�C2 �8*& )43(ت� و و�� ا<=��3( ا�#+ ا&(ت #2 ﴾٩٩﴿ا' ا�8(��ن

99. Ey şanlı Elçi! Gerçek şu ki, biz sana Cebrail aracılığıyla, insan-lığı dünyada ve âhirette kurtuluşa ileten apaçık âyetler indirdik. O

Page 163: 2- BAKARA SURESi

âyetleri, ahlaksızlık ve inkârcılık ba-taklığına saplanmış olan fâsıklar-dan başkası inkâr etmez.

Zaten Yahudiler, öteden beri az-gınlık, nankörlük ve isyankârlığı âdet edinmişlerdir. Nitekim:

Jاو a2 L�C34 x& ��( @( �وا @C�ا <7ه $�� ﴾١٠٠﴿اJ� � ' &�345ن

100. Onlar ne zaman Allah ile ve-ya insanlar ile bir antlaşma yaptı-larsa, içlerinden bir grup her defa-sında antlaşmaya ihanet edip onu bir kenara atmadı mı? Aslında on-ların çoğu, kendi kitaplarına dahî inanmıyorlar. Şöyle ki:

ق ��( �.4 Nا �ء � ر��ل 64 @3)�u ) و��&6 او�Gdا ا�*�(ب� &x 64 ا��7 ��$ 7> �CM4

Page 164: 2- BAKARA SURESi

���ن M& ' �C >)J � ر�Ct اء� ور Nب ا)�J﴿١٠١﴾

101. Allah tarafından onlara, el-lerindeki Tevrat’ın tahrif edilmemiş bölümlerini onaylayan bir Pey-gamber gelince, kendilerine daha önce Kitap verilmiş olan bu insan-lardan bazıları, sanki hakikati hiç bilmiyorlarmış gibi Allah’ın kita-bını kaldırıp arkalarına atıverdiler. Tevrat’ta geleceği müjdelenen Son Peygamberi inkâr etmek suretiyle hem Tevrat’ı hem de Kur’ân’ı hiçe saymış oldular. Allah’ın kitabını atın-ca da, onun yerini hurafe ve masal-larla doldurdular:

Page 165: 2- BAKARA SURESi

SÜLEYMAN PEYGAMBER ve SİHİR

�G )4 ا�M Gوا +�4 ?�@ � �b)# Q�ا ا�� �6�#��

102. Yahudiler, bir zamanlar Sü-leyman Peygamber’in egemenliği al-tında esaret hayatı yaşayan şeytan-ların Süleyman’ın peygamberlik ve hükümranlığı aleyhinde uydur-dukları asılsız iddiaların ardına düştüler. Süleyman Peygamber, her türlü zulüm, azgınlık ve kötülüğü yapan ve bu yüzden “şeytan” diye nitelendirilen bu insan ve cin grupla-rını sindirip egemenliği altında al-mıştı. Süleyman’ı can düşmanı gö-ren bu şeytanlar, doğal olarak ona kim besliyor ve aleyhinde iftiralar

Page 166: 2- BAKARA SURESi

uyduruyorlardı. Daha sonraki Yahu-diler, bu “şeytanların” telkiniyle Sü-leyman Peygamber hakkında çirkin iddialar ortaya atmış ve bunların bir kısmını Tevrat’a da eklemişlerdi. Bu iddialara göre, Süleyman (as) güya putlar adına mabetler yaptırmış ve kendisi de o putlara taparak –hâşâ– kâfir olmuştur (Tevrat, 1. Krallar, 11/1-10). Onlara göre Süleyman bir peygamber değil, bütün kudret ve saltanatını sihir yoluyla elde eden ve hatta zaman zaman putlara tapan bir günahkârdı.

�#6� و�*6 � �8J )48�واوJ � �b)# Q�ا

Oysa Süleyman asla kâfir ol-mamıştı. Çünkü o ne sihirle meşgul olmuş, ne de putlara tapmıştı. Fakat asıl o şeytanlar, Allah’a ve Pey-

Page 167: 2- BAKARA SURESi

gamberlerine karşı gelerek kâfir olmuşlardı. Şöyle ki:

�( ا<=ل D�� و4 (س ا�] ��ن ا�3 �M& �*��? ا��@ Lروت و4(روت) a2)2

O şeytanlar, insanlara büyücülü-ğü ve Babil’de Hârût ile Mârût adındaki iki melek aracılığı ile indi-rilen vahye dayalı bilgi ve becerileri öğretiyorlardı. Süleyman Peygam-berden sonra İsrailoğulları Babil şehrine sürgün edildiklerinde, Hârût ve Mârût adındaki iki melek aracılı-ğıyla onlara birtakım bilgi ve beceri-ler öğretilmişti. Fakat peygamberlere karşı gizli örgütler halinde faaliyet gösteren ve gerek şeytana tapanla-rın, gerek mason teşkilatlarının ilk nüvesini oluşturan bir grup Yahudi, kendilerini esaretten kurtarmak üze-

Page 168: 2- BAKARA SURESi

re gönderilen bu bilgileri sihir mal-zemesi hâline getirerek kötü emelle-rine alet ediyorlardı.

6D> )� ? &�'� ا< �q �qن 64 ا)� �M& )4و L�8*G j$ i3�$

Oysa Hârût ve Mârût, onlara bu bilgileri aktarırken:

“Ey İsrailoğlu! Sana öğrettiğimiz bu bilgiler iki tarafı keskin kılıç gibi-dir; iyilikte de kullanılabilir kötülükte de. O hâlde dikkat et, biz ancak bir imtihan aracıyız, sakın öğrendikle-rini sihir amacıyla kullanıp da kâfir olma!” demedikçe hiç kimseye bir şey öğretmezlerdi. Öğrettiklerini de, ancak zalimlere karşı kendilerini savunmaları için onlara öğretiyorlar-dı.

Page 169: 2- BAKARA SURESi

�9ن 2"� 2� ا���ء �8& )4 )�C34 ��ن�M�#$ L �"uوزو

Ama Yahudiler arasındaki o şey-tanlar, bu iki melekten, erkekle ka-rısının arasını ayıracak türden bü-yülere malzeme yapabilecekleri şey-leri öğreniyorlardı.

L Nا' 2(ذن ا �q6 2"� 64 ا& و�k2 � )4(ر�

Gerçi Allah’ın izni olmadıkça, onlar öğrendikleri bu sihir ile hiç kimseye zarar verecek de değil-lerdi. Kara büyü denilen o yaptıkları sihir gerçekte insanlara tesir edecek, zarar verecek değildi. Fakat onlar bunu zarar vermek amacıyla yaptık-ları için günahkâr oluyorlardı.

�k& )4 ��ن�M�&و L�CM83& 'و �

Page 170: 2- BAKARA SURESi

Nitekim onlar, meleklerin öğrettiği bu güzel bilgilerden kendilerine fayda verecek olanları değil, zarar verecek olanları öğreniyorlardı. Yani bu bilgileri iyilik amacıyla değil, kötülük amacıyla kullanıyorlardı.

O�ة 64 و�� @���ا �6� اlc&" 4( �" $_ ا' jOق�

Gerçek şu ki, böyle bir çıkar alışverişinde bulunarak imanlarını kaybetme pahasına sihirle uğraşan-ların, özellikle de, İslâm’a ve Müs-lümanlara karşı şeytani taktiklerle, yıkıcı propagandalarla savaş açan-ların, âhiretten yana bir nasipleri-nin olmadığını pekâlâ biliyorlardı.

Page 171: 2- BAKARA SURESi

���ن M& ا�>)J �� L�C[8>ا � و�c )4 �A�وا 2"�﴿١٠٢﴾

Vicdanlarını ne kötü bir şey kar-şılığında sattılar, neler kaybettikle-rini bir bilselerdi.12

�C L و�� ا< �O Nا �64 @3 i2�p�� �ا Gا�34ا وا

S��ن�M& ا�>)J ��﴿١٠٣﴾

103. Gerek Süleyman’a başkaldı-ran önceki inkârcılar, gerekse Son

12 Bu âyetlerde sözü edilen ve haram olduğu bil-dirilen sihir, “kara büyü” olarak nitelendirilen ve insanlara zarar vermek amacıyla yapılan sihir ol-malıdır. Birtakım hileli yöntemlerle veya hipnoz, el çabukluğu gibi maharetlerle insanları eğlen-dirmek amacıyla yapılan ve daha çok hokkabazlık adıyla bilinen sihir bundan farklıdır. Allah'ın irade ve kudreti üstünde işler başarabilme iddiası taşı-mayan bu tür “büyücülük” faaliyetleri boş ve lü-zumsuz işler olması yönüyle mekruh sayılsa da, –Allahu a’lem–haram olarak nitelendirilemez.

Page 172: 2- BAKARA SURESi

Elçiye karşı amansız bir muhalefet yürüten Medineli Yahudiler, gerekse kıyamete kadar İslâm’a karşı müca-dele bayrağı açacak olan kâfirler, şayet Allah’a, âhiret gününe ve Al-lah’ın gönderdiği âyetlere iman edip inkârcılıktan, zulümden, büyücülük-ten, cincilikten sakınmış olsalardı, Allah tarafından verilecek ödül, kendileri için bu dünyada kazan-dıklarından çok daha iyi olacaktı; bir bilselerdi!

“RÂİN” DEĞİL, “UNZURN” DEYİN!

Süleyman Peygambere en ağır ifti-raları atmaktan çekinmeyen Yahudi-ler, Son Elçi’ye karşı da aynı inkârcı tutumu sergilediler. Şöyle ki, mümin-ler Peygamber’e bir şey söylemek istediklerinde, ona “Râinâ” diye ses-

Page 173: 2- BAKARA SURESi

lenirlerdi. “Bizi gözet” anlamına ge-len bu kelime, günlük dilde “Lütfen bir dakika bakar mısın?” anlamında kullanılırdı. Peygamber’in yüzüne karşı görünüşte saygılı davranan, fakat ona gizlice zarar vermek için ellerinden geleni yapmaktan geri kalmayan Yahudiler, bu kelime ile hakaret anlamı kasdederek Rasulul-lah’a hitap etmeye başladılar. Şöyle ki, “Râinâ” kelimesi Arapçada “kibirli ve cahil insan” anlamına da geliyor-du. Ayrıca İbranicede buna benzer “Dinle, dinlemez olasıca!” anlamına gelen bir kelime vardı. Yine bu keli-me, ufak bir dil sürçmesi ile “Bizim çobanımız” anlamına gelen “Râînâ”ya da dönüştürülebiliyordu. İşte Yahudiler, kelimeyi bu tür haka-ret anlamları içerecek tarzda telaffuz

Page 174: 2- BAKARA SURESi

etmeye başladılar. Bunun üzerine, “Râinâ” kelimesi yerine, aynı anlama gelen ve hiçbir suistimale meydan vermeyen “Unzurnâ” (bize bak, bizi gözet) kelimesini kullanmaları husu-sunda müminleri uyaran ve bu tür kelime oyunlarıyla İslam’ı ve Pey-gamber’i alay konusu edinenlerin akıbetinin cehennem olduğunu bildi-ren aşağıdaki âyet nazil oldu:

&6 ا�34ا ' G���ا را@3( و�9��ا C( ا��7 �( ا& & Lا�M��وا )>�T>ا �# &6 @7اب ا�� ��$)*�و�

﴿١٠٤﴾

104. Ey iman edenler! Peygam-bere seslenirken “Râinâ” demeyin, bunun yerine, aynı anlama gelen başka bir kelime kullanarak “Un-zurnâ” deyin ve size emredileni

Page 175: 2- BAKARA SURESi

doğru anlamak için iyi dinleyin. Al-lah’ın emrine başkaldıran veya Elçisi ile alay etmeye kalkışanlara gelince, inkârcılar için cehennemde elem verici, can yakıcı bir azap vardır.

O hâlde ey müminler! Kötü niyetli kimseler tarafından kirletilmiş, içi boşaltılmış kelime ve kavramları kul-lanmamalı, bunun yerine, meramını-zı daha net ve güzel biçimde ifade edecek, hiçbir suistimale meydan vermeyecek kelime ve kavramlar kullanmalısınız. Esasen iyi bir anla-ma sahip olsa bile, kötü niyetli in-sanlar tarafından farklı anlamlara çekilebilen kaypak kelimelerden uzak durmalısınız. Örneğin, “iman ve inanç birliği” anlamına gelen “mil-liyetçilik” kelimesi zamanla yozlaştı-rılarak “belli bir ırkın menfaatlerini

Page 176: 2- BAKARA SURESi

koruma” anlamında kullanılmaya başlamışsa, artık bu kelimede ısrar etmemeli, onun yerine, “ümmet birli-ği” veya “inanç birlikteliği” gibi yeni bir kavram oluşturmalısınız.

Bu inkârcılar niçin müminlere bu derece kin besliyorlar derseniz, bu-nun asıl sebebi şudur:

&8J 6�وا 64 ا a ا�*�(ب و' 4( &�د ا��7 L�* � ان &�ل @�#*� O 64� 64 ر2 �J�Q��ا

105. Ey müminler! Gerek Kitap Ehli gerek müşrikler olsun, hiçbir kâfir, size Rabb’inizden bir hayrın indirilmesini istemez. Gerek Al-lah’a ve ahiret gününe inandıklarını iddia eden Yahudi ve Hristiyanlar ol-sun, gerekse ölüm ötesi hayatı, peygamberliği ve kutsal kitapları kökten inkâr eden müşrikler olsun,

Page 177: 2- BAKARA SURESi

kâfirlerden hiçbiri, Rabb’iniz tarafın-dan size kitap ve vahiy gönderilme-sini istemez. İlâhî emirlere boyun eğen bir toplumun Allah tarafından seçilip görevlendirilmesi onları ra-hatsız eder. Müminler kervanına ka-tılıp bu onuru sizinle paylaşmak ye-rine, ahmakça bir haset duygusuna kapılarak sizin de onlar gibi haktan sapıp dalâlete düşmenizi isterler.

ذو Nوا Lء) �Q& 64 �"��q�2 ��Z& Nوا �# �TM�ا ak8�١٠٥﴿ا﴾

Oysa Allah, elçilik ve önderlik gö-revini yalnızca onu hak edenlere ve-rerek lütuf ve rahmetini dilediğine bahşeder. Zira kimlerin bu nimetleri layık olduğunu en iyi bilen O’dur. Hiç kuşkusuz Allah, sonsuz lütuf sa-hibidir.

Page 178: 2- BAKARA SURESi

Kaldı ki, Son Elçi’nin getirdiği şe-riat, zaten öncekilerin özü, esası ve zirvesidir:

ÖNCEKİ ŞERİATLERİN DEĞİŞMESİ

Yahudiler, İslâm inancının özü hakkında müminlerin zihinlerinde şüphe uyandırmak amacıyla şöyle diyorlardı:

“Kur'an hem önceki kitapların Al-lah tarafından gönderildiğini söylü-yor, hem de o kitaplarda bulunan bazı hükümleri değiştirip yeni hü-kümler ortaya koyuyor. Nasıl olur da aynı Allah, farklı zamanlarda farklı emirler verir? Allah'ın hükümlerinde iptal ve değiştirilme söz konusu ola-bilir mi? Allah hiç kendi yaptığını bo-zar, söylediğini geri alır mı? Verdiği hükümden, koyduğu kanundan vaz-

Page 179: 2- BAKARA SURESi

geçer mi? Elbette böyle bir şey ola-maz. Şu halde, Yahudi şeriatinde yer alan her hüküm en ince ayrıntı-sına kadar ebediyen geçerlidir ve bunlara aykırı hükümler veren Kur'an, Allah’ın kelamı olamaz!”

İşte Yahudilerin bu itirazlarına ce-vaben, aşağıdaki âyetler nazil oldu:

�Z2 ت)> )C[3> او i&او 4( <3]� 64 ا )�C34 L)C�p4

106. Biz önceki ümmetlere gön-derdiğimiz kutsal kitaplardaki bazı geçici toplumsal–hukukî düzenleme-leri içeren herhangi bir âyeti, deği-şen şartlara uygun olarak yürürlük-ten kaldırır veya zamanın çarkları arasında yok ederek unutturur isek, mutlaka ondan daha iyisini

Page 180: 2- BAKARA SURESi

veya en azından onun bir benzerini göndeririz.

�& �? c aJ_ء 9��@ Nان ا ��MG ��١٠٦﴿ا﴾

Öyle ya, Allah kendi mesajını ko-rumayacak mı sanıyordun? Allah’ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin?

��ات وا'رضL و4( ا �+ ا�]4 "� Nان ا ��MG �� � 64 و�_ و' <.� N١٠٧﴿�*� 64 دون ا﴾

107. Yine bilmez misin ki, gökle-rin ve yerin hükümranlığı sadece Allah’ındır? Böyle bir Allah nelere kadir olamaz, nelere güç yetiremez ki? Ve yine bilmez misin ki, sizin bu âlemde Allah’tan başka dostunuz, Allah’tan başka koruyucunuz ve yardımcınız yoktur. Yoksa siz, bu göklerde ve yerde başka bir yöneti-

Page 181: 2- BAKARA SURESi

cinin, başka bir kural koyucunun hü-kümran olduğunu mu sanıyorsunuz? Hayır; mülk (mutlak hükümranlık ve egemenlik) O’nun, hüküm O’nundur. Kâinat O'nun, söz O'nundur. Mülk Allah’ın olduğu için yasayı koymak veya yürürlükten kaldırmak, yani mülkünde dilediği gibi tasarruf etmek de O’nun hakkıdır.

Cenab-ı Allah’ın, varlık âleminde bugün yarattığını yarın yok etmesi veya farklı bir varlığa dönüştürmesi nasıl yadırganmıyor ve “Madem Al-lah bunu yarattı, o halde neden yok ediyor?” denmiyorsa, şeriate ait âlemde de farklı zaman ve zeminler için farklı hükümler vermesi garip-senmemelidir. Bu Allah’ın ilim ve iradesinde haşa bir noksanlık değil,

Page 182: 2- BAKARA SURESi

tam tersine, ilâhî hikmet ve rahmetin en parlak tecellisidir.

Baksana bu muhteşem hükümran-lığa, bu nihayetsiz mülk ve saltana-ta! Bu âlemde her an neler yapılıyor, neler yıkılıyor; ne oluşumlar, ne yok oluşlar yaşanıyor; ne kudretler orta-ya çıkarılıyor görmez misin? Allah’ın kâinata egemen kıldığı ilâhî yasalar uyarınca, yıkılanların yerine peyder-pey yenilerinin geldiğini, tekamül ve seleksiyon (doğal ayıklanma) kural-larıyla daha iyilerinin ortaya kondu-ğunu görmez misin? Böyle bir son-suz kudretin sahibi olan Allah, şeriat ve hukuk âleminde niçin bir hükmü yürürlükten kaldırıp onun yerine da-ha iyisini, daha hayırlısını, en azın-dan onun bir dengini koymasın? Ni-çin daha önce gönderdiği Tevrat ve

Page 183: 2- BAKARA SURESi

İncil'in bazı hükümlerini değiştiren yeni bir kitap, yeni bir şeriat gön-dermesin? Bilakis, her zamanın, her mekânın, her ortamın durum ve şart-larına uygulanabilen, sebepler ve maslahatlar çerçevesinde hem kalı-cılık ve hem de değişkenlik özellikle-rini taşıyan hükümler koymak bizati-hi ilim, hikmet ve adaletin ta kendisi-dir.

Nitekim önceki kutsal kitapları ge-nel anlamda onaylayan bu Kur’ân, hem bu kitaplarda yapılan tahrifatı düzelterek hem de insanlığın gelişim sürecine ve sosyal şartlarının deği-şimine uygun olarak bazı emirleri, hükümleri ve yükümlülükleri değişti-rerek kıyamete kadar geçerli olacak en son ve en mükemmel hayat sis-temini ortaya koymuştur. Örneğin

Page 184: 2- BAKARA SURESi

Yahudi şeriatında yer alan Cumarte-si yasağını kaldırmış, onlara haram kılınan bazı yiyecekleri helal kılmış, kıblenin yönünü Mescid-i Aksa’dan Mescid-i Haram’a çevirmiş, önceki ümmetlere yasaklanan ganimeti he-lal kılmış ve daha önceki şerîatlerde bulunmayan birçok yeni hüküm ge-tirmiştir. Nitekim Musa ve Yakup Peygamberler zamanında şekillen-meye başlayan Yahudi şeriati de önceki şeriatı yürürlükten kaldırarak yeni hükümler getirmişti.

aA� )�J �*���ا ر���[G ون ان�& ��G ام La9 64 ?��4

108. Yoksa ey insanlar, vaktiyle Yahudilerin Musa’yı sorguya çek-tikleri gibi, siz de Peygamberinizi

Page 185: 2- BAKARA SURESi

olur olmaz isteklerde bulunarak sorguya mı çekeceksiniz?

Yahudiler, neredeyse verdiği her emirde Musa’ya itiraz etmiş, ancak uzun tartışmalardan sonra bu emir-leri yerine getirmişlerdi. Hatta “Ey Musa, bize Allah’ı açıkça gösterme-dikçe sana asla inanmayacağız!” (Nisa, 4/153) diyecek kadar ileri git-mişlerdi. İnek kurban etme mesele-sinde de sonuna kadar ayak diret-miş, nihayet helak olacaklarını anla-yınca emri zoraki yerine getirmişlerdi (Bakara, 2/67-73). O halde ey Üm-met-i Muhammed! Sakın siz de bu-gün nesh (önceki şeriatlerin değişti-rilmesi) ve benzeri hususlarda Ya-hudilerin aldatıcı propagandalarına kanıp da, onların Musa Peygambere gösterdikleri küstahça tavrı Son El-

Page 186: 2- BAKARA SURESi

çi’ye göstermeye kalkmayın. Şunu iyi bilin ki:

&�(ن $� [ ل ا�*8� 2('� ��اء و64 &� �� a a# � ﴾١٠٨﴿ا�]

Hak ve hakikat apaçık ortadayken, her kim Peygamber’e karşı böyle küstahça ve ahmakça itirazları yü-zünden imanı inkâr ile değiştirirse, yani imandan yüz çevirip inkâra yö-nelirse, dümdüz yolda sapmış demektir.

Sanmayın ki Yahudi ve Hristiyan-lar, yeterince ikna olamadıkları için hakkı inkâr ediyorlar. Tam aksine:

Page 187: 2- BAKARA SURESi

YAHUDİLERİN İNKÂR SEBEBİ

�M2 64 �*>و � 64 ا a ا�*�(ب �� &�د �pJ ود 64 �C[8>ا �ا 64 @3�[q را�) 8J �*>)�& ا�

G )4 �M2 �xD�ا �C� �

109. . Ey müminler! Kitap Eh-li’nden birçokları, kendilerine hak ve hakikat apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kin ve haset yüzünden, iman etmenizden son-ra sizi yeniden inkâra döndürmek isterler.

q ا�D8v�8ا وا@)$ Nان ا L 2(4�ه� Nا _G)& ? � �& �? c aJ_ء 9��@﴿١٠٩﴾

Buna karşılık siz, içinde bulundu-ğunuz şartlar değişip de Allah size yeni çıkış yolları açarak bir sonraki

Page 188: 2- BAKARA SURESi

emrini gönderinceye kadar onları bağışlayın, densizliklerine sabredin, çirkin ve incitici sözlerine aldırma-yın. Onların size karşı düşmanlıkları ve taşkınlıkları, dengenizi kaybedip onlarla tartışmanıza, kavga ve mü-nakaşalara dalmanıza sebep olma-sın. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

��ة و #��ا ا�. �4ا وا�9 �G )4و Lة�J ا�Gا ا�= )�2 Nان ا L Nا �وه @3�mG �O 64 �*[8>'

� ��ن 2.��MG﴿١١٠﴾

110. Siz üzerinize düşeni hakkıyla yerine getirmeye çalışın. Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Ken-diniz için yapıp gönderdiğiniz her iyiliği, Mahşer Günü Allah’ın huzu-runda mutlaka göreceksiniz.

Page 189: 2- BAKARA SURESi

Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi görmektedir.

KİMLER CENNETE GİREBİLİR?

i ا' J 64(ن �دا او 3m�ا aO�& 6� و9(��ا Lرى).>

111. Önceki kutsal kitaplara inan-dıklarını öne sürenler, “Yahudi ve-ya Hristiyan olanlardan başkası cennete giremeyecektir!” dediler. Yani Yahudiler de Hristiyanlar da, din adına uydurdukları bâtıl iddiaları kabul etmeyen ve gelenek hâline getirdikleri birtakım dinî formaliteleri yerine getirmeyen kimselerin —iman ve erdem sahibi olsalar bile— Al-lah’ın hoşnutluğunu kazanamayaca-ğını, ebedî saadete ulaşamayacağı-nı söylüyorlar.

Page 190: 2- BAKARA SURESi

��3J ا 2� (<*� ان�G) a9 L�C �+ ا4(<#G � ﴾١١١﴿v(د�9

Bu, onların kendi kuruntularıdır. Bu iddia, hem Yahudilerin hem Hris-tiyanların kendi kuruntularından, boş hayallerinden ve delilsiz, ispatsız id-dialarından başka şey değildir. On-lara de ki: “Eğer doğru söylüyor-sanız, kutsal kitaptan delilinizi geti-rin!”

"Cuو ��� اu�ه 2�? 64 ا� "�$ 6[D4 � و N Sن�>=D& � 'و �C#�h و' O�ف @ �" @3� ر2

﴿١١٢﴾

112. Hayır, cennet ne Yahudilere mahsustur ne de Hristiyanlara! Zira Allah hiçbir topluma özel ve ayrıca-

Page 191: 2- BAKARA SURESi

lıklı muamele etmez. O’nun rızasını kazanıp ebedî kurtuluşa ulaşmanın bir tek ölçüsü vardır, o da şudur: Her kim ihlas ve samimiyetle yüzünü Allah’a teslim ederse, yani tüm ru-hu ve benliğiyle yalnızca Allah’ın buyruklarına teslim olur ve bu tesli-miyetin canlı şahidi olarak doğru, güzel ve yararlı davranışlar ortaya koyarsa, işte ona Rabb’inin katın-da hak ettiği mükâfatı mutlaka ve-rilecektir. Böylelerine Hesap Gü-nünde korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir. İşte bu vasıfla-ra sahip olan kimselere Müslüman, bu dine de İslam denir. Bu dinden yüz çevirenlere gelince:

hء_c ?�.(رى @ وn�)9 ا�#�Cد �#]n ا�3

Page 192: 2- BAKARA SURESi

113. Yahudiler, “Hristiyanlar bir esas üzere değildirler. Onların id-dia ettiği dini hiçbir temel dayanakla-rı yoktur!” dediler.

.(رى �#]n ا�#�Cد @�? c_ء� وn�)9 ا�3 Lن ا�*�(ب�� و � &�

Buna karşılık, onlara kızan bazı Hristiyanlar da, “Yahudiler bir esas üzere değildirler. Asıl onların hiçbir temel dayanakları yoktur!” dediler. Üstelik onlar, Yahudiliğin ve Hristiyanlığın iki ayrı din olama-yacağını, her ikisinin de aynı kayna-ğa dayandığını anlatan Tevrat adın-daki kitabı okuyorlar. Yahudilerin ve Hristiyanların kutsal kitap kabul ettikleri Tevrat, her iki grubun da bu iddialarının hakikate aykırı olduğuna şahittir. Zira birçok tahrifat, çarpıtma

Page 193: 2- BAKARA SURESi

ve hatta şirk unsuru ile iç içe geçmiş olmasına rağmen, her iki inanç sis-temi de aslen vahiy kaynaklıdır ve içerisinde, Müslümanların da kabul edeceği doğru hükümler bulunmak-tadır.

��C��9 ap4 ��ن�M& ' 6& 7J�+ 9(ل ا��7

İlâhî vahiy ve peygamberlik hak-kında bilgi sahibi olmayan müşrik Araplar da onların dediklerine benzer sözler söylediler. Vahiy bilgisinden yoksun olan müşrik Araplar ve Budizm, Hinduizm, Şinto-izm, Konfüçyüsçülük, Taoizm gibi yeryüzündeki diğer dinlere mensup olanlar da Yahudi ve Hristiyanların bu iddialarına benzer iddialarda bu-lunmuşlardı. Onlar da hiçbir kanıta dayanmadan, kendilerinin mensup

Page 194: 2- BAKARA SURESi

olduğu din dışındaki dinlerin temel-den bâtıl olduğunu ve hiçbir asla dayanmadığını söylüyorlardı.

İşte Müslümanlar böyle olmamalı, öbür dinleri kökünden inkâr etmeme-lidirler. Bâtıl dinlerde dahi hak unsur-ların bulunabileceğini hesaba kat-malı, bu hak unsurları kabul ve tas-dik etmekten asla çekinmemelidirler. Söylediklerini akıl süzgecinden geçi-rerek söylemeli ve iddialarını daima aklî ve naklî delillere dayandırmalı, belgelerle isbat etmelidirler.

Şunu da unutmamalıdırlar ki, en açık ve ikna edici deliller karşısında bile inatla direten, bâtıl önyargıların ve asılsız iddiaların peşinden körü körüne sürüklenen, fakat buna rağ-men kendi tuttuğu yolun hak, diğer-lerinin bâtıl ve cehennemlik olduğu-

Page 195: 2- BAKARA SURESi

nu iddia eden gruplar, cemaatler ve din mensupları her zaman olacaktır.

#�( J(<�ا �$ i�#��م ا& �C3#2 �*D& N)$��8ن �Z& "# �$﴿١١٣﴾

Fakat hak ehli ile bâtıl ehli arasın-daki anlaşmazlıklar ebediyete kadar sürüp gidecek değildir. Mahşer Gü-nü Allah, anlaşmazlığa düştükleri her hususta aralarında hükmünü verecektir. O gün, bu dünyada ya-lan ve şarlatanlıkla, baskı ve zorba-lıkla ve daha akla hayale gelmez yollarla ortaya koydukları ve artık kesinlik kazanmış, hiç bozulmaz zannedilen haksız hükümleri Allah iptal edecek ve bütün bu anlaşmaz-lıkları nihaî hükme bağlayacaktır. Onun için müminler, inandıkları hak yolda sabır ve kararlılıkla yürümeye

Page 196: 2- BAKARA SURESi

devam etmeli, fakat hak dini kabul etme hususunda hiç kimseyi zorla-mamalı, şiddet ve baskı uygulama-malıdırlar. Başkalarının hakkına te-cavüz etmedikleri sürece, her insa-nın kendi inanç ve kanaatini özgür-ce ifade etme ve ibadetlerini ifa et-me hakkına saygı duymalıdırlar.

İnanç özgürlüğünün en önemli göstergelerinden biri, insanların Al-lah’a kulluk ettikleri ibadet yerleridir:

ALLAH’IN MESCİTLERİ Miladi 70 yılında Romalılar, Hristi-

yanlarla birlikte Kudüs’e saldırarak Yahudileri kılıçtan geçirmişlerdi. Ay-rıca Hz. Süleyman tarafından inşa edilen Beyt-i Makdis’i (Mescid-i Aksâ) tahrip etmiş, içine hayvan leşi atmışlardı. Aşağıdaki âyetler bu ta-rihi olaya atıfta bulunmakta ve iba-

Page 197: 2- BAKARA SURESi

det yerlerinin böyle günahkâr kimse-lerin elinde değil, Allah'tan korkanla-rın yönetimi altında olması gerekti-ğini bildirmektedir:

)C# �$ �J7& ان Nا �u)[4 �34 6 �4 ��tو64 ا L)C2�اO _ �$ ?M�ا��" و

114. Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasına engel olan ve içki, kumar, fuhuş gibi türlü ahlâksızlıkları yaygınlaştırarak ca-miye giden yolları tıkayan, böylece mescitlerin toplumsal etkinlikten yoksun, cemaatsiz ve işlevsiz kal-masına sebep olarak buraların ha-rap olması için çaba harcayan kimselerden daha zalim kim olabi-lir? Mescitleri harap eden bu zalim-ler, müminleri kandırmak için zaman

Page 198: 2- BAKARA SURESi

zaman mescitlere gidip orada boy gösteriyorlar.

L� �8�)�O 'ا )� ��O�& ان �C� ن)J )4 +A� �Bاو

Oysa onların bu mescitlere, an-cak müminlerin egemenliği altında ve korku içerisinde girmeleri ge-rekir. İbadet yerlerinde fesat çıka-ran, mescitlerde Allah’ın adının anılmasını yasaklayan ve insanları ibadetten alıkoyan zalimler, yıkmaya çalıştıkları o mescitlere yanaşama-malı, el sürememeli, şayet girerlerse can korkusuyla titreye titreye gire-bilmelidirler.

<#( O=ي و�C� $_ ا' O�ة @7اب �C� $_ ا�� �# �T@﴿١١٤﴾

Page 199: 2- BAKARA SURESi

Onlara bu dünyada zillet ve peri-şanlık vardır; âhirette ise onların hakkı çetin bir azaptır.

Beyt-i Makdis’i tahrip eden Roma-lılar hakkında nazil olan bu âyet, ibadet yerlerini tahrip eden, insanla-rın özgürce ibadet etmesine engel olan bütün şer güçleri kapsamakta-dır. Bu bakımdan, Peygamber (sav)’i ve Ashabı’nı Kâbe’yi ziyaret-ten alıkoyan Arap müşrikleri ve kıble değişikliğini hazmedemeyip Müslü-manları Kâbe’ye yönelmekten en-gellemeye çalışan Hicaz Yahudileri de bu âyetin kapsamına girer. Ayrı-ca, İslam beldelerini talan edip mes-citleri yakıp yıkan Haçlı Orduları ve bugün Irak’ta, Afganistan’da, Filis-tin’de ve dünyanın daha pek çok ye-rinde Müslümanları katleden, mes-

Page 200: 2- BAKARA SURESi

citleri tahrip eden kâfirler de bu âye-tin kapsamı dâhilindedir.

Kâfirler mescitleri yakıp yıksalar da, o mescitlerden alıkonulan ve Al-lah'a cidden ibadet etmek isteyen müminler asla ümitsizliğe kapılma-malı, gerçekte hiçbir engelin Müslü-man’ı namazdan alıkoyamayacağı-nı, çünkü yeryüzünün tümüyle mes-cit olduğunu unutmamalıdırlar:

"uو �p$ �ا��G )�3&)$ �ق وا�1��بQ��ا Nو �# �� وا�� @ Nان ا L N١١٥﴿ا﴾

115. Doğu da Allah’ındır, batı da. Sadece mescitler değil, doğusu ve batısı ile yeryüzü bütün yönleri ve istikametleriyle Allah'ındır. Bu ba-kımdan, Müslüman için yeryüzü bü-tünüyle mescittir. İbadete elverişli her yerde ve her durumda namazını

Page 201: 2- BAKARA SURESi

kılabilir. Şu hâlde, namazda hangi tarafa yönelirseniz yönelin, Al-lah’ın yüzü, yani hoşnutluğu ve sevgisi oradadır. Kıble yönünü tes-pit edemediğiniz durumlarda, tah-minî bir yöne yönelerek namazınızı kılabilirsiniz. Hiç kuşku yok ki, Al-lah’ın kudret ve şefkati sınırsızdır, O her şeyi bilendir. Kullarının ken-disini nerede, ne zaman ve hangi niyetle zikrettiğini çok iyi bilir.

ALLAH’I TAKDİR EDEMEYENLER

_$ )4 "� a2 L">)D و��ا� � N7 اZ Gو9(��ا ا��ات وا'رضaJ L �" 9(<��ن ﴾١١٦﴿ا�]

116. İnkârcılardan bazıları, “Allah çocuk edinmiştir.” dediler. “Melek-ler Allah’ın kızlarıdır.” diyen Arap

Page 202: 2- BAKARA SURESi

müşrikleri, “Hürmüz ve Ehrimen Al-lah’ın oğullarıdır.” diyen Mecusiler ve özellikle de “İsa Mesih, Allah’ın oğludur.” diyen Hıristiyanlar, Allah’a çocuk isnat ederek derin bir sapıklı-ğa düşmüşlerdir. Çocuk edinmek eksiklikten, acizlikten kaynaklanır. Zaten bütün sapık inanç ve ideoloji-ler, Allah’ın herhangi bir konuda ye-tersiz, âciz, muhtaç ve zayıf olduğu varsayımından yola çıkarlar. Oysa O, her türlü kusur ve noksanlıktan uzaktır, yücedir. Öyle ki, göklerde ve yerde var olan her şey O’nundur ve hepsi O’na boyun eğmektedir.

��2 )� ��ات وا'رضL واذا �k9? ا4�ا $(< &� ا�] ﴾١١٧﴿&�ل �" 6J $#*�ن

Page 203: 2- BAKARA SURESi

117. O, göklerin ve yerin yaratı-cısıdır. Bütün mevcudatı yoktan var eden O’dur. Bir şeyi yaratmak iste-yince, mesela bir çocuğun babasız doğmasını takdir edince, ona sade-ce “Ol!” der, o da hemen oluverir. İşte İsa Peygamber de böyle baba-sız yaratılmıştır. Nitekim Allah ilk in-sanı da babasız ve annesiz yarat-mıştı.

او N3�( ا ����ن ��' &*M& ' 6& و9(ل ا��7 Li&�3( ا# �G)G

118. Müşrikler arasından, ilâhî hikmet ve imtihan gerçeğini kavra-yamamış bazı cahiller, “Allah ma-demki inanmamızı istiyor, öyleyse peygamber ve kitap göndereceğine bizimle bizzat kendisi konuşsa ve-ya bize hiçbir şekilde itiraz edeme-

Page 204: 2- BAKARA SURESi

yeceğimiz bir mucize gönderse ya! Neden her birimize tek tek vahiy göndermiyor da, emir ve yasaklarını elçileri aracılığıyla bize iletiyor?” dediler.

L�C��9 ap4 �C�9 64 6& 7J�+ 9(ل ا��7 L�C2��9 nC2)QG

Kendilerinden önceki çağlarda yaşamış kâfirler de tıpkı onların dediklerine benzer sözler söyle-mişlerdi. Kalpleri inkâr ve inatçılık-ta ne kadar da birbirine benzemiş!

&(ت ��م &��39ن ( ا' 3 #2 �9﴿١١٨﴾

Aslında biz, yersiz önyargılardan ve bencillik, haset, kibir gibi saplantı-lardan arınarak içtenlikle inanmak isteyenler için, onlara fazlasıyla ye-tecek mucizeleri açıkça ortaya

Page 205: 2- BAKARA SURESi

koymuşuzdur. Evet, aklını kulla-nanlar için tüm evren, yüce Yaratı-cı’nın ilim, kudret ve merhametini gözler önüne seren sayısız mucize-lerle doludur. Bunların da ötesinde:

a�[G '�ا� و& �ا و<�7 �Q2 xD�)2 3(ك��( ار� ا< �# �Dm�ب ا)Dv١١٩﴿@6 ا﴾

119. Ey Muhammed! Gerçekten biz seni, iman edenleri cennet ile müjdeleyen ve inkârcıları cehen-nem ile uyaran hak Peygamber olarak gönderdik. Tüm uyarılara rağmen haktan yüz çevirecek olur-larsa, üzülme. Çünkü sen, kendi ar-zu ve iradesiyle cehennemlik olan-lardan sorumlu değilsin. Öyleyse, kâfirleri ‘kazanma’ uğruna bile olsa onlara yaranmaya çalışmamalısın. Unutma ki:

Page 206: 2- BAKARA SURESi

SİZDEN ASLA RAZI OLMAZLAR

?]�G 6�و ? �q رى). @3+ ا�#�Cد و' ا�3 L�C� �4 � �G

120. Yahudiler de Hristiyanlar da, kendi dinlerine uymadığın sü-rece senden asla razı olmayacak-lardır. Siz ne kadar dürüst ve mer-hametli olursanız olun, İslâm’ı terk edip de onların sahip olduğu inancı ve hayat tarzını benimsemediğiniz sürece onlar sizi hiçbir zaman sev-meyecek, asla gerçek bir dost ve müttefik olarak görmeyeceklerdir. Kutsal kitapları tahrif eden ve uydur-dukları hurafelerle Allah'ın dinini ta-nınmaz hâle getiren bu insanlar, sizi de bu hurafelere uymaya çağıracak-lardır.

Page 207: 2- BAKARA SURESi

Lى�C�ا � Nى ا�ان a9

Onlara de ki: “Gerçek hidâyet, Allah’ın hidâyetidir. Ancak Allah tarafından gönderilen inanç sistemi ve hayat tarzı, insanı dünyada ve âhirette kurtuluşa iletebilir; sizin ve atalarınızın uydurduğu kuruntu ve iddialar değil. İşte Allah, gönderdiği Kur’ân ile bu inanç sistemini tüm in-sanlığa bildirmiştir.”

ي �u(ءك 64 �اء � M2� ا��7 nM ا � Gو�� ا 64 و�_ و' <.� N4( �+ 64 ا ���M�١٢٠﴿� ا﴾

Ey Peygamber! Sana Kur’ân ile gelen bunca ilimden sonra, şayet onların arzu ve heveslerine uya-cak olursan, yemin olsun ki, Allah tarafından kendine ne bir dost bu-labilirsin, ne de bir yardımcı. O

Page 208: 2- BAKARA SURESi

halde, Yahudi ve Hristiyanların iman etmelerini sağlamak, onların dostlu-ğunu ve sevgisini kazanmak gibi endişe ve arzular seni Allah’ın hida-yetinden sakın saptırmasın.

Bununla birlikte, Yahudi ve Hristi-yanlardan Kur’ân’a iman edenler de olacaktır:

jG xq ">��&6 اG#3( � ا�*�(ب &� L ا��7 �"Gو L �A+ &�345ن 2"� �Bاو

121. Kendilerine kitap verdiği-miz kimseler, onu hakkıyla okur-lar. Yahudi ve Hristiyanlardan dürüst ve samimi olanlar, Tevrat ve İncil’i saygıyla, manasını çarpıtmadan, açık yüreklilikle üzerinde düşünerek ve manasını anlayıp idrak ederek okurlar. Okudukları bu kitap, onları doğal olarak Kur’ân’a ve Son Pey-

Page 209: 2- BAKARA SURESi

gamber’e imana sevk eder. İşte on-lar, ellerindeki kutsal kitaba değer veren ve ona gerçek anlamda iman eden kimselerdir.

�A+ � ا� �Bو64 &*8� 2"� $(و S��ون)Z﴿١٢١﴾

Kitab-ı Mukaddes’i tahrif ederek, manasını çarpıtarak yahut içindeki hakikatleri gizleyerek onu ve dolayı-sıyla Kur’ân’ı inkâr edenlere gelin-ce, bunlar da dünyada ve âhirette en büyük kayba, en büyük hüsrana uğrayanlardır.

İşte bu feci âkıbete uğramamak için:

Page 210: 2- BAKARA SURESi

İSRAİLOĞULLARI’NA SON UYARI

_� &a اذJ�وا <M��_ ا��� �اء� �_ ا�� �32 )& � ���)M�ا ?�@ �*�� k$ _ �#*� وا<�@ n�M>ا

﴿١٢٢﴾

122. Ey İsrailoğulları! Size bah-şettiğim nimetleri ve emirlerime uyduğunuz sürece sizi tüm insan-lara nasıl üstün kıldığımı hatırla-yın.

)�#c �8> 6@ �8> ي �=mG ' )4�& ا� Gواو' &C34 a( @�ل و' i@)8c )CM83G و'

﴾١٢٣﴿ � &3.�ون

123. Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse başkası adına

Page 211: 2- BAKARA SURESi

bedel ödeyemeyecek yahut başka-sının cezasını çekmeyecek, hiç kimseden kurtuluş fidyesi kabul edilmeyecek, affa lâyık olmayan hiç kimseye şefaat fayda verme-yecek ve ilâhî yardımı hak etmeyen hiç kimseye yardım edilmeyecek-tir.

Demek ki, Allah’ın kitabına uyma-dığınız takdirde, şu veya bu soydan gelmiş olmanız hiçbir şey ifade et-meyecektir. Nitekim Allah, atanız İb-rahim’e şöyle söz vermişti:

Hz. İBRAHİM ve KÂBE

L6C 9(ل �G)$ ت)��*2 " #� ر2 �? ا2� � �واذ ا2� 3�� +�@)u _ _L 9(ل ا<� �� & (س اL)4)4 9(ل و64 ذر

� ���) T�ي ا�C@ ١٢٤﴿' &3(ل﴾

Page 212: 2- BAKARA SURESi

124. Hani bir zamanlar Rabb’i, İbrahim’i birtakım emir ve yasaklar içeren sözlerle imtihan etmiş ve İbrahim, tam bir teslimiyetle Allah’ın emirlerini yerine getirerek hepsini başarıyla tamamlamıştı. Bunun üzerine Allah, “Seni insanlara ön-der yapacağım!” buyurdu. İbra-him, “Soyumdan da önderler çıkar, ya Rab!” dedi. Allah, “Hayır! Ahdim zalimlere erişmez. Verdiğim söz sadece önderliğe lâyık olanlar için-dir. Zulüm ve haksızlık yapanlara gelince, onlar senin soyundan dahi olsalar önderlik makamına geçe-mezler. Zira önderlik, liyakat ve ehli-yet gerektiren bir iştir; herhangi bir ırkın veya sınıfın imtiyazı altında olamaz.” buyurdu. O hâlde, İbra-

Page 213: 2- BAKARA SURESi

him’in takipçisi olduğunu iddia eden-ler şunu hatırlasınlar:

L)34س وا) 3�� i2)p4 n#�3( ا�Mu واذ L? ��.4 �# 7Zوا 64 4(م ا2� � Gوا

125. Hani biz, İbrahim’den bu ya-na inananların kıblesi ve Kâbe’si olan bu kutsal evi, insanlar için her yıl toplanacakları bir buluşma yeri ve savaşları, düşmanlıkları, cinayet-leri sona erdiren bir barış, huzur ve emniyet vesilesi ve mazlumlar için güvenli bir sığınak kılmıştık. Yalnız-ca Allah’a kulluk esasına dayanan inanç sistemini tebliğ ve tatbik ede-ceği uluslararası bir merkez olmak üzere, İbrahim’e Kâbe’yi inşa etme-sini emretmiştik. Öyleyse, ey mü-minler! Siz de İbrahim’in takipçileri olduğunuzun göstergesi olarak,

Page 214: 2- BAKARA SURESi

onun Kâbe’de namaza durduğu yer olan Makam-ı İbrahim’den kendi-nize bir namazgâh edinin! Onun Rabb’ine bağlılığını, tevhid mücade-lesini ve üstün ahlaki özelliklerini kendinize örnek edinin ve size ema-net etmiş olduğu tevhid inancından asla sapmayın. Bunun sembolik bir ifadesi olarak da, Kâbe’yi tavaf etti-ğiniz zaman, İbrahim’in Kâbe’yi inşa ederken üzerine çıktığı kayanın bu-lunduğu yer olan Makam-ı İbra-him’de tavaf namazı kılın.

�ا #2�_ Cb ان a# �M��وا �# �? ا2� � �( ا� >�C@و�mد � ا�] J � وا�� �8J)M�وا � �8�)� {��﴿١٢٥﴾

Hani biz İbrahim’e ve İsmail’e, “Kâbe’yi tavaf edenler, orada iba-dete kapananlar, rükû ve secde edenler için Beyt’imi maddî ve

Page 215: 2- BAKARA SURESi

manevî kirlerden arındırarak terte-miz tutun!” diye emretmiştik. Zira dünyanın her yerinden gelen mü-minler, Allah’a kulluk görevlerini ye-rine getirmek, tanışıp aralarındaki bağları güçlendirmek ve sorunlarını görüşmek üzere her yıl Kâbe’de bir araya geleceklerdi.

Hz. İBRAHİM’İN DUASI

�# رب اaMu 7ا 2��ا ا34( واذ 9(ل ا2� � N)2 �C34 64��ات 64 ا p�64 ا "�وارزق ا

L�O وا�#�م ا'

126. O vakit İbrahim, “Ey Rabb’im, burayı güvenli bir şehir kıl ve bu şehir halkından Allah’a ve âhiret gününe inananları çeşitli

Page 216: 2- BAKARA SURESi

ürünlerle rızıklandır!” diye dua etmişti.

� ا�? ه #j ~� ا[}� ��9 "M �4)$ �8J 649(ل و(رL و2 � @7اب ا�3 ﴾١٢٦﴿A� ا��.�

Bunun üzerine Allah şöyle bu-yurmuştu: “Evet, iman edenleri dünya ve âhiret nimetleriyle ödüllen-direceğim. Fakat kim de âyetlerimi inkâr ederse, onu dünyadaki geçici nimetlerden azıcık faydalandıra-cak; fakat sonunda cehennem azabına süreceğim. Ne kötü bir son!”

n##� ا��ا@� 64 ا� واذ &�$� ا2� � La# �M��وا

127. Hani İbrahim ve oğlu İsmail, bir tek Allah’a kulluk ve ibadet edil-

Page 217: 2- BAKARA SURESi

mesi için inşa ettikleri Kâbe’nin te-mellerini birlikte yükseltirlerken, Rablerine şöyle dua ediyorlardı:

�# ��M�ا �# �� (L ا<+ ا<n ا�] 34 a G )3 ر2﴿١٢٧﴾

“Ey Rabb’imiz, senin hoşnutlu-ğun için yaptığımız iyilikleri, dua ve yakarışlarımızı bizden kabul eyle! Doğrusu sen bütün duaları işiten-sin, her şeyi bilensin.”

3 i ر2 �3�( ا4 & ��� �+ و64 ذر[3( 4�Muوا ) + �#3(� ا<@ %Gوار<( 34(�*3( و h+� i��[4

�# �q��اب ا � ﴾١٢٨﴿ا<n ا��

128. “Ey Rabb’imiz! Bizleri, se-nin birliğine inanan, sana yönelen ve sadece sana boyun eğen dos-

Page 218: 2- BAKARA SURESi

doğru müminler eyle! Soyumuzdan da, yalnızca sana boyun eğen ve ancak sana kulluk eden mümin bir topluluk çıkar. İbadetlerimizi ne-rede ve nasıl yapacağımızı bizlere öğret. Lâyık olduğun kulluk ve itaati hakkıyla yerine getiremedik, bunun için affını diliyoruz; tövbemizi kabul eyle. Hiç kuşku yok ki, sen çok bağışlayıcı, çok merhametlisin.”

�C#���ا @�& �C34 '��ر �C# �$ �M23( وا ر2 L�C# �J=&و i�*D�ا�*�(ب وا �C� �M&و +G)&ا

# �*D�ا =& �=M�ا n>ا<+ ا S�﴿١٢٩﴾

129. “Ey Rabb’imiz! Onlara ken-di içlerinden, senin âyetlerini okuyan, kitabı ve kitaptaki hüküm-lerin pratik hayata uygulanması olan hikmeti öğreten ve onları her türlü

Page 219: 2- BAKARA SURESi

şirk ve günah kirlerinden arındıran bir peygamber gönder. Hiç kuşku yok ki, azîz ve hakîm olan ancak sensin. Sonsuz kudret, izzet ve şe-ref sahibi olan, aynı zamanda yap-tıklarını yerli yerinde ve en güzel bi-çimde yapan, daima en güzel, en doğru hükümler veren ancak sen-sin.”

#� ا' 64 8�" i ا2� � �4 6@ %R�& 64و _$ " <#(� وا< <L"[8 و�� اv}8#3(ه $_ ا��

� �D�) O�ة �6� ا�. ﴾١٣٠﴿ا'

130. Aklını, vicdanını ve sağduyu-sunu körelterek kendini sefih kı-landan başka kim, İbrahim’in o dosdoğru dininden yüz çevirmek ister? Gerçekten Biz onu dünyada seçip yüceltmiştik. Elbette o, âhi-

Page 220: 2- BAKARA SURESi

rette de sâlihlerdendir. Ebedî ni-met ve saadeti hak eden dürüst, fa-ziletli ve iyiliksever kullarımızdandır.

���� ا� " 9(ل ا��n� ��ب اذ 9(ل �" ر2 � ���)M�١٣١﴿ا﴾

131. Öyle ki, Rabb’i ona, “Yalnız-ca Benim emirlerime itaat et ve yal-nızca bana boyun eğ!” demişti. O da hiç tereddüt etmeden, “Ben tüm benliğimle âlemlerin Rabb’ine bo-yun eğdim ve O’nun emirlerine ka-yıtsız şartsız itaati kabul ettim!” de-mişti.

Page 221: 2- BAKARA SURESi

YAKUB’UN VASİYETİ

? �C2( ا�2 v32_ ان وو )& Lب�M&و "# �32 �# � &6G��G j$ 6 ا' وا<�� اv}8? �*� ا��� Nا

L��ن�[4﴿١٣٢﴾

132. İbrahim, hayatı boyunca Al-lah’ın emirlerine teslim olmuş ve bunu son nefesinde oğullarına da vasiyet etmişti. İbrahim’in torunu Yakup da kendi oğullarına şöyle vasiyette bulunmuştu: “Oğullarım! Allah, insanı dünya ve âhirette kur-tuluşa iletecek mükemmel bir ahlak, inanç ve hukuk sistemi olan İslâm adındaki bu dini size lâyık gördü. Öyleyse, ancak O’na yürekten bo-yun eğen Müslümanlar olarak can verin! Son nefesinize kadar Allah’a kulluk ve itaatten ayrılmayın!”

Page 222: 2- BAKARA SURESi

Diğer bir adı da İsrail olan Yakub Peygamber, İsrailoğulları’nı meyda-na getiren on iki boydan her birinin atası olan oğullarına, işte bunları emir ve tavsiye etmişti. O hâlde, ey Yahudiler; Yakup Peygamber’in, ölüm döşeğinde iken size Yahudiliği tavsiye ettiğini nasıl söyleyebilirsi-niz?

ام Cc ��3J��اء اذ M& �kq�ب ا���ت� اذ �M> 9(��ا Lي ��M2 64 ون�MG )4 "# �39(ل �

C�ا xD�وا a# �M��وا �# �(�+ ا2� � + وا�" ا2���ن [6 �" 4D>ا� و�qوا )C�١٣٣﴿ا﴾

133. Yoksa Yakub’a ölüm geldi-ğinde, siz yanında mıydınız? Hani Yakup, oğullarına, “Benim ölü-mümden sonra kime kulluk ede-

Page 223: 2- BAKARA SURESi

ceksiniz? Ben aranızdan ayrıldıktan sonra bir tek Allah’a kulluk ve ibadeti terk etmeyeceksiniz, değil mi?” diye sormuştu. Onlar da, “Bizler senin ilâhın ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha, âlemlerin yegâne Rabb’i ve hüküm-ranı olan Allah’a kulluk edecek ve yalnızca O’na boyun eğeceğiz! Sana söz veriyoruz babacığım, asla hak dinden ayrılmayacağız! Rabb’imizin göndereceği bütün ki-taplara ve peygamberlere kayıtsız şartsız iman ve itaat edeceğiz.” demişlerdi.

n و [J )4 )C� �n�O �9 i �+ ا4G )4 �*���ن �M& ا�>)J ) ��ن @��[G 'و ���[J

﴿١٣٤﴾

Page 224: 2- BAKARA SURESi

134. Onlar bir ümmetti; geldi geçti. Onların kazandıkları iyilik ve kötülükler onlara, sizin kazandıkla-rınız da size aittir ve siz, onların yaptıklarından hesaba çekilecek değilsiniz. Geçmiş atalarınız güzel işler yaptıkları halde siz kötülük yapmışsanız, onların soyundan gelmiş olmanızın size hiçbir faydası olmayacaktır. Yine atalarınız fena iş-ler yapmış, fakat siz bu hususta on-lara uymamış iseniz, onların fenalığı da sizden sorulmayacaktır. Sizden hesabı sorulacak olan, yalnızca kendi yapıp ettiklerinizdir. O hâlde, öncekilerin iyilikleriyle öğünmenin, kötülükleri sebebiyle de üzülmenin; geçmişe destanlar dizerek, ağıtlar yakarak oyalanmanın bir anlamı yoktur. Siz onların iyiliklerinden ör-

Page 225: 2- BAKARA SURESi

nek, kötülüklerinden ibret alarak kul-luk görevinizi en iyi şekilde yapmaya bakın.

Geçmiş peygamberlerle övündük-leri hâlde, onların yolunu terk eden günümüz inkârcılarına gelince:

İBRAHİM’İN İZİNDE

Lوا��CG ا �دا او <.(رى�>�J و9(��ا

135. Peygamberlerin getirmiş ol-duğu hak dini zamanla bozup değiş-tirerek Yahudilik ve Hristiyanlık adı altında bâtıl inanç sistemleri oluştu-ranlar, “Yahudi veya Hristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız!” dediler. Yani Yahudiler Yahudiliğin, Hristiyanlar da Hristiyanlığın doğru yol olduğunu iddia ediyor, uydurduk-ları bu inanç sistemini kabul etme-yen hiç kimsenin cennete giremeye-

Page 226: 2- BAKARA SURESi

ceğini söylüyorlar. Ne var ki, Yahudi-lik dedikleri, Hz. Musa’nın ve ondan sonra gelen peygamberlerin tebliğ ettiği hak dinin zamanla bozulup de-ğiştirilmiş şeklinden başka bir şey değildir. Özel âyinleri, düzenlemeleri vs. ile birlikte bugünkü Yahudilik, İsa Peygamber’den dört yüz yıl kadar önce doğmuş ve bu adı almıştır. Hı-ristiyanlık ise, İsa aleyhisselâm’dan çok sonraları gerek Aziz Pavlus’un, gerek kilisenin müdahaleleri sonucu birçok yönüyle değişikliğe uğrayarak bugünkü özel inanç şekline dönüş-müştür. Dolayısıyla, Yahudiler de Hristiyanlar da insanları gerçekte Al-lah’ın dinine değil, kendi uydurdukla-rı bid’at ve hurafelere davet etmek-tedirler.

Page 227: 2- BAKARA SURESi

L)8# وJ )4(ن 64 �3q �# i ا2� � �4 a2 a9 � �J�Q��١٣٥﴿ا﴾

Ey Müslüman! Onlara de ki: “Ha-yır, biz sizin uydurduğunuz hurafe-lere değil, bir tek Allah’a kulluk eden ve O’na asla ortak koşma-yan İbrahim’in dinine uyarız! Biz sizin veya bir başkasının uydurup dinin temelleri diye dayattığı bâtıl id-dialara değil, sizin de örnek ve ön-der kabul ettiğiniz İbrahim, Musa ve İsa başta olmak üzere, bütün pey-gamberlerin tebliğ ettiği hak dine, bir tek Allah’a kulluk esasına dayanan İslâm dinine uyarız! Sizin zamanla tahrif ettiğiniz bu dinin özünü ve as-lını, işte Son Peygamber açıkça or-taya koymuş bulunuyor. İnandığınızı iddia ettiğiniz peygamberlerin izin-

Page 228: 2- BAKARA SURESi

den gitmek istiyorsanız, siz de şirk-ten ve inkârdan uzak durarak hak dine boyun eğmelisiniz. Nitekim İb-rahim, sizin bugün ‘dinin temel esas-ları’ saydığınız batıl inançları asla benimsememişti. Örneğin Allah’a oğul isnat etmemiş, Peygamberleri ve azizleri tanrılaştırmamış, Allah’ın herhangi bir kitabını veya elçisini as-la inkâr etmemişti.”

9 ?� �( ا<=ل ا� �( ا<=ل ا�#3( و4 و4 N)2 ) ��ا ا34 ��#a واxD� و&M�ب �M��وا �# ا2� �

�( اوGd_ وا'�(ط #]? و4 �( اوGd_ �4�? و@� و4 ��C �ن 64 ر2 # ا�3

136. O hâlde, ey müminler! Bu ev-rensel hakikati tüm insanlığa ilan ederek deyin ki: “Bizler Allah’a,

Page 229: 2- BAKARA SURESi

yani O’nun varlığına ve birliğine iman ettiğimiz gibi, bize gönderilen Kur’ân âyetlerine; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve sonraki nesillere gönderilen vahiylere; ayrıca, Mu-sa’ya ve İsa’ya verilen kitaplara ve mucizelere ve diğer bütün pey-gamberlere Rableri tarafından bahşedilen vahiylere inanırız.

���ن [6 �" 4D>و P�C34 �qق 2� ا �8> '﴿١٣٦﴾

Onların arasında hiçbir ayrım gözetmeyiz. Hepsinin Allah’tan gel-diğine ve her birinin aynı mesajı ge-tirdiğine iman ederiz. Yahudi ve Hristiyanların yaptığı gibi, bir kısmı-na iman edip bir kısmını inkâr etme-yiz. Çünkü biz, yalnızca Allah’a kul-

Page 230: 2- BAKARA SURESi

luk eden ve ancak O’na boyun eğen kimseleriz.”

�( ا34�� 2"� 4 ap�2 وا� وان $(ن ا�34ا�ا � �$ � Nا �C*# _ c(ق� $]#*�8 �$ � )� G���ا $(<

L�# ��M�ا �# �� ﴾١٣٧﴿و � ا�]

137. Ey müminler! Eğer Yahudiler, Hristiyanlar ve diğerleri bu çağrıya olumlu cevap verir ve sizin inandı-ğınız gibi Allah’ın kitapları ve elçileri arasında hiçbir ayrım gözetmeden ilâhî mesaja tümüyle inanırlarsa, iş-te o zaman doğru yolu bulmuş olurlar. Ama eğer yüz çevirirlerse, derin bir çıkmaza saplanmışlar ve sırf kıskançlık ve inatçılıkları yüzün-den size karşı koyuyorlar demektir. Fakat sen üzülme, onlara karşı Al-lah sana yeter! Allah’a dayanıp sa-

Page 231: 2- BAKARA SURESi

bır ve kararlılıkla mücadelene de-vam ettiğin takdirde, onlar sana asla zarar veremeyecek, seni hak yoldan çeviremeyeceklerdir. Hiç kuşkusuz O her şeyi işiten, her şeyi bilendir.

ALLAH’IN BOYASI Allah’ın gönderdiği her şeriatte,

iman edip hak dine girenlerin tepe-den tırnağa yıkanıp temizlenmeleri emredilmiş ve inkârdan kurtulup ter-temiz bir hayata geçişin sembolik bir ifadesi olarak hemen her ümmette bir gelenek olarak uygulanmıştır. Ancak Hristiyanlar, bu uygulamaya bambaşka bir anlam yükleyerek özünden saptırmışlardı. Pavlus’un Hristiyanlığa soktuğu aslî günah dü-şüncesini temel alan Hristiyanlar, Âdem ile Havvâ’nın (as) işledikleri günah yüzünden onların soyundan

Page 232: 2- BAKARA SURESi

gelen insanların günahkâr ve kir-lenmiş bir hâlde doğduğuna inanı-yor, bu yüzden çocuklarını “kutsan-mış” suya batırıp vaftiz ederek güya onları “temizlediklerini” iddia ediyor-lardı. Oysa İslam’a göre hiç kimse bir başkasının günahını yüklenemez ve hiçbir çocuk, anne babasının iş-lediği günahtan dolayı cezalandırı-lamaz. Doğan her çocuk, tertemiz bir fıtrat üzere ve hakikati keşfetme-ye, güzel ve doğru işler yapmaya yatkın bir hâlde dünyaya gelir. Zaten insan kötülük yapmaya program-lanmış olarak doğmuş olsaydı, gü-nahlarından dolayı hesaba çekilmesi ve cezalandırılması da adaletsizlik olurdu. İşte İsa Peygamber’in getir-diği hak dini değiştirip yozlaştıran

Page 233: 2- BAKARA SURESi

Hristiyanların bu iddialarına karşılık yüce Allah buyuruyor ki:

� 6D>و Pi1v N6 64 ا[qو64 ا � Nا i1v " ﴾١٣٨﴿@(2�ون

138. Ey müminler! İnsanın gü-nahkâr ve kirlenmiş bir hâlde dünya-ya geldiğini iddia eden Hristiyanlara deyin ki: Bizler Allah’ın verdiği renklerle boyanmışızdır. Öyle ya, kimin boyası Allah’ın boyasından daha güzel olabilir? İşte bu yüz-den biz, ancak O’na kulluk ederiz. İnsanoğlu, Allah’ın verdiği doğal renklerle boyanmış bir hâlde, terte-miz bir fıtrat üzere yaratılmıştır. Eğer insan günah işliyorsa, bunun sebebi yaratılışında kirlilik değil, tam aksi-ne, yaratılışındaki saflığa rağmen bi-lerek ve isteyerek kötülüğü tercih

Page 234: 2- BAKARA SURESi

etmiş olmasıdır. İnsan, fıtratında var olan güzelliklerin bozulmamasını, aksine daha da gelişip olgunlaşma-sını istiyorsa, Allah tarafından gön-derilen ve yaratılış özellikleriyle bi-rebir örtüşen doğal ve tertemiz inanç sistemine iman etmeli, hayatının her alanını bu inanca göre şekillendire-rek ilâhî renge boyanmalıdır.

*�� و��3( 3( ور2 و � ر2 N3( $_ ا>� u)�DGا a9�.�ن� Z4 "� 6D>ا@�(�3( و�*� ا@�(�*�� و

﴿١٣٩﴾

139. Ey İslam davetçisi! Allah’ın seçkin ve ayrıcalıklı kulları oldukları-nı iddia eden Yahudilere ve Hristi-yanlara de ki: “Allah bizim de Rabb’imiz, sizin de Rabb’iniz ol-duğu hâlde, bazı toplumları kayır-

Page 235: 2- BAKARA SURESi

dığını, birilerine özel muamele yap-tığını söyleyerek O’nun adaleti ve hikmeti hakkında bizimle tartış-maya mı gireceksiniz? O sadece sizin Rabb’iniz midir ki, size ayrıca-lıklı davransın ve yalnızca sizin ırkı-nızdan Peygamber göndersin? Ha-yır, Allah'a kul olma açısından sizin-le diğer insanlar arasında hiçbir fark yoktur ve Allah katında her toplum, eşit derecede sorumluluk ve hak sa-hibidir. Ayrıca bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size aittir. İnsanlar Allah katında mensup ol-dukları ırka ve sınıfa göre değil, yaptıkları iyilik ve kötülüklere göre hesaba çekileceklerdir. Bunun için biz insanları hak dine davet eder, fakat bu hususta hiç kimseyi zorla-mayız. Her insanın din ve vicdan

Page 236: 2- BAKARA SURESi

hürriyetine hakkıyla riayet ederiz. İyi bilin ki, Biz O’na ihlas ve samimi-yetle bağlanmış kimseleriz. Her yaptığımızı yalnızca O’nun rızası için yaparız. Yalnızca O’na kulluk eder, O’ndan başka ilahlara, aracıla-ra bel bağlamayız. O'nun rızasına uygun olmayan hususta asla hatır gönül dinlemeyiz.”

Zaten bütün Peygamberler, hep bu gerçeği dile getirmişlerdi.

ALLAH’IN GÖNDERDİĞİ TEK DİN İSLAM’DIR

xD�وا a# �M��وا �# ام G���ن ان ا2� � Lا �دا او <.(رى�>)J ط) و&M�ب وا'�

140. Ey Yahudiler ve ey Hristiyan-lar! Yoksa siz İbrahim’in, İsmail’in, İshak’ın, Yakup’un ve onların so-

Page 237: 2- BAKARA SURESi

yundan gelen Peygamberlerin Ya-hudi veya Hristiyan olduklarını mı iddia ediyorsunuz? Oysa Yahudilik de Hristiyanlık da, peygamberlerden çok sonraları din adamları, rahipler ve yorumcular tarafından icat edilen kurallar, düzenlemeler ve ayinlerden ibarettir. Dolayısıyla, Hz. Musa ve Hz. İsa da dâhil, hiçbir peygamber “Yahudi” veya “Hristiyan” değildi ve olamazdı. Aksine, bütün peygam-berler, “Yalnızca Allah’a kulluk et-mek ve O’ndan gelen bütün emirlere tam bir teslimiyetle itaat etmek” an-lamına gelen “İslâm” inancına bağlı birer “Müslüman” idiler.

Page 238: 2- BAKARA SURESi

��J 6 �4 ��tو64 ا L Nام ا ��a9 ءا<�� ا@ ) �@ a$)12 Nو4( ا L Nه 64 ا�دة @3)Cc

��ن �MG﴿١٤٠﴾

Ey İslâm davetçisi! Bütün bunlara rağmen, hâlâ iddialarında diretirler-se, onlara de ki: “Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah hem Kur’ân’da hem de elinizdeki muharref Tevrat ve İncil’de bu haki-kati açıkça bildirmişken, hâlâ bâtıl iddianızda diretecek, kendi kitabı-nızda yer alan gerçekleri inkâr etme pahasına inadınızı sürdürecek misi-niz?” Şu hâlde, Allah tarafından kendisine ulaşan bir tanıklığı bile bile gizleyenden daha zalim kim olabilir? Hz. Muhammed’in, daha önceki peygamberlerin tahrif edilen

Page 239: 2- BAKARA SURESi

mesajını orijinal hâliyle ortaya koyan hak peygamber olduğunu bile bile, bu hakikatin şahitliğini ve savunucu-luğunu yapmak yerine onu gizleyen ve birtakım tevillerle gerçeği çarpı-tan hahamlardan, papazlardan, söz-de din âlimlerinden daha zalim, da-ha kötü kim olabilir? Şunu asla unutmayın ki, Allah yaptıklarınız-dan habersiz değildir.

i �+ ا4G )4 �*�و n[J )4 )C� �n�O �9 Sن���M& ا�>)J ) ��ن @��[G 'و ���[J﴿١٤١﴾

141. Ey insanlar! Geçmişte yaşa-yan atalarınızla övünerek kendinizi avutmayın! Onlar bir ümmetti; gel-di geçti. Onların kazandıkları iyilik ve kötülükler onlara, sizin kazan-dıklarınız size aittir ve siz, onların

Page 240: 2- BAKARA SURESi

yaptıklarından hesaba çekilecek değilsiniz.

KIBLE DEĞİŞİKLİĞİ İÇİN ÖN HAZIRLIK

Müslümanlar, hicretten önce Mes-cid-i Aksâ ile Kâbe’yi aynı hizaya ge-tirip iki kıbleye birden yönelerek na-maz kılıyorlardı. Mekke ile Kudüs’ün ortasında yer alan Medine’ye hicret-ten sonra, Allah müminlere Mescid-i Aksâ’ya yönelmelerini emretti. Bey-tü’l-Makdis adıyla da bilinen Mescid-i Aksâ, Hz. Süleyman tarafından Kudüs’te inşa edilen ve Yahudilerce kutsal sayılan bir mabetti. Allah müminlere bu mabedi kıble edinme-lerini emrederek, ilâhî dinin tek ve evrensel olduğunu, bütün peygam-berlerin yöneldikleri yönün aynı ol-duğunu ve ibadetlerindeki gerçek

Page 241: 2- BAKARA SURESi

maksadın Allah'a yönelmek olduğu-nu bildirmişti. Böylece Müslümanlar, 17 ay boyunca Mescid-i Aksâ’ya yö-nelerek namaz kıldılar. Bundan son-raki aşamada Allah, Hz. İbrahim ta-rafından inşa edilen ve insanlığın ilk kıblesi olan Mescid-i Harâm’a yö-nelmelerini müminlere emredecekti. Bu değişiklik aynı zamanda, ilâhî mesajı taşıma ve insanlığa önderlik etme görevinin Son Elçi’ye başkaldı-ran Yahudi ve Hristiyanlardan alınıp yeni Müslüman topluma verildiğini sembolize ediyordu. Bu değişiklik karşısında münafıklardan, müşrik-lerden ve özellikle de Yahudilerden gelebilecek itiraz ve tepkilere karşı müminleri uyarmak ve Kıble değişik-liği ile ilgili ön hazırlık olmak üzere, aşağıdaki âyetler nâzil oldu:

Page 242: 2- BAKARA SURESi

6@ �C# (س 4( و� �C8(ء 64 ا�3 �#�ل ا�] ا�Q��ق N a9 L)C#�_ J(<�ا @ �C�� ا���9

& L�اط وا�1��بv ?�ء ا) �Q& 64 ي ��C �# ��[4﴿١٤٢﴾

142. İnsanlar arasından, kıble değişikliğinin anlam ve önemini kav-rayamayan bazı düşüncesiz kim-seler ve özellikle de, kendilerini Al-lah’ın seçkin ve ayrıcalıklı kulları zanneden ve müminlerin zihinlerin-de şüphe uyandırmak için fırsat kol-layan Yahudiler, “Müslümanlar bu güne kadar bizim kıblemize yöneli-yorlardı. Onları üzerinde bulun-dukları kıblelerinden çevirip Kâbe’ye yönelten sebep nedir?” diyecekler. Onlara de ki: “Doğu da

Page 243: 2- BAKARA SURESi

Allah’ındır, batı da. Aslında her-hangi bir yönün diğerine üstünlüğü söz konusu değildir. Önemli olan doğuya veya batıya yönelmek değil, Allah’ın emrini yerine getirmektir. Aşağıda 144. âyette zikredilecek olan kıble değişikliği de Allah’ın bir emridir. Zira Allah, Son Elçi’yi inkâr ederek kendisine başkaldıran İsrai-loğulları’ndan ilâhî emaneti geri al-mış ve yeni İslam toplumuna vermiş-tir. Çünkü Allah, hangi ırktan ve hangi toplumdan olursa olsun, hak dinin sancağını taşımaya lâyık gör-düğü ve başarıya, kurtuluşa, zafere ulaşmasını dilediği kimseyi dos-doğru yola iletir.”

i و�}( ��*�<�ا Cc��اء �J)3� ا4Mu +�7Jو Lا�# �Cc �*#���ل @ (س و&*�ن ا�� �? ا�3@

Page 244: 2- BAKARA SURESi

143. Ey müminler! İşte böylece sizi, her türlü aşırılıktan uzak duran, adil, dengeli, ölçülü ve hayırlı bir ümmet yaptık ki, tüm insanlığa karşı hakikate tanıklık eden güzel örnekler ve adil şahitler olasınız ve bu Peygamber de size karşı güzel bir örnek ve şahit olsun.

�#�C( ا' @ n3J _ �i ا����3( ا�Mu )4و � �& 64 ��M3� ?�@ %�3& 6 ��ل 4� ا��

L"#@

Ey Muhammed! Senin daha önce Mekke’de iken yönelmiş olduğun kıbleyi, yani Mescid-i Harâm’ı size kıble yaptık ki, Peygamberin izin-den gidenleri, gerisin geriye dö-necek olanlardan ayırıp açıkça or-taya koyalım. Bu imtihan sonucun-

Page 245: 2- BAKARA SURESi

da, iman iddiasıyla ortaya çıkan in-sanlar iki gruba ayrılacaktır: 1. Al-lah’ın emirlerine kayıtsız şartsız bo-yun eğen samimi müminler, 2. Çı-karlarına uygun olduğu sürece İslâm’ın hükümlerini kabul eden, fa-kat arzu ve beklentilerine aykırı düş-tüğü anda ilâhî emirleri reddeden münafıklar.

L Nى ا�6 & �ة ا' @�? ا��7 �*� n>)J وان

Doğrusu bu imtihan, Allah’ın yol gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelecektir. Nitekim daha önce Peygamberi tasdik eden bazı Yahu-diler, binlerce yıl kıble edindikleri Kudüs’e yönelmekten vazgeçip Mekke’ye yönelmelerini emreden âyetler gelince, bunu gururlarına ye-

Page 246: 2- BAKARA SURESi

diremeyip Allah’ın emrini reddederek yeniden inkâra saplanacaklardı.

2 Nان ا L�*>)�& #� ا� �k#� Nن ا)J )4س و) 3�) �# �qف رde��﴿١٤٣﴾

Bu arada Allah, daha önceleri Mescid-i Aksâ’ya yönelerek kılmış olduğunuz namazları elbette kabul edecek, ihlâs ve samimiyetle O’na bağlandığınız sürece, sizin imanı-nızı asla boşa çıkarmayacaktır. Hiç kuşkusuz Allah, insanlara karşı çok şefkatli, çok merhamet-lidir.

Kıble değişikliği ile ilgili ön hazırlık-lar tamamlandıktan ve gönüller buna iyice alıştırıldıktan sonra, bütün se-mavî din mensuplarının hürmet gös-terdikleri, kendisine mensup olmakla şeref duydukları ortak ataları olan

Page 247: 2- BAKARA SURESi

İbrahim Peygamber tarafından in-sanlığın ilk mabedi olarak inşa edi-len ve kıyamete kadar müminlerin kıblesi ve Kâbe’si olarak kalacak olan Mescid-i Haram’a yönelmeyi emreden âyetler nâzil oldu:

KIBLE DEĞİŞİYOR Peygamber (sav) Medine’ye hicret

edince, Allah’tan gelen emirle Mes-cid-i Aksâ’yı kıble edindi.13 Fakat gönlünde yatan, İbrahim aleyhis-selâm’dan bu yana müminlerin kıb-lesi olan Beytullah’a yönelmekti. Ya-hudilerin kutsal mabedi olan Mescid-

13 Peygamber (sav) Mescid-i Aksâ’ya muhtemelen kendi tercihiyle değil, Allah’tan gelen bir vahiy ne-ticesinde yönelmiştir. Rasulullah’a Kur’ân haricin-de gelen bu vahiy, kudsî hadisler gibi, Kur’ân’da yer almayan vahy-i gayri metluvv cümlesindendir. Şayet Peygamber (sav)’in dilediği kıbleyi tercih etme hakkı olsaydı, kıble olmasını şiddetle arzu et-tiği Mescid-i Haram’a yönelmeyi tercih edeceği açıktır.

Page 248: 2- BAKARA SURESi

i Aksâ’ya yönelme emrinin geçici ol-duğunu, yakın bir zamanda Kâbe’ye yönelme emrinin geleceğini bilmi-yordu. Ayrıca İsrailoğulları'nın lider-liğinin sona erdiğini ve Kudüs'ün merkez olma niteliğini kaybettiğini düşünüyordu. Bu yüzden Rabb’ine yalvararak kıblenin değiştirilmesini niyaz ediyor, ümitle vahyin gelmesini bekliyordu. Nihayet Allah, Peygam-ber’inin dua ve yakarışlarına şu söz-lerle icabet etti:

+ 3#��3���(ء� $ �% وCu+ $_ ا�]G <�ى �9 h )C#]�G i�9

144. Ey Muhammed! Biz senin, yüzünü sık sık göğe çevirip dur-duğunu ve kıblenin değiştirilmesi için dua ettiğini görüyoruz. Üzülme,

Page 249: 2- BAKARA SURESi

elbette seni hoşnut olacağın kıb-leye yönelteceğiz:

L�امD�ا �m[��ا �{c +Cu�ل و$

Artık namaz kılarken, yüzünü Mekke tarafına, Mescid-i Haram yönüne çevir!

���$ ��3J )4 �#qو L�ه{c �* �uا و

Ve siz de ey inananlar, her nere-de olursanız olun, namaz kılarken yüzünüzü o yöne çevirin! Yeryü-zünün hangi noktasında olursanız olun, yurtlarınızın farklılığına, yönle-rinizin değişikliğine; ırklarınızın, dille-rinizin ve renklerinizin başkalığına rağmen, aynı hedefe yönelen, aynı hayat düzeninin egemenliğini ger-çekleştirmeye çalışan bir tek ümmet olma bilinciyle namazda yüzünüzü Kâbe’ye çevirin! Ancak kıbleye yö-

Page 250: 2- BAKARA SURESi

nelmenin çeşitli sebeplerden dolayı mümkün olmadığı veya kıblenin hangi yönde olduğu bilinemediği du-rumlarda veya düşman korkusu gibi bir mazeret söz konusu olduğunda, buna yakın herhangi bir yöne dön-mek de yeterli olur.

xD�ا " ���ن ا<M#� ا ا�*�(ب�Gd6 او& وان ا��7 L�C 64 ر2

Kendilerine kitap verilenler, bu-nun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu pekâlâ bilirler. Yahudiler de Hristiyanlar da, bütün ilâhî din mensuplarının ortak atası olan Hz. İbrahim tarafından, insanlığın ilk mabedi olarak inşa edilen Kâbe’ye yönelmenin, yüce Allah’ın emrine dayalı, tartışma götürmez kesin bir gerçek olduğunu gayet iyi bilirler.

Page 251: 2- BAKARA SURESi

Üstelik ellerindeki kitaplarda da bu onlara bildirilmiştir. Fakat dünyevi çıkarlarına ters düştüğü için bunu kabullenmeye yanaşmazlar.

��ن �M& ) �@ a$)12 N١٤٤﴿و4( ا﴾

Fakat şunu iyi bilsinler ki, Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. ولئن اتيت الrذين اوتوا الكتاب بكلh اية ما تبعوا

قبلتك

145. Ey Muhammed! Sen kitap verilen o Hristiyanlara ve Yahudile-re, Kâbe’ye yönelmenin Allah’ın em-ri olduğu hususunda her türlü mu-cizeyi getirmiş olsan bile, yine de inkârda diretir, senin kıblene yö-nelmezler. Zira onlar arzularının yönlendirdiği, menfaatlerinin körük-

Page 252: 2- BAKARA SURESi

lediği ve kinlerinin bilediği kör bir inatçılığın tutsağıdırlar. Sanma ki onlar İslâm'ı bilmedikleri ya da bu din onlara inandırıcı bir biçimde su-nulmadığı için inkâr ediyorlar. Bilakis onlar, çok iyi bildikleri bu dinin, men-faatlerine ve saltanatlarına dokuna-cağından korktukları için ona karşı-dırlar.

ا انت بتابع قبلتھ م وما بعضھم بتابع قبلة بعض ومO hâlde, bâtılda direten bu inkârcı-

lar karşısında, sen de hak yolda azim ve kararlılıkla sabredecek, on-ların kıblesine asla yönelmeye-ceksin. Zaten onlar da birbirleri-nin kıblesine yönelmezler. Zira on-ların her biri, aslında kendi menfaat-lerini, arzu ve ihtiraslarını kıble edinmişlerdir. Dış yönüyle birlik ve beraberlik içinde gözükseler bile, iç-

Page 253: 2- BAKARA SURESi

ten içe didişme, çekişme ve düş-manlık hâlindedirler. Aralarında ger-çek anlamda uyum ve birlik yoktur.

Gءك 64 و�� ا)�u )4 �M2 64 � اء� nM ا � W� ���) T�اذا �6� ا + ��� ا<M�١٤٥﴿ا﴾

Ey Peygamber! Sana bu Kur’ân aracılığıyla gerçek ilim geldikten sonra, eğer onların arzu ve heves-lerine uyacak olursan, yemin ol-sun ki, o takdirde sen de zalim-lerden olursun! Ve bu durumda, kendini Allah’ın gazabından kurtara-cak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı!

Onların, kendilerine ikna edici de-liller sunulmadığı için Kur’ân’ı ve Son Elçi’yi inkâr ettiklerini sanma:

Page 254: 2- BAKARA SURESi

&6 اG#3( � ا �*�(ب &J ">�$�M�( ا��7 L� ن ا�32(ء�$�M&

146. Kendilerine kitap verdikle-rimiz, onu kendi öz evlatları gibi tanırlar. Yahudi ve Hristiyan din adamları ve bilginleri, kıblenin değiş-tirilmesine yönelik emrin Allah’tan geldiğini ve bu emre muhatap olan Muhammed (sav)’in hak Peygamber olduğunu gayet iyi bilirler. Zira önce-ki kutsal kitaplarda geleceği müjde-lenen Son Peygamber’in vasıfları arasında, kıbleyi Kâbe’ye çevireceği hakkında delil ve işaretler de vardı.

*#� �C34 )& ���ن وان $��M& � و xD����ن ا﴿١٤٦﴾

Page 255: 2- BAKARA SURESi

Fakat yine de onlardan bir kıs-mı, kıskançlık ve bencillikleri sebe-biyle hakikati bile bile gizlerler. Ve kendi uydurdukları bâtıl inançları, hak ve hakikat yerine koymaya çalı-şırlar.

G j$ + &S6 ا�xD 64 ر2 �l���6 64 ا>�*﴿١٤٧﴾

147. Oysa hakikat, sizin veya on-ların iddia ve kuruntuları değil, Rabb’inden gelendir. Ve Rabb’in sana, hakikatin ta kendisi olan bu Kur’ân’ı göndermiştir. O hâlde, sa-kın şüpheye kapılanlardan olma!

iCuو a*�و)C# ���4 � L�اتZ�ا ا���)$

148. Ey müminler! Her toplumun hayatına yön veren, değer yargıları-nı oluşturan bir inanç sistemi, yö-

Page 256: 2- BAKARA SURESi

neldiği bir kıblesi vardır. O hâlde, siz hayırlı işlerde yarışın! Unut-mayın ki, namazda belirli bir yöne yönelmekten daha önemli olan, bu ibadetlerin kazandıracağı üstün ah-lakî özelliklere sahip olmaktır. O hâlde, sizler Allah’a kulluk noktasın-da yapabildiğinizin en iyisini, en gü-zelini ortaya koyarak ve güzel ahla-kınız, yardımseverliğiniz, dürüstlü-ğünüz, hayır ve hasenatınızla örnek birer Müslüman olarak hayırlı işlerde birbirinizle ve diğer toplumlarla yarı-şın ve bu yarışta daima en öne geçmeye çalışın.

Nان ا L)M# ��u Nا &(ت 2*� ا�>�*G )4 6&ا �& �? c aJ_ء 9��@﴿١٤٨﴾

Unutmayın ki, her nerede olur-sanız olun, Allah hepinizi Hesap

Page 257: 2- BAKARA SURESi

Günü’nde toplayıp bir araya geti-recek ve her kötülüğün cezasını, her iyiliğin mükâfatını verecektir. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

�{c +Cu�ل و$ nu�O �#q 64و �m[��ا L�امD�ا

149. Ey mümin! Her nereden yola çıkarsan çık, yolculukta da namaz esnasında yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir.

) �@ a$)12 Nو4( ا L+ �xD 64 ر2� " وا<��ن �MG﴿١٤٩﴾

Hiç kuşkusuz bu emir, Rabb’inden gelen gerçeğin ta kendisidir. Bu gerçeği asla zayi

Page 258: 2- BAKARA SURESi

etmeyin! Unutmayın ki, Allah yap-tıklarınızdan habersiz değildir.

Kıblenin değişmesi, aynı zamanda ilâhî mesajı taşıma görevinin el de-ğiştirmesi anlamına geldiğinden, yersiz tartışma ve itirazlara meydan vermemek için bakın tekrar tekrar uyararak diyoruz ki:

�{c +Cu�ل و$ nu�O �#q 64و� 3J )4�� $���ا #qو L�امD�ا �m[��ا

�*#�(س @ 3�وc �* �u}�ه� �jA &*�ن � �i mq

150. Ey Peygamber! Yeryüzünün neresinde olursan ol ve nereden yola çıkarsan çık, namaz kılarken yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir! Ve ey müminler! Siz de ne-

Page 259: 2- BAKARA SURESi

rede ve ne hâlde olursanız olun, namazda yüzünüzü o yöne çevirin ki, insanların size karşı mazeret olarak öne sürebilecekleri bir baha-neleri kalmasın. Biz bu emri tekrar tekrar vurguladık ki, hepiniz bunun Allah’tan gelen kesin bir emir oldu-ğunu şeksiz şüphesiz bilin ve İslâm’a davet ettiğiniz kimselerin, "Müslümanlar kıble değişikliği ile ilgi-li emrin Allah katından geldiğini iddia ediyorlar, fakat kendileri bu emri uy-gulamıyorlar.” diyerek inkârları için sahte mazeretler üretmelerine fırsat vermeyin. Demek ki müminler baş-kalarına söylediklerini öncelikle ken-dileri yapmalı, sözleriyle davranışları uyumlu olmalıdır. Zira böyle bir tu-tarsızlık, İslâm’a davet edilen insan-ların tereddüde düşmesine, imana

Page 260: 2- BAKARA SURESi

meyilli olsalar bile, zihinlerinde soru işaretleri oluşmasına sebep olur.

� �QZG j$ �C34 ��ا�t 6& ا' ا��7 �*�M�و �*#�@ _ ���M> �G'و _ �>�QOوا

��CG �١٥٠﴿ون﴾

Ancak onlardan zulüm ve hak-sızlık yapanlar hariç. Öyleleri, her-hangi bir delile dayanmadan hakikati inatla reddeder, sizi baskı ve zorba-lıkla sindirmeye çalışırlar. Fakat on-lardan korkmayın; asıl benden, yani emirlerime karşı gelip azabıma uğramaktan korkun ki, ben de size verdiğim nimetleri tamamlayayım ve böylece doğru yolu bulabilesi-niz.

Page 261: 2- BAKARA SURESi

�*#�#*� ر��' 34*� &���ا @ �$ )3�J��( ار� i�*D�ا�*�(ب وا �*� �M&و �*# �J=&3( وG)&ا

�� )4 �*� �M&و L��ن�MG ا�>�*G﴿١٥١﴾

151. Nitekim size kendi içiniz-den, âyetlerimizi okuyan, sizi her türlü şirk ve günah kirlerinden arın-dıran, size kitabı, kitaptaki hüküm-lerin sebep ve amaçlarını kavraya-rak onları doğru ve yerli yerince uy-gulamak anlamına gelen ve Pey-gamber (sav)’in örnek yaşantısıyla ortaya konan hikmeti ve daha bil-mediğiniz nice şeyleri öğreten bir Elçi gönderdik.

S8�ون*G 'و _ �_ اذJ�J� واc*�وا �� $(ذJ�و<�﴿١٥٢﴾

Page 262: 2- BAKARA SURESi

152. Öyleyse, âyetlerimi sürekli gündemde tutarak beni anın ki, ben de dünya ve âhirette nimetler bah-şederek sizi anayım. Söz ve davra-nışlarınızla bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin!

SABIR, NAMAZ ve ŞEHADET

| #�3ا 2(�. �M��6 ا�34ا ا& C( ا��7 �( ا& & 6& ��2) 4� ا�. Nان ا Lة�� ﴾١٥٣﴿وا�.

153. Ey inananlar! Kurân’ın ön-gördüğü adalet sistemini egemen kılma uğrunda verdiğiniz mücadele-de, sabırla ve namazla Rabb’inizden yardım dileyin. Yara-tıcınızla aranızdaki irtibatı namazla, duayla, zikirle sürekli canlı tutmaya çalışın. Zorluklar karşısında asla yıl-gınlığa kapılmadan, umudunuzu ve

Page 263: 2- BAKARA SURESi

direncinizi kaybetmeden hedefe doğru adım adım ilerleyin! Unutma-yın ki, Allah sabredenlerle bera-berdir. Sabredenler, hak uğrunda karşılaşabilecekleri sıkıntılara, acıla-ra, ayrılıklara katlanmasını da bilme-lidirler:

a2 Lا4�ات Nا a# �� _ �$ a�& 6�� ا���G 'و ﴾١٥٤﴿اq#�(ء و�*MQG ' 6�ون

154. Allah yolunda öldürülenle-re “ölü” demeyin. Allah’ın dinini yeryüzünde egemen kılmak için mü-cadele edip bu uğurda şehit olanları ölü olarak nitelendirmeyin. Tam ak-sine; onlar bu hayattan bir üst haya-ta geçiş yapmışlardır. Hayat merte-belerinin farklı bir boyutunda, son-suz nimetler içinde yaşıyorlar ve gerçek anlamda hayattadırlar. Fa-

Page 264: 2- BAKARA SURESi

kat siz bu olağanüstü durumu tam olarak kavrayamazsınız.

*� Q2_ء 64 ا�Z�ف وا��mع و<� و >��3� L��ات p�64 ا'4�ال وا'<8� وا � Q2و

�6& ��2) ﴾١٥٥﴿ا�.

155. Andolsun sizi biraz korku, biraz açlık ile ve mallardan, can-lardan, ürünlerden eksiltmeyle imtihan edeceğim. İlâhî yasalara göre, insan bu dünya hayatında ba-zen korku, bazen açlık ve yoksulluk-la, kimi zaman da servetinden, sağ-lığından ve sahip olduğu diğer ni-metlerden bir kısmını veya tamamı-nı kaybederek imtihan edilecektir. Zorluk ve sıkıntılar karşısında sabır-la direnerek imtihanı başarıyla ta-mamlayanlar, ebedî saadet ve kur-

Page 265: 2- BAKARA SURESi

tuluşu hak edeceklerdir. O hâlde, sabredenleri müjdele!

)� وا< N ) ��ا ا< �)9 �i# �.4 �C�2)vا ا� &6 اذ ا��7 Lن�Mu١٥٦﴿ا�#" را﴾

156. Onlar ki, bu imtihanın neti-cesi olarak başlarına bir bela, bir musibet geldiği zaman, “Bizler za-ten Allah’a aitiz ve sonunda he-pimiz O’na döneceğiz. Sahip oldu-ğumuz her şey bize Allah’ın emane-tidir ve Allah, emanetini istediği za-man elbette geri alacaktır. Hepimiz eninde sonunda bu dünya hayatını terk edecek ve yaptıklarımızın he-sabını vermek üzere Rabb’imizin huzuruna çıkacağız.” derler.

Page 266: 2- BAKARA SURESi

i�qور �C ��ات 64 ر2v �C#�@ +A� �Bاو�A+ � ا�C���ون �B١٥٧﴿واو﴾

157. İşte onlara Rablerinden ba-ğışlanma ve rahmet vardır ve on-lar, hidâyet üzere olanlardır. Rab-lerinin rahmet, nimet ve bereketleri hep onlarla birliktedir; doğru yolda olanlar da ancak onlardır.

Şimdi de, en çetin imtihanlar kar-şısında yılmadan sabretmesini bilen bir mümin hanımın ibret verici kıssa-sına kulak verin:

SAFA ile MERVE Allah’ın emri gereğince Hz. İbra-

him, eşi Hacer’i bebeğiyle birlikte ıs-sız Mekke vadisine bırakıp gitmişti. Kızgın çölde tek başına kalan Ha-cer, yavrusu İsmail’e su bulabilmek

Page 267: 2- BAKARA SURESi

amacıyla Safa ile Merve tepeleri arasında defalarca koşuşturup dur-du. Sonunda Allah, yerden tatlı bir su kaynağı çıkararak kullarının yar-dımına yetişti. Sonra da, güven ve umudunu yitirmeden sabırla müca-dele etmenin sembolü olan bu fe-dakâr annenin anısına, Safâ ile Merve arasında sa’y etmeyi bir hac ibadeti olarak İbrahim (as)’a emretti. Sa’y, hac veya umre ibadeti için Mekke’ye gelen kimsenin Kâbe ya-kınındaki Safâ ile Merve tepeleri arasında Safâ’dan başlayarak dört gidiş üç dönüş olmak üzere yedi ke-re gidip gelmesi demektir. Bu ibadet, Mekke müşriklerince de hâlâ uygu-lanmaktaydı. Fakat zamanla müşrik-ler, Safâ ile Merve tepeleri üzerine birer put dikerek bu ibadete birtakım

Page 268: 2- BAKARA SURESi

şirk unsurları katmışlardı. Bu yüz-den, yaptıkları her işin mutlaka Kur’ân ve Sünnet kaynaklı olmasına özen gösteren Müslümanlar, sa’y edip etmeme hususunda tereddüde düştüler. Bunun üzerine, aşağıdaki âyetler nâzil oldu:

� Nا ��)�Mc 64 8( وا���وة ان ا�.

158. Kuşkusuz Safâ ile Merve, Allah’ın emirlerine bağlılık ve itaati simgeleyen alâmetlerindendir.

�q 6�$ ان "#�ا�#n او ا@��� $3u j(ح @ L)�C2 ف � {&

O hâlde, Hac veya Umre için Kâbe’yi ziyaret edenlerin, bunlar arasında sa’y etmesinin hiçbir sakıncası yoktur. Bilakis bu, —farz olmamakla beraber— haccın önemli

Page 269: 2- BAKARA SURESi

unsurlarındandır. Müşriklerin yanlış uygulamaları, sizi yanıltarak bu iba-detten alıkoymasın.

�# ��@ �J)c N�ا� $(ن اO ع �{G 64١٥٨﴿و﴾

Zira her kim yapmakla yükümlü olmadığı hâlde fazladan bir iyilik yaparsa, bunun mükâfatını elbette görecektir. Çünkü Allah, bütün iyilik-lerin karşılığını verendir, her şeyi en ince ayrıntısıyla bilendir.

Allah’tan gelen hakikati gizleyen sözde din âlimlerine gelince:

İLÂHÎ MESAJI GİZLEYENLER Yahudi ve Hristiyan din adamları,

Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğunu ve insanlara tebliğ ettiği emirlerin doğru olduğunu ellerindeki kutsal kitabın verdiği bilgilere daya-narak kesinlikle biliyorlardı. Fakat

Page 270: 2- BAKARA SURESi

birtakım dünyevî çıkar kaygıları se-bebiyle bunu açıklamaktan çekini-yorlardı. Allah tarafından gönderilen hakikati gizli tutan, Allah'ın kitabında yer alan kimi ayetleri görmezlikten gelip kimilerini sessizce geçiştiren böyle kimseler hakkında aşağıdaki âyetler nâzil oldu:

3(ت #�( ا<=�3( 64 ا� &6 &*���ن 4 ان ا��7 3�(ه � 3 #2 )4 �M2 64 ى�C�س $_ ا�*�(ب� وا)

@�3ن� j�ا �C3M� و& Nا �C3M�& +A� �B١٥٩﴿او﴾

159. Göndermiş olduğumuz apaçık belgeleri ve dosdoğru yola ulaştıran hidâyeti, Biz onları gerek Tevrat, İncil ve gerekse Kur'ân gibi kitaplarda tüm insanlara açıkça bildirmemize rağmen basit dünyevî çıkarları uğruna gizleyenler var ya;

Page 271: 2- BAKARA SURESi

işte hem Allah lânet eder onlara, hem de insan, cin ve melek gibi lânet edebilen diğer bütün varlık-lar!

+A� �B�3ا $(و ��Dا و#2v�2ا وا)G 6& ا' ا��7 ��C#�#� ا�Gب @ �q��اب ا � ﴾١٦٠﴿وا<( ا��

160. Ancak tövbe edip kendilerini düzelten ve gizlemiş oldukları ger-çekleri açıklayanlar bunun dışın-dadır. İşte onların tövbesini kabul edeceğim. Çünkü ben çok bağış-layıcı, çok merhametliyim.

&8J 6�وا �A+ ان ا��7 �Bر او) 8J � ا و�G)4و �� �M�uس ا) �i*A وا�3 � وا�� Nا i3M� �C#�@

﴿١٦١﴾

Page 272: 2- BAKARA SURESi

161. Âyetlerimi inkâr eden ve ha-yatı boyunca inkârda direterek kâfir olarak ölenlere gelince; hem Al-lah’ın, hem meleklerin ve hem de bütün insanların lâneti onların üzerinedir!

�)C# �$ 6& ���)O '7اب وM�ا �C3@ z 8Z& ' ﴾١٦٢﴿ � &T3�ون

162. Onlar sonsuza dek o lâne-tin içinde kalacaklar ve ne azapla-rı hafifletilecek ne de yüzlerine bakılacaktır.

��qا�" وا �*C�6� واq '� ا�" ا' � ا�� S�# �q��١٦٣﴿ا﴾

163. Ey insanlar! Artık inkâr ve inattan vazgeçip hepiniz tevhid dai-resine giriniz. Zira hepinizin ilâhı,

Page 273: 2- BAKARA SURESi

bir tek ilâh olan Allah’tır. Hepinizin yaratıcısı ve Rabb’i olan Allah, bun-ca peygamberi insanlar parçalanıp düşman gruplara ayrılsınlar diye değil, tevhid inancı etrafında birleş-sinler diye göndermiştir. O’ndan başka ilâh yoktur; O çok şefkatli, pek merhametlidir. Yeryüzünde, bu hakikati gözler önüne nice deliller ve mucizeler vardır:

YARATILIŞ MUCİZELERİ

a#�ف اj�O��ات وا'رض وا �x ا�]O _ ان $�C(ر وا�3

164. Şüphesiz göklerin ve yerin o muhteşem yaratılışında, gece ile gündüzün mükemmel bir uyum ve ahenk ile birbirini takip etmesinde,

Page 274: 2- BAKARA SURESi

ي $_ ا� ��mG _ D� 2�( &83� وا�8�+ ا���(س ا�3

İnsanlara faydalı yüklerle göller-de, nehirlerde ve denizlerde akıp giden gemilerde,

"2 )#q)$ ء)� ��(ء 64 4 64 ا�] Nا<=ل ا )� و4 h i �ا2 #aJ 64 )C د �$ � ا'رض M2� CG�4( و2

Allah’ın, gökten indirdiği yağ-murlarla ölü toprağa hayat vere-rek yeryüzünde rengârenk, çeşit çeşit canlıları üretip yaymasında,

�2 � Z[��ب ا)D &(ح وا�] &z ا�� ��.Gو��(ء وا'رض ا�]

Gök ile yer arasında görevlendi-rilmiş rüzgârların ve bulutların,

Page 275: 2- BAKARA SURESi

belli güzergâhlarda düzenli olarak hareket etmesinde,

��ن M& �مت �)& '﴿١٦٤﴾

Evet, işte bütün bunlarda, aklını kullanan bir toplum için Allah’ın varlığını, birliğini, sonsuz ilmini, kud-retini, adaletini, merhametini gözler önüne seren nice ibretler, nice mu-cizeler ve âyetler vardır. Fakat bü-tün bu delillere rağmen:

ALLAH SEVGİSİ ve CEHENNEMLİKLERİN

TARTIŞMASI

ا<�ادا N7 64 دون اZ (س 64 &� و64 ا�3

L Nا %DJ �C>� D&

165. İnsanlardan öyleleri vardır ki, en büyük tanrı kabul ettikleri Al-

Page 276: 2- BAKARA SURESi

lah ile birlikte, O’nun katında sözü-nün geçtiğine inandıkları, her emrine kayıtsız şartsız boyun eğdikleri ve tıpkı Allah’ı sever gibi sevdikleri birtakım ilahlar edinirler.

L N ) �q �cا ا�� &6 ا34 وا��7

İman edenlerin Allah sevgisi ise bütün sevgilerden daha üstün, daha coşkulu ve daha güçlüdür.

����ا اذ &�ون ا�7Mاب� ان t 6& و�� &�ى ا��7&� ا�7Mاب ��c Nوان ا �)M# ��u N ة ﴾١٦٥﴿ا��

Allah’a ortak koşarak kendilerine zulmedenler, cehennemde inkârcı-ları bekleyen azabı gördüklerinde, onlara geçici olarak verilmiş olan servet ve saltanatın ellerinden alına-rak bütün güç ve kudretin yalnız-ca Allah’a ait olacağını ve o gün

Page 277: 2- BAKARA SURESi

Allah’ın azabının çok çetin olaca-ğını bilselerdi, kesinlikle Allah’a or-tak koşmazlardı.

�Mا وراوا G6 ا& �Mا 64 ا��7 G6 ا& اذ G|ا ا��7C2 nM� ا'�(ب {G7اب وM�١٦٦﴿ا﴾

166. Nitekim Diriliş Günü gelip ça-tınca, vaktiyle peşinden gidilen ve bir ilâh gibi sevilip yüceltilen dinî ve siyasî liderler, azizler, efendiler ve önderler, kendilerini izleyenlerden o gün uzak duracaklar. İşte o za-man, cehennem azabını tüm deh-şetiyle karşılarında görecekler ve aralarındaki bütün bağlar ve men-faat ilişkileri kopacaktır.

�Mاو9( G6 ا& ة $3�|ا C34� ل ا��7 �J )3� ان �� L) ا 34 de|G )�J

Page 278: 2- BAKARA SURESi

167. Vaktiyle o önderleri körü kö-rüne takip edenler, o gün büyük bir pişmanlıkla, “Ah keşke bizim için dünyaya geri dönüş imkânı olsaydı da, onların şimdi bizden uzak dur-dukları gibi biz de onlardan uzak dursaydık!” diyecekler.

L�C#� ا@�(�q �C]�ات @ Nا �C& ��& +�7J Sر) � 64 ا�3 �uر)Z2 � )4١٦٧﴿و﴾

İşte böylece Allah, yaptıkları o çirkin işleri onlara derin bir üzüntü, pişmanlık ve hayal kırıklığı olarak gösterecektir. Onlar, ateşten çı-kacak da değiller.

Page 279: 2- BAKARA SURESi

ŞEYTANIN ALDATMA YÖNTEMLERİ

'jq ا'رض _$ ) ��ا 4�J س) C( ا�3 �( ا& & �*� " #}(نL ا< Q��ات ا{O ا�M �G 'و P) #b

� � ﴾١٦٨﴿@�و 4

168. Ey insanlar! Allah’ın açıkça haram kılmadığı hiçbir şeyi haram ve yasak kabul etmeyin! Yeryüzün-deki helâl ve temiz yiyeceklerden gönül huzuruyla yiyin için; sakın şeytanın adımlarını izlemeyin! Çünkü o, sizin apaçık düşmanı-nızdır. Size düşman olan bir varlığın telkinlerine kapılıp da haramı helâl, helâli haram kılmayın.

Page 280: 2- BAKARA SURESi

(ء وان G���ا �QD8�ء وا� � [�)2 �J�4)& )� ا<���ن MG ' )4 Nا ?�@﴿١٦٩﴾

169. O size ancak kötülüğü, fuh-şiyatı, ahlâksızlığı ve Allah adına bilgisizce sözler söyleyerek aslı olmayan farzlar ve haramlar icat et-menizi emreder.

a2 9(��ا Nا<=ل ا )� �Mا 4 Gا �C� a# واذا �9 L)>ء)� �( ا�3#8( @�#" ا2 4 � �>

170. İnkârcılar, hiçbir aklî ve naklî delile dayanmadan şeytanı adım adım takip ederler. Onlara, “Al-lah’ın gönderdiği kitabın hükümle-rine uyun!” denilince, “Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz töre, gelenek, ilke ve kurallara uya-rız!” derler.

Page 281: 2- BAKARA SURESi

��C& 'و )�#c ن��M& ' � Be)� ون او�� J(ن ا2﴿١٧٠﴾

Peki, ya ataları akıllarını kullan-mayan ve doğru yolu bulamamış kimseler idiyseler? Kendileri gibi birer insan olan ataları yanılmış olamaz mı? Atalarından miras kalan töreler, kurallar ve ilkeler Allah’ın gönderdiği ilkeler ile çelişiyor, akıl ve sağduyu ile çatışıyor ise, yine de onların izinden mi gidecekler?

' )�2 xM3& ي &8J 6�وا ap�J ا��7 وap4 ا��7 Lاء��ا' د@�(ء و< ��[&

171. O inkârcıları hakka çağıran davetçinin durumu, anlamsız bir bağırtı ve gürültüden başka bir şey işitmeyen hayvan sürüsüne

Page 282: 2- BAKARA SURESi

seslenen kimsenin hâline benzer. İnatçı ve önyargılı inkârcıların du-rumu, aynen bu misâldeki gibi, ço-banın sesini işittiği hâlde onun söz-lerini anlamsız bir ses ve gürültü olarak algılayan hayvan sürüsünün durumuna benzer. Onlara nasihat etmek, sadece sesleri duyan, fakat kendilerine söylenen sözlerin anla-mını ve ifade ettiklerini kavrayama-yan hayvanlara nasihat etmek gibi-dir.

��ن M& ' �C$ _�@ �*2 �v﴿١٧١﴾

Öyle ki, onlar akıl, idrak ve vicdan bakımından sağır, dilsiz ve kördür-ler. Hak ve hakikati ne duymak, ne dile getirmek ve ne de görmek ister-ler. Çünkü akıllarını kullanmazlar. Böylece bu taklitçi ve tutucu insan-

Page 283: 2- BAKARA SURESi

lar, körü körüne atalarının izinden giderek haramı helâl, helâli haram kılarlar:

HARAM KILINAN YİYECEKLER

(ت 4( #b 64 ا��J 6 ا�34ا& C( ا��7 �( ا& &�ون MG ه) ان 3J�� ا& N �وا*cوا �J)39رز

﴿١٧٢﴾

172. Ey iman edenler! Eğer ger-çekten yalnızca Allah’a kulluk et-mek istiyorsanız, size bahşettiği helâl ve temiz yiyeceklerden gönül huzuruyla yiyin için ve cömertçe is-tifadenize sunduğu bunca nimetlere karşılık, kulluk görevinizi hakkıyla yerine getirerek O’na şükredin. Al-lah tarafından haram kılındığına dair açık ve kesin delil bulunmayan hiçbir

Page 284: 2- BAKARA SURESi

şeyi haram ve yasak olarak nitelen-dirmeyin! Ruhbanların yaptığı gibi, güya Allah’a yaklaşma adına, O’nun helâl kıldığı temiz yiyeceklerden kendinizi mahrum etmeyin! Unutma-yın ki;

�& ��Z�ا �D�م و م @�#*� ا��#i� وا�� �q )� ا< a ا )� � و4 N2"� �1� ا

173. O size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilenleri haram kılmıştır.

Leş, İslâmî usullere göre boğaz-lanmadan ölmüş hayvandır. Fakat çekirge gibi böcek cinsinden küçük canlılar ve devamlı suda yaşayan hayvanlar boğazlanmadan ölmüş ol-salar bile leş kapsamına girmezler. Âyette haram olduğu bildirilen kan, akıcı kandır. Ete, dalağa, ciğere

Page 285: 2- BAKARA SURESi

sinmiş olan kan ise helâldir. Domu-zun sadece eti değil; yağı, kemiği, iliği vb. diğer bütün uzuvları da ha-ramdır. Allah’tan başka bir varlık adına veya Allah’ın adı kasten terk edilerek yahut O’nun adıyla olsa bile putların önünde kurban edilen hay-vanın eti de yenmez.

$6� ا[}� R� 2(غ و' @(د $�j ا~� @�#"L ان �# �q�8ر رR N١٧٣﴿ا﴾

Fakat her kim yiyecek başka bir şey bulamama, başkası tarafından zorlanma, hayatî tehlikeye maruz kalma gibi sebeplerle bunlardan yemeye mecbur kalırsa, insanları tehlikeye düşürecek şekilde başka-larının hakkına saldırmamak ve yemek zorunda kaldığı ölçüyü aş-mamak şartıyla, ona bir günah

Page 286: 2- BAKARA SURESi

yoktur. Çünkü Allah çok bağışla-yıcı, pek merhametlidir.

HAKİKATİ GİZLEYENLER

64 ا�*�(ب Nا<=ل ا )� &6 &*���ن 4 ان ا��7 _ ��ن $�J)& )4 +A� �Bاو �j# ��و&lQون 9 )3�~ �"2

&�م ا�#C>�{2 i�� ا' Nا �C� �(ر و' &* ا�3 �# #C�� و�C� @7اب ا�� �J=& '١٧٤﴿و﴾

174. Allah’ın indirdiği kitabın herhangi bir hükmünü gizleyen ve onu, âhiret nimetlerine nazaran çok küçük bir kazanç olan servet, ma-kam, şan, şöhret gibi dünyalık çıkar-larla değişenler var ya, işte onlar, midelerine ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Gerek Hz. Mu-hammed’in peygamberliğine işaret eden Tevrat ve İncil âyetlerini çarpı-

Page 287: 2- BAKARA SURESi

tan Yahudi ve Hristiyan din adamları olsun, gerekse Kur’ân’ın bazı hü-kümlerini örtbas eden sözde din âlimleri olsun, Allah’ın gönderdiği herhangi bir hükmü dünyevî menfa-atler karşılığında gizleyen herkes bu âyetin tehdidi altındadır. Öyle ki, Di-riliş Günü’nde Allah onlarla rah-met lisanıyla konuşmayacak ve onları günah kirlerinden arındırma-yacaktır. İşte bunlara, can yakıcı bir azap vardır.

C�)2 i�j�ى k�وا اlc6 ا& �A+ ا��7 �Bاو(ر �? ا�3@ � |v7اب 2(�81��ة� $��( اM�وا

﴿١٧٥﴾

175. Zira onlar, hidâyet yerine dalâleti; bağışlanma yerine azabı tercih eden kimselerdir. Doğru yo-

Page 288: 2- BAKARA SURESi

lu terk ederek bâtıl yollara dalan bu insanlar, Allah’ın sonsuz merhame-tine sığınıp ebedî kurtuluşa nail ol-mak yerine, bile bile cehennem azabına girmeyi tercih etmişlerdir. Bunlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıymış!

LxD�)2 ل ا�*�(ب => Nذ�+ 2(ن ا

176. Bu azap, sebepsiz ve haksız değildir. Çünkü Allah, gerçeğin ta kendisi olan kitabı hak olarak, hak ve hakikat anlaşılsın, yaşansın ve hayata egemen olsun diye indirmiş-tir. Allah’ın gönderdiği hak kitabın hükmünü gizleyerek hakikati örtbas edenlerin hakkı da elbette cehen-nem azabıdır.

Page 289: 2- BAKARA SURESi

_ c(ق ��8ا $_ ا�*�(ب ��8�O6 ا& وان ا��7 S�# �M2﴿١٧٦﴾

Doğrusu, Allah'ın gönderdiği ki-tapların bir kısmına inanıp bir kısmı-nı inkâr ederek kitap hakkında ay-rımcılık yapanlar, derin bir is-yankârlığın pençesinde, haktan çok uzak bir ayrılık içindedirler.14 Hak-tan bu kadar uzak bir ayrılık içinde bocalayan bâtıl ehlinin hakkı da azaptır. Bu azaptan kurtulup ebedî saadete ulaşmak için gerçek anlam-

14 Kitapta ayrılığa düşmek iki türlü olur: Birincisi, bu âyette ifade edildiği şekilde kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr etmektir. İkincisi ise, doğ-ruya ulaşmak amacıyla Allah’ın Kitabını okuyup anlamaya çalışan, fakat kültürleri, akli yetenekleri, birikimleri farklı olduğu için farklı sonuçlara ula-şan ve farklı görüşler ortaya koyan müminlerin ih-tilafıdır ki, bu tür ihtilaf, kişiyi dinin özünden sap-tırmadığı ve müminler arasında kin ve düşmanlığa yol açmadığı sürece bir zenginlik ve rahmettir.

Page 290: 2- BAKARA SURESi

da hayır ve iyilik ehli olmak gerekir. Peki, asıl hayır ve iyilik nedir?

GERÇEK ERDEMLİLİK

a ا�Q��ق 9 �* �u�ا و��G ا�| ان �#� وا�1��ب

177. Ey insanlar! Yüzünüzü do-ğuya veya batıya çevirmeniz biza-tihi iyilik ve erdemlilik değildir. İba-detlerde Kâbe’ye veya başka bir ta-rafa yönelmeniz yahut birtakım dinî formalite ve törenleri yerine getirme-niz amaç ve hedef değil, hedefe gö-türen bir araçtır. Araç ise, ancak amaca ulaştırdığı takdirde değerli ve önemlidir. İnsanı sahih bir imana ve güzel davranışlara sevk etmeyen, birey ve toplum vicdanında etkisini göstermeyen birtakım kuru ibadet

Page 291: 2- BAKARA SURESi

görüntüleri ne erdemli olmanızı sağ-lar, ne de size Allah katında değer kazandırır.

O� وا وا�#�م ا' N)2 64و�*6 ا�| 64 ا i*A� ��� � �� وا�*�(ب وا�3

Asıl iyilik ve erdemlilik sahibi odur ki; Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve Peygam-berlere tüm kalbiyle inanır.

"� ذوي ا�2�? وا�#�(4? q ?�واG? ا��(ل @� وا62 ا �J)[��و$_ وا � ���) � #a وا�] � [�

9(ب� ا��

Yüreğinde dünya malına karşı sevgi duymasına rağmen, sırf Al-lah’ın hoşnutluğunu kazanmak için malının bir kısmını yakınlara, ye-

Page 292: 2- BAKARA SURESi

timlere, yoksullara, yolda kalmış-lara, yardım isteyenlere ve kölele-rin özgürleştirilmesi uğrunda har-car.

�Jة� ��ة واG? ا�= وا9(م ا�.

Namazını güzelce kılar, zekâtını verir.

_$ 6& ��2) وا���$�ن CM2� � اذا @( �وا� وا�. Lس)� ا� �qاء و� � k�ء وا) ��) ا�

Bir de söz verdiği zaman sö-zünde duranlar; hele o sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında zorluklara karşı kahramanca göğüs gererek sabreden fedakâr mümin-ler var ya,

Page 293: 2- BAKARA SURESi

L�9ا�v 6& �A+ ا��7 �Bن او� �A+ � ا��� �Bواو﴿١٧٧﴾

İşte onlar doğru sözlü olanlar-dır; kötülüklerden titizlikle sakınıp korunan gerçek erdem sahibi kullar da yine onlardır. Fakat kişisel ahlâk ve erdemlilik, hukuk kuralları şeklin-de toplumsal hayata egemen olma-dıkça gerçek anlamda huzur ve mut-luluğa ulaşamazsınız:

KISAS: CANA CAN, GÖZE GÖZ

6& C( ا��7 �( ا& �#*� ا�.(ص &@ %�J ا�34ا L?� $_ ا��

178. Ey iman edenler! Öldürülen kimseler hakkında kısas, yani suç-suz bir insanı kasıtlı olarak öldüren kişinin işlediği suça denk bir ceza

Page 294: 2- BAKARA SURESi

olarak öldürülmesi, yetkili merciler tarafından yerine getirilmesi gereken bir yasa olarak size farz kılınmıştır.

L?p>')2 ?p>'وا �M�)2 �M�وا �D�)2 �D�ا

Hüre karşılık hür, köleye karşılık köle, kadına karşılık kadın kısas edilir. Yani cinayeti kim işlemişse, cezasını da yalnızca o çekmelidir. Katil hür bir insan ise sadece o hür, köle ise sadece o köle, kadın ise yi-ne sadece o kadın cezalandırılmalı-dır. Katilin mahkeme tarafından ce-zalandırılmasını yeterli görmeyip onun akrabalarından, kabilesinden, ailesinden intikam almaya kalkışıl-mamalıdır. Ve bu suç sabit olduğun-da, suçlu kadın da olsa, köle de ol-sa, efendi de olsa mutlaka cezalan-dırılmalıdır.

Page 295: 2- BAKARA SURESi

(ع G)$ ء_c "# �O6� @8_ �" 64 ا$ Lن)[q)2 "#�اء ا� M��)2�وف واد

178. Ancak katil, insanlık ve din yönüyle kardeşi sayılan maktulün yakın akrabalarından tamamı veya biri tarafından herhangi bir şekilde affedilirse, o zaman kısas cezası uygulanmaz. Bu durumda, tarafların İslâm’a aykırı olmayan gelenek ve örfe uyarak aralarında anlaşıp diyet miktarını belirlemeleri ve katilin, kendisini bağışlayan bu insanları bir nebze teselli etmek üzere onlara kan bedelini güzellikle ödemesi gerekir.

Li�qور �* #z 64 ر2 �8ZG +�ذ

Bu bağışlama yetkisinin verilmesi, Rabb’iniz tarafından sizlere bah-

Page 296: 2- BAKARA SURESi

şedilmiş bir hafifletme ve rahmet-tir. Fakat bu yetki, sadece maktulün yakın akrabalarına tanınmış bir hak-tır; yoksa yetkili merciler de dâhil, bir başkasının katilleri affetme yetkisi yoktur.

�# ﴾١٧٨﴿$6� ا@��ى M2� ذ�+ $�" @7اب ا��

Ama her kim, bütün bunlara rağmen yine de saldırganlık et-meye kalkışırsa, sözgelimi, katil ye-rine başkasını öldürürse ya da katili öldürmekle yetinmeyip onun akraba-larına da saldırırsa veya katili affedip diyeti aldıktan sonra onu öldürmeye kalkarsa yahut katil diyeti ödemeye yanaşmazsa, işte onun için de can yakıcı bir azap vardır!

Aslında katil bile olsa, insan öl-dürmek kötü bir şeydir. Fakat bir ka-

Page 297: 2- BAKARA SURESi

tilin öldürülmesi yüzlerce masum in-sanın hayatını kurtaracaksa, o za-man bu bir öldürme değil, bilakis ha-yat kurtarmadır. Yani:

�( اوB�_ ا'�(ب و� *� $_ ا�.(ص q#�ة &�ن �G �*�M�﴿١٧٩﴾

179. Kısasta sizin için hayat vardır; ey akıl sahipleri! Ki böyle-ce toplumsal güven ve huzuru sağ-layarak kötülük ve günahlardan, anarşi ve terörden korunabilesiniz. Yani ilk bakışta bir cana kıyma şek-linde algılanan kısas, caydırıcı bir ceza olarak birçok muhtemel cina-yetleri önlediğinden, aslında bir ha-yat kaynağıdır. Ayrıca, devletin kı-sası uygulaması veya öldürülen ki-şinin akrabalarına affetme yetkisi ve-rilmesiyle intikam ateşlerinin söndü-

Page 298: 2- BAKARA SURESi

rülmesi sağlanacak ve çoğu zaman nesiller boyu süregelen ve onlarca masum insanın ölümüne yol açan kan davaları da önlenecektir.

VASİYET

�#*� اذا kq� اq�J� ا���ت ان G�ك @ %�J��ا��&6 � i #v���ا� اO �وف�M��)2 � وا'�2�9

L� � �? ا���@ ) �q﴿١٨٠﴾

180. Ey iman edenler! Sizden bi-rinize ölüm vakti geldiğinde, eğer geride bırakacağı kayda değer mik-tarda malı varsa ve bırakacağı mi-rasın adil olarak taksim edilmeyece-ğinden endişe ediyorsa, ana baba-ya ve diğer yakın akrabaya uygun biçimde vasiyet etmeniz ve bunun için gerekli önlemleri almanız size

Page 299: 2- BAKARA SURESi

farz kılınmıştır. Bu, haksızlık et-mekten özenle sakınıp korunanlar için mutlaka yerine getirilmesi gere-ken bir görevdir.

Daha sonra inen miras âyetleriyle (Nisâ, 4/11-12) buradaki vasiyet zo-runluluğu kaldırılmış ve vasiyetin kapsamı daraltılmıştır. Bununla bir-likte, gün gelir yeniden mirasın adil bir şekilde taksim edilmeme ihtimali ortaya çıkarsa, bu âyet tekrar devre-ye girer ve yakın akrabaya vasiyet yine farz olur. Peygamber (sav)’in uygulamalarında da görüldüğü üze-re, vasiyetin üç şartı vardır: 1- Vasi-yet edilen miktar mirasın üçte birini aşmamalıdır. 2- Mirastan pay alan akrabalar için vasiyet yapılamaz. 3- İslâm’a göre meşru kabul edilmeyen

Page 300: 2- BAKARA SURESi

kişi ve kurumlara yapılan vasiyet geçersizdir.

?���( ا~�" @ >)$ "M�� )4 �M2 "� �2 6�$ L">�� �& 6& ا��7

181. Her kim vasiyeti işittikten sonra onu değiştirirse, bunun günahı, ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Vasiyetin değiştirildiği-ni bildiği hâlde, vasiyetten haksız pay alan kişi de elbette bundan so-rumludur.

L�# ��@ �# ��� N١٨١﴿ان ا﴾

İyi bilin ki, Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.

��v)$ )�~83( او اu ف 64 �4ص)O 6�$ C3#2 L"#� � $�j ا~� @

Page 301: 2- BAKARA SURESi

182. Fakat her kim vasiyet eden kişinin yanılmış veya adaletsizlik edip günaha girmiş ve böylece yanlış vasiyette bulunmuş oldu-ğundan endişe eder de, bu duru-mu mirasçılara güzelce izah ederek veya vasiyette gizlice düzeltmeler yaparak aralarında uzlaşma sağ-larsa, ona da bir günah yoktur.

S�# �q�8ر رR N١٨٢﴿ان ا﴾

Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

ORUÇ ve RAMAZAN

)�J م)# �#*� ا�.@ %�J 6 ا�34ا& C( ا��7 �( ا& & 64 6& �? ا��7@ %�J �ن� �G �*�M� �*�9

﴿١٨٣﴾

Page 302: 2- BAKARA SURESi

183. Ey iman edenler! Oruç siz-den önceki ümmetlere farz kılındı-ğı gibi, günah ve kötülüklerden ko-runabilmeniz için size de farz kı-lınmıştır. Oruç nefsanî ve şehevî arzuları dizginler, insanı azgınlıktan, kötülükten menedip hayırlı amellere yöneltir. Kalbin Allah'a bağlılığını ar-tırır, ona bir meleklik zevki ve saflığı bahşeder. Orucun bu şekilde birta-kım ruhî ve bedenî faydaları; sosyal ve ahlâkî yönden güzel neticeleri bulunmakla beraber, bunların hepsi birer fayda olup, farz oluşunun se-bebi ve hikmeti değildirler. Bunun için mümin, bu sayılan faydaları el-de etmek amacıyla değil, Allah'ın emrine uyup O’na kulluk görevini yerine getirmek amacıyla orucunu tutmalıdır.

Page 303: 2- BAKARA SURESi

Lودات�M4 )4) ا&

184. Size farz kılınan bu oruç, be-lirli ve sayılı günlerdedir. Bu da Ramazan ayının tamamıdır ki, ba-zen 29 bazen 30 gün çeker.

ة 64 �M$ �8� ?�&k( او @ J 6�$(ن 34*� ��4 L�Oم ا) ا&

İçinizden her kim hasta veya yolcu olur ve bu sebeple orucunu tutamazsa, Ramazan’dan sonraki diğer günlerde tutamadığı her gün için bir gün kaza etmelidir. Hamile veya süt emziren kadınlar da hasta hükmündedir ve daha sonra kaza etmek üzere Ramazan’da oruç tut-mayabilirler. Yolcuların, hastaların, hamile ve süt emziren kadınların oruç tuttukları takdirde zarar görme

Page 304: 2- BAKARA SURESi

veya sağlıklarının tehlikeye düşme ihtimali varsa, o zaman oruç tutma-maları gerekir.

L� #�<" $�&Mb i(م 4]*� �{& 6& و@�? ا��7

Orucun daha sonra kaza edilmesi hükmü, iyileşme ümidi olan hastalar ve yolculuk hâlinde olan kimseler gi-bi geçici özrü olanlar içindir. İhtiyar-lık, bünye zayıflığı, iyileşme ümidi olmayan hastalık gibi sebeplerle oruç tutmakta zorlanan ve bu yüz-den ancak sıkıntıyla, güçlükle oruç tutabilen kimselere gelince, onlar ne oruç, ne de kaza ile yükümlüdür-ler. Onların özürleri devamlı olduğu için, daha sonraki günlerde orucu kaza etme imkânları yoktur. Bunlar, tutamadıkları her gün için, imkânla-rının elverdiği ölçüde bir yoksulu

Page 305: 2- BAKARA SURESi

doyurarak fidye vermelidirler. Bir günlük orucun fidyesi, kendi ailesine yedirdiği ölçüde bir günlük yiyeceği veya buna denk parayı bir fakire vermektir. Böyle devamlı özürlü olan kişi eğer fakir ise, fidye vermesi de gerekmez.

L"� �O �C$ �اO ع �{G 6�$

Fakat her kim vermesi gereken-den daha fazla fidye verip daha çok fakiri doyurarak gönülden bir iyilik yaparsa, elbette bu kendisi için daha hayırlıdır.

���ن MG ��3J ان �*� �O �4ا�.G ١٨٤﴿وان﴾

Bununla birlikte, eğer orucun si-ze kazandıracağı dünyevî ve uhrevî yararları biliyorsanız, tüm zorluğu-na rağmen oruç tutmanız, sizin için fidye vermekten daha iyidir. Bu

Page 306: 2- BAKARA SURESi

hüküm, oruç tutmalarında sağlık açısından bir sakınca bulunmayan kimseler için geçerlidir. Oruç tuttuk-ları takdirde hastalıkları artacak, sıhhatleri bozulacak olan kimselere gelince, onlar oruç tutmayıp fidye vermelidirler. Bu tehlikeyi bile bile oruç tutup zarar gördükleri takdirde, sevap yerine günah kazanmış olur-lar. Ancak böyle devamlı özürlü olan kimseler oruçtan dolayı sağlık so-runları yaşamayacaklarsa, oruç tut-maları fidye vermelerinden daha hayırlıdır. Zira İslâm ümmetinin muhteşem bir coşku içinde yaşadık-ları Ramazan ayı öyle muhteşem, öyle rahmet ve bereketlerle dolu bir aydır ki:

Page 307: 2- BAKARA SURESi

#" ا��ان �ى �ي ا<=ل $� Cc� رk4(ن ا��7)3 (س و#2 3� ت 64 ا�C�ى وا�9�8(ن� �

185. Oruç tutmanız gereken o sa-yılı günler, Ay takvimine göre Ra-mazan ayıdır ki, insanlığa yol göstermek, hidâyetin apaçık delil-lerini ve doğruyu yanlıştan ayırt et-menin şaşmaz ölçüsü olan Furkan’ı beyan etmek üzere, Kur’ân ilk ola-rak o aydaki Kadir Gecesi’nde indi-rilmiştir. Ve her Ramazan ayında Kur’ân adeta yeniden nâzil olurcası-na, şefkat ve rahmetiyle İslâm üm-metini dört bir yandan kucaklamak-tadır.

L"�.#�$ �C Q�34*� ا �Cc 6�$

Page 308: 2- BAKARA SURESi

O hâlde, içinizden her kim o aya sağ salim erişirse, onu baştan sona oruçlu geçirsin.

(م ة 64 ا& �M$ �8� ?�&k( او @ وJ 64(ن ��4 L�Oا

Fakat her kim hasta veya yolcu olursa, tutamadığı gün sayısınca diğer günlerde orucunu kaza etsin. Unutmayın ki, Allah bu ibadetleri si-zin iyiliğiniz için ve size olan mer-hametinden dolayı emretmiştir:

P�[M�2*� ا �& 2*� ا�#]� و' &�� Nا �& ��& �*&� )4 ?�@ Nوا ا ة و��*| �M�ا ا��و��*�

�*� QG*�ون M�١٨٥﴿و﴾

Zira Allah sizin için kolaylık di-ler, zorluk dilemez. Size emrettiği

Page 309: 2- BAKARA SURESi

ibadetleri kendinizi zorlamadan, hu-zur ve huşu içinde yerine getirmenizi ister; sıkıntıya düşüp zarar görmeni-zi istemez. Bundan dolayıdır ki, oruç günleri olarak belirlenen sayıyı diğer günlerde kaza ederek veya fidye ve-rerek tamamlamanız, size öğrettiği şekilde kendisini saygıyla anıp yüceltmeniz ve bunca nimetleri karşılığında O’na şükretmeniz için her türlü kolaylığı gösterir. Zira Al-lah, kullarına karşı çok merhametli-dir. Onların ihtiyaçlarını, zaaflarını, arzu ve isteklerini bilmekte, dualarını işitmektedir:

%# �uا L%& ��9 _ �>)$ _ ي @�3 واذا �(�+ @(د�اع اذا د@(ن� د@�ة ا��

186. Ey Peygamber! Eğer kulla-rım sana beni sorarlarsa, şunu hiç

Page 310: 2- BAKARA SURESi

iyi bilsinler ki, ben insana şah dama-rından daha yakınım. O hâlde, hiç-bir aracıya başvurmadan, doğrudan bana yalvarıp benden istesinler. Çünkü ben, bana dua edip yalva-ranın yakarışına cevap veririm. Kullarımın dualarını işitir, değerlen-dirir ve uygun görürsem gerçekleşti-ririm. Fakat kendisi için faydalı oldu-ğunu düşünerek benden istediği şey aslında zararlıysa, o zaman o arzu-sunu gerçekleştirmez, ama yine de duasının mükâfatını ona mutlaka ve-ririm.

�C �M� _ _ و�#�345ا �2 �ا ��# �m�[#�$ ﴾١٨٦﴿&c��ون

Öyleyse, onlar da benim çağrı-ma uyup bana ve gönderdiğim ki-taplara iman etsinler ki, böylelikle

Page 311: 2- BAKARA SURESi

dünyada doğruluk ve olgunluğa, âhirette ebedî saadete ulaşabilsin-ler.

Başlı başına bir ibadet olan dua, kulun acziyetini itiraf ederek Rabb’inin huzurunda boyun eğmesi ve tüm benliğiyle O’nu zikretmesidir. Bunun için, “Allah benim durumumu ve ne isteyeceğimi zaten biliyor.” di-yerek duadan uzak kalınmamalıdır. Zira Allah, kullarına vereceği nimet-leri muayyen sebep ve şartlara bağ-lamıştır. Bilgi sahibi olmak için çalı-şıp öğrenmeyi, ürün elde etmek için ekip biçmeyi, cennete girebilmek için inanıp iyi işler yapmayı vesile kıldığı gibi, birtakım hayırları elde etmek için kendisine dua etmeyi sebep ve vesile kılmıştır. Öyleyse, ibadetlerin özü olan duadan gâfil kalınmamalı,

Page 312: 2- BAKARA SURESi

O’na el açıp yalvarmalı, istenilen her şey yalnızca O’ndan istenmelidir. Fakat bütün bunları yaparken de ge-reksiz yükümlülükler icat ederek ha-yatı çekilmez hâle getirmekten ka-çınmalıdır:

ORUÇ ve CİNSEL HAYAT Allah tarafından herhangi bir ya-

saklama getirilmediği hâlde, bazı Müslümanlar oruç gecelerinde cinsel ilişkinin yasak olduğuna inanıyorlar-dı. Bununla birlikte, zaman zaman kendilerine hâkim olamayıp bu ya-sağı çiğniyorlardı. İşte bu yanlış an-layışı düzeltmek ve konuya açıklık getirmek üzere, aşağıdaki âyetler nazil oldu:

Page 313: 2- BAKARA SURESi

L�*�) � ا�? <]�$ #(م ا�� �i ا�.#� �*� aqا L6C� س)(س �*� وا<�� �� 6

187. Oruç geceleri kadınlarınızla birlikte olmanız size helâl kılın-mıştır. Zira onlar sizin için bir ör-tü, siz de onlar için bir örtü gibi-siniz. Yani doğal olarak eşinizle içli dışlı olur, birbirinize sarılıp kucakla-şırsınız.

*� ZG ��3J�(<�ن ا<8]*� $�(ب ا< Nا ��@�#*� و@8( @3*�� @

Allah, sizin gereksiz yasaklama-larla boş yere sıkıntılar üreterek kendinize haksızlık ettiğinizi bil-diğinden, tövbenizi kabul ederek sizi bağışlamıştır.

Page 314: 2- BAKARA SURESi

h�*� Nا %�J )4 �و 6 وا�1�2اc)2 6��)$

Bundan böyle, Ramazan gecele-rinde dahî onlara yaklaşabilir, Al-lah’ın sizin için takdir ettiği ve uy-gun gördüğü cinsel lezzet elde etme ve çocuk sahibi olma ve gibi nimet-lerini arzu edebilirsiniz.

y#Z�ا �*� ��& ? �q �2�اcا وا��Jو h�m8�ا'��د 64 ا y#Z�ا'2#� 64 ا

İşte böyle oruç gecelerinde, şafa-ğın beyaz çizgisi siyah çizgisin-den sizce seçilinceye, yani tan yeri ağarıp ufuktaki şafak çizgisi iyice be-lirginleşinceye kadar yiyip içebilir ve dilerseniz eşinizle birlikte olabilir-siniz.

�a#�م ا�? ا)# �ا ا�. �Gا �~

Page 315: 2- BAKARA SURESi

Şafak söktükten sonra, yeme iç-me ve cinsel ilişkiden uzak durarak akşam güneş batıncaya kadar oru-ca devam edin.

L�u)[���8ن� $_ اJ)@ ��>�و 6 واc)G 'و

Oruç tuttuğunuzu günün gecesin-de eşinizle birlikte olabilirsiniz. Fakat Ramazan ayında mescitlerde veya evlerinizdeki mescit odalarında iba-dete çekildiğiniz sırada, yani itikâf hâlindeyken, ne gece ne de gün-düz vakti kadınlarınıza yaklaşma-yın.

L) �2�G j$ Nود ا�q +�G

Bunlar, bizzat Allah’ın belirlediği yasalar ve çizdiği sınırlardır. O hâlde, bu sınırları çiğnemek şöyle dursun, onlara yaklaşmayın bile.

Page 316: 2- BAKARA SURESi

�ن �& �C �M� س) 3�� �"G)&ا Nا �& +�7J﴿١٨٧﴾

İşte Allah insanlara, günah ve kötülüklerden sakınıp korunabilsin-ler diye âyetlerini böyle açıklıyor.

Yeme içme yasağı sadece Rama-zan ve oruç için geçerli değildir. Ye-nilmesi haram kılınan başka şeyler de vardır:

��ا ا4�ا�*� 3#2*� 2(�(ab وG���ا �J)G 'و&( 64 ا4�ال ��ا $��J)�� م) *D�ا�? ا )�C2

S��ن�MG ��>وا �~ (س 2(' ﴾١٨٨﴿ ا�3

188. Ey iman edenler! Aranızda mallarınızı haksız yollarla yeme-yin! İnsanların servetlerinden bir kısmını günah yoluyla yemek için,

Page 317: 2- BAKARA SURESi

hem de bunun günah olduğunu bile bile, hâkimlere ve yöneticilere rüş-vet vermeye kalkmayın!

HİLALLER

@ +>��(س &]� 3�� n# a9 Li _ 4�ا�9 �6 ا' L�D�وا

189. Ey Muhammed! Sana hilal-lerin niçin sürekli değişip durduğu-nu, yani ayın geçirdiği evreleri ve bunun hikmetini soruyorlar. De ki: “Onlar, doğal bir takvim olarak in-sanların yıl, ay ve günleri belirleme-sine yarayan ve hem yapacakları iş-lerin, hem de oruç ve hac ibadeti-nin vaktini gösteren ölçülerdir.”

Page 318: 2- BAKARA SURESi

EVLERE ARKALARINDAN GİRMEK

Bazı Arap kabileleri, hac veya um-re için ihrama girdiklerinde, güya ‘dünya işlerinden’ uzak durma adı-na, evlerine veya çadırlarına kapıla-rından girmeyi günah sayıyorlardı. Bu yüzden bir ihtiyaçları olduğunda evlerine arka pencerelerinden giri-yor, bunu da bir iyilik ve erdemlilik olarak nitelendiriyorlardı. Buna kar-şılık Allah, üstünlük ve erdemliliğin gerçek ölçüsünü ortaya koyarak bu-yuruyor ki:

و�#� ا�| 2(ن �G)Gا ا�#�ت �Ct 64ر ( �? Gو�*6 ا�| 64 ا

Erdemlilik, öyle zannedildiği gibi evlere arkalarından girmenizle ilgi-

Page 319: 2- BAKARA SURESi

li değildir. Çünkü böyle anlamsız gösteri ve formalitelere körü körüne uymakla erdemli olunamaz. Gerçek erdemlilik, Allah’a yürekten bağla-narak güzel ve yararlı davranışlar ortaya koymak; kötülüğe, zulme, haksızlığa karşı mücadele ederek günahlardan sakınıp korunabilmek-tir.

Gوا h )C2ت 64 ا2�ا�#*� وا�Gا ا� �M� Nا ا���Dن 8G﴿١٨٩﴾

O hâlde, evlere herkes gibi kapı-larından girin ve Allah’tan gelen il-keler doğrultusunda yaşayarak kötü-lüğün, günahın, haksızlığın her çe-şidinden sakının ki, dünyada ve ahirette gerçek mutluluğa, kurtulu-şa erişebilesiniz.

Page 320: 2- BAKARA SURESi

SAVAŞ HUKUKU

��<*� و' G)& 6& ا��7 Nا a# �� _ ��ا $�G)9و 6& ���M��ا %D& ' Nان ا Lوا��MG﴿١٩٠﴾

190. Ey iman edenler! Size karşı düşmanlık beslemeyen, sizinle iyi geçinmek isteyen toplumlarla barış içinde yaşayın. Fakat size saldıran, yurdunuzu işgal eden ve size savaş açanlara karşı siz de Allah yolun-da savaşın! Ancak taşkınlık edip haksız yere saldırmayın! Hiç kuş-kusuz Allah, saldırganlık edenleri sevmez.

� �u�O8��� � وا~ �#q � ��64 وا9� �a��64 ا �cا i3�8�وا �J�u�Oا �#q

191. Size saldıranlarla harp mey-danında savaşırken, onları gördü-

Page 321: 2- BAKARA SURESi

ğünüz yerde öldürün. Sizi zorla çıkardıkları yerden, siz de onları sürüp çıkarın. Anayurdunuz Mek-ke’den sizi nasıl sürgün ettilerse, siz de onları oradan sürüp çıkarın. Ger-çi savaşmak, son derece meşakkatli ve istenmeyen bir şeydir. Fakat zu-lüm ve haksızlıkları engellemenin başka yolu kalmamışsa, o zaman savaşmak en asil, en erdemlice dav-ranış olur. Çünkü küfür ve şirk teme-line dayanan ve yeryüzünde inkârcı-lığın, zulmün, fesadın yaygınlaşma-sına sebep olan şer güçlerin dünya-ya egemen olması, yani fitne, adam öldürmekten kötüdür.

Page 322: 2- BAKARA SURESi

? �q �امD�ا �m[��ا �3@ � ��G)G 'و 9)$ �J��G)9 ن)$ �"# �$ �J��G)& +�7J L� ���

6& �اء ا�*($�� =u﴿١٩١﴾

Bununla birlikte, Mescid-i Haram civarında düşmanlarınız size sal-dırmadıkları sürece, siz orada on-larla savaşmayın. Zira Mescid-i Ha-ram, Allah tarafından kutsal ve gü-venli ilan edilen bir bölgedir. Ama eğer bu bölgenin kutsallığını ihlal edip size saldırırlarsa, siz de karşı saldırıda bulunun ve onları yakala-dığınız yerde öldürün! İşte yeryü-zünde bozgunculuk çıkaran kâfirle-rin cezası budur!

�# �q�8ر رR N�ا $(ن اC�>١٩٢﴿$(ن ا﴾

Page 323: 2- BAKARA SURESi

192. Ancak düşmanlık ve saldır-ganlıktan vazgeçerlerse, onları af-fedip serbest bırakın. Unutmayın ki, Allah çok bağışlayıcı, çok mer-hametlidir. Zalimlerle yapılan mü-cadele ne zaman sona erer, bilir mi-siniz?

L N 6& ? ' G*�ن i3�$ و&*�ن ا��� �q � ��G)9و

193. Ey iman edenler! İslam’a ve Kur’ân’a karşı savaş açan, insanî ve ahlakî değerleri hiçe sayan, baskı ve işkencelerle inanç, ibadet ve düşün-ce özgürlüğüne zincir vuran bütün fitne ve kötülük odakları tamamen yok edilip ortadan kaldırılıncaya ve hayatın her alanında mutlak otorite ve egemenlik anlamına gelen din, tamamen ve yalnızca Allah’ın ira-desine uygun bir hâle gelinceye ve

Page 324: 2- BAKARA SURESi

böylece Kurân’ın öngördüğü adâlet, özgürlük ve barış ortamı tüm dünya-da egemen oluncaya kadar onlarla savaşın!

� $(ن ا ���) T�ا ?�<C��ا $j @�وان ا' @﴿١٩٣﴾

Fakat zulüm ve haksızlıktan vaz-geçerlerse, o zaman onlarla barış içinde yaşayın. Zira düşmanlık, sa-dece zalimlere karşı gösterilmelidir. Dostunuzu düşmanınızı belirlerken temel ölçünüz dürüstlük ve adalet olmalı; insanlarla kâfir ve dinsiz ol-dukları için değil, zalim ve saldırgan oldukları için savaşmalısınız. Dürüst ve adil kimseler kâfir bile olsalar, on-larla barış içinde yaşamalısınız. İlâhî iradeye başkaldırarak haksızlık ve zulme sapanlara gelince, bunlar

Page 325: 2- BAKARA SURESi

hangi dine, hangi ırka, hangi top-lumsal sınıfa mensup olurlarsa ol-sunlar, karşılarında sizin öfke ve düşmanlığınızı bulmalıdırlar.

KUTSAL AYLARDA SAVAŞ 1 Arap geleneklerine göre Zilkade,

Zilhicce, Muharrem ve Recep ayla-rında her ne sebeple olursa olsun savaşmak haram kabul ediliyordu. Zaten temel amaçlarından biri yer-yüzünde barış ve esenliği sağlamak olan İslâm dini, bizzat Allah tarafın-dan Hz. İbrahim’e emredilen ve onun aracılığıyla bütün Arabistan’a yayılan bu güzel uygulamanın aynen sürdürülmesini ve bu aylarda savaş yasağına uyulmasını ister. Ancak bu yasak düşman tarafından çiğnendiği takdirde, onlara da gereken karşılık verilmelidir:

Page 326: 2- BAKARA SURESi

C� ا�D�ام وا�4�D(ت Q�)2 �امD�ا �C Q�ا L9.(ص

194. Savaş yasağına uymanız ge-reken haram ay, ancak düşmanları-nızın uyduğu haram aya karşılık olmalıdır. Yani muhatabınız hangi aya hürmet gösterip ondaki savaş yasağına uyuyorsa, siz de o aya hürmet gösterip yasağa uymalısınız. Onların hürmet göstermediği haram aylarda, siz tek taraflı olarak ateşkes ilan etmek zorunda değilsiniz. Çün-kü yasaklara saygı, karşılıklı ol-malıdır.

Page 327: 2- BAKARA SURESi

)4 ap�2 "#�$6� ا@��ى @�#*� $(@��وا @ �4 N���ا ان ا� وا@ Nا ا� Gوا h�*#�ا@��ى @

� � ﴾١٩٤﴿ا���

Öyleyse, haram aylarda size sal-dıranlara karşı, size saldırdıkları ölçüde saldırın; fakat sakın aşırıya gidip haksızlık etmeyin. Aksi hâlde, Allah’a başkaldıran o zalimlerle aynı konuma gelirsiniz. Dikkat edin, Al-lah’a karşı gelmekten ve insanlara haksız yere saldırmaktan sakının. Bilin ki Allah, her türlü günah, zu-lüm ve haksızlıktan sakınanlarla beraberdir.

&*� ا�? ��ا 2(&��G 'و Nا a# �� _ وا<8�ا $� !i*�C ا��

Page 328: 2- BAKARA SURESi

195. Malınızı ve canınızı Allah yo-lunda harcayın da, kendi elleriniz-le kendinizi tehlikeye atmayın. Çünkü cimrilik eder de, zalimlere karşı yapılan mücadeleyi malınızla canınızla desteklemezseniz, hem bu dünyada hem de ahirette zillet ve perişanlığa mahkûm olursunuz.

� واq]�3ا! �3[D��ا %D& N١٩٥﴿ان ا﴾

Bunun için, yaptığınız her işi en güzel, en uygun şekilde yapın ve her hususta iyilikle, güzellikle davranın. Hiç kuşkusuz Allah, güzel davra-nanları sever. Sizden asıl istenen iyiliktir. Bunun için yıkmayı ve yok etmeyi değil; onarmayı, ıslah etmeyi ve kazanmayı amaç edinin. Kötülük-leri en güzel biçimde gidermeye ça-lışın. Savaşmak gerektiği zaman da,

Page 329: 2- BAKARA SURESi

tam hakkını vererek, en güçlü silah-ları ve en ileri taktikleri kullanarak Hak yolunda savaşın.

HACC ve UMRE

L N ��ةM�وا �D�ا ا� �Gوا

196. Ey müminler! Haccı ve um-reyi Allah için tamamlayın. İbadet-ler başta olmak üzere, başladığınız her işi en güzel biçimde bitirmeye çalışın. Hiçbir işinizi yarım ve eksik bırakmayın ve yaptığınız işleri yalnız Allah için yapın. Umre farz olma-makla birlikte, eğer umreye başlan-mışsa, sonuna kadar tamamlanması gerekir. Zira hiçbir ibadet, nasıl olsa farz değildir diye sebepsiz yere ya-rım bırakılamaz. Aynı şekilde gerek farz gerek nafile hacca niyet edenin de, haccını tamamlaması gerekir.

Page 330: 2- BAKARA SURESi

� 64 ا�C�ي� $(ن اG�.q� $�( ا��#]

Fakat eğer başladığınız hac veya umreyi tamamlamaktan sizi alıkoyan düşman, hastalık, doğal afet gibi bir engelle karşılaşırsanız, o zaman gücünüzün yeteceği bir kurban kesmeli veya yapabilirseniz, böyle bir kurbanı kesilmek üzere Kâbe’ye göndermelisiniz. Kurbanlık hayvan bulamazsanız, onun bedelini gön-dermeli veya bulunduğunuz yerdeki yoksullara vermelisiniz. Yarım kalan hac veya umrenizi bu şekilde ta-mamlamış olursunuz.

L" �D4 ي�C�ا ��& ? �q �*�deا ر��DG 'و

Bu arada, kurbanlık hayvan kesi-leceği yere ulaşıncaya kadar ba-şınızı tıraş etmeyin. Çünkü hacı adayı ihrama girdikten sonra kurban

Page 331: 2- BAKARA SURESi

kesip ihramdan çıkıncaya kadar tı-raş olmamalı, koku sürünmemeli, tırnağını kesmemelidir. Ancak kur-ban gönderen kişi, kurbanının yerine ulaşıp kesildiğine kanaat getirdiği zaman başını tıraş edip ihramdan çıkabilir.

� اذى 64 را�"� &k( او 2"� J 6�$(ن 34*� ��4 8$�v 64 i&#(م او v�i9 او <]+�

Fakat sizden her kim tıraş olma-ya, koku sürünmeye veya elbise giymeye muhtaç olacak şekilde has-talanır veya başında yara, saçkı-ran, bitlenme gibi bir rahatsızlık meydana gelir ve bu yüzden saçla-rını keserek ihramdan çıkmak zo-runda kalır ise, ya üç gün oruç tuta-rak yahut gücü ölçüsünde sadaka vererek veya maddî imkânlarına gö-

Page 332: 2- BAKARA SURESi

re bir deve, sığır, koyun veya keçi kurban ederek fidye vermelidir. Bu hüküm, ister hac yolunda bir en-gelle karşılaşsın, ister Kâbe’ye ulaş-sın, ihramdan çıkmasını gerektire-cek bir mazereti olan bütün hacılar için geçerlidir.

�ا ا4 � M�)2��ة ا�? ا�D� $�( $(ذ ��G 6�$ ���3 ا��#]� 64 ا�C�ي�

Eğer haccınızı tamamlamanıza mani olan hastalık, kaza, düşman gibi engellerden kurtulup güvene kavuşursanız, hac mevsimine ka-dar umreden yararlanmak iste-yen, yani hem Kâbe’ye gelmişken umre yapıp sevabını kazanmak, hem de umreden sonra ihramdan çıkarak, hac başlayana dek ihram yasaklarından muaf kalmak ve ih-

Page 333: 2- BAKARA SURESi

ram yasaklarından yararlanmak su-retiyle temettü haccı yapmak isteyen kişi, kurban günlerinde gücünün yettiği bir kurban kesmelidir.

�D�م $_ ا) m& �� 6�$� $.#(م ~�ip ا& Li�4)J �ةQ@ +�G L��Muاذا ر iM و�

Kurban edebileceği herhangi bir hayvan bulamayan ise, üç gün hacda, yedi gün de memleketine döndüğü zaman olmak üzere, top-lam on gün oruç tutmalıdır. Hac-daki üç günlük orucun, Zilhicce’nin 7, 8 ve 9. günlerinde tutulması müs-tehaptır. Ancak sağlık durumu mü-sait olmayanların oruç tutmalarına gerek yoktur.

Page 334: 2- BAKARA SURESi

�m[���ي ا])q "�ذ�+ �6� �� &*6 ا L�امD�ا

Bu hükümler, kendisi veya ailesi Mescid-i Harâm’da oturmayan kimseler içindir. Çünkü Mekke’de ve çevresindeki kutsal Harem Böl-gesi’nde yaşayanlar için hacdan ön-ce umre yapma, yani temettü haccı yoktur. Dolayısıyla, onlara fidye ve oruç da yoktur. Ayrıca onların sürekli olarak ihramlı hâlde bulunmaları da mümkün değildir. Bütün bu hüküm-ler, size şu bilinci kazandırmak için-dir:

Sب)M�ا �& ��c N���ا ان ا� وا@ Nا ا� Gوا﴿١٩٦﴾

Page 335: 2- BAKARA SURESi

Allah’tan gelen emir ve uyarılar karşısında son derece titiz ve duyar-lı olun, O’na karşı gelmekten sakı-nın ve bilin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir. Hac ile ilgili diğer ayrın-tılara gelince:

��4(ت� M4 �Ccا �D�ا

197. Hac, öteden beri bilinen ay-lardadır. Bunlar da herkesçe bilin-diği üzere Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhicce ayının ilk on günüdür. Hac ile ilgili ibadetler yalnızca bu sı-nırlı süre içinde yapılabilir. Hac vak-tinden önce hac için ihrama girmek caiz ise de, sünnete aykırı olduğu için mekruhtur.

#6C ا�j$ �D ر$� و' $]�ق و' $6� $�ض $� L�D�ال $_ ا�u

Page 336: 2- BAKARA SURESi

Her kim o aylarda ihrama girmek, telbiye getirmek veya kurbanlık gön-dermek suretiyle haccı tamamlama-yı kendisine gerekli kılarsa, şunu iyi bilsin ki, hac sırasında kadına yak-laşmak, günah işlemek, kavga ve münakaşa etmek yoktur. Gerçi günah işlemek ve kavga etmek her zaman yasaktır ama, bunlar hac es-nasında işlenirse çok daha büyük günaha sebep olurlar.

L Nا "��M& �O 64 ا��M8G )4و

Öyleyse iyi ve yararlı işler yapın. Unutmayın ki, her ne iyilik yapar-sanız, Allah onu bilmektedir ve karşılığını muhakkak verecektir.

P�ى اد ا�� دوا $(ن O� ا�= وG=و

Bir de, kendiniz için azık hazır-layın. “Allah’a tevekkül ediyoruz!”

Page 337: 2- BAKARA SURESi

diyerek hac yolculuğu için gereken hazırlıkları ihmal etmeyin. Fakat her zaman ve her yerde olduğu gibi, hac yolculuğunda da kuşkusuz en iyi azık, kişiyi kötülüklerden, günahlar-dan koruyarak iyiliklere, güzelliklere sevk eden ihlâs ve samimiyet, yani takvadır.

�( اوB�_ ا'�(ب �ن & G١٩٧﴿وا﴾

O hâlde, bana karşı gelmekten sakının ey akıl sahipleri!

L�* �1�ا $jk 64 ر2G 3(ح انu �*#�@ �#�

198. Bu arada, hac esnasında ti-cari, kültürel, siyasi ve bilimsel etkin-liklerde bulunarak Rabb’inizin lütuf ve nimetini aramanızda size bir günah yoktur. İslam’a göre hac ibadetini yerine getirirken aynı za-

Page 338: 2- BAKARA SURESi

manda ticari faaliyetlerde bulunma-nın hiçbir mahzuru yoktur.

�3@ N�وا اJ64 @�$(ت $(ذ ��k$ا ا� $(ذ h ا�MQ�� ا�D�ام

Arafat’tan Müzdelife’ye doğru sel gibi akın akın inerken, Müzdelife’de bulunan Meşar-i Harâm’ın yanında akşam ve yatsı namazlarını birlikte kılarak, Kur’ân okuyarak ve telbiye-ler getirerek Allah’ı anın.

6�� �"�9 64 ��3J وان ��*&� )�J �وهJواذ � ��)� k�١٩٨﴿ا﴾

Fakat atalarınızdan gördüğünüz gibi değil, Allah’ın size gösterdiği biçimde onu anın! Size doğruları ve güzellikleri öğrettiği için Rabb’inizin adını yücelterek O’na

Page 339: 2- BAKARA SURESi

şükredin. Gerçek şu ki, bundan önce siz, doğru yolu şaşırmış kim-selerden idiniz. Rabb’iniz sizi bu âyetlerle eğitip olgunlaştırmadan önce, siz iman ve ibadetten haber-siz idiniz.

(س � ا$(ض ا�3#q 64 ا�k# ~� ا$�

L Nوا81���وا ا �# �q�8ر رR N١٩٩﴿ان ا﴾

199. Sonra Müzdelife’den Mina’ya doğru yönelin. Bu arada, mensup olduğunuz ırk, sınıf veya sosyal sta-tü sebebiyle kibirlenip halktan ayrı durmayın. Siz de insanların akın akın gittiği yerden gidin ve hatta kibirlenmek şöyle dursun, günahla-rınızdan dolayı Allah’tan bağış-lanma dileyin. Doğrusu Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

Page 340: 2- BAKARA SURESi

)$ �J�J7J N�وا اJ34(�**� $(ذ ��#k9 ذا L�اJذ �cاو ا �Jء)� ا2

200. Hac ibadetlerinizi bitirince, tıpkı Cahiliye Devri’nde atalarınızı üstün meziyetleriyle överek andığı-nız gibi, hatta daha büyük bir coşkuyla Allah’ı anın.

<#( و4( �3( ا3G( $_ ا�� (س 64 &�ل ر2 $6� ا�3O�ة jO 64ق ﴾٢٠٠﴿�" $_ ا'

İnsanlardan öyleleri vardır ki, “Ey Rabb’imiz, bize vereceğini bu dünyada ver!” diye dua eder ve yaşantılarını bu temel düşünceye göre biçimlendirirler. Onlara, âhiret-teki ebedî nimetlerden hiçbir pay yoktur.

Page 341: 2- BAKARA SURESi

i3[q )#> �3( ا3G( $_ ا�� وC34� 64 &�ل ر2(ر O�ة i3[q و39( @7اب ا�3 ﴾٢٠١﴿و$_ ا'

201. Buna karşılık öyle insanlar da vardır ki, “Ey Rabb’imiz! Bize dünyada da ahirette de iyilikler bahşet ve bizi cehennem azabın-dan koru!” diye dua ederler.

�& ��� Nوا Lا�[J ) �4 %# �.> �C� +A� �Bاو ﴾٢٠٢﴿ا�D](ب

202. İşte onlara, kazandıkların-dan bir pay vardır. Rablerinden hem dünyada hem de ahirette iyilik-ler isteyen bu insanlara, işledikleri salih amellere ve yaptıkları samimi dualara karşılık, dünya ve âhirette paylarına düşen mutluluk ve nimet-ler mutlaka verilecektir. Hiç kuşku-

Page 342: 2- BAKARA SURESi

suz Allah, iyilikleri ve kötülükleri as-la karşılıksız bırakmayan, yeri ve zamanı geldiğinde hesabı çabuk görendir.

Lودات�M4 م) �_ ا& �$ N�وا اJواذ

203. Ey müminler! Sayılı günler-de Allah’ı anın. Kurban bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerini Mina’da tekbirler getirerek, dualar ve zikirler ederek, şeytan taşlayarak geçirin.

�"#�_ &�j$ �4� ا~� @ �$ a mMG 6�$

Her kim acele edip bayramın ikinci ve üçüncü günlerinde bu iba-detleri tamamlayıp iki gün içinde memleketine hareket etmek üzere Mina’dan Mekke’ye dönerse, ona bir günah yoktur.

Page 343: 2- BAKARA SURESi

L? G6� ا� �"#�� $�j ا~� @ O)G 64و

Kim de şeytan taşlamayı üçüncü güne, yani bayramın dördüncü gü-nüne ertelerse, kötülüklerden dik-katlice sakınıp korunduğu takdirde ona da günah yoktur. Mina’dan Mekke’ye, kurban bayramının üçün-cü veya dördüncü gününde dönebi-lirsiniz. Önemli olan Mina’da kaldığı-nız gün sayısı değil, niyet ve davra-nışlarınızdaki güzelliktir.

*� ا�#" QDG�ون وا@����ا ا< Nا ا� G٢٠٣﴿وا﴾

Bu yüzden, Allah’tan gelen emir-lere harfiyen riayet ederek kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının ve bilin ki, hepiniz yaptıklarınızın he-sabını vermek üzere eninde sonun-da O’nun huzurunda toplanacak-sınız.

Page 344: 2- BAKARA SURESi

EN KÖTÜ ve EN İYİ İNSAN MODELİ

200-201. âyetlerde, Allah’tan sa-dece dünya nimetlerini isteyen kötü insan modeli ile hem dünyada hem âhirette iyilik isteyen iyi insan modeli anlatılmıştı. Aşağıdaki dört âyette ise, kötülüğün ve iyiliğin en uç nok-tasında bulunan iki insan karakteri ele alınmaktadır:

+ 9��" $_ ا�D#�ة mM& 64 س) و64 ا�3"�� و � ا�� �9 _ �$ )4 ?�@ Nا �CQ&و )#> ا��

﴾٢٠٤﴿ا�Z.(م

204. İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatıyla ilgili sözleri senin hoşuna gider. Üstelik insan-ları aldatmak için, kendisinin ne ka-

Page 345: 2- BAKARA SURESi

dar iyi niyetli ve samimi olduğu ko-nusunda yeminler ederek kalbinde-ki duygu ve düşüncelerin samimiye-tine Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, gerçekte en tehlikeli düşmandır. Çünkü keskin zekâsı ve tatlı diliyle kamuoyunu yanıltarak insanları dile-diği gibi yönlendirmektedir.

?��G واذا )C# M�? $_ ا'رض �8#]� $� ' &D% ا�8](د Nوا La[ �+ ا�D�ث وا�3C&و

﴿٢٠٥﴾

205. Bu yapmacık sözlerinden sonra günlük yaşantısına dönüp gidince, hele bir de güç ve yetki el-de edip yönetimi ele geçirince, yer-yüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye çalışır. Bencillik ve açgözlülüğü yüzünden,

Page 346: 2- BAKARA SURESi

doğayı tahrip edecek, sağlıklı ve er-demli bir neslin yetişmesini önleye-cek, verimli bir üretimi ve adil payla-şımı baltalayacak eylemlerde bulu-nur. Oysa Allah bozgunculuğu ve fesadı sevmez.

�~ ة 2(' =M�ا "G7Oا Nا x Gا "� a# واذا �9

L� و�A� ا�C�(د 3Cu "[D$﴿٢٠٦﴾

206. Ona, “Allah’tan kork da yeryüzünde bozgunculuk yapmak-tan, ekini ve nesli yok etmekten vazgeç!” dense, kendini kaptırdığı o ahmakça gururu, onu iyice gü-naha sürükler. Artık ona cehen-nem yeter, ne kötü bir yataktır o!

ي <8]" ا�1�2(ء 4�[(ت ��Q& 64 س) و64 ا�3(د M�)2 فdeر Nوا L N٢٠٧﴿ا﴾

Page 347: 2- BAKARA SURESi

207. İnsanlardan öyleleri de vardır ki, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için O’nun uğrunda ca-nını, malını ve tüm varlığını seve seve feda eder. Allah da kullarına karşı çok şefkatlidir ve bu fe-dakârca davranışı elbette ödüllendi-recektir. Onun için:

TOPYEKÜN İSLAM’A ve ESENLİĞE GİRİN!

C( ا��7 �( ا& & h i $)� J �� ��ا $_ ا�]O6 ا�34ا اد&

" �*� @�و #}(نL ا< Q��ات ا{O ا�M �G 'و � �4﴿٢٠٨﴾

208. Ey iman edenler, hepiniz topyekün İslâm’a girin! Bütün var-lığınızla ve tam bir teslimiyetle Al-lah’a boyun eğin. Her şeyinizi tü-

Page 348: 2- BAKARA SURESi

müyle O'na adamak suretiyle barış, esenlik ve huzurun teminatı olan ve bir tek Allah’a boyun eğme esasına dayanan İslâm’a girin. Bu teslimiyet, yüce Allah'ın hükmüne ve yazgısına razı olmayan en ufak bir düşünce, duygu, niyet, eylem, arzu ve endişe kırıntısına yer vermeyen kesin bir teslimiyet olmalıdır. Hayatınızı, bir bölümünde Allah'a, diğer bölümün-de başka varlıklara itaat edecek şe-kilde parçalara ayırmayın. Düşünce-lerinizi, kültürünüzü, biliminizi, eko-nominizi, siyasetinizi, aile hayatınızı, hukukunuzu, eğitim sisteminizi; kı-sacası her yönüyle hayatınızı Al-lah’ın gönderdiği kurallara göre dü-zenleyin. Sakın Allah’ın emir ve uyarılarımı gözardı edip de şeyta-

Page 349: 2- BAKARA SURESi

nın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, sizin apaçık bir düşmanınızdır.

�M2 64 ���3(ت $(ن ز� #�u )4(ءG*� ا� �# �*q =& �=@ N���ا ان ا�@)$﴿٢٠٩﴾

209. Size bunca açık deliller geldikten sonra haktan sapacak olursanız, şunu iyi bilin ki, Allah azîz ve hakîmdir. Günahkârları ce-zalandırma kudretine sahiptir ve on-larla nasıl ilgileneceğini çok iyi bilir. Zira O, sonsuz kudret ve hikmet sa-hibidir. Hükmüne karşı gelinemez; dilediğini yapar, emrini derhal yerine getirir. Bununla birlikte, hikmet ve adalet sahibidir. Yaptığını hikmetle, yerli yerince ve sağlam olarak yapar. İnsanların İslâm nizamı altında barış ve selamet içinde yaşaması da hik-metindendir. Eğer günahkârları he-

Page 350: 2- BAKARA SURESi

men cezalandırmayıp geriye bırakı-yorsa, bu da hikmetindendir.

Evet, hak ve hakikat apaçık orta-dayken, o inkârcılar Allah’ın kelamı-na iman ve itaat etmek için daha ne bekliyorlar?

64 a�t _ �$ Nا �C#G)& ان � T3& a�ون ا' L�4'ا _k9و i*A� � u�G� ا�1�(م وا�� Nوا�? ا

S٢١٠﴿ا'�4ر﴾

210. Yoksa onlar, beyaz buluttan örtüler, tüller ve gölgelikler içinde Allah’ın ve meleklerin onlara gel-mesini ve nihaî hükmün verilip işle-rinin bitirilmesini mi bekliyorlar? Acaba bu insanlar, kendilerine vaad edilen korkunç gün gelip çatıncaya kadar inatlarını sürdürüp bekleye-cekler mi? Şunu iyi bilin ki, bütün iş-

Page 351: 2- BAKARA SURESi

ler zorunlu olarak Allah’a döndürü-lür. Her konuda son sözü söyleye-cek, nihaî hükmü verecek olan Al-lah’tır. Madem her şey ister istemez O’nun huzuruna gidecektir, o hâlde O’na sığınıp emirlerine boyun eğ-mekten başka çareniz yoktur.

#Gا �J a& �اء� �_ ا�� �32 a� Li3 #2 i&3( � 64 ا

211. Aksine davrananların nasıl bir akıbete uğradığını görmek istersen, İsrailoğulları’na sor; onlara hak ve hakikati açıkça gösteren nice muci-zeler ve nice açık deliller vermiştik de, hepsini bile bile inkâr etmişlerdi. Bundan dolayı da dünya ve âhirette lanete uğramışlardı.

Nن ا)$ "Gء)�u )4 �M2 64 Nا i�M> ل �و64 &&� ا�M(ب ��c﴿٢١١﴾

Page 352: 2- BAKARA SURESi

Kim Allah’ın İslam ve iman nime-ti kendisine ulaştıktan sonra onu inkâr ve isyankârlık ile değiştirirse, şunu iyi bilsin ki, Allah’ın azabı çok şiddetlidir.

İnsanın inkâr bataklığına saplan-masının en önemli sebebi şudur:

)#> &8J 6�وا ا�D#�ة ا�� �7�� 6 و&]Z�ون ز& W6 ا�34ا& 64 ا��7

212. İnkâr edenlere dünya haya-tı süslü gösterilmiştir. Onlar dünya nimetlerden uygun biçimde faydala-narak bunları kendilerine bahşeden yüce Yaratıcı’ya şükredecekleri yer-de, gözlerini sadece bu nimetlere di-ker ve sahip oldukları mal ve servet-le gurura kapılarak inananlarla alay ederler.

Page 353: 2- BAKARA SURESi

G6 ا& �ا C9�$� &�م ا�#Li� وا��7

Oysa kötülükten, haksızlıktan titiz-likle sakınıp korunan o takva sahip-leri, Diriliş Günü’nde onlardan çok daha üstün konumda olacak-lardır.

(ء q �12](ب �Q& 64 �زق& N٢١٢﴿وا﴾

Hiç kuşkusuz Allah, dilediğine hadsiz hesapsız rızıklar bahşeder. Öyleyse, bütün nimetlerin Allah’tan geldiğini bilin; şımarıp insanları kü-çümseyerek, haktan yüz çevirip inkâra saparak bölücülüğe, ayrımcı-lığa yol açmayın. Hatırlayın ki:

Page 354: 2- BAKARA SURESi

İNSANLAR BİR TEK ÜMMET İDİ

(س J(ن ا�3 �� ا�3 Nا �Mi واq�ة $ ا4&h6 وا<=ل CM4� ا�*�(ب &6 و734ر� �� Q4

L"# ��8ا $��Oا )�# (س $� D#� xD�)2*� 2� ا�3

213. İnsanlar, başlangıçta yalnız-ca Allah’a ibadet eden ve aynı inanç ve ilkeler etrafında birleşen bir tek ümmet idi. Dinlerin çok tanrıcılıktan tek tanrı inancına doğru evrimleşti-ğini öne süren materyalistlerin iddia-sının aksine, Allah ilk insan Âdem (as)’ı yarattığında, O'na Hak Dini vahyederek doğru yolu göstermişti. Âdem (as)’ın torunları, uzun bir süre onun yolunda gitmişler ve hepsi de bir ve aynı ümmete bağlı kalmışlar-

Page 355: 2- BAKARA SURESi

dı. Fakat sonraları hak dinden sap-malar başlayınca, insanlar birbirine düşman gruplara ayrıldılar. Bunun üzerine Allah, insanlığın sapmaya başladığı her yol ayrımında, hak dinde sebat edenleri her iki âlemde kurtuluş ile müjdeleyen ve bâtıl yol-lara sapıp ayrılık çıkaranları dünya-da zillet, âhirette cehennem azabı ile uyaran peygamberleri gönder-di. O peygamberlerle birlikte, an-laşmazlığa düştükleri konularda insanlar arasında hükmetmeleri için, hak ve hakikati ortaya koyan Kitab’ı indirdi. İşte bugün de aynı amaçla size bu Kur’ân’ı göndermiş bulunuyor.

)4 �M2 64 ه�Gd6 او& #" ا' ا��7 �$ z��Oو4( ا3(ت C$ ��C3#2 )#12�ى # �u(ءCG� ا� Nا

Page 356: 2- BAKARA SURESi

L #" 64 ا�xD 2(ذ<"� ��8ا $��O6 ا�34ا ��( ا& ا��7 �# (ء ا�? v�اط 4]�� �Q& 64 ي ��C& Nوا

﴿٢١٣﴾

Fakat Kitap verilen Hristiyanlar ve Yahudiler, kendilerine gerçeği gösteren apaçık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki ihtiras ve azgınlıktan dolayı Allah’ın dinini paramparça ederek onda ayrılığa düştüler. Böylece Allah, onların ihtilafa düştükleri o hakikate, kendi izni ve iradesiyle Son Pey-gambere ve Kur'ân'a iman edenleri ulaştırdı. Çünkü Allah, hangi ırktan ve hangi toplumdan olursa olsun, hak dinin sancağını taşımaya lâyık gördüğü ve başarıya, kurtuluşa, za-

Page 357: 2- BAKARA SURESi

fere ulaşmasını dilediği kimseyi dosdoğru yola iletir

Demek ki insanlık tarihi, iyilerle kö-tüler arasında süregelen ve kıyame-te kadar sürecek olan çetin bir mü-cadeleden ibarettir. Bu mücadelede başarılı olup ebedî saadete ulaşmak için birçok zorluklara göğüs germek, zalimlerin baskı ve işkencelerine sabretmek zorunda kalacaksınız.

ap4 �*G)& ) i و�� 3m�ا ا��O�G ان ��[q ام�*L� ا� ��ا 9 64O 6& �7

214. Yoksa siz ey iman edenler, sizden önceki ümmetlerin başına gelen sıkıntılar, bela ve musibetler sizin de başınıza gelmeden, öyle kolayca cennete girebileceğinizi mi sandınız? Hayır; cennete gir-

Page 358: 2- BAKARA SURESi

menin bir bedeli vardır ki, sizden önceki ümmetler bu bedeli ödediler:

? &�ل �q اء وز�=��ا� � k�ء وا) ��)C�� ا� [4L ا'� ان N4�? <.� ا "M4 6 ا�34ا& ��ل وا��7 ا��

%& ��9 N٢١٤﴿<.� ا﴾

Onlar öyle zorluk ve sıkıntılarla karşılaşmış, öylesine ağır ve çetin imtihanlarla sarsılmışlardı ki, niha-yet o zamanki peygamber ve be-raberindeki müminler, “Artık da-yanacak gücümüz kalmadı, Allah’ın yardımı ne zaman?” diyecek hâle gelmişlerdi. Dayanın, sabredin! Şunu iyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır!

Page 359: 2- BAKARA SURESi

ALLAH YOLUNDA İNFAK ve SAVAŞ

�( ا<8�� 64 4 a9 Lن�4(ذا &83 +>���[&� وا�#�(4? ��ا��&6 وا'�2�9�$ �O

�O 64 ا��M8G )4و La# � � وا62 ا�] �J)[��وا ��@ �"2 N٢١٥﴿#� $(ن ا﴾

215. Ey Muhammed! Sana, Allah yolunda hangi tür mallardan vere-ceklerini, ne harcayacaklarını so-ruyorlar. Onlara de ki: “Hayır ola-rak her ne verirseniz verin fark et-mez, yeter ki temiz ve helal mallar-dan olsun. Fakat asıl önemli olan, bunun kimlere verileceğidir. Bu ve-receğiniz mallar, ana baba, diğer akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Öyleyse,

Page 360: 2- BAKARA SURESi

az çok demeyin iyilik edin. Unutma-yın ki, her ne iyilik yaparsanız Al-lah onu bilmektedir ve karşılığını mutlaka verecektir.”

%�J �ه �*�� و@]�? انJ � �(ل وا� �*#�@�ا DG و@]�? ان ��*� �O � و )�#c ا� �*G

S��ن�MG ' ��>وا ��M& Nوا L�*� �c � و )�#c﴿٢١٦﴾

216. Ey müminler! Her ne kadar hoşunuza gitmese de, zulüm ve haksızlıklara karşı Allah yolunda sa-vaşmak size farz kılınmıştır. Gerçi savaşın sıkıntı ve acılarına katlan-mak zordur ve savaşmak, ölmek, öl-dürmek aslında kötü bir şeydir. Fa-kat zulmü engellemenin başka bir yolu kalmamışsa, daha büyük acıları

Page 361: 2- BAKARA SURESi

önlemek için gerekirse savaşılmalı-dır. Çünkü sizin hoşlanmadığınız bir şey, aslında sizin için hayırlı olabilir; hoşunuza giden bir şey de sonuç itibariyle sizin için kötü olabilir. Neyin faydalı, neyin zararlı olduğunu en iyi Allah bilir, siz bi-lemezsiniz. Öyleyse, bilgi ve tecrü-besi sınırlı olan insanoğlu, her şeyi bilen Allah’ın rehberliğine muhtaçtır.

HARAM AYLARDA SAVAŞ Hz. Peygamberin keşif amacıyla

gönderdiği Abdullah bin Cahş komu-tasındaki sekiz kişilik bir gözcü gru-bu, müşriklere ait küçük bir ticaret kervanıyla karşılaşmıştı. Savaşma-nın haram olduğu Recep ayına he-nüz girmediklerini sanan Müslüman-lar, geçmişte uğradıkları işkencelerin ve haksız yere yurtlarından sürül-

Page 362: 2- BAKARA SURESi

menin intikamını alma hırsıyla ker-vana saldırarak müşriklerden birini öldürdüler, ikisini de esir alıp gani-metlerle Medine’ye döndüler. Müş-riklerin, Hz. Peygamber’in ve mü-minlerin asla onaylamadığı bu olayı fırsat bilerek Müslümanlar aleyhinde yoğun bir propagandaya girişmesi üzerine, aşağıdaki âyetler nazil oldu:

Q�6 ا@ +>���[& a9 L"# C� ا�D�ام 9�(ل $� �"2 �8Jو Nا a# �� 6@ �vو L� �J "# 9�(ل $�

�3@ |J34" ا �"�وا��]m� ا�D�ام واO�اج ا La��64 ا |Jا i3�8�وا � Nا

217. Ey Peygamber! Sana, Arap-ların öteden beri kutsal kabul ettikle-ri haram aylarda savaşmanın hük-münü soruyorlar. De ki: “Temel

Page 363: 2- BAKARA SURESi

hedeflerinden biri yeryüzünde barış ve esenliği sağlamak olan İslâm dini, kan dökülmesini engelleyen böyle güzel geleneklere titizlikle uyulması-nı ister. Bu yüzden, bizzat Allah ta-rafından haram kılınan o aylarda savaşmak büyük günahtır. Bu gü-nahı işleyen kâfir de olsa Müslüman da olsa, şiddetle kınanmalı ve gere-kirse cezalandırılmalıdır. Bununla birlikte, insanları Allah yolundan alıkoymak, Allah’a ve O’nun tara-fından kutsal ilan edilen Mescid-i Haram’a saygısızca davranmak ve Mekke halkını oradan sürüp çı-karmak, Allah katında haram ay-larda savaşmaktan daha büyük bir günahtır. Bu gibi fitne ve bozgun-culuklar, adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. İnsanları inanç-

Page 364: 2- BAKARA SURESi

larından dolayı işkencelere uğratan, acımasızca katleden, müminlere Kâbe ziyaretini yasaklayan, onları anayurtlarından çıkarıp mallarına mülklerine el koyan zalimler, birkaç Müslüman’ın —hem de haram aya girdiklerinin farkında olmadan— gerçekleştirdiği bu saldırıyı fırsat bi-lerek bütün Müslümanlar aleyhinde propaganda yapıyorlar. Birer barış ve iyilik havarisi edasıyla hak ve hu-kuktan dem vuran bu zalimlerin, eğer sözlerinde samimi iseler, önce-likle kendi işledikleri bunca zulüm ve haksızlığın hesabını vermeleri ge-rekmez mi?

6@ �J�دو& ? �q �*>��G)& و' &=ا��ن&3*� ان ا��}(@�اL وG�& 64�د 34*� @6 د�

Page 365: 2- BAKARA SURESi

n{q +A� �Bو)$ �$)J � و n�#$ �"3& د�O�ة� <#( وا' �A+ اv ا@�(�C� $_ ا�� �Bب واو)D

#O )C(��ون (ر� � $� ﴾٢١٧﴿ا�3

O hâlde, müşriklerin kopardıkları bu yaygaraya bakıp da, onların ger-çekten hak ve hukuka saygılı, barış yanlısı kimseler olduklarını sanma-yın. Çünkü onlar, eğer güçleri yet-se, sizi dininizden döndürene dek sizinle savaşmaktan geri durmaz-lar. Sizden her kim dininden dö-ner ve kâfir olarak ölürse, işte on-ların tüm yaptıkları iyilikler ve ka-zandıkları sevaplar, dünyada da âhirette de boşa gidecektir. Onlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır.

Page 366: 2- BAKARA SURESi

_ ان &u) 6�وا وu( �وا $� &6 ا�34ا وا��7 ا��7 �8Rر Nوا L Nا i�qن ر�u�& +A� �Bاو �Nا a# ��

�# �q٢١٨﴿ر﴾

218. Allah’a ve âyetlerine yürekten iman edenler, Allah yolunda zu-lüm ortamını terk ederek İslam diya-rına hicret edenler ve Kur’ân’ın ön-gördüğü adalet sistemini yeryüzün-de egemen kılmak için mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler var ya, iş-te onlar Allah’ın rahmetini umabi-lirler. Onlar bu yolda mücadele ederken ellerinde olmadan birtakım hatalar işleseler bile affedilecekler-dir. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir.

Hicret, zulüm ve şirkin egemen ol-duğu ortamı terk ederek, zulme kar-

Page 367: 2- BAKARA SURESi

şı mücadelenin kalesi olarak belirle-nen İslam diyarına göç etmek de-mektir. Hicret, müminin, Rabb’ine kulluğa mani olan her şeyini; içinde yaşadığı toplumunu, ülkesini, ailesi-ni, çevresini, arkadaş ortamını, alış-kanlıklarını, hayat tarzını vs. terk ederek İslâm’ı yaşayabileceği yep-yeni bir ortama geçiş yapmasıdır. Buna göre, Allah’ın hoşnut olmadığı her şeyden uzaklaşarak O’nun razı olacağı bir ortama geçiş yapmak, özellikle kötülüklerin anası olan şu haramlardan sakınmak da hicretin bir parçasıdır:

Page 368: 2- BAKARA SURESi

İÇKİ ve KUMAR

#C��( ا~� �$ a9 L�[#��وا ��Z�6 ا@ +>���[&(سP وا~C���( ا 3�� و34($� � �J 64 |J

L)�CM8>

219. Ey Muhammed! Sana, şarap ve benzeri sarhoşluk verici, uyuştu-rucu maddelerin, alkollü içeceklerin ve loto, piyango, bahis, kumar gibi şans oyunları oynamanın, şansa bağlı bir işlem sonucunda bir mal veya para kazanmanın hükmünü soruyorlar. De ki: “Gerek sarhoş-luk verici maddeler ve gerekse ku-mar olsun, her ikisinde de büyük bir günah ve aynı zamanda insan-lar için bazı küçük faydalar vardır. İçki ve kumarda insanları eğlendir-me, ticarî hayatı canlandırma gibi

Page 369: 2- BAKARA SURESi

birtakım nisbî faydalar bulunabilir. Fakat bunların günahları ve yol aç-tığı zararları, sağladığı faydaların-dan çok daha büyüktür.15 Küçük ve hayalî bir fayda için, kesin ve genel bir zarara düşmek de akıl işi değil-dir. Öyleyse, içkinin ve kumarın azı da çoğu da kesinlikle haramdır.”

L�8M�ا a9 Lن�4(ذا &83 +>�� و&]�

15 Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'nin de arala-rında bulunduğu otuzdan fazla ülkede yaptığı araştırmaya göre, dünyada işlenen cinayetlerin yüzde 85'i, boşanmaların yüzde 80'i, aile içi şiddet olaylarının yüzde 70'i, mala yönelik suçların yüzde 77'si, tecavüz suçlarının yüzde 50'si, intihar ve in-tihara teşebbüslerin yüzde 90'ı, trafik kazalarının ise yüzde 70'i, akıl hastalıklarının yüzde 60’ı al-kolden kaynaklanıyor. Yine Dünya Sağlık Örgü-tü'nün araştırmasına göre, alkollü içkilerin neden olduğu hastalık ve kazalar nedeni ile her yıl 2,5 milyon insan hayatını kaybediyor. (Gazeteler) “İçkiden sakının, çünkü o bütün kötülüklerin ana-

sıdır.” buyuran Peygamber (sav.) ne kadar da doğ-ru söylemiş! (Nesai, Eşribe 44; Sahih-i İbn-i Hib-ban, 5348; Beyheki, Şuabu’l- İman- 5198)

Page 370: 2- BAKARA SURESi

Yine sana Allah yolunda neyi in-fak edeceklerini, fakir ve muhtaçla-ra hangi mallarından ne kadar ver-meleri gerektiğini soruyorlar. Onla-ra de ki: “Malınızın tamamını değil, ihtiyacınızdan arta kalanı harcayın. Aç gözlülük edip servet üstüne ser-vet yığmayın; ama iyilik edeceğiz di-ye kendinizi ve ailenizi muhtaç du-ruma düşürecek şekilde tasaddukta bulunmaya da kalmayın. Ancak se-ferberlik, doğal afet gibi olağanüstü durumlarda, aslî ihtiyacınız olan mallardan da infak edebilirsiniz.”

*� 8�G*�ون� �M� ت)& �*� ا' Nا �& +�7J﴿٢١٩﴾

İşte Allah, güzelce düşünüp ibret alabilesiniz diye size âyetlerini

Page 371: 2- BAKARA SURESi

böyle açık ve ayrıntılı bir şekilde bildiriyor.

L�ةO <#( وا' $_ ا��

Dünya ve âhiret hakkında güzel-ce düşünüp ibret alabilesiniz ve her iki âlemde huzura, mutluluğa, kurtu-luşa ulaşabilesiniz diye.

YETİMLER

L �O �C� حjvا a9 L?4)�#�6 ا@ +>��و&]� L�*>�اO)$ � �{�)ZG وان

220. Ey Muhammed! Sana, ye-timlere karşı nasıl davranmak ge-rektiğini soruyorlar. De ki: “Onla-rın durumunu iyileştirmek için kendileriyle ilgilenmeniz, günaha gi-reriz diye onlardan uzak durmanız-dan çok daha iyidir. Eğer onlara

Page 372: 2- BAKARA SURESi

karışırsanız, yani onlarla bir arada içli dışlı yaşıyorsanız, onları incite-cek, rencide edecek söz ve davra-nışlardan sakının. Unutmayın ki, on-lar sizin akrabanız ve din kardeşle-rinizdir. Onların mallarıyla ticaret yapıp kazancını birlikte yiyebilirsiniz. Fakat sakın haksızlığa yeltenmeyin.

Nوا Nء ا) �c ��و L���� ا�8�]� 64 ا��.M& �# �*q =& �=@ Nان ا L�*�3@'﴿٢٢٠﴾

İyi bilin ki, Allah kimin fesatçı, kimin dürüst olduğunu bilmekte-dir. Dolayısıyla, herkese hak ettiği karşılığı mutlaka verecektir. Allah’ın size gösterdiği bu kolaylıkların kıy-metini bilin. Çünkü Allah dileseydi, hiçbir şekilde mallarından faydalan-manıza müsaade etmeksizin yetim-lere bakmanızı emrederek sizi zora

Page 373: 2- BAKARA SURESi

sokabilirdi, fakat öyle yapmadı. Kuşkusuz Allah, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir. Her konuda en güzel hükmü veren, her işi yerli ye-rince yapan mutlak yetki ve ege-menlik sahibidir.”

İşte Allah, sonsuz ilim ve hikmetiy-le size şu kanunları uygun görüyor:

EVLİLİK HUKUKU

i4'و L645& ? �q ت)J�Q��ا ا�D*3G 'و i3454 ��*�m@و�� ا iJ�Q4 64 �O

221. Ey müminler! Allah’ın birliğine ve âhiret gününe iman etmedikleri sürece, Allah’a eş ve ortak koşan o müşrik kadınlarla evlenmeyin. Çünkü özgürlüğünden yoksun ol-sa bile inançlı bir kadın, özgür ama müşrik olan bir kadından daha

Page 374: 2- BAKARA SURESi

hayırlıdır; o müşrik kadın, bazı özellikleriyle hoşunuza gitse de. Toplumsal statüsü ne kadar düşük olursa olsun inançlı bir kadın; güzel-liği, asaleti, zenginliği gibi özellikleri ile hoşunuza giden müşrik bir kadın-dan çok daha hayırlıdır. Dolayısıyla, mümin erkekler ve kadınlar, Allah’a ortak koşan kimselerle hiçbir şekilde evlenmemelidirler. Fakat mümin er-kekler, zaruri durumlarda, Allah’ın varlığına ve birliğine inanan Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evlenebilirler (Mâide, 5/5).

�M�و L�345ا& ? �q � �J�Q��ا ا�D*3G 'و +A� �Bاو L�*m@�ك و�� اQ4 64 �O 6454

Page 375: 2- BAKARA SURESi

i 3m�ا ا�? ا��@�& Nر� وا) &�@�ن ا�? ا�3 � وا�81��ة 2(ذ<"�

Bir de Allah’ın varlığına ve birliği-ne iman etmedikleri sürece, müş-rik veya kâfir erkeklerin mümin ha-nımlarla evlenmesine izin verme-yin. Zira Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir müşrikten çok daha ha-yırlıdır; o müşrik, özgürlüğü, gücü, itibarı, zenginliği ve yakışıklılığı gibi maddi üstünlük ve meziyetleriyle gözünüze cazip görünse de. Çün-kü o müşrikler, hayat tarzlarıyla, her türlü hâl ve hareketleriyle sizi cehennem ateşine çağırırlar; o fakir ve zayıf Müslümanların inanıp bo-yun eğdiği Allah ise, sizleri izniyle cennete ve sonsuz merhametiyle

Page 376: 2- BAKARA SURESi

bağışlamaya çağırıyor. O hâlde, Allah'ın çağrısını bırakıp da o müş-riklerle evlenmek suretiyle kendinizi ateşe atmayın.

S�ون J7�& �C �M� س) 3�� �"G)&ا � ﴾٢٢١﴿و&

İşte Allah, âyetlerini ve hükümle-rini insanlara böyle açık ve net ola-rak bildiriyor ki, düşünüp öğüt al-sınlar da, kendilerini dünyada ve âhirette zarara uğratacak davranış-lardan uzak dursunlar.

#a9 L� � اذى� $(@���ا �D��6 ا@ +>��و&]�#�� و' �D��ء $_ ا) �[ ? ا�3 �q 6 �2�G

�J�4ا �#q 64 6 �G)$ �ن C{G �ن� $(ذاC{&

Page 377: 2- BAKARA SURESi

6& �� C{���ا %D&و � ا�2 � &D% ا�� Nان ا L Nا﴿٢٢٢﴾

222. Ey Peygamber! Sana kadın-ların aybaşı hâlini soruyorlar. De ki: “Bu, cinsel ilişkiye mani bir kirlilik ve kadına eziyet veren bir çeşit hastalık durumudur. O hâlde, ay-başı dönemlerinde kadınlarınız-dan cinsel ilişki anlamında uzak du-run ve temizleninceye kadar onla-ra yaklaşmayın. Zira aybaşı döne-minde cinsel ilişkide bulunmak, her iki taraf için de tehlikeli ve zararlıdır. Fakat cinsel ilişki dışındaki öpüşme, kucaklaşma gibi olağan karı koca ilişkilerini sürdürebilirsiniz. Âdet ka-naması tamamen kesilip iyice te-mizlendikleri ve boy abdesti aldık-ları zaman, cinselliğin fıtrî seyrine

Page 378: 2- BAKARA SURESi

uygun bir şekilde, yaratılışınızdaki doğal içgüdü ve eğilimlere göre, yani Allah’ın emrettiği şekilde onlara yaklaşabilirsiniz. Hiç şüphesiz Al-lah, insanlık gereği meydana gelebi-lecek kusurlardan dolayı tövbe edip kendisine yönelenleri ve maddî manevî her türlü pislikten, çirkinlik-ten kaçınıp temiz olmaya çalışan-ları sever.”

P��Ac ? (q �JBe�ث �*�G)$ h�ا q�~*� ا< �[> �* وا@����ا ا< Nا ا� Gوا L�*[8>' �4ا و9�

� � ا��345� Q2و L�9هj4﴿٢٢٣﴾

223. Ey iman edenler! Kadınları-nız sizin tarlanızdır. Sizin için sağ-lıklı bir nesil yetiştirmeleri yönüyle hanımlarınız, bereketli ve güzel ürünler veren bir bahçeye benzerler.

Page 379: 2- BAKARA SURESi

Öyleyse, hedef üreme organı olmak şartıyla, tarlanıza dilediğiniz za-man dilediğiniz biçimde varabilir-siniz. Karı koca ilişkilerini yalnızca cinsel bir haz aracı olarak değerlen-dirmeyin. Aynı zamanda, ileride size fayda verecek sağlıklı bir nesil yetiş-tirmek ve âhirette sizi kurtaracak gü-zel davranışlarda bulunmak suretiyle kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve sonunda O’na kavuşacağınızı bilin. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edin, kötülüğün, günahın her çeşidinden uzak durun. Bir gün mut-laka Allah’ın huzuruna çıkacağınızı ve o gün, yapıp ettiğiniz her şeyin hesabını vereceğinizi asla unutma-yın. Ey Peygamber, bu ilkelere bağlı kalan müminleri, dünyada sağlık,

Page 380: 2- BAKARA SURESi

huzur ve başarı; âhirette ebedî kur-tuluş ve saadet ile müjdele!

YEMİN

@�[i '&�(<*� ان G|وا Nا ا��MmG 'و Gا و� �Gو �# ��� Nوا Lس) ��Dا 2� ا�3.

�# ��@﴿٢٢٤﴾

224. Olur olmaz ettiğiniz yeminle-riniz sebebiyle, Allah’ın adını iyilik yapmanızın, kötülüklerden ka-çınmanızın ve insanlar arasında barış ve uzlaşma sağlamanızın önünde bir engel hâline getirme-yin. Sizi herhangi bir iyilikten alıko-yacak veya bir kötülüğe, zulme sü-rükleyecek yeminler etmeyin. Eğer bilinçli ve kasıtlı olarak böyle bir ye-min etmişseniz, derhâl kefaretini

Page 381: 2- BAKARA SURESi

ödeyip bu yemini bozmalısınız. Unutmayın ki, Allah her şeyi işi-tendir, her şeyi bilendir.

�_ ا&�(<*� و�*6 �$ �1 ��)2 Nا �J7O5ا& ' �8Rر Nوا L�*2��9 n[J )�2 �J7O5ا&

�# ��q﴿٢٢٥﴾

225. Allah sizi, yemin amacıyla olmaksızın yahut ağzınızdan kaçıve-ren ya da doğru olduğunu zannede-rek ettiğiniz, fakat daha sonra öyle olmadığı anlaşılan yeminlerinizdeki yanılgıdan dolayı sorumlu tutmaz. O sizi ancak, kalplerinizin kazan-dıklarından ve bilerek, isteyerek et-tiğiniz yeminlerden sorumlu tuta-caktır. Çünkü Allah ğafûrdur, halîmdir. Çok bağışlayıcı, çok mer-hametlidir. Sonsuz şefkatiyle kulları-

Page 382: 2- BAKARA SURESi

na yumuşak ve hoşgörülü davranır, onlara ceza vermekte asla acele etmez.

İşte Allah’ın sizi sorumlu kıldığı yeminle ile ilgili konulardan biri:

ÎLÂ ve TALAK İslâm öncesi Arap geleneklerine

göre, erkek karısına sinirlenip ona yaklaşmamaya yemin ederdi de, bu yemininden dönünceye veya onu boşayıncaya kadar eşi kendisine ha-ram olurdu. Bu süre zarfında zavallı kadıncağız ne kocasıyla aile hayatı yaşayabilir, ne de ondan boşanıp bir başkasıyla evlenebilirdi. Îlâ adı veri-len ve tamamen erkeğin vereceği keyfî karara bağlı olan bu durum, bazen yıllarca sürerdi. Allah, aşağı-daki âyetleri göndererek bu zulme son verdi. Böyle bir yeminin doğru

Page 383: 2- BAKARA SURESi

olmadığını, ancak yemin edildiği zaman da ona uyulması gerektiğini, fakat bu sürenin dört ayı geçemeye-ceğini bildirdi. Buna göre, bu süre bi-tinceye kadar erkek karısına dön-mediği takdirde evlilik sona erer ve kadın başka biriyle evlenebilir:

��Ccا iM2ار � 2�G �C�) &6 &5��ن 64 <]� �7�� Nن ا)$ de)� #� $(ن $ �q�8ر رR ﴿٢٢٦﴾

226. Eşlerine yaklaşmamaya yemin edenlerin, en fazla dört ay bekleme hakları vardır. Eğer bu süre içinde pişman olup hanımlarına yeniden dönerlerse, elbette Allah çok bağışlayıcı, çok merhametli-dir. Bu çirkin duruma son verdiği için koca bağışlanacaktır. Fakat yemi-ninden döndüğü için yemin kefaretini ödemesi gerekir.

Page 384: 2- BAKARA SURESi

�# ��@ �# ��� Nق $(ن اj ﴾٢٢٧﴿وان @=�4ا ا�}

227. Eğer bu süre içinde eşlerini boşamaya karar verirlerse, şunu hiç unutmasınlar ki, Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir. Buna göre iyice düşünüp doğru karar versinler, eşlerine haksızlık etmesinler. Eğer dört ay içinde eşlerine geri dönmez-lerse, bu süre biter bitmez boşanma otomatik olarak gerçekleşecek ve evlilik sona erecektir. Bundan sonra şayet kadın da isterse, yeni bir mihr ve nikâh ile tekrar evlenebilirler.

Lوء� �9 ip�~ 6C[8>)2 6. 2l& ت)� وا��}

228. Boşanmış kadınlar, başka-sıyla evlenmeden önce tam üç âdet dönemi süresince, kocalarının evinde kendilerini gözeterek bek-lerler.

Page 385: 2- BAKARA SURESi

_� �$ Nا x�O )4 6��*& 6 انC� aD& 'و L�O وا�#�م ا' N)2 645& 6J 6 انC4)qار

Eğer Allah’a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorlarsa, Allah’ın rahimlerinde yarattığını, yani ha-mile veya âdetli olduklarını gizleme-leri onlara helâl değildir.

Kadının, iddet adı verilen bu süreyi beklemesinin amacı, hamile olup olmadığının anlaşılması ve boşan-ma gibi önemli bir konuda kocaya bir kez daha düşünüp kararını gözden geçirme fırsatının verilmesidir. Bo-şanmış kadınlar, bir başkasıyla ev-lenmek için; 1- Âdet görmekte olan-lar üç âdet dönemi, 2- Herhangi bir sebeple âdet olmayanlar üç ay, 3- Hamile olanlar doğum yapıncaya kadar, 4- Kocası ölmüş kadınlar ise

Page 386: 2- BAKARA SURESi

dört ay on gün iddet beklerler. Ger-değe girmeden boşanmış kadınların beklemelerine gerek yoktur, onlar boşanır boşanmaz bir başkasıyla evlenebilirler.

İddet bekleyen kadın, üçüncü âde-ti görmeye başladığı anda boşanma gerçekleşmiş olur ve artık dilediği ki-şiyle evlenmekte serbesttir. İster bir başkasıyla evlenir, isterse —üç talak hakkı da kullanılmamışsa— yeni bir nikâh ve mihr (erkeğin evlilik bedeli olarak kadına verdiği mal veya para) ile eski kocasına geri döner.

�وا _ ذ�+ ان اراد �$ 6 و6C���M2 اxq 2�د L)qjvا

İster bâin (cayılamayan) ister ric’î (cayılabilir) talakla boşanmış olsun, iddet bekleyen kadına açıktan evlilik

Page 387: 2- BAKARA SURESi

teklifi yapmak yahut dünür gönder-mek haramdır. Ancak bu niyetin, üs-tü kapalı olarak kadına hissettirilme-sinde bir sakınca yoktur (Bakara, 2/235). Kadının beklemesi gereken bu süre içinde kocaları barışmak isterlerse, onları geri almaya, ka-dına talip olabilecek diğer erkekler-den daha öncelikli hak sahibidir-ler. Çünkü boşanma henüz gerçek-leşmemiştir. Koca, yeni bir nikâha ve mihre gerek kalmaksızın talaktan dönüp eşini tekrar alabilir. Bu süre zarfında kadın hâlâ kocasının nikâhı altındadır.

u(ل ��ي @�#M��)2 6C�وفh و� و�ap4 6C ا��7 S�# �*q =& �=@ Nوا Liu6 درC#�@﴿٢٢٨﴾

Bilinen adalet ve hukuk kuralları çerçevesinde, kadınların kocaları-

Page 388: 2- BAKARA SURESi

na karşı yükümlülükleri olduğu gibi meşru hakları da vardır. Fa-kat erkeklerin görev ve sorumlukla-rı daha ağır olduğu için, onların ka-dınlar üzerindeki hakları bir dere-ce daha fazladır. Çünkü ailenin ge-çimini sağlamak, yuvayı tehlikeler-den korumak ve benzeri görevler, ruhsal ve bedensel özellikleri itiba-riyle bu göreve daha uygun olan er-keğin omzundadır. Unutmayın; Al-lah azîzdir, tartışmasız yetki ve oto-rite sahibidir, hakîmdir, yersiz ve uygunsuz hüküm vermez, her işi yerli yerince yapar.

&� ا�} ��[G �وف اوM�2 4](ك)$ hن)G jق 4� Lن)[q)2

229. Kocaya, pişman olduğu tak-dirde eşine yeniden dönme imkânı

Page 389: 2- BAKARA SURESi

veren boşama iki defadır. Erkek, birinci ve ikinci boşamadan sonra hanımına geri dönebilir. Bundan sonra ya eşini bir daha boşamadan iyilikle tutmalı, ya da onu üçüncü kez boşadığı takdirde güzellikle serbest bırakmalıdır.

)�#c 6 ���#Gا )� و' &aD �*� ان 7O)Gوا 4� L Nود ا�q )�# �( ا' &� $)Z& ان � ا'

Hanımlarınıza mihr ya da hediye olarak verdiğiniz herhangi bir şeyi, onları boşarken geri almanız size helâl değildir. Ancak, karı kocanın her ikisi de evliliğin devam etmesi hâlinde günaha girerek veya birbirle-rinin hakkının çiğneyerek Allah’ın çizdiği sınırları çiğneyeceklerin-den endişe ediyorlarsa ve bu yüz-

Page 390: 2- BAKARA SURESi

den koca, karısının talebi üzerine onu boşayacaksa, o zaman başka.

#�( q�ود ا3u j$ �N(ح $(ن 8O�� ا' &� L #�( ا$��ت 2"� �$ )�C#�@

Ey İslâm toplumunun hâkimleri, yöneticileri ve aile büyükleri! Bu tür sorunlar yaşayan çiftlerin, evlilikleri devam ettiği sürece Allah’ın çizdiği sınırları çiğneyeceklerinden siz de endişe ederseniz, bu durumda kadının, kendisini boşaması karşılı-ğında kocasına bir bedel ödeme-sinde ikisine de günah yoktur. Kadının erkek gibi doğrudan boşa-ma yetkisi yoktur. Ancak kendi isteği ile evliliği sona erdirmek isteyen ka-dın, evlilik bedelini kocasına iade etmek şartıyla, İslâm’a göre yetkili sayılan hâkim aracılığıyla evliliği so-

Page 391: 2- BAKARA SURESi

na erdirebilir. Bu durumda, kocalık görevini ihmal etmediği hâlde, sırf karısından kaynaklanan sebeplerle eşini boşamak zorunda kalan kişi, karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak, verdiği mihrin bir kısmını veya ta-mamını geri alabilir. Tarafların anla-şamaması durumunda, erkeğe iade edilecek mihr miktarına hâkim karar verir.

$MG j��و (� وM�& 64�q �ود Nود ا�q +�G(���ن T�ا � +A� �Bو)$ N٢٢٩﴿ا﴾

İşte bunlar Allah’ın çizdiği sınır-lardır, sakın onları aşmayın. Kim Allah’ın sınırlarını aşarsa, işte on-lar zalimlerin ta kendileridir.

Evet, kadının bekleme süresi sona erinceye kadar kocası onu boşa-maktan vazgeçip evliliği sürdürme

Page 392: 2- BAKARA SURESi

hakkına sahiptir. Fakat bekleme sü-resi dolduktan sonra pişman olup hanımını geri almak isterse, ancak eşinin rızasıyla ve yeniden nikâh kı-yıp yeni bir evlilik bedeli ödeyerek onunla tekrar evlenebilir. Bu hüküm, birinci ve ikinci boşamalar için ge-çerlidir. Ancak:

�*3G ? �q �M2 64 "� aDG j$ )C �b ن)$3u j$ )C(ح @�#C��( ان �b ن)$ L�هR )uزو

l& L Nود ا�q )�# �( ان &� 3t ان )�Muا

230. Kocası onu üçüncü kez bo-şarsa, bundan böyle kadın başka bir erkekle —formalite icabı değil, gerçek bir nikâhla— evlenmedikçe, bir daha kendisine helâl olmaz.16

16 Üç talakla boşanan bir kadının eşine tekrar dö-nebilmek için bir başka erkekle geçici olarak veya formalite icabı evlenmesi haramdır. Peygamber

Page 393: 2- BAKARA SURESi

Kadının evlendiği bu ikinci kocası da kendi rızasıyla onu boşarsa, şayet eski kocası onu geri almak isterse ve her ikisi de yeniden evlendikleri takdirde Allah’ın sınırlarını koru-yabileceklerine inanıyorlarsa, ka-dının bekleme süresi dolduktan son-ra yeniden evlenmelerinde ikisine de günah yoktur.

���ن M& �م� )C3 #& Nود ا�q +�G٢٣٠﴿و﴾

Bunlar, bilinçli ve duyarlı bir top-lum için, Allah’ın açıkça ortaya koyduğu sınırlar ve yasalardır, sa-kın bu yasaları çiğnemeyin!

6C�u61 ا�(ء $ �[ �� ا�3 �b واذا )$ h�وفM�2 6 �q M�2 6 �*[4�وف او ��

(sav), hülle nikâhı denilen bu ahlaksızca davranışı lanetlemiştir (Tirmizi, Nikâh 28; Nesaî, Talak 13; İbn-i Mâce, Nikâh 33; Dârimî, Nikâh 53).

Page 394: 2- BAKARA SURESi

231. Hanımlarınızı boşadığınız zaman, bekleme sürelerinin so-nuna geldiklerinde ya boşamaktan vazgeçerek onları güzellikle tutun, ya da sürenin sona ermesini bekle-yip güzellikle serbest bırakın.

G�]*� 6 [�ارا �M���وا� وaM8& 64 و' Nوا ا&(ت ا� 7Z �G 'و L"[8> ��t �$ +�ذ�( ا<=ل �#*� و4@ Nا n�M> �واJواذ Pوا= L �"2 �*TM& i�*D�64 ا�*�(ب وا �*#�@

�ا Gوا S�# �� c a*2_ء @ N���ا ان ا� وا@ Nا﴿٢٣١﴾

Haklarını çiğnemek ve kendile-rine zarar vermek için her bekleme süresinin sonuna doğru boşamaktan

Page 395: 2- BAKARA SURESi

vazgeçip sonra yeniden boşamak suretiyle onları alıkoymayın. Kim böyle yaparsa, ancak kendisine zulmetmiş olur. Sakın bu ve ben-zeri davranışlarla Allah’ın âyetlerini hafife almayın! Allah’ın size sun-duğu nimetleri ve öğüt almanız için size bahşettiği kitabı ve hik-meti17 düşünün. Allah’a karşı gelmekten de sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilmektedir.

j$ 6C�u61 ا�(ء $ �[ �� ا�3 �b واذا�� 6 ان &6D*3 ازوا6Cu اذا G�ا[�ا kMG

L�وفM��)2 �C3#2

17 Kitap, Allah’ın emir ve yasaklarını bildiren ilâhî hükümlerdir. Hikmet ise, kitapta yer alan bu hü-kümleri doğru anlayıp pratik hayata uygulama ye-teneğidir ki, bu âyet bağlamında hikmet, Peygam-ber (s)’in Sünnet adı verilen örnek hayatıdır.

Page 396: 2- BAKARA SURESi

232. Kadınlarınızı boşadığınız zaman, bekleme süreleri sona erince, eğer kendi aralarında uy-gun biçimde anlaşırlarsa, anlam-sız bir kıskançlığa kapılıp da onların başka bir erkekle veya daha önceki kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. Yahut ey veliler ve aile büyükleri! Velisi olduğunuz bir kadın boşandığı eski kocasıyla yeniden evlenmek isterse, sakın bu evliliğe mani olmayın.

وا�#�م N)2 645& �*34 ن)J 64 �"2 �@�& +�ذ�� وا<�� M& Nوا L�Cbوا �*� ?Jذ�*� از L�O ا'

���ن MG '﴿٢٣٢﴾

Sizden Allah’a ve âhiret gününe inananlara öğütlenen işte budur. Zira bu, size yakışan en erdemli

Page 397: 2- BAKARA SURESi

ve en temiz davranıştır. Öyleyse, yersiz kıskançlıklara kapılarak Al-lah’ın yasalarını çiğnemeyin. Unut-mayın ki, her şeyi en ince ayrıntısıy-la ve mükemmel biçimde ancak Al-lah bilir, siz bilemezsiniz.

�� وا��ا��ات 4)J ���q 6 6 او'دM]�& Li@)] �6� اراد ان &�� ا��

233. Nikâh altında olsun boşanmış olsun bütün anneler, emzirme sü-resini tamamlamak isteyen koca-ları için çocuklarını tam iki yıl em-zirirler. Çocuğun fizyolojik ve psiko-lojik gelişimi için en uygun emzirme süresi iki yıldır. Bu süre, boşanmış ailelerin çocukları için de geçerlidir. Gerçi boşanma durumunda çocuk öncelikle babaya verilir. Bununla bir-likte, iki taraf da isterse, iki yıl bo-

Page 398: 2- BAKARA SURESi

yunca emzirmesi için çocuk anneye bırakılır. Bu süre zarfında baba ço-cuğu annesinden alamaz. Anne de çocuğunu emzirmekten kaçınamaz. Bu onun için hem bir hak, hem de görevdir. Eşler karşılıklı anlaşıp bu süreyi kısaltabilirler. Fakat çocuğun iki yıldan daha uzun süre emzirilme-si uygun olmaz.

L�وفM��)2 6CG�[J6 وC9ا�����د �" رز ?�و@ �)CM�8� ا' و> z�*G '

Boşanmış kadın çocuğunu emzir-diği sürece, onların yiyecek, giye-cek ve barınma gibi ihtiyaçlarını uygun biçimde karşılamak çocu-ğun babasına düşen bir görevdir. Bununla birlikte, hiç kimse gücü-nün yettiğinden fazlasıyla yüküm-lü tutulamaz.

Page 399: 2- BAKARA SURESi

?�' �kG(ر وا��ة 2��� ( و' 4���د �" 2���ه� و@ ا��ارث ap4 ذ�+�

Ne anne çocuğundan dolayı sı-kıntıya uğratılsın, ne de çocuğun babası. Çocuğunu iki yıl emzirme dışında, onun bakımı, yetiştirilmesi, eğitimi gibi esasen babaya ait olan sorumluluklar anneye yüklenmeme-lidir. Ayrıca, gücünün üzerinde nafa-kayla yükümlü tutularak babaya sı-kıntı verilmemelidir. Bu ihtiyaçları karşılayacak nafaka miktarının belir-lenmesi, takip ve denetimi, İslâmî yönetimin ve mahkemelerin görevi-dir. Baba ne ile yükümlüyse, miras-çılar da aynısıyla yükümlüdür. Baba öldüğü takdirde, onun bu gö-revini mirasçıları üstlenmelidir.

Page 400: 2- BAKARA SURESi

G�اض C34�( وQG(ور $j $(ن ارادا $.(' @6 L)�C#� 3u(ح @

Eğer eşler kendi aralarında da-nışıp anlaşarak henüz iki yıl dol-madan çocuğu sütten kesmeye ka-rar verirlerse, bunun da bir sakın-cası yoktur. Ayrıca, boşanmış ka-dın çocuğunu emzirirken, eski koca-sı ile istişare ederek iki yıl dolmadan çocuğu sütten kesip babasına verir-se, bu da günah değildir.

وان اردG� ان ��M]l[Gا او'د3u j$ �J(ح L�وفM��)2 ��#Gا )� 4 ��� ��#*� اذا �@

وا@����ا ا Nا ا� Gوا � ��ن 2.��MG )�2 Nن ا﴿٢٣٣﴾

Page 401: 2- BAKARA SURESi

Eğer çocuklarınızı başka bir sü-tanneye emzirtmek isterseniz, hak ve adalet ölçülerine uygun olarak ücretini ödediğiniz takdirde, bu-nun da bir sakıncası yoktur. Yeter ki, bütün bunları yaparken Allah’a karşı gelmekten sakının ve Al-lah’ın, yaptığınız her şeyi görmek-te olduğunu ve tüm yapıp ettikleri-nizin hesabını mutlaka soracağını bilin. Dünyanın hukuk ve adalet sis-teminden bir şekilde kaçıp cezadan kurtulabilir veya onları aldatabilirsi-niz. Fakat her şeyi bilen ve gören Allah’tan gizlenemez, O’nu aldata-mazsınız.

KOCASI ÖLEN KADIN İslâm öncesi Arap geleneklerine

göre, kocası ölen kadın bir yıl bo-yunca bakımsız bir hücreye kapanır,

Page 402: 2- BAKARA SURESi

en çirkin elbiselerine bürünür ve ne-redeyse hiçbir temiz şeye el süre-mezdi. Ayrıca gerek kendi akrabala-rı gerek kocalarının yakınları tara-fından ağır baskılara maruz kalırdı. İşte bu soruna çözüm olmak üzere Allah, dul kadının bekleme süresini kısaltarak ve üzerindeki baskıları kaldırarak onun huzur ve güven içinde yeni bir aile hayatına kavuş-masını sağlayan âyetleri gönderdi:

6. 2l& )u�ن 34*� و&7رون ازوا $��& 6& وا��7 6C[8>)2 ارiM2 اCc� و@Q�ا�

234. İçinizden ölen birinin geriye bıraktığı hanımı, evlenmeden, süs-lenmeden ve görücüye çıkmadan kendi başına dört ay on gün bek-ler. Bu süre içinde hem hamile olup olmadığını anlamış, hem de çabu-

Page 403: 2- BAKARA SURESi

cak evlendiği takdirde incinebilecek olan kocasının yakınlarının yaslı duygularını hafifletmiş olur. Yine bu süre içinde renkli ve gösterişli elbi-seler giymemeli, dikkat çekici takılar takmamalı, evlilik teklifi almak arzu-su ile süslenip ortaya çıkmamalıdır. Bu arada koca ölmeden önce, eşinin bir yıllık geçimini sağlayacak miktar-da nafakayı vasiyet etmiş olmalıdır (Bakara, 2/240). Eğer bu vasiyet ya-pılmamışsa, hâkim onun mirasından nafakayı alıp kadına verir.

Bu bekleme süresinin asıl gerek-çesi “kocanın ölümü”dür. Bunun için, kocası ölmüş olan kadın gerdeğe girmiş olsa da olmasa da, âdet gör-se de görmese de, evlenmeden ön-ce dört ay on gün bekler. Eğer kadın hamileyse, çocuğunu doğuruncaya

Page 404: 2- BAKARA SURESi

kadar beklemelidir. Dört ay on gün dolmadan önce doğum yapsa bile, bu süreyi tamamlaması gerekir. Bekleme süresini dilerse kocasının evinde, dilerse başka bir yerde geçi-rebilir.

*#��3u j$ 6C(ح @u61 ا�#�( $(ذا 2 �$ � )�2 Nوا L�وفM��)2 6C[8>ا _� �$ 6�M$

� �O ن���MG﴿٢٣٤﴾

Kocası ölmüş olan kadınlar bu dört ay on günlük bekleme sürele-rini bitirdikleri zaman, artık kendi-leri için mârûf olanı18 yapmaların-dan dolayı ne onlara ne de size bir günah yoktur. Bundan böyle ne

18 Mârûf, Kur’ân ve Sünnet’in onayladığı; bu iki kaynakta açıkça zikredilmediği takdirde akıl, tec-rübe ve sağduyunun benimseyip güzel gördüğü âdet, gelenek ve teamüllere denir.

Page 405: 2- BAKARA SURESi

kendi ailelerinden ne de ölmüş koca-larının akrabalarından hiç kimse on-lara karışamaz. Mümin bir hanıma yaraşır biçimde süslenebilir, yeni ev-lilik teklifi alabilir ve istediği kimse ile evlenebilirler. Bu gibi hususlarda on-ları sakın engellemeye kalkmayın. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.

i{O 64 �"2 ��] �@ )�# �$ �*#�و' 3u(ح @ �* ا< Nا ��@ L�*[8>ا _� �$ ��33Jء او ا) �[ ا�3

� ان J7���و<6C و�*6 ا ا' ' G�ا@�و 6 ���*(ح G���ا M4 '�9�و$(L و' MG=�4ا @�ة ا�3

L"�uا�*�(ب ا ��& ? �q

235. Böyle kocası ölmüş olan ve bekleme süreleri hâlen devam eden

Page 406: 2- BAKARA SURESi

kadınlarla evlenme isteğinizi üstü kapalı olarak onlara bildirmenizde veya içinizde böyle bir niyeti giz-lemenizde size bir günah yoktur. Böyle kadınlarla evlenme isteğinizi, “Seninle evlenmek istiyorum, nikâhına talibim” gibi sözlerle açıkça söylemek caiz değildir. Ancak örne-ğin, “Ben evlenmeyi düşünüyorum” veya “Sen iyi, hoş bir kadınsın” gibi kinaye yoluyla bu niyetinizi onlara bildirebilirsiniz. Sizin iç dünyanızı sizden daha iyi tanıyan Allah, o ka-dınları gönlünüzden geçireceğini-zi bilmekte ve bu doğal tepkinizden dolayı sizi mazur görmektedir. O hâlde, evlilik isteğinizi onlara üstü kapalı olarak bildirebilirsiniz. Fakat onlarla köşe bucakta gizlice bu-luşmak üzere sözleşmeyin. Ancak

Page 407: 2- BAKARA SURESi

bu, onlarla hiçbir şekilde görüşme-yeceksiniz anlamına gelmez. Beşerî ilişkilerin gerektirdiği ölçüde ve İslâm’ın öngördüğü ahlâk ve edep kuralları çerçevesinde onlarla görü-şüp konuşabilir, uygun bir ortamda onlara meşru ve güzel sözler söy-leyebilirsiniz. Bu arada, bekleme-leri gereken süre dolmadan, yani önceki kocalarından hukuken ta-mamen ayrılmadan, aranızda nikâhı kararlaştırmayın. Bu konuyu açık-ça konuşup aranızda evlilik kararı almayın.

�_ ا<7q)$ �*[8روه� �$ )4 ��M& N���ا ان ا�وا@ S�# ��q �8رR N���ا ان ا� ﴾٢٣٥﴿وا@

İyi bilin ki, Allah gönlünüzden geçen her şeyi bilmektedir. O hâlde, O’ndan gelen emirler doğrul-

Page 408: 2- BAKARA SURESi

tusunda yaşayın; günahın ve kötü-lüğün her çeşidinden sakının. Şunu da iyi bilin ki, Allah çok bağışlayı-cıdır, hilm sahibidir. Sonsuz şefka-tiyle kullarına yumuşak ve hoşgörülü davranır. Ceza vermekte acele et-mez, tövbe etmesi için kuluna bir daha, bir daha mühlet verir.

(ء 4( �� �[ �� ا�3 �b ان �*#�' 3u(ح @ �6 �M &�ik و4� ��$ 6C� 8�[�اG 6 او � [�G

236. Kendilerine henüz dokun-madan, yani gerdeğe girmeden ve-ya evlilik bedeli olan mihr miktarını belirlemeden yahut her ikisini de yapmadan hanımlarınızı boşama-nız size günah değildir. Henüz gerdeğe girmeden ve mihr de belir-lemeden eşinizi boşarsanız, gönülle-

Page 409: 2- BAKARA SURESi

rini hoş edecek güzel hediyelerle onları sevindirin.

ه و@�? ا��l 9�ره� 4�(@( @�? ا����� 9�ر � �3[D��ا ?�@ ) �q �وف�M��)2﴿٢٣٦﴾

İmkânları geniş olanlar kendi gücü ölçüsünce, kısıtlı olanlar da yine kendi ölçüsünce teselli edici hediyeler vererek onları faydalan-dırmalıdır. Bu, iyilik ve erdem sa-hibi kimseler için insanî ve ahlâkî bir görevdir.

Koca cinsel ilişkide bulunmadan ve mihr miktarını da belirlemeden eşini boşarsa, teselli edici güzel he-diyelerle onu sevindirmelidir. Cinsel ilişkide bulunduğu, fakat mihr belir-lemediği eşini boşadığı takdirde, sosyal konumu ona benzeyen ka-dınları ölçü alarak ona ortalama bir

Page 410: 2- BAKARA SURESi

mihr vermelidir. Cinsel ilişkide bu-lunduğu ve mihr miktarını da belirle-diği eşini boşarsa, ona mihrin ta-mamını vermelidir. Mihr belirlediği, fakat cinsel ilişkide bulunmadan bo-şadığı kadına gelince:

� 6 و9� [�G ان a9 64 6 ����b وان� ان &z.3$ ik 4( $�[�� ا' ��$ 6C� ��]�$

*(حL وان ي 2#�ه� @�ة ا�3 &�8Mن او &8M�ا ا��7 G 'و L�ى ��3]�ا ا���8MG ak8ا ا9�ب �

� ��ن 2.��MG )�2 Nان ا L�*3#2﴿٢٣٧﴾

237. Eğer mihrlerini kararlaştır-dıktan sonra henüz kendilerine dokunmadan onları boşarsanız, bu durumda mihrin yarısını ver-melisiniz. Ancak boşanan kadın

Page 411: 2- BAKARA SURESi

alacağı mihr hakkından vazgeçerse yahut nikâh bağı elinde olan koca mihrin tamamını eşine bağışlarsa, o zaman başka. Erkek, mihr mikta-rını belirlediği, fakat cinsel ilişkide bulunmadan boşadığı kadına isterse mihrin yarısını değil tamamını vere-bilir. Yahut kadın mihr hakkından vaz geçerse, o zaman hiç mihr ver-meyebilir de. Bu, tamamen karşılıklı rıza ve anlaşmaya bağlıdır. Fakat ey erkekler, sizin kendi hakkınızı ba-ğışlamanız, yani cömertlik edip mih-rin tümünü eşinize bırakmanız, dü-rüst ve erdemli kişilerin özelliği olan takvaya daha uygundur. Her şeyi katı hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirmeyin. Bu kurallara ria-yet etmekle birlikte, zaman zaman alicenaplık göstererek birbirinize

Page 412: 2- BAKARA SURESi

lütuf ve ikramda bulunmayı da ihmal etmeyin. Hiç kuşku yok ki, Allah yaptığınız her şeyi görmek-tedir.

Buraya kadar sayılan toplumsal görevleri, ancak Allah’a karşı sorum-luluğunun idrakinde olan bir ümmet yerine getirebilir. Bu sorumluluğun idrakine ise, en mükemmel şekilde ancak namaz ile ulaşılabilir:

ORTA NAMAZ

� ��ات وا�. �ة ا���}? �T$)qا @�? ا�. � ��>)9 N ٢٣٨﴿و�4�9ا﴾

238. Ey iman edenler! Namazları ve özellikle de orta namazı titizlikle muhafaza edin; yürekten bir saygı ve bağlılıkla Allah’ın huzurunda kıyama durun. Dinin direği olan

Page 413: 2- BAKARA SURESi

namazları, her türlü aşınmaya, yıp-ranmaya, gevşemeye karşı titizlikle koruyun. Namazı mekanik hareket-lere dönüştürmeden, okuduklarınızı anlayıp özümsemeye çalışarak, vak-tinde ve gereği gibi kılın. Özellikle de, iş hayatının insanı en çok meş-gul ettiği, namazın geciktirilmesine, çabucak kılınıp geçiştirilmesine ve hatta terk edilmesine sebep olan va-kitlerdeki namazlara, örneğin, ikindi namazına gereken dikkat ve özeni mutlaka gösterin. Daha da önemlisi, namazınızın, ibadetin bütün güzellik-lerini içinde barındıran, bireyi ve top-lumu her türlü aşırılıktan, kötülükten uzak tutan bir namaz olmasına gay-ret edin. Sizi üstün ahlâkî meziyet-lerle donatarak orta yolu izleyen dengeli, ölçülü, uyumlu, âdil ve iyi-

Page 414: 2- BAKARA SURESi

liksever bir ümmet konumuna yük-seltecek olan bu namazları derin bir bilinç ve duyarlıkla kılarak muhafaza edin.

�ا ا34�� (<(� $(ذJاو ر ')u�$ ��8O ن)$���ن MG ا�>�*G �� )4 �*��@ )�J N�وا اJذ)$

﴿٢٣٩﴾

239. Ama eğer düşman, yırtıcı hayvan, doğal afet ve benzeri önem-li bir tehlikeden korkar da durup namaz kılacak imkânı bulamazsa-nız, o zaman yürüyerek veya bi-nek üzerinde, yani durum neyi ge-rektiriyorsa, gücünüz yettiği kadarıy-la namazınızı kılın (Nisâ, 4/102). Ancak bariz ölüm tehlikesi, düşman-la göğüs göğse çarpışma gibi daha acil ve tehlikeli durumlarda namazı

Page 415: 2- BAKARA SURESi

kazaya bırakabilirsiniz. Bu gibi tehli-keli durumlardan kurtulup güvene kavuştuğunuz zaman, Allah size daha önce bilmediklerinizi nasıl öğrettiyse, siz de namazı güzelce kılarak ve O’nun âyetlerini sürekli gündemde tutarak O’nu öylece anın.

NAFAKA

i #vو �)u�ن 34*� و&7رون ازوا $��& 6& وا��7'زواCu� 4�(@( ا�? ا�D�ل R� اO�اج� $(ن _� �$ 6�M$ )4 _ �$ �*#�3u j$ 6u�O(ح @

�# �*q =& �=@ Nوا L�وفM4 64 6C[8>٢٤٠﴿ا﴾

240. İçinizden, geride hanımla-rını bırakarak öleceklerini düşünen-ler, eşlerinin koca evinden çıkarıl-maya ihtiyaç duymaksızın bir yıl

Page 416: 2- BAKARA SURESi

boyunca geçimlerini sağlayacak kadar nafakayı vasiyet etsinler. Gerçi bu kadınların, sözü edilen bir yıl zarfında kendi arzularıyla kocala-rının evini terk ederek kendileri hakkında hukuk ve ahlâk kurallarına uygun işler yapmalarından —mesela evlenmelerinden— dolayı size bir günah yoktur. Çünkü ko-casının evinde kalmak kadının göre-vi değil hakkıdır ve kadın hakkını kullanıp kullanmamakta özgürdür.

Bu hükümleri iyi belleyin ve harfi-yen uygulayın. Unutmayın ki, bunları size emreden Allah azizdir, hakîm-dir. Sonsuz izzet ve kudret sahibidir, gücüne asla karşı konulamaz. Bu-nunla birlikte, hikmet ve adalet sahi-bidir de. Yaptığını hikmetle, yerli ye-rince ve en sağlam biçimde yapar.

Page 417: 2- BAKARA SURESi

Daima en güzel, en doğru ve en faydalı hükmü verir.

Daha sonra inen ve kadına, ölen kocasının mirasından belli bir pay verilmesini öngören miras âyetleri-nin, bu vasiyet zorunluluğunu kaldır-dığı zannedilmemelidir. Çünkü miras ayrı bir hak, nafaka ayrı bir haktır. O hâlde koca, kendi ölümünden sonra hanımının bu hakkını garantiye al-mak üzere vasiyette bulunmak zo-rundadır. Vasiyet etmemiş olsa bile, hâkim onun mirasından nafakayı alıp kadına vermelidir. Nitekim:

�(ت 4�(ع M��)2�وفL و {��� ?�@ ) �q � � ﴾٢٤١﴿ا���

241. Boşanmış kadınların, ada-let ölçülerine uygun biçimde ko-calarından nafaka alma hakları

Page 418: 2- BAKARA SURESi

vardır. İslâmî ölçülere göre meşru ve yetkili sayılan bir hâkim, eşlerin durumunu ve içinde bulundukları toplumsal şartları göz önüne alarak nafakanın süresini ve miktarını belir-ler. Kadın, bu süre dolmadan evle-necek olursa nafaka sona erer. Ye-me içme, giyinme, barınma gibi ihti-yaçlardan ibaret olan bu hakkı öde-mek ve ödenmesini sağlamak, hak-sızlıktan sakınanların boynunun borcudur.

Sن��MG �*�M� �"G)&ا �*� Nا �& +�7J﴿٢٤٢﴾

242. İşte Allah, düşünüp ibret alabilesiniz diye âyetlerini size böyle açıklıyor.

Aile hayatınızı düzenleyen hüküm-lerden sonra, gelelim toplumsal ha-

Page 419: 2- BAKARA SURESi

yatınızı düzenleyen hükümlerin açık-lanmasına:

ÖLÜM KORKUSU ÖLÜM GETİRİR

İlâhî yasalara göre, büyük tehlike-ler karşısında ölüm korkusuyla pani-ğe kapılarak mücadeleden kaçan toplumlar, çok daha büyük zararlara uğrar, hatta yok olup giderler. Bu gerçeği daha iyi anlamak için, İsrai-loğulları’nın geçmişte yaşadığı şu çarpıcı örneğe kulak verin:

&�u�O 6ا 64 د&(ر � و � ا�� G� ا�? ا��7 �G�4ا ~� Nا �C� ل)$ h7ر ا���تq ا��ف

L� )#qا

243. Binlerce kişi oldukları hâlde, düşman orduları karşısında

Page 420: 2- BAKARA SURESi

paniğe kapılıp ölüm korkusuyla yurtlarını terk eden Yahudilerin ib-ret verici hâline bir baksana! Bu yüzden Allah, hayatın ve ölümün yalnızca kendi elinde olduğunu, do-layısıyla, ölüm korkusuyla görevi terk edenlerin, korktuklarından çok daha büyük felaketlerle yüz yüze ge-leceklerini göstermek üzere, onlara “Ölün!” dedi, ölümlerinden sonra da onları yeniden diriltti. İnsanlık tarihi, ölümden korkarak vatanlarını savunmaktan ve Allah'ın emrini ye-rine getirmekten kaçınan, sürü sürü yurtlarını terk ederek kısa zamanda dağılıp perişan olan; fakat ölümcül tehlikeler karşısında sebat ve kah-ramanlık gösterip direndikleri, canla-rını ve korunması gereken diğer de-ğerleri savundukları zaman Allah'ın

Page 421: 2- BAKARA SURESi

izniyle yeniden hayat bulan nice mil-letlerin örnekleriyle doludur. Demek ki, Allah'ın hükmünden kaçılmaz ve hiç bir zaman O’ndan ümit de kesil-mez. Allah'ın hükmünden kurtulmak için ne ölümden kaçmak ne de ölü-me koşmak akıl işi değildir.

(س و�*6 ا �? ا�3@ ak$ 7و� Nس ان ا) J� ا�3 ﴾٢٤٣﴿' &Q*�ون

Doğrusu Allah, insanlara karşı sonsuz lütuf sahibidir. Böyle çare-lerin tükendiği, artık yaşama imkânının kalmadığı zannedilen an-larda bile yeniden hayat verir. Ne var ki, insanların çoğu, bunca ni-metleri kendilerine bahşeden Rable-rine gereğince şükretmezler.

Nitekim şehit olma arzusuyla sa-vaşan Müslümanlar, sayıca ve si-

Page 422: 2- BAKARA SURESi

lahça kendilerinden daha üstün olan, fakat şehadet bilincine sahip olmadıkları için can derdine düşen, sırf ölmemek için savaşan nice ordu-ları bozguna uğratmışlardır. O hâlde ey inananlar, belâlara uğrayıp dar-madağın olmak istemiyorsanız ölümden korkmayın, aksine:

Nا a# �� _ ��ا $�G)9و �# ��� N���ا ان ا�وا@ �# ��@﴿٢٤٤﴾

244. Allah yolunda malınızla, ca-nınızla savaşın. Yaşama sevgisi ve ölüm korkusu, sizi Allah yolunda sa-vaşmaktan, küfre ve zulme karşı mücadele etmekten alıkoymasın. Şunu iyi bilin ki, ölüm de hayat da Allah'ın elindedir ve Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.

Page 423: 2- BAKARA SURESi

#$ )3[q )]�9 N�ض اي & k(@8" 64 ذا ا��7 Lة� �pJ )$)M]ا � "�

245. Kim Allah’a güzelce bir borç vermek ister ki, Allah da bu borcu ona kat kat fazlasıyla geri ödesin? Her kim ihlas ve samimi-yetle malını, canını ve sahip olduğu diğer nimetleri Allah yolunda feda ederse, Allah bunu kendisine veril-miş bir borç kabul edecek ve bu fe-dakârlığı yapan kulunu, sonsuz cen-net nimetleri ve hoşnutluğu ile ödül-lendirecektir.

hy وا�#" �Mu�Gن �.� و&& N٢٤٥﴿وا﴾

“Allah yolunda harcama yaparsak malımız azalır, fakir düşeriz” diye düşünmeyin. Unutmayın ki, kulların-dan dilediğinin rızkını kısan da,

Page 424: 2- BAKARA SURESi

açan da yalnızca Allah’tır. Ayrıca hepiniz O’na döndürülecek ve ya-pıp ettiklerinizin hesabını mutlaka vereceksiniz.

TÂLÛT ve CÂLÛT

�ا �_ ا�� �32 64 j��ا�? ا �G ��ا �M2 64 a& ء� )*�4 )3� �M2ا �C� _W?��4 اذ 9(��ا �3L 9(ل a @]#�� ان Nا a# �� _ �$ aG)>

��اL 9(��ا و4( ��3( G)G '�(ل اا� �*#�@ %�J �Oا �و9 Nا a# �� _ �$ aG)> '3( 64 اu

L)3�)�32د&(ر<( وا

246. Musa’dan sonraki dönemde yaşayan İsrailoğulları’nın ileri ge-lenlerinin korkaklıklarına, nefse ta-

Page 425: 2- BAKARA SURESi

pınmalarına ve disiplinsizliklerine bir baksana:

Milattan Önce 1000 yıllarında Amalikalılar İsrailoğulları'na saldır-mış ve Filistin'in büyük bölümünü ele geçirmişlerdi. Hani onlar, Sa-muel adındaki Peygamberlerine peygamberliği öğretircesine, “Bize diğer milletlerde olduğu gibi bir hü-kümdar tayin et de, onun önderliği altında Allah yolunda savaşalım.” demişlerdi. Oysa böyle cüretkâr bir tavırla Peygamber’e talimat verme-leri değil; onun emir ve talimatlara uymaları gerekiyordu. Zira savaş-maları gerekseydi Peygamber onla-ra bunu zaten emredecekti.

İsrailoğulları’nın daha önceki dö-nekliklerini gayet iyi bilen ve onların bu savaşma niyetlerinin altında da

Page 426: 2- BAKARA SURESi

Allah rızasından başka şeylerin yat-tığını sezinleyen Peygamberleri, “Ya size savaş emredilir de sa-vaşmazsınız?” dedi. Buna karşılık onlar:

“Bizler düşman tarafından yurtla-rımızdan çıkarılmış, çoluk çocu-ğumuzdan ayrı bırakılmışken ne diye Allah yolunda savaşmayalım ki?” dediler. Bunu söylerken, aslın-da Allah’ın adının yücelmesi ve dini-nin yeryüzüne egemen olması için değil; topraklarını, ailelerini, menfa-atlerini korumak ve düşmandan inti-kam almak için savaşmak istedikle-rini itiraf ediyorlardı. Allah da onları imtihan etmek ve bu küstahça tavır-larından dolayı cezalandırmak üze-re, Peygamberine onların isteğini kabul etmesini vahyetti.

Page 427: 2- BAKARA SURESi

j# ���#C� ا��(ل G���ا ا' 9@ %�J ) ��$)2 �# ��@ Nوا L�C34 � ���) T�﴿٢٤٦﴾

Fakat onlara savaş emredilince, içlerinden pek azı hariç, Allah’ın emrinden yüz çevirdiler. Fakat Al-lah, zalimleri çok iyi bilmektedir ve hak ettikleri cezayı onlara mutla-ka verecektir. Demek ki, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için değil de kişisel çıkarları korumak veya düşmandan intikam almak amacıyla yola çıkanlar, sıkıntılarla yüz yüze gelir gelmez mücadeleyi terk ede-ceklerdir.

İsrailoğulları’nın istedikleri hüküm-darın nasıl tayin edildiğine ve Al-lah’ın emrinden nasıl yüz çevirdikle-rine gelince:

Page 428: 2- BAKARA SURESi

� �*� b(��ت M2 �9 Nان ا �C #> �C� و9(ل 6D>3( و#�@ +�? &*�ن �" ا�� ��ا ا< �)9 L)*�4

L64 ا��(ل iM� 34" و�� &5ت +���)2 xqا

247. Peygamberleri onlara, “Al-lah size hükümdar olarak Tâlût’u seçti.” dedi. Onlar, “Biz bu göre-ve ondan daha lâyık olduğumuz hâlde, o bizim başımıza nasıl hü-kümdar olabilir? Üstelik onun ma-lı mülkü de yok!” diye itiraz etti-ler.

_$ i{[2 وزاده �*#�@ "#8{vا N9(ل ان ا �M�ا Nوا Lء) �Q& 64 "*�4 _ �G5& Nوا L�[m�وا �

�# �� ﴾٢٤٧﴿وا�� @

Page 429: 2- BAKARA SURESi

Peygamber, “Doğrusu onu size hükümdar olarak ben değil, bizzat Allah seçti ve hem bilgi hem de beden gücü bakımından onu he-pinizden üstün kıldı. Allah mülkü-nü, yani yeryüzünde egemenlik güç ve yetkisini kullarından dilediğine verir. Allah’ın lütuf ve merhameti pek geniştir, O her şeyi bilendir. Kimlerin hükümdarlığa layık olup olmadığını da çok iyi bilir. İşte her şeyi bilen Allah, sıradan bir köylü çocuğu olmakla birlikte, yönetim ve savaş tekniğini çok iyi bilen ve aynı zamanda güçlü bir cengâver olan Tâlût’u size hükümdar olarak seçti.” dedi.

�*#G)& ان � �"*�4 i&ان ا �C #> �C� و9(ل(�2ت i �4 ا�� *� و2# i3# 64 ر2 �*� "# �$ )

Page 430: 2- BAKARA SURESi

�Li*A ان G�ك ال �4�? وال �ون ��" ا���DG S� �3454 ��3J ان �*� i& _ ذ�+ ' �$﴿٢٤٨﴾

248. Peygamberleri, sözlerine devamla onlara dedi ki: “Onun hükümranlığının alâmeti, öteden beri savaşırken yanınızda bulundur-duğunuz, fakat uzun zaman önce düşmanın eline geçmiş olan kutsal sandığın onun vasıtasıyla size ulaşması olacaktır. Meleklerin yönlendirdiği sürücüsüz bir arabanın taşıdığı o sandığın içinde, Rabb’inizden müminin kalbine gü-ven ve cesaret veren bir sekine, bir gönül ferahlığı ve Musa ile Harun ailesinden kalan bazı önemli eşya-lar, kutsal emanetler ve hatıralar vardır. O sandığın bu şekilde size getirilmesi, kalplerinizin huzur ve

Page 431: 2- BAKARA SURESi

güvenle dolmasını sağlayacaktır. Eğer gerçekten inanıyorsanız, bu aynı zamanda, Tâlût’un komutanlığı konusunda sizin için kesin bir işa-ret ve apaçık bir delildir.” Böylece, sözü edilen sandık geldi ve Tâlût komutan olarak ordunun başına geçti.

( $.b a(��ت �3m�)2د� 9(ل ��$ Nان ا ��C32 �*# ���4 6�$ �_ �34 �#� c�ب 34" $

i$�R فlRا' 64 ا _� �34 " >)$ "�M{& �� 64و L�C34 j# ��� $�2�Qا 34" ا' 9 2#�ه�

249. Tâlût ordusuyla yola çıkın-ca, “Allah sizin sadakat ve sabrını-zı bir ırmakla imtihan edecektir. Kim o ırmağın suyundan kana kana içerse benden değildir. Kim onun

Page 432: 2- BAKARA SURESi

suyundan içmez de sadece bir avuç dolusu ile yetinirse, işte o bendendir. Yani beni seven ve emirlerime uyan disiplinli bir asker-dir.” dedi. Fakat ırmağa varır var-maz, içlerinden pek azı hariç, Tâlût’un emrini hiçe sayıp o ırmağın suyundan doya doya, kana kana iç-tiler.

i9)b ' 9(��ا �"M4 6 ا�34ا& ( u(وزه � وا��7 ��$�ن 3T& 6& L 9(ل ا��7 �3( ا�#�م m2(��ت و�3uده�

�N�9ا اj4 �C J iA$ n� ا<�R i�# ��9 iA$ 64 L Nة 2(ذن ا� �pJ 6& ��2) 4� ا�. N٢٤٩﴿وا﴾

Nihayet, Tâlût ve beraberindeki müminler ırmağı geçince, emre karşı gelerek o sudan doyasıya iç-miş olanlar, “Bu gün Câlût ve or-

Page 433: 2- BAKARA SURESi

dusuna karşı savaşacak gücümüz yok!” dediler. Ölümden kaçmanın mümkün olmadığını, bugün savaşta ölmeseler bile başka bir gün mutlaka öleceklerini ve Mahşer Günü Al-lah’ın huzuruna çıkacaklarını bi-len müminler ise, “Arkadaşlar; kendilerini süper güç zanneden bu kâfir orduları karşısında asla korku-ya kapılmayın! Nice küçük ve inançlı topluluklar vardır ki, büyük fakat inançtan yoksun dev gibi ordu-ları Allah’ın izniyle bozguna uğ-ratmıştır. Zorluk ve sıkıntılar karşı-sında dayanır, direnç gösterir, inan-cınızı kaybetmeden mücadele de-vam ederseniz, Allah’ın izniyle zafer bizim olacaktır. Hiç kuşkusuz Allah, sabredenlerle beraberdir.” dedi-ler. Onların bu konuşması, korku ve

Page 434: 2- BAKARA SURESi

ümitsizliğe kapılan müminlerin kalp-lerine yeniden kuvvet ve cesaret verdi.

( 2�زوا �m(��ت و�3uده� 9(�� �3( ا$�غ او�� ر2 ?�n ا9�ا34( وا<.�<( @ �v )3#|ا و~@

L6& ﴾٢٥٠﴿ا��م ا�*($��

250. Böylece müminler Câlût ve ordusuyla karşılaştıklarında, “Ey Rabb’imiz, bu çetin imtihanda üze-rimize sabır yağdır, zorluklar karşı-sında bize dayanma gücü bahşet! Dizimize derman, yüreğimize cesa-ret vererek adımlarımızı sağlam kıl ve bu inkârcı topluluğa karşı bize yardım eyle!” diye dua ettiler.

Page 435: 2- BAKARA SURESi

�N�4 � 2(ذن ا=C$ ت��)u د dداو a�9و "#Gوا i�*D�وا +� ا�� Nا Lء) �Q& ) �4 "� � و@

251. Nihayet Allah’ın izniyle on-ları bozguna uğrattılar ve o sırada genç bir asker olan Davud, teke tek çarpıştığı Câlût’u sapan taşıyla öl-dürdü. Daha sonra Allah ona hü-kümranlık kudreti ile hikmet bilgisi bahşetti ve ona dilediği şeyleri öğretti. Allah Davud’a, madenleri iş-leyip zırh örme, dağlara ve kuşlara hükmetme, güzel ses ve nağmelerle âyetler okuma, yerinde ve doğru hü-küm verme, güzel ve etkileyici ko-nuşma gibi bilgi ve yetenekler bah-şetti. O halde, Allah yolunda müca-deleyi asla terk etmeyin, unutmayın ki:

Page 436: 2- BAKARA SURESi

M� �8]�ت 2 �CkM2 س) ا�3 Nو��' د$� ا� ا'رض ���)M�ا ?�@ ak$ ذو Nو�*6 ا

﴿٢٥١﴾

Eğer Allah insanların bir kısmıy-la diğer bir kısmını bertaraf et-memiş olsaydı, yani adaleti gerçek-leştirmek isteyen iyi insanlara, zalim-lere karşı savaşma yetki ve görevini vermeyip insanları birbirlerine karşı savunmasız bırakmış olsaydı, dün-yada haksızlık ve zulüm egemen olur, yeryüzü fesada boğulurdu. Fakat Allah, tüm varlıklara karşı lütuf sahibidir. Bu lütfunun tecellile-rinden biri de, hak ve adaletin ege-men olması için zalimlere karşı sa-vaşa izin vermesidir.

Page 437: 2- BAKARA SURESi

+ L وا< xD�)2 +#�@ ) ���> Nا&(ت ا +�G � �� ﴾٢٥٢﴿�6� ا����

252. İşte bunlar Allah’ın âyetle-ridir; onları sana hak olarak oku-yoruz. Hak ve hakikat ile tam bir uyum içinde olan bu mesajları, doğ-ruyu ve gerçeği ortaya koymak üze-re sana bildiriyoruz. Çünkü ey Mu-hammed, elbette sen, Allah tarafın-dan gönderilmiş elçilerdensin.

2 )3� k$ a� �+ ا��G �C34 W�M2 ?�@ �CkM )3#Gوا Lت)uدر �CkM2 �$ور Nا � �J 64�<(ه 2�وح 3(ت وا& ##]? ا62 4�&� ا� �@

Lس�ا�

Page 438: 2- BAKARA SURESi

253. O elçiler ki, biz onların bir kısmını diğerlerine üstün kıldık. Peygamberlerden her birine, diğer-lerinden farklı üstün özellikler bah-şettik. Onlardan kimi var ki, Allah kendisiyle aracısız ve perdesiz ola-rak konuşmuştur. Nitekim Allah Musa ile böyle konuşmuştu. Kimini de Allah daha başka üstünlük ve derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya da beşikte iken konuş-ma, ölüleri diriltme, hastalara şifa verme gibi apaçık mucizeler verdik ve onu Kutsal Ruh Cebrail’in vahiy ve ilham gücü ile destekledik.

64 � �M2 64 6& 4( اa��9 ا��7 Nء ا) �c ��و �CGء)�u )4 �M2 �8ا��O3(ت و�*6 ا # ا�

L�8J 64 �C3464 ا64 و �C3�$

Page 439: 2- BAKARA SURESi

Gerçi Allah insanların iradelerini ellerinden alıp onları zorla Hak Dine boyun eğdirmeyi dileseydi, o pey-gamberlerden sonrakiler, kendile-rine apaçık mucizeler geldikten sonra ayrılığa düşüp birbirleriyle savaşmazlardı. Fakat Allah onları seçimlerinde serbest bıraktı. İçlerin-den bir kısmı, kendilerine bahşedilen bu özgürlük ve iradeyi kötüye kulla-nınca ayrılığa düştüler ve böylece kimileri inandı, kimileri inkâr etti.

�c ��او�� 4( ا9�� N4( (ء ا aM8& Nو�*6 ا S�& ��&﴿٢٥٣﴾

Evet; Allah dileseydi, tabii ki bir-birleriyle çatışmazlardı; fakat Al-lah sizin sınırlı bilginiz ve arzularınız doğrultusunda değil, sonsuz ilim ve hikmeti gereğince dilediğini yapar.

Page 440: 2- BAKARA SURESi

Elbette Allah dileseydi bütün insan-ları zorla imana getirir ve aralarında-ki çatışmaları durdurabilirdi. O za-man hiç kimse O'nun peygamberleri aracılığıyla gönderdiği hidayetten yüz çeviremezdi. Fakat insanları be-lirlenmiş bir yoldan gitmeye zorla-mak, O'nun dileği değildir. Zira O, insanı yeryüzüne imtihan etmek için göndermiştir. Eğer insandan bu dav-ranış özgürlüğü kaldırılsaydı, imti-han anlamını yitirir ve insanın me-leklerden, hayvanlardan ve bitkiler-den farklı irade sahibi bir varlık ola-rak yaratılmasının bir anlamı kal-mazdı.

Page 441: 2- BAKARA SURESi

64 �J)39رز ) ��ا ا<8�ا 4� &6 ا34 C( ا��7 �( ا& &i و' �O 'و "# a ان &(G_ &�م ' #2� $�9

(���ن T�وا�*($�ون � ا Li@)8c﴿٢٥٤﴾

254. Ey inananlar! Hiçbir pazar-lığın, dostluğun, iltimas ve aracılı-ğın olmadığı o dehşet verici Gün gelip çatmadan önce, size verdi-ğimiz nimetlerden bir kısmını Allah için fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine harcayın! Unutmayın ki, Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetleri O’nun yolunda harcamaktan kaçı-nan nankörler, zalimlerin ta kendi-leridir! Demek ki, bütün sapmaların, zulüm ve haksızlıkların temelinde insanların Allah’ı gereğince tanıya-mamaları yatmaktadır. O hâlde,

Page 442: 2- BAKARA SURESi

Rabb’inizi sizlere tanıtan şu müba-rek âyetleri can kulağıyla dinleyin:

ÂYETE’L-KURSÎ

i3� 7هO)G ' م�� '� ا�" ا' �� ا�D_ ا�# Nا Lو' <�م

255. O Allah ki, O’ndan başka ilâh yoktur. O, bütün evrenin hâkimi ve mahlûkatın biricik ilâhı, kulluk ve itaate lâyık yegâne ilâh, mülkün tek sahibi olan Allah'tır. Hiç kimse hâki-miyetinde, otoritesinde, mülkünde ve yönetiminde O'na ortak değildir. O, İsa Peygamber'den sonra kilise çev-releri tarafından uydurulan Teslis (üçlü ilâh) inancında olduğu gibi üç ayrı tanrıdan ibaret değildir. Yahudi-lerin Tevrat’a karıştıkları bâtıl inanç-larda olduğu gibi zayıflık ve sınırlılık-

Page 443: 2- BAKARA SURESi

lara sahip eksik ve muhtaç bir tanrı da değildir.19 O hâlde insan sadece Allah’a kulluk etmeli, yalnızca O’nun sözlerini dinlemeli ve ancak O’nun rızasını kazanmak için çalışmalıdır.

O Allah ki, Hayy’dır. Daima diridir ve hayatın biricik kaynağıdır. Kayyûm’dur. Kâinatın nizamını elinde bulunduran, bütün varlıkları koruyup gözeten, yöneten ve yön-lendirendir. Bütün mahlûkat, O’nun kudret ve iradesiyle varlık ve intiza-mını sürdürmektedir.

Ne bir uyuklama tutar O’nu, ne bir uyku. O’nun mevcudat üzerin-deki hüküm ve otoritesi sınırsız; lü-tuf, rahmet ve bereketi kesintisizdir.

19 Örneğin Tevrat’ta şöyle der: “Yedinci güne ge-lindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi ve yaptığı işten o gün dinlendi.” (Tekvin, 2/2) “O za-man Rab uykudan uyanır gibi, şarabın rehavetin-den ayılan bir yiğit gibi oldu.” (Mezmurlar, 78/65)

Page 444: 2- BAKARA SURESi

Her an her şeyi görmekte, denetle-mekte ve yönetmektedir.

L��ات و4( $_ ا'رض �" 4( $_ ا�]

Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. Kâinatta var olan her şeyin yaratıcısı ve sahibidir.

L � ا' 2(ذ<"� ي &8Q� @3�ه 64 ذا ا��7

O’nun izni olmaksızın, huzurun-da kim şefaat edebilir? O affetmeyi dilemedikçe, günahkârları azaptan kim kurtarabilir? Cehennemi hak eden zalimlerin cezadan kurtarılma-sı için kim iltimas ve aracılık edebi-lir? Evrenin Hâkim’inin izni olmaksı-zın hiçbir peygamber, hiçbir melek ve hiçbir aziz O'nun önünde bir tek söz bile söyleyemeyecektir.

Page 445: 2- BAKARA SURESi

��C8�O )4و �C& �� 4( 2� ا&��M& ن�{# �D& 'و(ء� �c )�2 'ا � �"�� Q2_ء 64 @

O, kullarının önlerinde ve arkala-rında olan her şeyi bilir. Onların geçmişte ve gelecekte, yaptıkları ve yapacakları, bildikleri ve bilmedikleri, açıkladıkları ve gizledikleri, yapıp gönderdikleri ve geride bıraktıkları her şeyi bilir. Oysa onlar Allah’ın ilminden, O’nun dilediğinden başka hiçbir şey kavrayamazlar. İnsan Allah’ın ilminden, ancak O’nun izin verdiği kadarını bilebilir. Allah insana, yeryüzü halifeliği için ihtiyaç duyacağı bazı evrensel ka-nunları, enerjileri ve güçleri keşfet-mesine imkân tanımıştır. Bununla birlikte insanın içinde yaşadığı kâinat hakkındaki bilgisi, bilmedikle-

Page 446: 2- BAKARA SURESi

rine oranla milyonda bir mesabesin-dedir.

��ات وا'رض� " ا�] #��J ��و

O’nun Kürsü’sü, gökleri ve yeri kuşatmıştır. Sonsuz kudret ve hü-kümranlığı bütün kâinatı kapsamak-tadır.

�)�CT8q ده d5& 'و

Bunların korunup gözetilmesi O’na asla ağır gelmez.

�# �TM�ا _�M�٢٥٥﴿و � ا﴾

Yüce ve büyük olan ancak O’dur. Gerçek anlamda yücelik, ulu-luk ve azamet sadece O’na aittir.

İşte insanlık, Allah’ı bu vasıflarıyla tanımadığı ve O’nun gönderdiği Son Mesaj’a iman etmediği sürece, asla kurtuluşa ulaşamayacaktır. Bunun

Page 447: 2- BAKARA SURESi

için ey müminler, insanları açık ve ikna edici delillerle hak dine davet etmelisiniz. Fakat çağrınızı kabul etmedikleri takdirde, iman etmeleri için onlara baskı ve zorlamada bu-lunmamalısınız:

DİNDE ZORLAMA YOKTUR

c� 64 ا�1_� ا�� �G �9 6& '� اJ�اه $_ ا���

256. Dinde zorlama yoktur. Baş-kalarının hakkını açıkça çiğnemedik-leri sürece, insanlar diledikleri dini veya hayat tarzını seçip uygulamak-ta özgür bırakılmalı ve hiç kimseye herhangi bir din, mezhep veya ideo-lojiyi kabul veya reddetme konusun-da baskı yapılmamalıdır. Ancak kişi özgür iradesiyle İslâm’ı kabul ettiği takdirde, bir inanç sistemi ve yaşam tarzı olan bu dinin gereklerini yerine

Page 448: 2- BAKARA SURESi

getirmekle elbette yükümlüdür. Ger-çekler açıkça anlatılıp zihinler aydın-latıldıktan sonra, her insan kendi özgür iradesiyle bir tercihte bulunur ve bunun sorumluluğunu da yine kendisi taşır. Çünkü doğru yol, eğri yoldan tamamen ayrılıp açıkça or-taya konmuştur. Buna göre, size düşen hak dini güzelce tebliğ et-mektir.

�$ N)2 645&ت و�R) {�)2 �8*& 6�$ ا���]+ M�)2�وة ا��~?� ' ا<8 Nوا L)C� م).

�# ��@ �# ���﴿٢٥٦﴾

Artık her kim, kelime-i tevhidin ilk rüknünde ifade edildiği gibi, Allah’ın otoritesini ve hükümlerini hiçe sayan insan ve cin şeytanlarının egemenli-ğini, yani tâğûtları inkâr eder (Lâ

Page 449: 2- BAKARA SURESi

ilâhe�) ve hayatın her alanında tek egemen güç olarak Allah’a inanırsa (�illallah), kopmak bilmeyen sa-pasağlam bir kulpa tutunmuş olur. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi işitendir, bilendir.

Evet, insanlar iman edip etmemek-te serbesttirler, fakat şunu iyi bilme-lidirler ki:

و� N6 ا�34ا� ا& ��(ت _ ا��7 T�64 ا �Cu�Z& Lر� ا�? ا�3

257. Allah, inananların koruyu-cusu, yardımcısı, rehberi, dostu ve velisidir. Onları zulüm, cehalet ve dalâlet karanlıklarından ilim, iman ve hidâyet aydınlığına çıkarır.

Page 450: 2- BAKARA SURESi

J 6& (�Rت� وا��7 �وا او�#�(Be � ا�} �8

Lت)�� T�ر ا�? ا� �C>�u�Z& +A� 64 ا�3 �Bاو Sون��)O )C# (ر� � $� ﴾٢٥٧﴿اDv(ب ا�3

İnkâr edenlere gelince, onların velisi de Allah’ın otoritesini ve hü-kümlerini hiçe sayarak kendilerini ilâhlaştıran insan ve cin şeytanları, yani tâğûtlardır. Bu azgın şeytanlar, onları aydınlıktan karanlıklara sü-rüklerler. İşte bunlar cehennem halkıdırlar ve sonsuza dek orada kalacaklardır.

Mümin ile kâfiri daha iyi tanımak üzere, şu yaşanmış örneğe kulak verin:

Page 451: 2- BAKARA SURESi

İBRAHİM ve NEMRUD

"#Gان ا � �" _ ر2 �$ �# ي �q(ج ا2� � ا�� G� ا�? ا��7 W+� ا�� Nا

258. Allah kendisine hükümdar-lık verdi diye O’nun bahşettiği zen-ginlik ve güçle şımarıp azgınlaşarak Rabb’i hakkında İbrahim’le tar-tışmaya girişen Nemrut adındaki adamın hâline bir baksana:

#n� 9(ل ي &D_� و&�� _ ا��7 #� ر2 اذ 9(ل ا2� � Ln#4وا �_qا B)>ا

Hani İbrahim, “Benim Rabb’im tüm canlılara hayat veren ve za-manı gelince onları öldürendir. Ha-yatın ve ölümün sahibi olan Allah’a iman ve itaat etmelisin!” demişti. Nemrut, “Ben de tıpkı senin Rabb’in

Page 452: 2- BAKARA SURESi

gibi diriltir ve öldürürüm!” dedi. Sonra güya iddiasını ispatlamak için, ölüm cezası almış iki mahkûmu zin-dandan çıkarttı. Birini öldürdü, diğe-rinin de hayatını bağışladı.

9 64 �� Q�)2 _ �G)& Nن ا)$ �# (ل ا2� �ي ا�Q��ق $(ت C2( 64 ا�1��ب $nC ا��7

L�8J �� ���) T��م اي ا��C& ' N٢٥٨﴿وا﴾

Buna karşılık İbrahim, onunla kı-sır tartışmalara hiç girmeden:

“Peki, Allah güneşi doğudan ge-tirir; haydi sen de ilah olduğunu id-dia ediyorsan onu batıdan getirse-ne!” deyince, o inkârcı İbrahim’e verecek bir cevap bulamadı, şaşırıp kaldı. Allah, hakikati bile bile red-deden böyle zalimleri asla doğru yola iletmez.

Page 453: 2- BAKARA SURESi

İkinci örneğe gelince:

YÜZ YIL SONRA DİRİLEN ADAM

?�@ i&و)O _ و i&�9 ?�ي 4� @ �7�)J او �)CG�4 �M2 N7ه ا �_D& ? @�وCc(� 9(ل ا<

259. Yahut hakikate ulaşmak için çaba harcayan, doğruyu görünce de inat etmeden hakka teslim olan şu kimsenin misâline ibretle bir bak, bir düşünsene: Hani o, altı üstüne gelmiş ıssız bir şehrin yanından geçerken, kendi kendine, “Bütün bunlar ölüp gitmişken, Allah hep-sini yeniden nasıl diriltecek aca-ba?” dedi.

Page 454: 2- BAKARA SURESi

M2 �~ م)@ i�)4 Nا "G)4)$ L"p Lnp� �J 9(ل np� a2 9(ل L�م& �M2 4�( او& np9(ل �

i�)4 @(م $(<T� ا�? Mb(4+ وc�ا2+ �� i&ا +�Mm3�رك و)�q ?�ا �T>وا �" 3[�&

3> z#J م)TM�ا�? ا �T>س وا) 3�� �~ ) =Q L)�D� ) �[*>

Bunun üzerine Allah onu derhâl öldürdü ve tam yüz yıl sonra ye-niden dirilterek, “Söyle bakalım, sence ölü vaziyette kaç yıl kaldın?” diye sordu. Adam, “Olsa olsa bir gün, ya da birkaç saat kalmışım-dır!” dedi. Allah buyurdu ki:

“Hayır, aslında yüz yıl kaldın. Fakat yiyeceğine ve içeceğine

Page 455: 2- BAKARA SURESi

baksana, daha bozulmamışlar bi-le. Bir de şu etleri çürümüş, kemik-leri dağılmış eşeğine bak! İşte bü-tün bunları, seni insanlığa sınırsız kudretimizi gösteren bir mucize, bir ibret belgesi kılmak için yaptık. Şimdi o çürümüş kemiklere bir bak; nasıl onları üst üste yerleşti-riyor, sonra da üzerlerine et giydi-riyoruz!”

�"� 9(ل �G ) ���? c aJ_ء $@ Nان ا ��ا@ �& ��9﴿٢٥٩﴾

Nihayet, ölüm ötesi hayat ile ilgili hakikat ona apaçık belli olunca, “Artık kesinlikle anladım ki, Al-lah’ın her şeye gücü yetermiş!” dedi.

Demek ki Allah sizden körü körüne iman etmenizi değil, vahyin ışığında

Page 456: 2- BAKARA SURESi

aklınızı kullanarak ve tüm kalbinizle ikna olarak inanmanızı istiyor. Bakı-nız, imanın sembolü olan atanız İb-rahim, size bu konuda nasıl yol gös-teriyor:

İBRAHİM ve DÖRT KUŞ

L?G���ا _DG z#J _ #� رب ار<� واذ 9(ل ا2� �

260. Hani bir vakit İbrahim, “Ey Rabb’im, ölüleri nasıl dirilteceğini bana göster!” demişti.

_L 9(ل ا ��9 و�� L645G 9(ل 2�? و�*6 �#}��

Allah, “Yoksa yeniden dirilişe inanmıyor musun ey İbrahim?” dedi. İbrahim, “Elbette inanıyo-rum; fakat kalbimin iyice yatış-ması için bunu gözlerimle görmek istedim ya Rab!” diye cevapladı.

Page 457: 2- BAKARA SURESi

� $.� 6 ا�#+ ~� 9(ل $7Z ارiM2 64 ا�} 6C@ءا ~� اد=u 6C34 au aJ ?�@ aMuا

S�# �*q =& �=@ Nان ا ��L)#M� +3# وا@ �G)&﴿٢٦٠﴾

Bunun üzerine, Allah buyurdu ki:

“Öyleyse dört tane kuş yakala ve onları iyice kendine alıştır. Sonra bu kuşları kesip parçalara böl ve her bir parçasını birer tepeye bırak. Ardından da onları çağır, Allah’ın izniyle hepsi dirilecek ve hız-la koşarak sana gelecekler. Şunu iyi bil ki, Allah sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.”

Evet, tüm evreni şaşmaz bir ölçü ve mükemmel bir uyum içinde yara-

Page 458: 2- BAKARA SURESi

tan sonsuz hikmet ve adalet sahibi Allah, elbette insanları öldükten son-ra yeniden diriltecek ve iyileri cenne-te, kötüleri de cehenneme göndere-cektir. Böylece zalimlerin kötülükleri yanlarına kalmayacak, iyilik yapanla-rın iyilikleri de boşa gitmeyecektir. O halde, yeryüzünde ezilen, hakları çiğnenen çaresiz ve yoksul insanla-rın kurtuluşu için Allah yolunda har-cadığınız hiçbir malın, hiçbir emeğin boşa gitmeyeceğinden emin olun:

ALLAH YOLUNDA İNFAK

Nا a# �� _ �$ �C�ن ا4�ا�6 &83& ap4 ا��7 aJ _ �$ a2)3� �� n�i ا< q ap�J

Li q i�)4 i�3�

Page 459: 2- BAKARA SURESi

261. Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, tıpkı buğ-day tohumu eken bir çiftçinin du-rumuna benzer: Toprağa atılan bu tek tohum, her başağında yüz buğday tanesi olmak üzere tam yedi başak filiz verecektir. Yani Al-lah yolunda harcama yapan kişi de mükâfatını en az yedi yüz katıyla alacaktır.

وا�� @ Nوا Lء) �Q& 6�� z@)k& Nوا �# ��﴿٢٦١﴾

Hatta Allah, dilediğine bundan kat kat fazlasını da verir. Çünkü Allah, lütuf ve merhametiyle sınır-sızdır, her şeyi bilendir.

Page 460: 2- BAKARA SURESi

' �~ Nا a# �� _ �$ �C�ن ا4�ا�6 &83& ا��7( و'� اذ�ى �( ا<8�ا �34 �Mن 4�& � � �uا �C

��C و' O�ف @�#C� و' � &D=<�ن @3� ر2﴿٢٦٢﴾

262. Mallarını Allah yolunda harcayan ve bu harcamalarının ardından yaptığı iyilikleri başa kakmayan, gönül incitmeyen kim-seler var ya, işte Rableri katında onlara nice ödüller vardır. Ve He-sap Günü’nde onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüleceklerdir.

)�CM�& i9�v 64 �O �وف و814�ةM4 9�ل �# ��q _3R Nوا L٢٦٣﴿اذى﴾

Page 461: 2- BAKARA SURESi

263. Gönül alıcı tatlı bir söz söy-lemek veya bir kimsenin ayıbını ör-tüp kusurunu bağışlamak, peşin-den başa kakma ve incitme gelen bir sadakadan daha değerlidir. Öyle ya, Allah hiç kimseye ve hiçbir şeye muhtaç değildir; her bakımdan sınırsız kudret ve zenginlik sahibi-dir. Dolayısıyla, sizin vereceğiniz sadakalara da elbette ihtiyacı yoktur. Bununla birlikte halimdir, kullarına ceza vermekte acele etmez, sonsuz şefkatiyle yumuşak davranır. O hâlde, siz de Allah’ın kullarına mer-hametli, tatlı dilli ve güler yüzlü dav-ranın:

Page 462: 2- BAKARA SURESi

9�v ا��{G ' 6 ا�34ا& C( ا��7 �( ا& & �*G)(س �(ء ا�3 ي &x83 4(�" ر� �7�)J 2(�6� وا'ذى�

L�O وا�#�م ا' N)2 645& 'و

264. Ey inananlar! Sadakalarını-zı ve yaptığınız iyilikleri, onları in-sanların başına kakarak, gönül in-citerek boşa çıkarmayın; tıpkı Al-lah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde, sırf insanlara gösteriş ol-sun diye malını güya Allah yolunda harcayan ve böylece tüm iyilikleri boşa giden münafıklar gibi sadaka-larınızı geçersiz kılmayın.

Page 463: 2- BAKARA SURESi

)v)$ �ابG "#��" 8v ap�J�ان @p�$ a22" وا Lا�[J ) ��اL ' &�رون @�? c_ء 4�v "Jl$

6& ' &C�ي ا��م ا�*($�� N٢٦٤﴿وا﴾

Böylesi bir iyilik, tıpkı üzerinde biraz toprak bulunan kayalığa atılmış tohuma benzer ki, ansızın yağan bir yağmur, tohumu filizlen-direceği yerde, kaya üzerindeki top-rağı silip süpürerek onu çıplak bir taş hâlinde bırakır. İşte bu tür sa-dakalar, böyle bir kaya üstüne atıl-mış tohum gibi boşa gitmeye mahkûmdur. Dolayısıyla, gösteriş amacıyla iyilik yapanlar veya yaptık-ları iyilikleri insanların başına kakan-lar, kazandıklarından hiçbir şey elde edemeyeceklerdir. Allah, inkâra sapan ve cömertçe sunduğu

Page 464: 2- BAKARA SURESi

nimetleri yoksullarla paylaşmaktan kaçınarak nankörlük eden bir top-lumu asla doğru yola iletmez. O’nun doğru yola ileteceği kimseler şunlardır:

&6 &83�ن ا4�ا�C� ا�1�2(ء 4�[(ت وap4 ا��7 �C[8>64 ا )�# �pGو N2�2�ة ا i 3u ap�J

� �8M] )C�Jا nG)$ a2وا )C2)vن �� ا)$ �MG )�2 Nوا La{$ a2وا )C.& � ��ن 2.�

﴿٢٦٥﴾

265. Allah’ın hoşnutluğunu ka-zanmak ve yüreklerindeki iman, ih-las ve samimiyet hissini kökleştirip pekiştirmek için mallarını Allah yo-lunda harcayanların durumu, yay-lalık bir tepe üzerindeki verimli bir

Page 465: 2- BAKARA SURESi

bahçeye tohum eken bir çiftçinin du-rumuna benzer ki, oraya kuvvetli bir yağmur yağınca, normal bahçe-lerin en az iki katı ürün verir. Hatta yağmur değmese bile, yüksekliğin-den dolayı ince bir yağmur ya da çiy gibi hafif bir çisenti düşer, yine de ürününü verir. Öyleyse, az çok de-meyin, malınızı Allah yolunda har-cayın. Unutmayın ki, Allah yaptığı-nız her şeyi görmektedir.

Yaptığı iyilikleri insanların yüzüne vurup gönül inciterek sadakalarını boşa çıkaran ve bu sadakaların se-vabına en çok muhtaç olduğu Mah-şer Günü’nde hepsinin yok olup git-tiğini gören kişinin durumu neye benzer, bilir misiniz?

Page 466: 2- BAKARA SURESi

a# �Z> 64 i 3u "� ن�*G ان �J�qا&�د ا 64 )C# ي C�DG 64( ا'<C(ر� �" $� ��mG وا@3(ب h�8(ءM] i & ��ات� واv(2" ا�*| و�" ذر p�ا aJ

)$ Ln9lq)$ ر)> "# �C2)v( ا@.(ر $�

266. İçinizden hanginiz arzu eder ki, içerisinde ırmakların aktı-ğı, çeşit çeşit ürünlerin yetiştiği hurma bahçelerine, üzüm bağla-rına sahip olsun da,

Çoluk çocuğunun bakıma muh-taç olduğu bir sırada, tam da üze-rine ihtiyarlık çökmüşken,

Aniden alevli bir kasırga kopsun ve biricik geçim kaynağı olan o bahçeyi yakıp kül ediversin? Herhâlde hiçbiriniz böyle acınacak

Page 467: 2- BAKARA SURESi

bir duruma düşmek istemezsiniz, değil mi?

�*�M� ت)& �*� ا' Nا �& +�7J S�ون *8�G﴿٢٦٦﴾

İşte Allah, düşünesiniz de bu-günden tedbirinizi alıp yarın Hesap Günü’nde pişman olmayasınız diye âyetlerini size böyle açıklıyor. O hâlde;

(ت 4( #b 64 ا�ا ا<8�� &6 ا34 C( ا��7 �( ا& & u�Oا )� �� و4�[J h3( �*� 64 ا'رض

267. Ey iman edenler! Gerek si-zin çalışıp üreterek kazandığınız gerekse yerden sizin için çıkardı-ğımız toprak ürünleri, maden, define ve petrol gibi nimetlerin temiz ve helâl olanlarından bir kısmını Allah

Page 468: 2- BAKARA SURESi

yolunda ihtiyaç sahiplerine harca-yın.

� 83G "34�ن و�]�� # �Z���ا ا �#G 'و L"# � ان �k�1Gا $� &" ا' �7O)2 N���ا ان ا�وا@

�# ��q _3R﴿٢٦٧﴾

Size verilecek olsaydı, beğenme-diğiniz için yüzünüzü buruşturma-dan almayacağınız döküntü, bozuk, çürük ve değersiz malları sadaka olarak vermeye kalkışmayın. Şunu iyi bilin ki, Allah hiçbir şeye muh-taç değildir, dolayısıyla sizin iyilikle-rinize de ihtiyacı yoktur. Asıl buna muhtaç olan sizsiniz. Ve gerçek an-lamda yüceltilmeye, şükredilmeye ve övülmeye lâyık olan sadece O’dur. O hâlde, Allah’ın bahşettiği nimetleri yoksullarla paylaşmaktan

Page 469: 2- BAKARA SURESi

sizi alıkoymaya çalışan insan ve cin şeytanlarının sözlerine aldanmayın:

(ء� �QD8�)2 �J�4)&� وا�8 �J�M& ن){# Q�ا

268. Şeytan, fakirlik ihtimali ile gözünüzü korkutarak size cimrilik, hırsızlık, hayâsızlık gibi kötülükleri telkin eder.

وا�� Nوا Ljk$814�ة 34" و �J�M& Nوا ��# ��@﴿٢٦٨﴾

Allah ise, kendi katından size bir bağışlama ve büyük bir lütuf vaadetmektedir. Öyle ya, Allah lü-tuf ve merhameti bakımından sınır-sızdır, her şeyi bilendir. Öyleyse ne yapıp edin O’nun hoşnutluğunu kazanmaya bakın. Unutmayın ki;

Page 470: 2- BAKARA SURESi

i�*D�ء� و64 &5ت ا) �Q& 64 i�*D�ا _G5& L�ا �pJ �اO _Gdاو �ا $��Bاو � � ا' J و4( &7 ﴾٢٦٩﴿ا'�(ب

269. O, ilâhî bilgiyi pratik hayata uygulama anlayış ve yeteneği olan hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmiş ise, gerçekten ona pek çok iyilik bahşedilmiş demektir. Ne var ki, idrak ve sağ-duyu sahibi olanlardan başkası bunları düşünüp ibret almaz.

�( ا<88> 64 ��i او <7رG� 64 <7ر $(ن و4� 64 ا<.(ر ���) T���"L و4( �M& N٢٧٠﴿ا﴾

270. Ey iman edenler! Allah, yap-tığınız her harcamayı ve adadığı-nız her adağı kesinlikle bilmekte-

Page 471: 2- BAKARA SURESi

dir ve ona göre karşılığını verecek-tir. Öyleyse, sakın iyilik etmekten uzaklaşarak zulme sapmayın! Unutmayın ki, zalimlerin ahirette hiçbir yardımcıları olmayacaktır. Dolayısıyla, bu dünyada da sizden asla destek görmemelidirler.

) �8ZG وان �_ ) �M3$ 9(ت� �وا ا�.G ان �*3@ � �اء $L�*� �O �C و&*8 و�G5G ( ا�8�

� �O ن���MG )�2 Nوا L�*G)� #� 64﴿٢٧١﴾

271. Sadakalarınızı —gösteriş amacı gütmemek şartıyla— açıktan verirseniz, ne güzel! Fakat onu fa-kirlere gizlice vermeniz, sizin için daha hayırlıdır. Çünkü bu, bazı günahlarınızın bağışlanmasını ve kalplerde sevgi, şefkat, kardeşlik gibi duyguların filizlenerek, müminler

Page 472: 2- BAKARA SURESi

arasında birlik, beraberlik ve daya-nışma ruhunun canlanmasını, böy-lece, kötülüklerin, zulüm ve haksız-lıkların silinip yok olmasını sağlar. Bunun için, sadakaları gizlice ver-mek daha güzeldir. Ancak İslâm devletinin topladığı resmî bir vergi olan zekât açıktan verilmelidir. Böy-lece hem yanlış anlaşılmaların ve kötü zannın önüne geçilmiş, hem de insanlar zekât vermeye teşvik edil-miş olur. Hiç kuşkusuz Allah, yaptı-ğınız her şeyden haberdardır.

Lء) �Q& 64 ي ��C& Nو�*6 ا �C&� +#�@ �#�

272. Ey İslâm davetçisi! Bütün öğüt ve uyarılarına rağmen inkârcı-ların haktan yüz çevirmeleri seni üzmesin. Senin görevin, onları her ne pahasına olursa olsun hidayete

Page 473: 2- BAKARA SURESi

erdirmek değildir. Sen sadece uyarmakla yükümlüsün, dilediğini imana erdirme yetkisine sahip değil-sin. Fakat Allah, imana lâyık gör-düğünü doğru yola iletir.

و83G )4�ا L�*[8>j$ �O 64 و83G )4�ن L Nا "uا' ا�1�2(ء و

Ey inananlar! İyilik namına yaptı-ğınız her harcama, aslında kendi iyiliğiniz içindir. Çünkü siz yalnız-ca Allah’ın hoşnutluğunu kazan-mak için harcama yapıyorsunuz. O hâlde, size müjdeler olsun:

و83G )4�ا O 64� &�ف ا�#*� وا<�� ' ���ن TG﴿٢٧٢﴾

Yaptığınız bütün iyilikler size tam olarak —hem de kat kat fazla-

Page 474: 2- BAKARA SURESi

sıyla— geri ödenecek ve kesinlik-le haksızlığa uğratılmayacaksınız.

Nا a# �� _ &6 اq.�وا $� �اء ا��7 �8�� ' �C[D& P2�( $_ ا'رض] ن�M# �{�[&

�C$�MG �z 8M ا�a )m ا3R#�(ء 64 ا�� L)$)D�س ا) ��ن ا�3�[& ' ��C#�# �[2

273. Fakat bu yardımlar, öncelikle Allah yolunda mücadele eden, sınır boylarında düşmana karşı nöbet bekleyen, ilim öğrenme ve öğretme faaliyetleriyle meşgul olan, kısacası, kendisini İslâm yolunda hizmete adayan, bu yüzden de darlığa dü-şen ve geçimini kazanmak amacıyla yeryüzünde gezip dolaşacak gücü ve imkânı olmayan yoksulların hakkıdır. Yardıma hiç ihtiyaçları

Page 475: 2- BAKARA SURESi

yokmuş gibi sadaka istemekten çe-kindikleri için, işin içyüzünü bilme-yenler onları zengin sanır. Onları, yüzlerine ve kıyafetlerine dikkatlice bakınca simalarından tanırsın. İn-sanlara el açıp dilenmezler.

S�# ��@ �"2 Nن ا)$ �O 64 ا�83G )4٢٧٣﴿و﴾

İşte böyle muhtaç insanlara her ne iyilik yaparsanız, Allah hepsini bilmektedir ve mükâfatını da tam olarak verecektir.

&6 &83�ن ا4 ا ا��7 C(ر ��� �ا�a#�)2 �C وا�3C�� و' O�ف �C� اu� � @3� ر2$ i#>j@و

�#C� و' � &D=<�ن @﴿٢٧٤﴾

274. Mallarını gece gündüz, gizli açık demeyip ne zaman ve ne du-rumda olursa olsun, ihtiyaç sahibini

Page 476: 2- BAKARA SURESi

görür görmez derhâl harcayanlar var ya, onlar için Rableri katında muhteşem ödüller vardır ve mah-şer günü onlar ne korkuya kapıla-cak ne de üzüleceklerdir.

Yoksulları gözetmeyen, hele hele faiz ve tefecilikle onların kanını eme-rek sömüren zalimlere gelince:

RİBÂ (FAİZ)

�2ا ' &��4ن ا' J�( &�م ��ن ا��J)& 6& ا��7 L���ن 64 ا){# Q�ا "{ Z�& ي ا��7

275. İnsanların acil paraya ihtiyaç duydukları zayıf anlarını fırsat bile-rek, verdikleri borç karşılığında faiz alıp insafsızca tefecilik yapanlar, ya-ni ribâ yiyenler, Mahşer Günü ka-birlerinden ancak şeytan çarpmış yani cinnet geçirmiş kimsenin kalk-

Page 477: 2- BAKARA SURESi

tığı gibi rezil ve perişan bir hâlde kalkacaklardır.

aqوا W�2ا �( ا�#� ap4 ا�� ��ا ا< �)9 �C ذ�+ 2(< ا� Nا L�2ا م ا�� �qو �#

Bunun sebebi, “Sizin helâl gör-düğünüz kâr ortaklığına dayalı borç-lanmalar, ticaret ve kira gelirleri de tıpkı faiz gibidir. Eğer faiz almak haramsa, bunların da haram olması gerekir. Zira ikisinde de sermayenin para kazanması söz konusudur!” demeleridir. Dikkat edilirse, kâfirler, faizin ticaret gibi helâl olduğunu ifa-de etmek için “Faiz ticaret gibidir.” demeleri gerekirken, sanki iktisadi hayatın temel ve vazgeçilmez unsu-ru faizmiş de yasaklığı tartışılan ko-nu ticaretmiş gibi, “Ticaret faiz gibi-dir.” diyorlar. Oysa Allah ticareti

Page 478: 2- BAKARA SURESi

helâl, faizi ise haram kılmıştır. Çünkü faiz, sermayeye para kazan-dırması yönüyle ticarete benzese de, sermaye sahiplerini kolay yoldan para kazanmaya sevk ederek uzun vadeli üretime yönelik girişimleri bal-talaması, üretimin maliyetini yük-seltmesi, haksız kazanca yol açma-sı... gibi yönleriyle, ticari faaliyetler-den tamamen farklıdır.

)4 "�$ ?C�>)$ �" �u 6�$(ءه iT@�4 64 ر2 L Nا�? ا � �Lz وا4�ه�

O hâlde, her kim kendisine Rabb’inden bir öğüt ulaşır da o öğüdü dinleyip tefecilikten, faizcilik-ten vazgeçerse, geçmişte olan kendisinindir. Cezalar geçmişe yö-nelik olarak uygulanmadığı için, bu âyet inmeden önce faiz yoluyla elde

Page 479: 2- BAKARA SURESi

ettiği kazanç kendisinden geri alın-mayacaktır. Onun ahiretteki duru-mu ise Allah’a kalmıştır. Allah, tövbesindeki samimiyete ve tövbe ettikten sonraki davranışlarına göre ona hak ettiği karşılığı verecektir.

)C# (ر� � $� �A+ اDv(ب ا�3 �Bو64 @(د $(و ﴾٢٧٥﴿O(��ون

Fakat kim de Allah’ın emrini hiçe sayarak yeniden tefecilik ve faizcili-ğe dönerse, işte onlar da cehen-nem halkıdır ve sonsuza dek ora-da kalacaklardır! Faizden vazgeç-meyenler, bunun cezasını sadece ahirette görecek de değiller:

)9� �2ا و&2�_ ا�. ا�� Nا xD�& ' Nوا Lت �# (ر ا~� 8J aJ %D&﴿٢٧٦﴾

Page 480: 2- BAKARA SURESi

276. Allah, faiz ve tefecilikle elde edilen kazancı yani ribâyı bereket-siz kılar, sadakaları ise kat kat ar-tırır. Nitekim faiz ve tefeciliğin yay-gınlaştığı toplumlarda, çıkarcılık ve bencillik duyguları egemen olur. Sü-rekli sınıf çatışmaları, anarşi ve top-lumsal bunalımlar yaşanır. Karşılık-sız yardım ve iyiliklerin yaygınlaştığı toplumlarda ise kardeşlik, birlik ve dayanışma duyguları hâkim olur; re-fah ve zenginlik toplumun her kesi-mine yayılır. İşte bu yüzdendir ki, fa-kirlere verilen sadakalar cennet ni-metlerine, faiz kazançları ise cehen-nem azabına sebep olur. Çünkü Al-lah, nankörlüğe batmış günahkâr-ların hiçbirini sevmez.

Page 481: 2- BAKARA SURESi

(�D(ت وا9(�4ا &6 ا�34ا و@���ا ا�. ان ا��7 �Gة وا�� C�� و' ا�. �Jة �C� اu� � @3� ر2 ا ا�=

﴾٢٧٧﴿O�ف @�#C� و' � &D=<�ن

277. İman edip doğru ve yararlı işler yapan, namazını güzelce kı-lan ve zekâtını verenlere gelince, işte Rab’lerinin katında onlara muhteşem ödüller vardır. O gün onlar ne korkuya kapılacak, ne de üzüleceklerdir. O hâlde:

وذروا 4( 2_ 64 Nا ا� G6 ا�34ا ا& C( ا��7 �( ا& & � �3454 ��3J ا ان�� 2 ﴾٢٧٨﴿ا��

278. Ey inananlar, eğer Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanı-yorsanız, Allah’tan korkup sakının

Page 482: 2- BAKARA SURESi

da, geçmişten kalan faiz alacakla-rınızdan vazgeçin.

� ور���"� N�ب 64 اD2 ا $(ذ<�ا��M8G �� ن)$

279. Şayet bunu yapmaz da faiz yemeye kalkarsanız, Allah’a ve El-çisine karşı savaş açtığınızı ve buna karşılık Allah’ın da size savaş ilân ettiğini bilmiş olun.

���ن و' TG ' ��*�س ا4�اdeر �*�$ ��G وان���ن TG﴿٢٧٩﴾

Fakat tövbe ederseniz, birikmiş faiz alacaklarınızdan vazgeçmeniz şartıyla anamallarınız sizindir. Bu gibi konularda temel prensip şudur: Ne haksızlık edin, ne de haksızlı-ğa uğrayın. Yani borç olarak verdi-ğiniz para alım gücünün üzerinde gerçek bir artış sağlarsa borçluya,

Page 483: 2- BAKARA SURESi

eksilirse size haksızlık edilmiş ola-caktır. Bunun için borç veren de, alan da haksızlığa uğratılmamalıdır. Ayrıca, zulmetmek nasıl haramsa, ona rıza göstermek de aynı şekilde haramdır.

وان J(ن ذو @]�ة T3$�ة ا�? 4#]�ةL وان ���ن MG ��3J ان �*� �O �9ا �.G﴿٢٨٠﴾

280. Eğer borçlu olan kişi maddî sıkıntı içindeyse, borcunu kolayca ödeyebileceği bir zamana kadar beklemek ve ona vade tanımak ge-rekir. Fakat eğer bilirseniz, alaca-ğınızı tümüyle ona bağışlayıp sada-ka olarak vermeniz, sizin için da-ha iyidir. İşte bu gibi iyilik ve erdem-liliklerin toplumda tamamen yerleş-mesi için:

Page 484: 2- BAKARA SURESi

�ا &4�( Gوا Nا�? ا "# ? �Mu�Gن $� $�G �~ n[J )4 �8> aJ S��ن�T& ' � ٢٨١﴿و﴾

281. Ey insanlar! Kendinizi öyle bir Gün’e hazırlayın ki, o gün he-piniz Allah’ın huzuruna çıkarıla-caksınız. Sonra herkese hak ettiği tastamam ödenecek ve hiç kim-seye haksızlık edilmeyecektir.

Ama bu kuralların uygulanmasına yönelik bağlayıcı ve caydırıcı önlem-ler olarak, âhiret inancının yanı sıra, yazıp kaydetme, şahit tutma, rehin bırakma gibi resmî işlemlere ve hu-kuki yaptırımlara da gerek vardır:

BORÇLANMA HUKUKU

?� ��ا اذا G�ا&3�� 2�&6 ا� &6 ا34 C( ا��7 �( ا& & Lه��J)$ ? ��[4 auا

Page 485: 2- BAKARA SURESi

282. Ey inananlar! Aranızda belli bir vade ile borçlandığınızda, onu hukuki bağlayıcılığı olacak bir şekil-de yazın.

hل�M�)2 %G)J �*3#2 %�*#�و

Aranızdan bir yazıcı veya yetkili bir noter, adalet prensiplerine uygun biçimde onu yazsın.

Nا "� �@ )�J %�*& ان %G)J و' &(ب �%�*#�$

Böyle bir yazı yazması için kendi-sine başvurulan hiçbir yazıcı, Al-lah’ın kendisine okuma yazma ka-biliyeti bahşederek öğrettiği şekil-de yazmaktan kaçınmasın, Kur’ân’da belirtilen kurallar doğrultu-sunda o belgeyi yazsın.

Page 486: 2- BAKARA SURESi

" و' ر2 Nا x ي @�#" ا�xD و�#� و�#��a ا��7 & L)�#c "34 �Z

Sadece borç veren kişi değil, borçlanan kişi de borcun miktarını ve vadesini yazdırsın; Rabb’i olan Allah’tan korkup sakınsın da bor-cunu olduğundan eksik göster-mesin.

#8( او �M] او )C# �8� xD�ا "#�ي @ $(ن J(ن ا��7 Lل�M�)2 " �a و�#�#�$ � a�& ان �# �{�[& '

Eğer borçlanan kişi zihinsel özürlü veya kârını zararını bilmeksi-zin harcamada bulunan bir kimse ise yahut yaşının küçüklüğü, ihtiyar-lığı, hastalığı gibi sebeplerle yetersiz ve güçsüz biriyse ya da dilsiz ol-duğu için konuşamama, aşırı dere-

Page 487: 2- BAKARA SURESi

cede bilgisiz olma, o anda orada bu-lunamama gibi sebeplerle bizzat kendisi yazdıramayacak durum-daysa, o zaman, onun haklarını ko-rumakla yükümlü olan velisi adale-te uygun biçimde borç senedini yazdırsın.

#�&6 64 رu(�*�� $(ن �� �Cc وا�CQ��واG 6�[�ن 64 �� $au� وا4�اG(ن 4�uر )>�*& )�C&�qا � J7�$ )�C&�qا akG اء ان��C Q�ا

L�ىO'ا

Bu işlemleri yaparken, içinizden, doğruluğuna güvendiğiniz ve ergen-lik çağına ulaşmış aklı başında iki erkek şahit bulundurun. Şayet iki erkek bulunamazsa, şahitliğine güvenebileceğiniz kimselerden

Page 488: 2- BAKARA SURESi

bir erkek ve iki kadın şahit tutun. Bir erkeğin yerine iki kadın şahit tu-tun ki, kadınlardan biri ayrıntıları hatırlamakta güçlük çeker yahut ya-nılırsa, diğeri ona hatırlatabilsin. Çünkü kadınlar, yaratılış bakımın-dan aşırı merhametli, narin ve duy-gusaldırlar. Ayrıca aslen erkeklerin ilgi alanı olan ticaret hayatından da genellikle uzaktırlar. Özellikle Arap Yarımadası’ndaki toplumsal ve kül-türel şartlarda kadınlar, ticari usulle-re erkeklerden daha az aşinaydılar. Bu yüzden, borçlanma ve ticaret gibi ilgi alanlarına girmeyen konularda hata yapmaya daha yatkın oldukları göz önünde tutularak bir erkeğin ye-rine en az iki kadının şâhitlik yap-ması uygun görülmüştür. Buna göre İslâm toplumunun hukukçuları, için-

Page 489: 2- BAKARA SURESi

de bulundukları toplumsal şartları göz önüne alarak şâhitlik konusunda adâlet ilkesine uygun çözümler üretmelidirler. Çünkü bütün bu hü-kümlerin asıl amacı şâhitlerin doğru tespit edilerek her hak sahibine hak-kının verilmesi ve adaletin tam ola-rak gerçekleştirilmesidir.

C��اء اذا 4( د@�اL و' G]����ا ان Q�و' &(ب ا L �"�uا ?� �ا ا� �J �ا او �1v ه��*G y[9ذ�*� ا

Nا �ا@3�� 2)G�G 'ا ?� C(دة واد< Q� وا9�م �

Şahitler, yazışma anında veya ta-raflar arasında anlaşmazlık çıktığın-da şahitlik etmeye çağrıldıkları za-man, bu görevi yapmaktan kaçın-masınlar.

Ey yazıcılar, şahitler, borç alanlar ve borç verenler! İster az, ister çok

Page 490: 2- BAKARA SURESi

olsun, verilen borcu vadesiyle birlikte yazma konusunda üşen-geçlik göstermeyin. Bu, Allah na-zarında hem adalete daha uygun, hem şahitliğin yerine getirilmesi bakımından daha sağlam ve şüp-heye düşmemeniz için daha elve-rişlidir.

� &�و<C( 2#3*� ا' ��G �ة])q رة)mG ن�*G ان �وا �Ccوا L) ��*G '3(ح اu �*#�@ �#�$

h��M&)G اذا

Ancak, aranızda elden ele, birebir olarak yaptığınız peşin alışverişle-rinizi yazmamanızda bir sakınca yoktur. Fakat bu peşin alışveriş sı-rasında dahi, yapabilirseniz iki şahit bulundurun.

Page 491: 2- BAKARA SURESi

" ��ا $(<M8G وان L�# �Cc 'و %G)J ر)�k& 'و a*2 Nوا L Nا �*� �M&و L Nا ا� Gوا L�*2 ق�[$

�# �� ﴾٢٨٢﴿c_ء @

Bu arada ne yazıcıya ne de şa-hide asla zarar verilmemelidir. Eğer böyle bir fenalığı yaparsanız, zararı yine kendinize dönecek bir suç işlemiş olursunuz. Bunun için, Allah’tan gelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece dikkatli dav-ranın. Dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek kötülüğün her çeşidinden ti-tizlikle sakının! İşte Allah, sizleri böyle eğitiyor. Unutmayın ki, Allah her şeyi en mükemmel şekilde bi-lendir.

Page 492: 2- BAKARA SURESi

( $� (ن G)J وا�mG ��8�� و ?�@ ��3J وان Li]�4

283. Eğer yolculuk veya buna benzer herhangi bir imkânsızlık du-rumunda olur da yazacak birini bulamazsanız, o takdirde verilen borca karşılık rehin alınan mallar da yeterli olur, yazılı belge ve şahit yerine geçer. Nitekim yazıcı ve şa-hitlerin bulunduğu durumlarda bile, yalnızca rehin alınmış mallarla yeti-nebilirsiniz.

6�Ge5د ا�7ي ا#�$ )kM2 �*kM2 64ن ا)$ L" ر2 Nا x ا4(<�" و�#�

Bununla birlikte; şahit, yazılı belge ve rehin gibi tedbirleri ihmal ederek birbirinize güvenmiş olursanız,

Page 493: 2- BAKARA SURESi

kendisine güven duyulan kişi, Rabb’i olan Allah’tan korksun da üzerindeki emaneti sahibine ver-sin.

Lدة)C Q����ا ا*G 'ا~� و � " >)$ )C��*& 64و S�# ����ن @�MG )�2 Nوا L"�9﴿٢٨٣﴾

Bir de, şahit olduğunuz gerçekleri örtbas ederek ya da delilleri ortadan kaldırarak şahitliği gizlemeyin. Her kim şahitliği gizlerse, onu kalbi günaha batmış ve hatta imanı tehli-keye düşmüş demektir. Unutmayın ki, Allah yaptığınız her şeyi bil-mektedir. Dolayısıyla, yeri ve za-manı geldiğinde hepsinin karşılığını verecektir.

Sakın “Kalplerdeki gizlilikleri de kim bilecekmiş?” demeyin:

Page 494: 2- BAKARA SURESi

�وا G وان L��ات و4( $_ ا'رض 4( $_ ا�] N L N2" ا �*�)D& �8هZG ا<8]*� او _� �$ )4

ب 7M&ء و) �Q& 6�� �81#$ ?�@ Nوا Lء) �Q& 64 �& ﴾٢٨٤﴿c aJ_ء 9��

284. Göklerde ve yerde ne var-sa, hepsi Allah’ındır. İçinizdeki kö-tü niyet, duygu ve düşünceleri açı-ğa vursanız da gizleseniz de Allah sizi ondan hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini ce-zalandırır. Elinizde olmadan aklını-za geliveren kötü düşüncelerinizi bağışlar, bilerek ve isteyerek kurdu-ğunuz haince niyet ve düşünceleri-nizden dolayı da —eğer bunlar ce-zayı gerektiriyorsa— sizi cezalandı-

Page 495: 2- BAKARA SURESi

rır. Hiç kuşku yok ki, Allah’ın her şeye gücü yeter.

Bu âyet-i kerime nâzil olunca, Al-lah’ın emir ve yasaklarını uygula-makta son derece duyarlı ve dikkatli olan Ashab-ı Kiram, ellerinde ol-maksızın kalplerinden geçen bütün duygu ve düşüncelerinden dolayı günaha girdiklerini ve bu yüzden azaba uğrayacaklarını zannederek telaş içerisinde Peygamber’in (sav) huzuruna çıkıp gözleri yaşlı bir hâlde ona acziyetlerini arz ettiler. “İçiniz-dekileri açığa vursanız da gizleseniz de, Allah sizi ondan hesaba çeker.” âyetinin omuzlarına yüklediği görevi yerine getirememe endişesiyle Rab-lerine el açıp yakardılar. Bunun üze-rine, hem konuyu açıklığa kavuştu-rup yanlış anlamaları gidererek en-

Page 496: 2- BAKARA SURESi

dişe dolu kalplere ferahlık veren ve hem de dualarının kabul edildiğini onlara müjdeleyen şu mübarek âyet-ler nazil oldu:

ÂMENE’R-RASÛL

"� وا��345�نL ا ��ل 2��( ا<=ل ا�#" 64 ر2 64 ا��ق �8> ' L �"�"� ور��Jو �"�*A� � و4 N)2 64ا aJ

� �"� 2� اq� 64 ر�

285. Peygamber, Rabb’inden kendisine gönderilen her şeye gönülden iman etmiştir, ona tâbi olan müminler deT Onların hepsi de Allah’a, meleklerine, kitapları-na ve elçilerine inanırlar. Bütün Peygamberlerin aynı kaynaktan gel-diğini, aynı mesajı taşıdığını bilerek, “Biz Allah’ın Elçileri arasında

Page 497: 2- BAKARA SURESi

hiçbir ayrım gözetmeyiz. Hepsine yürekten inanır, hepsini severiz.” derler.

)3Mb3( واM�� 3( و9(��ا وا�#+ 8R�ا<+ ر2 � ﴾٢٨٥﴿ا��.�

En çetin ve dayanılmaz imtihan-larda, en ağır şartlarda bile, “Çağrını işittik ve tüm kalbimizle emrine bo-yun eğdik, fakat yine de lâyık oldu-ğun kulluk ve itaati hakkıyla yerine getiremedik. Affını diliyoruz, bağışla bizi ey Rabb’imiz; dönüşümüz el-bet sanadır!” dediler.

n[J )4 )C� L)CM�8]( ا' و> Nا z �*& ' Ln[�J4( ا )C#� و@

286. Allah hiç kimseye, gücü-nün yetmeyeceği bir sorumluluk

Page 498: 2- BAKARA SURESi

yüklemez. İnsanın kendi özgür ira-desiyle bilerek ve isteyerek yaptığı iyilikler kendi lehine, bilerek ve is-teyerek işlediği kötülükler de kendi aleyhinedir. Dolayısıyla, ey mümin-ler, daha önce yaptığınız şu dualar kabul edilmiştir:

�)>){O�3( او ا# �( ان <]� >7O5اG ' )3 ر2

“Ey Rabb’imiz, eğer unutur veya yanılır isek, istemeden, bilmeden işlediğimiz günahlardan dolayı bizi sorumlu tutma!”

?�@ "���q )�J �اv�3( ا#�@ a�DG '3( و ر2�3(� ا��7 9 64 6&

“Ey Rabb’imiz! Bizden önceki ümmetlere isyankârlıklarından dola-yı yüklediğin gibi, bize de ağır gö-rev ve yükümlülükler yükleme!”

Page 499: 2- BAKARA SURESi

� �"2 )3� i9)b ' )4 )3� �DG '3( و ر2

“Ey Rabb’imiz, güç yetiremeye-ceğimiz sorumluluğu bize taşıt-ma! İnsanın dayanma gücünü esa-sen aşmasa bile, bizim eksikliğimiz-den ve irademizin zayıflığından kay-naklanan sebeplerle başarmakta zorlanacağımız, altından kalkama-yacağımız ağır sorumluluklarla, dehşet verici bela ve imtihanlarla yüz yüze getirme bizi ya Rab!

� )3�qوار � )3� �8Rوا � ) 3@ z@وا

Kusur ve günahlarımızı örterek bi-zi affet; kulluk ve ibadetimizi tam ve mükemmel kabul ederek bizi bağış-la; engin rahmet ve şefkatinle bize merhamet eyle!

Page 500: 2- BAKARA SURESi

�? ا@ )>�.>)$ )4��3# n>6 ا& ��م ا�*($��﴿٢٨٦﴾

Sensin bizim Mevla’mız, efendi-miz ve gerçek dostumuz! O hâlde, senin âyetlerini inkâr eden kâfir top-luma karşı bize yardım eyle, inkâr ve zulümde ısrar edenleri de azabın-la kahreyle ya Rab!”

Şimdi, bu ilâhî yardımın sizden öncekilerde nasıl tecelli ettiğini gör-mek üzere, şu mübarek sûreye ku-lak verin: